iimb05

Page 1


Dünya halklarý ayakta! Hep bir aðýzdan, hep beraber haykýrýyoruz savaþ sloganlarýmýzý... Ölülerimizi gözyaþlarýmýzla deðil, “savaþ ve zafer sloganlarýmýzla”, silah sesleriyle yýkýyoruz... Ve ölülerimizin sesleri birbirine karýþýyor: “Asla teslim olmayacaðýz! Özgür, sömürüsüz günler mutlak bizim olacak!” diyorlar... Ölümü de, zaferi de ayakta, hep birlikte karþýlayacaðýz..! Senin gibi, ölümsüzleþen tüm savaþçýlarýmýz gibi..!

Yaþamýn anlamýný devrimde buldu Sibelimiz... Ve tüm yüreðiyle bilinciyle sýmsýký sarýldý ona. Çünkü devrim, ezilenlerin mutluluðunun kapýlarýný ardýna dek açan yoldu... Bu yola ömrünü verdi Sibelimiz... Sibelimizin o çok sevdiði iþçi ve emekçiler, þimdi onun, onlarýn düþlerine sýmsýký sarýlarak, tüm yeryüzüne mutluluðu getirecekler...

Sibelimiz...Bir yýl geçse de ölümsüzlüðünün üzerinden hiç ayrýlmadýk ondan... O yüreklerimizde ve bilincimizde yolumuzu aydýnlatan deniz fenerimiz þimdi. Söz veriyoruz ki ona, düþlarini, bedeli ne olursa olsun gerçekleþtireceðiz...

Yurtiçi Abonelik Koþullarý: 6 aylýk= 3.000.000 12 aylýk= 6.000.000

Yurtdýþý Abonelik Koþullarý: 6 aylýk= 50 EURO 12 aylýk= 100 EURO * Ödemelerinizi Þafak Gümüþsoy adýna PTT Ýstanbul Beyoðlu Þubesi’ne posta çeki ile gönderebilirsiniz.

OKU... OKUT... DAÐITIMINI YAP... ABONE OL... ABONE BUL...

Ýktidar Ýçin MÜCADELE BÝRLÝÐÝ Dergisi / Onbeþ Günlük Sosyalist Dergi / Yýl: 1 Sayý: 5 / 15-30 Nisan 2002 / Sahibi : Yeni Evre Yayýncýlýk Basýn Daðýtým Eðitim Hizmetleri Tanýtým Org. Tic. Ltd. Þti. Adýna : Þafak Gümüþsoy / Adres : Hacýmimi Mah. Serdar-ý Ekrem Cad. Kölemen Çýkmazý No: 9 Karaköy-ÝSTANBUL / Tel-Fax: 0 (212) 249 12 70 / Sor. Yazý Ýþl. Müdürü: Þafak Gümüþsoy / Genel Daðýtým: DOÐAN PAZ. / Baský Yeri: Özdemir Matbaacýlýk / Avrupa Temsilciliði: Selahattin KARATAÞ / Post Lager 3000 Bern 1 Ann ÝSVÝÇRE / Tel: 0041 319 917 795 / WEB Adresleri : Mücadele Birliði Platformu www.mucadele.org www.datacomm.ch / muecadelebirligi - www.leninist.cjb.net - www.comunist.cjb.net - www.komunist.cjb.net www.labour.cjb.net - E-posta: -dergi@mucadele.org.- Avrupa@gmx.net


iktidar için

Mücadele Birliði

Baþyazý

3

SERMAYE DÜNYASI ÇÖKÜYOR: Proletaryanýn Görevi Emperyalist-kapitalist sisteyun eðmeyenlere yönelik bir uABD’nin ve AB’nin dünyadaki min dünya ölçeðindeki derin yarýydý. krizi ve tarihsel olarak içine girABD’nin Afganistan’dan olaylar ve geliþmeler üzerine bir diði yeni evre, emperyalizmin sonra Ortadoðu planlarýný uygupolitikalarý var. ABD ve AB, her biri lamaya yönelmesi, AB ile olan sýçramalý bir çöküþ sürecine girdiðini açýkça ortaya koyuyor. Öçeliþkilerini ve çatýþmalarýný dakendi cephelerinden bu dýþ zellikle son 50 yýldan beri süren ha da olgunlaþtýrdý, açýða çýkarpolitikalarýna uygun biçimde ABD emperyalizminin hegedý. AB’nin önümüzdeki on yýl imonyasýnýn çöküþ sürecine girdavranýyorlar. Özellikle Ortadoðu’da çinde “ABD ile ekonomik alanmesi, emperyalistlerin dünya da tam bir rekabet” gücü olma her iki emperyalist merkezin bu pazarý üzerindeki egemenliklesavý, NATO’daki ABD etkinliði rini her emperyalist merkezin yönelimleri daha net biçimde açýða ve hegemonyasý karþýsýnda kenkendi lehine yeniden düzenleme di askeri gücü olarak Avrupa çýk mýþ du rum da. An cak Tür ki ye’nin giriþimi, kendi aralarýndaki çeOrdusu, Galileo Giriþimi (uydu liþkileri derinleþtirdi ve çatýþmaüzerinden dünyayý dinlemegenel olarak bir dýþ politikasý larýný daha da sertleþtirdi. gözleme projesi); Afganistan’a ol ma dý ðý gi bi, bu ko nu da da bir 11 Eylül’den hemen sonra, yapýlan saldýrý sürecinde çok da bu olayý ABD tekellerinin gerpolitikasý yok. Türkiye burada da açýða çýkmayan, ama ABD’nin çekleþtirdiðini ve bunu yapartadoðu planlarýný uygulamaemperyalistlerin planlarýnýn peþinden Or ken ABD’nin asýl amacýnýn ya koymasýyla birlikte iyice açýtam bir sürüklenme içinde. ABD’nin ða çýkan ABD karþýtý planlarý ve dünyadaki hegemonyasýný yeniden kurmak olduðunu söylemiþetkinlikleri (ABD’nin Irak planý peþine takýlýyor, planlarýna “evet” tik. Bunu hayata geçirebilmek ikarþýsýnda AB’nin Irak planý, diyor, ama bunun yaratacaðý politik ABD’nin Filistin planý karþýsýnçin önce Afganistan’ý öne çýkardý. Ancak þimdi Afganistan’dada Fransa’nýn hazýrladýðý sonuçlarý istemiyor. ki askeri varlýðýný saðlama alAB’nin Filistin planý vb.), bu dýktan, iþbirlikçi bir hükümeti çeliþkilerin ve çatýþmalarýn ne baþa getirdikten ve bunlara dakadar derin olduðunun birer yanarak Orta Asya’daki planlarýný hayata geçirebileceðini göstergeleridir. hesaplayarak, Afganistan’ýn önemini geriye çekti. Türkiye’de son süreçte yaþananlar da bu süreçten baABD’nin þimdi öne çýkan hedefi Irak’týr. Ama bu el- ðýmsýz deðil. ABD ile AB arasýnda iyice açýða çýkan bu çebette ki sadece Saddam’la sýnýrlý deðil. ABD’nin asýl pla- liþki ve çatýþmalar, Türkiye’de sermeye çevrelerinin kendi ný, dünya hegemonyasýnýn bir parçasý olarak Ortadoðu’da- aralarýndaki sorunlara, çeliþki ve çatýþmalara da doðrudan ki ekonomik ve politik statükoyu kendi lehine yeniden dü- etki eden bir durumda. ABD’nin ve AB’nin dünyadaki ozenlemektir. Aslýnda ABD, Ortadoðu’nun statükosunu laylar ve geliþmeler üzerine bir politikalarý var. ABD ve kendi lehine deðiþtirmeyi uzun zamandan beri düþünüyor- AB, her biri kendi cephelerinden bu dýþ politikalarýna uydu, ama özellikle Sovyetler Birliði’nin varlýðý ve Ortado- gun biçimde davranýyorlar. Özellikle Ortadoðu’da her iki ðu’daki güçlü etkisi nedeniyle bunu göze alamýyordu. emperyalist merkezin bu yönelimleri daha net biçimde açýÞimdi 11 Eylül’le yarattýðý durumdan yararlanarak bu pla- ða çýkmýþ durumda. Ancak Türkiye’nin genel olarak bir nýný hayata geçirmeye yöneldi. Tek baþýna da olsa Irak’a dýþ politikasý olmadýðý gibi, bu konuda da bir politikasý saldýracaðýný açýklamasý, bu yönelimindeki kararlýlýðýný or- yok. Türkiye burada da emperyalistlerin planlarýnýn peþintaya koyduðu gibi, AB’ne ve Rusya-Çin gibi kendisine bo- den tam bir sürüklenme içinde. ABD’nin peþine takýlýyor,


iktidar için

Mücadele Birliði

Baþyazý

4

planlarýna “evet” diyor, ama bunun yaratacaðý politik so- maçlarý Birleþik Devrimin ezilmesi, devrim tehlikesinin nuçlarý istemiyor. ABD’nin peþine takýlýrken, Ortadoðu’da ortadan kaldýrýlmasý için AB üyesi olmak. Sermaye kesimgerçekleþtirilmeye çalýþýlan statü deðiþikliðinden rahatsýz lerinin ortak paydalarý bu olmakla birlikte her sermaye oluyor, karþý çýkýyor. Yani siyasal sonuçlarýný istemiyor. A- grubu, bu süreçten kendi lehine sonuçlar elde etmek ve ma bu süreçte ABD’nin peþine takýlarak talan elde etmeyi, kendi konumlarýný güçlendirerek çýkmak istiyor. Irak petrollerinden pay almayý hesaplýyor. Bu sermaye ve güç merkezlerinden birisi olan ordu da ABD’nin Ortadoðu planlarýnýn bir parçasý olarak I- eski konumunu ve ayrýcalýklarýný korumak için, artýk açýkrak’a yönelen saldýrýsý, Güney Kürdistan’ýn þu anda fiilen tan tartýþmalara ve çatýþmalara girerek kendi aðýrlýðýnýn var olan devlet olma durumunu iyice açýða çýkaracak, res- gücünü artýrýyor. Ordu, asýl olarak ABD yanlýsý bir tutum mileþtirecektir. Türkiye, Güney’de ortaya çýkacak böyle içinde konumlanýyor. Ama ABD yanlýsý bu tutumunu AB bir geliþmeyi kabul etmeyeceðini açýklýyor. Tek politikasý içinde sürdürmek üzere AB’ne girilmesi için can atýyor. Kürdistan’ýn parçalanmýþlýðýnýn ve ilhakýnýn devamý. An- Tekelci sermayenin çeþitli partileri arasýnda özellikle Acak Güney’de ortaya çýkacak olan bir Kürt devletinin, Ku- NAP-MHP vb. çatýþmalarý temelinde suni olarak bir AB zey’i de doðrudan etkileyeceði açýk. Bu nedenle karþý çýký- yanlýlýðý-AB karþýtlýðý yaratýlmaya çalýþýlýyor. Esasýnda oyor. lan, sermayenin çeþitli kesimlerinin kendi konumlarýný Her ne kadar küçük burjuva Kürt hareketi teslim olmuþ güçlendirmek ve birbirlerine üstünlük saðlamak üzere girolsa da asýl olarak Kürt sorunu çözülmediði için, bu geliþ- diði çatýþmalardan baþka bir þey deðil. Bu çatýþmalar gideme, Kuzey’de, küçük burjuva önderliðin de etkin desteðiy- rek sertleþiyor ve önümüzdeki süreçte bu, daha da sertleþele söndürülmeye çalýþýlan özgürlük ateþini yeniden canlan- cek. Öyle ki, birbirlerine karþý kuvvet kullanmaya kadar dýracaktýr. Üstelik bu kez, Kürdistan proletaryasýnýn hege- varabileceði þimdiden görülmeli. Bu durumda her sermaye monyasýnda ortaya çýkabilecek bu durum, Türkiye burju- çevresi, gücüne ve etkinliðine baðlý olarak diðerlerini tasvazisinin korkulua rüyalarýný tam bir kabusa çeviriyor. fiyeye yönelecektir. Bu geliþmeleri þimdiden gören burjuTürkiye’nin emperyalizme baðýmlý olmasý gerçeði va çevreler, halk yýðýnlarýný yedeklerine alabilmek, kendi kavranmadan, çeþitli emperyalist tekellerin ve bunlarýn yanlarýna çekebilmek amacýyla daha þimdiden AB yanlýlýTürkiye’deki uzantýlarýnýn çeliþki ve çatýþmalarý da, Türki- ðý-AB karþýtlýðý temelinde suni bir ayrým yaratmaya baþlaye kapitalizminin durumu ve açmazý da kavranamaz. Tür- dýlar. kiye, tek bir emperyalist merTekelci sermayenin asýl kezle baðýmlýlýk iliþkisi içinamacý, kendi egemenliðini de deðil, bir çok emperyalist Türkiye iþbirlikçi tekelci sermayesi, bir daha güçlü biçimde yeniden tekel ve merkezle iliþki içinkurmaktýr. Bunu yaparken bütün olarak AB üyeliðinden yana. de. Türkiye’nin AB adaylýðý anti-faþist hareketi boþa çýile birlikte, bu emperyalist karma, hedefsiz býrakma poÇünkü 30 yýldan beri kabuslarý olan sermaye gruplarýnýn da Türlitikasý geliþtiriyor. Tekelci kiye’deki çýkarlarýný korumak devrimi, ancak bu yolla yenebileceklerini sermayenin bu amacýna ulaþve her biri kendi lehine bir masý ancak anti-faþizm, antikonum elde etmek için birbir- düþünüyorlar. Bu nedenle bütün sermaye emperyalizm, anti-kapitaleriyle kýyasýya bir çatýþmaya lizm bütünlüðünde sürecek çevrelerini birleþtiren ortak amaçlarý girdiði ve artýk bu çatýþmalabir mücadeleyle engellenebiBirleþik Devrimin ezilmesi, devrim rýn iyice açýða çýktýðý bir gerlir. Bu da proletaryanýn her çek. Bu çeliþkiler ve çatýþmatürlü burjuva görüþ ve düþünteh li ke si nin or ta dan kal dý rýl ma sý i çin lar birbirinden ayrý alanlarda ceden baðýmsýz politikalarý, ve görüntü biçimlerinde ortaAB üyesi olmak. Sermaye kesimlerinin örgütlenmesi ve mücadeleya çýkýyor, kendini gösteriyor. siyle mümkündür. ortak paydalarý bu olmakla birlikte her Türkiye iþbirlikçi tekelci Devrimci proletarya, yalsermayesi, bir bütün olarak sermaye grubu, bu süreçten kendi lehine nýzca ekonomik ve siyasi, AB üyeliðinden yana. Çünkü bütün iktidarý ele geçirmek sonuçlar elde etmek ve kendi 30 yýldan beri kabuslarý olan hedefiyle hareket ederse güçdevrimi, ancak bu yolla yenelü bir atýlým gerçekleþtirebikonumlarýný güçlendirerek bileceklerini düþünüyorlar. lir, inisiyatifi ele geçirip çýkýþ Bu nedenle bütün sermaye yapabilir. çýkmak istiyor. çevrelerini birleþtiren ortak aC. DAÐ LI


iktidar için

Mücadele Birliði

5

ÝK TÝ DAR MÜ CA DE LE SÝ YE NÝ YÜZ YI LIN GÜN CEL SO RU NU DUR Bugüne kadar baðýmlý kapitalist ülke ekonomileri için örnek olarak gösterilen emperyalist ülkelerin, kriz içinde olduðu ayan beyan açýða çýktý. ABD, AB ve Japonya’dan, dev tekellerin iflas ettiðine veya baþka tekeller tarafýndan yutulduðuna dair haberlerin gelmediði an neredeyse yok. ABD’de gerçekleþen Enron iflasýnýn ardýndan, ABD ile AB arasýnda patlak veren gümrük tartýþmalarý ve Almanya’nýn yüzyýllýk dev inþaat tekelinin iflasý, sadece son aylarda ortaya çýkan örnekler. Bu durum, o denli insanýn gözüne batarcasýna ve birçok yönüyle kendini ortaya koydu ki, kapitalist sistemin en ateþli savunucularý bile susmak zorunda kaldý. Burjuvazinin þimdiki çabasý, bu krizin siyasal sonuçlarýný gözlerden kaçýrmak üzerine yoðunlaþýyor asýl olarak. Emperyalistler arasý hakimiyet mücadelesi ve küreselleþme karþýtý hareketin doðuþu, bu krizin yegane sonuçlarý olarak sunulmak isteniyor. Üstelik en yüzeysel yorumlarýyla. Oysaki, emperyalistkapitalist sistemin içine girdiði krizin en önemli siyasal sonucu, iktidar sorununu gündeme getirmesidir. Ekonomik ve siyasal egemenliði elinde bulunduran tekelci sermayenin en iri kesimleri, krizle birlikte, sermayenin kendi ellerinde toplanmasýný ve artý-deðer sömürüsünün yoðunlaþmasýný hýzlandýracak ekonomi politikalarýný peþ peþe uygulamaya koyuyor. Bu, tüm sýnýflarýn durumlarýnýn hýzla ve köklü olarak sarsýlmasýna neden oluyor. Gerek sermayenin kendi içindeki, gerekse sermaye ile emek cephesi arasýndaki çatýþma þiddetleniyor. II. Emperyalist Paylaþým Savaþý’nýn ardýndan kurulmuþ olan toplumsal konsensüs bozuluyor. Ekonomi politikalarýný toplumsal uzlaþmayla uygulayamayan sermaye, siyasal egemenliðine dayanarak politikalarýný topluma dayatýyor. Böylece, emekçi sýnýflarýn da siyasal egemenlik mücadelesine girmelerini hýzlandýrýyor. Ve iktidar mücadelesi güncelleþiyor. Bu sürecin farkýnda olan sermaye, bir süredir bu sürece hazýrlanmakta. NATO’nun bu yüzyýlý “ayaklanmalar yüzyýlý” ilan etmesi ve kendini buna göre þekillendireceðini açýklamasý, sermayenin yeni döneme iliþkin en çarpýcý ve kilit açýklamasýydý. Yine bu süreçte Avrupa’nýn göbeðinde, Avusturya’da faþist bir partinin hükümete taþýnmasý, ardýndan Ýtalya’da tüm gerici ve faþist partilerden oluþan koalisyonun hükümete getirilmesi, Japonya’da II. Emperyalist Paylaþým Savaþý’nýn faþist ordusuna itibarýný iade çabalarý, emperyalist ülkelerin, sýnýf savaþýnýn yeni aþamasýna hazýrlýklarýndan baþka bir þey deðil. En son Barcelona’da yapýlan AB zirvesini 500 bin, Ýtalya’da çýkarýlmak istenen çalýþma yasasýný 2 milyon insanýn protesto edip sokaklara döküldüðü, üstelik sermayenin katliam yapmaktan çekinmeyeceðini Cenova’da göstermesine ve ABD’nin 11 Eylül saldýrýsýyla tüm dünyada hakim kýlmaya çalýþtýðý burjuva teröre raðmen, sokaklarýn bu denli dolduðu dikkate alýnýrsa, sýnýf savaþýmýnýn önümüzdeki süreçte emperyalist

ülkelerde de çok sert ve kanlý geçeceði görülür. Tam da böylesi bir tarihsel süreçte AB’nin “yardým” ve “dayatmasýyla” göreceli demokrasiye kavuþulacaðýný beklemek bir hayal, hem de tam bir hayaldir. Böylesi bir hayal, tarihsel deneyimlere ve sýnýf savaþýmýnýn tüm dünyada girdiði sürece gözlerini kapayanlarýn, gerçeklerle arzularýný birbirine karýþtýrmalarýnýn ürünüdür. Baðýmlý ülkelerin küçük burjuvazisini böyle trajik bir yanýlgýya iten; giderek sürece damgasýný vuracak olgulara göre deðil, gözle görülür bir belirginliði olan fakat giderek zayýflayýp ortadan kalkmakta olan olgularý dikkate alarak politika yapmasýdýr. Dolayýsýyla, ülkelerimizdeki sýnýf savaþýnýn, ekonominin yapýsal sorunlarýndan dolayý sürekli sert geçtiðine gözlerini kapayan küçük burjuvazi, bu yetmezmiþ gibi politika üretme tarzýndan dolayý emperyalist ülkelerdeki sýnýf savaþýnýn içine girdiði süreci de görmeyerek tam bir hayal dünyasýnýn içine dalýyor. Oysa ki, yaþanan genel krizin etkisiyle emperyalist ülkelerde iktidar sorunu emekçilerin gündemine gelirken, uzun yýllardýr iktidar mücadelesinin kanlý iç savaþlar boyutunda sürdüðü baðýmlý ülkelerde iktidar savaþý, emperyalist ülkelerdeki geliþmelerin ektisiyle daha da sertleþiyor. Emperyalist sermaye içine girdiði iktidar savaþýný kazanmak için politik ve askeri hazýrlýklarýný yaparken, bir yandan da emekçi sýnýflarý en hazýrlýksýz halde yakalamak istiyor. Biliyor ki, emekçi sýnýflar krizle birlikte þiddetlenen sýnýf savaþýný iktidar mücadelesi olarak kavramadýklarý sürece, kazanmak için gerekli hazýrlýklarý yapamaz ve yenilgiye mahkumdurlar. Emekçi sýnýflar ancak, iktidar mücadelesine yöneldiklerinde sermayeyi yenecek hazýrlýklarý yaparak gerçek bir güç halini alabilirler. Bundan dolayý, burjuva ideologlarýn, yaþanan krizin en önemli siyasal sonucunun iktidar sorunu olduðunu gözlerden kaçýrmak için yapmadýklarý hokkabazlýk kalmadý. Emperyalist sermaye bir yandan da baðýmlý ülkelere, “demokrasi” yardýmý ve dayatmasý deðil, uzun yýllardýr iktidar mücadelesini sürdürerek kendi halklarýna “kötü” örnek olan emekçi yýðýnlarý ve devrimci hareketi ivedilikle ezmesi için daha büyük yardýmlarda bulunuyorlar. Kesintisiz mücadeleleri sayesinde baðýmlý ülke emekçilerinde birikmiþ olan iktidar mücadelesi deneyiminin kendi halklarýna taþýnmasýný önlemek, emperyalist sermaye için güncel önem taþýyor. Tüm dünya sermayesinin el birliði yaptýðý, tüm ülkelerde süren sýnýf savaþýnýn izlediði seyrin tüm ülkeleri etkilediði bir çaðda; tüm dünya proletaryasýnýn ve emekçilerinin sermayenin siyasal ve ekonomik egemenliðine karþý yürüttükleri savaþýmlarýný kazanmak için iktidarý hedeflemeleri, savaþýmlarýný ve deneyimlerini birleþtirmeleri, zaferi elde etme yolunda atýlmýþ en önemli adým olacaktýr.


