Dikkati bozuk Haşarı çocuklar

Page 1

Dikkati Bozuk, Haþarý Çocuklar

Yazan Dr. Sýtký Karaca Ruh Saðlýðý Uzmaný


Çok Þeyler Öðrendiðim Geleceðin Hekimi Kýzým M. Rehnüma'ya

Dikkat Eksikliði-Hiperaktivite Bozukluðu (DEHB)

www.drsitkikaraca.net

Tüm Haklarý Dr. Sýtký KARACA’ya Aittir.

Basým Yeri: ÖZDEMÝR OFSET Arifiye Mh. Belediye Sk. No: 11/A Tel: 0.222 221 09 90 ESKÝÞEHÝR Sertifika No: 16448


ÝÇÝNDEKÝLER Önsöz ………….………………………………................

7

Bölüm 1. Ýletiþim

9

Çocukla Ýletiþim Nasýl Kurulur? ........................................ Baþarýlý Anne Baba Çocuk Ýletiþimi ................................... Davranýþlar ve Tepkilerimiz ............................................... Çocuðumuzu Dinleme teknikleri ....................................... Ben mesajý kodu ................................................................. Çocuðumuza “Hayýr” demeyi baþarmak ........................... Çocuðun sorumluluðunu öðrenmesi ve olaylarýn sonuçlarýyla baþ baþa býrakýlmasý ...................................... Çocuklarýnýzda Karþýlaþacaðýnýz Olumsuz Davranýþlar .........................................................................

Bölüm 2. Dikkat ve Davranýþ Sorunlarý Dikkat Eksikliði ve Hiperaktivite (DEHB) ....................... Dikkat Eksikliði ve Hiperaktivite (DEHB) Nedir? ........... DEHB için taný ölçütleri ................................................... Kaç tip DEHB Vardýr? ...................................................... DEHB'ye Yol Açan Þeyler Nelerdir? ................................ DEHB'nin Belirtileri Nelerdir? ......................................... DEHB'nin Dönemlere Göre Belirtileri ............................. Dikkati Daðýnýk Çocuklarýn Yaþayabileceði Zorluklar ............................................................................ Belirtilerin Hepsi Birlikte mi Olur? .................................. Dikkat Eksikliði ve Hiperaktivite Ýle Birlikte Görülen Sorunlar Var mýdýr? ........................................................... DEHB Tanýsý Ýçin Yardýmcý Yöntemler Var mýdýr? .......... DEHB Ne Kadar Sýklýkla Gözlenir? .................................

9

14 15 20 23 24 26 28 29 29 30 35 37 38 40 43 44 46 47 49 51


Bölüm 3. DEHB'nun Tedavisi DEHB Tedavisi Gerekli midir? Tedavi Edilmediðinde Nelerle Karþýlaþýrýz ............................................................ Bu Rahatsýzlýðýn Tedavisi Var mýdýr? ................................ Ýlaçlarýn yan etkisi var mýdýr? ............................................ Ýlaçlar baðýmlýlýk yapar mý? .............................................. DEHB'de diyet gerekir mi? ............................................... Ýlaç tedavisi dýþýnda neler yapýlabilir? ...............................

Bölüm 4. Eðitim Yaklaþýmý Bu Çocuklara Nasýl Yaklaþýlmalýdýr?................................. Anne-baba olarak yapabileceðimiz þeyler......................... Anne babalara öneriler ...................................................... Öðretmenlere Öneriler .......................................................

Bölüm 5. Aile Ýçin Eðitim Hiperaktif Çocuklarýn Olumlu Davrandýðý Durumlar....... Çocuðunuzu Olumlu Davranýþa Yöneltme Teknikleri .................................................................... Ebeveyn Eðitimi Programý ............................................ Çocuðun kiþiliðinin tanýnmasý .................................................... Özel Zaman Uygulamasý ............................................................ Özel Zaman Uygulamasýnýn Özellikleri ............................... Çocuðunuzun Uyumlu Davranýþlarýný Ýlgi Gösterme ................ Etkili Yönerge Verme ................................................................. Çocuðunuzun Çevresine Sorun Çýkarmadan Kendi Kendisini Oyalamasýnýn saðlanmasý ........................................... Puan Sistemi Uygulamasý ........................................................... Ceza Zamaný Uygulamasý ........................................................... Umursamama .............................................................................. Hak Mahrumiyeti ........................................................................ Motivasyonel yaklaþma; hedef vererek gayretlendirme

Bölüm 6. Okul ve Öðrenim Sorunlarý Ders Çalýþma Ve Baþarý Yöntemleri ..................................

52 52 54 60 61 62 63 66 66 68 76 80 85 85 87 90 91 91 92 93 93 94 96 98 106 108 109

111 111


Dikkat Ve Dikkati Toplama Yollarý ................................... Okulda yaþanan dikkat sorunu .......................................... Dikkati yönlendirmede öðretmenlere öneriler .................. Haftalýk Öðretmen Davranýþ Gözlem ................................

Bölüm 7. DEHB Çocuðun Geleceði

115 118 124 129 131

DEHB'li çocuklarýn gelecekleri ........................................ 131 Karþýt Olma-Karþý Gelme Bozukluðu ......................... 132

Yararlanýlan Kaynaklar ....................................... 135


6 Bölüm 6. Okul ve Öğrenim Sorunları Ders Çalışma Ve Başarı Yöntemleri………... Dikkat Ve Dikkati Toplama Yolları…………. Okulda yaşanan dikkat sorunu……………… Dikkati yönlendirmede öğretmenlere öneriler…………………………………………... Haftalık Öğretmen Davranış Gözlem Çizelgesi

Bölüm 7. DEHB Çocuğun Geleceği

110 110 114 117 123 128

130

DEHB’li çocukların gelecekleri……………………... 130 Karşıt Olma-Karşı Gelme Bozukluğu…..…………... 131

Yararlanılan Kaynaklar…………………………. 134


7

Önsöz Kendimize ve özellikle yakınlarımıza bir hastalığı konduramama, kötü bir şey düşünmeden doğal bir olay gibi değerlendirme isteğimiz vardır. Bu ise bazı hastalıklarda gecikmeye ve tedavinin daha güç sağlanmasına yol açmaktadır. Ruhsal hastalıklar konusundaki bilgisizliğimiz, rahatsızlığın belirtilerini görmemezlikten gelmemize ya da onları hava değişikliği, iletişim, terbiye ve alışkanlık sorunları olarak değerlendirme yanlışlığına düşmemize yol açmaktadır. En fazla yanlış değerlendirme, sık karşılaşılan ve çocuklarımızı olduğu kadar ailemizin ve çevremizin de yaşam kalitesini etkileyen önemli bir rahatsızlık olan Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) konusunda olmaktadır. Özellikle baba ve baba tarafındaki aile üyeleri, annenin sıkıntısını anlayamamakta ya da annenin sorunları aşırı büyüttüğü düşüncesinde olmaktadır. Bazı kesimlere göre ise DEHB aslı olmayan ve uydurulmuş bir hastalıktır. Yine bu kesimlere göre aşırı yaramaz ve şımartılmış çocuğa bilimsel bir kılıfla DEHB tanısı konulmaktadır. Bu çocukların aileleri için yine bu kesimlerde koca ilgisi eksikliği sendromu yaşayan anne, işkolik baba, zeki ama disiplin ve sorumluluk duygusu verilmemiş, şımarık yetiştirilmiş çocuk gibi hoş olmayan klişeleşmiş tanımlamalara gidilmektedir.


8 Bazı durumlarda anne; iletişim kuramadığı, eğitmeyi bilmediği suçlaması ile karşılaşmakta, baba ve diğer yakınlar sorunlara kulak tıkayarak çocuğu etiketlemekten koruduklarını sanmaktadırlar. Bu ise zaman içerisinde, artık ailenin ötesinde çocuğun çevre ilişkileri, okul başarısı hatta yaşama dönük davranış kalıplarındaki sorunları derin ve çözülemez bir duruma sokmaktadır. Burada daha çok temel iletişim sorunları, hastalığın belirtileri ve doğru yaklaşım için neler yapılması gerektiği konusunda insanı yormayacak bir el kitabı hazırlanması amaçlanmıştır. Bu kitap DEHB’nu temel almışsa da bu hastalığın dışında tüm sorunlu çocuk davranışlarını yönlendirmede ve çocuklarıyla iletişim kurmada anne-babalara çok yararlı olacağını kitabı okuduğunuzda takdir edeceğinizi umuyorum. Öncelikle bu konuda öğretici olan hastalarıma, Çocuk Gelişim Uzmanı ve Psikolog Ebru Yüksel Erer’e teşekkür ederim. İlk basımında olduğu gibi bu basımdaki destekleri için ÜMİT TIP MERKEZİ AŞ Yönetim Kuruluna teşekkür ederim.

Dr. Sıtkı KARACA Ruh Sağlığı Hastalıkları Uzmanı


9

Bölüm 1. İletişim Çocukla İletişim Nasıl Kurulur? Sosyal bir varlık olan insanın doğumundan itibaren ilişkide olduğu en küçük toplum birimi ailedir. Aile içi ilişkiler çocuk eğitiminde önemli ölçüde etkilidir. Çocuklar bencildir. Dürtü ve isteklerini dizginlemeyi beceremezler. İsteklerinin hemen giderilmesini isterler. Ayrıca benmerkezcidirler. Yani dünyada olup biten her şeyin kendileriyle ilişkili olduğunu düşünürler. Bir başkasının varlığı onu huzursuz eder, kıskanır ve tepki gösterir. Çocuğumuzun benmerkezciliğini bir şekilde dönüştürmek zorundayız. Bunun için yaşamın ilk yıllarındaki isteklerinin yerine getirilmesi dengeli bir tutumla sağlanmalıdır. İlk yaşlarda her istediğini yapmasına izin verilirse bebeğin sosyalleşmesi engellenir. Her istediğini yaptırmaya çalışan, kural tanımayan, sadece kendi isteklerinin yapılacağını düşünen, saldırgan bir insanın temelleri atılmış olur. Çocuk doğumundan itibaren isteklerini yaptırmayı öğrenir. Çocuk yürümeye başladığı andan itibaren evin içinde bir güç gösterisi başlar. İstediğini almaya ve ellemeye çalışan çocukla, ona engel olmaya çalışan büyükler arasındaki bu güç savaşı doğru yönetilmediğinde yanlış rol model öğrenimi ortaya çıkar. Çocuğun ilerideki yaşamında da etkisi olumsuz olacaktır. Evdeki eşyalar çocuğun ulaşamayacağı yerlere kaldırılmaya başlanır, eline aldığında kızılır, ama bazen de oynamasına


10 izin verilir. Çocuk bir türlü büyüklerin ne yapmaya çalıştığını anlamaz. Yapmaması gerektiğini değil, büyükleri nasıl ikna edeceğini düşünmeyi öğrenir. Oysa kararlı, devamlı ve doğru söylenen “hayır” çocuk için anlamlı olacaktır. Bir süre sonra ne yapacağını, ne yapmaması gerektiğini öğrenen çocuk, yaptığı ve yapmadığı için ödeyeceği bedeli, kazanacağı değeri de öğrenmiş olacaktır. Bunu anne-baba iyi bir şekilde yönetmez veya yönetemez ise erken çocukluk, öğrenim çağı ve ergenlik döneminde isteklerini yaptırmak için kriz geçirme, tepkilerini sözel ya da fiili şiddete dökme gözlenebilir. İlk çocukluk döneminde istekleri olmayınca tutturur, ağlar, kendini yerden yere atar. Başını yere ya da duvara vurma şeklinde kendine zarar verici davranışlar gösterir. Bu davranışı karşısında çocuğun isteğini yerine getirilmemelidir. Kendisine zarar vereceği endişesiyle bu isteği bir kez yerine getirildiğinde isteklerini bu şekilde yaptırmayı öğrenen çocuk aynı davranışını sürdürecektir. Bu durumda aşırı tepki vermeden, inatlaşmadan kendisine zarar vermesini dikkatini başka bir şeye çekerek engelleme sağlanmalıdır. Çocuğun kişiler arası ilişkilerinde olumlu bir öz değer duygusu geliştirebilmesinde, kendini tanımasın-da, özerkliğini kazanmasında ve uyum sağlamasında ailede anne-babanın tutum ve davranışları önemini her zaman korumaktadır.

Tutum, anne-babanın psikolojik duygularını yansıtan, onların bilinçdışı gereksinimleri ile oluşan davranışlar zinciridir. Tutumda aynı tip davranışlarda “sıklık” ve “süreklilik” söz konusudur. Örneğin, hasta iken çocuğun anne tarafından yedirilmesi koruyucu tutum değildir.


11 Bu yaklaşım hastalık dışında olduğunda, bebeklikten gençlik çağına dek sürdüğünde koruyucu tutumdan söz edilir. Çocukla ilgili herkesin (anne-baba, anneanne, babaanne, dedeler ya da bakıcı) bakım tutarlılığı ve devamlılığını sağlaması gerekir. Anne-baba, çocuğu için, her zaman anne-babasının kendi yanında olduğunu ve desteklediğini hissedeceği, güvenli ve özgür bir ortam hazırlamalıdır. Başarılı anne-babalar, çocuğun ihtiyaçlarını sezen, onlara uygun yanıtlar veren, çocuğa karşı esnek bir yaklaşım içinde olan, davranışlarında belirli bir devamlılık ve kararlılık gösteren, karşı çıkmadan önce her zaman çocuğun isteklerini dinleyen anne-babalardır. Yine başarılı anne-babalar, çocuğun kendi kendisini dinlemesine ya da iç denetim demek olan ahlak gelişimine ortam hazırlayan, çocuktaki sorumluluk duygusunu geliştiren, olayların sonuçlarıyla onları baş başa bırakan, onlara hak ve özgürlüklerinin sınırını öğreten, çocuklarına korku silahını çevirmeksizin, kendi kendilerini disipline eden ve düşüncelerini özgürce ifade edebilen birer birey olarak yetişmelerine imkân hazırlayan kimselerdir. Anne-babaların aşırı hoşgörülü veya aşırı kısıtlayıcı olmaları, çocuklara aşırı düşkünlükleri veya ilgisizlikleri onların ruhsal gelişmesini olumsuz yönde etkiler. *Demokratik anne-baba, çocuğun arzu ve ihtiyaçlarına ilgilidir. Çocuğun davranışlarını ilgi ve anlayış-la izler. Hemen her konuda çocuğa iyi bir rehber olmaya çalışır.


12 *Otoriter anne-baba ise çocuğa olan sevgisini bile çocuk istenilen şekilde davrandıkça gösterir. İstek ve emirlerin tartışmasız yerine getirilmesini ister. Aksi halde cezaya başvurur. Çocukların denetim olmaksızın toplumda uygun davranışları öğrenmeleri mümkün değildir. Sınır koyma olmadan çocuğun kendini denetleme kapasitesi gelişmez. Anne-babalar çocuklarına karşı duydukları sevgiyi kesintiye uğratmayan sınır koyma yolu bulmalıdırlar. Gerçekte anne-babalar, çocuklarına sert denetim yöntemleriyle yaklaşırken zamanla davranışlarının çocuklarının üstündeki olumsuz etkilerini görür ve bundan rahatsız olurlar. Ancak yine de çocuğun ruhsal yapısının hatalı denetim yöntemleri nedeniyle sürekli zarar gördüğünü tam kestiremezler. Alışkanlıklarına devam ederler. Olumlu tutum, çocuğun özellik ve gereksinimlerine yakın, gereksinimlerini zamanında gideren, zamanında sınır koyan, sevgi, ilgi, sevecenliği, denetimle uygun şekilde kaynaştırabilen aile tutumudur. Anne-babaların çocuklarına otoriter davranışları ve bu davranışların ret etme, aşırı baskı, sertlik, cezalandırma, şartlı sevgi gibi yönlenmeleri çocuk üzerine kaygı, korku, saldırganlık, üretkenlik ve girişkenliğin olmaması, okulda başarısızlık şeklinde yansımaktadır. Anne-babaların hoşgörü, ilgi, sevgi, kabul gibi davranışları ise çocuklar üzerinde atılganlık, başarı, üretkenlik, sorumluluk taşıma duygusu, kendine güven şeklinde yansımaktadır. Çocuk büyüdükçe aile ile ilişki, bağımlılıktan özerkliğe doğru bir kayma göstermektedir. Anne-baba tutum-


13 larının demokratik olarak algılanması, öz değer üzerinde olumlu etkiye sahip olduğu unutulmamalıdır. Öz değer duygusu yüksek erkeklerin anneleri daha dürüst, ilgili, demokratik tutum içinde olup, sözlü yergiye daha az başvurmaktadırlar. Öz değer duygusu yüksek kızların ise hem anne, hem de babaları davranışlarında daha ilgili, övgüyü daha çok kullanan, sözlü eleştiri ve saldırıdan kaçınan insanlardır. Babalar oğullarıyla, anneler kızlarıyla daha fazla etkileşimde bulunmaktadırlar. Anne-baba tutumları demokratik uçta yer alan çocuklarda öz değer duygusu daha yüksek, baskıcı uçta yer alanlarda ise, öz değer duygusu daha düşük bulunmuştur. Gencin davranışlarını düzenlemede aşırı hoşgörü öz değer duygusunu olumsuz olarak etkilemektedir. Çocuğun serbestlik kazanması, bağımsız davranmasını sağlamak için hiç bir sınır koymama da yanlış bir tutumdur. Bu da öz değer duygusunu olumsuz etkilemektedir. Annelerin sevgi, babaların ise sınır koyma gereksinimini karşıladıkları, bunun da kişilerin üst düzeyde öz değer duygusuna sahip olmalarını sağladığı kabul edilebilir. Özetle, çocuğunuzla her zaman samimi, sakin ve belirgin konuşun. Göz kontağında bulunun ve temas edin (örneğin elinizi elinin ya da omzunun üstüne hafifçe dokunur tarzda) Her zaman kısa, az, öz ve sitem etmeden/yargılamadan tepki verin, tartışmaya girmeyin.


14

Başarılı Anne-Baba-Çocuk İletişimi 1. Anne-baba öncelikle çocuk gelişim evrelerini bilmeli ve çocuklarının gelişim evrelerini tanımalıdır.

2. Anne-baba öncelikle çocuğunu bağımsız bir birey olarak kabul etmeli, onunla sevgiyle, olumlu ilişki kurmaya çalışmalıdır. 3. Anne-babalar çocuklarına “uygun davranışı” öğretmek için, kendi aralarında, çocuklarına karşı davranışlarında dengeli, kararlı, tutarlı ve sürekli olmalılar. Anne babalar çocukları için kendi içlerinde barışık, huzurlu birer birey ve sağlıklı birer özdeşim modeli olmalıdır. Soyut düzeyde uyarı yerine, somut düzeyde örnek eylemlerde bulunmalıdır.

4. Anne-baba, çocuğundan yaşı ve yeteneklerine uygun isteklerde bulunmalı, çocuğunu yönlendirmede kendi tutku ve beklentilerini değil, çocuğunun ilgi ve yeteneğini esas almalıdır.

Çocukların doğru iletişim becerilerini öğrenmeleri için anne-baba isteklerini uygun bir şekilde dile getirmelidir. İsteklerinize, yönergelerinize en kısa sürede karşılık almayı amaç edinin. Çocuklarınızın duygularını saygılı bir tarzda ifade etmesine izin vermelisiniz. Ancak duygularını öfke nöbetleri tarzında ifade etmelerine izin vermeyiniz.


15

Davranışlar ve Tepkilerimiz İnsanlar olaylara ve davranışlara oluş şekliyle değil anlam açısından (yargı vererek) yaklaşırlar. Biz, doğru davranabilmek için, davranışlarla yargıları birbirinden ayırmalıyız. Örneğin; Bizim oyun oynarken üstünü çamur ve toprakla kirleten bir çocuğumuz varsa: Davranış: oynarken üstünü kirletme Anlam veya yargı çıkarma: Pis çocuk, yaramaz, düşüncesiz, gibi tanımlamadır. Bu, biz anne-babaların yanlış tutumlarından biridir. Çocukların davranışların kabul edilip edilmemesi, bizlerin o davranışla karşılaştığımızda yaşadığımız duygulara bağlıdır. Burada davranış değil, ona verdiğimiz anlam önem taşımaktadır. Davranış oluştuğunda (örneğin, çocuğumuz burnunu karıştırıyorsa…) olumsuz duygular yaşıyorsak (işten yorgun gelmişsek, tuttuğumuz takım yenilmişse eşimizle bir problem varsa...) ve buna bağlı kızıp, sinirleniyorsak davranışı kabul etmeyiz. Bu durumda kabul çizgisi yer değiştirecek ve davranışın kabul edilemezliği artacaktır. Olumsuz duygular yaşamıyorsak, her şeyin iyi gittiği ya da daha çok ilgimizi çeken bir şey varsa (örneğin: işimizde bir başarı elde ettik, takımımız yenmiş, ya da bir yakın arkadaşımızla o anda hararetli bir konuşma yap-


16 makta isek) o davranışı görmezlikten gelebilir, davranışı kabul eder ve tepki göstermeyebiliriz. Bu durumda, kabul çizgisinin devamlı aynı yerde durmadığını, değişken olduğunu düşünmek zorundayız.

Kabul Edilebilir Davranışlar

Kabul Çizgisi

Kabul Edilemez Davranışlar

Davranışların Kabul Çizgisi

Kabul çizgisinin değişkenliğini üç önemli etken yaratır: BEN Eğer keyifli bir günümdeysem, sağlık v.b. önemli bir sorunum yoksa acelem yoksa eşimle kavga etmemişsem, bir arkadaşımla iyi bir gün geçirmişsem, o gün birçok davranışı daha kolay kabul eder, daha az davranışa kızar, hatta genellikle kızdığım davranışları dahi göz ardı edebilirim. Yani, o gün kabul çizgim çok aşağılardadır, birçok davranışı kabul ederim. Tersine, zor bir günümde, evde aksilikler olmuş, eşime veya aileden birine kızmışım, işlerim ters gidiyor,


17 misafir gelecek veya bir yere yetişmem lazım, çocuğun birçok davranışına tepkiler gösterir, tersleyebilirim. Yani, o gün kabul çizgim çok yukarılardadır, birçok davranışı kabul etmem, tepki gösteririm.

Kabul Çizgisi

Kabul Edilebilir Davranışlar Kabul Edilemez Davranışlar

Davranışların Kabul Edilemezliğinde Artış ÇOCUK: Davranışların kabul edilip edilmemesi, çocuğun yaşına, cinsiyetine ve bize benzerliğine bağımlıdır. Şöyle ki, 2 yaşında bir çocuğun parmağını emmesi belki kabul edilebilir, ancak 8 yaşında bir çocuğun parmağını emmesi kabul edilmez. Bunun gibi, kız çocuğunun sürekli bebeklerle oynaması kabul edilir, ancak erkek çocuğun sürekli bebeklerle oynaması anne-babayı kaygılandırdığı için kabul edilmeyebilir. Eve geç gelen genç kızın davranışı kabul edilmez, oysa genç erkeğinki daha kolay kabul edilir. Çocuğun bize benzeyip benzememesi bile, bazen ona olan duygularımızı davranışlarımızı belirler. Kimi annebaba kendine benzeyen çocuğa daha yakın, daha anlayışlı tepkiler gösterir. Bu farkında olmadan, düşünmeden yönelttiğimiz tepkilerdir. Kimi anne-baba ise kendinden


18 farklı olan, daha çok beğendiği davranışlar sergileyen çocuğa daha yakın, daha hoşgörülü davranır. Veya kendinde beğenmediği tarafları gösteren çocuğa hiç müsamaha göstermez. Bu konuda bilinçli ve duyarlı olmak, çocuklara bilmeden göstermekte olduğumuz haksız tepkileri ayarlamaya yardımcı olacaktır.

Kabul Edilebilir Davranışlar

Kabul Edilemez Davranışlar

Çocuk A

Kabul Edilebilir Davranışlar Kabul Edilemez Davranışlar

Çocuk B

Çocuğa Göre Davranışın Kabul edilebilirliği

ÇEVRE: Davranışları kabul edip etmememizin diğer önemli bir nedeni de çevreye verdiğimiz önemdir. Örneğin, evde, mutfakta yemek yerken çocuğun daha özensiz yemesine müsaade edebiliriz de, bir misafir geldiğinde veya bir ziyarete gidildiğinde aynı davranışı gösteren çocuğa kızarız. Bu, çevre nedeniyle tepkimizin değişmiş olduğu-


19 nu gösterir. Aynı şekilde, bahçede çocuğun top oynamasına müsaade eden anne, aynı davranışa evin içinde izin vermez. Ancak bu tepki farkı, çocuğun yaramazlığından değil, çevre değişikliğindendir. Çocuğa bahçede yapılan hareketlerin, evde mümkün olmadığını önceden açıklarsak, sorun ve kavgadan kurtulmuş oluruz.

Kabul Edilebilir Davranışlar

Kabul Edilemez Davranışlar

Dışarıda

Kabul Edilebilir Davranışlar

Top Oynama

Kabul Edilemez Davranışlar

İçeride

Çevreye Göre Davranışın Kabul Edilebilirliği

Bu durumda, geleneksel olarak düşünüldüğü gibi, sürekli sorun yaratan şey çocuğun yaramazlığı değil, bizim olaylara yakıştırdığımız anlamlar veya bakış açımızdır. Bu bakış açısı çerçevesinde, davranışları ya kabul ediyor, anlıyor veya kabul etmiyor, kızıyor veya sinirleniyoruz.


20

Davranışları kızmadan, öfkelenmeden kabul ettiğimizde ya bir sorun yoktur veya çocuğun kendine ait bir sorunu vardır ve bizi kişisel olarak etkilemiyordur.

Örneğin: Çocuğun akşam saat 6'da TV'yi izlediğini düşünelim. Derslerini bitirmiş veya yapması gereken bir görev yoksa bu davranışta bir sorun yoktur. Yani, kabul edilir bir davranıştır. Aynı durumda, çocuğun TV'yi izlerken ağladığını görürsek, çocuğun TV'deki izlediği programdan veya kendi özel durumundan etkilendiğini düşünürüz. Bu da kabul edilir bir davranıştır, ancak çocuğun bir şeye üzüldüğünü gösterir. Burada, gösterilebilecek doğru tepki çocuğu anlamaya, dinlemeye gayret etmektir. Buna, Çocuğu Dinleme Teknikleri diyoruz.

Çocuğumuzu Dinleme Teknikleri: 1. Pasif dinleme (sessizlik): Anne-babalar çocuklarını dinlemekten çok, onlara öğüt vermeyi ve konuşmayı severler. Pasif dinleme, kabul edilmiş olmayı simgeleyen sözsüz bir mesajdır. Diğer bir kişiyi dinlemek, o bireye saygı gösterildiği mesajını iletir ve sağlam ilişki kurulmasına yardımcı olur. Pasif dinleme etkili, sözsüz bir mesajdır ve şunları ifade eder: “Neler hissettiğini dinlemek istiyorum.” “Duygularını kabul ediyorum.” Pasif dinlemede, dinlediğinizi belirten kafa sallamak, öne doğru eğilmek, kaşları çatmak ve diğer vücut hareketleri vb. veya “Evet.” “Oh!” “Anlıyorum.” gibi sözel “tasdik cevapları” denilen ipuçlarını vermek gerek-mektedir.


