Hg65

Page 1

sf 12-13

17’ler mücadelemizin manifestosudur Sınıfsız bir dünya yaratma mücadelesi içerisinde, tüm insanlığın aydınlık geleceği adına Maoist komünistlerin büyük bedeller pahasına yürüttüğü mücadele sınıflar tarihinin bir parçasıdır. Mücadelede ölümsüzleşenlerimiz, savaşın karşılıklı bedeller ödeme yasasının kaçınılmaz sonuçlarıdır. 2005 Haziran’ında ölümsüzleşen 17’ler bu ağır bedelin anlamlı ifadeleri ve devrimci şiarlarıdır. Haziran ayında halkın zulme karşı verdiği mücadele içerisinde 17’leri ölümsüzlüklerinin 8. yılında anmak, daha anlamlı bir hale gelmektedir. SAYFA 2-3

Halkın Günlüğü

16-30 Haziran 2013

Yıl: 3 Sayı: 65 Fiyatı 1.5 TL www.halkingunlugu.net

e-posta: halkingunlugu@hotmail.com

ISSN: 2147-0499

Bu öfke zulmedir

Bu daha başlangıç 3 yiğit sonsuzluğa uğurlandı f

GÜNCEL

2-3

Halkın en temel demokratik haklarını kullanmasını her geçen gün çeşitli gerekçelerle yasaklayıp, kolluk kuvvetleriyle bastıran devlet ve siyasi temsilcisi AKP’ye yönelen eylemler de şidetle karşılandı. Gez Parkı’nda başlayan ve tüm ülkeye yayılan halkın öfkesini yansıttığı eylemlere yönelik gerçekleştirilen polis saldırılarında Mehmet Ayvalıtaş, Ethem Sarısülük ve Abdullah Cömert yaşamını yitirdi. Onlarca insan hastanelerde yaşama savaşı veriyor

Emekçiler Gezi Parkı direnişi için iş bıraktı

Emperyalistler ve uşaklarının çıkarları ekseninde AKP’nin halka yönelik başlattığı siyasi savaşa ilk cevap yüz binler tarafından sokakta verildi

10

Direnişin “erkek” diline kadınlardan müdahale

Faşizme karşı omuz omuza şiarıyla yoğunlaşan polis saldırılarına karşı barikat barikat dövüşen halkın iradesi zulmün kalelerini temelinden çadırdattı

16

Direniş kendi sanatını yarattı

20


güncel haber

02 Yüz binler ayağa kalktı AKP ve Taksim Gezi Parkı’nın yıkılarak yerine AVM ve Topçu Kışlası inşa edilmesini engelleme eylemleriyle başlayan Gezi Parkı direnişi 20’li günlerini geride bırakırken, Taksim’de yakılan ateş tüm ülkeyi sararak bir halk hareketine dönüştü. Taksim Gezi Parkı’nın yıkılarak yerine AVM ve Toplu Kışlası inşa edilmesini engellemek isteyenlerin eylemiyle başlayan ve önce İstanbul daha sonra da tüm ülke geneline yayılan ve hatta dünyanın birçok yerinde destek eylemleri düzenlenen ülkemizdeki halk hareketi, siyasi iktidarın azgınca saldırıları karşısında yirmili günlerini geride bırakıyor. Eylemler nasıl başladı? Taksim’den başlayıp, ülke geneline ve hatta dünyaya yayılan direniş 27 Mayıs’ta, "Taksim İçin Ayağa Kalk Platformu" üyelerinin Gezi Parkı’nın yıkımı için gelen iş makinelerinin önüne uzanarak yıkımı engellemesiyle başladı. Başta kalabalık olmayan grup sonraki günlerde sayıca giderek arttı ve Gezi Parkı’nda çadırlar kurularak yıkımı durdurmak için nöbet tutulmaya başlandı. Polisin biber gazlı, gaz bombalı saldırılarına ve parkın ilk saldırılarda bir bölümünün yıkılmasına rağmen direnen eylemcilere yavaş yavaş devrimci demokratik ve ilerici örgütlerden ve sanatçılardan da destek geldi. Eylem özellikle sosyal medya üzerinden sesini duyurmaya ve destek bulmaya başladı. 29 Mayıs’ta Başbakan Erdoğan’ın “Size alan verdik gidin orada ağaç dikin” ve “Ne yaparsanız yapın, biz kararı verdik" açıklamalarıyla toplumun iradesini hiçe saydığını açıkça beyan etmesinden sonraki günün sabahında saat 05.00 sularında, direnişe kırmaya yönelik vahşi bir saldırı gerçekleştirildi. Polis Gezi Parkı’nda direniş çadırında nöbet tutanlara gaz bombaları yağdırdı. Nöbet çadırlarını yaktı ve insanlara azgınca saldırarak dövdü. İş makineleri yıkıma devam etti. Ancak yapılan çağrılarla direnişi devam et-

Halkın Günlüğü 16-30 HAZİRAN 2013

tirme kararlılığı sergilenerek nöbete devam edildi. Ertesi gün sabah saatlerinde yeniden azgınca bir saldırı gerçekleştirilince, bu defa halkın öfkesi giderek büyüdü. Polis Gezi Parkı’na giriş ve çıkışları tamamen yasaklarken park içerisinde bulunan çay bahçesini de mühürledi. Ardından Taksim çevresinde toplanan halk polisle çatışarak direnişe geçerken, eylemlerde çok sayıda kişi yaralandı. Eylemcilere ve yaralananlara çevredeki halkın ve esnafın desteği giderek arttı.

Halk kendisine ait olanı geri aldı Ülkede halk ayaktayken Kuzey Afrika gezisine çıkan Başbakan Erdoğan burada yaptığı konuşmalarda eylemlerin ‘dış mihraklar’ tarafından başlatıldığı, sokağa çıkan halkın ‘bir avuç çapulcu’ olduğu gibi gülünç iddialarla halkın gerçek gücünü göremeyecek kadar büyük bir kibire kapıldığını açıkça gösterdi. Başbakanın halkı aşağılarcasına konuşması karşısında ‘çapulcu’ kelimesi dillere destan oldu ve halk tarafından ironik ve mizahi bir dille sahiplenilerek Erdoğan’ın psikolojik saldırısı boşa düşürüldü. 1 Haziran’da ise saldırılara karşı giderek bilenen halk daha büyük bir kararlılıkla Taksim’e çıkmak için sokaklara çıktı. Artık protestolar genel bir halk hareketi noktasına ulaşıp İstanbul’un çeşitli semtlerine ve ülkenin dört bir yanına yayıldı. Faşist saldırılar karşısında giderek bilenen İstanbul halkı daha kararlı bir duruşla Taksim’i zapt etmek için alanlara çıktı. Direniş için aralarında DHF’nin de bulunduğu devrimci demokratik kurumların da bulunduğu Taksim Dayanışması Platformu’nun çağrısıyla dört bir yandan Taksim Meydanı’nı zorlayan halk, polisin azgınca gaz bombası, tazyikli su, plastik mermi ve ses bombalı saldırıları karşısında artık geri adım atmıyor ve ilerliyordu. Polisin saldırılarına karşın bir araya gelen yüz binler, Taksim’e akarak Gezi Parkı’ndan polisi püskürttü ve meydanı zapt etti. Halkın kendisine ait olan Gezi Parkı’nı rantçıların ve yağmacıların elinden kurtarmasından sonra 2 Haziran’da Gezi Parkı’nın girişine bir sahne kurularak yüz binlerin katıldığı büyük bir zafer mitingi düzenlendi. Mitingde sık sık “Hükümet istifa”, “Taksim bizim İstanbul bizim”, “Her yer Taksim her yer direniş”. Faşizme karşı omuz omuza” sloganları yükselirken, ülkenin dört bir yanında hala sürmekte olan direnişlere selam gönderildi ve polisin halka uyguladığı işkence kınandı.

Direnişte halk dayanışmasının en güzel örnekleri sergilendi Gezi Parkı’nın ve Taksim Meydanı’nın halkın eline yeniden geçmesinin ar-

dından halkın kendi arasında dayanışmasının ve özgürce ortak yaşama iradesinin en güzel örnekleri sergilendi. Komiteler kuran eylemciler Gezi Parkı’ndaki çöpleri toplayarak çevreyi düzenledi. Taksim Meydanı’na tüm girişler devasa barikatlar kurularak kapatıldı. Açılan yardımlaşma çadırlarında ve bağışlar yoluyla kurulan “devrim market”te parasız yemek, giyecek, barınma malzemeleri dağıtıldı. Gezi Parkı içerisinde halkın yanında yer alan gönüllü doktorların çalıştığı ve yaralılara derhal müdahale edilen bir revir kuruldu. Halk yaratıcılığının doruğuna ulaşarak alanları yazılamalar ve resimlerle donatılırken, Gezi Parkı’nda kurulan “devrim müzesi”nde direnişin tarihi sergilendi. Direnişte özellikle olanca militanlığıyla ön saflarda çatışan Beşiktaş Çarşı taraftar grubu en yoğun direnişlerin yaşandığı ve devasa barikatların kurularak sabahlara kadar çatışılan Beşiktaş Akaretler’de bir iş makinesini ele geçirerek polisin üzerine sürdü. Kepçeyi ele geçiren eylemciler ona polisin TOMA’sına ironik bir şekilde atfen POMA (Polis Olaylarına Müdahale Aracı) ismini vererek ‘polisin TOMA’sı varsa halkın POMA’sı var’ dedi. Meydanın kazanılmasının ardından devrimci, demokratik ve ilerici kurumlar da Atatürk Kültür Merkezi’ni ve çevredeki binaları pankartlar ve yazılamalarla donattı. Taksim Meydanı’nda ve Gezi Parkı içerisinde aralarında DHF’nin de bulunduğu birçok devrimci demokratik kurum çadır açtı. Çeşitli siyasi fikirlerden çevrelerin bulunduğu alanda zaman zaman gerginlikler de yaşandı. Halk hareketini kendi çıkarları için kullanmak isteyen TGB gibi Kemalist örgütlenmeler, BDP’lilerin alanda bulunmasına tahammül edemeyerek provokasyon yaratmaya çalıştı. Taksim Gezi Parkı’nın halkın elinde olduğu süre boyunca kitleler her gün, her akşam akın akın Taksim’e gelerek birlik ve dayanışma vurgusu içinde haklı taleplerini ortak bir dil

oluşturarak dile getirerek diğer illerde ve İstanbul’un semtlerinde devam eden direnişleri sahiplendi. 5 Haziran’da Taksim Dayanışması temsilcileri Başbakan Erdoğan yurt dışında bulunduğu için ona vekalet eden Bülent Arınç’la görüşerek Gezi Parkı ve AKM’nin yıkılmasına ilişkin girişimlerin durdurulmasını, başta İstanbul, Ankara, Hatay Valileri ve Emniyet Müdürleri olmak üzere halka polis zulmü uygulanmasına sebep olan tüm sorumluların görevden alınmasını ve gaz bombasının yasaklanmasını, gözaltıların serbest bırakılmasını ve haklarında soruşturma başlatılmamasını, 1 Mayıs alanı olan Taksim ve Kızılay başta olmak üzere ülkenin tüm meydanların eylemlere açılması taleplerini iletti. 6 Haziran’da ülkeye geri dönen Başbakan Erdoğan Gezi Parkı’na ilişkin yaptığı provakatif açıklamada yine halkı hedef alarak “Ben de yüzde elliyi evde zor tutuyorum” diyerek halkı tehdit etti. 9 Haziran’da Taksim’de Taksim Dayanışması’nın öncülüğünde gerçekleştirilen mitinge yüz binler katıldı. “Hükümet istifa”, "Faşizme karşı omuz omuza", "Her yer Taksim her yer direniş", "İstanbul bizim, Taksim bizim" sloganlarının atıldığı mitingde Bandista, Kardeş Türküler sahne aldı. Taksim Dayanışma Platformu adına yapılan açıklamada "Bizim için 'üç beş çapulcu' deseler de milyonlar olduğumu-


güncel haber

03 devlet terörüne meydan okudu 16-30 HAZİRAN 2013 Halkın Günlüğü

zun farkında. Yüzde 50'ye karşı yüzde 50 dese de, yaşananların AKP'li olmayanlarla AKP'liler arasında olmadığının farkında. Bizi marjinaller, illegaller diye karalamaya çalışsa da haklılığımızdan şüphe duyulamayacağının farkında” denildi. 10 Haziran’da yapılan Bakanlar Kurulu Toplantısı’nın ardından açıklama yapan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ‘yasa dışı’ eylemlere izin verilmeyeceğini söyleyerek saldırıların sinyalini verdi.

Yalan söylemeye doymadılar Bu açıklamanın ardından 11 Haziran sabahı polis eşi benzeri görülmemiş şekilde azgınca ve vahşice bir saldırı düzenledi. Taksim Meydanı çevresine kurulan barikatları yıkan polis inanılmaz derecede yoğun gaz bombası, plastik mermi, ses bombası ve tazyikli suyla saldırdı. Sabah yaşanan saldırıya karşı koymaya çalışırken aralarında DHF’lilerin de bulunduğu çok sayıda kişi yaralandı. Polis meydana girerek tüm pankartları ve posterleri söktü. İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ise yalan söylemeye doymayarak Gezi Parkı’na yahut herhangi bir gruba ‘müdahale’ etmek istemediklerini yalnızca ‘yasa dışı pankartları’ sökmek istediklerini iddia etti. Ancak Vali Mutlu’nun açıklamasının ardından defalarca Gezi Parkı’nın içerisine de su sıkıldı, gaz bombası atıldı. Gün içerisinde Taksim Meydanı ve çevresinde çatışmalar devam etti. Devlet bu saldırıyla ‘Gezi Parkı’ndaki masum çevreci eylemciler’ ve Taksim Meydanı’ndaki ‘illegal marjinal gruplar’ ayrıştırması yalanı altında halkı bölmenin ve direnişe saldırmanın provasını başlattı. SDP il binasını basan siyasi polisler, binanın içerisini yerle bir ederek içerideki 70 kişiyi ağır şekilde darp ederek gözaltına aldı. Gözaltına alınanlardan 4’ü daha sonra tutuklandı. Taksim Meydanı’ndaki direnişçilere saldırıyı protesto etmek isteyen Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi avukatlar Çağlayan Adliyesi’nde "Her yer Taksim her yer direniş" sloganını atarak alkışlı eylem yaptı. Eyleme saldıran polis 73

avukatı darp ederek gözaltına aldı. Akşam saatlerinde çatışmalar kısmen durmuş ve halk tekrar meydana dönmüşken, bu defa meydanı çevreleyen binaların tepesinden atılan gaz bombalarıyla Taksim Meydanı’nda ve Gezi Parkı’nda toplanan kitle kelimenin tam anlamıyla gaza boğuldu. Öyle ki meydan halkla dolu olmasına rağmen gazdan başka hiçbir şey görünmüyordu. Bu saldırıda meydanda kurulu olan aralarında DHF’nin çadırının bulunduğu çadırlar da tamamen yıkıldı ve halk Gezi Parkı içerisine hapsedildi. Bu saldırının ardından tüm direnişçiler ve kurumların çadırları Taksim Gezi Parkı içerisine çekildi. Sonraki günlerde halk direnişi sahiplenmeye devam ederken, hükümet referandum, plebisit gibi adımlarla direnişi bitirme girişimlerinde bulundu. 13 Haziran’da Başbakan Erdoğan’ın çağrısı üzerine Taksim Dayanışması ve bazı sanatçılar Başbakan’la bir görüşme yaparak daha önce ifade edilen talepleri iletti. Yapılan toplantı sonrası Bakan Hüseyin Çelik: "Yargı kararı çıkıncaya kadar Gezi Parkı'na dokunulmayacak, lehte karar çıkarsa bile halk oylamasına gidilecek" açıklamasında bulundu. Başbakan Erdoğan ise Gezi Parkı’nın ‘sidik koktuğu’ gibi trajikomik iddialarda bulunurken " Biz bu ülkede hakikaten çevreci olan arkadaşlarla, dün akşam onlarla görüştüm. Kendileriyle bunları dertleşirken açık açık söyledik, siz bu illegal örgütlerle aranıza perde çekmek zorundasınız. Artık sabrın sonuna geldik, son bir defa uyarıyorum" sözleriyle halkı tehdit etmeye devam etti. 14 Haziran’da Gezi Parkı’nda eylemlerde hayatını kaybedenler için bir anma düzenlendi. Erdoğan ise Gezi Parkı’nda direnen halkın ‘vandal’ olduğunu, camilere girerek alkol aldıklarını, türbanlı kadınlara saldırdıkları yalanlarını yinelemeye ve tehditlerine devam etti.

Gezi Parkı polis terörüyle işgal edildi 15 Haziran’da Taksim Dayanışması’nın Başbakan’la görüşmesi sonrası, Gezi Parkı’nda yapılan geniş forumun ardından alınan ortak karar açıklandı. Taksim Dayanışması Gezi Parkı’nın terk edilmeyeceğini ve direnişe devam edileceğini ancak park içerisindeki çadırların kaldırılarak sadece dayanışma adına bir ortak çadırın bırakılacağını açıkladı. Bu açıklamanın ardından Başbakan’ın "Taksim boşaldı boşaldı, boşalmadığı takdirde artık bu ülkenin güvenlik güçleri orayı boşaltmayı bilir" tehdidiyle akşam 20.30 sularında polis Gezi Parkı’na TOMA’larla, gaz bombalarıyla ve plastik mermilerle saldırdı. Çadırların içerisinde kalanları dahi gaz bombası atarak çıkarmaya çalışan polis, yeni bir vahşete imza attı. Parktaki on binlerce kişi can havliyle çevre caddelere çekildi fakat polisin saldırıları buralarda da devam etti. Polis Divan Oteli, Alman Hastanesi vb. mekânlara sığınan eylemcilere gaz bombası atarak saldırdı. Aynı akşam İstanbul’un çeşitli semtlerinin akın akın Taksim’e gelmesiyle Taksim ve çevresinde sabaha kadar çatışmalar yaşandı. Hükümet polisler ‘yetmeyince’ bu kez de jandarmayı devreye soktu ve ilk defa eylemlerde jandarma ve jandarmaya ait TOMA’lar da kullanıldı. Taksim Gezi Parkı baskınında ve sonraki çatışmalarda çok sayıda kişi yaralandı ve gözaltına alındı. Ertesi gün gözaltıların akıbetini sormak için karakollara giden avukatlar gözaltında kimsenin olmadığı iddiasıyla karşılaştı.

Gezi işgal edildi ama halk direnişte geri adım atmadı Gezi Parkı işgali sonrası 15 Haziran’da halk dört bir yandan Taksim’e girmek için sokaklara çıktı. Gün boyu polisle çatışmalar devam etti. Polisin halka karşı kullandığı tazyikli suyun içerisine gaz bombalarında kullanılan

kimyasalların karıştırıldığı görüntülenerek belgelendi. Hekimlerin yaptığı açıklamaya göre bu kimyasallar yüzünden suya maruz kalan insanların vücudunda yaralar ve kızarıklıklar oluştuğu belirtildi. Baronun açıkladığı rakamlara göre ise işgal sonrası gözaltına alınan kişi sayısı 390′a yaklaştı. Siyasi polis sabah saatlerinde aralarında Çarşı grubunun kurucularından Sarı Cem lakaplı Cem Yakışkan ile Çarşı'nın pankartlarını hazırlayan Deve Erol lakaplı Erol Özil’in de bulunduğu gruba mensup kişilerin evlerini basarak bazı Çarşı üyelerini “eylemleri provoke etmek” iddiasıyla gözaltına aldı. Beşiktaş'ta ve Taksim’e yakın yerlerde polis çarşı içine ve ara sokaklara kadar girip gazla saldırdı. 16 Haziran’da Taksim Dayanışması açıklama yaparak halkı Gezi Parkı Direnişi’ni sahiplenmeye ve Taksim’de düzenleyecekleri mitinge çağırdı. Halk çağrı üzerine Taksim’e gelmeye çalıştı fakat Taksim ve çevresini ablukaya alan polis meydana bütün girişleri kapattı. Gün boyu İstiklal Caddesi, Harbiye, Osmanbey ve birçok noktada eylemler devam ederken polis saldırıları da artarak sürdü.

Hekimler ve gazeteciler gözaltında Saldırılarda yaralananları tedavi etmek için eylemcilerin yanında yer alan bazı hekim üniformalı sağlıkçılar da gözaltına alındı. . Gezi Parkı işgalinden sonra çok sayıda gazeteci de sarı basın kartları olmadığı iddiasıyla polis tarafından dövülerek gözaltına alındı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) bir açıklama yaparak polis saldırılarında 24 gazetecinin yaraladığını ve 8 gazetecinin de gözaltına alındığını açıkladı. Gazetemiz baskıya hazırlandığı sırada gözaltı terörünün yeni adresi Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Atılım gazetesi ve ETHA haber ajansı oldu. Polis baskınlarında onlarca kişi gözaltına alındı.


04

güncel haber

Halkın Günlüğü 16-30 HAZİRAN 2013

Emekçi semtler kavga barikatlarını boyunca yol trafiğe kapatıldı. Gazi halkı Taksim’e polis saldırısının ardından 15 Haziran’da saat 21.00’de 20 bini aşan kitle çevre yolunu trafiğe kapatarak buradan Nurtepe üzerinden Okmeydanı’na yürüdü. Örnektepe’de polisin gaz bombalı saldırısı sonucunda kitle üçe bölündü. Kitlenin bir bölümü Örnektepe üzerinden Okmeydanı’na ulaşarak buradaki halkla birleşti. Okmeydanı’nda bir süre barikat başında bekleyen kitle, buradan Taksim’e yürümeye karar verdi. Taksim’e doğru yönelen kitleye polis tekrar saldırdı. Polisin azgın saldırısına karşı taviz vermeyen halk Feriköy üzerinden oradaki kitleyle buluşarak “Diren Taksim Gazi geliyor” sloganlarıyla saat 03.00 civarında Pangaltı’daki barikatlara ulaştı. Halk burada sabah saatlerine kadar polisle çatışırken, bu çatışmalarda çok sayıda kişi yaralandı.

Sarıgazi’de halk kesintisiz olarak günlerce eylemdeydi Taksim Gezi Parkı’nda başlayan direniş İstanbul’un Gazi, Sarıgazi, Okmeydanı, 1 Mayıs Mahallesi gibi semtlerine sıçrayarak ivme kazandı. Emekçi semtlerde halk barikatlar kurarak günlerce polisle çatıştı. Direniş 1 Haziran’da milyonları bulup tüm ülkeye yayıldığında emekçi yoksul halkın yaşadığı Gazi Mahallesi, Sarıgazi, 1 Mayıs Mahallesi, Okmeydanı, Gülsuyu gibi semtler başta olmak üzere İstanbul’un neredeyse tüm semtlerinde, halk evlerinden tencere ve tavalara vurarak sokağa çıktı. “Hükümet istifa”, “Faşizme karşı omuz omuza” sloganlarıyla AKP binalarına, karakollara ve kaymakamlıklara yürüdü. Yoksul emekçi halkın yoğun olduğu ve devrimci dinamiklerin güçlü olduğu semtlerde barikatlar kurularak her gece sabahlara kadar polisle çatışıldı. Yaşanan çatışmalar sonucunda bazıları ağır olmak üzere yüzlerce kişi yaralandı. 1 Mayıs Mahallesi’nde SODAP üyesi Mehmet Ayvalıtaş yaşamını yitirdi.

Gazi Mahallesi direniş geleneğini unutmadı Devrimci geleneğin güçlü olduğu ve emekçi yoksul halkın yaşadığı Gazi Mahallesi’nde halk Gezi Parkı direnişinin ilk gününde itibaren sokaklardaydı. Aralarında DHF gibi devrimci demokratik kurumların da bulunduğu on binlerce kişi günlerce “Faşizme karşı omuz omuza”, “Katil polis hesap verecek”, “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganlarıyla Eski Karakol durağında toplanarak Gazi Karakolu’na yürüdü.

