Select 2013 Şubat - Sayı 3

Page 1



Editörden

2

God of War Kronolojisi

3

God of War: Chains of Olympus God of War

4 6

God of War: Ghost of Sparta God of War: Betrayal God of War II God of War III God of War: Ascension Select Kültür

9 11 12 14 18 20


Merhaba arkadaşlar,

Ufak aksaklıklarla biraz geç çıkan Şubat sayımızla karşınızdayız ama sevinçli bir miladı da geride bırakıyoruz bu ay. SELECT bir yaşında artık. Doğum günümüzü kutladığımız bu ay şöyle dönüp bir geçmiş muhasebesi yaparsak ikinci yaşımızdan gün aldığımız şu dönemde ilk söyleyeceğimiz şey, yavaş yavaş da olsa güzel günlere doğru adımladığımız olur. Her gün okurlarımızın sitemize artan ziyaretleri bizi umutlandırıyor. Genel olarak site ve dergi üzerinde bazı konsept çalışmalarımız var önümüzdeki dönem için ama yapmadan, yapacağız edeceğiz gibi halüsinasyonlardan bahsetmek istemiyorum, becerebilir de yaparsak önümüzdeki aylarda güzel sürprizlerimiz olacak diyebiliriz. Biz umutluyuz, tek ihtiyacımız okurlarımızın desteği.

Bu ay dergimizde sizlere oyun dünyasının en karizma karakterlerinden birisinin anılarıyla geldik desek yanlış olmaz. Yunan mitolojisinin dibine vuran acımasız kahraman Kratos'un, God of War serilerinin hikayelerini derledik sizler için. God of War Ascension'a sayılı günler kala hem serinin geçmişine hem de geleceğine kısa bir göz atalım dedik. Okurken keyif alacağınızı düşünüyoruz.

Gelecek sayıda da BioShock'a selam duracağımızın haberini verelim şimdiden ve hatta bir de sürprizimiz olacak BioShock içeriklerinin arasında sizler için. Meraklanın, bekleyin...

Oyunda kalın dostlar, Ayın sonunda tekrar görüşmek üzere...

Sait Gülsoy SELECT

2



Sony diyince akla ilk gelen şey nedir? Playstation tabiiki. 90'lı yıllardan beridir hayatımızda var olan, bir demeden, iki demeden, üç demeden üreyen bir alet bu. Başlıkta yazan oyuna nasıl bağlayacağımın konusunu anlamışsınızıdır. Efsane God Of War. Ps2’ nin sistemini sonuna kadar sömüren oyun. İşte o efsane Gow’un 10 yıl önceki hikayesi bu bölümde bizi ilgilendiriyor. Olimposssssssssssss diyerek giriyorum yazıma. Olimpos GoW diyelim biz ona kısaca, hatta direkt Olimpos diyeceğim. Neyse. Olimpos ilk olarak 2008 yılında PPS platformunda oyunseverlere sunuldu, sonra GoW HD Collection Volume 2'de PS3'için sunuldu ve en son da 2012 yılında PS3 için çıkartılan GoW Saga Edition’da tekrar yer aldı. Bu arada hikayeler aynı olduğundan oyunu PSP'de oynadıysanız rahat olun, sıkıntı yok.

Hizmetkar Kratos Olimpos oyununda kahramanımız Kratos tanrılara hizmet eden körpe bir

savaşçı

bekliyordunuz

yine, ki,

eheheh

ne

striptizci

mi

yapacaktı o seksi vücudunu. Neyse. Tanrılar o kadar acizdir ki bizim kel, seksi Kratos’tan yardım bile isterler. Dünya bombok bir yer olmuştur artık, Helios denen kibirli tanrının güneşi batmaya başlamıştır, Morpheus’un pis sisleri yeryüzünü kaplamaya başlar, bizim delikanlı tanrılarımız uyumaya yüz tutmuşlardır bla bla

4


bla. İşte burada Kratos’a pay düşüyor oyun gereği, yoksa koyarım Antik’inize de şarabınıza da diyebilecek bir adam Kratos tanıdığım kadarıyla. Chains Of Olympus, GoW 1

‘in

başladığı yere kadar süren kısa bir dönemin hikayesini sunuyor biz oyun severlere. Oyuna Persliler ile savaşarak başlıyoruz

Attica

şehrini

onlardan

korumamız gerekiyor. Oyun Hades’in karısı

Persephone

(Hades’in

karısı

baldan tatlıdır), Kratos’ un kızı ve Kratos arasında geçiyor desek pek de yalan olmaz. Kratos’un kızı Calliope, Elysium tarlasında olduğunu Persephone’den öğrenir ve kızı kurtarmanın tek yolunun kendini tarlaya bırakmak olduğunu söyler hain karı. Kratos da bari kız gitmesin diyerek buna uyar. Ardından Karaman’ın koyunu sonra çıkar oyunu ya da yalancının mumu yatsıya kadar yanar sözlerini sınarcasına Persephone’nin gerçek yüzü çıkar ortaya. Oyunun sonunda Persephone’yi kolay bi savaş eşliğinde öldürerek, GoW 1 ‘in başladığı noktada buluruz kendimizi. Dipnot: Oyunu oynarken cins bir yerde takılınca internetten tam çözüme bakan insan, sizleri çok seviyoruz . Oğuz Güner

5


bütün düşmanları Ares'in yardımı ile katledilmiştir.Kratos savaşı kazanmıştır ancak her şeyin bir bedeli vardır. Bu zaferin bedeli ise Ares'e kölelik etmek olacaktır. Kratos, Ares'in isteklerini yerine getirmektedir. Adeta tam bir savaş makinesine dönüşmüştür. Önüne gelen kasabaları yakıp, yıkmaktadır. Ares, bir savaş kölesinin ailesinin olmasının gereksiz olduğunu düşünerek, Kratos'un ailesinin öldürülmesine karar verir. Ancak Kratos'un bundan haberi yoktur. Ares, kendisine bir kasabayı hedef göstermiştir ve Kratos o kasabada her şeyi yakıp yıkmıştır. Fakat Kratos'un ailesi o kasabada sığınmaktadırlar ve onlarda öldürülmüşlerdir. Bunu öğrenen Kratos'un dünyası yıkılmıştır. Böylece Kratos, savaş tanrısı Ares'i öldürmek için intikam yemini eder.

