kadıköy life e dergi

Page 46

DEĞERLERİMİZ

çekmeniz gerekiyor. Ancak bu şekilde gerçek kabza almaya hak kazanıyorsunuz. Murat Özveri de Tirendaz’daki eğitimin aynen bu örneklere dayandığını söylüyor. “Her ayın üçüncü Pazar’ı katılımcılara Tirendaz’ı ve geleneği anlatıyoruz. Eğitim sürecini, safha safha insanlara aktarıyoruz. Burası sadece ok atılan bir spor alanı değil. Bu bir kültür... Elbette gelen insanlardan bu kültüre ayak uydurmalarını, benimsemelerini bekliyoruz. Aksi halde eskiden olduğu gibi bugün de ustaları eğitimlerini feshedebiliyorlar. Katılımcılardan kepazelerini kendilerinin yapmasını istiyoruz. Atletik biri için her gün çile çekerek, 12 bin çekiş yapmak 8-10 hafta sürüyor. Ardından kişinin yetkinliğine karar verilirse, kabza teslim töreni yapılıyor ve kişiye yay veriliyor. Sonrasında torba atış eğitimleri başlıyor. 3 metreden, 18 metreye kadar atış yapılmaya başlanıyor. Sonrasında ise çömelerek atış, hızlı atış, dönerek atış gibi daha geleneksel atış türlerine geçmelerini sağlıyoruz.” 2004 yılından beri Tirendaz... Neticede geleneksel bir aletten bahsediyoruz. Yüzyıllar öncesinde askeri özelliğini kaybeden, yapısına bile makaralar eklenerek olimpiyatlarda hayatına daha mekanik şekilde devam eden okçuluk kültürünü, geleneksel olarak devam ettiren Dr. Özveri’ye soruyorum tabi ki, “Zor olmuyor mu bu bilinci yerleştirmek, yaymak?” diye. Kültür dolup taştığı için önce Osmanlı’ya hızlıca götürüyor konuyu. “1444 Varna Savaşı’ndan itibaren hafif ateşli, tüfek benzeri silahlar yaygınlaşıyor” diyor. “Hafif ateşli silahlar büyük bir hızla yay ve okun yerini alsa da, 18. yüzyıla kadar orduda kalıyor. Daha sonra geleneksel bir spor, bir kültür olarak bir süre daha kendini koruyor.”

Elinize gerçek bir yay almadan önce 12 bin kere “Kepaze” ile çekiş yapmanız gerekiyor. Binyıllardır uygulanan bu eğitimde amaç, vücudun bu çekişi ezberlemesini sağlamak ve atış yapmayı bir refleks haline getirmek.

Neticede Okmeydanı, Nişantaşı gibi semtlerin bile günümüze gelmesinin nedeni, okçuluk ve uzun atış müsabakalarının, antrenmanlarının bu bölgelerde yapılmış olması. Dr. Özveri kısaca özetliyor, geleneksel okçuluğun Osmanlı’daki etkinliklerini. “Bu, uzun mesafe atışlara, ‘Menzil koşusu’ adı veriliyordu. Osmanlılar her yarışmaya koşu diyorlardı. Okmeydanları’nda düzenlenen menzil yarışlarında, önce hatırı sayılır bir mesafeye ok atılarak, bu okun düştüğü yere ‘Ana Taşı’ dikiliyordu. Atışın yapıldığı yere ayak taşı konuluyor ve ana taşı mesafesi geçilmeye çalışılıyordu. En uzun mesafeye atılan okun yerine konulan taşa da ‘Baş Taşı’ adı veriliyordu.” Geleneksel okçuluk bugün Tirendaz adıyla, Dr. Murat Özveri, Bülent Karamanoğlu, Adnan Akgün gibi isimlerle yeniden canlandırılmaya çalışılıyor. Özveri, “2004 yılında, bir grup okçuyla başladık” diyor. “İlk zamanlar bir dernek kurduk ancak bir şekilde yürümedi. Başta insanlar geliyordu, kısaca bilgi veriliyor, daha sonra ok atıp gidiyorlardı. Şimdi ise daha derinlemesine, bir kültür olarak benimsetmek ve yabancı ülkelere yaymak için akademik yönden de kendimizi sürekli geliştiriyoruz.” Gerçekten çok da hızlı bir şekilde yayıldı Tirendaz ismi. Mart-Nisan ayları boyunca ne zaman televizyonu açsam, tarihle ilgili bir programa rastlasam, Murat Hoca’yı canlı yayında ok atarken görüyorum. “51 aktif okçumuz var” diye anlatıyor Dr. Özveri. “Dışarıdan destek verenler de var. Ok atışıyla değil, tarihini araştırarak bu kültürü yaşatmaya çalışanlarla birlikte 100 kişiyi buluyoruz.” Bu denli medyada yer alan ve insana bu kadar çok keyif veren, hatta kültürümüzde bile var olan bir spor için rakam az

