kadıköy life e dergi

Page 1

www.kadikoylife.com | www.anadoluyakasi.net

Anadolu Yakası’nda sizin sesiniz...

51

Mayıs & Haziran 2013 | Yıl: 9 | Sayı: 51 | Fiyatı: 5 TL


EDİTÖRDEN

Boğaz Stadyumu ve Haydarpaşa Projesi Kadıköy’ün simgesi, herkes bilir Haydarpaşa’dır. Ancak, Türkiye’ye malolmuştur ve yüreğimizdeki yeri bir simgeden çok daha ötelerdedir... Son günlerde ortaya çıkan Haydarpaşa Gar Binası ve çevresine ilişkin projeler işte bu nedenle önemlidir ve konu açıldığında hepimiz pür dikkat kesiliriz... Bu noktada derginiz Kadıköy Life, Anadolu Yakası’ndaki projeleri en doğru ve bütün yayın organlarından önce yayınlamak misyonunu yine yerine getiriyor ve ‘Boğaz Stadyumu Projesi’ ile entegre olacak Haydarpaşa Projesi’ni sizlerle paylaşıyor. İstanbul’un, 2020 Olimpiyat Oyunları’na adaylığı ile daha da önem kazanan projede, her ne kadar alanın çok büyük bölümü Üsküdar Belediyesi sınırları içinde kalıyor olsa da, pek çok ‘EN’leri bünyesinde barındıran Kadıköy’e katkısı tartışılmaz. Üsküdar ve Kadıköy’de yeni bir dönemi başlatacak olan proje, bölgenin atmosferini tamamen değiştirecek. Haydarpaşa Projesi içeriğinde tarihi Haydarpaşa Garı ‘Kültürel Tesis’ olarak muhafaza ediliyor. Hatta çok daha işlevsel bir yapı olarak halkla buluşuyor. Bina bünyesi ve yakın çevresinde, opera ve konser salonları, müze, sanat galerileri ve sergi salonlarının yer alması planlanıyor. Haydarpaşa Garı yanına 2020 Olimpiyat Oyunları için yapılması hedeflenen Boğaz Stadyumu Projesi’nin ise ayrıntıları şekillendi. Ayasofya ve Sultanahmet manzaralı, Haydarpaşa Tren İstasyonu’na alt bağlantı ile ulaşımda da çığır açacak dev projenin

hayata geçmesi halinde, Haydarpaşa ve çevresinde yapıların ve arsaların değerlerinde patlama yaşanması bekleniyor. Haberin diğer ayrıntıları kapak dosyamızda... ... “Sumer tapınaklarında genel kadın görevi yapan rahibeler var, tanrı adına seks yaptıkları için kutsal sayılıyorlar ve diğer kadınlardan ayrılmaları için başları örttürülmüş. Bu gelenek Yahudilik ve Hıristiyanlık’ta da var, bize de erkekten kaçma şeklinde geçmiş. Ben bir bilim kadınıyım, olayın tarihteki boyutunu dile getirip ‘5 bin yıl önceki mabet fahişeliği geri mi geliyor?’ yazdım diye dava açtılar bana. Neyse ki beraat ettim.” Bu sözlerin sahibi Sumerolog Muazzez İlmiye Çığ... Arkadaşımız Figen Sabırcan sordu, ‘Son Sumer Kraliçesi’ olarak adlandırılan Çığ, yanıtladı. Ortaya samimi bir sohbet çıktı... Bir diğer önemli isim, Prof. Dr. Canan Karatay Efendigil... O da dergimiz sayfalarında... Kadıköy Florence Nightingale Hastanesi’nde çalışmalarını sürdüren ve “Kendi sağlığına sahip çık!” diyen hocamız, sözün özünde vurguluyor: “Yaşadığımız çağda gerek obezite gerekse diyabet, kalp krizi ve felce neden olan en tehlikeli risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Amacımız, kalp krizi ve inme risklerinin elimizden geldiğince azalmasını sağlayarak, gereksiz sakatlanmaları ve erken ölümleri önlemektir!” Kadın yaratıcılığının tasarıma yansıması Elibelinde. Asırlar önce Anadolu’da doğan bolluğun ve bereketin simgesi, birbirinden yetenekli iki kadının ellerinde yeniden yorumlanıyor. Minicik bir motiften kocaman dünyalar yaratıyor Şükriye Koç ve Zühal Çağlayan... Anneden kıza aktarılan bir kültür mirası olan Elibelinde, kadın denince akla gelen tüm kavramları içinde saklamış yıllarca. Şimdi bu kültür sizlerle buluşuyor dergimiz sayfalarında... ... Bir öneriyle Mayıs-Haziran sayısına bakışımızı sonlandırıyoruz ve “Usta Tiyatro Sanatçısı, değerli dost Enis Fosforoğlu’nun köşe yazısını okumadan dergiyi elinizden bırakmayın” diyoruz...