Oyun dünyasında mitoloji çağına gönderme yapılan ve hatta o dönemi bile anlatan oyunlar mevcut olmuştur. Örneğin bilgisayarda strateji oyunu olarak Age of Mythology, Heroes of Might and Magic gibi klasikleşen oyunlar gözümüze çarpmaktadır. Ancak bu zaman dilimini anlatan piyasada pek bir oyun bulunmamaktadır. God of War serisi gerek tarzı ile gerek konusu ile eski mitolojik çağların düşkünü olan oyuncu kitlesinin ihtiyacını gayet güzel bir şekilde karşılamaktadır. Hatta mitolojiyle alakalı olmayan oyunculara dahi bu çağların bilgisini aşılamıştır.

Oyuna Kratos'un intihar etmek üzere olan videosu ile başlıyoruz.Yalnız Kratos gibi hiçbir şeyden korkmayan, güçlü birisini hayattan soğutan, bıktıran sebepler nelerdi? Barbarlar ile Spartalılar arasında olan bir savaşta Sparta'nın komutanı olan Kratos savaşı kaybetmek üzeredir.Tam ölmek üzereyken, savaş tanrısı Ares'e "Benim düşmanlarımı yok et, karşılığında ruhum senin olsun!!" diye haykırmıştır. Bunun üzerine Ares, Kratos'un bu isteğine olumlu cevap vermiştir ve savaş meydanına inerek savaşın seyrini değiştirmiştir. Kratos'un 6


Ares, bir tanrı olduğundan ve Olimpos sakini olduğundan boyutları devasadır ve normal bir insanın başa çıkabileceği bir güç değildir. Kratos, tanrıların boyutuna ulaşabilmek için Pandora isimli bir kutuya ihtiyacı olduğunu öğrenir. Yalnız bu kutu, çölde bir Titan'ın sırtında yük olan tuzaklarla dolu bir tapınağın içinde gizlidir. Bin bir zorluğa ve engele rağmen Pandora'nın kutusuna ulaşmayı başaran Kratos,tam kutuyu açmak üzere iken Ares, Kratos'un planını öğrenmiştir ve kutuyu açmasına izin vermeden Kratos'u öldürmeyi başarmıştır. Aynı zamanda kutuyu da kendisi almıştır. Ama Kratos'un içerisinde öyle büyük bir nefret vardır ki, yeraltı tanrısı Hades'in bataklığından yani cehennemden sağ salim çıkıp, Dünya'ya dönmeyi başarır. Kratos'un öldüğünü düşünen Ares, birdenbire Kratos'u karşısında görünce şaşırmıştır. O esnada Kratos, Ares'in tutmuş olduğu Pandora kutusunun zincirlerini keserek kutunun yere düşmesini sağlar.

Pandora'nın kutusu olarak adlandırılan kutu içinde birçok kötülüğün hapsolduğu bir kutudur. Vakti zamanında Pandora tarafından açıldığı için onun adıyla anılır. Kutuyu açtıran meraktır ve o merak temiz bir yer olan dünyaya birçok kötülüğün yayılmasına vesile olmuştur. Kutuda sadece umut kalmıştır. Koşarak kutunun yanına giden Kratos, kutuyu tekrar açtığında ise umudu da dünyaya kazandırmıştır. Kutu Kratos'un isteğine cevap vermiştir. Kratos, Ares'in boyutlarına ulaşarak istediği umuda erişmiştir. Ares ile aynı boyutlara ulaşan Kratos böylece Ares'i öldürmek için gerekli güce kavuşmuştur ve sonunda Kratos, Ares'i öldürerek intikamını alır. Olimpos'un yeni savaş tanrısı artık Kratos'tur.. Selem olsun!

OYUN BOSSLARI kafası asıl hayati uzvudur ve yanlarında iki küçük başı daha vardır.

HYDRA

Öncelikle küçükleri hedef alarak bayıltmamız gerekir. Ardından hızlı davranarak küçük başları gövdeden ayırdıktan sonra Hydra'nın gövde başını hedef alabiliriz. Hydra'nın gövde başını ise sersemlettikten sonra görsel bir ziyafet eşliğinde öldürürüz. Büyük bir deniz yaratığı ve denizcilerin korkulu rüyası Hydra ile karşılaşırız ve bu oyundaki ilk boss dövüşümüzdür. Hydra üç başlı bir deniz canavarıdır. Ortadaki

MECHA-TAUR Bu yaratık görünümü itibari ile dev bir boğaya benzemektedir. Dövüşürken 7


ellerine özellikle dikkat etmeniz gerekiyor. Bir süre vurduktan sonra yaratık sersemler ve yakınlardaki kütük fırlatan mekanizma ile yaratığa saldırırız.. Bu saldırı işlemini birkaç kez daha tekrarlamanız gerekir ve her seferinde yaratık daha da tehlikeli olarak karşılar bizi, tabii sizin de daha dikkatli olmanız gerekecektir!