iktidar için

Mücadele Birliði

6

AB’NÝN TÜRKÝYE’YE DESTEÐÝ, ASILACAK BÝRÝNE ÝPÝN VERECEÐÝ DESTEK KADARDIR Devrimci durumun göstergelerinden biri olan “doruk bu- kapitalist sistem, þimdi büyük bir uçurumun en uç noktasýna nalýmý” kendisini en iyi nasýl ortaya koyar? Yönetenlerin hiç- doðru sürükleniyor. Alternatifsiz kabul edilen hükümetin tükebir konuda mutabakat saðlayamamasýyla niþi, sistemi günden güne kötürümleþtiriya da bin bir güçlükle saðlanan mutabayor. Sonucu daha büyük bunalým olacak AB’ye girme konusun da katlarýn kýsa ömürlü olmasýyla... Bir süseçimi ise burjuvazi, kuru ot yýðýnlarý ahükümet içinde ve devletin redir Türkiye’nin AB’ye üyeliðiyle ilgili rasýnda ateþle oynamak olarak görüyor. çeþitli kurum larý arasýn da yaþanan tartýþmalar bunun en güzel örne“Genel Oy”un Marks’ýn dediði gibi yaþanan tar týþmalar AB ðini oluþturuyor. Hazýrlanan ve çokça “burjuva toplumun çeþitli orta tabakalayan daþlýðý-kar þýtlýðý yaygarasý yapýlan “ulusal program” daha rýnýn, yaþam deneyimi karþýsýnda, yanýlmese lesi deðil. Türki ye, üzerinden bir yýl bile geçmeden bir uzlaþsamalarýný ve düþ kýrýklýklarýný hýzla yiGümrük Birli ði’ne girdiði ma metni olmaktan çýkýp, tartýþma metni tirmelerine yol açmak gibi (...) bir hamhaline geldi. Hükümet partileri bu metnin 1995 yýlýndan bu yana, AB i le lede sömürücüler sýnýfýnýn tüm kesimlealtýndan imzalarýný çekmiþ deðiller; ama ekonomik iliþki leri ge liþtirdi. rini devletin en yüksek noktasýna çýkaro artýk neredeyse herkesin baþkalarýnýn Daha doðru bir söylemle bu mak ve böylelikle aldatýcý maskelerini üzerine atmaya çalýþtýðý bir iflas sözleþkoparýp almak gibi...” bir rolü vardýr. Ve tarihten sonra AB mesine benziyor. Ve en önemlisi þimdi bu bugüne kadar ezilen sömürülen insanlar, emper yalizmi nin ekonomik sözleþme onu imzalayanlardan çok, iþ tatüm burjuva partilerinin yüzündeki peçeilhaký daha hýzlý geliþme kibinde bulunan müfettiþlerin ilgisini çegösterme ye baþladý. Türki ye yi indirmiþ, baþa gelen her burjuva partikiyor. AB her defasýnda, Ulusal Prognin nasýl yoksulluk ve sefaleti daha da ekonomi si bugün büyük ram’da ön görülen Kopenhag Kriterlekatmerleþtirmekten baþka bir þey yapmaoranda AB ve ABD ri’ne uyma taahhüdünü hatýrladýkça hudýðýný görmüþtür. Burjuvazi bir seçime emperyalizmi ne baðlý zursuzluðu artan Türkiye’yi, söz uygunsa giremiyor, çünküs seçime girecek partidurum dadýr. Yani hiç minderin dýþýna atýyor. Türkiye ise her ler daha þimdiden bitik durumdadýr. Bu kimsenin çýkýp da, “gavura defasýnda mindere geri dönüp dönmeme aler ji” duyacak hali yoktur. durumda var olan “zoraki evlilik”in bokonusunda tereddüt yaþýyor, ama daha zulmasý demek, sistemin çöküþünün baþbaþtan belirtmeliyiz ki, dönmeye zorunlangýcý olurdu. ludur. Nedenine iliþkin görüþlerimizi ortaya koymadan önce, AB’ye girme konusunda hükümet içinde ve devletin çeþitbu ayýn ortalarýnda olan ve bir müddet gündemi iþgal eden bir li kurumlarý arasýnda yaþanan tartýþmalar AB yandaþlýðý-karolaydan bahsedelim biraz. 17 Mart tarihinde MGK Genel Sek- þýtlýðý meselesi deðil. Türkiye, Gümrük Birliði’ne girdiði 1995 reteri Tuncer Kýlýnç, katýldýðý bir toplantýda “AB bizi almaya- yýlýndan bu yana, AB ile ekonomik iliþkileri geliþtirdi. Daha cak. ABD’yi göz ardý etmeden Rusya ve mümkünse Ýran’la bir doðru bir söylemle bu tarihten sonra AB emperyalizminin ekoarayýþa girmeliyiz” dedi; bu serzeniþe ek olarak “AB, Türkiye nomik ilhaký daha hýzlý geliþme göstermeye baþladý. Türkiye eile ilgili meselelere hep olumsuz bakmýþtýr” diyerek, devletin konomisi bugün büyük oranda AB ve ABD emperyalizmine en önemli bir kurumunda yetkili birisi olarak açýk bir AB eleþ- baðlý durumdadýr. Yani hiç kimsenin çýkýp da, “gavura alerji” tirisi yaptý. Ýlk anda herkes bunun ordunun görüþü olduðunu duyacak hali yoktur. Emperyalizmin dünya üzerindeki geliþidüþündü ve ordunun AB’ye karþý tavýr alýþý olarak deðerlendir- mi, pazarlarýn iç içe geçmesi, çok büyük ölçeklerde pazar endi. Önce Orgeneral Tuncer Kýlýç, ardýndan Genel Kurmay bu- tegrasyonunun saðlanmýþ olmasý, baðýmlý ülkelerin ulusal panun kiþisel bir düþünce olduðunu, orduya mal edilmemesi ge- zarlarýný yýkýma uðrattý. Emperyalist-kapitalist sistemin geliþirektiðini açýkladýlarsa da, kuþkular giderilemedi. Herkes bay- mi sonucu dünyanýn dört bir tarafýndaki ülkeler, emperyalistram deðil, seyran deðilken MGK Genel Sekreteri’nin bu çýký- kapitalist baðýmlýlýk iliþkileri içine sokuldular. Bugün, sosyaþýnýn anlamý üzerine yorum yapmaya baþladý. Ve bu olay, bir list ülkeler ayrý tutulmak koþuluyla, bunun dýþýnda kalabilen kez daha hükümet içindeki çeliþkileri su yüzüne çýkardý. Zaten herhangi bir ülke yoktur. Pazarlarýn bu iç içe geçiþi, emperyakoalisyon hükümeti, öyle bir hükümet ki, kurumuþ bir aðacýn listler arasý rekabet ve egemenlik yarýþýný daha da kýzýþtýrmýþ dalýnda kalan son yapraða benziyor. Ne zaman rüzgar esmeye durumdadýr. Bütün dünya, tekellerin bir savaþ arenasý halini albaþlasa, herkes onun ne zaman düþeceðinin hesaplarýný yapma- mýþtýr. Dünyaya hükmeden bir avuç tekel, iþgücünün, yeraltý ya koyuluyor. Ve hükümet hýzla tükeniþini sürdürüyor. Tekelci ve yerüstü zenginliklerinin sömürülmesi ve talan edilmesi için


iktidar için

Mücadele Birliði

7

kýyasýya bir savaþým içindedir. Ve bugün birçok siyasal geliþ- karþý karþýya gelecek olan yýðýnlar, yaþamda kalabilmek için, menin nedeni burada yatmaktadýr. Dünyanýn en büyük iki em- böyle bir belayý onlarýn baþýna saran devlete karþý, devrimci iç peryalist güç odaðý AB ile ABD emperyalizmi arasýnda artan savaþý yükselterek karþýlýk vereceklerdir. çeliþkiler, yansýmasýný dünyanýn geriye Türkiye tekelci burjuvazisi ve onun kalaný üzerinde hemen gösteriyor. Emdevleti, bütün bu nedenlerden dolayý, iTek baþýna krizi yönetebilme peryalist-kapitalist sistemin tüm dünya çeride ve dýþarýda tüm politikalarýný iç basiretine sahip olmayan üzerinde geliþiminin son sýnýrlarýna gelsavaþýn kazanýlmasý üzerine kuruyor. burjuvazi, AB’ye dahil olarak miþ olmasý, tarihsel olarak aþýlmasýnýn krizin yükünü paylaþmak istiyor. Yaþadýðý aðýr ekonomik ve siyasi krizin zorunluluðu bu çeliþkileri daha da arttýyapýsal olduðunu bilen burjuvazi, bunu AB’nin asýlmak üzere olan bir rýyor ve keskinleþtiriyor. Üretici güçleinsana, ipin bile verebileceði bir aþmanýn mümkün olmadýðýný da bilirin geliþimi önünde bir engel durumuna destekten daha fazla bir destek yor. Burjuvazinin tüm çabasý krizi yögelen, dünyada milyarlarca insana aç- veremeyeceði ise açýk bir þekilde netebilmek üzerine kuruludur. AB’ye lýk, yoksulluk, savaþ ve ölümden baþka girmek, Türkiye tekelci kapitalizmi için görülüyor. Onun için Türkiye bir þey veremeyen emperyalist-kapitabu nedenle önem taþýyor. Tek baþýna adaylar arasýnda üyeliðe list sistem, “sefaletin ziyafeti”ni tüm krizi yönetebilme basiretine sahip olalýnabilecekler arasýnda dünya üzerine yayarak kendi sonunu mayan burjuvazi, AB’ye dahil olarak en alt sýralarda bulunuyor. hazýrlamýþtýr. Tüm dünyada kapitalizm krizin yükünü paylaþmak istiyor. þimdi büyük bir durgunluk yaþýyor. AB’nin asýlmak üzere olan bir insana, iTürkiye, emperyalist-kapitalist sistemin yaþadýðý krizin en pin bile verebileceði bir destekten daha fazla bir destek vereiyi görülebileceði bir mercek durumundadýr. Adeta emperya- meyeceði ise açýk bir þekilde görülüyor. Onun için Türkiye alist-kapitalist sistemin tüm çeliþkilerinin odaklandýðý ülkeler- daylar arasýnda üyeliðe alýnabilecekler arasýnda en alt sýralarda den biridir Türkiye. Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikasý bulunuyor. Kendisi büyük krizlerle karþý karþýya olan AB em(AGSP) konusunda yaþanan tartýþmada bu çok açýk bir þekilde peryalizmi, böyle bir ateþ topunu içine alarak, yangýnýn yayýlgörüldü. ABD’nin NATO’nun yaný sýra bir Avrupa Ordu- masýný istemiyor. Tüm emperyalist ülkeler Türkiye’deki krizin su’nun kurulmasýna karþý çýkmasý Avrupa’yý yolundan alýkoy- yapýsal olduðunu, çözülmesinin mümkün olmadýðýný, bunun madý ama esas sorun, Türkiye ile çýktý. Türkiye AB üyesi ol- sonucu olarak, Türkiye’de sistemin katý yapýsýnýn esnemeye madýðý halde AGSP’de söz sahibi olmak, alýnacak kararlarda yetenekli olmadýðýný görüyorlar. Ulusal sorunda idam tartýþoy kullanmak isteyince sorun büyüdü ve hala çözümsüz olarak malarýndan anadilde eðitime kadar, azýnlýklar sorunundan dübekliyor. Bu günlerde, artýk olup olmayacaðý deðil de, ne za- þünce suçuna kadar bir çok konuda devletin en küçük bir esneman olacaðý tartýþýlan ABD’nin Irak’a saldýrý konusunda ise meye bile tahammül gösteremediði tüm açýklýðýyla ortaya çýTürkiye AB emperyalizmi ile ABD emperyalizmi arasýnda kýyor. Herhangi bir konuda bir esnemenin, sistemi baþtan aþatam anlamýyla iki arada bir derede kalmýþ durumdadýr. Bir yan- ðý sarsacaðý görülüyor. Yapýsal kriz, devrimci durumun varlýðý, dan, “Ulusal Sorun” dan kaynaklý operasyona karþýymýþ gibi her an “hassas dengeler”in tuzla buz olmasýný getirebilir. Türbir görüntü çizerken, diðer yandan kredi anlaþmalarý karþýlýðý kiye tekelci kapitalizmi ve onun devleti bir yandan krizi hiç olherþeyi yapmaya hazýr olduklarýnýn ipuçlarýný veriyorlar. 1991 mazsa, yönetebilmek için kendisini baðýmlý olduðu ülkelere Körfez Savaþý’na gönderme yapýlarak, “o zaman ekonomik odaha çok yaslamaya çalýþýrken; diðer yandan emperyalizmin elarak çok zarar ettik” deniliyor. Baþbakan Ecevit, bugün için, konomik ve siyasi ilhakýnýn tamamlanmasý sonucu ortaya çýk“ekonomi çok hassas dengeler üzerinde duruyor” diyerek, bir masý kaçýnýlmaz olan büyük sýnýfsal çatýþmalarýn bir devrimle savaþa girmenin Türkiye’de beklenen “sosyal patlama”yý baþsonuçlanmasýnýn önüne nasýl geçebileceðinin hesaplarýný yapýlatabileceðini ifade ediyor. Türkiye’de hiç kimse emperyalizyor. “Doruk Bunalýmý”, bu çeliþkiler üzerinde þiddetleniyor. min ekonomi bakaný Kemal Derviþ’in “kriz bitti” sözüne inanÝþçi sýnýfý ve emekçiler ise devrimin güçlü nesnel zeminlemýyor. Tam tersine sanayinin komaya girmesi, tarýmýn bitirilri üzerinde, sýnýflar savaþýmýnýn yeni çarpýþmalarýna hazýrlanýmiþ olmasý, küçük üreticinin, esnafýn iflasý krizin giderek deyorlar. Onlarýn her geçen gün daha da katmerlenen sefaletle rinleþtiðini gösteriyor; burjuvazi her adýmýnda rüzgar ekmeye yaþamaya daha fazla tahammülü kalmadý. Engels, “Tröstler devam ediyor. Fýrtýnanýn ne zaman kopacaðýný ise önceden tarafýndan yönetilen bir üretime, bütünün küçücük bir kupon kestirmek mümkün deðil; ama bir savaþta, hele de AB ile ABD emperyalizminin çýkarlarýnýn çatýþtýðý Ortadoðu’da bir savaþta biriktiricileri tarafýndan bu derece utanmazca sömürülmesine yer almak, Türkiye tekelci burjuvazisi açýsýndan tam bir batýþ katlanacak bir halk yoktur” diyor. Yarattýklarý tüm zenginlikolacaktýr. Türkiye, Irak’a yapýlacak bir saldýrýda yer alýrsa, iç ler ellerinden alýnan, kendi yarattýðý devasa zenginliðin önünsavaþýn daha da geliþmesi kaçýnýlmaz olacaktýr. Ayaklanma a- de elleri baðlý, karný aç, ayaklarý çýplak bakakalan insanlar þamasýna ulaþmýþ olan bir iç savaþ, olasý bir savaþ durumunda AB’ye üye olunup olunmayacaðýndan daha fazla bir þeyle ilgidaha çok baský altýna alýnacak, daha çok yaþamýn dýþýna itile- lenirler: Kendi ürettikleri, herkese yetecek kadar bol olan zencek, daha çok açlýk ve sefaletle karþý karþýya býrakýlacak olan ginliklere kendilerinin nasýl sahip olacaklarýyla, açlýðýn ve insanlarýn, daha büyük bir cesaretle öne atýlmasýný getirecektir. yoksulluðun nasýl biteceðiyle, yaþamda kalabilmeleri için ne Kapitalist sömürünün yaný sýra savaþýn getireceði aðýr yýkýmla yapmalarý gerektiðiyle...


iktidar için

8

Mücadele Birliði

KAPÝTALÝST EKONOMÝNÝN GENETÝK ÞÝFRESÝ Derler ki þeytanýn en büyük baþarýsý, herkesi, þeytanýn varolmadýðýna inandýrmaktýr. Sermayenin en büyük baþarýsý ise, kendi içkin yasalarýnýn kaçýnýlmaz sonucu olan ve insanlýðý felakete ve sefalete sürükleyen sorunlar yumaðýnýn, uygulayýcýlarýnýn basit hatalarýndan doðduðuna, muhaliflerinin çoðunu inandýrmýþ olmasýdýr. Öyle ki, sermaye düzenine aðýr ithamlarda bulunan “sosyal adalet” savcýlarý, sunduklarý çözüm önerileriyle sermaye düzeninin avukatlarýna dönüþüyorlar. Uzunca bir süredir dünya genelinde varolan çarpýklýklar, sömürü iliþkileri, gelir uçurumlarý, sorunlar... ayrýntýlarýyla ortaya konuyor. Teþhir ediliyor. Eleþtiriliyor. Olgular çok açýk. En kör gözlerin bile inkar edemeyeceði kadar açýk. Artýk bunlarý görmek, teþhir etmek bir marifet deðil. Varolan düzenin adaletsiz olduðunu söylemek, ona öfke yýldýrýmlarýný göndermek, ahlaki söylevler çekmek bir þey ifade etmiyor. Bizzat sermayenin temsilcileri bile kabul ediyor bunlarý. New York’ta “Dünya Ekonomik Formu”nun papazlarý, “sosyal adalet” çýðlýklarýna hak verdiklerini açýklýyor. Stockholm’de biraraya gelen sermaye temsilcileri, hep bir aðýzdan “sosyal adalet” tellallýðý yapýyor. Kuþkusuz bu tavýrlarýnda, “baþka bir dünya mümkün” haykýrýþlarýyla ilerleyen anti-kapitalist hareketin soluðunu enselerinde hissetmeleri önemli bir etken. Keza, küreselleþme karþýtlarý arasýndaki kimi gruplarý -karþýt kutuplarý postmodernist yuvarlaklýklarýnda senteze ulaþtýrmaya çalýþan tüm orta yolcularýkendi yedeðine alma isteði, sermaye temsilcilerinin bu ýlýmlý açýklamalarýnda belirli bir rol oynuyor. Zira bu orta yolcu kesimler, yeryüzündeki çeþitli sorunlara, açlýða, sefalete, iþsizliðe, çevre sorunlarýna, cins ve ýrk ayrýmcýlýðýna, eþitsiz uluslararasý iliþkilere, sömürüye, salgýn hastalýklara... erdemli öfkelerini sunmakta kusur etmiyorlar. Ama ayný kesimler, sermayenin kendisine dokunmaksýzýn, çeþitli taleplerle sorunlarýn aþýlacaðýna inanýyorlar. Erdemli öfkelerinde o denli güçlü olan bu gruplar, çözüm araçlarý ve önerilerinde bir o kadar pýsýrýk, yumuþak baþlýlar. Örneðin, baðýmlý ülkelerin emperyalistlerce apaçýk sömürüldüðünü görüyorlar. Bu durumu örnekleriyle ortaya koyuyor, eleþtiriyorlar. Mesela Latin Amerika ülkelerinin 1991’deki dýþ borç toplamý 418 milyar dolardý. 2001’e gelindiðinde, bu rakam 750 milyar dolara ulaþmýþ bulunuyordu. Ve üstelik bu on yýl boyunca dýþ borç toplamýna yakýn bir ödemede bulunmuþlardý. Durum apaçýk. Bir grup emperyalist devlet, tefeci olarak davranýyor. Ýliklerine kadar sömürüyor baðýmlý ülkeleri. Bu baðýmlýlýðýn iktisadi, siyasi, kültürel, askeri vb. sonuçlarý da cabasý. Orta yolcularýn bu duruma yönelik önerebilecekleri tek þey, “yoksul ülkelerin borçlarýnýn silinmesi” oluyor. Borç yükü altýnda iflaslarýný ilan etmek üzere olan bu ülkeler, zaten borçlarýn çoðunu ödeyemeyecek durumda. Ve borçlarýn silinmesi veya bir kýs-

mýnýn silinmesi, emperyalist merkezlerde de tartýþýlýyor. Týpký, I. Emperyalist Paylaþým Savaþý sonrasýnda, benzer bir durum, ama çok daha alt düzeyde, ortaya çýktýðýnda, Keynes adýnda bir burjuva iktisatçýsýnýn, açýk kanýtlarýyla “bu borçlarý almaya kalkarsanýz uluslararasý sistem iflas eder” tezini ortaya koymasý gibi; postmodernistler de ayný þeyleri geveliyor. Sonuçta çözüm önerileri, sermaye egemenliðine temel payandalar sunmaktan öteye gitmiyor. Oysa sermaye düzeninin kendisi, ayný durumu, yani yoðun sömürüyü, büyüyen borçlanmayý vb. yaratmayacak mýdýr? Geçmiþte bunu defalarca yaratmadý mý? Her defasýnda baþtan baþlayýp ayný lanetli noktaya gelmeyi istemek, bu uðursuz kýsýr döngüyü istemek, ne mene bir çözüm istemektir? Lenin, “Emperyalizm” adlý eserinde, bu baðýmlýlýk iliþkilerinin, bu dizginsiz sömürünün nasýl doðduðunu, tekelci kapitalizmin kaçýnýlmaz sonucu olduðunu göstermedi mi? Tüm bir 20. yüzyýl tarihi, Lenin’in görüþlerini, harfi harfine kanýtlamadý mý? Benzer þekilde þikayet edilen bir diðer olguyu, uluslararasý spekülatif sermaye hareketi olgusunu, çekirge sürüleri gibi her girdikleri ülkeyi yaðmalayan sermaye olgusunu ele alalým. Önce rakamlar: Bundan otuz yýl önce, uluslararasý dolaþýmdaki sermayenin % 10’u spekülatif iþlemlerde yer alýyorken, % 90’ý uzun vadeli yatýrýmlarda kullanýlýyordu (Bu, sömürü olmadýðý anlamýna gelmiyor. Baðýmlý ülkelerden emperyalist merkezlere deðer aktarýmýnýn, yani sömürünün bir biçimidir. Tüm çarpýklýðýna raðmen, bu sermayenin önemli bir kýsmý, üretken bir biçimde kullanýlýyordu). 1990’lý yýllarýn ilk yarýsýna geldiðimizde, bu oranlar tersine dönmüþtü: % 90’ý spekülatif alanda, % 10’u uzun vadeli yatýrýmlarda. Bir nokta daha. Günümüzde uluslararasý piyasalarda serseri mayýn gibi dolaþan para-sermaye tutarý, otuz yýl öncesinden kat be kat fazla. Bunlar herkesin kabul ettiði olgulardýr. Sorun, bunun neden böyle olduðunu, bu sermayenin neden üretimden kaçýp asalaklaþtýðýný bilmekte. Tek sözle söyleyecek olursak, mesele, kar’da düðümleniyor. Burjuva iktisat, sermayeyi, “bir kar amacýyla geniþleyen þey” olarak tanýmlar. Bu geniþleme, artý-deðer üretmek ve elde etmekle olur. Bu açýdan, kapitalist için üretim, artý-deðeri elde etmek belasýna katlanýlan bir zorunluluktur. Bir yüktür. Ve bu iþ, üretim, alabildiðine risklidir. Kapitalizmin çeliþkileri, üretimi sürekli daha zahmetli, riskli hale getirir. Kar oranlarýný sürekli aþaðý çeker. Ve kapitalist, üretim dýþýnda kar elde etmenin yoluna düþer. Bu, ancak, baþkalarýnýn ürettiði artý-deðere ortak olmakla mümkündür. Yani faizle borç vermek; tahvil, bono, hisse senedi almak; borsa oyunlarýna giriþmek vs. Kapitalist üretim, sermayenin, para-biçim altýnda sürekli yýðýlmasýný, parasermayenin bir tarafta birikmesini getirir. Üretimin geniþlemesi pazarlardaki geniþlemeden hýzlýdýr. Bunalýmlar kaçýnýlmaz olur. Üretim kýsýlýr, yer yer tümden durur. Sermaye, para-biçimden


