Kurtuluş Gazete Say-7

Page 1

www.kurtulushareketi.org

7

Kasým 2008 Ekim 2008 Fiyatý 1,5 YTL

Sayfa 7 Yerel Seçimler ve Sömürge Savaþý Sosyalistler Týrmanýyor

3 sf.

Mustafa KAHYA

Sayfa 8

Sayfa 11

Tek Seçenek Sosyalizmdir!

Bu Son Kimin Sonu

Mahir SAYIN

Ebru YILDIRIM


Kurtuluþ

“... Dur! Diyorum Býrak! Delirdin mi sen? Sürer mi ölümü hiç insan tebeþir tozu gibi yanaklarýna? Sen ki çok daha iyi verirdin ölüme aðzýnýn payýný herkesten. Yeryüzünde baþka kimsede olmayan o afacan konuþmanla. Niçin? Nedeni ne? Donup kalýyorum þaþkýnlýktan. ...” Mayakovski (Sergey Yesenin'e )

KURTULUÞ AYLIK SÝYASÝ DERGÝ (Yerel Süreli Yayýn) Fiyat: 1,5 YTL Yurtdýþý: 3 Euro - 3 Dolar ERGÝNBAY YAYINCILIK Adýna Sahibi ve Yazý Ýþleri Müdürü: Hüseyin BEKTAÞ Ýrtibat Adresi: Þehit Muhtar Mah. Yoðurtçu Sok. No:14/12 Beyoðlu-ÝSTANBUL Basýldýðý Yer: Gün Matbaacýlýk Reklam Film Basýn Yayýn Tanýtým Sanayi Tic. Ltd. Þti. Beþyol Mah. Akasya Sok. 23/A Küçükçekmece - Ýstanbul Tel: 0212 580 63 81

Yaþamýmýza kazandýrdýðýn saygý, yaþadýðýn mütevazýlýk ve kavgadaki yerin adýna, çok söz var yazýlacak. Fakat yüreðimize atýp burukluðunu, varettiðin deðerler adýna çok özleyeceðiz dolmayacak olan boþluðunu... Týpký diðerlerine olan onulmaz özlemimiz gibi. Lise yýllarýnda Kurtuluþ Hareketi içinde yer alan, o günden bu güne proletarya davasýna olan baðlýlýðýný ve sosyalizme olan inancýný hiç kaybetmeyen, Sosyalist Parti Giriþimi'nin aktif öznelerinden, yaþamýný sürdürebilmek için uluslararasý þirketlerin okyanus ortasýndaki gemilerinde kaynakçýlýk yapan, gerçek bir proleter Hasan Özbek yoldaþý kaybetmiþ bulunuyoruz. Hepimizin baþý sað olsun.

i ç i n d e k i l e r -Her Gecenin Bir Sabahý Vardýr

3

-Sömürge Savaþý Týrmanýyor

7

-Tek Seçenek Sosyalizmdir

8

-Bu 'Son' Kimin Sonu

11

-Bir 8 Ekim Yýldönümü…

12

-Engizisyon Ýþ Baþýnda

13

-Onlarýn Krizi, Bizim Sonuçlarýmýz

14

-Genelkurmay Baþkanýna

Arka Kapak


Kurtuluþ

PANORAMA Her Gecenin Bir Sabahý Vardýr

lkemizde, bölgemizde ve dünyada son aylarda oldukça sarsýntý yaratan geliþmeler oldu. Bütün bu geliþmeleri burada ayrýntýlarýyla ele almak mümkün olmadýðý gibi, her olayý ve geliþmeyi aktarmaya çalýþmak da pek iþe yarar bir yöntem olmasa gerek. Biz, sýnýf mücadelesi yönünden etkili olduðu kanaatini taþýdýðýmýz geliþmeleri özet olarak ele almakla yetindik. Her tarafta, umudu tüketmeye çalýþanlarýn bu vicdansýz dünyanýn vicdaný olanlara saldýrýsýyla yüz yüzeyiz. Nasýl ki her gecenin bir sabahý, her kýþýn bir baharý varsa; her karanlýðýn içinde de bir ýþýk vardýr! Karanlýk içinde ýþýk görünmüþtür; bu ýþýk ya onu taþýyacak güçlerin elinde büyük bir aydýnlýða dönüþecektir ya da karanlýklar peygamberi tarafýndan söndürülecektir! Köhnemiþ karanlýklar sisteminde çözülme baþlamýþtýr. Þimdi yeryüzünün her yerinde karanlýklar sistemini çökertecek olan balyozu indirecek kuvvet aranýyor!

Ü

çýkan sonuç þudur: Dava istenilen noktaya kadar sürdürülür, birkaç kurban verilir, tasfiye edilecek olanlar sessizce tasfiye edilir ve mesele kapatýlýr. Bu da öyle olacaktýr. Nitekim, yeni Genel Kurmay Baþkanýnýn talimatýyla, hapisteki eski kuvvet komutanlarý, Kýbrýs'ta kontrgerilla faaliyetlerinde bulunan ve hakkýnda cinayete karýþtýðý yönünde iddialar ileri sürülen Kocaeli Karargah Komutaný tarafýndan ziyaret edilerek, mesaj verilmesi gereken yerlere mesaj ulaþtýrýlmýþtýr. Onlarca devrimci tutsaðýn cezaevlerinde ölümcül hastalýklarla yüz yüze olduðu görmezlikten ve duymazlýktan gelinirken, Ergenekon davasý tutuklularý hastalýk gerekçesiyle bir bir serbest býrakýlmaktadýr. Bütün bu geliþmeler davanýn nasýl bir seyir izleyeceðinin iþaretleridir. Bugün yapýlmasý gereken: Birincisi: Ergenekon davasýnýn geniþletilerek darbe yapanlarýn ve darbe giriþimi içinde olan herkesin yargýlanmasý ve cezalandýrýlmasý, Ýkincisi: Tüm faili meçhul cinayetlerin aydýnlatýlmasý, Özel Harp Dairesi, Jitem, Mit vb. kontrgerilla örgütlerinin daðýtýlmasý ve üyelerinin yargýlanmasý, Üçüncüsü: 12 Eylül Anayasasýnýn yok sayýlarak, toplumsal dinamikleri oluþturan kesimlerin katýlýmýyla demokratikleþmenin hukuki zeminini yaratacak ve yönetimi yerel inisiyatiflere kaydýracak demokratik bir anayasa hazýrlanmasý, Dördüncüsü: Kürt sorununun eþitlik zemininde demokratik çözümü için operasyonlarýn durdurulmasý, Beþincisi: Düþünceyi yazýyla ve sözle ifade etmenin ve örgütlenmenin önündeki bütün antidemokratik yasalarýn kaldýrýlmasý, Altýncýsý: siyasi partiler yasasýnýn deðiþtirilerek, seçme ve seçilme hakkýný kýsýtlayan bütün yasalarýn deðiþtirilmesi, seçim barajýnýn kaldýrýlmasý ve parti kapatýlmasýnýn yasaklanmasý vb. için, egemenler arasýndaki çatýþmadan demokrasi beklemek yerine devrimci demokrasi talepleriyle mücadelenin yükseltilmesi ve bu eksende bir politik ve örgütsel iradenin ortaya çýkarýlmasýdýr.

Nasýl ki her gecenin bir sabahý, her kýþýn bir baharý varsa; her karanlýðýn içinde de bir ýþýk vardýr! Karanlýk içinde ýþýk görünmüþtür; bu ýþýk ya onu taþýyacak güçlerin elinde büyük bir aydýnlýða dönüþecektir ya da karanlýklar peygamberi tarafýndan söndürülecektir! Köhnemiþ karanlýklar sisteminde çözülme baþlamýþtýr.

Ergenekon davasý TSK ile Hükümet arasýnda, her iki kesimin de katkýlarýyla ortaya çýkan gerilim, artýk rejimin istikrarýný tümden tehdit eder hale gelmiþti. Bu gerilim içerisinde ordu hiyerarþisi zedelenmeye baþlamýþ, sürdürülen sömürge savaþý sýrasýnda, savaþan subaylar arasýnda deðiþik anlayýþlar ve daha ötesi bölgedeki rantlar üzerine kurulu maddi menfaat birlikleri oluþmuþtu. Kürdistan'da savaþan subay, artýk kendisini iyice ülkenin kaderini belirleyecek insan olarak yüceltmeye baþlamýþtý. Savaþan, söz hakkýna sahip olacak ve yönetecekti de!

Savaþýn içerisinde terfi eden bu menfaat guruplarý adým adým ordunun tepesine týrmandýlar ve ülkenin kaderini belirlemek üzere planlar geliþtirmeye baþladýlar. 2001 yýlýndan beri ordunun üst kademesini oluþturan subaylarýn, muhtelif cuntalar oluþturduklarý bugün açýk ifadeleriyle ortaya çýktý. Deniz Kuvvetleri Komutanýnýn günlüklerinin ortaya koyduðu gerçek, "hükümete müdahale" gibi sorunlarýn kimi oligarþi mensuplarýyla apaçýk konuþulduðudur. Siyasal rejimin artýk sürekli böyle bir karakteri taþýyacaðý, hükümetin "türban yasasý" konusunda attýðý adýmla kesinleþti. Bu gerilimin ortadan kaldýrýlmasý, ya TSK'nin bir gerilim faktörü olmaktan çýkarýlmasýyla ya da hükümetin geri çekilmesiyle mümkündü. Artýk ne iþbirlikçi tekelciler ne de ABD ve AB emperyalistleri, varolan gerilim içerisinde çýkarlarýný saðlam bir biçimde sürdürebilecek durumdaydýlar. Böylesi bir süreçte patronajlýðýný ABD' nin yaptýðý rejime yeni bir biçim verme planýnýn gereði olarak, sistemin baðýrsaklarýný temizleme operasyonu olan Ergenekon operasyonuyla birlikte AKP'ye Anayasa Mahkemesinde kapatýlma davasý açýldý. Ergenekon meselesinin halli hiç de o kadar kolay deðildir. Nihayetinde tutuklanan TC devletinin önemli insanlarýdýr ve bunlarýn hala devletin her kademesinde ve aðýrlýklý olarak da TSK içerisinde etkili güçleri bulunmaktadýr. Hatta ve hatta, dava hukukun gereklerine uygun bir çerçevede sürdürülecek olsa, bir önceki ve mevcut Genel Kurmay Baþkanýnýn da tutuklanmasý gerekirdi. Daha önce sürdürülen bu tür davalarda ortaya

Kafkasya da Enerji Savaþlarý Dünyadaki enerji bölgelerinden birisi olan

3


Kurtuluþ

Kafkaslar ve Kuzey Hazar, Rusya ile ABD arasýnda güç çekiþmelerine sahne oluyor. Dünyanýn en büyük borsa spekülatörü Soros'un satýn aldýðý Gürcistan'ýn þimdiki devlet baþkaný Miheil Saakaþvili'ye yaptýrýlan "gül devrimi" ile ABD Doðu Karadeniz ve Kafkasya'da bir köprübaþý oluþturdu. ABD, Rusya'nýn protestolarýna hiç aldýrmadan Doðu Avrupa'yý Rusya'ya karþý bir cephe halinde örgütledi. Ýran'ý bahane ederek füzelerini yerleþtirdi. Yugoslavya'yý paramparça edip her parçayý kendine baðladý. Ukrayna'da kadife devrimler gerçekleþtirip iþbirlikçilerini iktidara getirdi. Bunlar yetmedi, sýra Kafkaslara geldi. Gürcistan'ý NATO adayý ilan edip silahlandýrmaya giriþti. 4 Aðustos günü Gürcü silahlý güçleri Osetleri bastýrmak üzere saldýrýya geçti. Ruslarýn müdahalesine raðmen, bu kez 8 Aðustos günü Ruslarý da hesaba katan bir saldýrý baþlatýldý. 5 milyonluk Gürcistan 70 bin kiþilik bir orduyla Güney Osetya'ya girince bölgedeki gücünü kaybetmeye niyeti olmayan Rusya da aradýðý bahaneyi bulmuþ oldu. Bölge yeni düzeyde bir güç çekiþmesinin alaný haline getirildi. ABD doðrudan müdahale edecek gücü kendisinde göremese de, NATO'ya alma hesaplarýyla azdýrdýðý Gürcü iþbirlikçilerini bundan sonraki dönemde gerilim faktörü olarak kullanmaya devam edecektir. ABD, gerginlik politikasýný týrmandýrmak üzere Doðu Avrupa'daki iþbirlikçilerini Gürcistan'a toplayýp gösteri yaptýrtarak bu niyetini açýkça ortaya koymuþ bulunmaktadýr. Saldýrýyý baþlatan olmasýna raðmen yenilginin ardýndan mazlum kýlýðýna giren Saakaþvili'nin imdadýna, ABD politikalarýnýn Doðu Avrupa'daki iþbirlikçileri Polonya, Estonya, Litvanya, Letonya ve Ukrayna Devlet Baþkanlarý Rusya'ya karþý Tiflis'te düzenlenen mitinge katýlarak yetiþmiþ oldular. Bu açýkça Kafkaslardaki gerginliðin Doðu Avrupa'ya doðru geniþletilerek týrmandýrýlmaya devam edeceði anlamýna gelmektedir. ABD emperyalizmi belli ki, Irak'ta girdiði bataktan çýkýþýn yolunu bütün dünyayý bir savaþ alaný-