Haber •• Magazin Magazin •• Aktüalite Haber Aktüalite •• Ekonomi Ekonomi •• Politika Politika TARAFSIZ, BÖLGESEL,HABER, MAGAZİN, AKTÜALİTE, EKONOMİ, POLİTİKA DERGİSİ İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Fatma Canan Toprakkaya Yayın ve Yönetim Kurulu Başkanı Kadir Toprakkaya Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İrem Toprakkaya Yayın Kurulu Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, Dr. R. Sertaç Kayserilioğlu, Sedef - Bülent Turan Ramazan Güven, Enis Fosforoğlu, Melih Arat Haber Müdürü Cenay Toprakkaya Editörler Figen Sabırcan, Özgür Uysal, Dilhan Hız, Adem Giden Grafik Tasarım Benusen Toprakkaya - Cenay Toprakkaya Basım Ege Reklam Basım Sanatları Tic. Ltd. Şti. Esatpaşa Mah. Ziyapaşa Cad. No: 4 Ataşehirİstanbul Tel: 0216 470 44 70 www.egebasim.com.tr Matbaa Sertifika No: 12468 Dağıtım Arıksoy Basın Yayın Dağıtım Ltd. Şti. KADIKÖY LIFE dergisinin birinci sayfasından son sayfasına kadar olan yazılardan imza sahipleri sorumludur. Yayınlanan reklamların sorumluluğu reklam sahiplerine aittir. KADIKÖY LIFE dergisinde yayınlanan her türlü yazı, fotoğraf ve illüstrasyonların her hakkı saklıdır. İzinsiz, kısmen veya tümüyle yayınlanamaz. KADIKÖY LIFE’ın hiçbir kurum ve kuruluşla doğrudan veya dolaylı bağlantısı yoktur.

Yayıncı

K-İletişim Basın Yayın veTanıtım Hizmetleri Karanfil Sokak No: 27/13 Göztepe/İstanbul Tel: 0216 360 72 04 Gsm: 0532 266 82 43 E-posta: kadikoylife@yahoo.com www.kadikoylife.com

İrtibat Bürosu

F. Kerim Gökay Cad. No: 31/6 Hasanpaşa - Kadıköy / İstanbul Tel: 0216 550 08 20

ISSN 1307-5535 Mayıs & Haziran 2013 Yıl: 9 Sayı: 51 Fiyat: 5 TL Yayın türü: İki aylık, bölgesel, süreli yayındır.

Hoşçakalın...

F. Canan Toprakkaya 12 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

KADIKÖY LIFE Anadolu Yakası Gazeteciler Derneği üyesidir.


İÇİNDEKİLER

30 Haydarpaşa Projesi ve

İstanbul 2020 ile Kadıköy ve Üsküdar’a büyük piyango!

Haydarpaşa Garı yanına 2020 Olimpiyat Oyunları için yapılması hedeflenen ‘Boğaz Stadyumu Projesi’nin ayrıntıları şekillendi. Ayasofya ve Sultanahmet manzaralı, Haydarpaşa Tren İstasyonu’na alt bağlantı ile ulaşımda da çığır açacak dev projenin görselleri dudak uçuklatıyor.

30

50 Muhteşem Muhtar Seval Özkan Sahrayıcedid Mahallesi Muhtarı Seval Özkan, Türkiye’nin tabularını yıktı, modern yönetim sistemini hayata geçirdi. Başkanlık sisteminin Türkiye genelinde tartışıldığı bugünlerde Seval Özkan, Sahrayıcedid’de ‘Başkan’ oldu…

52 Eski İstanbul’dan kalan

son sayfiyeler; ADALAR

“Önce bir tutkudur Adalar, sonra da insanı sarıp sarmalayan bir sevda… Faytonların; nal sesleriyle asfaltın birlikte sundukları sokak solosunu dinlettiği yerdir… Kuşların ise hiç eksiltmediği sesleriyle nefeslerini...” Bir Sertaç Kayserilioğlu yazısı...