iktidar için

Mücadele Birliði

9

üretken biçime çevrilmez. Ve atýl ya minumum kapasiteye inmiþtir. Örneðin, baðýmlý ülkelerin para-sermaye þiþtikçe þiþer. Bu emperyalistlerce apaçýk sömürüldüðünü Kapitalistlerin bir kýsmý, para-serpara-sermaye, kendine, mutlaka görüyorlar. Bu durumu örnekleriyle ortaya maye yokluðundan yatýrýma yönelebir kar kapýsý bulmak zorundadýr. mez. Oysa para-sermaye, para-kapikoyuyor, eleþtiriyorlar. Mesela Latin Asalaklaþma, spekülasyon, süreklistinin ellerinde, yani bankalarda Amerika ülkelerinin 1991’deki dýþ borç ta li geniþler. birikmiþ, atýl halde durmaktadýr. toplamý 418 milyar dolardý. 2001’e Þu halde, üretimden kaçma, Kredi iliþkileri týkanmýþtýr. Paranýn gelindiðinde, bu rakam 750 milyar asalaklaþma, çürüme... uygulayýbolluðu para yokluðunu, dolaþýmýdolara ulaþmýþ bulunuyordu. Ve üstelik nýn týkanmasýný doðurur. Para-sercýlarýn basit hatalarýndan deðil, sermayenin kendi içkin yasalarýn- bu on yýl boyunca dýþ borç toplamýna yakýn maye üretken sermayeye, yani üredan kaynaklanýr. Ýþsizlik, açlýk, bir ödemede bulunmuþlardý. Durum apaçýk. tim araçlarý ve emek-gücünün birlisefalet, gelir uçurumu vb. hepsi, Bir grup emperyalist devlet, tefeci olarak ðine dönüþemez. Ýþte bolluk, kýtlýðýn sermaye birikimi yasalarýnýn kasebebi, yaratýcýsý olmuþtur. Kapitadavranýyor. Ýliklerine kadar sömürüyor çýnýlmaz sonuçlarýdýr. Düþünün, list üretim biçimi, üretici güçleri yöbaðýmlý ülkeleri. Bu baðýmlýlýðýn Uluslararasý Çalýþma Örgütü(Inetmedeki yeteneksizliðini böylece iktisadi, siyasi, kültürel, askeri vb. LO)’nün 2001 raporuna göre, çalamýþ olur. sonuçlarý da cabasý. Orta yolcularýn bu kanýt“Ser lýþabilir nüfusun 1/3’ü iþsiz ya da maye toplumsal bir iliþkiduruma yönelik önerebilecekleri tek þey, dir”, der Marks. Onu salt para veya eksik istihdam kurbaný. 3 milyar “yoksul ülkelerin borçlarýnýn insan, bundan doðrudan etkileniparanýn dönüþmüþ biçimi sananlar, silinmesi” oluyor. yor. Açlýðýn, sefaletin kucaðýna ibu biçimlerin ifade ettiði iliþkileri tiliyor. Maðazalar, depolar aðzýna gözden kaçýrýyor; o iliþkileri, sermakadar mal dolu. Ýnsanlarý doyuracak, giydirecek, dinlendirecek, ye sandýklarý þeyden, para ve paranýn dönüþmüþ biçimlerinden eðlendirecek araçlar, geçim araçlarý haddinden fazla. Her yerde ayýrýyorlar. Böylelikle, günümüzde karþýmýza çýkan sorunlar, yapýlacak bir yýðýn iþ ve o iþi yapmaya amade yýðýnla insan var. sermayeden deðil de, siyasetçilerin yanlýþ ekonomi politikalaÜretim araçlarý, geçim araçlarý ve çalýþmaya hazýr iþçiler... Ya- rýndan kaynaklanýyormuþ yanýlsamasýna düþüyorlar. Sanýyorlar ni tüm üretim ve genel zenginlik öðeleri gereðinden çok du- ki, gelir uçurumu, sefalet, iþsizlik vb. yasalarla önlenebilir; börumda. Peki öyleyse bu iþsizlik, sefalet, açlýk nereden kaynak- lüþüm daha adil hale getirilebilir; eþitsizlikler ortadan kaldýrýlalanýyor? Bu bolluðun ta kendisinden! Çok saçma görünüyor a- bilir. Oysa tüm bu marazalar, sermayenin kendisinden kaynakma, kapitalist toplumda yokluk ve yoksulluðun sebebi varolan lanýr ve deyim uygunsa, kapitalist ekonominin genetik þifresini bolluktur. “Çünkü kapitalist toplumda üretim araçlarý, daha oluþturur. Sömürü, açlýk, sefalet, ahlaki ve bedensel yozlaþma, önce sermaye durumuna girmedikçe, etkinliðe geçemezler. Üre- savaþ, ölüm, salgýn hastalýklar, dinsel-kültürel-etnik çatýþmatim ve geçim araçlarý için sermaye niteliðini kazanma zorunlu- lar... Tüm bunlar insan soyuna yöneltilmiþ silahlarsa, bu silahluðu, bu araçlar ile iþçiler arasýna korkunç bir hayalet gibi di- larý yaratan ve doðrultan el, sermayenin ta kendisidir. Üretim akilir. Üretimin maddi ve kiþisel kaldýraçlarýnýn birbirine bað- raçlarýnýn sermaye niteliðine son verilmedikçe, toplum “kullalanmasýný yalnýzca bu zorunluluk engeller; üretim araçlarýný iþ- nýlmaz durumda bulunan kendi öz üretici güçleri ile kendi öz ülemekten, iþçileri çalýþmak ve yaþamaktan, yalnýzca bu zorun- rünlerinin yükü altýnda boðulma”ya devam edecek. Ýnsanlýk bu luluk alýkoyar”(Engels). Bir yanda aç insanlar yýðýný, diðer saçma çeliþkilere, kapitalizmin bu “üretim yasaðýna” katlanyanda onlarýn ihtiyaçlarýný karþýlayacak nesneler... Her yer týka mak zorunda deðil. “Baþka bir dünya mümkün!” Bunun için, basa mal dolu; fakat “üreticilerin tüketecek hiçbir þeyleri yok- zaten ancak toplumsal olarak kullanýlabilen üretim araçlarýnýn tur, çünkü tüketiciler eksiktir”. Kapitalizmde tüketici, sadece özel mülkiyetine son vermek, onu tüm toplumun mülkiyetine ihtiyacý olan insan deðil, ayný zamanda alým gücü olan insandýr. geçirmek yeterlidir. “Üretim araçlarýnýn toplumsal sahiplenilOysa kapitalist üretim, rekabetin zorunlu kýldýðý teknik yetkin- mesi yalnýzca üretim üzerinde þimdi var olan yasaðý deðil, ama leþmelerle üretkenliði artýrýr, dað gibi meta yýðar; ama diðer ta- üretici güçlerin ve ürünlerin, bugün üretimin kaçýnýlmaz sonuçraftan, ayný teknik yetkinleþme sonucu, iþçi sayýsýný sürekli a- larý olan ve bunalýmlarda son kertesine ulaþan savurganlýk ve zaltýr, “emekten tasarruf” eder. Ýþsizler ordusu çýð gibi büyür, yýkýmýný da ortadan kaldýrýr. Ayrýca, bugün egemen olan sýnýfsefalet yaygýnlaþýr. Pazara daha ucuz ve daha bol meta sürmek larýn ve onlarýn siyasal temsilcilerinin lüksü tarafýndan gerçekiçin, o metalarýn temel tüketicisi olan yýðýnlarý sefalete sürükle- leþtirilen budalaca savurganlýðý ortadan kaldýrarak, bir üretim mek zorundadýr. Daha fazla kazanma dürtüsüyle harekete ge- araçlarý ve ürünler yýðýnýný topluluk yararýna özgür býrakýr. çer, tüketicilerinin alým güçlerini hiçe indirir. Dýþ pazarlara tü- Toplumsal üretim araçlarýyla, toplumun bütün üyelerine yalnýzketici avýna çýkar, ama kendi evinde pazarýn ocaðýna incir aða- ca maddi bakýmdan adamakýllý yeterli ve gün günden zenginlecý diker. Mallar yýðýlýr. Üretim kýsýlýr, yer yer tümden durur. Ü- þen bir yaþam deðil, ama onlara fizik ve entelektüel yetenekleretim araçlarý ve emek gücü boldur. Fakat üretimin gerçekleþ- rinin tam bir özgür geliþim ve kullanýmýný da güvence altýna amesi için, bunlarýn, üretken sermaye biçimine dönüþmeleri ge- lan bir yaþam saðlamak olanaðý, bugün ilk kez olarak var, ama rekir. Oysa pazar týka basa mallarla dolmuþtur. Satýþlar durmuþ var”(Engels). Bu olanak, geçmiþ sosyalizm deneyimlerinin kaveya minimuma inmiþ; üretim de buna baðlý olarak durmuþ ve- nýtladýðý gibi, yüzyýldýr var.


iktidar için

10

Mücadele Birliði

Emperyalizmin Ekonomik-Politik Örgütleri:

IMF VE DÜNYA BANKASI Devlet, egemen sýnýfýn baský ve zor aletidir... Hemen belirtelim ki bu devlet, iþçi sýnýfýnýn, emekçi halkýn devleti deðildir. Egemen burjuva sýnýfýn devletidir. TC, orta geliþmiþlik düzeyinde kapitalist bir devlettir. Kapitalizm, sermayeyi ve üretim araçlarýný elinde bulunduran burjuva sýnýfýn egemenliðini temel alýr. Sýnýflý, sömürülü bir toplumsal sistem olan kapitalizmde üretim, esas olarak ihtiyaç için deðil, pazar için yani kar için olur. Kapitalist sistemde temel olarak iki sýnýf vardýr. Egemen olan burjuva sýnýf ve proleter sýnýf. Egemen burjuva sýnýf, burjuva devlet aygýtýný baský ve zor aleti olarak kullanarak iþ gücünden baþka geçim araçlarý olmayan iþçi sýnýfýný ve diðer emekçi kesimleri ezer ve sömürür. Kapitalizm; para-meta-para (sermayeüretim-kar) yasasýna göre iþler. Bu iþleyiþ sonucunda kapitalist, iþçi ve emekçilere yeniden üretim yapabilmeleri için yaþayabilecekleri kadar ücret verirken, emeðin ürettiði tüm deðerlere el koyar. Artýk-deðerlere el koyan kapitalist, giderek zenginleþip sermayesini büyütürken, iþçi ve emekçiler giderek yoksullaþýr. Kapitalizmin burjuva demokratik devrimi sürecinde, burjuva sýnýf arasýnda serbest rekabeti sonucu eþitsiz bir geliþim gösterdi. Bir bölümü daha çok geliþirken diðer bir bölümü daha az geliþti. Daha çok geliþenler, giderek kapitalist pazara egemen oldu. Bunun sonucu, sermaye ve üretim araçlarý belli ellerde toplandý. Sermayenin ve üretim araçlarýnýn belli ellerde toplanmasý, kapitalist pazarýn belli kapitalistler tarafýndan denetlenmesi, üretimin ve fiyatýn, sermayenin üretim araçlarýnýn ve pazarýn ele geçirilen kapitalistlerce belirlenmesi tekelleþmeyi doðurdu. Artýk kapitalizm geliþmesinin belli bir evresinde tekelci kapitalizme büyüdü. Tekelci kapitalizm, kapitalizmin en yüksek aþamasý, son evresidir. Lenin, tekelci kapitalizmi tanýmlarken, “çürüyen kapitalizm, emperyalizm” der. Kapitalizmin geliþme evresinde esas olan mal ihracýyken, tekelci aþamaya ulaþtýðýnda esas olan sermaye ihracý oldu. Kapitalizmin geliþme evresinde sömürgecilik egemenken, emperyalizmde yeni sömürgecilik iliþkileri egemen oldu. Kapitalizmin eþitsiz geliþimi sonucu, bazýlarý tekelci (emperyalist) aþamaya büyüdü. Emperyalist aþamaya büyüyeme-

yenler, emperyalizme baðýmlý hale geldi. TC daha kapitalizmin ilk evresinde emperyalizme baðýmlý hale geldi. Artýk TC, emperyalizme baðýmlý yeni sömürge bir ülkedir. Emperyalizmin bugünkü bu yeni evresinde sermaye ihracýnýn bir sonucu olarak finans kapital oligarþisi tüm emperyalist-kapitalist sisteme egemen oldu. Finans kapital oligarþisi, sanayi sermayesinden daha çok banka sermayesine dayanýr. Dünya Bankasý (DB), dünya finans kapitalinin bankasýdýr. Dünya Bankasý’nýn % 51’i tek baþýna ABD finans kapital egemenliðine aittir. ABD, tek baþýna % 51’ine sahip olarak DB yönetimini ve denetimini elinde bulunduruyor. Sermayeye ihtiyaç duyan baðýmlý yeni sömürge ülkelere yüksek faizli kredi vererek (para satarak, kiraya vererek) yoðun sömürüye tabi tutuyor. Baðýmlýlýk iliþkilerini derinleþtirerek yeni sömürge ülkeleri ekonomik olarak ilhaka uðratýyor. Bunu yaparken baþvurduðu araç IMF oluyor. IMF, “Uluslararasý Para Fonu”, kredi (para) vermek için önce kendi ekonomik çýkarlarýný güvenceye alacak ekonomi-politikalarýný dayatýyor. Sadece borç vermiyor, ayný zamanda ekonomik çýkarlarýný güvenceye alacak politik kararlarýn yasalaþmasýný talep ediyor. Tahkim, MAI, MIGA, Özelleþtirme, Bankalar Yasasý, Endüstri Bölgeleri Yasasý, Þeker-Tütün Yasasý, esnek çalýþma, taþeronlaþtýrma, sendikasýzlaþtýrma, zorunlu emeklilik, emeklilik yaþýnýn yükseltilmesi ve nihayetinde kamuda yüz bin iþçinin iþten çýkartýlmasý talepleri esas olarak o ülkenin nasýl yönetileceðine karar vermekten baþka ne anlama gelebilir ki? “15 günde 15 yasa çýkartýrsanýz kredi alabilirsiniz” diyen IMF, ekonomi-politik örgüt deðilse nedir? IMF’nin bu direktiflerini derhal yerine getiren Türkiye, ekonomik ilhakýn sonuna kadar vardýrýldýðý, baðýmlý, yeni sömürge bir ülke durumundadýr. “Baðýmsýz Türkiye”, “Bu Ülke Bizim”, “IMF’ye Hayýr, Kahrolsun Emperyalizm” vb. söylemler, antikapitalizmi içermediði sürece niyet ne olursa olsun, kapitalizmin sonuçlarýna tepki göstermek, kendisine ise onay vermek anlamýna geliyor. Oysa tüm emperyalistkapitalist sistem, doruk bunalýmý yaþýyor. Çünkü; Para-Meta-Para iliþkisinin sonucu artýk geniþletilmiþ yeniden üretim yapýla-


iktidar için

Mücadele Birliði maz durumdadýr. Geniþletilmiþ yeniden üretim yapabilmesi için, geniþletilmiþ yeniden tüketim bir zorunluluktur. Oysa geniþ iþçi ve emekçi kitlelerin satýn alma güçlerinin sürekli düþüþü sonucunda, geniþ kitlelerin tüketimi sürekli düþüþ göstermektedir. Ýþte bu nedenle emperyalist-kapitalist sistem sonunda resesyon (durgunluk) sürecine girmiþtir. Artýk emperyalist-kapitalist sistem, yatýrýmdan, üretimden ve istihdamdan kaçýyor. Emperyalist-kapitalist sistemin bir parçasý olan Türkiye kapitalizmi %9,6 düzeyinde küçülmüþ, üretim kapasitesi %60 düzeylerine düþmüþtür. Artýk emperyalistkapitalist sistem, topyekün sýçramalý çöküþ sürecini yaþýyor. Türkiye ve Arjantin kapitalizmi ise tarihinin en derin bunalýmlarýný yaþýyor. Arjantin’de açlýk, iþsizlik, iþçi ve emekçi kitlelerden sonra küçük ve orta burjuvalara doðru yayýlýyor. Ýsyan ve ayaklanmalarýn ardý arkasý kesilmiyor. Türkiye ve K. Kürdistan’da isyan ve ayaklanmalar giderek bir toplumsal devrime doðru büyüyor. Emperyalist-kapitalist sistemin soygun, yaðma ve yýkým araçlarý IMF-DB bu süreci hýzlandýrýyor, yoðunlaþtýrýyor, yaygýnlaþtýrýp yükseltiyor. Türkiye ve K. Kürdistan’da son bir yýl içinde 1,5 milyon iþçi iþten çýkartýldý, yaþamdan kovuldu. Özel sektöre göre görece iþ güvencesine, ekonomik, sosyal güvenceye sahip kamu çalýþanlarý özelleþtirme, taþeronlaþtýrma, zorunlu emeklilik, sýfýr zam uygulamalarýyla satýn alma güçleri % 50 oranýnda düþürüldü. Özellikle kamu sektöründe örgütlü olan TÜRK-ÝÞ burjuva sendikacýlýðýn bütün hünerlerini göstererek bu süreci ufak tefek sýyrýklarla geçiþtirdi, geçiþtirmeye devam ediyor. Diðer sendikalarda DÝSK ve HAK-ÝÞ de TÜRK-ÝÞ’den çok farklý bir tutum ortaya koymadý. IMF dayatýyor, hükümet uyguluyor, iþçiler homurdanýyor, sendikalar kemküm ediyor, sonuçta onaylýyor. IMF, hükümet, sendika iþbirliði içinde sömürü katmerlenerek sürdürülüyor. IMF’nin son isteði kamuda çalýþan yüz bin iþçinin iþten çýkartýlmasý oldu. IMF istedi, hükümet, tekelci sermaye ve faþist devlet her türlü baskýyý kullanarak 40 bin civarýnda iþçiyi emekli etti. 60 bin iþçinin iþten çýkartýlmasý ise an meselesi. Emekliliðini doldurmuþ 50 yaþ ve üzerindeki iþçileri sokaða atmaya hazýrlanýyor. Bir taraftan emeklilik yaþýný erkeklerde 60, kadýnlarda 58’e yükseltip, “mezarda emeklilik”i gündeme getirirken, diðer taraftan 50 yaþýnda iþçileri emekliliðe zorluyor. Bir taraftan iþ güvencesi yasa tasarýsý hazýrlatýrken, diðer taraftan iþçileri sokaða atmaya hazýrlanýyor. Bu da gösteriyor ki iþçilerin ve emekçilerin iþ güvencesi, kýdem tazminatý vb. demokratik kazanýmlarýný korumanýn yolu yasal güvencelerden daha çok iþçilerin, emekçilerin bilinç, örgütlülük ve mücadelesiyle kazanýlýr, korunur, güvence altýna alýnýr. Ama bu güvence burjuva yasalar ve kapitalizm altýnda mümkün deðildir. Özellikle Türkiye’de hiç mümkün deðildir. Çünkü Türkiye’de yasalarýn, anayasalarýn bile güvencesi yoktur. Ýþçiler ve emekçiler, sadece ve sadece proletaryanýn kendi iktidarýnda, sosyalist bir devlette ancak kalýcý bir güvence elde edebilir. Bir kapitalistin dediði gibi “bizim bile

11 bir güvencemiz yok, iþten çýkartamayacaðým iþçiyi vururum”. Ýþte durum bu kadar ciddidir. Artýk bir avuç tekelci kapitalistin dýþýnda hiç kimsenin kapitalist sisteme, parlamentosuna, partilerine, eðitim, saðlýk, konut, iþ, hukuk, ordu, polis ve basýnýna güven duymuyor. Milyonlarca insan aç, sosyal gelecekten yoksun, yýkým içinde. Artýk yoksul emekçi aileleri bakamadýklarý çocuklarýnýn bazýlarýný satýþa çýkararak diðerlerini yaþatmaya çalýþýyor. Açlýktan çocuklar ölüyor. Cinnet, sosyal çöküntü ve yaþamdan bezginlik had safhaya çýktý. Orta ve küçük sermaye can çekiþir durumda, “firmalara yük olan vergi ve SSK kesintileri derhal kaldýrýlmalýdýr. Türkiye ekonomik olarak bitti”, Liberal Demokrat Parti (LDP) Genel Baþkaný Besim Tibuk denen emek düþmaný bir kapitalistin itiraflarý bunlar. Sendikalar ne kadar burjuva düzeni ayakta tutmaya, iþçileri avutup aldatmaya çalýþsa da durum bu. Ýþçiler ve emekçi kitleler de burjuva düzenden umut kesmiþ durumda. Ýþte IMF-DB denen emperyalizmin, ekonomi politik örgütünün sonuçlarý. Sonuçlar bunlar, sebepse kapitalizmin iþleyiþ yasalarý. Kapitalizme karþý mücadele etmeden, onu havaya uçurmadan “IMF’ye, DB’na, Emperyalizme Hayýr” demek eðer iþçi sýnýfýn devrim ve iktidar yolundan saptýrmak deðilse, ahmaklýktan baþka bir þey deðildir. Artýk burjuva düzen, ordu ve polis gücüne, ABD’ye, AB’ye ve onun militarist gücü NATO’ya dayanarak ayakta durmaya çalýþýyor. Çünkü; günde 12, 14, 16 saat örgütsüz, sendikasýz, sigortasýz çalýþtýrýlan milyonlarca özel sektör iþçisi 100-150, en çok 200 milyon ücrete çalýþýyor. Oysa 4 kiþilik bir ailenin açlýk sýnýrý 550 milyon. Yoksulluk sýnýrý 1 milyarý bulmuþsa, “sosyal patlama”, isyan her gün yaþanan olgular oldu. Sanayide olduðu gibi tarýmda da büyük bir yýkým yaþanýyor. IMF, AB’nin talebi üzerine, tarýmsal üretim %40’dan %15’e indirilecek. Bunun anlamý 10 milyon civarýnda insan açlýða, iþsizliðe mahkum edilecek, yaþamdan kovulacak. Artýk yapýlmasý gereken þey, Leninist Parti’nin öncülüðünde ayaklanmaya hazýrlanmaktýr. Ýþçi sýnýfý, yoksul köylülükle, tarým proleterleriyle sýký baðlar kurmalý, kýrýn küçük burjuva mülk sahiplerini devrimin ittifak güçlerine kazanmalýdýr. Ýþçi sýnýfý ve yoksul köylülük gözlerini Leninist Parti’ye dikmeli; komite, konseylerde, milis ve gerilla örgütlenmelerine katýlarak, devrim ve iktidar hedefiyle savaþa atýlmalýdýr. Devrimin tali sorunlarýný en baþa koyan iflah olmaz oportünistler ve sosyal reformistler, burjuva sendikacýlar, emekçi kitleleri “IMF’ye Hayýr”, “Emperyalizme Hayýr” diyerek, aslýnda kapitalizme razý etmeye çalýþýyorlar. Ancak yanýlýyorlar. Tüm emperyalist-kapitalist dünyada olduðu gibi, devrim fýrtýnasý kasýrgaya yol açacaktýr. Niyetleri olmayanlarý da devrim saflarýna katarak arkasýndan sürükleyecektir. Çünkü devrimin nesnel temelleri güçlüdür. Bu nesnel zeminler üzerinde ne oportünizmin, ne sosyal reformizmin, ne de sendikalizmin kitleleri burjuva düzen içinde tutma þanslarý yoktur.


