irfs

Page 59

Sil gözyaşlarını baba!

gerindi gerindi. Ön patilerindeki tırnaklarl rını o kadar açtı ki sanki hepsi birer hançer gibiydi. Kedi, Mücteba’nın ilgisini çekmiştl ti. Fakat daha fazla izleyemedi. Heyecanını biraz olsun yatıştırmak için derin nefes aldı, ellerini yüzüne kapattı ve bir süre öyle kaldl dı. Ellerini yüzünden çekti yerde terliğinin tekini gördü sağ ayağına giydi. Her zaman terliklerini ve ayakkabılarını giyl yerken önce sağı sonra solu giyerdi. Daha küçükken babasından bunun sünnet olduğl ğunu duymuştu. İnsan kimi severse her şeyi onun gibi yapml mak ister. O sevilmeye en layık insanın Peygamberimiz aleyhissalati vesselam oldl duğunu düşünürdü. O’nu hep taklit etmek isterdi. Mücteba dışarı çıkınca önce yüzünü yıkadı ve mutfağa doğru yürüdü. Her sabah mutfl fağa ilk girdiğinde annesi orada kahvaltı hazl zırlıyor olurdu. Bu sabah mutfakta annesini göremeyecekti. Bu onu hüzünlendirmişti ama içindeki asıl sıkıntı dedesinin hastalığl ğının ilerlemiş olmasıydı. Mutfaktan içeri girdiğinde teyzesinin kahvaltı masasında kendisini beklediğini gördü. Masaya doğru ilerlerken teyzesine; - Selamün aleyküm, dedi. - Aleyküm selam yeğenim, hevesinden erkl ken kalktın herhalde - Doğru dürüst uyuyamadım ki zaten teyzl ze. Bir o tarafa bir bu tarafa dönüp durdum. Hep dedem gözümün önündeydi. Babamla annem de mi yanında şimdi? - Evet onlar sabah namazından sonra gittill ler hastaneye. Biraz önce annenle telefonda görüştük merak etme iyiymiş. Mücteba üzülüyordu. Yemek yerken bile boğazında bir şey düğümleniyordu sanki ve zor yutkunuyordu lokmaları. Alelacele kahvaltı yapıp masadan kalktı. Bir an önce hastaneye gidip dedesini görmek istiyordu. Teyzesi ona hangi dolmuşla gideceğini ve nerede ineceğini tarif etti. Dalgın gibi durl ruyordu mücteba yinede dişlerini misvakla fırçalamayı unutmadı. Hastaneye vardığında babasının kapıda bekll

lediğini gördü. Sadece bakıştılar. Babasının gözleri dolmuştu. Bir damla yaş yanağından aşağı süzüldü. Mücteba sil gözyaşlarını baba diyecekti. İkisi de üzüntüsünden bir şey söyleyemedi. Babası elini oğlunun omzuna attı, birlikte yürümeye başladılar. Ne garip bir yerdi burası. Hastaneyi ilk görml mesiydi bu. Çok etkilenmişti. Dedesinin kaldığı odada başka hastalar da vardı. Bazıll ları inliyor, bazıları sanki hiç kıpırdamadan yatıyordu. Hastanenin kapısından girdiğindl den beri hep etrafını incelemiş, orasının nasıl bir yer olduğunu anlamaya çalışmıştı. Aslında biraz ürpermiş ve korkmuştu. Hayl yalinden kendisinin de bir gün buraya hasta olarak gelebileceği geçmişti. Zaten onu asıl ürperten de bu ihtimaldi. Dedesinin kaldl dığı odaya doğru ilerlerken sağlı sollu açık kapılardan içeriye baktı. Ayağı alçılı, kafası sargılı, hırıltılı nefes alabilen, ağzına oksijl jen tüpü takılmış olan birçok kişi görmüştl tü. Acaba hangisinin yerinde olmak daha iyidir diye düşündü. Sonuçta hepsi de çok zordu. Bir de onu en çok etkileyen hemen hemen kendi yaşlarına yakın bir çocuğun acı içinde feryat etmesi oldu. Bir sedyenin üzerinde İRFAN MEKTEBİ 59


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.