Nr32 - 07.2010 - Pusula Gazetesi

Page 1

Temmuz/Juli 2010 ‘UN KATKILARIYLA AZB - 8953 Dietikon 2

Toplam nüfusun %21’i yabancılardan oluşan İsviçre, Avrupa ülkeleri arasında en fazla göçmen nüfusa sahip ülkeler arasında gösteriliyor. Göç hareketlerinin, İsviçre nüfusunun büyümesine olan etkisinin, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Avusturalya’dakinden daha güçlü olduğu açıklandı. Devamı s.5

Devlet Eliyle Uyuşturucu Satılır mı?

Genç Yeşiller Partisi’nin iki belediye meclis üyesi tarafından esrarın Zürich kantonunda kontrol altındaki satışlarının serbest bırakılmasına ilişkin 2006 yılında verilen postulat, geçtiğimiz haftalarda parlamentondaki sert tartışmalardan sonra kabul edildi. Devamı s.4

3. Dünya Ülkelerinden İşçi Alımı! EDA görevlilerinden Thomas Greminger, İsviçre’nin göçmen politikasında yenilikler yapılması gerektiğini belirtti. Greminger’e göre İsviçre, ‘Üçüncü Dünya’ ülkelerinden iş gücü getirmeli.Thomas Greminger, beş on yıl içinde sağlık branşında en az 100.000 iş gücü açığı olacağını düşünüyor. Devamı s.6

AKPM: ‘Minare Yasağı İptal Edilsin’ Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Genel Kurulu, İsviçre’den camilerde minare yasağını iptal etmesini istedi. Verilen bu karar ile Avrupa’da din ve vicdan özgürlüğü, farklı bir platforma taşınmış oldu. Devamı s.13

PX

En Çok Yabancı Barındıran Ülkeler Hangileri?

Benzin Turizminden 340 Milyon Frank Vergi Geliri Benzin turistlerinin en sevilen hedefi olan İsviçre, ülke içinde satılan benzinin en az onda birini komşu ülkelerden gelen sürücülere satıyor. Devlet Enerji ve Doğal Gaz Birliğinin (BFE) yaptığı araştırma sonuçlarına göre benzin turizmi, 2008 yılında devlete 340 milyonun üzerinde vergi geliri sağladı. Devamı s.13

6. IV Revizyonu: Binlerce Malulün Emeklilik Maaşları Kesilecek! Doğa kusursuz, hava temiz, balıklar leziz... Üstelik ulaşımı artık daha kolay. İstanbul’un yanı başındaki Ağva, ailece gidip huzur bulacağınız hoş sürprizlerle dolu. Bir başka doğa harikası olan Şile’nin komşusu olan Ağva’da, balığın her çeşidini nefis manzaralar eşliğinde yiyerek midenize ve gözlerinize bayram ziyafeti sunabilirsiniz Devamı s.27

Binlerce malulen emekli çalışmak zorunda kalacak. Ständerat (Kantonlar Meclisi), 6. IV revizyonunu büyük bir çoğunlukla onayladı. Revizyonun ilk hedefi, binlerce malulen emekli kişinin iş hayatına döndürülmesini amaçlıyor. İlk önlem paketi uzun vadede yılda 500 İlk önlem paketi uzun vadede yılda 500 milyon frank tasarruf sağlıyor. Bundan önceki IV revizyonundan farklı olarak, sigortaya daha az malulen emeklinin katılmasını engellemek yerine, halen emekli olanların emekliliklerinin sonlandırılması hedef alınacak. Planlara göre, 2018 yılına kadar 16.800 malulen emekli kişinin iş bulması sağlanacak. Komisyon sözcüsü Alex Kuprecht (SVP/SZ), “hırslı bir hedef”ten söz ediyor. Devamı s.8

www.pusulaswiss.ch

Bir Huzur Sığınağı: Ağva


2

EDİTÖR

Temmuz/Juli 2010

www.pusulaswiss.ch

Turgut Karaboyun (t.karaboyun@pusulaswiss.ch)

Tüm Okurlarımıza İyi Tatiller! Yaz tatilinin içinde olduğumuz şu günlerde tüm okurlarımıza mutlu ve huzurlu bir tatil geçirmelerini diliyoruz. Pusula Gazetesi çalışanları olarak yayınlarımızı tatil boyunca da aralıksız sürdürecek, her konuda sizlere yol göstermeye devam edeceğiz. Bu ay sizlere ulaştırdığımız yeni sayımızda tatil öncesinde yararlı olacağını düşündüğümüz bir rehber hazırladık. Bu rehberde görülmesi gereken şehirleri tüm özellikleriyle size anlatıp, kafanızda yeni fikirler oluşturmaya çalıştık. Güzel yurdumuzda mutlaka görülmesi gereken önemli noktaları derleyip sizin beğeninize sunuyoruz.

REKLAM VE İLANLARINIZ İÇİN: 076 342 90 91 veya 043 322 90 82 ABONE OLMAK İÇİN: 043 322 90 85 PUSULA IMPRESSUM / 2010 Geht an alle Pusula Mitglieder. Verlegeradresse :

Pusula Zeitung Bernstrasse 88 / 8953 Dietikon ZH Erscheinungweise: 12 Mal Jährlich Abonementpreis: CHF 50.- / Jahr Inhaber: Turgut Karaboyun QM: Uluç Vatansever Rechtsberater: Yetkin Geçer, Mehmet Akyol Gestaltung/Layout: BlueDesignMedia/bdmedia.ch Autoren: Prof. Dr. Rıdvan Karalar Sunay Akın Redaktionsleiterin: Gülter Locher Text Redaktion: Pervin Tekin

Kultur & Kunst: Bildredaktion: Grafiker: Druckerei: Adressierung: Anzeigen:

Yılmaz Akan Tamer Karaoğlu Mehmet Polater Sun Print Beorda 043 322 90 82 076 342 90 91

Freie Journalisten: Gülter Locher, Bülent Atalay, Atilla Alpullu, Hüseyin Türkkan, Müjgan Olguner, Nermin Dingiloğlu, Yeter Tanrıkulu, Gülay Zengin, Tamer Karaoglu, Nuray Uçar, Pervin Tekin, Mehmet Akyol.

Teşekkür : Bu yayının sizlere ulaşmasında maddi-manevi desteklerini bizlerden esirgemeyen, tüm firmalarımıza sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. Pusula Gazetesi`nin tüm yayın hakları kendisine aittir. Yayınlanan reklamlarda ki sorumluluk, reklamı veren firmaların kendine aittir. Hazırlanan haberlerden ve yazılardan haberi hazırlayan kişiler ya da kaynak gösterilen kurumlar sorumludur. Pusula`da kullanılan tüm Haberlerin, Fotoğrafların ve bilgilerin her hakkı Pusula`ya aittir. İzinsiz olarak kullanılması yasaktır, aksi durumda cezai uygulamalar için hukuki işlemler başlatılır.

www.pusulaswiss.ch

Pusula Zeitung Bernstrasse 88 CH - 8953 Dietikon / ZH Tel.: +41 43 322 90 82 Fax: +41 43 322 90 89 www.pusulaswiss.ch reklam@pusulaswiss.ch

Tatile çıkacak olan vatandaşlarımıza konsolosluk işlemleri konusunda bazı tavsiyelerimiz olacak. Konsolosluğa giderek Pasaport süresini, askerlik işlemlerini yada vekalet gibi diğer işlemlerini yaptırmak isteyen vatandaşlarımıza internet üzerinde bu işlemleri kısa sürede sonlandırabilecekleri e-konsolosluk hizmetini tavsiye ediyoruz. Özellikle Zürih Baskonsolosluğu’nda yaz ayları geldiği zaman aşırı bir yığılma olduğunu görüyoruz. Tatile çıkmadan evvel işlerini halletmek isteyen birçok vatandaşımızın oluşturduğu kalabalıklar işlerin uzamasına, insanların gerilmesine se-

beb oluyor. İşleri uzayan vatandaşlarımızın ödedikleri park cezaları da cabası. Teknolojiyi çok az kullanan insanımızın ortaya çıkardığı bu karmaşaya son vermek aslında çok kolay. Bugün artık neredeyse hepimizin evinde internet bağlantısı ve bilgisayar var. E-Konsolosluk hizmetinden yararlanmak için biraz hareket etsek, konsolosluk stresinden ve koşuşturmasından kolayca kurtulacağız. Devletimizin başlatmış olduğu bu uygulamayı biraz desteklemeye ve teknoloji konusunda biraz kendimizi ilerletmemiz gerektiğine vurgu yapmak istiyorum. Çağın gerisinde kalarak herşeyi başkalarından beklememiz çok yanlış. İlerleyen sayılarımızda e-konsolosluk işlemlerinin nasıl ve ne şekilde yapıldığına dair gazetemizde daha ayrıntılı bilgilere yer vereceğiz. Geçtiğimiz haftalarda gündeme damgasını vuran Avrupa Birliği ‘din ve vicdan özgürlüğü komisyonu’nun yayınlamış olduğu rapora biraz değinmek istiyorum. Bundan bir evvelki sayımızda İnsan Hakları Mahkemesi’nin konuyla ilgili olarak aldığı İsviçre’den savunma kararını sizlere duyurmuştuk. Mahkeme 15 Eylül 2010 tarihine kadar minare yasağı hususunda İsviçre’nin savunmasını istemiş, faklı çevrelerde bu hareket yasağın kaldırılacağına dair bir hareket olarak yorumlanmıştı. İşte tüm bu kararlar tartışılırken Avrupa Birligi din ve vicdan özgürlüğü komisyonunun yayınlamış oldugu yeni rapor gündeme damgasını vuran son gelişme oldu. Yayınlanan bu raporun birçok açıdan çok önemli noktaları var. Raporda kiliselerin kule inşaasına nasıl izin veriliyorsa, camilerinde minareli oluşuna aynı derecede serbestlik verilmesi isteniyor. Din ve vicdan özgürlüğünün çok fazla öne çıkarıldığı raporda başörtüsü ve burka gibi diğer dini konu-

larda da aynı hassasiyetin gösterilmesi isteniliyor. Raporun bundan sonra alınmak istenilen dini konularla ilgili tüm kararlarda çok etkili olacağını düşünüyorum. Bu rapor öncelikle İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararını direk etkileyecek. Beklentiler insan hakları mahkemesinin yasağı kaldırmaya yönelik kararının pozitif olacağı yönünde. Bir diğer önemli konu ise Avrupa’nın diğer ülkelerinde tartışması devam eden dini yasaklar ve çıkarılmak istenilen yeni kanunlara bu raporun engel teşkil etmesi. Son zamanlarını yoğun şekilde İslamafobi gündemiyle dolduran Avrupa ülkelerinin böyle bir raporun ardından neler yapacağı merak konusu. Benim en çok şaşırdığım noktalardan biri de İsviçre’nin gündemden düşmeyen bu konulara karşı soğukkanlı tutumunu devam ettirmesi. Minare başta olmak üzere din ve vicdan özgürlüğü gibi önemli konuların konuşulduğu son zamanlarda ne İsviçre televizyonları ne de basını bu konulara girmeyerek sessiz bir şekilde takiplerini sürdürüyorlar. Bu sessizliğin sebebini şu an anlamak mümkün değil. Hedefelerine ulaşmış olan aşırı sağcı partilerden dahi konuyla ilgili önemli açıklamalar gelmiyor. Bakalım zaman bize ne gösterecek. Acaba müslüman halkın son ümidi olan insan hakları mahkemesi beklenen kararı verip yasağı iptal edecek mi? Diğer taraftan Avrupa Birliği bünyesinde çalışmalar yapan ‘din ve vicdan özgürlüğü komisyonu’nun yayınlamış olduğu karar ne kadar etkili olacak. Bunların hepsini zaman içinde göreceğiz, beklentimiz yaşadığımız ülkede kabullendiğimizi ve inancımıza olan saygıyı görmek. Bu ümit ve temennilerle yazıma son veriyorum. Saygılar. 1697

Pusula Gazetesine Reklam Verin, Kazançlı Çıkın! Müşterilerinize kendinizi daha iyi tanıtmak, işletmenizin saygınlığını ve imajını artırmak İSTİYORSANIZ…

Yeni ürünlerinizin tanıtımını yapmak, tüketimini hızlandırmak ve hizmetleriniz hakkında herkesi bilgilendirmek İSTİYORSANIZ…

Yani; Siz de kazanmak İSTİYORSANIZ hemen bizi arayın! Pusula gazetesi, işletmecilerimizle müşterileri arasında bir köprüdür! Siz reklama karar verin A’dan Z’ye tüm çalışmaları biz yapalım. Profesyonel reklamcılık, bizim işimiz…

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


4

İSVİÇRE HABERLERİ

Temmuz/Juli 2010

www.pusulaswiss.ch

FDP’den Zürich Kantonuna Soru: “Devlet Eliyle Uyuşturucu Satılması Haklı Gösterilebilir mi?” Uyuşturucu olarak kullanılan Cannabis (kenevir) otundan elde edilen uyuşturucu maddenin (bizdeki adıyla esrar) satışları, Zürich kantonu parlamentosu tarafından yasallaştırılmak isteniyor. Kanton parlamentosu çok tartışmalı bir toplantıdan sonra, esrar satışlarına ait pilot projeyi iki yıl boyunca deneme kararı aldı. Genç Yeşiller Partisi’nin iki belediye meclis üyesi tarafından esrarın Zürich kantonunda kontrol altındaki satışlarının serbest bırakılmasına ilişkin 2006 yılında verilen postulat, geçtiğimiz haftalarda parlamentondaki sert tartışmalardan sonra kabul edildi.

laşıyor: Postulatın yasal ve bilimsel olarak uygulanır hale getirilmesi bazı problemleri daha da zorlaştıracak. Esrar satışı serbest bırakılacak; ama bunun üretilmesi ve ham maddelerinin elde edilmesi büyük bir olasılıkla yasak olarak kalacak.

İki yıl denenecek olan pilot proje, bilimsel olarak takip edilecek. Ayrıca esrar kullanan gençlere de önlem amaçlı refakat edilecek.

SVP: ‘’Esrarın yasalaştırılmasına ihtiyaç yok!’’

Postulatın sahiplerinden birisi Bern’e doğru bir de sinyal göndererek; “İsviçre’nin uyuşturucu politikası bloke olmuş durumdadır. Zürich kantonu bir adım ileri giderek öncülük rolünü üstlenmelidir” şeklinde düşünce belirtti. Daha sonra Zürich’in bir “Esrarkeşler El Doradosu” olmaması gerektiğini de sözlerine ekledi. Yeşilleri, Sosyalist Parti (SP) ve Liberal Yeşiller (GLP) destekledi: GLP’ye göre, esrar kullanmak kötü bir alışkanlıktır; ama bir suç değildir. SP ise “Evet” oyu kullanmasına karşın olaya çok pragmatik yak-

Esrarın yasal olarak satışlarına, sağ partilerin hepsi (FDP, SVP, EVP, CVP, SD) karşı çıktılar. Onlara göre, “...bu ülkede esrar içmenin serbest bırakılmasına ihtiyaç yoktur!” FDP, “devlet eliyle uyuşturucu madde satışlarının yapılması haklı gösterilebilir mi?” şeklinde bir soru yöneltti. FDP konuşmacısı daha sonra sözlerini “...devlet eliyle alkol de verilmiyor” şeklinde vurguladı. EVP ise postulatın bilimsel yanına ilgi gösterdi; ama uygulamaya karşı çıktı. CVP’nin açıklamasına göre ise kenevir (Cannabis), tıpta çok fazla yan etkileri nedeniyle kullanılmıyor.

Tüm bu ateşli tartışmalardan sonra parlamento 49’a karşı 67 oyla postulatı kabul etti. Konunun sorumlusu kanton temsilcisi Cludia Nielsen, bu kararın alınmasının Zürich kantonunda esrar sa-

Deutsche Zusammenfassung. Der Cannabis-Verkauf in der Stadt Zürich soll nach dem Willen des Parlaments legal werden. Die Regierung hat nun zwei Jahre Zeit dieses zu prüfen. Das Postulat von zwei Gemeinderäten der Jungen Grünen aus dem Jahr 2006 fordert den kontrollierten Verkauf von Cannabis in Zürich. Das Pilotprojekt soll wissenschaftlich begleitet werden. Weiter sollen Jugendliche präventiv begleitet werden.

tışlarının yasallaşacağı anlamına gelmediğini, bunun bir pilot proje olduğunu ve iki yıl deneme süresi olduğunu açıkladı. Nielsen, ‘’Zürich rejiminin postulatı test etmek için iki yıl zamanı var; postulat, yönetim tarafından ret de edilebilir.’’ dedi. Mesela; Bern kanton parlamentosu benzer bir postulatı 2006 Haziranında denemeye almış, bir yıl sonra da pilot proje ret edilmişti. Bern kantonu Cannabis’in sadece bilimsel araştırmalar için

satılmasının mümkün olabileceğine karar vermiş, bu kararını da pilot projenin ret edilmesinin nedeni olarak belirtmişti. Ständerat ve Millet Meclisi Sağlık Komisyonu, içinde bulunduğumuz yılın Ocak ayında Cannabis kullanımının yasak olarak kalmasını; ama kullanıcıya suç duyurusu yapılmamasını talep etmiş, suç duyurusu yerine de bir nizam cezası verilmesini önermişti. 1651

Bisiklet Plakaları Tarihe Karışacak...

Ständerat (Kantonlar Meclisi) yılların geleneğini yıkıyor: Bisikletlere takılan numaralar kaldırılacak. Ständerat, yıllardır uygulanan bu önlemi, çoğunlukla herkesin özel bir sigortası olduğu gerekçesiyle artık gereksiz buluyor. Küçük Meclis (Ständerat), trafik yasalarındaki bu maddeyi 6’ya karşı 25 oyla kaldırmaya karar verdi. Öneri, millet meclisinden de geçerse, bisikletlere her yıl yapıştırılması gereken vinyetler tarihe karışacak. Ständerat’ın görüşüne göre, bisiklet numaraları artık hiç gerekli değil ; bugün bisiklet kullanan büyük bir çoğunluğun zaten özel sigortaları var ve bu kişiler bir de bisiklet vinyetine sahip olduklarında çift sigortalı oluyorlar. Diğer taraftan sol kesimde endişeler var: Onlara göre, halkın en az %10’u hiçbir sigortaya sahip olmayabilir. Aynı endişeleri hükümet de taşıdığı için bir komisyon, kaza kurbanlarının daha iyi korunmalarını sağlayacak önlemler önerdiler: Sigortası olmayan kaza kurbanlarının ve kazanın mali yükünü karşılayamayan kaza yapanların

sebep oldukları hasarları karşılamak için ulusal bir fon oluşturulacak.

über eine private Haftpflichtversicherung verfügt. Die kleine Kammer hat am Mittwoch eine entsprechende Änderung des Strassenverkehrsgesetzes mit 25 zu 6 Stimmen gutgeheissen. Die Vorlage muss aber noch die Hürde des Nationalrates nehmen, bevor das jährliche Aufkleben der Velovignette endgültig der Vergangenheit angehört.

Buna rağmen, Trafik Bakanı Moritz Leuenberger, bisiklet vinyetlerinin kadırılması nedeniyle hüzünlü, çünkü bu artık nostalji olacak. Mofalar ise vinyet takmaya devam edecekler... Bisiklet numaralarının kaldırılması için parlamento içi yapılan inisiyatif, inisiyatifin sahibi Philip Stählin’e (Thurgau SVP) geri gönderildi. İnisiyatifteki mofaların vinyetlerinin kaldırılması ve sigorta zorunluluğu talebi ise kabul görmedi. Elektirikli sandalyeler, elektro-bisikletler, motorlu el arabaları gibi hafif motorlu taşıtların vinyet takmları zorunluluğunun sürmesi kararı alındı. 1649

Deutsche Zusammenfassung. Für die Velofahrer geht in der Schweiz möglicherweise bald eine lange Tradition zu Ende: Die Fahrradnummer soll ersatzlos abgeschafft werden. Laut Ständerat sei diese nicht mehr nötig, da heute die grosse Mehrheit der Velofahrenden

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch

Aus Sicht des Ständerates ist die Fahrradnummer nicht mehr nötig, da heute die grosse Mehrheit der Velofahrenden über eine private Haftpflichtversicherung verfügt und mit der Vignette doppelt versichert ist. Eine linke Minderheit befürchtete jedoch, dass rund zehn Prozent der Bevölkerung ganz ohne Versicherungsschutz dastehen könnte.


5

İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch

Temmuz/Juli 2010

İsviçre, En Çok Yabancı Barındıran Ülkeler Arasında 1,68 milyon yabancı, yerleşik olarak İsviçre’de yaşıyor. Bu rakam, 1 milyonu EU ve EFTA ülkelerinden olmak üzere, İsviçre’de oturan toplam nüfusun %21,6’sını oluşturuyor. Federal Hükümetin ‘2009 Göç Hareketleri’ açıklamasından alınan bilgilere göre, 27.000 yabancı devlet görevlisi, 48.000 kısa süreli kalanlar ve 40.000 ilticası henüz işlemde olanlar bu rakamlara dahil değiller. Hükümetin raporuna göre 2009 yılında, EU/EFTA ülkelerinden 90.215 kişi İsviçre’ye göç etti. Bu rakam, 2008 yılında 113.135 olarak kaydedilmişti. Geçtiğimiz yıl 44.948 göçmen, İsviçre vatandaşlığına alındı. Bu rakam, son yıllarda çok fazla farklılık göstermedi. 16.005 kişi, 2009 yılında iltica talebinde bulundu (2008 yılına oranla %3,6 daha az). İltica talebinde bulunanların daha çok Nijerya, Sri Lanka, Irak, Somali, Afganistan,

Kosova, Gürcistan, Sırbistan ve Türkiye’den oldukları kaydedildi. 2009’da %13,3 oranında iltica talebi kabul edildi. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, İsviçre’ye yaklaşık 2 milyon insan göç etti ve-veya onların çocukları yerleşik olarak İsviçre’de kalmaya devam ediyorlar. Toplam nüfusun %21’i yabancılardan oluşan İsviçre, Avrupa ülkeleri arasında en fazla göçmen nüfusa sahip ülkeler arasında gösteriliyor. Göç hareketlerinin, İsviçre nüfusunun büyümesine olan etkisinin, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Avusturalya’dakinden daha güçlü olduğu açıklandı. 1658

Deutsche Zusammenfassung.

bericht 2009, der am Montag vom Bundesamt für Migration veröffentlicht wur1,68 Millionen Ausländer leben ständig in de. In den 1,68 Millionen nicht inbegrifder Schweiz, das entspricht 21,6 Prozent fen sind rund 27‘000 ausländische Funkder Wohnbevölkerung. Davon stammt tionäre, 48‘000 Kurzaufenthalter und eine Million aus EU- und EFTA-Staaten. 40‘000 Personen im Asylprozess. Diese Zahlen finden sich im Migrations- Laut dem Bericht sind 2009 90‘215 Per-

sonen aus den EU/EFTA- Staaten in die Schweiz eingewandert. 2008 waren es 113‘135. 44‘948 Personen erhielten letztes Jahr die schweizerische Staatsbürgerschaft. Diese Zahl hat sich in den letzten Jahren nur wenig geändert. 16‘005 Personen haben in der Schweiz

letztes Jahr ein Asylgesuch gestellt - 3,6 Prozent weniger als 2008. Die wichtigsten Herkunftsländer waren Nigeria, Eritrea, Sri Lanka, der Irak, Somalia, Afghanistan, Kosovo, Georgien, Serbien und die Türkei. Die Anerkennungsquote der Asylgesuche lag 2009 bei 16,3 Prozent.

Ya şimdi ya hiç: CREDIT-now ile hayalleriniz çabucak gerçek oluyor. 0800 40 40 13 no’lu ücretsiz telefon hattını arayın ya da www.credit-now.ch internet adresinden doğrudan sözleşme yapın. CHF 10’000.– tutarındaki bir kredi % 9.9 ile % 13.9 arasındaki bir efektif faizle 12 ay için CHF 521.– ile CHF 723.20 arasında toplam masraf yükü oluşturmaktadır. Yasal uyarı: Aşırı borçlanmaya neden olacağı durumlarda kredi verilmesi yasaktır (Haksız Rekabet Yasası UWG 3. md.) CREDIT-now, BANK-now AG, Horgen şirketine ait bir ürün markasıdır.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


6

İSVİÇRE HABERLERİ

Temmuz/Juli 2010

www.pusulaswiss.ch

İsviçre “Vergi Cenneti” İmajından Kurtulmak İstiyor Çift Vergilendirme Anlaşması (Doppelbesteuerungsabkommen) kısa adıyla DBA, yeni bir şey değil: Anlaşma yapan ülkeler arasındaki kurallara göre, büyük firmalar ya da tek kişi firmaları birden fazla ülkede (partner ülkeler) faaliyette olduklarında iki kez vergi ödemiyorlar. Yeni olan ise bu anlaşma, OECD’nin yönergelerine uygun olarak yeniden gözden geçirildi ve buna12 yeni kural eklendi 26. Madde’ye göre geliştirilmiş bilgi değiş-tokuşu, sadece yetkili kurumların çalışmalarını kolaylaştırmakla kalmayacak aynı zamanda vergi suçlarını da engellemeye hizmet edecek. Bu değişikliğin nedeni olarak partner ülkelerin talepleri ve gerçekleşmiş olan vergi suçları gösterildi. (İsviçre, vergi suçlarını, vergi kaçakçılığı ve vergi sahtekarlığı (az gelir göstererek ya da başka bir ifadeyle yanlış bilgi vererek daha az vergi ödemek) şeklinde iki ayrı kısma ayıran tek ülke olarak biliniyor.) OECD’nin normları, İsviçre’nin sır tutmalarıyla meşhur bankalarına sert bir darbe vuracak. Bakanlar Kurulu OECD normlarını 2009 Martında kabul etmeye karar vermişti. Aynı zamanda İsviçre Hükümeti dış ülkelerden gelen çok güçlü bir baskı altındaydı. Aralarında Almanya, Fransa, İtalya, USA ve Büyük Britanya gibi büyük ülkelerin de olduğu pek çok ülke tarafından İsviçre’ye, “Banka sırları” sayesinde vergi kaçakçılıklarını kolaylaştırdığı suçlamaları yapılıyordu. Son yıllarda yaşanan mali ve ekonomik krizin, vergi kaçakçılıkları nedeniyle daha da güçlendiği iddia ediliyor, İsviçre’ye yapılan baskı ve eleştiriler masif bir şekilde sertleşiyordu. İsviçre, en güçlü endüstri ülkelerinden meydana gelmiş olan G20 ülkelerinin baskısıyla, OECD tarafından 2009 yılının Nisan ayın-

da “Vergi Cenneti” olarak gri listeye alınmıştı. Gri listeden tekrar çıkmanın şartı açıktı ve yanlış anlaşılması mümkün değildi: İsviçre DBA’nin (Çift Vergilendirme Anlaşması), OECD tarafından tekrar gözden geçirilmiş, 12 yeni kurallı şekline uymak zorundaydı. Bu 12 yeni kural geçtiğimiz yılın Eylül ayında DBA’ya dahil edilmişti bile. Bilgi değiş-tokuşu ise yenilenmiş anlaşmanın geçerli olarak yürürlüğe girmesinden itibaren uygulamaya geçecek. İsviçre bugüne kadar G20 ülkeleriyle yeni DBA paketi üzerindeki pazarlıklarını sürdürdü. İlk kez İsviçre Parlamentosunda “ZehnerPaket” onaylandı. Küçük Meclis (Ständerat) paketi onaylarken, Büyük Meclisteki konservatif sağcıların (SVP) tepkisiyle karşılaşıldı; sağcılar “Banka Sırları”nın kaldırılmasına karşı çıktılar. SVP, bu taleplerin ilk adım olduğunu, bundan sonra da başka taleplerin gelmekte gecikmeyeceğini belirterek, pakete “Hayır” oyu kullanmasının nedenlerini açıkladı. Sağcılar otomatik bilgi değiştokuşunun banka sırlarına kesin bir ölüm darbesi olacağını savundu. Ne var ki SVP Meclis’te savunduğu bu argümanlarında yalnız bırakıldı. CVP Lideri Christophe Darbellay -vergi kaçakçılığına ilişkin şüphelerini gerekçe-

lendirebildikleri durumlarda-, yabancı memurlarla iş birliği yapılması gerektiğini belirtti.

Mecliste çoğunluğun desteğini alamayan SVP’ye bir tek referandum yolu kaldı. SVP’nin halka gi-

Deutsche Zusammenfassung. Nach dem Ständerat hat auch der Nationalrat Ja gesagt zu zehn neuen Doppelbesteuerungsabkommen gemäss den OECD-Richtlinien. Damit biegt die Schweiz auf den Weg ein, der sie weg vom Image als international gescholtenes Steuerparadies führt.

dip gitmeyeceği ise şimdilik bilinmiyor. 1646

Neu aber ist, dass die Schweiz in den revidierten Abkommen eine Richtlinie der Organisation für Entwicklung und Wirtschaftliche Zusammenarbeit (OECD) aufgenommen hat. Artikel 26 über den erweiterten Informationsaustausch besagt, dass Amtshilfe nicht nur bei Steuerbetrug geleistet wird, sondern auch bei Steuerhinterziehung. Dies allerdings nur aufgrund einer Anfrage und für konkret benannte Fälle.

Doppelbesteuerungsabkommen, kurz DBA, sind beileibe keine Neuheit. Sie regeln mit Partnerlän- Die Schweiz ist das einzige Land mit einer „subtidern, dass Unternehmen oder Einzelpersonen, len“ Trennung zwischen Steuerbetrug und Steudie in beiden Ländern aktiv sind, nicht zweimal erhinterziehung. Steuern entrichten müssen.

İsviçre’ye Üçüncü Dünya Ülkelerinden İşçi Alımı Planlanıyor EDA görevlilerinden Thomas Greminger, İsviçre’nin göçmen politikasında yenilikler yapılması gerektiğini belirtti. Greminger’e göre İsviçre, ‘Üçüncü Dünya’ ülkelerinden iş gücü getirmeli. Mesela, ‘Üçüncü Dünya’ ülkelerinden getirilecek olan hemşire gibi sağlık personeli İsviçre’nin şu anda acil durumda olan sağlık sistemine katkıda bulunacaktır. EDA (Dış İşleri Departmanı) Elçisi Thomas Greminger, beş on yıl içinde sağlık branşında en az 100.000 iş gücü açığı olacağını öngörüyor. Bu açığın sadece AB ülkelerinden doldurulması olasılığı ise çok zor görünüyor. İsviçre toplumu ihtiyarlıyor...

IV’nin politik bölümü “Menschlice Sicherheit”’tan yapılan açıklamaya göre tüm Avrupa ülkelerinde, toplumların yaşlanması ortak bir sorun olarak belirtildi. İsviçre iş gücü yarışında yer alabilmek istiyorsa, gelecek için çok daha aktif bir iş piyasası politikası uygulamak zorunda. Sihirli söz: “Göçmen Politikası!” Greminger, göçmen politikasının ülkelerle daha iyi bir ortaklık anlaşması şekline dönüştürülmesinin, İsviçre ve İsviçre ile birlikte çalışan ülkeler yararına olacağı görüşünde. İsviçre, kendisi için göç konusunda özellikle önem-

li bir ifadesi olan ülkelerle göç-partnerliği anlaşması yaptı. Anlaşma çatısı altında Bosna, Kosova ve Sırbistan gibi ülkeler var. Bu anlaşma çatısı altına alınması planlanan bir ülke de Nijerya. İsviçre, bu anlaşma çerçevesinde uluslararası göçmenlik konularının gelişmesinde, insan ticaretinin önlenmesinde, sınırların korunmasında veya iş piyasalarında yardımcı oluyor. Greminger, söz konusu temaya ilişkin İsviçre’nin çok daha güven verici çalışmalar yapması gerektiğini düşünüyor. Göçmen politikasının olumlu yönde geDeutsche Zusammenfassung. liştirilmesinin zorunluluğuna da değinen Greminger, In der Schweizer Migrationspolitik brauche es neue Ideen, fordert der EDA-SpitAsya ülkelerinden örnek zenbeamte Thomas Greminger. Das könnte heissen, dass die Schweiz Arbeitsvererek, “Mesela Filipinler kräfte aus der Dritten Welt rekrutiert. Eine solche Arbeitsmarktpolitik dient den Inçalışma göçünde büyük teressen der Schweiz, wie der Botschafter im Gespräch mit der Nachrichtenagentur SDA ausführt: So könnten beispielsweise Krankenpfleger aus der Dritten Welt bir stile sahipler. Orada, den Notstand im Schweizer Gesundheitssystem beheben. «In fünf bis zehn Jahyabancı ülkelere çalışma- ren werden in der Schweiz 100 000 Arbeitskräfte im Gesundheitswesen fehlen», ya gidecek kişileri hazırla- sagt der Diplomat des Eidgenössischen Departements für auswärtige Angelegenyan, devlete ait profesyo- heiten (EDA). Die Chancen, dass die Lücken mit Leuten aus der EU geschlossen nel ajanslar var.” dedi. 1667 werden können, seien klein.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


Uygun fiyata kaliteli ürünler! Dürüm ekmek

Böreklik peynir

360 gr.

kutuda, yag˘ oranı % 45, 800 gr.

2.45 Vitaminka Ajvar sebze karıs¸ ımı

6.95 Jelen Pivo bira kutuda, utuda, 50 cl.

• Acısız • Acılı 690 gr.

1.20

2.95

% 14 tasarruf

Siyah zeytin

çekirdekli, 400 gr.

4.75 Kampanya, 30 Hazirandan 6 Temmuz T 2010`a kadar geçerlidir. Bu ürünler tüm Denner s¸ubelerinde mevcut olmayabilir. Stoklarımız sınırlıdır. www.denner.ch

˙Indirimli fiyata cep telefonunuza kontör! Konus¸ma kontörü

Denner fiyatı

10.–* 30.– 50.– 100.–

9.90 29.50 49.– 97.50

* Sadece Swisscom, Sunrise ve Yallo ic¸in gec¸erlidir.

Sadece Denner s¸ubelerinde satılır. Denner Satellit s¸ubelerinde bulunmaz.

˙I svic¸ re’nin Discount Marketi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch

1.40 yerine


8

İSVİÇRE HABERLERİ

Temmuz/Juli 2010

www.pusulaswiss.ch

Amerika, İsviçre’yi Genç Fahişeler Nedeniyle Eleştirdi Amerika, insan ticaretine ilişkin son raporunda İsviçre’yi çocuk yaştaki fahişeler nedeniyle çok sert eleştirdi. İsviçre, Amerika’nın “ülkelerarası insan ticaretiyle savaş” raporundaki değerlendirme sıralamasında ortalarda kaldı. Amerika’nın yaptığı bu değerlendirmenin nedeni, İsviçre’de, henüz reşit olmayan 16 ve 17 yaşlarındaki kızların fahişelik yapmalarının legal olması. Amerikan Ajansı Reuter’in haberine göre, Amerikan Dış İşlerinden sorumlu Elçi Luis de Baca, İsviçre ve Amerika bu sorunun çözümü üzerine görüşmelerini sürdürüyorlar.

Deutsche Zusammenfassung. In ihrem jüngsten Länderbericht zum Menschenhandel haben die USA die Schweiz kritisiert. Viel zu jung seien hier die Prostituierten. Die Schweiz fiel von einer Spitzenbewertung beim Kampf

gegen den Menschenhandel ins Mittelfeld. Die Schweiz erlaube Minderjährigen von 16 und 17 Jahren, sich zu prostituieren, begründeten die Amerikaner die Herabstufung. Die Schweiz fiel von einer Spitzenbewertung beim Kampf gegen den Menschenhandel

Bakanlık, mayıs sonunda yaptığı bir açıklamada, seks hizmeti için vücudun satışa sunulma yaşının 16’dan 18’e çıkarılacağını belirtmişti. İsviçre’de çocukların korunma altındaki yaşı, 16. yıla kadar devam ediyor. CVP’den Vallis milletvekili Viola Amherd’in saptamasına göre bu durum, 16 ve 18 yaş arasındaki gençlerin porno endüstrisinde “kendi isteği dahilinde” çalışmasını legal kılıyor. Bu nedenle de gençlik fuhuşu -özellikle göçmenler arasındaçok artış gösterdi.

ins Mittelfeld. Die Schweiz erlaube Minderjährigen von 16 und 17 Jahren, sich zu prostituieren, begründeten die Amerikaner die Herabstufung. Konkret fiel die Schweiz von der Liste der Spitzenländer «Tier 1» (Rang 1) auf die Tier-2-Liste. Der beim US-Aussenministerium zu-

Milletvekili Amherd, İsviçre Hükümeti’nden, Avrupa Konseyi’nin çocuk ve gençlerin cinsel tacizden ve seks endüstrisinden korunması amaçlı anlaşmasını imzalamasını talep etmişti. Bu anlaşmaya göre, çocuk ve gençlerin korunma yaşı 18 yaşına kadar devam ediyor. Federal Hükümet bu misyona olumlu yanıt vererek, bu anlaşmayı imzalamaya hazır olduğunu göstermişti. 1641

ständige Botschafter, Luis de Baca, sagte am Montag, die Schweiz und die USA seien im Gespräch darüber, wie das Problem zu lösen sei, wie die Nachrichtenagentur Reuters meldete.

6. IV Revizyonu: Binlerce Malulün Emeklilik Maaşları Kesilecek! Binlerce malulen emekli çalışmak zorunda kalacak. Ständerat (Kantonlar Meclisi), 6. IV revizyonunu büyük bir çoğunlukla onayladı. Revizyonun ilk hedefi, binlerce malulen emekli kişinin iş hayatına döndürülmesini amaçlıyor. İlk önlem paketi uzun vadede yılda 500 milyon frank tasarruf sağlıyor. Bundan önceki IV revizyonundan farklı olarak, sigortaya daha az malulen emeklinin katılmasını engellemek yerine, halen emekli olanların emekliliklerinin sonlandırılması hedef alınacak. Planlara göre, 2018 yılına kadar 16.800 malulen emekli kişinin iş bulması sağlanacak. Komisyon sözcüsü Alex Kuprecht (SVP/SZ), “hırslı bir hedef”ten söz ediyor. Ne var ki işverenin bir malulü işe almayı isteyeceğine dair şüpheler var. İşverene bir malulü işe almasını cazip kılacak avantajlar verilecek, mesela; çalışacak malulün işe hazırlanması için gereken masraflar ödeneceği gibi bedava iş arama olanağı da sunulunca işveren, bir malulü işe almakla hiçbir rizikoya girmeyecek. Anita Fetz, (SP/BS) işverene sunulan bu avantajlara ilişkin, “gerçekten de politik olarak daha fazlası yapılamaz” şeklinde konuştu. Emekliler baskı altına alınacak.... Malulen emekliler baskı, mükemmel bir

danışmanlık desteği ve cazip maddi olanaklarla iş dünyasına tekrar çekilecekler. Malulen emeklilik maaşı, hasta ya da malul kişinin hayat boyu bir emniyet aracı olmak yerine, iş hayatına tekrar dönmesini sağlayacak bir köprü olacak. Özellikle organik olarak hiçbir şekilde nedeni anlaşılmayan ağrılar nedeniyle emekli olan kişiler dikkatle izlenecekler: 5. IV revizyonundan beri bu kişilere emekli olmak hakkı artık verilmiyor. Ama daha önce emekli olmuş olanlar ve halen emekliliği devam edenlerin ağrılarının “kabul edilebilir bir irade çabasıyla” giderilebilecek olmasına karar verilirse, bu kişilerin de emekli maaşları kesilecek. Solcu kesimden Luc Recordon’un (Grüne/ VD), bu ekstrem haksız karara karşı savaşı başarısız sonuç verdi. Fetz ise yeni kararları “insani ve mali yönlerden sorgulanmaya açık” buldu. Fetz’e göre, mali açıdan kesinlikle tasarruf edilemeyecek, tam tersine sosyal yardım kurumlarına yük binecek.

rumunu iyileştirmek için bir önlem olarak açıklanıyor. Bugünkü durumda IV tasarruf yaptığında %38’ini devlet kasasına vermek zorunda. Yeni önlem paketine göre ise tüm tasarruf miktarı IV kasasında ka-

Kommissionssprecher Alex Kuprecht (SVP/SZ) sprach von einem «ehrgeizigen Ziel».

6. IV revizyonunun ilk tasarruf hedefinin miktarı 500 milyon frank olarak belirlendi. İkinci bir tasarruf paketiyle yıl sonuna kadar 500 milyon frank daha tasarruf edilmesi bekleniyor. Sağlık Bakanı Didier Burkhalter, bu amaca ulaşmak için, yeni borçlardan kurtulma mekanizması kurulmasını veya emekliliklerin çok daha iyi kontrol altına alınmasını talep etti.

Zweifel bestehen vor allem am Willen der Arbeitgeber, IV-Bezüger in ihrem Betrieb einzustellen. Aber gerade von ihnen wollen viele Ständeräte nun «Taten sehen». Dank Einarbeitungszuschüssen und kostenlosen Arbeitsversuchen entfällt für sie nämlich praktisch jedes finanzielle Risiko. «Mehr kann die Politik wirklich nicht tun», sagte Anita Fetz (SP/BS).