21 2. Konuşmaya Davet veya Kapı Açma: Bu dinleme tekniğinde; dinleyenin kendi düşünce, duygu ve yargılarının yansıtmamasına karşın çocuğun kişisel düşünce, duygu ve yargılarını ortaya çıkarmak esastır. “Gerçekten mi?”, “Ne kadar ilginç!”, “Konuşmak ister misin? gibi sözlerle anne babalar konuşmaya kapıyı açarlar. Bu tür dinleme; “Senin duygu ve düşüncelerine değer veriyorum.”, “Senin bu konudaki düşüncelerini öğrenmek istiyorum.” demektedir. 3. Aktif Dinleme: Çocuklara öz güven vermek ve sorumluluklarını kabullenmelerini ve sorunlarına kendi başlarına çözüm getirmelerini sağlamak için, uygulanacak bir dinleme yöntemidir. Bu yöntem, çocukların sahip oldukları olumsuz duygulardan dolayı rahatsız olmalarını engeller, yetişkinle çocuk arasında sıcak bir ilişkinin kurulmasını sağlar, sorunların çözümlenmesini kolaylaştırır ve çocukların anne ve babalarının düşüncelerine değer vermesine yol açar. Birçok yetişkin, çocuklarının sorunlarını, kendi problemleri haline dönüştürerek, gereksiz üzüntülere kapılmakta ve onlara yardımcı olamamaktadırlar. Ebeveyn çocuğuna güvenerek, ona kendi sorununu çözümleme olanağı ve şansı vermelidir. Bu da aktif dinleme metoduyla olur. Aktif dinlemede ebeveynin kendi duygu ve düşüncelerinden sıyrılarak sadece gelen şifreyi çözümlemesi çok önemlidir. Bir yetişkinin çocuğu anlaması için kendi duygularını bir yana bırakması ve onun dünyasını, gerçeğini iyi kavrayacak bir esnekliğe sahip olması gerekmektedir. Bu durumda çocuğun duygularını bastırmasına gerek kalmaz.


22 Aktif dinleme tekniğiyle anne-babalar, çocuğun gerçek duyguları ile bu duyguların iletişiminde seçtikleri şifre arasındaki farkı öğrenirler. Bunlar genellikle aynı şeyler değildir. Eğer çocuk, “Senden nefret ediyorum” derse, bu o andaki duygularının ifadesi için seçilen bir şifredir, koddur. Şifre ürkütücü olabilir, ama önemli olan mesele ardındaki duyguyu anlamaktır. O anda ona şeker vermediğiniz için kızgın olabilir; onunla oynamadığınız için kırgınlığa uğramıştır veya ona pahalı bir oyuncak almadığınız için kendini yoksun hissedebilir. İşte bu durumda aktif düşünce yararlıdır, çünkü anne-babanın, çocuğun şifresine değil, duygularına cevap vermesini sağlar. Aynı durumda olan bir çocuğun, TV'yi derslerini bitirmeden izlediğini düşünürsek, bizim duygularımız sinirlenmek, kızmak, tepkimiz ise çocuğu azarlamak veya bağırmak olabilir. Bu durumda ise davranış kabul edilmemiştir. Yani, çocuğun bir davranışı bizde kızgınlık, sabırsızlık, öfke gibi olumsuz duygular uyandırıyorsa, davranış kabul edilmemektedir, dolayısıyla sorun bizdedir. Bu durumda da uygulanacak en doğru yöntem, Sen Dili yerine Ben Dili ile kendimizi ifade etmektir.


23

Ben mesajı kodu Çocuğun davranışını kendi isteğiyle ve bize verdiği değer yüzünden değiştirebilmesi için, sorunumuzun ve kızgınlığımızın gerçek nedenlerini bilmesi gerekir. Bunun içinde üç tür bilgi gereklidir: 1.Sorunu yaratan davranışı hangisidir?

2.Bu davranışı bizi nasıl etkilemektedir?

3.Bu etkinin bizde oluşturduğu duygular nelerdir?

Bu üç bilgiyi içeren mesaja Ben-mesajı denir. Bu mesaj kabul edilmeyen bir davranışı etkili ve sorumlu bir şekilde değiştirmeye yöneliktir. Ben dili ile ifade edilen kızgınlıklar, başkaları hakkındaki değerlendirme ve yorumlarımızı değil, bizim olay karşısındaki gerçek duygu ve yaşantımızı açıkladığından, duyulma olasılığı çok yüksektir. Saldırı niteliği taşımayan bir Ben-mesajı anne-babanın da gereksinimleri ve duyguları olduğunu çocuğa belirtir. Anne-babalar genellikle çocuklarını dinlediklerini düşünürler, oysa çocuk konuşurken sürekli uyarı, hatırlatma, önerilerde bulunma, fikir yürütme gibi girişimlerle çocuğu aslında dinlemezler. Sorunu olan veya kendinden bir şey anlatmaya çalışan bir kimseye uyarı, yargılama gibi müdahaleler, konuşanın susmasına veya kendini dinlenmemiş hissederek küsmesine, içine kapanmasına neden olur.


24

Çocuğumuza “Hayır” demeyi başarmak Ali ailenin ilk çocuğuydu. Hem anne-baba hem de yakınları daha doğumundan itibaren ağlamasına bile fırsat vermeden istediklerini yapıyor, hatta oyuncak ve şekerleme, çikolata gibi çocuğun hoşuna gidecek şeyler alıyordu. Aile, onun istekleri yapılmazsa incineceği ve psikolojisinin bozulacağını düşünüyordu. Ali’nin istedikleri yapılmadığında sürekli ağladığına ve huzursuz olduğuna hatta uykusunda bile içini çektiğine şahit oluyorlardı. Bu ise ailenin Ali’yi mutlu etmek için sürekli istediği şeyleri yapmada kendilerini mecbur hissetmelerine yol açıyordu. Tüm imkânlarını biricik çocukları, yeğenleri ve torunları için seferber etmelerinin ne zararı olabilirdi ki…

Çocuklarını her anne-baba çok sever. Ancak sevgimizi söz ve davranışlarımızla ifade etmek zorundayız. Bu ifade tarzı fazla sevgi-ilgi gösterme şeklinde olursa çocuğumuzu bağımlı ve diğer insanlarla iletişimde sorunlu bir duruma sokabilir. Anne-babanın tek görevi sevgi göstermek değildir. Çocuğunu geleceğe hazırlamayı, başkalarıyla sağlıklı ilişki kurmayı öğretmekle görevidir. Onlara doğruyu yanlışı, oluru olmazı öğretmek zorundadır. Onların insanlarla ilişkilerinde sınırlarını, nerede duracaklarını, durmadıklarında ne ile karşılaşacaklarını öğrenmeleri gerekmektedir. Çocuklar sınırlarını, ret edilmeyi, kendisine ‘hayır’ denilmesini kendisinin sevildiği yer olan aile ortamında öğrenmelidir. Aksi takdirde yabancı bir ortamda öğrenebilir ki, bu hem doğru tepki geliştirememesine hem de ruhsal yönden aşırı örselenmeye yol açabilir. Her şeyin kendisi


25 için olduğu ve her ihtiyacının kendiliğinden karşılandığı dönem topluma karışmaya başladığı andan itibaren ortadan kalkacaktır. Çocukta bu dönemde narsisistik incinme yaşanacaktır. Bu incinme döneminin sağlıklı geçirilebilmesi için çocukla ilişkilerimizde dikkatini kendisi ve kendi ihtiyaçları dışına yönlendirmeliyiz. Çocuklarımıza hayır dediğimizde onların ruhsal anlamda yıkıldıklarını ve bunu kaldıramayacakları hissini yaşarız. Birçok anne-baba, “Çocuğumun isteğine hiç hayır diyemiyorum. Onu o kadar çok seviyorum ki üzülmesine dayanamıyorum.” şeklinde konuşmaktadır. Aslında toplumumuzun iletişimindeki temel yanlış noktası yapmamamız gereken ya da yapamayacağımız bir şey için “hayır” diyememektir. Buradaki yanlış algı öncelikle muhatabımızın isteğini ret edersek onun kişiliğini de ret etmiş olduğumuz ya da onu sevmediğimiz, hissidir. İkincisi de isteğinin yapılmasını ret ettiğimiz kişinin bundan çok etkilenerek aşırı incineceğini ve tepki göstereceğini düşünmemizdir. Çocuklarımızın (geç uyuma, yemek seçme ya da istediği zaman yeme, ders çalışmama, aşırı bilgisayar veya playstation oynama, saatlerce televizyon izleme) isteklerine hayır diyememek ileri dönemde iki şekilde karşımıza çıkacaktır. Ya sorumsuzca ve dilediği gibi yaşama ve sınırlarını bilememe şeklinde ya da çok zor bir karar verme durumunda bir anda anne-babanın hayır dediğini gören, o zamana kadar ‘hayır'ın anlamını öğrenmediği için şaşkın ve isyankâr bir çocukla karşılaşılacaktır.


26

Çocuğun sorumluluğunu öğrenmesi ve olayların sonuçlarıyla baş başa bırakılması Ayşe küçüklüğünden beri oyuncaklarını toplamıyor, öğrenim araç ve gereçlerini ödevini yaptıktan sonra yerine koymuyordu. Ayşe annesinin zoruyla kalkıyor, ödevlerini ancak annesini başında durmasıyla yapıyordu. Hatta çantasını hazırlamak gibi basit işlemleri bile yapmıyordu. Uyarılmasına rağmen elbise dolabının kapağını ve çekmecelerini açık bırakıyor, yatağını toplamıyordu. “Akşam yeniden yatmayacak mıyım? Neden yatağımı topluyorum?” şeklinde itiraz ediyordu.

Ödev ve sorumluluk bağımlılığı, bir çocuğun bir işe başlamak ya da onu bitirmek için gereğinden fazla yardım ve yol göstermeye ihtiyaç duyması durumudur. Görevlerini ağırdan alan ve tamamlamak için gerektiğinden fazla zaman harcayan çocuk bunu kasıtlı olarak yapıyordur. Örneğin, çoğu kez okul servisine geç kalır. Bunun üzerine ebeveynler onu okula arabayla bırakarak ödüllendirir. DEHB olan çocuklar arasında ödev yaparken zaman harcamak çok yaygındır. Oturup onlara yardım ederek, sadece bu tavrı güçlendirmiş olursunuz. Çocuk kendine özgü kişiliği olan bağımsız bir birey olarak kabul edilmeli ve onun hak ve özgürlüklerinin sınırları dengeli bir biçimde belirlenebilmelidir. Bu sınırlara uymayan çocuğa uygulanacak ceza, “insanlar arası ilişkileri anlatacak” türde olmalı, bedensel ceza, aşağılama, karanlık odaya kapatma… vb. gibi ceza türleri düşünülmemelidir. İnsanlar arası ilişkileri anlatacak türdeki ceza, ya çocuğun istediği bir şeyi almamak, gideceği bir programı iptal etmek gibi, onun bir isteğini kısıtlamak


27 şeklinde uygulanmalı, ya da çayı döken çocuğa masayı temizletmek, ana caddede bisiklete binen çocuğa bisiklete binmeyi yasaklamak şeklinde sebep sonuç ilişkilerini anlatmayı esas almalıdır. Böylece çocuk davranışlarını denetlemeyi unuttuğu takdirde sonuçlarının kötü olacağını ve bunların bedelini ödeyeceğini öğrenir. DEHB olan çocuklar yardım olmaksızın işlerini düzenlemekte güçlük çekmekte, yaptıkları iş de acele ve baştan savma olmaktadır. DEHB olan çocuklar sorumluluğu, anne-babanın kendi üzerine alması nedeniyle, üzerinden atmıştır. Çocuklar anne-babanın yinelenen buyrukları, söylenmeleri, yol göstermeleri ve uyarıları nedeniyle kendilerine söylenenleri hatırlamamaya alışmışlardır. Çocuğun kendi aklını kullanma güdüsü tükenmiştir. Ödevini yaparken çocuğun yanında beklemek ve sürekli uyarmak ödevin bitirilmesini sağlayabilir, ama çocuğun görev bağımlılığını da arttırır. Çocuğunuzla birlikte oturduğunuzda, kendi başına ödeve yoğunlaşamaz ve görevini kendi başına tamamlamayı öğrenemez. DEHB’de anne-babaların çocuklarının yerine her şeyi yapmamaları, bunun yerine onlara becerilerini geliştirmeyi öğretmeleri önemlidir. Kendi işini görme becerilerini yatağını toplamak, yemek yapmak, çamaşır yıkamak gibi- geliştirmesini öğretin ve talep edin. Ev işlerinde paylaşıma gitmek çocukların kendilerini iyi hissetmelerini sağlayacak, özgüvenlerini arttıracak, ailenin önemli ve gerekli bir üyesi olduklarını hissettirecektir. Çocuğa yapılacak en büyük yardım, çocuğun, kendi kendine karar vermesinin geliştirilmesi, zorlukların üstesinden kendi kendine gelebileceği düşüncesini kazanma-


28 sının, kendini çevreye bağımlı hissetmemesinin sağlanmasıdır.

Çocuklarınızda Karşılaşacağınız Olumsuz Davranışlar Çocuğunuz istediği şeyi çeşitli olumsuz davranış, tutum ve sözlerle yaptırmak ister; Çocuklar yakınlarına istediklerini yaptırmak için belli bir olumsuz davranış, tutum ya da sözlü ifadelere başvurur. Böylece çevresindeki kişileri bezdirerek istediklerini elde ederler. Bir kez bu davranış, tutum ya da sözler nedeniyle isteklerini yaparsanız çocuğunuzun eğitimini elinizden kaçırmış olursunuz. Olumsuz Eylemler 1. Söyleneni yapmamak - İtaatsizlik 2. Komutlara karşı gelmek - Karşıtlık 3. Öfke nöbetleri Olumsuz Sözler 4. Kendini acındırma 5. Olumsuz ifadeler 6. Dırdır etmek 7. Söz kesmek 8. Fiziksel şikâyetler (öyle olmadıkları halde hasta olduklarını ya da canlarının yandığını söylemek)


29

Kötü Davranışlar 09.Gammazlık 10.Kardeşlerle kavga etmek 11.Saldırganlık 12.Yalancılık

Bölüm 2. Dikkat ve Davranış Sorunları Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite (DEHB) Hiperaktiflik yaramazlık mıdır? Hiperaktiflik yaramazlık değildir. Her yaramaz çocuk hiperaktif değildir. Hiperaktiflik; bazı insanların ileri sürdüğü gibi “kötü yetiştirilmiş ve yaramaz” çocukları tanımlamak için kullanılan bir etiket değildir. Tanı ölçütleri net olarak belirtilmiş olan, tıbbi bir rahatsızlıktır. Hiperaktivite günümüzün moda kelimelerindendir. Ciddi bir sosyal sorun olan bu durumu görmezlikten gelmek, yokmuş gibi kabul etmek ya da “biz de çocuk iken böyleydik” diyerek geçiştirmeye çalışmak aslında bu çocuklara yapabileceğimiz en büyük haksızlık olacaktır. Hiperaktivite çocuğun sadece yaramazlık sorunu değildir. Bunu bir terbiye sorunu olarak görmek de yanlıştır. DEHB'nin nedeni kötü veya yetersiz ana-baba-


30 lıkta değildir. DEHB kötü anne babalardan veya kötü öğretmenlerden dolayı ortaya çıkmaz. Ancak, araştırmalar anne - baba ve öğretmenler için geliştirilen, yapılandırılmış tavsiye ve destek programlarının DEHB'si olan çocuğun olumlu davranışlarını ve dikkatlerini arttırdığını, çevresiyle uyumlu olmasına yardımcı olduğunu, istenmeyen davranışlarının daha da kötüye gitmesini engellediğini göstermektedir. DEHB’li çocukların aileleri ve/ya da öğretmenleri, çocuklar için şu tanımlamaları yapmaktadırlar: “Ruh halleri değişken” “kavgacı”, “asabi”, “doyumsuz”, “sabırsız”; “çabuk düş kırıklığına uğrayıp, sıklıkla ağlıyor” “hayallere dalıyor” “başkalarının konuşmasını kesiyor ya da lafına karışıyor”; “kuralları hatırlayamıyor ya da kurallara uymuyor”; “dersleri için gerekli olan eşyaları kaybediyor”; “çabuk heyecanlanıyor”; “oturduğu yerden sık sık kalkıp dolaşıyor”.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Nedir? Quinn ve Stern isimli yazarlar hiperaktif çocuğu ilgi çekici bir benzetme ile tanımlamışlardır: "Hiperaktif çocukları anlayabilmek için hayalimizde yeni, parlak, fiyakalı bir araba canlandıralım. Bu arabanın şoförü, arabayı gaza basarak yokuştan aşağı sürüyor, virajları tekerlekleri gıcırdatarak alıyor ve son sürat yoluna devam ediyor. Derken şoför arabayı durdurmak istiyor ama durduramıyor, ya da hızını kesmek istiyor ama yavaşlatamıyor. Bu arabanın her şeyi var ama frenleri


31 yok. Araba her an yoldan çıkabilir, hatta bir yerlere çarpıp parçalanabilir." Bu çocuklar kendilerini tanımlarken benzer cümleler söylemektedir: “Dikkatim çok dağınık, dalgınım, her şeyi unutuyorum, ödevimi zamanında tamamlayamıyorum. Sonrasını düşünmeden hareket ettiğimi söylüyorlar. Sabırsızım, sıramı beklemek eziyet, sıkıntı veriyor bana, içimden geleni yapmak istiyorum, sonra pişman oluyorum. Çok çabuk arkadaşlık kuruyorum ancak ilişkilerim çok uzun sürmüyor. Çok istediğim şeylerden kısa bir sürede sıkılıyorum. Her şeye hevesleniyorum ama hevesimi de çabuk kaybediyorum.” İşte dikkat eksikliği bozukluğu olan hiperaktif (DEHB) çocukların durumu: Güzel bir spor araba, iyi bir motor(güçlü bir düşünme yetisi)'u var ama arabanın frenleri yok. Aşırı hareketlilik (oturduğu yerde duramama, kıpır kıpır ve hareket halinde olma, çok konuşma), dürtüsellik (karşısındakinin sözünü kesme, kolay uyarılabilme-tahrik edilebilme, sırasını bekleyememe, acelecilik-isteklerini engelleyememe ve geciktirememe) ve dikkat eksikliği (dikkatinin kolay dağılması, dikkatini sürdürememe, dikkatini yaptığı işe yönlendirememe, başlanılan işi bitirememe, düzensiz çalışma, dağınıklık, unutkanlık) ile karakterize gelişimsel bir sorun olan tabloya DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU (DEHB) denilmektedir.


32

DEHB tanısı olan çocuklar akademik başarı, madde kötüye kullanımı, kaza ve yaralanmalar, ergenlik ve erişkinlik döneminde suça karışma ya da suç işleme, iş yaşamında başarı gibi durumlar ve başka psikiyatrik problemler açısından daha fazla risk altında olan grubu temsil ediyor. DEHB’nun çocuğun yaşıtları, aile bireyleri ile iletişiminde ve okul başarılarında sorunlara yol açan bir rahatsızlık olduğu göz önüne alınmalıdır. • Bu tanının konulması için belirtilerin yedi yaşından daha önce de var olması, en az altı ay süresince devam etmesi ve normal kişilerde olandan daha fazla olması gerekmektedir. DEHB gelişimsel bir rahatsızlıktır, bir anda ortaya çıkmaz. Bu çocukların aşırı hareketliliği, isteklerini erteleyememe ve dikkat eksikliği günlük yaşamını (ev, iş-öğrenim hayatını ve sosyal işlevlerini) bozacak boyutta olmalıdır. Bazı çocuklarda dikkatsizlik, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik belirtileri çocuğun evde, okulda ve toplum içindeki hayatında ciddi anlamda yıkıcı etkilere neden olur. Çocuğun davranışı içinde bulunulan bağlamla birlikte değerlendirilmelidir. • Okul çağındaki çocuklar, ilgisini çekmeyen veya onu zorlayan şeylere dikkatini uzun süreli vermede güçlük çekerler. • Bu çocuklar, çevresi tarafından sabırsız, tez canlı, çabuk sıkılan ve maymun iştahlı olarak tanımlanabilir. • Dikkat eksikliği sorunu olan çocukların bazısı “hiperpasif” ya da “hipoaktif” denilecek ölçüde, durgun ve hareketsiz olabilir. Bu çocuk, hareketsiz görünür. Birçok


33 etkinliği yapmak, onun için çok zaman alıcıdır. Çevresindekilerce birçok etkinliğinin yavaş olduğu söylenir. Konuşmada, hareket etmede, düşünmede düşük hız gösterir. Hipoaktif çocuk dikkat dağınıklığı ve hareketlerinde huzursuzluk sergiler. Düşüncesi bir yerden diğer bir yere sürekli olarak kayar. • DEHB tanısı konulmasında hiperaktivite belirtisi belirleyici işaret (patognomonik) olarak kabul görmüştür. Ancak aşırı hareketli, zararlı davranışlarda bulunan aileye veya öğretmene sorun yaratan çocuklar için DEHB değerlendirilme yanlışlığına düşülmektedir. • Mutsuzluk, halinden memnuniyetsizlik, iç sıkıntısı, öğrenememe, ilgi duymama gibi durumlar da dikkati dağıtır. • Davranış sorunları başlangıçta söyleneni yapmamak, küstahlık, kendine acındırma, çevresindeki kişilere sataşma, itip kakma ya da dalaşma, hoş olmayan sözler kullanma şeklinde karşımıza çıkabilir. • Bu çocuklar, dikkat ve davranışsal bozuklukların yanı sıra planlama ve problem çözme becerilerinde de başarısızlık gösterirler. Ertelemeye katlanamama özellikleri nedeniyle daha fazla ve daha büyük ödülleri kazanma yerine daha kısa sürede fakat daha önemsiz ve küçük ödülleri tercih etme eğilimindedirler. • Çocukluk döneminde görülen bulgulara, ergenlik

döneminde yeni bulgular eklenir. Ergenlik döneminde dikkat eksikliği ile ilişkili olarak en sık yaşanan sorunlar; ders çalışmama, ev ödevlerini yapmama, işleri iyi organize edememe, başlanan işi zamanında bitirmede güçlük, basit ve dikkatsiz hatalar yapma, eşya kaybetme ve unut-


34 kanlık, konuşulanları, okuduklarını ve gündelik işlerini akılda tutmada güçlüktür. DEHB'ye bağlı hiperaktivite ile ilişkili olarak ergenlik döneminde motor aşırı hareketlilik yerini genellikle gerginlik, sinirlilik, yerleşik etkinlikleri sürdürememe (oturarak kitap okuma, film izleme vb.) ve içsel bir huzursuzluk hissine bırakır. • Ergenlik döneminde dürtüsel davranışlarda artış

gözlenmektedir. DEHB olan ergenlerin %35-80'i okulda en az bir yıl sınıfta kalmaktadır. Aynı zamanda %10'u okuldan uzaklaşmakta ve eğitim sisteminden dışlanmaktadır. Bazen çocuklarınız doktor muayenesinde son derece sakin ve uyumlu olabilir. Bu durumun her zamanki davranışı olmadığını ve çocuğunuzun davranışının değişik yönlerini dikkatli bir şekilde doktora anlatınız.


35

DSM IV* Dikkat Eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğu için tanı ölçütleri A. Aşağıdakilerden (1) ya da (2) vardır: (1) aşağıdaki dikkatsizlik semptomlarından altısı (ya da daha fazlası) en az 6 ay süreyle, uyumsuzluk doğurucu ve gelişim düzeyine göre aykırı bir derecede sürmüştür: Dikkatsizlik a) çoğu zaman dikkatini ayrıntılara veremez ya da okul ödevlerinde, işlerinde ya da diğer etkinliklerinde dikkatsizce hatalar yapar b) çoğu zaman üzerine aldığı görevlerde ya da oynadığı etkinliklerde dikkati dağılır c) doğrudan kendisine konuşulduğunda çoğu zaman dinlemiyormuş gibi görünür d) çoğu zaman yönergeleri izlemez ve okul ödevlerini, ufak tefek işleri ya da işyerindeki görevlerini tamamlayamaz (karşıt olma bozukluğuna ya da yönergeleri anlayamamaya bağlı değildir) e) çoğu zaman üzerine aldığı görevleri ve etkinlikleri düzenlemekte zorluk çeker f) çoğu zaman sürekli mental çabayı gerektiren görevlerden kaçınır, bunları sevmez ya da *

Amerikan Psikiyatri Birliği: Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, Dördüncü Baskı (DSM-IV),


36 bunlarda yer almaya karşı isteksizdir g) çoğu zaman üzerine aldığı görevler ya da etkinlikler için gerekli olan şeyleri kaybeder (örn. oyuncaklar, okul ödevleri, kalemler, kitaplar ya da araç-gereçler) h) çoğu zaman dikkati dış uyaranlarla kolaylıkla dağılır i)

günlük etkinliklerinde çoğu zaman unutkandır

(2) aşağıdaki hiperaktivite-impulsivite semptomlarından altısı (ya da daha fazlası) en az 6 ay süreyle uyumsuzluk doğurucu ve gelişim düzeyine göre aykırı bir derecede sürmüştür: Hiperaktivite a) çoğu zaman elleri, ayakları kıpır kıpırdır ya da oturduğu yerde kıpırdanıp durur b) çoğu zaman sınıfta ya da oturması beklenen diğer durumlarda oturduğu yerden kalkar c) çoğu zaman uygunsuz olan durumlarda koşuşturup durur ya da tırmanır (ergenlerde ya da erişkinlerde öznel huzursuzluk duyguları ile sınırlı olabilir) d) çoğu zaman, sakin bir biçimde, boş zamanları geçirme etkinliklerine katılma ya da oyun oynama zorluğu vardır e) çoğu zaman hareket halindedir ya da bir motor tarafından sürülüyormuş gibi davranır f)

çoğu zaman çok konuşur


37 İmpulsivite (Dürtüsellik) g) çoğu zaman sorulan soru tamamlanmadan önce cevabını yapıştırır (h) çoğu zaman sırasını bekleme güçlüğü vardır (i) çoğu zaman başkalarının sözünü keser ya da yaptıklarının arasına girer (örn. Başkalarının konuşmalarına ya da oyunlarına burnunu sokar) Tanısal yaklaşımda belirti sayısı önemli olsa da asıl kişinin ev, okul ve sokakta yaşadığı zorluklar göz önünde tutulmalıdır. Çocukta gözlenen belirtilerin sayısına bakarak yaşadığı zorlukları anlamak mümkün değildir. Bir iki tane çok şiddetli belirti bazen yaşamını etkilemesine rağmen bazen de etkisi olmayabilir. Tersine her biri kendi başına sorun yaratıcı olmayan daha az şiddetli çok sayıdaki belirtinin ortay çıkardığı tablo daha önemli olabilir.

Kaç Tip DEHB Vardır? Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan çocuklar üç ayrı grupta ele alınır: 1.Hem dikkat hem aşırı hareketlilik-dürtüsellik sorunları olanlar. 2.Sadece dikkat sorunları olanlar. 3.Sadece aşırı hareketlilik-dürtüsellik sorunları olanlar.