Devlet halkın kanını dökmeye doymadı

Gazi Karakolu’na giden yolu kapatarak kitleyi yaklaştırmayan polis halka gaz bombaları, ses bombası, plastik mermi ve TOMA’lardan sıktığı tazyikli suyla saldırdı. Polis saldırılarına karşı öne çıkarak barikatlar kuran halk çocukları taşlarla, Molotoflarla ve havai fişeklerle polise karşı direndi, atılan gaz bombalarını ise polise geri fırlattı. Her gün yaşanan eylemler akşam saatlerinde başlarken çatışmalar gecenin ilerleyen saatlerine hatta sabaha kadar sürdü. MKP militanları da barikatın en ön saflarında “Katil polis hesap verecek” sloganlarıyla polisle çatıştı. Öte yandan çevik kuvvet polislerinin akrep denen zırhlı araçlarla ara sokaklara kadar girip halka hedef gözeterek gaz bombasıyla saldırması sonucu aralarında DHF’lilerin de bulunduğu çok sayıda kişi yaralandı. Saldırılar sonucu Haziran’da Duran Akbaş isimli 27 yaşındaki bir genç ise kafasına gaz bombası isabet etmesi sonucu ağır yaralandı. Durumu ciddi olduğu için Gazi’deki hastanede tedavi edilemeyen Aktaş Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Günlerdir yoğun bakımda olan Akbaş hala hayati tehlikeyi atlatabilmiş değil. Duran Akbaş’ın vurulduğu günün ertesi günü 19 yaşındaki Murat Çetinkaya adında bir genç de kafasına gaz bombası isabet etmesi sonucu ağır yaralandı. Burjuvafeodal medya ise Gazi halkının eylemlerini ‘marjinal grupların polise saldırısı’ olarak lanse ederek halkın meşru direnişini karalama propagandasına günlerce yer verdi. 11 Haziran’da ise Taksim Meydanı’na yapılan saldırıyı protesto etmek isteyen on binlerce kişi “Gazi Dayanışması” pankartıyla TEM otoyolu üzerinde Gaziosmanpaşa’ya bağlı Karayolları Mahallesi’ne yürüdü. Kitleye biber gazıyla saldıran polisin saldırısını boşa çıkarılarak yaklaşık 2 saat

AKP’nin sözcüleri ‘orantılı güç kullanıldığı’ yalanlarını pervasızca söyleyerek yaralı ve gözaltı sayılarını olduğunun kat be kat altında olduğunu iddia ede dursun Türk Tabipler Birliği (TTB)’nin açıklamaları bu yalanları açıkça ortaya çıkardı. TTB’nin açıklamalarına göre kamu hastanelerine, özel hastane ve tıp merkezlerine ve çatışmaların yaşandığı alanlarda gönüllü he-

Taksim Gezi Parkı direnişi çerçevesinde yapılan eylemlere en yoğun katılımlarından biri de Sarıgazi’de yaşandı. On binleri bulan Sarıgazi halkı “Polisin semtten geri çekilmesi” talebiyle “Katil polis Sarıgazi’den defol” sloganıyla her gece sokaklara çıkarak günlerce polise direndi. Kaymakamlığa yürüyen halk polis saldırıları karşısında barikatlar kurarak direndi. Polis saldırılarında çok yoğun şekilde gaz bombası, plastik mermi ve tazyikli su kullanırken çok sayıda eylemciyi de yaraladı. Polis bir direnişçiyi başından plastik mermiyle yaralarken, Barış Yaman isimli direnişçiyi vahşice döverek barikat kurmak için yakılan ateşin içine attı. Sol gözünü kaybeden ve hastanede bir haftaya yakın süren tedavisinin ardından evine dönen Barış Yaman, şu anda önceki günlere göre daha iyi durumda ancak vücudunda hala kırıklar ve

kimler tarafından kurulan revirlere toplam 7959 yaralı başvurdu. Yaralıların 59’unun durumunun ağır olduğu belirtilirken, İstanbul’da 4, Ankara’da 1, Eskişehir’de 1 kişi, olmak üzere 6 ağır yaralının hayati tehlikesi halen devam ediyor. Saldırılarda 100 kişi kafa travması geçirirken, 11 kişi gaz bombasının isabet etmesi sonucu gözünü kaybetti. Bir kişinin ise dalağı alındı. Polis

yanıklar bulunuyor ve sol gözü görmüyor. Öte yandan 7 Haziran’da Sarıgazi’de aralarında DHF’nin de bulunduğu devrimci-demokratik kurumun öncülüğünde halk, Sancaktepe meydanına 24 saat açık olan bir direniş çadırı kurdu. Halkın kararlı duruşu ve direnişi karşısında geri adım atan polis, sonraki günlerde gerçekleştirilen eylemlere saldırmazken yalnızca Kaymakamlık ve karakol çevresinde konuşlandı. 15 Haziran’da Taksim Gezi Parkı’nın polis tarafından işgal edilmesinin ardından ise Sarıgazi’de halk her zamanki gibi Vatan İlk-öğretim Okulu önünde bir araya gelerek Aydınlar Mahallesi üzerinden Demokrasi Caddesi’ne geldi. Yürüyüş sırasında Gezi Parkı’na saldırı haberi gelince halk öfkeli bir şekilde Sarıgazi Meydanı’ndan trafiği kapattı ve Çekmeköy’e doğru yürüyüşüne devam etti. On binleri bulan kitle Çekmeköy halkıyla bir araya geldi ve Şile otobanını kapatarak Taksim’e doğru yürüyüşe geçti. Dudullu, Ümraniye, Tepeüstü ve daha birçok semtten binler yollara döküldü. Boğaziçi Köprüsü girişine gelindiğinde polis saldırısıyla karşılaşan kitle yılmadı ve yürüyüşüne devam ederek polis barikatını aştı. Köprüyü geçtikten sonra Mecidiyeköy’de yine polis saldırısıyla karşılaşan kitleden ancak beş yüz kişilik bir grup Harbiye’deki barikatlara kadar gelebildi.

Okmeydanı halkı direnişe sahip çıktı Okmeydanı’nda halk direnişin ilk gününden itibaren her akşam evlerinden tencere ve tavalara vurarak “Hükümet istifa” sloganlarıyla yürüdü. Kitle bir kez de AKP Şişli binasına yürüyerek “AKP istifa” sloganlarını haykırdı. Polis ilk günlerde mahalleye girip halka saldırmaya cesaret edemedi. 15 Haziran’da Taksim’in polis tarafından işgal edilmesinin ardından saat

saldırıları sonucunda İstanbul’da Mehmet Ayvalıtaş, Antakya’da Abdullah Cömert, Ankara’da Ethem Sarısülük hayatını kaybetti. Gezi Parkı’nın polis tarafından işgal edilmesinin ardından parkta olan damadı ve çocukları için Avcılar’dan başlayan yürüyüşe katılan Zeynep Eryaşar adlı kadın kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Ankara’da İrfan Tuna adlı temizlik işçisi yoğun


16-30 HAZİRAN 2013 Halkın Günlüğü

05

tutuşturdu 20.00’de Okmeydanı’nda toplanarak Taksim’e yürümek isteyen kitleye polis Mecidiyeköy’de çok sert bir saldırı gerçekleştirdi. Aynı akşam ilerleyen saatlerde halkın bir bölümü mahallede barikatlar kurarak polisin mahalleye girmesini engelledi. Okmeydanı Metrobüs durağına konuşlanan polis, buradan kitleye gaz bombaları yağdırdı. Gazi Mahallesi’nden gelen halkın Okmeydanı’na ulaşmasıyla kitlenin bir kısmı, Taksim çevresindeki barikatlara giderek burada sabaha kadar çatıştı. 16 Haziran sabahı gece boyu devam eden çatışmalar, sabahın erken saatlerinde yeniden başladı. Polis sabah saatlerinde mahalleye girerek halkı gaza boğdu. Sabah saatlerinde Barkın Elvan adlı 14 yaşındaki bir çocuk ekmek almaya giderken polisin attığı gaz bombasının kafasına isabet etmesi sonucu ağır yaralandı. Kafasında kırık ve çatlaklar olduğu belirtilen Elvan ameliyata alınırken, durumu ciddiyetini koruyor. Barikatlar kuran kitleye yoğun gaz atan polis, çeşitli ev ve işyerlerine de gaz bombası attı. Bazı işyerleri ve evlere rastgele atılan gaz bombalarından yangınlar çıktı. Çatışmaları sürdüren kitlenin çabasıyla yangınlar söndürüldü. Gazetemizin bulunduğu binaya ve sokağa da yoğun gaz atan polise, çok sayıda kişi barikatlar kurarak direnirken çok sayıda işyeri de gazdan etkilendi. Direniş sırasında zaman zaman polisin püskürtüldüğü anlar yaşandı. Kitle hep bir ağızdan “Faşizme karşı omuz omuza” sloganlarıyla direnişini sürdürdü. MKP militanları da polise karşı barikatlar kurarak çatıştı. Eylemlerde polisle çatışan direnişçilere yiyecekler getirerek destekleyen halkın sahiplenişi özellikle göze çarptı. Örnektepe’de halktan 7’den 70’e herkes, polis saldırısına karşı barikatların kuruluşuna yardım etti. Eylemler 17 Haziran akşamı da devam etti.

yaşamını yitirirken bir diğer SODAP üyesi Seyit Kartal ise ağır yaralandı. Mehmet Ayvalıtaş, binlerce kişinin katıldığı törenle 3 Haziran’da “Bedel ödedik bedel ödeteceğiz”, “Mehmet yoldaş ölümsüzdür “ sloganlarıyla Çekmeköy Mezarlığı’na defnedildi. Halk, Ayvalıtaş’ın şehit düştüğü noktada, TEM otoyolu üzerindeki köprüde saygı duruşunda bulunarak yola karanfiller bıraktı. SODAP adına yapılan konuşmada ödenen bedellere karşın, bedel ödetileceği ifade edildi. Cenazeye çok sayıda devrimci demokratik kurum da katıldı.

İstanbul’un dört bir yanında eylemler sürdü Nurtepe’de Dörtyol ağzında toplanan binler, Güzeltepe Mahallesi’ne doğru yürüyüşe geçti. Kitlenin Güzeltepe Karakolu’na doğru yürümesi sonrasında polis, halka gaz bombasıyla saldırdı. Barikatlar kuran kitle Güzeltepe’de ara sokaklara dağılarak polisle çatıştı. Güzeltepe halkı da eylemcilerle dayanışma içerisinde gaz bombasından korunmak için yardım malzemeleri verdi. Polis saldırının boyutlarını mahalle sakinlerinin evlerini hedef almaya dek vardırdı. Birçok eve gaz bombasının isabet etmesi sonucu çok sayıda evin camı kırıldı. Tek başına oturan yaşlı bir kadının evinin polis tarafından ateşe verilmesini, halk müdahale ederek engelledi. İstanbul’un Avcılar, Kartal, Kadıköy, Maltepe ve daha birçok semtinde de halk günlerce sokaklara çıkarak eylemler yaptı. Özellikle Gezi Parkı’nın polis tarafından işgal edildiği akşam halk birçok semtten sokağa çıkarak polis engeline karşın, Taksim’e yürümeye çalıştı.

1 Mayıs Mahallesi’nde Mehmet Ayvalıtaş hayatını kaybetti 1 Mayıs Mahallesi’nde eylemlerin yoğun olduğu semtlerdendi. 2 Haziran’da Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi’nde otoyolu kapatarak yürümek isteyen yaklaşık 10 bin kişinin arasına dalan taksi, SODAP üyesi olan Mehmet Ayvalıtaş’e ezdi. Ayvalıtaş

biber gazından etkilendi ve kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi. TTB’nin verilerine göre İstanbul’da toplam 4447, Ankara’da 1350, İzmir’de 800, Antakya’da 161, Adana’da 162, Eskişehir’de 300, Muğla’da 50, Balıkesir’de 150, Antalya’da 150, Kocaeli’de 10, Rize’de ise 8 kişi yaralandı. Öte yandan İstanbul Barosu Yönetim

Kurulu Üyesi ve Avukat Hakları Merkezi Koordinatörü Ufuk Özkap’ın 17 Haziran’da yaptığı açıklamaya göre, Gezi Parkı’nın polis tarafından işgal edilmesinden sonra İstanbul’da 441 kişi gözaltına alındı. Ankara Barosu ise 8’i 18 yaşının altında 56 kişinin gözaltında olduğunu belirtti.

SINIF TAVRI

≫ ismail uçar

‘’RÜZGAR EKEN FIRTINA BİÇER!’’

H

alkın ayak sesleri bozuyor sessizliği, öfkeli nefesleri ısıtıyor Haziranı. Tohumlar tomurcuk veriyor direnişte düşenlerin ılık kanıyla. Zulüm kol geziyor kudurganlığın zirvesinde. Durdurulamaz ayağa doğrulan kitlelerin hücum kasırgası. Meydan okuyor ‘’çapulcular,’’ özgürlük türküleriyle haftalardır nümayişte… ‘’İktidarı uyarıyoruz’’ diyen işçi kıtaları grevde!... Ve ülkenin dört köşesi direniş deminde ayaklanma sesleriyle çınlıyor. Kitlelerin direniş korosu görkemli meydanlardan gerici iktidarları döverek ilerliyor, doruklara yükseliyor. Ezilen emekçi yığınların başkaldırısına tanıklıkla aydınlanıyor yoksul dünyanın şafağı... Her yaş ve cinsten, değişik dil ve dinden Türkiye-Kuzey Kürdistan halkları faşist iktidara karşı tek vücut olup direniş düzeninde birleşiyor. Yüzünü orta çağ karanlığına dönmüş komprador bürokratik burjuva hakim sınıfların şeriat düzenine doğru adımları kitlelerin demokrasi ve özgürlük haykırışlarıyla durduruluyor. Toplumun geriye doğru çekilmesine bir kez daha set olup tarih yazıyor kitleler. Geniş devrimci halk kitlelerinin kahredici gücü iktidardaki cemaatçi komprador burjuvazinin gerici heveslerini kursağına dizerek saltanatını dar ediyor. Ülke halklarının kendi yazgısını eline alabileceğinin gün gibi parladığı büyük uyanışın adım ve pratik işaretleri verilmiştir bugün… Başlamasından itibaren büyük kazanımlara imza atarak ana devrolan direniş, tartışmasız zaferdir bastırılsa, hatta ezilse de… Karara bağlanmamış bir evresindedir bugün direniş… Karşı-devrimci faşist zorla bastırılmak istenmektedir uyanış… İzafidir kitlelere karşı başarı.. ezilip bastırılsa da son sözü söylenmemiş direnişin ve söylenecek elbet!... Direnen sokaklar sıkılan su seli içinde.. direnen sokaklar gaz bulutu altında.. patlayan bombalar, sıkılan kurşunlar, vurulan coplarla işkence altında direnen sokaklar.. ve direnen sokaklar faşizmin pastal vahşeti altında… Sokaklar suya ve gaza karışmış kan akıyor… Kiminin gözü kalmış kavga anında, kiminin cansız bedeni… Ölü ve yaralılarını toplamış direnen sokaklar.. yeni çatışmalara hazırlanmak için soluklanıp yaralarını sarıyor DİRENEN SOKAKLAR! Halk kitlelerini ‘’çapulcu’’, ‘’yasadışı marjinal guruplar’’ ve hatta ‘’terörist’’ göstererek faşist saldırılarını, cop, gaz, kimyasal su ve kah plastik kah gerçek mermilerle uyguladığı vahşet ve katliamı aklamak istiyor AKP iktidarı. Parayla kitle toplayıp kitlelere karşı miting yapıyor aczin batağında dibe vuran Erdoğan… Kitlelerin büyük isyan ve başkaldırısı gelinen aşamada faşist iktidarın azgın bir saldırısına daha sahne oldu. Şehirler kuşatma altında, şehirler gaz bulutu altında..

şehirler üniformalı/üniformasız insan avcılarına emanet… Ve kitleler dalgalanıyor direnişten direnişe… Nefessiz bırakılmış, kimyasal gaza tutulmuş, işkencelere maruz bırakılmış direnişçiler… Faşist terör maharetiyle dağıtılıyor kitleler… Yemin ediyorlar Gezi’ye/Taksim’e dönmeye… yemin ediyorlar meydanları zapt etmeye, direnmeye ve yıkmaya!.. Sıkılan kimyasal suyla ‘’yanan’’ bedenler, plastik mermilerle gözü çıkmış yaralılar, gaz bombalarıyla kafaları dağlanmış direnişçiler, faşist kurşunlarla oldukları yere yığılıp kalan genç direnişçiler ve gaza gözünü kırpmayan tazyikli suya göğsünü geren direngen kadınlar ve yaşlı direnişçiler.. ölüler ve yaralılar-ölülerimiz ve yaralılarımız yatıyor yerlerde… Döneceğiz diyorlar.. yaralarımızı sarmaya, ölülerimizi gömmeye ve iktidarınızı başınıza yıkmaya!... Daha büyük direnişle geleceğiz.. devam edeceğiz kabusunuz olmaya!... AKP iktidarı ve Erdoğan akrep misali kendisini sokmuştur… Estirdiği terörle geçici bir başarı sağlayabilir, direnişi bastırabilir ve hatta canavarca bir makine gibi ezip geçebilir… O ‘’kağıttan kaplan’’ terör estirip zulmünün namını duyurabilir. Ama unutulmasın ki, ‘’rüzgar eken fırtına biçer!’’ Hiçbir halk düşmanlığı, hiçbir katliam, hiçbir vahşet, zulüm ve baskı yanıtsız ve hesapsız kalmaz! Bilinir ki, devrimle karşı-devrim birbirini geliştirerek ilerler. Faşist baskılar devrimci isyanı koşullar. Gelişen devrimci dalga, onun karşısında korkuya kapılan faşist güruhu azgınca saldırmaya iter… Devrimci zor ile karşıdevrimci zor karşılıklı olarak bir ilerleme yolu izler.. Ta ki devrimci zor gerici zoru yer yüzünden silip süpürene dek! Gericilerin üstünlüğü izafidir. Gerçekte güçlü olan halk kitleleridir. Devlet olarak örgütlenmiş olan geri sınıflar sahip oldukları devlet olanakları sayesinde taktik olarak güçlüdürler ama stratejik olarak güçlü olan devrimci kitlelerdir. Dolayısıyla bugün direniş/ayaklanma bastırılsa bile yarın patlaması ve gerici iktidarı yere çalması kaçınılmazdır. Stratejik zafer Proletarya önderliğinde halk kitlelerinindir. ‘’Bütün gericiler kağıttan kaplandır’’ ve yıkılmaya mahkumdur! Uyguladıkları işkence, baskı, katliam ve faşist terörle ancak geniş halk kitlelerinin devrimci öfkesini büyütürler! Tüm faşist diktatörlükler döktükleri kanda boğulmuştur. Bugün kitleleri kurşunlayan faşist iktidar da döktüğü kanda boğulacaktır. Bir kez daha direnen halk kitlelerinin büyük isyanını devrimci duygularımızla selamlıyor, direnişin ölümsüz kahramanlarının anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.


06

güncel haber

Halkın Günlüğü 16-30 HAZİRAN 2013

Her yer Taksim her yer Taksim Gezi Parkı’na Topçu Kışlası yapılmak istenmesi ve parktaki ağaçların kesilmesine karşı başlatılan eyleme polisin saldırması sonrası Türkiye-Kuzey Kürdistan genelinde sokağa çıkan milyonlarca kişi, günlerdir Gezi Parkı’yla dayanışmayı büyütmek ve polis terörünü protesto etmek için eylemler düzenliyor Taksim Gezi Parkı’nda yapılmak istenen Topçu Kışlası projesine karşı Taksim Dayanışma Platformu tarafından başlatılan oturma eylemine, polisin şafak baskını yaparak azgınca saldırması sonrası, İstanbul başta olmak üzere ülke genelinde milyonlarca kişi sokaklara çıkarak “Her yer Taksim her yer direniş” dedi. İstanbulTaksim, Ankara-Kızılay, İzmir-Gündoğdu, Adana-Uğur Mumcu meydanları başta olmak üzere Türkiye-Kuzey Kürdistan genelinde yüzlerce protesto eylemi düzenlendi. Ülke genelinde yapılan eylemlere polisin yoğun saldırıları sonrası Ankara’da Ethem Sarısülük, İstanbul’da Mehmet Ayvalıtaş, Antakya’da Abdullah Cömert yaşamını yitirirken yüzlerce kişi yaralandı, binlerce kişi ise gözaltına alındı. 31 Mayıs tarihinden itibaren ülke genelinde devam eden eylemlerde öne sürülen talepler kabul edilene kadar eylemlerin büyütülerek devam edeceği vurgulandı.

Reyhanlı-Taksim işte faşizm Kısa bir süre önce Reyhanlı’da yaşanan bombalı saldırılarla sarsılan ve AKP’ye karşı büyük bir öfkenin dışa vurulduğu Hatay’da, Taksim direnişiyle dayanışma amacıyla 31 Mayıs tarihinden itibaren on binlerce kişinin katıldığı protesto eylemleri organize ediliyor. Antakya halkı tarafından kepenk kapatma ve yürüyüş eylemleri gerçekleştirildi. “Her yer Taksim her yer direniş” şiarının binlerce ağızdan haykırıldığı Antakya’da, 4 Haziran günü Armutlu Mahallesi’nde yapılan eyleme, polisin gaz bombaları ve TOMA’larla saldırısı sonrası saatler süren çatışmalar yaşandı. Yaşanan çatışmalar sırasında Abdullah Cömert adlı genç, polis tarafından vurularak katledildi. Cömert’in katledilmesinin üzerine on binlerce kişi bir araya gelerek Antakya merkezde “Katil devlet hesap” verecek sloganını haykırarak bir eylem gerçekleştirdi. 6 Haziran tarihinde Abdullah Cömert’in vurulduğu yerde bir araya gelen halk Antakya Dayanışması adıyla bir komite kurdu. Muhtarlar, esnaf ve devrimcidemokratik-ilerici kurumlar tarafından oluşturulan komite, her gün eylemlere devam etme kararı aldı. Abdullah Cömert’in katillerinin derhal bulunmasını talep eden komite, Taksim Dayanışma-

sı’nın talepleri kabul edilene kadar eylemlerine devam edeceğini açıkladı. Antakya ve İskenderun dışında, Hatay’ın birçok ilçe ve beldesinde de eylemler gerçekleştirildi.

Katil Erdoğan Taksim direnişine en kitlesel desteğin geldiği illerden biri de Adana. Taksim’deki polis saldırısından hemen sonra, 31 Mayıs tarihinden itibaren sokaklara çıkan Adana halkı “Katil Erdoğan hesap verecek” dedi. 31 Mayıs tarihinde Atatürk Parkı’nda bir araya gelen yüzlerce kişi, Taksim’deki polis saldırılarını protesto etti. Yapılan eyleme saldıran polisle halk arasındaki çatışmalar saatlerce sürdü. Yapılan ilk eyleme saldırının ardından binlerce Adanalı bir araya gelerek “AKP mezara halk iktidara, AKP’den hesabı halk soracak, Her yer Taksim her yer direniş” sloganlarını haykırarak protesto gösterileri düzenledi. TOMA’lar ve gaz bombalarıyla günlerce süren saldırılar ve çatışmalarda yüzlerce kişi gözaltına alınırken, yüzlerce kişi de yaralandı. Turgut Özal Bulvarı, Hayal Park, İller Bankası Kavşağı, Baraj Yolu, Süleyman Demirel Bulvarı ve daha birçok bölgede, binlerce kişinin katılımıyla yapılan eylemlere polisin saldırısı sonucu, günlerce süren çatışmalar yaşandı. Adana’da yapılan eylemlere polisin saldırısı dışında, polis gözetiminde sivil faşist güçlerin de saldırdığı gözlendi. Arap, Kürt ve Türk uluslarına mensup halkın yoğun olarak yaşadığı Adana’da, polis eylemleri provoke etmek için sivil faşist güçler aracılığıyla çeşitli saldırılar düzenledi. 8 Haziran sabahı çeşitli evlere baskınlar düzenleyen Adana

polisi, aralarında DHF üyesi Diren Taşkıran’ın da bulunduğu 13 kişiyi, sosyal medya üzerinden “halkı galeyana getirdiği” iddiasıyla gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar savcılık sorgularından sonra serbest bırakılırken, gözaltılara karşı devrimci-demokratik kurumlar tarafından basın açıklaması düzenlendi. Adana’da aralarında DHF’nin de bulunduğu devrimci-demokratik-ilerici kurumlar bir araya gelerek Adana Direniyor İnisiyatifi’ni oluşturdu. Bütün Adana halkının eylemlere aktif olarak katılması çağrısında bulunan İnisiyatif, talepleri karşılanıncaya kadar eylemlere devam edeceklerini ifade etti. Taksim Dayanışma Platformu’nun taleplerine ek olarak, Adana 5 Ocak Stadyumu’nun yıkılarak yerine AVM yapılmasına da karşı çıkan Platform, bu kararın iptal edilmesi istedi.