50

54

54 3000 YILLIK KÜLTÜR:

Geleneksel Türk Okçuluğu

Asıl adı Tirendaz... Bugün Dr. Murat Özveri’nin liderliğinde geleneği korumaya çalışan toplulukla aynı isim... Şaka değil, bize ait olan 3000 yıllık gelenek. ‘At, avrat, silah’tan hatırlayalım. İşte o silah; atalarımız için kılıç, tabanca, mızrak filan değil, yay ve ok ikilisinin ta kendisi.

62 Muazzez İlmiye Çığ, Kadıköy Life’da! Her taraf fotoğraflar, ödüller, kitaplar ve dergilerle dolu olan evinin kapısını kendisi açtı. Hiç de 100 yaşına merdiven dayamış gibi değil. Şapkası, takıları ve ruju ile son derece bakımlı… Hayata dolu dolu bağlı, zihni fevkalade berrak, sürekli araştırıyor ve yazıyor.

52

66 Gauss başarının garantisini veriyor Alman kökenli matematik dahisi Gauss’un felsefesini esas alan Gauss Eğitim Öğretim Kurumları, Moda’nın nostaljik atmosferinde tarihi eğitim binası ile hizmete girdi.

90

90 Sağlıkta bilimin merkezi

66

Göztepe olacak!

Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yeni görevine başlayan Başhekim Doç. Dr. A. Lütfullah Orhan, “Sağlık hizmetlerinin, eğitim, araştırma ve bilimsel aktivitelerin kalbi olmak istiyoruz ve bunu başaracak potansiyelimiz var” dedi

94 Karatay: Kendi sağlığına sahip çık! Prof. Dr. Canan Karatay Efendigil... O, çok özel bir isim. Sağlık konusunda tüm tabuları yıktı, adeta hayata bakış açımızı değiştirdi. Prof. Efendigil, değerli tavsiyeleriyle Kadıköy Life sayfalarında...

62

94 Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 13


PROJE

Kışla gidiyor hastane geliyor...

Sancaktepe’ye Avrupa’nın en büyük şehir hastanesi CENAY TOPRAKKAYA Sancaktepe’de yaklaşık 4 milyon metrekarelik arazide yer alan 23. Motorlu Piyade Alay Komutanlığı, Avrupa’nın en büyük sağlık kompleksi için Çorlu’ya taşınıyor. Protokol ile Milli Savunma Bakanlığı’ndan Sağlık Bakanlığı’na geçen arazide, 4.100 yatak kapasiteli dev şehir hastanesi yapılacak. ÇAPA VE CERRAHPAŞA’DAN DA BÜYÜK... Sağlık Bakanlığı ile Milli Savunma Bakanlığı arasında imzalanan protokole göre Samandıra ve Sarıgazi arasında bulunan 3 milyon 350 bin metrekarelik askeri alan üzerine 4.100 yatak kapasiteli dev bir sağlık kompleksi kurulacak. Sancaktepe’de Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından uçak ve helikopter pisti olarak da kullanılan alanda, İsmail Hakkı Tunaboylu Kışlası var. Projenin hayata geçmesi için askeri birliklerin kısa süre içinde tahliye edilmesi ve birliğin Tekirdağ’ın Çorlu ilçesine taşınması bekleniyor. 13 FARKLI TIP ALANINDA HİZMET VERECEK Projenin hayata geçmesi halinde Türkiye’nin en büyük hastaneleri Çapa ve Cerrahpaşa’dan da büyük olacak komplekse, 13 farklı tıp dalında hizmet veren hastaneler inşa edilecek. Dev sağlık merkezinin