38

DEHB’ye Yol Açan Şeyler Nelerdir? Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun nedenleri aileler tarafından merakla sorulmaktadır. Ancak bu konuda net ve tek bir cevap verilememektedir. DEHB’de merkezi sinir sisteminin birçok yerinde yapısal, elektrofizyolojik, metabolik ve nörotransmitter düzeyde bozukluklar olduğu gösterilmiştir. DEHB, ailenin diğer üyelerinde de görülmesi bakımından ortaya çıkışında genetik etkenlerin ön planda olduğu, ancak genellikle birden çok etkenin bir araya gelmesi sonucu oluşan bir bozukluktur. Bu çocukların beyin ön bölgesinin (Frontal lob) yapısal veya işlevsel bozukluğundan söz edilmektedir. Bu alan kişinin kendisini kontrol etmesi, dikkatin yoğunlaştırılması ve sürdürülmesi, isteklerini koşullara göre düzenlemesi ve gelecekle ilgili planlamalar yapabilmesini sağlayan beyin bölümüdür. Dopamin motor ve limbik işlevlerin düzenlenmesinde rol alan nörotransmitterdir. Dopamin sisteminin etkilenmesi bilişsel fonksiyonlarda bozulmaya neden olmaktadır. Mezo-limbo-kortikal dopamin sistemindeki bozukluk davranışsal, dikkat ve dürtüsellikle; nigro-striatal dopamin sisteminde bozukluk ise yürütücü işlevler ve motor kontrol alanlarındaki belirtiler ile ilişkili bulunmuştur. Norepinefrin ya da diğer nörotransmitterlerin de DEHB’nin etyolojisinde rol oynadığı düşünülmektedir.


39 Hastalığın ortaya çıkmasında en önemli rolü kalıtımın oynadığı ve diğer etkenlerin ise gebelikte alkol ve/veya sigara kullanımı, annenin gebelikte geçirdiği hastalıklar, doğum öncesi doğum doğum sonrası yaşanan sorunlar, düşük sosyoekonomik düzey, çocuğun beyin hasarları geçirmesi, kurşun zehirlenmesi, aile yapısı ve işleyişinde bozukluklar olduğu iddia edilmektedir. Genetik yatkınlığı olan bireyler için, anne karnındaki dönemde geçirilen hastalıklar, sigara ve alkol kullanımı vb. travmalar DEHB’nun görülme olasılığını ya da şiddetini arttırabilir. Yapılan araştırmalara göre, kalıtımın etkisi %10–90 iken; gebelikte alkol ve sigara kullanımı, annenin gebelikte geçirdiği hastalıklar, doğum sonrasında yaşanan sorunlar, çocuğun kafa travması geçirmesi, kurşun türevi zehirli maddeler, aile yapısı ve işleyişindeki bozukluklar %10–20 dolayında etkilidir. Halk arasında DEHB’na kötü beslenmenin yol açtığı yaygın bir yanlış mit (inanış) vardır. Şeker ve bazı gıda boyaları ile koruyucuları içeren özellikle ek yiyecek türleri suçlanmaktadır. Ancak bilimsel çalışmalar bu iddiayı desteklemek için yetersizdir. Bu bozukluğun direk nedeni bilinmemesine rağmen hastalığın biyolojik etkenlere bağlı olarak geliştiği fakat saldırgan ve yıkıcı davranışların, sorunlu aile ortamıyla ilişkili olduğu düşünülmektedir.


40

DEHB’nin Belirtileri Nelerdir? Bu çocukların dikkat çeken davranışları yaşıtlarına göre aşırı hareketli olmalarıdır. Acelecilik, isteklerini erteleyememe, sorulan sorulara düşünmeden çok çabuk cevap verme, başkalarının sözünü kesme ve sırasını beklemekte güçlük çekme gibi belirtiler görülür. Bebekliklerinde huysuzlukları, az uyumaları ve yememeleri anne babayı bıktırır derecededir. Okul öncesi dönemde ise ev içinde koşuşturur, yükseklere tırmanır, dolap tepelerinde gezer, bir motor tarafından itiliyormuşçasına aşırı hareketlilik vardır. Bu çocuklar kısa bir süre bile oturamaz, sakin bir şekilde oynayamazlar. Kıpır kıpırdırlar, elleri dursa ayakları durmaz. ‘Dur’ ve ‘yapma’ sözünden anlamazlar. Bu çocukların hareketleri hızlı, değişken ve amaçsızdır. Her çeşit uyaranın peşinden koşarlar uzun süre dersi takip edemezler, çok konuşurlar az dinlerler, unutkandırlar. Dürtülerini engelleyemezler, istenmeyen bir hareketi yapmadan önce sonuçlannı düşünmezler. Ancak o hareketi yaptıktan sonra yapılmaması gerektiğinin farkına vanrlar. Aile çocuğunun beklenenden ve yaşıtlarından daha hareketli olduğundan, çok konuştuğundan ve hızlı hareket ettiğinden şikâyet eder. Belirtilerin benzer yaş ve gelişimsel düzeydeki bireylere kıyasla daha ağır, sürekli, şiddetli ya da sık yaşanması söz konusudur. Aşırı hareketlilik yanında öğrenme üzerine olumsuz etkisi olan belirti ise dikkat eksikliğidir. Bu çocuklarda


41 dikkatinin bir noktaya toplamasında güçlük, dış uyaranlarla dikkatinin çok kolay dağılabilmesi, unutkanlık, eşyalarını veya oyuncaklarını sık sık kaybetme ve düzensizlik gibi belirtiler bulunabilir. Bu çocukların ilgileri kısa sürelidir. Oyun kurmaları ve oyunu devam ettirmeleri oldukça zordur. Bu çocukların; uzun süre televizyon izleyebilmesi ya da atari-bilgisayarla oynayabilmesi dikkat problemleri olmadığını göstermez. Çabuk sıkılır ve bir etkinlikten hemen başka bir etkinliğe geçerler. Beklemeyi hiç sevmezler, sabırsızlıkları nedeniyle işlerin hemen halledilmesini isterler. Okul dönemlerinde ise ders çalışmayı sevmezler. Masanın başında oturma süreleri çok kısadır. Çeşitli bahaneler uydurarak sık sık masanın başından kalkarlar ya da anneyle birlikte çalışmak isterler. Sınıfta dersi izleyemezler. Sınavlarda dikkatsizlik nedeniyle çok basit hatalar yaparlar. Cevabını bildikleri sorulara dahi yanlış cevap verirler. Çabuk sıkıldıklarından bazı soruları okumadan cevaplarlar. Yanında birisi olmadan ödevlerini kendi başlarına yapamazlar. Aile tarafından şikâyetler beklenenin altında başarı gösterme, ders çalışamama, dalgınlık şeklinde aktarılır. Üçüncü ana belirti dürtüsellik yani sonunu düşünmeden eyleme geçmedir. Sonradan pişman olacakları hareketleri sonunu düşünmeden gerçekleştirirler. Başkalarına söz ya da fiili olarak sataşır ve huzursuzluk çıkarabilirler. Arkadaşları tarafından geçimsiz olması, sırasını beklememe ve kurallara uymama nedenleriyle istenmeyen çocuk ilan edilirler. Tepkilerinde abartılı ve acımasız olabilir. Önünü arkasını düşünmeden korkusuzca davranabilirler. Bu davranışları onların çeşitli


42 tehlikelerle yüz yüze gelmelerine yol açabilir. Çıkılması tehlikeli ve yasak yerlere çıkarlar. Evden çok uzaklara gidebilirler. Tehlikeli; yanıcı, kesici ve delici aletlerle oynayabilirler. “Sonunu düşünmeden eyleme geçme” olarak tarif edilebilecek olan dürtüsellik çocuğun sosyal uyumunu da büyük ölçüde bozar. Sosyal becerilerini düzenleyebilmede sıkıntı yaşarlar ve kendilerini kontrol etmedeki güçlük nedeniyle nerede durmaları gerektiğini bilemezler. Arkadaş ilişkilerinde emredici, denetleyici ve saldırgandırlar. Bu nedenle kolay arkadaşlık kurmalarına rağmen sürdüremezler. Çocuk yapmaması gerektiği ve yanlış olduğunu bildiği bazı davranışları yapmaktan kendini alamaz. Çevresindeki insanlara ve eşyalara zarar verir, sonrasında üzülür ancak kısa bir süre sonra aynı kötü davranışı tekrarlayabilir. Uyulması gereken basit kurallardan ahlaki prensiplere kadar tüm sınırlama ve yaptırımlara karşı reaksiyonları nedeniyle büyük tepki çekerler. Sürekli azarlanır, hakaret işitir ve zaman zaman cezaya çarptırılırlar. Yine bu çocuklarda özellikle ince motor olmak üzere motor becerilerde zayıflık ile dikkat eksikliğinin ilişkili olduğu bildirilmiştir. Kısacası DEHB tanısı alan çocukergen ve yetişkinlerde sosyal, akademik, ailesel ve iş alanlarında yetersizlikler görülmektedir. ICD-10 sınıflandırmasına göre; Bu tanı için belirtiler 7 yaşından önce başlamış olmalıdır. Belirtilere ait bozukluklar iki veya daha fazla ortamda görülmelidir (örneğin okul, ev). Sosyal, akademik ya da mesleki alanda belirgin bozukluklar olmalıdır.


43

DEHB’nin Dönemlere Göre Belirtileri Bebeklik Dönemi Az ve düzensiz uyuma, yeme sorunları, özellikle iştahsızlık, huzursuzluk, çok ağlama, kolay sakinleştirememe.

Okul Öncesi Dönem Aşırı hareketlilik-koşma, dolap tepelerine tırmanmaKorkusuz davranma, sık kavga etme, sakarlık, kazalara yatkınlık, intikamcı davranış, söz dinlememe, çok konuşma, sabırsızlık, oyunda kurallara uymama, sırasını beklememe.

İlköğretim Dönemi-Ergenlik Derslere ilgisizlik, sınıfta ders dinlememe, dikkatinin çabuk dağılması, planlı olamama, itişip kakışma, çok konuşma, sıra bekleyememe, saldırgan davranışlar ve kavga çıkarma, kendisine yapılan hatalı davranışlara intikamcı tepki gösterme, kaza ve yaralanmalara yatkınlık, yaşıtları ile iletişim sorunları yaşama, özgüvenin azalması, sigara ve alkol kullanımı. Ergenliğe özgü olarak artan bağımsızlık, karşı gelme davranışları, sosyal ve fiziksel değişimler, kimlik arayışı, grup kültürü gibi baş edilmesi gereken yeni sorunlarla birlikte DEHB daha da önemli hale gelir.


44

Dikkati Dağınık Çocukların Yaşayabileceği Zorluklar 1. Yönergeleri başından sonuna kadar takip edemez. 2. Dikkatini yaptığı işe veya oyununa vermekte zorlanır. 3. Evde veya okulda yapacağı işler ve aktiviteler için gereken malzemeleri kaybeder 4. Dinlemez ya da doğrudan kendisine konuşulduğunda dinlemiyormuş gibi görünür. 5. Detayları gözden kaçırır. 6. Düzensiz görünür. 7. Uzun süre zihinsel çaba gerektiren işleri yapmakta zorlanır, 8. Unutkandır. 9. İlgisi kolayca başka yönlere kayar. 10. Sınavlarda dikkatsizce hatalar yapar. 11. Soruyu hızlı okuma ve tam okumamaktan kaynaklanan kendine doğru gelen ilk şıkkı işaretler. 12. Sınavda basit işlem ve işaretleme hataları yapar. 13. Soruların cevabını aktarırken kaydırma yapar. 14. Benlik saygısında düşüklük vardır.

***Herkesin dikkati dağılabilir, tekrar toplayabildiği sürece sorun yoktur.


45

Aşırı Hareketliliğin Arttığı Ortamlar Hiperaktif çocuklar, sınıf içinde ve ders çalışma gibi dikkatlerini yoğunlaştırmaları gereken durumlarda daha hareketli olurlar. Hareketliliğin arttığı diğer ortamlar ise: 1. Sofrada iken, 2. Televizyon seyrederken, 3. Lokanta, sinema ve tiyatroda, 4. Yatma zamanı, 5. Arabada iken, 6. Giyinirken, 7. Yıkanırken/banyoda, 8. Evde misafir varken, 9. Misafirlikteyken, 10. Alış verişte/dükkân ya da market, 11.Evde bir iş verildiğinde, 12. Anne telefondayken, 13. Kendi başına oynarken, 14. Başkaları ile oynarken. Evde bir sorun yaşanmıyor olması dikkatini, ilgisini çekmesi gereken ya da onu zorlayan bir faaliyet olmamasına bağlı olabileceği akıldan uzak tutulmamalıdır.


46

Belirtilerin Hepsi Birlikte mi Olur? Sınıfta derse ve sınıf içi hayata uyumda zorluklar yaşayan (ve zorluklar çıkartan) çocuğun davranış özellikleri hep bir arada ve belirli bir süre boyunca görüldüğünde, bu durum bir bozukluk ya da bir hastalık tablosu olarak tanımlanır. Bazı çocuklarda sayılan üç ana belirtinin birlikte bulunmayabileceği unutulmamalıdır. Bazı çocukların dikkatleri iyi olmasına rağmen aşırı hareketli ve dürtüsel davranışlar gösterebilir. Hiperaktif çocuklar zeki olsalar da dikkat eksikliği nedeniyle kendilerinden beklenen başarıyı gösteremezler. Özellikle ilköğrenimin 3. ve 4. sınıflarından sonra ders başarılarında belirgin düşme gözlenir. Daha önce kısa süreli dikkatleriyle başarabilecekleri dersler ağırlaştıkça derse olan ilgileri azalır. Her gün bir başka düş kırıklığı yaşamak sanki bu çocukların yakalarına yapışmış gibidir. Bu çocuklar hem arkadaş ilişkilerinde hem de okul başarısında yaşadığı düş kırıklığını gidermek için aksilik yaparlar, kavga çıkarırlar ya da eşyalara zarar verirler. Bazıları, sorunlarını bedensel olarak yaşar, her gün başları, karınları ya da başka bir yerleri ağrır. Diğerleri ise kaygı ve korkularını, başkalarına belli etmeden içlerine atarlar.


47

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite İle Birlikte Görülen Sorunlar Var mıdır? DEHB tanısı konulan çocuklarda beraberinde bazı rahatsızlıklar olabilmektedir. • • • • • •

Karşıt Olma-Karşı Gelme Bozukluğu Kaygı (anksiyete) Bozukluğu Davranım Bozukluğu Tik Bozukluğu Duygudurum Bozuklukları- Depresyon Bipolar Duygudurum Bozukluğu- Manik ya da hipomanik atak

Depresyon, Kaygı Bozuklukları, Karşıt Olma-Karşıt Gelme Bozukluğu, Özel Öğrenme Güçlüğü gibi kişilik, uyum ve davranış bozuklukları DEHB’ye eşlik edebilir. Bu çocuklar; normalin üstünde zekâya sahip olsalar da kapasitelerinin altında başarı gösterebilirler, okul kurallarına uyum güçlüğü çekerler, okul korkusu ve okulu reddetme olabilir, arkadaş ilişkilerinde sorunlar olabilir, yetişkinlik ya da ergenlikte alkol ve madde bağımlılığı gelişebilir. Zeka Geriliği olan kişilerde DEHB normal toplumdan daha sık görülmektedir. Çocuğa öğrenme yetersizliği için yukarıda sözü edilen testler yapılmalıdır. Öğrenme yetersizliği okulda yıllar boyunca fark edilmemiş olabilir. Öğrenme yetersizliği akademik performansı gözle görülür ölçüde zayıflatır. Çocuğunuzu test ettirin. Çocuğunuzun görme ve işitme yetilerinin bir hekim tarafından kontrol edilmesini sağlayın. Bazen fark edilmesi güç bir sorun gözden kaçmış olabilir.


48 Kaygı bozukluğu, depresyon ve beraberinde okul başarılarındaki düşüklük ve arkadaş edinmelerindeki zorluklar nedeniyle bu çocuklarının genellikle kendilerine güvenleri azdır. DEHB tanısı almış olma ile ileriki yaşlarda görülebilen suç işlemeye yatkınlık ve akademik başarısızlık bağlantılıdır. Çocuktaki dikkat eksikliğinin ve öğrenme güçlüğünün ayırıcı tanısı için çeşitli testler yapılması gerekebilir.


49

DEHB Tanısı İçin Yardımcı Yöntemler Var mıdır? Bu çocuklarda dikkat için daha çok Burdon Dikkat Testi, Bender-Gestalt Görsel Motor Algılama Testi ve WISC-R zekâ testi istenilmektedir. Ayrıca değişik ebeveyn ve öğretmen ölçekleri vardır. Bourdon, testi iki formdan oluşturmuştur. Birincisi belli harfleri karışık kitap harfleri arasından bulma ve işaretleme; ikincisi ise belli figürleri karışık olarak verilmiş figürler arasından bulma ve işaretleme şeklindedir. Test kesintisiz bir dikkat yönelimini gerektirmektedir. Testin uygulanması sırasında benzer işlemler sürekli tekrarlanır (örn. belli harfleri diğer harflerin arasından bulma gibi). Bender-Gestalt Görsel Motor Algılama Testi BenderGestalt testi 9 geometrik şekilden oluşmuştur. Bender gelişimsel puanlama sistemi kullanılarak değerlendirilir. Bu sistem 30 hata türünü içermektedir. Her protokoldeki her hata türü "0" ya da "1" yani "var" ya da "yok" olarak değerlendirilir. Her protokoldeki hataların toplamı Bender toplam hata puanını oluşturmaktadır. Çocuklardan sakin bir ortamda teker teker gösterilen şekillere bakarak aynen kopya etmesi istenir. WISC-R testlerinin değerlendirilmesi sonucunda üç ayrı puan elde edilir. 1- Sözel zeka bölümü. 2- Performans zeka bölümü 3- Toplam zeka bölümü


50 Bu puanlar kendi yaşıtlarıyla karşılaştırıldığında bireyin başarı düzeyini gösterir.

Bir çocukta DEHB tanısı konulmasında tecrübeli bir uzmanın yapacağı ayrıntılı klinik görüşme temeldir.


51

DEHB Ne Kadar Sıklıkla Gözlenir? •Genel nüfus içinde; çocuklarda %8, ergenlerde %6 ve erişkinlerde %4 olarak görülür. Okul çağı çocuklarında yaygın görülen bir rahatsızlıktır. Yaklaşık ilköğretim çağı çocuklarının %3-8’inde yani 15 ila 30 çocuktan birinde DEHB vardır. Yani her bir ilköğretim sınıfında bir veya iki öğrencide bu rahatsızlık vardır. Ülkemizde bu çocukların çoğu, muayene edilmemiş, tanı almamış durumdadır. Erkek çocuklarında kız çocuklarına göre 4–8 defa daha fazla görülür. Kız çocukların daha az tanı almalarının sebebi olarak, kızlarda hareketliliğin, dürtüselliğin ve davranış bozukluğunun daha az görülmesi nedeniyle ailelerin kızlarını sadece akademik sorunlar yüzünden doktora götürme yüzdesinin daha düşük olması olarak açıklanmaktadır. Erkek çocuklarında aşırı hareketlilik-dürtüsellik sorunları, kız çocuklarında ise dikkat eksikliği belirtileri ön plandadır. Erkek çocuğa bizim toplumumuzun verdiği önem bu çocuklarda sınır tanımama, aşırı hareketlilik ve güç idare edilmeyi beraberinde getirebilmektedir. Gerek erkek çocuğa verilen rol, gerekse DEHB’li çocukların doğuştan getirdiği özellikler bu çocuklarda davranış sorunlarının daha şiddetli bir şekilde ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Psikiyatri kliniğine çocukluk çağında yıkıcı davranışlar nedeniyle ebeveynleri tarafından erkek çocukların daha sık getirildiği fakat erişkinlik dönemine gelindiğinde depresyon ve kaygı gibi içselleştirme sorunları ve dikkat sorunları nedeniyle kadınların da en az erkekler kadar kliniğe başvuruda bulunabildiklerini ileri süren çalışmalar vardır.


52

Bölüm 3. DEHB’nun Tedavisi DEHB Tedavisi Gerekli midir? Tedavi Edilmediğinde Nelerle Karşılaşırız Çocuk ve ergenlerde DEHB’nun erken tanı ve tedavisi hayat kalitesini arttırmaktadır. Dikkatsiz ve haşarı çocukların davranışları kontrol altına alınmazsa ciddi duygusal sorunlar ortaya çıkabilir. •Bu rahatsızlık kendiliğinden düzelmediği gibi, bu çocukların 2/3’lük bir kesimi sınıf tekrarı, okuldan uzaklaştırma ya da atılma gibi problemlerle karşılaşmaktadır. •Erken sigaraya başlama, madde kullanımı kendi yaşıtlarına göre 3 kata daha fazladır. Tedaviden sonra üçte bir oranına düşmektedir. Yine bu çocukların başları, yasalarla daha çok belaya girmektedir. Zamanla kendine güvende azalma gözlenmektedir. •Tedavi edilmediği takdirde yetişkin dönemde iş ve trafik kazalarına sebebiyet verme, kötü sonuçlar doğurma olasılığı yüksek olan riskli etkinliklerde bulunma, sık boşanma, iş kayıpları, akademik, sosyokültürel düzeyde düşüklük, yaşıtlarının ve var olan potansiyelinin gerisinde başarı elde etme, yasalarla başının sık belaya girmesi ve sosyal uyumsuzluklar yaşama şeklinde karşımıza çıkabilir. •Haşarı bir çocuk hemen hemen herkesten olumsuz tepki görür. Bu çocuklar bulundukları tüm ortamlarda rahatsız edicidir. Öğretmenleri onlardan hoşlanmaz ve çoğunlukla bunu aşağılayıcı hatta nefret dolu bakışlarla belli


53 ederler. Öğretmenler onlara kızar ve çoğunlukla da ceza verir. Bu çocuklar genellikle sınavlarında da başarısızdır ve her kötü geçen sınav kendileri hakkındaki izlenimi daha da kötüye götürür. Grup içinde ve sistemli oyunda diğer çocuklardan daha hareketli, saldırgan, oyunun kurallarına uymama ve oyun bozucu olurlar. Bundan dolayı diğer çocuklar onları sevmez. Bu yüzden çoğu zaman rahatsız edilir, dalga geçilir ve azarlanırlar. Diğer çocukların oyunlarına dahil edilmezler. Bazen kızgınlıkla tepki verip fiziksel tartışmaya girerler. Buna ebeveynlerinden gördükleri kötü davranış da eklenince, her geçen yıl özgüvenleri azalıp duygusal sorunlarının artmasına neden olur. •Bu durum DEHB olan çocuk için ne kadar sorun ise Hiperaktivitesi olan bir kardeşle ya da arkadaşla yaşamak diğer çocuklar için de sorun oluşturur. Yanınızdaki kişi her an sizin oyuncağınızı kapıyor, eşyalarınızı kaybediyor ya da sizden sürekli bir şeyler isteyerek dikkatinizi dağıtıyor. DEHB’li çocuğun yanındaki çocuklar aynı zamanda, öğretmenleri ve aileleri tarafından ihmal edilmiş hissederler, çünkü ilgi sürekli, hiperaktivitesi olan arkadaşa/kardeşe gitmektedir.

DEHB olan çocukların olumsuz çevresel koşullarda yetişmesi ‘davranım bozukluğu’ riskini artırmaktadır.


54

Bu Rahatsızlığın Tedavisi Var mıdır? DEHB tedavisi bazı kişiler tarafından basite alınmaktadır. Aslında gözünde görme kusuru bulunan çocuğun bu rahatsızlığının düzeltilmesi yaşamsal görülmeyebilir. Ancak kişinin yaşam kalitesini, çevresiyle ilişkilerini, işi ve okul başarısını etkilediğini biliriz. DEHB da bunun gibidir. Yaşamsal değildir. Ancak yaşamı etkiler. DEHB özgün ve etkin ilaç tedavisinin yanında eğitsel ve tutum yaklaşımlarının yararlı olduğu bir bozukluktur. Tedavinin hedefi, sadece emirleri yerine getiren bir çocuktan ziyade, kendini ve davranışlarını kontrol edebildiği için güven duygusu yüksek ve hayatını yönlendirebilen için dingin bir kişiliktir. Dolayısıyla tedavide; aile, öğretmen ve yaşıtlarıyla ilişkilerinde iyileşme, yıkıcı davranışlarda azalma, akademik başarıda iyileşme, kendine bakım ve ödevleri yerine getirme becerilerinde gelişme, benlik saygısında artma, kazalardan korunma ve güvenliği sağlama amaçlanmıştır. DEHB nedeniyle yaşanan sorunlarla başa çıkabilmek için, her durumda işe yarayan tek ve belirli bir yaklaşım yoktur. DEHB için sihirli bir formül yoktur; çoklu tedavi yaklaşımı gerekmektedir. Hastalığın özellikleri nedeniyle doktor, öğretmen ve ailenin iletişimi tedavide çok önemlidir. Anne-babanın ve öğretmenin bilgi forumlarını düzenli ve eksiz doldurması tedavi ve gidişin üzerinde olumlu etki oluşturacaktır. Çoğu zaman ilaç tedavisi ile yapılandırılmış tavsiye, destek ve davranış eğitimi programının birlikte kullanımı en iyi yol olarak değerlendirilmektedir.


55 Okul öncesi çocuklarda ilaç tedavisine başlamadan önce ailenin baş etme gücünü arttırma, çocuğu daha denetimli ve yapılandırılmış bir ortamda bulundurma, öfke boşaltımı için uygun desteği sunma gibi stratejilerin uygulanması denenmelidir. Yine de hiperaktivitesi ve/veya dürtüselliği tehlikeli boyutta olan çocuklarda daha acil önlemler ve daha hızlı bir ilaç tedavisi gerekebilir. Ancak 3 yaşın altındakilerde herhangi bir ilacın etkinlik ve güvenilirlik çalışması yoktur. DEHB belirtilerinin birçoğu yalnızca ilaç tedavisi ile düzelebilir. DEHB ilaçları etkin ve güvenli bulunmuştur. Yapılan bazı çalışmalara göre, psiko-sosyal ve davranışsal müdahaleler tek başına bir fayda sağlamamaktadır. İlaçların standart bir dozu yoktur - her çocuk için en etkili olan doz çocuktan çocuğa değişmektedir. Genellikle en düşük dozdan başlanır. Doz yavaş yavaş artırılarak etkisi en yüksek ve yan etkisi en düşük olan doz bulunur. Bu dönemde aile ve öğretmenlerden çocuğun davranışlarını oldukça dikkatli izlemeleri ve bazı standart formları doldurmaları istenir. İlaç tedavisini bitişi hakkındaki kararı başlangıçta vermek mümkün olmayabilir. Öğrenim dönemi ile ilgili olarak tedavinin birkaç yıl sürmesi gerekebilir. Ancak çocuğun sorununun ciddiyetine göre ilaç tedavisinin süresinin değişebileceği unutulmamalıdır. İlaç tedavisine hafta sonları ve yazın ara verilmez. İlaç tatili önerilmemektedir. Ancak ilaç tedavisinin sonlandırılması düşünülen çocuklarda ilaç tedavisine okulun tatil olduğu dönemlerde ara verilerek çocuğun uyumu gözlenir ve buna göre tedavi devam ettirilir veya bitirilir. Eğer çocuğun dürtüselliği yoğunsa/davranış problemleri varsa ya da OKS


56 gibi lise ile ÖSS-LYS gibi üniversiteye giriş sınavlarına hazırlanıyorsa yazın da ilaç kullanmasının gerekebileceği unutulmamalıdır. Hiperaktivitenin ön planda olduğu vakalarda aileler uyarıcı ilaç verildiğinde, “Zaten hareketli bir çocuk, bu ilaç onu daha hareketli yapmaz mı?” diye sormaktadırlar. İlaç vücudu uyarmaz. Beyni uyararak dikkati artırır. Çocuğun bedensel hareketliliğinde azalmaya yol açar.