Ankara’da polis terörü Taksim Gezi Parkı direnişine destek eylemlerinin büyük bir kitlesellikle düzenlendiği Ankara’da, polisin ilk günden itibaren estirdiği faşist terör sonucu yüzlerce kişi yaralanıp, binlerce kişi gözaltına alındı. Ethem Sarısülük adlı bir kişi polis tarafından başından vurularak katledildi. Ankara’daki eylemlerin merkezi olan Kızılay Meydanı’nda yapılan eylemlerde polisin gaz bombaları ve TOMA’larla yaptığı saldırılar sonrası günlerce süren çatışmalar yaşandı. Ankara’nın birçok semtinde de Taksim direnişine destek eylemleri gerçekleştirildi. Üniversite ve lise öğrencilerinin yoğun katılım gösterdiği eylemlerde, kitlenin Kızılay Meydanı’na girme ve

TBMM’ne yürümek istemesi sonrası yaşanan polis saldırılarında yüzlerce kişi yaralanırken, binlerce kişi ise gözaltına alındı. İçlerinde DHF’nin de bulunduğu devrimcidemokratik-ilerici kurumlar günler süren çatışmalarda, on binlerle beraber faşist polis terörüne karşı büyük bir direniş gerçekleştirdi. Ankara’da yapılan eylemlerde on binlerce kişi tarafından “Tayyip istifa”, “Polis defol bu sokaklar bizim”, “Katil AKP hesap verecek”, “Her yer Taksim her yer direniş” sloganları haykırıldı. Polisin yoğun saldırılarına rağmen on binlerce kişi çatışarak Kızılay Meydanı’na girmeyi başardı. Polisin faşist terörüne ve provokasyonlarına karşın Ankara halkı, her akşam sokaklara çıkarak eylemlerine devam ediyor.

Taksim’e selam direnişe devam 31 Mayıs tarihinde Metin Lokumcu’nun ölüm yıl dönümü vesilesiyle bir araya gelen yüzlerce kişi Taksim’de yaşanan polis saldırısını protesto etti. Aynı akşam İzmir’in birçok semtinde sokağa çıkan on binlerce kişi protesto eylemleri düzenledi. DHF, Halkevleri, HDK, TKP 1920 VE EÖC gibi kurumların çağrısıyla bir araya gelen binlerce kişi, Konak Eski Sümerbank önünde toplanarak bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Yapılan açıklama sonrası kitle Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ne doğru bir yürüdü. Buradan AKP Konak İlçe Binası’na yürümek isteyen kitleye polis saldırdı. Polis saldırısı sonrası saatlerce süren çatışmalarda onlarca kişi yaralanırken, yüzlerce kişi de gözaltına alındı. 31 Mayıs tarihinden itibaren Gündoğdu Mey-


16-30 HAZİRAN 2013 Halkın Günlüğü

direniş

danı’nda ve İzmir’in birçok semtinde toplanan on binlerce kişi “AKP istifa” sloganlarını hep bir ağızdan haykırdı. İzmir’de günlerce devam eden protesto eylemleri ve polisin yoğun saldırıları sonrası yüzlerce kişi yaralanırken, binlerce kişi ise gözaltına alındı. Taksim Dayanışma Platformu’nun taleplerine paralel talepleri dile getiren İzmir halkı, direnişi büyütmeye devam ediyor.

Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez Eskişehir halkı Taksim direnişine destek amacıyla 31 Mayıs tarihinden itibaren on binlerce kişinin katıldığı, günlerce süren eylemler düzenledi. 31 Mayıs tarihinde Espark önünde bir araya gelen binlerce kişinin AKP İl Binası’na yürümek istemesi üzerine polis saldırdı. Polis saldırısı sonrası saatlerce süren çatışmalar sonrası dağılan kitle, her akşam eylem yapma kararı aldı. Aralarında DHF’nin de bulunduğu Eylem Komitesi tarafından Espark önünde direniş çadırları kuruldu. Taksim direnişinin selamlandığı eylemlerde “Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez” , “Faşizme karşı omuz omuza” , “Hükümet istifa” sloganları atıldı.

Dersim faşizme mezar olacak Taksim’de başlayan direniş Dersim’de günlerce yapılan eylemlerle protesto edildi. Taksim direnişine destek ama-

07

cıyla Palavra Meydanı’nda bir araya gelen binlerce kişi sloganlar atarak polis terörünü protesto etti. Taksim Gezi Parkı direnişinin selamlandığı eylemlerde Dersim’de barajlara, HES’lere, yozlaştırmaya karşı mücadele etme kararlılığı ifade edildi. Günlerce Sanat Sokağı’nda bir araya gelen kitle, “Dersim’de baraj istemiyoruz”, “Faşizme karşı Halk Savaşı”, “Taksim’e selam direnişe devam”, “Dersim onurdur onuruna sahip çık” sloganlarını haykırdı. Polisin gaz bombaları ve TOMA’larla kitleye saldırmasıyla başlayan çatışmalar günlerce devam etti. Yaşanan çatışmalarda onlarca kişi yaralandı. DHF, Partizan, BDP, EMEP, ESP, Halk Cephesi, TKP’nin katılım gösterdiği eylemlerde, MKP militanları da yer alarak direnişi selamladı. Dersim Ovacık ve Hozat’ta da Taksim direnişiyle dayanışma amacıyla eylemler organize edildi. Ovacık Halk İnisiyatifi’nin çağrısıyla Turistik Otel önünde bir araya gelen binlerce kişi, “Dersim faşizme mezar olacak” sloganını hep birlikte haykırdı. Ovacık esnafının kepenk kapatarak destek verdiği eylem, yapılan basın açıklaması sonrası kavga marşlarıyla sonlandırıldı.

Türkiye-Kuzey Kürdistan ayakta; her yer Taksim her yer direniş İstanbul Taksim merkezli başlatılan direniş bütün ülkeye dalga dalga yayılarak milyonlarca kişiyi bir araya getirdi. İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana’nın yanı sıra başta Dersim, Bursa, Antalya, Kocaeli, Isparta, Malatya, Samsun olmak üzere onlarca ilde dayanışma eylemleri organize edildi. Polisin ülke genelinde yapılan eylemlere azgınca saldırması sonucunda binlerce kişi yaralanırken, binlerce kişi de gözaltına alındı. Polis terörü ve başta Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP’nin bütün tehditlerine karşın, Türkiye-Kuzey Kürdistan halkı sokakları doldurarak örgütlü bir halkı hiçbir kuvvetin yenemeyeceğini göstermiş oldu. Taksim Dayanışma Platformu ve diğer illerde kurulan komiteler tarafından ortaya konulan taleplerin karşılanmasını isteyen milyonlarca kişi eylemlerine devam ediyor. Türk devletinin büyük bir endişe ve korkuyla eylemlere saldırması sonrası günlerce süren çatışmalarda, milyonlar meydanları asıl “Zalimlere AKP’ye” bırakmayacağını haykırdı.

UFUK ÇİZGİSİ

≫ bakış can

‘BÜTÜN GERİCİLER KAĞITTAN KAPLANDIR

G

ezi Parkı direnişinin direngen kadınları, yiğit gençliği ve kavgacı emekçileri.. demokrasi tutkunu büyük kitleleri ve değişik meslek gruplarından meydan okuyan aydın ve sanatçıları.. Özcesi çeşitli ulus ve milliyetlerden siz Türkiye-Kuzey Kürdistan proletaryası ve yoksul halklarının harlanmış kor yüreklerinde yuvalanan ve ölümsüz şehitlerin omuzlarında yükselen büyük çalkantıyı devrimci coşkumuzla selamlıyoruz! Selam olsun tarihi yazan halk kitlelerine! Devrimci kitlelerin ‘’Güneşi zapt eden’’ eylemlerine.Zulme, sömürüye ve her türden gerici baskıya başkaldırıp direnen kitlelere bin selam! Faşizme karşı ayaklanan halk yığınlarına, tarih yazan ‘’çapulculara’’ bin selam! Direniş ve ayaklanmanın ölümsüz neferlerine selam olsun.. Direnişte toprağa düşenlere bin selam! Diz çökmeyen ve ‘’yüzü düşmana dönük’’ çatışma mevzilerinde düşen demokrasi ve özgürlük savaşçılarına bin selam! Kavgada düşenlerin ölümsüz anılarına sonsuz saygıyla eğiliyoruz! Anıları, alanları zapt eden direnişin yolunu aydınlatacak! Onların talepleri taleplerimiz, mücadeleleri mücadelemizdir. Onlardan devraldığımız bayrağı yere bırakmadan taşımak borçtur. Onlar demokrasi ve özgürlük uğruna şehit düştü. Faşist saldırılar aramızdan birilerini koparıp aldı. Onları unutamayız, canları ve kanları üzerinde pazarlık yapamayız! Şimdi hile ve entrikalarla, şantaj ve küstahça tehditlerle büyük kitleleri bölüp parçalamak ve yeniden kontrol altına alarak yönetmek istiyor yönetenler! Hileli burjuva siyasetlerle beklentiler yaratıp süreci zamana yayarak kitlelerin reaksiyonunu felç etmek istiyor düzen sahipleri. ‘’Marjinal’’ diyerek, ‘’çapulcu’’ diyerek, ‘’terörist’’ diyerek direnen kitleler bölünmek, direniş köreltilmek isteniyor! AKP’li hakim sınıfların sinsice uyguladığı bütün hile ve alçakça oyunlara karşı “Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için’’ bilinciyle kitleleri bölüp parçalamayı hedefleyen burjuva hileleri boşa çıkarıp meşru taleplerimizle direnişi büyütelim. Gezi Parkı projesi tümden iptal edilene kadar, uygulanan faşist şiddet ve katliam nedeniyle (hesap sorma hakkın saklı kalmak kaydıyla) özür dilenmesine, Taksim Meydanı’nın gösteri ve eylemlere açılmasının kabul edilmesine kadar direnişe devam edelim! İşçi sınıfı ve emekçi halk kitlelerine çağrı yaparak dayanışmayı büyütelim! Birlik ve dayanışmayı büyütelim! Kitlelerin yenilmesinin tek yolu bölünmeleridir! Dar grup çıkarlarını değil, genel direnişin çıkarları bu özgülde önde tutulmalıdır! Roboski’de hunharca katliam yapan, Taksim’de, Gezi Parkı’nda işkence yapan ve ağaçlara-doğaya kıyan faşizme, Sivas / Madımak Oteli vahşetine imza atan bağnaz ve yobaz gericiliğe tahammül etmeyelim. Faşist terör ve tahakküm altında yaşamayı benimsemek durumunda değiliz! Demokratik ve özgür yaşam hakkımızdır; onu isteyelim, kazanalım! Dünya üreten emekçilerindir, gerici sınıfların değil! Ayaklanmayı faşist iktidarı yıkana dek sürdürelim! Halkın kullanım alanları ve yaşamlarından koparılamaz doğası gerici iktidarların arpalığı ve isteğince bozup harap edeceği, gerici emellere

hasredeceği bir kaynak değildir! Doğa ve insan yaşamının tahribatına, talan ve sömürüye geçit yok! Gerici, bağnaz ve barbar faşist iktidar toplumu Ortaçağ karanlığına sürükleyemeyecek! ‘’Daha fazla direniş, daha fazla zafer’’ sloganının kılavuzluğuyla bize ‘’çapulcu’’ diyenlerin talan düzenini başlarına yıkalım! Direniş ve ayaklanma esasta siyasi zaferini ilan etmiş, daha büyük zaferlerin kazanılmasına güçlü bir zemin hazırlayarak devasa kazanımlar yaratmıştır. Bu miras halk kitleleri tarafından sahiplenilerek sürdürülecek olan zengin bir hazinedir. Direnişin öznesi halktır, zafer de devrimci isyanla ayağa kalkan halkın olacak! Devrim beklentisi yanılgıdır ama zafer sonuna kadar mümkündür! Hayalci değiliz. Komünist önderlikten yoksun ve kendiliğindenci bir hareketin son tahlilde yenilmesi, iktidar hedefi bakımından yarı yolda kalması olağan ve hatta kaçınılmazdır. Komünist veya gerçek devrimci önderlikten yoksun kitle hareketi kendiliğindenciliğinden devrime çıkamaz. Kitlelerin kendiliğinden patlak veren ayaklanması muazzam bir pratiktir. Kitleler kendi pratiklerinden muazzam deney ve tecrübe ile devrimci eylem ve direnişlerinin büyük kuvvetini görme gibi büyük kazanımlar sağlamıştır. Sınır tanımayan faşist baskılar karşısında halk kitleleri ‘’Söz bitti sıra eylemde’’ diyerek başkaldırdı. ‘’Değişmem’’ diyen gericileri değiştiren gerçek kuvvetin devrimci pratikleri olduğunu ve kitlelerin gücünden daha üstün bir silahın olmadığını gördüler, gösterdiler. ‘’Gericilerin kağıttan kaplan olduğu’’ ve tarihi kitlelerin yazdığı yeniden doğrulandı. Bir hareketin komünist önderlikten yoksun olması ve kendiliğinden gelişen nitelikte olması onun büyük kazanımlar sağlamasının önünde engel değildir. Aynı nitelik o hareketin devrimci olup olmamasını da tayin etmez. Kısacası kendiliğinden gelişen ve devrimci önderlikten yoksun olan bu devasa hareket ne küçümsenmeli, ne de devrim beklentilerine uçacak kadar gereğinden fazla abartılmalıdır. Yoksul emekçi halka ait olup da bilumum gerici sınıf iktidarları tarafından gasp edilen bütün demokratik hak ve özgürlüklerimizi direnerekayaklanarak-çatışarak geri alalım! Emperyalizme, komprador bürokratik burjuvaziye, faşizm ve her türden gericiliğe karşı çatışalım, savaşalım! Direnen, ayaklanan ve savaşan kitlelerin zaferi engellenemez! Direnen ve direnişte bedel ödeyen, işkence ve zulüm gören halk kitleleri başta olmak üzere demokratik devrimci güçleri, aydın, sanatçı, ilerici ve demokrat tüm direnişçileri selamlarken, direnişe azgınca saldıran ve insanlara işkence yapan faşist polis ve ona saldırı talimatı veren faşist AKP iktidarını lanetliyoruz! AKP iktidarı maskesini indirip kanlı dişleriyle faşist yüzünü bir kez daha gösterdi. Kendi yasalarını bile tanımayacak kadar pervasızlaştı. Halk kitlelerinin demokratik, meşru ve masum talepleri işkence, faşist şiddet ve katliamlara maruz bırakıldı. Tamamen insani ve demokratik olan haklı tepki hakim sınıf iktidarı tarafından terörize edilerek azgın saldırı sağanağına tutuldu. Faşist teröre karşı direnmek haktır! Birleşen halk yenilmez!


08 güncel röportaj

Halkın Günlüğü 16-30 HAZİRAN 2013

Gezi Parkı direnişçileri Gezi Parkı’nda dolaşırken devletin eylemlere katılanlara yönelik baskıları nedeniyle röportaj yapmak istemeyen çok sayıda kişiyle karşılaştık. Revirdeki sağlık ekipleriyle de röportaj yapma girişimlerimiz yasak olduğu söylendiği için sonuçsuz kaldı. Konuştuğumuz kişiler arasında adını vermek istemeyenler de ağırlıktaydı. Gezi Parkı’nda eylemlere katılan ve yaralanan direnişçilerle gerçekleştirdiğimiz röportajları okurlarımızla paylaşıyoruz.

Eylemlere neden katılıyorsunuz? Çayhan Çalık (Eğitim Sen’li-36): Birincisi AKP Hükümeti’nin son 11 yıllık iktidarı dönemince sürdürdüğü bütün uygulamalarını halkın hiçbir şekilde ihtiyacını karşılamayan, baskı altına alan tutumuna karşı her geçen gün direnerek geçirdik bu 11 yıllık süreyi. Gezi Parkı meselesiyle ortaya çıkan halk ayaklanması, burada bu zamana kadar AKP’ye karşı yürütmüş olduğumuz direnişin halkla bütünleşmesini sağladı. O yüzden dün de bu direnişin içindeydik bugün de direnişin içindeyiz. Devrim (İşçi-40): Bir tür politik uğraşım diyebilirim. Devrimci uğraşım dolayısıyla katılıyorum. İnsanla ilgili bütün alanlarda toplumsal bir duyarlılığa sahibim. Politik faaliyetlerim ve dünya görüşüm itibarıyla bu eylemlere katılıyorum. Sevinç (Öğrenci-26): Bu eylemlere AKP’nin Gezi Parkı’nda ağaçların kesilerek Topçu Kışlası ve AVM yapmak istemesine, eğitimde getirdiği 4+4+4 sistemine ve üniversitelere Özel Güvenlik Birimlerinin yerleştirilerek öğrenciler üzerinde baskı kurulmasına karşı olduğum için katılıyorum.

Gezi parkı direnişiyle başlayan ve ülke geneline yayılan eylemleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Devrim: Mesele şu, bu ülkede gerçek anlamda katılımcı bir demokrasi yok, seçimden seçime göstermelik bir demokrasi uygulanıyor. Ancak halk burada gerçek demokrasiyi gösterdi. Ve bu kadar insanı bir araya getiren şey, buradan patlak verdi ama şimdiye kadar AKP iktidarının uygulamalarından, yasalarından dolayı hak ihlaline uğramış ve mağdur olmuş toplumun bütün kesimlerine yayıldı. Öğrencisinden, işçisine, emeklisine, köylüsüne, sanatçısına ve işçisine kadar herkes bu eylemlere katılıyor. Bu ülkede birikmiş pek çok sorun burada herkesi ortak paydada bir araya getirdi. Birbiriyle tezat politik görüşlerde olan insanlar bile, buradan ortak hareket etmeye ve direnmeye başladı. Sevinç: Toplumun bütün kesimlerinin AKP’den bir rahatsızlığı var. Kendi gibi düşünmeyenlere dayattığı anlayışa karşı direnen insanlar, iktidarın topluma dayattığı şeyleri kabullenmek istemiyorlar. AKP’den farklı düşünen bütün kesimlere yönelik baskılara karşı mücadelenin daha

da güçleneceğini düşünüyorum. Sizce süreç nereye evrilir? Özellikle Başbakan’ın direnişin taleplerini görmezden gelen açıklamalarını ve saldırgan üslubunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Devrim: Başbakan halka, direnenlere ben istifa ederim demiyor. Demediği müddetçe de diktatörlüğünü kanıtlamış oluyor. Dolayısıyla geri adım atmayı yenilgi sayacak ama sadece Gezi Parkı’yla biten bir mesele değil bu. HES’lerin ve nükleer santrallerin kurulması var, eğitimi kendi anlayışına göre biçimlendirme var, kadınlara ne kadar çocuk yapacağını söyleyecek kadar pervasızlaşan bir anlayış var. Burada herkes ortak hareket etme bilincini kazandı. Bu bilinç ve ortak mücadele Başbakan’a geri adım attıracaktır. Çayhan Çalık: AKP’nin direniş karşısında şaşkınlık içerisinde olduğunu ve özellikle kendi kitlesini kontrolünde tutmaya çalıştığını görüyorum. Ancak zaten bu süre içerisinde bütün taşları yerli yerine koyduğumda AKP’nin bu tutumunu analizlerim doğrultusunda anlamakta zorluk çekiyorum. AKP direnişe yönelik akıl almaz bir tutum içerisinde… Ekim (34): Eğer direniş büyütülebilirse, taleplerin arkasında durmada başarılı olunabilirse bizce kazanmak mümkün. 1980 karşı devriminden bu yana oluşmuş ölü

toprağının atılması anlamında çok önemli bir yer tuttu bu direniş. Herkes kendi gücünü ve kitlelerin gücünü görmüş oldu. Bu halktan bir şey olmaz diyenler bile bir umuda sahip oldu. Umudunu büyütmüş oldu bu direnişle. Bize bu direniş çok şey öğretti. Sokakta nasıl mücadele edileceği, kitleyle beraber devlete nasıl yanıt oluşturulabileceğine dair çok önemli dersler çıkarıldı.

AKP’nin polis saldırılarını kışkırtan tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz? Devrim: Ethem Sarısülük’ün beyin ölümü gerçekleşti. Onu vuran polisin kim olduğu belli, görüntüler yayınlandı ancak AKP bu polisi teslim etmiyor. Polis saldırılarında yaralananlar ve gözlerini kaybedenler var. Polislerle ilgili hiçbir işlem yapılmıyor. AKP halka bir savaş açmış durumda. Polisin amacı kitleyi dağıtmak değil. Polis eylemlerde dört taraftan gaz atarak kitleyi ya yaralamak ya da öldürmek maksadıyla saldırıyor. İnsanların kafasına plastik mermilerle ateş ediyorlar. Halkın bu park meselesi nedeniyle yeter artık dediği noktaya gelindi artık. Referandum öneriyor seçimler gibi oyalamaya çalışıyor halkı, buradaki gerçek demokrasiyi görmüyor. Yüz binlerce insan bunu sahiplendi. Süreç AKP’ye geri adım attıracaktır. Çün-

kü toplumsal kesimler üzerinde AKP’nin yaklaşımı bir pozitif etki yarattı. Buradan AKP’nin yararına bir sonuç çıkmayacağı apaçık ortadadır. Çayhan Çalık: Özellikle 1 Mayıs nedeniyle “Taksim’de çukur var insanlar çukura düşmesin” diye ifade ettikleri bu yasaklama mantığı esasen 2-3 temele dayanıyordu. Birincisi kendi elleriyle kurdukları AKP düzenine uygun bir kent dokusu ve meydan dokusu yaratmaktı. İkincisi emek güçlerine, emeğin haklarını savunan güç-

lere bundan sonra nasıl bakacaklarına ve nasıl bir müdahale geliştireceklerine ilişkin bir pozisyondu. Üçüncüsü özellikle de buradaki insanların hayati tehlikesini dikkate alarak Taksim’i yasaklayan AKP, sonraki süreçte AKP olarak Taksim çukuruna


haber güncel

16-30 HAZİRAN 2013 Halkın Günlüğü

anlatıyor lis saldırılarıyla pes etmemizi sağlamak istiyor. Biz pes etmeyeceğiz. Mücadeleye devam edeceğiz. Ağacımızı kimse kesemez.