Dr. Murat Özveri’nin okçuluk üzerine yazdığı kitap, okçuluğu merak edenler için faydalı bir kaynak...

56 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

Zihgir, atış sırasında sağ elin başparmağına takılan ve parmak boğumunu yaralanmaktan koruyan bir çeşit yüzük. elbette. Ancak Özveri’nin de dediği gibi, bu iş gönül verme işi... Sadece gelip ok atmak üzerine bir organizasyon değil Tirendaz. Mühendislik, kültür, spor, askeriye, tasavvuf... ‘Türk Okçuluğu’ dediğimiz zaman sadece at üzerinde, dönerek, oturarak, zıplayarak yapılan ok atışları, Tarkan’lar, Battal Gazi’ler gelmesin aklımıza. Özveri, “Türk Okçuluğu içerisinde, mühendisilk, kültür, spor, askeriye, tasavvuf kültürünü de görmek mümkün” diyor. Kabza, ok, tirkeş (okluk) benzeri ekipmanların her biri bir fiziksel zorluğa, hızlı ok atmak, uzağa ok atmak gibi gerekliliklere cevap vermek için yapılmış mühendislik çözümleri. Usta-çırak sisteminden çıkmayan geleneksel bir eğitim, okla kurulan bağ ve tarihsel süreci bir kültür, aynı zamanda fiziksel bir aktivite içerdiği için spor ve malum aslında bir silah olduğu için de askeri bir yön de barındırıyor içerisinde. Geleneksel Türk Okçuluğu’nun bütünleyici yanı ise, tasavvuf noktasında başlıyor. Yay ile tek bir vücut olmayı, içgüdüsel atış yapmayı, sabrı, hatta “çile çekmek” gibi Doğu Felsefesi’nden inciler içeriyor atalarımızın bu geleneği. Burada anlatmakla bitmez tarihi. Organizasyonları kadar harika bir web siteleri de var. Google’a Tirendaz yazın, isterseniz tirendaz.com sitesine girin, isterseniz de Facebook’tan bulun. Geleneksel Türk Okçuluğu, Okçuluk Tarihi ve daha pek çok detay, bizzat Dr. Murat Özveri’nin yazdığı, kitaplaştırılmak üzere olan makalelerden, çevirilerden öğrenilebiliyor. Bunun dışında başka kaynaklar, belgeler, videolar ve Tirendaz hakkında bilgilere de ulaşmak mümkün. Sitenin hem İngilizcesi hem de Türkçesi var. Dr. Özveri’nin söylediğine göre makalelerin İngilizcesi daha çok talep görüyor. Yani yabancılar bizim kültürümüze, bizden daha çok sahip çıkıyor. O kadar güzel, o kadar kültürlü insanlar var ki grupta, kendinizi sadece bir okçuluk antrenmanında değil, bir bilgi deryasının içerisinde buluyorsunuz. Eğer biraz kanınız kaynadı, kalp atışlarınız azıcık hızlandıysa, yay sizi çağırıyor demektir. Bu gelenek bizim, sahip çıkması gerekenler de bizleriz.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.