DEHB tanısı alan çocukların %70-80’i ergenlikte, %60’ı da erişkin dönemde aynı sorunu yaşar ve yaşça büyüdüklerinde değil ancak “bu sorunla başa çıkabilecek kadar büyüdüklerinde” bu kişilerde normal yaşıtlarına uygun davranışlar gözlenebilir. DEHB çoğu bireyde ömür boyu süren, yürütücü işlev bozukluğu ile seyreden bir durum olduğundan, bu bireyler uzun süreli veya bazen aralıklı danışmanlık, rehberlik, psikoterapi ihtiyacı duyabilmektedir. Böylece bu kişilerin ileriye dönük başarısızlıkları ve uyum sorunları bir parça azaltılabilir. Ö ze t l e D E H B ’ n d a t edavi; ■ İlaç tedavisini ■ Aile ve hastanın eğitimi, hastalığın belirtileri ile baş etmeyi öğrenmesini ■ Bilişsel davranışçı terapiyi, ■ Çevre düzenlenmesini (Aile ve arkadaş eğitimi, uygun öğrenim ve iş ortamı) ■ Uyum sağlamaya yönelik yaklaşımları içerir.


57 İlaç kullanımında hayatı kolaylaştırmak ve sorun dönemlerini hızla aşmak temel amaçtır. İlaç tedavilerinde Türkiye’de amfetamin türevi olan uzun ve kısa süre etkili metilfenidat kullanılmaktadır. Ayrıca noradrenalin gerialım engelleyici olan atomoksetin adlı ilaç kullanılmaktadır. Bu ilaçlar nihai etkilerini dopaminin verimli kullanımıyla gösterirler. Davranım bozukluğunun, zarar verici davranışların, öfke ve dürtü kontrol bozukluğunun, alınganlık ve diğer insanlardan zarar göreceği düşüncesinin daha önde olduğu durumlarda risperidon adlı antipsikotik ya da duygu durumda dalgalanma gözlendiğinde nadiren de olsa valproik asit benzeri antiepileptik ilaçlar kullanılmaktadır. Uzun yıllardan beri ilaç dışı yaklaşımlar ve ilacın DEHB tedavisinde etkinliği bu alanda çalışan farklı meslek grupları arasında olumsuz olacak düzeyde tartışmalara yol açmıştır. Bu soruları yanıtlamak için davranışçı tedavilerle ilaç tedavisinin etkinliğini karşılaştıran çalışmalar yapılmıştır. Kısa dönem sonuçlarında ilaç tedavisi daha etkin bulunmasına hatta dramatik düzelmelere yol açmasına rağmen uzun dönem izleme çalışmalarında fark gözlenmemiştir. Tüm tedavi gruplarında belirgin iyileşme olması ile birlikte, gruplar arasında anlamlı bir farklılık ortaya koyulamamıştır. Bu şaşırtıcı sonuç DEHB belirtilerinin yaşla birlikte azalmasına bağlanmıştır. İlaçlar kişinin yapmakta olduğu işe dikkatini vermesine, işini bir an evvel bitirmesine yardımcı olacaktır. Ancak, ilaçlar tek başına, çocuğun okuldaki ders başarısını, okul becerilerini geliştirmesini, kendini iyi hissetmesini ve sorunlarıyla başa çıkmasını sağlayamaz. Özel-


58 likle davranış sorunları (sözlü veya fiili saldırganlık, yoğun öfke, hedefsiz bir zıtlaşma vb.) varsa yoğun psikoterapiler ve aile terapileri olmaksızın başarı oranı düşüktür. Bu konular için terapi, eğitim ve disiplin yöntemlerini uygulamak gerekir.

Hiçbir ilaç bir çocuğa düşünmeyi öğretemeyeceği gibi zekâsını da artırmaz. İlaçların Yaptıkları •

Hareketliliği azaltır: o Daha uzun süre sandalyede oturabilir: o Daha az kaza geçirir.

Dikkat süresini arttırır: o Ödevlerini daha doğru yapar. o Başkalarını daha uzun dinleyebilir. o Konsantrasyonu uzar.

Dürtülerini kontrol etmede yardımcı olur: o Kurallara daha çok uyar. o Harekete geçmeden düşünür.

Baş kaldırmayı azaltır: o Söz dinlemesi artar. o Saldırganlıktan vazgeçer.


59 İlaçların Tek Başına Yapmadıkları •

Doğru davranışı sağlayamaz: o Davranışı değiştiremez. o Düşünmeyi öğretemez.

Şimdiye kadar kazanamadıkları becerileri kazandıramaz: o Sosyal beceri öğretemez. o Neye dikkat etmesi gerektiğini öğretemez. o Başaramadığı derslerde yardımcı olamaz.

Duyguları ile başa çıkmayı öğretemez: o Öfkesini yenmesine yardımcı olamaz. o Düş kırıklığını gideremez. o Çocuğu mutlu kılamaz.

Güdüyü arttıramaz: o Yeni beceriler kazanmaya heveslendiremez. o Başarılı olmasını sağlayamaz.


60

İlaçların Yan Etkisi Var Mıdır? Her tür tedavide olduğu gibi ilaç tedavisi gören çocukta da beklemediğiniz bir yan etki gördüğünüzde doktorunuza ya da en yakın sağlık kuruluşuna başvurunuz. DEHB için kullanılan ilaçlar, dopamin artışına yol açtığı için alkol, madde kötüye kullanımı olan kişilerde ve yapısal kalp sorunu veya kalp ritim sorunu olanlarda, yüksek tansiyon hastalarında tercih edilmemelidir. İlaçların sık görülen yan etkileri: • Baş ağrısı, • Uykusuzluk; ilacın yan etkisi olabileceği gibi DEHB'nin belirtilerinden biri de olabilir • Karın ağrısı, • Kardiyak yan etkiler, • Mizaç-duygu durumda dalgalanma, • İştahsızlık, gergin ve depresif ruh hali • Tikler ve tekrarlayıcı hareketler tedavinin herhangi bir aşamasında gözlenebilir. • Aşırı iştahsızlık yapabilir. Büyüme hızı nadir de olsa olumsuz etkilenebilir. — Tüm bu belirtiler tedavinin başlangıcında sık görülebilir. Bazı yan etkilerde ilaç dozunun azaltılması ya da başka ilaç eklenmesi sorunu çözebilir. Aksi durumda ilaç kesilir ve bir başka grup ilaca geçilir.


61

İlaçlar Bağımlılık Yapar mı? Pek çok ülkede DEHB için kullanılan ilaçlar kontrollü ilaçlardır. Bu ilaçlar ileriki yaşlarda benzer veya farklı ilaçlara bağımlılığı artırır mı? Bu soru pek çok aile, öğretmen ve sağlık uzmanını endişelendirir. Bunun cevabını kesin olarak verebilmek için daha fazla araştırmaya gerek duyulsa da, tedavi edilmemiş sorunlu çocukların ileriki yaşlarda uyuşturucu (madde ve alkol) madde kullanma riskinin yüksek olduğu bilinmelidir. DEHB'si olan ve ilaç tedavisi alan çocukların madde kullanma riski tedavi almayanların yarısı kadardır. İlaç tedavisinin, DEHB olan çocukların, bağımlılık riskini yarı yarıya azalttığını gösteren çalışmalar vardır. Bu tedavi oranının daha da yüksek olduğu çalışmalar vardır. Temel olarak ilaç tedavisinde etki ve yan etki konusu iki noktada önemlidir. Öncelikle ilaçlar, diğer tedavi yaklaşımları gibi, sihirli veya olağanüstü yarar göstermezler. Uygun şekilde kullanılmadığında tehlikeli olabilirler. Zaten tedavide masumiyet değil etkinlik ve emniyet bekliyoruz. Bunu sağlamak ilacın değil, doktor, tedavi gören kişi ve yakınlarının paylaştığı bir sorumluluktur. Tedavi olmamanın getireceği sorunların farkında olup olmadığınızı ve bunlarla başka yollardan başa çıkıp çıkamayacağınızı yeterince ölçüp biçtiğinizden emin olmalısınız. İlaçla tedavi konusunda yakın çevrenizin yönlendirmeleri ve internet üzerinden öğreneceğiniz yalan yanlış bilgilerle tereddütlü davrandığınızda bunun çocuğunuza ve geleceğine, ayrıca size etkisini düşününüz. Bu sorunları yasadığınızda bu önerileri veren, kafa


62 karışıklığına yol açan kişiler çekip gitmiş olacaklar ve hiçbir zaman bu konuda sorumluluk almayacaklardır.

DEHB’de Diyet Gerekir mi? DEHB çocukların tedavisinde diyetin rolü bilimsel olarak kanıtlanmamıştır. Diyetin davranış sorunlarının başlaması ya da artmasında rolünün olup olmadığı tartışmalıdır. Toplumda DEHB'de çocukların beslenme biçimlerinin rol oynadığı düşüncesi yaygındır. DEHB’lu çocukların çok küçük bir yüzdesinde bazı besinlere yüksek duyarlılık olabildiği ve beslenme alışkanlığının değiştirilmesine iyi cevap verdiği bulunmuştur. Katkı maddelerinin davranış üzerinde olumsuz etkileri olabilir. Bir çocuğun beslenmesi ve davranışları arasındaki ilişkiyi görebilmek için bir 'beslenme günlüğü' tutulabilir. Şekerden yoksun beslenmenin DEHB belirtileri üzerinde iyileştirici bir sonuç vermediği bilimsel araştırmalarda gösterilmiştir. Aspartam içinde benzer sonuç elde edilmiştir. Yine bazı besinlerin yenmediği diyetler tavsiye edilse de, bu diyetlerin etkili olduğu tartışmalıdır. Balık yağı kullanımı (omega3) ile ilgili araştırmalar hem yeterli düzeyde değildir hem de istatistikî anlamlılık elde edilmemiştir. Yüksek doz vitamin ve çoklu vitaminler, esansiyel yağ asitleri kullanımı için yeterli kanıt yoktur.


63

İlaç Tedavisi Dışında Neler Yapılabilir? İlaç tedavilerinin etkinliği tartışılmazdır. İlaç tedavisi bilinenler içinde en etkilisi olsa da, yan etki ve riskler bir yana, ilaç kullanıyor olma duygusu bile tercih edilmemesine yol acar. Bu saygı ile karşılanması gerekli bir karardır. Ancak anne baba tutumunda düzeltmeler, çocuğun öğrenme alışkanlıklarını değiştirecek pedagojik yaklaşımlar okul ve sınıf ortamında çocuğun sosyal uyumunu ve öğrenmesini geliştirecek düzenlemeler ilaçların sağladığı iyileşmeyi daha kalıcı yapacaktır. Yapılmış araştırmalar, ilaç tedavilerinin ve eğitsel tedavilerin bir arada uygulanması ile DEHB’nin yarattığı uyum sorunlarının daha kolay aşılabildiğini göstermektedir. Unutulmaması gereken; eğitsel tedavinin ve ilaç tedavisinin aile eğitimi ve okul işbirliği ile birlikte yürütülmesi gerekliliğidir. Her koşulda, çocuğunuzda böyle bir sorunun varlığından kuşku duyduğunuz anda bir uzmanla görüşmelisiniz ve vakit kaybetmeden doktorunuzla birlikte uygun tedavi yöntemine karar vermelisiniz. Tedavi tablonun ağırlık derecesine ve çocuğun okul başarısını ve sosyal uyumunu ne derece etkilediğine bakılarak planlanır. Tedavide birinci ve en önemli basamak ilaç tedavisidir. İlaç tedavisine hekim karar verir. Çocuğun eğitim hayatını fazla etkilemiyor ve uyum sorunu yoksa ilaç tedavisi yapılmayabilir. Kullanılan ilaçların asıl amacı çocuğun dikkatini artırmak ve hareketlerini kontrol etmesini sağlamaktır. Bu amaç için kullanılan ilaçlardan çok iyi sonuçlar alınmaktadır. Kullanılan ilaçların çocukları uyuşturacağı ya da bağımlılık yapabileceği gibi yanlış bir kanaat vardır.


64 Uygulanacak tedaviye karar verilirken çocuğun ve çevrenin özellikleri dikkate alınmalıdır. Her çocuk için doz ayarlamasının yapıldığı sıkı kontrollü ilaç tedavisi mümkün olduğunca yapılandırılmış öneriler, destek ve davranışsal programlar ile desteklenmelidir. • Ağır DEHB'si olan çocukların çoğunluğunda ilaç tedavisine öncelikle ihtiyaç duyulmaktadır. • Daha hafif vakalarda ve okul öncesi yaş grubunda ihtiyaca göre tedaviye, yapılandırılmış öneriler, destek ve davranışsal programlarla veya ilaç ile başlamak mümkündür. Hekim, ebeveyn ve öğretmen iletişim halinde hareket etmelidir: • Problemin ortaya çıktığı belirli zaman veya mekânları belirleme (örn. Yemek zamanı, okula hazırlanma, dersin başlangıcı) ve çocuğun davranışını zaman içinde takip etme. • Çocuk iyi veya kötü davrandığında ne yapmak gerektiğine önceden karar verme, bunu sürekli ve tutarlı bir şekilde uygulama. • Çocuğunuzun kendisiyle konuşulduğunda dinlemesini sağlamak için teknikler geliştirme (örn. Göz teması, bir seferde sadece bir iş vermek, ne yapmaması değil de ne yapması gerektiğini vurgulamak) • İlişki kurmaları ve sürdürmelerinde, saldırgan davranıştan kaçınmalarında yardımcı olabilmek için çocuklara sosyal becerilerle ilgili eğitimler sunmak. • Kendisine olan saygısını geliştirmek için danışmanlık vermek.


65 • Problem çözme becerilerine yönelik eğitim vermek. DEHB problemli davranışların nedenidir, ama bu davranışlar için bir bahane oluşturmamalıdır. DEHB, kabul edilemeyecek davranışların sebebi olabilir, fakat bu durum uygun olmayan davranışları affetmenizi gerektirmez. Yardımlarınız ile DEHB'si olan çocuklar, davranışlarını kontrol etmeyi öğrenebilirler. Bu tıbbi durumun ilaç tedavisi yanında eğitsel tedavilerle desteklenmesi de gereklidir. DEHB'nin nedeni kötü ebeveynler veya öğretmenler değilse de, aile ve öğretmenlere verilecek yapılandırılmış öneriler, destekleyici ve davranışsal programlarla çocuğun davranışlarında ve dikkatini yönlendirmede olumlu değişiklikler yapmak mümkündür. Bireysel özelliklerinin dikkate alınacağı az mevcutlu sınıflarda ya da okula destek olarak bireysel eğitime alınmaları da gerekebilir. Bunların yanında ailelerin doğru bilgilendirilmesi ve çocukla ilişkilerinde yanlış yapmamaları için rehberlik almaları şarttır.

Bu Hastalığın Tedavisi İçin Bazı Şarlatanlar Tarafından Bilimselliği Kanıtlanmamış Yöntemler Kullanılmaktadır.


66

Bu Çocuklara Nasıl Yaklaşılmalıdır? DEHB’li çocukların anne-babalarının daha emredici olduğu ve daha sık emir cümleleri kullandıkları ve çocuğun söz ve davranışlarına daha müdahaleci oldukları saptanmıştır. Bu çocuklara terbiye etmek bahanesiyle uygulanacak şiddet ve ölçüsüz cezalar sorunun daha da büyümesine yol açar. Oysa yapılması gereken temel kuralları zedelemeden ve başıboş bırakmadan sınırları oldukça esnek tutmaktır. Her çocuk gibi hiperaktif çocukların da sakin, yumuşak ve anlayışlı yaklaşımlardan olumlu mesajlar aldıkları bilinmektedir. Bazı anne-babalar toplumsal ve ahlaki sınırları zorlayan bu çocuklara sert davranılması ve taviz verilmemesi gerektiğini düşünürler. Yanlış bir şekilde bu tıbbi durumun çocuğun terbiye sorunu gibi ele alınması aileyi çıkmaza sürüklemekte ve hatalı davranmaya itmektedir. Bu rahatsızlık ailenin yaklaşımları nedeniyle ortaya çıkmış bir durum değildir. Çocuğun yapısal özelliğinden kaynaklanan sorunu sadece ailenin yanlış tutumuna bağlamak yanlış uygulamalara yol açacaktır. Bu çocuğun olumsuz davranışlarında ailenin rolü olmadığı anlamına gelmez. Ailenin yanlış tutumu temelde var olan sorunun daha da içinden çıkılmaz bir hal almasına yol açmaktadır. Bazı aileler, öğretmenler ve doktorlar hastalığın çocuğun elinde olmadığı düşüncesiyle aşırı hoş görülü olabilir. Bu da olayı tıbbileştirme sorunu haline dönüştürür. Hiperaktif çocuklar annelerinden, normal çocuklara göre, daha fazla yardım bekliyor ve istiyor. Daha az söz


67 dinliyor. Anneler çocuklarına normalden daha fazla yönerge veriyor ve yardım ediyor; çocukları daha çok yönlendiriyorlar. Annelerin daha yönlendirici ve eleştirici olması, çocuğun söz dinlememe davranışını arttırıyor.


68

Anne-baba Olarak Yapabileceğimiz Şeyler Hakan geniş bir aile içinde büyüyordu. Evleri 4 katlı ve aileye ait bir binada idi. Alt katında dede, üst katta amca, en üst katta hala kalmakta idi. Ailenin her bireyi Hakan’a çok ilgi gösteriyor, bir dediğini iki etmiyorlardı. Anne çocuğunu terbiye etmeye kalktığında babaanne, amca veya hala müdahale ediyordu. Yemek saatinde ve uyuma zamanında annenin kurallı davranmasına karışılıyor, çocuğun yaptığı yanlış davranışlar için annenin disiplin edici kararları ise diğer aile bireyleri tarafından engelleniyordu; “Çocuğa kötü davranma, o benim kınalı kuzum”, “Aslan yeğenim annen vermezse vermesin, ben senin istediğin neyse onu alırım.” şeklinde konuşmalar ile bir yandan kendileri çocuğa sevimli gözükürken, annenin otoritesi ise sarsılmış oluyordu. Anne ‘kötü kadın müzeyyen’ durumuna düşürülüyordu. Anne hem ödüllendirme ve sevgi gösterisinde bulunma durumundan dışlanmıştır. Ancak çocukta ortaya çıkan davranış sorunlarında ise ne hikmetse hep anne ya da baba çocuğu terbiye edemeyen olarak suçlanacaktır.

Kontrolsüz bir hareketlilik sergileyen, etrafı devamlı karıştıran, öfke nöbetleri sergileyen, hiçbir zaman söyleneni yapmayan bir çocukla başa çıkmak anne-babayı güçsüz ve çaresiz bırakır. Hiperaktif çocuklar, muhakeme yürütmek, yol göstermek gibi normal disipline cevap vermezler. Bu çocuklar, ailelerine karşı değildirler ancak, söz dinlemeyi beceremezler. Kontrolleri gelip gider. Baş-


69 ka nasıl hareket edeceklerini bilemeyen anne-baba da öfkelerinden çocuğu dövmeye, bağırıp çağırmaya ve hakaret etmeye başvururlar. Bu davranışlarının, çocuk için yanlış olduğunu bilirler ama çaresiz kalmışlardır. Sonuçta her iki taraf da başlangıçtan daha üzgün hisseder kendini. Anne-babalar, iyi anne-babalık yapmadıklarının, çocuklar ise anne-babalarını üzmenin sıkıntısını çekerler. DEHB’nin teşhisi ancak belirtilerin yedi yaşından önceki dönemde de görülmesi ile mümkündür. Ancak, okul öncesi dönemde tanılama net biçimde yapılamamış olsa bile, dikkatsizlik, dürtüsellik ya da hareketlilik günlük yaşamı rahatsız etmeye başladığı noktada davranış tedavileri ile bu sorunların yarattığı etkiler, aza indirgenebilir. Okul dönemine gelindiğinde tedavi çok disiplinli yürütülmelidir. Anne, baba, çocuk, doktor, öğretmen ve kimi durumlarda da okuldaki rehber öğretmen veya çocuk psikiyatristi bu sürece dâhil olmalıdır. Bu nedenle, çocuğunuza üç ana belirtiye yönelik (dikkatsizlik, dürtüsellik, hareketlilik) eğitsel, psikolojik ve tıbbi araçları içeren tedavi imkânları sağlamalısınız. Psikolojik tedaviler, davranış tedavisi kadar aile terapisi ve bireysel psikoterapi çalışmalarını da kapsamalıdır. Çünkü davranış tedavisi ile aza indirgenen dikkatsizlik ve dürtüsellik sorunlarının yarattığı etkiler, aile terapileriyle birlikte evde de aza indirgenmiş ve olumlu davranış kalıpları genellenmiş olur. Öncelikle çocuğunuzda sorunlu davranışların belirlenmesi gerekir. Davranış tedavisinde yöntemler, çocuğun yetersizlik duyduğu alana göre belirlenir. Bu teknikler sayesinde çocuğun kalıplaşmış eylem örüntüleri oluşturması sağlanır. Örneğin kitap okuma eyleminin bir alış-


70 kanlık olabilmesi için bu hareketin, sürekli olarak aynı şekilde tekrarlanması gerekmektedir. Dikkat süresi çok kısa olan çocuğun bu eylemi kazanabilmesi için tedavi sürecinde, davranış, parçalara bölünür. Aile terapisi sırasında aile, bu beceri için çocuğu evde nasıl destekleyebileceğini öğrenir ve evde sürekli tekrarlanan bu eylem alışkanlık haline gelir. Kalıplaşmış eylem örüntüleri ancak ve ancak hareketin art arda ve hep aynı şekilde tekrarlanması sonucu geliştiği için çocuk, bütün içinde bu hareketleri oturtabilme konusunda anne-babasından yardım almalıdır. Uygulanan bütün tedavi yöntemleri çocuğu üç konuda geliştirmeyi hedeflemektedir: 1. Yapıyı güçlendirme: Yapıyı güçlendirme, istenilen davranışın düzenli ve sürekli biçimde tekrarlanması ile mümkündür. Tekrarlanan davranışların sürekliliği daha büyük yaştaki çocuklar için yapılacak işlerin yazılı olduğu kâğıtları çeşitli yerlere iliştirmekle sağlanabilir. Örneğin okula giderken yanına alacağı malzemeleri bir kâğıda yazıp görülür bir yere koymak, çocuğun yapması gerekli işleri kendisinin kontrol etmesine olanak verir. Bu da özellikle ergenlik dönemine doğru başlayan aile içi iletişim çatışmalarının önüne geçmeyi sağlar. Daha küçük yaşlar için çocuğunuzla birlikte bazı aktiviteleri yürütmeli ve siz de istenilen davranışları yaparak model olma yoluna gitmelisiniz. 2. Dikkati dağıtan şeyleri azaltma: En küçük uyaranlar bile dikkat süresi kısa olan çocukların dikkatini yaptığı işten alıkoyabilir. Bu yüzden okul dönemindeki çocuklara çalışma mekânı olarak sessiz ve gereksiz uyaranlardan uzak yerler sağlanmalıdır. Bazı evlerde yemek odala-


71 rındaki bir köşe ideal bir ortam olabilir. Önemli olan çocuğun bu sırada evin diğer bölümlerinden yalıtılmış bir yere ve boş duvara dönük olarak oturtulmuş olmasıdır. Okulda da, öğrenme ya da sınav esnasında dikkatini dağıtabilecek şeylerden uzak tutulmalıdır. Sınavda sınıfın arka köşelerinde ve camlardan uzak bir mekânda, diğer öğrencilere sırtı dönük bir şekilde performansı artar. Ders anlatımı sırasında öğretmenine yakın bir mesafede oturtulduğunda dikkatini anlatılanlara vermesi kolaylaşacaktır. Bu nedenle öğretmenini çocuğunuzun bu problem durumu ile ilgili olarak bilgilendirmeli ve yakın iletişimle işbirliğini sürdürmelisiniz. 3. Organize etme becerisini geliştirme: DEHB olan çocuklar bizim hiç fark etmeyeceğimiz küçük detaylar arasında boğuldukları için öncelik ve strateji belirleme ve organize etme becerisinden yoksun olurlar. Çocuk çantasını düzenli biçimde toplamakta zorlanıyorsa, her bir bölmeye neleri nasıl koyacağını önceden belirleyip gerektiğinde bölmelerin hangi kitaplara ait olduğunu üzerlerine yazabilirsiniz. Örneğin giysi dolaplarını yan yana koyarak, giyinirken çocuğun odanın içinde dolaşmasını ve zaman kaybetmesini ya da giyindikten sonra başka bir dolapta yeri olan kravatını takmasını unutmasını engelleyebilirsiniz. Küçük yaşta her şeyin bir planı olduğunu anlayan çocuk, daha büyük sorumluluklarla yüzleştiğinde bu işleri da parçalara ayırarak bunlarla başa çıkmada ustalaşır.