Gazi Mahallesi’nde adını vermek istemeyen eylemci: Gezi parkına yapılan saldırı sonrası Gazi Mahallesi’nde bir yürüyüş organize edildi. O sırada karakolun önünden yürümek isterken, TOMA’lar ve akreplerden atılan biber gazları midemin sol tarafına denk geldi, yaralandım. Kendi olanaklarımla hastaneye gittim. Şu anda çok iyi değilim, rahatsızım. Yaramda halen biber gazının izi var. Yan geldiği için ucuz atlattım. Dik gelseydi daha ciddi olarak yaralanabilirdim. Ekim: 31 Mayıs akşamı polisin müdahalesinin sertleşmesi üzerine İstiklal Caddesi’nden Taksim’e çıkmaya çalıştık. Barikatta TOMA’ların tazyikli su, biber gazı ve plastik mermiyle saldırılarına karşı mücadele ederken, polis barikatın önünde bulunanlara hedef gözeterek saldırmaya başladı. Ben de o esnada omzumdan yaralandım. düşmüştür. Şu anda AKP, bu Taksim çukurundadır diyebiliriz. Sevinç: Başbakan eylemlerde bize gaz bombalarıyla saldıran polisi sahipleniyor. Birçok arkadaşımız atılan gazlardan ağır yaralandı, ölenler oldu. Yine de Başbakan “Benim görevini yapan polisime kimse bir şey yapamaz” diyerek saldırılarda cesaretlendiriyor. Başbakan bizim taleplerimizi görmezden geliyor ama bize saldıranları destekliyor. Bunu kabul edemeyiz. Direnerek kazanacağız.

polis barikat kurmuş, TOMA’lar ve akreplerle yolu kapatmıştı. Polis hedef gözeterek bize gaz atıyordu. Çok sayıda arkadaşımız ve ben yaralandım. İki arkadaşımız ağır yaralandı. Birinin kafasına biber gazı isabet etti. Yine gaz isabet ederek kolu kırılanlar vardı. Benim de mideme geldi. Arkadaşlar beni hastaneye götürdü. Hastaneye götürüldüğümüzde polis bizi takip etti. Siviller geldi. Beni hastaneye götüren arkadaşı aramışlar. Yaralınız var sanırım, durumu nasıl diye. Hastanede yaralanan arkadaşlardan polis tarafından fişlenenler var. Ben de hastaneden çıkıp kendi olanaklarımla başka bir hastaney gittim. Ekim: Polisten kesinlikle insanca bir tavır gelişmedi. Za-

DHF’lilere verilen “ceza” onandı

İbrahim Kaypakkaya’yı sahiplendikleri için toplamda 56 yıl “ceza” alan DHF’lilerin cezaları yargıtay tarafından onandı DHF Dersim örgütlülüğüne yönelik 5 Aralık 2011 tarihinde yapılan saldırılar sonrasında gözaltına alınıp o tarihten bu yana tutuklu bulunan DHF temsilcisi Evrim Konak ve DHF üyeleri Murat Kur, Deniz Kırbağ, Hıdır Yıldız ve Tuğçe Özgül'e verilen cezalar yargıtay tarafından onaylandı. Çeşitli zamanlarda Dersim’de yapılan demokratik, meşru eylemlere katıldıkları gerekçesiyle “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla hapis cezası alan DHF üyelerine yönelik iddia makamı tarafından yöneltilen suçlar ise ülkemizde devletin demokrasi anlayışını gözler önüne seriyor. Maoist Komünist Partisi (MKP) üyesi oldukları ve örgüt talimatıyla eylem yaptıkları idasıyla evleri basılarak gözaltına alınan DHF üyelerinin işledikleri “suç”lar ise, Dersim Katliamı’nın 77. yıldönümü olan 4 Mayıs’ta yapılan anmaya, 1 Mayıs, 8 Mart gibi mitinglere katılmak, genel seçimleri boykot etmek, İbrahim Kaypakkaya ile ilgili slogan atmak, Munzur Festivali’nde stant açmak, gazete dağıtmak, zorunlu din derslerine karşı açıklama yapmak fiillerinden oluşuyordu. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmalar sonrası kararını açıklayan mahkeme heyeti 5 DHF’li için toplamda 56 yıl “ceza” vermişti. DHF’liler hakkında Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği hapis cezaları yargıtay tarafından onaylandı. DHF’lilere verilen cezalar şu şekilde: Evrim Konak, örgüt üyeliği ve örgüt propagandasından toplam 14 yıl, Murat Kur, örgüt üyeliği ve örgüt propagandasından toplam 12 yıl, Deniz Kırbağ, örgüt üyeliği ve örgüt propagandasından toplam 11 yıl 2 ay, Hıdır Yıldız, örgüt üyeliği ve örgüt propagandasından toplam 10 yıl 4 ay, Tuğçe Özgül, örgüt üyeliği ve örgüt propagandasından toplam 8 yıl 8 ay.

Yaralandığınız zaman polisin tavrı nasıldı? Erhan Yavuz: Sivil polis tarafından copla dövüldüm. Sırtıma ve vücuduma yumruk atarak beni yaraladı. Bize hiç insanca davranmadılar. Bize dediler ki, biz pankartları indirmeye geldik. Mücadele etmeyin. Vali de böyle söylemişti. Ancak polis hepimize

Eylemlerde nasıl yaralandın? Erhan Yavuz (Pazarcı23): Salı günü saat 07.00’de TOMA’lar parka doğru geliyordu. Buradaki insanları uyandırdım. Polisin saldırısına karşı direndim. TOMA’dan inen polislerin attığı plastik mermiyle işaret parmağımdan ve sırtımın iki yerinden yaralandım. Gaz bombasıyla da kolumdan yaralandım. Po-

Gazi Mahallesi’nde adını vermek istemeyen eylemci: Yürüyüş sırasında

gaz bombalarıyla saldırdı. Yaralı arkadaşlarımıza bile saldırdılar. Valinin istifa etmesini istiyorum. Polis AKM binasında çok sayıda arkadaşımıza saldırdı. Bize ne kadar saldırsalar da mücadele etmekte kararlıyız.

ten beklememek de lazım. Gaz bombaları yağarken yaralanan arkadaşlar oldu. Yaralıları yine direnişin içerisinde olan insanlar ara sokaklara taşıdı. O esnada hala gaz bombaları yağmaya devam etti. Görüyorlardı zaten durumumuzu, çok yakınımızdaydılar. Yakalayabildikleri insanları gözaltına aldılar. Hastaneye götürülmeden, yaralı olarak Vatan Caddesi’ndeki Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen arkadaşlarımız var. Bu konuda hiç insani bir tutumları yoktu. Karşımızdaki emniyet görevlilerinin insan olduğu da tartışılır. Gezi Parkı’na da gaz bombaları attılar. Meydanda yaralananları arkadaşlarımız revire taşıdık. Revire de gaz bombası attılar. Savaş koşullarında yapılmayacak şeyler burada yapıldı.

09

ÇIKTI


10

emek

16-30 HAZİRAN 2013 Halkın Günlüğü

Emekçiler Gezi

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin çağrısıyla biraraya gelerek alanlara çıkan işçi ve emekçiler iki günlük iş bırakma eylemlerinde taleplerini haykırdı. Mitinglerde Taksim direnişine destek mesajları da verildi

Hava İş’ten

GEZİ’ye

destek

5 Haziran günü Galatasaray Lisesi önünde bir araya gelerek yaratıcı bir eyleme imza atan grevdeki Hava-İş Sendikası üyesi THY çalışanları, yüzlerini Wandetta maskeleriyle kapatarak görselliğin ön plana çıktığı bir eylemle Gezi Parkı direnişçilerini selamladı. Eylemde uçuşlar sırasında kabin görevlilerinin uçuş güvenliği için okuduğu mesajın, direnişe uyarlanmış hali okundu. THY Genel Müdürlüğü önünde 15 Mayıs’tan bu yana greve devam eden çalışanlar, okunan mesajda belirtilenleri yaparak ilginç bir görsellik oluşturdu. Eylemde ellerinde dövizlerle kabin görevlisinin söylediklerini yapan direnişçiler, Gezi Parkı direnişi ile THY Genel Müdürlüğü önünde devam eden grevi haberlerinde yansıtmayan burjuva-feodal basın ile THY yönetimini eleştirdi. Mesajda “Her duyduğunuza inanmayın ve direnmeye devam edin” denilerek NTV, CNN Türk gibi kanalların yanı sıra, burjuvafeodal basın yayın organlarının greve ve Gezi Parkı eylemlerine yönelik tavrı protesto edildi.

Eylem görselliğiyle dikkat çekti Okunan metnin bir bölümünde: “Tehlike anında çıkış yolunu gösteren ikaz ışıkları, grev alanı etrafında bulunmaktadır ve her daim faaldir. Kemerleriniz gösterilen şekilde bağlanır. Kendinize göre ayarlanır. Zira kemer sıkma deyimi bundan sonra hayatınıza girebilir“ denilirken çalışanlar boyunlarına kemeri sıkıca bağlıyor. Direnişteki işçilerin kurduğu çadırlara yönelik THY yönetimi ile polisin saldırılarının da protesto edildiği eylemde, “Hava durumunda bir değişiklik olursa çadır kurmak yasaklandığı için yağmur altında beklemek gerekebilir. Böyle bir durumda derhal en yakın ağacı kendinize hedef seçin, kendinize göre ayarlayın ve yerleşin” denilirken, THY çalışanları şemsiyelerini açıyor. Gezi Parkı direnişine destek için yapılan eylem ilgiyle izlenirken, kitle alkışlarla THY çalışanlarını karşıladı. Greve devam eden direnişçiler eylemin ardından Taksim Meydanı’nda Gezi Parkı direnişçileriyle bir araya geldi. THY çalışanları Gezi Parkı’nda kurdukları çadırla direnişlerini büyütüyor.

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin çağrısıyla bir araya gelerek alanlara çıkan işçi ve emekçiler, İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak çok sayıda ilde iş bırakma eylemleri gerçekleştirdi. Eylemlerde işçi ve emekçilere yönelik saldırılara dikkat çekilerek bu saldırılara karşı ortak mücadele vurgusu yapıldı. Eylemlerde Taksim direnişiyle dayanışma mesajları verildi.

İSTANBUL: KESK, Gezi Parkı direnişçilerine destek olmak amacıyla iş bırakma eylemine bir gün önceden başladı. 4 Haziran günü Galatasaray Lisesi önünde bir araya gelen aralarında Demokratik Haklar Federasyonu’nun da bulunduğu devrimci demokratik kurumlar, “Hükümet istifa” , “KESK’li tutsaklar serbest bırakılsın”, “Çapulcular burada Tayyip nerede”, “Her yer Taksim her yer direniş” sloganlarıyla Taksim Meydanı’na yürüdü. Kortejin en önünde “Güvenceli iş, insanca yaşam”, “Güvenceli istihdam, ücret güvencesi istiyoruz”, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz” pankartları taşındı. Taksim Meydanı’nda KESK İstanbul Şubeler Platformu adına açıklama yapan Hüseyin Tosun, ülkede son bir haftadır çok uzun süren karanlığa karşı çıkan halkın eşitlik, özgürlük taleplerini Gezi Parkı eylemlerine katılarak bir halk hare-

ketine dönüştürdüğünü açıkladı. Tosun konuşmasında Taksim Gezi Parkı’nda Topçu Kışlası ve AVM planının bir an önce iptal edilerek Taksim Meydanı başta olmak üzere meydanlarda toplanma yasaklarının kaldırılması ile polisin biber gazı kullanımının yasaklanmasını talep etti. Tosun konuşmasını şu ifadelerle bitirdi: “Bugün ülkenin bütün şehirlerine yayılan halk öfkesi ve direnişi, yıllardır mahkum edildiğimiz neoliberal yağma ve talan düzenine karşı açılmış bir mücadele

bayrağıdır. Yaşamını ve geleceğini savunan tüm halk kesimleri gibi, kamu emekçileri de işine, geleceğine ve yaşam alanlarına sahip çıkmaya kararlıdır. Siyasi iktidarı kamu emekçilerinin ve halkın geniş kesimlerinin taleplerine kulak vermeye çağırıyoruz. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu (DMK)’nu değiştirerek kadrolaşmayı arttırmayı öngören hükümleri derhal geri çekin. “ KESK’in çağrısıyla 5 Haziran günü de iş bırakan emekçiler, işyerlerinde yaptıkları açıklamaların ar-

Mayıs İstanbul İşçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisi tarafından hazırlanan rapora göre, mayıs ayında en az 114 işçi, iş cinayetinde hayatını kaybetti Mayıs ayında iş cinayetleri artarak devam etti. İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin hazırladığı rapora göre, mayıs ayında


emek

16-30 HAZİRAN 2013 Halkın Günlüğü

11

direnişi için iş bıraktı

dından Unkapanı’nda bulunan İMÇ önünde toplandı. İş bırakma eylemine KESK’in yanı sıra TÜMTİS ve Deri-İş de katıldı. DİSK’in çağrısıyla Şişli’de bulunan DİSK Genel Merkezi önünde bir araya gelen DİSK’e bağlı sendikalar Taksim Meydanı’na yürüdü. Yürüyüşe Sarıyer Belediyesi taşeron işçileri de katıldı. DİSK, “AKP diktatörlüğüne karşı yürüyoruz” yazılı pankartla, Nakliyat-İş Sendikası “Söz Yetki Karar Çalışanlara” , “İşçilerin Birliği Sermayeyi Yenecek” , “Yurtiçi Kar-

go’da İşçi Kıyımına Son” pankartları, Dev Sağlık-İş Sendikası ise “Baskılar Bizi Yıldıramaz. İnsanca Yaşamak İstiyoruz” pankartıyla yürüdü.

Kazancı yokuşuna karanfiller bırakıldı On binlerce emekçinin katıldığı eylemlerde “Hükümet istifa”, “Her yer Taksim, her yer direniş”, “Mücadele bitmedi, yeni başlıyor” , “Faşizme karşı omuz omuza” sloganları atıldı. Taksim Meydanı’na “Taksim 1 Mayıs alanıdır” sloganıyla giren işçiler, 1977 1 Ma-

yıs’ında emekçilerin katledildiği yer olan Kazancı yokuşuna karanfil bırakarak “Devrim şehitleri ölümsüzdür” sloganlarını attı. Anadolu Yakası’ndan gelen memurlar ise Karaköy’den Taksim Meydanı’na yürüdü. Kitle Şişhane’de buluştuktan sonra tek kortej halinde yürürken, TRT binası önüne gelindiğinde Taksim direnişine uygulanan sansür nedeniyle TRT’yi protesto eden sloganlar atıldı. Taksim Meydanı’na gelen KESK’liler, direniş çadırlarında direnen kitlenin alkış ve sloganlarıyla burjuva basınyayın organlarının eylemleri vermemesini protesto ettiklerini açıkladı. Taksim Meydanı’nda toplanan on binlerce emekçi adına basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasında işçi ve emekçilerin kazanılmış haklarına yönelik saldırılara karşı mücadele vurgusu ön plana çıkarıldı. Açıklamanın ardından söz alan DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Taksim’de direnenleri mücadele ateşiyle kucakladıklarını belirterek 43 yıl önce 15-16 Haziran günlerinde Büyük İşçi Direnişi’ni yaratanları saygıyla andığını ifade etti. KESK Genel Başkanı Lami Özgen ise işçi ve emekçilerin kazanılmış haklarına yönelik saldırıların arttığı bir dönemden geçildiğine dikkat çekti. Özgen konuşmasında, “Taşeronlaşmaya, esnek çalıştırılmaya, güvencesizliğe ve kamu emekçilerinin iş güvencesinin ortadan kaldırılmasına, çalışma hayatının işverenlerin ve devletin keyfiyetine terk edilmesine yönelik çabalar, AKP hükümetinin ‘sandıkta ben daha çok oy aldım, dolayısıyla ben yaparım, herkes itaat eder’ anlayışının bir ürünüdür” diyerek birleşik mücadeleyi yükseltme çağrısı yaptı. İş bırakan emekçiler çektikleri halaylar ve söyledikleri türkülerle direnişin coşkusunu yaşadı. ANKARA: Kızılay Meydanı’nda toplanan on bin-

lerce işçi ve emekçi, yaptığı mitingle “Güvenceli gelecek güvenceli iş” taleplerini hep bir ağızdan haykırdı. “Hükümet istifa” , “Kahrolsun AKP faşizmi sloganlarıyla Taksim direnişine selam gönderen emekçilere, aralarında Demokratik Haklar Federasyonu’nun da bulunduğu çok sayıda devrimci demokratik kitle örgütü destek verdi. Mitingde açıklama yapan İsmail Hakkı Tombul, iş bırakma eylemiyle taleplerini haykırdıklarını ifade ederek, Taksim direnişini selamlayan mesajlar verdi. Tombul konuşmasını, “AKP’nin Gezi Parkı’nı yıkarak talana ve ranta açma girişimlerine karşı başlatılan nöbet, AKP iktidarının yıllardır uyguladığı baskı ve sömürü dayatmalarına karşı halkın biriktirdiği öfkeyi isyana ve direnişe dönüştürmüştür” derken, sorumluların görevden alınmasını talep ederek konuşmasını bitirdi. İZMİR: İzmir’de 5 Haziran günü greve çıkan on binlerce işçi ve emekçi Gündoğdu Meydanı’nda toplandı. Miting sırasında emekçilerin haklarına yönelik saldırılara karşı mücadelenin sürdürüleceği vurgusu ön plandaydı. Miting sırasında Taksim direnişine de selam gönderilerek “Her yer Taksim her yer direniş” sloganları hep bir ağızdan haykırıldı. DİSK Genel-İş Sendikası’na üye emekçilerin de katıldığı eylemlerde, toplu taşıma araçları çalışmazken, İzmir’de hayat durma noktasına geldi. İzmir’deki eyleme Türk-İş’in destek vermemesini eleştiren DİSK, grevin başarılı geçtiğini açıkladı. İzmir’deki iş bırakma eylemine sağlık çalışanları da destek verdi. Bu illerin dışında Adana, Bursa, Malatya, Kocaeli, Mersin başta olmak üzere çok sayıda il ve ilçede iş bırakma eylemleri gerçekleştirilerek AKP’nin işçi ve emekçilerin kazanılmış haklarına yönelik saldırıları protesto edildi.

ayı iş cinayeti bilançosu: 114 can en az 114 işçi, iş cinayetinde hayatını kaybetti. İş Sağlığı ve Güvenliği Meclisi her ay hazırladığı raporlarını yazılı, görsel ve dijital basın ile emek ve meslek örgütlerinden gelen bilgiler doğrultusunda hazırlıyor. Mayıs ayı içerisinde en fazla ölümler, tarım ve inşaat sektöründe yaşanırken diğer sektörlerde ise 27 işçi hayatını kaybetti.

En fazla iş cinayeti Adıyaman’da yaşandı İş cinayetlerinin en çok yaşandığı şehirler ise 13 ölümle Adıyaman, 8’er ölümle Hatay ve İstanbul, 6’şar ölümle Diyarbakır, Manisa, Rize ve Şırnak oldu. Raporda yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte tarım ve inşaat sektörlerinde ölümlerin artmasına dikkat çekildi.

Sermayenin büyümesinin, yeterli önlemlerin alınmamasından kaynaklı daha çok işçinin ölümü ve hastalanması üzerinden sağlandığına vurgu yapılan raporda; “Hayata geçirilen istihdam politikaları güvencesizleştirmeyi derinleştirmekte ve bu süreçte kadın, çocuk ve göçmen emeğinin daha da büyümesine ve sağlığını kaybetmesine neden olmaktadır.

Adıyaman’da hayatını kaybeden 9 işçinin kadın olması ve bu ay tespit edebildiğimiz 19 kadın işçinin ölümü, keza Ahmet Yıldız’da simgeleşen ve bu ay da 16-17 yaşında 3 çocuk-genç işçinin aramızdan ayrılması ve Rize’de hayatını kaybeden 4 İranlı kaçak göçmen çay işçisinin ölümü, ‘görünmeyen emeği’ gözler önüne sermektedir” denildi.


16-30 HAZİRAN 2013 Halkın Günlüğü

Halk kitlelerinin direnişini doğru ok Nitekim büyük kitlesel direniş ve ayaklanma dalgası coğrafyamızda da baş gösterdi. Parçamız devrimci hareket tarihi tüm geçmişi boyunca ender görülen bir dönem yaşamaktadır. Geniş kitlelerin başkaldırısıyla adeta bir tarih yaşanmakta, yazılmaktadır. Gezi Parkı ve Taksim sınırlarını aşıp ülke sathına ve oradan da dünyayla buluşan mevcut direniş ve ayaklanmanın kendiliğinden ya da önderlikten yoksun gelişmesi onun devrimci niteliğini ortadan kaldırmaz. Aynı biçimde bu kendiliğinden gelme hareket, bu özelliğinden ötürü kötülenemez ve etkileri, kazanımları inkar edilemez. Bilakis övgüye ve saygıya değerdir. Bunun gibi geliştirilip ilerletilmeye, birleştirilip harlanmaya ve aynı zamanda önderliği yapılıp tam devrimci rotaya çekilmeye de ihtiyaç duymaktadır. Geniş halk kitlelerinin yönetenlere karşı isyan edip ayaklanması kendi başına muazzam bir tavır ve tepkidir. Bu başkaldırının ille de şu veya bu somut kazanımla sonuçlanması şart değildir. Başarı veya zafer her zaman elde edilen somut-maddi kazanım ve neticelerle ölçülmez. ‘’İleri demokrasi’’ teranelerinin tekrarlandığı, ‘’demokratikleşme’’ ve demokrasinin en çok tekrarlandığı, özü tasfiyeci olma koşuluyla ‘’barış ve çözüm süreci’’ veya ‘’milli birlik ve beraberlik’’ safsatasının pohpohlanıp maddi adımlarla yürütüldüğü bir süreçte geniş kitlelerin faşizme ve faşist baskılara karşı direnip ayaklanması anlamlı ve değerlidir. Bu iyi okunmalıdır! Hemen not edelim ki, Gezi Parkı projesi şahsında patlak veren bu direniş ve ayaklanma esasta, faşist baskı ve sömürüye karşı demokrasi ve özgürlük özlemi zemininde gelişmiştir. Mesele sadece Gezi Parkı veya Taksim meselesi değil, total bir mesele olarak faşist diktatörlüğün baskı, sömürü ve zulmüdür. Buna karşı demokrasi ve özgürlük ihtiyacının kaçınılmaz bir talep haline gelmesidir. Bir şeye daha dikkat çekelim ki, faşist baskı, şiddet ve terör gerçeği doğa katliamı ve tahribatından tecrit değildir. İki şey de özünde bir ve aynıdır. Dolayısıyla birine gösterilen tepki ötekine de gösterilmiş demektir. Somut olarak da durum-direniş-ayaklanma böyledir. Ağaçların katledilmesine karşı çıkanlar aynı zamanda AKP iktidarının faşist baskı ve sömürüsüne de karşı çıkmaktadır. Kaldı ki, ağacı katleden zihniyet talan ve sömürü yapmak için Gezi Parkı ve dolayısıyla doğayı tahrip ediyor. Gerici sınıfların çıkar, kar ve sö-

mürü uğruna yapmayacağı kıyım ve katliam yoktur. Bugün günlük yaşamda çok daha çarpıcı ve yıkıcı tahripkar sonuçlarıyla görülen küresel ısınma gerçeği, emperyalist kapitalist sanayileşme, silah ve kimyasal sanayiden, tekellerin kar hırsından bağımsız olmadığı gibi, doğrudan saymış olduklarımızın birer sonucudur.