Zaten, 4. br 5. IV revizyonları sayesinde yeni malulen emekliliklerin durdurulması sağlanmıştı. IV’nin kurtarılması için alınan bu önlemler arasında katma değer vergilerinin geçici bir süre için yükseltilmesi de var. 1640

Emeklilik maaşlarının kesilmesi, IV’nın du-

Deutsche Zusammenfassung. Tausende IV-Rentnerinnen und Rentner sollen wieder arbeiten können. Dies ist das Ziel der 6. IV-Revision, welche der Ständerat mit grosser Mehrheit gutgeheissen hat. Das erste Massnahmenpaket bringt langfristig Einsparungen von 500 Millionen Franken pro Jahr. Anders als bei der letzten IV-Revision geht es nicht darum, weniger neue Renten zu gewähren, sondern alte aufzuheben: Geplant ist, dass 16 800 IV-Rentner bis 2018 wieder eine Stelle finden.

lacak.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


9

İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch

Temmuz/Juli 2010

İsviçreliler Dünyanın En Dürüst Milleti İçi dolu bir cüzdan bulsanız ne yapardınız? Reader’s Digest, içinde tüm ülkelerin kendi para değerlerine göre,1000 frank karşılığı hesaplanmış miktarda para olan bir cüzdan bulan çeşitli ülke insanlarının reaksiyonlarını araştırdı. İsviçre, ilginç araştırmanın yapıldığı 17 ülke arasından, dürüstlük sıralamasında birinciliği Avusturalya ile paylaştı. İsviçrelilerin %91’inin, buldukları cüzdanı içindeki paralarla birlikte sahibine geri verecekleri ortaya çıktı. En dürüst İsviçreliler ise İsviçre ‘nin merkez bölgesinde yaşıyorlar: Bu bölgede yaşayanların %97’si buldukları cüzdanı içindeki paralarla birlikte sahibine geri vereceklerini söylediler; bu oran, konuya ilişkin tüm araştırmaların rekor seviyesi olarak belirlendi. Reader’s Digest’in görevlendirdiği Institut DemoScope Adligenswil/ LU isimli araştırma kurumu bu sonuca, anket yaptığı 1000 kişiden aldığı yanıtlarla ulaştı. Dürüstlük sadece İsviçre’ye özgü bir özellik değil; araştırma yapılan 17 ülkenin insanlarından en sık duyulan yanıt, “Cüzdanı içindekilerle birlikte geri veririm” oldu. Araştırmacılar, bu çalışmalarında çok dikkat çekici bir keşifte bulundular; ülke insanları arasında büyük farklılıklar vardı: Kişi başına düşen gelirin yükseklik oranı arttıkça rüşvetin hiçbir anlamı kalmıyor; buna bağlantılı olarak da bu ülkelerdeki insanların çoğunluğu “Dürüst

Ülke Sıralaması

cüzdan bulucuları” olarak kaydedildier. Hindistanlıların %27’si anket sorularının ikinci alternatifi olan, “Cüzdanı bulunduğu yerde bırakmayı” tercih ettiler. Üçüncü alternatif, “İçindeki paraları alıp cüzdanı atmak”tı. Rusya’da ve Fransa’da %17 bu alternatifi seçti. “Parayı alıp cüzdanı geri vermek” alternatifi, dördüncü alternatifti ve genellikle erkekler tarafından tercih ediliyordu. USA, Hindistan ve Çin’de ise kadınlar parayı almayı tercih ediyorlardı.

İsviçre’de de istisnai durumlar gözlemlendi: Mesela; 1534 yaş arasındaki genç insanlar arasındaki “Dürüst cüzdan bulucuları”nın oranı, 55 yaş ve üzerindeki İsviçrelilerin oranından oldukça düşüktü (%95 daha az). Batı İsviçre halkının arasındaki “Cüzdanı sahibine geri verici”lerin oranı sadece %83 olarak belirlendi. Bu bölgenin kadınlarının %2’si cüzdandaki parayı almayı tercih ederken, erkeklerde bu oran kadınlara karşı iki kezin üzerinde misilleme yaptı: %5.

1. İsviçre ve Avusturalya

% 91

2. USA

% 90

3. Büyük Britanya ve Kanada

% 89

4. Filipinler

% 86

5. Hollanda

% 79

6. Almanya

% 76

7. İtalya, Malaysiya

% 75

8. Meksika

% 73

9. Brezilya, İspanya

% 69

10. Fransa

% 65

11. Çin

% 58

12. Hindistan

% 57

13. Rusya

% 49

Deutsche Zusammenfassung. Das Magazin «Reader‘s Digest» wollte es genau wissen und hat sich in der Schweiz sowie 16 anderen Ländern erkundigt, wie die Menschen reagieren würden, wenn sie ein Portemonnaie mit 1‘000 Franken Inhalt fänden (bzw. mit der entsprechenden Summe in der jeweiligen Landeswährung). Die Schweiz konnte sich gemeinsam mit Australien an der Spitze der internationalen Ehrlichkeitsskala platzieren: 91 Prozent gaben an, das Portemonnaie samt Geld zurückzugeben.

Şimdi de gelin Değerli Okuyucular, ülkelerarası dürüstlük sıralamasına bakalım: Soru şöyle: İçinde 1000 frank bulunan cüzdan bulsanız ne

şekilde davranırdınız? Cevap: “Cüzdanı içindeki paranın tamamıyla birlikte sahibine verirdim!” 1610

Kanser Hastaları, Bern’de Daha Çok Söz Hakkı İstiyor Bern - Kanser hastaları artık sağlık politikasında direkt olarak söz hakkı istiyorlar. Kanser hastalarının isteklerine ilişkin talepleri yazılı olarak Cumhurbaşkanı Doris Luethard’a verildi. Taleplerin Cumhurbaşkanına devredilmesi işlemi,100. yılını kutlayan İsviçre Kanser Ligası’nın “Kansere Karşı Yürüyüş” başlığı altındaki dayanışma eylemi çerçevesinde yapıldı. Bern’e doğru sabah saatlerinde başlayan yürüyüşe İsviçre’nin her bölgesinden 2000’in üzerinde kişi katıldı. Öğleden sonra

Resolution’un (taleplerin iletilmesi işlemi) Cumhurbaşkanına devredilmesini,1000’in üzerinde eylemcinin izlediği tahmin ediliyor. Resolution, kanser hastalarının mesleki entegrasyonunu ve zorunlu Hastalık-GünleriParası sigortasını da (Krankentaggeld Versicherung) içe-

riyor. Ayrıca kronik hastaların çalışan yakınlarının, hasta bakımı ve mesleki yaşamlarının daha iyi organize edilmesi istendi. Son olarak da doktorların hastalarına kötü haberleri daha iyi iletebilmelerini sağlamak için doktorlara tatbiki komünikasyon kursları verilmesi talep edildi.

Leuthard taleplere karşı anlayışlıydı ... Cumhurbaşkanı Leuthard konuşmasında, hastaların iş ha-

yatına daha iyi entegrasyon taleplerini anladığını ifade ederek, işverenlere de bu konuda daha fazla çaba göstermeleri çağrısında bulundu. 1614

Deutsche Zusammenfassung. Bern - Krebspatienten wollen in Zukunft in der Gesundheitspolitik direkt mitreden können. Eine Resolution mit diesem Kernpunkt haben Krebskranke auf dem Berner Bundesplatz Bundespräsidentin Doris Leuthard übergeben. Leuthard zeigt VerständnisBundespräsidentin Leuthard äusserte in einer Rede Verständnis für die Forderung nach besserer Integration von Kranken in den Arbeitsalltag. Sie appellierte an die Arbeitgeber, mehr dafür zu tun. Der Übergabe der Resolution war am Vormittag in Bern die Bildung einer

Koalition von Krebspatienten vorangegangen. Sie soll ermöglichen, dass Krebskranke über Delegierte in einem institutionalisierten Rahmen auf nationaler Ebene mitbestimmen können. Für die Idee Pate stand die 2003 gegründete Europäische Krebspatienten-Koalition. Der neue Präsident der Schweizer Krebsliga, Jakob Passweg, sagte auf Anfrage, diese Patientenkoalition werde die Arbeit der Krebsliga ergänzen. Es sei nicht das Gleiche, wenn die Krebsliga oder wenn Patienten selber ihre Stimme erhöben.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


11

İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch

Temmuz/Juli 2010

Sınır Dışı Edilirken Havaalanında Ölen Nijeryalı Kalp Hastasıydı

17 Mart 2010 tarihinde İsviçre’den sınır dışı edilirken Zürich Havaalanında ölen Nijeryalı tüm İsviçre’yi şok etmişti. Nijeryalı mahkumun ölüm nedeni anlaşılıncaya kadar da mahkumların zorla sınır dışı edilmeleri resmen durdurulmuştu. Nijeryalı mahkumun ağır kalp hastası olduğu ortaya çıkınca zorla sınır dışı edilme uygulamasının, temmuz ayından itibaren yeniden başlatılmasına karar verildi. Temmuz ayında Afrika’ya zorla sınır dışı edilecek mahkumları taşımak üzere özel bir “hava transportu” planlanıyor. Federal Göçmen Dairesinin (BFM) konuşmacısı Michael Glauser, planlanan transportun tarihi ve hangi Afrika ülkesine olduğu konusunda açıklama yapmadı; ama bu ülkenin Nijerya olmadığı kesin. Nijerya’ya yapılacak olan zorla sınır dışı transportlar şimdilik ertelendi; BFM konuşmacısı Glauser’in açıklamasına göre, önce Nijeryalı yetkililerin 17 Martta zorla sınır dışı edilirken ölen Nijeryalı mahkumun ölüm nedenleri hakkında bilgilendirilmesi gerekiyor. BFM Müdürü Alard du Bois, bir Batı Afrika ülkesi olan

Nijerya Hükümeti ile bizzat görüşeceğini belirtti. Zürih Kantonu Yüksek Savcılığında devam eden Nijeryalının ölüm nedenine ilişkin soruşturma, ölüm nedeni anlaşıldıktan sonra kapandı. Zürich Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’nden bildirilen otopsi sonuçlarına göre ölen kişi, “önceden varolan ciddi kalp hastalığı”na sahipti. Otopsi raporuna göre, ölen kişinin, hayattayken hastalık durumu hakkında bilgi yoktu ve bilgi olmadığından, ‘’önceden varolan kalp hastalığı’’nın teşhis edilmesi pratik olarak mümkün değildi. 29 yaşındaki mahkumun, ölümünden önce açlık grevi yapmış

Deutsche Zusammenfassung. Der Nigerianer, der am 17. März kurz vor der Rückführung nach Nigeria auf dem Flughafen Zürich starb, litt an einer schweren Herzkrankheit. Nachdem die Todesursache bekannt ist, werden die seither eingestellten Zwangsausschaffungen mittels Sonderflügen im Juli wieder aufgenommen.

olması nedeniyle zaten heyecanı yüksekti ve buna daha sonra zorla sınır dışı edilme stresi de yüklenmişti. Adli raporlar kişinin hukuk savunmasını yapanlarla aile mensuplarına iletildi. Ölen kişi geçerli bir seyahat pasaportuna sahip değildi ve iltica talep etmişti. İsviçre’de yanlış isimle kalıyordu. Bu nedenle de diğer 15 kişi ile birlikte ülkesine gönderilecekti. Zorla sınır dışı edilmek istenen Nijeryalının, sınırdışı edilme esnasındaki ölümü üzerine ‘zorla sınır dışı’ uygulaması bir süreliğine durduruldu ve bu uygulamanın iyileştirilmesi için getirilen öneriler üzerinde çalışıldı: BFM, kantonlara uçakta sınır dışı edilen kişilerle birlikte bir doktorun bulunmasını ve sınır dışı edilen kişinin sağlık bilgilerinin ilgili yetkililere aktarılmasını önerdi. Kantonların adli makamları bu iyileştirme önlemlerini olumlu karşıladılar. Aynı anda da durdu-

rulan sınır dışı edilme uygulamasının tekrar başlatılması konusunda baskı yapmaya başladılar. Çünkü kantonlar, hapishanelerde yer sorunu nedeniyle zorla sınır dışı edilmeleri gereken mahkumları serbest bırakmak zorunda kalıyorlar. “Augenauf” isimli bir insan hakları grubu, “...eğer yetkililer ta-

rafından uygulanan insanlık dışı Level-IV-Zwangsausscahffung uygulanmasaydı, Nijeryalı ölmezdi.” şeklinde bir bildiri yayınladı. Ayrıca “auganeauf”, kantonların “zorla sınır dışı edilmeleri” derhal uygulamadan kaldırmalarını talep etti. 1678

Hükümetin Hackerlerle Savaşı Kızışacak Federal Hükümet, hızla artan siber suçlara karşı savaş başlatmaya karar verdi. Federal Hükümet, hackerlere karşı ceza yasalarını sertleştirecek... İsviçre Hükümeti, Avrupa Konseyi’nin siber suçlara ilişkin anlaşmasını tasdiklemek istediğinden, ceza yasalarında ayarlamalar yapmak gerektiğini açıkladı.

Hükümet, anlaşma taleplerini derhal yerine getirdi. Cominiqué des Eidgenössichen Justiz- und Polizeidepartements (EJDP)’dan yapılan açıklamaya göre, bilgisayarlarda veri tabanlarına ve belge arşivlerine izinsiz giren yabancıların (hackerler) daha sert cezalandırılmalarını gerektiren yasal ayarlamaların, Avrupa

Deutsche Zusammenfassung. Die Weitergabe von Passwörtern für geschützte Computersysteme wird künftig als Hacking bestraft. Damit will der Bundesrat die zunehmende Cyberkriminalität bekämpfen. Der Bundesrat will die strafrechtlichen Bestimmungen gegen Hacker verschärfen. Die Anpassung des Strafgesetzes ist nötig, weil der Bundesrat die Konvention des Europarats über Cyberkriminalität ratifizieren will. Bereits heute erfüllt die Schweiz weitgehend die Anforderungen dieses Übereinkommens, zu dem der Bundesrat am Freitag die Botschaft zur Ratifikation verabschiedet hat. Eine Anpassung sei lediglich beim Straftatbestand des unbefugten Eindringens in eine Datenverarbeitungsanlage («Hacking») nötig, heisst es in einem Communiqué des Eidgenössischen Justiz- und Polizeidepartements (EJPD). Angepasst werden muss auch das Rechtshilfegesetz. Angesichts der Kurzlebigkeit elektronischer Daten wird der schweizerischen Rechtshilfebehörde die Kompetenz eingeräumt, in bestimmten Fällen Verkehrsdaten bereits vor Abschluss des Rechtshilfeverfahrens zu Ermittlungszwecken an die antragsstellende Behörde auszuhändigen.

Konseyi anlaşmasına göre yapılacağı belirtildi. Gelecekte kendisine kullanılmak üzere verilen ya da bildiği veya farkında olduğu parola sözcüklerini ve kodlarını, programları veya korunmuş bilgisayar sistemlerindeki belgeleri hacklamak için kullanan kişiler hacker olarak cezalandırılacaklar. Cezalar eskisine nazaran daha çabuk uygulanacak. Ayarlanması gereken bir diğer konu da Adli Yardım Yasası; elektronik belge veri tabanlarının kısa süreli yaşamı nedeniyle adli yardım memurları, belirli olaylarda, davaya ilişkin belgeleri davayla ilgilenen sorumlulara yardımcı olması amacıyla derhal askıya alacaklar. Bunların dışında İsviçre, -ülke içi ve uluslararası- 24 saat boyunca hizmet ve bilgi veren bir iletişim mekanizması hazırlayarak, uluslararası siber suçların takibinde yardımcı olacak. Bu mekanizma Federal Polis tarafından ayarlanacak. Uluslararası iş birliği iyileştirilecek... Anlaşmaya imza atan ülkeler, bil-

gisayar dolandırıcılıklarını, belge hırsızlığını, belgelerin bilgisayar yardımı ile değiştirilmesini veya hackerliği cezalandırmak zorunda. Bunların yanında anlaşma çatısı altındaki tüm ülkeler çocuk pornografisini, internetteki fikri eser haklarının yaralanması suçlarını da cezalandıracaklar.

kik edilen belgelerin değiştirilmesine ya da yok edilmesine fırsat vermeden- süratle elektronik verilere ulaşabileceklerinden de emin olmak istiyor. Buna göre ülkeler arasındaki iş birliğinin de çok çabuk, etkili ve detaylı olması gerekiyor. 1655

Son olarak Avrupa Konseyi, tahkikatı yürüten memurların, -tah-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


13

İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch

Temmuz/Juli 2010

İsviçre Benzin Turizminden 340 Milyon Frank Vergi Geliri Elde Etti

Sınır ülkelerden gelen yabancılar, 2008 yılında İsviçre’den 386 milyon litre benzin ve yaklaşık 70 milyon dizel satın aldılar. Benzin turistlerinin en sevilen hedefi olan İsviçre, ülke içinde satılan benzinin en az onda birini komşu ülkelerden gelen sürücülere satıyor. Devlet Enerji ve Doğal Gaz Birliğinin (BFE) yaptığı araştırma sonuçlarına göre benzin turizmi, 2008 yılında devlete 340 milyonun üzerinde vergi geliri sağladı. 2008 yılı rakamlarına göre sınır ülkelerden gelen yabancılar,

2008 yılında İsviçre’den 386 milyon litre benzin ve yaklaşık 70 milyon dizel satın aldılar. BFE’nin raporunda bu rakamların bir milyon tonun üzerinde CO2 demek olduğu da belirtildi. Son yıllarda benzin fiyatları sınır ülkelere kıyaslandığında, İsviçre’de daima daha ucuz tutuldu: 2001 yılındaki litre başına 15 ile 20 rappen arasında olan fiyat farkı, 2008 yılında 45 ile 50 rap-

Deutsche Zusammenfassung. 386 Millionen Liter Benzin und rund 70 Millionen Liter Diesel tankten Ausländer in grenznahen Gebieten 2008. Die Schweiz ist ein beliebtes Ziel für Benzin-Touristen: Ein Zehntel des im Inland verkauften Benzins geht an Autofahrer aus den Nachbarländern. Dies zeigt eine Studie des Bundesamtes für Energie und der Erdöl-Vereini-

pen arasına kadar düştü. Buna bağlı olarak da benzin turizmi gözle görülür şekilde artış gösterdi. 2001 yılında sınır ülkelerden gelen sürücülere 260 milyon litre benzin satılırken, 2008 yılında bu rakam 386 milyon litreye kadar yükseldi.

%90’ının sınır ülkelerden gelen yabancılar olduğu açıklandı. Araştırma, ayrıca, benzin fiyatlarına litre başına 20 rappen zam

yapılması sonucunda benzin turizmi gelirinin yarıya düşeceğini de saptadı. 1663

Benzin turistleri genellikle İsviçre sınırına çok yakın bölgelerde yaşıyorlar. Sınıra yakın benzin istasyonlarının müşterilenin

gung. Der Benzin-Tourismus brachte dem Bund im Jahr 2008 Mehreinnahmen durch Mineralöl- und Mehrwertsteuer von über 340 Millionen Franken, wie das Bundesamt für Energie (BFE) am Dienstag mitteilte. Durch eine Erhöhung des Benzinpreises um 20 Rappen pro Liter würde der Tanktourismus gemäss der Studie um fast die Hälfte einbrechen.

AKPM: ‘Minare Yasağı İptal Edilsin’

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Genel Kurulu, İsviçre’den camilerde minare yasağını iptal etmesini istedi. Verilen bu karar ile Avrupa’da din ve vicdan özgürlüğü, farklı bir platforma taşınmış oldu. AKPM Genel Kurulu, Avrupa’da giderek artan İslam karşıtlığı ile ilgili rapor ve buna bağlı olan karar tasarısını kabul etti. Kararda, minare yasağının, ‘’Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin din ve vicdan özgürlüğüyle ilgili 9. maddesi ile ayrımcılığın yasaklanmasıyla ilgili 14. maddesini ihlal ettiği’’ belirtildi. Alınan kararda, şehir planlamasına ve kamu güvenliğine uygun olarak, nasıl kiliselerin kulesi bulunuyorsa camilerin de minaresinin olmasına izin verilmesi istendi. AKPM Genel Kurulu, almış olduğu bu karar ile İnsan Hakları Mahkemesi’nin ekmeğine yağ sürmüş oldu. Bilindiği gibi hazi-

ran ayında İnsan Hakları Mahkemesi ‘Minare Yasağı’yla ilgili olarak İsviçre’den 15 Eylül 2010 tarihine kadar savunma yapmasını istemişti. İnsan Hakları Mahkemesi’nin istemiş olduğu savunma, yasağın kaldırılması için atılan somut adımlardan biri olarak kabul görmüştü. AKPM Genel Kurulu, din ve vicdan özgürlüğü komisyonunun verdiği rapor diğer ülkelerde ortaya çıkarılmak istenilen ‘Minare Yasağı’ kararlarına da engel teşkil edici olarak yorumlanıyor. AKPM, Fransa’yı da peçeli çarşaf konusunda uyardı! Peçeli çarşafın kamuya açık yerlerde yasaklanmasına ilişkin bazı ülkelerde getirilmek istenen ya-

sağa da değinilen kararda, güvenlik açısından birtakım kısıtlamalar getirilse de yasağın genelleştirilmesine karşı çıkıldı. Avrupa’da da İslam karşıtlığına kesinlikle tolerans gösterilmemesi talep edilen kararda, ‘’Avrupa’da Müslümanların sosyal ve kültürel olarak ayrımcılığa hedef olmasına karşı çıkılması’’ istendi ve ‘’İslam karşıtlığıyla mücadelede Avrupa Konseyi’nin ortak stratejileri tartışması’’ çağrısı yapıldı. Kararda, Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerde dinler arası eğitimin güçlendirilmesi ve Avrupa’da yüksek eğitim kurumlarının İslam araştırmalarını desteklemesi istendi. Ayrıca, okullarda İslamın

daha iyi anlatılmasının önemine de değinildi. 1681

İsviçre Touring Club (TCS) Müşteri Hizmetlerini İyileştirecek İsviçre Touring Kulübü (Der Touring Club der Schweiz TCS), İsviçre Tüketici Koruma Derneği SKS’in (Schweizer Konsumentenschutz) taleplerine uygun şekilde, müşteri hizmetlerini iyileştirme kararları aldı. Bir sürü öfkeli TCS müşterisi SKS’e şikayetçi olmuştu. Kaba ve sert ifadelerle yazılmış ikaz mektupları (Mahnungen), kötü müşteri hizmetleri ve herşeyden önce yetersiz haberleşme nedenleri, TCS müşterilerinin öfkelenmesine neden oldu. Pek çok TCS üyesi bu birlikten ayrılmak istiyordu: Eskiden yıllık aidatını yatırmayan üyelerin üyelikleri iptal edilirdi. 2008 yılında birliğin tüzüğünde değişiklikler yapıldı, yeni tüzüğe üç aylık istifa süresi konul-

du. Uzun süredir TCS üyesi olanlar, birliğin yetersiz haberleşme sistemi nedeniyle yeni tüzükten yeterli şekilde haberdar edilmediler. TCS’in geçtiğimiz sonbaharda birkaç aylık özel bir teklifini değerlendirerek üye olan kişiler, birkaç ay yerine aniden bir yıl TCS’de kalmak zorunda kaldılar, birkaç aylık özel tekliften yararlanmak isteyen bu yeni üyeler istifa süresini dikkate almamışlar ya da fark edemişlerdi. Pek çok TCS üyesi SKS’e şikayette bulundu: Bu üyeler sadece haberleşmenin yetersizliğinden dolayı haberdar olamadıkla-

rı yeni istifa süresinden değil, ayrıca çok kötü işleyen müşteri hizmetlerinden de şikayetçiydiler. Üyelerin soru ya da istifa içeren mektupları, ya müşteri servisinde işleme konulmadan bekliyor ya da yanlış işlem görüyordu. SKS bu şikayetleri bir araya getirerek TCS yönetimine bildirdi. SKS’in görüşmeleri sonuçlarını verdi: TCS, şikayetçi olan üyelerin şikayetlerini dikkate alarak sorunlara çözüm buldu. Ayrıca müşteri hizmetlerinin iyileştirilmesi için derhal önlemler alınmasına karar verdi.

TCS ile istifa veya üyelikle ilgili problemleri olan kişiler SKS’e müracaat edebilirler: Stiftung für Konsumentenschutz SKS Monbijoustrasse 61 Postfach 3000 Bern 23 Tel 031 370 24 24 http://konsumentenschutz.ch 1524

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


14

İSVİÇRE HABERLERİ

Temmuz/Juli 2010

www.pusulaswiss.ch

Kağıtsızlara da AHV - Kimliği Veriliyor...

Kağıtsızlar, İsviçre’de yasal olarak kalamamalarına rağmen, AHV Göçmen Dairesine haber vermeden onlardan da prim alıyor. Halk arasında “Kağıtsızlar - Sans Papier” olarak adlandırılan yabancılar İsviçre’de illegal olarak yaşıyorlar. Ama kağıtsızlar hiç de tamamen kağıtsız değiller; en azından AHV kimlikleri var. Göçmen Dairesinin illegal olarak tanımladığı bu kişilerin resmi bir AHV kimliğine sahip olmaları ise çok anlaşılmaz bir durum. Federal Hükümet, bu durumun ne kadar sıklıkla yaşandığı konusunda kesin bir bilgi veremiyor. Bilindiği kadarıyla İsviçre’de 50.000 ile 300.000 arasında illegal olarak yaşayan kişi var (Federal Hükümet’in “2004 yılı İsviçre’deki illegal göç” raporu). Yabancıların illegal olmalarının çok çeşitli nedenleri var: İltica başvurusunda bulunanların pek çoğu karar alma süreci içinde veya negatif karar alınması sonucu ortadan kayboluyorlar. Bir başka yabancı grubu oturma izninin dolması sonucunda ülkesine geri dönmek yerine İsviçre’de kalmaya devam ediyor. Veya İsviçre’ye illegal olarak giriş yapıp hiçbir resmi yere kayıt yaptırmamış olanlar da illegal olarak kalanların bir kısmını oluşturuyorlar. AHV, tüm bunlarla ilgilenmiyor. AHV herkese -illegal olanlara da- kimlik veriyor. Böylece SansPapiers’ler de bir AHV kimliğine sahip olabiliyorlar. Bu tam bir fenomen olan durum her kantonda yaşanmıyor; ama Adalet Bakanı Evelyn Widmer Schlumpf, geçtiğimiz mart ayında şöyle bir açıklama yapmıştı: “Bazı kantonlarda Sans-Papiers’lere AHV kimliği verdiklerini biliyorum. Buna toleransım yok!” Ne var ki Adalet Bakanı Schlumpf, bu duruma karşı bir önlem de almış değil. Tages Anzeiger gazetesinin bir sorusu üzerine BSV (Devlet Sosyal Sigortalar Dairesi) Şefi Simo-

ne Thür, “Bu durum hakkında hüküm vermek ne AHV’nin ne de BSV’nin sorumluluğundadır. Bu durumun sorumlusu politikadır” şeklinde cevap verdi. Thür konuşmasının devamında, “İsviçreli politikacıların çoğunluğunun illegal olarak İsviçre’de yaşayan kişilerin de devlet hizmetlerinden yararlanma hakkı olduğu görüşünde oldukları biliniyor. Mesela okula devam etmek, meslek eğitimi almak ve bir gelir edinmek gibi” dedi. BSV, AHV ile Göçmen Dairesi arasındaki bilgi alış-verişi konusunda iyileştirmeler yapmak çabası da göstermiyor. Thür’e göre, sigorta işlerinde iyileştirilecek bir şey de yok zaten. Aslında AHV için bir kişinin illegal mi yoksa legal mi olduğu hiç önem taşımıyor, o sadece primlerin hesabını yapıyor. Bir Sans-Papiers’in itirazı durumunda işvereni ve kendisi prim ödemekten kurtulabilirler. Elbette ki bir geliri olanların AHV primlerini ödemeleri mantıklıdır; fakat AHV büroları neden göçmen dairelerine bilgi vermiyorlar, bu anlaşılır gibi değil. Oysa illegal olarak burada yaşayan yabancıların yetkililer tarafından bulunmaları kolaylaşacaktır. Thür’ün buna da cevabı hazır; yabancı işleri kantonların görevi, AHV’den hükümet sorumlu, AHV’nin ise bir kişinin yabancı hakları statüsüne göre durumunu inceleme yetkisi yok. Bu açıklamalardan öfkelenen CVP’nin Luzern milletvekili Ruedi Lustenberger, “Sol elin yaptığını sağ el bilmiyor” dedi. Bu fenomen Adalet Bakanı Evelyn Widmer Schlumpf’u da düşündürüyor, Evelyn Widmer Schlumpf; “Adalet Bakanlığı olarak olayı İç İşleri Bakanlığı ile birlikte derinlemesine analiz edeceğiz.” diyerek, bakanlık olarak Devlet Göçmen Dairesine bir talepname ve-

receklerini belirtti. Ne var ki bu uygulamaların gerçekleştirilebilmesi kolay olmayacak. Thür’ün verdiği bilgilere göre, AHV ile Göçmen Dairesi arasında detaylı bir bilgi alışverişinin uygulanabilmesi için gerekli yasa maddeleri eksik. Bunları kolaylaştıracak düzenlemeleri hazırlamak için de hükümet şimdilik yeterli bir çaba göstermiyor. CVP milletvekili Lustenberger, konuya ilişkin gerekli yasaların hazırlanması ve revizyonu için parlamento içi bir inisiyatif lanse edeceğini açıkladı. Lustenberger ayrıca, SansPapiers’lerin AHV emekliliklerini vergilendirip vergilendirmediklerini de bilmek istiyor.

BSV’nin açıklamasına göre, AHV illegal yabancılara emeklilik ödemesi yapmıyor; çünkü bunun için bir ikamet adresi gerekiyor. Ama bu Sans-Papiers’lerin emeklilik primlerinin kaybolacağı anlamına gelmiyor; emekli oluncaya ka-

Deutsche Zusammenfassung. Sie halten sich illegal in der Schweiz auf. Doch die AHV rechnet trotzdem für sie ab - ohne die Migrationsbehörden zu informieren. Im Volksmund nennt man sie Sans-Papiers, die Ausländerinnen und Ausländer, die illegal in der Schweiz leben. Das heisst aber noch lange nicht, dass sie keine Papiere haben. Etliche verfügen gar über einen AHV-Ausweis. Dies führt zur seltsamen Situation, dass die AHV hochoffiziell für Leute abrechnet, welche die Migrationsbehörden für illegal anwesend erklärt haben. Wie oft dies vorkommt, kann beim Bund niemand sagen. Bekannt ist nur, dass in der Schweiz 50 000 bis 300 000 illegal anwesende Personen leben. So steht es im «Bericht zur illegalen Migration», den der Bund 2004 publiziert hat. Die Gründe, weshalb jemand zum «Illegalen» wird, sind vielfältig: Zahlreiche Asylsuchende tauchen während des Verfahrens oder nach einem negativen Entscheid unter. Andere Ausländerinnen und Ausländer reisen nach Ablauf ihrer Aufenthaltsbewilligung nicht aus. Oder sie sind bereits illegal eingereist und haben sich gar nie angemeldet. Die AHV kümmert das nicht. Sie ist für alle da -

dar legal oturum sahibi olurlarsa ya da ülkelerine geri dönerlerse emeklilik için yaptıkları ödemelere uygun olarak emekli maaşlarını alacaklar. 1673

selbst für Illegale. So kommen auch sogenannte Sans-Papiers zu einem AHV-Ausweis. Wobei dieses Phänomen offenbar nicht überall gleich stark verbreitet ist. Jedenfalls sagte Bundesrätin Eveline Widmer-Schlumpf im März vor dem Nationalrat: «Es ist mir bekannt, dass es in gewissen Kantonen einen AHV-Ausweis für Sans-Papiers gibt.» Konkreter wurde die Justizministerin nicht. Sie sagte aber auch: «Ich toleriere das nicht.» Allzu viel dagegen unternommen hat WidmerSchlumpf bis anhin freilich nicht. Stattdessen überliess sie das Dossier dem Bundesamt für Sozialversicherungen (BSV). Und dieses sieht keinen Handlungsbedarf. Auf die Frage des «Tages-Anzeigers», ob es nicht stossend sei, wenn die AHV für Leute abrechne, welche die Migrationsbehörden für illegal anwesend erklärt haben, antwortet die zuständige BSV-Juristin Simone Thür: «Das hat nicht die AHV oder das BSV zu beurteilen, sondern die Politik.» Wobei Thür auch dort keinen grossen Handlungswillen ausmacht: «Immerhin ist bekannt, dass die politische Mehrheit in der Schweiz offenbar der Ansicht ist, dass auch illegal Anwesende staatliche Leistungen in Anspruch nehmen dürfen, beispielsweise Schulbildung oder eventuell auch Berufsbildung - inklusive zugehörigem Erwerbseinkommen.»

SunExpress’ten Gelecek 10 Yıla Damga Vuracak Yenilikler!

24 Haziran Perşembe günü gerçekleştirilen basın toplantısında SunExpress Genel Müdürü Paul Schwaiger ve şirketin İsviçre sorumlusu Ender Turgut, Lufthansa ve THY’nin ortak kuruluşu SunExpress’in stratejileri ve gelecek 10 yılın uçuşları hakkında bilgiler verdiler. Zürih Havaalanı tarih kulesinde gerçekleştirilen toplantıya İsviçreli ve Türk basın mensupları katıldı. Haber:Turgut Karaboyun Paul Schwaiger, 1989 yılında Lufthansa ve Türk Hava Yolları tarafından ortaklaşa kurulan SunExpress’in kendisini sürekli yenileyerek geliştirdiğini söyledi. Uçuşlarına ilk kez NürnbergAntalya arasında 1990 yılında başlayan şirket, bu senenin sonuna kadar filosunu 25 uçağa çıkarıyor. 2008 yılından itibaren yolcu sayısını % 32 artıran SunExpress aynı yıl içinde çalışan sayısını da % 22 oranında artırarak bir rekora imza attı. Antalya, İzmir ve İstanbul uçuşları yapan şirketin en fazla yolcu taşıdığı şe-

hir ise Antalya. 2009 yılından itibaren yapılan yeniliklerle yolcu kapasitesini daha da artıran SunExpress % 22’lik bir artışla yükselişini devam ettiriyor. Bu yıl yapılan yeniliklerde tamamen keyifli yolculuk esas alınmış. Uçaklarda sunulan yemek çeşitlerinin yanı sıra, yolcuların bavullarını hızlı bir şekilde verebilecekleri Check-in sistemi, çocuklu aileler için hızlı geçişi sağlayan ayrı bir Check-in sitemi, SMS ile uçuş bilgilerinin cep telefonuna yollanması, SunExpress ile sık sık yolculuk yapan yolcular için bilet fiyatlarında anında yapılan

indirim imkanı, dikkat çeken yenilikler arasında yer alıyor. Yeniliklerin anlatıldığı basın toplantısının sonunda SunExpress Genel Müdürü Paul Schwaiger ve şirketin İsviçre sorumlusu Ender Turgut kendilerine yöneltilen soruları cevaplandırdılar. SunExpress, marka olarak tamamen yenilemesinin yanında, 2010 sonuna kadar yaklaşık 7 milyon yolcu taşıyarak yükselişini sürdürmek istiyor. Birçok yeniliğe imza atarak yükselişini sürdüren SunExpress’e başarılarının devamını diliyoruz.

1672

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


15

İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch

Temmuz/Juli 2010

İsviçre’ye Üçüncü Dünya Ülkelerinden İşçi Alımı Planlanıyor

EDA görevlilerinden Thomas Greminger, İsviçre’nin göçmen politikasında yenilikler yapılması gerektiğini belirtti. Greminger’e göre İsviçre, ‘Üçüncü Dünya’ ülkelerinden iş gücü getirmeli. Mesela, ‘Üçüncü Dünya’ ülkelerinden getirilecek olan hemşire gibi sağlık personeli İsviçre’nin şu anda acil durumda olan sağlık sistemine katkıda bulunacaktır. EDA (Dış İşleri Departmanı) Elçisi Thomas Greminger, beş on yıl içinde sağlık branşında en az 100.000 iş gücü açığı olacağını öngörüyor. Bu açığın sadece AB ülkelerinden doldurulması olasılığı ise çok zor görünüyor.

İsviçre toplumu ihtiyarlıyor... IV’nin politik bölümü “Menschlice Sicherheit”’tan yapılan açıklamaya göre tüm Avrupa ülkelerinde, toplumların yaşlanması ortak bir sorun olarak belirtildi. İsviçre iş gücü yarışında yer alabilmek istiyorsa, gelecek için çok daha aktif bir iş piyasası politikası uygulamak zorunda. Sihirli söz: “Göçmen Politikası!”

Greminger, göçmen politikasının ülkelerle daha iyi bir ortaklık anlaşması şekline dönüştürülmesinin, İsviçre ve İsviçre ile birlikte çalışan ülkeler yararına olacağı görüşünde. İsviçre, kendisi için göç konusunda özellikle önemli bir ifadesi olan ülkelerle göç-partnerliği anlaşması yaptı. Anlaşma çatısı altında Bosna, Kosova ve Sırbistan gibi ülkeler var. Bu anlaşma çatısı altına alınması planlanan bir ülke de Nijerya. İsviçre, bu anlaşma çerçevesinde uluslararası göçmenlik konularının gelişmesinde, insan ticaretinin önlenmesinde, sınırların korunmasında veya iş piyasalarında yardımcı oluyor. Greminger, söz konusu temaya ilişkin İsviçre’nin çok daha güven verici çalışmalar yapması gerektiğini düşünüyor. Göçmen politikasının olumlu yönde geliştirilmesinin zorunluluğuna da deği-

nen Greminger, Asya ülkelerinden örnek vererek, “Mesela Filipinler çalışma göçünde büyük bir

stile sahipler. Orada, yabancı ülkelere çalışmaya gidecek kişileri hazırlayan, devlete ait profesyo-

nel ajanslar var.” dedi. 1667

S ¸imdi kazançlı çıkın: yallo’dan yallo’ya ücretsiz konus¸un!* Üstelik 120.– CHF hediye!*

’A 0 1 0 2 Z U TEMM UZATILDI! KADAR

* 2010’un Temmuz ayı sonuna kadar abonelik sözles¸ mesi yapmaları durumunda, yallo müs¸terilerinin faturadaki haberles¸me ücretlerinden 1 yıl süre ile aylık 10.– CHF deg˘erinde indirim uygulanır ve bu müs¸teriler 2010’un Ag˘ustos ayı . sonuna kadar Isviçre’de yallo’dan yallo’ya ücretsiz konus¸abilirler. Dig˘er bilgileri ve tüm tarifeleri www.yallo.ch adresinde bulabilirsiniz

www.yallo.ch

SIM kartlar ve cep telefonları as¸ag˘ıdaki yallo is¸ ortaklarından temin edilebilir:

center

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


16

İSVİÇRE HABERLERİ

Temmuz/Juli 2010

www.pusulaswiss.ch

İsviçre Turizmine Fitnes Planı

Cumhurbaşkanı Doris Leuthard, yaptığı bir basın toplantısında “İsviçre turizmine taze rüzgarlar gerekiyor.” dedi. 1950 yıllarına kadar İsviçre turizmi, dünya ülkeleri arasında ilk beş arasındaydı. 1950’den bu yana giderek turist kaybeden İsviçre, bugün dünya turizm ülkeleri sıralamasinda 27. sıraya kadar düştü.

Bu durumu tekrar İsviçre’nin yararına değiştirmek isteyen Luethard, turizm branşındaki dernekler olan Hotellerisuisse, Gastrosuisse, TourismusVerband ve Verband öffentlicher Verkehr ( VöV / Kamu Taşımacılığı Birliği) kurumlarıyla turizmde kan tazeleme çalışmalarına başlıyor. Turizm alanında başlatılacak

olan “Fitnes Planı” dört direkli: İlk direkte konunun aktörlerinin tespit edilmesi var; bu amaçla 2010 yılından itibaren operativ bir ‘Turizm Forumu’ oluşturulacak. İkinci direk olarak çok parçalara dağılmış olan turizm branşında çalışma birliği sağlanacak; mesela branşın işletmesel gelişimini kolaylaştıran ve

yoğunlaştıran politik bölümü, bu dağılmış parçalardan sadece biri. Planın üçüncü direğinde, turistik bölgeleri daha cazip tekliflerle rekabet piyasasında güçlendirecek bir strateji hedefleniyor. Dördüncü olarak İsviçre turizminin daha iyi devlet koordinasyon araçlarıyla destelenerek (dış ticaretin desteklenmesi ve imaj iyileştirme gibi), çok daha güçlü bir piyasa girişi yapması planlanıyor. Değişiklik ve iyileştirme planı Devlet Maliye Sekreterliği (Seco) tarafından hazırlanacak. Proje için 5 milyon frank bütçe ayrıldı. İsviçre’de çalışan nüfusun %4,2’si turizm branşında görevli. Özellikle Alp bölgeleri turizm sektörünün ağırlıklı oldu-

Deutsche Zusammenfassung. Der Schweizer Tourismus ist in letzter Zeit ins Hintertreffen geraten. 1950 konnte sich die Schweiz als Feriendestination unter den Top 5. Aber dann begann der Abstieg. Heute findet sich das Land trotz grossem Potenzial auf Rang 27. Darum hat ihm der Bundesrat Doris Luethard, zusammen mit den Akteuren eine Wachstumsstrategie verpasst. Der Fitnessplan hat vier Säulen. Zum ersten sollen die Akteure die Themen frühzeitig erkennen. Dafür wird ein ab 2012 operatives Tourismus-Forum geschaffen. Zum zweiten soll die Zusammenarbeit in der stark zersplitterten Branche sowie mit den Politikbereichen, welche die unternehmerische Entwicklung vereinfachen, intensiviert werden. Zum dritten visiert die neue Strategie ein attraktiveres Angebot an, damit der Tourismusstandort wettbewerbsfähig bleibt. Viertens soll der Marktauftritt stärker werden, wozu auch eine bessere Koordination der Bundesinstrumente Tourismus Schweiz, Aussenhandelsförderungund Imagepflegestelle Präsenz Schweiz gehört. Dem Schweizer Tourismus fehlt es ein wenig an frischem Wind, hat Bundespräsidentin und Volkswirtschaftsministerin Doris Leuthard am Freitag vor den Medien festgestellt.