4

na çevirmekte aramaktadýr. ABD TC'yi, Gürcistan'ý her anlamda desteklemekle görevlendirdi. TC bunu memnuniyetle üslendi; zira bu görev TC'nin de peþinde koþtuðu bölgede güç sahibi olma amaçlarýyla tam anlamýyla örtüþmekteydi. Gürcistan'a silah saðlama ve ordusunu eðitme iþi TC'nin görevi oldu. Meselenin askeri yanýný bir tarafa koysak bile TC oligarþisi þimdi ABD'nin kendisine yükleyeceði görevleri yerine getirmek ve Rusya ile gerginlik politikasýna girmek durumunda kaldýðýnda tam bir yýkýma uðrayabilir. TC'nin Rusya'ya olan ekonomik baðýmlýlýklarý göz önünde tutulduðunda yeni durum karþýsýnda ABD'ye karþý olan yükümlülüklerini yerine getirmesi, Kafkaslarda büyük güç politikasý sürdürmeye kalkýþmasý artýk imkansýz hale gelmiþtir. Þu sayýlar bu gerçeði apaçýk sergilemektedir: TC, 2007 yýlýnda tükettiði toplam gazýn %64'ünü Rusya'dan, %17'sini Ýran'dan, %15'ini Nijerya ve Cezayir'den ve %4'ünü de Azerbaycan'dan aldý. Yine 2007'de elektriðin %48.5'i doðalgazdan üretildi. Evlerin ýsýnmasýnda önemli oranda Rus doðal gazý kullanýlýyor. Tüketilen petrolün %60'ý Rusya'dan ithal ediliyor. Rus pazarýna olan ihracat, toplam ihracatýn %10'u. Rusya'dan gelen turist sayýsý yýlda 2.5 milyon. Türk müteahhitler milyarlarca dolarlýk ihaleler almýþ durumda. Bütün bunlarýn aksamasý TC'nin telafi edemeyeceði bir zarara uðramasý anlamýna gelir. Ama kayýplar bunlarla da sýnýrlý kalmaz. TC'nin bölgedeki baþka menfaatleri de fena halde zedelenebilir. Bakü-Ceyhan petrol boru hattý Gürcistan'dan geçiyor. Bölgenin istikrarsýzlaþmasý, bu hattýn geleceðini iþleyemeyecek hale sokabilir. Bu durumda Merkezi Asya'ya kadar uzayacak doðal gaz boru hattýný ve KarsTiflis-Bakü demiryolunu, unutmak gerekmese de, uzak bir geleceðe býrakmak gerekir. Rusya, ABD'nin kendisine karþý uyguladýðý tecrit politikalarýna nihayet karþýlýk verebilecek bir gerekçeyi yakalamýþ

durumdadýr. Bu gerekçe ve yakaladýðý fýrsatla Abhazya ve Güney Osetya'nýn baðýmsýzlýðýný tanýyarak satranç tahtasýndaki ilk hamlesini yapmýþ, ardýndan "ABD' nin tek hegemon olduðu bir dünyayý tanýmayacaðýný" ilan etmiþtir. Artýk Gürcistan'da Soros'un "kadife devrimleri" bir iþe yaramayacaktýr. ABD bu gerginliði büyütmekte ýsrar eder ise Kafkasya bölgesi de Orta Doðu gibi bir savaþ bölgesine döner ve bundan sadece Kafkas ve Türkiye halklarý kaybeder. ABD'nin TC oligarþinin iplerini daha saðlam bir biçimde ele geçirdiði günümüzde oligarþi gerçekten ne yapacaðýný þaþýracak bir hale gelmiþtir. Bu durum bir yandan savaþ tehditlerini içinde taþýmak dolayýsýyla kötü, diðer yandan da oligarþinin sürdürdüðü hegemonyanýn kýrýlmasý ve iþçi sýnýfý alternatifinin yükselmesi için son derece uygun bir ortam yaratmaktadýr. Bu fýrsatý hýzla en iyi biçimde deðerlendirebilmek için yapýlacak iþ, iþçi sýnýfýnýn siyaset sahnesine müdahalesini saðlamak, tüm muhalefet güçlerini bir araya getirmek ve Kürt halkýnýn özgürlük mücadelesi ile ortak bir mücadeleyi geliþtirecek adýmlarý hýzla atmaktýr.

AKP Yolsuzluk Girdabýnda AKP, yerel seçimler öncesi Genel Baþkan Yardýmcýsý Þaban Diþli'nin yolsuzluk yaptýðý iddialarýyla yediði tokadýn izleri daha suratýndan silinmeden yeni yolsuzluk iddialarýyla karþý karþýya kaldý. Almanya baþta olmak üzere Avrupa'daki Türkiyelilerden "yardým vaadi" adý altýnda 40 milyon Euro toplayan, toplanan bu paralarý kiþisel çýkarlar ve baþka amaçlar için kullanan Deniz Feneri e. V. Derneðinin yaptýðý yolsuzluklar, Frankfurt Eyalet mahkemesi tarafýndan ortaya çýkarýldý. Mahkeme tarafýndan, toplanan paralarýn kuryelerle Türkiye'ye aktarýldýðý, para transferinin Almanya'dan iki banka ve Türkiye'den de Vakýf Bank üzerinden gerçekleþtirildiði belirlendi. Para transferinin 2001 yýlýndan bu yana sürdürüldüðü de kanýtlandý. Deniz Feneri e.V. derneðinin 3 yöneticisi Frankfurt Eyalet mahkemesi tarafýndan deðiþik hapis


Kurtuluþ

cezalarýna çarptýrýldý. Uluslararasý basýnda "yüzyýlýn yolsuzluðu" olarak yer alan Deniz Feneri e.V. Derneðinin yaptýðý yolsuzluktan dolayý hapis cezasý alanlardan birisi, ayný zamanda Kanal 7 INT televizyonunun eski Genel Müdürü Mehmet Gürhan. Toplanan paralarýn bir kýsmýnýn Türkiye'de gayri menkul alýmý için kullanýldýðý, bir kýsmýnýn da Kanal 7 televizyonuna aktarýldýðý belirtildi. Frankfurt Eyalet mahkemesinde itiraflarda bulunan Firdevsi Ermiþ'in ifadeleri, asýl sorumlularýn Türkiye'deki Deniz Feneri Derneði ve Kanal 7 televizyonunun yöneticileri olan Zekeriya Karaman, Ýsmail Karahan, Mustafa Çelik ve Harun Kapuyoldaþ olduðunu gösteriyor. RTÜK Baþkaný Zahid Akman da zan altýnda. Bu isimler Almanya'daki ayný adlarý taþýyan kuruluþlarla hiçbir baðlantýlarýnýn olmadýðýný ileri sürerek zevahiri kurtarmaya çalýþýyorlar. Bu kuruluþlarýn AKP ile organik iliþki içinde olmamasý, AKP'nin bu yolsuzluklardan muaf olduðunu göstermez. Adý geçen kuruluþlarýn AKP yandaþý kuruluþlar olduðunu dünya alem biliyor. Almanya'daki Deniz Feneri davasýnda Baþbakan Erdoðan'ýn adýnýn geçmesi ve bu haberlerin Doðan medya grubuna ait gazetelerde yer almasý, Erdoðan'ý hiç görülmedik bir biçimde hýrçýnlaþtýrdý. Hýrçýnlaþan Baþbakan Erdoðan büyük bir öfkeyle Doðan medya grubuna ve sahibi Aydýn Doðan'a tehdit ve þantaj yüklü sözlerle saldýrmaya baþladý. Bu vesileyle iktidarla medya arasýnda kapalý kapýlar arkasýnda yapýlan pazarlýklar ve kirli çýkar iliþkileri de ayyuka çýktý. Erdoðan'ýn bu hýrçýnlýðýnýn bir baþka nedeni olarak da, Deniz Feneri davasýnýn Türkiye'ye de sýçrayacaðý ve Türkiye'deki yargý sürecinde bu yolsuzluklarla AKP arasýnda bir iliþkinin ortaya çýkacaðý korkusu olduðu ileri sürülüyor. Hükümetin Almanya'daki Deniz Feneri davasý nedeniyle panik havasýna girmesi ve Almanya'daki mahkemenin yolsuzluðun baþ müsebbiplerinin Türkiye'de olduðuna iþaret etmesi, bu iddialarý doðrular nitelikte. Ne var ki korkunun ecele faydasý yok! Çorap

bir kere sökülmeye baþladý mý arkasý gelir! Ýktidarýn yozlaþtýrýcý atmosferinde iktidar olmanýn nimetlerinden nemalananlar, aç gözlülükle bu nemalanmayý ellerine yüzlerine bulaþtýrdýklarýnda, sistemin baþka nimet avcýlarý yolsuzluk köþesini kapmak için hemen harekete geçerek, ceremesini siyaseten ödetirler. Ancak yolsuzluðun bataklýðý olan kapitalist sistem allanýp pullanarak yeni akbabalar için ganimet zemini olmaya devam eder. Öyleyse bu bataklýðý ortadan kaldýracak bir kuvveti ortaya çýkarmak, yolsuzlukla mücadelenin en temel görevi olmalýdýr.

"Kapitalizmi Çöplüðe Atmayýn, Çünkü Beþ Para Etmez !" Bu ironik deyim, Ankara'daki katý atýk iþçilerinin çýkardýðý yayýnýn þiarlarýndan birisi. Ýronik olduðu kadar oldukça da manidar bir aforizma. Kapitalist sistemde yabancýlaþmanýn tanrýsý haline gelen ve kendisi de meta olduðu halde piyasada meta deðiþim aracý olarak iþlev gören, deðiþim deðerinin ölçü birimi para, kendisini tanrýlaþtýrarak ulvi bir nitelik kazandýran kapitalizmin deðerini belirlemek için kullanýldýðýnda, katý atýk iþçileri için kapitalizm beþ para etmez bir deðere sahiptir. O nedenle biz, kapitalizmi tarihin çöplüðüne atacaðýz dediðimizde, onlar bize, atmayýn, insanlýða faydasý olmayanýn bize hiç faydasý olmaz demektedirler. Kapitalizmin aða babasý ve sistemin tepe noktasýnda yer alan ABD'deki finansal krizin, tsunami etkisiyle tüm dünyayý sarmaya baþlamasý sonucu paniðe kapýlan sistem savunucularýnýn sözleri, kapitalizme dair Ankara'daki katý atýk iþçilerinin deyimini haklý çýkarýr mahiyettedir. Ýngiltere'de papazlar bile Marks'ýn kapitalizme dair analiz ve öngörülerinin doðrulandýðýný söylemektedir. Bir çok burjuva ekonomisti, "bir çöküþe doðru gidildiðini" söylerken, kimileri de "sistemin sonunun gelebileceðine" dair kehanetlerde bulunmaktadýr. Kimi liberaller "devletin müdahalesi sosyalist uygulamalarýn bir tezahürüdür" derken, baþka kimi liberaller ise "krizin ABD içindeki popülist, devletçi sosyalist politikalarýn sonucu olarak ortaya çýktýðýný" ileri sürmektedir. Hani, emperyalizmin ve kapitalizmin ne olduðunu ve sistemin iþleyiþ yasalarýný bilmesek, bu sözler karþýsýnda, "Vay be! Bu güne kadar kapitalist-emperyalist sanarak mücadele ettiðimiz sistem meðerse sosyalistmiþ" dememek elde deðil! Hani, "insana külahýný ters giydirir bunlar" dedirten insanlar vardýr ya, burjuva liberalleri onlarý fersah fersah geçerek sisteme külahýný ters giydirmeye çalýþýyorlar. Piyasaya devletin müdahalesinin olmayacaðý bir kapitalizm

hayali, liberal bir safsatadýr. Krizle birlikte baþta ABD olmak üzere bütün kapitalist devletlerin piyasaya müdahalesi, sermayeyi kurtarma ve sistemin çökmesini önleme operasyonudur. Kapitalist devletin varoluþ nedenlerinden birisi zaten budur. ABD ekonomisi uzunca bir süredir resesyon içindedir. Refah, dýþarýya satýlan kaðýtlarla (bono, tahvil) saðlanmakta, bunun sonucu olarak ABD, cari açýðý en büyük olan ülke durumunda bulunmaktadýr. Bu durumdayken ekonomisindeki kriz belirtileri giderek belirti olmaktan çýkýp krize dönüþmeye baþladý. Ýlk iþaretler geçen yýl birkaç dev þirketin batmasý, bir kaçýnýn el deðiþtirmesiyle görüldü. Kapitalizmin devrevi krizini tetikleyen faktörler krizin nedeni deðil tetikleyenidir. Kriz yapýsaldýr ve kapitalizmin iþleyiþ yasalarýnýn doðal bir sonucudur. Yapýsal olan kapitalizmin krizi, deðiþik faktörlerin tetiklemesiyle devresel krizler olarak ortaya çýkar. ABD'deki bu devresel krizin tetikleyici faktörü, konut kredisi tahvilleri üzerinden aracý kurumlarýn fonlama sistemidir. Piyasada kimse kimseye güven duymadýðý için kurulan saadet zincirinin halkalarý, konut kredilerinin ödenememesiyle birlikte bir bir kopmaya baþladý. Fonlama sistemi içine para girmeyince dünyanýn dev finans devleri ardý ardýna çöktü. ABD'nin iki mortgage devi Fannie Mae ve Freddi Mac devlet tarafýndan ilk kurtarýlanlar oldu. En büyük aracý kurumlardan birisi olan Lehman Brothers battý. AIG ise kurtarýldý. ABD'deki toplam konut kredisi meblaðý 14 trilyon dolar. Hükümet, Kongreden geçirmek için çabaladýðý 750 milyar dolarla bu meblaðý kurtarmayý hedefliyordu, geçiremedi. Sonra pakette deðiþiklikler yaparak 850 milyar dolarlýk paketi Kongreden geçirdi.ABD'nin gayri safi milli geliri de 14 trilyon dolar. 450 milyar dolar da kamu açýðý var. Bu durumda finansman nasýl saðlanacak? Eski usulle. Yani kaðýt satmaya devam ederek. Bütün dünyaya bono satarak. Bonolarý cazip hale getirmek içinse faiz artýþýný sürdürmeye devam edecek. Bu da enflasyonu körükleyecek. Böylelikle bu sarmal sürüp gidecek. Stiglitz, bu kriz sürecinde dolarýn dünya rezerv parasý olmaktan çýkabileceðine iþaret ediyor. ABD'de baþlayan kriz Avrupa ve Rusya'yý da vurdu. Herkes kendi derdine düþmüþ durumda. Bütün devletler batmakta olan bankalarý kurtarmak için harekete geçti. Banka mevduatlarýna devlet garantisi getiriyorlar. Türkiye, "bize bir þey olmaz" düþüncesinde olanlarýn tersine bu krizden en çok etkilenecek olan ülkelerden biri. Borsa þimdiden iþaretlerini verdi. Borçla yaþayan bir ülke olan Türkiye, artýk eskisi gibi borç para bulamayacak; bulsa da ucuza bulamayacak. Bu kriz Türkiye'yi kýsa vadede olmasa da orta vadede daha derinden sarsacak. Krizler sistemi aþmanýn

5


Kurtuluþ

olanaklarýný da yaratýrlar, ancak köhnemiþ ve çökme belirtisi gösteren sisteme balyozu vuracak bir kuvvet olmadýkça, sistem kendiliðinden çökmeyeceði gibi, daha önceki krizlerde de görüldüðü üzere yaralarýný sararak yeniden ayaða kalkabiliyor. Ýþçi sýnýfý ve ezilenler bu tarihi fýrsatý deðerlendirmek için harekete geçmezlerse, yaralý haldeki burjuvazi kendisini iyileþtirmek ve yaþama þansýný arttýrmak için bu kesimlere karþý çok daha sert önlemlere yönelecektir.