Devrimci halk kitlelerinin ayaklanması meşrudur Evet ülkeyi sarıp kuşatan ve uluslararası sulara vuran kitlelerin devasa hareketi komünist ve devrimci önderlikten esasta yoksun olsa da, objektif olarak ve görece devrimcidir. Onu devrimci kılan kitlelerin baskı ve sömürü düzenine ve somut olarak AKP iktidarının faşist diktatörlüğüne karşı isyan edip, demokrasi ve özgürlük talepleriyle ortaya çıkmalarıdır. Direnişin komünist ve devrimci önderlikten yoksun olması onun niteliği ve geleceği bakımından açıktan dezavantaj olsa da, bu dezavantaja karşın direnişin devrimci halk kitleleri tarafından geliştirilmesi ve özellikle de hedefleri ile talepleri onun devrimci niteliğini koşullayarak öne çıkarmaktadır. Yaşanan direniş ya da ayaklanmanın ‘’Arap Baharı’’ denen ve esasta emperyalist stratejik projeler bağlamında geliştirilen dalgadan tamamen ayrı tutulamayacağı açıktır. Mutlak biçimde aynı olmasa da ondan bağımsız değildir. Nitekim oralarda da halk kitleleri ve talepleri devrimciydi. Ayaklanmalara önderlik yapan kesimler somutta-yerelde burjuva gerici kliklerdi ve daha derin arka planında emperyalist güçlerdi. Ve süreç emperyalist projeler temelinde geliştirildi. Buna karşın kitleler demokrasi ve özgürlük talebiyle sokaklara dökülüp ayaklanıyorlardı. Komünist ve devrimci önderlikler olmadığı için burjuva gerici klikler önderliği ele geçiriyor ve devrimci kitleleri peşine takarak gerici iktidar hesaplarına manivela yapıyorlardı. Biz komünistler devrimci halk kitlelerinin isyan ve ayaklanmasını meşru ve haklı bulurken, hareketlerin önderliği ve emperyalist projeler bağlamında kullanıldığına dikkat çekerek teşhir ediyorduk. Kısacası, ayaklanan halk kitleleri ile ayaklanmalara önderlik yapan sınıfları ve emperyalist oyunları kesinlikle birbirinden ayırıyorduk… Bugün ‘’TC’’de kendiliğinden hareket olarak patlak veren kitlelerin isyan ve ayaklanması da, kitlelerin talepleri ve hedefleri bakımından aldığı objektif

devrimci özelliğine ve hareketin içinde komünist ve devrimci güçlerin küçümsenmeyecek bir varlık göstermesine karşın, burjuva gerici klik ve kesimler hareketin içinde ciddi bir gücü temsil etmektedir. Komünist ve devrimciler fedakarca çatışıp bedel ödese de, direnişin en diri ve militan çatışmalarını gerçekleştiren kesim olsa da, CHP / Kemalist kesimler önemli bir güç olarak harekette belirleyici yerde durmaktadır. Dahası direnişe katılan halk kesimlerinin büyük bir çoğunluğunun CHP gibi faşist bir kliğin peşinden sürükleniyor olması, direnişin en büyük dezavantajıdır. Ve direnişte gerici klik veya kesimlerin daha etkin olmasının kaynağı da budur. Özcesi bu direnişte de direnişin önderliğini burjuva gerici klik ve kesimlerin ele geçirip halk kitlelerinin devrimci dinamizmini kendi gerici iktidar dalaşı uğruna kaldıraç edinmeleri mümkündür. Komünist, devrimci ve demokratik kuvvetler azımsanacak kadar olmasa bile, gerek tasfiyeci rüzgardan etkilenmiş ve örgütsel güç olarak zayıflamış olmalarından dolayı, gerekse de dağınık ve bölünmüş durumda olmaları nedeniyle, direnişin genel önderliğini yapacak durumda değildirler. Ancak ayaklanan kitlelerin devrimci ol-

duğundan asla kuşku duyulamaz. Kitlelerin burjuva kliklerin peşinden gitmesinin sorumluluk ve suçu da kitlelere fatura edilemez. O halde gelişen kitlesel hareket-ayaklanma karşısında yapılması gereken veya uygulanması gereken pratik tutum kitlelerle birlikte direnip bu pratik içinde kitlelerin güvenini kazanarak onları burjuva kliklerin etkisinden kurtararak devrimci saflara çekmektir. Bundan da anlaşılacağı gibi, reel durum ne olursa olsun, isterse tüm kitleler gerici kliklerin peşine takılmış olsun, buna rağmen bizler devrimci kitlelerin baskıya karşı isyanını ve demokrasi, özgürlük talepleri karşısında kayıtsız kalamayız. Hiçbir tereddüde yer bırakmadan kitlelerle birlikte direnip çatışmalı, bedel ödeme pahasına sorumluluğumuzu yerine getirmeli, kitlelerin güvenini pratikte kazanmalı ve onlara pratik duruşumuzla tesir etmeliyiz. Direnişin önderliğini ele geçirmeye giden yol buradan geçecektir. Ki, mevcut ayaklanmada kitleler bir vesile nedeniyle ayaklanmaya kalkışmış ve daha sonra burjuva klikler dereye girmiş, önderliği ele geçirmeye çalışmıştır. Ancak komünist ve devrimciler birlikte mücadele cephesinde birleşip, tüm demokratik güçleri bir araya getirebilirse harekete önderlik yapma şansı yakala-


perspektif

kuyup devrimci pratik sergileyelim!

yabilirler. Ki bu birliği yakaladıktan sonra atacakları tek adım, direnişte kitlelerin önünde fedakarca çatışmaktır. Bu yapıldıktan sonra hareket burjuva önderliklere kurban edilmeden devrimci önderlik altında daha etkili olarak yürütülebilir.

Direniş en geniş demokratik güçleri de kapsayacak şekilde büyütülmelidir Bugün nispeten zayıflayan ve bir bakıma faşist terörle kısmen ‘’bastırılmış’’ olan direniş-ayaklanma sönmemiş bir ateş durumundadır ve her an kıvılcım alacak pozisyondadır. Dolayısıyla tekrar ve muhtemelen daha güçlü biçimde gündeme gelen ayaklanma hareketinde, burjuva gerici klik önderliği sorunu gündeme gelecektir. Ki bu, ayaklanmanın gerici amaçlar için burjuva klikler tarafından manivela yapılması demektir ki, buna müsaade edilemez. O halde komünist ve devrimcilerin en geniş demokratik güçleri de kapsayacak biçimde bir birleşik mücadele cephesi oluşturması şarttır. Bu güçlerin önderliğinde her ayaklanma sahasında Halk Meclisleri kurularak direniş hakkında bu Meclis veya Konseyler karar alıp direnişi yönetmelidir. Yaşanan süreç tarihi bir fırsattır. Hem

kitlelerin isyan edip ayaklanmasının ifadesi olan devrimci durumun mükemmelliği bakımından ve hem de tasfiyecilik sürecinin bertaraf edilmesi bağlamında kaçırılmaması gereken ve belki binde bir ele geçecek bir fırsattır. Bu bakımdan tüm devrimci güçler zaman kaybetmeden, küçük düşünüp küçük ayrıntılara boğulmadan ve siyasette tavizler vererek birleşik mücadeleyi örgütlemeli ve pratikleştirmelidirler. Bu meselenin önemine dikkat çekerken beklentimiz bir devrim değildir. Mevcut durumda toplu ayaklanmayla iktidarın alınmasının gerçek dışı bir hayal olduğunu söyleyebiliriz. Komünist ve devrimci güçler de buna hiçbir bakımdan hazır değildir zaten. Ancak esas sorun güçlerin hazır olmaması değil, neden yetersiz olduğudur. Daha doğrusu bugün toplumsal kitleler esas olarak iki gerici klik arasında kutuplaştırılmış olup, manipüle edilmiş geniş kitleler bu kliklerin peşindedir esasta. Bu anlamda yaşanan direniş-ayaklanmada da geniş kitlelerin ezici çoğunluğu diyebileceğimiz büyük bölümü gerici klik ve kesimlerin etkisindedir. Bu hareketle iktidarın ele geçirilmesini tasavvur etmek, iktidarın gerici kliklere verilmesi veya onlar için alınması demek olacaktır. Ki iktidarı almaya yönelecek bugünkü kitlenin esas ço-

ğunluğu gerici kliğin etkisinde-peşindedir. Yani kitleler iktidarı alsa bile önderlik yapacak güçte ve çoğunlukta olan gerici klikler olmuş olacak veya bu kliklere devredilmiş olacaktır. Bu durum bir rastlantı değildir elbette. Sınıfın yeterince gelişmemiş olması, sınıf ve halkın yeterince aydınlanmamış olması, sınıf güçlerinin gerekli zemini bulamaması, gelişip gerekli örgütsel güce ulaşamamış olması, buralarda burjuva gerici sınıfların denetim, kontrol ve taktik gücünün üstün olması gibi bir dizi sebep şehir merkezli yaşanan ayaklanmaların iktidarı ele geçirmeye yetmeyeceğini gösterir. Buradan da anlaşılacağı gibi, ordusu olmayan halk kitlelerinin faşist diktatörlük ve iktidarlara karşı savaşıp onları devirmesi ve iktidarı ele geçirmesi gerçekle örtüşmemektedir. Komünist, devrimci ve demokratik güçlerin birleşik mücadelesini örgütlemenin yanı sıra, ayaklanmanın devrim için en verimli biçimde değerlendirilmesi için, kitlelerle bağların geliştirilip yaygınlaştırılması, devrimci kitlelerin kurumlarımıza aktarılması, en önemlisi de ayaklanan bu devrimci kitlelerden, gençlik ve kadın militanlardan Gerilla Savaşı’na savaşçı çıkarmak ve gerilla bölgesine aktarmaktır. Kitlelerin gerçek kurtuluşu kuşkusuz ki, Halk Savaşı Stratejisiyle mümkündür. Bu anlamda direnişin içinde siyasi ideolojik ajitasyon-propaganda ihmal edilmemelidir. Halk Savaşı ve gerici zora karşı devrimci zorun gerekliliği ve zorunluluğu işlenmelidir. Yaşanan pratiğin devrimci zoru koşulladığı düşünüldüğünde yapılacak propaganda somut ve gerçekçi olarak daha etkili olacaktır… Ancak hiçbir gurupsal-örgüt-parti çıkarı genel ayaklanmayı zayıflatacak, bölecek vb biçimde davranmaya yol açmamalıdır. Burjuva klik önderlikleri altına girmemiş genel ayaklanmanın çıkarları halkın çıkarlarıdır ve bunlar esas alınmalıdır. Örgütsel çıkarlarımız ile kitlelerin çıkarları doğru siyaset benimsenip uygulandığında esasta bir biriyle çatışmaz, bilakis çakışır. Hem örgütsel çıkarlar korunmalıdır, hem de genel direnişin çıkarları. Tek şeyden kesinlikle sakınırız; hareketin ve halk kitlelerinin bölünüp parçalanması! Buna yol açacak her türlü davranış eleştirilmeli, terk edilmelidir… Kitlelerle birlikte en ağır bedeller pahasına direnip çatışmaktan sakınmamalıyız. Kitlemizin birleşik hareket etmesini sağlamalıyız. Kitlemizin inisiyatif dışı davranışlara girilmemesine dikkat edil-

melidir. Çatışmalarda yaralanan direnişçiler her şey pahasına alınıp sahiplenilmeli, devlete, polise bırakılmamalıdır. Halk kitleleriyle birlikte çatışmaktan sakınmanın haklı hiçbir gerekçesi olamaz! Kitlelerin devrimci pratiğinden geri durmak burjuva iktidarın ekmeğine yağ sürmektir. Ne pahasına olursa olsun devrimci militanlık örneğiyle barikat ve kitlelerin ön saflarında çatışmalıyız. Kitlelerden tecrit olmamaya mutlak dikkat göstermeliyiz. Mevcut genel direniş ve en geniş bileşen içindeki duruş itibarıyla hakim sınıflara demogoji yapma olanağı verecek davranışlardan genel olarak kaçınmalıyız. Ancak bu ideolojik siyasi ajitasyon propagandamızı yürütmeme anlamına gelmez, gelmemelidir. Kitlelerin devrimci ajitasyon yoluyla bilinçlendirilip örgütlenmesi direnişin önemli bir avantajıdır. Direnişin objeleri tarafından ortak olarak formüle edilen kitlelerin taleplerini sahiplenerek ileri sürelim. Kitlelerin güncel / reel politik mücadelesine uygun olarak direnişin direktifleri olarak belli hedefler saptanabilir. Ve hatta deklere edilecek olan bu hedefler Kürt ulusal sorunu, Roboski katliamı, Hrant Dink suikastı ve Alevilere yönelik baskıları da konu edinmelidir. Kuşkusuz ki, polisten belediye başkanına, İçişleri Bakanından Başbakana kadar tüm suçluların görevden alınıp yargılanmaları ileri sürülmelidir. Gezi Parkı, Taksim ve tüm alanların gösteri ve yürüyüşlere açık hale getirilmesi ve ‘’yasak’’ olan alanların yasaklarının kalkması ileri sürülmelidir. Sendikaların üzerindeki baskılar, basın üzerindeki baskılar, Doktor, Avukat ve sanatçılara yönelik yapılan tehdit ve yapılan saldırganlıklar derhal durdurulmalı ve sorumlular hakkında derhal işlem yapılmalıdır. Gezi Parkı’ndaki kitlenin seçtiği İnisiyatifin yürüttüğü tartışmalar ve hatta Erdoğan’la yapılan görüşmeler sonucunda direnişi tek çadıra dönüştürerek daha sağlam merkezi yapıya dönüştürüp ve komünist, devrimci hareketlerin kendisini köşeye sıkıştırdığı AKP iktidarı, bu gelişmenin önüne geçmek için direnişe eş zamanlı olarak saldırıp dağıttı. Ama nafiledir beyler, çırpınışınız nafile! Kitleler sokağa indi mi size terk-i diyar eyleme düşer… Tekrar edelim ki, mevcut hareketten devrim beklemiyoruz ama bu hareketlerden devrimci kazanımlar sağlamak mümkündür. Direnişin pozitif ruhu ve siyasi kazanımı silinemeyecek kadar mutlaktır.


14

dünya haber

16-30 HAZİRAN 2013 Halkın Günlüğü

Gezi’yle enternasyonel dayanışma Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve ülke geneline yayılan direniş birçok ülkede yapılan eylemlerle selamlandı Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve polis saldırısı sonrası tüm ülkeye yayılarak günlerdir devam eden direniş, birçok ülkede yapılan eylemler ve açıklamalarla selamlandı. Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyanın dört bir yanından Taksim direnişine destek eylemleri yapıldı. Yapılan eylemlerde Gezi Parkı direnişi selamlanarak Türk devletinin faşist saldırıları protesto edildi. “Her yer Taksim her yer direniş” şiarının öne çıktığı eylemler yaygınlaşarak devam ediyor.

Her yer Taksim her yer direniş Gezi Parkı direnişi selamlanıp, TürkiyeKuzey Kürdistan genelinde yaşanan polis saldırılarını protesto etmek için Almanya’nın birçok kentinde eylemler gerçekleştirildi. Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu (ADHK)’nun da içerisinde yer aldığı devrimci-demokrat-ilerici kurumlar bir araya gelerek Türk konsoloslukları önünde eylemler gerçekleştirdi. Almanya’nın Köln, Hamburg, Frankfurt, Berlin, Diusburg ve diğer birçok kentinde yapılan eylemlerde “Her yer Taksim her yer direniş” şiarı haykırıldı. Yapılan eylemlerde Türkçe, Kürtçe ve Almanca sloganlar ve açıklamalar yapılarak, Türk devletinin halka karşı uygulamış olduğu faşist polis terörü protesto edildi. Almanya Demokratik Haklar Federasyonu (ADHF) ve bileşen örgütleri, yapılan eylemlerde aktif olarak yer alıp ADHF adına hazırlanan bildiri ve broşürlerin dağıtımını gerçekleştirdi. Yapılan eylemlerde “Her yer Taksim her yer direniş” , “Bedel ödedik bedel ödeteceğiz”, “Yaşasın halkların kardeşliği”, “Faşist devlet hesap verecek” sloganları atıldı. Eylem bileşenleri tarafından yapılan açıklamalarda Türkiye-Kuzey Kürdistan’da devam eden direnişle dayanışmanın yükseltileceği ifade edildi.

ADGP’den Taksim dayanışması Almanya’da aralarında ADHF’nin de bulunduğu devrimci-demokratik-ilerici güçler tarafından oluşturulan Almanya Demokratik Güçbirliği Platformu (ADGP) bir bildiri yayınlayarak Taksim merkezli yaşanan saldırıları protesto etti. Taksim merkezli yapılan saldırıları protesto edip yaşanan saldırılara karşı ülke genelinde yaşanan direnişi selamlayan ADGP, bütün ezilenleri AKP iktidarının estirdiği teröre karşı çıkmaya ve direnişi sahiplenmeye çağırdı. Taksim direnişinin talepleri taleplerimizdir diyen ADGP, Almanya genelinde Taksim direnişiyle dayanışma amacıyla birleşik-kitlesel eylemlerin örgütleneceğini ifade etti.

Devlet terörüne son Gezi Parkı direnişi İsviçre’nin Zürih ve Basel şehirlerinde binlerce kişinin katılımıyla yapılan eylemlerle protesto edildi. İsviçre Demokratik Haklar Federasyonu (İDHF)’nun da içinde yer aldığı devrimcidemokratik kurumlar tarafından yapılan eylemlerde Türk devletinin uyguladığı faşist terör teşhir edilerek, Taksim direnişiyle dayanışma çağrısı yapıldı. Yapılan eylemlerde Almanca ve Türkçe pankartlar açılıp, sloganlar atılarak Türkiye-Kuzey Kürdistan genelinde yapılan eylemler selamlanarak Türk devletinin halka uyguladığı faşist teröre son vermesi çağrısı yapıldı. Devrimcidemokratik kurumlar tarafından yapılan açıklamada, Taksim direnişiyle dayanışmanın yükseltilmesi için eylemlerin devam edeceği ifade edildi.

Faşizme karşı omuz omuza Taksim Gezi Parkı direnişine Fransa’dan da destek eylemleri geldi. Başkent Paris ve Strasbourg başta olmak üzere Fransa’nın birçok kentinde Taksim Gezi direnişiyle dayanışma eylemleri yapıldı. Fransa Demokratik Haklar Federasyonu (FDHF)’nun da içinde yer aldığı devrimci-demokratik kurumlar tarafından Türk devletinin uyguladığı faşist teröre karşı protesto eylemleri gerçekleştirildi. Paris’te, Paris Taksim Dayanışma Platformu tarafından merkezi tren garlarından biri olan Les Halles çıkışında bulunan meydanda dört gün sürecek olan dayanışma etkinliği başlatıldı. 12 Haziran Çarşamba günü başlatılan et-

kinlik kapsamında alana “Her yer Taksim her yer direniş” pankartı asıldı. Ayrıca alanda devlet terörünü teşhir eden fotoğraflar gösterildi. Platform adına AKP’nin istifasının istendiği imza kampanyası metinleri imzaya açıldı. “Yaşasın devrimci dayanışma” , “Yaşasın halkların kardeşliği” , “Her yer Taksim her yer direniş” sloganlarının atıldığı eylemde, Taksim Gezi Parkı direnişine destek amacıyla yapılan eylemlerde polis tarafından vurularak katledilen Ethem Sarısülük için TİKB tarafından bir açıklama yapıldı. Avrupa genelinde olduğu gibi Fransa’da da Taksim direnişiyle dayanışma eylemlerinin devam edeceği belirtildi.

Zulmün saltanatını yıkacağız Taksim direnişini selamlamak için Yunanistan’ın Atina, Selanik, Girit, Larisa, Volos ve Gümülcine şehirlerinde eylemler düzenlendi. Yunanistan’ın başkenti Atina’da 3 Haziran günü kitlesel bir eylemle Taksim direnişi selamlandı. Türkçe ve Yunanca “Zulmün Saltanatını Yıkacağız” pankartının açıldığı eyleme binlerce kişi katıldı. İki ayrı noktadan toplanıp Türk büyükelçiliğine doğru yürüyüşe geçen kitle, “ Atina’dan direnişe selam” , “Her yer Taksim her yer direniş” sloganlarını attı. Türk Konsolosluğu’na yürümek isteyen kitlenin önü, Yunan polisi tarafından barikat kurularak engellendi. Konsolosluğun bulunduğu sokakta açıklama yapan kitle, Taksim direnişiyle dayanışmanın yükseltilmesi vurgusu yaptı. Aynı saatlerde Yunanistan Komünist Partisi(KKE) tarafından da

bir eylem gerçekleştirildi. Yunanistan’daki destek yürüyüşleri sadece Atina’yla sınırlı değildi. Atina’da eylemlerin olduğu sıralarda Girit, Larisa, Volos ve Gümülcine’de bir araya gelen yüzlerce kişi Gezi Parkı direnişçileri için alanlara çıktı. Selanik’te Kamara Meydanı’nda bir araya gelen 1500 kişi Türkiye Başkonsolosluğu’na yürüdü.

Kıbrıs halkı Taksim’e selam yolladı Taksim Gezi Parkı direnişine destek vermek ve Türk devletinin faşist terörünü protesto etmek için Kıbrıs’ta destek eylemleri düzenlendi. Gezi Parkı’na polis saldırılarının yapılmasının ardından direnişçilere destek vermek ve Gezi Parkı direnişçileriyle dayanışma için Lefkoşa, Girne ve Magosa’da aynı gün ve saatte eylemler yapıldı. Binlerce kişi Türk Büyükelçiliği’ne sloganlarla yürüyerek Taksim direnişini selamladı. Büyükelçilik önüne barikat kuran polis kitlenin yürüyüşünü engellemeye çalıştı. Yapılan görüşmeler sonuç vermeyince kitle barikatı aşarak sloganlar ve marşlar eşliğinde oturma eylemi düzenledi. Yaklaşık 3 saat süren eylemde Gezi Parkı direnişçilerinin talepleri yerine getirilinceye kadar destek eylemlerinin her gün sürdürüleceği ifade edildi. Taksim Gezi Parkı direnişine destek amacıyla İngiltere, ABD, İspanya, İtalya ve daha birçok ülkede protesto gösterileri düzenlendi.


dünya

16-30 HAZİRAN 2013 Halkın Günlüğü

15

Suriye’de kartlar yeniden açılıyor ABD emperyalizminin başını çektiği ve TC, Katar, Suudi Arabistan gibi uşak devletlerin etkin şekilde kullanılarak Suriye’de hayata geçirilmek istenen politikaların başarısızlıkla sonuçlanması sonrası, yeni “çözüm” arayışları masaya yatırılıyor “Arap Baharı” adı altında Tunus’ta başlayan ve Mısır, Cezayir, Libya ve daha birçok ülkede baş gösteren olaylar sonrası ABD emperyalizmin BOP çerçevesinde hayata geçirmek istediği politikaların önündeki engel devletlerden olan Suriye’de de aynı “bahar” havasının yaratılmaya çalışılması, aradan geçen iki yıla rağmen hala uygulanamadı. ABD emperyalizminin Suriye’ye yönelik hayata geçirmeye çalıştığı hamlelere karşı çıkan Rusya-Çin-İran bloğu gelinen aşamada dengeleri lehlerine çevirmek üzere. ABD emperyalizminin uzun süredir kati suretle karşı çıktığı Esad ile görüşme konusunda geri adım atarak Rusya’yla bir mutabakat çerçevesinde hareket etmenin arayışlarına girmiş durumda. ABD, TC, Katar, Suudi Arabistan, İsrail tarafından Suriye devletine karşı savaşmaları için eğitilip silahlandırılan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve diğer çeteci güçlerin her geçen gün gerçek yüzlerinin daha fazla teşhir ve Suriye Ordusu karşısında başarısız olması sonrası, Suriye’ye ilişkin politik hesaplar yeniden gözden geçirilmektedir.

Cenevre Konferansı karışıklığı devam ediyor Suriye’deki mevcut duruma dair yoğun bir görüşme sürecinde bulunan ABD ve Rus emperyalistleri kısa süre önce mutabakata vararak 25 Haziran 2013 tarihinde Cenevre Konferansı’nın yapılacağını duyurmuştu. Fakat aradan geçen zaman diliminde konferansın niteliği ve katılımcılara dair bir uzlaşmanın sağlanamamasından kaynaklı konferansın ileri bir tarihe ertelendiği duyuruldu. Söz konusu konferansın temmuz ayı içerisinde yapılması planlanıyor. Cenevre Konferansı’na dair belirsizlik devam ederken, ABD’nin Moskova Büyükelçisi Michael McFaul, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve ABD Başkanı Barack Obama’nın Suriye’de kimyasal silah kullanımını ele almak için bir araya geleceğini söyledi. McFaul, Suriye’de kimyasal silah kullanımı ve araştırılması konusunun, gelecek hafta G-8 zirvesinde görüşecek Putin ile Obama’nın ana gündem maddelerinden biri olacağını belirtti. ABD Büyükelçisi, Suriye’de kimyasal silah kullanımına ilişkin Rus meslektaşlarıyla çalıştıklarını belirterek, ‘’Bu konuda görüşlerimiz örtüşüyor. Birkaç gün sonra bir araya gelecek liderlerimizin ana gündem maddelerinden bir tanesi Suriye’de kimyasal silah kullanımı konusu olacaktır’’ dedi. Daha önce, Rusya Devlet Başkanı Yardımcısı Yuriy Uşakov, Putin ve Obama’nın G-8 zirvesi çerçevesinde Kuzey İrlanda’da görüşeceklerini açıklamıştı. G8 Zirvesi, 17-18 Haziran’da Kuzey İrlanda’nın Enniskillen şehri ya-

kınındaki Lough Erne Golf Resort’ta yapılacak.