ARES

MEDUSA

Oyunun son ciddi dövüşüdür. Burada Ares ile birçok kez savaşacağız. Bu savaşlarda Ares farklı farklı yollarla saldırılarda bulunacak. İlk iki dövüşte pek zorlayacak ve taktik gerektirecek bir unsur yok ama son aşamada dövüş zorlayabilir. Burada tanrıların oyun içinde verdiği güçleri kullanarak bu sıkıntıları aşamak mümkün elbette. En sonda Kratos ile ailesini öldürmeye çalışan hayalet Kratos siluetlerine karşı mücadele veriyor ama zor değil. Amaçları tahmin ettiğiniz üzere Kratos'un ailesine zarar vermek. Ama siz yani gerçek Kratos, ailesini bu tehdide karşı koruyacaksınız. Son olarak Ares'i Athen's Blade kullanarak öldüren Kratos onun tahtının da yeni sahibi olarak Olimpos'a yol alır.

Bakışları ile canlıları anında taşa dönüştürebilme yeteneğine sahiplerdir. Bu dövüşte hızlı hareket etmeniz gerekir. Medusa'ya uzaktan vurmak en akıllıca saldırı biçimidir. Size doğru bir ışın şeklinde saldırıda bulunduğunda hızlıca sağa sola kaçın. En sonunda yaratık sersemleyecek ve kafasını kopartma fırsatınız olacaktır.

Can Aksoy

8


Çok ses getiren serinin bu oyununda anlatılan hikâye, zaman aralığı olarak ilk iki oyunun arasında geçiyor. Bu yüzden bazı tanrısal güçlerini kullanabilen ve geçmişi karmaşa haline gelen Kratos bu bölümde geçmişini aydınlatmaya çalışacaktır.

Sparta komutanı olan Kratos barbarlarla olan savaşında tam ölmek üzereyken savaş tanrısı Ares ile bir anlaşma yapar. Bu anlaşmaya göre Kratos’un hayatına karşılık Kratos Ares’in ordularının kontrolünü elde edecektir. Kratos bu sayede Ares’in kölesi olmuş. Önüne gelen herkesi büyük bir öfkeyle öldüren bir makinaya dönmüştür. Fakat bir gün bir savaş sırasında kendi köyüne saldırır. Kandan gözü dönen Kratos kendi kızını ve karısını öldürür. Bundan sonra yaptıklarının farkına varan Kratos, çok pişman olur. Bu sırada köyünün külleri Kratos’un üstüne yapışır, rengi beyaza döner. Ve “Ghost Of Sparta” (Sparta’nın hayaleti) adını alır. İşte oyunun adı buradan geliyor.

İlk oyunda ailesini öldüren bıçakları kendine veren Ares’i öldürmek için yola çıkmıştı Kratos ve sonunda Ares’i öldürdükten sonra tam intihar etmek üzereyken Tanrılar Konseyi tarafından yeni savaş tanrısı olarak seçilmişti.

Fakat sürekli geçmişle ilgili hayaller gören Kratos fani geçmişini aydınlatmak için yola çıkıyor bu noktada Athena dâhil herkes onu vazgeçirmeye çalışsa da. Kardeşi ve annesini araştırmak için Sparta’ya giden Kratos orda annesiyle karşılaşır ve geçmişinin büyük bir yalan olduğunu ve kardeşi Deimos’un yaşadığını öğrenir ve sonrasında yola koyulur. Fakat gerçekler burada bitmez. Kratos babasının kim olduğunu da öğrenir. Haliyle öğrendikleriyle öfkeden deliye dönen Kratos’un macerası başlar. 9


Serinin bu bölümünde gizli kalmış noktaları ve Kratos’un geçmişini tamamen olmasa da aydınlatıyoruz. Deimos’u küçükken Ares kaçırmıştır. Kratos Deimos’u bulup kurtardıktan sonra final savaşında Onunla beraber savaşır ve oyun Kratos’un Olimpos dağındaki tahtta oturmasıyla biter.

Hüseyin KÖKTÜRK

10


Ne, duymadınız mı? God of War'ün bu oyunu PS3'te sunulmayan tek oyun, 2 boyutlu ve JAVA tabanlı bir cep telefonu oyunu, yani duymadıysanız eğer duymamanız biraz normal. 20 Haziran 2007'de Java platformu için sunulan mobil GoW oyunu Betrayal piyasaya çıkış tarihi olarak üçüncü GoW oyunuyken olayların, hikayelerin geçtiği zamanlar göze alındığında ise tüm seride beşinci oyundur. Olaylar Ghost of Sparta ile GoW 2 arasında bir zamanda gerçekleşmektedir. Kratos ordusuyla birlikte tüm antik Yunanistan'a öfkesinden beslenen bir korku salmaktadır, adeta bir intikam savaşına çıkmıştır. Bazı bulmacaları da çözerek macera dozunu arttıran Kratos hikaye boyunca Argos tarafından gönderilen yaratıklarla mücadele eder ve her birini itinayla kılıçtan geçirir. Argos'u ise Olimpos'un tanrıları Kratos'un bu öfkesini durdurması için görevlendirmiştir yani aslında Olimpos'u yıkıma götürecek olayların ciddi bir kısmı bu hikayededir. Argos birkaç kuşatmadan sonra kimliği bilinmeyen bir suikastçı tarafından öldürülür. Kratos tanrıların kendisine düşman mı olduğunu sorgulamaya başlar ve suikastı yapan muhtemelen usta bir savaşçı olan şahsı aramak için yola koyulur. Tüm ipuçlarını bu suikastçıyı bulmak için değerlendiren Kratos'un önündeki engel ise Hades'in emrindeki yaratıklardır, Kratos'un önüne çıkan, ayağına dolanan bu yaratıklar onu arayışında yavaşlatmakta ve öfkesini de arttırmaktadır. Sonunda Zeus, Kratos'a bir mesaj yollama gereği duyar ve Ceryx'i "bu anlamsız takibi sürdürmeyi kes, zaten yeteri kadar yıkıma sebep oldun, bırak da yeniden düzen kurulsun" mesajıyla birlikte Kratos'a yollar. Kratos daha da öfkelenecektir bu duruma ve bir de Ceryx yanlışlıkla da olsa Kratos'un takip ettiği suikastçının kaçmasına vesile olunca onun öfkesini körükleyecektir ve bu öfkesinden nasibini de alarak Kratos'un kılıcını tadacaktır Ceryx. Kratos ise ilk soluklandığında anlayacaktır ki artık tanrılarla arasındaki mesafe açılmış, ilişki bozulmuştur, geri dönüş yoktur ve hedef Zeus'tur. Çünkü ya Zeus onu ya da o Zeus'u yok edecektir, savaş kapıdadır. Sait Gülsoy 11


Sony'nin Santa Monica Stüdyosu GoW serisinin ikinci oyununu oyunseverlere sunduğunda takvimler Şubat 2007'yi gösteriyordu. Oyunseverlerin beğenisi ise büyük oldu ve seriye ününü kazandıran asıl oyun desek yeridir GoW 2 için.