Kürt Sorununda Çözümsüzlük: Sömürge savaþý týrmanýyor. 17 Ekim 2007 tarihinde, sýnýr ötesi operasyon için meclis tarafýndan onaylanan ve bir yýl süreyle yürürlükte kalan teskere ile birlikte, daha önceki yýllarda defalarca gerçekleþtirilen ancak hiçbir sonuç alýnamayan operasyonlara yenilerinin ekleneceði bir sürece girildi. 5 Kasým 2007 tarihinde ABD ile yapýlan pazarlýklar sonucu, ABD'den icazet alýnarak ve lojistik destek saðlanarak baþlatýlan operasyonlar bir yýldýr sürüyor. Bu süre içinde karadan defalarca sýnýr ihlali yapýlmýþ, 30 bin kiþilik bir kuvvetle ve tam teçhizatlý olarak sýnýr ötesine bir de kara harekatý gerçekleþtirilmiþtir. Kara harekatýnýn yalnýzca PKK'yi hedeflemediði, Güney Kürdistan'daki dengeleri ve ABD çýkarlarýný bozucu mahiyeti kýsa sürede ortaya çýkmaya baþlayýnca, harekatýn baþlamasýndan birkaç gün sonra ABD, harekatýn bitirilmesi yönünde bir tutum almýþtýr. Diðer yandan harekat baþlar baþlamaz, savaþ medyasý tarafýndan "Kandil'e kadar gidileceði, terör örgütünün bir daha belini doðrultamayacak hale getirileceði" propagandasý yapýlýrken,

6

Zap vadisinde gerillanýn gösterdiði güçlü direniþ karþýsýnda TC ordusunun çakýlýp kalmasý, oligarþinin militarist planlarýný tuzla buz etmiþtir. Harekat baþladýktan bir hafta sonra Güney Kürdistan topraklarýndan geri çekilinmiþ, bu geri çekiliþ Genel Kurmay ve Hükümet tarafýndan, "zayiat verilmeden kahramanca bir geri çekilme" olarak nitelendirilmiþtir! Ýlk olarak, toplam elli hava bombardýman uçaðý ile baþlatýlan hava operasyonlarý ise belirli aralýklarla bir yýldýr sürdürülmektedir. Sýnýrýn beri tarafýnda ise top yekun savaþ konsepti ile operasyonlar yaygýnlaþtýrýlarak artýrýlmýþ, PKK'nin imhasý amacý ile sömürge savaþý týrmandýrýlmýþtýr. Bu süreçte, sýnýr ötesi harekatýn sonuçlarý da deðerlendirilerek daha önce hükümet ve ordu arasýnda Güney Kürdistan yönetimiyle ilgili olarak var olan çeliþki giderilmiþ, ayný zamanda ABD politikalarýyla uyumluluk ekseninde Güney Kürdistan yönetimiyle iliþkileri sýcaklaþtýrarak PKK'nin tasfiyesi konusunda tam bir uzlaþmaya varýlmýþtýr. Oligarþinin sýnýr ötesi operasyonlarla ulaþmak istediði hedefleri, gösterdiði direniþle boþa çýkaran PKK, sorunun eþitlik zemininde demokratik çözümü için ýsrarýný sürdürmüþ, bu ýsrarýna raðmen savaþýn dayatýlmasý karþýsýnda ise "aktif savunma" olarak belirlediði direniþ çizgisini daha da geliþtirmiþtir. Yeni Genel Kurmay Baþkaný Ýlker Baþbuð'un, PKK'yi tecrit ve yalnýzlaþtýrma yöntemiyle top yekun savaþ konseptini daha da derinleþtirme yönündeki adýmlarý, sorunun çözümü yerine çözümsüzlük politikalarýnýn ve savaþýn daha komplike bir biçimde dayatýlacaðý bir döneme girileceðinin ilk iþaretleri oldu. Sýnýr ötesi operasyon teskeresinin bir yýl daha uzatýlmasý yönünde egemenler arasýnda ortaya çýkan mutabakat ise bu durumu daha da perçinledi. PKK'nin, oligarþinin bu savaþ dayatmasýna, "daðýlýyorlar, çaresizlik içinde çýrpýnýyorlar, vb." gibi yýllardýr aðýzlarda sakýz haline getirilen psikolojik savaþ propagandalarýna ve þovenist kýþkýrtmalarla halklarý birbirine boðazlatma giriþimlerine yanýtý, Aktütün sýnýr karakolundaki tabura saldýrý oldu. Bu saldýrý, yürütülen sömürge savaþýnýn psikolojik boyutu içinde PKK açýsýndan oldukça önemliydi. Genel Kurmay tarafýndan, "Artýk Kandil bizim için bir BBG evi gibidir. Teröristlerin her türlü hareketinden anýnda haberdar oluyoruz" açýklamalarýnýn yapýldýðý ve bu açýklamalarla psikolojik üstünlük

saðlanmaya çalýþýlarak, imha hedefli savaþýn sürdürüldüðü bir süreçte, daha önce gerilla tarafýndan defalarca saldýrýya uðrayan böyle bir mevziiye bu kadar büyük çaplý yeni bir saldýrý, Genel Kurmay patentli bütün bu psikolojik savaþ argümanlarýný geçersiz kýlacak ve savaþ dayatmasýnýn çözümsüzlüðünü gösterecek mahiyette stratejik bir önem taþýyordu. Saldýrýda Genel Kurmay'a göre, "17 asker ölmüþ, 20 asker yaralanmýþ, buna karþýlýk 23 terörist etkisiz hale getirilmiþ"ti. HPG'ye göre ise, "Ýçinde subaylarýn da olduðu 63 asker ölmüþ, 32 asker yaralanmýþ, çok sayýda silah ve askeri malzemeye el konulmuþ ve çatýþmalarda 9 gerilla ölmüþ"tü. PKK, dayatýlan savaþa karþý sadece sýnýrda ve daðlarda güçlü bir direniþ potansiyeline sahip olmadýðýný, þehirlerde de ayný direniþ potansiyeline sahip olduðunu, Diyarbakýr merkezindeki polis okulu aracýna yaptýðý (5 polisin öldüðü ve 17 polisin yaralandýðý) saldýrýyla da göstermek istedi. Oligarþi, savaþ dayatmasýný sürdürme ýsrarýný, 9 yýldýr tecrit koþullarýnda yaþayan Abdullah Öcalan'a yapýlan kötü muamele ve iþkenceyle bir kez daha gösterdi. Adeta yangýna körükle giderek tüm Kürdistan'ýn ve Kürtlerin yeni bir serhildan kalkýþmasýna zemin hazýrladý. Bütün bu geliþmeler içinde 8 Ekim 2008 tarihinde, sýnýr ötesi operasyona izin veren teskerenin bir yýl süre ile uzatýlmasý TBMM'de onaylandý. Terörle mücadele yüksek kurulu ise, yeni baský yöntemlerini devreye sokarak, bir yandan sömürge savaþýný týrmandýrýrken, diðer yandan devletin muhalif her sesi anýnda susturma ve yýldýrmaya dönük bir tavýr içinde olacaðýnýn iþaretlerini verdi. Bütün bu geliþmeler, önümüzdeki sürecin ezilenler, sömürülenler, savaþ karþýtlarý ve sistem muhalifleri için çok daha zorlu bir süreç olacaðýný gösteriyor. Bu süreçte baský, yýldýrma ve susturma yönündeki giriþimleri boþa çýkaracak bir kuvvet oluþturmak ve sistem dýþý güçlerin mücadele birliðini saðlamak en acil görevdir.


Kurtuluþ SÖMÜRGE SAVAÞI TIRMANIYOR Mustafa KAHYA

Savaþýn acýsýný bilenler barýþ istiyor. Kürt halký savaþýn acýsýný en çok bilendir. O nedenle savaþý dayatanlara karþý direnirken, onurlu bir barýþý dayatýyor. Savaþý istemeyen, Kürt sorununun eþitlik zemininde çözümünün gereklerini yerine getirmelidir.

ürkiye oligarþisi, Kürtlere karþý yürüttüðü sömürge savaþýný týrmandýrýyor. Daha önce de oldu, ancak bu kez halklarý birbirine boðazlatma giriþimleri yönünde epeyce yol alýndýðý görülüyor. Türkiye hýzla bir etnik iç savaþa doðru sürükleniyor. Bu coðrafyada halklar onca savaþ acýsý çekti. Anlaþýlan o ki, önüne geçilemezse yeni konseptin ortaya çýkaracaðý sonuç, yaþanan savaþ acýlarýný görülmemiþ bir boyuta yükseltecek. Görünenin derinliklerine inemeyenler, görünenin arkasýnda yatan gerçek özü göremeyenler, ezilenin, maðdur edilenin savaþa karþý olmasýna karþýn savaþmasýna bir türlü anlam veremezler. Onlarýn savaþý istedikleri için deðil, savaþmak zorunda býrakýldýklarý için savaþtýklarýný göremezler. Egemen olanýn yönlendirmesiyle, savaþýn müsebbibi olarak onlarý görürler. Geriye dönüp tarihe bir bakýn! Savaþlarýn uzun sürmesinin ve vahþete dönüþmesinin, kirlenerek insaný çürütmesinin en önemli dayanaklarýndan birisini, þovenist cendereye sýkýþtýrýlan ve görünenin arkasýndaki gerçeði göremeyen kalabalýklardýr. Toplumsal olarak bir korku tüneli içine sokulmuþ durumdayýz. Her an, her dönemeçte hangi vahþi canavarla karþýlaþacaðýný bilmeyen birisinin yaþadýðý korkularý yaþýyoruz. Toplumu korku tüneline sokanlar, o korku tüneli dýþýnda bir yaþam düþünmediklerinden, korku tünelinden çýkýþ için var olan bütün olanaklarýn önünü kapatýyorlar. Bu uzun ve çýkýþsýz gibi görünen tünelin içine soktuklarý toplumda, korkuyu sürekli kýlacak deðiþik korku yöntemlerini devreye sokuyorlar. Egemen olan, maðdur edilen ve ezilenin direniþini ezmek için bütün olanaklarýný kullanýyor. Savaþý kirli yöntemlerle vahþete dönüþtürüyor. Bununla da kalmayarak; insaný tüketecek ve bitirecek askeri, ideolojik, psikolojik ve politik her türlü aracý devreye sokuyor. Yeni Genel Kurmay Baþkaný Ýlker Baþbuð'un, PKK'yi tecrit ve yalnýzlaþtýrma yöntemiyle top yekun savaþ konseptini daha da derinleþtirme yönündeki adýmlarý, sorunun çözümü yerine çözümsüzlük politikalarýnýn ve savaþýn daha komplike bir biçimde dayatýlacaðý bir döneme girileceðinin ilk iþaretleri oldu. Sýnýr ötesi operasyon teskeresinin bir yýl daha uzatýlmasý yönünde egemenler arasýnda ortaya çýkan mutabakat ise bu durumu daha da pekiþtirdi. PKK'nin, oligarþinin bu savaþ dayatmasýna yanýtý, Aktütün sýnýr karakolundaki tabura saldýrý oldu. Bu saldýrý, psikolojik üstünlük için PKK açýsýndan oldukça önemliydi. Genel Kurmay tarafýndan, "Artýk kandil bizim için bir BBG evi gibidir. Teröristlerin her türlü hareketinden anýnda haberdar oluyoruz" açýklamalarýnýn yapýldýðý ve bu açýklamalarla psikolojik üstünlük saðlan-

T

maya çalýþýlarak, imha hedefli savaþýn sürdürüldüðü bir süreçte, daha önce gerilla tarafýndan defalarca saldýrýya uðrayan böyle bir mevziiye bu kadar büyük çaplý yeni bir saldýrý, Genel Kurmay patentli bütün bu psikolojik savaþ argümanlarýný geçersiz kýlacak ve savaþ dayatmasýnýn çözümsüzlüðünü gösterecek mahiyette stratejik bir önem taþýyordu. Oligarþi, topyekûn savaþ konseptini týrmandýrarak sürdüreceðini 9 yýldýr tecrit koþullarýnda yaþayan Abdullah Öcalan'a yönelik uygulamalarýyla bir kez daha gösterdi. Abdullah Öcalan'a kötü muamele ve iþkence yapýlmasý karþýsýnda Kürt halkýnýn sessiz kalmayacaðý bilindiði halde böylesi tehlikeli bir adýmýn atýlmasý, oligarþinin sömürge savaþýný týrmandýrma kararlýlýðýnýn bir göstergesidir. Abdullah Öcalan'a yapýlan saldýrýya Kürt halkýnýn yanýtý ise kitlesel bir serhildan ile önderine sahip çýkma olmuþtur. Kürt halký yaþamýþ, savaþmýþ ve görmüþtür. Yok sayýlmaya, inkara karþý bir çok isyanýn baþlatýcýsý, yürütücüsü ve yenileni, yenilgilerle birlikte katledileni olmuþtur. Þimdi de yeryüzündeki tüm halklar gibi kaderini özgürce belirleme isteðiyle baþlattýðý isyan, 'yedi düvel' tarafýndan kuþatýlmýþtýr. Direniþ, adeta 'yedi düvele karþý' sürdürülmektedir. Bu isyan, yok sayýlaný var saydýrmýþtýr. Þimdi yok sayýlaný varsaydýran, yok sayýlmak istenmektedir. Bu aþamaya gelinene kadar aðýr bedeller ödenmiþtir. Küçücük bir barýþ imkaný varsa, onu saðlayan da yine Kürt halkýnýn mücadelesidir. Kürt halký sömürge savaþýna karþý yürüttüðü direniþ içinde barýþta, onurlu bir barýþta ýsrarlýdýr. Kürt sorununun barýþçýl demokratik çözümünü, mücadelesiyle gündemleþtirmiþtir. Barýþ, hayali güçlerle gerçekleþtirilmez. Barýþýn tarafý savaþýn tarafýdýr. Bir taraf barýþa zorlarken, diðer tarafýn bunu görmezlikten gelmesi barýþ yerine savaþ tercihidir. Savaþýn acýsýný bilenler barýþ istiyor. Kürt halký savaþýn acýsýný en çok bilendir. O nedenle savaþý dayatanlara karþý direnirken, onurlu bir barýþý dayatýyor. Savaþý istemeyen, Kürt sorununun eþitlik zemininde çözümünün gereklerini yerine getirmelidir.