Kürtlere konferansa katılım çağrısı Yüksek Kürt Konseyi(YKK)’nin Rusya’nın Başkenti Moskova’da sürdürdüğü temaslar çerçevesinde Cenevre Konferansı’na katılım talebi, ABD ve Rusya görüşmesi sonrası kabul edildi. Geçtiğimiz günlerde YKK Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın daveti üzerine beş kişilik bir heyetler Rusya’da temaslarda bulunmuştu. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile görüşen YKK heyeti Cenevre-2 Konferansı’na bağımsız taraf olarak katılma talebinde bulundu. Konseyin, “Rojava’daki bütün Kürtleri temsil ettiğini belirten heyet üyeleri, tek tek partilerin ya da şahısların Kürtleri temsil edemeyeceğini” dile getirdi. “Suriye’de iki yılı aşkın bir süredir devam eden iç savaşın siyasi çözümüne ilişkin Cenevre Konferansı’nı son derece önemli bulduklarını” vurgulayan Kürt heyeti, YKK olarak konferansa katılmak istediklerini yineledi. Görüşmede ayrıca YKK heyeti, “demokratik bir Suriye’nin inşası ile Kürtlerin anadil ve özerklik gibi temel taleplerinin anayasal güvenceye alınması konusunda” Rusya’dan destek istedi. Rus yetkililer ise “Kürtlerin taleplerini desteklediklerini, ama bunların silahla değil siyasal mücadele yöntemleriyle ve anayasa değişiklikleriyle sağlanması gerektiğini” söyledi. Kürt heyeti de “Baştan beri askeri çözümden değil siyasal çözümden yana olduklarını bu nedenle de Cenevre Konferansı’na katılmak istediklerini” ifade etti.

Kürt heyetini kabul ederek 1,5 saat görüşen Mikail Begdanov bir gün sonra ise Suriye konferansının hazırlıklarını görüşmek üzere Cenevre’de yapılan toplantıya katıldı. Toplantıda Rusya’nın dışında ABD ile Birleşmiş Milletler (BM)’den diplomatlar da yer aldı. Edinilen bilgiye göre toplantıya Rusya adına katılan Begdanov, YKK’nin talepleriyle görüşlerini de aktardı. Yoğun görüşmenin ardından BM ile ABD’li diplomatların YKK’nin de Suriye konferansına davet edilmesi konusunda uzlaştığı öğrenildi. Bilgiyi doğrulayan PYD yetkilileri, ABD ve Rusya’nın YKK’yi Kürtlerin meşru temsilcisi olarak kabul ettiği ve Cenevre Konferansı’na davet ettiğini söyledi.

Suriye’de 93 bin kişi öldü Emperyalizmin Suriye planları tartışılmaya devam ederken BM, Suriye’de olayların başladığı tarihten bu yana en az 93 bin kişinin öldüğünü açıkladı. Çatışmaların ilk aylarında ortalama bin kişi hayatını kaybederken, son verilere göre bu sayı 6 bine yükseldi. Olaylarda şimdiye kadar bin 729’u 10 yaşından küçük olmak üzere toplam 6 bin 561 kişi yaşamını yitirdi. BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Navi Pillay, iç savaşta çocukların işkenceyle öldürüldüğünü ve bebekler dahil ailelerin topluca katledildiğini ifade etti. Pillay, ölenlerin sayısını tam olarak vermenin mümkün olmadığını, gerçek sayının çok daha yüksek olduğunu söyledi. San Francisco merkezli İnsan Hakları Data Analysis Group’a göre ise Suriye’deki ölü sayısı 263 binden fazla olduğunu açıkladı.


16

kadın

Halkın Günlüğü 16-30 HAZİRAN 2013

Direnişin “erkek” diline kadınlardan müdahale

Gezi Parkı direnişi boyunca atılan ve duvarlara yazılan cinsiyetçi sloganlara tepki gösteren kadınlar yaptıkları bir eylemle bu sloganları sildi gibi biber gazına maruz ≫≫ Hatırlanacağı kalan ‘kırmızı elbiseli kadından’, TOMA’nın sıktığı tazyikli suya karşı duran kadına kadar kadınlar direnişin ilk gününden itibaren ön saflarda yer alarak direnişin sembolü haline gelmişlerdi. Ancak geniş kesimlerin katıldıkları büyük halk hareketleri bir yandan halkın kendi bağrında taşıdığı olumlu dinamikleri, dayanışmayı, birlik ve beraberlik duygusunu, kendine özgüveni ve yaratıcılığını vs. ortaya çıkarırken, diğer yandan taşıdığı çelişkileri ve geri yanları da açığa çıkarmaktadır. Bu anlamıyla Taksim Gezi Parkı direnişiyle başlayan ve bütün bir ülkeye yayılan hatta dünyayı dahi etkileyen halk hareketi, yukarıda saydığımız özellikleri taşıyan bir örnek olmuştur. Devrimci öznelerin başlatıp önderlik etmediği, halkın kendi içerisinde taşıdığı devrimci dinamikle başlayan bu hareket sistemin gerici yönlerini hedef alsa da doğaldır ki bunu bütünlüklü bir şekilde yapamıyor ve sistemin insana yüklediği anlamdan kaynaklanan zayıflıkları bağrında taşıyordu. Bu sebeple her “mahalle kavgasında” karşıtını “yenmenin, aşağılamanın” biricik sembolü olan “kutsal” saydığımız anneler devreye giriyordu. Kendisini ezen ve kendisine zulmedenleri hedef almayı isterken, bunu onların annelerine ettikleri küfürlerle pekiştirebileceğini düşünen halkın bilinç düzeyi bakımından geri kesimleri ekseriyetle duvarları ve dövizleri küfürlü sloganlarla donatıyor, aynı sloganlar ve şarkılar, birçok direnişte dillerden düşmüyordu. Ancak belirtmek gerekir ki yukarıda altını çizdiğimiz zayıflıklar ve eksiklikler bilinçli bir müdahaleyle tersine döndürmenin, halkın kendi kendisinden öğrenmesinin dinamiğini de taşıyordu. Bu anlamda kendilerini “seks işçisi” olarak tanımlayan (her ne kadar bu tanıma katılmasak da) ve direnişe katılan bazı kadınlar Tayyip’in ya da başka siyasetçilerin anneleri olmadıkların beyan ediyor, yine

kadın örgütleri gerçekleştirdikleri toplu eylemlerle cinsiyetçi ve homofobik yazılamaları hedef alıyorlardı.

“Küfür tacizdir, inatla diren” Direnişin ilk günlerinden beri sokakların cinsiyetçi ve homofobik dille oluşturulmuş yazılamalardan rahatsızlık duyan kadınlar 1 Haziran günü İstiklal Caddesi’ne çıkarak bu türden yazılamaları silme eylemi gerçekleştirdi. Ellerinde beyaz, mor boyalar ve spreylerle sokağa çıkan kadınlar” , “Küfürle değil, inatla isyan” , “Küfür tacizdir, inatla diren” , “Tayyip kaç kaç kaç, kadınlar geliyor” sloganları eşliğinde küfürlü yazılamaları bu hale dönüştürdü. Duvarlardaki “AMK” yazılarını “AŞK”a çeviren kadınlar küfürlerin üzerini boyayıp, feminalar çizdi. Yapılan eyleme çevredeki halk da alkışlarla desteklerken genç erkeklerden oluşan bir grup eylemci ise, “Dünya yerinden oynar kadınlar özgür olsa” sloganıyla kadınlara destek verdi.

“Başımızı kapattık gözümüzü değil” Öte yandan dini gerekçelerle örtündükleri için “doğal olarak” kendisini “ılımlı İslamcı” olarak tanımlayan hükümetin yanında olacakları düşünülen bazı kadınlarsa ellerinde “Başımızı kapattık gözümüzü değil” vb. dövizlerle eylemlerde yerini aldı. Yine bazı örtülü kadınlar bir yandan direnişi desteklediklerini ifade ederken, diğer yandan direniş boyunca örtünen kadınlara yönelik bazı girişimlerden duydukları rahatsızlığı yaptıkları eylemle dile getirdi. Diğer taraftan Taksim Gezi Parkı eylemcilerinden bir grup kadın, çeşitli semtlerde yaşanan örtülü bazı kadınlara yönelik olumsuz girişimlere tepki için Dolmabahçe’den Gezi Parkı’na yürüdü. Kadınlara yönelik taciz ve şiddeti istemediklerini belirten kadınlar “Örtülü-örtüsüz kadına tacize hayır” dedi. Kadınlar yürüyüş öncesi “Biz Müslüman kadınlar, Gezi direnişi başladığından beri, di-

renişin içinde yer alanlar olarak İstanbul’un çeşitli semtlerinde başörtülü kadınların birtakım saldırılara maruz kaldığını biliyoruz. Gezi Parkı’nda hiçbir taciz vakası duyulmamışken, başka semtlerde gerçekleştirilen bu saldırılar bizi endişelendiriyor” yazılı çağrı metni dağıttı. Daha sonra “Taksim Bizim Çarşı Bizim Cadde Bizim” yazılı pankartın arkasında slogan atarak Taksim Gezi Parkı’na doğru yürüyüşe geçen kadınlar, parka ulaştığında alkışlarla karşılandı. Gezi Parkı’ndaki konuşma platformuna gelen kadınlar adına yapılan açıklamada, “Bizler Taksim direnişinde yer alan, yer almaya da devam edecek olan Müslüman kadınlarız. Kadınlara yönelik taciz ve şiddeti istemiyoruz. İnanç ve giyimleri nedeniyle kadınlara yönelik sloganlar istemiyoruz. Küfürlü propaganda ve duvar yazıları istemiyoruz. Polis şiddeti istemiyoruz. Müslüman kadınlar olarak Gezi Parkı’ndayız. Taksim hepimizin, cadde hepimizin, Gezi hepimizin” denildi. Vali Mutlu’nun şiddetli gençlik aşkı (!) Meşru ve kararlı direniş karşısında şaşkına dönen devlet yetkilileri her gün yeni bir yalan söylerken, kendilerini giderek gülünç duruma düşürmekten de geri durmadılar. Direniş başladığı günden itibaren halka düşman açıklamalarıyla tanınan ve halka yönelik polis zulmünün baş mimarlarından olan İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu her ne hikmetse birdenbire halk çocuklarını düşünen (!) bir ‘melaike’ kesilerek ‘çok sevdiği’ gençlerin zarar görmesini istemediği için ailelere çağrıda bulundu. 11 Haziran günü ekranlarda ‘Kesinlikle herhangi bir müdahale olmayacak’ şeklinde yalanlar savururken, bir yandan da polis benzeri görülmemiş düzeyde yoğun bir şekilde gaz bombaları kullanarak Taksim Meydanı’nda, Gezi Parkı’nda halka saldırıyordu. Akşam saatlerinde çatışmalar yeniden şiddetlenince basına açıklama yapan Vali Mutlu, gençlerin göreceği en ufak zarara kati-

yetle tahammülü olamadığını beyan ederek anneleri ‘göreve çağırdı’(!). “Kendilerinin de bu çalışma ortamının hemen dibinde bulunmaları nedeniyle ciddi güvenlik sorunları altında olduklarını özellikle hatırlatmak istiyorum. Adeta bir yangın yerine çevrilmeye çalışılan Taksim Meydanı’nın yanında Gezi Parkı’nda yavrularımızın bekliyor olmaları bizim için sıkıntıdır. Bu bakımdan yavrularımızın ailelerinden hemen o bölgeden ayrılmalarını özellikle istirham ediyorum. Bu kesinlikle bir müdahale değildir. Gezi Parkı taleplerine devletin bir yöneticisi olarak saygı duyuyorum. Sevgili yavrularımızın ve kıymetli ailelerinin şu anda can güvenliği noktasında ciddi kaygılarım ve endişelerim vardır. Bazı çadırların yanması veya yakılması suretiyle yaşadıkları tehlikeyi biliyoruz. Bu kritik ortamda sevgili yavrularımızın kaldıkları mekânın güvenliği net bir şekilde sıkıntıdadır. Onları kendi evlatlarım kadar sevdiğimi bir kez daha özellikle ve özellikle paylaşmak istiyorum.” diyerek ailelerinden çok sevdiği (!) gençlere ‘sahip çıkma’ çağrısında bulundu.

Anneler çocuklarını götürmek için değil korumak için Gezi’de Vali Mutlu’nun çağrısına duyarsız kalmayan anneler ise ertesi gün bu davete iştirak etti. Gezi Parkı’nda çocukları olan yaklaşık 100 anne, saat 21.00 sıralarında Taksim Meydanı’nda bir araya geldi. El ele tutuşarak insan zinciri oluşturan anneler Gezi Parkı’na yürüdü. Parkta alkışlarla karşılanan anneler çocuklarını almak için değil onların yanında olmak için Gezi’ye geldiklerini ifade ederek çocuklarının yanında olduklarını ve onlara destek verdiklerini söyledi. Daha sonra AKM’nin önüne doğru yürüyüşe geçen anneler, “Anneler burada Başbakan nerede”, “Her yer Taksim her yer direniş” sloganlarını attı.


Halkın Günlüğü 16-30 HAZİRAN 2013

Basına değil, işkenceciye dava! İstanbul Emniyet Müdürü Sedat Selim Ay’ın ETHA editörlerine açtığı davanın ilk duruşması 6 Haziran tarihinde Çağlayan Adliyesi’nde görüldü İlerici ve devrimcilere yaptığı işkenceleriyle tanınan İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Sedat Selim Ay, ‘iftira ve hakaret suçlamalarıyla’ Etkin Haber Ajansı (ETHA) editörlerine dava açtı. Duruşmaya Sedat Selim Ay’ın avukatı Cemalettin Mutlu, ETHA Sorumlu Müdürü Goncagül Telek ve avukatları katıldı. Polisin mahkeme salonundan çıkarılmasını isteyen ETHA Sorumlusu Telek, savunmasında gerçeğin peşinde, halkın yanında bir habercilik yaptıklarını belirterek ETHA’nın haber anlayışını anlatan bir konuşma yaptı. Türkiye’de geçmişten bugüne gelen hukuk alanındaki haksızlıkları dile getiren Telek, işkence iddialarının araştırılması yerine, işkenceyi gündeme getiren ETHA hakkında dava açılmasının, işkenceye cezasızlık pratiğinin devamı anlamına geldiğini belirtti. Telek, “Türkiye’deki yasalarda ve anayasada da insanlık suçu olarak tanımlanan işkenceyi yazan biz gazetecileri değil, hakkında işkenceyle ilgili onlarca iddia bulunan Sedat Selim Ay’ı yargılayın. Ajansımı ve beni, ilk duruşmada beraat ettirerek işkenceyle mücadelede bir

güncel

17

İşkenceye değil habere dava

adım atın” diyerek savunmasını sonlandırdı. 8 Ekim’e ertelenen duruşmanın ardından Taksim Gezi Parkı’nda mahkemeye ilişkin bir basın açıklaması yapıldı. Yapılan basın açıklamasında ‘Özgür basın değil, işkenceciler yargılansın!’ yazılı pankart açılarak, ‘Özgür basın susturulamaz!’, ‘ETHA susmadı, susmayacak!’,

‘Basına değil işkenceciye dava!’ sloganları atıldı. Metinde, polisin geçmişten günümüze uyguladığı terör ve orantısız güç teşhir edilerek, Sedat Selim Ay’ın 90’larda devrimci ve demokratları işkence yaparak susturmaya çalıştığı, şimdi ise bu susturmayı davalar açarak sürdürmek istediği belirtildi.

Basın metnini okuyan ETHA Haber Müdürü Derya Okutan, davaların Sedat Selim Ay’ın işkence yaptığı kişilerin mektuplarını ve röportajlarının yayınladıktan sonra açıldığını ifade etti. Okutan sözlerini, baskılara inat susmayacaklarını ve her zaman hakikati yazacaklarını ifade ederek sonlandırdı.

Başka türlü bir sınav veriyoruz! Ülke genelinde Taksim Gezi Parkı eylemleri devam ederken üniversitelerde de final sınavları başladı, üniversite öğrencisi olan Seçil Aydın’ın sınav kağıdına yazdıkları ise büyük ilgi gördü Bahçeşehir Üniversitesi öğrencisi Seçil Aydın, mezun olması için son 4 sınavının kaldığını ancak Gezi Parkı’ndaki direnişe katıldığı için hiçbirini veremeyeceğini belirtti. Seçil Aydın’ın mektubu şöyle; “Sınav kağıdımı örnek olarak kullanabilirsiniz. Sınava çalışmadım. Ama çalışabilseydim de buraya cevapları yazmazdım. Ama çalışmadım. Biber gazı yedim. Direndim. 15 saniyede bir twitter’ımı güncelleyerek yardım çağrılarına biraz

olsun destek olmaya uğraştım. Yediğim kimyasallar yüzünden ciğerlerim yanıyor. Ama kimyasal yemesem de ciğerim yanardı. Mezun olmama son 4 sınav kaldı. Bu sınavların hiçbirini veremem. Son 3 gündür başka türlü bir sınav vermeye çalışıyorum, tanımadığım ancak yüreklerimizin bir olduğu insanlarla yan yana. Okulumuzun ana cam kapısında kocaman bir delik var. Dün gece o delikten içeriye gaz bombası attılar. Bu masalar sandalyeler gaz kokuyor. Temizlemişler ama dün gece burada kan lekeleri de vardı. Olduğunu ben biliyorum. Daha fazla yazmayacağım. Çünkü gözlerim biber gazından hala acıyor ve uykusuzluktan kalem tutacak halim yok. Ancak direnecek gücüm var. Direniyorum. Çünkü ülkem direniyor. Anlayışınıza sığınıyorum. Saygılarımla”


18

gençlik

Halkın Günlüğü 16-30 HAZİRAN 2013

Üniversitelerin sınavı direnişinin etkisi devam ediyor. Ülke genelinde birçok üniversitede dayanışma eylemlerine katılan öğrenciler, sınavların ertelenmesini talep ederken, bu taleplere cevap vermeyen üniversitelerde sınavlar boykot edildi Üniversiteler Gezi Parkı direnişine destek veriyor ve polis saldırılarını protesto ediyor. Ülke genelindeki birçok üniversitede başlayan destek eylemlerinde, öğrenciler final sınavların ertelenmesi talepleriyle, rektörlük binaları önünde eylemler ve imza kampanyaları yaptı. Öğrencilerin taleplerine karşın sınavları yapacağını söyleyen üniversitelerde, öğretim elemanları ve öğrencilerin büyük bölümü sınavları boykot ediyor. Sınava girenler de kağıtlara “Direniş var” yazarak çıkıyor. İstanbul: Direnişin merkezi olan İstanbul’da tüm üniversite öğrencileri Taksim direnişini okullarında ve sokaklarda yaptıkları eylemlerle selamladı. Gezi Parkı içerisinde de çadırlar kurarak eylemin aktif yürütücüsü olan öğrenciler, okullardaki sınavları da boykot etti. Bazı üniversiteler ise öğrencilerin bu tutumu karşısında sınavlarını erteledi. Yaptıkları müziklerde Taksim eylemlerine ilk günlerinden beri destek veren Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve akademisyenleri, üniversitede yaptıkları yürüyüş ve forumlarla direnişe destek verdi. İstanbul Ünivesitesi Avcılar Yemekhanesi’nde toplanan öğrenciler kampüs içinden ana kapıya doğru yürüdü. “Hükümet istifa” sloganlarına, camlardan akademisyenler ve diğer öğrenciler de destek verdi. Ardından öğrenciler kampüs dışına çıkıp, Marmara Caddesi’ne doğru ‘’Tayyip istifa’’, ‘’AKP’den hesabı gençlik soracak’’, ‘’Kahrolsun AKP diktatörlüğü’’ sloganlarıyla yürüyüş yaptı. İzmir: İzmir’deki olaylar sırasında polislerin şiddetine uğrayan 21 yaşındaki üniversite öğrencisi Başak Özçelik kendisini dövenlerin, “İşte AKP Gençlik Kolları’nın gücü” sözlerini kullandığını, zorla “Tayyip’i seviyorum, Türk polisini seviyorum” dedirtilmek istendiğini vurguladı. Ege Üniversitesi mezuniyet törenlerinde keplerini atan öğrenciler, Taksim’e destek vereceklerini söyledi. Gezi Parkı eylemlerine, İzmir’deki üniversitelerden destek gelmeye devam ediyor. Akademisyenler ve öğrenciler Ege Üniversitesi’nde ortak basın açıklaması

yaptı. Dokuz Eylül İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İİBF İktisat Kulübü ve Kamu Yönetimi Bilimsel Düşünce Topluluğu üyesi öğrenciler de, “Sokak” başlıklı forum düzenleyerek gençlik hareketleri üzerine Gezi Parkı üzerinden tartıştı. Ege Üniversitesi’nde ise Öğretim Elemanları Derneği tarafından basın açıklaması düzenlenerek Taksim direnişçilerinin taleplerinin yerine getirilmesi istendi. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi önünde toplanan yaklaşık 2 bin civarında öğrenci ve akademisyen, AKP iktidarını ve polis şiddetini protesto etti. Eylemin bir diğer talebi ise sınavların ertelenmesiydi. Edebiyat Fakültesi önünden tüm kampüsü dolaşan kalabalık grup, önce Mühendislik Fakültesi’ne yürüdü. Dokuz Eylül üniversitesi Tıp Fakültesi’nde de sağlık çalışanları ve öğrenciler, yaptıkları açıklamayla “Hükümet İstifa” talebini dile getirdi. Dokuz Eylül Dokuz Çeşmeler Kampüsü’nde toplanan üniversite öğrencileri ve akademisyenler de Tınaztepe Kampüsü’ne yürüdü. Tınaztepe’de, fakülteleri dolaşan grup, yürüyüşü Sosyal Tesisler önünde bitirdi. Ankara: Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), Ankara, Gazi ve Hacettepe Üniversitelerinden öğrenciler, direnişin başladığı andan itibaren eylemlerine devam etti. Zaman zaman Eskişehir yolunu trafiğe kapatarak yürüyüşe geçen öğrenciler Kızılay’a yürüdü. Öğrenciler Kızılay Meydanı’na girmek isteyen direnişçilerle birlikte günlerce polisle çatıştı. ODTÜ’de 3-4 Haziran’da iş bırakma çağrısıyla bir araya gelen Öğretim Elemanları Derneği ve öğrenci toplulukları, polis saldırılarını protesto etti. İş bırakma ve sınavları boykot çağrısının ardından binlerce kişi yürüyüş yaptı. Eyleme bütün ODTÜ bileşenleri katıldı. Gazi Üniversitesi’nde yapılan eylemlerde, revirlere yapılan baskınlarla, doktorlara ve tıp öğrencilerine yapılan saldırılar ve aşırı güç kullanımı kınandı. Gazi Tıp öğrencileri ve doktorlar günlerdir Kızılay’da direnen halka sağlık desteği veriyor. Akademisyen Dernekleri bir araya gelerek Gezi Parkı direnişini yayınladıkları basın metinleri ve yürüyüşlerle selamladı. Ankara’da buluşan binlerce akademisyen Kuğulu Park’a yürüdü. ‘’Hükümetin ne üniversite yasası ne anayasa yapacak ehliyeti olmadığını ilan ediyoruz’’ diyen akademisyenler, ‘’Barikatlarda öğrencilerimizin yanındayız’’ mesajı verdi. Isparta: Taksim Gezi Parkı direnişi Isparta’da yapılan yürüyüş ve basın açıkla-

malarıyla selamlandı. Demokratik Gençlik Hareketi, Öğrenci Kolektifleri ve TKP’li öğrencilerin çağrısıyla Eğitim-Sen binası önünde, sloganlar ve marşlarla Taksim direnişini selamlayan kitle daha sonra AKP İl Binası’na doğru harekete geçti. Polisin engellemek için sözlü ve fiziki tehditleri öğrencilere engelleyemedi. AKP İl Binası önünde basın açıklamasını okuyan öğrenciler, İstanbul’da ve tüm yurtta artan faşist saldırılara karşı oturma eylemi başlattı. Eylemler sırasında sivil polis ve amirleri Demokratik Gençlik Hareketi (DGH) üyelerine küfürlerle birlikte tehditlerde bulundu.’’Isparta’yı siz karıştırdınız. Görüntüleriniz elimizde, katılmaya devam ederseniz hepinizi döverek gözaltına alacağız. Sizlerle hesaplaşacağız.’’ sözlerini sarfeden Emniyet Şube Amiri DGH’lilere yardım etmeye çalışan esnafları küfürlerle uzaklaştırdı. DGH’lilerin kimliklerini alan ve zorla üstlerini arayan sivil polisler, yarım saat kadar süren tartışmadan sonra öğrencileri serbest bıraktı. Aydın: Rektörlük önüne yürüyen akademisyen ve öğrencilere güvenlik görevlileri saldırı girişiminde bulundu. Öğrenciler barikatı geçerek Rektörlük önüne geldi. Öğrenciler oturma eylemi sürerken, Rektörlüğün kendileriyle görüşmesini istedi.