God of War 2; benim ilk bitirdiğim GoW oyunudur ve bende ilginç de bir hatırası vardır. Oyunu çıktıktan çok sonra oynadım, öğrenciydim o zamanlar üniversitede ve oyuna öğrenci evinde Kocaeli'de başlamıştım, İstanbul'a geçtiğim hafta sonunda devam ettim ve ancak yaz tatili için geçtiğim Giresun'da bitirebilmiştim. Oyun süresinin böyle bir anısı vardır bende ve kısa oyunları o günden bu yana sevmem. Peki bu tatminkar oyun süresinde konu ne alemdeydi, Kratos nasıl bir hikaye örüntüsündeydi kısaca hatırlayalım.

Serinin ana hikayesi kaldığı yerden devam ediyordu, Ares'i haklayan Kratos yeni savaş tanrısı olarak Olympus'daki tahtına kurulmuştu. Emrindeki Sparta ordusu Perslilerle savaşırken nihai darbeyi indirmek için Olympus'dan savaş alanına inen Kratos'un davranışları Athena başta olmak üzere Olympus'daki tanrılarca tasvip edilmez. Kratos'un omzuna bir kuş hüviyetinde konan Zeus onun güçlerinin önemli bir kısmını özellikle de savaş tanrısı olmasından kaynaklanan güçleri- alır. Kratos'u geri getirmek için Athena Rodos heykelini canlandırır. 12


Kratos bu savaşta zorlanır fakat Zeus komplolarıyla bu olayların akışına müdahil olur. Olympos'un kılıcını Kratos'a verir, Rodos'u yenmesini bekler. Rodos'u yenen Kratos'da kendisine karşı çıkan tanrılara meydan okumaya başladığında sahneye Zeus çıkar ve onu bu tavrından vazgeçmesi için ikna etmeye çalışır, Olympus'a sadık kalmayı reddeden Kratos Zeus ile savaşmaya başlar ve kaybeder. Kratos ölmüştür ve bu ölüm bizim hikayemizin asıl başlangıcıdır aslında.

Zamanında Zeus'un türlü işkencelerine maruz kalan titanlar ve onların başı Gaia, Kratos'un ölü bedenine can vermeyi vaat eder. Gaia ile Kratos bir anlaşma yaparlar ve bu anlaşmaya göre Gaia, Kratos'u tekrar hayata döndürecektir ve Kratos'da kaderin akışına müdahale etmek için uğraşacak ve nihayetinde Kratos ve Titanlar Zeus'dan intikam alacaktır. Bu plan işlemeye başlar ve ilk olarak Kratos, Gaia'nın yardımıyla ölüler dünyasından tekrar normal dünyaya döner. Kratos, Gaia'nın yol göstericiliğinde hedefine doğru ilerler. Sisters of Fate'e ulaşır ve onlarla mücadelesini kazanır, zamanın çarkını Zeus ile karşılaştığı ana çevirir, bu sefer Zeus'u yenmeye ve hatta öldürmeye niyetlidir. Bu niyetini gerçekleştireceği anda, kılıcını Zeus'a saplayacakken Athena araya girer ve kılıç darbesiyle yere yığılır. Zeus fırsattan istifade kaçar. Kratos ise Athena'ya "neden" diye sorar, aldığı cevap sinir bozucudur, "o senin baban". Bu cevaba iyice öfkelenen Kratos zamanın çarkını tekrar kurar, Gaia ve titanları da yanına alarak Olympus'a doğru yürümeye başlar. Kratos'un öfkesinin boyutlarınI serinin devamında görmek üzere ikinci oyun sonlanır. Sait Gülsoy

13


-Jandarma Er Volkan Dinç Edirne Emret Komutanım! -Nasılsın asker? -İyi valla be müdür n’olsun? Geldik işte. Girişte RPG istedim ama vermediler, o konuyla ilgilen tamam mı? -Gel asker gel, ilgileneceğim ben o işle, sen gel Asker Günlükleri – Birinci Gün – Usta Birliği

Sevgili okurum, nasılsın? Seninle yeni bir sayıda daha buluşmaktan gönlüm sevinç koşusu yapar durur şu sıralar. Askerlik hatırasından açtım konuyu bu sefer, ki anlatmayı hiç sevmem, ‘E sevmiyorsan niye anlatıyorsun o zaman sarı kule?’ derseniz, anlattım çünkü ben askerdeyken tam da o aylarda çok güzel oyunlar çıkmıştı ve ben oynayamamıştım, hepsini geçelim hayatımda bir daha eşini benzerini izleyemeyeceğim bir dizi olan favorim Lost’tan sonra en çok sevdiğim dizi olan Dexter’ın en efsane sezonu olan dördüncü sezonunun finalini izleyememiştim. Ve işte bugün, burada o vaktinde oynayamadığım oyunlardan birinin hikayesini anlatacağım sana. Adı God Of War 3. Onu oynamam geç oldu, ama güç olmadı ki ben hep aksini isterim aslında, yani; güç olsun geç olmasın! Oldukça büyük bir heyecanla beklenen, daha önce ikincisini oynadığım ve gerçekten çok sevdiğim oyuna aylar sonra evimde oturdum ben de heyecanla, zira askerlik boyunca çarşı iznimde iki yüz kişi nüfuslu bir köyde altmış yaşındaki teyzeler ve yetmiş yaşındaki amcalardan aldığım haberlere göre oyun harikaydı. E haberler böyle olunca da ben de heyecanla oturdum tabii oyunun başına. Benim amacım sana oyunun hikayesini anlatmak, ama bana izin ver ki sana şu oyunun sadece ilk boss’u olan Posedion dövüşünden biraz bahsedeyim:

14


Sanırım bu türdeki oyunlar içinde oynadığım en iyi, en görkemli, en iyi sunuma sahip boss dövüşüdür bu ( ama genel olmak gerekirse tüm oyunlar ve boss dövüşleri seçiminde tabii ki ve tabii ki, asla değişmez, MGS3’ten TheEnd ve TheSorrow boss dövüşleri olur açık ara fark ile birinci ). GoW3’ün hikayesine gelecek olursak, birinci oyunda Kratos’un hikayesi kendi ailesini kendi elleriyle öldürmesi ile başlar ve son oyunda Pandora’nın Kutusu’nu açmasıyla biter

Peki üçüncü oyun nerede başladı? Üçüncü oyun tam da ikincisinin bittiği yerden başladı. Olimpos’a doğru yürüyüşe geçtik Titan’larla beraber, ama Zeus ve yancıları ( Ares, mares, veli, deli, vesaire ) Titanlar’a ve bize karşı oyun tarihine geçecek derecede görkemli bir şekilde savundular evlerini. Ve oyunun hikayesi şöyle devam etti: Gaia ve Kratos’un yardımıyla yukarıda da bahsettiğim, benim için ‘en görkemli boss savaşı’ olan dövüş sonrasında Posedion ölür ve denizler taşıp sele sebep olur. Bu sel de Olimpos Dağı’nın zirvesine kadar ulaşır. Fakat Gaia ile Kratos, Zeus’a ulaşamadan dağdan düşerler ve bu düşüş sırasında Gaia aşağı düşmeden tutunmasına rağmen Kratos’u kurtarmaz ve ona sadece bir ‘piyon’ olduğu söyler. Uuuuu. Kratos buna çok kızar! (Atarlı Anlatım – Edebiyat Dersleri 101) Kratos bunun akabinde Styx Nehrine düşer, ölülerin nehrine…. Buradaki ruhlar Athena’nın Kılıçlarını yok ederler ve ayrıca Kratos bu düşüş sırasında da Olimpus Kılıcı’nı kaybeder. Kratos’un nehirden çıkması üstüne Athena’nın ruhu onun karşısına çıkıp ona Sürgün Bıçakları’nı verir ve Zeus’u öldürmek istiyorsa Olimpos Ateşi’nin bastırılması gerektiğini söyler. Daha sonrasında ise Kratos yer altı dünyasında Hades ile savaşıp onu öldürür ve oradan çıkar. Dağa tekrar tırmanışı sırasında da eliyle dağa tutunmakta olan Gaia’yı görür ve onun tüm yardım çağrılarına rağmen elini kesip dağdan düşmesine sebep olur. Uuuu. Kratos bunu çok sevdi! ( Sevinmeli Anlatım – Edebiyat Dersleri 202 )

15


Kratos daha sonra yoluna devam ederken bir başka Tanrı olan Helios’u öldürür ve güneşin önünün kapanmasına ve tüm dünyanın karanlığa gömülmesine sebep olur. Ayrıca bu yolculuğu sırasında Kratos başarı kazanması için Pandora’nın Kutusu’na da ihtiyacı olduğunu öğrenir. Bu sırada da karşına çıkan Hermes’i öldürür ve ve bu tanrının ölümü ile de dünyaya bir hastalık yayılmaya başlar. Daha sonrasında da ise Pandora’yı bulmak amacıyla ‘Labirent’ denen yere geri döner. Bu Labirent’in mimarı Daedalus, Kratos’a Labirent’i birleştirmesi gerektiğini söyler. Bunu yapan Kratos da, bunun sonrasında Pandora’yı bulur. Pandora ona Denge Zinciri’ni kırmasını söyler ki Kutusuna ulaşabilsin. Pandora’nın Olimpos Ateşi’ne girip kutuyu açmak istemesine Zeus müdahale etmeye kalkışır fakat kısa bir dövüş ardından Pandora Kratos’un tüm isyanlarına rağmen kendini feda eder ve ateşe girer. Uuuu Kratos buna çok üzüldü [Ağlamaklı Anlatım – Edebiyat Dersleri 3839 (ahhhaa 303 yazacağım sandın değil mi sevgili okurum, nihaha, ben tahmin edilebilir değilim)]. Fakat Kratos Kutu’nun boş olduğunu görür. Bunun akabinde Zeus ile olan dövüşüne devam ederken Gaia geri gelir ve ikisini de öldürmeye çalışır. Ama Kratos’a hem Zeus’u hem de Gaia’yı yendiği savaşın sonrasında Zeus’un ruhu tarafından saldırılır. Kratos kendi bilinç altında bir yaşam savaşı verirken Pandora ve ölen karısı Lysandra tarafından kurtarılır, benliğini geri kazanır ve Zeus’u öldürür. Oyunun en sonunda ise Athena’nın ruhu tekrar ortaya çıkar ve Kratos’tan Pandora’nın Kutusu’ndan aldığı şeyi ister, kutunun boş olduğunu söyleyen Kratos’a inanmaz ve Kutu’nun mutlaka dolu olması gerektiğini söyler. Sonrasında Athena, Zeus’un kutuya tüm kötülükleri hapsettiği zaman - ki bunlar aç gözlülük, korku ve nefret - bunların bir gün serbest kalacağını ve onun yerine kendi gücü olan Umut’un kutuya konacağını ön gördüğünü söyler. Ve anlar ki Kratos Ares’i yendiğinde kutu açılmış ve tüm kötülükler yer yüzüne salınırken Umut sadece Kratos’a kalmıştır. Athena, Kratos’tan gücünü yani Umut’u geri vermesini, o güç ile dünyayı yeniden kurabileceğini söyler. Fakat Kratos bunu reddeder ve Olimpos’un Bıçağı’nı kendine saplar. Athena tüm kızgınlığı ile, ölmekte olan Kratos’un yanından kılıcı ondan çıkararak 16