ğu bölgeler. Yapılan incelemeler turizm branşında büyük bir

potansiyel olduğunu da ortaya çıkardı. 1674

Sertleştirilmiş Köpek Yasaları Hayvanevlerini Zora Soktu

Dövüş köpeklerini hayvanevlerine yerleştirmek isteyenlerin sayısı sürekli artıyor. Ne var ki hayvanevleri bu köpekleri almak istemiyorlar; çünkü onları verecek kimse bulamadıklarından dövüs köpekleri ellerinde kalıyor ve giderek yer darlığı sorun oluyor. 2005 yılının Aralık ayında Oberglatt’ta (ZH), Pittbullar bir çocuğu öldürmüşlerdi. Bu son derece hazin olaydan sonra dövüş köpekleriyle sahipleri, medyanın ve politik çevrelerin dikkatinden ve gündeminden düşmedi. Trajik olay pek çok kantonun köpek yasalarını sertleştirmelerine hatta bazı kantonların (Zürich, Cenevre ve Wallis gibi) tehlikeli ve yasak köpekler listesi yaparak, bunların sahiplenilmesini tamamen yasaklamalarına neden oldu. Bu olayların sonuçları hayvanevlerinde de etkilerini hissetirdi: Pek çok hayvanevinde, yasak köpeklerin sayısı yükseliverdi. Dövüş köpeklerinin sahipleri, bulundukları çevrelerde kendilerine karşı yükselen kötü atmosferden ve tepkilerden rahatız olmaya başladılar. Sahibi oldukları ‘tehlikeli köpekler’ listesindeki köpek-

lerinden kurtulmak çabasına girmeye başladılar. Böylece hayvanevleri dövüş köpekleri nedeniyle dolmaya başladı ve hayvanevlerinde yer sorunu ortaya çıktı. 2009 yılında yasak listesindeki köpeklerden 139 tanesi hayvanevlerine yerleştirildi. Ama bu köpeklere yeni bir sahip bulmak gerçek bir problem olmaya başladı. İsviçre genelinde uygulanacak yeni bir köpek yasası üzerinde düşünülmekle beraber, şu anda bu yasa bölgelerde büyük farklılıklar gösteriyor. Hayvanevleri şimdilik dövüş köpeklerine sadece Santral İsviçre bölgelerinden sahip bulabiliyorlar; bu bölgelerdeki köpek yasaları biraz daha liberal. Buna karşılık mesela Thurgau kantonu gibi kantonlarda bir dövüş köpeğine yer bulmak imkansız.

Verbands Schweizer Tierschutz (STS) Başkanı H. Huber hayvanevlerinden sorumluluk taşımalarını, hayvanlara ilişkin -mesela dövüş köpek-

lerine ilişkin- önlemleri alırkan acele karar vermemelerini istedi. Hayvanların hayvanevlerin-

Deutsche Zusammenfassung. Die Nachfrage nach Heimplätzen für sogenannte Kampfhunde steigt. Doch viele Tierheime wehren ab. Grund: Sie bekommen die Hunde kaum mehr los. Kampfhunde und ihre Besitzer stehen seit Dezember 2005, als in Oberglatt ZH ein Knabe von Pitbulls getötet wurde, weit unten auf der politisch-medialen Achtungsskala. Zahlreiche Kantone haben nach dem tragischen Vorfall ihre Hundegesetze verschärft, manche (wie Zürich, Genf und Wallis) gar Listen mit verbotenen Rassen erstellt. Die Folgen bekommen nun die Tierheime zu spüren.

Wie verschiedene STS-Sektionen festhalten, ist bei ihren Heimen der Bedarf an Plätzen für Listenhunde in jüngster Zeit klar gestiegen. Gemäss Fachleuten verlieren wegen des gesellschaftlichen Klimas immer mehr betroffene Hundebesitzer die Freude an ihrem Tier und wollen es daher loswerden. Bei anderen müssen die Behörden zum Mittel der Konfiszierung greifen, was das Platzangebot der Tierheime noch zusätzlich in Anspruch nimmt.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch

deki yaşam şartlarını iyileştirmek için finans kaynaklarının da iyileştirilmesi gerekiyor. Huber’in düşüncesine göre kantonlar finansiyel konuda hayvanevlerine destek olmalı, buralara yapılan yardım miktarını artırmalılar. Şimdilik sadece 9 yerde ötenazi uygulandı. Ama gelecek zamanlarda bir yere yerleştiremedikleri hayvanların öldürülmesi ola” yları artacaktır. 1662


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


18

İSVİÇRE HABERLERİ

Temmuz/Juli 2010

www.pusulaswiss.ch

Otobanlarda VIP Sürücüler İçin Ekstra Üçüncü Şerit

Gelecekte otobanlar üç şeritli olacak. Şeritlerden birisi sadece pahalı VIP-Vinyeti satın alabilenler için rezerve edilecek. İsviçre otobanlarında birinci ve ikinci sınıf sürücüler...? Birinci sınıff VIP sürücülerin otomobilleri kendilerine özel şeritlerde akıp giderken, ikinci sınıf sürücüler trafik sıkışıklığında çile çekmeye devam edecekler...? Pahalı VIP-Vinyetlerini alabilen ayrıcalıklı sürücülere sağlanacak bu lüks düşüncesi, SVP’den çıktı. SVP’nin Obwalden milletvekili Christopf von Rotz’un haziran ayında parlamentoya sunduğu bu teklif, aralarında parti lideri Toni Brunner’in ve trafik experti Ulrich Giezendanner’in de olduğu 24 partili arkadaşı tarafından imzalandı. Rotz, “... kim daha fazla öderse, daha fazla değer elde etmeli” düşüncesini savunuyor. Sözlerinin devamında ise, “Mesela özel vinyet satın alabilen kişiler, trafik sıkışıklığından da daha az rahatsızlık duymalılar. Firmalar da trafikte daha çabuk hare-

ket edilebilmesi için daha fazla para ödemeye hazırlar. Trafik sıkışıklığı nedeniyle yılda uğranılan ekonomik zarar 1,5 milyar frank’ın üzerinde.”diyerek teklifini savundu. Özel vinyet sahipleri, sadece her yöne en az üç şeriti olan otobanlarda ayrıcalıklarından yararlanabilecekler. Şu anda bu şekilde otobanların uzunluğu 80 kilometre yani; tüm ulusal caddeler ağının yaklaşık %5 kadarı. Bunlar Zürich Bern ve Basel aglomerasyonlarında bulunmakta. Rotz, VIP için ayrılan caddelerin başka bir renkle diğerlerinden ayırt edilebileceğini söyledi. Bu özel yollarda VIP-Vinyeti olmadan gidenlere oldukça yüksek ceza kesilecek. Ağır vasıtalara, bu özel şeritleri bloke etmemeleri için VIP-Vinyeti verilmeyecek.

vinyetlerinin fiyatlarını artırmaya gerek kalmadan, ulusal caddeler ağının geliştirilmesinin finanse edilmesinde kullanılabilecek.

VIP-Vinyetlerinin satışlarından elde edilen gelir, normal otoban

Tepkiler: “İki sınıflı toplum mu yaratılmak isteniyor?”

Rotz bu suçlamaları reddediyor ve önerisini şöyle savunuyor: “Birinci sınıf tren bileti alanlar da daha rahat koltuklarda oturuyorlar. Rotz, yemek için, hastane için daha fazla para ödeyenlerin

Deutsche Zusammenfassung.

Obwaldner SVP-Nationalrats Christoph von Rotz unterschrieben darunter auch Parteipräsident Toni Brunner und Verkehrsexperte UlKünftig soll auf dreispurigen Autobahnen die dritte Spur für jene re- rich Giezendanner. serviert sein, die sich eine teure VIP-Vignette leisten - und damit am «Wer mehr zahlt, soll dafür einen Mehrwert erhalten», findet von Stau vorbeibrausen dürfen. Rotz. Er denkt zum Beispiel an Aussendienst-Mitarbeiter, die dank Gibt es auf den Schweizer Autobahnen bald Lenker erster und zwei- der Spezialvignette weniger häufig im Stau stehen. Dafür seien die ter Klasse? Solche, die länger im Verkehr stecken bleiben, während Unternehmen gerne bereit, einen Aufpreis zu zahlen. Immerhin beandere mit ihrer VIP-Vignette an ihnen vobeirauschen? Darauf läuft laufe sich der volkswirtschaftliche Schaden aufgrund von Staus auf ein Vorstoss der SVP hinaus, der letzte Woche eingereicht wurde. jährlich mehr als 1,5 Milliarden Franken. 24 Parteikolleginnen und Parteikollegen haben die Interpellation des

Türk Turizmi İçin Yeni Bir Atılım

de paralarının karşılığında daha iyi şartlar satın aldıklarını belirtti. Giezendanner ve Rotz USA’da da böyle uygulamanın olduğunu söylediler. İsviçre Trafik-Klübü ise öneriye hiç de olumlu bakmadı; ACS Müdürü Niklaus Zürcher ve TCS sözcüsü Stephan Müller bu önerinin düşüncesizce ve aceleci ortaya çıkmış olduğuna işaret ederek, vinyet kontrollerinin getireceği yükün çok çok büyük olacağını söylediler. Devlet Caddeler Dairesi (Astra) ise henüz konuya ilişkin bir tavır belirtmeyi istemiyor. Astra, en geç eylül ayında bir tavır ortaya koyacağını belirtti. 1659

Röportaj: Turgut Karaboyun

Destinasyon Türkiye operatörleri Derneği Luzern’de kurulumunu tamamlayarak çalışmalarına başladı. Türkiye’yi hedef alan tur operatörlerinin bir araya gelerek kurdukları derneğin amacı, sektörde çalışmalar yapan tüm turizm, otel ve uçak şirketlerini biraraya toplayarak Türkiye turizmine kısa sürede canlılık kazandırmak.

9 Mart 2010 tarihinde Luzern şehrinde yapılan ilk toplantının ardından, dernek üyeleri yönetim kurulunu seçerek çalışmalara start verdi. Bentour şirketinin sahibi Kadir Uğur’un başkan olarak seçildiği DTO’nun genel sekreterliğine ise Avukat Yetkin Geçer getirildi. İlk fırsatta üye sayısını 100’e çıkarmak isteyen yönetim kurulu, başta İsviçre olmak üzere, Türkiye, Hollanda ve Almanya gibi farklı milletlerden seçkin kişileri biraraya getirerek, Türkiye turizmi için özel çalışmalar yapmayı hedefliyor. DTO derneğinin basın sözcüsü olan Handeys Reisen sahibi Çetin Başatik’i işyerinde ziyaret ederek çalışmalar hakkında bilgiler aldık. Sayın Çetin Başatik DTO nasıl kuruldu, neleri hedefliyorsunuz?

DTO günümüzde gelişen istek ve arzulara daha iyi cevap verebilmek için, İsviçre ile Türkiye arasında daha iyi bir köprü kurabilmek ve ilişkileri kuvvetlendirmek için yola çıkmıştır. Biz burada kendi sektörümüzde İsviçrelilerle sağlam ilişkiler kuramıyoruz. Bu ilişkileri sağlıklı bir hale getirebilmek için çalışmalar yaparak, Türkiye turizmini canlandırmak ve tanıtım çalışmalarına destek vermek istiyoruz. Elimizde bulunan verilere göre altyapı çalışmalarını sürdürüyoruz. İnternet ortamının iletişimde ne denli önemli olduğunu çok iyi biliyoruz. Beş dilde hazırlayacağımız sayfamızla en kısa zamanda iyi noktalara gelmek istiyoruz. Kuracağımız köprü ile aynı zamanda Türkiye’den İsviçre’ye de turist getirme hedefimiz var. Bu konularla ilgili İsviçreli ve Türkiye’den resmi makamlar-

la kontağımızı sürdürmekteyiz. İsviçreli makamlar her türlü konuda birebir kontağa geçebilecekleri bir dernekle çalışmaktan mutluluk duyacaklarını söylediler. DTO’ya kimler üye olabilirler?

Tur Operatörleri, Uçak şirketleri, Oteller ve turizmle ilgilenen herkesin yanısıra isteyen kişilerde pasif üye olarak kayıt yaptırıp çalışmaların içinde yer alabilirler. Üyelerimiz kuracağımız internet sayfası üzerinden en son gelişmeleri takip edebilecekler. Üyeler kendi arasında ortak projeler gerçekleştirecekler mi?

Şu anda öyle bir planımız yok. Amacımız ilk önce ticaret yapmak değil. Öncelikle turizm içindeki sorunları karşılıklı bir şekilde çözmek ve Türkiye turizmine hareket ge-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch

DTO derneğinin basın sözcüsü olan Çetin Başatik

tirmek. Tüm bunların yanısıra çalışmaların sonucunda ortaya çıkacak sinerji pozitif olursa üyeler arasında ortak projeler de ortaya çıkabilir. Sayın Çetin Başatik, tatil öncesi vatandaşlarımıza mesajlarınız nelerdir? Tatil öncesi seyahat acentelerini seçerken İsviçre norm-

larına uygun, sağlıklı ve dürüst çalışan seyahat acentelerini seçmelerini tavsiye ediyorum. Belli garantilere sahip olan acenteler daha profesyonel ve sağlıklı hizmetler vermekte. Tatile çıkmadan evvel vatandaşlarımızın bu tür acenteleri seçmeleri avantaj olacaktır. 1694


19

İSVİÇRE HABERLERİ www.pusulaswiss.ch

Temmuz/Juli 2010

Artesi Mobilya Spreitenbach’ta Açıldı

Her türlü mobilya çeşitlerinde en kaliteli ürünlerle hizmet veren Artesi Mobilya, Mayıs ayında Spreitenbach’ta müşterilerine hizmet vermeye başladı. Haber: Turgut Karaboyun Daniele Possamai tarafından kurulan Artesi Mobilya’nın en büyük özelliği en kaliteli mobilya çeşitlerini en uygun fiyatlarla müşterilerine sunması. Deri koltuk takımlarından, yatak ve baza çeşitlerine kadar, bahçe mobilyasından, dekor eşyalarına kadar birçok çeşidi bulabileceğiniz Artesi Mobilya’dan oldukça memnun kalacaksınız. Görkemli mağazası ve farklı mobilya konseptiyle müşterilerinden tam not alan Artesi Mobilya’da satın alınan ürünler için çok fazla beklemenize gerek yok. Vitrin, baza yatak ve döşekler direk depodan müşterilere teslim ediliyor. Deri koltuk takımlarında teslimat süresi 8 hafta, diğer ürünlerde ise maksimum 4 hafta içinde teslimat yapılıyor. Avrupanın değişik ülkelerinden getirilen mobilya çeşitleri arasında deri koltuk takım-

lari kalitesi ve fiyatlarıyla oldukça dikkat çekici. Artesi Mobilya’nın sahibi olan Daniele Possamai, çok uzun araştırmalar yaparak en kaliteli deri koltukları en uygun fiyatlarla müşteriye sunduklarını, hatta fiyatların diğer mağazalarda satışı yapılan aynı kalitedeki koltuk takımlarına göre yarı yarıya fark ettiğini söylüyor. Ortalama 3 bin franka Artesi Mobilya’dan kendinize çok kaliteli deri koltuk takımı alabilirsiniz. Daniele Possamai tarafından üretimi gerçekleştirilen ve kendi markasını taşıyan Visco Memory kalitesindeki yatakların kalitesi ve sunulan fiyatlar gerçekten inanılmaz. Diğer mağazalarda çok yüksek fiyatlarla alıcı bulan ve yatan kişinin şeklini alarak ona mükemmel bir uyku konforu sağlayan bu yatakların çift kişilik fiyatları ortalama 990.- İsviçre frankı. Rahat bir uykuya ihtiyacınız varsa eğer, sırt ve bel

ağrılarınızın sizi uyurken sürekli rahatsız etmesinden sıkıldıysanız biran evvel Artesi Mobilya’ya uğramanızda fayda var. Artesi, modern mobilyalarla evini donatmak, en kaliteli ürünleri en uygun fiyatlarla satın alıp rahat etmek istiyen kişilerin ilk uğrayacağı adres olacak. Çok kısa sürede istediğiniz mobilyayı bulacak, verilen hizmet kalitesinden oldukça memnun kalacaksınız. Çünkü Daniele Possamai’nin en büyük hedefi yüksek kaliteyi düşük fiyatlarla müşterilere sunmak. Artesi Mobilya’nın sahibi Daniele Possamai’ye yeni açmış olduğu mağazasında başarılar diliyoruz. 1696

Daniele Possamai tarafından kurulan Artesi Mobilya’nın en büyük özelliği en kaliteli mobilya çeşitlerini en uygun fiyatlarla müşterilerine sunması.

Artesi Mobilya Güterstrasse 10, 8957 Spreitenbach Telefon: 056 419 10 99 İnternet adresi: www.artesi.ch E-Mail: info@artesi.ch

Ortalama 3 bin franka Artesi Mobilya’dan kendinize çok kaliteli deri koltuk takımı alabilirsiniz.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


20

İSVİÇRE HABERLERİ

Temmuz/Juli 2010

www.pusulaswiss.ch

Asker Silahları Evlerde Kalacak!

İsviçre askerleri teslim aldıkları askeri silahları evlerinde bulundurmaya devam edebilecekler. Millet Meclisi askeri silahların arsenalda saklanması zorunluluğunu ret etti. Buna ilişkin bir halk oylaması isteği mecliste engellendi. Millet Meclisindeki muhafazakar çoğunluk “silah şiddetinden korunmak için” başlıklı inisiyatifi kabul etmedi. Üstelik muhafazakar taraf, solcu-yeşil inisiyatif sahiplerini, milis askeri güçleri aşağılamak istedikleri şeklinde suçladı. SP ve Yeşiller, ana hedefi askeri silahların evlerden askeri silah depolarına getirilmesi olan halk inisiyatifini savundular ama inisiyatif muhafazakar kanat ve bakanlıklar tarafından ret edildi. Adalet Bakanı Evelyn Widmer Schlumpf, inisiyatifin bir kısmını daha önceden kabul etmiş hatta askeri silahların cep mermilerini geri toplamıştı. Silahlar ise isteğe bağlı olarak ve bedava askeri depolara teslim edilebilecekti. Kantonlarda 21.000 silah depolara verildi. Suçlamalara karşı Yeşil Liberallerden Tiana Moser, kendilerini şu şekilde savundu: “Biz askeri-

yenin kaldırılmasını istemiyoruz. Ama yine de silahların evlerde bulundurulmasında bir gereklilik görmüyoruz. Bugün artık Rusların Ren Nehrini geçip de gece yarısı ani bir baskın yapması ve askerlerin bulundukları yerden savunmaya geçmeleri gerekliliği düşünülemez bile.” SP’li Chantal Galladé evlerdeki 2,3 milyon ateşli silahın 1,7’sinin eski ve yeni askeri silahlar olduğunu belirterek bunların yatak odalarına değil, askeri silah depolarına ait olduklarını söyledi. GPS’li Jo Lang ise istatiklerden söz ederek, evlerde daha az silah bulunmasının, intihar olaylarını da azaltacağanı iddia etti. Lang, “Hiçbir Avrupa ülkesinde İsviçre’deki kadar çok insan ateşli silahlarla intihar etmiyor” dedi. Lang’ın savunmasına sağcı kesimden Martin Landolt (BDP), “kişilerin otomobil sahibi olması

için, ihtiyacı olup olmadığını ispatlaması zorunluluğu da, cadde trafiğindeki ölümleri engellemez.” şeklinde yanıt verdi. Lan-

dolt bu sözleriyle inisiyatifteki bir maddeyi de çürütüyordu; inisiyatifte silah sahibi olmak isteyen kişilerin buna ihtiyaçlarının oldu-

Deutsche Zusammenfassung. zu wollen. Die grosse Kammer empfiehlt das Volksbegehren mit 103 zu 66 Stimmen zur Ablehnung. Dieser Entscheid fiel am Freitagmorgen, die Debatte hatte der Nationalrat aber schon am Donnerstag geführt. SP und Grüne verteidigten dabei das Volksbegehren, das gemäss seiner Hauptforderung die Militärwaffe aus den Schweizer Für die bürgerliche Mehrheit im Nationalrat schiesst die Initiative Haushalten ins Zeughaus verbannen will. Sämtliche bürgerlichen «Für den Schutz vor Waffengewalt» über das Ziel hinaus. Den links- Parteien lehnten die Initiative ab, ebenso der Bundesrat. grünen Initianten wird gar vorgeworfen, die Milizarmee diskreditieren Schweizer Soldaten sollen die Armeewaffen weiterhin zuhause aufbewahren dürfen. Der Nationalrat will keine obligatorische Aufbewahrung der Ordonnanzwaffe im Zeughaus. Er lehnte einen entsprechende Volksinitiative ab.

ğunu ve bunu kullanmayı bildiğini ispatlamaları zorunluluğu öneriliyordu. Mesela nişancılık sporu yapanlara silah bulundurma izni verilebilirdi. İnisiyatif “Schutz vor Waffengewalt / Silah Şiddetinden Koruma”, 2009 yılında 107.000 geçerli imzayla parlamentoya iletildi. İnisiyatifin sahipleri şunlardı: Sosyal Demokrat Parti, birkaç genç parti, Yeşiller, sendikalar, Askersiz İsviçre Organizasyonu, Barış organizasyonları, kadın dernekleri, kiliseler ve Doktorlar Birliği (FMH). 1654

Zürih’te Cemil İpekçi’yle Osmanlı Rüzgarı...

Zeki Gastro’nun organizasyonu ile gercekleşen, moda tasarımcısı Cemil İpekçi’nin ‘’Ottoman Fashion By Cemil İpekçi’ kreasyonu, 5 Haziran Cumartesi günü, Zürih/Kongrehaus’ta izleyicilerin beğenisine sunuldu.

Zürih Başkonsolosu Hakan Kıvanç, Cemil İpekçi’ye bir taç hediye etti.

Haber: Pervin Tekin Koreografisini Yasin Soy’un hazırladığı ve müzik direktörlüğünü Ayhan Topaloğlu’nun yaptığı defilede, ‘’Fetih 1453’’ adlı sinema filminde Zağnos Paşa’yı canlandıran ve Cemil İpekçi’nin özel yüzü olarak tanınan Sedat Mert defilenin en ilgi gören ismi oldu. Ebru Ürün, Bekir Coşar, Funda Barın, Şebnem Schaffer, Sedat Ertan, Hasan Yalnızoğlu, Sinem Sülün, Songül Erol, Tuğçe Sarıkaya, Beril Kaya, Eda Sedalı, İnga Timiskyte, Mustafa Kulekaya, Gül-

Türk müziği eşliğinde sunulan, Osmanlı motiflerinin işlendiği kostümler, takılar, seyircilerin büyük beğenisini topladı naz Ajans’ın mankenleri, Osmanlı konseptini başarıyla poydumda sergilediler. Türk müziği eşliğinde sunulan, Osmanlı motiflerinin işlendiği kostümler, takılar, seyircilerin büyük beğenisini toplarken, devlet sanatçıları, müzisyenler ve dansçılar da defileye ayrı bir renk kattı. Türkiye’de modacı denildiğinde ilk akla gelen isimlerden biri olan Cemil İpekçi, moda eğitimini Belçika’da aldığını, eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye’ye döndüğünü ve o zamanki tek modacının da kendisinin olduğunu söyledi. Türkiye’de sana-

tını yaparak, genç modacılara bu sanatı büyük bir titizlikle öğrettiğini belirten İpekçi, konuşmasının devamında şunları anlattı: ‘’Yurt dışındaki meslektaşlarımla görüştüğümde bana şu soruyu sormuşlardı. Türkiye’de moda var mı? Böyle bir endüstiri sektörünün Türkiye’de olmadığını düşünerek benimle alay etmişlerdi. Ben de sanatımı icra ederek, bugün geldiğim noktada modanın Türkiye’de de olduğunu ispatlamış oldum. Ve hiçbir zaman köklerimi, geçmişimi unutmadım. Osmanlı kültüründen ve sonrası Türkiye Cumhuriyeti’nden kopmadım’’ dedi.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch

Defilenin sonunda Zürih Başkonsolosu Hakan Kıvanç, Cemil İpekçi’ye bir taç hediye etti. Tacını takan Cemil İpekçi, 63 yaşında olduğunu ve hayatında ilk defa taç taktığını söylemesi üzerine Kıvanç, İpekçi’nin bu tacı daha önceden hak ettiğini belirtti. Ve bu geceyi organize eden Zeki Yıldırım’a ve emeği geçen herkese teşekkürlerini sunarak konuşmasını bitirdi. Etnik Türk kültürünün güzelliklerinin anlatıldığı defileye, Bern Büyükelçisi Oğuz Demiralp, Zürih Başkonsolosu Hakan Kıvanç ve birçok seçkin davetli katıldı. 1631


GEZİ VE TATİL REHBERİ

PUSULA’DAN TATİL ÖNERİLERİ

www.pusulaswiss.ch Sayfa

21

Temmuz/Juli 2010

22

Limon Bahçeleri ve Tarihi Eserlerle Dolu Tarsus Pozantı’dan Gülek boğazına girdiğiniz anda İçel(Mersin) il sınırları içinde yol alarak yaylalarla kaplı yemyeşil Toroslardan deniz seviyesine muhteşem bir inişe başlıyorsunuz. Rampaları bitirip kıyı kesimine düzlüğe yaklaşırken sağınızda Tarsus yol ayırımı yer alıyor. Mersin’in en büyük ilçelerinden biri olan Tarsus’un girişindeki tabelada belirtilen tarihi eserler listesi kentin tam anlamıyla bir açık hava müzesi olduğu konusunda daha kente girmeden izlenim edinmenizi sağlıyor...

Sayfa

23

Alaçatı’da Rüzgârla Randevumuz Var!.. Rüzgâra karşı zafer kazanmak doğa ile birebir mücadeleye girmek, 60-70 km hızla denizin yüzeyinde uçmak... Özgürlüğü doyasıya yaşayabileceğiniz, oksijeni beyninizde ve ciğerlerinizde hissedebileceğiniz bir doğal ortama, Alaçatı’ya gidiyoruz.

Sayfa

24

Asya’nın Batıdaki En Uç Noktası: Babakale Asya Kıtası’nın en uç noktasına, Babakale’ye gidiyoruz. Bölgede, ufuk hattına yaklaştıkça batmak istemezcesine yavaşlayıp nazlanan güneş, denizde eriyip kaybolurken yeri göğü bir kızartıp, bir morartıyor.

Sayfa

26

Güney Sahillerinin Gözdesi: Alanya Her yıl biraz daha gelişen Alanya, yerli ve yabancı turistlerin gözdesi. Antalya’ya bağlı ve birçok ilden daha büyük olan Alanya’nın görkemli manzarasının en güzel seyredildiği yer, ilçeyi ikiye bölen yarımadanın tepesinde yer alan kale çevresi. Akdeniz’in önemli turizm merkezi Alanya, birbirinden cazip aktiviteleri, görülecek yerleri, antik değerleri, renkli gece yaşantısı, erken açılıp geç kapanan sezonu ve tertemiz denizi ile yerli yabancı turistlerin gözdesi.

Sayfa

27

Bir Huzur Sığınağı: Ağva Doğa kusursuz, hava temiz, balıklar leziz... Üstelik ulaşımı artık daha kolay. İstanbul’un yanı başındaki Ağva, ailece gidip huzur bulacağınız hoş sürprizlerle dolu. Bir başka doğa harikası olan Şile’nin komşusu olan Ağva’da, balığın her çeşidini nefis manzaralar eşliğinde yiyerek midenize ve gözlerinize bayram ziyafeti sunabilirsiniz.

Sayfa

28

Tatilcilerin Gözdesi, Ünlü Akyaka Gökova Körfezi kıyısındaki Akyaka, sırtını, dimdik yükselen Sakartepe’ye dayandığı için soğuktan korunmuş, sakin, huzurlu, gürültüsüz bir tatil cenneti oluvermiş. Akyaka, bünyesinde gizlediği sayısız sürprizleriyle özellikle tatilcilerin gözdesi.

Sayfa

29

Görülmesi Gereken Yerlerden Biri Gelibolu Dünyada Gallipoli adı ile kurulmuş 13 şehirden biri olan Gelibolu, Saroz Körfezi, doğa harikası anıt kayaları, havası ve deniz ürünleri çeşitliliğiyle, büyüleyici güzellikteki Gelibolu Milli Parkı’nın başlangıç noktasını oluşturuyor.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


22

Haber: Haluk Özözlü

GEZİ VE TATİL REHBERİ

Temmuz/Juli 2010

www.pusulaswiss.ch

Limon Bahçeleri ve Tarihi Eserlerle Dolu Tarsus Pozantı’dan Gülek boğazına girdiğiniz anda İçel(Mersin) il sınırları içinde yol alarak yaylalarla kaplı yemyeşil Toroslardan deniz seviyesine muhteşem bir inişe başlıyorsunuz. Rampaları bitirip kıyı kesimine düzlüğe yaklaşırken sağınızda Tarsus yol ayırımı yer alıyor. Mersin’in en büyük ilçelerinden biri olan Tarsus’un girişindeki tabelada belirtilen tarihi eserler listesi kentin tam anlamıyla bir açık hava müzesi olduğu konusunda daha kente girmeden izlenim edinmenizi sağlıyor... Tarsus 2500 yıldır adı hiç değişmeyen bir kent olmasıyla da önem taşıyor. Kuruluşu Neolitik Döneme dayanan kentin ilk sakinleri Anadolu’nun yerli halkı “Luvi”ler olmuş. Kültürün devamında Hititler, Asur ve Pers İmparatorluğu’nun etkisi, İskender sonrası Helenistik Çağın kültür ve sanat unsurlarını taşıyan bir merkez olarak sürdürülmüş. Roma egemenliği dönemi M.Ö.63 yılında düzenlenen eyalet sisteminde “Kilikya Eyaleti”ne başkentlik yapmış. M.S.7. yy sonrası Arap akınlarıyla sık sık el değiştirip zayıflamış. Selçukluların Tarsus’u ele geçirmeleri sonrası önce Haçlılar, ardından Bizanslıların hakimiyeti hüküm sürmüş. Kent uzun bir süre Ermenilerin yönetiminde kalmış. Yavuz Selim 1517 yılında kenti Osmanlı topraklarına katarak sükuneti sağlamış. Tarihin her dönemine ait eserlere sahip olması ile müze kent olma özelliğini koruyan Tarsus da kent merkezi olarak bilinen ve iki renkli taşlardan yapılmış olan Ulu Camii çevresinde tarihi kalıntılara yoğun biçimde rastlanıyor. Bunlar arasında günümüzde müze olarak kullanılan Kubat Paşa Medresesi”, Hz. Danyal’ın mezarı olduğuna inanılan Makam Camii, Eski Kilise Camii, büyük bir Roma hamamına ait kalıntılar, Donuktaş Tapınağı, Kleopatra Kapısı, Antik Cadde ve son dönem Osmanlı konut mimarisi örnekleri sayılabiliyor.

da anlatılan bir de efsanesi var. Mitolojik Tanrılara olan inanışın azaldığı dönemlerde, tek Tanrı’ya inandıkları için eziyet görmekten kaçan Hıristiyan dinine mensup Seliha, Mekseline, Meslina, Mernuş, Sazenuş, Debernuş ve Kefetatyuş adlı yedi genç putperestliğe dönmeyi kabul etmedikleri için hükümdar huzuruna çıkarılmışlar. Hükümdar putperest dinine dönmeleri için birkaç gün mühlet verip aksi takdirde öleceklerini bildirmiş. Verilen süre içinde yedi genç köpekleri “Kıtmir” ile beraber kaçarak bu mağaraya sığınmışlar. İnanışa göre, Allah tarafından kendilerine 309 yıl uyku verilmiş. Gençlerden ilk uyanan yiyecek almak üzere kente inmiş ve harcamak için kullandığı zamanı geçmiş paralar yüzünden fark edilerek yakalanmış. Yakalayanlarla mağaraya geri dönüldüğünde yedi yavru kuşun tünediği bir yuvadan başka serin havaya sahip mağara içinde

bisinin yüksek zamanında çayın getirdiği sanılan iri kayalar görülürken, tahrip olmuş, kayalara oyularak yapılmış mezarlar olduğu da biliniyor. Çevrede yer alan şelale manzaralı restoranların açık, kapalı bölümlerinde veya suya yakın demir parmaklık yanındaki masalarda oturanlar hem şelale yanında oturmanın tadını çıkarıyor, hem de ızgara veya balık çeşitleri ile tüm yorgunluklarını susmak bilmeyen kuşların korosu ve yoğun su sesine karıştığını hissederek dinleniyorlar. Tarsus’ta bir efsane kahraman ‘Nusrat Mayın Gemisi’ Çanakkale tarihinin unutulmaz kahramanlarından biri olan Nusrat Mayın Gemisi, kendisi için hazırlanmış olan ve başarılı bir sergileme tekniği ile sunulan, Tarsus Kültür Park’ta bulunuyor. Mersin - Tarsus karayolu üzerinde yer alan parkta deniz havası verilen gemi boyundaki havuz içinde

Eshab-ı Kehf Mağarası Tarsus’un 14 km kuzey batısında yer alan asfalt yol ile ulaşılan, Ulaş köyü yakınlarında çevreye hakim panoraması ile yüksek bir tepede bulunan mağara Müslüman ve Hıristiyanlar tarafından kutsal sayılıyor. Mağarayı görmeye gelenler önce tepenin eteklerindeki meyilli alana araçlarını park edip, çeşitli dini kitap, broşür, tespih, poster ve hediyelik eşya satış dükkanları önünden ve biri kısa diğeri uzun iki minareli camii yanından geçip 10-15 basamakla inilen mağarayı ziyaret ediyor. Eshab-ı Kehf

Mağarasının halk arasın-

Efsaneye göre, yılanların kralı Şahmeran, Tarsus kralının kızına âşık olmuş. Güzel prenses eski hamamda yıkanırken, Şahmeran, hamamın üzerine çıkıp kubbe deliğinden gizlice onun yıkanışını seyredermiş. Bir defasında yine seyrederken hamamın içine düşmüş ve prensesin koruyucuları Şahmeran’ın başını keserek onu öldürmüşler. Bugün hamamın iç duvarlarındaki kırmızı lekelerin Şahmeran’ın vücudundan fışkıran kan izleri olduğuna inanılıyor. Kent merkezi içinde görülecek yerlerin başında bulunduğu çevreye ismini veren Türk - İslam mimarisinin önde gelen eserlerinden biri olan abidevi kapısıyla Ulu Cami, Eski Cami geliyor. Ulu Camii yakınında ise 1579 tarihinde Ramazanoğulları’ndan Piri Paşa’nın oğlu İbrahim Bey tarafından yaptırılan 2004 yılında Tarsus Belediyesince onarılıp Etnografya Müzesine dönüştürülen Kırkkaşık Bedesteni bulunuyor. Aziz Paulus Kuyusu, Antik Yol, Tarihi Tarsus Evleri, Kleopatra Kapısı, 1910 tarihinde neoklasik üsluplu olarak inşa edilen Osmanlı son dönem mimarisi ile dikkat çeken Amerikan Koleji, Osmanlı Parkı ve Müzesi gezi yerleriniz olabilir. Tarsus Saat Kulesi Tarsus Ulu Cami’si avlusunun kuzeydoğusunda yer alan saat kulesi, 1892 - 1893 yıllarında kesme taştan, sekizgen planlı olarak inşa edilmiş. Ulu Cami’nin eski minare kaidesi üzerinde bulunan kulenin saat odası etrafını demir parmaklıklı balkon çevrelerken, dört yöne bakan dairesel saat kadranları, Arap rakamları ile belirtilmiş. Yerden yüksekliği 30 metre olan saat kulesinin girişi minare kaidesinin üzerinde ve doğu yönünde bulunuyor. Kulenin çevresinde ise çam ve çınar ağaçları yükseliyor.

St Paul Kilisesi ve kuyusu, Arkeoloji müzesi eserleriyle dikkat çekerken, Gözlü Kule Höyüğündeki kazılarda çıkarılan Neolitik Cilalı Taş Devrine ait buluntular Adana ve Mersin’deki müzelerde sergileniyor. Tarsus’ta bulunmuş bazı mozaikler ise Hatay Mozaik Müzesi’nde görülebiliyor. M.S. III. asrın sonunda yapılmış olan mozaiklerin birinde Orpheus bir kaya üstüne oturmuş Lyra’sını çalarken, çalgıdan çıkan namelerin cazibesine kapılan vahşi hayvanlar onu dinliyor, hatta sağ tarafta bulunan ağaç da Orpheus’a doğru eğilmiş biçimde görülüyor. (Orpheus:Yunanlıların şair ve musiki ustası) Aynı döneme ait bir başka Tarsus mozaiğinde birinin kadın diğerinin erkek olması muhtemel iki şahıs asma dalları arasında gösterilirken, üçüncü mozaikte Ganymedes’in Zeus tarafından kaçırılması tasvir edilmiş. Zeus mukaddes kuşu, kartal şekline girmiş güzel Ganymedes’i ilahlar diyarına götürmek üzeredir. Anne ve babası bu mucize karşısında dehşete düşmüşler, efendisinin havalandığını gören köpek de ulumaya başlamıştır. Tarsus’ta iki önemli ziyaret yeri daha bulunuyor.

lan gövdeli ve erkek başlı bir yaratık olarak biliniyor.

bir şey görülememiş!... Bu nedenle mağara Yedi Uyurlar Mağarası olarak anılıyor, dilek tutulup, Allah’a dua ediliyor. Eshab-ı Kehf Mağarası girişinde satılan bir poster ise, İbn-i Sina Yayınevi, Ankara tarafından bilgisayar tekniği ile gerçekleştirilmiş olup, yedi uyurların mağara içinde birbirleri ile yan yana yatıp uyuduklarını gösteren temsili tablo resmedilmiş ve posterin alt bölümünde Eshab-ı Kehf hakkında bilgi verilip Eshab-ı Kehf hadisesinin Kuran-ı Kerim deki 18. sure olan “Kehf Sure” olduğu ve 18’inci surenin 9’uncu ayetinden 27’nci ayetine kadar bu hadisenin açıkça anlatıldığı (insanlar öldükten sonra yeniden dirileceğinin bir göstergesi olduğu) belirtiliyor. Tarsus Şelalesi Tarsus gezi yerleri arasında en fazla rağbet gören yerlerin başında Tarsus Şelalesi piknik ve gezi alanı geliyor. Narenciye deposu olarak bilinen bölgedeki antik ilçe merkezinin kuzeyinde Berdan Çayı üzerinde 4-5 metre yükseklikten dökülerek meydana gelen bir şelale bulunuyor. Tarsus’un nefes borusu niteliği taşıyan şelale bölgesi serin havası, göze, kulağa, damağa hitap eden lezzet restoranları ile ender rastlanan dinlenme yerlerinden biri olarak tanınıyor. Çevresi ağaçlarla kaplı şelalenin dökülüş yerinde su de-

sergilenen mayın gemisini rahatça gezebiliyor, içine girip güvertesinde dolaşabiliyor her yerinde anı fotoğrafları çekebiliyorsunuz. Çiçeklerle süslü parkta, temsili olarak Çanakkale Şehitliği ve Atatürk’ün yakın silah arkadaşları ile birlikte bir kompozisyon olarak hazırlanmış heykeli de yer alıyor. Parkın uzak ucunda ise konukların mola verebilmeleri için bir büfe ile dinlenme ünitesi yer alıyor. Nusrat Mayın Gemisine sahip çıkılıp bu denli başarılı sergilenişine tanık olmak görenlere övünç verip, mutlu ediyor. Teşekkürler Tarsus. Şahmeran Hamamı ve efsanesi Vakıf İşhanının yanında bulunan eski hamam aynı zamanda “Altından Geçme” olarak da bilinen Roma Hamamı sınırları içinde yer alıyor. Romalılardan kalma temel üzerine Ramazanoğulları tarafından yapıldığı bilinen hamamın plan biçimi ve ölçüleri Türk hamamı özelliklerini taşıyor. Restore edilerek hizmete sunulan dört eyvanlı yapı, sıcaklık ve halvet kısımlarından oluşuyor. Efsanevi Şahmeranın bu hamamda öldüğü söyleniyor. Bu nedenle hamam Şahmeran Hamamı olarak anılıyor. Günümüzde, kent merkezinde fıskiyeli bir süs havuzu içinde bronzdan yapılmış heykeli yer alan Şahmeran, geçmişte yı-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch

Çevredeki gezi yerleri Tarsus’a 60 km uzaklıkta bulunan Namrun Yaylası’nı yukarda bırakacak olursak çiçek açma mevsiminde limon ve portakal bahçelerinde yoğun olarak duyulan narenciye çiçek kokusu içinde dolaşmanın yanı sıra tropikal iklim bitkileri, palmiyelerle kaplı Mersin Viranşehir’den Silifke’ye doğru uzanan sahil bandı üzerinden ulaşılan Ayaş, Elaiussa Sebaste, Narlıkuyu, cennet cehennem mağaraları, Astım ve Dilek Mağarası, Kızkalesi, Uzuncaburç, Adam kayalar gibi gün içersinde mola vereceğiniz gezi yerleri olabilir. Adana ve zengin çevresi kısa sürede ulaşabileceğiniz diğer yöndeki alternatifleriniz. Nasıl gidilir? Adana- Mersin il sınırında yer alan Tarsus’a her iki yönden otoyol bağlantısını kullanarak kısa sürede gidilebiliyor. Konya-Aksaray, Kayseri-Antalya gibi illerin üzerinden gelenleri farklı güzergahlar, güzellikler ve yöreye has özellikler bekliyor. Konya-Karaman yolunu kullananlar kış mevsiminde geçilmesi zorlu olan Sertavul Geçidi’ni aşarken Alahan Kilisesi’ni ve Mut Kalesi’ni görmenin mutluluğunu yaşayacaklar, Silifke ye inip sahil yolu ile Tarsus’a varacaklar. 1693


GEZİ VE TATİL REHBERİ

23

Haber: Haluk Özözlü

www.pusulaswiss.ch

Temmuz/Juli 2010

Alaçatı’da Rüzgârla Randevumuz Var!..