içinde fizik tedavi ve rehabilitasyon, kalp ve damar, çocuk hastalıkları, kadın doğum, nöroloji, ortopedi, genel cerrahi, onkoloji gibi farklı alanlarda hastaneler kurulacak. Ambulans uçakların iniş kalkışı için pistin de yer alacağı komplekste; yüksek teknolojiye sahip laboratuvarlar, sağlık teknoparkları, sosyal tesis, otel, alışveriş merkezi, kafe ve eczaneler de bulunacak. YÜRÜYEN BANTLAR İLE GİDECEKLER Yeni hastanelerin hasta odalarında telefon, internet, çağrı zili, televizyon, yangın ihbar, müzik yayın hatları ve her hasta için sabit çalışma masasının olması planlanıyor. Hastaların refakatçileri için de ayrı bölümlerin tasarlandığı sağlık merkezinin içinde hastalar bir yerden başka bir yere yürüyen bantlar ile gidebilecek. Ayrıca binalar arasındaki

ulaşımın da golf araçları ile sağlanması düşünülüyor. 15 BİN KİŞİYE İSTİHDAM Sancaktepe Belediye Başkanı İsmail Erdem, projeyle birlikte en az 15 bin kişinin istihdam edilebileceğini söyledi. Erdem, “Sayın Başbakanımız geçen yıl İstanbul’un her iki yakasına şehir hastaneleri kurulacağını açıklamıştı. Anadolu Yakası’nda da Sancaktepe uygun görüldü. Bu arazi TEM otoyoluyla birlikte Sancaktepe-Üsküdar Metrosu’nun hemen yanında. Ayrıca çalışmalar başladıktan sonra metronun şehir hastanesinin içine bağlanması planlanıyor. Bu sağlık merkezi Avrupa’nın en büyük şehir hastanesi olacak. Aynı zamanda proje Sancaktepe’de ticari hacmi de büyütecek. Proje bölgedeki emlak fiyatlarını şimdiden arttırdı” diye konuştu. Mart&Nisan 2013 KadikoyLife.com : 23


ÇEVRE

İstanbul Anadolu Lisesi’nde taşınma korkusu! Milli Eğitim Bakanlığı ve Fenerbahçe Spor Kulübü arasında imzalanan protokol ile bina tahliye süreci yaklaşan İstanbul Anadolu Lisesi velileri tepkili…

TARİHİ BİNAYI DA KAPSIYOR İstanbul Anadolu Lisesi’nin iki ana binasından biri, 1800’lü yıllara dayanan geçmişi ile tarihi bugüne taşıyor. ADEM GİDEN Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı yanında, eski adı ile Kenan Evren Anadolu Lisesi olarak uzun yıllardır hizmet veren İstanbul Anadolu Lisesi binaları ve Kızıltoprak Spor Kulübü binasının bulunduğu yeşilliği de barındıran 15 dönümlük arazinin, Fenerbahçe Spor Kulübü’ne tahsisi ile ilgili sürecin hız kazandığı belirtildi. Veliler, binanın 2012-2013 eğitim ve öğretim yılı sonunda tahliye edileceği yönünde gelişmelerin olduğunu kaydetti. MAHKEMEYE VERDİLER, KARAR TEMYİZE GİTTİ Okul Aile Birliği Genel Sekreteri Av. Bekir Aytekin, arazinin Fenerbahçe Spor Kulübü’ne tahsisine karşı açtığı davadan olumsuz sonuç almasının ardından temyize gitti. Spor Kulübü ve Milli Eğitim Bakanlığı arasında 2002 ve 2009 yıllarında revize edilen protokollerin ardından gözler, önümüzdeki haftalarda gelişecek süreçte... 350 MİLYON TL ARSA DEĞERİ OLDUĞU İDDİA EDİLİYOR… Öğrenci velileri, arsa değerinin yaklaşık 350 milyon TL olduğuna dikkat çekerek,

15 dönümlük arazinin, kulüp tarafından üç okul binası ve bir spor kulübü yaptırılması karşılığında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kulübe devredileceğini öne sürdü.

sahalarını, yaşam alanlarını çocuklarının okul binasına göre düzenledikleri, mevcut değişim ile velilerin de yaşamının değişeceği dile getirildi.