72 Genel olarak çocuk eğitiminde temel alınması gereken prensip şudur: Daha küçük yaşlardan itibaren; şartsız sevgi, sınırları çizilmiş bir yaşam, bilinçli iletişim ve davranış tekrarları sağlamak. Zira sevginin sınırı olmaz ve sevgi bir koşula bağlı olduğunda, gönüllülükten uzaklaşılır ve ilişkiler yapaylaşır. Bu nedenle sevgiyi asla pazarlık malzemesi olarak kullanmadan çocuğunuza nereye kadar gidebileceğini göstererek sınırlarını erken zamanda çizmeyi alışkanlık haline getirmelisiniz. DEHB yaşayan çocukların yaşadıkları sorunlar onlar için özgüven zedeleyicidir. Yaptıkları işlerde kötü olduklarını düşündüklerinde kendilerini “kötü” hissederler. Bu nedenle hangi yaşta olursa olsun, üzüldüğünüz, onaylamadığınız davranışların altını çizerken bu davranışın telafi edilme yollarını ve olanaklarınızı birlikte paylaşın ve yaptığı hataların, ona olan sevginizi azaltmayacağını mutlaka belirtin. Kabul edilebilir davranışlar için net sınırlar koyun ve davranış tekniklerini öğrenerek dışa dönük düzeni arttırın. Bu yolla, aile hayatınızın rutininde istikrar sağlamanız sınırlarını kontrol edemeyen çocuğunuz için önemlidir. Küçük yaşta “hayır”ların da yaşamın bir parçası olduğunu sizinle yaşayarak öğrenmesi, büyüdüğünde dışarıda tek başına öğrenmesinden daha az örseleyici olacaktır. Her şeye evet demek kadar, her şeye hayır demek de yanlış olacaktır. Gerçekten yapılmaması gerekenlere hayır


73 demek çocuğa güven verir. Niçin hayır dediğinizin açıklamasını yaşına uygun yapmalısınız ki anlayabilsin. Küçük çocuklara yapacağınız uzun açıklamalar, onun niçin hayır dediğinizi anlamasına değil, aklının karışmasına neden olacaktır. Çocuklar her zaman sınırları zorlar. Ona sınır koymak, bu sınır gerçekçiyse ve doğruysa çocuğu da rahatlatacaktır. Hayır demeniz gereken konularda, başkalarından yardım almak, yani deden kızar, öğretmen kızar, doktora söylerim demek sizi "iyi" ebeveyn olarak göstermez. Aksine yetersiz ve ne yapacağını bilmeyen erişkin olursunuz. Çocuk bu durumda yapmaması gerektiğini anlamayacak, sizin yanınızda ama kızabilecek kişilerin uzağında bu davranışların doğru olduğunu düşünecektir. Oysa çocuğunuz için doğru ve yanlışı öğreten otorite anne ve baba olarak siz olmalısınız. İletişim sırasında, asla üç kereden fazla “Hayır” demeyin; üçüncüsünde davranışın mutlaka yapılmasını sağlayın: yüksek sesle değil, kararlı bir ses tonuyla. “Hayır” kelimesinin yanında yapılabilecekler için alternatif sunmayı alışkanlık haline getirin. Bu sırada, siz konuşurken sizi dinlediğinden emin olun. Bunun için, siz konuşurken adını söylediğinizde “Evet anne-baba” demeyi erken yaşta öğretin. Çocuğunuz bunu öğrendikten sonra konuşmalarınıza onun adını söyleyerek başlayın ve yanı başınızda duruyor bile olsa, adını sık sık tekrarlayın. Ayrıca doğrudan göz teması kurmayı ve konuşurken gözlerinizin içine bakmasını sağlamayı unutmayın. Eğer önemli bir şey anlatıyorsanız onun seviyesine göre kendinizi ayarlayabilir, çenesini tutup yüzünü tam olarak kendinize çevirerek dikkatini sizin üzerinizde yoğunlaştırmasını sağlayabilirsiniz. Gerekirse, konuşmanız bittiğin-


74 de söylediklerinizin ne kadarını anladığını öğrenmek için bazı şeyleri tekrar etmesini isteyebilirsiniz. DEHB ile mücadelede başarının sırrı, sürekli olarak tekrar etmekte gizlidir. Sonunda gerçekten öğrenene kadar çocuğunuzun rutinleri ya da derslerini tekrar etmesini sağlayın. İşleri, onun dikkatini toplayabildiği süreye uyum sağlayacak hale getirmek çocuğunuzu zorlamaktan çok daha kolay olacaktır. İşleri mümkün olan en küçük bölümlere ayırmak, sevgi sözcükleriyle cesaretlendirerek çocuğunuzu motive etmek, başarabildiği davranışları örneklendirmek giriştiği işleri yarım bırakmadan tamamlamasında en büyük etkendir. DEHB’nin tedavi şekilleri gözden geçirildiğinde tek başına en etkin yöntemin ilaç tedavisi olduğu belirlenmiştir. Bununla beraber yukarında özetlenen aile ve davranış tedavilerinin eklenmesiyle günümüz koşullarında daha iyi sonuçlar alınmaktadır. İlaç tedavisi için önerilen ilaçlar, zannedildiği gibi kişiyi uyuşturmak için kulanılan ilaçlar değildir. Sanıldığının aksine, çocuğun/gencin hareketlilik seviyesini düzenlemek, dikkatini toplamasını ve sürdürmesini sağlamak, dikkatinin kolayca dağılmasını engellemek ve dürtüsel davranışları düzenlemek içindir. Kişinin uyuşuk, donuk hareket eden ve yavaş düşünen, yani robot gibi düşünen bir insan olmasına ve kişiliğinde olumsuz bir değişmeye neden olmaz. Çocuğunuza psikiyatristi tarafından yazılan ilacın “kendisinde delilik olduğu” şeklinde algılanmamasını sağlamak önce ilacın faydalarına sizlerin inanmanızla mümkündür. İnsanların vitamin eksikliği durumunda dışarıdan verilecek vitamin takviyelerinin gerekliliğine inanmalarının doğal olduğu kadar, bu problem durumunda da böyle bir takviyeye ih-


75 tiyaç olduğunun kabul edilmesinin önce sizlerin bakış açılarınızın değişmesiyle gerçekleşeceği unutulmamalıdır.


76

Anne babalara öneriler 1. DEHB hakkında elinizden geldiği kadar çok bilgi edinin. Bunun için, • Çocuğunuzun tedavi sürecine katkısı olan doktorları, hemşireleri, psikologları ve öğretmenleri ile konuşun. • DEHB hakkında çeşitli (kitap, broşür vb) kaynaklardan bilgi edinin. 2. Çocuğunuzun dikkatini çekin. Çocuğunuza talimat verirken, tüm dikkatinin sizin üzerinizde olduğundan emin olun. • Televizyonu /radyoyu/müziği kapatın. • Çocuğunuza ismiyle seslenin. • Küçük çocukların, nazikçe ellerinden tutun ve yüzünü kendi yüzünüze doğru döndürün. • Daha büyük çocuklara, yüzlerini görecek şekilde "cephe"den yaklaşın. • Gözlerinin içine bakın ve anlaşılır bir şekilde, bağırmadan konuşun. 3. Olumlu olun. Ne yapmamaları gerektiğini söylemek yerine ne yapmaları gerektiğini söyleyin. "Lütfen yemeğini ye" demek, "tabağınla oynamayı bırak" demekten daha etkilidir. 4. Kuralları açıkça belirleyin ve bunları yazın. Böylece kuralları neler olduğuyla ilgili tartışma yaşanmaz. Siz ve ailenizdeki diğer bireyler için gerçekten önemli olan kurallara odaklanın; daha az önemli olanlarla vakit kaybetmeyin. 5. Alışkanlık halinde davranışlar geliştirin. DEHB'si olan çocuklar süreklilik halindeki davranışlara daha iyi uyum sağlarlar, çünkü kendilerinden ne beklenildiğiyle


77 ilgili daha doğru fikir sahibi olurlar. 6. Çocuğunuzu övün. Bir görevi tamamladığında veya iyi davrandığında ne kadar memnun olduğunuzu söyleyin. Övgü, övülen davranışın hemen arkasından gelmeli, saatler ya da günler sonra değil. DEHB'si olan çocuklar kendilerini olumsuz yargıladıklarından kötü hissedebilirler. Bu onların "kötü" davranmasına bu da kötü davrandıklar için de kendilerini daha da kötü hissetmelerine yol açabilir. Onları övmek kendileri hakkında iyi hissetmelerini sağlar ve bu kısır döngüyü engeller. 7. Ödüllendirin. Bir ödül planı hazırlayın. Çocuğunuz her iyi davranışı için puan kazanır, belirli bir puana eriştiklerinde istediği ve önceden üzerinde anlaşılmış bir şeyi alabilir. Puanları takip etmek için istediğiniz herhangi bir şeyi kullanabilirsiniz; bir kartona yapıştırılmış altın rengi yıldızlar, kavanoz içinde biriktirilen plastik jetonlar (düğmeler) vb. Hem kısa dönemli (örn. Uzun bir araba yolculuğunda uslu durduğu her 10 dk. için 1 puan) hem de uzun dönemli (örn. Bir hafta boyunca tüm ödevlerini zamanında tamamlaması için 10 puan) ödül planlan hazırlayabilirsiniz. Bu planlan "anlaşma kartlarının" üzerine yazabilir ve bu kartları buzdolabının veya bir mutfak dolabının üzerine asabilirsiniz. Böylece hem çocuğunuz hem siz anlaşmanın ne olduğunu hatırlarsınız. Örnek: Çocuk yapmasını istediğiniz bir şeyi yaptığında: • Odasını bir hafta boyunca düzenli tuttuğunda • 5 gün artarda 10 dakika içinde giyinmiş olduğunda • Bir hafta boyunca telefonla konuşurken annesini rahatsız etmediğinde


78 Karşılığında istediği bir şeyi elde eder: • İnternette fazladan 15 dakika oynama. • İstediği bir DVD'yi kiralamak/almak • Dışarıda 30 dakika fazladan oynamak. 8. Huzur planı. Evde stresi ve karşılıklı gerginliği sonlandırmak için bazı düzenlemeler yapın. Eğer çocuğunuzla birlikte alışverişe çıkmak sizin için çok zorsa, alışverişi kendi başınıza huzur içinde yapabileceğiniz bir zaman ayarlayın. Eğer birlikte yapacağınız uzun bir araba yolculuğu size korku dolu anlar yaşatıyorsa, bunu molalarda farklı şeyler yapabileceğiniz 2 ya da daha fazla kısa yolculuğa bölmeye çalışın. 9. İyi oldukları alanlara odaklanın. Onu överek ve onu iyi olduğu alanlarda cesaretlendirerek çocuğunuzun kendine olan güvenini artırın. 10. Sadece başarıyı değil gösterdiği çabayı da takdir edin. 11. Ödevini yapmayın, ancak yardımcı olun. Asıl yapması gerekene odaklanın. Önemsiz detayları görmezden gelin (örneğin düzensiz el yazısı). 12. Çocuğunuzun istemediğiniz davranışı karşısında nasıl hissettiğinizi açıkça söyleyin. Çocuğunu doğrudan eleştirmek yerine örneğin; -Yaramazlık yapıyorsun! Yerine davranışlarının sizi nasıl etkilediğinden bahsedin (örneğin; -……yaptığında bu beni gerçekten çok üzüyor.). Sen dili yerine ben dili kullanın. 13. Tartışmalardan ve izahlardan kaçının. Ailede bilinen açık kurallar vardır. Bunları siz de biliyorsunuz, çocuk da biliyor. O kadar!


79 14. Üçe kadar sayın. Örneğin çocuğunuz başka bir çocuğun oyuncağını aldığında "lütfen oyuncağı arkadaşına geri ver. Üçe kadar sayacağım. Bir... (5 saniye bekleyin) İki... (daha kuvvetli) ...üç." 15. Mola verin. Çocuğunuz fazla yaramazlık yaptığında sakinleşmesi için (ve sizin de sakinleşmenize zaman tanımak için) belirli bir süreliğine (örn. 5 veya 10 dakika.) önceden belirlediğiniz bir yere -bir sandalye, bir köşe vb.- gönderin. Mola sırasında çocukla konuşmayın ve sorularını cevaplandırmayın. Süre dolduktan sonra problem hakkında daha fazla konuşmayın. Eğer çocuk mola almayı reddederse, bilgisayar oynamak veya top oynamak için dışarı çıkmak gibi bir ayrıcalığını elinden alacağınızı belirtin. Uymadığı takdirde söylediğinizi yapın. Kendi başlarına kalmak istediklerinde kullanmaları için "lütfen rahatsız etmeyin" işareti kullanabilirler. Çocuğunuzu bu kartları boyamaları ve süslemeleri konusunda cesaretlendirin. 16. Kendinize zaman ayırın. DEHB'si olan bir çocuğun anne-babası olmak yıpratıcıdır ve zaman zaman bunaltıcı olabilir. Fırsat buldukça kendinize bir kaç saatlik, hatta bir kaç günlük boş zamanlar oluşturmaya çalışın. Çocuklarla daha fazla muhatap olan anneler fiziksel ve duygusal açıdan en fazla yıpranan taraf olmaktadır. Bu nedenle anneler, eşler ve ailenin diğer fertleri tarafından desteklenmeli, çocuklar için yaptıkları uğraşıları takdir edilerek yüreklendirilmelidir.


80

Öğretmenlere Öneriler Tarık çocukluğundan itibaren çevresi tarafından çok zeki hareketli biri olarak tanınıyordu. Okula başlamadan okumayı sokmuş, 100’e kadar sayabiliyordu. Hatta öğretmenleri onun büyümüş küçülmüş tavrına sempati ile yaklaşıyor ve neredeyse bir dahi olduğunu söylüyorlardı. İlköğretim 5. sınıftan itibaren daha önce hoş görü ile karşılaşılan davranışlarına karşı çevresinde tahammülsüzlük başlamıştı. Sınıfta ders dinleyememeye, dikkatini sürdürememeye ve ödevleriyle başa çıkamamaya, ders konularını tekrar edememeye, okuldan kaytarmaya başlamıştı. İlgilendiği şeyler sürekli değişiyor, bilgisayar dışında uzun süre bir şeyle ilgilenmek istemiyordu. Son zamanlarda telefonu elinden düşürmüyor ve arkadaşlarıyla sürekli mesajlaşıyordu. Önceleri büyük hedefleri vardı, ancak bir süre sonra artık her şeyi oluruna bırakmıştı. Artık aile ve okul çevresinde tembel, sorumsuz olarak değerlendirilmeye başlanmıştı. Sürekli uyarı ve eleştiri aldığı için daha önceleri gözlenen özgüvenli tavırları kaybolmuştu. Artık her şeye öfke ile tepki göstermeye başlamıştı.

Özellikle dikkat sorunu olan bu çocuklar; 1. Dikkatini öğretmene ve işlenen derse veremez, 2. Ödevini zamanında yapmaz ya da eksik ve baştan savma yapar, 3. Evde ödevini savsaklar ya da gerektiğinden çok zaman harcar, 4. Sınıfta sessiz olmayı beceremez, 5. Yerinde oturmaz, sınıf içinde dolaşır, 6. Sorulara izin almadan yanıt verir,


81 7. Etkinlikler esnasında sırasını beklemez, 8. Düzen içinde kalmaz, sırayı bozar, itişir. Özellikle günlük veya haftalık karneler ebeveynlerin okul davranışlarını takip etmesine ve buna yönelik ödül ve ceza uygulamasına yardımcı olacaktır. Böylece ebeveyn-öğretmen işbirliği sağlanmış olur. 1. Çocuğun yaptığı rahatsız edici davranışlarını kişisel algılamayın, çocuğun davranışlarının tıbbi bir nedeni var. 2. Aile ile temas halinde olun. Böylece yaşadığınız zorlukların farkında olur, aynı yaklaşımları kullanmanız gerekebilir. Sınıf içi uyumu sağlamak için sınıftaki davranışın evde ödüllendirilmesi/cezalandırılması yöntemi uygulanabilir. 3. Dikkat sorunu olan, kolayca sıkılan, yazı tahtasından uzak olduğunda zihni dağılan öğrenci diğer arkadaşlarına göre öğretmenin fiziksel yakınlığına ve müdahalelerine daha çok ihtiyaç duyar. Çocuğu kendinize yakın bir yere oturtun. İki iyi huylu, sakin çocuğun arasında; pencerelerden, kapılardan veya dikkatini dağıtabilecek diğer unsurlardan uzak bir yer seçmek faydalı olabilir. Bunu bir eşitlik sorunu olarak görmeyiniz. Görme, işitme ya da yürüme sorunu olan çocukların gözetilmesi nasıl haksızlık yapılmış sayılmazsa bu da aynıdır. 4. Çocuğun dinlemesini sağlamak için teknikler geliştirmek (örn: göz teması, bir seferde bir şey söylemek, yapmaması gerekenler yerine yapması gerekenleri söylemek vb...) etkili olabilir. Ortam tamamen sessizleşmeden yönerge vermeyin, derse başlamayın. 5. Hareket edebilmesi için zaman zaman fırsatlar yaratın. Sınıf dışından bir şeyler almaya gidecek, tahtayı


82 silecek kişi olarak onu görevlendirin. Sınıfta kısa ödev vermek, derslerin arasına kısa süreli fiziksel aktiviteler eklemek yararlı olabiliyor. 6. DEHB'si olan çocuklar aktivitelerini planlama ve doğru sırada yapma konusunda başarısızdır. Onlara beklentinizi anlattıktan sonra (örn: 'bir kitabın özetini yazmanı istiyorum') bunu daha küçük adımlara ayırabilirsiniz (örn: 'önce bir kitap seçmelisin...'). Bazı çocuklar sonraki adımların yüksek sesle tekrarlamasından faydalanır. DEHB'li çocukların plan ve sıralama yapmada alıştırma yapmaya ihtiyaçları vardır. 7. Aktivite ve düzen değişikliklerine dikkat edin. DEHB'li çocuklar değişim anlarını özellikle zorlayıcı bulabilirler. Eğer beklediklerinden ya da bildiklerinden farklı bir şey olacaksa, neler olacağını önceden anlatın. 8. Kendilerine güvenlerini artırın. Onları iyi davranışları için herkesin önünde ödüllendirirken, kötü davranışları için yalnızken kınayın ve yaptırım uygulayın. 9. DEHB'si olan çocuklarla gerek sınıf içi gerek sınıf dışında dalga geçilmesi, bu çocuklara zorbalık edilmesi oldukça sık rastlanan bir durumdur. Bu tip durumlarda çocuğun yanına daha büyük bir öğrenciyi ‘abi’ olarak vermek yararlı olabilir. Bazen öğretmenin teneffüste göz önünde tutmasının yararı olabilir. 10. Ödül sistemi ve anlaşma kartlarını kullanmak davranışlarını kontrol etmede motive edici olabilir. 11. Cezalandırma gereken durumlarda “mola” yöntemini uygulamak da yardımcı olur.


83 12. Çocuğun çevresiyle etkileşime girmeden bir şey öğrenemeyeceğini ve çocuğun etkileşimde bulunduğu uyarıcılara karşı dikkati çekilmemiş ise bu etkileşim ortamında istenen davranış değişikliğinin gerçekleşemeyeceği bilinmelidir. Sınıf içinde tüm öğrencilerin dikkatini çekene kadar bekleyin. Sınıfta dolaşıp öğrencilerin odaklanmasına yardımcı olabilirsiniz. Bazı öğrencilerin omzuna dokunmak fayda sağlayabilir. 13. Aynı anda birden fazla yönerge vermeyin; yapması gerekenleri tek tek ve sırası ile yöneltin. 14. Ara ara anlatılan konu hakkında soru yönelterek dikkatlerini toparlamasını sağlayın. 15. Ödevlerini doğru ve tam kaydettiklerinden emin olunuz. 16. Çok ödevden önce onların yapabileceği ve sizin de kontrol edebileceğiniz sayıda ödev veriniz. 17. Sınıfınızdaki çocukların algılama, beceri ve zekâ özelliklerinin birbirinden farklı olduğunu unutmayın. Duygusal tepkileri de bireysel özellik, sosyokültürel yapılarına bağımlı olarak değişiklik gösterecektir. 18. Yanlış davranış gösteren çocuklara eşit ve adil cezalar vermek, rencide edici davranışlardan sakınmak gerekmektedir. Fiziksel saldırganlık durumlarında derhal müdahale edilmeli, kavga durumlarında olayın detayından ziyade her iki öğrenciye de aynı ceza verilmelidir. Sonra taraflardan ve diğer öğrencilerden olayın ayrıntıları öğrenilerek değerlendirilmeli ve disiplin cezası gerekiyorsa bu uygulanmalıdır. Fiziksel şiddete dönüşmemiş anlaşmazlıkları kendi başlarına çözme fırsatı verilmelidir.


84 19. Yaramaz diye adı çıkmış bu çocukların bazen kötü niyetli diğer çocukların çaktırmadan kışkırtması ile olay çıkarması sağlanır. Öğretmen ve idarecilerin bunu göz önünde bulundurması gereklidir. 20. Belli bir tanı nedeniyle tedavi gören çocuğa aşırı hoşgörü göstermek yanlıştır. Ancak sınıftaki bütün sorunlardan onu sorumlu tutmak da bir başka yanlıştır. 21. Çocuğun psikolog ya da psikiyatriste gitmesini ve yardım aramasını takdir etmemiz gerekir. Ancak bazı eğitimciler çocuğa ait özel bir bilginin gerektirdiği özen gösterilmeksizin, sınıfta bir sorun çıkardığını düşündüğünde hatta diğer öğrenciler yaptığı zaman hoşgörü gösterdiği bir davranışı karşısında bunu bir eksiklik ya da bir uyarı biçiminde söyleyebilmektedir; “ilaçlarını almadın mı? Ya da annen seni doktora bir daha götürsün.” şeklinde konuşabilmekte bu da çocuğun damgalanmasına yol açmaktadır. 21.Rehber öğretmeni, psikolog ve ruh sağlığı uzman doktorlarının önerilerine dikkat edilmelidir.


85

Bölüm 5. Aile İçin Eğitim Hiperaktif Çocukların Olumlu Davrandığı Durumlar: Hiperaktif çocukların bazı ortamlarda diğerlerinden daha kurala uygun davrandıkları, belirtilerinin azaldığı saptanmıştır: 1. Teke tek ilişkilerde: Grup içinde dikkatleri daha dağıldığı ve diğer çocuklarla yarışma olduğundan hiperaktif çocukların davranış bozukluğu artmaktadır. Çocuk tek kişi ile iletişimde, daha uyumlu ve sakin olmakta, daha kolay öğrenmektedir. 2. Hiperaktif kızlar da erkekler de erkek öğretmen ve doktor ile rahat ilişki kurabilir. Evde ise baba, anneden daha etkindir. Bunun nedeni tam bilinmemekle birlikte büyük bir olasılıkla, çocuğun babadan daha sık gördüğü anne ile yaşadığı olumsuz iletişimden kaynaklanabilir. Dolayısı ile kadınlarla olumsuz, erkeklerle olumlu ilişki kuruyor olabilir. 3- DEHB’lu çocuklar aşina olmadığı yabancı bir ortamda daha uyumlu görünebilir. Bu çocukların %80'i, doktor muayenehanesinde davranış bozukluğu göstermiyorlar. O kadar ki doktor çocuğu sorunlu olarak görmez. Evde ve diğer alışılmış çevrede ise sorun artar. 4. Büyüklerin denetimi olmayan, çocuğun kendini kontrol etmesine bırakılmış ortamda yine davranış bozukluğu artar.


86 5. Pekiştiricinin az olduğu çevre daha uygundur. Çocuğun her dediğinin yapıldığı ya da her başarısının ödüllendirildiği çevre, çocuğu olumsuz etkilemektedir. 6. Çocuk olumsuz davranış nedeniyle cezalandırılmazsa, istenilmeyen davranışın görülme sıklığı artar. 7. Çocuğun bulunduğu ortamdaki diğer insanlar birbirleriyle aşırı ilgiliyse, Hiperaktif çocuğun istenilmeyen davranışları, daha artmakta. Çocuk bu durumda ilgi çekebilmek için, olumsuz davranıma geçilmektedir.


87

Çocuğunuzu Olumlu Davranışa Yöneltme Teknikleri Çocuğumuzu istenilen davranışa yöneltmek için olumlu söz ve hareketlerine özendirici yaklaşımlarda bulunmalıyız. Özendirici yaklaşım disiplin etme yaklaşımına çok az ihtiyaç bırakır. DEHB olan çocuklardaki düzelme yüksek oranlardadır. Ancak bu düzelme çocuğun davranışı açısından bir ‘iyileşme’ olup bir organik düzelme değildir. Bir kez elde edilen düzelmenin devam ettirilebilmesi için tutumlarda kararlılığın sürdürülmesi gereklidir. Anne-baba açısından en önemli nokta DEHB hakkında gerekli ve yeterli bilgilenmesi ve başa çıkma yöntemlerini uygulama zorluklarının farkında olmasıdır. Okul öncesi ve okul çağı döneminde oyun, çocuk için kendini ifade etme, zaman geçirme ve kendisini geliştirme becerisini sağlama rolü oynamaktadır. Çocuğumuzla geçireceğimiz zamanda hem onun kendisini ifade etmesine izin vermiş oluruz hem de onun kişiliğini, beklentilerini, endişelerini, hayallerini, becerilerini anlayabiliriz. Normal çocuklar, çoğunlukla, ilk baştaki uyarılara cevap verirler. Hiperaktif çocukların, kendilerine özgü, içten gelen sorunları olduğundan normal disiplin kurallarına uyamazlar. Çocukların dikkat süresinin kısa olması, düşünmeden hareket etmeleri, huzursuzlukları ve dengesizlikleri, onların alışılagelmiş terbiye yöntemlerine cevap vermelerini engeller.


88 DEHB ilaç tedavisinin yanında anne-baba tutumu önemlidir: 1.

Hastalık hakkında açıklayıcı bilgi edinmesi,

2.

Özellikle annenin çocuğu ile iletişimini arttırması,

3.

Çocuğa ev ortamında kararlılığın, tutarlılığın önemini belirtmek,

4.

Çocuğun istenilmeyen davranışını baskı altında tutmak için gerekli disiplini öğretmek,

5.

Çocuğun istenilen davranışı kazanması için olumlu sosyal ilişkiyi pekiştirici olarak kullanmayı öğretmek,

6.

Çocuk tarafından başlatılan olumlu ilişkiye annenin ilgi göstermesi,

7.

Annenin verdiği komutların sayısını ve tekrarını azaltması (annenin fazla konuşması çocuğun dikkatini dağıtıyor, komutu tekrar etme yerine, eyleme geçmeyi öğretmek),

8.

Çocuğun geçerli şikâyetlerine annenin ilgi göstermesi

sorunların azalmasına katkı sağlayacaktır.


89 Çocuğu yaramaz olan anne-baba aşırı gerginlik içindedir. Anne-baba, çocuk ilişkisinin uzun süre aynı kalmadığı ve devamlı bir değişim içinde olduğu unutulmamalıdır. Anne-baba, yaramazlık eden çocuklarını aşağıda sıralanan aşamalar çerçevesinde -biri işe yaramayınca bir sonrakine geçerek- disiplin etmeye çalışır:

1.

Aldırmazlık: Başa çıkamayacakları için çocuğun yaramazlığını görmemezlikten gelirler.

2.

Sınırlayıcı emirler: Çocuklarının olumsuz davranışlarını sözel ikazlarla sınırlarlar.

3.

Olumsuz emirler: Emirler sıklaşır; bağırıp çağırma ve aynı emri tekrar etme söz konusu olur.

4.

Fiziksel ceza: Yukarıdakiler işe yaramayınca, çeşitli cezalar vermeye başlarlar.

5.

Razı olma: Anne-baba, ceza ile de başa çıkamayınca, çocuğun yaramazlıklarına "teslim olur".

6.

Boyun eğme: Bütün yollar denenip, hiçbiri etkili olmayınca, anne-baba "başa geleni çekmeyi kabullenir". Bu aşamada anne-baba depresyona girer, kendini başarısız hisseder, öz güven ve saygısını yitirir ve beceriksizliğini benimseyip, çocuğun ortaya koyduğu dayanılmaz davranışa bile boyun eğer.