Rüzgâra karşı zafer kazanmak doğa ile birebir mücadeleye girmek, 60-70 km hızla denizin yüzeyinde uçmak... Özgürlüğü doyasıya yaşayabileceğiniz, oksijeni beyninizde ve ciğerlerinizde hissedebileceğiniz bir doğal ortama, Alaçatı’ya gidiyoruz. Türkiye’de bu kadar kısa zamanda kabuk değiştiren, gelişip büyüyen, büyürken de orijinaline sadık kalan, bu denli rağbet gören bir başka yer yoktur. Aşırı yapılaşma ile adeta şantiye gibi bir havaya bürünmesine rağmen güzelleşip geliştiğine şahit olmak oldukça şaşırtıcı oluyor. En büyük değişiklik ise limanda yaşanıyor. Bir tarafta Port Alaçatı Projesi ile İstanbul Boğazı yalılarını anımsatan, biraz da kıskandıran kanal boyuna yapılan yalılar ile marina çevresinde, yeni yapılan Alaçatı evlerinde gözleniyor.

meyecek kadar dar sokakların bulunması, kafa dinlemek için tercihini bu yönde kullananların mekânları oluyor. Alaçatı mimarisi gelişip sayıca artsa da, hala değişmeyen özellikler de var. Özellikle taze ve oksijeni bol, şifalı hava hala esmeye, uykusuzluk çekenlere, astım, kalp problemi yaşayanlara, çabuk sinirlenen, kent yaşantısı içinde bunalmış stresli kişilere ilaç olmaya devam ediyor. Karakteristik özellik taşıyan tipik Alaçatı evleri örnek alınarak yapılan yeni konutlar, villalar, yazlıklar, hatta konaklama tesisleri göz okşuyor.

İzmir otobanına girip Çeşme yönüne ferah, lastik sesinin en aza indirgendiği pürüzsüz asfalt yolda kuğu veya martı gibi süzülerek yol alıyorsunuz. Sağ kanadınızda zaman zaman deniz manzarası, yeşil tepeler eşlik ediyor. Selçuk kavşağı sonrası, Karaburun, Zeytinli yol ayrımlarını geride bırakıp, elektrik üretiminde kullanılan rüzgâr fırıldaklarının artan sayısı dikkatinizi çekerekten Alaçatı sapağına geliyor, mevsim ilkbaharsa sapsarı açmış mimozalar arasından giriş yapıyorsunuz.

Cumbalarda, bacalarda, kapılarda, pencerelerde, bahçelerde yadırganmayacak estetik hâkimiyeti görülüyor. Tabelalarda, cephe süslemelerinde sanatsal detaylar, hanım eli değdiği belli olan zevk sahibi kişilerin zevklerinin yansıması gözle görülür biçimde sergileniyor. Bilhassa yaşama sanatından verilen örneklerle Alaçatılılar arasında tatlı bir rekabet hissediliyor.

Yıllarca Çeşme’nin gölgesinde kalıp birden bire fark edilen, rüzgâr sörfünün dünyaca ünlü parkuruna sahip Alaçatı içine giriş çok da geniş olmayan yollardan yapılıyor. Alaçatı’nın kalbi sayılan ve restoranların, dinlenme mekânlarının, otellerin yoğun bulunduğu cadde haliyle trafik yükünün en fazla hissedildiği yer oluyor.

Eğer Ege’nin deniz ürünlerine düşkünseniz, satın alacağınız balığın tazeliğinden, hatta canlı oluşundan, beğenerek alıp, hazırlayıp, yemek kadar, satın almanın da verdiği hazdan mutlu oluyorsanız, Alaçatı Balık Mezadını gördükten sonra, sadece bu nedenle buradan bir ev satın alıp, yerleşmek isteyebilirsiniz. Günün en güzel meşguliyeti ise evden çıkarken “Ben mezada balık almaya gidiyo-

Buna tezat hala sakin ve sessiz araç geçe-

Balık Mezadı Sıkı durun, her gün saat 11.00’de balık mezadı yapılıyor.

rum” demek olabilir. Kooperatife kayıtlı sadece Alaçatı balıkçıları ya akşamdan sabaha ya da sabahtan akşama balıkların geçiş yollarına bıraktıkları ağları yöre balıklarıyla dolu şekilde mezada getiriyorlar. Her balıkçının balığı görevli tarafından tartılıp listeye yazılıyor, kümeler halinde mermer masaya diziliyor, koca masa balık çeşitleriyle doluyor, hatta balık koyacak yer kalmıyor. Yan yana dizili temiz deniz çipuraları, dil balıkları, istavrit, levrek, gobes, ıstakoz, kum ve kaya barbunyaları, karagöz, mercan, adabeyi (Bir tür iskorpit), gibi deniz ürünleri, arada bir bulundukları yerde zıplıyor, kabaran iştahlara iştah katıyor, akşam yemeği için erken hayal kurmanıza neden oluyor. Tartı işlemi tamamlanıp mezadın başlamasına yakın çevrede park eden araç sayısı artıyor. Balığı ilk elden görerek almak isteyen ailelerin, restoran sahiplerinin, en elverişli, en fazla, en ekonomik balıkları nasıl alacaklarını düşünen bakışları balıkların üzerinde odaklanıyor. Mezadı yöneten başlıyor kilo ve çeşidi masada dizili sıraya göre fiyatıyla söylemeye. Katılımcılar arasında kısa bir rekabet sonrası balığın alıcısı çoksa en yüksek fiyatı verenin üzerinde kalıyor. Balıkçılar, balık müşterileri, mezadı idare edenler, restoran sahipleri, ayak altında dolaşan, ara sıra yere düşürülen balıkları kapıp kaçan kedilerden oluşan topluluk büyük keyifle seyredilebiliyor. Böylesi leziz balıkları, mezeleri, tatlıları, serinleticileri nerede yiyeceğiz bir de ona bakalım.

Nasıl gidilir? İstanbul’dan erken saatte yola çıkabilirseniz bir çırpıda Eskihisar-Topçular feribotuna beklemeden bindiniz ise sorun yok. Veya Yenikapı’dan Bandırma feribotuyla körfez yolunu kullanmadan indiğiniz noktada hiç araç kullanmadan yola Bandırma’dan çıkıyormuş gibi zinde başlayabiliyor, 340 km sonra Alaçatı’ya ulaşabiliyorsunuz. Ne yenir? Alaçatı’nın kumlu ve kireçli toprağında yetişen tatlı ve sert kavunu çok ünlü. Yerken genzinizden yoğun kavun kokusu geliyor. Bir de yılbaşı kavunu var. Eylül ayında ipe asıp yere temas ettirmeden saklarsanız, çürümeden aylar sonra da yiyebiliyorsunuz. Alaçatılılar, bu yöntemle yeni mahsul kavun çıkana kadar bir önceki yılın kavununu saklıyorlar. Alaçatı’nın uzantısı Mersin liman mevkiinde, çipura çiftliği var. Buradan günlük taze balık alınabiliyor. Mevsiminde küçük körpe sakız enginarı leziz oluyor. 1692

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


24

Haber: Haluk Özözlü

GEZİ VE TATİL REHBERİ

Temmuz/Juli 2010

www.pusulaswiss.ch

Asya’nın Batıdaki En Uç Noktası: Babakale Asya Kıtası’nın en uç noktasına, Babakale’ye gidiyoruz. Bölgede, ufuk hattına yaklaştıkça batmak istemezcesine yavaşlayıp nazlanan güneş, denizde eriyip kaybolurken yeri göğü bir kızartıp, bir morartıyor.

Gözden uzak, alabildiğince sakin, dinlendirici ve tertemiz havasıyla Asya Kıtası’nın batıdaki en uç noktası Babakale’ye gidiyoruz. Yıl boyunca güneşin çok farklı bir görüntü ile denize batttığı, Osmanlı Döneminin son kalesi Babakale, deniz ürünlerinin de cenneti. Buram buram tarih kokan balıkçı köyünün geçmişi 1723 yılına dayanıyor. Bu tarihte kurulan Babakale, dönemin izlerini taşıyan görkemli kalesi, antik su yolları, camii, hamamı, çeşme ve ulu çınarı ile zamana yolculuk yapmanıza da neden olan güzellikler taşıyor. Tarihte Babakale Osmanlı donanmasının geçtiği, korsanların uğrak yerlerinden olan bu en uç noktada, bir gün 3. Ahmet, deniz seferlerinden dönerken kötü hava şartları yüzünden bölgedeki köye sığınmış. Halk, “Padişahımız geldi” diye koşup etrafını sarmış. Korsan saldırılarından bıkıp usandıklarını yana yakıla dile getirmişler. Padişah, veziri İbrahim Paşa’ya talimat verince, vezirde Deniz Kuvvetleri Komutanı Kaymak Mustafa Paşa’ya bu görevi havale etmiş. Çıkarılan fermanda, yurdun dört köşesindeki mahkumların Babakale’deki çalışmalarından sonra serbest bırakılacakları vaad edilmiş. Mahkumlar kaleyi yapmışlar, çeşmeye su getirmek için beş kilometre künk döşemişler ve liman inşaatına başlamışlar. O tarihten bu yana bölge, uzun süre gözden ırak olan, gönülden de ırak olur sözünü doğrularcasına hep ihmal edilmiş. Fakat gemilerin yükleme yapabileceği, ba-

lıkçı teknelerinin balık taşıyıp sığınabilecekleri turistik yatların marinada konaklayabileceği, yani bölgenin kaderini değiştirebilecek liman inşaatına günümüzde yeniden başlanmış. Çanakkale köprü projesini duyanların da katılımı ile rötar kapatırcasına Ege manzaralı dağlar, tepeler parsellenmiş, konutları bitenler yerleşmişler bile... Asya Kıtası’nın batıdaki en uç noktası olan Babakale, aynı zamanda Ege ve Marmara Denizi’nin ayrım noktasını oluşturuyor. Bölgede ufuk hattına yaklaştıkça batmak istemezcesine yavaşlayan ve nazlanan güneş, denizde eriyip kaybolurken yeri göğü bir kızartıp bir morartıyor. Esintili kekik kaplı tepeler bu renk cümbüşünde Ege’de tozunu bırakıp, deniz kokusu taşıyan rüzgara teslim oluyor. Babakale ve çevresinin bir ismi de; Akvaryum. Balıkların yumurta bırakmak için Akdeniz’den Karadeniz’e geçiş yolu üzerinde bulunması nedeniyle bölgede her çeşit balığa rastlamanız mümkün. Temiz deniz balığı meraklıları, sırf bu amaçla bir hafta yörede kalıp balık kürüne giriyorlar. Yaz mevsimini çok önceden karşılayan balık adamlar netlik mesafesi hayli fazla olan durgun koylarda zıpkınla balık avcılığı yapıyorlar. Tekneden olta balıkçılığı ve kiralık sandal gezintileri ise bir başka keyif. Babakale Kalesi, acil restorasyon bekleyen kalelerimizden biri. Yöre halkı 9 mil açıkta görünen Osmanlı Döneminde Midilli Adası’nda inşaa edilen Molva Kalesi gibi kendi kale-

lerinde tadilat yapılıp ışıklandırılmasını istiyorlar.

c) Edremit-Küçükkuyu-Behramkale, Gülpınar Akliman

Ege Denizi’ndeki politik manevralar bir kenara bırakılırsa, balıkçılar açık denizde karşılaşınca dost olduklarını hemen gözlersiniz. Uzaktan da olsa Hristo’nun Metaksas kadehine Temel Reis de Yeni Rakı bardağını kaldırarak karşılık verir.

Ne yenir?

Nasıl gidilir? İstanbul’dan Trakya yönüne özel oto ile çıkış yapanlar Gelibolu’dan Çanakkale’ye saat başı kalkan feribotlarla geçtikten sonra Ezine’den Gürpınar yolu ile veya Ayvacık Behram üzerinden Babakale’ye ulaşabilirler. Ezine otogarından ‘Ezine Birlik’ otobüslerinin günde beş defa tekrarlanan seferleri Akliman duraklı yapılıyor. BabakaleGürlınar arası 9 km’lik yol ise yavaş araç sürmeyi gerektiriyor. Çevre gezilerine, antik kentlere meraklı olanlar, Assos ve Behramkale’yi, Apollo Tapınağı’nı, Odunluk İskelesi tarafına 45 km uzaklıktaki Alexandria Troas’ı görebilirler. Otobüsle İstanbul - Ezine 7 saat. EzineBabakale/Akliman 1.5 saat (taksi ile) Özel araçla İstanbul Akliman Çanakkale üzerinden 450 km (6 saat) Bandırma-Akliman 258 km İstanbulYenikapı feribot ile Bandırma 3-3,5 saat. a) Bandırma, Lapseki, Çanakkale, Ezine, Gülpınar-Akliman b) Bandırma-Biga-Çan-Bayramiç, Ezine, Gülpınar, Akliman

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch

Babakale tepeleri kekik kaplı, koyunlar bu otlarla beslendiği için etleri de, süt mamülleri de farklı ve naturel oluyor. Ezine peynir imalatındaki şöhretini yüzde 80 koyun, yüzde 20 keçi sütü karışımına borçlu. Az tuzlu tam yağlı beyaz peynirine İstanbul’dan büyük talep olunca Ayvacık’ta peynire yatırım yapanlar da artmış. Has zeytinyağı, zeytin, kekik suyu, bölgede satılan diğer çeşitler. Balıkların geçiş yolu olması nedeniyle Babakale’nin açıklarına gündüz atılan ağlarla ve Paragata çıkan balıkçılar her türlü balığı yakalıyorlar. Mevsimine göre Sinarit, Mercan, Karagöz, Levrek bölge balıklarının kare ası. Assos 17 km, Küçükkuyu 25 km uzakta olması rağmen Babakale’ye sadece balık yemeye hatta balık kürüne gelenlerin bulunduğunu ve fiyatların çok tabanda olduğunu belirten balıkçılar sardalya, kupa gibi balıkların kilosunu çok ekonomik fiyatlarla alınabileceğini söylüyorlar. Ayrıca Uran Motel’in alt katında bulunan Cunda Balıkçılıktan arzu edenler günün balıklarından parekende olarak satın alabilirler. Uran Motel Restoranı ise günlük balık, böcek, ıstakoz gibi çeşitlerle nefis ızgaraların yanı sıra balığın tatlısını bile yapıyorlar. Gerek giriş katındaki restoranda, gerekse otelin terasındaki restorandan Babakale’nin tüm panoramasını seyrederek, kıtanın en uç noktasında bulunmanın verdiği avantajla tertemiz bir havada yenilen yemeğin lezzetine doyum olmuyor. 1691


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


26

Haber: Haluk Özözlü

GEZİ VE TATİL REHBERİ

Temmuz/Juli 2010

www.pusulaswiss.ch

Güney Sahillerinin Gözdesi: Alanya

Her yıl biraz daha gelişen Alanya, yerli ve yabancı turistlerin gözdesi. Antalya’ya bağlı ve birçok ilden daha büyük olan Alanya’nın görkemli manzarasının en güzel seyredildiği yer, ilçeyi ikiye bölen yarımadanın tepesinde yer alan kale çevresi. Akdeniz’in önemli turizm merkezi Alanya, birbirinden cazip aktiviteleri, görülecek yerleri, antik değerleri, renkli gece yaşantısı, erken açılıp geç kapanan sezonu ve tertemiz denizi ile yerli yabancı turistlerin gözdesi. Her yıl biraz daha büyüyüp gelişen Alanya, Antalya’ya bağlı, birçok ilden büyük bir ilçe. Görkemli manzarasının en güzel seyir yeri ise ilçeyi ikiye bölen yarımadanın tepesinde yer alan kale çevresi sayılıyor. 6.5 km uzunluktaki kent surları ile çevrili kalenin yaklaşık 110 burçlu duvarları akşam saatlerinde turistlerin akınına uğruyor. Alanya’da tatil 160 bin yatağı ile konuk ağırlayan Alanya’da, kahvaltı sonrası kilometrelerce uzanan kumsala erken saatlerden itibaren yerleşen turistler, Akdeniz güneşi altında gün boyunca denizin tadını çıkarıyorlar. Su kayağı, jet ski, paraşüt, banana, kano, su bisikleti ile gezip veya güneş şemsiyeleri altında kitap okuyarak dinlenenler, öğlen yemeğini hafif geçiştirip akşama daha iyi hazırlanıyorlar. Plaj veya otel havuzlarını tercih edenlerin yanı sıra limanda bekleyen teknelerle çeşitli yerlerde kumlanmadan denize girmek isteyenler günübirlik turlara katılarak deniz üzerinde esintinin avantajı ile değişik yerler, koylar görme fırsatı buluyorlar. Tekne turları Alanya Yatçılar Kooperatifine bağlı 73 tekne iki sınıfta toplanıyor ve 44 tanesi günlük tur için geri kalanı özel tur için hizmet veriyor. Sabah 10.30-11.00 arasında üzüm salkımı gibi dolup, birbiri ardına kalkan teknelerde yerlerini alan yolculara “I Feel Good”, “Wonderful World”, “Life is Life” gibi mutluluk hissettiren melodiler eşlik ediyor. Günlük yemekli turlarda kişi başı 5-10-15-2030 YTL civarında ücret ödeniyor. Teknelerin ilk mola yeri limanın dışında bulunan antik tersanenin önü oluyor. Tertemiz ve dibi net olarak görünen denize sahip koyda yolcular, Alanya’nın tarihi simgesi Kızıl Kuleyi, Alanya kıyılarını seyrederek yüzme imkânı buluyorlar. Mola sonrası yeniden demir alan tekneler, topluca Korsanlar Mağarası, Fosforlu Mağara, Âşıklar Mağarasına, gidiyor, antik darphaneyi görüyor, Kleopatra plajında, kale eteklerinde ve yeni yapılan marina çevresinde yüzme molası veriyorlar. Bazı tekneler İncekum’a kadar yollarına devam ederken, bazıları yunusa çıkıyor! Denizin açıklarında seyreden teknelere % 80 yunuslar yarışarak eşlik ediyor. Arzu edenlere tekneden gözlük, şnorkel veriliyor, üç metre dipte yüzen, oyunlar yapan dost yunuslara yüzerek bakmak mümkün olabiliyor. Akdeniz’in tertemiz ılık ve tuzlu sularına kendilerini bırakanlar açık denizde serinliyorlar. Teknede verilen öğlen mönüsü tavuk but, kanat veya köfte ızga-

ra, spagetti, mevsim salatası ve iki çeşit meyve yiyen, dinlenmiş, mutlu ve bronzlaşan tenleri ile limana saat 16.00’da geri dönenler akşam hazırlıkları için otellerin yolunu tutuyorlar. Yağmur isimli tekne haftada üç gün mehtap turu da yapıyor. Plaj yerine çevre gezilerini tercih edenlerin başlıca eğlenceleri, rengi ve berraklığı ile denizden olduğu kadar, karadan gelen konukların da yüzmeye ve piknik yapmaya doyamadıkları yeniden düzenlenen “Ulaş Dinlenme Kampı” oluyor. Meraklılar donanımlı dalış tekneleri ile su altını seyre gidiyor veya 4x4 araçlarla safari turlarına katılıyorlar. Kiralık motorlar, atv çeşidi araçlarla, faytonlarla geziye çıkıyorlar. Alanya’da turistler Kızıl Kule, Tersane, Alanya Kalesi, Alanya Müzesi, Damlataş Mağarasını görmeyi de ihmal etmiyorlar. Özellikle Kızıl Kule şehir merkezinde olması ve gizemli hali ile ziyaretçi akınına uğruyor. Kızıl Kule Giriş katı sergi galerisi olarak kullanılan, ışık efektleri ile donatılmış kulenin ilginç mimarisi içindeki merdivenlerle kule terasına çıkanlar, burada bol bol anı fotoğrafları çekip, burçların arasından Alanya’yı tepeden seyrediyorlar. Kızıl Kule’nin yanından ayrılan dar patika ise eski Alanya evlerinin çokça bulunduğu kale içi semti Tophane’ye ulaşıyor. Burada bulunan çardak altı kafe ve büfelerde verilen kısa molalarda limanı seyrederek tost, demli bir çay, soğuk bir meşrubat içerek dinlenme imkânı bulunuyor. Antalya yönünden başlayıp Gazipaşa sahiline kadar devam eden kıyı bandı üzerindeki konaklama ve eğlence merkezleri ile ilçeyi ikiye bölüp, yarımadanın tepesinde yer alan Alanya Kalesi ziyaretçilerin vazgeçilmezleri gezi yerlerinin başında geliyor. Alanya Kalesi Adeta koca bir fuar kent görünümü kazanan Alanya’da gün batımında bambaşka bir atmosfer yaşanıyor. Sakin, keyifli, serin geziler için akşam saatlerinde Alanya Kalesine çarşı içinden veya Damlataş mağarası önünden çıkanlar, kale içindeki Bizans Kilisesi, sarnıçlar, kale burçlarını görüyor, kale surlarında yürüyor. Denizden 250 metre yükseklikteki “Adam Atacağı Kulesi”nden denize taş yetiştirebilmeyi deniyorlar, gün batımını izliyorlar. Restorasyon çalışmalarının devam ettiği kalede, ‘kale giriş kapısı’ ise bu yıl içinde restore edilen yakında ziyarete açılacak yerler arasında bulunuyor. Kaleye çıkışta ve inişte bir birinden sempatik hediyelikler haline getirilen su kabağından yapılma bebekler,

su kabağı tavşanlar, abajurlar, çeşitli dokumalar, el işi oyalar, takılar ilgi görüyor. Alanya merkezinde gezilecek yerlerden biri de çok renkli sarkıt ve dikitlerin süslendiği Damlataş Mağarası. Çevresi yeniden düzenlenen restoran, otopark, plaj bölümü daha kullanılır hale getirilen ünlü mağara ziyaret yerlerinin bir başkası olarak ilgi çekiyor. Beş gözlü Tersane, Bizans, Roma, Helenistik uygarlıklarına ait eserlerin sergilendiği Alanya Müzesi, Atatürk Müze Evi, ilginç olduğu kadar iç ve dış modern mimarisi ile dikkat çeken merkezdeki Kuyularönü Camii görülecek başka gezi ve ziyaret yerleri olarak öne çıkıyor. İlçe merkezinde bulunan ve su parklarından biri olan Damlataş Agua Center’ın su kaydıraklardan kaymak, su tünellerinden geçip, rafting botlarında yol almak gençlerin rağbet yerlerinden sayılıyor. Alanya Belediyesinin yeni çalışmalarıyla halkın kullanıma kazandırılmış ve palmiye ağaçlarıyla, kaktüsler, çiçeklerle bezenmiş yüzme havuzlu, fıskiyeli su havuzlu, parklarda dinlenmek, yürüyüşler yapmak, kortlarda tenis oynamak, oldukça keyif veriyor. Cuma günü pazar kurulan Alanya’da alışveriş bir başka zevk sayılıyor. Daimi açık dükkânların, butiklerin, kuyumcuların bulunduğu çarşılar ise dünyanın çeşitli yerlerinden gelen turistlerin ayrılamadıkları yerlerin başında geliyor. Nasıl gidilir? Yola İstanbul’dan çıkanlar için, iki alternatif karayolu var. Adapazarı-Bilecik-Kütahya hattından bıkıp usandıysanız, bu defa daha manzaralı, doğa ile iç içe olabileceğiniz BursaOrhaneli-Tavşanlı Kütahya üzerinden Afyon ve Antalya’ya ve

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch

sahil yoluyla Alanya’ya gelebilirsiniz. Bilecik-Bozüyük arası virajlı, rampa ve iki şeritli. Kamyonların arkasına katılanlar uzun konvoylar oluşturuyorlar. Araç sollamak rizikolu oluyor. Karayollarının düz yollardan önce bu bölüme öncelik tanıması, en kısa zamanda yolu daha rahat kullanılabilir hale getirmesi bekleniyor. İstanbul veya Ankara’dan hareket edenler otoban yolu kullanmak isterlerse Konya-Akseki üzerinden Alanya’ya daha düzgün, daha kaliteli, daha manzaralı, fakat biraz daha uzun bir güzergâhla yolculuk yapabilirler.İstanbul, İzmir gibi sahil kentlerinden hareketle Denizcilik İşletmesinin Akdeniz seferlerine katılarak Alanya’ya gelme imkânı da bir başka alternatif olabilir. Antalya-Alanya arası, çift yönlü harika bir yol kullanılıyor. Alanya trafik ışıklarını sürücüler kendi inisiyatiflerine göre kullanıyorlar. Özellikle motosiklet sürücülerine çok ama çok dikkat etmek gerekiyor. Motorları ihtiyaç için kullanan yerel halkın yanı sıra, turistik gezi amaçlı motorlar, kasksız, plaj kıyafetleriyle motor kullananlar, ne zaman, ne yapacağı belli olmayanlar, hız limitlerini zorlayanlara rastlanıyor. Alanya’da taşımacılık için taksi, dolmuş otobüs, fayton ile yapılıyor. Alanya’dan Antalya’ya dönüşünde ikisi kısa, biri uzun, 3 yeni tünel geçiliyor. Alanya’dan 11 km sonra Kestel beldesine girince, Dim Mağarası yönüne 6 km daha gidiliyor. Bu yolun son 3,5 km’si toprak. Mağara önünde ücretsiz otopark var. 50-60 basamak ve bir patikayla, içinde sigara içilmeyen mağaraya ulaşıyorsunuz. Akseki-Konya yolunu kullananlar. Tarım işçilerinin hasat çalışmalarını, Tınaztepe Mağaraları-

nı, 12 km içerde bulunan Kilistra kaya oyma Kiliseleri görebilirler. Ne yenir? Alanya’ya has bir yemek türü olmamakla beraber restoran ve lokantalarda deniz ürünleri, ızgara çeşitleri, mezeler, dünya mutfağından örnekler bulunuyor. Sahil restoranlarından Kaptan ve Yakamoz restoran manzaraları, nezih ortamları ile ailece yemek yenecek yerlerden sadece ikisi. Şakşuka, haydari, patlıcan közleme, fava, peynir tabağı ile yapılan soğuk mezeli girişlere, kıymalı kaptan böreği, paçanga böreği, fırında mantar gibi ara sıcaklarla devam edenler, mide durumlarına göre ana yemeğe geçiyorlar. Queen Green Restoran, flambe et yemeklerini, masa yanında yaparken, folyo kâğıdına sardığı ş am fıstıkları ispirtolu tabakta fırınlayıp sıcak sıcak özel show ile servis ediyor. Alanya’nın ilgi gören yılların dondurmacısı Kızıl Kule yolundaki 88 nolu dükkânında 1941’den bu yana Bamyacı Dondurma adıyla hizmet veriyor. Dondurma çeşitleri arasında kavunlu dondurması tercih ediliyor. Alanya Müzesi karşısında bulunan bir başka dondurmacı da beğenilen tercihlerin başında yer alıyor. Alanya caddeleri, sokakları ve çarşısı fast food türü lokantalar, pizzacılarla dolu. Sahil yolu Çimen Otel yanında bulunan Çelik kardeşlerin Green River Restoran cafe,bar, steak ve pizza çeşitlerinin yanı sıra müşterilere internet bağlantı hizmeti ile de ilgi görüyor. Gedevet Yaylası Park Orman Restoran kavurma siparişi ise masa yanına getirilen ayaklı ocakta soğumadan yeme imkânı bulunuyor. Yayla havası ile açılan iştahlar doyurucu geniş tabaklarla bastırılıyor. 1690


GEZİ VE TATİL REHBERİ

27

Haber: Haluk Özözlü

www.pusulaswiss.ch

Temmuz/Juli 2010

Bir Huzur Sığınağı: Ağva Doğa kusursuz, hava temiz, balıklar leziz... Üstelik ulaşımı artık daha kolay. İstanbul’un yanı başındaki Ağva, ailece gidip huzur bulacağınız hoş sürprizlerle dolu. Bir başka doğa harikası olan Şile’nin komşusu olan Ağva’da, balığın her çeşidini nefis manzaralar eşliğinde yiyerek midenize ve gözlerinize bayram ziyafeti sunabilirsiniz. Batı Karadeniz sahilinde yer alan Ağva, sonbahardan belki de en az etkilenen yöre. Zamana, iklime meydan okuyan Karadeniz’in tipik özelliği denize dik inen kayaların anıtlaşmış olması. Yemyeşil vadilerin, sık bitki dokusunun yanı sıra fındık ve yaprağını dökmeyen ağaçların da sıkça rastlandığı bölgede hüzüne yer yok. Burası yeşilin bol olduğu, sessizliği dinleyip, keyifli yemekler yiyebileceğiniz bir çeşit huzur sığınağı. Güzergahınız üzerinde ise tekrar tekrar gelmeyi gerektirecek keyif ve tat alacağınız güzellikler, sürprizler ve pastoral lezzetler var. İstanbul’dan yola çıktığınız Şile’de balıkçı barınağına bakarak bölgeye hakim yamaçtaki kafelerin birinde demli bir çay molası verdiniz veya gemicilerin dostu Şile Feneri eteğinde yer alan “Kavala Parkı” banklarında oturdunuz... Daha sonra sahil yoluna devamla Kandıra yönüne Akçakese, Kabakoz gibi köyleri geçip Ağva’ya ulaştınız. Alüvyonlar üzerinde Ağva İzmit’in Çal Tepesi’nden doğup gelen Göksu ve Yeşilçay dereleri arasındaki deltaya, alüvyonlar üzerine kurulmuş. Eski zamanlarda Ceneviz ve Venediklilerin kolonisi olan yerleşim bölgesi, 50 metre eninde 2.5 kilometre uzunluğunda kumsala sahip. Haziran sonunda başlayıp ekim ayı sonuna dek süren deniz sezonunun yanı sıra Ağva, yıl boyunca gidilebilecek bir tatil yöresi. Köye girişte ilk dikkatinizi çeken, balık-

çı teknelerinin çokluğu ve kıyı şeridi boyunca bir sonraki güne ağlarını onararak hazırlık yapan balıkçılar. Nostaljik bir balıkçı köyüne girdiğinizi çok geçmeden anlıyor ve kendinize yemek yiyecek bir bahçe, denize yakın veya çayların üzerine kurulu lokantalardan birini seçiyorsunuz. Kimene, Liman, Tahir, Merkez ve diğerleri... Hepsi de birbirinden cazip su üstü terasları, sahil masaları ile donatılmış. Ocaklardan gelen kokular ise iç açıcı, iştah kabartıcı. Balıkların geçiş yollarına, kayalıklara bırakılan ağlardan veya Trol’den çıkıp buz şokuna girmeden tüketilen balıklar mönülerin ilk sıralarında yer alıyor. Gerek ağ gerek Trol balıkçılığında mevsim itibariyle palamut ve lüfer şimdilerde en bol çeşitler. Mevsimin yaz ayları boyunca gösterdiği değişkenlik nedeniyle dibe kaçan palamut ve arkasından gelen lüferin boğaza girmekte biraz geciktiğini balık akınının ekime, kasıma sarktığını belirtilen balıkçılar, ağlardan Kalkan balığının da çıkmaya başladığını söylüyorlar. Dere kenarında oturup karın doyurmak aynaya bakarak yemek yemek gibi birşey... Ne tarafa aktığı belli olmayan durgun suyun yüzeyini ara sıra geçen teknelerin çıkardığı dalgalar bozsa da, çok geçmeden su yüzeyindeki yansıma içinde Sazan, Turna, Kefal gibi balıkların geçişini görebiliyorsunuz. Yemek sonrası kalan birkaç lokmayı suya attığınızda tatlısu balıkla-

rı varlıklarını daha da iyi belli ediyorlar. Kıvrık boyunlu tepeli gri balıkçıl kuşlarının da zaman zaman ziyaret ettiği derede kiralık sandalla geziye çıkmak bir başka keyif. Kah su kaplumbağalarının, kah kurbağaların suya dalışları arasında kürek sesi dinleyerek alacağınız yol süresince dinlendiğinizi çok belirgin şekilde hissedeceksiniz. Nasıl gidilir? İstanbul’dan özel araçla yola çıkıyorsanız, 110 km. uzaklıkta yer alan Ağva’ya yaklaşık bir buçuk saatlik yolunuz var demektir. Şile yolunu uzun zamandır kullanmadıysanız virajları gözünüzde büyütmeyin. Son yapılan düzenlemelerle yenilenen yolun büyük bölümü bitirilmiş, çok da güzel olmuş. Neredeyse otoban kalitesinde...Mide bulandıran virajlardan arınmış yolda, araç kullanmak keyifli bir hale getirilmiş. Şile’den sonra ünlü feneri geçip AğvaKandıra sahil yolunu tercih ederseniz, has mimari dokunun gözlendiği ve araları beşer dakika alan birbirinden güzel köyler görebilirsiniz. Yol üzeri giderken tavukları ve güneş batışında dönen ağır adımlı inekleri görebilmek için aracınızla durabileceğiniz bir hızda seyredin.

mek isteyenler 25 milyon, nehir boyu gezi yapanlar 20 milyon TL. ödüyorlar. Ağva’nın 3,5 km. uzunluğundaki kum zeminli plajına araçla giriş için 5 milyon TL. otopark ücreti ödeniyor. Bu ücretin içinde plajdan ve araç parkından yararlanılabiliyor. Ne yenir, ne içilir? Yöreye has bölge balıkları, günlük tutulup buzlu şoka girmeden tüketiliyor. Yeşilçay kıyısında balık satılan tezgahlar da var. Restaurantlarda küllenmiş ocakta ağır ağır pişirilen ızgara ve tava veya odun ateşi fırında kiremitte yapılan balıklara defne yaprağı ve özel sos konuyor. Lüfer, palamut, çinekop gibi balıkların fiyatlarını hava ve o gün yakalanan miktar belirliyor. Restaurantlarda diğer yiyeceklerden zeytinyağlı mezeler, salatalar müşterilerin beğenisine sunuluyor. Yemek için Şile’ye yaklaşırken yolun her iki tarafına kurulmuş kır lokantalarını tercih ederseniz bıldırcın, piliç, tandır kebap ve ızgara gibi çeşitler seçebilirsiniz. 1682

Tekne turuna katılarak Kilimli Koyu’na git-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


28

Haber: Haluk Özözlü

GEZİ VE TATİL REHBERİ

Temmuz/Juli 2010

www.pusulaswiss.ch

Doğası ve Mimarisiyle Tatilcilerin Gözdesi, Ünlü Akyaka Gökova Körfezi kıyısındaki Akyaka, sırtını, dimdik yükselen Sakartepe’ye dayandığı için soğuktan korunmuş, sakin, huzurlu, gürültüsüz bir tatil cenneti oluvermiş. Akyaka, bünyesinde gizlediği sayısız sürprizleriyle özellikle tatilcilerin gözdesi.

Muğla’dan ayrılıp Marmaris yönüne giderken Sakartepe çıkar önünüze. Gözünüze sığmayan manzarası ile Gökova Körfeziyle karşılaşırsınız birdenbire. Artık, şöyle bir durup, hem soluklanıp mola verebilirsiniz, hem de doyumsuz panorama-

yı içinize sindire sindire seyredebilirsiniz. Sakartepe’nin eteğinde Akdeniz’in kalbi Gökova ile kucaklaşan yeryüzü cenneti Akyaka bu noktada adeta elinizin altında gibidir. Gökova Körfezi, gözünüzün alabildiği-

Şimdi Basel ve Zürih’ten haftada 12 uçuşla Türkiye’ye.

99

*

CHF’den itibaren İzmir

Telefon:

0900 444 797 (0,36 CHF/dk. İsviçre sabit hatlarından) Yiyecekler ve alkolsüz içecekler ücretsizdir!