iktidar için

Mücadele Birliði

12

“SUSURLUK’U” YARGILAYACAK OLAN BURJUVA HUKUK DEÐÝL, EMEKÇÝ HALKLAR OLACAKTIR! 1996 yýlýnda meydana gelen “Susurluk kazasý”ndan sonra çok þey söylendi, yazýldý, yapýldý. Kimisi “bu bir istisnadýr” dedi. Kimisi Susurluk’ta kaza yapanlarýn “derin devlet” “kontrgerilla” olduðunu, onlarýn yargýlanýp cezalandý rýl ma sýyla devle tin te mizleneceðini iddia etti. Kýsaca çok þey söylendi, yazýldý. “Sürekli aydýnlýk için bir dakika karanlýk” eylemleri yapýldý. Sokaklara kitlesel olarak çýkýlýp, tencere tavalar çalýndý vs. Ama Susurluk’un bir yaný gizlendi, saklandý, göz ardý edilerek unutturulmaya çalýþýldý. Sonuçta Susurluk’la ortaya saçýlanlar birkaç kiþinin sýrtýna yüklendi. Göstermelik mahkemelerle yargýlandýlar. Birkaç özel tim eskisi ve bir MÝT’çi ceza aldý ve cezaevinin yolunu tuttular. Tüm bunlar yaþanýrken susup kenarda bekleyen, izleyen birkaç eski paþa çýkýp açýklamalarýný yaptýlar. Aslýnda bunlarýn ne kadar “kahraman” olduklarýný, yaptýklarýnýn hepsinin onlarýn bilgisi dahilinde yapýldýðýný, disiplinini, fedakarlýðýný övdüler. Onlara kefil olduklarýný, onlar her ne yaptýlarsa vatanlarý için -biz burjuvazi için diyelimyaptýklarýný belirten demeçler verdiler. Bu açýklamalarýn yapýlmasýyla tüm küçük burjuvalar koro halinde onlarýn yargýlanmasý gerektiðini, Susurluk yargýlanýrken onlarýn kýyýda köþede unutulduðunu, hatta bir iki siyasetçi de yargýlansa bu çetelerden devletin ebediyen temizlenecekmiþ gibi açýklamalar yaparken, kimisi de çýkýp “hukukun ‘h’si varsa yargýlarsýnýz” dedi. Tek ve ortak talep olarak onlarýn yargýlanmasý için eylemlere gidilmeli vs. denildi. Tüm bu laf kalabalýðýnýn içinde iþin özüne inilmedi. Susurluk’a giden süreçteki burjuvazinin ve onun zor aygýtý devletin rolü, unutuldu. Yine göz ardý edilen bir þey daha vardý: Ülkelerimizdeki olanca hýzýyla devam etmekte olan iç savaþ. Devlet, ortaya çýkýþýndan bu yana burjuva ideologlarýn ortaya koyduklarý gibi, hiçbir toplumda sýnýflar üstü bir kurum olmamýþtýr. Sýnýflý toplumlar tarihi boyunca devlet, ege-

men sýnýfýn baský ve zor aygýtý olmuþtur. Sýnýflý toplumlarýn sonuncusu olan kapitalizmin, geliþmesinin belli bir aþamasýnda tekelciliðe dönüþmesiyle, devlet tekel bütünleþmesi de daha açýk hale gelmiþtir. Sýnýflar savaþýmýnda devlet sorununun bu þekilde ortaya konulmasýný ve verilecek mücadelenin bu eksende belirlenmesini devrimi sonuna kadar götürme yeteneðindeki tek sýnýf olan proletarya yapabilir. Proletarya dýþýndaki küçük burjuva devrimci akýmlar devrim ve iktidar mücadelesini ekonomik ve siyasi temellerinden dolayý sonuna kadar götürme yeteneðinden yoksun olduklarý için, burjuva devlete karþý sürdürülecek mücadelede politik netliði ortaya koyamayacaklardýr. Nitekim sýnýflar savaþýmýnýn karþý-devrimci iç savaþ örgütlenmelerine, “kontrgerilla”, “derin devlet” gibi tanýmlamalar getirmek ve bunun gibi sahte hedefler ortaya koymak devletin gerçek niteliðini gözlerden kaçýrmaktýr. Susurlukta açýða çýkan oluþumlar, burjuvaziye ve onun zor aygýtýna raðmen, ondan habersiz oluþumlar deðillerdi. Onun bir parçasý, hatta kendisidir. Burjuvazinin zor aygýtý olan devlet, emekçilere, devrimci komünistlere karþý yapýlan kýrýmý, iþkenceyi vs. bizzat kendi elleriyle yönetti. Sýnýflar savaþýmýnda burjuvazi iktidarýnýn tehlikeye düþtüðünü anladýðý anda yüzündeki sahte maskeyi sýyýrýp atarak, gerçek kan emici yüzünü göstermekten hiç çekinmedi. Reformistlerin devleti temiz olduðunu, onun içindeki bir iki oluþumun onu kirlettiðini ispatlamak için gösterdikleri tüm gayret ve beyhude çabalara raðmen, burjuvazinin ve onun zor aygýtýnýn çoðu zaman böyle bir kaygýsý olmadý. Susurluk’ta açýða çýkanlar burjuvazinin iç savaþ örgütlenmesinin bir yönüydü sadece. Türkiye ve K. Kürdistan’daki sýnýf savaþýmý son otuz yýldýr iç savaþ ve ona yakýn düzeyde devam etti. Burjuvazi iktidarýný koruyabilmek için geniþ bir karþý devrimci iç savaþ örgütlenmesine gitti. Ordu, polis tüm bunlarýn yanýnda kendisine milis gücü olarak hizmet ve-


iktidar için

Mücadele Birliði

recek olan faþistleri kendi eliyle eðitti, zor araçlarýyla donattý ve emekçilerin üzerine saldý. ‘70-’80’li yýllar arasýnda bu oluþumlar pek çok katliama imzalarýný attýlar. Emekçi halký sindirmek için Maraþ’ta, Sivas’ta, Çorum’da kýrýmlara giriþtiler, yüzlerce ilerici insaný katlettiler. ‘90’lý yýllarda yeniden iç savaþ aþamasýna ulaþan sýnýflar savaþýmý ve Kürt halkýnýn özgürlük mücadelesinin serhýldanlar düzeyine ulaþmasý, burjuvazinin eteklerini tutuþturdu. Yine bu karþý devrimci iç savaþ örgütlenmesine hýz verdiler. K. Kürdistan’da korucular silahlarla donatýldý. K. Kürdistan’da ordu eliyle en vahþi katliamlara giriþildi. Köyler yakýldý, insanlar yerlerinden edildi, yine binlerce insan katledildi, kayýplarýn sayýsý bir çýð gibi arttý. Þehirlerde ise bu iç savaþ örgütleri katliamlara, “faili meçhul” cinayetlere yöneldiler. Burjuvazinin yönetebilmek için saldýrmaktan baþka bir çaresi kalmamýþtý. Emekçileri ve Kürt halkýný sindirip ezmek için var güçleriyle bu saldýrýnýn içerisine daldýlar. Ýþler iyi gittiði süre içerisinde kardeþ kardeþ geçinenler, iþler bozulmaya baþladýkça birbirlerine düþüp paçavralarýný yem olarak ortaya atmaktan bir an bile tereddüt etmediler. Týpký ‘80’lerde faþist çetelerin kullanýlýp ihtiyaç duyduðunda tekrar kullanmak üzere bir kenara atýlmasý gibi. Burjuvazi için hiçbir þey vazgeçilmez deðildir. Ýktidar hariç. Ýktidarýný koruyabilmek için zor yoluyla olmazsa, tavizler vererek onu korumaya çalýþýr. ‘95’lerde iç savaþ ayaklanma boyutlarýna ulaþtý. Gazi ve Ümraniye ayaklanmalarý, 1 Mayýs ayaklanmasý. ‘96 yaz aylarýndaki Ölüm Orucu eylemi ile sokaklardaki ve kitleler üzerindeki kontrolünü hýzla yitirmeye baþladý burjuvazi. Reformistler, küçük burjuva demokratlar, geliþen devrimci havanýn peþine takýlýp hýzla sürüklenmeye baþlamýþlardý. Ortamýn devrimci havasýný ciðerlerine dolduranlarýn eylemleri, burjuva iktidarý çatlatýyordu. Susurluk’ta meydana gelen kaza ise bu süreçte meydana geldi. O günü kadar hareket edemez hale gelen burjuvazi ve onun zor aygýtý devlet, Susurluk’a dört elle sarýldýlar. Sadece burjuvazi deðil, reformistler de devrimcilerin peþinden sürüklenmekten kurtulmak için can havliyle Susurluk’a sarýldýlar. Oportünistler de bu burjuva hedef saptýrma politikasýndan payýna düþeni aldýlar. Her gün burjuva basýnda Susur-

13

luk’la ilgili boy boy haberler yayýmlayarak, yeni yeni iddialar ortaya atarak kendisini ve zor aygýtýný temize çýkarma uðraþýna girmiþti burjuvazi. Ortaya atýlan iddialarla tüm karanlýk iþlerin, vahþetin, katliamlarýn, kayýplarýn yükü Susurluk’un omuzlarýna yýkýldý. Reformistler de burjuvazinin pisliðini temizlemeye yöneldiler. Emekçileri oyalamanýn bir aracý haline geldi Susurluk. Böylece burjuvazi kendisini temize çýkartarak, tüm kirli iþlerdeki kendi rolünü unutturmaya, gözlerden saklamaya çalýþtý. Oportünizm ise “Bin Operasyon Açýklansýn” vb. sloganlarý ve buna denk düþen politikalarýyla burjuvazinin kendini temize çýkarma oyunlarýnýn aleti durumuna gelmekten kendini kurtaramadý. Paþalarýn son açýklamalarýyla birlikte yine fýrtýnalar kopartýlmaya baþlandý. Onlarýn da yargýlanmasý gerektiði, hatta “hukukun ‘h’si varsa yargýlanmalýdýr” denilerek açýkça çaðrý çýkartýldý. Bu topraklarda hukukun “h”si olmadýðýný tüm emekçiler zaten yaþayarak pratikte öðrendiler. Emekçiler çok uzun bir zamandan beri burjuva partilere, basýna, hukukuna güvenlerini yitirmiþ bulunuyorlar. Geçmiþte iþlenen hatalar bugün hiç ders çýkartýlmadan ýsýtýlýp tekrar ortaya konulmaya çalýþýlýyor. Burjuvazi ve onun zor aygýtý yine soyutlanmaya çalýþýlmakta. Yine “yargýlansýnlar” demek ve bunun içinde adres olarak burjuva hukuk kurumlarýný göstermek, ulusal kurtuluþ hareketinin içine düþtüðü anayasal-parlamenter hatalarý tekrarlamaktýr. Her ikisi de burjuva sýnýfa duyulan güvenin farklý yollardan ifadesi haline gelmektedir. Yaþanan katliamlarýn, tüm sonuçlarý ile birlikte ortadan kaldýrýlmasýnýn yolu onlarý burjuva hukuka göre yargýlayýp cezalandýrmak deðildir. Bu, sorunun nedenlerini ve esas temelini göz ardý etmektir. Bu taleplerle ne açlýk ve sömürü son bulur, ne de katliamlarýn, kýyýmlarýn sonu gelir. “Yargýlansýnlar” demek emekçileri devrimin yolundan saptýrarak, tali yollarda boþuna zaman ve enerji kaybettirmektir. Susurluk ve onun gibi oluþumlara karþý yapýlacak olan tek þey, tüm bu yaþananlarýn asýl sorumlusu olan kapitalizme ve sýnýflý toplum düzenine son verecek “Demokratik Halk Devrimi”ni gerçekleþtirmektir. Susurluk’u yargýlayýp cezalandýracak olan burjuva hukuk deðil, emekçi halklar olacaktýr!


iktidar için

Mücadele Birliði

14

BÝRLEÞÝK MÜCADELE ÖRNEÐÝ Mücadele tarihi boyunca, Güney Kore iþçi sýnýfý, dünya iþçi ve emekçilerinin, devrimci ve komünist hareketin moral kaynaðý olmuþ, militan ve radikal mücadele anlayýþýyla yüreklerde ve bilinçlerde silinmez bir etkiye sahip olmuþlardýr. Özellikle de Kore gençliðinin yaptýðý eylemler, este tize olmuþ eylem biçim le ri dünya gençliði nin sem bolle ri haline gelmiþtir. Sem pa tik devrim ci ler o la rak haklý yerlerini almýþlardýr dünya gençliðinin yüreðinde ve bilincinde. Özellikle de genç lik ha reketinin gerilediði dönem lerde G.Kore’den yükselen gençliðin militan eylemleri, geliþmede önem li etkiye sahip olmuþ, gençlik hareketine itilim ve moral vermiþtir. Bu militan, kararlý sýnýf hareke tinin oluþmasý, uzun yýllara dayanan bir savaþýmýn zorunlu sonucudur. G.Kore iþçi sýnýfý mücadelesinin tarihi, 1900’lü yýllarýn baþlarýna dayanýr. Ancak baðýmsýz bir sýnýf politikasý izlemeye 1930’lu yýllarda baþlayabilmiþtir. Bu tarihten sonra sýnýfýn ekonomik talepleri ve politik talepleri doðrul tusunda mücadele yürüten bir nitelik kazanmýþtýr. Ýþçi hare ketindeki niteliksel yükseliþ, Japon sömürgeciliði ve Kore hükümeti tarafýndan her tür þiddet kullanýlarak engellenmek iste nir. Uygulanan yoðun baský ve terör nedeniyle açýk ça lýþma koþullarýný kaybeden sýnýf hareketi, yeraltýna çekile rek ille gal koþullarda varlýðýný devam ettirir. Ýlle gal mücadele deneyimi, iþçi sýnýfýna militan ve ra dikal bir karakter kazandýrýr. Uzun süre li ve en zor þartlar altýnda yürütülen yer altý faaliyetinden sonra, 1945’te bu hareket tarafýndan Kore U lusal Sendika lar Konseyi (KNCTU) kurulur. KNCTU, ideolojik ola rak sosyalizm yanlýsýdýr. Politik ve ekonomik mücade le nin birliðini savunur. Kýsa za manda geniþ alanla ra ulaþabilme olanaðýyla sýnýfýn geniþ kesimi üzerinde etkinlik saðlamaya baþlar. Ve bundan sonra, onyýllar boyunca, en etkin eylemler, genel grevler, dire niþler Konsey ta rafýndan örgütlenir. Sýnýfýn geliþen baðým sýz hareke tinin önünü alabilmek için ABD emperyalizmi ve iþbirlikçi hükümet tarafýndan sað sendikalarýn bir a raya geldiði Kore Baðým sýzlýðý Ýçin Ýþçi Federasyonu (KLFIP) ku-

rulur. KLFIP’ýn etkinliðini saðlamak için KNCTU’ya yönelik askeri saldýrýlar artar. KNCTU’nun örgütlediði her genel grev saldýrýlara uðrar. 1946 Eylül grevlerinde 12 binden fazla iþçi, Seul’deki iþletmelerden atýlýr. Çok sayýda ölüm, yaralama ve tutuklamayla sonuçlanan saðcý terörist saldýrýlar yaþanýr. 1947 Mart grevlerinden son ra 200 insan tutuklanýr, askeri saldýrýlar baþ lar. Ký sa za man sonra da KNCTU yasadýþý ilan edilir. 1961’e gelindiðinde ise yükselen toplumsal ayaða kalkýþ askeri faþist bir darbey le engellenmek istenir. Tüm siya si partiler, sendikalar kapatýlýr. Kýsa sü re sonra, iþçi sýnýfýnýn, ancak devlet güdüm lü sendika lara üye olmasýna izin verilir. Bu sendikalar askeri yöne timin direkt kontrolü altýnda olan sendikalardýr. 1970’li yýllara gelindiðinde ise, sýnýfa yönelik saldýrýlar devam etmektedir. Ça lýþma yasalarýna karþý ilk eylem, Chun Tae-il adlý tekstil iþçisinin “biz insanýz makine deði liz” diyerek kendini yakmasýdýr. Bu kendini yakma eylemi, sendikal ha reke tin ye ni bir döneme giriþinin de bir sem bo lü olur. Ýþçi sýnýfý bu moral üstünlük ve kararlýlýkla faþist ya-


iktidar için

Mücadele Birliði sa larýn çöküþünü saðlar. On yýl boyunca süren, sýnýfýn ve e mekçi halkýn ve gençliðin kararlý mücade lesinin sonucu, birçok demokratik hak kazanýlýr. Grevler her yaný kaplar. Bu yýllarda özellikle öðrenci gençlik aka demik-demokratik haklarý ve ülkenin demokratikleþmesi yönünde etkili eylemler gerçekleþtirir. Eylemlere silahlý müdaha leler olur ve onlarca insan katledilir. Her katliam yeni eylemlerin patla masýna ne den olur. Tek tek ayrý alanlarda gerçekleþen eylemler, ayaklanma düze yine ulaþýr. Kwangju kentinde ayaklanma patlak ve rir. Ordu birlikleri hemen bölgeyi kuþatma altýna alýr ve 600 insanýn katledilmesi, on binlerce insanýn yaralanmasýyla ayaklanma bastýrýlýr. Ve Ma yýs 1980’de fa þizm, bir kez daha, tüm terör yöntemleriyle, devrimin hare ketinin önüne geçebilmek için katliam lara giriþir. Sendika lar kapatýlýr, grevler yasaklanýr. Ama uzun sürmez faþiz min sýnýf üzerindeki etkisi, kýsa süre sonra G.Kore iþçi sýnýfý ve emekçi halklarý askeri-faþist diktatörlüðünün zor yöntemle riyle ellerinden aldýðý haklarýn kazanýmý için, yeniden mü cade leye atýlýr. Bu dönem de iþçi sýnýfý, öðrenci gençlik, aydýnlar ve toplumun birçok kesimiyle birleþik mücadelenin yaratýlmasý yönünde önem li adýmlar atýlýr, güç biriktirilir. 1980’lerin sonlarýna doðru bir öðrencinin iþkenceyle, polis karakolunda öldürülmesinden sonra hareket, yeni bir ivme kazanýr. Oluþan bu toplumsal hareket, sýnýfý daha da öne çýkmaya zorlar. Grev dalgasý her yaný kaplar ve sýnýf “büyük savaþ” adýný verdiði mücadeleyi baþla týr. Ve o günden bu güne hayranlýkla izlediðimiz mücadele ör neklerini sunarlar dünya iþçi sýnýfý ve emekçi halk larýna. E konomik yýkým, toplu iþten atmalar, ücretlerin düþürül me si, özel leþtirme gibi saldýrýlarla karþý karþýya olan Güney Kore iþ çi sýnýfý dönem dönem yenilgiler yaþasa da, bu ye nil gi le rinden dersler çýkararak, yeniden a ya ða kalkma yý ba þar mýþtýr. Son genel grev de bu ayaða kalkýþýn göster gesidir. Öte yandan, bir diðer önemli niteliði G.Kore iþçi, emekçi ve gençliðinin, Komünist Kuzey Kore’ye yöne lik ABD em peryalizminden ve iþbirlikçi G.Kore yönetiminden gelen saldýrýlarýn, her zaman karþýsýnda yer almasý, so kaklara dökülmesi, izin vermeyeceðini ilan etmesidir. ABD emperyalizminin Irak, Ýran ve K.Kore’yi “þer ekse ni” ola rak ilanýna ve savaþ tehdidine karþý, yine G.Kore halký en

15 baþta tavrýný ortaya koydu. Bush’un savaþ çýðýrtkanlýðýna destek için yaptýðý Asya turunda, G.Kore halký sokaklara dökülüp “Bush’a Hayýr, Savaþa Hayýr” diye haykýrdý ve K.Kore’yi savundu. Kuzey ve Güney’in iliþkisi sorunu ayrý bir konu, yalnýzca bir parantez açýp bu yanýný da belirtmek istedik. Güney Kore’de ki sýnýf mücadelesinin militan, kararlý, radikal niteliðinin yanýnda, öðrenci gençlikle eylem alanla rýnda yan yana, birlikte eylem örgütlemesi açýsýndan da in celemeye deðerdir. Ýþçi sýnýfý üniversite öðrencile rinin ey lemlerinde yan yana olurken, son ge nel grev eyleminde ol duðu gibi binlerce iþçi, üniversite bahçelerinde öðrencilerle yan ya na eylem dedir. Konuk Üniversitesinde 5 bin demiryolu iþçisi, Pusan Üniversitesinde 2 bin, Se ul Ulusal Üniversitesinde 9 bin iþçi, genel grev eyleminde öðrencilerle yan yanaydý. Öðrenci gençlik mücadelesini yalnýzca öðrencilerin a kademik-demokratik haklarýyla sýnýrlý görmenin sonucu, bu hare keti iddia edilenin tersine, güçlendirmekten daha çok geriletmiþtir. Ülkemizde öðrenci gençlik hareketi ne zaman ki kendi dar sýnýrla rýný aþýp, toplumun ekonomik-politik so runlarýyla ilgilenmeye baþla mýþsa, o zaman geliþip güçlen miþ, kitlesel bir nitelik kazanmýþtýr. Bunun tersi olduðu ko þullarda ise etkisizleþip, genç liðin dinamik, militan yapýsý uyuþukluða, zamanla apolitikliðe doðru gitmiþtir. Ýþçisi, emekçisi, öðrencisiyle her zaman yan yana mü cadele etmiþ G.Kore halkýnýn yarattýðý örnek, doð runun ne olduðunu açýk bir þekilde gösteriyor. Ellerinde molotoflarý, yüzlerinde maskelerle grev alanlarýný dolduran bir pro letarya ve onun yanýnda gençlik, ayný militanlýk, ayný kararlýlýkla yer alýyor. Polis saldýrýsýna karþý çelikten bir zýrh gibi du ran, pa nik olup daðýlmayan, sonra da kendisi saldýrýya geçip polisi daðýtan G.Kore’li emekçilerin gö rüntüle ri ne çokça ta nýk olduk. Bu anlam da da bilincimizde ve yüreðimizde silinmez bir yere sahip oldular. Uzun süreli mücadele deneyiminin -sokak ça týþmalarý, fabrika iþgalleri, iþsiz lerle dayanýþma komite leri gibi- onlara sunduðu eylem biçimlerin deki zenginlik ve estetize olmuþ eylem biçimleriyle sempa tik devrim ciler olarak Paris proletaryasýnýn komünle açtýðý yaldýzlý ta rihe adlarýný yazdýrdýlar.