90

Ebeveyn Eğitimi Programı Barkley’nin geliştirdiği ve Ercan’ın Türkçeleştirdiği “Ebeveyn Eğitimi Programı” Vanlı’nın da geniş şekilde ele aldığı çocuğun olumlu davranışlarını yüceltip olumsuzları söndürmeye yardımcı basamaklı tedavi şeklinde olup çocuğun ev yaşantısını düzene sokmada büyük katkı sağlamaktadır. Öncelik ev yaşantısının düzene sokulmasına verilmelidir. Yapılan çalışmalar, evdeki davranışların olumluya dönmesinin okul başarısı ve ev dışı davranışlarının da olumluya dönmesine yol açtığını göstermektedir. Bu eğitim programının uygulanması için anne-baba ve büyüklerin çocuğa karşı tutumlarının tutarlı ve uyumlu olması gereklidir. Tutarlı olmayan kişinin yanında çocuk yaramazlık yapmayı öğrenecek, istediğini yaptıracaktır. Genellikle büyükanne ve babalar daha sevimli ve taviz verici tutum almaktadır. Bu ise çocuğun ortam değiştiğinde davranışlarını kontrol etme ihtiyacı duymamasına yol açar. 1.Çocuğun kişiliğinin tanınması 2.Özel zaman uygulaması 3.Çocuğunuzun olumlu davranışlarına ilgi gösterme ve uyumunun artırılması 4.Etkili yönerge verme 5.Çocuğunuzun çevresine sorun çıkarmadan kendi kendisinin oyalanmasının sağlanması 6.Puan sistemi uygulaması 7.Ceza sistemi uygulaması 8. Umursamama 9. Hak Mahrumiyeti


91 10. Motivasyonel yaklaşma- hedef vererek gayretlendirme 1.Çocuğun kişiliğinin tanınması Çeşitli uzmanlar tarafından yazılmış olan; yaş gruplarına göre çocuğumuzda karşılaşacağımız davranış biçimlerini anlatan kitaplar bu konuda yardımcı olacaktır. Çocuğumuzda kişiliği ile bağdaşmayan ve o güne kadar görmediğimiz davranışlar gözlediğimizde dış etkenleri göz ardı etmemeliyiz. Üst sınıflardan bir çocuğun veya grup oluşturmuş çocukların rahatsız etmesi, acımasız bir öğretmenin varlığı, sevdiği birisini kaybetmesi ya da aile içi iletişim veya sağlık sorunları davranış bozukluğuna yol açmış olabilir. 2. Özel Zaman Uygulaması DEHB olan çocuk ile aile arasındaki iletişim bazen o kadar olumsuzdur ki, zamanla her iki taraf da birbirleri ile temastan kaçar. Bu kopukluk, ailenin tatil ve eğlence zamanlarında da kendini gösterir. Bunu ortadan kaldırma ve olumlu iletişimi sağlamada, aile ile çocuğun birlikte geçirdikleri “özel zaman”ın büyük katkısı olmaktadır. Gereksinimlerini gidermek için anne-babanın yardımına ihtiyacı olan, isteklerini erişkinler gibi kolaylıkla erteleyemeyen çocuklar için sevgi ve ilgi görme daha büyük önem kazanmaktadır. ‘Çocuğa hoş sözler söyleme, sevme, okşama, kucaklama ve ödüllendirme’ biçimindeki olumlu ve ‘kızma, bağırma, cezalandırma ve dövme’ biçimindeki olumsuz ilgi gösterme biçimleri vardır. Çocuklar için ilgi görmek o kadar önemlidir ki; “olumlu ilgiyi”


92 elde edemediklerinde, “olumsuz” da olsa ilgi görmek için çaba gösterirler. “Özel

zaman” anne-babaların çocuklarına her gün düzenli olarak ayırdıkları ve beraber vakit geçirdikleri süredir. Bu uygulamayla çocuğun ihmal edilmesi önlenilmiş ve “Kötü olsam da seviliyorum ve ilgi görüyorum” duygusu çocuğun kendisine saygısında artışa yol açabilir. Anne-baba ile çocuk arasındaki ilişkiyi düzeltecek ve birbirlerine yakınlaşmalarını sağlayacak bir uygulamadır. a.Özel Zaman Uygulamasının Özellikleri 1.Çocuğuyla daha az zaman geçiren ebeveynin, çocukla 20–30 dakikalık bir süre boyunca onun hoşuna giden bir oyunu oynaması veya birlikte bir etkinliği yapmasıdır. 2.Her gün belirlenen, özellikle ebeveynin kendini rahat ve stressiz hissettiği bir zamanda yapılmalıdır. 3.Oyunun insiyatifi (oyunun seçimi, kuralları) çocukta olmalı, onunla beraber olan ebeveyn kural koymaktan, emir vermekten ve eleştirmekten kaçınmalıdır. 4.Çocuğun oyun sırasında hile yapmasına bile göz yummalıdır. Unutulmamalıdır ki amaç çocuğa bir oyunu öğretmek veya bir beceriyi kazandırmak değil, çocuğun hoşlandığı bir aktiviteden birlikte zevk almaya çalışmaktır. 5.Oyun sırasında çocuğunuzun yaptığı olumlu hareketleri onaylamalı ve övmeliyiz. 6.Oyun sırasında çocuğun olumsuz davranışları olabildiğince göz ardı edilmeli, bu davranışlar sürerse nede-


93 ni belirtilerek aktivite sonlandırılmalıdır. Ancak çocuk özür dilese bile hemen yeniden oyuna dönülmemelidir. 3.Çocuğunuzun Gösterme

Uyumlu

Davranışlarını

İlgi

1.Bir şey istediğinizde bu çocuğunuz tarafından yerine getirilirse bunu ne kadar iyi yaptığını hemen söyleyin. Çocuğunuz bunu sona erdirinceye kadar bekleyin ve övün. Övgünüz yaptığı davranışa yönelik olmalı. 2.Çocuğunuzun davranışı devam ediyorsa tekrar olumlu sözler söyleyin. 3.Arada yapılmayan istekleriniz olduğunda bunu olabildiğince göz ardı ederek, yeni, kolay yapılır ve anlaşılır isteklerde bulunun. Çocuk anne-babadan olumlu sözler duymaya başlayınca kendisine güvenini yeniden kazanmaya başlayacaktır. 4.Etkili Yönerge Verme Çocuğunuza yönerge vermeden önce isteyeceğiniz şeyin gerçekten yapılmasını istediğiniz bir görev olmasına dikkat etmelisiniz. Yani “öylesine söyleyeyim, belki yapar,” biçimindeki bir yönergeyi, siz ciddiyetle takip etmediğinizde, çocuğunuz kolaylıkla bunun farkına vararak söylediğiniz şeyleri dikkate almayacaktır. Çocuğunuzdan bütün gün çok sayıda şey yapmasını beklemek yerine sadece gerçekten yapılmasını beklediğiniz şeyleri tek tek ve etkili bir biçimde söylemelisiniz. Etkili emir yapacağı işlemi parçalara bölerek verildiğinde daha etkindir. “Oyuncaklarını kaldır” yerine “oyuncak kutunu getir”, “şimdi arabalarını kutuya yerleştir”, “şimdi de diğer oyuncaklarını kutuya koy” şeklinde yönerge veril


94 melidir. Yönerge verirken söyleyiş tonunuz da çok önemlidir. Söyleyiş şekliniz ne çok sert tehditvari bir ton olmalı, ne de yalvarır veya kendiniz için bir iyilik ister şekilde olmalıdır. Açık, net ve tok bir sesle olmalıdır. Göz ilişkisi kurulmalıdır. Yönerge uygun zamanda verilmelidir. Sevdiği bir çizgi filmi izlerken çocuğunuzun sizi dinlemesi olası değildir. Böyle bir durumda ya çizgi filmin sonlanması beklenmeli ya da TV kapatıldıktan sonra isteğinizi belirtmelisiniz. İsteğinizi tekrarlatarak veya “görev kartı” hazırlayıp evin görünür bir yerine asmak yaralı olacaktır. Yönerge verme esnasında çocuğunuz sizden gelen isteklere küstahlıkla karşılık verebilir. Bu tavrını düzeltemediğimizde öfke nöbetleri daha sonra ise sözlü ve fiili şiddete dönen tepki göstermeleri olabilir. Küstahlık hemen çözülmesi gereken bir durumdur. Sizin yapılmasını istediğiniz şeye küstahça “Hayır, yapmayacağım” diyebilir ya da istenenin tersi bir davranış gösterebilir. Sesi alaycı bir ton alır veya istifini bile bozmadan meydan okur tarzda ellerini göğsüne kavuşturur; “bana bunu yaptıramazsınız” der bir tavır gösterebilir.

5.Çocuğunuzun Çevresine Sorun Çıkarmadan Kendi Kendisini Oyalamasının sağlanması Birçok anne-baba çocuklarının kendilerini sık rahatsız etmeleri nedeniyle kendilerine hiç vakit ayıramadıklarını, hatta telefonla konuşmak, ev işlerini yapmak veya arkadaşlarını eve davet etmek gibi sıradan şeyleri yapamadıklarını belirtmektedirler. Çocuklarının kendilerini çok fazla meşgul ettiğini ve kontrol etmediklerinde sorunlar çıkardıklarını söylemektedirler. Çocuğunuz olumlu bir şey yaparken ona “olumlu ilgi” gösterirseniz, çocuğunuzun iyi davranışlarının artmasını sağlayabilirsiniz.


95 Bazı anne-babalar çocukları olumlu bir şey yaparken “Aman ses etmeyelim de oyununa dalmışken devam etsin, bizi rahatsız etmesin” veya “Onu översek şımarır, bir daha hiç güzelce oyun oynamaz.” gibi yanlış inanışlara sahiptirler. Tam tersine, çocuğunuzun seyrek sergilediği olumlu davranışlarında ona ilgi gösterdiğinizde çocuğunuz ilgi ihtiyacını karşıladığından ve hoşuna giden bu ilgiyi sürekli alabilmek için olumlu davranışlarını artıracaktır. Bir işle uğraşmanız gerektiğinde çocuğunuza bunu belirtip bu arada ne yapmasını istediğinizi belirtin. İşinizin olduğu ve rahatsız edilmek istemediğinizi ona istediği bir şeyle oyalanması mesajını içermelidir. Örneğin: “arkadaşıma telefon edeceğim, sen arka odada televizyon seyret. Benim telefon konuşmamı bölme ve beni rahatsız etme.” Burada

önemli olan nokta çocuğunuzun yapmasını istediğiniz şeyin onun istemediği bir şey olmamasıdır. Hoşlandığı şeyler olmasına dikkat edilmelidir. Kısa aralıklarla meşgul olduğunuz şeyi bırakıp çocuğunuzun olumlu davranışını takdir ettiğinizi belirtip işinize devam ediniz. Arada ona küçük hediyeler veya izinlerle ödüllendirerek davranışlarını pekiştirebilirsiniz. Böylece kendi başına bir aktivite yapmayı becerecek duruma gelecektir.


96

6.Puan Sistemi Uygulaması Davranış sorunları olan çocukların bir kısmı uyumlu olmak ve söz dinlemek için övgüden daha büyük yönlendirme ve teşvik etmeye ihtiyaç duyarlar. Bu sistemde, çocuğunuza yaptığı olumlu davranışlar için ona marka, jeton veya puan vererek onu sistemli bir biçimde ödüllendirilmeniz gerekecektir. Yedi yaşından küçüklerde resim, çizim ya da marka veya jeton, yedi yaşından büyüklerde ise puan sistemi kullanılması uygundur. Uygulamaya başlamadan önce çocuğunuza kendisini şimdiye kadar yeterli bir biçimde ödüllendiremediğinizi, bu sistemle daha etkin bir şekilde ödüllendirebileceğinizi belirtmeniz yaralı olacaktır. Puan sisteminde kullanılacak olan markaların toplanacağı kumbarayı veya puan tablosunun çizelgesini çocuğunuzla birlikte hazırlamanız hem onunla birlikte bir aktiviteyi gerçekleştirmenizi hem de sistemi ciddiye alıp onu ödüllendirmek istediğinizi vurgulayacağından yararlı olacaktır. Çocuğunuzla birlikte kısa, orta ve uzun vadede vereceğiniz ödülleri belirleyin.

Bu ödüller içinde çocuğunuzun her gün kazanabileceği, ek televizyon izleme zamanı ve sokakta oynama izni gibi şeylerin yanı sıra oyuncak alınması ve sinemaya gitmek gibi sadece arada bir elde edebileceği uzun vadeli ödüller de bulunmalıdır. Çocuğunuz ödevlerini yerine getirdiği uyumlu bir günün sonunda 30–35 puan kazanabilir. Bu puanların 20’sini gün içinde televizyon izleme, bilgisayarla oynama ve çikolata vb almak için 10–15 puanı hafta sonu sinemaya gitmek için biriktirebilir. Böylece hem o gün yapmak istediği şeyler için uyumlu davranmaya çalışacak hem de hafta sonu sinemaya gide-


97 bilmek için bir sonraki gün de iyi davranışlarını sürdürmek için kendisini hazırlayacaktır. Olumsuz

davranışları için vermiş olduğunuz puan veya markaları geri almamanız çocuğunuzun bu sistemi benimsemesini ve uyumunu artırabilir. Ayrıca listede olmayan olumlu davranışlar yaparsa ikramiye puan vererek çocuğunuzun genel olarak davranışlarını düzeltmeye yol açabilir. Çocuğunuz yapması gereken işi yaptıktan hemen sonra markayı vermeniz veya puanı çizelgesine yazmanız uygulamanın etkinliği artırır. İş yapmadan önce veya bittikten çok sonra ödülü vermek uygulamanın etkinliğini azaltabilir. Büyük ebeveynlerin (anneanne-babaanne, dede) de sistemden haberdar edilmelidir. Çocuklar dedesine kolaylıkla istediği ödülleri aldırırsa, sistemin başarısı imkânsızlaşır. Dedelerin ilk 1–2 ay için torunlarını cömertçe ödüllendirmeleri engellenirse çocuğun puan sistemini benimsemesi çok daha kolay olacaktır. Ödülü olumlu davranışı pekiştirmek için kullanırken dikkatli olunmalıdır. Yapılan olumlu davranışın ödülü fazla olursa çabuk bıkar, ödül az olursa davranışı sürdürmede yeterli olmaz. Övgülerin olumlu davranışı artırıcı etkisi vardır. Olumlu davranışlar karşılaşıldığında övgü derhal yapılmalıdır. BEKLEMEYİN Övgünüzü

hangi davranış için yaptığınızı belirtiniz.

Övgünüzde “Odanı toparlamak için amma bekledin”, “Ne iyi olmuş, niye daha sık yapmıyorsun?” gibi gizli eleştiri, kinaye veya ders verme olmamalıdır.


98 7.Ceza Zamanı Uygulaması: Ceza Zamanı, olumsuz bir davranışından dolayı çocuğun belirli bir süre sessiz bir ortamda tutulmasıdır. Çocuktaki olumsuz davranışı söndürmek için ortamdan çıkarma (time-out) yöntemidir. Sistem hakkındaki kafa karışıklığını azaltmak için çocuğunuza ceza zamanı uygulamasını özellikle başlamadan önceki gece anne-baba birlikte açıklayın. Açıklamayı basit tutun. Asla yeniden açıklamayın; uygulamalar sırasında yeterince iyi öğreneceklerdir. Açıklamayı bitirdiğinizde, çocuğunuzdan anlattıklarınızı tekrarlamasını isteyin. Açıklamanıza verdiği ilk tepkiler sizi yıldırmasın. Bazı çocuklar ağlar, bazısı güler ve bazısı da hiç umursamıyormuş gibi omuz silker. Açıklamanıza verdikleri tepki ne olursa olsun, kısa sürede ceza zamanı uygulamasından nefret edeceklerdir. Bütün hedef davranışları sıralamayın. Onun hangi davranışların doğru ve yanlış olduğunu bilecek yaşta olduğunu belirtiniz. Aksi takdirde arada bir veya iki tanesini unutursanız, daha sonra şunu duyabilirsiniz: “Ama bunu söylememiştin.” Sadece her türlü yaramazlık sonucunda ceza zamanı uygulama noktasına gideceğini ve tepki göstermediği ve uyumlu olduğu takdirde, tam … dakika orada kalacağını (yaşı kadar dakika) söyleyin. Ceza zamanı sırasında yaramazlık yaparsa, davranışı uygun ve sakin olana kadar orada kalacağını açıklayın. Çocuklarınıza, ceza zamanı uygulama sırasında suçlarını düşünmeleri ve çıkınca da bunu size söylemeleri gerektiğini anlatın. "Kabahatini hatırlamıyorsan, geri dönmeli ve hatırlayana kadar orada kalmalısın," deyin.


99 Bunu sadece ceza zamanını ilk kez açıklarken yapın. Her seferinde tekrarlamayın. "Onlara hatırlamalarını hatırlatmayın." Bir kez kural açıklandıktan sonra, sürekli hatırlamaları gerekir. Aksi takdirde sonuçlarına katlanacaklarını net bir ifade ile söyleyin. Öncelikle çocuğu caddede oynamak, tehlikeli yerlere çıkmak gibi tehlikelerden korumak, tüm davranış ve tepkilerinin olumsuz olduğu, puan-ödül uygulamasının etkili olmadığı durumlarda cezaya başvurmak gerekir. Ceza işlemi uygun görüldüğünde ödül ve puan uygulaması kaldırılmalı, onları tekrar nasıl elde edeceği hakkında konuşmalısınız. Ceza uygulaması kararlı, sakin ve olağan bir tavırla verilmeli, hiçbir şekilde çocuğun üzerine yürüme, öfke gösterisi ile uygulanmamalıdır. Ceza uygulaması aşırı olduğunda çocukta yılgınlık ve aldırmazlık duygusuna yol açabilir. Cezanın etkisi kullanım sıklığı ile azaldıkça her seferinde daha ceza vermek gerekecektir. Bu durumda sizin de çocuğu ceza yoluyla denetlemeniz güçleşecektir. Çocukların söz dinlememesi, tutturmacı ve inatçı olmaları önceki basamakların uygulanmasıyla ortadan kaldırılmaya çalışılmalı ve cezalandırma yöntemi bir uzmana danışıldıktan sonra uygulanmalıdır. Ceza zamanı uygulamasına başlamadan önce çocuğunuza sizi dinlemediği zaman veya uyması gereken kurallara uymadığı zaman ceza vereceğinizi anlatın. En uygun ortam salonda televizyonu görmeyen, oyuncaklarından uzak ve telefona


100 erişemeyeceği duvara dönük bir sandalyedir. Çocuğun kendi odasındaki bir sandalye de kullanılabilir. Banyo, karanlık odalar veya çocuk için korkutucu olabilecek yerler kesinlikle seçilmemelidir. Uygulamanın

başlangıcında bir veya iki olumsuz davranışı belirleyip, sadece bu davranışları cezalandırın. Bir anda çocuğunuzun tüm olumsuz davranışlarını hedef alırsanız ceza zamanı uygulaması yararlı olmayacaktır. Çocuğunuzun yapması gereken veya yapmaması gereken şeyi söylerken daha önce anlatılan yönerge verme ilkeleriyle bunu yapmalıyız. “Çocuğum salonda oyun oynama,” şeklinde uygun söyleyiş biçimiyle yönerge verdikten sonra beşe kadar sayın. Sayma işlemi bittikten sonra çocuğunuz salonda oynamayı sürdürüyorsa, onunla göz göze iletişimi sağlayıp kararlı bir biçimde aynı yönergeyi tekrarlayıp “Salonda oyun oynamaya devam edersen bu sandalyede oturacaksın,” sözleriyle uyarın. Yeniden beşe kadar sayın. Yine odada oynamayı sürdürürse, “Sözümü dinlemediğin için şimdi bu sandalyede ben kalk diyene kadar oturacaksın,” diyerek sandalyede oturmasını söyleyin. Ses tonunuz çocuğunuzun dikkatini toplaması için kararlı ve sert olabilir, ancak kızgın ve öfkeli bir tarzda olmamasına çalışın. Amacımız çocuğa kendi kendisini kontrol edebilme yetisini kazandırmaktır. Duygusal kontrolünüzü kaybetmemelisiniz. Davranış sorunları olan çocuklar ceza zamanı uygulanacak sandalyeye gitmeyi ret ederler. Bu durumda çocuğunuza vurmadan, kolundan veya omuzlarından tutarak sandalyeye oturmasını sağlayın. Bu sırada çocuğunuzla tartışmaktan sakının. Sandalyeye o-


101 turttuktan sonra “Ben söyleyene kadar bu sandalyede oturacaksın, eğer uymazsan bu süre giderek uzar.” Şeklinde bir kez uyarmalısınız. Uyarınızı tekrarlamaktan kaçınmalısınız. Çocuğunuz özür dilerse veya bir daha yapmayacağını söylerse bile ceza zamanı uygulamasını sürdürmelisiniz. Su içmek, tuvalete gitmek veya herhangi bir nedenle ceza zamanına ara vermemelisiniz. Özellikle bu uygulamanın ilk başladığı zamanlarda çocuğunuz ceza zamanından kaçınmak için ağlamak veya bağırmak gibi acındırıcı tutumlar seçebilir. Tutarlı bir biçimde uygulamayı sürdürürseniz hem ceza zamanı uygulamasına çocuğunuz düzgün bir biçimde uyar hem de kısa bir süre içerisinde ceza zamanı uygulamasının yararlarını görmeye başlarsınız. Ceza

zamanının süresi çocuğunuzun yaşına ve yaptığı olumsuz davranışın şiddetine göre belirlenir. Beş yaşından küçük çocuk için bu süre 3–5 dakika, daha büyük çocuklar için 5–10 dakika arasıdır. Her yaşa 1 dakika olarak hesaplanması daha uygundur. Ceza zamanı sona erdikten sonra çocuğunuzla tartışmaya girmeyip ona daha önce davrandığınız gibi davranmaya devam edin, soğuk davranmayın ve olumlu bir şey yaparsa övün veya ödüllendirin. Çocuklar

anne-babanın kararlılığını sınamak için, izin verilmeden önce sandalyeden kalkarlar ve anne-babanın tepkisini beklerler. Bu durumda çocuğunuzu tekrar ceza zamanı geçirdiği sandalyeye oturtup siz söyleyene dek kalkmaması için kararlı bir tonda uyarmak ve bu hareketini tekrarlarsa daha büyük bir ceza alacağını söylemektir. Çocuğunuz buna rağmen tekrar sandalyeden kalkarsa bu defa puan sisteminde o zamana kadar kazan-


102 mış olduğu puan veya markaların önemli bir kısmını geri alın veya o gün için verilecek bir izni kaldırdığınızı belirtin. Çocuğunuz bu cezalandırmaya karşın yine sandalyeden kalkarsa onunla beraber oturup sıkıca tutarak sandalyeyi terk etmesine izin vermeyin. Ceza zamanı uygulamasını her durum ve koşulda uygulayın. Sadece evde ceza zamanı uygulaması çocuğunuzun iyi davranışlarını ev dışında da sürdürmesini sağlamanıza faydası olmayacaktır. Alışveriş merkezi ya da sokakta uygun bir yerde oturak belirlenerek orada sessizce durmasını ya da havaların aşırı sıcak olmadığında günlerde güvenli ortamlarda arabanın arka koltuğunda durmak zorunda olduğu söylenir. Ceza zamanında, ceza süresi bitse bile tamamen uslu davranana, mızmızlanmadan, ağlamadan, çevresindeki eşyalara ve insanlara zarar vermeden kalıncaya kadar uygulamayı devam ettiriniz. Çocuğunuzu

hiçbir zaman ceza zamanında muhatap alarak konuşmayınız. Yanlış davranışını özendirmiş olursunuz. Ceza zamanı uygulamasını şiddet kullanarak yapmayınız. Uygulamayı reddediyorsa fiziksel zorlama kullanabilirsiniz. Zorla sandalyesinde tutabilirsiniz. Ceza uygulamasını kendisi gitmediği için sürenin iki kat uzadığını söyleyin. Bu süre esnasında cezayı kabullense bile cezada indirim yapmayın. “Tuvaletim

geldi” derse 5 yaşından büyük çocuklarda izin verilmez. Altına kaçırdığında temizliğini kendisine yaptırınız. Ceza zamanı başlamadan tuvalete gitmesine izin verebilirsiniz. Ancak bu nedenle cezasının bir


103 miktar artacağını söyleyin. “Uykum geldi” dediğinde de izin vermeyin. Ceza

zamanı bittikten sonra suçunu söylemesi ve özür dilemesi gerekir. Ceza Zamanı Uygulamasına Giderken Yapılan Terbiyesizliğe Tepki Verin. Çocuğunuz ceza zamanı uygulama yerine giderken terbiyesizce davranır, ayağını yere vurur, bir sandalyeyi tekmeler veya hakaret ve çirkin söz kullanırsa süre bittiğinde önce ilk suçunu sorun. Doğru yanıtı alırsanız, ikinci bir soruyu sorun: "Ev hapsine giderken ne yaptın?" Genelde suçlulukla dolu bir yüz görürsünüz. Çocuğunuza yeniden ev hapsine gitmesini ve yine tam süre kalmasını söyleyin. Daha sonra, "Niye ev hapsine ikinci kez gittin?" diye sorun. Yine kabahatini söylemek zorundadır. Ardından da en başta yapması veya yapmaması gereken ve ceza almasına yol açan davranışın yerine getirilmesi gerekir. Çocuğunuzun

Sizi Sınamasına İzin Vermeyin Her uygunsuz davranış, yanlış bir karşılığın belirtisi bile, ceza zamanı uygulaması ile karşılanmalıdır. Bazı hedef davranışlar için ceza zamanını uygularken, bazı davranışların gözünüzden kaçmasına izin vermeyin. Tutarsızlık çocuğun aklını karıştırır. Bir hata yaparsanız, kararlılığınızı kaybetmeyin. Anne-babanın tutarsız tavırları çocuklara ceza zamanı uygulamasından kaytarma şanslarını zorlamalarına yol açar. Başlangıçta sizin ne derece ciddi olduğunuzu test etmek için çok sık olarak bu cezadan kaçınmak isteyen çocuğunuz kararlı tutumunuzdan sonra ceza zamanı uygulamasında daha az sorun çıkaracak ve olumsuz tavırlarını azaltacaktır.