ayrılır. Fakat Credits sonrasında ise Kılıç’tan uzaklaşan bir dizi kan izi görülür ama ortada bir ceset yoktur, yani Kratos’un Son’u aslında belli değildir. Fakat bu durumda kan sıçrama analisti Dexter Morgan aranmaz, çünkü kendisi o sıralarda çok farklı hisler ve düşmanlar ile savaşmaktadır. Bunu gören Neo ise, Ajan Smith’i alnından öper ve Gandalf ile de Saruman beraber beş çayına 007’nin artık seriyi terk eden ismi topallayan M’e gider. Kırmızı başlıklı kız anneannesinde mutludur, Hulk artık sinirlenmeyeceğine yemin etmiştir ve Pamuk Prenses’i Yedi Cüceler, evet Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler değil, çünkü cüceler pamuk prensesi yedi ( kelime oyunları )... Sevgili okur bu yazıma burada son verirken, bu saçma sapan anlatım tarzımı affetmeni, ve beni azad etmeni dilerim, zira gerçekten sabit bir şeyi ezbere anlatmaktan sıkıldım, daraldım ben şu anda. Behlül’ün dediği gibi; Lucifer kaçar…

Volkan Dinç

17


Geçtiğimiz sene, ne olduğu belli olmayan ama hepimizi heyecanlandıran bir video yayımlanmıştı Sony tarafından. Az çok hepimizin tahmini God Of War IV’dü ama Sony bizi ters köşeye yatırmayı seven bir teknoloji devi, nedir ne değildir diye düşünürken çat diye açıklamayı yaptılar; God Of War olduğu aşikar bir gerçekti ama bu yapım beklendiği üzere God Of War III’ün sonundan devam edeceği, IV değil tam tersine bizleri Kratos’un biraz daha geçmişine götüren, serinin son halkası God Of War: Ascension olacaktı, açıklama bu yöndeydi ve yavaş yavaş detayları yayımlanmaya başlandı. God Of War: Ascension’ın çıkmasına günler kala gelin hatırlayalım bizi nelerin beklediğini. Kratos’un hikayesini oyun severlerin büyük bir bölümü biliyordur diye umuyorum. Bilmeyenleri de mağaradan çıkmaları için dış dünyaya davet ediyorum öncelikle. :) Hikayemiz Kratos’un ailesini katletmesinden 6 ay sonrasını ele alacak. Kesinlikle ilk üç oyunla, alakalı bir hikaye teması yok oyunda. Yapım ara oyun olarak nitelendiriyor kafamızdaki soru işaretlerinden kurtulmamızı sağlayacak bir hikaye yapısıyla karşımızda olacak.

Ares; Kratos’un ailesinin ona ayak bağı olacağını düşünerek, Kratos’un bir sonraki durağını belirlerken oldukça acımasız davranarak bilmeden ailesini katletmesini emretmişti! Kratos’un gözünü kan bürüdüğü için, hiç düşünmeden ne yaptığını bilmeden hunharca ailesini katletmesine tanık olmuştuk ilk yapımda. Kratos’un lanetlenmesinin ve kabuslarının sebebi olan, kendi ailesini katletmesi oldukça içimizi burkmuştu. Büyücü kadın uyarsa da Kratos’un öfke ve kazanma hırsı tüm benliğini ele geçirip sadece yakıp yıkmak için can atan bir adam olmaya başlamıştı.

18


Hikayemizin başlangıcı tam olarak buradan sonra başlıyor: Hikaye konusunda pek fazla bilgi yayımlanmadı maalesef ve bildiğimiz tek şey, Kratos yine fazlasıyla ortalığı kana bulayacak, tanrılara olan kini ve nefretinin filizlenme evrelerini yaşatacak bizlere God Of War: Ascension. Henüz acısı tazeyken daha sinirli ve daha öfkeli bir Kratos bizleri bekliyor olacak. Bu arada; En yakın dostlarımız tabii ki yine yanımızda olacak, “sesler duymaya başladım sanki Kratos’un dostumu var falan gibilerinden” tabii ki Blades Of Chaos’dan bahsediyorum sevgili okur. Kratos’un en yakın dostları hatta ailesi sayabileceğimiz vücudunun ve ruhunun bir parçası olan Chaos kılıçlarını en zayıf düşmandan tutun en iddialı Boss’a kadar tüm düşmanların üzerinde hiç çekinmeden kullanacak Kratos.