7


Kurtuluþ BÝR PARADÝGMA DEÐÝÞÝMÝ: NEO-LÝBERALÝZM BÝTTÝ,

TEK SEÇENEK SOSYALÝZÝMDÝR! Mahir SAYIN

Siyaset sahnesinin dýþýna sürüklenmiþ olan iþçi sýnýfýnýn yeniden siyasete müdahalesinin olanaklarýný yaratma anlayýþýnda birleþerek ve 21. yüzyýl sosyalizmini geçen yüzyýlýn batan sosyalizminin eleþtirisi üzerinde yükselterek, ortak bir sosyalist partinin yaratýlmasý en acil görevlerimizi oluþturmaktadýr.

8

emen hemen iki haftadýr, dünya bir büyük deprem öncesindeymiþ gibi sarsýntýlar geçiriyor. Bu sarsýntýlarýn en karakteristik yönü bunlarýn artçý mý öncü mü olduðunun kimse tarafýndan kestirilememesi. Dikkatli analizciler öngörülerini ihtiyatla öne sürerken niyetini konuþturanlarýn iddialarý, iddianýn akþamýna varmadan yalanlanýyor. Aðýrlýklý öngörü henüz krizin baþlangýcýnda bulunduðumuz þeklinde. ABD dünyaya nizam vermeye kalkýþýrken kendisi içeride bir çöküntü ile yüz yüze geldi.

H

Krizin Mekanizmasý Fannie Mae ve Freddie Mac yatýrým bankalarý mesela Çine ya da AIG gibi talandan yararlanmak isteyen dev sigorta þirketine düþük faizle bono satýp kredi alýyor. Bu krediyi konut kredisi verdim diyen bankaya veriyor. Banka da bunu konut almak isteyene. Hatta bankanýn da broker'larý (aracýlarý) var ve esas müþteriyi onlar buluyor. Böylece henüz saadet zincirinin kopmadýðý zamanda konut alan kiþi dört kurumu faiziyle besliyor: Broker, Konut kredisi veren banka, Bankaya kredi veren yatýrým bankasý ve yatýrým bankasýnýn bonosunu alan. Öylesine bir kredi bolluðu oluþmuþtu ki, bankalar artýk ipotek için peþin almadan, güvenilirliðe bakmadan konut kredisi vermeye ve müthiþ bir ipotek faizi geliri elde etmeye baþladýlar. Bu canlý Pazar herkesi bu alana cezbetti. Faizin kaynaðý olan kiþi/kurum "ben bunu ödeyemiyorum" dediði anda konut bankaya geri döner ve faiz kesilir, ama piyasa normal iþlemeye devam ediyorsa sorun yoktur. Banka o zamana kadar topladýðý faiz ve peþin ödeme ile mutlu olabilir, zira konutu yeniden satacak yeni bir faiz zinciri kuracaktýr. Ne var ki, burada iki risk ortaya çýkýyor: Biri konut alanýn hiç ön ödeme yapmadýðý durumda konut fiyatlarýnýn da ciddi oranda düþmesiyle yatýrým bankasýnýn zarara uðramasýdýr. Genelleþmiþ bir durum yoksa çok önemli deðil. Ancak konut fiyatlarýnýn sürekli yükselmesi durumunda, konut alanlar yaygýn bir biçimde bunlarý yeni deðerden ipotek ettirip daha yüksek taksitler ödeme durumuna geldikten sonra, konut fiyatlarýnýn da artýk doyuma ulaþmasý dolayýsýyla daha fazla yükselmemesiyle saadet zinciri kýrýlmýþ oldu. Daha yüksek fiyatlarýn oluþmamasý, altýna girilen kredilerin ödenememesini getirince, konutlara el konulmaya baþlandý yani pazardaki konut miktarý arttý. Bu konut fiyatlarýnýn düþüþünü hýzlandýrdý, bankalarýn açýklarý büyümeye baþladý. Oluþan açýklarýný kapatabilmek için bankalar ellerindekini hýzla piyasaya sürünce baltayý da kendi ayaklarýna vurmuþ oldular. Bu kez fiyatlar daha hýzla düþüp evler iyice satýlamaz hale geldi ve onunla birlikte de alýnan kredilerin ödenme zamaný geldi. Bu durumu gören bankalar birbirine kredi vermeyince bu kez de ipotekle ev alanýn baþýna gelen iþ bankalarýn baþýna geldi ve iflaslar bir zincirleme reaksiyon yarattý.

Kapitalist ekonomi kendisini sürekli krizlerle yeniden üretir. Derin çöküþlere gitmeden, resesyon denilen piyasa gerilemeleri ortalama olarak her beþ yýlda bir tekrarlanýr. Kiminin yýkýmý kiminin hayat bulmasý olarak bir döngü sürer gider. Ýçinde bulunduðumuz yýllarda ABD ekonomisinin durgunlukla enflasyonun bir arada gittiði ve resesyona ilerlediði kabul edilmekteydi. Konut sektöründen ürediði kabul edilen mali krizin bu resesyonla çakýþmasý 1929 türü bir krize ilerlenebileceði ve tabi ona göre çok daha büyük bir ekonomi söz konusu olduðundan, ne kadar yüksekten düþülürse o kadar büyük zararlara uðranýlacaðý gerçeðinin ifade ettiði gibi daha büyük yýkýmlarýn beklenmesi gerektiði tahminleri yapýlmaktadýr. Globalizm sermayenin en serbest dolaþýmýydý, ama krizin de en serbest dolaþýmýný peþinden sürükledi. ABD'deki banka iflaslarýný takip eden tüm dünyadaki borsa düþüþleri, krizin etkilerinin mali sektörün dýþýna taþma habercisinden baþka bir þey deðildir. Mortgage alanýnda ortaya çýkan bu mali kriz zaten tecrit edilmiþ bir olay deðildir ve ciddi iktisatçýlar Bush'un 850 milyar dolarlýk ek bütçesinin (subprime denilen batak kredilerin bile 1.3 trilyon dolarý geçtiði ve bunun da krize konu olan konut kredilerinin sadece %23'ünü oluþturduðunu hesaba kattýðýmýzda) bu meselenin halline yetmeyeceðini, zira iþin çapýnýn 5 trilyon Dolarlýk bir bütçeyi gerektirdiðini hesaplamaktadýrlar. Böylesine bir bütçenin oluþturulmasý ise ABD'nin de çapýný aþar. Bu ancak dünya çapýnda ortak bir bütçe ile karþýlanabilecek bir meblað oluþturmaktadýr.

Neden Piyasa Deðil De Devlet? Eðer bugün, ABD hazinesi vergilerden derlenen 850 milyar Dolarý hükümetin emrine vermemiþ olsaydý, 1929 benzeri bir yýkýmý yaþamak kaçýnýlmaz olacaktý. Ýþte bu noktada örgütlü bir iþçi sýnýfý halka ait olan servetin burjuvalara peþkeþ çekilmesi yerine krizi kolektivizme dayanarak aþmak yoluna gitmek üzere iktidara el koyabilecekti. Kapitalizmin sonu ancak böyle bir dolayýmla gelir. Krizin varlýðýnda ortaya çýkan


Kurtuluþ sorunsal, kapitalizmin bir kalp krizi yaþamýþ gibi ölmesi deðil, þimdiye deðin kurulmuþ olan ideolojik hegemonyanýn kýrýlmasýdýr. SSCB'nin çöküþüyle de beslenmiþ olan kapitalizmin, rekabetin, bireysel giriþimin, serbest pazarýn geliþtirici ve iyileþtirici olduðu iddialarý þimdi yerle bir olmuþtur. Tek çarenin devlet müdahalesi olduðu bir noktaya, yani kurtuluþun ancak kasten sosyalizmle eþitlenen devlet müdahalesinde olduðunun kabullenildiði bir noktaya gelindi. Elbette ki, ne devletçilik ya da devlet müdahalesi sosyalizmdir (sermaye için öyle olabilecek olsa da) ne de bir kurtuluþ biçimidir. Bu esasýnda yeni bir talan mekanizmasýnýn oluþturulmasýdýr. Sistemi ciddi sýkýntýlara sokmadan faturasýný dünya halklarýna çýkarmak istemektedirler. Yýllarca çalýþanlarý rekabetin, serbest piyasanýn üstünlüðü ve "piyasanýn sihirli eli" yalanlarýyla aldatanlarýn bu hayal oyunu, kendi iddialarý temelinde yýkýldý. Lenin'in "bir sistem kendisini vurup devirecek bir güçle karþý karþýya gelmediði müddetçe, çürüse de kendisini var etmeye devam eder" belirlemesi, aslýnda tersinden de bir baþka gerçeði anlatmaktadýr. Çürüyen bir sistemin kendiliðinden yýkýmýný beklemek yerine, onu vurup devirecek ve yerine yeni bir dünyayý kurmaya öncülük edecek gücü yaratmak gerekmektedir. Siyasal ve onu izleyecek bir sosyal devrim ancak böyle hayat bulabilir. Kapitalizmin "sosyalizm" karþýsýnda gösterdiði baþarýlarýn sonucu olarak uzun zamandýr artýk proletaryanýn sisteme müdahale imkanlarýnýn kalmadýðý, kapitalizmin, dolaysýyla da iþçi sýnýfýnýn da deðiþtiði ve artýk tarihin akýþýnýn farklý olmak zorunda olduðu, bu anlamdaki tarihin, yani tarihsel dönüþümlerin, devrimlerin sonunun geldiði iddialarýnýn kimi eski sosyalistleri de etkisi altýna aldýðý bir dönemi yaþadýk. Fakat tarih Karl Marks'ýn haklý olduðunu, bir kere daha papazlara bile itiraf ettirecek bir biçimde kanýtladý. Bu nokta zahiri ideolojik yenilgimizin artýk kesin olarak dönüm noktasýný oluþturmaktadýr. Dünya oligarþisinin bütün iddialarýný bir yana koyarak devlet müdahalesine baþvurmasý, esasýnda bu korkunun ifadesinden baþka bir þey deðildir. Yoksa krizler kapitalizmin ayrýlmaz parçalarýný oluþturur ve bir anlamda da kendisini yeniden üretmesinin bir yoludur. Pazarýn yeniden paylaþýmý, sermayenin merkezileþmesi ve tekelciliðin dünyaya egemen olmasý, bu kriz denen doðal seleksiyon sayesinde gerçekleþmiþtir. Ama yaþanan tarihsel deneyim dünya oligarþisini þu anda her ne pahasýna olursa olsun, sonradan hangi faturalar ödenecek olursa olsun mevcut krizi yavaþlatmak, zamana yaymak ve iþçi sýnýfýnýn karþý tepkisinin geliþmesini önlemeye yönelik tedbirler almak için yarý gönüllü de olsa iþbirliði yapmaya zorlamaktadýr. Finans kurumlarýnýn krizinin onlarýn sermaye ortaðý olduðu baþka kurumlara geçmemesi olanaklý mý? Hele bunlar arasýndaki bað sadece bir holdinge ait iki firma iliþkisinden öteye sermaye ortaklýðý iliþkisi ise bundan kurtuluþ olamaz. Birbirine ortak olan iki þir-

ketten biri banka biri de üretim sektöründeki bir kuruluþ ise, finans kurumunun iflasý, onun saðladýðý desteðin kesilmesi, reel üretim alanýndaki firmayý da hemen etkiler. Ancak bu ortaklýk iliþkisi içindeki etkilenmeden daha fazlasý da vardýr: Ýflaslarýn sonucu olarak ortaya çýkan talep daralmasý mallarýn fiyatlarýnýn da aþaðý gitmesi ve dolayýsýyla onlarý üretenlerin birden aþýrý stok içine sürüklenmeleri, yani onlarýn da sermaye sýkýntýsý içine girmeleri anlamýna gelir. Bu zincirleme bir reaksiyondur artýk. Nerede duracaðý belli olmaz. Ciddi iflaslar yaþanmadan da durmaz.