iktidar için

16

Mücadele Birliði

ABD’nin “gölge” baþkaný Cheney’in Ortadoðu ziyaretleri sonrasýnda, dünyanýn ciddi ve keskin bir kamplaþmaya doðru gittiðinin daha belirgin iþaretleri ortaya çýktý. Bu kamplaþmalar hangi çýkarlara dayanýyor? Sýr deðil. Emperyalizmin ekonomik ve politik bunalýmýndan doðan hegemonya krizinin düðüm noktasý Ortadoðu’dur. Bu bölge yalnýzca Hazar Havzasýný da içine alan bir enerji kaynaðý merkezi olmakla önem kazanmýyor ama, tek baþýna Ýsrail siyonist devletinin varlýðý-yokluðu sorunu bile hegemonya dengelerini alt-üst edecek öneme sahip. Bu nedenle hegemonyasýnýn çöküþ dönemini yaþayan ABD, bir yandan Ýsrail’i ayakta tutmaya, öte yandan da Irak üzerindeki tam ilhaký saðlamaya çalýþýyor. Cheney’in ziyaretleri, ABD’nin iþinin hiç de basit olmadýðýný, adeta býçak sýrtý haline gelen çeliþkilerle oynamadan tek bir adým bile atamayacaðýný belirginleþtirdi. Bugünden belli olan cepheleþmede, Araplar ve Ýran ve kuþkusuz bu cepheyi destekleyeceði gün gibi aþikar AB bir yanda, ABD-Ýsrail-Türkiye öbür yanda olacak. Bugün atýlan her adým bu cepheleþmeyi derinleþtiriyor. Ortadoðu’daki bu cepheleþme, yalnýzca diplomasi salonlarýnda sýnýrlý kalmayacak kuþkusuz. Çok yakýnda Irak topraklarý üzerinde bu cephelerin birbirlerine silah çektiklerine tanýk olacaðýz. Bu durumun Türkiye için, ekonomik-politik krizin her gün daha da içinden çýkýlmaz olduðu bir ülke için ne demek olduðunu biraz sonra tartýþacaðýz. Ama önce, bu cepheleþmenin somut adýmlarýný ve hangi çeliþkileri harekete geçirdiðine bakalým. Ortadoðu düðümünde ABD’nin hegemonyasýný asýl sarsan, Filistin devrimidir, buna bir çok kez deðindik. Yeniden tekrar etmemek için kýsa bir hatýrlatmayla yetinelim. Filistin’de devrim, artýk ulusal kurtuluþ sýnýrlarýný çoktan aþtý. Halk, zafere yalnýzca toplumsal bir devrimle ulaþacaðýný biliyor ve iki cephede birden, bir yanda Ýsrail tanklarýna, öbür yandan da Arafat’ýn burjuva politik aygýtýna karþý sa vaþým veriyor. Böylesi bir toplumsal devrim, Ýsrail’in siyonist devletinin varlýðýyla asla bir arada olamaz. Arada sýnýrlar olsa bile. Bu ne-

denle Filistin devrimi, Ýsrail’in siyonist devlet varlýðýna karþý her geçen gün daha da uzlaþmaz bir savaþýma giriþiyor. Son geliþmelerin, bu uzlaþmaz savaþýmýn Ýsrail’i bir çöküþün eþiðin e ge tirdiði söylenmelidir. Moral üstünlük tümüyle Filistin’lilerin lehi-

ne geliþmekle kalmýyor, Ýsrail’in askeri üstünlüðünü de tehdit eden bir kavga büyüyor. Geçen haftalarda Ramallah’ý iþgal eden tanklardan ikisinin havaya uçurulmasý sadece Ýsrail’i deðil, bütün emperyalist dünyayý

dehþete düþürdü. Bir kent savaþýnda çok üstün teknik niteliklere sahip M-60 tanklarý -Türkiye, tank modernizasyonunu boþu boþuna Ýsrail firmasýna vermiyor, o da böyle savaþlara hazýrlanýyor-, Filistinli gerillalarýn el yapý mý mayýnlarýyla havaya uçtu. Ýsrail siyonizmini Güney Lübnan’dan apar topar, anlaþmasýz, görüþmesiz çekilmeye zorlayan ayný askeri-moral çöküntü, þimdilerde Filistin topraklarýndan fýþkýrýyor.


iktidar için

Mücadele Birliði Filistin’de toplumsal devrimin ivme kazanmasý, emperyalizm ve siyonizmin yaný sýra Arap gericiliðini de kaygýya düþürdü. Filistin, hem kutsal topraklarý emperyalist-siyonist saldýrýya karþý koruyan olarak, hem de kendi iþbirlikçilerine yönelen bir devrim gücü olarak, anti-emperyalist Arap emekçilerinin ve Arap proleterlerin moral desteði ve sempati odaðý oldu. Bu geliþmeyi gören Arap gerici egemenleri alelacele, Filistin’de Araplarýn Ýsrail devletinin varlýðýný kabul edecekleri bir

17 barýþ planý sundular. Böylece gerçek bir moral-askeri çöküþ aþamasýna gelen Ýsrail’e varlýðýný garanti edecekleri bir destek sunmuþ oldular. Bütün çeliþki Filistin’de toplumsal devrimi bastýrmak üzerine odaklansaydý, ABD-Ýsrail ve Arap gericiliði bir cephede buluþmuþ olurlardý. Ancak, ABD bu noktada duramaz. Egemenliðini pekiþtirmek için Irak’ý tam ilhak etmek zorundadýr. Bu, yalnýzca Baðdat’ta Saddam’ýn bombalanmasý anlamýna gelmiyor, bu ayný zamanda “Baas geleneðinin” de kurutulmasý amacýný taþýyor. Baas geleneði, tam ilhak sürecine girmiþ emperyalizme karþý kendi egemen konumlarýný korumak isteyen Arap gericiliðinin son kalesi. Arap gericiliði, bu gelenekle tüm baðlarýný kopardýklarý anda, tam ilhakýn önü açýlacaktýr. Bunun anlamý basit: Önce Saddam’ýn Baas Partisi iktidardan uzaklaþtýrýlacak, sonra hemen sýra Suriye’ye gelecek. Ve elbette bu savaþtan Ýran ve Mýsýr’da kendilerine düþen payý alacaklar. Arap gericiliði, ABD’nin bu ilhak politikasýnda Ýsrail ve Türkiye’nin vurucu gücüne baþvuracaðýný iyi biliyor. Ve bir þey daha. Emperyalizmin Arap ülkeleri üzerindeki tam ilhaký, zaten iyice sallantýda olan Arap gerici iþbirlikçi egemenliðin toplumsal olaylarla ve devrimlerle alt-üst olmasýnýn önünü açacaktýr. Arap gericiliði, ABD’nin tam ilhak macerasýnda kendini bekleyen tehlikeyi sezdiði için, bu maceranýn bir tarafý olan ABD-Ýsrail-Türkiye birlikteliðini “asýl þer cephesi” ilan etmekte duraksamadý. Mýsýr’ýn resmi görüþlerini dile getiren ElAhram gazetesi, böyle bir “þer cephesi”nin Araplarý Ýran’la karþýt cephe oluþturmaya zorladýðýný yazdý. Benzer öfkeli açýklamalar bir süredir Arap Birliði Örgütü tarafýndan sýk sýk tekrarlanýyordu. Elbette, sýký sýký birleþmiþ bir Arap cephesinden bahsedilemez. Her ülkenin ABD-Ýsrail-Türkiye cepheleþmesinden kaygýlarý farklý. Suriye, Irak ve Ýran, kendilerine yönelen ciddi bir askeri tehdit görüyorlar. Mýsýr, Suudi Arabistan gibi ülkeler ise böyle bir cephenin kendilerini iç karýþýklýklara ve nihayetinde toplumsal ayaklanmalara sürükleyeceðini biliyorlar. Her ülkenin bu cepheden gördüðü tehdit, çýkar, ekonomik-politik iliþkilerin karmaþýklýðý nedeniyle, bu yýl Lübnan’da toplanan Arap Birliði zirvesinin, ABD’nin ördüðü Türkiye-Ýsrail mihverine karþý net bir tutum alamayacaðý ve buluþmanýn tam bir “kakafoni”ye dönüþeceði baþtan belliydi. Yine de, Arap baþkentlerinde gittikçe daha yüksek sesle dile getirilen bu cepheleþmenin bir ölçüde yumuþamasý için, Lübnan’daki Arap Zirvesi’nin hemen öncesinde, “beklenmedik” bir geliþme yaþandý. Batý Þeria’da görev yapan ve adýna “Uluslararasý Gözlem Gücü” denen birliðe, 5 yýldan bu yana ilk kez silahlý saldýrý düzenlendi ve tesadüfe bakýn, bu saldýrýda Türk Silahlý Kuvvetleri’nin bir binbaþýsý öldürüldü. Böylece Türkiye birden bire, Filistin’deki geliþmelerin “maðduru” durumuna geldi. Arap Birliði Zirvesi de, Ýsrail ile her geçen gün askeri iþbirliðini güçlendiren Türkiye’yi kýnayan tek bir açýklama yapmadan daðýldý. Oysa ki, bu askeri iþbirliði, çok ciddi bölgesel tehditler içeriyordu. Ýsrail, GAP bölgesinden çok geniþ toprak-


iktidar için

Mücadele Birliði lar satýn almýþ ve buralardan Ýran, Suriye ve Irak’ý dinliyordu. Doðu Akdeniz’de Ýsrail ve Türkiye ortak devriyeler çýkartýyor ve Ortadoðu’yu Amerikan 5. Filosunun payandasý olarak denizden kuþatýyordu. Bununla da kalmýyor, Ýsrail jetlerine hava sahasýný sonuna kadar açýp, Ýran ve Rusya’ya dek, büyük bir alanda ciddi bir hava tehdidine yol veriyordu. Söz konusu Irak olunca, Ortadoðu satrancýna önemli ve güçlü bir oyuncu daha katýlýyor: Rusya. Giderek artan petrol ve doðalgaz üretimiyle, bu alandaki ABD tekelini cidden sarsan tek güç Rusya’dýr. Petroldeki devlet kuruluþu olan Lukoil, Irak’ta 23 yýllýk üretim anlaþmalarýyla, Rusya’nýn bu alandaki gücüne güç katacak gibi görünüyordu. Ýþte size, ABD’nin Irak’ý tam ilhak etmesi için çok geçerli bir neden daha. ABD, Irak macerasýnda Rusya’yý köþeye sýkýþtýrmak için, þimdi Gürcistan’ýn Pankisi Vadisi’ne yýðýnak yapýyor. Kimsenin kuþkusu olmasýn. Pankisi Vadisi bundan sonra, Rusya’nýn içlerine kadar yönelecek terör saldýrýlarýnýn komuta edildiði merkez olacak. Böylece ABDÝsrail-Türkiye cephesinin karþýsýna Rusya da çýkmýþ oluyor. Irak’a karþý giriþilecek bir savaþ, Kafkaslar’ý da ateþleyecektir. ABD, yavaþ yavaþ belirginleþen bu iki cepheyi birbirine düþürecek asýl adýmý, yani Irak iþgali adýmýný henüz atmadý.

18 Fakat bütün hazýrlýklar bu yöndedir. Suudi Arabistan’daki ABD birlikleri daha güvenli bulunan Umman’a kaydýrýlýyor. Talabani ve Barzani’ye baðlý Kürt gruplar bizzat ABD Genel Kurmayý görevlilerince eðitiliyor ve silahlandýrýlýyor. Bu hareket, Türkiye’yi doðrudan bir savaþýn içine çekecektir. Türkiye, bu desteðin karþýlýðýnda ABD’den , ekonomik krizden çýkýþýna yardýmcý olacak krediler, Musul ve Kerkük petrollerinden pay ve AB üyeliði için ABD’nin Türkiye lehine baskýsýný arttýrmasýný istiyor. Ekonomik ve siyasi açýdan emperyalizme teslimiyet derecesinde baðýmlý bir ülkenin bu pazarlýklarda þansýnýn ne kadar olacaðý bir yana, Türkiye istediklerini elde edemese de, Irak’a yapýlacak savaþta yerini almadan edemez. Onu bu savaþa sürükleyen, emperyalizme baðýmlýlýk kadar, karþý karþýya olduðu egemenliðini tehdit eden ezilen ulus sorunudur. ABD, TC’nin arz-u hilafýna raðmen, Irak’ta bir askeri baþarý için, Güney’deki Kürt gruplarýný aðýr silahlarla donatýyor. Bu aðýr silahlar, federasyon biçiminde de olsa, Güney’de bir Kürt devletinin gücünü arttýrýyor. Bu bir yana, Ýsrail-ABD iþbirliði içinde Irak’a saldýrý planlarýnda taraf olan Türkiye’ye karþý, özellikle Ýran ve Suriye, mutlaka öfkeli tavýrlarýný göstereceklerdir. Bu öfkenin en belirgin sonucu, Suriye ve Ýran, “terörle mücadele”de Türkiye’ye destek konusunda eskisi gibi gönüllü davranmayacaklardýr. Daha þimdiden “Kürt kartýný oynamak”tan söz ediyorlar. Suriye ve Ýran gericilerinin niyetleri bir yana, Türkiye ile ortaya çýkan çeliþkilerinin devrimci geliþmeleri hýzlandýracaðýný, devrimci örgütlerin hareket alanýný geniþleteceðini þimdiden söyleyebiliriz. Bu geliþmeleri hesap eden Türkiye, en azýndan Güney’de askeri denetimi saðlamak için, bu savaþýn bir parçasý olacak. Irak’a karþý giriþilecek savaþýn Türkiye açýsýndan sonuçlarýnýn ise, hiç de onun hesap ettiði yönde geliþmeyeceðini þimdiden söyleyebiliriz. Hali hazýrda ekonomik-siyasi krizin ve onun beslediði güçlü bir devrim tehdidinin pençesindeki Türk sermayesi için bu savaþýn faturasý aðýr olacaktýr. Çok þey beklediði turizm gelirlerini ve Ortadoðu’ya ticaret yapan sermayeyi kaybetmekle kalmayacak, böyle bir savaþýn parçasý olabilmek için, içeride de iç savaþý yükseltmek durumunda kalacaktýr. ABD’nin Ortadoðu satrancýndaki her hamlesi, bölgedeki gerici ve iþbirlikçi sermayelerin çöküþünü hýzlandýrýyor. Bu çöküþ, ayný zamanda emperyalizmin çöküþüdür.


iktidar için

19

Mücadele Birliði

Tam bir yýl oldu... Tam bir yýldýr gözlerimizi kamaþtýran “Güneþ”imizin ýþýðý daha parlak, daha aydýnlatýcý... Bir elinde “Deniz Feneri” diðerinde “Leninizmin yaldýzlý tarihi” atlayýp Rozinante’sine, “Yolu yok... Dövüþülecek” haykýrýþlarýyla çýrýlçýplak çýkarken yola, biliyordu en azgýn rüzgarlara göðüs germesi gerektiðini. Biliyordu ve her adýmda biraz daha fazla bileniyordu yüreðindeki ve bilincindeki silahlarý... Hayýr!... Savaþý, açlýðýn hücre hücre erittiði bedenindeki mumlarýn titrek ateþi deðildi. O’nun savaþý, açlarýn gözbebeklerinde çalan kývýlcýmlarý tutuþturacak ateþi yakmaktý. Prometheus’un daðlarýn doruklarýnda yanan ateþi çalmasý kadar zorlu, bir o kadar da onurlu görevi tamamlamak, insanlýðýn bilincine kazýnarak tarihler boyu taþýdýðý cesaret ve kahramanlýk örneklerini yaratmak için birbiri ardýna yola çýkanlarýn arasýndan önlere fýrlayan “miniminnacýk dev”imiz, ortaya koyduðu baþ eðmez tutumla devrimimizin baðrýndan yükselen ateþ topu oldu. O ateþ topu ki; gökyüzüne doðru yol alýrken saçtýðý kývýlcýmlar, ülkelerimizde ve tüm yeryüzünde tutuþmaya hazýr bozkýrlarýn üzerine yaðýyordu. O, marksizm-leninizmin yol göstericiliðinde, Che’nin devrim silahlarýný, Denizler’in sloganlarýný yükleyip bilincine ve yüreðine; proletaryanýn devrim yürüyüþüne köprü yaptýðý bedeniyle ölümsüz ruhlarýn katýnda onurlu yerini alýrken, geleceðe yürüyenlerin kurduðu en güzel düþü, düþmanýn korkularýný büyüten karabasaný olmaya devam ediyor. Devam ediyor savaþ, devam ediyor

devrim yürüyüþümüz... “Kapitalizme Karþý Savaþ” sloganlarýnýn dalga dalga yayýlarak büyüdüðü devrim yürüyüþüne, bütün kýtalarda ayaða kalkan ezilen-sömürülen halklarýn ayak sesleri karýþýyor. Bu vahþi sömürü düzeninin her gün biraz daha aðýrlaþtýrdýðý kölelik zincirlerinin boyunduruðunda hayvanca bir yaþama mahkum edilmeye çalýþýlan insanlýk, tarihin durdurulamaz akýþýnda ileriye doðru a ta caðý dev a dým larla sonsuza kadar insan kalma çaðýnýn eþiðinde durduðunu kavrýyor ve bilince çýkarýyor. Hiçbir zorbalýðýn, hiçbir zulmün bu aþamaya gelmiþ insanlýðý durdurmaya, tarihin zorunlu dönemecini aþmasýný engellemeye gücü yetmeyecek. “Kulelerde, nöbette” bekleyen “ölüm”ün en modern, kýyým makinelerinin aðzýndan kan ve dehþet saçtýðý yeryüzünün tüm topraklarýnda; yok etme makinesi kapitalizme karþý yükseltilen “Kapitalizme Ölüm” bayraklarýnýn kýzýl rengi tüm evrene yayýlacak. Tam bir yýl oldu!... Omuzbaþýmýzdan düþen bir kolumuzun acýsýna ve dinmeyen sýzýsýna karýþan öfkemiz, senin inancýna, bilincine ve ýþýklý gülüþünün sýcaklýðýna sarýnarak yol aldý. Devrimimizi zafere taþýyacak proletaryaya; ideolojik-politik ve pratik olarak öncülük etmede tarihi görevi ve sorumluluðu üstlenmiþ olan Leninist Parti’ye ve yoldaþlarýna olan güvenin, inancýnla tereddütsüz yürüdüðün yol, “Devrim Biziz, Biz Devrimiz” haykýrýþlarýnýn büyütüldüðü apaydýnlýk bir yol olarak uzanýyor

önümüzde... Sen ve öncü savaþçýlarýmýz, o destan yazan kahramanlýðýnýzla devrimimizin zaferini muþtulayan perçinleri attýnýz. Þimdi çok daha güçlü ve yenilmez yol alýþýmýzda “zafer türküsünü” birlikte söyleme düþümüzden asla vazgeçmeyeceðiz... “Sizsiz bir yaþamý asla kabul etmeyeceðiz”... Devam ediyor savaþ... Devam ediyor devrim yürüyüþümüz... Sizinle... Daima!...

Leninist Kadýn Tutsaklar


iktidar için

20

Mücadele Birliði

Zindanlarý Yýkacak, ZAFERÝ Faþist devletin 19-22 Aralýk 2000 tarihleri arasýnda ger- proletaryanýn iktidarýný kuracak teorik ve pratik politikalarýn çekleþtirdiði katliam öncesi ve 19 Aralýk 2000 tarihinde baþla- uygulanma zamanýdýr. nan Ölüm Orucu eylemleri yüzlerce gündür devam ediyor. Devrimci mücadele tarihinde; dünyada yüzyýllardýr, ülkeZindanlardaki Ölüm Orucu lerimizde on yýllardýr yaratýlan eylemlerinin bitirilmesini isdevrimci birikimler ve deneteyen faþist devletin uygulayimler, bizlere iktidarý nasýl a1976, Ýs tanbul dýðý her türlü iþkence, tehdit, labileceðimizin yolunu göstedoðumlu olan Merzorla müdahale ve tahliye riyor. Ülkelerimiz devrim tariyem Al tun, aslen politikalarý, devrimci tutsakhine adlarýný altýn harflerle Kayse ri li’dir. Dev lar tarafýndan “Ölürüz Ama yazdýran Denizler’in, Hüserimci mücadele ile Asla Teslim Olmayýz” þiaryinler’in, Mahirler’in, 13 Mart okuduðu ve ikinci larýyla cevaplanmýþtýr. Faþist Savaþçýlarý’nýn, “Devrim ci sý ný fýn da bý rak tý ðý devletin devrimci tutsaklara Tutsaklar Teslim Alýnamaz” Ümrani ye Lise yönelik gerçekleþtirdiði saldiyerek ölümsüzleþen zindan si’nde ta nýþmýþ týr. dýrýnýn tüm iþçi ve emekçi savaþçýlarýnýn, Ölüm Orucu halklarýmýza yönelik oldusavaþçýlarýnýn gösterdikleri 1991 yýlý sonlarýnda ðu, yaþanan 1,5 yýllýk süreç yüksek bilinç ve iradelerini, Ýngilte re’ye git miþ, içerisinde daha net görüluzlaþmazlýk ve kararlýlýk dolu 7 yýl orada kalmýþmüþtür. Ýþbirlikçi tekelci yaþamlarýndan öðrendikleritýr. Ýngiltere’de yüburjuvazinin temsilcilerinin mizi kuþanma, kapitalizmi hak rüttüðü mücade le ÖLÜMSÜZDÜR! “içeri de asayiþi saðlama” ettiði tarihin çöplüðüne atma sinden dolayý 6 ay þeklindeki görüþlerini bildirzamaný gelmiþtir. “Devrimci tec rit hüc relerinde melerinin ardýndan gerçekTutsaklar Özgürleþtirilmeden kal mýþ týr. Tür ki ye’ye dön dük ten son ra 22 A ra lýk 1998’de leþtirilen katliam sonrasý, Ýþçi Sýnýfý Özgürleþemez” þiayoldaþý Rýza Poyraz (19-22 Aralýk 2000 katliamýndan yara“dýþarýda” da onbinlerce inrý, bizlere ne yapmamýz gereksanýn açlýk, yoksulluk, sefalý çýkmýþ ve sonrasýnda tedavisi yapýlmayarak katledilmiþtiðini gösteriyor. lete itilmesi ve yaþamdan Ölüm Orucu eylemleri tir) ile birlikte gözaltýna alýnmýþ, 6 gün süren yoðun iþkenkovulmasý tesadüf deðildir. yüz ler ce gündür, onlarca devceler sonrasý tutuklanmýþtýr. Ýþbirlikçi tekelci burjuvazirim savaþçýsýnýn iþçi ve emekMeryem Altun’un cenazesi 2 Nisan 2002 tarihinde Adnin içerisinde bulunduðu eçi halklarýn devrim ve iktidar li Týp Kurumu’ndan alýnarak, “Kahramanlar Ölmez, Halk konomik krizin derinleþmesi kavgasýnda kendilerini feda eYenilmez”, “Analarýn Öfkesi Katilleri Boðacak” sloganlarý ile birlikte, politik krizinin derek ölümsüzleþmeleri ve saile Kayseri’ye gönderilmiþtir. Ailesi, yoldaþlarý ve dostlarýde hat safhaya ulaþmasý, iþçi kat kalmalarý pahasýna devam nýn ka týl dý ðý ce na ze tö re ni son ra sý par ti bay ra ðý na sa rý lý o ve emekçi kitlelerin karþýsýediyor. larak, sloganlar eþliðinde güneþe uðurlanmýþtýr. na yeni saldýrý politikalarý oÝþte bir kýzýl karanfil daha larak çýkmýþtýr. Bunlarýn sogüneþe uðurlandý. DHKP-C nucu olarak onbinlerce iþçi davasý tutsaðý ve 5. Ekip Ölüm iþlerinden atýlmýþ, onbinlercesinin ise iþten atýlma kararlarý ke- Orucu savaþçýsý Meryem Altun, 31 Mart 2002 tarihinde, eylesinleþmiþ, uygulanma sýrasýný beklemektedir. minin 301. gününde, Bayrampaþa Cezaevi Hastanesi’nde öÞimdi iþbirlikçi tekelci sermayenin elinden iktidarý alarak, lümsüzleþmiþtir.