104 Pazarlık

Etmesine İzin Vermeyin

Çocuğunuzla pazarlık etmeyin. Bir kez ceza zamanı talimatını verdiniz mi, hemen uygulanmasını beklemelisiniz. “Tamam, anne. Oyuncaklarımı toplayacağım,” deyip sonra yeniden oturmalarına göz yummayın. Sizden gelen herhangi bir ödün, sizi ne kadar zorlayıp ne kadar yaramazlık edebileceklerini sınamalarına yol açar. Ceza verdikten sonra hoşgörülü davranamazsınız. Pazarlık, annebabaların yaptığı en büyük hatalardan biridir. DEHB’li çocuk sizinle pazarlık yapmayı öğrenirse, ilerisini düşünmeyi ve temkinli davranmayı düşünmez. Çocuğu uygun bir şekilde davranmaya zorlamak, onu sizinle daha uyumlu ilişki kurmaya yönlendirir. Zayıflık göstererek çocuğunuza yardım edemezsiniz. Eşinizle

İle Tutarlı Olun

Yaramazlık sırasında çocuğun yanında hangi ebeveyn olursa olsun ceza zamanını uygulamalıdır. “Baban eve dönene kadar bekle de gör!” türü laflar olmamalıdır. Bu anneyi etkisiz, babayı ise kötü polis konuma düşürür. Anne tutarlı olmayı başaramıyorsa, çocuk onun yanında yaramazlık yapmayı öğrenir - zayıf ebeveyn. Çocuk babanın cezacı özelliği nedeniyle babanın yanında davranışlarını kontrol etmeyi öğrenir ve uslu davranır. Sonra da baba çocuğun yaramazlıkları hakkında eşinin anlattıklarına bir anlam veremez, çünkü kendisinin yanında çocuk hep usludur. Bazı davranışların öncesinde, bizim hazırlık davranışları dediğimiz şey olur; çocuk hafif bir şey yapacak ve sonra giderek kötüleşecek, ta ki şiddetli bir hedef davra-


105 nış düzeyine ulaşana dek. Örneğin, çocuk nadiren bir öfke nöbetiyle başlar. Önceleri daha çok dinlememeye başlar - itaatsizlik. Sonra yanıt verir -karşıtlık. Sonunda da nöbet gelir. İtaatsizlik başlar başlamaz ceza zamanı uygulamasını devreye sokun. Yaramazlık zirvesine ulaşmadan önce, tepkilerin henüz hafif olduğu hazırlık hareketlerinde müdahale etmeniz önemlidir. Bu çocuğun davranışlarını olumluya yönlendirme eğitiminde temel bir unsurdur. Hatırlatma

ve Uyarı Süreklilik Kazanmamalıdır

"Bir, iki, üç" diye sayma tekniği bir uyarıdır. Çocuğa dikkatli olması gerektiğini hatırlatır. Çocuk, uyardığınızda veya hatasını düzelttiğinizde doğru davranışa uyum gösterir. Fakat beş dakika sonra "düşünmeme" modeli geri döner ve bu da asıl uğraştığımız sorundur. Her yanlış davranışında önce hatırlatma amacıyla uyarı olması çocuğu düşünmemeye alıştırır. Kendi davranışına dikkat etmesi gerektiğini algılamaz. Aslında çocuğumuzun davranışları üzerinde düşünmesini sağlamak önemlidir. DEHB’li çocuklarda hedef, uyarılara uymak değil, hatırlamak ve dikkatini vermektir. Kurallarla yaşamayı başarmalıdır. Sürekli hatırlatma ve uyarılar çocuğu davranışları konusunda hatırlatmada bulunması için anne-babaya bağımlı duruma gelir. Oysa kuralları hatırlaması gereken çocuktur. Tüm çocuklar, özellikle DEHB’li çocuklar, yapacakları şeyleri kendi başlarına hatırlamak zorundadır. İlk yapılması ya da yapılmaması istenen davranışta uyarı verilebilir. Ancak artık bildiği ya da daha önce de benzer davranış ve tutum için ceza zamanı uygulaması aldığı davranışlarda doğrudan ceza zamanı uygulanmalıdır. Uyarı olmadan ceza zamanının uygulanması, çocukta


106 sonuçlarından çekindiği için her davranışına dikkat etmek zorunda olduğu düşüncesi bırakacaktır. 8. Umursamama Çocuğunuzun istenilmeyen davranışını söndürmek için çok etkin bir yöntemdir. Önemli bir nokta, bu yöntemi, istenilmeyen davranış, her olduğunda uygulamak gerekir, yoksa davranış daha iyileşeceğine kötüye gider. Umursamama tavrını uygularken dikkat edilecek 3 nokta: 1. Göz teması ya da yüz ifadesi olmaması için başınızı arkaya çevirin (en az 90°). Çocuğunuzun hiçbir şekilde sizden ilgi görmemesi gerek. 2. Sözel temas olmamalı: Umursamama uygulamaya başladığınız andan itibaren çocuğunuza bir şey söylememeniz gerekir. Eğer herhangi bir şey söylerseniz, o andan itibaren umursamama bitmiş olur. Çocuğunuz yaramazlık yaparken ona sarf edeceğiniz her söz onu pekiştirecektir. 3. Fiziksel temasın olmaması gerekir. Bunu sağlamak için, ayağa kalkın ya da odayı terk edin. Davranış sorunları yaşayan çocuklarımızın gelecekte kişisel ve toplumsal problemler yaşamasını isteniyorsak profesyonel yardım almaktan çekinmemeliyiz. Çocuğumuzu sevdiğimizin ve onun geleceğini düşündüğümüzün en önemli göstergesi belki de bu olacaktır. Toplumun yanlış yargılarından, “çocuğum damgalanırsa” düşüncelerinden sıyrılıp çocuğumuza ve bize yol gösterecek tedavi yöntemlerine başvurmalıyız. Ergenlik öncesi erken


107 tanıyla tedavilerden daha iyi sonuçlar alındığı unutulmamalıdır. Çocuğunuzun davranışlarını yargılama-yı çevrenizin insafına bırakmayınız. Bu hastalıklarda tedavi başarısını; erken teşhis, ilaç tedavisine düzenli bir şekilde devam, okul ve aile işbirliği, terapi ile uzman doktorların kontrollerini ihmal etmemek oldukça etkilemektedir. Aileler çocuklarının geleceği ruh ve beden sağlığı için hastalığı kabullenmeyi bilmeli, yorucu ve sabır gerektiren tedavi sürecinde çocukları ve kendileri için iyi bir şeyler yaptıklarını hiçbir zaman unutmamalıdırlar. Tüm bu yaklaşımlardan sonra çocuklarınızda olumlu tavır değişikliği olacaktır. Yalnız çocuk dönem dönem yine eski olumsuz davranış ve tutumlarına dönebilir. Bu durumda ise, 1. Çocuğunuzu ödüllendirme yoluyla özendirme konusunda yeterince dikkat etmiyor ya da olumsuz davranışları konusunda sizi sınamasına göz yumuyor olabilirsiniz. Çocuğunuzun sizi sınadığına dair uyarı işaretlerini gözden kaçırmayın. Sınanmaya karşı hazırlıklı olun. 2. Hedef davranışların kendiliğinden geri dönmesi olasıdır. Bu sizi yıldırmasın. Umursamama kurallarının burada da geçerli olduğunu unutmayın. Ancak ceza zamanı kurallarında ısrarcı olunuz. Sınama kısa sürede kaybolacaktır. 3. Sorunlar iyiye doğru gitmeden önce, kötüye doğru gidecektir. Ceza zamanı uygulamasının ilk döneminde hem sosyal hem maddi özendiricileri geri çektiği için, hedef davranışlar kötüye gidecek ve yeni yanlış davranışlar veya yeni sınama davranışları, ortaya çıkacaktır. Bu durum genellikle üç veya dört gün zorlu geçer. Dayanırsa-


108 nız, dördüncü veya beşinci günde heyecan verici gelişmeler kaydedildiğini göreceksiniz. 4. Hepsinden önemlisi, başarının anahtarı sevgidir. 9. Hak Mahrumiyeti Çocuğunuzun davranışlarında en zor yönetilen davranışlar saldırganlık ve yalan söylemedir. Bu davranışlara karşı en etkili yöntem ise var olan özendirmeyi kaldırmak ya da hak mahrumiyeti dediğimiz şeydir. Çevresindeki arkadaş, kardeş ya da büyük kişilere şiddet uyguladığında ve yalan söylediğinde en sevdiği oyun, oyuncak, eğlence programından - t.v. playstation- yaşına uygun belirlenmiş bir süre mahrum kalacağı net bir şekilde söylenir. Bu hak mahrumiyetleri onun için önemli olan beş etkinlik ya da eşya için kararlaştırılır. Öncelikle bunlardan en az önem verdiği şeyden mahrumiyet uygulaması başlanır. Hak mahrumiyetinde süre öncelikle dakika düzeyinde olmalıdır. Ancak aynı davranışı sürdürdüğünde bu sürelerin katlanarak artacağını bilmelidir. Kendisine yasaklanmış olan şey hususunda sizi dinlemediği ya da gizlice kullandığı takdirde yedekleme tekniği denilen bir yöntem uygulanır. Bu ise ya mahrumiyet süresi katlanarak ya da önemi daha güçlü ve anlamlı bir başka şeyden mahrum bırakılarak uygulanır. Gerekirse bu madde elden çıkarılır veya satılır.


109 10.Motivasyonel gayretlendirme

yaklaşma;

hedef

vererek

Başarı yönelimi yüksek çocuklar, derslerine sürekli olarak ilgi gösteren ve çabalarını sürekli olarak özendiren ailelerden çıkarlar. Hepimiz inandıklarımızdan ibaretiz. Çocuklar küçük yaşlarından itibaren eğitimi, kitapları ve kitaplarda yolculuğu, sıkı çalışmayı sevmek üzere özenle yetiştirilirlerse, olasılıkla başarılı olmak için gerekli gayreti göstereceklerdir. Çocuklarımıza nazikçe ve sevgiyle olumlu değerleri ve inançları aşılamak için her gün zaman ayırmalıyız. Bu gayretlendirme evdeki sevgiden, ilgiden, şefkatten ve dikkatten doğar. Başarı yönelimi yüksek çocuklar süslü okul malzemeleri olmadan da öğrenirler. En iyi öğretmenler ve malzemelerle bile, bir amacı olmayan çocuk öğrenemez. Çocuğun başarı yönelim düzeyi düşükse, okulda öğretim ona çok zor gelebilir; yavaş öğrenen biri akranlarıyla yarışamayabilir. Ayak uydurma yetersizliği DEHB olmanın temelini oluşturabilir. Bu koşullar altında çocuğun tek başına ya da az sayıda öğrenciyle bir sınıfa alınması, özel ilgi görmesini sağlayacaktır. Bu sınıflarda klasik eğitim yerine, çocuğun tutarlı bir gelişim gösterip göstermediği dikkate alınmalıdır. Bu ise düzelmesi istenen davranış ve öğrenim konularının takip çizelgesi izlemesi yapılır. Çocuğunuzun kitap okumasını sağlamak için ilgi alanlarını ve merak ettiği konuları belirleyin. Okuma düzeylerinde veya altında kitaplar seçin ki, özgüveni artsın ve daha istekli olabilsin.


110 Kitapevlerine veya kütüphanelere en az iki haftada bir uğrayın. Çocuğunuzun yaşına uygun çocuk dergilerine abone olun. Çizgi roman okumalarına izin verin.


111

Bölüm 6. Okul ve Öğrenim Sorunları Ders Çalışma Ve Başarı Yöntemleri Öğrenme fizyolojik, psikolojik ve toplumsal durum ve koşullarla ilişkilidir. Anne-baba ve öğretmenlerin genel beklentisi öğrencinin “çok çalışarak başarılı olmaları” yönündedir. Önemli olan “bilinçsizce çok çalışmak” değil; ilgili öğrenme yöntem ve teknikleri bilerek ve bunlardan yararlanarak “etkili” çalışmaktır. Etkili çalışmada öncelikle gerçekçi plan yapılmalı, konuları belirli çalışma sürelerine bağlamalıdır. Yarım saatten çok ders çalışmayan öğrencinin, plan yaparken 56 saatlik bir ev çalışmasını planlaması gerçekçi değildir. Bazı olağandışı durumlarla (misafir gelme, hastalık vb.) karşılaşılabileceği düşünülerek esnek plan yapılmalıdır. Çalışılacak birkaç ders varsa her derse belirli süreler ayrılmalıdır. Yalnızca bir derse ağırlık vermek diğer derslerin geri plana atılmasına yol açarken monotonluğun sonucu kişide bıkkınlık ve isteksizliğe neden olabilir. Genel ilke olarak “zor dersler” en iyi anlaşılan saatlerde çalışılmalıdır. Bu saatler özellikle ilgi ve dikkati toplamanın kolay, bedenin dinlenmiş ve (sessiz, sakin ve dikkati dağıtmayan) çalışma ortamının uygun olduğu sabah saatleridir. Çalışma konularında değişiklik yaparken araya mutlaka dinlenme süresi konulmalıdır. Çalışılan derse yakın özellikteki bir başka dersi çalışmaya geçilmemelidir. Okuyarak öğrenilen iki dersi arka arkaya çalışma yerine başka bir öğrenme yöntemi kullanarak


112 (yazarak, anlatarak, deneyerek) çalışılabilecek bir derse geçilmelidir. Yemeklerden hemen sonra çalışmaya başlanılmamalıdır. En iyi çalışma biçimi ara verilerek yapılan çalışmadır. Dikkati çok dağıtacak oyun, atari ve TV izleme gibi uğraşlardan kaçınılmalıdır. Her 40-50 dakika için 10 dakikalık dinlenme arası verilmelidir. Kendine yeterince dinlenecek boş zamanlar sağlanmalıdır. Boş zaman uğraşılarının (bulmaca çözümleri, matematik ve coğrafya bilmeceleri, resim çizme, desen çalışması ve satranç gibi) zihinsel etkinlik gerektiren etkinliklerden seçilmesi, gerektiği anlarda dikkatini daha kolay toplamaya yardımcı olacaktır. O gün sınıfta işlenecek dersten önce konuyu çalışmak, o dersin sınıfta izlenmesini ve öğrenilmesini kolaylaştırır. Öğrencinin çalışacağı belli bir yerinin olması gereklidir. Çalışma yeri derli toplu, sabit ve sakin bir yer olmalıdır. Işık, ısı gibi fiziksel şartları da uygun olmalıdır. Çalışmayı her zaman belli bir yere ve zamana katı kurallarla bağlamak bazen yanlıştır. Düzenli çalışma şartlarında çalışma yanında; gerektiğinde otobüste, sokakta yürürken, bulaşık yıkarken, müzik dinlerken vb. ortamlarda çalışmasını sürdürebilmelidir. Anlayarak okuma, her şeyden önce istekli ve ilgili olmayı gerektirir. Okurken dudak kıpırdatmak, başı sağa sola oynatmak, başka şeyler düşünmek, metni parmakla takip etmek, parlak ışık altında okumak, vb. nedenler etkili okumayı bozmaktadır. Okuma sesli ve sessiz okuma


113 şeklinde ayrılmaktadır. Sessiz okumada göz harfleri teker teker değil; sözcükleri genel biçimiyle hatta satırın büyük bir kısmını bir anda gördüğü bilinmektedir. Kişi sözcüklere ne kadar alışıksa bir sıçramada o kadar geniş alanı görür. Sesli okumada satırın gözle kavranan parçası, seslendirilen kısmından daha uzundur. Sessiz okuma göz atma, çabuk okuma, düzgülü okuma ve ağır okuma şeklindedir. Hızlı okumada öncelikle metin üzerinde genel bir tarama yapılarak parçanın planı ve ana noktalarını bulmak anlamayı kolaylaştırır. Dudakların kıpırdaması, ses tellerinin kımıldaması, içten okuma, okurken sık sık geriye dönme, hızlı okuyunca anlayamama korkusu, ana düşünceyi yakalayamama, gözlerin bir heceye takılması, hoşlanılan sözcüklerde okuma hızını yavaşlatmak, birden çok kelimeyi bir arada okuyamamak etkin okumayı engelleyen durumlardır. Dudak kıpırdatıp kıpırdatmadığınızı parmağınızı dudak üstüne koyarak anlayabilirsiniz. Ses tellerini kımıldatıp kımıldatmadığınızı elinizi boğazınıza götürerek anlayabilirsiniz. Bu durumları engellemek için hafif müzik eşliğinde okumaya çalışınız. Geriye dönük tekrarlayıcı okumadan kaçınılmalıdır. Tekrarlamayı önlemek için, ilk okumada tam anlaşılmayan cümleleri yeniden okuma yerine; okuma sürdürülmelidir. Gözün görme alanının geniş olması ve metin arasındaki uzaklığın uygunluğu iyi ve hızlı okumayı sağlar. Görme sınırlarının genişlemesi başın sağa-sola dönme-


114 yecek şekilde gözün yazı alanının tam ortasına gelecek şekilde ve metinden 30 cm uzakta tutulması gereklidir. Okuma hızını okunan metne göre düzenlemek, anlamayı ve zamandan en iyi biçimde yararlanmayı sağlar. Yazıyı okumanın amacı; yazıyı “niçin okuduğu” yolundaki genel düşünce okuma yönteminin belirlenmesinde başlıca etkendir. Amacı yalnızca gelişen olaylar konusunda bilgilenmek olan bir gazete okuyucusu için, okumada “göz atma” ve “çabuk okuma” ön plana çıkarken; kişinin ilgilendiği bir konudaki yazı daha dikkatli okuma çabası gerektiren “düzgülü okuma” ya da “ağır okuma” içerisinde değerlendirilebilir. Alt çizerek okuma gereken şeylerin daha kolayca öğrenilmesine yardımcı olduğu gibi; konunun sonradan gözden geçirilmesinde de kolaylık sağlar. Göz yorgunluğu duyulduğu anda okuma konusu değiştirilir. Daha kolay başka bir ders çalışılabilir. Göz yorgunluğunun aşırı olduğu ve rahatsızlık oluşturduğu durumlarda okuma sürdürülmemelidir. Okurken baş ağrısı ya da çabuk yorulma oluyorsa göz hekimine başvurmak en doğru karardır. Anlamak için okumak yazının ana düşüncesini ve eşlik eden yan düşünceleri saptamakla mümkündür. Kitaptaki dış ve iç yol göstericilerden yararlanılmalıdır. Etkili bir çalışmanın gerisinde yatan temel öğe dikkattir. Dikkati toplayamama da birinci neden öğrencinin alışkanlığının olmamasıdır. İkinci neden ise, öğrenci belli bir konu üzerinde çalışırken, konu dışındaki bir sorunun onun zihnini meşgul etmesidir. Buna dalgınlık da denebilir.


115

Dikkat Ve Dikkati Toplama Yolları* Dikkat toplama, insanın dikkatini bilinçli olarak belirli bir noktaya toplayabilme becerisidir. Dalgınlık ve düzensizliği bir yana bırakıp algımızı, düşüncemizi o anki yaşantıya toplama, içten ve dıştan gelen bütün bozucu faktörlere yönelmeme ve uzun bir süre bir nesneyle ilgilenmek için dikkatimizi zorlama becerisidir. Dikkat; öncelik belirleme, sıraya koyma, planlama ve düzenleme işlemlerinin tümünü içeren genel bir kavramdır. Bilinçli çalışmanın gerçekleşmesi için, çalışmanın ne amaçla yapıldığının öğrenci tarafından açık seçik bilinmesi gerekir. Yaptığı işin amacını bilmek, öğrencinin bu işi benimseyip ona sahip çıkmasına ve iş için kendisini güdülemesine yardımcı olur. Günlük yaşam içerisinde, okulda, ev içi etkileşimlerde yaşanan dikkat toplama problemleri ile dikkat toplama bozukluğunu birbirinden ayırmak gerekir. Dikkat toplama problemlerinin uzun süreli olması ve beraberinde bir takım belirtilerle birlikte yaşanıyor olma-sı dikkat toplama bozukluğu olarak ifade edilmektedir. Dikkat toplama problemlerinin nedenleri arasında, yoğun uyaran akışı (fazla televizyon izleme, aşırı bilgisayar oynama, aşırı oyuncak bolluğu vb.) gibi çevre şartları, yorgunluk, yanlış cezalandırma ve uzun süren hastalıklar sayılabilir. Öğrencilerin okulda dikkatlerini yeterin*

Daha ayrıntılı bilgi ve uygulamalar için bkz: http://www.drsitkikaraca.net/


116 ce toplayamamalarının nedenleri arasında; yetersiz ilgi, başarı güdüsünün düşük olması, okul ve sınav korkusu, verimsiz çalışma yöntemleri olabilir. Dikkat toplama probleminin iki tipi vardır. Bunlar; 1.Tip: Bu çocuklar sürekli hareket halindedirler, iç tepiseldirler, acelecidirler, çevredeki uyarıcılara açıktırlar ve ilgileri kolayca dağılır. Uzun bir süre herhangi bir nesneyle ilgilenemezler, etrafta sürekli gürültü yaparlar. Çevrelerindeki insanlar sürekli olarak onlardan şikayet ederler. Bu çocuklar kendilerinden istenen çalışmalara yönelemezler ve bu nedenle bir çalışmada devamlılık sağlayamazlar. 2.Tip: Bu çocuklar çok sessizdirler, isteklendirmeleri düşüktür, kendi kendilerine hayallere dalarlar, isteksiz ve ilgisizdirler. Bir iş üzerinde özensiz, gelişigüzel çalışırlar. Arkadaş toplantısı şeklinde bazen çalışılan konuları ve dersleri tartışmak kişinin kendisini güdülemesine yardımcı olacaktır. Kişinin çalışma için gerekli kararları vermesi gereklidir. Hangi ders ne zaman çalışılacaktır? Çalışılacak ders için kullanılacak yöntemler ve araç gereçler hangileri olmalıdır? Bu ve benzeri kararların verilmemesi dikkati toplamayı engeller. Bir konuya duyulan merak o konuya dikkati toplamayı sağlayıcı itici güçtür. Merak duyduğumuz, ilgimizi çeken işler sevdiğimiz şeylerdir. Merak uyandırmanın yolu ise, kişinin konuya ilişkin, kendisine sorular sormasıdır. Okunan kitaptaki ana ve alt başlıklar soru biçimine sokularak bu işlem yapılabilir. “Okul başa-


117 rısı nasıl artırılabilir?”, “Kişi dikkatini nasıl toplayabilir?” şeklinde soru sorarak merak duygusu uyandırılabilir ve dikkat konu üzerine çekilebilir. Fiziksel çevrenin düzenlenmesi, gürültülü bir ortamdan sessiz bir mekâna geçiş, çalışmayı aynı yer, saat ve şartlarda sürdürme, divan, koltuk, yatak, vb. kişinin gevşeyerek dikkatinin dağılmasına yol açacak yerlerden kaçınma, çalışma masasında konuyla ilgili olmayan eşyaların kaldırılması, çalışma için kullanılan sandalyenin yumuşak olmaması, uygun bir ışık altında çalışma ve ortamın çok sıcak olmaması, dikkatin toplanması için gereklidir. Diğer kişilerin oynadıkları, eğlendikleri, dinlendikleri saatlerde çalışmamaya özen gösterilmelidir. Çalışmada çeşitlilik sağlamak, aynı tür konular arasına farklı özellikte konular koymak, dikkat için zorunluluktur. Çalışmanın (okuma, yazma, vb.) değişik yöntem ve teknikler uygulanarak yapılması dikkatin dağılmasını önler; anlama ve kavramayı kolaylaştırır. Kişi çalışabileceğine ve başarı sağlayacağına inandığı ölçüde yaptığı çalışmaya kendini vermesi mümkündür. Benzer konularda sağladığı daha önceki başarısını düşünmesi ve elde edeceği sonucu bir an hayal etmesi kendine güven sağlamaya yetebilir. Dikkati gerektiği gibi yönlendirebilmek için, planlanan saatte çalışma isteği olmasa da, kendinizi çalışmaya zorlamalısınız. Kişi çalışmaya ilişkin kararlı olmalıdır. Kişi kendi kendisine “söz” vermelidir.


118

Okulda Yaşanan Dikkat Sorunu Dikkat toplama problemleri yaşayan öğrencilerin ders sırasında amaçsız olma, sessiz oturamama, ders sırasında oyun oynama, yanındaki arkadaşına zarar verme, sürekli bir nesne ile oynama (örn. silgi, cetvel gibi), sürekli hareket etme, çok konuşma, hızlı düşünme ve birlikte çalıştığı arkadaşlarının dikkatlerini dağıtma gibi davranışlar sergiledikleri tespit edilmiştir. Ayrıca, bu öğrencilerin, unutkanlık gösterdikleri, ev ödevlerini, kitaplarını, defterlerini unuttukları ya da henüz üzerinde konuşulmuş bir şey hakkında soru sordukları, çalışma tempolarının süreklilik göstermediği, çok hata yaptıkları ve bir iş üzerinde sürekli çalışamadıkları belirtilmiştir. Dikkatini toplayamama, temel eğitim okulu öğrencisinin en büyük sorunudur. İlköğretim çağındaki çocukların bir kısmı genellikle hareketlidirler ve hareketli oyunları tercih etmektedirler. Çocukların bu davranışları çevreleri tarafından engellenmekte ve böyle davranmamaları söylenmektedir. Bu durum, ailede, okulda ve arkadaş gruplarında olumsuz yaşantılara neden olmaktadır. Evde anne babalar çocuğa yönelik eğitim etkinliklerinin etkisiz olduğunu görmekte; okulda, öğretmenler çocuğu başarısız olarak nitelendirmektedirler. Ayrıca tüm bunların yanı sıra, bu çocuklar arkadaş gruplarında da devamlı olarak arkadaşları tarafından dışlanmakta ve bu durumla başetmek zorunda kalmaktadırlar. Dikkat toplama sorunu yaşayan çocukların ufak bir gürültüden dikkatleri dağılır, sınıfta sürekli pencereden dışarıya bakarlar, yanlarındaki arkadaşlarına bir şeyler söylerler, oturdukları sırada sürekli ileri geri kayarlar, ilgilenmeleri gereken işlerle ilgilenmek yerine başka şey-


119 lerle ilgilenirler. Bu çocukların isteklerini kaybetmemek ya da uzun süre oturup bir ev ödevini yapabilmek için sürekli güdülenmeye ihtiyaçları vardır. Dikkatini toplayamayan çocuklar, bu problemleri nedeniyle okulda; matematik, okuma-yazma ve dil gelişiminde belirgin sorunlar yaşarlar. Sınıfta dikkat toplamada sorun yaşamanın nedenleri şu şekilde sıralanabilir: -

Bedensel rahatsızlıklar, Çevrede çok ve çeşitli uyaranların var olması, Öğrencinin aile yaşantısındaki sorunlar, Öğrencinin dikkat toplama becerisini kullanmadaki yetersizlikleri, Öğrencinin isteksizliği, Öğrencinin birlikte olduğu arkadaşlarından dolayı dikkatinin dağılması, Öğrencinin ilgisini çekmeyen ders içeriği, Gerginlik yaratan ev ödevleri ve çalışmaları, Aşırı ya da yetersiz güdülenme, Uygun bir ödül ve ceza sisteminden yoksunluk, Geri bildirim yetersizliği, Amaç yoksunluğu ya da belirsizliği, Başarısızlık endişesi, Aşırı kaygı ve gerginlik, Öğrencinin, kendi kapasitesinin çok altında ya da üstünde beklenti içerisinde olması, Öğretmenin öğrenciden, kapasitesinin çok üstünde ya da altında bir beklenti içerisine girmesi, Öğretmenin ders işleyiş tarzı (duygusal anlamda yakın olmayan bir iletişim), Öğretmenin dersi öğrencileri motive edici zenginlikte işleyememesi,


120 Dikkat toplama becerisi, dikkat toplama alıştırmaları ile geliştirilebilir. Sınıfta öğrencinin dikkatini toplamasını sağlamak için: - Öğretmenin derste sözel olarak soru sorması, - Çalışma metinlerindeki yardımcı soruların üzerinde durulması, - Öğrencilerin dersin amaçlarından haberdar olmaları, - Çalışma metinlerindeki önemli noktaların altının çizilmesi, yararlı olabilir. Dikkat toplama günün belli saatlerinde daha kolay sağlanır. Çocuklar için en uygun zamanlar 07.0011.00 ve 16.00-20.00 saatleri arası ve en uygun olmayan zamanlar ise 13.00-15.00 saatleri arasıdır. Bir yetişkinin (anne-baba ya da öğretmen), bir işi bitirmeden diğerine başlamaması, bir işi yaparken izlediği yöntemin çocuklar tarafından izlenmesi ve sonrasında model alınması dikkat toplama becerisinin gelişiminde de oldukça önemlidir.