HANGİ AMAÇLA KULLANILACAK? Okul velileri, arazinin kulübe devredilmesiyle birlikte yaşanabilecek sürece dikkat çekti. İstanbul’un en değerli bölgeleri arasında yer alan stadyum yanında AVM yapılması ihtimaline karşı veliler, bunun bölge için olumsuzluğuna vurgu yaptı. “ÖĞRENCİLERİMİZİN PSİKOLOJİSİ NE OLACAK?” Veliler, binalardan tahliyenin ardından öğrencilerin okul ve bölge değişiminden olumsuz etkileneceğini, protokollerin imzalanmasından sonra öğrencilerin kaygı içerisinde yaşadıklarını belirtti. Özellikle üniversiteye hazırlık içerisinde olan öğrencilerin taşınmadan büyük ölçüde etkileneceğinin altını çizen veliler, Kadıköy’de yakın bir bölgede taşınılması ihtimal bir okul bulunmadığını ifade etti. Okulun kapatılması ya da şimdiki yerine çok uzakta, hiçbir sosyal tesisi olmayan yerlere taşınması düşünüldüğü öne sürülürken; velilerin evlerini, çalışma Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 15


ÇEVRE

Tarihimiz ‘tarih’ olmak üzere… Kadıköy’ün tarihi değerleri Kadıköy İskelesi ve Haldun Taner Tiyatrosu’nun hali içler acısı… Tarihi binalar, günümüzün ‘modern’ yüzünün kurbanı oldu.

ADEM GİDEN İlçenin dört bir yanına reklam ve duyuru amaçlı yapıştırılan afiş, ilan ve brandaların oluşturduğu kirlilikten tarihi binalar da nasibini aldı. Kadıköy’ün sembolik değerleri; reklam, tanıtım ve duyuru faaliyetlerine yenik düştü. TARİHE TABELA DARBESİ Kadıköy İskelesi binasında hizmet veren restoran ve kafeteryanın görsel amaçlı kullandığı tabelalar, binanın tarihi silüetini bozdu. İlk bakışta tarihi bir değerden çok ticari işletmeyi andıran yapı düşündürücü... Tabela ve kurumsal yazıların, tarihi görünümün önüne geçmesinin yetkililerce görülmemesi ise dikkat çekici...

TURİST, TARİHİ OLDUĞUNA İNANIR MI? Turizm potansiyeli ile dikkat çeken İstanbul ve Kadıköy’ün dünden bugüne gelen değeri Kadıköy İskelesi binası, gün içerisinde yüzbinlerce kişinin geçiş noktası üzerinde... Turistlerin de ilgi gösterdiği mekânlar arasında yer alan binanın reklam ve yazı ağırlıklı duvarları, geçmişimize saygısızlığın ispatı... TARİHİMİZE NE KADAR DEĞER VERİYORUZ? Gelişmiş birçok ülkede tarihi yapıtların ve binaların üzerine tabela, afiş asılamadığı biliniyor. Ancak, İstanbul’un göbeğinde yaşanan üzücü manzara, “Tarihimize ne kadar değer veriyoruz?” sorusuna cevap arıyor...

Milli Saraylar’da çekimlere yasak! Milli Saray ve eklentilerinde hiçbir şekilde obje, mekân ve yapıların tarihi ve sanatsal değerini küçültücü anlamda çekim yapılamayacak. Haber amaçlı çekimlerde ise TBMM Genel Sekreter Yardımcılığı’ndan izin alınacak. Ayrıca, Dolmabahçe ve Beylerbeyi Sarayları başta olmak üzere Milli Saraylar bünyesindeki saray, kasır gibi tarihi mekânlardaki çekimlerin ücretlerinde önemli oranda indirime gidilecek. Öte yandan ‘Üstün Hizmet Ödülü’ verilmesini 2009’da kaldıran TBMM Başkanlığı, bu yıl ‘Onur Ödülü’ verecek. Bir kişi veya kuruluşa verilecek ödül için başvurular 15 Şubat 2013 tarihi itibarıyla başladı.