Basel ve Zürih’ten Antalya’ya 129* CHF’den itibaren

* Tek yön fiyatı, tüm servis ücreti, uçak yakıt ücreti, vergiler ve harçlar dahildir. Kontenjan lar sınırlıdır.

ne uzanır. Geniş ve çok şeritli rampa sizi döndüre döndüre indirdiğinde, uçaktaymış gibi görünen manzarayı seyrederken 934 metre yüksekliktesiniz. Deniz seviyesine doğru inip, kavşağa yaklaşırken sağınızda “İskele” tabelası belki dikkatinizi çekmez bile. Öyle ya önünüzde ip gibi uzanan, araç kullanmanın en çok haz verdiği yollarımızdan biri olan Okaliptus ağaçlarının tünelinde Marmaris’e veya yanındaki yoldan Köyceğiz, Dalyan, Ekincik, Fethiye, Göçek gibi tatil merkezlerine gitmek var. İşte Sakar geçidi inişini bitirirken sağa ayrılan yolu takip ederseniz gerçek bir yeryüzü cennetine, bir çeşit huzur sığınağına ulaşırsınız. Burası Gökova sahilinde yer alan küçük, sevimli, hepsi birbirinden cazip alımlı, eğitici güzellikte evleriyle Akyaka köyü. Ula tipi evler Mimarisi çok farklı Akyaka’da, beton apartman bitişik yapılaşma yok. Yörede evler, Muğla’nın Ula ilçesindeki eski evler örnek alınarak inşa edilmiş. Mimari dokuya konaklama tesisleri de uyunca tümüyle harika bir köy oluşmuş. Şayet ev yaptırma projeniz varsa, sizi seçmekte kararsız bırakacak birçok örnekle karşılaşabilirsiniz. Yöre mimarisinin öncüsü, Türkiye’nin birçok yerinde eserler bırakan 1983 Uluslararası Ağahan Mimarlık Ödülü’nün sahibi Nail Çakırhan. Mimarlık eğitimi olmamasına karşın kendi yaptığı, geleneksel mimari özellikleri taşıyan eviyle bu ödülü alan Çakırhan, Ulalı yapı ustalarıyla çalışarak ahşap ağırlıklı diğer evlere de ruh ve can katmış. Bahçe içinde yer alan ikiz villalar, kimi daire biçimli balkonları kimi gemi güvertesini anımsatan küpeşteleri ile yaşanası güzellikte evler imajını kazanır. Eşsiz güzellikteki Gökova Körfezi kıyısındaki Akyaka, sırtını, dimdik yükselen Sakartepe’ye dayadığı için kuytuda kalıp, soğuktan korunmuş, sakin, huzurlu, gürültüsüz bir tatil cenneti oluvermiş. İklim itibariyle dört mevsim yaşanır Akyaka’da rüzgar hafif hafif, ılık, temiz, deniz kokulu esiyor. Kısa süre sonra etkisini farkediyor, dinlendiriciliğinin yanı sıra iştah açıcı olduğuna da karar veriyorsunuz. Denizle kucaklaşan çam ormanı gözünüzü okşuyor, dereler üzerine kurulu restoranlar,

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch

sazlar arasında yüzen ördekler masanızda kalan ekmek lokmalarını beklercesine etrafınızda dolaşıyor. Estetik ortam ruhunuzu dinlendiriyor. Akyaka girişinde küçük bir çarşı, pizzacı, PTT, market ve bazı konaklama tesisleri önünden geçip sola devam ederseniz Yücelen Otelin bulunduğu, bebeklerin bile yüzebileceği 200 metre boyunca devam eden sığlıktaki pürüzsüz kumlu plaja ulaşılıyor. Ana yoldan düz devam edenler orman içi dinlenme tesislerinin bulunduğu alandan, iskele mevkii burnunun sağına geliyorlar. Son yıllarda yapılan evlerle, bu bölümde de artış gösteren yapılaşma dikkat çekiyor. Kıyıda Çobantur işletmesine ait bir otel, restoran ve Çınar plajına uzanan ve geliş olarak kullanılan asfalt sahil yolu bulunuyor. Artan talep karşısında yetersiz kalan sahil yolu yerine orman içine girip devam edenler için kısa süre sonra yol, Ören ve Çınar Plajı olmak üzere ikiye ayrılıyor. Plaja inen sahil yolu, yol boyunca tek şerit araç parkı olarak kullanılıyor. Araçlarını bırakanlar, patikadan 100 metre sahile inerek kendilerini plajın serin sularına bırakıyorlar. Çınar Plajı Yaz aylarında coşan kırmızı çiçekli zakkumlarla kaplı Çınar Plajı isimli koy, Kaputas, Ulaş plajlarında olduğu gibi birkaç metre sonra derinleşiyor. Bu sayede dalgada dibi karışmayan deniz, bilhassa tepeden bakınca eşsiz mavi tonlarına sahip rengiyle konukları büyülüyor. Her zaman berrak ve Gökova mavisini taşıyan denizin sahili renkli küçük taşlarla kaplı. Koyda taşların açık renkli düzgün yüzlerine kısa dörtlük şiirler yazmak veya su dolu kavanozlara koyup renklerini seyretmek için taş toplayanlara da rastlanıyor. Çocukların sevinç çığlıkları ise her daim kulakları çınlatıyor. Plajın büfesi günlük ihtiyaçları karşılarken plaja ilgi her yıl biraz daha da artıyor. Nasıl gidilir? 830 km’lik İstanbul-Muğla arası yaklaşık sekiz saat sürüyor. Muğla çevre yolundan sonra Sakar geçidinden Gökova’ya inişte sağdan ayrılan iskele sapağı Akyaka köyüne devam ediyor. 1689


GEZİ VE TATİL REHBERİ

29

Haber: Haluk Özözlü

www.pusulaswiss.ch

Temmuz/Juli 2010

Görülmesi Gereken Yerlerden Biri Gelibolu

Dünyada Gallipoli adı ile kurulmuş 13 şehirden biri olan Gelibolu, Saroz Körfezi, doğa harikası anıt kayaları, havası ve deniz ürünleri çeşitliliğiyle, büyüleyici güzellikteki Gelibolu Milli Parkı’nın başlangıç noktasını oluşturuyor. Avrupa’daki ilk Türk şehri olma özelliğine sahip Gelibolu, Osmanlıların da ilk kaptan paşalık eyaleti olmuş. Dünyanın en eski haritacılarından coğrafyacı, denizci, bilgin ve amiral Gelibolulu Piri Reis’in kentinde halen müze olarak kullanılan Osmanlı yapısı camiler ve türbeler, görülebilecek tarihi eserler bulunuyor. Gelibolu’ya girince kentin bir kısmı arka tarafta kalıyor ve çoğu zaman Çanakkale’ye geçme telaşı içinde olanlar ya Gelibolu’dan Lâpseki’ye geçmek üzere feribot iskelesine dönüyor ya da düz devam ederek Eceabat yönünde ilerliyor. Oysa kentin geride kalan bölümünde harika bir kum plaj, kent içinde konuklarına boğazda deniz banyosu imkânı veriyor. Geniş kumsalın gerisinde düzenli görünümleri ile kafeteryalar, çay bahçeleri yer alıyor. Boğaz manzaralı evlerin yer aldığı sahil yamacı boyunca tam fener burnundaki alanda muhteşem panoramaya sahip dinlenme parkı, seyir terasları ve gemicilere göz kırpan Gelibolu Feneri bulunuyor. Gelibolu Feneri Çanakkale boğaz girişini kontrol edebilecek konumda bulunan Gelibolu Feneri, denizden 50 metre yükseklikte bulunuyor. Kâgir bina olarak inşa edilen ve 25 metre yüksekliğe sahip kulesinden çakan ışığı, 19 deniz mili uzaklıktan görülebiliyor. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi 1856 yılından bu yana görev yapan fenerin bulunduğu görkemli panoramaya sahip burun park olarak düzenlenmiş. Fenere giden yolun başında Hallacı Mansur Türbesi, fenerin yanında ise Azebler Camii namazgâh görülürken, çeşitli yerlerde oturup feneri ve denizi seyrederek dinlenme imkanı bulunuyor. Fener burnu altında bulunan deniz kıyısı yolunda ise tarihi toplar, torpidolar sergileniyor. Antik Liman Gelibolu antik liman çevresi tam anlamıyla Gelibolu’nun en hareketli en canlı merkezi.

Liman trafiği bir yana, balık hali, çarşı alışverişleri, antik limanın ziyaretçileri, liman çevresinde yer alan masaları sokaklara taşmış restoranlar, renkleri, kokuları canlı canlı yaşamanıza sebep oluyorlar. Her tarafı fotoğraf kompozisyonları ile dolu liman, martı çığlıkları, balıkçı teknelerinin suya vuran yansımaları, ertesi güne ağları hazırlayan balıkçıların görüntüleri ile yaşantılarına sizi ortak ediyor. Gelibolu Saat Kulesi Önceki yıllarda tıpkı Çanakkale’de olduğu gibi Gelibolu’da da Hükümet Konağı yanında bir saat kulesi bulunuyormuş. Sultan II. Abdülhamid’in tahta çıkışının 25. yıldönümü şerefine 1901 yılında kare tabanlı bir plan üzerine kesme taştan inşa edilmiş. Dördüncü katta dört yöne bakan yuvarlak kadranlı saatli kulenin beşinci katı ahşap direkler üzerine oturtulmuş. İçinde saat çanının bulunduğu çatı, tahminen kulenin 16 metre yüksekliğinde yer alıyormuş. Ne yazık ki ‘Gelibolu Saat Kulesi’ Çanakkale Savaşları sırasında yerle bir olmuş. Gelibolu’dan Eceabat’a

ve dekoruyla sergileniyor. Çamyayla Köşkü Tel: (0-286) 839 72 62 Bigalı köyünden Anafartalar köylerine yol alanları, ürkütücü ve gizemli yalnızlığı ile Büyük Kemikli Burnu, bu bölgeye has doğanın şaşırtıcı sürprizi ile karşılıyor. Kaptan Cousteau’nun “Kendi kendini temizleme özelliğine sahip üç denizden biri (Lodosta getirdiğini, poyraz rüzgârlarıyla götüren deniz)” dediği Saroz kıyıları, yılların ve rüzgârın aşınımına uğramış ilginç kayalar ve yüzey şekilleriyle dolu. Özellikle de İngiliz aynası mevkii, rüzgârın kayaları dantel gibi işlediği olağanüstü görünümler sergiliyor. Kıyıların rüzgârın kum tanecikli anaforu ile delik deşik, hatta elek olmuş kayaların yanı sıra, her koyun derinliklerinde yatan savaş batıkları ve tepelerdeki fosil kalıntıları belleklerde iz bırakıyor. Kabatepe tanıtım merkezinde sergilenenler, Türk, İngiliz, Fransız askerlerine ait olan şehitlik ve mezarlıklar, savaş artıklarının, silahların görüldüğü Arıburnu Şehitlik Müzesi ve çıkarma yapılan koylar savaşı hissedeceğiniz yerler arasında bulunurken, Eceabat İskelesine varıyoruz.

Eceabat yönünde Milli Park’a doğru ilerliyoruz. Eceabat’a 6 km kala, Yalova sapağına ayrılan yol, bizi Bigalı köyüne getiriyor. Gelibolu gezisi sırasında önemli uğrak noktalarından biri olan Çamyayla Köşkü de, bu köyde yer alıyor. Atatürk, 1915 yılı Çanakkale Savaşı sırasında Bigalı Muhtarı Hüseyin Ağa’nın evini karargâh olarak kullanmış. 15 gün süren taarruz planını bu evde hazırlamış.

Eceabat

İki katlı yapının üst katı Atatürk’ün yatak odası, çalışma odası ve yaverlere ayrılmış. Girişte de yemek odası ve kiler yer alıyor. 1915’te zafer sonrası sahibine geri verilen evin 1969’da Atatürk Müzesi olarak düzenlenmesine karar veren komite, 1973’te Kültür Bakanlığı’na devretmiş ve müze olarak kullanıma açılmış. Müzede Atatürk’ün çalışma odası, sivil eşyaları ve etnoğrafik eserler, o dönemin eşyaları

1452 yılında Sultan Mehmet tarafından yaptırılan kaleye yukardan gelen gemiler geçit parası ödedikleri için, denizin kilidi anlamına gelen “Kilitbahir” adı verilmiş. 220 metre boyu ve 120 metre eni ile üçgeni andıran kale, dış kale duvarları, iç kale duvarları ve iç kale olarak üç bölümden oluşuyor.

Feribotla Çanakkale’ye ikinci geçiş noktasından biri olan Eceabat, yerleşim alanı, tarihi değerleri, özellikle kalesi, camisi, tabyaları ve günlük yaşamı ile farklı bir görüntü çiziyor. İskele çevresinden ayrılıp yarımadanın ucuna doğru biraz daha ilerleyip tüm görkemiyle denizden daha da güzel görünen Kilitbahir’e geliyoruz. Kilitbahir

Yolun devamında Seyit Onbaşı Anıtı deniz

kıyısında yer alıyor. Ziyaretçilerle hiç yalnızlık çekmeyen mevkide hediyelik eşya satan tezgâhlarda en çok anıtların biblolarından bulunuyor. Seyit Onbaşı Anıtı karşısından merdivenlerden tepeye çıkanlar, boğaz girişinin enfes manzarasını seyredebiliyorlar. Yolun bundan sonrasında zaman zaman deniz seviyesi ile aynı yükseklikte ilerliyoruz. Seddülbahir Gelibolu’nun Milli Park içinde dar, dönemeçli, asfalt, bakımlı yolarından devam ederek Settülbahir’e geliyoruz. Burada Ertuğrul Tabyası, Settülbahir kalesi, çıkarma yapılışını kompozisyon olarak sunulan maketi bulunuyor. Koyun tam uç noktasında 1856 yapım tarihli Mehmetçik Feneri ile İngilizlere ait Royal Navy Battleship Anıtı bulunuyor. Arıburnu Arıburnu “Çanakkale Şehitler Abidesi” şehitliğine, ayrıldığınız yoldan kıyıya paralel ilerliyor tepeye çıkarak sol tarafta araç park ediliyor. Trafiğe kapalı yoldan beş dakikalık bir yürüyüşle anıta ulaşılıyor. Anıt üzerinde kabarma rölyefleri, anıtın görkemi, etrafında savaşı anlatan temalarıyla anıt heykelleri, şehit mezarlıkları, daha önce başka hiçbir yerde karşılaşılmayan sessizliğe, düşünmeye ve saygıya davet edici bambaşka bir etki yaratıyor. Nasıl gidilir? Keşan ilçesini döner dönmez, Çanakkale il sınırlarına girdiğinizde, sizi kucaklayan, çevrenizi saran mistik hava ve binlerce şehit verilen kutsal topraklar, eşine ender rastlanan bir ev sahipliği içinde, adeta huşu duymanızı sağlıyor. Bu içinizde hissedebileceğiniz, toprağa ayak bastığınızda tabanları harekete geçirip, kalbi, beyni, kan dolaşımını etkileyen bir duygu... Yol boyunca rastladığımız siperler, sığınaklar, şehitlikler, anıtlar, müzeler savaşın izlerini dolu dolu yaşamanızı sağlıyor. Denizi gördüğünüz ilk an Koru Dağları’ndan inmeye başlıyorsunuz. Bu inişte Saroz Körfezini ve temiz deniz göstergesi olan ahtapotların haziran ayında çevresinde yavrulamaya geldikleri Üç Adalar’ı sağınızda bırakıp, Gelibolu’ya ulaşıyorsunuz. Ne yenir? Yörenin ve boğazların en ünlü yemeği, denizden çıktığı gibi kömür ateşinde ızgarası yapılan ve yenirken temizlenen “sardalye kebabı”. Gerek boğaz, gerekse Saroz Körfezinde avlanan balıkçılar sayesinde Gelibolu’da deniz ürünleri bakımından oldukça zengin ve çeşitlilik göze çarpıyor. Deniztarağı ile yapılan “tarak pilavı”, torik ve palamut lakerdası, beyaz etli balıklardan kırlangıç, iri kefal, çarpan balık (iskipyoz, iskorpit), mezgit, dülger gibi çeşitlerden ya da ayrı ayrı yapılan balık çorbası ünlü. Gelibolu limanı çevresinde deniz ürünü üzerine çalışan birçok turistik restoran ve salaş balık lokantasıyla dolu. Manzaralı deniz kenarı restoranlarda feribotun kalkış saatine dek hem dinlenebilir hem de balık yeme imkânı bulabilirsiniz. Tuzlu balık ve sardalye balık konservelerini de limanın yanı başında tarihi binasında hizmet veren Alâeddin Konserveleri’nden alabilirsiniz. 1688

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


30

ETKİNLİK TAKVİMİ

Temmuz/Juli 2010

www.pusulaswiss.ch

Zürih Kantonu Etkinlik Takvimi

Pusula’dan bir yenilik daha: Gazeteniz Pusula, bu aydan itibaren Zürih’te yapılacak olan konser, festival ve diğer çeşitli etkinlikler konusunda sizleri bilgilendirecek.

01.07. (Perşembe) Öğlen Org müziği: Birçok müzisyenin yer alacağı etkinlikte yarım saat

durak “ Kappeli” veya Otobüs 31 durak “Letzipark”. www.aoz.ch/introdeutsch

İcat etme laboru: Küçük ve büyükler değişik materyallerden makineler icat edip kuruyorlar. (saat 14:00-17:00) Kullanılan materyaller ödeniyor. GZ Leimbach, Rebenweg 6. Otobüs 70 durak “Frymannstrasse”.

Gençler Voleybol Turnuvası: Mayo getir ve katıl! Açık hava yüzme havuzu Heuried’de gençler için voleybol Turnuvası düzenleniyor.

Saatler 16:00’ı gösterdiğinde buluşma yeri Voleybol Sahası olacak ve giriş ücretsiz. Girişte kasada “ GZ Heuried, Beachvolley-Turnier” demeniz gerekiyor. Freibad Heuried, Wasserschöpfli 71. Tram 9/14 durak “Heuried”.

boyunca org çalınacak.

Saat 12.15-12.45 arasında gerçekleşecek programlara, giriş ücretsiz. CityKirche Offener St. Jakob, Stauffacherstrasse 8. Tram 2/3/8/9/14 durak “Stauffacher”.

02.07. (Cuma) Duyularınla oyna: Çocuklar, anne babalarıyla birlikte beş duyusunu keşfedecek. Oyunda kokular sezilecek, parmaklarla resimler boyanacak ve birtakım sesler dinlenecek.Bu etkinlik en fazla beş yaşında olan çocuklara yönelik olacaktır.

Saat 15:00-17:00 arasında gerçekleşecek etkinliğe giriş ücretsiz. GZ Hirzenbach, Helen-Keller-Strasse 55. Tram 9 durak “Hirzenbach”.

08.07. (Perşembe) “Everell” açık hava konseri: Tutkulu melodiler ve hafif rock arasında kendine öz bir müzik grubu açık hava konseri düzenliyecek.

Etkinliğin başlama saati 20:00 ve giriş ücretsiz. Bäckeranlage, Hohlstrasse 67. Tram 8 veya Bus 31 durak “Bäckeranlage”. www.baeckeranlage.ch

de yetişkinler çok zevk alacak.Katılımcılar havada, karada ve suda yapılacak olan ilgi çekici etkinlikleri büyük bir keyifle izleyecek. Bunun yanı sıra konserlerin de yapılacağı etkinlikte, cuma ve cumartesi akşamı saat 23.0023.30’da müzik eşliğide havai fişek gösterisi düzenlenecek.

Başlangıç 2 Temmuz’da saat 17:00’de başlayıp 4 Temmuz’da saat 24:00’da bitecek eğlenceye giriş ücretsiz. Eğlence yeri şehir içi göl etrafında. Ek otobüs ve tramvaylar sürekli harekette. www.zuerifaescht.ch

Açık hava sineması, ‘Persepolis’ : Filmde ödüllü çizgi film yönetmeni Marjane Satrapi’nin hikayesini anlatıyor. Satrapi çocukluk ve gençlik yıllarını İslam Devrimi sırasında İran’da geçirmiştir. Fim, Fransızca, Almanca alt yazılıdır.

Film 21.30’da başlayacak, giriş ücretsiz. Rote Fabrik, Seestrasse 395. Tram 7 durak “Post Wollishofen” veya otobüs 161/165 durak “Rote Fabrik”.

Caliente Festivali ve Mercado Mundial: Enge Limanı etrafında çeşitli açık hava konserleri sizleri bekleyecek. Açık hava çarşısı, yiyecekiçeceklerle ve Latin Amerika el işleriyle gezip görmeye değer.

10.07. (Cumartesi) Göl kenarında akşam bit pazarı: Güzel bir ortamda bit pazarının

2-4 Temmuz.: Cuma günü saat 17:00 ile 4:00, Cumartesi saat 14:00 ile 4:00 ve Pazar günü saat 14:00 -2:00 arasında açık olan yerlere giriş ücretsiz. Enge limanı. Tram 5 durak “Bürkliplatz”. www.caliente.ch

Zürifäscht: İsviçre’nin en büyük halk eğlencesinde hem küçükler hem

03.07. (Cumartesi) Baba-çocuk oynama günü: Yapma bir inşaatta, babalar ve çocuklar birlikte rahatça oynama fırsatı yakalayacak.

Gündüz 11:00 ile 15:00 saatleri arasında gezilebilecek ve aynı zamanda oynanabilecek alana giriş ücretsiz. GZ Schindlergut, Kronenstrasse 12. Tram 11/14 durak “Kronenstrasse”.

04.07. (Pazar) Masallar: Aileler, Sırpça-Hırvatça ve İsviçre Almancasında masallar dinleyecek. Ardından beraber el işi yapılacak.

Masal dinlemek isteyecekler 15:30 ile 17:30 saatleri arasında belirtilen yerde bulundular mı keyifli zaman geçirecekler, girişin yine ücretsiz olduğunu hatırlatalım.. GZ Bachwiesen, Bachwiesenstrasse 40. Otobüs 80/67 durak “Untermoosstrasse”.

Seebad Enge’de konser: Her pazar akşamı, Enge Yüzme Tesisi’nde

konser verilecek. Müzik Grubu “ Duo Belvedere” İtalyanca şarkılarıyla dinleyicileri coşturacak. Saat 20:00’da girişin ücretsiz olduğu bu programı kaçırmamanızı salık ederz. Seebad Enge, Mythenquai 9. Tram 5 veya otobüs 161/165 durak “Rentenanstalt”.

06.07. (Salı) Sergi, ‘Tanrıların Cazibesi’:

Tanrıların aşklarında da tutku, özlem, kıskançlık ve hüzünün anlatıldığı sergide Hint minyatürlerinde Krishna Tanrı’sının aşk serüvenleri sunulacak.

Salı-Pazar saa 10:00 -17:00, çarşamba ve perşembe saat 10:00 -20:00’da. Giriş N/F kimliğiyle ücretsiz (normal 12,-/10,-). Museum Rietberg, Gablerstrasse 15. Tram 7 durak “Museum Rietberg” veya otobüs 33 durak “Hügelstrasse”. www.rietberg.ch

Yaşlılar sohbet cafeteryası: Yaşlılar, günlük konular üzerine soh-

Bilgi: Anita Franco, Tel. 044 341 70 00. Sohbetler 14:00 ile 16:00 arasında gerçekşelecek ve etkinliğe katılım ücretsiz. Quartiertreff Höngg, Limmattalstrasse 214. Tram 13 veya otobüs 80 durak “Zwielplatz”.

dığı etkinlik. Başvuru yoktur.

Her çarşamba saat 9:30-11:00 arasında, ücretsiz çocuk bakımı (yaş 2-8). Bilgi: AOZ, Tel. 044 445 67 26. Letzipark çarşısı Baslerstrasse 50. Tram 2

16:00-22:00’da GZ Wollishofen, Bachstrasse 7. Tram 7 durak “Bahnhof Wollishofen”.

11.07. (Pazar) Çocuk tiyatrosu, ‘Kalif Storch’ : Çocuklar tiyatro grubu “halife leylek” masalını izleyicilere sunacak. Beş yaşından büyük çocuklar içindir.

Süre: 1 saat. Gösteriler 14:00 ile ve 17:00’da, giriş 10,- ve 5,-. Theater Rigiblick, Germaniastrasse 99. Tram 9/10 veya otobüs 33 durak “Seilbahn Rigiblick”. Duraktan teleferikle “Rigiblick”e devam.

2010 dünya kupası final maçı: Heyecanlı bir maç sizleri bekliyor.

20:30’da başlayacak maç için 19:30’da salonda olmak gerekiyor. Giriş ücretsiz. Exil, Hardstrasse 245. Tram 4/13 veya otobüs 33/72 durak “EscherWyss-Platz”. www.exil.cl

Tavsiye ettiğimiz izleme yeri: WM Bar “Zum glatten Köbi”. 3 büyük perde ve maç ardından konser verilecek.

13.07. (Salı) Herkese açık şarkı söyleme: Yetişkinlerin ve küçüklerin biraraya gelip şarkı söyleyeceği güzel bir akşam gerçekleşecek .

19.30’da , ücretsiz. St. Jakob kilisesinin arkasındaki Luther parkında. Not: Havanın yağışlı olası durumunda etkinlik Jakob Kilisesi’nde olacaktır. CityKirche Offener St. Jakob, Stauffacherstrasse 8. Tram 2/3/8/9/14 durak “Stauffacher”.

Izgara: Aileler, nefis bir ziyafet için hem içerde hem de dışarda ateş yaka-

18:00 - 21:00 saatlerinde, büyükler için ücret: 2,- çocuklar için1,-. GZ Affoltern, Bodenacker 25. Otobüs 37/62 durak “Unteraffoltern”.

cağı bir ortamda buluşacak. Gideceğiniz mekanda tabak çatal, içecekler ve oyunlar mevcuttur. Yemek getirilmelidir.

14.07. (Çarşamba) Blasio oyun saatleri: Bütün şehirden çocuklar blasio oyuncaklarının

üzerinde hoplayıp oynamaya davetlidir. Faaliyet sadece güzel havada. 13:30 ile 17:00 arasında ücretsiz oynanabilecek. Zeughaushof’da , Kanonengasse 16. Otobüs 31 durak “Kanonengasse”. www.stadt-zuerich.ch/kinder

bet edecek.

07.07. (Çarşamba) Letzipark’ta Almanca: Lisanı olmayan kişiler için dil kursunun yer al

tadını çıkaracağınız bir etkinlik. Not: Havanın yağışlı olması durumunda iptal ediliyor.

Açık hava konseri: Grup “The Radio R.A.T. Misery Hour” eski country

blues tarzı müzik çalıyor. 20:00’daki konsere, giriş ücretsiz. Bäckeranlage, Hohlstrasse 67. Tram 8 veya otobüs 31 durak “Bäckeranlage”. www.baeckeranlage.ch

16.07. (Cuma) Çocuklar oteli: Yaz tatili bir bayramla başlıyor! Anne baba ve çocuklar samanda, kızılderili veya kendi getirdikleri çadırlarında ve GZ Mobil’de

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


31

ETKİNLİK TAKVİMİ www.pusulaswiss.ch

Temmuz/Juli 2010

uyurlar. 7 yaşından büyük çocuklar tek başlarına da gelebilirler. Lütfen yanınızda akşam yemeği, uyku tulumu, üzerine yatmak için hasır ve cep feneri getiriniz. Başvurma 6 Temmuza kadar. Mail: alexandra.hobley@gzzh.ch veya tel: 044 436 86 35. Otel açılışı cuma günü saat 18:00’de, açılış etkinlikleri cumartesi saat 12:00’a kadar devam edecek. Ücret 10,- (kahvaltı dahil).GZ Bachwiesen, Bachwiesenstrasse 40. Otobüs 80/67 durak “Untermoosstrasse”.

Bhutan sergisi: Ufak Bhutan kraliyeti Himalaya Dağlarının kenarındadır. Kültürel, siyasi ve dini yaşamında Budizm büyük yer alır. Sergi Bhutan kraliyetinin manastır ve tapınaklarından en güzel sanat ürünlerini gösterir. Salı-Pazar saat 10-17 arasında, çarşamba ve perşembe saat 10-20 arasında. Giriş N/F kimliğiyle ücretsiz (normal 12,-/10,-). Museum Rietberg, Gablerstrasse 15. Tram 7 durak “Museum Rietberg” veya otobüs 33 durak “Hügelstrasse”. www.rietberg.ch Graffiti ve sokakta sanat: Yaklaşık 50 sanatçı cumadan paza-

ra kadar Rote Fabrik’in duvarlarını boyuyorlar. Hip Hop kültürünü tanımaya bir fırsat. Çocuklar ve gençler ücretsiz kurslarda boyamayı öğrenirler. Saat 12.00’den itibaren, giriş ücretsiz. Rote Fabrik, Seestrasse 395. Tram 7 durak “Post Wollishofen” veya otobüs 161/165 durak “Rote Fabrik”.

17.07. (Cumartesi) Yaz partisi: Rock kulübü ‘’Abart” bol müzikli yaz partisi düzenliyor. Güzel havada başlangıç saat 19:00, yağışlı havada saa 22:00’da. Giriş ücretsiz. Abart Club, Manessestrasse 170. Tram 5/13 veya otobüs 33 durak “Utobrücke”.

Josefwiese: Josefwiese parkında büyük ve küçük yazın tadını çıkarırlar.

Çocuklara oyun havuzu ve büyük çocuk bahçesi bulunur. Ayrıca pingpong masaları, voleybol ve pétanque sahası mevcuttur. Yiyecek içecekler parktaki büfede satılır. Izgara ve piknik için de uygun bir sahadır. Josefwiese, Josefstrasse 197. Tram 4/13 durak “Dammweg”.

18.07. (Pazar) ‘’Duo Hinterletsch’2 konseri: İki Zürihli müzisyen ‘’dünyayı değiş-

22.07. (Perşembe) Açık hava sineması, ‘’One night in a city”: Çek animasyon

filmi mizahlı bir şekilde bir Prag gecesinde tuhaf insanları gösteriyor. saat 21.30, giriş ücretsiz. Rote Fabrik, Seestrasse 395. Tram 7, durak ‘’Post Wollishofen” veya otobüs 161/165 durak “Rote Fabrik”.

24.07. (Cumartesi) Rosenhof pazarı: Her cumartesi Niederdorf’da Rosenhof meydanında

pazar kuruluyor. Dünyanın her ucundan sanatkarlar ürünlerini gösteriyorlar. (10:00 - 17:00 arasında)

25.07. (Pazar) Konser, ‘’Louvar”: Zürihli grup müziğiyle cana dokunan hikayeler anlatıyor. saat 20:00’daki performansa, giriş ücretsiz. Seebad Enge, Mythenquai 9. Tram 5 veya otobüs 161/165 durak ‘’Rentenanstalt”.

27.07. (Sali) Konser, Lesley Meguid: Şarkıcı folk ve aşk sarkıları söylüyor.

Robinson çocuk sirki: Çocuk sirki Robison’un 40 artisti ‘’üç hayalet ve bir bayram” adlı yeni programlarını gösteriyorlar. Tavan arasında keşfedilecek birçok şey var. Ama bu gürültü ne? Cambazlık aletleri ve kostümler arasında üç hayalet oturuyor: Palyaço, cüce ve balerin. Durmadan kavga ediyorlar: 50 senedir çocuk sirki Robinson’da oynamayı bekliyorlar. Bu durum nihayet değişmeli! Gösteriler 18.00’den 27 Temmuza kadar her akşam saat 17:00’da (18 ve 25.7. harici) Hechtplatz’da. Bozuk havada 076 371 80 77 numarasından bilgi alabilirsiniz. Ècret: çocuk 9,-; büyük 18,-. MAPS bürosu 20 tane giriş kartını piyangoya koyuyor. Kart kazanmak için: maps@aoz.ch adresine mail atınız veya 044 445 67 72 numarasını arayınız. Limmatquai’de Hechtplatz. Tram 4/8/9/15 durak “Bellevue”. www.kinderzirkus.ch

19.07. (Pazartesi) Spor ve tatil eğlencesi. Küçük ve büyüklere büyük spor ve oyun eğlencesi. Her gün sporcularla beraber oynanan yeni oyunlar. Gelip katılınız! Tatil eğlencesi 19’dan 23 Temmuza kadar ‘’Utogrund” ve ‘’Im Birch” spor tesislerinde yer alıyor. Eşofman ve mayo getiriniz. Detayli bilgi: Tel. 044 206 93 93. saat 10 ile 13 arasında giriş ücretsiz. Sportanlage Utogrund, Dennlerstrasse 43a. Tram 3 durak “Hubertus”. Sportanlage Im Birch, Margrit-RainerStrasse 5. Otobüs 64/75/80 durak “Max-Bill-Platz”.

20.07. (Salı) Sergi, ‘’Bir rüya, başka ne?’’: Sergi rüyaların edebiyattaki önemi-

21:30’da başlayacak dinletiye giriş ücretsiz.

La Catrina, Kurzgasse 4. Tram 8/otobüs 32 durak “Helvetiaplatz”. www.lacatrina.ch

28.07. (Çarşamba) Açık hava konseri, ‘’The Homestories’’: Girişin ücretsiz olduğu konser saat 20:00’u gösterdiğinde başlıyor. Bäckeranlage, Hohlstrasse 67. Tram 8 veya otobüs 31 durak ‘’Bäckeranlage”. www.baeckeranlage.ch

29.07. (Perşembe) Şehir yaz konseri: Bu yaz 29 Temmuzdan 7 Ağustosa kadar çeşitli yerlerde açık hava konserleri yer alıyor. İlk konseri Zürihli sanatçı Fai Baba veriyor. Müzisyen sesi, gitarı ve blues ritmiyle kulakları okşuyor. Konser saat 20’i gösterdiğinde başlıyor ve giriş ücretsiz. Escher-Wyss-Platz’ın yanındaki Schützeareal’de. Tram 4/13 durak “Escher-Wyss-Platz”. www.stadtsommer.ch

tiren şarkılar” adlı programlarından parçalar çalıyorlar. 20:00’da başlayacak programa giriş ücretsiz. Seebad Enge, Mythenquai 9. Tram 5 veya otobüs 161/165 durak “Rentenanstalt”.

Rosenhof, Niederdorfstrasse 5. Tram 4/15 durak “Rudolf-Brun-Brücke”.

Açık hava sineması”Prens Ahmet’in serüvenleri”. 1923 yılında çevrilmiş ve dünyanın ilk animasyon filmi olarak film tarihine yeni bir yön vermiştir. 21.30’da başlayacak izlenceye giriş ücretsiz. Rote Fabrik, Seestrasse 395. Tram 7 durak “Post Wollishofen” veya otobüs 161/165 durak ‘’Rote Fabrik”.

30.07. (Cuma) Şehir yaz konseri: Caz müzisyeni Tobias Preisig keman çalar. Ayrıca yazar Laura de Weck programın bir parçasıdır. Akşam saat 21’i gösterdiğinde başlayacak olan performansa giriş ücretsiz. Helsinki’nin önünde, Geroldstrasse 35. S-Bahn S3/S5/S6/S16 veya otobüs 33/72/54 durak “Hardbrücke”. www.stadtsommer.ch

31.07. (Cumartesi) Şehir yaz konseri. Estonyalı şarkıcı ve piyanist Ingrid Lukas kuzeyli melodilerle dinleyicileri büyülüyor. Akşam saat 21’de başlayacak konsere giriş ücretsiz. Rieterpark’ta. Museum Rietberg, Gablerstrasse 15. Tram 7 durak ‘’Museum Rietberg” veya otobüs 33 durak ‘’Hügelstrasse”. www.stadtsommer.ch

Kaynak: AOZ MAPS / 1695

ni araştırıyor. Antik Çağ, romantizm, Freud’un rüya yorumlaması, ilk sinama rüyaları, sürrealistler ve 20. yüzyılın yazarları göze alınıyor. Salı-Cuma saat 12-18, Cumartesi/Pazar saat 10-18. Giriş N/F kimliğiyle ücretsiz (normal 10,-/8,-). Museum Strauhof, Augustinergasse 9. Tram 6/7/11/13 durak “Rennweg”.

21.07. (Çarşamba) ‘’BailaMasi’2 açık hava konseri: Grup Bolivya’nın zengin folklor

danslarını Bäckeranlage’ye getirtiyor. Geleneksel müzik gurubu danslara eşlik ediyor. s20, giriş ücretsiz. Bäckeranlage, Hohlstrasse 67. Tram 8 veya otobüs 31 durak “Bäckeranlage”. www.baeckeranlage.ch

Ailelere oyun faaliyetleri: Oyun zamanı geldi! Her çarşamba günü öğleden sonra ailelere çeşitli oyunlar sunuluyor. Sadece güzel havada. Detaylı bilgi: Andrea Kohler, Tel. 044 325 60 11.14:30 ile 17:30 arasında ve ücretsiz. Riedgraben cocuk bahcesi, Saatlenstrasse ve Riedgrabenweg arasinda. Otobüs 94 durak ‘’Riedgraben”.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


32

KİTAP DÜNYASI

Temmuz/Juli 2010

www.pusulaswiss.ch

Kitapların Dünyasından Ayın Seçkileri Aşk Kapıyı Çalınca

Susan Elizabeth Phillips / Pegasus Yayıncılık

Yüreğime Aşk Düştü

Eloisa James/ Pegasus Yayıncılık

Bütün bunlar nasıl oldu...? Bir zamanlar Amerika’nın en sevdiği dizinin yıldızı olan Georgie York, ünlü kocası tarafından terk edildi, sinema kariyeri karaya oturdu, herkesin gözü önünde küçük düşürüldü ve babası onu çıldırtıyor...

Yakışıklı erkeklerin ve ünvan peşindeki genç kızların, bir leydinin namusu gibi büyük kazançlar için oynanan oyunların şehvetli ve şaşaalı dünyasına hoş geldiniz! ...Kasabalı kuzeni Leydi Roberta St. Gilles, Villiers Dükünü baştan çıkarmak için ondan yardım isteyince, Beaumont Düşesi Jemma bu fırsatı kaçırmaz. Roberta’yı kentin en çekici ve en arzu edilen kadınına dönüştürür. Ardından Villiers’ı görünüşte satranç oynamak üzere eve gelmesi için ayartır. Fakat plan ters tepmiştir. Villiers Roberta’yı ve Jemmanın kocasını görmezden gelerek büyük bir arzuyla bu meydan okumaya karşılık verir. Ona üçüncü maçı gözleri kapalı oynanacak bir turnuva teklif eder. Üstelik bu maç yatakta yapılacaktır, sıra dışı.

Peki şanssız yıldız bu durumdan kurtulmak için ne yapmalı? Kesinlikle Vegas’a gitmemeli ve orada nefret ettiği eski rol arkadaşı yakışıklı “kötü çocuk” Bram Shepard’la karşılaşıp başına bir sürü dert açmamalı! Daha ne olduğunun farkına bile varmadan Georgie York kendini bir gecede sahte bir evlilik, sahte bir koca edinmiş olarak buluyor. Bütün bu karmaşaya bir de onları sürekli takip eden paparazziler, Bram’in bir kâbustan fırlamış kadar huysuz kâhyası, Georgie’nin sert mizaçlı babası, eski kocasının kendini hayır işlerine ve dünyayı kurtarmaya adamış seksi ve güzel yeni karısı ve gizli planları olan buz gibi bir stüdyo yöneticisi de eklenince işler iyice çığırından çıkıyor! Georgie’nin bencil ve kendini beğenmiş eski rol arkadaşı yeni kocasıysa bütün bunlar olup biterken kendinden başka kimseyi önemsemiyor. İki düşman bu kez kendilerini spot ışıklarının her zaman üzerlerinde olduğu ve en güçlü duyguların bile kendilerini şaşırtıcı bir biçimde gizleyebildiği bir şehirde, ellerinde bir senaryo olmadan buluveriyorlar...

Açlık Oyunları

Suzanne Collins / Pegasus Yayınları Etkileyici bir fantastik dünya, bitmek bilmeyen bir aksiyon... Açlık oyunlarında bir sonraki sayfaya geçmek için sabırsızlanacaksınız. Etrafınızdaki herkes sabahı görmeyeceğinizden eminken vahşi bir ortamda kendi başınıza hayatta kalabilir misiniz? Gerçekleşmesi imkansız olmayan; ama gerçekleşirse dünyayı değiştirebilecek bir konu. Bir merkez tarafından yönetilen 12 mıntıka.. Bu mıntıkaların tek görevi merkeze, Capitol’e hizmet etmek. Mıntıkalar sefillik içinde yaşamaktalar.

kacaktır.

Eskiden yaptıkları bir isyan yüzünden her sene mıntıkalardan ikişer çocuk seçilerek açlık oyunları yapılmakta. Bu oyunlarda 24 çocuk birbirleriyle seçilen bir alanda mücadele eder ve sadece bir çocuk kazanır. Ama Katniss bu tabuyu yı-

Bir zamanlar Kuzey Amerika olarak bilinen bir yerin yıkıntıları içinde Panem ulusu yaşamaktadır. Capitol’ün etrafında on iki bölge bulunmaktadır. Capitol şiddetli ve acımasızdır ve bölgeler bir hat boyunca sıralanmıştır. Onların her biri her yıl yapılan Açlık Oyunları’na katılmak zorundadır. Yarışma için her bir bölge yaşları on iki ve on sekiz arasında değişen birer erkek ve kız çocuğu göndermek durumundadır. Açlık Oyunları TV’den canlı olarak yayınlanan ve ölümüne bir kavgadır. Bu oyunun galibinin karnı doyacak kaybeden ise ölümle tanışacak...

Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer

Eğer Shakespeare on sekizinci yüzyılda bir romantik komedi yazsaydı, buna benzer bir şey olurdu... İkincisi için sabırsızlandıracak derecede renkli, esprili bir roman.

Katre-i Matem

İskender Pala / Kapı Yayınları Roman, müzayededen alınan el yazması bir kitabın hikâyesi olarak başlıyor. Okurlar, bu el yazması kitabın açtığı kapıdan içeri giriyorlar, bir devre adını veren lalenin izinde İskender Pala’nın yarattığı etkileyici ve büyüleyici bir atmosferin içinde yol alıyorlar. İstanbul, bu romanda, karmaşası, heyecanı, isyanları, kalabalığı ile lalelere bürünüyor. Öyle ki lale sadece bir çiçek değil, bir yaşayış tarzı, estetik bir tavır, kültürel ve tarihsel bir birikim olarak İstanbul’u, hatta tüm Osmanlı’yı çevreliyor. İstanbul, doğal tüm güzelliklerinin, mimari şaheserlerinin tarihî debdebesi ile beraber lalezarlara, lale yarışlarına, lale şiirlerine bezeniyor; lalelerin şehri, renklerin şehri, yaprakların şehri haline dönüşüyor. İskender Pala, Katre-i Matem’de usta kalemiyle lalelere bezediği İstanbul’u kavuşup doyulamayan, kavuşulamayıp yakan aşkların elemli ve Osmanlı hallerini de tüm ızdırap ve coşkularıyla anlatıyor. Sevdiğini, aşklarının ilk gecesinde kaybeden Şahin’in macerasını anlatan roman, bu kaybın ardındaki esrarı çözmek için külhanlara, tomruklara, lalezarlara ve hatta Osmanlı sarayına kadar gidiyor. İşte bu yolculuk, okuru hiç ummadığı yerlerde hiç ummadığı maceralarla karşılaştırıyor. Cinayetlerin gölgesiyle giderek gizemli bir hal alan olaylar Lale Devri’ne nihayet veren Patrona Halil İsyanı’nın yakıcı siyasal çalkantılarıyla birlikte çözülmeye başlıyor: ‘’...Kalemimi hokkaya bandırdığım şu andaki Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’yı canından; Sultan III. Ahmeti de tahtından eden Eylül İhtilali’nin üzerinden henüz iki hafta geçti. Şahit olduğum olayları yazıp yazmamakta kararsız sayılırım. Bilemiyorum. Yazmak gerektiğini düşündüğüm şeyler bir bakıma devlete ait sırları ifşa etmek gibi bir ihanetin ağırlığını da vicdanıma yükleyecek. Öte yandan Şarkın kutsal çiçeği laleye dair yorumlarda bulunacak ve belki Şükufeciyan esnafını gücendirmiş de olacağım. Ama birisi çıkıp yiğit Şehzade Ahmet’i, aşağılık isyancıların yaptıklarını, cennete benzeyen İstanbul’u ve Sadabatın laleye kattığı zarafeti anlatmazsa bu dahi tarihe ve şehre haksızlık sayılır.’’

Sil Baştan Ken Grimwood / Koridor Yayıncılık

Ken Grimwood’un sıra dışı eseri ‘Sil Baştan’, zihninize şu soruyu kazıyor: ‘’Geçmişte yapmış olduğunuz hataları bilerek, hayatınızı tekrar tekrar yaşamak zorunda kalsaydınız ne yapardınız?’’