Meryem ALTUN


iktidar için

21

Mücadele Birliði Saðlýk durumlarýný öðrenebildiðimiz bazý devrimci tutsaklarla ilgili bilgiler þunlardýr; Tekirdað Zindanýndan Tekirdað Devlet Hastanesi’ne kaldýrýlan TKEP/Leninist davasý tutsaðý, Ölüm Orucu savaþçýsý Þerif Kartoðlu’nun 12.04.2002 tarihi itibariyle eyleminin 224. gününde olduðu, saðlýk durumunun giderek kötüleþtiði, gözlerinde kayma olduðu, yürümekte zorluk çektiði, sýk sýk ishal olduðu, yanýnda refakatçi olarak kalan e-

þinin refakatçilik hakkýnýn savcýlýk tarafýndan kaldýrýldýðý, Tekirdað Zindanýndan önce Tekirdað Devlet Hastanesi’ne, sonrasýnda da Bayrampaþa Cezaevi Hastanesi’ne kaldýrýlan TKEP/Leninist davasý tutsaðý, Ölüm Orucu savaþçýsý Nurettin Temel’in 12.04.2002 tarihi itibariyle eyleminin 354. gününde olduðu, görüþe yüyüreyerek geldiði, öðrenilmiþtir.

“Yaþamým boyunca yaþamýn anlamýný bulmak için bul etmeyeceðim... Sizden asla vazgeçmeyeceðim...”* çalýþtým. Ýnsanýn, yaþamasýnýn bir anlamý olmalý. Ya“Ölüme bu kadar yakýnken, içinde kabaran yaþama þamý anlamlý kýlmak üzerine hep düþündüm. Neden ya- sevincinde en büyük pay sizlerindir, yoldaþlarýmýndýr. þýyorduk? Nasýl yaþamalý? Günü yaþamak, günü birlik, Sizlerle geçirdiðim her gün, bende, kiþiliðimde, duygugeçici mutluluklar, geçici sevgilarýmda, düþüncelerimde derin ler... Nasýl Yaþamalý’nýn cevabý etkiler býraktý. Asla silinmeyecek deðildi. Sonra sizlerle tanýþtým etkiler. Bu süreç insanýn hem miKartal Zindaný’ndaki TKEP/Leninist davasý ve yaþamýn anlamýný bulmak ilitanlýðýný hem de insanlýðýný, bayan tutsaklarýnýn çin elde ettiðim her ilerleme, bütün kiþiliðini sýnayan bir süreç. dergimize gönderdiði kart... her adým beni mutluluða daha Militanlýktan sýnýfta kalsam bida yaklaþtýrdý. Ben gerçek mutle, insanlýktan en üstün dereceyle luluðu yoldaþlarýmý ve kolektifi geçeceðime tüm yüreðimle inanýtanýdýðýmda tattým. Ama hiçbir yorum. Bencillikten, çýkarcýlýkzaman nasýl yaþamak gerektiði tan, ihanetten nefret ettiðim kasorusunu sormaktan vazgeçmedar hiçbir þeyden nefret etmiyodim. Kendi içimdeki her zaafý, rum. Bu yüzden bu süreçten yüzüher yüzleþmeyi, her sorunu yolmün akýyla çýkacaðým. Kendime daþlarýma açtým. Yalnýzca sizve yaþamýmý böylesine güzelleþtilerle bunlarý konuþtum, baþka ren ve tüm yaþamý da böyle gühiç kimseye açmadým. Düþmazelleþtirecek olan sizlere layýk onýn önünde asla eðilmediðimi lacaðým. Sizlerle birlikte yaþabiliyorsunuz. Onlarýn karþýsýnmak, zafer günlerinde sizlerle da zaaflarýmý, sorunlarýmý göstermedim. Ne yaþamýþ- birlikte olmak, en büyük arzum ve özlemim olsa da, ösam, yoldaþlarýmla konuþmaktan çekinmedim, geri dur- lümü huzur içinde karþýlayacaðým...” ** madým. Bu bütünün bir parçasý olmaktan aldýðým mut- ----------------------------------------------------------------------------22 Nisan 2002 tarihinde ölümsüzleþen TKEP/Leninist davasý tutsaðý, luluk ve güçle aþtým zaaflarýmý, sorunlarýmý... Biz dos- Ölüm Orucu savaþçýsý Sibel Sürücü’nün; * Ölüm Orucu’na baþlarken yoldaþlarýna yaptýðý konuþma. tu da düþmaný da biliyoruz. Sizsiz bir yaþamý asla ka** 13 Mart Savaþçýlarý’nýn anmasýnda yoldaþlarý için hazýrladýðý kart.(Devrimci Mücadele Birliði Dergisi, Sayý:9)


iktidar için

22

Mücadele Birliði

Ýsrail’in iþgaline ve katliam saldýrýlarýna uðrayan Filistin halkýna, tüm dünya halklarý eylemlerle destek veriyor. Basýna yansýyanlardan derlediðimiz eylemler þöyle; Saldýrýlarýn baþladýðý Mart ayýnýn son günlerinde; Yunanistan’da Atina, Kalamata, Patra þehirlerinde Ýsrail’in Filistin halkýna yönelik katliamý eylemlerle protesto edildi. Ürdün’ün baþkenti Amman’da Ýsrail’in saldýrýlarýný protesto eden Filistinli mülteciler Ürdün polisiyle çatýþtý. Lübnan’ýn baþkenti Beyrut’ta BM temsilciliðinin önünde yaklaþýk 3 bin kiþi protesto eylemi yaptý. Almanya’nýn baþkenti Berlin’de yaklaþýk 2 bin kiþi, Ýsrail’in Ortadoðu politikasýný protesto etti. Ýngiltere’nin baþkenti Londra’da yapýlan eylemde binlerce kiþi, Ýsrail’in Filistin halký üzerindeki katliam politikasýný ve ABD’nin Irak’a saldýrý hazýrlýklarýný protesto etti. Tunus’un baþkenti Tunus’ta iktidar partisinin çaðrýsýyla binlerce kiþi Arafat ve Filistin halkýna destek için eylem yaptý. Bangladeþ’in baþkenti Dakka’da onbin kiþi Filistin’e destek eylemi yaptý. Mýsýr’da yapýlan ABD ve Ýsrail karþýtý eylemlerde ABD’nin sembolü olan fast food restoranlar hasar gördü. Avusturya’da yaklaþýk bin kiþi Ýsrail

terörünü protesto için Ýsrail’in Sydney Konsolosluðu’na yürüdü. Avusturya’nýn baþkenti Viyana’da toplanan eylemciler, Ýsrail saldýrýlarýný protesto etti. 2 bin eylemci baþbakanlýk binasý ve ABD Büyükelçiliði’ne yürüdü. Yunanistan’ýn baþkenti Atina’da Filistinliler Ýsrail Büyükelçiliði önünde eylem yaptý. Lübnan’da Beyrut, Trablusþam þehirleri ve Bekaa Vadisi’nde binlerce Filistinli eylem yaptý. Umman’da Sultan Kabus Üniversitesi’nde öðrenciler ABD ve Ýsrail’i pro-

Belçika’nýn Anvers þehrinde 3 Nisan akþamý yapýlan Filistin’e destek eyleminde eylemciler polisle çatýþtý, þehirdeki iþyerleri hasar gördü, eylemciler tutuklandý. 4 Nisan’da; Irak’ýn baþkenti Baðdat’ta Filistin halký ve Ýntifadaya destek için geniþ katýlýmlý eylem yapýldý. 6 Nisan’da; Ýsrail’in baþkenti Tel Aviv’de barýþ için 20 binden fazla Ýsrailli eylem yaptý. Eylemciler, Ýsrail halkýnýn Þaron’un saldýrý politikalarýný desteklemediðini göstermek istediklerini ifade ettiler. Almanya Dortmund’da Filistinli örgütlerin çaðrýsýyla Merkez Tren Ýstasyonu’nda yaklaþýk 10 bin kiþi toplandý ve þehir merkezine yürüyüþe geçti. Eyleme iþçi sendikalarý da testo etti. kitlesel olarak katýldý. 3 Nisan’da; Almanya Münih’te Filistinli ÖðrenBaðdat sokaklarýnda on binlerce ey- ciler Birliði’nin düzenlediði “Savaþ ve Ýþlemci Ýsrail ve ABD’yi protesto etti. gal Politikasýna Hayýr” eylemine çeþitli Mýsýr’da Kahire, Ayn Þems, Ezher, örgütlerden 2 bin kiþi katýldý. Ýskenderiye ve Zagazik Üniversiteleri Fransa’nýn Paris, Lyon, Marsilya, öðrencileri Ýsrail karþýtý eylemler yaptýlar. Strasbourg, Nantes, Roven, St.Etienne, Yunanistan’ýn baþkenti Atina’da Tours, Rennes, Nice, Montpellier, Mentz yaklaþýk 5 bin kiþi, Ýsrail Büyükelçiliði ö- ve Lille þehirlerinde yapýlan eylemlere on nünde eylem yaptý. binlerce emekçi katýldý. Endonezya’nýn baþkenti Cakarta’da Lübnan’ýn baþkenti Beyrut’ta yaklabinlerce kiþi BM bürosu ve ABD Büyü- þýk 20 bin kiþi Filistinlilere destek için kelçiliði önünde Ýsrail aleyhinde protesto eylem yaptý. Eylemde Ýsrail’le barýþ aneylemi yaptý. laþmasý yapan Ürdün Kralý ve Mýsýr


iktidar için

23

Mücadele Birliði Cumhurbaþkaný protesto edildi. Gazze Þeridinde binlerce Filistinli Ýsrail’in Batý Þeria’da devam eden operasyonunu ve buna sessiz kalan Araplarý protesto etmek için eylem yaptý. Macaristan’ýn baþkenti Budapeþte’de Ýsrail Büyükelçiliði’nin önünde eylem yapýldý. Danimarka’da yaklaþýk 3 bin Filistinli Ýsrail aleyhinde eylem yaptý. Avusturalya Sydney’de yaklaþýk 5 bin kiþi Ýsrail ve ABD Konsolosluðu’na doðru protesto amaçlý yürüyüþ yaptý. Eylemi, polis cop kullanarak daðýttý. KKTC’de Yakýn Doðu Üniversitesi’nde öðrenim gören Filistinli öðrenciler Lefkoþa’da bir miting düzenlediler, öðrenciler Filistin bayraðý taþýyarak Ýsrail’i protesto etti. ABD Dýþiþleri Bakaný Colin Powell’in Mýsýr ziyaretini protesto için eylem yapan binlerce öðrenciye polis saldýrdý. Bir öðrenci plastik kurþunla katledildi. Bahreyn’de ABD Büyükelçiliði’ne yürüyen yüzlerce kiþi polisle çatýþtý. 9 Nisan’da; ABD’de California Üniversitesi Berkeley Kampüsünde yaklaþýk bin öðrenci eylem yaptý, 79 öðrenci tutuklandý. Michigan, Ohio, Colombia, Minnesota Üniversiteleri’nde de öðrenciler eylemler düzenledi. Belçika’nýn baþkenti Brüksel’de Kýzýlhaç Genel Merkezi 20 Filistinli tarafýndan iþgal edildi. Eylemciler Kýzýlhaç’ýn süren katliamlar konusunda pasif kaldýðýný söyleyerek Filistin’e saðlýk hizmeti götürmesi çaðrýsý yaptýlar. Ýsrail’in Panama’daki Büyükelçiliði

önünde yüzlerce kiþi Filistin halkýna destek için eylem yaptý. Yunanistan’ýn Pire kasabasýnda Filistin halkýna destek mitingi düzenlendi. Ayrýca; Avrupalý akademisyenler Ýsrail hükümeti BM kararlarýna uyup, Filistin’le barýþ görüþmelerine baþlayana kadar ülkelerinin Ýsrail’le yapacaðý tüm kültürel düzeyde iliþki ve araþtýrmalarýn durdurulmasý çaðrýsýnda bulundu. Londra’da çeþitli ülkelerden bir araya gelen 23 yazar ve sanatçý, Filistin halkýna yönelik saldýrýlarý kýnadý ve bir bildirge yayýnladý. Ýsrail’i protesto etmek için Ýsrail’e gitmek isteyen Ýtalyanlar, Ýsrail’e alýnmadýlar ve Ýsrail polisinin saldýrýsýna uðradýlar. Japonya’nýn baþkenti Tokyo’da 54 yaþýnda bir kiþi, Filistin’i desteklemek için intihar etti.

üyesi iþçiler, Ýsrail’in katliamlarýný ve iþgalini basýn açýklamasý yaparak protesto etti. Bolu’da Ýsrail’in Filistin soykýrýmýný protesto eden üniversite öðrencileri eylem sonrasýnda jandarmalarca ifade vermeleri konusunda baskýyla karþýlaþtý. Adýyaman, Çorum, Bolu, Bartýn, Kütahya, Ýskenderun, Bursa, Mersin illerinde Emek Platformu bileþenleri kitlesel basýn açýklamalarý ve eylemler yaptýlar. Ýstanbul’da Türkiye Kamu-Sen üyeleri Ýsrail Konsolosluðu önünde basýn açýklamasý yaparak, Ýsrail vahþetini, siyonizm ve emperyalizmi protesto ederek siyah çelenk býraktýlar. Ýstanbul’da TAYAD, Galatasaray postanesinden Cumhurbaþkanýna mektup göndererek Türkiye’deki Ýsrail Konsolosluklarýnýn kaldýrýlmasýný istedi. 5 Nisan’da; Ýçmeler Tren Ýstasyonu’nda bir grup tersane iþçisi eylem yaparak siyonist iþgal ve katliamýn derhal durdurulmasýný ÜLKELERÝMÝZDEN istedi. EYLEMLER... Ýzmir’de PETKÝM, TÜPRAÞ, Petrol Ofisi çalýþaný Petrol-Ýþ sendikasý üyesi 28 Mart’ta; yaklaþýk 500 iþçi Ýsrail’in iþgalini protesÝzmir’de Ýsrail’in Filistin topraklarýn- to için basýn açýklamasý yaptý. da sürdürdüðü savaþ ve iþgal, bir basýn aDiyarbakýr Dicle Üniversitesi’nde çýklamasý ile protesto edildi. Ýsrail’in Filistin halkýna yönelik katliamý1 Nisan’da; ný protesto etmek isteyen öðrencilere poÝstanbul Üniversitesi öðrencileri Be- lis saldýrdý, çok sayýda öðrenci gözaltýna yazýt Kampüsü’nde yaklaþýk 70 kiþi ile alýndý ve haklarýnda dava açýldý. Ýsrail’i protesto eylemi yaptý. Ýstanbul, Yýldýz Teknik Üniversitele3 Nisan’da; ri ve ODTÜ’de yüzlerce öðrenci FilisMersin’de Emek Platformu basýn a- tin’le dayanýþma ve Ýsrail’in saldýrýlarýný çýklamasýyla Ýsrail’i protesto ederek Tür- protesto için eylemler düzenledi. kiye’nin Ýsrail ile imzaladýðý Tank Yeni- 6 Nisan’da; leme Anlaþmasýný iptal etmesini istedi. Ýstanbul’un Okmeydaný ve Baðcýlar Ýstanbul Bo- semtlerinde Ýsrail soykýrýmýný protesto iðaziçi, Adana çin eylemler yapýldý. Çukurova, Bolu Eskiþehir, Çorum, Manisa, Balýkesir, Abant Ýzzet Bay- Van, Antalya, Gaziantep illerinde desal ve Ankara Ü- mokratik kitle örgütleri Filistin’le dayaniversi teleri’nde nýþma eylemleri düzenleyerek basýn açýköðrenciler Filis- lamasý yaptýlar. tin katliamýný Mersin Reyhanlý’da kamu ve iþçi protesto için yüz- sendikalarý tarafýndan Filistin’deki soykýlerce kiþiyle ey- rýmý protesto etmek için düzenlenen milem yaptý. tinge 5 bin kiþi katýldý. 4 Nisan’da; Bursa ve Elazýð’da Filistin halkýyla Ý z m i r ’ d e dayanýþma için yapýlacak basýn açýklaDÝSK Genel-Ýþ masýna polis izin vermedi. Bursa’da da


iktidar için

24

Mücadele Birliði polis eylem yapan kitleye saldýrdý. Ýstanbul’da KESK Genel Kurulu’ndan çýkan 500 Eðitim-Sen üyesi basýn açýklamasý yaparak sloganlar attý. Ýstanbul’da çeþitli semtlerde bir araya gelen 150 kadýn, Ýsrail Konsolosluðu önünde toplanarak eylem yaptý. 7 Nisan’da; Elazýð’da siyasi partiler, ÝHD ve KESK’in yaklaþýk 300 kiþinin katýlýmýyla yaptýklarý basýn açýklamasýnda Ýsrail saldýrýlarý protesto edildi. Ankara’da Hüseyingazi ve Seyran semt pazarlarýnda toplanan emekçiler Filistinlilere yapýlan saldýrýyý protesto ettiler. Seyran pazarýndaki eylemde, “Filistin’e Özgürlük” pankartý açýlarak sloganlar atýldý. Ýstanbul’da yaþayan yaklaþýk 80 kiþilik bir Filistinli grup, Ýsrail saldýrýlarýný Ýsrail’in Ýstanbul Baþkonsolosluðu önünde düzenledikleri bir eylemle protesto etti ve siyah çelenk býraktý. Batman’da Ýsrail aleyhine pankartlar taþýyarak slogan atan 10 kiþilik bir grup eylem yaptý. Manisa Celal Bayar Üniversitesi öðrencileri yaklaþýk 200 kiþinin katýldýðý basýn açýklamasýnda Ýsrail’i protesto etti ve TC ile Ýsrail arasýndaki anlaþmalarýn

iptalini istedi. 8 Nisan’da; Mimar Sinan Üniversitesi öðrencileri Fen Edebiyat Fakültesi önünde toplanarak Ýsrail’in Filistin’de uyguladýðý soykýrýmý ve buna destek veren ABD’yi protesto ettiler. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nde de öðrenciler iþgali protesto etti. Siyasi partiler Gebze ve Ankara Batýkent’te protesto eylemleri yaptýlar. 9 Nisan’da; Muðla Üniversitesi öðrencileri yaklaþýk 100 kiþi ile basýn açýklamasý yaparak Ýsrail Siyonizmini protesto ettiler. Ýstanbul’da Türk-Ýþ’e baðlý binlerce iþçi Ýsrail Baþkonsolosluðu’na gelerek iþgalin durdurulmasý için eylem yaptý ve siyah çelenk býraktý. Mersin Emek Platformu 1500 iþçi ve emekçi ile Ýsrail’i protesto etti. SSK Ege Doðumevi bahçesinde SES üyesi emekçiler eylem yaparak Ýsrail’in iþgal ve katliamýný protesto etti. Balýkesir Bandýrma’da 500 kiþi Ýsrail’e karþý protesto eylemi yaptý. 10 Nisan’da; Ýsrail’in Filistin’i iþgaline tepki olarak Baðcýlar Telekom Müdürlüðü iþçileri iþyerlerinin önüne çýkarak Ýsrail, ABD ve TC hükümetini protesto ettiler.

Ýstanbul’da Ýstanbul Teknik ve Marmara Üniversiteleri öðrencileri eylemlerle Ýsrail’i protesto etti. Ankara’da Ýsrail Konsolosluðu önünde yapýlan eyleme Türk-Ýþ’e baðlý sendikalardan Tez Koop-Ýþ, Demiryol-Ýþ, Harb-Ýþ, Tes-Ýþ, Haber-Ýþ ve Tarým-Ýþ yaklaþýk 500 iþçi pankartlarýyla katýldý. Çanakkale’de sendikalar ve kitle örgütlerinin yaptýðý basýn açýklamasýnda Ýsrail’in ABD desteði ile yaptýðý saldýrý protesto edildi. TUYAB (Tutuklu Yakýnlarý Birliði) üyeleri Ýstanbul’da Filistin Büyükelçiliðine giderek Ölüm Orucunda çocuklarý olduðunu ve o yüzden Filistin’li analarýn acýlarýný hissedebildiklerini söyleyerek Filistin’i desteklediklerini bildirdiler. Ayrýca; Türk Harb Ýþ Sendikasý Kayseri Þubesine üye iþçiler sendikalarýnýn ve TürkÝþ’in Filistin halkýna destek için harekete geçmesini isteyerek dilekçe verdi. Haber-Ýþ 1 No.lu Þube üyesi iþçiler “Ýsrail Siyonizmine Karþý Baðýmsýz Demokratik Filistin Ýçin Her Ýþçiden 1 Milyon Lira” kampanyasý baþlatarak Filistin’e maddi destek çaðrýsý yaptý.