Neo-Liberalizm Bitti, Tek Seçenek Sosyalizmdir! Devletin ekonomiden elini çekmesini savunan neo-liberalizmin nasýl bir talan sistemi olduðunu, ABD ve AB hükümetlerinin aldýðý kararlar ortaya koymaktadýr: Devletin elinde ne varsa özel sermayeye devrederken, sosyal devlet harcamalarýný kesmeyi de devletin ekonomiden elini çekmesi olarak kabul ettirmiþlerdi. Þimdi sermaye kurumlarý iflasa sürüklenirken bunu devletin ve dolaysýyla toplumun tümünün üstlenmesini istemektedirler. Neo-liberalizm denilen talan düzeninin tek tarifi vardýr: Karlar kapitalistlerin kasalarýna, zararlar çalýþanlarýn ceplerinden! Artýk çekingen, savunmacý "baþka bir dünya mümkündür!" þiarýný bir yana koyup, sözümüzü doðrudan söylemek üzere Neo-liberalizm bitti, tek seçenek sosyalizmdir! þiarýný güvenle atabiliriz. Sosyalizme de savunma deðil saldýrý yakýþýrdý.

Kriz Koþullarýnda TC'nin Durumu 2001'de yaþanan krizin yarattýðý olumlu koþullarda iktidara gelen ve neo-liberalizmin henüz bugünkü gibi bir kriz yaþamamasýnýn yarattýðý imkanlardan yararlanan AKP hükümeti, artýk geliþen kriz ve bölgede oluþan koþullarla bu imkanlarýn sonuna geldi. Ve oligarþiyle kurmuþ olduðu iyi iliþkiler de birden sarsýlmaya baþladý. Bunu þimdi dünyada geliþmekte olan kriz tamamlýyor. Besbelli ki, artýk tekelci sermayenin AKP ile yürüyüþünün sonu gelmiþ ve ondandýr ki eldeki malzemeyi birer birer sahneye sürmektedirler. Birden Baþbakan ile Doðan gurubu arasýndaki gerilim tüm gündemi doldurdu. Bir yandan Doðan gurubunun hükümetten olan taleplerinin yerine gelmemesinin yarattýðý gerilim söz konusuyken, diðer yandan da TÜSÝAD'ýn AKP'den olan huzursuzluðu dile

gelmekte idi. Artýk tekelci burjuvazi çýkarlarýný zedeleyen, kendi yandaþý olan sermaye guruplarýný özel olarak kayýran, þehirlerde birikmiþ patlayýcý maddenin fünyesini söken AKP ile bir hesap görmek istiyordu. Bu hesaplaþmanýn þimdilik AKP'yi geriletme stratejisine dayandýðýna kuþku yok. Zira Tekelci burjuvazinin hala oluþturabildiði bir siyasal alternatif yok ve geliþen dünya krizi koþullarýnda, krizin Türkiye'ye yansýmasýný þiddetlendirmeye neden olacak yanlýþ adýmlar atmamaya dikkat etmektedirler. Krizin Türkiye'ye yansýyýp yansýmayacaðý üzerine tartýþmalar sürerken bu yansýmanýn kaçýnýlmaz olduðu haberini yine burjuvazinin kimi kurumlarý verdiler. Þimdiden AB'ye yapýlan ihracatýn ciddi ölçülerde azaldýðý ortaya çýktý. Zaten baþka türlüsünün mümkün olmasý da beklenemezdi. TC'nin ABD emperyalizmiyle geliþtirmiþ olduðu baðýmlýlýk iliþkileri ise her adýmda baþýna yeni dertlerin sarýlmasýna neden oluyor. Kürt ve Kýbrýs meseleleriyle yaratýlan açmazlar, iki yeni öðeyle de iyice keskinleþti. ABD'nin Ýran ve Kafkaslara iliþkin politikalarý Türkiye açýsýndan yeni problem kaynaklarý olarak sahnenin önüne geldiler. Krizin boyutlarý bu dertlerin de ne þekil alacaðýný belirleyecek.

Kriz Saldýrganlýðýn Artmasý Demektir ABD'yi saran mali krizin gittikçe genel bir dünya kapitalist krizine dönüþmesi olasýlýðý

9


Kurtuluþ gün be gün güçleniyor. ABD'nin kriz içerisine sürüklenmiþ olmasý saldýrganlýðýna sýnýr getirebilir düþüncesini uyandýrsa da bütün savaþlarýn esasýnda krizlerin silahla çözümü olduðunu akýldan çýkarmamak gerekir. Krizler bir yandan emperyalizmi güçten düþürürken, diðer yandan da saldýrganlýðýný artýrýr. Dolaysýyla ABD'nin TC'nin önüne koyduðu görevlerden kriz dolayýsýyla kurtulacaðýný sanmak büyük yanýlgý olur. Tam tersine ABD, krize çözüm olarak bu görevlerin yerine gelmesini daha fazla isteyecektir. Yeteri kadar yenilgi almadan, iyice dizlerinin üstüne çökmeden, ABD'nin bir dönemin bittiðini kabul etmesi ve onun gerektirdiði faturayý ödemeye hazýr olmasý olanaklý deðildir. Yaklaþan krizin girdabýna düþmüþ bir Türkiye'de sýnýflar arasý çeliþkiler bugünkünden daha da þiddetli hale gelecektir. AKPTSK-TÜSÝAD iliþkilerinin kriz koþullarýnda bugünkünden daha da þiddetli olacaðýna kuþku yoktur. Sýnýf mücadelesinin düþük bir profilde sürüyor olmasý, sosyalizmin tarihinin geçmiþ olduðuna iliþkin önyargýnýn hala devam ediyor olmasý, aralarýndaki çýkar çatýþmalarýný endiþeye mahal vermeksizin sürdürmelerine katkýlý olacaktýr. Krizin yaratacaðý yeni durum, artýk AKP'nin her þeyin iyi gittiðine iliþkin nutuklarýnýn anlamsýz hale gelmesini saðlayacaðýna kuþku duymamak gerekir. Son yýllarda tamamen

yabancý sermaye giriþi ve dýþ açýk sayesinde saðlanmýþ olan istihdam üretmeyen büyüme, mali krizin reel sektörü de içine almasýyla birlikte iflaslar, iþten çýkarmalar ve pahalýlýkla taçlanacaktýr. Bu sýnýf mücadelesinin geçmiþle mukayese edilemeyecek ölçülerde geliþmesinin de olanaklarýný yaratacaktýr.

Devrimci Görevler: Sosyalistlerin Birliði ve Çatý Partisi Sýnýf mücadelesinin geliþme imkanlarýnýn artacaðý artýk herkes tarafýndan kabullenilen bir olgu gibi görünmektedir. Ancak sosyalistlerin bu geliþmeyi bugünkü parçalanmýþlýk ve batan sosyalizm anlayýþý ile karþýlamalarý ayný 2001 krizinden AKP'nin baþarýyla çýkmasý ve her þeyin oligarþinin isteklerine göre þekillenmesine sebep olmasý gibi bir sonuca ulaþmamýza neden olur. Siyaset sahnesinin dýþýna sürüklenmiþ olan iþçi sýnýfýnýn yeniden siyasete müdahalesinin olanaklarýný yaratma anlayýþýnda birleþerek ve 21. yüzyýl sosyalizmini geçen yüzyýlýn batan sosyalizminin eleþtirisi üzerinde yükselterek, ortak bir sosyalist partinin yaratýlmasý en acil görevlerimizi oluþturmaktadýr. Kapitalizmin dünya çapýndaki krizi bunun imkanlarýný hazýrlýyor; sosyalistler imkaný

Ekonomik Krizin Çözümü Bulundu!

olguya dönüþtürmekle yükümlüdürler. Kuþkusuz ne bütün sosyalistlerin tek bir partide toplanmasý ne de bütün düzen muhaliflerinin sosyalist bir partide bulunmasý mümkündür. Toplumsal muhalefeti oluþturan, anti-emperyalist ve demokrasi yanlýsý tüm güçleri bir araya getirecek, Kürt halkýnýn özgürlük mücadelesini içerecek, Türkiye halklarýnýn tümünün mücadele birliðinin ortak zemini olacak bir cepheleþmenin açýk alandaki ifadesi olarak bir yapýlanma, her devrimci mücadelenin olduðu gibi bizim de, sosyalistlerin birleþik partisini oluþturmanýn hemen paralelindeki aktüel görevimizi oluþturmaktadýr. Bu cepheleþmenin adý Çatý Partisi olarak konulmuþtur. Çatý partisinin varlýðý iþçi sýnýfýnýn siyasete yeniden müdahalesinin imkanlarýný geniþletirken, sosyalist parti sýnýfýn bizatihi öncülerinin örgütlenmesi haline gelebildikçe, çatý partisinin siyasete müdahalesinin asýl gücünü oluþturacak olan iþçi sýnýfýnýn mücadelenin öncülüðünü yürütmesi olanaklý hale gelecektir. Birbirinin alternatifi, ya da birbirini izleyecek bir iliþki deðil birbirini var eden bir iliþki biçimi olarak sosyalistlerin birleþik partisi ve çatý partisi önümüzdeki krizi ezilen halklarýmýzýn lehine çözmenin temel iki zeminin oluþturacaktýr. Neo-liberalizm de iflas etti Þimdi sosyalizm zamanýdýr!

mayan þeylere gerçeklik, güç ve aracýlýk atfedilmesiyle vahþi kapitalizmin bir tür mitolojiye dönüþtüðünü gözlemlemiþti. Baþka þeylerde deðilse bile bunda haklýydý. Bu putperestliktir" diyerek Marks'a "hak verirken" daha sonra kilisenin internet sitesinden yapýlan açýklamayla bu krizlere Marks'ýn düþünemediði bir çözüm de buldu.

arks, ekonomik krizlerin kapitalizmin

M

Çözüm ne mi; elbette ki 'dua'. Nasýl dua edilmesi gerektiðini

yapýsýndan kaynaklandýðýný ve kapitalizm var

bilemeyenler için kilise krize özel bir de dua hazýrlamýþ:

olduðu sürece krizlerin de varolacaðýný

"Tanrým, tüm dünyada sulh ve sükunetin bozulduðu günlerde

ortaya koymuþtu. Marks'ýn "Kapitalist

yaþýyoruz... Fiyatlar yükselirken, borçlar artarken, bankalar

birikimin önündeki en önemli engel yine ser-

batarken, iþler kaybedilirken huzuru bize hediye et... Sevgi

mayedir" sözlerinin önemi son krizle birlikte bir kez daha ortaya

gösteren Tanrým, korkularýmýzda bizi yalnýz býrakma,

çýkmýþ gözüküyor. Tarihin bu döneminde kapitalizmi açýkla-

dualarýmýzý duy, karanlýkta ýþýk ve ayaðýmýzýn altýndan kaymakta

maya çalýþanlar veya Karl Marks'ýn tezlerinin ne kadar haklý

olan kumun içinde bize manevi güç ver... Gerçek sevincin

olduðuna dair söz etmeye kalkanlar "dinozor" olarak görülürken

bulunacaðý yerde kalplerimizi onar... Amin..."

mevcut kriz kapitalist sistemin aslýnda istikrarsýz, anarþik, sürekli

Görünen o ki, egemenlerin her dönem yardýmýna koþan din,

krizlere gebe bir sistem olduðunu o kadar net ortaya koydu ki

þimdi de iþlevini aksatmadan yerine getiriyor ve kapitalizmin

sistemin devamýndan yana çýkarý olanlarý bile bunlarý itirafa zor-

krizine kendince 'çözüm' üretmeye çalýþýyor. Kilisenin bu

ladý.

yorumlarýna ve dua önerisine karþý Ýslam ilahiyatçýlarý da "Özel

Özetle, son günlerde Marks'ýn bu tezi sol dýþý farklý çevrelerce -

dua söz konusu deðil. Her zaman her koþulda Allah'a sýðýnma

kabul görmemekle birlikte -tekrardan gündemleþtirilmiþ

ve yardým dileme var." diyerek krize karþý önlemlerini ortaya

gözüküyor. Ýngiltere'de Anglikan Kilisesi Baþkaný Williams;

koydular. Hangi görüþ çözüm getirir bilinmez ama her halükar-

"Tahayyül edilemeyecek düzeyde bir kurmacayla bir o kadar

da sermaye bu krizde çözümü "Allaha havale etmiþ" gözüküyor.

tahayyül edilemeyecek çapta servet elde edildi. Marks varol-

10


Kurtuluþ BU ‘SON’ KÝMÝN SONU Ebru YILDIRIM

Dünya kapitalizmi kriz yaþarken TOFAÞ, Avrupa'da yaþanan ekonomik durgunluðu ve azalan sipariþleri gerekçe göstererek üretime ara verdi. 'Ücretsiz izin' ve iþten çýkarmalar benzeri uygulamalar Renault, Bosch ve Ford'da da söz konusu.

üresel mali kriz derinleþiyor. Yolunda gittiði düþünülen neo-liberal uygulamalar, banka ve þirket iflaslarýnýn peþ peþe gelmesi ile su götürmez bir biçimde dibe vurdu. Kapitalizmin sözcülerinden Dünya Bankasý'nýn baþkaný Robert Zoellick, Batýlý ülkeleri vuran finans krizinin, gelecek günlerde geliþmekte olan ülkelerde büyük bunalýma yol açabileceði uyarýsýnda bulunuyor. G8'ler, G20'ler acil olarak toplanýyor. Krizle birlikte artan gýda fiyatlarýnýn önümüzdeki aylarda tüm dünya ölçeðinde iþsizlik ve açlýk olarak kendisini iyiden iyiye göstereceði öngörülmesi zor bir þey deðil. Dünya ölçeðinde olduðu gibi Türkiye'de de iþçinin, çalýþanlarýn krize göstereceði tepkinin ne olacaðýný önümüzdeki günler gösterecek. Ama þu bilinen bir gerçek ki, neo-liberalizmin çok güçlü, deðiþmez, sorgulanamaz kurallarý olduðu yalaný tuzla buz oldu. Neo-liberal vahþetin Türkiye'deki acentesi AKP hükümeti, krize iliþkin vurdumduymaz bir tavýr içerisinde. Öyle ki, beyaz Türklerin sözcüleri ardý ardýna açýklamalarda bulunarak AKP hükümetini krizle ilgili önlem almamakla itham ediyor, kartlar çýkarýlýyor, kameralar önünde restleþiliyor. Dünyaya entegre olma konusunda iddialý olduðunun her fýrsatta altýný çizen hükümet, mali kriz söz konusu olduðunda 'bize bir þey olmaz' aymazlýðý ile hareket ediyor. Ýnsanlar çöpten ekmek topluyor, AKP'ye göre ise 'her þey yolunda'.