Sınavların ertelenmesini isteyen öğrencilerin eylemi günlerce sürdü. Öğrenciler Aydın genelindeki eylemlere destek verirken, Roman vatandaşlar da kentsel dönüşüme karşı eylem yaptı. Mersin Üniversitesi’nde yemekhane boykotu Taksim direnişine adandı. 3. haftasını geride bırakan yemekhane boykotu, yüzde yüz katılımla sürüyor. 100’ü aşkın çalışan “Selam olsun Mersin’den direnen Taksim’e” diyerek üniversitenin Çarşı alanında yürüyüş yaptı ve Rektörlük binası önünde basın açıklaması düzenledi. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi öğretim üyeleri Gezi Parkı direnişine destek eylemi yaptı. Akademisyenler Eskişehir’deki direniş alanına bir sokak üniversitesi kuracaklarını duyurdu. Eskişehir öğrencileri ve akademisyenler, polis saldırısı sonrasında yoğun bakıma alınan Ali İsmail Korkmaz için yürüdü. Anadolu Üniversitesi öğrencileri, Taksim Gezi Parkı direnişçilerine yaptıkları eylemle selam yolladı. Yunus Emre Yerleşkesi Ana-kapı önünde bir araya gelen kitle, Taksim’de yaşanan devlet terörünü protesto etti. Balıkesir: Balıkesir Üniversitesi öğrencileri Taksim direnişini selamlamak, Gezi Parkı’nda ve


gençlik

16-30 HAZİRAN 2013 Halkın Günlüğü

19

Taksim tüm ülke genelindeki direnişçilere destek vermek amacıyla, üniversite yerleşkesinde bir araya geldi. DGH, Öğrenci Kolektifi, Öğrenci Dayanışması ve Gençlik Muhalefeti tarafından örgütlenen ‘BAÜ öğrencileri ağaç dikiyor’ etkinliği için Fen-Edebiyat Fakültesi’nde bir araya gelen öğrenciler bildiri dağıtarak diğer öğrencilere etkinliğe katılım çağrısında bulundu. Kolektif bir şekilde gerçekleşen ağaç dikme eylemiyle etkinlik sona erdi. Edirne: Edirne’de pankart açan 3 üniversiteli gözaltına alındı. Uzun bir süre haber alınamayan üniversiteliler, saatler sonra serbest bırakıldı. Bu sırada Edirneliler de gözaltıları protesto etmek için adliye önüne yürüdü. Trakya Üniversitesi mezunları ise keplerini atarken Taksim direnişini selamlayarak Taksim’e gideceklerini duyurdu. Denizli: Denizli’de Taksim Gezi Parkı direnişi yapılan yürüyüş ve nöbetlerle selamlanırken, polis provakosyon girişiminde bulunarak devrimcileri hedef göstermeye devam ediyor. Yalova: DGH’nin de bileşeni olduğu Yalova Üniversitesi Öğrenci Platformu Taksim’den başlayıp bütün yurdun yayılan direnişi selamladı. Uğur Mumcu Kültür Merkezi önünde toplanan kitle sloganlarla yürüyüşe başladı. Basın açıklamasının yapılacağı alana kadar sloganlar ve direnişi selamlayan açıklamalarla yürüyen kitle, coşkulu bir şekilde basın açıklamasının yapılacağı alana girdi. Liseli öğrencilerin ve halkın da destek verdiği yürüyüş, yapılan basın açıklaması ve oturma eyleminin ardından sonlandırıldı. Bu üniversitelerin dışında birçok üniversitede eylemler gerçekleştirildi. Eylemlerde devlet terörü protesto edilerek, Taksim Dayanışması’nın kabul edilmesi istendi.

Anonymous ve Redhack direnişe destek verdi Redhack ve Anonymous, Gezi Parkı direnişçilerine destek olmak amacıyla çok sayıda resmi siteyi hackleyerek direnişçilerin yanında oldukları mesajını verdi Redhack’tan Taksim Gezi Parkı direnişçilerine hackli destek geldi. Redhack yaptığı açıklamada, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü, İstanbul Valiliği ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne ait internet sitelerini çökerttiğini duyurdu. Eylemlerin en başından itibaren, direnişçi gruplara destek veren Redhack, başka kurumlara ait internet sitelerini de hackleyeceklerinin bilgisini verdi. Taksim’de günlerdir süren Gezi Parkı nöbetinde polisin zaman zaman eylemcilere yönelik saldırıları, RedHack tarafından protesto edildi. RedHack, Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün resmi internet sayfası www.beyoglu.iem.gov.tr’yi hackledi. RedHack Ankara’da hayatını kaybeden Ethem Sarısülük için gerçekleştirdiği eylemle, Ankara Emniyet Müdürlüğü ile İstanbul Valiliği’nin internet sitelerine erişimi engelledi. Polisin Gezi Pakı başta olmak üzere gerçekleştirdiği saldırılara karşı Redhack, İstanbul’daki tüm şube müdür ve

müdür yardımcılarının telefon numaralarını ele geçirdi. Redhack bu numaraları kendi bloglarında ve internet üzerinden yayınladı. Ayrıca, Redhack Twitter hesabından yaptığı açıklamada eylemler sırasında ölen Mehmet Ayvalıtaş’ın Redhack üyesi olduğunu şöyle duyurdu: “Ümraniye’de yolu kapatan eylemcilerin üstüne arabayı süren bir faşist, RedHack Ailesine mensup Mehmet Ayvalıtaş yoldaşımızı katletmiştir” açıklamasında bulundu. Halk Tv’nin canlı yayınına skype aracılığıyla bağlanan Redhack sözcüsü Taksim Gezi Parkı protestolarına ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Hükümetin politikalarını eleştiren Redhack sözcüsü Taksim direnişine dair görüşlerini ve grubun amaçlarını dile getirdi. Anonymous: Bundan sonra anladığınız dilden konuşacağız Küresel hacker grubu Anonymous, Gezi Parkı gösterilerine destek vermek amacıyla #OpTurkey’i başlattığını duyurdu. Grup hükümete ait siteleri hackleyeceğini açıkladı. Bu açıklamanın ardından hackleme haberleri ard arda gelirken, Anonymous’un hedefinde Cumhurbaşkanlığı’nın resmi sitesi de vardı. Anonymous’ın hacklediğini duyurduğu sitelerin arasında NTV gibi haber kanallarının yanı

sıra, mersin.gov.tr, eshot.gov.tr, resmigazete.gov.tr, mam.gov.tr, tccb.gov.tr, Istanbul.gov.tr, iem.gov.tr, dsi.gov.tr, akparti.org.tr, ankara.bel.tr, millisaraylar.gov.tr, mobese.iem.gov.tr, cigli10noluasm.gov.tr/vhv.html, kemalpasa12noluasm.gov.tr/vhv.htm l, gerzetarim.gov.tr/uyari.php siteleri bulunuyor. Gebze Teknoloji Enstitüsü’ne de saldıran Anonymous, Türkiye’deki kullanıcıların internet kısıtlanması halinde kullanabileceği VPN bağlantılarını da açıkladı. Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK)’nun Gezi direnişiyle ilgili yayın yapan kanallara ceza vermesi üzerine Anonymous Turkey, Kurulun sayfasına erişimi kesti. Anonymous’un Tükiye kolu @AnonsTurkey, Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) sayfasını aynı hafta içinde iki defa hackledi. Grup, tehdit dolu bir açıklamada daha bulundu. Siber korsanlar, ‘Bundan sonra anladığınız dilden konuşacağız’ diyerek, ‘devlet kurumlarına ait sıradan sitelerin hedef alınmayacağını ve ciddi zarar oluşacağını’ belirtmişti. Anonymous ayrıca, seçim hileleriyle ilgili bilgiler içerdiği öne sürülen belgelerin zamanı gelince yayımlanacağını açıkladı. Grup, Sun tarafından üretilen “Seçsis” yazılımcıları ve Havelsan’dan belge edindiklerini iddia etti.


20 Sanatçılar direnişte halkın kültür sanat

Halkın Günlüğü 16-30 HAZİRAN 2013

Taksim Gezi Parkı direnişiyle başlayan halk hareketi ülkenin dört bir yanına yayılırken, halktan yana olan ilerici sanatçılar da direnişi yaptıkları eylemlerle destekledi Gezi Parkı direnişi başladığından beri çok sayıda tiyatrocu, sinemacı ve müzisyen de eylemi desteklemiş ve direnişin yanında yer almıştı. Günler geçtikçe ülkenin dört bir yanından destek eylemleriyle büyüyen direniş her kesimden insanın yer aldığı büyük bir kitle hareketine dönüştü. Direnişin bu şekilde ivme kazanmasıyla birçok ilerici çevreden olduğu gibi aydın sanatçılar da Gezi Parkı’na giderek halkın yanında yer aldı. Öyle ki çok sayıda dizi film ekibi dahi toplu bir şekilde direniş alanlarına giderek polis terörüne karşı halkın yanında yer aldıklarını beyan etti. Burjuva-feodal basının doğası gereği yaptığı, hükümeti destekleyen yayınlarına karşı tavır takındılar. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ne yapacağını bilemez bir vaziyette bu defa da halkın haklı direnişinin yanında yer alan sanatçıları, aydınları hedef alarak “Gazeteciyim diyerek, sanatçıyım diyerek, siyasetçiyim diyerek son derece sorumsuz bir şekilde hukuksuzluğun, ayrımcılığın, kışkırtmanın alasını yaptılar. “ sözleriyle halkın gücü karşısında içerisine düştüğü acizliği gösterdi. Sanatçılar sansürü teşhir etti 3 Haziran’da tüm dünyanın gözü direnişteyken hala iflah olmayan ve yüzü kızarmayan burjuva-feodal basının sansürüne isyan eden ilerici sinemacılar, tiyatrocular, aydınlar Atatürk Kültür Merkezi önünde bir araya ge-

Birlik, beraberlik ve dayanışma ruhuyla dolan halkın günlerdir süren direniş içerisinde yarattığı yaratıcı sloganlar, duvar yazıları, şarkılar, resimler ve karikatürler, bir yandan halkın haklı mücadelesinin TOMA’yla, gaz bombasıyla, ses bombasıyla ve bilumum teçhizat kuşanarak halkı vahşice terörize edilmesine karşı sessiz kalmayan çok sayıda sanatçı, direnişten esinlenerek yarattıkları eserleriyle halkın yanında yer aldı. Duman’dan ‘Eyvallah’ Direnişe ilişkin bir şarkı besteleyen ünlü rock grubu Duman “Eyvallah” isimli şarkısını sosyal paylaşım siteleri üzerinden yayınladı. Duman’ın Eyvallah isimli şarksının öne çıkan sözleri şöyle; “Biberine gazına, jopuna sopasına Tekmelerin hasına, eyvallah eyvallah Saldır bana utanmadan, sıkılmadan Gözlerim yanar ama ezilmedim, azalmadım Özgürüm dedim hala haklıyım dedim Hala sana, sana insanız dedik hala vazgeçer miyim söyle bana” “Tencere tava hep aynı hava”

lerek devlet terörüne karşı halk direnişini sahiplendi. Aralarında Şebnem Sönmez, Zeki Demirkubuz, Nilüfer Açıkalın, Tansu Biçer, Derya Durmaz, Selma Ergeç, Rıza Kocaoğlu’nun da bulunduğu sanatçılar adına açıklama yapan tiyatrocu Şebnem Sönmez, “Gezi Parkı direnişine karşı ana akım medyanın sansürcü tutumunu kınıyoruz. Biz bu ülkenin sinemacıları, sanatçıları ve yazarları olarak kendini Türkiye’nin önde gelen tarafsız medya kuruluşları olarak tanımlayan, NTV, Habertürk, Show TV, Star, Kanal D, ATV ve TRT olmak üzere tüm ana akım TV kanallarını ve başta Star, Sabah ve Habertürk olmak üzere bazı gazetelerin Gezi Parkı direnişiyle başlayan süreçte tarafsız haber ilkelerini hiçe sayan sansürcü ve yanlı tutumlarını kı-

nıyoruz” dedi. Sönmez eylemlere katılanların ortak amacının özgürce yaşama hakkına, yaşadıkları coğrafyaya kent ve çevre bilincine sahip çıkmak olduğunu ifade etti. “Şu dakika itibarıyla kendimi çapulcu ilan ediyorum” Sönmez’in ardından konuşan yönetmen Zeki Demirkubuz ise, “20 yıllık yönetmenlik hayatımı kimliğimi bırakıyorum ve şu andan itibaren kendimi çapulcu ilan ediyorum. Sadece sosyalistler, ulusalcılar, Çarşı Grubu, o bu değil. Bu ülkenin bütün vicdanlı insanlarına sesleniyorum. Bu iktidar, Başbakanı tarihi ihya etmek isteyebilir. Bunu ben de herkes de anlayabilir. Bu ülkenin geçmişinde karanlık şeyler olmuş olabilir. Fakat burada ben, siz, milyonlarca insan beğenseniz de be-

ğenmeseniz de bu cumhuriyetin ve bu yaşam biçiminin içinde büyüdü” dedi. Sanatçılar direnişe destek için yürüdü 7 Haziran’da Sanat Cephesi’nin çağrısıyla biraya gelen çok sayıda sanatçı ise Galatasay Lisesi önünden Taksim Gezi Parkı’na kitlesel bir yürüyüş gerçekleştirdi. Ülkenin dört bir yanında süren direnişe destek veren sanatçılar “Sinemama dokunma”, “Parkıma dokunma”, “Sanatıma dokunma”, “Tiyatroma dokunma”, “Sahneme dokunma” dövizlerini taşıyarak “Çapulcular burada Tayyip nerede”, “Her yer Taksim her yer direniş”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam”, “Faşizme karşı omuz omuza” sloganlarını attı. Sanatçılara halk kitlelerinin de destek vermesi üzerine yürüyüş kolu binleri buldu.

Direniş kendi sanatını Bilindiği gibi Başbakan Erdoğan Mağrip ülkelerine yaptığı gezi sırasında verdiği bir demeçte halkın tencere ve tavalara vurarak sokağa çıkıp protestolar yapmasını, “Tencere tava hep aynı hava” sözleriyle küçümseyerek bu yolla bir şeyin değişmeyeceğini ima etmişti. Bu sözlerden esinlenen Kardeş Türküler grubu ise tencere ve tavalara vurarak çaldıkları bir klip çektikleri “Tencere tava havası” adında bir şarkı besteledi. Tencere Tava Havası’nın sözleri ise şöyle; “ Bir böyle, bir böyle kelamlardan yasaklardan illallah Başına buyruk kararlardan fermanlardan illallah Aman aman bıktık valla, aman aman şiştik valla Bu ne kibir bu ne öfke, gel yavaş gel yerler yaş

Satamayınca gölgelerini sattılar ormanları Devirdiler kapadılar sinemaları meydanları Her taraf AVM’den geçesim yok bu köprüden

N’oldu bizim şehre n‘oldu hormonlu bina doldu” “Çapulcu musun vay vay” Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin oluş-


Halkın Günlüğü 16-30 HAZİRAN 2013

yanındaydı Taksim Meydanı girişine gelen sanatçılar oturma eylemi yaparak hep bir ağızdan Çav Bella marşını söyledi. “ Karanlıklarda korkak gibi saldırdınız” Daha sonra söz alan sanatçılar sırayla görüşlerini ifade etti. Oyuncu Barış Atay, “Demokratik haklarını gösterdikleri sürece onlara hiçbir şey yapmayacağız diyen İçişleri Bakanı’na bir çift sözüm var. Ben bu parklarda oturup şarkı söyleyenlerden biriydim. Karanlıklarda korkak gibi saldırdınız üstümüze. Biz bu yüzden milyonlarla dışarıdayız. İçeri girmiyoruz. Bu daha başlangıç, mücadeleye devam “ dedi. “Bu kuşağa kayıp kuşak deniliyordu. Ben bu kuşağın alnından öpüyorum” Şair İbrahim Karaca ise “Bu dipten gelen bir dalga. Hiç kimse zamanı gelmiş bir doğumu durduramaz. Bu doğum beraberinde bir direnişi de getirmiştir. Hayat direnenlerin açtığı yoldan akar. Ben bir şiir ağacığım Taksim Gezi Parkı’nda. Hem sen bunun farkındasın hem polis farkında. Bu direnen kuşak, direnişe damgasını vuran kuşak bizim oğullarımız, kızlarımız yaşında. Bu kuşağa kayıp kuşak deniliyordu. Ben bu kuşağın alnından öpüyorum. Biz her zaman geçmişte, 68 kuşağın-

yarattı turduğu, dünya çapında yarışmalara katılan Boğaziçi Caz Korosu ise daha önce söyledikleri “Şeftalisi ala benziyor” şarkısını direnişe uyarladı. Erdoğan’ın direnişçileri kendince aşağılamak için kullandığı “çapulcu” sözünden yola çıkan Boğaziçi Caz Korusu’nun “Çapulcu musun vay vay” şarkısının sözleri şöyle; “Çapulcu musun vay vay, eylemci misin vay vay Gaz maskesi ala benziyor, biber gazı bala benziyor Benim TOMA’m bana sıkıyor Bulunur bir çare halk ayaktadır Taksim yolunda barikattadır. Çapulcu musun vay vay eylemci misin vay vay

dan ağabeylerimizin öğretileriyle, öğrettikleriyle gösterdikleri yoldan yürüdük. Rengimiz onlara benziyordu ama bir ufak ton farkımız vardı süreçten dolayı, yaşımızdan, çağımızın özelliğinden dolayı. Şimdiki kuşağın da bizden biraz ton farkı var. Biz bizim dilimizi ona aktarırken aslında biz onun dilini anlamamışız meğer. Bu kuşak bizim de elimizden tuttu. Biz onun elinden tutacağımıza şimdi bu kuşak bize yol gösteriyor. Çocuklarımıza öğretirken çocuklarımızdan öğrendik. “ sözleriyle gelişen halk hareketiyle ilgili fikirlerini açıkladı. Ayrıca Grup Yorum, Pınar Aydınlar, Cezmi Ersöz, Efkan Şeşen, Hakan Yeşilyurt, Ali Rıza Binboğa ve Pelin Batu da söz alarak görüşlerini ifade etti. Halkın haklı direnişinin yanında yer alarak sahiplenen devrimci ve ilerici sanatçıların karşısında hükümet tarafından ‘sahaya sürülen’ Necati Şaşmaz gibi kimi ‘kuklalarsa’ kendilerine belletilen replikleri bile mantıklı bir şekilde yan yana getirmeyi başaramayarak ne denli bir fikir sefaleti içerisinde olduklarını kanıtladılar. Halk nezdinde teşhir olan bu sözde sanatçılar günlerce alay konusu olmaktan kurtulamadı.

Gaz maskesi biçim biçim Yürüyorum Taksim için Üşenme gel halkın için Bulunur bir çare halk ayaktadır Taksim yolunda barikattadır. Çapulcu musun vay vay eylemci misin vay vay” Yukarıda sayılanların yanı sıra Marsis, Kara Güneş, Grup Yorum, Hakan Vreskala, Nazan Öncel gibi şarkıcılar da direniş için şarkılar besteledi. Direniş için yapılan şarkıların tamamı 8o’i aştı. 12 Haziran’da ise Davide Martello isimli bir piyanist piyanosuyla Taksim Meydanı’na gelerek bazı klasik müzik eserlerini çaldı. Sanatçının çaldığı Çav Bella şarkısını binler, hep beraber coşkuyla söyledi. Aycıca ülkeyi ve dünyayı sarsan direnişin öyküsünü anlatan “I saw” isimli bir belgesel çekilirken Gamze Erbil’in editörlüğünü yaptığı “Gezi Günlükleri” adında bir kitap yayınlandı.

ANTAGONİZMA

≫ muzaffer oruçoğlu

PARK HAREKATI

A

KP ve cemaat, devleti ele geçirmek için büyük çaba içine girdi. Bu çaba içinde devletin bir bölümü sindirildi, tutuklandı. Geride kalan büyük bölümü ise tarafsızlaştırıldı. Tarafsızlaştırılan bu bölümü ele geçirme çabaları durup dinlenmeksizin sürdü. Sonuçta cemaatler güçlendi, toplumun laik yaşamı baskı altına alındı, toplum savunma psikozu içine girdi. Tolumun çözüm bekleyen kesimleri (Kürtler ve Aleviler başta olmak üzere) umdukları haklara kavuşamadı. Sınıflar arasındaki uçurum, nispi bir refah gelmesine rağmen derinleşti. İslami sermaye güçlendi, tekellere evrildi. İrili ufaklı Anadolu ve şehir sermayesi İslami sermayeye savruldu geri yapıların çözülüşü hızlandı. Bu gelişmeye bağlı olarak Ortadoğu, Balkanlar, Türki Cumhuriyetleri, Rusya, Kafkasya gibi bölgelere sermaye ihracı arttı. İnşaat sektörü başta olmak üzere sanayinin çeşitli kollarına ait kaliteli iş gücüyle birlikte malların ihracı da hızlandı. Ülke dışındaki artı değer ülkeye girdi. İslami sermaye daha da güçlendi. Ve buna bağlı olarak AKP’nin ve cemaatin devleti ele geçirme hamleleri semeresini vermeye başladı. Güçlenen bu iki kanat tüm toplumu eğitim başta olmak üzere, yaşamın değişik alanlarında biçimlendirmeye başladı. Modern laik hayat kendi varlığını tehdit altıda görerek savunma psikozuna girdi. Krizsiz kriz ekonomisi cemaatlere ve İslami sermayeye tanıdığı imtiyazlarla toplumun laik kesimini karşısına aldı. Ekonomik alanda rekabet gücüne sahip olan bu kesim komşuları Suriye ve Irak’la çatışma siyaseti izledi. Bu ise belli yerlerde ülkeye sermayenin pürüzsüz bir şekilde girişini sekteye uğrattı. Kendilerini dışlanmış, gadre uğramış gören sınıf ve kategoriler kendi özel sıkıntılarıyla birlikte sokağa çıktı. Hükümet, işsizlerden, ibadet ve diğer hakları tanınmayan ve kendi celladının adını boğaz köprüsünde görmek istemeyen Alevilerden, park hareketine kuşkuyla bakmalarına rağmen, umutsuzca geri çekilen ama haklarının tanınacağına dair ciddi tereddütlerle malul durumda olan Kürtlerden, diğer azınlıklardan, baskı altında olan laik yaşam erbabından, tutuklanan devletin görünmeyen sivil ordusundan, iflasa uğramış esnaflardan, bölünme korkusunu depresyona dönüştüren milliyetçilerden, çevrecilerden ve devrimci demokrat kesimden oluşan geniş bir kitleyle sokakta yüz yüze geldi. Mevcut görünüm, halkın bir kesiminin despotik İslami mo-

derniteyle çatışması şeklinde ortaya çıktı. Devrimci demokrat kesimler bu çatışmanın dışında kalamazlardı ve kalmadılar da. Harekete CHP ve tutuklanan ordu mensupları önemli ölçüde hakim olmasına rağmen, devrimci demokrat hareket tereddüt etmeden hareketin içinde yerini almış oldu. Hiçbir halk hareketi saf değildir. Hayatta hiçbir şey saf değildir. Ve hiçbir hareket başladığı gibi kalmaz. Daha ileri ya da daha geri mevzilere geçer ve ilk sloganlarını yeni sloganlarla iptal eder. Halkın sokağa ne zaman, ne kadar bir güçle çıkacağını tahmin etmek kolay değildir. Baskılar, haksızlıklar birikir harekete dönüşür. Hiç kimse halkın gizli dünyasını önceden tam olarak okuyamaz. Halk hiç ummadığımız bir anda harekete geçer. Bu hareket bize, halkın ana gücünün, kahir gücünün şehirlerde toplandığını ve dolayısıyla devrimci güçlerin ana gövdesinin de şehirlerde toplaması gerektiğini öğretiyor. Çeşitli sınıf ve kategorilerden, görüşlerden, bayraklardan ve sloganlardan korkmamayı öğretiyor. Şehirlerde güç toplayan, gücünü genişleten, yaşam tarzı haline getiren ve halkın tarzına dikkat eden, halkın ruhuna ve ince fikrine dikkat eden, halkın dehasına ve cehaletine dikkat eden, olgunluğuna ve cinnetine dikkat eden bir hareketin halkla ve sokakla kolayca birleşebileceğini gösteriyor. Ayaklanma geldi geçti. Gelecek ve yeniden geçip gidecek, bu bir yaşam tarzıdır. Bu tarzla yaşam canlanır zenginleşir. Önemli olan bu tarzı hazırlıklı yakalamaktır ve buna en geniş yığınlarla katılmaktır. Devrim anına ve devrim sonrasına özgü bir şey değildir. Devrimcilik bir yaşam tarzıdır. İnsanın kendisini bir üst seviyede yeniden yaratmasının temel tarzıdır. İnsan var olduğu müddetçe devrim de bir yaşam tarzı olarak var olacaktır. Sorun profesyonellik sorunu da değildir. Tarzın kendisi zaten profesyoneldir. Nerede olursa olsun, ne iş yaparsa yapsın devrimi bir tarz haline getirebilir insan. Bunun sınıfı, inancı, donanımı olmaz. Yenilenmeye, yıkmaya, yaratmaya cesurca yönelebilmek, cüret edebilmek meselesidir bu. Bunu iktidarı almanın, iktidar olmanın tarzı olarak kavramak da doğru değildir. Başkalarını kurtarmanın tarzı hiç değildir. Gerçek anlamda özgürleşmek isteyen insan başkalarını kurtarmaya zaten ihtiyaç duymaz. Bilgi ve ateşle donan, tüm yeteneklerini sına, yık ve yarat. Tarz budur.