Mart&Nisan 2013 KadikoyLife.com : 33


ÇEVRE

Kadife Sokak huzur arıyor ADEM GİDEN Türkiye’nin çarpıcı metropol gerçeği Kadıköy’de yaşanıyor. Yıllardır evlerinde korku, tedirginlik ve stres ile boğuşmakla yüzyüze kalan Kadife Sokak sakinleri, isyan etti: “İçki yasağı değil, düzenleme…” “Evlerimizde yaşayamıyoruz...” Yoğun şikâyetler üzerine Kadıköy Belediyesi, üç mahallede tekel bayilerinin içki satış saatlerini 24.00’den 22.00’ye çekti. Bazı kesimler kararı ‘içki yasağı’ olarak nitelendirirken, Kadıköy’de patlak veren ‘içki krizi’, Türkiye gündemine oturdu. “Evlerimizde yaşayamıyoruz” diyerek gürültü ve içkili vatandaşların çevreye verdiği zarardan yakınan Kadife Sokak sakinleri, belediyenin kararına destek verdi. Oluşturdukları platform ile yıllardır mücadele veren sokak sakinleri, “Evlerimize giremiyoruz. Sabaha kadar içkili kişilerin gürültülerinden uyuyamıyoruz. Argo ve küfür duymaktan bıktık. Hayatımız kâbusa döndü’ sözleriyle tepki gösterdi. ‘BİZ SONRADAN GELMEDİK, 48 YILDIR BURADA OTURUYORUZ…’ Bazı yayın organlarının; “Barlar Sokağı’nda neden oturuyorsunuz, ne işiniz var?” yönünde yayın yapmasına tepki gösteren platform üyeleri, sokağın onlarca yıldır konut alanı olduğunu, zamanla barların ardı ardına açılmasıyla konut alanının kâbusa döndüğüne dikkat çekti. Nilgün K.; “Öyle bir atmosfer oluşturuluyor ki, biz sanki gelmişiz, Barlar Sokağı’nda ikamet ediyoruz. Ben 48 yıldır aynı apartmanda oturuyorum. Mücadelelerimizin ilk sonuçlarını 10 yıl öncesinde aldık. Gürültünün engellenmesi amacıyla barlarda izolasyon yapıldı. Ancak, son yıllarda sokakta sabaha kadar içkili eğlenceler canımızdan bezdirdi” şeklinde konuştu.

“BURASI BARLAR SOKAĞI DEĞİL, KADİFE SOKAK…” Platform üyesi Zuhal Bilgin ise, yaşadıklarını şöyle aktardı: “1/5.000’lik nazım imar planında da olduğu üzere burası konut alanıdır. Zamanla barlar geldi, sokakta yaşam değişti. Çok zor koşullar altındayız. Bilmediğimiz insanlar saat 22.00’den sabahın 07.00’sine kadar kapılarımızda içki içiyor, bağırıyor, küfürler ve hakaretler yağdırıyor. Şişeler kırılıyor, uygunsuz hareketlerde bulunuluyor. Biz, her yerleşim merkezinde olduğu gibi bir mahalle sokağının sakinleriyiz. Ancak evimizde oturamaz, uyuyamaz, misafir ağırlayamaz, yaşayamaz olduk. Öyle bir hava oluşturuluyor ki, ‘içki içenler istenmiyor, içki yasağı geliyor’ gibi lanse ediliyor. Bizler içkiye de, barlara da karşı değiliz. İçkisini içen içsin, barını işleten de işletsin. Ama soruyorum; ‘kimin kimi rahatsız etmeye, evinde yaşayamaz hale getirmeye hakkı var?’ Kadife Sokak’ta kapı penceremiz önünde sabaha kadar adım

atacak yerimiz yok. Bir an uyuyamıyorsunuz. Buna kim dayanır? Bu soruna kalıcı bir çözüm istiyoruz. Bugün kim kapısının önünde sabaha kadar çevreye zarar veren içkili, tanımadığı insanlarla muhatap olmak ister. İçki ile kendini kaybedenler kapılarımıza vuruyor, zillerimize basıyor, birbirlerine küfürlü ve argo konuşuyor, çevreye zarar veriyor. Mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Daha önceleri kişisel olarak mücadele edilirken, 2002 yılında platformumuzu kurduk, çabalarımız bugün de sürüyor. Ancak biz kalıcı çözüm istiyoruz. Normalde insanlar haftasonu olsun ya da yaz gelsin diye sevinir. Biz korkuyoruz. Mücadelemiz sürecek, evlerimizi satıp taşınmayacağız. Burası sokağımız, her sokakta olduğu gibi insanca yaşamak için hakkımızı arayacağız. Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık da dahil olmak üzere birçok resmi kurum ve kuruluşu da başvurularımızı gerçekleştirdik.”