BAROLAR’IN FÝLÝSTÝN EYLEMÝ Ýsrail’in Filistin’de giriþtiði iþgal ve katliamý protesto etmek için avukatlar da alanlara çýktý. 9 Nisan günü Ýstanbul Ýstiklal Caddesi’nde Ýstanbul Barosu önünde toplanan Ýstanbul, Bursa ve Yalova Barolarýna baðlý avukatlar ve baro baþkanlarý saat 12.30’da Taksim’e doðru yürüyüþe geçti. Kýrmýzý beyaz karanfillerle hazýrlanmýþ “Filistin’e Özgürlük” çelengi ile cübbeleri ve alkýþlar eþliðinde yürüyen binin üzerinde avukat; polisin yürüyüþe devam etmemeleri uyarýlarý karþýsýnda “Filistin Halký Yalnýz Deðildir”, “Kahrolsun Ýsrail”, “Katil Þaron Filistin’den Defol”, Yaþasýn Halklarýn Kardeþliði” sloganlarý ile karþýlýk verdiler ve yollarýnýn kesilmesine raðmen Taksim anýtýna giderek basýn açýklamasý yaparak çelengi býraktýlar. Yaptýklarý açýklamada Ýsrail’in iþgalini ve Filistin topraklarýnda yaptýðý katliamlarý görmezden gelerek çaresiz gi-

bi davranan ABD yönetimi, Birleþmiþ Milletler ve Güvenlik Konseyi’ni teþhir eden barolar, Ýsrail Barolarýný barýþ eylemi yapmaya çaðýrdý.


iktidar için

25

Mücadele Birliði

ÝSRAÝL KONSOLOSLUÐU’NA YÜRÜYÜÞ... ABD emperyalizminin tam desteðiyle, siyonist Ýsrail devleti tarafýndan gerçekleþtirilen, Filistin iþçi ve emekçi halklarýna yönelik saldýrýlar devam ediyor. 28 Mart’ta baþlayan katliam saldýrýlarý ve iþgalde 10 günlük bir zaman içerisinde 200’ü aþkýn insanýn katledil di ði belirtil mektir. “Filistin’de Tek Çözüm Ya Devrim Ya Ölüm!” þiarýnda somutlandýðý gibi, Filistin iþçi ve emekçilerinin kurtuluþ yolu; proleter devrimden geçmektedir. Bu bilinci kitlelere taþýmak için, 3 Nisan 2002 günü TÜRK-ÝÞ, KESK ve DÝSK’e baðlý sendikalarýn inisiyatifinde düzenlenen, Ýsrail Konsolosluðu’na yapýlan yürüyüþe katýldýk. Yaklaþýk 3500 iþçi ve emekçinin hep bir aðýzdan attýðý sloganlar, sokaktan ve arabalarýyla caddelerden geçen insanlarýn yoðun ilgisi ile karþýlandý. Eylemde “Katil Þaron Filistin’den Defol”, “Filistin Halký Yalnýz Deðildir”, “Kahrolsun ABD Emperyalizmi”, “Ýþgale Hayýr, Filistin’e Özgürlük” sloganlarýnýn atýlmasýnýn yanýsýra, bizler tarafýndan atýlan “Filistin’de Tek Çözüm Ya Devrim Ya Ölüm”, “Faþizme Karþý Silah Baþýna” sloganlarý

da dikkat çekti. Levent Metro Ýstasyo nu’ndan Ýsrail Konsoloslu ðu’na kadar yoðun bir polis ablukasý altýnda yapýlan yürüyüþ sonra sý, konsolosluk önünde basýn açýklamasý okundu. Okunan basýn açýklamasýnda; TC devletinin iki yüzlü davrandýðýndan, katliamýn sorumlularýnýn ABD emperyalizmi ve onlarýn iþbirlikçilerinin ol duðundan bahsedilirken, ayrýca “...iþçi ve emekçiler, iþgalcilere karþý diþiyle, týrnaðýyla ulusal haklarý ve özgürlüðü için direnen mazlum Filistin halkýnýn yanýnda olmalý ve bu mücadelesinde tüm gücüyle Filistin halkýný desteklemelidir” denildi. Eylem basýn açýklamasýnýn ardýndan sendika baþkanlarý ve üyelerinden oluþan 10 kiþilik bir grup tarafýndan Ýsrail Konsolosluðu önüne siyah çelenk býrakýlmasýnýn ardýndan sona ermiþtir. Çelenk býrakýlmaya gidildiði bir sýrada bir arkadaþýn “bunlarýn kapýsýna çelenk deðil, bomba býrakýlmalýdýr” sözleri de çevresindeki iþçi ve emekçiler arasýnda ilgiyle karþýlanmýþtýr.

ANKARA’DA FÝLÝSTÝN ÝLE DAYANIÞMA EYLEMÝ Ýsrail’in Filistin üzerindeki baský ve katliamýný protesto etmek için yine iþçiler, emekçiler sokaktaydý. 4 Nisan günü saat 12.00’de Ziya Gökalp Caddesinde toplanmaya baþlayan kitleye Sosyalist Basýn Platformu, DÝSK ve KESK’e baþlý sendikalar katýldý. Eylemde “Çocuklarýmýz F Tipinde Arafat Hücrede, Tecride Hayýr”, “ABD-Ýsrail Terörüne Boyun Eðmeyeceðiz Yaþasýn Filistin Direniþi”, “Emperyalistler Filistin’den Defolun”, “Katil Ýsrail Filistin’den Defol”, “Katil ABD-Þaron Filistin’den Defol” pankartlarý açýldý. “Yaþasýn Halklarýn Kardeþliði”, “Filistin’de Tek Çözüm Ya Devrim Ya Ölüm”, “Filistin Halký

Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Devrim Ve Sosyalizm”, “Umut Yürek Ýsyan Filistin’e Bin Selam”, “Selam, Selam Ýntifadaya Bin Selam”, “Katil Devlet Hesap Verecek”, “Bedel Ödedik Bedel Ödeteceðiz”, “Katil Þaron Filistin’den Defol”, “Ýçerde Dýþarda Hücreleri Parçala”, “Emekçiye Deðil, Ýsrail’e Barikat”, “Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi”, “Emperyalist Siyonist Faþist Ýktidara Son” sloganlarý atan kitle Kýzýlay Meydaný’na inmek isteyince polis barikatýyla engellendi. Küçük çapta bir arbedenin yaþandýðý eylem bir saat sonra sloganlar eþliðinde sona erdi. Bir ÝÝMB Okuru/Ankara


iktidar için

26

Mücadele Birliði

Kapitalizmin Yarattýðý Umutsuzluk

“Mart Ýsyandýr” dedik ve ülkelerimizde sayýsýz isyanlar boy vermiþtir. Her isyan bir sonrakinin birikimi olmuþtur ve bugün isyanýn ötesine ayaklanmalar, devrimci kalkýþmalar dönemine gelinmiþtir. Mart artýk halklarýmýz açýsýndan ayaklanma, devrimi daha da yükseltme ayýdýr. Bu yýl Mart yerel ayaklanmalarla baþladý ve hareketliliðini düþürmeden devam etti. Esenler’de patlak veren sokak savaþlarý, 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü’nde yalnýzca Ýstanbul’da 7-8 bin emekçinin alanlarý dolduruþu, geniþ katýlýmlý basýn açýklamalarý, olaðanlaþan grevler, gösteriler ve en sonu Newroz eylemleri... Mart’ýn böyle hareketli olmasý kaçýnýlmazdý -ki daha iyi olabilirdiçünkü sürekli artan oranda yoksullaþma, açlýk ezilenleri derinden sarsmaya ve harekete geçmeye zorlamaktadýr. Devletin haftalar önce Mart ayý için en üst düzeyde alarm vermesi -hem de PKK’nýn tüm uzlaþma çabalarý, silahlý mücadeleyi tamamen býraktýðýný her fýrsatta açýkladýðý ve pratikte uyguladýðý halde- hiçbir kesintiye uðratmadan sürdürdüðü baskýlarýný artýrmasý, her eylemde olaðan hale getirdiði asker-polis tüm zor güçlerini kullanmasý, tüm bunlarla birlikte sermayenin ve onun en yetkin temsilcilerinin, emekçileri “deðiþim zorunludur, bunlarý yapacaðýz” vb. yönlü yoðun yanýlsatma çabalarý dahi kitlelerin çok yoðun olarak alanlara, sokaklara çýkmasýnýn önünü kesememiþtir. Ak-

sine bir kez daha ve çok güçlü olarak gördük ki, emekçi kitleler sorunlarýnýn sokaklarda, alanlarda ve “diþe diþ kana kan bir mücadele” ile çözüleceðine inanýyorlar. Newroz kutlamalarýnýn Ýstan-

bul, Mersin gibi illerde ne yasaklanmasý, ne de polis-asker kuvvetleriyle karþý karþýya gelineceðinin bilinmesi kitlelerin sokaða çýkarak eylemler yapmasýný engellememiþtir, kitlelerce bu konuda direngenlik gösterilmiþtir. Yalnýzca bu

yöne bile bakarak ekonomik bunalýmýn derinliðinin kitleler üzerinde nasýl bir dönüþümü tetiklediðini görebiliriz. Newroz eylemlerini burjuva meþruluk zemininde tutmaya çabalayan uzlaþmacý yasal reformist parti ve kurumlar tam bir kuþatma ile Kürt halkýnýn özgürlük mücadelesinin önüne geçmeye ça lýþmakta dýr. Ancak sýnýfsal çeliþkilerin keskinleþmesi, aðýr basmasý, sýnýf mücadelesinin zoru dayatmasý sonucu, Kürt halkýnýn sokaklarda tüm bu yasalcý-reformist yapýlarý, savunularý aþtýðýný, aþacaðýný göstermektedir. Kürt halkýnýn savaþmaktan, zoru kullanmaktan, baþka yolu yoktur. Her sokaða iniþinde devletin yasaklarý, baský ve þiddetiyle karþýlaþmakta ve tamamen teslim alýnmak istenmektedir. Kürt halký dayatýlan teslimiyeti kabul etmeyecektir. Özgürlük mücadelesini sokaklarda, savaþ alanlarýnda sürdürmeye devam edecektir. Kürdistan’da uzun yýllar boyunca sürdürülen gerilla mücadelesini güç süz düþürmek i çin zorla göç ettirilen yoksul Kürt halký Mersin, Adana vb. gibi illere yerleþmiþ, ancak buralarda da baskýnýn yanýnda iþsizlikle ve çok zor koþullarda yaþama savaþýyla yüz yüze kalmýþtýr. Hiçbir engelleme, ideolojik bulanýklýk halklarýn yaþadýðý yoksulluðun üzerini örtemez, bu anlamda Mersin’in yoksul emekçi Kürt mahallelerinden yükselen þey; Kürt halkýnýn savaþýn yarattýðý tüm acýlara ve tüm uzlaþmacý çabalara raðmen savaþ-


iktidar için

27

Mücadele Birliði maktan vazgeçmeyeceðidir. Birbirinden güç alarak ilerleyen eylemlerde devlet, kitlelerin moral gücünü bozmak, kendi üstünlüðünü kabul ettirmek için kitlesel olabilecek eylemlere izin vermiyor. Çünkü bu eylemleri kontrol edememekten korkuyor. Ýzin verilmeyen eylemlerde ise kitlelerin ýsrarlý çýkýþlarýna sürekli tanýklýk etmekteyiz. Bu çýkýþlarý devlet en geniþ, kapsamlý þekilde polis-asker gücünü harekete geçirerek anýnda daðýtma çabasýnda. Ýzin verdiði ya da vermediði her geniþ katýlýmlý eylemde askeri teyakkuz durumuna geçer oldu. Öncelikle kitlelerin “yasadýþý” eylemler gerçekleþtirmesi, burjuva meþruluk temelinin dýþýnda kitlesel bir hareketin geliþmesi, emekçi yýðýnlarda moral üstünlüðü saðlayacaktýr ve bu da burjuvazinin en büyük korkusudur. Devletin askeri teyakkuz durumunu daha önceki eylemlerde de, en son Mersin’de de açýk bir þekilde gördük. Bir çok ilden polis ve asker gücünü Mersin’e yýðmýþtýr, ki kendi deyimleriyle “Mersin’de olay çýkaran bir avuç azýnlýktýr”. Emekçilerde ayaklanma durumu her an tekrar yaþanabilir ve burjuvazi ateþlenen bu kývýlcýmý söndüremeden iktidarý yanýp yýkýlabilir. Bu nedenle de burjuvazi karþý-ayaklanma konumunda hareket ediyor. “Kriz Masasý”ndan (biz buna “ayaklanmayý bastýrma yönetim merkezi” diyebiliriz) özel ha rekat birliklerine, heli kopterlerden panzerlere tüm bu araçlarý kullanýrken her çýkan olayda karþý-ayaklanma provalarý yapmaktadýrlar. “Denetim saðladýklarý” bölgelerde moral üstünlüðü tamamen ele geçirmek için karakollar kurma ve ilerici tüm halk kesimlerini baský altýna alma, hareketsiz býrakma, tutuklamalar, iþkenceler biçiminde devam ettirmektedir. Bugün devrimci kitlelerin önünde eskisinden çok daha organize edilmiþ, sürekli teyakkuz konumunda tutulan baskýcý, gerici zor güçleri durmaktadýr. Düþman yýllarca Kürt halkýnýn özgürlük mücadelesine karþý yürüttüðü savaþýn

deneyimlerinden yararlanmaktadýr. Ancak bu konuda halklarýmýz da deneyimlidir. Bu deneyimin ve gerilla taktiðinin en geniþ, en yaygýn þekilde kullanýlmasý, geliþ ti rilmesi gereki yor. Aslýnda Mersin’de çatýþan güçler bunu kullanmýþlardýr, ancak bir kez daha gerilla taktiðinin gerilla mücadelesinin geliþtirilmesi zorunluluðu da ortaya çýkmýþtýr. Savaþýmýn çeþitli aþamalarý vardýr her zaman ve o aþamalar yaþanmadan en ilerisine ulaþýlamaz. Bu aþamalardaki geliþim ve yönü en iyi þekilde deðerlendirmek, en iyi sonuçlarý çýkarmak önemlidir. Bunlarýn her birisi deðerli dene yimlerle doludur ve niha i kapýþmada önemli silahlardýr. Kitlelerin böylesi bir dönemde elde edeceði moral üstünlük, devrimci iç savaþýma güçlü bir ivme katacak, ondan sonraki eylemlerinde daha güçlü, güven kazanmýþ, ne yapacaðýný bilir þekilde davranmasýna yol açacaktýr. Ýþte bu devrimci örneðin, öncünün yönlendiriciliðinde kitleler tarafýndan mutlaka yaratýlmasý gerekiyor; bu olanaklýdýr ve bunun olanaklý olduðunu bilen düþman sýnýf, yaratýlamamasý için tüm olanaklarýný zaten seferber etmiþtir. Mart ayýnda ve öncesinde de açýða çýkan diðer þey, savaþ araçlarýnýn çeþitlenmesi-geliþmesi olmuþtur. Ölümün sýradanlaþtýðý, düþmanýn her eylemde tam donanýmla yer aldýðý-saldýrdýðý bir yerde, kitlelerin taþ-sopanýn ötesine geçmesi kaçýnýlmaz ve zorunluydu. Devrimci örgütlerce düzenlenen korsan gösteriler ve molotoflarýn kullanýmý bugün kitleler tarafýndan olaðan hale getirilen yöntem ve araçlar olmuþtur. Düþmanla açýktan savaþma cesareti içinde olan devrimci kitleler, barikatlar kurup yýðýnsal þekilde bunlarýn arkasýnda durma deðil; taþlarla, molotoflarla düþmaný geri püskürtme çabasýndalar. Filistin sokaklarýnýn ülkelerimiz sokaklarýnda yaþanýyor olmasý, devrimci iç savaþýmýmýzýn ilerleyiþini gösterir. Uzlaþmaz sýnýf çe liþkilerinin þiddetlenme si, sömürü, açlýk ve bunun karþýsýnda tüm zenginli-

ðin tek elde birikimi ezilen yýðýnlarý akýn akýn savaþ cephesine iterken, temel toplumsal sorunlarýn çözümünün, biriken zenginliðe emekçiler tarafýndan el konulmasý, sýnýfsal çeliþkilerin son bulmasý, ortadan kaldýrýlmasý gerektiðini nesnel devrimci sürecin kendisi göstermektedir. Ya yaþam, ya da yok oluþ ile karþý karþýya olduðunu içgüdüsel olarak da olsa kavrayan kitleler, savaþ araçlarýný en ileri düzeye çýkaracaktýr. Bugün silahlarýn, molotoflarýn ortaya çýkmasý, bu yöne iþaret etmektedir. Devrimci iç savaþýmýmýz, yoksulaç emekçi yýðýnlarýn sistem içi her türlü çözüm önerilerinden umudunu kesmesi ya da sistem içi hiçbir çözümün olamayacaðýný kavrayýþýyla yükselmektedir. Bir umutsuzluk baþka bir umudu, devrim, devrimci çözüm umudunu güçlendirmektedir. Son olarak “bu kavga faþizme karþý, bu kavga hürriyet kavgasý”, bu kavga sýnýfsýz, sömürüsüz bir dünyayý yaratma kavgasý... Bu kavgayý ancak devrimin yasalarýný hayata geçirerek zafere taþýyabiliriz. Halklarýmýz bu yasalarý kitaplardan deðil, düþmanla çatýþarak, çeliþkilerin sürekli keskinleþmesini yaþayarak öðreniyor. Bundan dolayý da, yasal reformizmin, uzlaþmacýlýðýn bataklýðýna saplananlarýn engellemelerini hep boþa çýkartarak, onlarý sokaklarda aþarak ilerliyor. Bir Newroz baþkaldýrýsýný daha geride býrakýrken gördük ki; devrimci iç savaþýmý, derinleþen, keskinleþen çeliþkileri yumuþatmayý kimse baþaramaz. Bir kez ayaða kalkmýþ bulunan halklarý kimse boþ vaatlerle, peygamberce teorilerle uzun zaman oyalayamaz. Yýllardýr sokaklarda akan bu nehrin önüne hangi baraj konulursa konulsun, o bulduðu her koþulda barajý yýkarak akýþýný sürdürecektir. Ve bu barajý dinamitlemenin, bu nehri denize ulaþtýrmanýn tek yolu, halklarýmýzýn proletaryanýn kurtuluþunun, özlem ve istemlerinin somutlaþtýðý Leninist Parti’nin politik ve pratik öncülüðünü halklara taþýmaktýr.


iktidar için

28

Mücadele Birliði

Soyanlarýn Soyulmasý: Son günlerde sýkça yaþanan “banka soygunlarý”ný irdelememiz gerekiyor. Sadece bu olaylardan bile yola çýkarak toplumun yaþam koþullarý ve ruh hali hakkýnda bilgi edinebiliriz. Birincisi, bankalarý soyanlar profesyonel soyguncular deðil. Mühendis, doktor, emekçi, iþsiz. Bu da, en apolitik insanlarýn dahi sistemden hiçbir ümidinin kalmadýðýný; sorunlarýnýn çözümü için kendilerinin harekete geçmesi gerektiðini, bunu da cüretli bir þekilde yaþama geçirme eðiliminin güçlülüðünü gösteriyor. Ýkincisi, kapitalist sömürünün çýkýþsýz býraktýðý yýðýnlarca insanýn burjuva yasalarýna göre suç iþleyip “cezaevlerine” doldurulmasý, sistemin iþleyiþini güvence altýna alamýyor. Ne tehdit ve iþkence, ne de “cezaevleri” kapitalist sistemi ve burjuva sýnýfýn iktidarýný sürdürmesine yeterli olmuyor. Bir avuç sömürücü sermaye sýnýfýyla geniþ halk yýðýnlarý arasýndaki çeliþki o kadar derinleþti ki, verilen hiçbir ceza yýðýnlarýn yaþamsal sorunlarýný çözmek için eyleme geçmesini engelleyemiyor. Politik bilinci geliþkin olanlar, toplumsal kurtuluþ eylemlerine yönelirken, apolitik olanlar bireysel mülk edinme eylemlerine giriþiyorlar. Her ikisinde de tekelci sermaye, kapitalist sömürü yoluyla, kitleleri kapitalist özel mülkiyetlerine el koymaya zorluyor. Üçüncü ve bizim için en önemli olan kýsmý da açlýða, iþsizliðe, sefalete itilen yýðýnlar sorunlarýnýn çözümü için olumlu bir örnek gördüðünde bu hemen genele yayýlýyor. Herkes bunu örnek alýyor. Bu da yetmiyor daha ileri giderek çözüm gördüðü yolda pratik adýmlar atýyor. Baþarýlý bir banka soygunun ardýndan yapýlan ikinci soygunda iki kiþi arkadan vurulup öldürülmesine raðmen 15 gün sonra iki banka ve iki kuyumcu daha soyuldu. Yani kapitalist sömürü ve buna paralel olarak yýðýnlarýn sefaleti o boyuta ulaþmýþ ki bir kere sorunlarýna çözüm olabilecek bir yol gördüðünde ölümü bile göze alarak eyleme geçiyorlar. Hiçbir þey onlarý yaþamsal sorunlarýný çözebilecek eylemlere giriþmekten alýkoyamýyor. Yeter ki bir çýkýþ görsünler. Bütün bunlar gösteriyor ki tekelci sermayenin ekonomik-politik krizi derinleþtikçe kendisine yönelen saldýrýlar yaygýnlaþýyor. Artýk yakýcý

hale gelen, kitlelerin tüm yaþamsal sorunlarýnýn çözümünün toplumsal kurtuluþ eyleminde, devrimde olduðunun en geniþ þekilde propagandasýnýn yapýlmasý önemlidir. Ayrýca küçük küçük de olsa sorunlarý çözücü örnekler yaratmamýz gerekiyor. Hastanelerde parasýzlýktan rehin kalanlara, acý içinde sýra bekleyenlere hastanelerin iþgal edilmesi gerektiðini anlatan bildiriler daðýtýlmasý, uygun olduðunda ajitasyon çekilmesi, ulaþýmýn çok yüksek bedelle yapýlýyor olmasýndan kaynaklý emekçilere bilet atmamanýn gerektiðini anlatan bildiriler ve ajitasyon gibi çalýþmalar yapmamýz gerekiyor. Bu ve bunun gibi yaratýlacak örnekler, sorunlarýnýn çýkýþsýzlýðý içerisinde kývranan kitlelerce hemen benimsenecektir. Bunlarý burjuva medya vermese dahi, kendi yayýnlarýmýzla ajitasyon ve propaganda yoluyla yýðýnlara ulaþtýrabiliriz. Yaratýcý örnekleri yaþama hýzla geçirmeliyiz. Eðer biz bunlarý beceremezsek, çýkýþsýzlýk içerisindeki yýðýnlar yaðma ve isyan hareketlerine baþvurarak enerjilerini boþa harcayacaklardýr. Kitle içerisinde ajitasyon-propaganda yöntemlerinin yaratýcýlýðýmýzý kullanarak yüzlerce deðiþik çeþidini yaratmalýyýz. Tüm yaþamsal sorunlarýn çözümünün iktidarý almaktan geçtiðini kitlelere ulaþtýramazsak, çok geç kalacaðýz. Devrim avucumuzun içerisinden kayýp gitmeden, klasik yöntemlere takýlýp kalmamalýyýz. Yaratýcýlýðýmýzý kullanýp kitleleri eðitmeli, onlardan öðrenmeliyiz. Devrime gidecek yolun taþlarýný hýzla örmek zorundayýz.


iktidar için

30

Mücadele Birliði

Ben Trakya’da tekstil iþi yapan bir fabrikada çalýþýyorum. Ýlk iþe baþlarken daha önceki deneyimimden dolayý boyahane bölümüne geçtim. Çalýþtýðým fabrika, bu andaki bozuk düzenin, bu medeni köleliðin uygarlýðýna paralel olan yani emekçilerin sosyal haklarý bakýmýndan çok kötü koþullara sahip bir fabrikadýr. Bu fabrikada henüz iki günlük iþçiydim, tesadüfen o gün de iþçiler paralarýný alamadýklarý için grev yapýyorlardý. Ben de katýlmak istedim. Yeni iþçi olduðum için bir taraftan da iþten atýlma korkusu vardý. Ama yine de greve katýldým. Çalýþmamakta kararlý olduðumuzu gören iþveren, paralarý birkaç saat içerisinde daðýttý. Maaþlarýmýz sürekli gecikiyordu ve

bu yüzden fabrikada sýk sýk grev yapýyorduk. Ýlk zamanlarda herkes katýlmadýðý için birkaç arkadaþýmýzý iþten attýlar. Bunun üzerine diðer iþçilere bunun böyle olmayacaðýný, grevlere onlarýn da katýlmasý gerektiðini anlattýk. Sýk sýk grev olduðu için hepimiz birbirimize çok baðlýyýz. Özellikle eski iþçiler. Bu yüzden kimseyi iþten atamýyorlar. Ama sadece maaþlar için deðil, diðer sosyal ve demokratik hakkýmýz olan sendika, çalýþma süreleri için, sigorta vb. haklarýmýz için de birlikte hareket etmemiz gerekir.