Daniel Klein, Thomas Cathert/ Aylak Yayınevi

‘’Felsefeyi Mizah Yoluyla Anlamak’’ Roy Blount Jr.: ‘’Felsefe mi? Felsefeyi anlamak için büyük bir dehanın zekâsına ve peygamber sabrına sahip olmak gerekir.’’ Bu doğru değil! Bu komik, ele avuca sığmaz, çok yönlü ve zengin içerikli kitap bu efsaneyi yerle bir ediyor. ‘Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer’ ile birlikte kendinizi olağanüstü eğlenceli bir felsefe dersinin içinde bulacaksınız. Felsefi kavramların esprilerle nasıl aydınlatılabileceğini, mizahın da aslında büyüleyici bir felsefi içerik barındırdığını göreceksiniz.

1616

43 yaşındaki Jeff Winston bu şansı birkaç kez elde eder. Heyecanını yitirdiği evliliği ile geleceği olmayan işi arasında sıkışıp kalmıştır ve hiç beklenmedik bir anda ölüverir. Tekrar hayata gözlerini açtığında ise takvimler 1963 yılını göstermektedir. O sabah 18 yaşında, üniversite yatakhanesinin duvarlarına bakarak uyanır. Her şey eskisi gibidir... Tek bir fark dışında: Jeff geleceği avucunun içi gibi bilmektedir. Futbol ligi final maçlarından at yarışlarına kadar kimin kazanacağını, Wall Street’te köşeyi dönmek için hangi şirketlere yatırım yapmak gerektiğini...Yalnız, bilmediği bir şey vardır: Neden hayatını sil baştan yaşamak zorundadır? Sevdiği her şeyi ve herkesi kazanıp kaybetmeye daha ne kadar devam edecektir? Birçok dile çevrilen ve listeleri alt üst eden ‘Sil Baştan’ hayatın karmaşık döngüsünü sorgularken hayal gücünüzü de sonuna kadar zorluyor.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


Haberiniz olsun!

Artık İsviçre`nin Türkçe haber portalı var! 3 farklı adreste sizlerleyiz! pusulagazetesi.ch

pusulazeitung.ch

DÜNYANIN HABERİ BURADA!

Pusula gazetesi ile ilgili tüm haber, bilgi ve gelişmeleri internet üzerinden takip edebilmeniz için, 3 farklı domain adresinde, gazeteniz internette de sizinle! İsviçre Haberleri

Söyleşi

Ekonomi

Hukuk Köşesi

Dünya

Kültür Sanat

Spor

Bilim Teknik

Yaşam

Sağlık

Kadın & Aile

Etkinlik Takvimi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch

pusulaswiss.ch


34

BİLİM & TEKNOLOJİ

Temmuz/Juli 2010

www.pusulaswiss.ch

Türkiye’de Uçan Araba Üretilecek!

Türkiye’de hayallerin sınırını bile zorlayan bir ilk gerçekleşiyor. Planet Green Şirketi, ‘Uçan Araba’ projesinin seri üretiminin Türkiye’de yapılması kararı aldı. Planet Green Şirketi sahiplerinden Hüseyin Kızanlıklı ile Amerika’daki ortağı Kaya Boztepe, “Uçan Araba” projesinin seri üretimini Türkiye’ye getiriyor. Amerikan Terrafugia Şirketi ile seri üretim konusunda uzun bir uğraştan sonra gerekli anlaşmaların imzalandığını belirten Boztepe, “Yüzyılın projesi Türkiye’de gerçekleşecek” dedi. Amerikan Terrafugia Şirketi tarafından geliştirilen ‘Transition’ adlı uçan araba, karada ve havada gidebiliyor. Satış fiyatı yaklaşık 200 bin dolar olacağı öngörülen uçan arabanın havalanabilmesi için 50 metrelik bir yol, park edebilmesi için ise 4-5 metrelik bir alanın yeterli olduğu ifade edildi. Karada saatte 200 kilometre hız yapan aracın, havada 220 kilometreye ulaştığını belirten uzmanlar, bir düğme ile kanatlarını açarak uçak moduna geçen aracın tek motorla çalıştığını açıkladılar. Normal benzinle bir araba gibi kullanılabilecek olan uçan arabanın, yolcu ve kargo taşıması dışında ilk yardım ve acil kurye gibi konularda yepyeni bir çığır açması bekleniyor. Aynı zamanda, son derece az yakıt kullanacağı gibi, hangar ve yüksek bakım masrafları ile havaalanına iniş sonrasındaki ulaşım gibi problemleri de tamamen ortadan kaldıracağı belirtildi. Kanatları açılarak çok kısa mesafelerde iniş, kalkış yapabilen ve küçük bir araba ağırlığında olan uçan arabanın üretiminin Türkiye’de yapılmasının planlandığı, konuyla ilgili ilk çalışmaların haziran ayı içerisinde tamamlanacağı bildirildi.

“Yüzyılın Projesi Türkiye’de Gerçekleşecek”

Konuyla ilgili açıklama yapan Boztepe, “Bizim için son derece heyecan verici bir durum. İlk 200 adet uçan arabayı Amerika’da, daha sonra seri üretimi Türkiye’de düşünüyorduk; ancak gelen inanılmaz talepler sonucu, direkt olarak seri üretimi Türkiye’ye almayı düşünüyoruz. Bu Türkiye için hem büyük bir kazanç hem de dünya çapında bir reklam olacaktır. Otomotiv, makine ve montaj sanayileri olarak zaten gittikçe daha çok itibar kazanan Türkiye, böylece bir ilke daha imza atmış olacak. Konuyla ilgili görüşmeler yaparak bu hafta içerisinde bir ön çalışma başlatacağız” dedi. Uçak hakkında teknik bilgi de veren Boztepe, önden çekişli normal 4 silindirli 2000 cc. motorlu bir araba gibi kullanımı son derece kolay olan aracın normal bir uçak olmanın ötesinde, son derece kısa mesafelerde iniş ve kalkış yapabilmesinin, artı özellikleri arasında yer aldığını ifade etti. Boztepe şöyle devam etti: “Uzun mesafeleri 200 km’ye yakın bir süratle kat edebiliyor ve en önemlisi, havaalanları dışında araziye iniş ve kalkış yapabiliyor. Hangarlarda yüksek masraflarla bekletilmek yerine indiğiniz yerden araba olarak gideceğiniz yere karadan hareket edebiliyorsunuz. Havanın yoğun sis, yağmur gibi elverişsiz olduğu durumlarda beklemenize gerek yok, karadan gidebiliyorsunuz. Havaalanına indiğinizde araba veya taksi beklemenize gerek yok, bir düğmeyle 30 saniyede açılan ve kapanan kanatları hareket ettirip

Bilim Adamları, Yapay Hücreye Can Verdi! Amerikalı bilim adamları, insan yapısı DNA’yı kullanarak yaşayan bir hücre yaratmayı başardı. İnsan yapısı yapay bir canlı yaratmanın mümkün olup olmadığı sorusuna cevap arayan J. Craig Venter Enstitüsü bilim adamları, yarattıkları hücrenin dünyada yaratılmış ilk sentetik hücre olduğuna dikkati çekti. Basına yaptığı açıklamada, ekibiyle birlikte hayata geçirdikleri projenin, çeşitli kullanım amaçları için doğada görülen biçimlerinden daha farklı şekilde işleyen organizmalar yaratmak gibi çok daha zor bir hedefin önünü açtığını belirten enstitünün sahibi Venter, yaptıkları işi şöyle tanımladı: “Bilgisayar örneğini kullanırsak yaptığımız işi, yaşamı bir türden başka bir türe, yazılımını değiştirmek suretiyle, aktarmak olarak tanımlayabiliriz”. Yarattıkları hücreye ilişkin raporun bugün Science adlı bilim dergisinde yayınlanacağını belirten Venter, yarattıkları hücrenin doğada görülen, kendi kendini yenileyen türler arasında, ebeveyni bir bilgisayar olan ilk örnek olduğunu söyledi. Harvard Tıp Okulundan Dr. George Church, Venter ile ekibinin çalışması hakkında yaptığı de-

ğerlendirmede, “Bu, çeşitli elverişli uygulamalar için potansiyeli bulunan önemli bir dönüm noktası” dedi. Bilimadamları, Venter ile ekibinin buluşunun, sonuçta, yeni yakıt çeşitleri üretilmesi, kirlenmiş suyu arıtmanın daha iyi yollarının bulunması, daha hızlı aşı üretimi ve daha başka faydalı buluşlara yol açmak yolunda ümit vadettiğine dikkati çekiyor. 1584

gideceğiniz yere devam ediyorsunuz.” 1647

Bellekleri sayesinde bizi tanıyan kedilerin teknolojiye kattıkları..

Kimi tüylerini toplarken süpürge makinelerimizin uçlarıyla savaşta tüfek taşıyormuşuz gibi oluruz, ‘sütü çok sıcak değildir!’ kontrol etmek için parmağımızı yakarız bazen de, kimi de uzanmış yatıyorken üzerimize bir atlamaları olur, karnımız deşilmiş gibi hissederiz; fakat kısa süren bir göz karşılaşmamızla, karnımızdan çıkmış bebeğimiz gibi kabulleniriz. Kokuları yok mu, her kediciğin yaşadığı yere bıraktığı ve oraya özel sürdüğü bir kokusu olur, anneleri gibi; kokusu ile orayı yaşatmaya başlamıştır artık. Kediler, biz insanoğlu onları tanımaya başladıktan sonra öylesine duyumsamalar/duygulanımlar vermeye başladılar ki.. İnsan yüzünü bir süper bilgisayardan kat kat daha hızlı tanıyabilen kedilerden ilham alan bilim adamları, kedilerin beyinlerinin model alındığı yeni bir bilgisayar yapabilmek için çalışmalara girişti.. Michigan Üniversitesinden bilim adamları, normal bilgisayarlara göre çok daha karmaşık kararlar alabilmenin ve daha fazla işlevi aynı anda gerçekleştirebilmenin yanı sıra öğrenebilme ve hatırlayabilme kapasitesinde olan bilgisayarlara doğru ileri bir adım daha attı. Geçmişte maruz kaldığı voltajları anımsayarak geleneksel bir transistörün yerini alan ve biyolojik bir sinaps gibi hareket eden “memristor” adlı bir aygıt gelişti-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch

ren bilişim sistemleri mühendisi Wei Lu, bu aletin, normal devrelere takılarak, biyolojik sistemlerdeki hafıza ve öğrenmenin temeli olan bir süreci destekleyebileceğini de gösterdi. “Doğanın bir beyni yarattığı şekilde biz de bir bilgisayar yapıyoruz” diyen Lu, klasik bilgisayarlara nazaran tamamen farklı bir model kullanmak fikriyle projeye başladıklarını söyledi. İnsan beyninden çok daha basit olan kedi beynini kopyalama fikrinin şu anda ulaşılabilir gerçek bir hedef olduğunu belirten Lu, yine de bu hayvanların beyinlerinin karmaşıklığı ve verimliliği açısından taklit edilmesinin oldukça zor olduğuna dikkati çekti. Bugünün en karmaşık süper bilgisayarının kedi beyninin fonksiyonlarını kullanarak

bazı işlemleri yapabildiklerini belirten bilim adamları, ancak bu bilgisayarın 140 bin merkezi işlem ünitesi ve özel bir güç kaynağı olan devasal bir makine olduğunu söylediler. Bilim adamları, bu aletin hala bir kedi beyninden 83 kat daha yavaş çalıştığını da vurguladılar. 1576


35

KÖŞE YAZARLARI www.pusulaswiss.ch

Temmuz/Juli 2010

İSTANBUL CANBAZLARI!..

Haliç kıyısında toplanan meraklılaSunay AKIN rın gözü Şahkulu İskelesi ile Fener Kapısı Burcu arasına gelen yedi gemidedir. Yanyana duran gemilerin burunlarının aynı hizada olması için yoğun çaba gösteren yedi kaptanın, nice denizin rüzgarına karışmış nefesleriyle tayfalarına yağdırdıkları emirler en korkusuz martıların bile direklere tünemesine engel olur!

Bir ucu kıyıda olan halat sandalla ilk gemiye getirildiğinde, kıyıda toplanan İstanbulluların sayısında belirgin bir artış görülür. Halat, yedi geminin yedi direğine bağlandıktan sonra Canbaz Şahin’e çevrilir tüm gözler. İstanbul’un en ünlü ip canbazlarından olan Şahin Bey, gemilerin direkleri arasında yaptığı bu gösteri sonrasında dönemin padişahı IV. Mehmet tarafından ödüllendirilir. Canbaz Şahin’e “Sıkıysa Boğaz’ı geçseydi ya!” demek büyük haksızlık olur. Çünkü, gösterinin yapıldığı 1680 yılında, Boğaz’ın güçlü akıntıları üstünde gemileri sabitlemenin olanağı yoktur. Bu da marifet mi? Gemilerin direkleri arasına gerili ipte yürümenin modası çabuk geçer. Öyle ki, ip üstünde kayığa binen canbazlar kısa sürede peydahlanır. Hem de aynı ipte bir değil, iki canbaz biner kayığa!.. İçinde yelkeni sen açarsın, ben açarım kavgasına tutuştuğu canbazlar kayığın ikiye bölünme numarasıyla izleyicileri şaşkınlığa uğratırlar. Bir canbaz kayıkla birlikte aşağı düşerken, öbürü ipin üstünde kalır. Böylelikle, “Bir ipte iki canbaz oynamaz” sözü rafa kaldırılır ama, Orhon Murat

Arıburnu’nun “İp” şiiri hiçbir şey kaybetmez güzelliğinden: İki cambaz bir ipte oynamaz Bir ipte bir sürü cambaz Hilebaz, madrabaz, kumarbaz İki cambaz bir ipte oynamaz Bir ipte bir sürü cambaz Ateşbaz, içvebaz, hokkabaz İp niye kopmaz Zampok eyin pi

Arıburnu şiirin sonunda dize canbazlığının en güzel örneklerinden birini sunar okura. Şairin bu şiiri pek çok şiirsever tarafından bilinir. Şiir canbazı Arıburnu tanınır tanınmasına ama, yazıya el atan canbazları anımsayan hemen hemen hiç yoktur. Biz onların anısına sahip çıkmak üzere kalkın, 1852 yılına gidelim. III. Murat, Şehzade Mehmet’in sünneti için düzenlediği düğünde, gözlerini Dikilitaş’tan ayıramazken, Hiyeroglif yazının girintilerine çıkıntılarına el atan canbaz da, bin bir zorlukla sürdürmektedir tırmanışını. Nice şiirin, şairinin ölümü üzerine yarım kalması gibi, canbazın yazıya tutunarak yaptığı tırmanış da tamamlanamaz!.. Zavallı canbazın düşüp ölmesinin ardından, öteki canbazların başarılı tırmanışlarının bu tatsız olayı unutturacağı zannedilir. Eyvah! O da ne?.. İkinci canbaz da kanlar içinde yatmaktadır Dikilitaş’ın dibinde. Yazıya tırmanmanın zor olduğunu anlayan canbazlar, bereket versin ki padişahın bu gösteriyi yasaklamasıyla şanlarına leke sürülmeden sıyrılırlar işin içinden!

İstanbul mezarlıklarını gezerken, bir canbaz resmi ararım taşlarda. Bulamayacağımı bilsem de ararım. Bu arada aklım da Foire de Saint Germain ve Foire de Troyes’dedir. Çünkü, bu kentlerin ilkinde gösteri yapan iki Türk canbaz düşerek ölmüşlerdir. Metin And ustamızdan, Foire de Troyes’de ölen canbazımızın düşmesine ipi yağlayan bir İngiliz canbazın neden olduğunu öğreniriz. “Avrupa’da Türk İzi” gibi adlarla hazırlanan belgesellerde savaş alanları, yaptırılan camiler, çeşmeler getirilir televizyon ekranına. Bu iki canbazımızın izini sürmek kimsenin aklına gelmez. İp üstünün kanlı tarihinde, II. Mahmut döneminin namlı canbazı Ahmet Ağa’ya da bir selam borcumuz vardır. Canbaz Ahmet Ağa, bir gösteriye omuzla-

rına bir koyun alarak çıkmış ve ipin tam ortasında hayvanı kurban etmiştir. Can çekişen hayvanın çırpınışıyla sallanan ip üstünde durmayı başaran Ahmet Ağa bununla kalmayıp, koyunu yüzmeyi de başarmıştır. Bitmedi; Ahmet Ağa, ipe çıkarttığı mangala etleri dizerek bir güzel pişirmiş ve afiyetle yemiştir!.. Diyeceğimiz o ki, İstanbul’un en garip kurban olayı kasap değil, bir ip canbazı tarafından gerçekleştirilmiştir. İstanbul, satranç tarihinin en ilginç karşılaşmasına da tanıklık eden bir kenttir. Tahmin ettiğiniz gibi bu satranç karşılaşması, iki canbaz tarafından ip üstünde yapılır. Üstelik, iki canbaz da, iki ayağıyla ip üstünde duran iskemlelere oturarak yapar hamleleri!.. Canbazın ayağına bağladığı salıncakta çocuk sallama-

sı ya da, başının üstünde dik tuttuğu merdivene bir çocuğun tırmanması en çok alkış alan gösteriler arasındaydı. Gösteri yapan ip canbazlarının sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor İstanbul’da. Sabancı’nın ve İş Bankası’nın Levent’teki ikiz kulelerine bakıp, hayal kuran bir ip canbazı yaşamıyor artık. Philippe Petit, yüzbinlerce çift gözün meraklı bakışları arasında tamamlar, 1974 yılının 7 Ağustos günü yaptığı yürüyüşü. Fransız canbaz düşmez ama 11 Eylül 2001’de, ipini bağladığı iki direk yıkılır. Philippe Petit’nin gösteri yaptığı yer, New York’daki Dünya Ticaret Merkezi’nin ikiz kuleleridir! 1630

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


36

İSVİÇRE TARİHİ

Temmuz/Juli 2010

www.pusulaswiss.ch

İsviçre Tarihi 26.Bölüm, 1.Dünya Savaşı ve İsviçre Hazırlayan: Hüseyin Türkkan I. Dünya savaşının genel ve özel olmak üzere iki nedeni vardır. Genel nedenler Fransız İhtilalinin getirdiği yeni anlayış ve görüşler siyasi ve sosyal hayatta büyük değişiklikler yapmıştır. Milliyetçilik düşüncesi özellikle 20. yüzyılın başlarında etkisini göstermeye başlamıştır. 1815 yılında Viyana Kongresi ile Avrupa’ya yeni bir statü getirilmiş ve buna göre de güçler dengesi kurulmuştur. Özellikle 1870 Sedan Savaşı ile Alman ve İtalyan birliklerinin kurulması ve bu devletlerin girişimlerde bulunmaları Viyana Kongresi statüsünü ve güçler dengesini büyük ölçüde değiştirmiştir.19. yüzyıl içinde önem kazanmış diğer bir gelişme de sanayileşmedir. Sanayileşme sonucu sömürgelicilik ortaya çıkmış ve büyük devletlerin çıkar çatışmaları Afrika, ve Uzak Doğu’ya kadar yayılmıştır. Ham madde ve pazar arayışı hızlanmış, bütün devletler sömürge yarışına girmiştir. Bazı devletlerin siyasi birliklerini geç kurmaları blokların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bloklar hızla silahlanarak yeni bir savaşın ortamını hazırlamıştır. Nedenler kısaca şöyle açıklanabilir: Avusturya-Macaristan imparatorluğunun veliahdı Ferdinand’ın bir Sırplı tarafından öldürülmesi... Milliyetçilik düşüncesi... Sömürgecilik (ham madde ve pazar arayıcılığı)... Özel nedenler Devletlerin izledikleri politikalar ve çeşitli çıkarlar özellikle bu devletleri karşı karşıya getirmiştir. Rekabet ittifak ve itilaf devletleri arasında meydana gelmiştir. Savaş öncesi devletlerin durumuna bakıldığında; Almanya: Siyasal birliklerini kurduktan sonra (1871) ekonomisinde büyük bir canlanma meydana gelmiştir. Birliğini geç kurduğundan dolayı sömürgeciliğe geç başlamıştır. Yeni sömürgeler elde etme ve denizlere hakim olma konularında İngiltere ile rekabete girişmiştir. İngiltere: Almanya’nın siyasal ve ekonomik açıdan güçlenmesinden rahatsız olmuştur. Kendisine rakip olabilecek güçlerden kurtulmak ve Alman Birliği ile bozulan Avrupa’daki güç dengesini tekrar kurmak istemektedir. Almanya’nın denizlerde güçlenmesinden de fazlaca rahatsız olmuştur. Fransa: 1870 Sedan Savaşı ile Almanya’ya kaptırdığı Alsance-Loren bölgelerini geri almak istemektedir. Bundan dolayı Almanya’ya karşı bir düşmanlık içindedir. Rusya: Panislavizm ilkesi ile Balkanlar’a yayılmak istemektedir. Ayrıca Rusya, boğazları ele geçirerek Akdeniz’e inmek amacındaydı. İtalya: Sömürgecilikte geri kalmıştır. Amacı yeni sömürgeler ele geçirmenin yanında, eski Roma İmparatorluğu gibi Akdeniz’e hakim olmaktır. Avusturya-Macaristan: En büyük tehlikesi Rusya ve onun destekçisi olduğu Sırbistan’dır. Panislavizme ve Balkanlar’daki Rus etkisine karşı mücadele etmiştir. Osmanlı Devleti: Trablusgarp ve Balkan Savaşları ile en değerli topraklarını kaybeden Osmanlı Devleti, son yüzyılda kaybettiği toprakları geri almak için Almanya yanında savaşa girmiştir. ABD, savaş öncesinde, Avrupa’daki savaşa katılma eğilimi içinde olmamıştır.

Ancak 1917 yılında yaşanan bazı gelişmeler ABD’nin de savaşa katılma kararında etkili olmuştur. 1917 yılından itibaren İngiliz ve Fransız deniz ablukasına karşı Almanya’nın giriştiği denizaltı savaşı, Kuzey Atlantik’de Amerikan ticari ve yolcu gemilerini de hedef almaya başlamış, Amerika’nın Avrupa ticaretine katlanılmayacak ölçüde zarar vermeye başlamıştır. Öte yandan Almanya’nın Meksika hükümetini ABD’ye savaş açmaya teşvik etmesi de ABD’nin Avrupa’daki savaşa katılmasında etken olmuştur. Başlaması Avusturya Büyük Sırbistan’ı kurmak isteyenlere gücünü göstermek üzere 1914 yılı Haziran ayında Bosna’da bir manevra yapmaya karar vermiştir. Buna katılmak üzere veliaht Ferdinant da Saray Bosna’ya gelmiştir. Ancak veliaht 28 Haziran 1914 günü bir Sırplı tarafından öldürülür. Bu da I. Dünya Savaşı’na yol açan olayın başlangıcı olur. Avusturya bu olaya Sırbistan’a savaş açarak karşılık verir. Bunun üzerine Almanya, Avusturya-Macaristan’ın, Rusya da Sırbistan’ın yanında yer alır. Böylece savaş kısa bir zaman içinde bütün Avrupa’yı etkilemiştir. Osmanlı Daha çok bilgi için: Yavuz ve Midilli ve Osmanlı-Alman Gizli Antlaşması sonucunda, Yavuz (Goesa) ve Midilli (Breslav) gemileri Amiral Sovchen komutasında 2829 Ekim 1914 gecesi Rusya’nın Odessa ve Sivastopol Limanlarını topa tutması fiilen Osmanlı Devletini savaşa sokmuş oldu. Bu olay üzerine önce Rusya ardından İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti’ne savaş açtılar. Böylelikle savaşa resmen katılan Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’nda birçok cephede savaşmıştır. Cephe Stratejileri Baltık Denizi’ne egemen olmak ve hem Ruslara silahla cephane yetiştirmek, hem de Almanya’nın mesafelerce düz kumluk halinde bulunan Pomeranya kıyılarına, Berlin’den 150-200 km uzaklıkta olan yerlere, büyük bir Rus ordusu çıkarmak. Lora Fiser’e göre ayrıca üç yere üç ordu çıkarılacak biri asıl çıkış ordusu, diğer ikisi gösteriş ve şaşırtma orduları olacaktır. Planın esaslarına göre İngiliz donanması, Almanya Frizon (Frize) adalarından Batı’da bulunan Bordum adasını ele geçirip onu Çanakkale önündeki Limni, İmroz ve Bozcaada gibi bir üs olarak kullanacak, o bölgede denize dökülen Alman ırmaklarının ağızlarını tıkayacak, Kiel kanalını tahrip edecek ve genel olarak Almanya’nın kuzey deniz kıyılarını torpille kuşatacaktır. Güney haraket planı Lloyd George Planı: Lloyd George planının esası ilkbaharda kuvveti 700 bin kişiye varacak olan yeni birliklerin Fransa’da Batı cephesine gönderilmeyip Balkanlar’da kullanılmasıdır. Lloyd George ayrıca Türklerin Süveyş kanalına saldırdıkları sırada, Suriye’ye 100 bin kişilik bir kuvvet çıkararak 80 bin kişilik Türk ordusunu mağlup etmeyi de düşünmüştür. Böylelikle Suriye ele geçirilmiş ve Kafkasya ile sıkışık durumda bulunan Ruslara yardım edilmiş olunur. Amiral Fisher Batı cephesini Baltık yolu ile kuzeyden çevirmeyi, Lloyd George ise aynı işi Balkanlar’dan veya Adriyatik kıyılarından yapmayı istemektedir.

Almanya Harekatı JOFR Planı: Bu düşüncede olanlar her şeyi bir kenara bırakarak ilk olarak Almanya’yı ezmeyi istemektedirler. Buna klasik düşünce ve plan denilebilir. Bunu isteyenler, elde edilecek bütün kuvvetlerini, yani en çok İngiltere’de önce gönüllü sonra mecburi olarak silah altına alınan ve alınacak olan birkaç milyon askerin hepsini veya hemen hepsini batı cephesine yığmak ve Alman ordusunu kemire kemire ezmek düşüncesindedirler. Bu düşünceler ileri sürenlerin başında Fransız orduları başkomutanı Jofr ile İngiltere İmparatorluk Genel Kurmay Başkanı General (sonra mareşal) Robertson bulunmaktadır. Boğazlar harekatı Churchill-Hankey’in Boğazları Zorlama Planı: Baltık denizine girmek planı da kısmen deniz bakanının düşünceleri arasında olmakla birlikte , Churchill hemen bütün gücünü Çanakkale’nin zorlanması üzerinde toplayacaktır. O sırada İngiltere’de Osmanlı Devleti, düşmanların en zayıfı sayılıyordu. O, Almanya’dan damla damla ve adeta kaçak gibi Romanya ve Bulgaristan yolu ile silah ve cephane alabiliyordu, dolaysıyla Türk’ün kahramanlığını göz önünde tutmayanlar Boğazları zorlamayı nispeten kolay sayabilirlerdi. Uzlaşma Devletleri Çanakkale’ye denizden saldırıya girişecekleri sırada Osmanlı Devleti’nin durumu onlar açısından böyle bir saldırı için elverişli görüntüdeydi. Osmanlıların Sarıkamış üzerine yaptıkları büyük saldırı bozgunla sonuçlanmıştı. Mısır’ı İngilizlerden kurtarmak amacıyla giriştikleri kanal harekatları umulanları getirmemişti. Bu arada Balkan Devletlerinden Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan’la Dünya Savaşı’nın başlamasından beri bir antlaşmaya varılması için sürüp gelen siyasal görüşmelerden de olumlu bir sonuç alamamıştı. Bulgarların çekingen davranışı Almanya ile Osmanlı arasında doğrudan bir bağlantının kurulmasını engellediğinden Osmanlı ordusunun yoksun bulunduğu Modern savaş gereçleri ile donatılması da gecikmekteydi. Bu durum uzlaşma devletlerinin Osmanlılara karşı bir saldırıya geçmelerine elverişli gibi görünmekteydi. Ne var ki aralarında bu maksatla hazırlanmış bir harekat alanları yoktu. Savaş sonucunun batı cephesinde ve kısa bir zamanda alınacağına inanılmaktaydılar. Üstelik İngiltere’nin büyük bir

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch

kara ordusu kurmak için giriştiği hazırlıklar da tamamlanmış değildi. Çanakkale üzerine bir saldırı için ilgililer arasında kesin bir antlaşmaya henüz varılmamıştı. Genel Cepheler Batı Cephesi: 1.Dünya Savaşı için Almanya’nın öngördüğü savaş planı Schlieffen Planı’ydı. Bu plana göre önce Fransa’ya saldırmıştır. Yine bu plana göre, Fransa’ya Majino Hattı üzerinden değil, bu hattın kanadını aşacak şekilde, Belçika üzerinden saldırmıştır. Schlieffen Planı, Belçika’dan geçerek Fransız topraklarına kuzeyden girmeyi ve Majino Hattında ve onun hemen gerisinde konuşlanmış Fransız kuvvetlerinin gerisine sarkmayı planlamaktadır. Ancak Belçika kuvvetlerinin beklenmedik direnişi Alman ordularını geciktirmiş, bu gecikme de Fransız ve İngiliz ordularına gerekli manevraları yapma zamanı kazandırmıştır. Fransa topraklarında cereyan eden daha sonraki savaşlarda her ne kadar Alman birlikleri Paris’e 70 km. kadar yaklaşabilmişlerse de sonunda giderek sertleşen direnç ve ağır kayıplarla Schlieffen Planı’ndan beklenen sonuca ulaşamamıştır. ABD’nin savaşa katılmasıyla Batı Cephesi’nde güçler dengesi Almanya’nın aleyhine dönmüş ve ağır baskılar sonucu Alman topraklarına kadar geri çekilmesine yol açmıştır. Sonuçlanması İtilaf Devletleri’yle tek tek İttifak Devletleri arasında yapılan mütarekelerle çatışmalar resmi olarak sonlandırılmıştır. Bu mütarekeler, Bulgaristan ile 29 Eylül 1918 tarihinde Selanik Antlaşması, Osmanlı Devleti ile 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Antlaşması, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile 3 Kasım 1918 tarihinde Villa Giusti Antlaşması ve Almanya ile 11 Kasım 1918 günü Rethondes Antlaşması’dır. Savaş sonrasında Avrupa’da sınırların belirlenmesi için 18 Ocak 1919 tarihinde Paris Barış Konferansı toplanmış ve Almanya ile 28 Haziran 1919 tarihinde Versay Antlaşması, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile 10 Eylül 1919 tarihinde St. Germain Antlaşması, Bulgaristan ile 27 Kasım 1919 tarihinde Neuilly Antlaşması ve Osmanlı Devleti’yle 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşması ve Macaristan ile 4 Haziran 1919 tarihinde Trianon Antlaşması imzalanmıştır. 1648


37

UNİA HABERLERİ www.pusulaswiss.ch

Temmuz/Juli 2010

Toplu İş Sözleşmesindeki Asgari Ücretler Yetersiz Asgari ücret yasalaştırılsın

çıkan yasa önerisi şu şekilde belirlendi.

İsviçre’de dört yüz bin işçi, tam gün çalışmasına rağmen, günlük ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde bir ücret alamamakta. Bu işçilerin üç yüz bini kadın, yüz bini ise erkektir. Hatta bazı iş kollarındakiler meslek eğitimi yaptıktan sonra bile, düşük ücretle çalışmak zorunda kalmaktadırlar.

Yasanın temel prensipleri:

Sendikalar, bu kabul edilemeyecek duruma karşı yirmi yılı aşkın bir süredir mücadele etmektedirler. Bu doğrultuda pek çok toplu iş sözleşmesinde, asgari ücretler arttırıldı ve asgari ücretin olmadığı toplu iş sözleşmesi ise kalmadı. Buna rağmen sadece toplu iş sözleşmelerinde asgari ücretlerin yer alması yeterli değil. Özellikle işverenler, bağlayıcı asgari ücret konusunda geri adım atmamakta direniyorlar. Dolayısıyla sendikalar, geçen yıl tüm ülkede bir asgari ücret tespiti için bir yasa önerisi hazırlamaya karar verdi. Bu hazırlıklar sonucu ortaya

İlk olarak bu yasanın yürülüğe girmesi ile en alt düzeyde ücret alan çalışanların %11’inin ücretleri doğrudan doğruya artması söz konusu olacak. Başka bir deyişle, gerek toplu iş sözleşmesi olmadığı için belli miktarın altında ücret alan (örneğin; hizmet sektörü veya satış iş kolu) veya toplu iş sözleşmesinde yine bu miktarın altında asgari ücret belirlemesi olan yaklaşık 400.000 işçinin ücretlerinin artması sonucunu verecek. Bu arada Migros ve Coop gibi büyük satış iş yerlerindeki çalışanların, ücretlerin belirlenen bu miktarın biraz daha üstünde ücret aldıkları unutulmamalı. İkinci olarak, yasa ile belirlenecek bir asgari ücret, taşaron iş yerlerinde veya geçici işlerde çalışanlar arasında giderek yaygınlaşan ücret dampingine karşı önemli bir engel oluşturacaktır.

Unia Göçmen Konferansı

Üçüncü olarak ise, bu yasa toplu iş sözleşmelerinin yaygınlaştırılmasını teşvik edecektir. Bu durum, çeşitli iş kollarında sendika ve işverenler arasında asgari ücretlerin, bu iş koluna uygun olarak tespit edilmesini mümkün hale getirecektir. Bunun dolaylı sonucu ise, özellikle meslek eğitimi olan kalifiye işçiler için bir asgari ücret tespitinin olanaklı hale gelmesidir. Sendikalar tarafından önümüzdeki aylarda lanse edilmesi kararlaştırılan bu yasa önerisinin amaçları ise son derece nettir:

• Her çalışan için belli bir asgari ücretin garanti altına alınması

• Adaletli bir ücret sistemi olmadan,

toplumsal gelirin paylaşılması mümkün olmadığı gibi, bir sosyal barış da sağlanamaz

• Çalışan bir insanın en temel ihtiyaçlarını sağlayacak düzeyde bir ücret alamaması toplumsal bir yaradır, bu sadece

İşçiler, Sermayenin Saldırılarına Karşı Parlamentoya güçlü bir mesaj

Mayıs ayında yapılan ‘Unia Sendikası Göçmen Konferansı’, göçmenlerin gündeminde olan sorunları tartışarak, yeni bir başkan seçti. Yabancı düşmanı SVP partisi tarafından getirilen göçmenleri sınır dışı etme yasa önerisi ve hükümet tarafından buna karşı öneriler, olmayan sorunlara göstermelik çözümler getirilme çabası olarak değerlendirildi ve bu nedenle reddedilmesi kararlaştırıldı. Tartışmalar sırasında, İsviçre’nin Avrupa’da en sert göçmen yasasına sahip ülkelerden birisi olduğu dile getirildi; şu anda mevcut olan yasa , ağır suç işleyen göçmenlerin sınır dışı edilmelerini öngörüyor. Hatta bazı durumlarda sürekli oturma iznine sahip (C-Kimliği) göçmenler bile sınır dışı edilebilmektedirler. Resmi makamlar, böyle bir durum karşısında olayı inceleyip göçmenin durumuna göre, bir karar almaktadır. Göçmen Konferansı bu anlamda mevcut yasanın bu konuda değiştirilmesinin bir anlam ifade etmeyeceği görüşünde.

Özel yasa gereksiz SVP bu durumu bilmesine rağmen, yasalara aykırı bir davranıştan dolayı ceza alan göçmenlerin sınır dışı edilmesini ön gören özel bir yasa daha çıkarılmasını talep etmektedir. Bu çok açık bir şekilde, ortada bir sorun varmış gibi davranmak anlamına gelmektedir. Üstelik istenen yasa, göçmen-

lerin oturma izni ne olursa olsun, sınır dışı edilmeyi mutlak hale getirmek istemektedir. Başka bir deyişle burada doğmuş, büyümüş olan ikinci ve üçüncü kuşak göçmenler bile her an sınır dışı edilme ile karşı karşıya bırakılmak istenmektedir. Bu anlamda yeni yasa önerisi bir sorunu çözmekten çok, ırkçı propaganda yapma fırsatı olup, göçmenler üzerinde sürekli bir tehdit oluşturmayı amaçlamaktadır. Hükümet tarafından bu yasa önerisine alternatif olarak getirirlen yasa önerisi ise, hemen hemen aynı doğrultuda; ama bu yasa kadar sert olmayan hükümler içermektedir. Unia Göçmen Konferansı, göçmenler için böylesine özel yasa getirilmesinin herşeyden önce Anayasa’da belirtilen eşitlik prensibine aykırı olduğu ve aynı zamanda İsviçre tarafından imzalanan Uluslararası Anlaşmalara uymadığı gerekçeleri ile her iki önerinin de reddedilmesi ve bu konuda net bir tavır alma kararları almıştır.

Dipnot: Yeni eş başkanlar Göçmen Komisyonu Emine Sarıaslan ve Giovanni Giarrana’yı Göçmen Komisyonun eş başkanlıklarına seçti. Her iki arkadaşımızın da uzun yıllar gerek sendika gerekse de göçmenlik alanlarında tecrübeleri bulunmaktadır. 1626

işverenlerin sorumluluğu olamaz Bu yasa önerisinin lanse edilmesine paralel olarak sendikalar, toplu iş sözleşmelerinde belirlenen asgari ücretlerin arttırılması için de bir kampanya başlatmayı ve düşük ücretleri tekrar kamuoyunda bir tartışma konusu haline getirmeyi amaçlamaktadırlar. Bu şekilde işverenlerin asgari ücret konusundaki duyarsızlıkları aşılmaya çalışılacaktır. 1627 / Vania Alleva

İsviçre’nin bütün bölgelerinde, 31 Mayıs Pazartesi günü, saat 11.30’da başlayan eyleme 1000’den fazla işyeri temsilcisi katıldı. İş günü olmasına rağmen katılımın beklenenin üzerinde ve canlı olması katılımcılara moral verdi. Endüstri iş kolundaki hak kayıpları her geçen gün artan sermayenin saldırılarına karşı mücadele etmek ve Unia Sendikası’nın çalışmaları ile hedeflerinin konuşulduğu tartışıldığı bir eylem oldu. Eyleme Unia Endüstri Sekreteri Corrado Pardini, UNIA Başkanı R. Ambrosetti .SP Başkanı Christian Levrat. SP-Baselland Nationalrätin Susanne Leutenegger. UNCTAD-Ökonom Dr.Ulrich Hoffman. Grünenler Başkanı Ueli Leuenberger gibi önemli simalar katılıp birer konuşma yaptılar.

Herkese iş, meslek yeri ve imkanı, yaşanabilir adil bir ücret! Konuşmaların ana teması, Parlamentonun kriz bahanesiyle sermayenin bütün isteklerine uygun yasal düzenlemeler ve daha fazla kâr için teşvik edici destek önlemlerinin sermayeye verilmesinin eleştirilmesi oldu. ‘Parlamento Sanayi Politikası’ krizin sonuçlarını çalışanlara ödetme ve patronlar için de bir fırsata dönüştürmeyi amaçlamaktadır. Bunun en açık örnekleri bankaları sübvanse etmek, emekli kasalarında biriken emekçilerin primlerine el koyma girişimleri, emekliliği imkansız hale getirme, mezarda emekliliği dayatma, işsizlik sigortalarını da aynı şekilde faydalanılamaz duruma getirme, Krankenkasse primlerinin fahiş bir şekilde arttırılmasının yanı sıra sağlık faturalarının da hastalara ödettirilen payların sürekli arttırılması çabaları ve buna benzer bir çok hak gasplarını daha sayabiliriz. İşsizliğe karşı devletin etkin önlemler almasını, sosyal devlet anlayışının yeniden güçlendirilmesi gerektiğini, işten çıkışların durdurulmasını ve yeni iş alanlarının yaratılmasını, yenilenebilir enerjiye yatırımların yapılmasını, temiz ve yaşanabilir bir çevre için önlemlerin alınmasını talep ettiler.

Bankasına 68 milyar frank verildiği belirtilerek, İsviçre’nin demokratik bir ülke olduğu, olması gerektiği vurgulandı. İş yerlerinde sendika temsilcilerine yönelen saldırılara ve işten çıkarmalara karşı Parlamentonun koruyucu yasal önlemler alması talep edilerek, ‘işverenlere mücadele etmedikleri dikensiz gül bahçesi istenmektedir’ denildi. ‘’Bir parmak bir parmaktır; ama beş parmak bir yumruktur, artık yumruk olalım’’ Konuşmaların ikinci bölümünde, işçiler mikrofona gelerek kısa konuşmalar yaptılar, geldikleri bölgelerin durumlarını ve sorunlarını daha yakından anlattılar. İşçiler, ‘’Biz sermayeden korkmayalım sermaya bizden ve sendikamız UNİA’dan korksun; bu ancak birliğimizi ve mücadelemizi güçlendirirmemizle mümkün olur’’, ‘’ Biz, sosyal plan istemiyoruz, iş istiyoruz, üretmek istiyoruz, adil bir ücret istiyoruz’’ denildi. Bern’de bulunan Deisswil Karton Fabrikası’nın kapatılıp 255 işçinin kapı dışarı edilmesi örnek gösterilerek, ‘’gizlenmemize-saklanmamıza gerek yok’’ denildi. Deisswil işçileri ile dayanışma çağrıları yapıldı. Borsalarda bizim üretiğimiz değerleri yok ediyorlar ve bizden de daha fazla kemer sıkmamızı istiyorlar. Mücadele etmezsek daha çok kaybederiz. ‘Artık yeter!’ dediler. Bir parmak bir parmaktır; ama beş parmak bir yumruktur, ‘’artık yumruk olalım!’’ çağrısı yapıldı. Bern. Hayri Akkız / 1623

Parlamentoya verilen diğer önemli mesaj, İsviçre’nin diktatörce yönetilmek istendiğini bu yönde halka rağmen bir çok uygulama ve kararların verildiğini, bir çırpıda UBS

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


38

SÖYLEŞİ

Temmuz/Juli 2010

www.pusulaswiss.ch

Soner Arıca ile yeni Albümü üzerine...