Boss dövüşleri konusunda oldukça iddialı bir yapım God Of War serisi, hemen hemen çıkmış olan 5 konsol oyununda da oldukça başarılı, boss savaşları yaşamıştık. Boss’lar arasında, Zeus’dan tutun da Poseidon’a kadar tüm Olimpos, tanrılarını bir bir kılıcımızdan geçirdik. Böyle de bir geçmişi olan serinin bize verebilecekleri ve hatta PS4'ün duyurulduğu şu günlerde bize vermesi gereken çok şey olduğunu düşünüyorum: Daha fazla kan, daha görkemli boss savaşları ve daha öfkeli bir Kratos. Açıklanan detaylar tam olarak bu kadar sevgili okurlar, ama değinmek isteyeceğim birkaç husus daha var. Oyun Türkçe olacak raflarda ki yerini alacak ve oldukça uygun bir fiyattan Sony tarafından satışa sunulacak, satış fiyatı 119 TL gibi nispeten uygun olacak. Oyunlarınızı hangi kanaldan alıyorsunuz bilmiyorum ama spotçulardan alan arkadaşların da bandrollü alması konusunda hepinizden ricada bulunuyoruz Select Dergisi editörleri olarak. Rayına giren oyunların Türkçe çıkması meselesine de ket vurmamış oluruz böylece. Oyun çıktığında da incelemesini sitemiz üzerinden okuyabilirsin sevgili okur, kal sağlıcakla. Cihan Uzun

19



“Great wits are sure to madness near allied / And thin partitions do their bounds divide”

Sevgili okur, olmazsa olmaz bir köşeden sana bir kez daha merhaba. Nedir o köşe dersen, tabii ki kitaptır. Kitap Köşesi demek belki biraz saçma oldu, belki edebiyat demeliydim, belki kültür-sanat demeliydim ama ben mümkün olduğu kadar belirgin olmayı severim ve genellemem. Bunu belirtmemin akabinde de biraz dediklerime ters düşerek sana bir kitabı değil de bu sefer bir yazarı anlatacağım. Kendime oldukça yakın bulduğum bir yazar. Bu yazar ki şu anda yattığı mezarında cesedi var ama o cesedin kafası yok, ve nerede olduğu da bilinmiyor. Bu yazar bir Rus ve adı Vasilyeviç GOGOL.

Sanırım en iyi çevirisi ile; “Çok akıllı kişiler çok yakın dururlar deliliğe / Ve incecik bir perde ayırır sınırlarını birbirine” Gogol‟un en büyük yeteneği betimlemede çıkar ortaya. Öyle bir betimler ki size anlattığı çevreyi, kafanızda öyle bir oluşturur ki sanki „havada kalan‟ tek bir detay olmaz aklınızda. O an, oradasınızdır. Özellikle Ölü Canlar‟da tavan yapar yazarın bu yeteneği, öyle ki hikayede kahramanımızın gezdiği yerleri sanki kendin ziyaret edip, kendin görmüşçesine çekilirsin kitabın sayfalarının arasına.

Nikolay

Gogol‟un en önemli eserine "Ölü Canlar" demek belki de "Bir Delinin Güncesi"ne haksızlık etmek olur, o yüzden bunu diyemeyeceğim, hele ki tiyatrolarda kapalı gişe bir oyun olarak hala oynayan bu Günce‟ye bunu yapamam, ama Gogol‟un Ölü Canlar‟ı okuduğum en iyi kitaplardan biridir, özellikle Rus Edebiyatı‟nda, ki biraz kitap okuyan biri isen bu Edebiyat‟ın Tolstoy‟dan tutup Dostoyevski‟lere kadar oldukça kuvvetli ve sarsılmaz olduğunu bilirsin, okuduğum en iyi kitap diyebilirim.

Gogol‟un kaleminin başarısı öyle büyüktür ki edebiyatta Dostoyevski bile kabullenmiştir bu yön verici yazarın yeteneğini ve “Biz hepimiz Gogol‟un paltosundan çıktık” demiştir Gogol‟un "Palto" adlı romanını refere ederek. Gogol‟un Ölü Canlar‟da yaptığı bir tasviri burada vereceğim şimdi sevgili okurum ki, bu yeteneği kendi gözlerinle gör:

Bu muhteşem yazar maalesef ki hayata gözlerini ortalamaya göre biraz erken kapamıştır. Öldüğünde 43 yaşındaydı bu adam, ve belki de kafası normal insanlardan fazla çalışan her insan ile aynı kadere sahipti, yani delirmeye ve erken ölmeye. Ne demiş Dryden bilir misin sevgili okur?

Kitapta Sobakeriç adlı karakterin yüz tasviri için yazar diyor ki “Hep biliriz, dünyada öyle suratlar vardır ki, doğa onların üzerinde pek fazla ince eleyip sık dokumamış, eğe, burgu ve benzeri gibi araçlar kullanmış, tuttuğu gibi kesip atıvermiştir. Baltayla bir vuruşta burun, ikinci seferde dudak ortaya çıkmış, büyük 21


bir matkapla göz çukurları oyulmuş ve bütün organlar pek de rendelenmeden „Yaşıyor‟ deyip dünyaya atılmıştır”

olurmuş. Ama olması gereken de buymuş demek ki. Böylesine büyük bir deha, delilik ile kol kola yaşayıp, sonunda bu sebeple de ölmeye mahkummuş.

Gogol kitabında ara sıra da okuyucusuna seslenir. Ona der ki mesela:

Oğuz Atay ne demişti Tutunamayanlar‟da? Daha doğrusu Turgut, Olric‟e ne demişti? “Nefes alamıyorum Olric. Bu insanlar içinde kendime rol biçemiyorum… Ah Olric, ölemiyorum bile” Belki de bu iki yazarın bu havasıdır beni onlara en çok yakın hissettirip, eserlerini sevdiren, onların hayata karşı bu ortak algısı

“Söylediğim gibi, ben erdemli bir kahraman seçmedim, bunun nedenini size söyleyeceğim. Çünkü, „zavallı, ama erdemli‟ denilen kişileri bir yana bırakmalı, dinlesinler, gün o gün; neden derseniz, „değerli adam‟ deyimi artık lafta kalmıştır; „doğru adam‟ at yerine konmuştur, onun yazarı değil, binicisi vardır, binerler sırtına, basarlar kamçıyı; ”erdemli adam” açlıktan gebermiştir, ona artık kimse saygı göstermemektedir. İşte bu yüzden diyorum ki, şimdi artık alçakları arabaya koşmanın zamanıdır. Hadi gelin, alçakları koşalım”

Kendine iyi bak, ve lütfen, ne olursa olsun, günde on dakika bile olsa, çok değil bak, kitapsız kalma. Sevgiler...