22

güncel

Halkın Günlüğü 16-30 HAZİRAN 2013

15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi yolumuzu Türkiye-Kuzey Kürdistan işçi sınıfının tarihindeki en görkemli ve kitlesel direnişlerinden biri olan 1516 Haziran Büyük İşçi Direnişi 43. Yıl dönümünde yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor 1960’lı yıllar boyunca faşist Türk devletinin başta işçi sınıfı olmak üzere ezilen-emekçi halk kitleleri üzerinde yoğunlaşan baskılarına ve saldırılarına karşı, işçi sınıfının önderliğinde yüz binler sokaklara çıkarak barikat başlarında en temel haklarını savunmanın yolunu gösteriyordu Türkiye-Kuzey Kürdistan halkına. Tarih sayfaları 15-16 Haziran 1970’i gösterdiğinde işçi sınıfının gasp edilen hakları için, faşist baskı ve zorbalığa karşı meydanları doldurmaya ve tarihinin en büyük direnişlerinden birine tanık oluyordu. Türkiye-Kuzey Kürdistan, 1970’li yıllarla beraber işçi sınıfı ve yoksul köylülük başta olmak üzere öğrenci hareketi ile birleşen tarihsel günlere sahne oluyordu. Özellikle işçi sınıfı ve DİSK içerisindeki devrimci gelişmeyi kaygıyla izleyen hakim sınıflar kolları sıvayarak bir takım sinsi planlarla sürecin önüne geçmeye çalışıyordu. Dönemin hükümet partisi olan Adalet Partisi(AP) öncülüğünde meclisteki diğer partilerle anlaşma sağlanarak 274 ve 275. Maddelerinde değişiklik yapıldı. Söz konusu yasal düzenleme daha meclise gelmeden dönemin Çalışma Bakanı Seyfi Öztürk, Erzurum’da yaptığı bir konuşmada DİSK’i kapatacaklarını açıklamıştı. Söz konusu yasa tasarısı 11 Haziran 1970 tarihinde mecliste görüşülerek 4 red oyuna karşı 230 oyla kabul edilmişti. 214 milletvekili ise oylamaya dahi katılmamıştı. Bu tasarının meclisten geçmesinden hemen sonra DİSK 14 Haziran 1970 günü bir toplantı düzenledi. Toplantı sonrası kamuoyuna dönük DİSK adına Genel Başkan Kemal Türkler tarafından şu açıklamalar yapıldı; “Adalet Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve Güven Partisi oylarının birleştiği yeni tasarı,

işçilerin serbestçe sendika seçme özgürlüğünü yok etmektedir. Memleketimize faşist sendikacılığı getirmenin temelleri atılmaktadır. Bundan sonra, Türk-İş dışında bulunan işçi sendikalarına hayat hakkı tanınmayacak, işçiler, üyesi olmadıkları halde, haraç şeklinde Türk-İş’e aidat ödemek zorunda bırakılacaktır. Türk-İş’e tanınan sendika diktatörlüğü, çalışma hayatına baskı, terör ve ızdırap getirecektir. Bu kanun, işçinin doğal hakkı olan sendika seçme özgürlüğünü Anayasanın 46. maddesine rağmen ortadan kaldırmaktadır. Meclisten çıkan yeni kanun tasarısı, getirdiği ilkeler açısından, tümü ile Anayasaya aykırıdır. Bunu hükümet, partiler ve Türk-İş de bilmektedir. Ancak, ne var ki, Anayasa Mahkemesi kanunu iptal edinceye kadar, iş işten geçmiş olacaktır. Zira, işçilerin sendikalardan istifa hakkı, kullanılamayacak kadar ağır ve güç işleyecek hükümlere bağlanmıştır. Bu suretle amaç olan, devrimci sendikaları ve DİSK’i bertaraf etmeyi kanunla sağlamayı düşünmektedirler; esas

plan budur. Kanun zoruyla Türkiye’de tek konfederasyon ve her işkolunda sendika tekeli kanunla kurulmaktadır. Örnek olarak gösterilen memleketlerin hiçbirinde, kanun zoruyla sendika sayısı azaltılmamıştır. Eğer talebimiz olan işçiye sendika seçme bakımından referandum hakkı tanınırsa, güçlü sendika ilkesi gerçekleşir. Oysa hükümet ve işbirlikçisi Türk-İş ve diğer sömürücü güçler, referanduma yanaşmamaktadırlar. Onların demokrasiye olan bağlılıkları da bu kadardır. Bunlar, farkında olmadan bindikleri dalı kesecek kadar gaflet içindedirler.” DİSK toplantılar yapıp, meseleyi tartışmaya devam ederken 15 Haziran sabahı DİSK, Türk-İş ve bağımsız sendika üyesi on binlerce işçi eylem başlattı. İstanbul’da üç koldan başlatılan eylemlere geçen her saatte katılım artarak devam ediyordu. İstanbulİzmit merkezli direniş ilk gün on binlerce işçinin katılımıyla görkemli bir şekilde devam ederken, 16 Haziran sabahında direnişe katılan işçi sayısı yüz binleri buldu. Faşist Türk

devletinin 16 Haziran tarihinde işçilere yönelik saldırıları başladı. Polis saldırılarına karşı barikat başlarında saatlerce direnen on binlerce işçinin kararlı duruşu polis terörünün daha üst boyutlarda seyretmesine vesile oluyordu. Bu büyük kalkışmayı hazmedemeyen faşist Türk devletinin saldırıları sonrası beş kişi yaşamını yitirirken, 200’e yakın kişide yaralandı. 16 Haziran akşamı İstanbul, Kocaeli Merkez ve Gebze’de Bakanlar Kurulunca sıkıyönetim ilan edildi. Büyük işçi direnişinden sonraki tarihlerde ise sıkıyönetim mahkemelerinde DİSK yöneticileri, işyeri temsilcileri, işçiler ve öğrenciler hakkında davalar açıldı, binlerce işçi işten atıldı. 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi sonrası, 8-9 Şubat 1972 tarihinde söz konusu yasal düzenleme Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi reformistrevizyonist ve bilumum oportünist anlayışa karşı büyük dersler ve tecrübeler yaratarak yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor. Bu

17’ler İstanbul ve Dersim 16-17 Haziran 2005’te Mercan’da şehit düşen 17’ler, Yeni Demokrasi Aileleri Birliği tarafından İstanbul Cebeci Mezarlığı ile Dersim Siyenk Mezarlığı’nda düzenlenen yürüyüş ve etkinliklerle anıldı. İstanbul’da Cebeci Mezarlığı girişinde toplanan kitle, üzerinde 17’lerin fotoğraflarının bulunduğu “17’ler ölümsüzdür” yazılı pankart arkasında toplanarak sloganlarla yürüdü. Ersin Kantar ve Çağdaş Can’ın mezarları başında yapılan anmada devrim şehitleri için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Anma etkinliği “Birazdan yoldaşlarım gelecek” şiirinin okunmasıyla başladı.

‘Vartinik’ten Mercan’a bu tarih bizim’ Ardından Yeni Demokrasi Aile Birliği adına hazırlanan basın açıklamasının okunmasına geçildi. Basın açıklamasında 17’lerin Mercan’da katledildiği ifade edilerek Mustafa Suphilerin katledilmesinden bugüne binlerce devrimcinin mücadele kararlılığını sürdürdüğü anlatıldı. Anma sırasında okunan basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı: “Bugün 17’lerin önemini, devrime olan inançlarını anlamayanlar ve anlamak istemeyenler, onların neden sınıf düşmanları tarafından hunharca katledildiğini anlayamazlar. Çünkü 17’ler, tasfiyeciliğin bağ-


16-30 HAZİRAN 2013 Halkın Günlüğü

aydınlatıyor

büyük direnişe atfen önder yoldaş İbrahim Kaypakkaya tarafından 1972 tarihinde şu önemli sonuçlar ifade edilecekti; “İşçi sınıfımızın kendiliğinden gelme mücadelesi 15-16 Haziran’da doruğuna ulaştı. İşçiler bütün burjuva ve küçük-burjuva revizyonist kliklerini tepeleyip geçtiler. 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi ve arkasından gelen sıkıyönetim, bazı kadroların bilincinde önemli bir sıçrama yarattı. Bu arkadaşlar, işçi hareketinden ve onu izleyen zor mücadele günlerinden önemli dersler çıkardılar. İşçi hareketi, birinci olarak, devrimin şiddete dayanacağını, bunun zorunlu ve kaçınılmaz olduğunu gösterdi. AybarAren oportünizmine ve bütün pasifist, parlamentarist görüşlere ağır bir darbe indirdi. İkinci olarak, işçi hareketi, burjuva devlet teorilerine ağır bir darbe vurdu. Halkın kurtuluşunu hakim sınıfların

23

ordusundan beklemenin ne derece ahmakça bir hayal olduğunu gözler önüne serdi. Çünkü işçi direnişi tanklarla, süngülerle, sıkıyönetimle bastırılmıştı. Süngülerin gölgesine sığınan patronlar, sıkıyönetim makamlarıyla birlikte yüzlerce işçiyi işten atmışlardı. Yüzlerce devrimci işçi ve aydın, sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı. Bütün bunlar M. Belli’nin, D. Avcıoğlu’nun ve H. Kıvılcımlı’nın cuntacı hayallerinin ve anti-Marksist-Leninist devlet ve ordu tahlillerinin geçersizliğini ortaya çıkardı. Üçüncüsü, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi, gerçek kahramanın kitleler olduğunu bir kere daha gösterdi. Ve bir avuç seçkin aydın grubuna dayanarak devrim yapmayı hayal eden bireyci küçükburjuva akımlarına ağır bir yenilgi yaşattı. Dördüncüsü, 15-16 Haziran direnişinin bastırılması, devrimin ilk başlarda şehirlerde başarıya ulaşamayacağını, şehirlerde zaman zaman ortaya çıkacak işçi ayaklanmalarının kırlık bölgelere çekilmediği taktirde bastırılmaya mahkum olduğunu gösterdi. PDA kliğinin belirsiz bir gelecekte, şehirlerde genel ayaklanma ile iktidarı ele geçirme hayallerine ağır bir darbe indirdi. Beşincisi, 15-16 Haziran’dan sonra gelen ve üç ay süren sıkıyönetim, en zor şartlarda dahi mücadeleye devam etmenin ancak gerçekten devrimci bir örgütlenmeyle, kanun dışı bir temel atarak ve çalışmaların bu temel üzerine inşa edilerek mümkün olabileceğini gösterdi. Legaliteye bel bağlamanın, revizyonist örgütlenmenin, şiddetlenen sınıf mücadelesi şartlarında halkımıza zarar vermekten başka bir işe yaramayacağını gösterdi. Altıncısı, 15-16 Haziran direnişi, ülkemizde devrimin objektif şartlarının ne kadar olgunlaştığının somut bir delili oldu.”

de anıldı rına saplanan kızıl bir hançerdir. Kırılmanın, ideolojik inançsızlığın, savrulmanın, yenilmenin somutlaştığı, tasfiyeciliğin ortalığı sardığı bir dönemde, Marksizm-Leninizm-Maoizm bayrağını dalgalandırdılar. Bu netliktir, inançtır Halk Savaşı’nı yükseltme ısrarıdır.”

17’ler Dersim’de Siyenk Mezarlığı’nda anıldı Yeni Demokrasi Aileleri Birliği (YDAB)’nin çağrısıyla 17 Haziran günü Dersim’de bulunan Siyenk Me-

zarlığı’nda bir araya gelen kitle, Mercan’da katledilen 17’leri andı. 17’lerin mücadelesinin anlatıldığı basın açıklamasında, 17’lerin mücadelesinin tasfiyeciliğe saplanan kızıl bir hançer olduğu ve ideolojik kırılmanın, savrulmanın ve yenilmenin ortalığı sardığı koşullarda, 17’lerin MLM bayrağını onurla dalgalandırdıkları anlatıldı. Yürüyüş ve anmalar sırasında kitle, “Mercan’da bir ses 17’ler ölmez” , “İbrahim’den Cafer’e Halk Savaşı’yla zafere” , “Anaların öfkesi katilleri boğacak” sloganlarını attı.

TUTSAK PARTİZAN

≫ cafer çakmak

HER YER TAKSİM HER YER DİRENİŞ

G

erçek kahramanlar kitlelerdir. Halkın gücü karşısında hiçbir güç duramaz. 28 Mayıs’ta Gezi Parkı’nda elli kişiyi aşmayan protesto hareketi, milyonların direnişi hareketine dönüştü. Kimse Gezi Parkı’nda ağaçların kesilip sökülmesine kaşı konulan protestonun genel ve kararlı bir kitle hareketine dönüşeceğini tahmin edemezdi. Fakat bozkır kuru olunca kıvılcımlar yangınlara dönüşür. Tarih 1 Haziran’ı gösterdiğinde kitleler, Taksim ve Gezi Parkı’ndaki barikatını kurdu. Faşist Başbakan’ın “Polis bugün orada yarın da orada olacak” demesinden birkaç saat sonra halkın direnişi polisi söküp attı. Taksim Gezi Parkı yüz binlerce kişiden oluşan kitlenin direngen coşkusuyla buluştu. Bazıları farkında olmasalar da “Bu sadece direniş değil diriliş” derken halk hareketine çok anlamlı bir tanımlama yapmış oldular. Kitleler uykusundan uyanınca, gücünün ne olduğunu bir kez daha unutulanlara ve düşmana gösterdi. Kendiliğinden gelişen ve geri çekilmeksizin devam eden ve 1 Haziran’da doruğa çıkan halk direnişinin herhangi bir eylem ve protestoyla karıştırmamak gerekir. Bu direniş ne 1 Mayıs, ne Newroz, ne diğer tarihi günlerde ortaya konulan eylemliklere benzemez. Devrimci nesnel koşulların ürünü kitle hareketinin nereden başlayacağını kimse tahmin edemez. Bu olgu bir kez kanıtlandı ve tanık olduk. Herhangi bir parti, grup, çevrelerin çağrısıyla değil eskisi gibi yönetilmek istemeyenlerin, yönetenlere karşı öfkesini toplumsal hal ve şartların biriktirdiği bir sonuçtur. Ağaç sökmeye karşı protestodan genel barikat direnişine evrilen ve söndürtmeyerek bu yangını besleyen birikim çok güçlüdür. Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da ortaya çıkan kitle hareketleri üzerine yığınla değerlendirme yapıldı. Küçümseyenler ve abartanlar oldu. Komünist öncülerin yetersizliğinden kitlelerin başkaldırışının devrimci özünü göremeyenler oldu. Fakat Türkiye ve Kuzey Kürdistan (geniş anlamda Kürdistan’ın) Ortadoğu’nun bir parçası olduğunu, benzer koşulları olduğunu birçokları unuttu. İşte şimdi birçoklarını şaşırtan “basit” protestodan, gece-gündüz devlet gücüyle çatışan ve direnen kitle hareketi doğdu. Üstelik herhangi bir komünist önderliğin çağrısıyla değil… Bu ülkede 52 milyon çalışacak durumda olanlardan sadece 20 milyonu çalışıyor. Toplum işsiz. 20 milyon insan açlık sınırı altında yaşıyor. Yoksulluk diz boyu. Yüksek binalar, köprüler ve otoyollar halkın karnını doyurmaz. Kürt ulusu eziliyor, Türk ve İslam olmayan azınlıklar eziliyor, işçiler emekçi köylüler vahşice sömürülüyor. Aydınlar, öğrenciler ve sendikacılar baskı altındadır. En ufak karşı koyuş dinamiği bastırılıyor ve hapishanelere kapatılıyor.“İleri demokrasi” 12 Eylül yasalarıyla yönetiliyor. Faşist diktatörlük demokrasi vaat ediyordu ama halk kitleleri sessizlik perdesini yırttı. Halk insanca yaşam ve özgürlük arzularını ayağa kalkarak ortaya koydu. Direnen kitleler henüz sınıf bilincinden yoksundurlar. Onlar bu zulmün emperyalizme bağımlı yarı sömürge düzenin zorunlu sonucu olduğunu pek umursamıyorlar. Bu nedenle mevcut faşist

düzeni yıkmak için çatışmıyorlar barikatlarda. Fakat özgür olmadıklarının bilincindedirler. Kitleler eşit, insanca, kardeşçe ve özgürce yaşamak iradesini ortaya koydu ve devrimci özünü gösterdi. Devrimci süreç hızlanmıştır. Sınıf bilincini kitlelere taşımak komünist hareketin görevidir. Devrimci geleceği inşa etmek, işbirlikçi kukla devlet düzenine kitlelerin öfkesinin yönelmesi, bu görevin yerine getirilmesine bağlıdır. Polis şiddetine, saldırılara ve dayatmalara karşı kararlı duran halk kitleleri ne yazık ki örgütlü değildir. Faşist diktatörlüğün zorbalığı çok çeşitli politik eğilimlere sahip toplumsal kesimleri birleştirmiştir. Bu asla gelişmelerin değerini azaltmaz. Halk kitleleri mevcut haliyle yönetilmek istemiyor. Faşist yönetim ise zor ve şiddete dayalı sistemi sürdürmek istiyor. Bu nedenle halka saldırıyor. Katletmekten de geri durmayacaktır. (Bu yazı yazıldığında ağır yaralılar vardı). Halk hareketinin demokrasi, eşitlik, insanca yaşam ve özgürlük talebi için sokaklarda direnişinin devrimci özü kavranmalıdır. Görüntülere bakınca yansıtılan CHP, İP gibi kontra, milliyetçilerin bayrak sallamalarının bir önemi yoktur. Gelişmelerden her gerici burjuva odaklar yararlanmak isteyecektir. Halk kitlelerinin demokrasi talep eden ana gövdesi devrimci zeminde ilerlemenin de gücüdür. Keza kitle hareketinin ısrarı ve direnişi faşist AKP hükümetini sarsmıştır. ABD ve AB emperyalistleri şimdiden halkın haklı protesto hakkından yana açıklamalara başladılar. Burjuvaziye göre hakkını arayan milyonlar “çapulcu, aşırı uç, terörist” oluyor. Düşünün bu faşist hükümet ve düzenden “barış”, demokrasi, özgürlük bekleyenler var! Barış süreci, AKP’den beklentiler KUH’nin etkinliği Gezi Parkı’ndan yayılan isyan dalgasına Kürt halkının katılımını engellemiştir. Oysa Amed’in Taksim’leşmesi halk demokrasisinin ancak halkın gücüyle ilerletilebileceğinin göstergesi ve garantisi olacaktır. Çünkü şaşırtan halk isyanı, başkaldırısı AKP’nin balonunu patlatmıştır. “Barış” maskesi inmiştir. Tasfiye amacı da çok daha açık olmuştur. Bu hareket bir süreliğine durulsa bile AKP’nin beklenti ve algı yönetimi çökmüştür. Türk halkının ve insanca yaşama hakkını karşılamayan, karşılama olanağı da alsa olamayacak olan faşist diktatörlüğe Kürt ulusunun entegre edilemeyeceği de kitlelerin direnişiyle ortaya çıkmıştır. Unutmayalım kitlelere sınıf bilinci taşınamaz, devrim amacına bağlı örgütlü hareket haline getirilmezse kör bir şiddet gelişebilir. Ulusal, etnik, dinsel parçalanma hızlanır. Halk büyük zarar görür. Bu nedenle önderlik hayati önemdedir. Halkın kendi deneyiminden büyük sıçramalar yapacağı süreç yaşanmaktadır. Kitlelerden öğrenmeliyiz. Hızla eksikliklerimizi gidermeliyiz. Halk kitleleri direnişe geçmişse komünist hareketin görevi bu halk hareketinin devrimci geleceğe ilerlemesi amacıyla en önde olmaktır. Bütün demokratik talepleri devrimci amacımıza uygun sahiplenmeli ve geliştirmeliyiz. İsyan eğitir ve geliştirir. Devrimci isyan ruhuyla ileri atılalım.


Halkın Günlüğü

1 YILLIK ABONELİK ÜCRETİ:

Yurtiçi 54 TL

Yurtdışı

108 EURO

HESAP NUMARALARI Ertaş ÖZTÜRK adına İş Bankası İst. Aksaray Şubesi: (TL) 1002 30000 1153314 İş Bankası İst. Aksaray Şubesi: (Euro) 1002 301000 1107308 İş Ban. İst. Aksaray Şubesi: (CHF) 1142699 İş Bank. İst. Aksaray Şubesi: (Sterlin) TR110006400000210021174906 KARDELEN BASIM-YAYIM REKLAM GÖSTERİ ORGANİZASYON LİMİTED ŞİRKETİ Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Serdar Kaya Yayın Türü: 10 Günlük Siyasi Gazete-Yaygın SüreliYönetim Yeri: Büyükparmakkapı Sokak NO: 22 Kat: 5 BEYOĞLU/İSTANBUL

Teknik Hazırlık: Kardelen Yayımcılık Mahmut Şevket Paşa Mah. Sivas Sok. No:2 Kat:3 Okmeydanı/İSTANBUL Tel-Fax: (0212) 238 37 96

Baskı: SM. Matbaacılık Adres: Çobançeşme Mah. Sanayi Cad. Altay Sokak NO:10 A- Blok Yenibosna Bahçelievler-İST Tel ( 0212) 654 94 18

ROJANEYA GEL

DI VARTÎNÎKÊ HEYA MERCANÊ EV DÎROKA YA ME YE

VARTİNİKTEN MERCANA BU TARİH BİZİM Di salvegera 8’emîn de em 17 rêhevalên nemir birêz bibîrtînin. 8. yıl dönümlerinde ölümsüz 17’leri saygıyla anıyoruz.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.