121 Bilişsel Model Alma ve Kendi Kendine Yönerge Verme Yönteminin Aşamaları Aşama 1: Model bir kişi yardımıyla çocuğa başarılı davranışın gösterilmesi -Problemin formüle edilmesi:

“Nasıl yapmalıyım?” örn. “Burada toplama ve çıkarma ödevi var.”

-Probleme yaklaşma:

“Buradaki altı toplama ve çıkarma işlemini ardarda yapmalıyım.”

-Duygusal yönlendirme:

“Zamanım var. Eğer bir kez hata yaparsam bu o kadar da kötü değil”

-Çözüm yolunun tanımlanması:

“Önce….., sonra yapmalıyım”

-Gidiş ve son kontrol:

“Her şeyi doğru yaptım mı? Bir kez daha kontrol edeyim.”

-Kendi kendine pekiştireç verme:

“”Mükemmel yaptım. Her şeyi doğru cevaplandırdım.”

……

Aşama 2: Çocuğun davranışlarını uygulayıcının katılımıyla yönlendirme (Öğretmen sanki öğrenciymiş gibi ben dilini kullanır) Aşama 3: Çocuğun yüksek sesle kendi kendine yönerge vererek kendini yönlendirmesi Aşama 4: Çocuğun yönergeyi kendi kendine fısıldayarak vermesi Aşama 5: Çocuğun yönergeyi sadece düşünmesi


122 Dikkat Toplama Alıştırması Sırasında: - Öğrenci çalışırken dikkatini dağıtabilecek iç ve dış uyaranlar ortadan kaldırılmaya çalışılır. Aç olmamasına özen gösterilir. Bu nedenle oturumlar her zaman beslenme saatinden sonra yapılmalıdır. - Öğrenci bir alıştırmayı bitirmeden diğerine geçmemesine dikkat edilmeli. Böylece, öğrencinin aynı zamanda bir konu üzerinde devamlı çalışmayı öğrenmesine olanak sağlanmıştır. - Çalışmalar sırasında öğrencinin hatalarını kendisinin bulmasına fırsat verilmeli ve hatalarını bulabilmeleri için onlara ipuçları verilme. Kişi ancak hatalarını bulduktan ve düzelttikten sonra diğer alıştırmaya geçebilirler. - Öncelikle hafif zorlukta alıştırmalar seçilmeli, daha sonra artan zorlukta alıştırmalar verilir. Her çalışmada çalışma süresi biraz daha artırılmıştır. - Alıştırmalar öğrencilerin yaşına göre ne çok kolay ne de çok zor olarak hazırlanır. Onları biraz zorlayan fakat başarabilecekleri alıştırmalar seçilir. Böylece öğrenciler biraz zorlanmanın ardından gelen başarı duygusunu yaşamış olurlar.


123 Dikkat Toplama Eğitiminde Örnek Bir Uygulama 1. 2. ve 3. sınıftaki öğrenciler için uygulama 30 dakika süre içinde piyasada var olan bir boyama kitabı ile bir hikâye kitabından yararlanılarak dikkat alıştırması evde de yapılabilir. Yaşla karmaşıklaşan şekil ve konulara geçilir. Ayrıca yapılacak alıştırmaların sayısı ve zaman artırılarak dikkati yoğunlaştırma nitelik ve süresinin artışı için zorlanabilir. - Şekilleri ayırt edebilme, - İki resim arasındaki farklılıkları bulma, - İstenen şekilleri bulma ve onları belirlenmiş renklerle boyama, - Verilen resimlerdeki hataları bulma şeklinde çalışma yapılabilir. - Bir hikâyeyi okuyup onunla ilgili soruları cevaplandırma (dikkatli okuma ve dinleme çalışması), okunan metni dikkatlice takip etmeleri sağlanmalı ve metinle ilgili soruları cevaplandıracaktır. Her oturum uygulanmadan önce gevşeme egzersizleri uygulanıp çeşitli oyunlar oynanabilir ve daha sonra eğitim programına geçilebilir.


124

Dikkati Yönlendirmede Öğretmenlere öneriler Dikkat süresi okula yeni başlayan çocuklarda 10 dakikadır, bu süre yaşla birlikte artar ve 10 yaşında 20 dakika, 14 yaşında ise 30 dakikaya ulaşır. DEHB olan çocukların zekâ düzeyine göre akademik başarıları beklenenin altında gerçekleşir. Bazen öğretmen ve arkadaşlarından aşırı uyarı almaları okuldaki etkinliklerden geri çekilme tavrı göstermelerine yol açabilir. Sınıfta dikkatini toplayamayan öğrenciler, öğretmenin günlük eğitim öğretim faaliyetlerini sınırlar. Bu nedenle öğretmenler, okulda zamanlarının ve enerjilerinin çoğunu, sınıfın kontrolüne harcamak zorunda kalmaktadır. Dikkat toplama becerisi iyi olan bir çocuk tahtaya yazılmış olan beş satırlık bir yazıyı, örneğin altı kez tahtaya bakarak defterine geçirebilirken bir başka çocuk otuz üç kere baktıktan sonra geçirebilir. Bu iki çocuk arasındaki temel farklılıklardan biri, dikkat toplama becerisi ile ilgilidir. Otuz üç kere tahtaya bakmak zorunda kalan bir çocuk yorulacak, dinlenmek için sık sık etrafına bakacak, yanındakilerin dikkatini dağıtacak, ödevini tamamlayamayacak ve bu arada öğretmenden sıkça uyarı alacaktır. Dikkat toplama becerisi farklı bu iki öğrenciden aynı performansın beklenmesi elbette bir ölçme ve değerlendirme hatasıdır. Öğretmen davranışlarının öğrencilerin dikkat toplama düzeyleri üzerindeki etkisi ve onların dikkat toplama becerilerinin geliştirilmesindeki katkısı yadsınamaz. Öğrencilerin dikkat toplama becerilerinin artırılması için öğretmenlere şu önerilerde bulunulabilir:


125 1. Öğrencilerin dikkat toplama düzeyleri ile öğretmenin sınıf yönetimindeki başarısı, derslerle ilgili olarak öğrencilerden neleri beklediğini açıkça belirtmesi ve sınıfta iyi bir sosyal atmosferin hakim olması arasında yüksek düzeyde bir ilişki vardır. Öğretmenler, öğrencilerinin kapasitelerinin çok üzerinde ya da altında başarı beklentisi içerisinde olmamalı ve onları değerlendirirken olumsuz davranışlarda bulunmamalıdırlar. 2. Öğrenme için önkoşulların sağlanması da önemlidir. Bu nedenle öğretmenler öğrencilerin öğrenme önkoşullarıyla derse hazır bulunuşluk düzeylerini sorular ve ödevlerle saptamalıdır. 3. Öğretmenlerin sınıfta heyecanlı, coşkulu, vurgulu ve ilgi çekici bir dil kullanmaları öğrencilerin dikkat toplama becerilerini artırır. Dersin işlenişinde öğrencilere, dersin içeriği ile ilgili olan çeşitli özel vurgulamalar yapmalıdır (Bir kelimenin altını çizme ya da renkli kalemle boyama gibi). Ayrıca öğretmenler ders anlatırken zıtlıklardan yararlanabilirler. Örneğin, parlak siyah kitap harflerinin açık sarı bir zemin üzerine yapıştırılabildiği bir panoda bu zıt etkiyi yaratabilir. 4. Öğretmenler kendi davranışlarının dikkatli ve tutarlı olmasına özen göstermelidirler. Böylece, öğrencilerinin de dikkatli ve tutarlı öğrenme stratejileri geliştirmelerine yardımcı olurlar. 5. Öğretmenler, bir konuyu anlatırken onu sadece sözel olarak ifade etmekle kalmamalı, aynı zamanda konunun ana hatlarını büyük harflerle tahtaya yazmalı ya da tepegözle yansıtmalıdır. Büyük, ışıklı, hareketli nesneler dikkati daha kolay çekerler. Ayrıca derslerde kulanılan filmler ya da drama etkinlikleri de öğrencilerin dikka-


126 tini toplamaları açısından oldukça yararlıdır. Derslerde bu etkinliklere sıklıkla yer verilmelidir. 6. Öğretmenler, ”Dikkat Toplama” becerisinin geliştirilebileceğine inanmalıdır. Dikkatin yönlendirilmesi ve düzeltilmesinin mümkün olduğunu bilmelidir. 7. Öğretmenler, öğrencilerinin içerisinde bulunduğu duruma göre, derste gerilme ve gevşeme alıştırmaları uygulamalıdır. Derslerde, rahatlamaya yönelik uygulamalar (gevşeme ve gerilim aşamaları, bedenin otururken, ayakta rahat olmasını sağlamak, nefes uygulamaları, sessiz olma uygulamaları) yapılmalıdır. Bu uygulamalar sırasında, gevşeme ve gerilim evrelerinin değişkenliğinin iyi ayarlanması gerekir. Öğrenciler yorgun olabilirler ya da uzun çalışmanın ardından monotonluk hissedebilirler. Motivasyonlarının en üst düzeye çıkması için yeni uyarıcılara ihtiyaç duyabilirler. Öğrencilerin kapasitelerinin artırılması için, ders planının hazırlanması aşamasında gerilim ve gevşeme alıştırmalarına yer verilmelidir. 8. Öğretmenler, dersin oluşumu, zamanlaması ve aşamaları hakkında öğrencileri bilgilendirmelidirler. Örneğin, “Şimdi 15 dakika soruları cevaplandıracağız, sonraki 10 dakika sonuçlara bakacağız, ardından hatalarınızı düzelteceğiz.” gibi. 9. Öğretmenler çalışmaların ritmine uygun aralar vermelidirler. Bu aşamada yukarıda sözü edilen bedensel ve zihinsel gevşeme alıştırmaları uygulanabilir. Böylece verilen aranın etkili bir şekilde kullanılması sağlanmış olur. 10. Öğretmenler, dersin işlenmesi sırasında, sözsüz iletişimden yararlanılarak, uyarıcıları düzenlemeye ve


127 öğrencilerin dikkatlerini dersin içeriğine toplamalarına yardımcı olmalıdırlar. 11. Öğretmenler, sorduğu soruların öğrenciler tarafından iyice anlaşılmasını sağlamalıdırlar. Ayrıca, öğrencilere verdikleri ödevlerin de öğrenciler tarafından zor olarak değerlendirilmemesi önemlidir. Eğer öğrenciler, sorulan soruyu anlamazlar ya da bir ödevde zorluk yaşarlarsa dikkatleri toplamakta güçlük çekebilirler. 12. Öğretmenler, sınıf içi kurallar ve bu kuralların uygulanmasında aktif bir şekilde rol almalıdırlar. Ayrıca, öğrenciler sınıftaki kuralları mümkün olduğunca erken öğrenmelerini sağlamalıdırlar. 13. Öğretmenler, anlatmakta oldukları dersin bütününe hakim olmalıdırlar. Dersteki faaliyetlerin yönlendirilmesi öğretmen tarafından yapılmalıdır. Öğrenme adımları takip edilerek öğrencilerin vermiş oldukları yanıtlar üzerinde onlara olumlu geribildirimler verilmelidir. 14. Dikkat toplamada başarılı öğrencilerin ödüllendirilmesi diğer öğrencilerin dikkatli olma konusunda heveslenmelerine yardımcı olabilir. 15. Öğretmenler, öğrencilerine not tutma teknikleri, bir metnin ya da konunun ana fikrini bulma, özet yapma yöntemleri hakkında bilgi vermeli ve bunlara yönelik alıştırmalar yapmalıdırlar. 16. Öğrencilerin aileleri ile sık sık iletişim halinde olunması oldukça önemlidir. Öğretmenler, ailelerle öğrencilerinin evdeki çalışma koşulları, ders çalışma yöntemleri, evde nelere ne kadar zaman ayırmaları gerektiği (örneğin, her gün bir saat televizyon izlemeli gibi) konu-


128 sunda iletişim halinde olmalıdırlar. 17. Öğrencilerin sınıftaki çalışmaları, özellikle de grup çalışmaları sırasındaki olumsuz davranışlarının saptanması ve uygun bir şekilde çözümlenmesi önemlidir. 18. Öğretmenler, bir ders saati içerisinde bir faaliyetten diğerine geçişleri iyi organize etmeli ve karışıklığa meydan vermemelidirler. Bir konudan diğer bir konuya geçileceği zaman öğrencilere bunu belirtmelidirler. 19. Öğrencilerin yaptıkları çalışmadan doyum alabilmeleri için ödevlerin kısa tutulması çok önemlidir. Öğretmenler, bir ödevin uzun olması yerine kaliteli bir çalışma olmasına önem vermeli ve doğru yapılan işleri sürekli olarak pekiştirmelidirler. 20. Derslerde anlaşılırlık ve çok yönlü çalışma olanağının olması öğrencilerin dikkat toplama düzeylerini artıracaktır. 21. Öğretmenler öğrencilere bir defada bir yönerge vermelidirler. Aynı anda birden fazla yönerge vermek, öğrencilerin hiçbirini anlamamalarına ve yapamamalarına neden olur ve öğrenciler kendilerini başarısız hissedebilirler. 22. Dersin bitiminde o derste neler yapıldığının anlaşılır bir biçimde ortaya konması önemlidir.


SALI

ÇARÞAMBA PERÞEMBE

CUMA

Sabah Öðleden Sabah Öðleden Sabah Öðleden Sabah Öðleden Sabah Öðleden Sonra Sonra Sonra Sonra Sonra

PAZARTESÝ

Yok 0

-

Çok az 1

-

Fazla 2

-

Çok Fazla 3

Teþekkür Ederiz…

Sayýn Öðretmen, yukarýdaki davranýþlarý son bir haftada gün içerisinde ne sýklýkla gözlemlediðinizi lütfen derecelendiriniz. Derecelendirme için AÞAÐIDAKÝ KRÝTERLERÝ KULLANINIZ.

SÖZLÜ UYARILARLA DAVRANIÞINI KONTROL ETME

KORÝDORLARDA AÞIRI HAREKETLÝ DAVRANIÞLAR

ANLATILAN KONUYA DÝKKAT ETMEME

SINIF ÝÇÝNDE AÞIRI KONUÞMA

ARKADAÞLARI ÝLE ÝTÝÞME

SINIF ÝÇÝNDE DOLAÞMA

GÜNLER


130 Yok Çok az Fazla Çok Fazla

0 1 2 3 Teşekkür Ederiz…

Bölüm 7. DEHB Çocuğun Geleceği DEHB’li Çocukların Gelecekleri Anne-babaların bu çocuklarla ilgili gelecek endişesi vardır. Ailenin bu konuda bilmesi gereken şeyler: Davranışsal Boyut - Kaba motor faaliyet buluğ çağı ile birlikte azalmakta. - Huzursuzluk ve dikkat dağınıklığı aynı kalmakta. - Çocukların %30-40'ında başta güven eksikliği olmak üzere başka duygusal sorunlar devam etmektedir. Öğrenmeye İlişkin Sorunlar - Çocukların %50'sinde öğrenme güçlüğü kalıcı niteliktedir. - Akademik başarısızlık, toplum ortalamasının 2–3


131 katıdır. Sosyal Yaşam - İnsanlar arası ilişkideki sorunlar kalıcıdır. Çoğunluk, arkadaş edinmede güçlük çekeceklerdir. - Yetişkin yaşta alkol bağımlılığı ortalamanın üstündedir. - Suç işleme, yasalara karşı gelme daha sıklıkla görülür. - Evlilikte geçimsizlik oranı yüksektir. - Çocukların %50-60'ı yetişkin yaşta gerekli uyumu sağlayamamaktadır.


132

Karşıt Olma-Karşı Gelme Bozukluğu Bazı çocuk ruh sağlığı uzmanları bu hastalığı DEHB’nun değişik bir biçimi gibi değerlendirirken bazıları ise ayrı bir tanı altında değerlendirmektedir. Bu rahatsızlığı DEHB ile birlikte gözüken eşbozukluk olarak alan çalışmalara göre, DEHB'li çocukların %60'ında aynı zamanda Karşıt Olma-Karşı Gelme Bozukluğu görülmektedir Bu bozukluk, inatçılık, öfke patlamaları, denetimini kaybetme, yetişkinlerle tartışma, itaati reddetme, kasıtlı olarak başkalarını taciz etme vb. davranışlarla karşımıza çıkar. Karşıt Olma-Karşı Gelme Bozukluğu çocuk veya ergenin kuralara uymak istememesi, anne babaya karşı gelmesi, olumsuz tavır göstermesi, sürekli uyumsuz davranışlarıyla çevresindekileri sinirlendirmesiyle tanımlanabilen bir bozukluktur. Bu çocuklar okula gitmemek için her şeyi yapan, gitse bile söylenerek ve geç giden, okul kurallarına uymadığı için sık sık uyarılar alan, öğretmenini sık sık sinirlendiren, üzerine düşen görevleri türlü bahane ve yöntemlerle yapmaktan kaçınan, başı dertte olan çocuklarla takılmaya heveslidir. Başta anne baba ve öğretmen olmak üzere etrafındakileri çılgına döndüren "muziplikler, tembellikler, isyankârlıklar" aynı evde olanlar için katlanılması oldukça güç durumlardır. Çevredeki insanlara rahatsızlık vermesine karşın bu çocuklar "bilinçli ve kasıtlı olarak" mala ve cana zarar vermezler. Suç işlemezler ancak kurallara uymamak için sürekli direnen ya da yapması gerekenleri söylenerek yapan ve diğer çocuklar tarafından kolay kızdırılabilen, öfkesini kontrol etmekte güçlük çeken ama bu öfkeyi bağırma-çağırma-tepinme boyutunda tutabilip saldırganlık veya kapı pencere indirmeye vardırmayan çocuklardır.


133 Temel tanı ölçütleri kontrolü kaybetme, kurallara uymama, büyüklere karşı gelme, kendi kusurları için başkalarını suçlama, çoğunlukla kızgın ve gücenik olma gibi yıkıcı davranışları içermektedir. Ancak bu yıkıcılık Davranım Bozukluğunda olduğu gibi hırsızlık, diğer insanlara veya başkalarının mallarına zarar verme boyutuna gelmemektedir. Karşıt olma-karşı gelme bozukluğunun belirtileri 1. Sık sık hiddetlenir (huysuzlanır). 2. Sık sık büyüklerle tartışmaya girer. 3. Büyüklerin isteklerine ya da kurallarına uymaya çoğu zaman etkin bir biçimde karşı gelir ya da bunları reddeder. 4. Çoğu zaman, isteyerek, başkalarını kızdıran şeyler yapar. 5. Kendi yaramazlıkları için çoğu zaman başkalarını suçlar. 6. Çoğu zaman alıngandır, çabuk darılır ya da başkalarınca kolay kızdırılır. 7. Çoğu zaman içerlemiş, kızgın ve güceniktir. 8. Çoğu zaman kincidir ve intikam almak ister. Tanının konulabilmesi için yukarıdaki belirtilerden en az 4'ünün çocukta olması gerekmektedir. Karşıt olma-karşı gelme bozukluğu neden ortaya çıkar? Çocuktaki yapısal olarak zor bir mizaçla olumsuz ebeveyn tutumlarının bir araya gelmesinden ortaya çıktığı ileri sürülmektedir. Karşıt olma-karşı gelme bozukluğunun gidişi: Bu olgular ileriki yıllarda Davranım Bozukluğu gelişmesi için risk taşırlar.


134 Karşıt olma-karşı gelme bozukluğunun tedavisinde: Temelde yanlış ebeveyn tutumlarından kaynaklandığı düşünülen bir hastalık olduğundan ebeveynlerin eğitimi son derece büyük bir öneme sahiptir.


135

Yararlanılan Kaynaklar Kitaplar Abalı, Osman. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ve özel öğrenme Güçlüğü. Türkiye Klinikleri, Pediatrik Bilimler, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Özel Sayısı, Cilt: 6, Sayı: 2, Yıl: 2010. Adler, Alfred. Sorunlu Okul Çocuğu. (çev. Kamuran Şipal) Cem Yayınevi, 1996, İstanbul. Akay, Aynur. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunda Etyopatogenez. Türkiye Klinikleri, Pediatrik Bilimler, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Özel Sayısı, Cilt: 6, Sayı: 2, Yıl: 2010. Altuğ, Betül. Gençlerde Anne-Baba Tutumunun İrdeleyici Düşünme Ve Özdeğer Duygusu Gelişmesine Etkileri. Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi. Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Psikiyatri Anabilim Dalı, Konya, 1995. Amerikan Psikiyatri Birliği: Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, Dördüncü Baskı (DSM-IV), Amerikan Psikiyatri Birliği, Washington DC, 1994'ten çeviren Köroğlu E, Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 1995. Brown, E. Thomas. Dikkat Eksikliği Bozukluğu; Çocuklarda ve Yetişkinlerde Odaklanamayan Zihin. (çev. Esra Çetintaş Sönmez). ODTU Geliştirme Vakfı Yayıncılık ve İletişim A. Ş. Yayınları. Ankara, 2009. Çuhadaroğlu, Füsun ve Ark. Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Temel Kitabı. Çocuk ve Gençlik Derneği Yayınları. Ankara, 2008.


136 Duman, Banu. (Project Coordinator) ADHD A Training Manuel On Attetion Deficit and Hyperaktivity Disorder. Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Ankara, 2009. Ekşi, Aysel (ed.). Ben Hasta Değilim. Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul, 1999. Ercan, Eyüp Sabri. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu. Doğan Egmont Yayıncılık ve Yapımcılık Tic. A.Ş. İstanbul, 2008. Ercan, Eyüp Sabri. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunda Epidemiyolojik Veriler. Türkiye Klinikleri, Pediatrik Bilimler, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Özel Sayısı, Cilt: 6, Sayı: 2, Yıl: 2010. Erdoğdu, Ayşe Burcu. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Tanısı Alan Ergenlerde Duygusal İpuçlarının Tanınması, Sosyal Karşılıklılık Ve Motor Koordinasyon Becerileri. Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. İstanbul, 2009. Gordon, Thomas. E.A.E. Etkili Anababa Eğitiminde Uygulamalar. (çev. Emel Aksay). Sistem Yayıncılık. İstanbul, 1999. Işık, Erdal. Taner, Yasemen Işık. Çocuk, Ergen ve Erişkinlerde Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu. Türkiye Klinikleri Yayınevi, Ankara, 2009. Kaymak, Suna. Dikkat Toplama Eğitimi Programının İlköğretim 2. Ve 3. Sınıf Öğrencilerinin Dikkat Toplama Becerilerinin Geliştirilmesine Etkisi. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara, 2003. Kılınçaslan, Ayşe. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunda Yürütücü İşlevler. Türkiye Klinikleri, Pediatrik


137 Bilimler, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Özel Sayısı, Cilt: 6, Sayı: 2, Yıl: 2010. Morrison, Kate. Behaviour Management and ADHD. (Chapter 6, p. 87-111) Duman, Banu. (Project Coordinator) ADHD A Training Manuel On Attetion Deficit and Hyperaktivity Disorder. Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü, 2009. Montessori, Maria. Çocuk Eğitimi “Montessori Metodu”. (çev. Güler Yücel) Özgür Yayınları, İstanbul, 1995. Öztürk, Mücahit. Çocuk Psikiyatrisi. Uçurtma Yayınları, İstanbul, 2007. 6.Baskı. Polvan Özgür (ed.). Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi. Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul, 2000. Rief, Sandra. The ADD/ADHD Checklist. Prentice Hall, Paramus, 1998. Selçuk, Ziya. Dikkat Eksikliği Ve Hiperaktif Çocuklar. Pegem A Yayınları, Ankara, 2002. Semerci, Bengi. Birlikte Büyütelim; Çocuk Ruh Sağlığı. Alfa Yayınları, İstanbul, 2006. Semerci, Bengi. Ergenlik Döneminde Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu. Türkiye Klinikleri, Pediatrik Bilimler, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Özel Sayısı, Cilt: 6, Sayı: 2, Yıl: 2010. Semerci, Bengi. Turgay, Atilla. Bebeklikten Ergenliğe Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu. Alfa Yayınları, İstanbul, 2007. Soykan, Ayla Aysev. Taner, Yasemen Işık. Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları. Baskı; Golden Print. İstanbul, 2007.


138 Soykan, Ayla Aysev. Dikkat Eksikliği-Hiperaktivite Bozukluğu Olan Çocukların Ruhsal Ve Organik Yönden Araştırılması. Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Bilim Dalı, Ankara, 1991. Stein, David B. Ritalin Çözüm Değil. (Çev. Ali Ercivan) Kuraldışı Yayıncılık, İstanbul, 2002. Swedo, Susan Anderson ve Leonard, Henrietta L. Çocuktur Geçer! Epsilon Yayıncılık, İstanbul, 2000. Şenol, Selahattin. Çocuk ve Gençlik, Ruh Sağlığı. HYB Yayıncılık, Ankara, 2006. Şenol, Selahattin. İşeri, Elvan. Koçkar, Aylin İlden. Dikkat Eksikliği, Hiperaktivite Bozukluğu. HYB Yayıncılık, Ankara, 2008. Turgay, Atilla. Tedavi Edilmeyen Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunun Bedeli ve Tedavide Yenilikler. Türkiye Klinikleri Yayınevi, Ankara, 2009. Tutkunkardaş, Mustafa Deniz. Mukaddes, Nahit Motavalli. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunda Tedavi Yaklaşımları. Türkiye Klinikleri, Pediatrik Bilimler, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Özel Sayısı, Cilt: 6, Sayı: 2, Yıl: 2010. Vanlı, Lale. Hiperaktif Çocuklar; Tanı ve Tedavi. Nobel Tıp Kitabevleri, 2001. Weyandt, Lisa. An ADHD Primer. Allyn and Bacon A Pearson Education Company, Boston, 2001. Yargıç, İlhan. Erişkinde Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu: Ben Neden Göremiyorum? Türkiye Klinikleri, Pediatrik Bilimler, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Özel Sayısı, Cilt: 6, Sayı: 2, Yıl: 2010.


139 Yavuzer, Haluk. Çocuk Eğitimi El Kitabı. Remzi Kitabevi, İstanbul, 1999. Yavuzer, Haluk. Ana-Baba Okulu. Remzi Kitabevi, İstanbul, 1998. Yavuzer, Haluk. Çocuğu Tanımak ve Anlamak. Remzi Kitabevi, İstanbul, 2003. Yavuzer, Haluk. Ana-Baba ve Çocuk. Remzi Kitabevi, İstanbul, 1999. Yazgan, Yankı. Hiperaktif Yayıncılık, İstanbul, 2001.

Çocuk

Okulda.

Evrim

Yazgan, Yankı. Okul Yıllarında DEHB; Çocuklara ve Ergenlere Dikkat Sorunlarını Aşmada Nasıl Yardımcı Olabiliriz? Doğan Egmont Yayıncılık ve Yapımcılık Tic. A. Ş. İstanbul, 2010.

Broşürler Türkiye DEHB Klavuzu, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Klinik Uygulama Kılavuzu Türkiye-2008. Hazırlayan; Eyüp Sabri Ercan ve Arkadaşları. Janssen-Cilag a division of Johnson and Johnson. 2008. Günlük Yaşamda DEHB; DEHB’li Çocuklardan Ailelere Öneriler. DEHB’li Çocuklardan Öğretmenlere Öneriler. www.Lilly.com.tr. DEHB ile Çocuk Olmak. Aileler için bir kılavuz. www.Lilly.com.tr.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.