Değerli Pusula okurları, bu ay uzun zamandır albüm çalışması ile müzik piyasasında yer almayan Soner Arıca’nın son albümü “Yarın Herşey Değişebilir” üzerine konuştuk. 1619 Yeni albümünüzün ismi “Yarın Her Şey Değişebilir”. Albümde Mine Ayman de böyle bir şarkı var, bu şarkının hikayesini ve albümünüzün hazırlık aşamasını anlatır mısınız? Birinin yaşadığı hüzne hüzünlenerek yazdığım bir şarkı, bazen iki kelimeyle iletebileceğiniz bir umut mesajı tatmin etmez ya sizi, işte o yoğunlukla yola çıktım yazarken. Bu şarkıyı dinleyen, aşk için anlamlandırabilse bile; daha çok yaşamın ta kendisini hedef aldığım belki de aşk dışında da bir şeyler yazmak istediğimden ortaya çıktı bu şarkı; ama albümün diğer şarkıları yine gerçek aşk duygularına dokunan son derece romantik şarkılar, en hareketlisinde bile aşka dair bir hüzün var. İlk klip hangi şarkıya çekilecek? Sizce bu albümde hangi şarkılar Soner Arıca klasikleri arasına girecek? İlk klip konusunda ilk defa bir albümde çelişkideyim, bu tamamen şimdiye kadar albümü dinleyenlerin de değişik şarkılarla ilgili yorumlarından kaynaklandı. İlk klip ne olur bilemiyorum; ama “Neredeydin”, “Kayıp”, “Sıra” ve “Yarın Her Şey Değişebilir” mutlaka kliplenmeli. Bu şarkılara “Bitmeyen Sevda” da eklenebilir, yıllar sonra yine aynı sevgiyle dinlenecek şarkılar arasında. Soner Arıca uzun süredir ortalarda fazla görünmüyordu, yeni albümünüzle birlikte nasıl bir promosyon dönemi geçirmeyi planlıyorsunuz?

Albüm ve klip yapmak dışında sahne ve konser çalışmalarım hep devam etti. 3 yıldır cumartesi geceleri Nanna’da sahne alıyorum. Bu arada iki tiyatro oyununda rol aldım, turneleriyle beraber iki yıl sürdü. Şimdi albüm için elbette radyo ve TV programlarına katılıyorum; ama asıl inandığım şey şarkıların radyo kanalıyla dinlenerek benimsenmesi ve kendilerine yer bulması ya da konserler aracılığıyla dinleyiciye ulaşabilmesi çok daha etkili geliyor bana. Yeni albümünüzde kimlerle çalıştınız? Kendi şarkılarını yapan ve söyleyen bir sanatçısınız, bu albümde yer alan şarkılarınız ne kadar sürede ortaya çıktı? Albümüme aranjör olarak Sezgin Gezgin, Febyo Taşel, Erhan Tekyıldız, Mustafa Budan, Oykan Atay, Selim Çaldıran ve Erol Temizel katkıda bulundu. Şarkılarda benim dışımda Sezgin Gezgin, Mustafa Budan, Soner Çınar, Fikret Şenes, Bedri Rahmi Eyüboğlu imzaları var. Aslında son 8 aydır yoğunlaşmış olsak da 4 yıldır üzerinde plan ve çalışma yaptığımız bir albüm diyebilirim yani kısık ateşte demlendiler. En fazla klip çeken sanatçılar arasındasınız, şu güne kadar kaç klip çektiniz ve yeni albümde kaç şarkınızı kliplendirmeyi planlıyorsunuz? 45 klip var bugüne kadar, bu sayı 50 olur bu albümle. “Tanrı Misafiri” ve “Karadut” adlı şarkıları coverladınız, bu şarkıları yeniden yorumlamak nereden aklınıza geldi? “Tanrı Misafiri” çok sevdiğim bir şarkıydı, yorumlamak için uygun bir zaman bek-

liyordum. “Karadut” yine çok önemli bir aşk şarkısı, sözüyle müziğiyle çok özeldir, öneri bestecisi Mustafa Budan’dan geldi ve kabul ettim, klasik bir şiir olduğu için ayrı bir önemi var. Her iki şarkının da yıllar sonra yine en çok dinlenen şarkılarım arasına gireceğine inancım sonsuz. Son dönemde yapılan albümleri nasıl buluyorsunuz? Beğendiğiniz isimler kimler? Öncelikle sektörde oluşan daralmaya rağmen şarkı yapan ve dinleyiciyle paylaşan herkesi kahraman kabul ediyorum. İzel ve Işın Karaca albümlerini sevdim, proje ve

concept albümleri önemsiyorum. Açıkçası “işte budur” dediğim yeni bir şarkıya da çok rastlamadım; ama başta söylediğim gibi bu döngüye şarkı ve albüm yapmak alkışlanacak hareketler. Albümünüzün promosyonu dışında şu günlerde uğraştığınız başka bir proje var mı? Şimdiden bir sonraki mini albüm için çalışmaya başladım; ama klipler ve konserler biraz zamanımı alacak. Ayrıca ikinci kitabım üzerinde çalışıyorum, yıl sonuna yetişir.

SPOR Wimbledon’da Tarihin En Uzun Süren Tenis Maçı

Wimbledon Tenis Turnuvası’nın 1. turunda karşılaşan John Isner ve Nicolas Mahut arasında oynanan tarihin en uzun karşılaşması Isner’in galibiyeti ile sona erdi. Wimbledon Tenis Turnuvası’nda John Isner ile Nicolas Mahut’un karşılaştığı maç üç gün boyunca sürdü. Tüm zamanların en uzun tenis maçı, en uzun set, bir maçta ve bir sette oynanan en çok oyun, en uzun süren oyun ve en çok sayıdaki ace rekorlarının kırıldığı karşılaşmanın birinci tur mücadelesi, 22 Haziran 2010 Salı günü başladı. 2 saat 54 dakika süren 4 set sonunda, havanın kararması nedeniyle karşılaşmaya ara verildi. İlk seti 6-4 kazanan Isner, ikinci sette 6-3’lük skorla, üçüncü sette 9-7’lik tiebreak ile yenik düşmüştü. Ancak 4. setin tie-break’ini 7-3 kazanıp maça denge getirmişti. İki tenisçi final setini oynamak için ertesi gün öğlen saatlerinde yeniden korta çıktı. Güneş batana kadar 7 saat 6 dakika boyunca raket sallayan Isner ve Mahut, yine birbirlerine karşı üstünlük sağlayamadılar. Işık azaldığı için iyi göremediğini söyleyen Mahut’nün talebi üzerine hakemler bir kez daha maçı durdurdu. İkinci gün mücadelesi sona erdiğinde final setinin skoru 59 - 59’du. Karşılaşmanın 3. gününde beraberlik bir

saat 5 dakika daha bozulmadı. Fakat 6869 geriye düşen Mahut son servis oyununu avantaja çeviremeyince Isner zaferini ilan etti. Birleşik Amerikalı tenisçi son seti daha önce görülmemiş bir skorla, 70-68 kazandı ve ikinci tura yükseldi. Maç üç günde toplam 11 saat beş dakika sürerken, Isner toplam 112 ace kaydetti. Şimdiye kadarki en uzun Grand Slam karşılaşması ise 2004’te Fransa Açık Tenis Turnuvası’nda Fabrice Santoro ve Arnaud Clement’ın 6 saat 33 dakika süren maçıydı. 1877’den bu yana düzenlenen Wimbledon Tenis Turnuvası’nda tekler klasmanında hiç bir maç 112 oyundan fazla sürmedi. Bu rekor da, 1969’da kaydedilmişti. Isner ve Mahut ise maç boyunca 183 oyun oynadılar. Yani karşılaşma beş setlik çekişmeli herhangi bir tenis karşılaşmasının en az 3-4 katı uzunluğunda sürdü. Sadece son sette oynanan oyun sayısı, normal bir setin 1015 katı kadardı. Tenisçiler, Wimbledon’da henüz ilk turu atlamak için mücadele ediyordu, ancak bu

karşılaşma ile her ikisi de adını tenis tarihine yazdırdı. Amerikalı tenisçi John Isner maç sonrası “Bir daha asla böyle bir şey yaşanmaya-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch

cak” dedi. John McEnroe ve Tracy Austin gibi ünlü tenisçilerin de izlediği maç kırılması bir daha çok zor olacak rekorlarla tarihe geçti. 1669


39

SİNEMA www.pusulaswiss.ch

Temmuz/Juli 2010

Ayın Flimlerinden Seçtiklerimiz ‘The Karate Kid’ / Karete Çocuğu

‘Knight& Day’ / Gündüz Şövalyesi

22 Temmuz 2010 sinemalarda

Konusu: 12 yaşındaki Dre Parker, yaşadığı Detroit ile mutlu bir hayat sürmekteyken, annesinin işleri nedeniyle Çin’e taşınmak zorunda kalır. Çin’deki yaşama uyum sağlayan Dre, sınıf arkadaşı Mei Ying’e aşık olur. Aslında birbirlerine karşı hissettikleri karşılıklıdır; ama aradaki kültürel farklılık bu dostluğu zora sokar. Bu da yetmezmiş gibi, okulun karate yıldızı Chang belalısı haline gelir. Dre, bir Kung Fu ustası olan Mr. Han’la tanışır ve iyi bir dövüşçü olmak için onun yardımını ister. Mr.Han ise bu sporun dövüş ve şiddet için değil, olgunluk ve kontrole için kullanıldığını gösterecektir.

‘Toy Story 3’ / Oyuncak Hikayesi 3 29 Temmuz 2010 sinemalarda Çok sevilen “Oyuncak Hikayesi” filmlerinin yaratıcıları, yeniden oyuncak kutusunu açıp ‘’Oyuncak Hikayesi 3’’ ile sinema severleri Woody, Buzz ve oyuncak karakterlerden oluşan sevimli çetenin dünyasına davet ediyor. Woody ve Buzz, sahipleri Andy’nin günün birinde büyüyeceğini kabullenmiş durumdadır. Peki o gün gelip çattığında ne yapacaklardır? Serinin üçüncü bölümünde Andy, üniversiteye gitmeye hazırlanmaktadır, sadık oyuncakları ise belirsiz gelecekleri yüzünden endişe içinde kalır. “Oyuncak Hikayesi 2” ve “Kayıp Balık Nemo”nun ortak yönetmeni Lee Unkrich seyircilerin sabırsızlıkla beklediği bu filmin yönetmenliğini yapıyor. “Küçük Gün Işığım”ın Oscar ödüllü senaristi Michael Arndt ise bu filme eşsiz yeteneğini ve komedi anlayışını katıyor.

22 Temmuz 2010 sinemalarda Oldukça sıradan bir yaşam süren ve yalnız bir kadın olan June (Cameron Diaz), kız kardeşinin evliliği için hazırlık yapmaktadır. Tesadüf eseri gizli bir ajan olan Milner (Tom Cruise) ile karşılaşır. June, Milner’la tanışmalarının ardından bir yandan tehlikeli bir yandan da eğlenceli bir dizi maceranın içine düşer. Ama ne yaparsa yapsınlar, tesadüfler onları hep bir araya getirecektir. “Knight and Day” konusundan da anlaşılabileceği üzere oldukça eğlenceli, bol aksiyonlu ve romantik bir film . “Mission Impossible” serisindeki Ethan Hunt karakteriyle gizli ajan olarak görmeye alıştığımız Tom Cruise bu sefer daha komik ve eğlenceli bir ajan tiplemesiyle karşımızda.

‘Twilight Saga: Eclipse’ / Alacakaranlık Efsanesi : Tutulma 14 Temmuz 2010 sinemalarda

Stephanie Mayer’in delice bir merakla beklenen Alacakaranlık 3. serisi... Konusu: Seattle’da esrarengiz cinayetler baş gösterirken, vampir Victoria da Bella’dan intikam almanın planlarını yapmakta ve bu yüzden Bella’nın hayatı tehlikeye girmektedir. Edward, cinayetlerin kana olan açlıklarını kontrol edemeyen yeni doğmuş vampirler tarafından işlenildiğinden şüphe etmektedir. Bella ise Edward’a olan aşkı ve Jacob’la arkadaşlığı arasında seçime zorlanmaktadır. Karar verme günü yaklaşıyor, Bella neyi seçecek: Yaşamı mı yoksa ölümü mü?

‘Celda 211’ / Hücre 211

‘Yabancı’ / Die Fremde

Yönetmenliğini Daniel Monzon’un yaptığı “Celda 211” 2009’un en iyi filmi seçildi. Film, en iyi yönetmen ve en iyi erkek oyuncu dahil toplam 8 dalda ödül aldı. İspanyol sinemasının en itibarlı ödülleri olan “Goya”nın sahipleri...

Konusu: ‘’Die Fremde” birçok genç kadının içinde bulunduğu çıkmazı gözler önüne seriyor. Umay, yeni bir hayata başlayabilmek için, kocasından kaçıp baba evine sığındığında, annesi “Sen çok şey istiyorsun” diye çıkışıyor ona, Umay ise “Çok az şey istemekten iyidir” cevabını veriyor. Baba evini terk etmek zorunda kaldıktan sonra çalıştığı iş yerinin sahibi, genç kadını uyarıyor: “Annen baban, toplum ile senin aranda seçim yapmak zorunda kalırlarsa toplumu seçerler.” Fakat Umay, bunu kabullenmek istemiyor. Filmde hikayesi anlatılan, sadece erkeklerin baskısı altında ezilen kadınlar değil. Dışarıda, kapının önünde bekleyen canavar misali, toplum baskısı erkekleri de kapana kıstırıyor.

08 Temmuz 2010 sinemalarda

Konusu: Gardiyan olmak üzere olan Juan, hapishaneyi tanımak öğrenmek için bir gün işe erken gider, meslek arkadaşları onu binada gezdirirken tavandan başına bir parça düşer ve bayılır. Meslektaşları onu ayıltmak üzere boş olan 211 nolu hücreye götürürler. Juan’ın bilinci kapalıdır ve ayıldığında hapishanede ayaklanma olduğunu ve yaşamak için mahkum rolu oynamak zorunda olduğunu anlayacaktır.

08 Temmuz 2010 sinemalarda

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


40

NE PİŞİRELİM

Temmuz/Juli 2010

www.pusulaswiss.ch

Konya Restaurant Yağmurlu havayı fırsat bilip, hem sohbet etmek hem de ızgara etlerin tadına bakabilmek için Zürich’teki Konya Restaurant’a gittik. Konya Restaurant Zürich merkezde yaklaşık iki yıldır müşterilerine hizmet veren bir mekan. Restaurantın tipik müşteri profilini civardaki sakinler oluşturuyor. Restaurant hem sohbet etmek isteyenler hem de yemek için gelen müşterilerin ortak buluşma noktası haline gelmiş. Bir pazar günü ziyaret ettiğimiz Konya Restaurant’ta bizi işletmeci Ragıb Özdemir karşıladı. Müşteri kapasitesi oldukça yüksek olan restaurantın iç ortamı da oldukça ferah. Konya Restaurant’ta her türlü ızgara

çeşitlerinin yanı sıra, ara sıcaklardan ve ev yemeklerinden oluşan geniş bir menü var. Restaurantın öne çıkan yemekleri ise kuzu ve dana etinin bolca kullanıldığı ızgaralar. Yaz aylarında ızgara yaparak, et ihtiyacını karşılayan herkesin damak zevkine hitap eden lezzetler Konya Restaurant’ta mevcut. Restaurantın işletmecisi Ragıb Özdemir, aynı zamanda Konya Kasabı’nın da sahibi. Ragıb Özdemir, kendi kasabındaki etlerden en iyilerini seçip, yemekleri müşterilerinin damak zevkine göre özenle hazırladıklarını, ız-

Haber: Turgut Karaboyun

gara özlemi çeken herkesi restaurantlarına beklediklerini söyledi. Ailenizle birlikte gidip nefis ızgara çeşitlerini bulabileceğiniz Konya Restaurant’ı tüm okurlarımıza tavsiye ediyoruz. İddia ediyoruz, hem ızgaraların lezzetinden hem de fiyatlardan

oldukça memnun kalacaksınız. Konya Restaurant’a gitmeden evvel telefon açarak kendi zevkinize göre et siparişi verebilirsiniz. Restaurant’ta et çeşitlerinin yanı sıra ciğer, böbrek gibi sakatatları da bulabilirsiniz.

Pusula gazetesi olarak ziyaret ettiğimiz Konya Restaurant’a -5 üzerinden- vermiş olduğumuz puanlama şu şekilde:

 Lezzet:  Mekan:  Fiyatlar: Servis kalitesi: 

Adres: Konya Restaurant Hardplatz 9 8004 Zürich Telefon: 044 493 33 90

Hünkar Beğendi (4 kişilik)

Yemek Tarifi Bezelye Çorbası (4 kişilik)

Malzemeler :

Malzemeler :

Hazırlanması :

• 1 su bardağı bezelye • 1 yemek kaşığı un • 1.5 yemek kaşığı margarin • 4 su bardağı et suyu • Tuz, karabiber, kırmızıbiber, • Dereotu

Yapılışı: Bir yemek kaşığı bezelyeyi ayırarak gerisini haşlayın. Haşlanmış bezelyeleri süzgeçten geçirin. Unu yağda kavurun. Biraz su ilave ederek karıştırın. Süzdüğünüz bezelyeyi ilave ederek karıştırın. Et suyunu ekleyerek kaynatın. İnce ince kıyılmış dereotunu üzerine serpin. Dilerseniz kızdırılmış kırmızıbiber de dökebilirsiniz. Kızarmış ekmekle servis yapın.

• • • • • • • • • •

500gr koyun eti 2 çorba kaşığı tereyağı 2 adet soğan 1 çorba kaşığı sirke 2 adet domates 2.5 su bardağı sıcak su 5 adet patlıcan 1.5 çorba kaşığı un 1.5 su bardağı süt 2 çorba kaşığı rendelenmiş kaşar peyniri • Tuz, kekik

Hazırlanması : Tencereye etleri alıp, suyunu çekene dek kavurun. Ardından tereyağını, küçük kesilmiş soğanları ekleyin. 3 dakika daha kavurun. 1 çorba kaşığı sirkeyi ilave edin. Rendelenmiş domatesleri, kekiği, sıcak suyu ve en son tuzu ekleyerek, etler yumuşayana dek pişirin. Patlıcanları ateşte közleyin. Kabuklarını soyduktan sonra limonlu suda 5 dakika bekletin. Suyunu iyice süzün. Keskin bir bıçak yardımıyle çok ince kıyın.

Tereyağını bir tavada eritin.1.5 çorba kaşığı unu ekleyin. Sararana dek kavurun. Sürekli karıştırarak soğuk sütü ilave edin. Karışım koyulaştığında ateşten alın. İnce kıyılmış patlıcanları, tuzu, rendelenmiş kaşar peynirini ekleyin. Hızla karıştırıp, servis tabağına alın. Üzerine eti koyarak, servis yapın.

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


41

SAĞLIK www.pusulaswiss.ch

Temmuz/Juli 2010

Horlamak, Ağız Kokularının da Nedeni Olabilir

İsviçre’de ağız kokusundan şikayetçi olan insanların sayısı hiç de az değil. Ağız kokularımız için kendi kendimize doktorluk yapmaya çalışacağımız yerde, derhal bir diş doktoruna gitmek çok daha yararlı sonuç verecektir. Kötü kokan bir nefes yalnızca insanın kendisi için değil, çevresi için de çok rahatsızlık veren bir durumdur. Ama gerçek ağız kokusu ile geçici ağız kokusunu ayırt etmek gerekmektedir: Sadece sabahları kokan ağız için endişe etmeye gerek yoktur. “Ağızın sabah kokusu” geçicidir. Dişlerin fırçalanmasından sonra ya da kahvaltı ederken tükürük salgısının artmasıyla bu koku kaybolur. Ağız kokusu, kişinin kendisi tarafından çok kolay fark edilemez. Çoğunlukla ağız kokumuzun farkına varmamız başkalarının söylemesi yoluyla olur. Ama ne var ki pek çok kişi, karşısındaki kişiye ağzının koktuğunu söyleyemez. Ağızdan gelen kokunun gerçek bir ağız kokusu mu yoksa geçici bir koku mu olduğunu anlamak için basit bir yöntem var: Bileğinizin iç kısmını yalayın, tükürüğünüzün kuruması için birkaç saniye bekleyin ve daha sonra burayı koklayın. Eğer bileğinizde hoş olmayan bir koku kalmışsa büyük bir ihtimalle gerçek ağız kokunuz vardır. Bize en emin bilgiyi diş doktoru verebilir. Doktor, bir ölçüm aletiyle kokunun geldiği yeri (ağız, göz, çene boşlukları, boğaz ya da ciğerler) bulur. Kokunun kaynağı olan bu noktadan iltihaplı bir salgı boğaza akmaktadır. 1 - Ağız kokusunun tıbbi nedenleri Ağız kokusu yapan tıbbi nedenler çeşitlidir; mesela dişler sık sık kanıyorsa diş eti hastalığı muayenesi olmak gerek: Diş eti hastalığı, dişleri saran dokuların enfeksiyonudur. Eğer diş etleri kırmızımsı görünüyor ve dişler fırçalandığında sık sık kanıyorsa diş eti hastalığı olması ihtimalinden söz edilebilir. Burun ve sinüsler ile ilgili sorunları olan kişilerin de ağızları kokabilir. Eğer burundan nefes alıp verdikçe koku artıyorsa sinüzüt, burunda yabancı cisimler ya da burun etlerinde sorun olabilir. Diş plakları da koku yapar: Bir diğer ağız kokusu yapan neden de diş plaklarıdır. Diş yüzeyinde oluşan yumuşak beyaz birikintiler olan plaklar, bakterilerin yiyecek ve tükürükle karışması sonucu oluşurlar. Plakların içerdiği bakteri tipleri çok çeşitlidir. Kalkül (tartar), kalsiyum çökmesi ile sertleşen plak tipidir. Bu tip plaklar sıkıca dişlere yapışıktırlar. Akciğer ve bademcik enfeksi-

yonlarına dikkat! Bademcik dokusu kıvrımları arasında gıda parçacıkları birikerek burada döküntülere, dolayısı ile de ağız kokusuna yol açabilirler. Bu döküntülere ‘magma’ adı verilir. Kirli sarı renkteki magmalar hastanın kendisi tarafından da kolayca görülebilir. Bir de reflü hastalığı var... Mide asidi ve mide içindekiler yemek borusundan yukarıya doğru yani ağız boşluğuna kaşıntı yapar. Bu hastalık sadece ağız kokusu yapmaz; ayrıca ses kısıklığı, boyunda yanma hissi, midede ekşime, ağrı ve yanma gibi şikayetlere neden olur. Tümörler de kokar... Burun, geniz, ağız veya akciğerlerdeki tümörlerin de nefeste kötü kokuya neden oldukları görülmektedir. Bir de böbrek ve karaciğer hastalıklarında vücuttan atılamayan metabolizma artıkları da ağız kokusunun nedeni olabilmektedir. Tıbbi nedenler, ağız kokusu yanında başka şikayetlere de neden olacağından tespiti de daha kolaydır. Mesela burun tıkanması, sinüzütün burun ve geniz akıntısı, yüz ve baş ağrıları bunlardan sadece birkaç tanesidir. Dil yüzeyindeki tabakaların nedeni bilinmiyor... Bazı insanların dil yüzeyinde tabaka oluşabiliyor. Bunun nedeni tam olarak belirlenememiş olmasına rağmen bazı tahminler yapılmaktadır; mesela burnun gerisinden ağza akan geniz salgısı ile bağlantısı olabilir. Bu tabaka içerisinde kokulara neden olan pek çok bakteri bulunabilir. 2 - Ağız kokusunun hijyenle ilgili nedenleri Ağız içinden kaynaklanan ağız kokusunun en sık karşılaşılan nedeni, kötü ağız hijyeni ya da diş eti hastalığıdır: Bakteriler; yemek artıklarını, hücreleri, kan ve proteinleri yıkıma uğrattıklarında, fena kokulu kükürt gazı ortaya çıkar. Normal diş fırçalamayla küçük yiyecek artıkları (özellikle küçük et parçaları) temizlenemeyebilir. Bu yiyecek artıkları dişler arasında kalarak çürür ve bakterilerle kaplanır. Düzenli olarak diş ipi kullanarak bu sorun çözümlenebilir. Kötü bir ağız hijyeni dil üzerinde milyonlarca bakterinin yerleşmesini ve burada üremesini sağlayarak dil üzerinde bir katman oluştururlar. Kötü bir nefes kokusunun yanı sıra diş çürümelerine, diş eti hastalıklarına, diş taşlarına neden oldukları gibi boğaz, burun, kulak bölgeleriyle -daha seyrek olmakla beraber-, ciğer ve mide hastalıkla-

rına da kaynak teşkil ederler. 3 - Ağız kokusunun yiyecek, içecek ve ilaçlarla bağlantısı Gıdalardaki kimyasallar kana karışarak akciğerlerden solunum yoluyla atılabilirler. Hepimiz sarımsak, baharatlı yiyecekler ve alkollü içeceklerin nefesteki kokusunu biliriz. Bunların yanı sıra ağız kokusuna neden olan pek çok gıda vardır. Gıdalardan kaynaklanan ağız kokuları geçicidir; gıdanın alınmasından vazgeçildiğinde ağız kokusu da yok olur. Bazı ilaçlar da tükürük salgısını azaltabildiklerinden ağız kurumasına yol açarlar. Bir de kemoterapide kullanılan ilaçlar vardır ki bunlar da ağız içinde mantar oluşumuna neden olurlar. Şayet ağız kokusunun nedeni ilaçlar ise bu konu doktorla konuşulmalıdır. Belki alınan ilacın başka bir alternatifi vardır. 4 - Sigara Sigara içmeyen bir kişi bir başka kişinin sigara içip içmediğini kolayca anlayabilir. Sigara içmeyenlerin arasında, sigara içenlerin nefeslerinin kül tablası gibi koktuğunu söyleyen çoktur. Sigara, bir diğer ağız kokusu nedeni olan diş eti hastalıklarına da neden olur. 5 - Ağır perhizler, açlık ve oruç Açlık esnasında vücut kendi yağlarını kullanmaya başlar. Yağların yakılması keton denilen kimyasalların ortaya çıkmasına neden olur. Bazı ketonlar nefesle dışarıya atılırlar; işte bu ketonlar da ağızda kokuya neden olur. 6 - Yaş Vücutta yaşla birlikte değişime

uğrayan fonksiyonlardan bir tanesi de nefes kokusudur. Bebeklerin ve çocukların taze ve hoş ağız kokusu ergenlikten itibaren keskinleşmeye başlar. Yaş ilerledikçe tükürük bezlerinin de işlevi azalmaya başlar. Tükürük salgısının kalitesi bozulur. Yeterli hijyene rağmen yaşlılıkta nefes kokusu hoş olmayabilir. 7 - Stres ve horlamak Duygusal stres ve horlamak da ağız kokusuna yol açabiliyor. Ağız kokusunun tedavisi, nedenin bulunmasından ve bu nedenin yok edilmesinden geçiyor. Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi ağız kokusundan şikayetçi olan kişilerin ilk gidecekleri yer diş doktoru olmalıdır. Öyleyse dişlerimize çok özen göstermeliyiz: Diş fırçalama: Günde en az iki kez yumuşak tüylü bir diş fırçası ile dişleri fırçalamak gerek. Seçilen diş fırçasının baş kısmı ağız içindeki tüm bölgelere girebilecek kadar küçük olmalıdır. Dişlerin iç ve dış yüzeyleri ile çiğneme bölgeleri en az iki dakika boyunca fırçalanmalıdır. Bir de diş eti ve dişlerin birleşme yerleri özenle temizlenmelidir. Diş fırçaları 3 - 4 ayda bir yenilenmelidir. Diş ipleri: Dişler, günde en az bir kez fırçalandıktan sonra diş ipi ile temizlenmelidir. Diş ipleri, fırçalamadan sonra da dişlerin arasında kalan yiyecek artıklarını temizlemek için en iyi çaredir. Diş ipi ilk kez kullanılacaksa diş etleri biraz kanayacaktır. Dişlerin kanaması birkaç gün içinde durmazsa diş doktoruna danışmak gerekir. Dengeli ve sağlıklı beslen-

mek: Şekerli yiyecek ve içecekler mümkün olduğunca az yenmeli ve içilmelidir. Bu gıdalar, ağızdaki bakterilerin çoğalmasını sağlar, çoğalan bakteriler asit üreterek dişlerin çürümesine yol açar. Kullanılan ilaçların da -mümkünse- şekersiz olmasına dikkat edilmelidir. Düzenli şekilde diş kontrollerine gidilmelidir: Düzenli aralıklarla diş doktoruna gidilmelidir. En az yılda bir kez diş kontrolu yapılmalıdır. Diş doktoru, plakları ve kalkülleri görerek temizler. Diş eti hastalıkları erken dönemindeyken teşhis edilip, iyice kötüleşmeden önlem alınacaktır. Her türlü önleme rağmen ağız kokusu önlenemiyorsa... Antiseptikli ağız solüsyonları günde en az bir kez kullanılabilir. En uygun zaman yatmadan önceki zamandır. Ağız solüsyonları bakterileri öldürmektedir. Küçük çocukların bu sıvıları yutmaları ihtimaline karşı onlara uygulanmamalıdır. Dil yüzeyi üzerine birkaç damla ağız solüsyonu damlatılmış yumuşak bir fırça ile günde en az bir kez temizlenmelidir. Eczanelerden dil kazıyıcı bir araç alınarak, yüzeydeki tabakalanma kolaylıkla temizlenebilir. Yemeklerden sonra sakız çiğnemek, tükürük salgısını artırarak, yemek sonrasında ağızda kalan birikintilerin temizlenmesine yardımcı olur. Takma diş kullananlar bunları iyi temizleyemiyorlarsa ağız kokusu sorunu ile karşılaşırlar. Takma dişlerin en iyi şekilde nasıl temizleneceğini diş doktorunuza sorabilirsiniz. 1636

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


42

KADIN VE MODA

Temmuz/Juli 2010

www.pusulaswiss.ch

Ayak Sağlığınız İçin Doğru Ayakkabıyı Seçin... Dolabımızda ne kadar çok ayakkabımız olsa da beğendiğimiz bir ayakkabıyı vitrinde gördüğümüz anda hemen almayı düşünürüz. Hele de çok sevdiğimiz bir kıyafeti tamamladığına inanıyorsak, o zaman hiç tutamayız kendimizi...

Hazırlayan: Pervin Tekin

Sivri burunlu, yüksek topuklu, rengarenk ayakkabılar hiç kuşkusuz hemen hemen her kadınının dolabında vardır. Görsel olarak hoşa giden bu şık ayakkabılar bazen ciddi sağlık sorunlarına neden olabilmekte. Son yüzyıla gelene kadar, ayakları örtmek ve korumak amacıyla kullanılan ayakkabılar, artık güzel ya da daha uzun boylu görünmenin önemli bir aracı haline geldi. Özellikle kadınlar tarafından giyilen ayakkabıların önemli bir kısmı, ayak sağlığına dikkat edilmeden üretiliyor. Modaya uygun olsalar da dar, yüksek topuklu ve kullanışlı olmayan ayakkabılar; omurga, bacak ve ayak ağrılarının yanı sıra vücutta şekil ve yürüyüş bozukluklarına, tırnak batmasına, ayak mantarına, nasıra, bilek burkulmasına, parmaklarda şekil bozukluğuna yol açabiliyor. Ayak problemlerinin önemli bölümü, yanlış ayakkabı seçiminden ortaya çıkıyor. Bilinçli ayakkabı seçimi ise yaşam süreci içinde oluşabilecek bazı sağlık problemlerini engelleyebiliyor. Bu yüzden doğru ayakkabı seçmenizde yardımcı olacak, dikkat et-

meniz gereken önemli noktaları sizler için araştırdık.

. Kontrol amacıyla bir süre mağaza içinde yürüyün.

Ayakkabı alırken dikkat edilmesi gerekenler:

. Ayak bileği burkulmalarını önlemek için daha geniş ve daha kısa topuklu olanları tercih edin. Ayakkabının topuk yüksekliği 2,5 cm’yi aşmamalı.

. Öncelikle ayağın şekline uygun ayakkabılar seçmeye özen göstermek gerekir. . Ayakkabılarınızı akşama doğru alın. Gün boyu ayaklarınıza yük bindiği için akşama doğru ayaklar şişer ve genişler. Böylece akşam alınan ayakkabı rahat ise gün boyu giydiğinizde sizi rahatsız etmez. . Ayakkabının uzunluğu ve genişliği ayağınızla orantılı olmalıdır. Yaş ilerledikçe ayak tabanında çökme sonucu ayaklar uzar ya da genişler, bu nedenle ayak numaranızı aralıklı olarak kontrol edin. . Ayakkabı ayakta üzerine basarak denenmelidir. Çünkü yük bindiğinde ayak genişler ve uzar. . Ayakkabı alırken her iki ayakkabı da denenmeli, çoğu kişide, iki ayağın boy ve genişliği aynı değildir.

. Parmaklarınızın normal şeklini korumak için, sivri burunlu ayakkabılardan kaçının. . Ayakkabı seçerken altının “şok alıcı” özelliği olmasına dikkat edin. Tahta veya benzeri çok kalın ve esnek olmayan ya da çok ince olan ayakkabılar, ayak bağ ve eklemlerine aşırı yük bindirerek ağrıya neden olur. . Ayakkabının iç kısmı çok kaygan ve sert olmamalı ve ayağın doğal yapısına yani ayak kavislerine destek verecek biçimde olmalı. . Ayakkabının parmak ucundaki yüksekliği, ayakkabının içinde parmaklarınızı kıvıracak kadar yüksek ya da esnek olmalı. . Kesinlikle satıcının, ayakkabının açılıp ayağınıza uyacağı sözlerine kanmayın. Düzgün ayakka-

bıda böyle şey olmaz. . Ayağınızın hava almasına izin veren materyalleri, örneğin köseleyi tercih edin, naylon ve benzeri ayakkabılardan kaçının. . Ayağınıza tam uyum gösteren numarayı alın. Ayağınızın anatomik yapısına uymayan ve büyük ya da sıkan ayakkabıyı giymek hem sakıncalıdır, hem de ayak-

Yazın Yıpranan Saçlar

kabıyı deforme eder. En uzun parmağınız ile ayakkabının ucu arasında yarım santim boşluk olmalıdır. Ayak sağlığınız için alabileceğinizin en iyisini almaya çalışın. Başta biraz pahalı gelse de kaliteli ayakkabı deforme olmadan çok daha uzun süre dayanır. 1618

Hazırlayan: Pervin Tekin

Tatil sonrasında cildiniz kadar saçlarınız da yıpranır ve özel bir bakıma ihtiyaç duyar. Düzenli olarak bakım yapılmadığı takdirde saç köklerini olumsuz etkileyen UV ışınları, su ve rüzgarla birlikte bir süre sonra saçların okside olmalarına, kurumalarına ve canlılığını yitirmelerine yol açar. Özellikle de saçların kuruması en önemli sorunlardan biri haline gelir. Ancak bu gibi sorunları ortadan kaldırmak, yıpranmış saçları tekrar eski haline dönüştürmek sanıldığı kadar zor değildir.Gerekli önlemleri aldığınızda bu sorunu ortadan kaldırmış olursunuz. verilmesi, kışın fön makinesiyle kurutmaya bağlı gelişen kuruma, yıpranma, kırılma ve yanma gibi sorunların atlatılmasını sağlar. Ancak yazın da saçınızı güneşten, tuzdan, kumdan ve klordan korumanız gerekir. UV filtreli koruyucu bir ürün bu konuda size yardımcı olabilir. Saç için hazırlanmış özel koruyucu ürünler de mevcut. Yüzünüz veya vücudunuz için kullandığınız güneş kremi de işe yarayabilir. Boyayı tatil dönüşüne erteleyin

İşte tatilde güneş, su ve rüzgarın etkisiyle kuruyan, yıpranan saçları eski canlılığına kavuşturmanın yollarını bu yazımızda bulacak ve gerekli önlemleri şimdiden almış olacaksınız. Burada uzmanların önerilerini dikkate almanız ve saç tipinize uygun ürünleri düzenli olarak kullanmanız yeterli olacaktır.

yorar ve yıpratır. Saçınızı korumak istiyorsanız, deniz veya havuza girerken önce saçınızı ıslatmanızı öneriyoruz.

Uzmanların önerileri ve alacağınız önlemler:

Saçlarınızı akşamları iyi yıkayın ki tuz, klor, kum ve koruyucu ürünlerden tamamen arınsın. Gündüz yıpranan saçlarınızın gece nefes alması için özel üretilen güneş bakım şampuanı, yıkama maskesi gibi ürünlerden de yararlanabilirsiniz.

Tatilde ne kadar dinlenseniz de güneş, deniz ve havuz, saçınızı

Aslında saç yaz aylarını sever. Kendi halinde kuruma fırsatının

Tatile gitmeden perma, boya, balyaj gibi işlemler yaptırmayın. Bu planlarınızı tatil dönüşüne erteleyin. Kimyasal işlemler güneşin zararlı etkilerini artırıyor. Saçın daha hızlı kurumasına neden oluyor. Saç uçlarındaki kırıkları ve rengi açılan kısımlarını kestirmekle yetinin. Bone takın Saçlar, yaz aylarında en çok havuz ve deniz suyundan yıpranıyor. Yazın ardından mat, kırılgan ve hassas saçlarla baş başa kalmak istemiyorsanız, denize ve havuza girmeden önce saç koru-

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch

yucuların kullanılması öneriliyor. Ancak asıl önemli olan saçların havuz ve deniz suyuna sokulmaması. Bunu sağlamanın tek yolu da bone takmak. Aldığınız tüm önlemlere rağmen, tatilden döndünüz ve baktınız ki saçlarınız yine de matlaşmış, parlaklığından eser kalmamış. Haftada iki veya üç kez şampuan öncesi besleyicilerden yardım alabilirsiniz. Saçınız eski gücü ve parlaklığını yakalayana kadar küre devam edin. Saç tipiniz ne olursa olsun, kuru ve yıpranmış saçlar veya boyalı saçlar için üretilenlerden seçin. Saçınız eski formuna kavuşunca saç yapınıza uygun seçeneğe dönebilirsiniz. Şampuan sonrası bir bakım maskesi veya serum uygulayın. Tatil dönüşü saçlarınızı kestirin Saçlarınıza canlılığını kazandırmanın bir yolu da tatil dönüşü kuaförde uçlarından kestirmeniz olacaktır. Böylelikle olumsuz dış etkenlerin kuruttuğu ve incelttiği saç telleri gücünü yeniden toplayacaktır. Doğal destek

Tatil dönüşü saçlarınızın parlak ve canlı görünmesi için bir öneri daha: Birkaç damla badem yağını, bir ampul B kompleks vitaminine ekleyin. Karışımı saç dipleri ve uçlarına yedirin. Tutabildiğiniz kadar tutun. Saçlarınıza doğal destek vermek istiyorsanız, özellikle kuru baklagilleri, pirinç, tahıllar ve bulguru haftada bir ya da iki gün en az bir porsiyon tüketin. Fındık, badem, karaciğer, yumurtanın sarısı, süt ve yoğurt da iyi gelir. Özel bakım maske ve kürler Güneş sonrası şampuanlar içerdikleri pantenol sayesinde saç tellerinin parlaklığını kazanmasına ve klor ya da tuz kalıntılarının giderilmesine yardımcı olur. Zengin bileşimli saç bakım kürleri ve maskeler de tatil sonrasında saçlarınızı güçlendiren özel bakımlar arasında. Uzmanlar bu bakımları her gün düzenli olarak uygulayabileceğinizi de belirtiyor. B ve E vitaminleri sayesinde saç hücrelerinin zarar görmesini de önleyen kür ve maskeler aynı zamanda saçlara parlaklığını da geri kazandırır. 1617


43

ÇOCUK PSİKOLOJİSİ www.pusulaswiss.ch

Çocuklarda Yalan

Temmuz/Juli 2010 Hazırlayan: Pervin Tekin

Ali, annesine ders notlarının hep iyi olduğunu söylüyordu. Annesi bir gün Ali’nin çantasında sınav sonuçlarını görünce, aslında gerçeğin hiç de Ali’nin anlattığı gibi olmadığını gördü. Ayşe, sıkça haftalığını kaybettiğini söyleyip babasından para istiyordu. Annesi evde temizlik yaparken yatağının altında çerezlerden çıkma fazlaca oyuncak buldu. Sizin çocuğunuz da buna benzer davranışlar gösteriyorsa paniğe kapılmayın. Çünkü, bu olayları yaşayan sadece siz değilsiniz. Bütün çocuklar yalan söyler. Ama yalancı doğmazlar. Sadece, yalan söylemeyi öğrendikleri bir gelişim süreci yaşarlar. Yani yalanın bir hedefi vardır. Bazı araştırmacılar, yalanı söyleyenin patolojisini, yalanın hedefini ve içeriğini göz önünde bulundurarak nedenlerine göre şöyle sınıflandırmışlardır: Faydalı yalanlar: İlişkilerimizin iyiliği için, Histerik yalanlar: İlgi toplamak için, Savunma için söylenen yalanlar: Kendimizi zor durumdan kurtarmak için, Telafi etmek için söylenen yalanlar: Başkalarını etkilemek için, Dedikodu için söylenen yalanlar: Abartarak laf yaymak için, Aşka gelip söylenen yalanlar: Başkalarının çıkarlarını gözetmek için, Patolojik yalanlar: Kendimizi ve başkalarını hırpalamak için Çocuğunuzun özellikle ilk yalanıyla karşılaştığınızda, size en kaygı veren, onun kötü karakterli olabileceği korkusudur. Paniğe kapılmadan, sakin ve doğru dürüst düşünebilmek için en iyisi olay geçinceye kadar soğukkanlı olmaya çalışmaktır. Çocukların yalan söylemeleri, doğruyu söylemeleri kadar normal gelişim gösteren bir davranıştır. Uzmanlar, yalanın kişinin özerkliğini sağlama ve kendisini ailesinden farklı bir birey olarak kabul ettirme sürecinde geliştiğini vurgularlar. Çocuklar, anne-babalarını kandırarak onların her şeye gücü yeten, her şeyi bilen insanlar olmadıklarını anlarlar. Böylece çocuklar, her zaman güçlü bir koruyucuları olması gerektiği biçimindeki fantazilerinin ne kadar yanlış olduğunu keşfederler. Çocuklar, bu fantazilerden sıyrılmak için kendi kendilerini koruma ve kendi kendilerine göz kulak olma sorumluluğunu geliştirirler. Bir çocuğun ilk araştırıcı yalanı söylemesi kaçınılmazdır. Bu yalanlara hazırlıklı olmanız gerekir. Uzmanlar, yedi yaş öncesinde çocuğun yalan söylemediğini ileri sürerler. Bu yaş dönemindeki çocukların yalanları kendilerine hoş gelen hayallerden kurulmuş bir oyundur. Kendi düşlerine gerçekmiş gibi bakan anlatma meraklısı çocuklara ‘yalancı’ damgasının vurul-

ması oldukça yanlıştır.

gerekir.