Trakya’dan Tekstil Ýþçisi Arkadaþa, Her þeyden önce dergimizi haberdar ederek doðal bir muhabir görevi yapmanýz anlamlýdýr. Çünkü; haberdar ettiðiniz dergi iþçilerin, emekçilerin sesi, gözü, kulaðý ve kurtuluþ umudu sosyalist bir yayýndýr. Bu yanýyla devrimci bir yayýnla bað kurmak, ona bilgi, haber, resim vb. destek ve dayanýþmada bulunmak her iþçinin doðal görevi, kendi sýnýf kurtuluþuna önemli bir hizmettir. Tekstil iþçisi arkadaþ; iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu yönünde ileri bir adým atmýþ bulunuyorsunuz. Ancak bu ilk adýmdýr ve anlamlýdýr. Çünkü “iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaktýr” ve iþçi sýnýfý kendisiyle birlikte tüm ezilenleri kurtaracak biricik tek devrimci sýnýftýr. Ýþçiler kendi kurtuluþlarýnýn yolunu gösteren bilimsel sosyalizmi, yani; kendi bilimsel dünya görüþlerini kavramadan, iþçi sýnýfý partisinin öncülüðünde sýnýfsal kurtuluþ kavgasýna katýlmadan asla kurtuluþ yüzü göremez. 21. yüzyýl iþçi sýnýfýnýn ve diðer ezilenlerin kurtuluþ yüzyýlý olacak. Yeni bir dünya, sýnýfsýz sömürüsüz bir dünya mümkün ve zorunludur. Bunun koþullarý bugün her zamankinden daha olgundur. Eðer bu yüzyýlda da iþçiler, 12-14-16 saat çalýþtýrýlýp yine de günlük yaþamsal ihtiyaçlarýný karþýlayamýyor, açlýktan, evsizlikten insanlar ölüyorsa, her doðan 100 çocuktan 6’sý açlýktan ölüyorsa geleceðimiz yok ediliyor demektir. Ýþçiler hiç vakit geçirmeden kendi geleceklerine sahip çýkmalýdýr. Tekstil iþçisi arkadaþ, bugün yapýlmasý gereken en önemli þey devrim için, kurtuluþ için savaþmaktýr. Bu her iþçinin vazgeçilmez görevidir. Ya insanca, özgür bir yaþam, ya kölelik. Ya kurtuluþ için baþkaldýrý, ya teslimiyet ve insanlýk dýþý hayvanca bir ölüm.

Eðer bir hayvan gibi ölmek istemiyor, onurlu, özgür ve mutlu bir yaþam istiyorsak, iþçiler hýzla bir araya gelmeli, birlik, dayanýþma ve mücadele içinde olmalýdýr. Bunun için hiç vakit kaybetmeden iþçi komiteleri, konseyleri ve milisleri biçiminde örgütlenmeliyiz. Ýþçi komiteleri iþçilerin ekonomik, demokratik, ideolojik ve politik mücadelelerinin örgütlülükleridir. Bu temelde örgütlenmeden ve mücadeleye atýlmadan elde edilecek tüm kazanýmlar kalýcý olmayacaktýr. Kendi aranýzdaki birlik ve dayanýþmayý bir üst düzeye komite düzeyine sýçratmalýsýnýz. Komitelerde günlük sorunlarýnýzdan gelecek sorununa kadar her þeyi tartýþmalý, birlikte karar almalý ve hayata geçirmelisiniz. Kararlarýnýz demokratik ve merkezi bir þekilde hayata geçirilmelidir. Bu temelde örgütlenmeden sendikalý olmanýn da çok fazla anlamý olmayacaktýr. Tekstil iþçisi arkadaþ; bugün en baþa kurtuluþ mücadelesi konmalý ve diðer talepler de iktidar talebine baðlanmalýdýr. Kendi fabrikanýzda yaratacaðýnýz bu örnek, diðer fabrikalara da yayýlmalý ve diðer iþ kolunda çalýþan iþçilerle de birlik, dayanýþma ve mücadele içinde olmalýsýnýz. Ýþçilerin birlik, dayanýþma ve mücadele içinde olduklarýnda nasýl bir güç olduklarýný düþünün. Hayatý üreten iþçiler, tüketen burjuvazi, hayatý yaratan iþçiler, yöneten burjuvazi. Öyleyse üretenlerin tüketeceði, yaratanlarýn yöneteceði bir toplumsal sistem için Demokratik Halk Devrimi, halk iktidarý ve kesintisiz sosyalizme varmak için savaþmalýyýz.

FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK!


iktidar için

31

Mücadele Birliði

“HÝÇ KÝMSE KENDÝ KORKULARINI BAÞKASINA YÜKLEMESÝN” Kapitalist sýnýf attýðý her adýmda devrime hizmet ediyor. Bu onlar bunu istediðinden deðil, tarihsel geliþimin sonucudur. Gelinen aþamada devrim bir zorunluluk olarak önümüzde duruyor. Bir yoldaþýmýz DGM’de burjuva sýnýfý yargýlarken “devrim birilerinin isteðiyle deðil, tarihin bir geliþim süreci olduðundan dolayý gerçekleþecek” diyerek bunu çok güzel ifade etmiþtir. Ekonomik-politik bunalým dünya kapitalist sýnýfýný ve Türkiye’deki iþbirlikçilerini uçurumun kenarýna yaklaþtýrmýþtýr. Paris Komünü ile baþlayan, Sovyet proletaryasýyla ilerleyen ve Küba baþta olmak üzere birçok ülke proleterleri bizlere silahlý mücadele ve zora dayalý devrim yoluyla dünyanýn deðiþtirilebileceðini göstermiþlerdir. Ülkelerimizde devrimin tüm koþullarý hazýrdýr. Devrim bizden sadece iyi bir yürek ve biraz da cesaret istiyor. 1996 Ölüm Orucu’nda temel þiarýmýz “Eskiþehir Tabutluklarýný Kapatýlmasý” idi. Unutulmamalýdýr ki; 2000-2002 Ölüm Oruçlarýnda da zaferi yine biz kazanacaðýz. Devrimci tutsaklar tarih yazdý, yazýyorlar, yazacaklardýr. Ölümsüzleþen yoldaþlarýmýzýn “tarih ihanet edenleri asla yargýsýz ve cezasýz býrakmayacaktýr” sözünü herkese haykýrýyoruz. Sözümüz Türkiye ve K. Kürdistan birleþik devrimine zarar veren Kürt küçük burjuva ön-

derliðedir. Ýþçi ve emekçi halklarýmýzýn desteðini alamayan hiçbir hareket binlerce gerilla yetiþtirip bir ordu kuramaz. Fakat Marksizm-Leninizmi kavrayamayan, proleter sýnýfýn öncülüðünü yapmadýðý hiçbir hareket de devrim yüzü göremez. Devrim somut bir gerçeklik olarak önümüzde duruyor. En baþta iktidar hedefini iþçi sýnýfýnýn bilincine çýkarmalýyýz. Diðer tüm sorunlarý iktidar hedefine baðlamalýyýz. Küçük burjuva hareketler yalnýzca ekonomik-demokratik kazanýmlarý hedefine koyup, iþçi sýnýfýný ve emekçi halklarýmýzý oyalayacaklarýna Geçici Devrim Hükümeti gibi somut bir iktidar organýný temel alýp faþizme karþý birleþik devrimci cepheyi yaratmaya giriþmiþ olsalardý; zindanlarý yýkýp, sýnýfsal ve toplumsal kurtuluþu gerçekleþtirmemiz kolay olacaktý. Ýþçi ve emekçi halklarýmýz korkak deðil, bilinçsiz deðil. Hiç kimse, kendi korkularýný, kaygýlarýný baþkalarýna yüklemesin. Bizler ne emperyalist-kapitalist sistemle, ne de onlarýn iþbirlikçisi TC iktidarýyla asla uzlaþmayacaðýz. Bizlerin, iþçi sýnýfýnýn þiarý; “Devrim Biziz, Biz Devrimiz”dir. YAÞASIN ÝÞÇÝ VE EMEKÇÝ HALKLARIN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! Devrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK) / Trakya

GÖLCÜK’te Belediye Ýþçilerine Saldýrý... Kocaeli’ndeki yerel basýndan edindiðimiz bilgilere göre; Gölcük yakasýnda bulunan 16 belediyede çalýþan iþçi ve memurlar 1 Nisan 2002 günü aylardýr alamadýklarý maaþlarý için bir yürüyüþ düzenlemiþtir. Ýþçilerin yürüyüþü garajlardan baþlamýþtýr. Yoðun þekilde yaðan yaðmura raðmen eylemcilerin yürüyüþü gerçekleþtirmekte kararlý olduklarý öðrenilmiþtir. Eyleme sendika baþkanlarý, maaþlarý ödeyemeyen belediye baþkanlarýnýn yanýsýra KESK’e baðlý SES ve BES baþkanlarý ile yönetim kurulu üyeleri de temsili olarak katýlmýþlardýr. Gölcük Garajlar mevkiinden Ýhsaniye Köprüsü’ne kadar sloganlar eþliðinde yürüyen belediye iþçileri, köprüye geldiklerinde faþist devletin polisleri tarafýndan durdurulmuþlardýr. Ýþçiler Kocaeli Emniyet Müdürlüðü’ne baðlý polislerin kendilerini durdurmalarýna karþý çýkmalarý ve yürüyeceklerini belirtmeleri üzerine saldýrýya uðramýþlardýr. Polisin göz yaþartýcý spreyler ve coplarla vahþice saldýrdýðý belediye iþçilerinden bazýlarý bayýlýr-

ken, birçoðu da yaralanmýþtýr. Ýþçi ve emekçilerin hemen her eyleminin “sað duyulu” bir þekilde geçmesi için ellerinden gelen “gayreti” gösteren sendika baþkanlarý, burada da ayný bildik rollerini oynamýþlardýr. Sendika baþkanlarýnýn “iþçilerin daha fazla zarar görmemesi için” kendi aralarýnda yaptýklarý toplantýdan sonra yürümekten vazgeçtiklerini açýklamalarýna karþýlýk, iþçilerin “Satýlmýþlar” þeklindeki sloganlarý cevap olmuþtur.


ÇEK-AL

1 MAYIS ALANI’na


1 MAYIS’ta 1 MAYIS ALANI’na Uluslararasý proletaryanýn dayanýþma ve kapitaliz- menin yolunun, devrimci tutsaklarýn ideolojik olarak me karþý savaþ günü olan 1 Mayýs’ta tüm dünya, iþçi sý- tasfiye edilmesinden, bunu baþaramazsa fiziki olarak nýfýnýn coþkusuna, savaþma azmine tanýklýk edecek. tasfiyesinden geçtiðini biliyordu. Emperyalist-kapitalist sistemin yaþadýðý sýçramalý Sýnýf bilinci onu bu adýmý atmaya zorladý. Ýktidarý ve çöküþ süreci ve bundan çýkýþ için iþçi sýnýfýna ve emek- sermayesi tehlikeye girdiðinde faþist devlet aygýtýný devçi halklara açtýðý savaþ boyutlanarak sürüyor. En son reye sokarak, 19-22 Aralýk’ta vahþice, en eþitsiz koþullarABD emperyalizminin kendi organizasyonuyla yaptýðý da devrimci tutsaklara saldýrdý. Amacý Türkiye ve K.Kür11 Eylül saldýrýsý ne kadar derin bir kriz içerisinde ol- distan devrimini yok etmek, boðmaktý. Bu saldýrý iþçi sýduklarýnýn en somut örneði. Kapitalizmin iþleyiþ yasala- nýfýna, emekçi kitlelere, Kürt halkýna yapýlmýþ bir saldýrý emperyalistleri bir ölüm-kalým savaþýna girmeye zo- rýydý. Boðmaya çalýþtýðý; ezdiði, sömürdüðü, halklarýmýrunlu býraktý. Ekonomik temeldeki bunalýmýn derinliði, zýn ekonomik, demokratik, ulusal, sýnýfsal talep ve özemperyalistleri politik olarak da çýkýþsýz býraktý. Onlara lemlerini gerçekleþtireceði devrim ve iktidar savaþýmýykalan tek seçenek ise burjuva baský ve zor aygýtlarýný en dý. otoriter þekilde devreye sokmak oldu. Emperyalizm Devrimci tutsaklar tüm eþitsiz koþullara raðmen, iþþimdiye kadar hiçbir þekilde toplumun bu kadar geniþ çi sýnýfý ve emekçi kitlelerin istem ve özlemlerini temsil kesimini karþýsýna almamýþtý. Tüm dünyada iþçi sýnýfý ve ettiklerinin tarihsel bilinciyle savaþtýlar, teslim olmadýemekçi kitleler bu savaþ çaðrýsýna ve dayatýlan yýkýma lar. Milyonlara kurtuluþun yolunun, uzlaþmaz sýnýf bikarþý ayaða kalktý. “Kapitalizm Öldürür, Kapitalizmi Öl- linciyle zafere kadar savaþmaktan geçtiðini gösterdiler, dürün” þiarý tüm dünya halklarýnýn bilincine kazýnmaya göstermeye devam ediyorlar. baþladý. Ýþçi sýnýfýnýn önünde ikinci bir seçenek yok. SýrtýnBu geliþmeler ülkelerimize daha þiddetli sýnýf çeliþ- da kambur olan, iþbirlikçi burjuva sendikalarýn, sosyal kileri ve çatýþmalarý olarak yansýdý. Emperyalist-kapita- reformist partilerin oportünist hareketlerin peþinden list sistemin iþbirlikçi uþaðý Türkiye tekelci sermayesi- gitmekten vazgeçip kendi öz örgütlülükleri olan kominin politikalarý doðrultusunda yüzbinlerce iþçi-emekçi te, konsey ve milisler þeklinde örgütlenerek devrim ve IMF’nin talebi üzerine iþten çýkarýlarak yaþamdan ko- iktidar için savaþa atýlmak. vuldu, kovulmaya devam ediyor. Çalýþanlarýn ise yarýTürkiye ve K.Kürdistan proletaryasýnýn önünde tanýndan güveni yok ve sefalet ücretlerine katlanmaya rihi bir görev var. Tüm ezilen, sömürülen emekçi kitlezorlanýyorlar. Ýþsiz yýðýnlar açlýk ve sefalet içerisinde, ölüm-kalým sýnýrýnda yaþýyorlar. Kürt halkýnýn yaþadýðý sýnýfsal sömürünün yanýnda ulusal baský, tüm saptýrma ve oyalama çabalarýna raðmen, her geçen gün ayaklanmaya doðru evriliyor. Küçükburjuva önderlik, ulusal kurtuluþtan vazgeçmiþ olsa da, Kürt halký özgürlük savaþýmýna zafere kadar devam etmekten baþka bir yolun olmadýðýný her geçen gün daha çok bilince çýkartýyor. Ýþçi-emekçi çocuklarýna üniversite kapýlarý kapanýyor. Binbir güçlükle üniversitelere girenler, akademik-bilimsel-demokratik taleplerini, anadilde eðitim haklarýný kazanmak için attýklarý her adýmda faþist devleti ve yasalarýný karþýsýnda buluyor. Cezalar, uzaklaþtýrmalar, okuldan atmalar yaygýnlaþtýrýlýyor. Resmi ve sivil faþistler devreye sokularak, sindirilmeye, susturulmaya çalýþýlýyor. Ýþbirlikçi tekelci burjuvazi ve faþist devlet tüm 1977/Taksim bu yoðun sömürü politikalarýný yaþama geçirebil-


leri ve kendisini kapitalist sömürü ve sonuçlarýndan kurtarmak istiyorsa; Geçici Devrim Hükümeti gibi somut bir iktidar organý hedefiyle birleþip, merkezi bir kurmaylýk etrafýnda Demokratik Halk Devrimi ve Demokratik Halk Ýktidarý ile kesintisiz olarak sosyalizme geçmek için savaþmak zorundadýr. Leninist Parti ülkelerimiz iþçi sýnýfýna ve emekçi halklarýna bu politik perspektifi sunuyor ve pratik olarak yaþama geçiriyor. Leninist politikalarý benimseyen her iþçi devrime giden yolda büyük bir güç oluþturur. 1 Mayýs iþçi sýnýfýnýn kapitalizme karþý savaþ günüdür. Ýþçi sýnýfýnýn 1 Mayýslara yaklaþýmý sýnýf savaþýmýnýn önemli bir göstergesidir. Ýþçi sýnýfý ne zaman burjuvazinin iktidarýný tehlikeye sokacak bir politika izlemeye baþlasa, burjuva sýnýf baský, zor ve katliamlarla, yanýltma ve hedef saptýrmalarla iþçi sýnýfý ve emekçilerin mücadelesini boðmaya çalýþmýþtýr. 1 Mayýs 1977’de Taksim’de toplanan yüzbinlerce emekçi devrim ve sosyalizm þiarýný haykýrýrken burjuvazinin faþist devletinin ateþ açmasýyla 37 kiþi katledilmiþtir. ‘77 1 Mayýs’ý iþçi sýnýfýnýn bilincine kazýnmýþtýr. Ýktidarý hedeflemeden, bunun için burjuvaziyle kanlý kavgalý bir savaþ yürütecek örgütlenmelerden yoksun olarak sürdürülen mücadelenin yenilgiyle sonuçlanacaðýný sýnýflar savaþýmý tarihi öðretmiþtir. 12 Eylül askeri faþist darbesiyle, iþçi sýnýfýnýn bütün kazanýmlarý bir gecede ellerinden alýnmýþ, sendikalarý kapatýlmýþ, yüzbinler iþkenceli sorgulardan geçirilmiþ, on binler tutuklanarak zindanla2000/Taksim ra atýlmýþ, yüzlercesi katledilmiþtir. 13 Mart 1982’de 3 komünist iþçi Ýbrahim Ethem Coþkun, Seyit Konuk, Necati Vardar idam edilerek katledilmiþtir. Ülkelerimizde 1 Mayýs’ýn önemi sadece burjuvaziye karþý bir kavga, kapitalizme karþý savaþ günü olmasýndan ileri gelmiyor. Bunun yanýsýra 1 Mayýs, devrimci politikalar ile reformist ve oportünist politikalarýn arasýndaki ayrýmýn ortaya çýktýðý gün olmasý nedeniyle de ayrý bir önem kazanýyor. Bu ayrýmýn tarihi yýllar öncesine dayanýyor. 12 Eylül askeri faþist darbesinden sonra 1 Mayýs’ýn militan devrimci tarzda kutlanmasýnýn gündeme geldiði 1988’den itibaren iþçileri fabrikalara, salonlara hapsetmek isteyen burjuva sendikacýlar ve reformistler ile iþçileri 1 Mayýs alanýna (Taksim’e) çaðýran devrimciler bu ayrýmýn temel taraflarý oldu. Daha sonraki yýllarda iþçi sýnýfýný salon ve fabrikalara hapsedemeyen burjuva sendikacýlar ve reformistlerin yöntemleri deðiþti. Bu sefer yasal miting düzenlemeye baþ-

1997/Taksim lamýþlardý ama amaç ayný kalmýþtý: Ýþçi sýnýfý ve devrimci güçleri 1 Mayýs alanýndan (Taksim’den) uzaklaþtýrarak 1 Mayýs’ýn, militan devrimci tarzda kutlanmasýný engellemek. Buna raðmen oportünistler 1992 yýlýna kadar devrimci 1 Mayýs’ta ýsrar etmeyi önemli ölçüde baþardýlar. Devletin, devrimci 1 Mayýs potansiyelini kendi açtýðý kanallara akýtmak için baþlattýðý “yasal miting” politikasý, devrimcilik ile burjuva sendikacýlýk, reformistlik ve oportünistlik ile devrimci konumda kalmak arasýndaki ayrýmý, her koþulda Taksim’e çýkma kararlýlýðý ile Abidei Hürriyet’te yapýlacak yasal mitinge katýlým biçimine soktu. 1 Mayýs alanýna çýkma kararlýlýðý devrimci politikalarý yaþama geçirmenin, Abide-i Hürriyet’te yapýlacak yasal mitinge katýlmakta ýsrar etmek reformist-oportünist politikalarda ýsrar etmenin temel ayýracý oldu. Devrimci politikalarda ýsrarcý olamayanlar için 1 Mayýs, sermaye ve faþist devlete karþý iþçi sýnýfýnýn savaþ günü olmaktan çýkýp “olaysýz” geçirilen bir güne dönüþtü. Tüm dünyada ve ülkelerimizde emperyalist-kapitalist sermayenin iþçi sýnýfýna ve emekçi halklara açtýðý savaþa raðmen, iþçi sýnýfý Abide-i Hürriyet Meydaný’na giderek iþbirlikçi sendika aðalarýnýn sosyal reformist parti ve örgütlerin peþine takýlarak ne proletarya enternasyonalizmine katký sunabilir, ne de kendi kurtuluþunu gerçekleþtirebilir. Davul, zurna ve halaylarla ve boþ hayallerle avutulabilir, oyalanabilir ancak. Eðer iþçi sýnýfý tarihi sorumluluðunu güncel olan devrimi, kendisini ve emekçi kitleleri kurtuluþa götürmeyi baþaracaksa, bunu ancak burjuva sýnýfýn saldýrýlarýna karþý iktidar hedefiyle topyekün savaþa tutuþmakla baþarabilir.


BÝZ LENÝNÝSTLER, ÝÞÇÝ SINIFINI VE EMEKÇÝLERÝ, KAVGA ALANINA, 1 MAYIS’TA 1 MAYIS ALANI’NA,

TAKSÝM’E ÇAÐIRIYORUZ.

1 MAYIS’TA TAKSÝM’de OLMAK; Ýþçi sýnýfýnýn iktidarý almasýný geciktiren; nýfý öncülüðünde ekonomik demokratik özgürlükburjuva ideolojisinin etkisinden, her türden (re- lerini kazanabilmesi için, formist-oportünist) sapma akýmlarýn politik etkiZindanlarýn yýkýlýp tutsaklarýn özgürleþtisinden ayrýþmasý, iktidarý alma kararlýlýðýný ve cüretini göstermesi, bütün iktidarýn emeðin olmasý i- rilmesi için, çin, Devrimci (Leninist) tutsaklarýn tüm bu taTürkiye ve Kürdistan proletaryasýnýn ortak lepler uðruna sürdürdükleri Ölüm Orucu Eyledüþmana karþý, ortak mücadeleyi örmesi için, mi’nin iþçi sýnýfý ve emekçi kitleler nezdinde yaþama geçirilmesi, zaferin kazanýlmasý için, Kürt halkýnýn kendi kaderini özgürce tayin hakkýný güvenceye almasý için, Açlýðýn, iþsizliðin, yoksulluðun ve tüm bunlarýn sebebi olan kapitalist sömürüye son verilmeEmekçilerin, öðrencilerin, iþsizlerin, iþçi sý- si için,

ATILACAK GÜÇLÜ BÝR ADIMDIR. Ýþçi sýnýfýný ve emekçileri; özgürlüðün kazanýlmasýnýn, devrimin ve sosyalizmin gerçekleþmesinin olmazsa olmaz zorunluluðu olan SAVAÞA, ZAFERE çaðýrýyoruz.

1 MAYIS’ta 1 MAYIS ALANI’na TAKSÝM’e!



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.