ŞEHİR ve KÜLTÜR - 26. Sayı

Page 57

Bayram sabahında melekleri değil, şehitleri indirmektedir. Kur’an’da şehitler için, özendirici ve olumlu ve hatta müjdeleyici ifadeler yer alır: “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler. Allah’ın lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızklara mahzar olmaktadırlar.” (Ali İmran 3/169.) Şimdi böyle bir ortamı oluşturan bu caminin varlığını da ayrı bir ulvî tecelli olarak görür ve şiir de bu da özel olarak dillendirilir: Ordu-milletlerin en çok döğüşen, en sarpı Adamış sevdiği Allah’ına bir böyle yapı. Bu bayram sabahında camide ruh ve beden bütünleşmesi, insanın kendi deruniliğine yönelişiyle birlikte şehitlerin insanlarla bir araya gelmesi şeklinde anlatılmaktadır. Hatta öylesine bir anlatış vardır ki, getirir şehitleri saflara yerleştirir ve onları bize nefer (asker) figürüyle bütünleştirerek tanıtmayı da ihmal etmez: Gördüm ön safta oturmuş nefer esvaplı biri Dinliyor vecd ile tekrar alınan Tekbîr’i Ne kadar saf idi sîmâsı bu mü’min neferin! Kimdi? Bânisi mi, mîmârı mı ulvî eserin? Taa Malazgirt ovasından yürüyen Türkoğlu Bu nefer miydi? Derin gözleri yaşlarla dolu, Yüzü dünyâda yiğit yüzlerinin en güzeli, Çok büyük bir iş görmekle yorulmuş belli; Hem büyük yurdu kuran hem koruyan kudretimiz Her zaman varlığımız, hem kanımız hem etimiz; Vatanın hem yaşayan vârisi hem sâhibi o, Görünür halka bu günlerde teselli gibi o, Hem bu toprakta bugün, bizde kalan her yerde, Hem de çoktan beri kaybettiğimiz yerlerde. Camide, asker elbiseli bir gencin vect hali, kendisini tarihin o eşsiz derinliğine götürür, O gencin şahsında, “Hem büyük yurdu kuran hem koruyan kudretimiz”i görür.Aslında Yahya Kemal’in şiirinde bir figür olarak aldığı saftaki bir asker’in duruşu, masumiyeti, saflığı, gücü, bir yerde gelir vatanın bütünlüğü için anıtlaşan Müslüman Türk iradesinin resmi haline dönüşür. Şair, Bayram Namazı’nın, o teslimiyet panayırının içerisine bu askerle birlikte şehitlerimizi de getirmeyi ihmal etmez. Şehitlerin ruhaniyetine kendi gönlündeki cismaniyeti giydirir. Onları mücessem hale getirir ve tablo halinde anlatır. Burada Malazgirt’ten gelenlere işaret ederken, şiirinin devamında, Kosova’dan Niğbolu’dan Varna’dan, Belgrad’dan, Budin’den, Uyvar’dan Adalar’dan,

Tunus’tan, Cezayir’den Çaldıran’dan Mohaç’tan ve hatta “Yeni Doğmuş aya baktıkları yerden” gelmekte olduklarını dillendirir. Yahya Kemal, bu şiirinde öylesine bir uhreviyet çadırı kurmuştur ki, sadece şehitleri ve bayram’a gelenleri toplamaz buraya. Caminin içerisindeki o ses mahşeri içerisinde, “Gökte top sesleri var, belli, derinden derine; / Belki yüzlerce şehir sesleniyor birbirine”, diyerek Anadolu’nun bütün şehirlerinin siluetini görür. Hatta bu ulvî ortamda top seslerini yalnız kendisi duymaz: Oraya gelenle birlikte paylaşır bu geçmişin ihtişamını: Ne kadar duygulu, engin ve mübârek bu seher! Kadın erkek ve çocuk, gönlü dolanlar, yer yer, Dinliyor hepsi büyük hâtırâlar rüzgârını, Çaldıran topları ardınca Mohaç toplarını. Bu şiir modern ifadesiyle pastoral bir şiirdir. Burada, caminin neresine bakarsanız bakın, askerleri, şehitleri, müminleri, Anadolu şehirlerinin aynı heyecanı yaşayan hareketliliğini gösterir bize. Sonra döner, bir teselli yumağını açar gönümüze ve “Senelerden beri rüyâda görüp özlediği Cedlerin mağfiret iklimine” girerek, oradan bize “Dili bir, gönlü bir, îmânî bir insan”ların portelerini sunar. Artık Şair, bu mabed’in taştan bir yapı olmadığının da idrakine ulaşır. Şiirini kendi inanç muhasebesini yaparak bitirir: Ulu mâbed! Seni ancak bu sabah anlıyorum; Ben de bir vârisin olmakla bugün mağrûrum; Bir zaman hendeseden âbide zannettimdi; Kubben altında bu cumhûra bakarken şimdi, Senelerden beri rüyâda görüp özlediğim Cedlerin mağfiret iklîmine girmiş gibiyim. Dili bir, gönlü bir, îmânî bir insan yığını Görüyor varlığının bir yere toplandığını; Büyük Allah’ı anarken bir ağızdan herkes Nice bin dalgalı Tekbîr oluyor tek bir ses; Yükselen bir nakaratın büyüyen velvelesi, Nice tuğlarla karışmış nice bin at yelesi! Ulu mâbedde karıştım vatanın birliğine. Çok şükür Allaha, gördüm, bu saatlerde yine Yaşayanlarla beraber bulunan ervâhı. Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı. Bayram’ı kendi ulvî ortamından çıkararak tatile dönüştürenler ve hatta bayramı bir gelenek coşkusu içerisinde görenler de keşke Yahya Kemal’in “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” şiirindeki bu duyarlılığının farkında olabilseler… 55


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.