K

Krizin Yükü Ýþçilerin Omuzlarýna Dünya kapitalizmi kriz yaþarken Türkiye'de 1 Ekim 2008 tarihi itibarý ile Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý yürürlüðe girdi. Emeklilik yaþý 65'e yükseltildi. 1 Ekim'den sonra sigortalý olup emekliliði hak eden biri, sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalýþamayacak. Parasý olan, parasý ne kadar ise o kadar tedavi hakkýna sahip olacak. Dünya kapitalizmi kriz yaþarken TOFAÞ, Avrupa'da yaþanan ekonomik durgunluðu ve azalan sipariþleri gerekçe göstererek üretime ara verdi. 'Ücretsiz izin' ve iþten çýkarmalar benzeri uygulamalar Renault, Bosch ve Ford'da da söz konusu. Kitlesel iþten çýkarmalarýn veya ücretlerde kesintiye gitme gibi uygulamalarýn yürürlüðe sokulmasý bekleniyor. Birleþik Metal Ýþ Genel Sekreteri Selçuk Göktaþ "Dünyada yaþanan kriz gerekçe gösterilerek üretimin durdurulmasý sadece iþçilere zarar veriyor. Oysa ki geçtiðimiz yýllarda iþçiler fazlasýyla artý deðer üretti. Ýþveren de her fýrsatta sektörün yüzde yedi oranýnda büyüme gösterdiðini söylüyor. Bu oran iþçilere hiç çalýþmasalar dahi 4-5 yýl boyunca 1000 YTL ödeme yapabilecekleri anlamýna geliyor." diyor. Borsada yer alan metal iþkolundaki þirketler bilançolarýndaki 2007 net kârlarýyla, altý yýllýk iþçi ücreti ödeyebilir durumdalar. Bu, beþ kat sömürü demek. Ýþçinin ücreti deðil, sömürü artýyor. Dünya kapitalizmi kriz yaþarken THY çaðrý

merkezinde görev yapan 550 çalýþanýnýn iþine son verdi. Gerekçe, çaðrý merkezinin baþka bir firmaya devredilmesi. Hava-Ýþ sendikasýnýn yaptýðý açýklamaya göre amaç, taþeronluk sistemini destekleyip insanlarýn kölece çalýþmalarýnýn saðlanmasý.

Çapa'da, Desa'da Kadýn Ýþçiler Direniyor Yaklaþýk üç aydýr direniþte olan Çapa ve Cerrahpaþa temizlik iþçilerinden Saniye Aydýn anlatýyor: "Fazla mesai yok. Ýþten atýlmakla tehdit ediliyorduk. Kreþ yok. Doðum ve yýllýk izin yok. Ya örgütlenecektik ya da bu düzene razý olacaktýk. Boyun eðmedik." Ýstanbul Üniversitesi Cerrahpaþa ve Çapa Týp Fakültesinde çalýþan temizlik iþçileri, 15 yýldan beri taþeron altýnda, asgari ücrete çalýþtýrýlýyor. Ýþçiler, Türkiye Belediyeler ve Genel Hizmetler Ýþçileri Sendikasý'nda (Belediye-Ýþ) örgütlendikten sonra üniversite rektörlüðünün ihaleyi taþeron Çað Limitet Þirketine vermesinden sonra iþçileri sendikasýzlaþtýrmak için çeþitli uygulamalar baþlýyor. Zorla imzalatýlmaya çalýþýlan bireysel sözleþmeyi kabul etmeyen 84 iþçi iþten çýkarýldý. Ýþçiler 87 günden beri iþe sendikalý olarak geri alýnmak için direniyor. "Bizim iþkolunda aðýrlýkla kadýnlar çalýþýr. Kreþ yok. Doðum yapan arkadaþlarýmýz doðum izni olmadýðý için doðumdan sonraki süreç nedeniyle iþten atýlýyordu. Saðlýk nedeniyle rapor aldýðýmýz zaman iþten atýlýyorduk. Yýllýk izinlerimizi kullanamýyorduk" diyen Aydýn geriye iki seçenekleri kaldýðýný söyledi: "Ya örgütlenecektik ya da bu düzene razý olacaktýk. Boyun eðmedik, haklarýmýzý alana kadar da direneceðiz." Benzer bir durum da DESA'da yaþanýyor. Deri Ýþ Sendikasý'nda örgütlendikleri için iþten atýlan iþçilerden biri de Emine Arslan. Arslan üç aydýr DESA'nýn Sefaköy fabrikasý önünde tek baþýna direniþini sürdürüyor.

Krize Örgütlü Yanýt Verilmeli Fukayama ve Hungtington tarihin, ideolojilerin, sýnýf mücadelesinin sonunu erken ilan ettiklerini kabul edeli epey bir zaman oluyor. Ardýllarý Türkiyeli çevreler ise yakýn zamanda sosyalistlerle hesaplaþmayý görev bilip, 'eski'nin çaðrýþýmý ideolojilerle demokrasiye ulaþýlamayacaðýný, 'sýnýf' diye bir þeyin kalmadýðýný, dolayýsýyla 'sýnýf mücadelesi'nin sönümlendiðini söyleyip durdular. Orantýlý-orantýsýz þiddetin yöneldiði emekçileri, Kürtleri, gençleri, kadýnlarý görmezden gelerek AKP demokrasisine bel baðladýlar.

Kriz Derinleþiyor Örgütlü Kürtlere karþý savaþ son hýz devam ediyor. Cezaevlerinde ve karakollarda þiddet, iþkence, ölüm haberleri bitmiyor. Sendikalaþmak isteyen iþçiler iþten atýlýyor, darp ediliyor. Açlýk, iþsizlik, yoksulluk tüm emekçilere dayatýlýyor. Kriz derinleþiyor. Tarihin sonu mu, yoksa biz demiþ miydik? Örgütlü mücadelenin tam zamaný.

11


Kurtuluþ BÝR 8 EKÝM YILDÖNÜMÜ ve TÜRKÝYE “SOL”UNUN “STOCKHOLM SENDROMU” H.Cengiz GÜLTEKÝN

12 Eylül 1980'de; 1 milyon kiþi gözaltýna alýndý, 1 milyon 683 bin kiþi fiþlendi, açýlan 210 bin davada 230 bin kiþi yargýlandý, yaklaþýk 100 bin kiþi "örgüt üyesi" olmakla suçlandý, 7000 kiþi için idam istendi, 517 kiþiye ölüm cezasý verildi, 259 kiþinin idam dosyasý Meclis'e gönderildi. 50 kiþi idam edildi.

12

sikolojideki "Stockholm Sendromu" kavramýný duymuþsunuzdur. Tam taným olarak "Stockholm Sendromu", baskýcý kiþilerin baský yaptýklarý kiþi üzerinde þiddete kadar varan uygulamalarý neticesinde; baský yapýlan kiþinin baskýyý uygulayan kiþiye karþý duyduðu sempati, sevgidir.

P ***

Ülkenin üzerine bir karabasan gibi çöken 12 Eylül 1980 tarihinin üzerinden tam 28 yýl geçti. 28 yýl, tarihsel açýdan bakýldýðýnda çok uzun bir zaman dilimi olarak algýlanmayabilir. Ancak bizim gibi siyasal geliþmelerin "ýþýk hýzýyla" yaþandýðý bir ülkede 28 yýla çok ciddi deðiþimler sýðdýrýlabilir ki, öyle de olmuþtur. Geçen bu 28 yýllýk zaman dilimi içinde ülkede çok önemli geliþmeler yaþandý. Ancak bütün bu yaþananlar içinde deðiþmeyen tek þey 12 Eylül Askeri Diktatörlüðü'nün yarattýðý darbe düzeni oldu. Dünyanýn birçok ülkesinde Askeri Rejimler dönem dönem iktidar olmuþlar, ancak bu rejimler, iktidar olduklarý dönemlerde yaptýklarýnýn hesabýný günü geldiðinde vermiþlerdir. Ancak bizim ülkemizde tam tersi bir durum yaþanmýþtýr. Yaþanan her yeni geliþime, her yeni deðiþime raðmen, iktidara gelenler Askeri Vesayet Rejimi ile uyumlu olarak, onu tekrar tekrar üreterek hayat buldular. 12 Eylül 1980'de; 1 milyon kiþi gözaltýna alýndý, 1 milyon 683 bin kiþi fiþlendi, açýlan 210 bin davada 230 bin kiþi yargýlandý, yaklaþýk 100 bin kiþi "örgüt üyesi" olmakla suçlandý, 7000 kiþi için idam istendi, 517 kiþiye ölüm cezasý verildi, 259 kiþinin idam dosyasý Meclis'e gönderildi. 50 kiþi idam edildi. Binlerce kiþiye müebbet hapis cezasý, on binlerce kiþiye çeþitli hapis cezalarý verildi. 30 bin kiþi ülkeyi terk etti, 14 bin kiþi vatandaþlýktan çýkarýldý. 171 kiþinin iþkenceden öldüðü belgelerle kanýtlandý. Binlerce insan gördüðü iþkenceler sonucu sakat kaldý, yüzlerce insan aklýný kaybetti. Ýçerde ve dýþarda 300 kiþi kuþkulu þekilde öldü. Faili meçhullerin sayýsý binleri buldu. 14 kiþi cezaevlerindeki uygulamayý protesto etmek için açlýk grevlerinde yaþamýný yitirdi. Ancak bütün yaþattýklarýna raðmen 12 Eylül'ün anayasasý halen yürürlülüktedir ve darbecileri halen yargýlanmamýþlardýr. Ýþte Necdet yoldaþ bu kabus düzeninin daraðacýna gönderdiði ilk devrimcidir. 12 Eylül'den sadece 26 gün sonra 8 Ekim 1980'de

idam edilmiþtir. Onun idamý ile yapýlmak istenen, toplumsal muhalefetin öncülerini sindirmek ve bu yolla bütün ülkede baský rejimlerini hakim kýlmaktý. Ancak bu emelleri Necdet'in idam karþýsýndaki tavrý ile baþarýsýzlýða uðradý. Necdet Denizlerden aldýðý idamda devrimci tavýr geleneðini, ayný kararlýlýk ve sadelikle sürdürdü. Ve ondan sonra idam edilen tüm devrimciler de bu görevi kendilerine ve mücadelemize yakýþýr þekilde devam ettirdiler. Ancak ne yazýk ki 12 Eylül'e direniþ, ülkenin cezaevlerinin dýþýna çok fazla çýkamadý.

*** Yenilmek her zaman çok büyük sorun olmayabilir. Öyle yenilgiler vardýr ki, kendinden sonra daha büyük direniþler yaratýr. '72 silahlý direniþi böyle bir görev üstlenmiþtir. Her cephede yaþanan büyük direniþ daha büyüðünü yaratmýþtýr. Ama 12 Eylül'de böyle olmamýþtýr. Ýþte 12 Eylül'ün 12 Eylül oluþu ona gerçek anlamda direnememenin sonucudur. Gerçek bir direniþ yaratamayanlarýn büyük bir kýsmý, bir süre sonra karþýlarýndaki þiddete tam anlamýyla teslim olmuþlar, hatta onunla uzlaþmýþlardýr. Ýþte Türkiye "Sol"unun "Stockholm Sendromu" budur. Bugün için cumhuriyet mitinglerinde alanlarý dolduran yüz binler, ulusal sol cepheyi oluþturanlar 12 Eylül ile yaþanan travmanýn yarattýðý hastalýðýn taþýyýcýlarýdýr. Yoksa hangi saðlýklý zihin hem Denizleri, Necdetleri, onlarýn ideallerini sahiplenip hem de onlarýn katilleri ile ortak bir cephe yaratmaya çalýþabilir ki?