Küçük çocuklarda sık rastlanılan bir yalan türü de işlenen bir kötülüğün gizlenmesi ya da örtbas edilmesidir. Bunun esas nedeni başlarına gelecek olumsuz sonuçlardan kaçınmaktır. Bu çeşit yalan 9 ve daha ileri yaşlarda bilinçlenmeye başlar ve kötü sonuçlar verebilecek boyutlara ulaşır. Anında uydurulmuş değildir. Önceden planlanmıştır. Örtbas edici yalanın altında bazen çok önemli bir mesaj yatabilir.

Ergenlikte yalan

Palavracı yalanlara da çok sık rastlanır. Çocuklar, çevrelerinin gözünde daha saygın olmak isterler. Bu nedenle uydurulmuş öykülerle böbürlenmekten sevinç ve gurur duyarlar. Bazen de bu yalanlarla arkadaş kazanmak isterler. Bu yalanlar, oldukça normal görünmektedir. Ama palavracı yalanların geliştirilmesi ve devamlılık göstermesi, bir takım davranışsal problemlere yol açar. Çocuklar, yaptıkları yanlış bir davranışın sonucundan korktukları için değil, sadece bu olaydan sıyrılıp sıyrılamayacaklarını anlamak için de yalan söyleyebilirler. Böylece hem olaydan sıyrılacak hem de kendi gücünü denemiş olacaktır. Bu durumda onu hemen cezalandırmaktansa, yalanın altında yatan anlama bakmak gerekir. Ayrıca aşırı duygusal çocuklar kaygı ve çekingenlikleri yüzünden yalan söyleyebilirler. Çekingen bir çocuk yaptığı hatayı bir türlü itiraf edemez. Yalan, iç çatışmaların yoğun yaşandığı durumlarda da ortaya çıkabilir. Özellikle önemli gelişim dönemlerinde yaşanan çatışma ve sıkıntılar gerilime neden olur. Bu gerilim bazen öyküler uydurmayla rahatlama yolu bulur. Bu öyküler gerçeğe yakındır. Bu yalanları diğerlerinden ayırmayı bilmek gerekir. Çünkü bu bir tür ruhsal rahatsızlığın dışa vurumudur. Böyle çocuklar kayıtsız, umursamaz, sevinçli görünürler. Arkadaş ilişkileri iyi değildir ve davranışları oldukça çocuksudur. Bazı incelemeler kötü ve elverişsiz aile içi ortamın bu durumu oluşturduğunu göstermiştir. Yalan, bazen bir patoloji (hastalık) belirtisi de olabilir. Ağır psikolojik dengesizliklerde ya da kişilik bozukluklarında yalana rastlanabilir. Patolojik durumda eğitsel etkiler üzerinde durulması

Çocukluğun ilk yıllarında çocukların kandırma operasyonu, başarısızlıkla sonuçlanır. Çünkü yüz ifadeleri yalan söylediklerini açığa vurur. Çocuklar, büyüdükçe yüz ifadelerini ve beden dillerini kontrol etmeyi öğrenirler. Bu konudaki başarı, ergenliğin ilk yıllarından başlayarak gelişir. Çünkü büyüdükçe, yalan sözcüklerin yanı sıra nasıl yanıltıcı bir vücut dili kullanacaklarını da öğrenirler. Çocukluğun ilk yıllarında doğrunun tüm çıplaklığıyla söylenmesi hoş görülse de, ergenlik çağına gelen çocuklara bunun tam tersi öğretilir. Ayrıca, beyaz yalanlar sosyal ortamlarda kullanılabilecek bir reçete olarak gösterilir. Çocuklara insanları üzecek gerçekleri söylememeleri öğretilir. Sonuçta, ergenlik çağındaki çocuklar, yavaş yavaş hile ve yalan içerecek şekilde bilgi, fikir, duygu ve düşüncelerini toplumdan saklama veya yerine göre göstermeyi öğrenmeye başlarlar. Bu bir dereceye kadar her ailede öğretilir.

Çocuğumuzu yalana teşvik ediyoruz! Çocuklarımıza doğru söylemenin önemini belirtirken, davranışlarımızla ve uyarılarımızla bunu göstermiyoruz. Hatta gösterdiğimiz kimi davranışlar onu yalana teşvik ediyor olabilir. Bunlara da kısaca değinelim : * Tehditler her ne kadar yetişkinlere mantıklı gelse de aslında işe yaramaktan çok uzaktır. Davranışın tekrarlanması için kışkırtıcıdır. Çünkü çocuğun kişiliğine bir meydan okumadır. Başkalarına aptal olmadığını kanıtlamak isteyen çocuk tehdide karşılık bir yalan kılıfı hazırlayacaktır. * Rüşvet, yani “Eğer şöyle yapmazsan...”mantığı yarardan çok zararı olan bir uyarıdır. Bu tür sözler, ona, yeteneklerinden şüphe ettiğimiz mesajını iletir. Çocuk rüşvet şeklinde kullanılan ödülü elde edebilmek için pazarlığa, yalana başvurabilir. * Çocuğunuzu, bir şey için söz vermeye zorluyor olabilirsiniz. Sözünü yerine getiremeyeceğini anladığında hileli yollar aramaya koyulabilir.

* Çocuğunuza savunmaya yönelik sorular soruyor olabilirsiniz. ‘’Matematikten 5 alıyorsun değil mi? Emin misin?’’ gibi. Bu sorularımız, onu savunmak için yalan söylemeye kışkırtıyor olabilir. * Çocuğunuzun yaptıklarıyla alay etme, öğrenmeye önemli bir engel ve çocuk için ciddi bir ruhsal bunalımın kaynağıdır. “Ne kadar aptalsın!”, “Senden de bu beklenirdi zaten!”, “Senin ne olacağın şimdiden belli” vb. Bu sözlerle iletişimi zedelenen çocuk, anne ve babası için yalanlarla dolu intikam fantezilerini geliştirebilir. * Çocuğunuza oyuncağını kırdığını söylediğinde belki dayak attınız ya da çok kızdınız. Çocuklar gerçekler için cezalandırıldıklarında kendilerini savunmak için yalan söylerler.

Yalanlar karşında yapmamız gerekenler: Yalanla karşı karşıya kalınca çocuklarımızı hemen sorguya mı çekelim, yoksa öfkemiz yatışıncaya kadar bekleyelim mi? Yoksa ceza mı verelim? Acaba olayı görmezlikten mi gelelim? Nasıl davranıcağımızı belirlemeden önce, kendi kendimize şu soruları sorarak cevaplayalım. “Çocuğum benden birşey mi bekliyor? İlgi mi? Övgü mü? Kişiliğini tanımamı mı? Aradığı şeyi daha önceki yalanlarında ona sağlamış mıydım? Yoksa kendisini önemli mi göster-

mek istiyor? Ben, iyi bir model miyim? Ona verdiğim sözleri tutabiliyor muyum? Doğru söylemenin önemini belirtirken bunu davranışlarımla gösterebiliyor muyum?” Bütün çocuklar yalan söyler. Normal bir yalanla başa çıkmanın kesin bir yanıtı yoktur. Profesyonel görüşler bile genellikle kişisel görüşlere dayanır. Bu nedenle öneriler sadece rehber olarak ele alınmalıdır. Yaşı küçük bir çocuğun söylediği yalanlar çoğunlukla fantezi ve uydurmanın bir bileşkesidir. Yalanı hoş olarak algılamak ya da çocuğu cezalandırmak yerine ebeveyn, çocuğun gerçeği görmesine yardımcı olmalıdır. Ergenlik öncesi ve ergenlik çağındaki çocuk yalan söylediğini bilir. Sorgulanan yalanın etkilerinin tartışılması ve uygun ceza (belirlendiyse) en iyi çözüm olabilir. Süreklilik gösteren yalanlarla doğrudan ilgilenilmelidir. Bu tip yalanlar risk faktörü taşıdığından bir profesyonel tarafından ele alınmalıdır. 1645 ............................................................... Kaynak: • Ackerman, P.Kappelman, M., Çocuğunuzun Sorunları. Çeviri : Tarhan Targu • Ford, Charles, “Yalan, Yalan, Yalan” Çeviri : Şerife Küçükal • Ginott, G.H. Anne - Babaların Çocuklarına Yönelik Yanlış Uygulamaları • Marks, J. Çocuklar Niçin Yalan Söyler? • Minibaş, J. Çocukta Yalan • Yavuzer, H. Çocuk Psikolojisi • Zulliger, H. Çocukta Ruhsal Bozukluklar ve Tedavisi

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


44

ÇOCUK SAYFASI

Temmuz/Juli 2010

www.pusulaswiss.ch

El Becerilerinizi Geliştirin

La Fontaine Masalları

Malzemeler: 1 çorba kaşığı sıvı yağ 3 su bardağı un 1/4 bardak tuz 1 su bardağı su Renklendirmek için gıda boyası ya da parmak boyası

Sevgili çocuklar, La Fontaine'in "Ağustos Böceği ile Karınca" adlı hikayesini hepiniz duymuşsunuzdur. La Fontaine'nin masallarına konu olan hayvanlar, insanlar gibi konuşarak bizlere birtakım dersler verir. Kurnaz tilkiler, kibirli arslanlar, çalışkan karıncılar ve bir dolu sevimli hayvancık La Fontaine'in masallarından bize seslenirler. Onların öykülerinden her zaman kendinize uygun dersler çıkarabilirsiniz.

Yapılışı Oldukça Kolay Oyun Hamuru !

Hazırlanışı: Unu, tuzu, yağı yoğurma kabına koyun, suyu yavaş yavaş yedirerek yoğurun. Hamur çok kuru olursa su, çok yapışkan olursa un eklenerek istenilen kıvama getirilir. Hamuru istediğiniz küçüklükte parçalara ayırarak, her parçayı farklı renklerde boyayla karıştırarak tekrar yoğurun. Oyun hamurunu renklendirmek için karışıma gıda boyası veya toz boya katarak iyice karıştırılır; dilerseniz birkaç damla nane esansı, gülsuyu veya vanilya da katabilirsiniz. Not: Oyun hamurlarını kutulara koymayıp dışarıda bırakırsanız kısa zamanda kuruyacaklardır. Plastik saklama kaplarında, naylon torbada ya da küçük cam kavanozlarda uzun süre saklayabilirsiniz. 1643

Çılgın İkizler / Mirjam Oldenhave Çizmeli Kedi Yayınları/ Çocuk Kitapları Dizisi/ 144 sayfa

Kitapla rın Dünya sı

Bir ikizin olduğunu öğrenirsen ne yaparsın? Julia, babası Steve ve en yakın arkadaşı Britt ile mutlu bir hayat sürüyordu. Annesi onun doğumu sırasında ölmüştü ve Julia babasından başka hiçbir akrabasını tanımıyordu. Babası da bu konuda bir şey söylemekten kaçıyordu. Bir gün, tesadüfler sonucu, Julia bir kardeşi olduğunu öğrendi. Üstelik ikiz kız kardeşti... Bunu babasına sorduğunda babası inkâr etmedi; ama kabul de etmedi. Julia için artık hayatın anlamı, kardeşini bulmak ve gerçekleri ortaya çıkarmaktı. Kardeşini kime vermişlerdi? Niçin vermişlerdi? Kardeşinin üvey babası kimdi? Yoksa Julia'nın baba bildiği kişi onun öz babası değil miydi? 1637

Karınca çok çalışkanmış; yazın sımsıcak günlerine aldırış etmeden kışa hazırlık yapıyor, hiç durmadan çalışıyormuş. Bulduğu tüm yiyecekleri kilerine götürüyor, kış için erzak topluyormuş. Ağutosböceği ise bir ağacın gölgesinde uzanmış, elinde sazı şarkı söyleyip, eğleniyormuş. Ne kışın soğuk günlerini düşünüyor, ne yaz bitince ne yapacağı ile ilgili tasalanıyormuş. Karıncayı çalışırken görünce de 'Karınca kardeş, bu kadar çok çalışma, gel sen de benimle birlikte şarkı söyleyip, eğlen. Biraz hayatın tadını çıkar dermiş.' Karınca, ağustosböceğinin söylediklerine kulak asmadan, çalışmaya devam edermiş. Aylar geçmiş, yazın sıcak günleri sonbaharın

Soru: Sizce, yaz mevsimi boyunca çalışkanlığıyla göz dolduran ve azimli karakteriyle övdüğümüz karıncanın, kapısına gelen ağustos böceğine sergilemiş olduğu tavır doğru mudur? Çevrenizdekilerle tarıtışınız. 1644

İki resim arasında 7 farkı bulun.

Çocuklar iki resim arasındaki 7 farkı bulup bize yollayın, Boyama seti kazanın.

FIKRA Nasreddin Hoca Fıkrası

Balık

1639

Leylek

• Leylek leylek havada • Yumurtası tavada • Haydi verin et yesin • Et yemezse ot yesin. Hakkı

• Hakkı, Hakkı'nın hakkını yemiş • Hakkı, Hakkı'dan hakkını istemiş • Hakkı, Hakkı'ya hakkını vermeyince • Hakkı da Hakkı'nın hakkından gelmiş

Yavrular annelerine ulaşmak istiyor. Onlara yardım eder misiniz?

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch

Posta Adresi: Pusula Zeitung, Bulmaca, Bernstrasse 88, 8953 Dietikon.

Tekerlemeler

"Ağustos Böceği ile Karınca"

serin günlerine, sonbaharın serin günleri ise kışın soğuk günlerine dönüşmüş. Nihayet kış gelip çatınca, heryer karla kaplanmış. Ağustosböceği karların içinde yiyecek hiçbirşey bulamıyor, aç aç ordan oraya gezinip duruyormuş. Aklına karınca gelmiş 'Karınca kardeş bütün yaz çalıştı, onu bulursam mutlaka yemek de bulmuş olurum' diye düşünmüş. Kalan son gücünü de toplayarak karıncanın evine gitmiş ve karıncadan yiyecek yemek istemiş. Karınca ise 'Eğer sen de şarkı söyleyip, eğlenmek yerine, benim gibi çalışıp, yemek toplasaydın, şu anda dışarda aç kalmış olmazdın. Çok açsan, yine şarkı söyleyip, eğlen, belki açlığını unutursun' diyerek ağustosböceğine çok iyi bir ders vermiş.

Hoca, yolculuk sırasında mola verip bir hana girer. Bu sırada hana bir başka yolcu daha girer ve ikisi birden hancıdan yiyecek birşeyler isterler. Ama hancı yiyecek olarak sadece bir balık olduğunu söyler ve balığı paylaşmalarını önerir. Bunun üzerine hoca: 'Ben balığın sadece başını yiyecem' der. Hancı, bunun nedenini sorar. Hoca, şöyle cevap verir: 'Balık başı zekayı artırır, balık başı yiyen insan akıllı olur' der. Bunun üzerine diğer yolcu hemen atılır ve hocaya: 'Balık başını niye sen yiyeceksin, ben yemek istiyorum' deyince Hoca da itiraz etmez ve balığın koca gövdesini yer ve bir güzel karnını doyurur, diğer yolcu ise sadece balığın başını yer ve sonra hocaya seslenir: 'Sen koca gövdeyi yedin karnını doyurdun, ben sadece kafayı yedim aç kaldım. ' Hoca da bunun üzerine şunu söyler: 'Bak, balığın başını yedin, nasıl da akıllandın.' 1638


45

GÜLELİM EĞLENELİM www.pusulaswiss.ch

Temmuz/Juli 2010

Umutsuzluk

Büyük gazetelerimizin birinde yönetici semineri veren uzman, Türklerin dünyada en kötümser milletlerden biri olduğunu iddia etmiş. Peşinden küçük bir test yapmış. Bitişik sözcüklerden oluşan aşağıdaki cümleyi birkaç saniyeliğine gösterip, yöneticilerden okumalarını istemiş: “THEGODISNOWHERE” Katılımcıların hepsi bu cümleyi: “THE GOD IS NO WHERE” diye okumuş. Yani “Tanrı hiçbir yerde değildir” şeklinde. Uzman, acı acı gülümsemiş... “Tam beklediğim gibi” diye mırıldanmış. Batı ülkelerindeki katılımcılar, bu cümleyi şöyle okurlarmış: “THE GOD IS NOW HERE” Yani: “Tanrı şimdi burada” 1676

Bill Gates ve Volkswagen Atışması Bill Gates, Microsoft’un bir seminerinde bilgisayar sektöründeki gelişmenin hızını anlatmak için şöyle bir benzetme yapmış: “Eğer Volkswagen firması son 25 yıl içinde bilgisayar sektörü kadar hızlı gelişmiş olsaydı bugün 500 dolara alacağımız arabalara 25 dolarlık benzin koyup dünya turu atmamız mümkün olacaktı.” Birkaç gün sonra Volkswagen firması bir basın açıklaması yayınlanmış: “Eğer otomotiv sektörü Bill Gates’in işletim sistemi gibi gelişmiş olsaydı, her alacağımız arabada tek koltuk olacak, diğer koltuklar için ekstra lisans parası ödemek zorunda kalacaktık; arabamız sadece bizim ürettiğimiz benzinle çalışacak; gösterge tablosundaki tüm ikaz ve uyarı ışıkları yerine üzerinde ‘ARABANIZ GEÇERSİZ BİR İŞLEM YÜRÜTTÜ VE KAPATILACAKTIR!’ yazan tek bir lamba olacaktı. Ayrıca her kazadan sonra arabanın hava yastıkları açılmadan önce bir düğmenin üzerinde ‘HAVA YASTIKLARI AÇILACAK EMİN MİSİNİZ?’ diyen bir ışık yanacaktı.” 1671

Üçüncü Boğaz Üçüncü Boğaz Köprüsü’nün yapım işini Japon, Amerikan ve Türklerden oluşan bir şirketler grubu almış. Tam açılışın yapılacağı sırada kurdele kesilirken köprü büyük bir gürültüyle yıkılmış. Japon: ‘Gitti bütün emeklerim, mahvoldu kumlarım’ diyerek harakiri yapmış. Amerikalı: ‘Gitti çeliklerim, tonlarca çelik yıkıldı’ diyerek tabancasını çekip intihar etmiş. Tüm bunları izleyen Türk müteahhit de derin bir ‘Oh!’ çekerek yanındakilere dönmüş: ‘İyi ki çimento koymamışım, yoksa bunlar gibi mahvolurdum’ demiş. 1677

“Köpeğinize ne olur dikkat edin, annemin tavşanına birşey yapmasın. Annem yaşlı, o hayvana da çok bağlı, bir şey olursa tavşana yaşayamaz. Tavşanın kafesi terasta duruyor, aman dikkat!” Kiracı da dikkat edeceğini söyler. Gel zaman git zaman, köpek ve tavşanın birbirileri ile hiçbir sorunu olmaz, beyaz tavşan da iyice büyür. Tavşan bazen kafesinde duruyor, bazen de terasta dolaşıyordur. Bir gece köpek ağzında bir şey ile sahibinin yanına gelir. Sahibi bir de bakar ki köpeğin ağzındaki şey ev sahibinin beyaz tavşanı; ama ölü ve çamur içinde! Kiracı, paniğe kapılır, ölü tavşanı alıp bir güzel yıkar, tüylerini saç kurutma makinesi ile kurutup kabartır ve usulca yan terasa süzülüp tavşanı kafesine bırakır. O gece, suç üzerine kalacak korkusu ile köpeği alıp annesine gider. Bir hafta sonra döndüğünde ev sahibin oğlunu görür. Genç kederlidir. Kiracı, tedirgin bir şekilde ne olduğunu sorar. Ev sahibinin oğlu cevap verir: “Siz yoktunuz tabii, bilmiyorsunuz, annem vefat etti...”. Kiracı, suçlulukla yutkunarak sorar: “Başınız sağ olsun, nasıl vefat etti anneniz?”. Ev sahibinin oğlu cevap verir: “Tavşanı beslemeyi unutmuşuz, hayvancağız ölmüş. Annemle birlikte tavşanı bahçeye gömdük. Ertesi sabah annem tavşanı hortlamış, kafesinde görünce kalbi daha fazla dayanmadı ve öldü...” der. 1675

1 ile 15 arasındaki sayıların tümünü aşağıda gördüğünüz dairelere öyle yerleştirin ki her daire, altında bulunan iki dairedeki sayıların farkını içersin.

1

2

11 9

8 7

4 5

KOLAY

6

1

Pusula5 yazın boşluk bırakın Anahtar kelimeyi yazıp 919’a gönderin, Sisus Otel Çeşme’de tatili kazanın! SMS 1.50 CHF.

3 4 2

8 2 1

3 7 6

6

5 9

7 8

4

6 4

5

1

4 1

7

7 2

Cevabı

9

2

3

4 9 1

6 3

9 6 7

ZOR

ANAHTAR KELİME: DÜNYA KUPASI

12

4 5

06.2010

10

6

7

SUDOKU VE BULMACA ÇÖZÜMLERİ

14

2 3

GEÇEN AYIN

15

8 6 1

win.wap.919.ch/pusula5 (ücretsiz katılım adresi) Kazanan kişiye SMS’le bildirilecektir.

3

SUDOKU

13

* Tatile Ucak biletleri dahil değildir. Yüksek sezon haricinde geçerlidir.

Köpeği ile yaşayan bir genç, İstanbul’da bir bahçe katı daire kiralar. Dairenin önünde bir teras vardır. Yan dairede de ev sahibi yaşlı kadın ve oğlu oturmaktadır. İki dairenin teraslarından birbirine geçilebilmektedir. Kiracı genç taşınırken ev sahibinin oğlu kiracıya şöyle der:

Zeka Sorusu:

FIKRA

Cengel bulmacamızı çözen bir okurumuza 2 kişilik Sisus Otel Çeşme`de tatil hediye ediyoruz. *

Köpek ile Tavşan

6 7

3

2

İki sudoku bulmacamızdaki her satır, her sütun ve 3x3’lük her kutuya, 1’den 9’a kadar rakamlar yerleştirilecektir. Her satır, her sütun ve 3x3’lük kutu bölümlerinde 1’den 9’a kadar sayılar bir kez kullanılacaktır.

Bu sayfada yayınlanmasını istediğiniz Fıkra ve diğer yazılarınızı bize yollayabilirsiniz.

E-Mail: haber@pusulaswiss.ch PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch

ANAHTAR KELİME

Gelecek

1

Su

2

2

Vasat

3

Somali'nin plaka işareti

4

5

6

Galyumun simgesi

Ünlü sanatçı

7

6

Yağmur getiren fırtına

Bir nota

5

Kuru tütün yaprağı rengi

Tatlı sülümen

Boş ve yararsız, saçma

Kavşak

Gelir

Duman karası

Engel

Mikroskop camı

Tok olmayan

Beyaz

Türkü, şarkı

3

Kalın kumaş

Hararet

7

Güney Amerika'da ırmak

Hayhay, tamam

Yardımcı yemek

Ardahan'ın bir ilçesi

Namazın kılınan her bölümü

Uzun kuyruklu bir maymun türü

Bir soru takısı

Parça

Güvence parası

Balmumuna yatırılmış fitil

Ticaret eşyası

Ayağa geçirilen naylon kap

Pusula5 yazın boşluk bırakın Anahtar kelimeyi yazıp 919’a gönderin, Sisus Otelde tatil kazanın! SMS 1.-CHF. win.wap.919.ch/pusula5 (ücretsiz katılım adresi) Kazanan kişiye SMS’le bildirilecektir.

Nişasta Çikolatalı tatlı

İsyan eden

Rey

Yarı memnunluk ünlemi

Sesle duyurma

Otomobil (kısa)

Pinti

Sağlam

Demiryolu

Meşgale

Çorba sosu

Gelişmiş röntgen tekniği

Makine Kimya Endüstrisi (kısa)

Diyarbakır ilçesi

Bayındırlık

İlgi

Üye

Yabancı

Etken, faktör

Kalça kemiği

Alttaki bilardocu

Şart edatı

Diyapozitif

Süre, müddet

Ek

Anadolu Ajansı (kısa)

Kuduz hayvan File

Süsleme

Parlak bir kumaş

Dolaylı anlatım

Yakışır, uygun Familya

Kansızlık hastalığı

Bir tabiat olayı

Dingil

Hamam böceği

Lübnan plakası

Parlak kırmızı

Tipleri inceleyen bilim

Yolcu evi

Meyve kokusu

Kırlarda, korularda yetişen kokulu bitki

Temel, esas

Şehzade eğitmeni

Çekişme, kavga

Bir nota

1

Gizli görevli

Suçu bağışlama

Kur'an'ı baştan sona okuma

Ekşi bir meyve

Karındanbacaklı yumuşakça

Mesafe

Bir nota

Temmuz/Juli 2010

Sodyumun simgesi

Reçine

Neodimin simgesi

Saygı gösterme

Bir nota

Valide Kur'an'da bir sure

Bir sebze

Mercanada

Üflemeli çalgı

Piyasada işsizlik

Motor güç birimi

Aşama, basamak

Gölge

Söz gelimi

Nezaret

Sol elini kullanan, yesari

Elâzığ'ın bir ilçesi

Çelik çomak oyunu

Sağlıklı

Kâfi gelmeyen

Küçük ufak şeyler

Bağımsız, hükümran

Üzülerek söylüyorum ki

İthal listesi

Kirişli çalgı

Aklanma

Merdivenin basılan yeri

Çanakkale ilçesi

4

Şaşma ünlemi

Letonya para birimi

Sanat

Türk müziği makamı

İzin belgesi

Emre hazır

Dünyanın uydusu

Hattat cilası

Yasal

İçinde işyerleri olan yapı

Güvenlik

Karadeniz halkoyunu

Kırmızımtırak bir bitki

Sınır

Bursa ilçesi

Üstteki AKUT başkanı

Büyük keklik yavrusu

Çengel Bulmaca

46 BULMACA

www.pusulaswiss.ch


imsakiye_reklami.pdf

1

15.06.10

13:39

GRAFİK, TASARIM, İNTERNET SAYFASI BASKI İŞLERİ, FLYER, KARTVİZİT VE KATALOG ÇALIŞMALARI

K O Ĺž

M Ä° R Ä° Ä°ND

Bu fĹrsatĹ kaçĹrmayĹn!

2010 Ramazan Ä°msakiyenizin sipariĹ&#x;ini erkenden verin,

Ă–zenle hazÄąrladÄąÄ&#x;ÄąmÄąz Ramazan Ä°msakiyelerinden sipariĹ&#x; edin kazançlÄą çĹkÄąn. Ä°sviçre‘nin tĂźm Ĺ&#x;ehirleri için imsakiyelerimiz mevcuttur. YapmanÄąz gereken logo ve ĂźrĂźn resimlerinizi bize ulaĹ&#x;tÄąrmak! Uzman personelimizin hazÄąrlayacaÄ&#x;Äą tasarÄąmlar hem Ĺ&#x;irketinizin imajÄąnÄą hem de mĂźĹ&#x;teri memnuniyetini arttÄąracaktÄąr. KuĹ&#x;e kaÄ&#x;Äąda basÄąlan Ä°msakiyeler Ăśdeme tarihinden itibaren 7 gĂźn içinde adresinize yollanÄąr. 5$0$=$1 Ăş06$ Normal FiyatÄąmÄąz 1 AÄ&#x;ustos 2010‘dan itibaren geçerlidir

500

420,-

380,-

480,-

CHF

CHF

1000

460,-

2500

560,-

590,-

690,-

CHF

CHF

AyrĹntĹlĹ bilgiler için bizi arayĹn.

Ă•]

Ä°msak Ä°msaku

GĂźneĹ&#x;

Ă–Ä&#x;le

Ä°kind

CHF

Ăş (6 (6 Ăş< . . ( Ăş< $ .51$.06 ( 1 g 6 Ăş 5 Ăş0$1 g = 1 $$ =$0 $ 05

170 gr. Parla k kuĹ&#x;e kaÄ&#x;Äąt

320,-

CHF

GĂźn PĂ•QĂ•] 5HNODGĂźn

Dielli i Tag AkĹ&#x;am 1 11 AÄ&#x;us Dreka Ä°msak YatsÄą tos Ä°kindia ODPĂ•QĂ•] Sonne ÇarĹ&#x;amba Akshami Mittag 25HN Ora e Kib 12 AÄ&#x;ustos Asr GĂźn Abend PerĹ&#x;embe GĂźneĹ&#x; Ä°msak Nacht Ä°kindi AkĹ&#x;am 3 13 Ă–Ä&#x;le YatsÄą Ramazan )LUPD /RJRVX AÄ&#x;ustos Ä°msaku GĂźn Ä°kindia Dielli YatsÄą Akshami Cuma Dreka AkĹ&#x;am Ä°kindi Miladi 2010 4 Ă–Ä&#x;le Ora AÄ&#x;us Ä°msak GĂźneĹ&#x; e Kib Ora e Kib Sonne Mittag tos Asr Ä°msak 14Tag Akshami Cum GĂźn Abend Ä°kindia artes Nacht 1 11 AÄ&#x;ustos Dreka i 5ÇarĹ&#x;amba Dielli Nacht 15 AÄ&#x;us Ä°msaku mAsr YatsÄą Abend tos AkĹ&#x;a GĂźn ir Paza Mittag Ramazan e Kib Sonne Ä°kind 2 12 AÄ&#x;ustos Ä°msak 6 16Ă–Ä&#x;le mi Ora a Aksha AÄ&#x;ustos Tag GĂźneĹ&#x; PerĹ&#x;embe k Miladi 2010 Paza Nacht rtesi Abend Dreka Ä°kindi 3Ä°msa13 AÄ&#x;ustos GĂźn 7Cuma Dielli 17 AÄ&#x;ustos ÇarĹ&#x;amb Asr Ä°msaku a g 1 11 AÄ&#x;ustos SalÄą Mitta GĂźn 4 14 AÄ&#x;ustos Sonne 8 Cumartesi 18 AÄ&#x;ustos Ä°msak e

PerĹ&#x;emb Ramazan 12 AÄ&#x;ustos Tag

2 ÇarĹ&#x;a mba 5 15 AÄ&#x;ustos 9 Pazar Miladi 2010 19 AÄ&#x;ustos

Cuma mba 13 AÄ&#x;ustos 3 ÇarĹ&#x;a PerĹ&#x;embe 6 16 AÄ&#x;ustos 10 Pazartesi 1 11 AÄ&#x;ustos 20 AÄ&#x;ustos Cumartesi mbe 14 AÄ&#x;ustos 4 PerĹ&#x;e Cuma 7 17 AÄ&#x;ustos 11 SalÄą21 AÄ&#x;ustos 2 12 AÄ&#x;ustos

Pazar 15 AÄ&#x;ustos 5 Cuma

Cumartes i

8 18 AÄ&#x;ustos 12 ÇarĹ&#x;amba 3 13 AÄ&#x;ustos 22 AÄ&#x;ustos i Pazartes rtesi 16 AÄ&#x;ustos 6 Cuma Pazar 9 19 AÄ&#x;ustos 13

PerĹ&#x;embe 4 14 AÄ&#x;ustos 23 AÄ&#x;ustos SalÄą 17 AÄ&#x;ustos 7 Pazar

Pazartesi 10 20 AÄ&#x;ustos 14 Cuma 5 15 AÄ&#x;ustos 24 AÄ&#x;ustos

ÇarĹ&#x;amba tesi 18 AÄ&#x;ustos SalÄą 8 Pazar

11 21 AÄ&#x;ustos 15 Cumartesi 6 16 AÄ&#x;ustos 25 AÄ&#x;ustos

e PerĹ&#x;emb 19 AÄ&#x;ustos ÇarĹ&#x;amba 9 SalÄą

12 22

AÄ&#x;ustos 16 Pazar 7 17 AÄ&#x;ustos 26 AÄ&#x;ustos Cuma mba 20 AÄ&#x;ustos PerĹ&#x;embe 10 ÇarĹ&#x;a 13 23 AÄ&#x;ustos 8 18 AÄ&#x;ustos 27 si 17 Pazartesi AÄ&#x;ustos Cumarte mbe 21 AÄ&#x;ustos Cuma 11 PerĹ&#x;e 14 24 AÄ&#x;ustos 18 SalÄą 9 19 AÄ&#x;ustos 28 AÄ&#x;ustos Pazar 22 AÄ&#x;ustos Cumartesi 12 Cuma tos 15 AÄ&#x;us 25 AÄ&#x;ustos

10 20 29 i 19 ÇarĹ&#x;amba AÄ&#x;ustos Pazartes rtesi AÄ&#x;ustos Pazar Cuma 13 23 16 26 AÄ&#x;ustos20 PerĹ&#x;embe 11 21 AÄ&#x;ustos 30 AÄ&#x;ustos SalÄą AÄ&#x;ustos Pazartesi Pazar 14 24 17 27 AÄ&#x;ustos21 Cuma 12 22 AÄ&#x;ustos 31 AÄ&#x;ustos ÇarĹ&#x;amba tesi AÄ&#x;ustos

SalÄą Pazar 15 25 18 28 AÄ&#x;ustos Cumartesi 13 23 AÄ&#x;ustos e 22 01

EylĂźl PerĹ&#x;emb AÄ&#x;ustos 26 ÇarĹ&#x;a SalÄą

16 mba

19 29 AÄ&#x;ustos Pazar 14 24 AÄ&#x;ustos 23 02 EylĂźl Cuma mba AÄ&#x;ustos PerĹ&#x;e ÇarĹ&#x;a 17 27 mbe 20 30 AÄ&#x;ustos Pazartesi 15 25 AÄ&#x;ustos si24 03 EylĂźl Cumarte mbe AÄ&#x;ustos Cum PerĹ&#x;e 18 28

a

21 31 AÄ&#x;ustos 25 04 SalÄą 16 26 AÄ&#x;ustos EylĂźl

Pazar AÄ&#x;ustos Cum Cuma 19 29 artesi 22 01 EylĂźl 26 05ÇarĹ&#x;amba 17 27 AÄ&#x;ustos i EylĂźl Pazartes

rtesi AÄ&#x;ustos

Paza Cuma 20 30 r 23 02 EylĂźl 27

18 28 AÄ&#x;ustos EylĂźl SalÄą 06PerĹ&#x;embe

AÄ&#x;ustos Paza Pazar 21 31 rtesi

24 03 EylĂźl 28a 07Cuma

19 29 AÄ&#x;ustos EylĂźl

ÇarĹ&#x;amb EylĂźltesi SalÄą 22 01Pazar 25 04 EylĂźl 29 20 30 AÄ&#x;ustos EylĂźl

PerĹ&#x;embe 08Cumartesi EylĂźl ÇarĹ&#x;a 23 02SalÄą

mba

26 05 EylĂźl Pazar

21 31 AÄ&#x;ustos

Cuma 09 EylĂźl PerĹ&#x;e EylĂźlmba

24 03ÇarĹ&#x;a mbe 27 06 EylĂźl

22 01 EylĂźl Cumartesi Pazartesi

EylĂźlmbe

25 04PerĹ&#x;e Ă„2UXo SalÄą

28 07 EylĂźl

23 02 EylĂźl VLS Pazar ELU HUGLU N EylĂźl 26 05Cuma L NXOX

29 08 EylĂźl

P EXQX 24 03 EylĂźl ÇarĹ&#x;amba

QOD DWHĂşW Pazartesi EylĂźlrtesi 27 06Cuma HQ NR EylĂźl 04 UXQ XU Âł +D 25 SalÄą

GvV L 7DEHUk 09 EylĂźl PerĹ&#x;embe EylĂźl 28 07Pazar Qv

26 05 EylĂźl

a ÇarĹ&#x;amb tesi EylĂźl 29 08Pazar

Ă„2UXo ELU VLSHUGLU 'ø. NL NXOXP 27 06 EylĂźl .$7 )D 5H DWHĂşWHQ EXQXQOD NODP D UNOĂ• NRUXQXU Âł IRUP +DGvV L 7DE ODQ SalÄą HUkQv

Ă• DWOD UGD YH GHáLĂşLN e L 7DEHUkQv

28 07 EylĂźl +DGvV 09 EylĂźl PerĹ&#x;embmba XU Âł RUXQ

HQOH ÇarĹ&#x;a UGH LPVDNL\ QXQOD DWHĂşWHQ N GHV 29 08 EylĂźl HUkQv H WDVDUĂ•POD o ELU VLSHUGLU NL NXOX P EX

Ăş

250

CHF

Ramazan Miladi 2010

)LUPD /RJRVX

Ăş

31 Temmuz 2010‘a kadar geçerlidir

0 5 $= g $ $ 5 0 1 1 $ Ăş g (. =$ 05 1 1 6$ (. Ăş0 . 6$Ăş< ( . 6Ăş Ăş< (6

Adet SayÄąsÄą

Ä°ndirimli FiyatÄąmÄąz

$

5

5$

FiyatlarÄąmÄąz

.Ăş<(6Ăş ĂşVYLoUH 5$0$=$1 Ăş06$. Ăş<(6Ăş 6Ăş Ăş<( $. UH 06 )LUPD 5$0$=$1 Ăş /RJRVĂşVYLo X Ăş Ăş<H(6 5HNODPĂ•QĂ•] LoU ĂşVY. Ăş06$ 5$0$=$1 H )LUPD /R JRVX ĂşVYLoU 5HNODPĂ•Q

Ă„2UX

UĂ• \DSĂ•OĂ•U

Âł +DGvV L 7DE Q NRUXQXU 5HNODP D ODQĂ• DWHĂşWH XQXQOD 'ø..$7 ) DUNOĂ• IRUPDW ODUGD YH GHáLĂşLN GHVHQOHUGH LPVDNL\H WDVDUĂ•P L NXOXP E LU N ODUĂ• \DSĂ•OĂ•U

P DODQĂ•

mbe

09 EylĂźl PerĹ&#x;e

Ă„2UXo ELU VLSHUG

LPVDNL\HB

5HNOD

LQGG

U

PVDNL\H WDVDUĂ•PODUĂ• \DSĂ•OĂ•

GD YH GHáLúLN GHVHQOHUGH L

'ø..$7 )DUNOĂ• IRUPDWODU

5HNODP DODQĂ•UGH LPVDNL\H WDVDUĂ•PODUĂ• \DSĂ•OĂ•U

GHVHQOH

H GHáLĂşLN UNOĂ• IRUPDWODUGD Y

CHF

LPVDNL\HB LQGG .$7 )D 'ø.

LPVDNL\HB LQGG

LQGG

LPVDNL\HB

DÄ°KKAT: Ă–demeler peĹ&#x;in yapÄąlmakta olup, grafik ve posta Ăźcretleri fiyatlara dahildir. blue design media • Tamer KaraoÄ&#x;lu • Bernstrasse 88 • CH-8953 Dietikon/ZĂźrich Tel.: 043 322 90 81 • Fax: 043 322 90 89 • Cep: 079 326 36 97 • info@bdmedia.ch • www.bdmedia.ch

PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch

100,- frank‘lÄąk indirimden yararlanÄąn!


PUSULA MEDIACOM DURMUS AG’ NİN KATKILARIYLA HAZIRLANMIŞTIR - Temmuz/Juli 2010 - www.pusulaswiss.ch


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.