230
Makaleler ve Araştırmalar
için ne kadar ağlasanız yeridir, buyurmuştu. O günlere geldik, çünkü sen başımızdasın... Bununla ayrıca, çok mühim bir inceliğe de işaret ederek, böyle bir hareketin yapılabileceğini gösteriyor. Bugün de evliyâullâh’ın kabrini ziyaret edip onların türbelerini-sandukalarını öpen mü’minler, bu işi aynı niyetle yapmaktadırlar. Niyetleri taşı-toprağı öpmek değil, o zâtın eşiğine yüz sürüp, onu vesîle edinerek taleplerini Mevlâ-yi zû’l-Celâl’e havâle etmektir. Nitekim büyük Şâfiî âlimlerinden Mehmed Emin Erbilî merhum da bu mevzûda şunları söylemektedir: “Maksatları teberrük, yani onu kudsî kabul edip ondan bir hayır, bir fayda, bir uğur, bir bereket ummak olunca; halkın, evliyânın eşiğini ve kabirleri üzerine konulan tâbutu öpmelerinde bir beis (bir zarar) yoktur, (öpebilirler). Bu işte onlara itiraz etmek de münasip değildir. [Yani Müslümanların öteden beri yapageldikleri ve dînen de bir mahzuru olmayan bu ameli kabul etmeyerek, yaptıklarına engel olmaya çalışmak doğru bir davranış olmaz.] Çünkü onlar, her şeyi yapanın ve her işte hakiki müessirin (gerçek tesiri olanın, yaratanın) Allah Teâlâ olduğuna inanırlar. Ve yine onlar bunu, Allah Teâlâ’nın sevdiklerine olan muhabbetlerinden dolayı yaparlar, (bir başka niyet veya düşünce ile değil).”20
Ruhta telsiz sür‘ati vardır Süleyman Efendi (k.s.) hazretleri, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz ve vârisleriyle, vefâtlarından sonra da tevessülün câiz olacağını ve onların tasarruflarının yani insan, eşyâ ve sâir varlıklar üzerindeki mânevî tesirlerinin devam edeceğini ifade ederek şöyle buyurmuşlardır:
20
Tenvîru’l-Kulûb, s. 534.