Kurtuluþ ENGÝZÝSYON ÝÞ BAÞINDA Metin KIYAN

Kasým 2007'den beri 1112 internet sitesine Türkiye'den eriþimin engellenmiþ olduðunu öðreniyoruz. Bu siteler arasýnda YouTube, geocities.com, ekþi sözlük, wordpress.com gibi popüler siteler de

iordano Bruno, 16.yy'da yaþayan bir Ýtalyan filozofuydu. Dinsizlikle suçlandýðý için hiçbir yerde kalýcý olarak yaþayamadý, sürekli yer deðiþtirmek zorunda kalýyordu. Engizisyon baskýsýndan kurtulmak için önce Roma'ya ardýndan Kuzey Ýtalya'ya kaçtý. Kaçýþ bununla bitmedi, Cenevre'de, Güney Fransa'da, ve Paris'te yaþamýna devam etti. 1583?te Kral III. Henri'nin tavsiyesi üzerine Londra'ya giderek Oxford Üniversitesinde dersler verdi. Burada, Kopernikçi kuram olarak bilinen, dünyanýn hareket ettiðini ileri süren düþünceyi açýkladý. Oxford'lularýn düþmanca tutumlarý yüzünden Londra'dan ayrýlmak zorunda kaldý. En son duraðý ise Giovanni Mocenigo adlý bir aristokratýn daveti üzerine gittiði Venedik oldu. Bruno, girdiði felsefi ve bilimsel tartýþmalar sonucu, Mocenigo ile de çatýþýnca karþýsýnda yine engizisyonu buldu. Engizisyon, Bruno'dan düþüncelerinin yanlýþ olduðunu kabul etmesini ve bu düþüncelerini geri almasýný istedi. Bruno, bu öneriye "Geri alýnacak bir sözüm yok." diyerek karþýlýk verdi ve ölüme mahkûm edildi. Ölüm hükmü okunurken yargýçlara "Beni ölüme yollarken siz benden daha çok korkuyorsunuz" diyecek ve daha fazla konuþmamasý için aðzý baðlanacaktý. Bruno, Campo di Fiori'ye götürülerek 17 Þubat 1600?de diri diri yakýldý. Bruno'nun katlediliþinden 30 sene sonra, engizisyon karþýsýna çýkma sýrasý Galileo Gallilei'deydi. Galileo yaptýðý araþtýrmalar sonucunda Kopernik'in ve Kepler'in Dünya'nýn evrenin merkezi olmadýðý, Dünya'nýn kendisinin ve Güneþ'in etrafýnda döndüðü görüþünü savunuyordu. Galileo, engizisyon karþýsýnda, Bruno kadar dik durmayý baþaramayýp, tövbe ettirilse de, yaþamýnýn sonuna kadar ev hapsine mahkum olmaktan kurtulamayacaktý. Yýllar geçti. Bilim, Bruno ve Galileo'nun görüþlerini haklý çýkardý. Engizisyonun bütün çabalarý, gerçeklerin ortaya çýkmasýný engellemeye yetmedi, engellemesi de mümkün olamazdý. En iyi ihtimalle süreci uzatabilirdi. Yýl 2008, Yer Türkiye. Egemenler tarihten en ufak bir ders almýþ gibi gözükmüyor. Halen birileri gerçeklerin üzerlerini mahkeme kararlarýyla, sansürlerle örtebileceðine inanmakta. Bu durumun en son örnekleri, ünlü bilim insaný, evrimci Richard Dawkins'in resmi web sitesinin ve "Okullara Ücretsiz Gönderilen Harun Yahya Ýmzalý 'Yaratýlýþ Atlasý' Ýle Ne amaçlanýyor"

G

baþlýklý basýn açýklamasýný yayýnladýðý gerekçesi ile Eðitim-Sen'in web sitesinin mahkeme kararý ile eriþiminin engellenmesi. (EðitimSen'in web sitesi hukuki giriþimler ve basýn metninin siteden kaldýrýlmasý sonucu tekrar eriþime açýldý.) Kuþkusuz Türk mahkemelerini, sanýklarýn suçlarýný itiraf edene kadar akýl almaz iþkencelere maruz býrakan, kabul etmeyenleri ise kazýða baðlayýp diri diri yakan feodalizm döneminin Engizisyon mahkemeleri ile kýyaslamak mümkün deðil. Zira, iþkence iþi için baþka kurumlar var. Diri diri yakmak içinse ahaliyi kýþkýrtmak yeter (bkz. Madýmak ve Bozüyük). Bu bakýmlardan aralarýnda benzerlikler bulunmasa da, Galileo ile Bruno'yu yargýlayan anlayýþla, Ýsmail Beþikçi'yi, Fikret Baþkaya'yý, Temel Demirer'i, burada sayamayacaðýmýz nice bilim insanýný ve yazarý yargýlayan, Hayat TV'yi karartan, Richard Dawkins'i sansürleyen anlayýþýn ayný anlayýþ olduðunu iddia etmek abartý olmaz. Bu anlayýþ kendi ideolojisinin zayýf yanýný, elindeki baský ve zor aygýtlarýyla giderme yolunu seçer. Gerçeklerle baþ edebilmesinin yegane yöntemi budur, çünkü karþýsýndaki yeni düþüncenin, iktidarýný sarsacaðýnýn farkýndadýr. Bu yüzden korkmaktadýr. Sanýr ki, kiþiyi yok edince, yazýlý-çizili belgeyi ortadan kaldýrýnca, gerçekler de ortadan kalkacaktýr. Ama bugüne kadar hiç öyle olmadý. Sadece süreçler uzadý, sancýlý hale geldi. Týpký, Türk olduðu iddia edilenin aslýnda Kürt olduðunun kabul edilmesi için binlerce insanýn yaþamýný yitirmesi gerektiði gibi. "Türkiye'deki çeþitli kurumlar, Türkiye'deki Kürt varlýðýný inkar etmektedirler oysa bu bir olgudur. Türkiye'de Kürt dediðimiz halk vardýr ve yaþamaktadýr." diyen Ýsmail Beþikçi'yi mahkum edip zindana gönderen mahkeme, bir gün gelip tarihin kendilerini mahkum edeceðinden habersizdi. Sansür deðiþik araç ve yöntemlerle devam ediyor. Özgür basýn, uygulanan para ve kapatma cezalarý ile etkisizleþtirilmeye çalýþýlýrken, bu geleneðin dýþýnda kalan basýn ise telkin yoluyla oto-sansüre yönlendiriliyor. Bu telkin yönteminde bizzat Genelkurmay Baþkaný görev üstleniyor, medya kurumlarý ile toplantýlar organize ediyor, 'temenni'lerini açýklýyor. Egemenlerin son hedefi ise internetin denetim altýna alýnmasý. Býrakalým egemenler, sansür yöntemleriyle kendi safsatalarýný yaþatabileceklerini, ilerici olaný gizleyebileceklerini sansýnlar, tarihin binlerce kez gösterdiði gibi gerçek-

yer alýyor. Bir sitenin içeriðinde bulunan 'sakýncalý' bir yazý yada video, sitedeki bütün içeriðin engellenmesinin nedeni olabiliyor.

13


Kurtuluþ ler sansürle sývanmaz!

1112 Site Sansür Edilmiþ Teker Teker Bitmez Ýnterneti Kapatýn! Kasým 2007'den beri 1112 internet sitesine Türkiye'den eriþimin engellenmiþ olduðunu öðreniyoruz. Bu siteler arasýnda YouTube, geocities.com, ekþi sözlük, wordpress.com gibi popüler siteler de yer alýyor. Bir sitenin içeriðinde bulunan 'sakýncalý' bir yazý yada video, sitedeki bütün içeriðin engellenmesinin nedeni olabiliyor. Ancak bu 'sakýncalý' içerik her zaman çocuklarýn cinsel istismarý, kumar vb. ile sýnýrlý deðil! Son dönemde yaygýn biçimde kapatýlan siteler de muhalif unsurlarýn hedef alýndýðý açýk bir gerçek. Eðitim-sen'in resmi web sitesi, Ýngiliz bilimci Richard Dawkins'in web sitesi, Kürt özgür basýn geleneðinin web siteleri ve çeþitli devrimci-muhalif içeriðe sahip sitelerin engellenmesi buna duruma örnek. Müzik ve paylaþým siteleri sansürden nasibini alan siteler arasýnda. Ýnternet, egemenler için denetlenmesi zor bir alan sunuyor. Dijital ortamýn kullanýmýnýn ve

ONLARIN KRÝZÝ, BÝZÝM SONUÇLARIMIZ Charlie POST Çeviri: Volkan YAYLIOÐLU

Geçtiðimiz 25 yýlda bu mali krizlerden birkaç tanesini gördük 1987'de Menkul Kýymetler Borsasý'nýn çöküþü, 1980'lerin sonu 1990'larýn baþýndaki Yatýrým ve Borç krizleri, yaklaþýk on yýl önce ".com" balonunun patlamasý.

14

eriþiminin kolaylýðý, yazýlý ve görsel materyallerin dünyanýn bir ucundan diðer ucuna saniyeden daha kýsa bir süre içinde iletilebilme olanaklarýnýn ortaya çýkmasý, bilginin her an her yerden ulaþýlabilir olmasý, egemenlerin ipliðinin pazara çýkarabilmesi açýsýndan oldukça önemli olanaklar doðuruyor. Kuþkusuz böyle bir ortamý, denetim altýna almak egemenler için en zaruri görevlerden birisi haline geldi. Ýnternet sansürünü deðiþik biçimlerde bir çok devlet uygulamaya sokmuþ durumda. Türkiye de bu alanda en 'baþarýlý' sýnavlardan birini veriyor!

Sansürü Aþmak Zor Deðil! Sansürcüler denetimlerini arttýrdýkça, sansüre karþý yöntemler de geliþiyor. Sansürü aþmanýn iki temel yöntemi bulunuyor. Bunlardan bir tanesi, internete "vekil sunucu"lar üzerinden baðlanmak. anonymouse.org, ktunnel.com gibi bazý siteler, bir kaç reklam karþýlýðýnda "vekil sunucu" hizmeti vermekteler. Tek yapmanýz gereken, bu sitelere girip karþýnýza çýkan forma ulaþmak istediðiniz adresi girmek. "Vekil sunucu" yönteminin bir baþka versiyonu ise internet tarayýcýnýzýn baðlantý

ankacýlýk krizi kapitalizmin bildiðimiz haliyle sonu mu? Basitçe cevaplarsak, hayýr. Kapitalizm azalan karlarýn ve ekonomik stagnasyonun periyodik kýsa dönemli ve uzun dönemli krizlerinden kaçamaz. Lakin, Marx'ýn 150 yýldan daha uzun bir süre önce gösterdiði gibi, kapitalizmin bu krizlerden toparlanmasýný mümkün kýlan iç mekanizmalarý -ücretlerin azaltýlmasý, iþin yeniden düzenlenmesi, büyük çaplý iflaslar- vardýr. Kapitalizmin "son" bir ekonomik krizi olmayacaktýr - yýkýlmasý gerekir. Günümüzdeki finansal çöküþ hakkýnda ne söyleyebiliriz? Doug Henwood'un gösterdiði gibi subprime (batýk) mortgage'lar mortgage pazarýnýn en fazla dörtte birini oluþturmasýna ve bu borçlarýn sadece %10-%15'i risk kategorisinde olmasýna raðmen açýkça subprime mortgage pazarýnýn çöküþü krizin tetikleyicisi oldu. Finansal sektörün kontrolünün -Reagan ve birinci Bush yönetiminden titibaren baþlamak üzere, Clinton yönetiminde tamamen- kaldýrýl-

B

ayarlarýný deðiþtirmek. Tarayýcýnýzý bir vekil sunucuya yönlendirdiðinizde, Türk Telekom omurgasýndan doðrudan bu sunucuya baðlanýyor ve sayfalara eriþimi bu sunucu üzerinden gerçekleþtiriyorsunuz. Bu yöntem ayný zamanda IP adresinizi de gizliyor. Bir baþka yöntem ise, bilgisayarýnýzýn internete baðlanýrken kullandýðý DNS (alan adý sunucusu) ayarlarýný deðiþtirmek. Bu ayarlara, iþletim sisteminizdeki að ayarlarý altýnda, TCP/IP ayarlarýna girerek ulaþmak mümkün. Bu alanda bir þey tanýmlanmadýðý durumda, baðlantýnýz otomatik olarak baðlý olduðunuz servis saðlayýcýnýn DNS ayarlarýný kullanýr. Servis saðlayýcýnýzýn DNS ayarlarý yerine, bu omurganýn dýþýndaki DNS numaralarýný kullandýðýnýz taktirde, Türk Telekom'un sizi girmek istediðiniz site yerine, sansürle ilgili açýklama yapan siteye yönlendirmesinden kurtulmuþ olursunuz. Bu konuda en çok kullanýlan DNS numaralarý, www.opendns.org'un DNS numaralarý olan 208.67.222.222 ve 208.67.220.220. Konuyla ilgili daha detaylý bilgilere aþaðýdaki adresten ulaþýlabilir: http://www.bianet.org/bianet/kategori/bianet/1 04332/internet-sansurunu-asma-kilavuzu.

masý ve binalara, makinaya, ekipmana ve ürün stoklarýna ve hizmetlere ("reel ekonomi"ye) çok az reel sermaye aktarýlmasý finansal türevlerin (hedge fonlarý, mortgage-destekli tahviller, vb.) yayýlmasýna yol açtý. Fakat -Marx'ýn "mülk haklarýnýn dolaþýmý" diye bahsettiði- sahte-uydurma sermayenin geliþmesi ve çöküþü her kapitalist iþ döngüsünün özelliðidir. Ýþ döngüsü tepe noktasýný geçerken kapitalistler kar edilebilecek yeni yatýrýmlar ararlar. Ürünlerin ve hizmetlerin üretimindeki karlar azaldýðý için sermaye, ekonominin büyümeye devam edeceði yönündeki spekülatif yorumlarla zenginlik garantisi durumundaki finansal enstrümanlara akar. Finansal balonlar, gerçek ekonomideki yavaþlayan ekonomik büyümenin, sahte-uydurma sermayenin dayandýðý varlýklarýn -örneðin evler- deðerlerini azaltmasýyla, kaçýnýlmaz olarak patlar. Sonuçlar çok tanýdýktýr - yatýrýmcýnýn paniklemesi, hisselerin ve diðer finansal enstrümanlarýn fiyatlarýndaki ani düþüþler, ve finansal sektördeki iflaslarýn yükselen gelgitleri.