Ben sana burada Gogol‟u Gogol yapan nedir diye anlatmaya kalksam, ya da Ölü Canlar‟ı Ölü Canlar yapan nedir demek istesem, susmaktan öteye gidemem çünkü kelimeler bazı anlamlara gelmez. Ama Gogol ve Ölü Canlar için bir "keşke‟m" var ki o da keşke bu deha, bu deli, Ölü Canlar‟ı bitirip de delirseymiş, ikinci cildi tutup ateşe atmasaymış, o sayfaları yakmasaymış. Bir delilik krizi sırasında, kitabın ikinci cildini okuduğumuzda bir şeyler anlayabilseymişiz, belki daha güzel

Volkan "The Lucifer" Dinç

22


Hoooppp... Ben geldim ve heybemde size ta 70'lerden bir dizi getirdim. 70'lerde güzel ülkemde televizyon ne alemdeymiş pek araştırmadım ama ben 85'liyim ve kendim bizzat hem siyah beyaz hem de kumandasız renkli televizyon kullanmış biri olarak 70'leri tahayyül edebiliyorum az çok ve diyorum ki en fazla "yayın yoktur" daha ötesi ne olabilir ki? Aklıma da başka bir soru geliyor, elektrik kullanım oranı neymiş la Türkiye'nin 70'lerde, neyse sosyologluk damarım tutmadan ben anlatacağım diziye döneyim efendim ve işte karşınızda Mind Your Language...

Mind Your Language bir İngiliz komedisi ama ne komedi, gülmekten karnınıza ağrıların gireceği bir komedi,

yaslanırım da izler gülerim diye bir olgu yok, anlamazsan gülmezsin arkadaş bu diziyi ve İngilizce bilenlere ise şiddetle tavsiyemdir. Dizide işlenen konu Londra'da bir dil okulundaki göçmenlerin İngilizce ile haşır neşir olmaları. Bazıları İngilizceyi zaten bilmekte ve ileri seviyeye taşımak istemekte, bazıları zoraki öğreniyor, bazı karakterler ise ısrarla öğrenmek istemiyor. Bir Pakistanlı bir de Hintli iki karakterin İslamiyet ve Hiduizim üzerinden birbirlerine laf sallamaları ise bir din sosyologu olan bendenizi gülme krizine sokan cinstendi. Çinli bir kızımız var ve elinde Mao'nun kitabı, Japon bir iş adamımız var ve klasik Japon aksanıyla İngilizce ile olan mücadelesi. Bir Alman kadın var ki katı Alman karakterinde Türk bir karakter niye yok gerek kalmıyor ve iki karakter var ki dememize bu karakter sayesinde.

hele de İngilizceniz iyice ise ve bir de sosyal olaylar hakkında az buçuk fikriniz varsa o kadar tatlı bir hale geliyor ki izlemesi anlatamam. London Weekend Television şirketinin yapımcılığını üstlendiği dizi 1977 ile 1979 yılları arasında 3 sezon şeklinde (nasıl olmuş bir fikrim yok) yayınlanıyor ve yıllar sonra (1986) oyuncu kadrosunun büyük bir bölümüyle birlikte bir sezon daha çekiliyor ki bu ek sezonu sallayan otorite de pek fazla bulunmuyor. Dizinin adından da anlayacağınız üzere dildeki eğip bükmeler, yanlış anlaşılmalar üzerine kurulu bir komedi dizisiyle karşı karşıyayız. Yani altyazıyı dayarım, arkama Öğretmenimiz Mr. Brown

23


İtalyan ve İspanyol, Akdeniz İnsanı rahatlığında ve dizide Türk karakter olmamasının açığını kapatır halde hareket ediyorlar. Hele İspanyol amcamızın orada bulunma sebebini sorgularcasına hiç bir şey anlamayıp "por favor" demesi ya da sürekli yanlış anlayıp da "haaa!" dedikten sonra yaptığı soytarılıkları izlemek çok zevkli.

şeyin en kalitelisi İngilizlerden gelir aslında TV dizileri de öyledir, araştırın bakalım neler İngiliz yapımı ve bana hak verir misiniz kendiniz karar verin...

Hayat gayet sıkıcı bir süreçken kendinizi eğlendirmeyi bilin ve kendinize iyi davranın. Önümüzdeki sayıya görüşmek üzere, sağlıcakla...

Size diziden ufak bir sahne anlatayım hemen; kursun öğretmeni alfabeyi öğretmiştir ve herkese bir harf söyleyerek o harfle başlayan bir kelime söylemelerini ister. Sınıf elinden geldiğince cevap verir, bazen hoca yardım eder. Gayet zevzek bir usulde giden cevaplarda sıra bizim Pakistanlıya gelir ve hocanın verdiği harf I'dır. Karakter önce bir "hmm" der Hint-Paki yöresine ait ünlem tonuyla ve aniden arkasını dönüp Sikh (Hindu) olan karaktere "Infidel" (kafir) diye bağırır ve ortalık hafiften birbirine girer ama maksat Sait Gülsoy

komedi olduğu için karakterler genelde uysaldır ve çabuk yatışır. Sıra kendisine geldiğinde Hintli karakter de cevabını esirgemez tabii ki.

Yapımda öyle çok da ünlü bir oyuncu yok, en azından bizim jenerasyonumuza da etki eden biri yok diyelim. Bir de şu mesele var ki ;televizyon bu kadar devasa bir sektör olamadan önce de daha işin başında yani İngilizler komediden anladıklarını göstermişlerdir aslında bu kaliteli yapımla. Bazı Amerikan kafalar var ki tüm dünyada "İngilizler ne anlar" derler pek çok konuya ve lakin her 24




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.