Kurtuluþ Geçtiðimiz 25 yýlda bu mali krizlerden birkaç tanesini gördük - 1987'de Menkul Kýymetler Borsasý'nýn çöküþü, 1980'lerin sonu 1990'larýn baþýndaki Yatýrým ve Borç krizleri, yaklaþýk on yýl önce ".com" balonunun patlamasý. Fakat bu mali krizlerin hiçbiri "gerçek ekonomi"de yatýrýmýn ve üretimin genelleþtirilmiþ bir yýkýmýna -derin bir durgunluða (resesyona) ve hatta tam ölçek bunalýmaneden olmadý. Kapitalist devletin fonlara müdahale etmesiyle, finansal sektör dengelendi ve büyüme, hem "gerçek ekonomi"de hem de Wall Street'te, bu paniklerin her birinden sonra devam etti. Sonuçta "reel" kapitalist ekonominin altýnda yatan saðlýklýlýðý bu mali paniklerin etkisini azalttý. Verimsiz sabit sermayeyi (deðersizleþmiþ sermayeyi) ortadan kaldýran iflas, birleþme ve devir teslim dalgasý; iþçi üretkenliðini (sömürü düzeyini) artýran "yalýn üretim"; ve kapital ve emek pazarlarýndaki kýsýtlamalarý kaldýran neoliberal devlet politikalarý: Bunlarýn hepsi karlarýn artmasýný teþvik etti. Sermaye yoðunlaþmasýndaki geniþlemenin "uzun dalga"sý mali krizlerin uzunluðunu ve derinliðini azalttý. Fakat þimdiki finansal çöküþ, ABD ve küresel kapitalist ekonomilerinin, yeni bir uzun dönemli stagnasyona girmekte olduðuna dair net belirtilere sahip. Gerçek ekonomide yatýrýmýn, geçtiðimiz çeyrek yüzyýldaki uzun süren patlayýþ esnasýnda büyümesi, -özellikle üretimde artan kapitalizasyon/makinalaþmaartýk tersine, uzun bir azalan kar ve durgun sermaye birikimi dönemine doðru yöneliyor. Karlýlýkta uzun süreli düþüþ baðlamýnda, subprime mortgage pazarýnda baþlayan ve Wall Street'in kalbine kadar yayýlan çöküþün sermaye için çok daha fazla kaygý veren sonuçlarý vardýr. Bear Stearns, AIG ve diðer firmalarýn iflaslarý veya iflasa yaklaþmalarý ve borsadaki istikrarsýzlýk, sert ve derin bir iktisadi durgunluðu haber veren bir "yangýn alarmý"dýr. Eðer finansal iflaslar kontrolsüz yayýlsaydý Büyük Bunalým'ýn baþlangýcý olan üretimin tam ölçekli yýkýlýþý ortaya çýkabilirdi. Fakat tam ölçekli bir bunalým ihtimali düþük. Kapitalistlerin bir bunalýmýn yaratacaðý politik etkilerden kaynaklý doðru temelli korkusu hem demokrat hem de cumhuriyetçi politikacýlarýn neoliberal ekonomik politikalarýn ortodoks yanlarýný býrakmalarýna ve -verili derin popüler nefretin tetiklediði bir miktar kirli politik pazarlýkla- Bush'un sigorta þirketleri ve (þimdi ya çok iþlevli bankalara dönüþtürülmüþ ya da bunlara dahil edilmiþ) eski yatýrým bankalarý için olan 700 milyar dolarlýk hibesinin bir çeþidini onaylamalarýna yol açtý. Bu hibe ve devlet düzenlemesine geçici ve kýsmi bir dönüþ, muhtemelen finansal sektörü dengeleyecek ve engellemese bile- yaklaþan durgunluðun uzunluðunu ve derinliðini azaltacaktýr. Bu

esnada diðer özel sektör temsilcileri, baþta eski-Üç Büyük oto þirketi olmak üzere, "iþletmeler için Keynesyen " baðýþtan kendilerine düþen pay için sýrada beklemektedirler. Sermaye bu hibenin karþýlýðýný bir bütün olarak verecektir. Politik olarak felaket getiren ekonomik çöküþten kaçýnýlacak ama düþen karlýlýðýn altýnda yatan neden -fazladan sabit sermaye-

finansal sektöre yapýlan hibeden sonra da kalacaktýr. Sonuç olarak, bir durgunluktan sonraki karlar, hizmet ve mal üretimine yapýlacak yeni büyük yatýrýmlarý teþvik etmek için çok düþük kalacaktýr. Ayný zamanda devletin bankacýlýk sistemine, büyüyen birleþik zararlarla finanse edilen büyük miktarda para aktarmasý para arzýný artýracaktýr. Olasý sonuç çok fazla paranýn çok az ürünü kovalamasý -yeni bir enflasyon dalgasý- olacaktýr. 2008 Kasým'ýnda baþkan olarak seçilecek kiþi (kim olursa olsun) muhtemelen Nixon, Ford ve Carter'ýn 1970'ler boyunca mücadele ettiði ayný "stagflasyon" -fiyat enflasyonu ve ekonomik stagnasyonun bileþimi- ile yüzleþecektir. Çoðumuz için þimdiki krizin asýl sonucu iþçi sýnýfýnýn yaþam standartlarýna yapýlacak daha da keskin bir saldýrý olacaktýr. Devrimci solda olan bizler sadece stagflasyonun dönüþünün, geçmiþteki iþçi sýnýfý mücadelesinin ve popüler mücadelenin dönüþünü teþvik etmesini ümit edebiliriz. Aktivistlerin þimdiki krizde vurgu yapmasý gereken bazý temel noktalar vardýr. Birincisi, Meclisin planý kazançlarý özelleþtirmek ve þimdiki spekülatif çýlgýnlýktan kaynaklanan kayýplarý kamulaþtýrmak üzerinedir. Eðer hükümet müdahalesinden yararlanmasý gereken biri varsa o da sýradan yurttaþlar, özellikle de yüksek maliyetli mortgagelar ve yeni sýkýlaþtýrýlmýþ iflas yasalarý yüzünden evlerini kaybetme riskiyle yüzyüze kalan milyonlarca ailedir. Eðer çöken bankacýlýk devlerini "kamulaþtýr-

maya" yetecek kadar para varsa, ayný kaynaklar pekala çýrpýnan ev sahiplerinin mortgagelarýný yeniden yapýlandýrmak için kullanýlabilir. Ayrýca karþýlanabilir ve enerji-etkin barýnma, hastane, toplu taþýma ve okul inþa etmek için bir iþ bulma programý için de para vardýr.

Hazýr baþlamýþken neden bu bütçelerin bir kýsmý sosyal güvenliði korumak ve ortak bütçe ile evrensel saðlýk hizmeti sistemini temin etmek için kullanýlmasýn? Ne de olsa ülkedeki iflaslarýn en büyük nedeni medikal krizlerdir. Ortak bütçe konut piyasasýný dengeleme yönünde bir adýmdýr. Ýkincisi, toplumun gerçekten karþýlayamayacaðý "lüks"ler, savaþ ve imparatorluk maliyetleridir - George W. Bush'un toplamda 1 ila 2 trilyon dolara mal olan Irak savaþý; ABD'nin 150 ülkedeki askeri üsleri; Pentagon'un 2009 mali bütçesindeki, þimdi hatýrý sayýlýr bir miktar olan, Irak ve Afganistan savaþlarý için yapýlan 68.6 milyar dolarlýk harcama da dahil olmak üzere (ama daha sonra bu emperyal iþgaller için talep edilecek olan "acil durum ek ödenekleri"ni dahil etmeden) 621.5 milyar dolar tutan yüzde altý artýþ. Üçüncüsü, neden hükümetin ve kapitalist devletin insanlarýn çoðunluðunun isteklerine deðil de kapitalistlerin ihtiyaçlarýna karþýlýk verdiklerini açýklamalýyýz. Wall Street için yapýlan hibeye karþý popüler nefret dalgasý, yönetimi ve Meclis baþkanlýðýný, "ölçüsüz" CEO maaþlarýna bazý ürkek düzenlemeler ve kýsýtlamalar getirmeye zorladý. Bu hareketler kriz zamanlarýnda devletin, sermaye için riskleri "kamulaþtýrýrken" diðer herkesin en önemli ihtiyaçlarýný "özelleþtirdiði" gerçeðini gizleyemez. Bu makale aslen Solidarity (http://www.solidarity-us.org) sitesinde yayýnlanmýþtýr.

15


Genelkurmay Baþkanýna...* Ahmet ALTAN iz, böyle saygýsýz, nezaketsiz, tehditkâr bir konuþma üslubunu benimseme cüretini nereden buluyorsunuz?

S

Aðzýnýzdan çýkaný kulaðýnýz duyuyor mu sizin? Siz kimi korkutmaya çalýþýyorsunuz? Korkutabileceðinize inanýyor musunuz gerçekten? Bakýn ben size dostça bir þey söyleyeyim general, vazgeçin bu kaba tehditlerden, öfkeli jestlerden, asabi mimiklerden. Bunlar bizi korkutmaya yetmez. Ha, sanmayýn ki bu ülkede "derin devlet" dendiðinde kimin kastedildiðini bilmiyoruz, sanmayýn ki patlayan arabalardan, ensesinden vurulan adamlardan haberimiz yok. Sadece umurumuzda deðil. Bunu anlayabiliyor musunuz? Bazý insanlarýn, ülkeleri özgür ve mutlu olsun diye her þeyi göze alabileceðini kavrayabiliyor musunuz? Bunu kavramaya çalýþýn. Býrakýn bu korkutma çabalarýný. Bunlar yakýþýksýz iþler. Üstelik gerçeði ortaya çýkarma çabasýndan bizi vazgeçirmeye de yetmez. Siz bir þeyler söylediniz dün. "Herkesi dikkatli olmaya ve doðru yerde bulunmaya" davet ettiniz galiba. Siz, "doðru yerin" neresi olduðunu biliyor musunuz? "Doðru yer" neresidir biliyor musunuz? Doðru yer, insanýn mesleðini dürüstçe ve gereklerini yerine getirerek yaptýðý yerdir. Biz, "doðru yerde" duruyoruz. Mesleðimizin gereðini dürüstçe yerine getiriyor ve gerçekleri, yýllardýr yalanlarla kandýrýlan bu halka açýklýyoruz. Siz doðru yerde durmuyorsunuz. Kendi mesleðinizin gereklerini yerine getirmiyorsunuz.

Sizin mesleðinizin gereði, size emanet edilen o genç askerleri korumaktýr. Karakol baskýnýný an be an gösteren kamera kayýtlarýna raðmen gerekli tedbirleri almamak, istihbarat raporlarýna aldýrmamak, çatýþma baþladýktan sonra yeterince yardým göndermemek ve o çocuklarý ölüme terk etmek sizin suçunuzdur. Görevinizi yerine getirmediniz. Neden? Niye o çocuklarý korumadýnýz? Bunun için yargýlanmanýz gerektiðini biliyorsunuz deðil mi? Tabii savcýlarýn sizi mahkemeye çaðýramayacaðýna, sizi yargýlayacak bir merci olmadýðýna güveniyorsunuz. Ama bu, yargýlanmanýz gerektiði gerçeðini deðiþtirmiyor. Tabii, bir de istifa müessesesi denilen bir þey var. Sanýrým sizin o müesseseden pek haberiniz bulunmuyor. Baþbakanýn, hükümetin, parlamentonun sizden hesap sormamasý da sizi cesaretlendiriyor. Ama bir de halk var bu ülkede. Gerçekleri duymak isteyen bir halk. Ve, o sizin peþinizi býrakmaz. Biz de býrakmayýz. Arkanýza kuvvet komutanlarýný alýp kameralarýn önüne geçerek asabi bir þekilde medyaya verdiðiniz "muhtýra" bu gerçeði deðiþtirmez. Siz bize Aktütün'ü anlatýn. O çocuklar niye öldü? Niye baskýný önlemediniz? Bir de pek anlayamadýðýmýz bir sözünüz var. "Bu tip saldýrýlar karþýsýnda her ordunun vereceði cevap ve tepki bellidir." Ne demek bu? Birincisi bir saldýrý yok, saldýrmýyoruz, gerçekleri açýklýyoruz. Ýkincisi, "her ordu" böyle eleþtiriler karþýsýnda nasýl tepki veriyor? Siz nasýl tepki verdiklerini bilmiyorsunuz. Geliþmiþ ülkelerde böyle bir facianýn sorumlusu olanlar derhal görevlerinden alýnýp yargýlanýrlar. Ama sizin aklýnýzdaki bu deðil, açýkça anlaþýlýyor. O zaman, nedir o "ordunun vereceði tepki"? Ordular, kendilerine

saldýran "düþmaný" yok etmek için eðitilirler. Bizim gerçekleri açýklamamýzý bir "saldýrý" olarak nitelediðinize göre bizi de "düþman" olarak görüyorsunuz. Eee, ne yapacaksýnýz? Saldýracak mýsýnýz, gazeteyi mi bombalayacaksýnýz, F-16'larý mý göndereceksiniz? Siz ne dediðinizin farkýnda mýsýnýz? Baskýný daha önceden bildiðiniz halde o çocuklarý korumayacaksýnýz, bunu açýklayan gazeteleri de, "ordu tepkisiyle" korkutmaya çalýþacaksýnýz. General, "doðru yerde" durun. Haddinizi aþmayýn. Bizim ülkemizde, yetmiþ milyon insanýn boðazýndan kesip verdiði paralarla ayakta duran bizim ordumuzla, bizi tehdit edemezsiniz. Ordu, sizin hatalarýnýzý kapatmak için kullanacaðýnýz bir tehdit aracý deðildir. Haa, bir de "bölücü terör örgütünün eylemlerini baþarýlý gibi gösterenler, akan ve akacak olan her damla kanýn sorumlusu olurlar" sözünüz var. Bakýn bunu doðru söylüyorsunuz. Ama "baþarýlý gösteren" kim? Baskýnýn önlenmediðini açýlayan gazeteler mi yoksa baskýný bile bile önlemeyenler mi? O kandan kimin sorumlu olduðunu þimdi anladýnýz mý? Sorumluluðu hissediyor musunuz? Hissetmelisiniz. Ve tehditleri býrakýp gerçekleri açýklamalýsýnýz. Tehditlerinizden ve üslubunuzdan hoþlanmadýk. Gerçekleri söyleyin bize. Gerçekleri. Biraz cesaret yeter buna. Cesaretiniz de öfkeniz kadar büyük olduðunda bize gerçekleri söyleyeceðinize eminiz. O günü bekliyoruz. * Bu yazý 16.10.2008 tarihli Taraf Gazetesi’de yayýnlanmýþtýr.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.