Kadife Sokak Platformu, sorunlarına kalıcı çözüm istiyor...

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 17


FİKRİ TAKİP

Söğütlüçeşme Otoparkı

Khalkedon üzerine inşa ediliyor Söğütlüçeşme Camii’nin yanında gerçekleşecek olan Kat Otoparkı Projesi’nin altından tarih çıktı. İnşaatın başlamasıyla vurulan ilk kazmada antik Kalkedon kentine ait lahit ve bazı parçaların izine rastlandı... KADİR TOPRAKKAYA Kadıköy Belediyesi tarafından Söğütlüçeşme bölgesindeki trafik sorununa çözüm getirmek amaçlı hazırlanan kat otoparkı projesinin altından tarih çıktı. 2011 yılı sonlarına doğru ihalesi yapılan katlı otopark projesi için altyapı ve zemin inceleme çalışmaları 2012 yılı sonuna kadar sürmüş ve 2013 yılı Ocak ayında inşaat için start verilmişti.

İLK KAZMADA TARİH FIŞKIRDI İnşaatın başlaması ile birlikte vurulan ilk kazmada antik Khalkedon kentine ait lahit ve bazı tarihi parçaların izlerine rastlanması, inşaatın durmasına neden oldu. Söğütlüçeşme Camii’nin hemen yanındaki tepelik bölümün altından çıkan tarihi kalıntıların zarar görmemesi adına, inşaat alanı ve çevresi yüksek parabetlerle çevrildi ve güvenlik önlemleri arttırıldı.

Söğütlüçeşme Camii’nin hemen yanındaki tepelik bölümün altından çıkan tarihi kalıntıların zarar görmemesi adına inşaat alanı ve çevresi yüksek parabetlerle çevrildi.

16 : KadikoyLife.com Mart&Nisan 2013

ARKEOLOJİ MÜZESİ DENETİMİNDE... Duruma el koyan İstanbul Arkeoloji Müzesi yetkilileri, inşaat alanında görevlendirdikleri bir arkelog gözetiminde çalışmalarını sürdürüyor. Bölgenin tarihi olduğunun bilindiğini ve dikkatli olunması gerektiğini dile getiren uzmanlar, “Çalışmalar daha kontrollü biçimde yapılmalı” diyorlar. İnşaat alanında çalışan uzmanlar ise, inşaatın her durumda yapılacağını, tarihi eserler çıksa


FİKRİ TAKİP

bile muhafaza edilerek projede değişikliğe gidileceğini söylediler... KADIKÖY LIFE UYARMIŞTI... Yayımlandığı ilk günden beri “Geçmişten Geleceğe” konsepti ile hareket eden Kadıköy Life, bundan önceki sayısında bölgenin sit alanı olacağını kapak konusu yapmış ve 70’li yılların başında Söğütlüçeşme Caddesi üzerinde yapılan kazılarda tarihi eserlerin bulunduğunu fotoğraflarla paylaşmıştı. PARK, İMAM EVİ VE CAMİ DERNEK BİNASI DA YAPILACAK Otopark sorununun had safhada yaşandığı bölgede, Kadıköy Belediyesi tarafından ‘30 Yıl Süreli İntifa Hakkı Tesis Edilmesi ve İşletilmesi’ başlığı altında Park - Türk firmasına ihale edilen projede; Park Düzenlemesi, İmam Evi, Cami Dernek Binası da yer alacak.

Kadıköy Life Dergisi, 49’ncu sayısında bölgenin sit alanı olacağını kapak konusu yapmış ve 70’li yılların başında Söğütlüçeşme Caddesi üzerinde yapılan kazılarda tarihi eserlerin bulunduğunu fotoğraflarla paylaşmıştı.

Kadıköy Belediyesi tarafından ‘30 Yıl Süreli İntifa Hakkı Tesis Edilmesi ve İşletilmesi’ başlığı altında Park Türk firmasına ihale edilen projede; Park Düzenlemesi, İmam Evi, Cami Dernek Binası da yer alacak.

Mart&Nisan 2013 KadikoyLife.com : 17


ÇEVRE

Çanak antenlere şehir estetiği ayarı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), balkon ve dış cephelerde çanak antenlerin oluşturduğu görüntü kirliliğinin önüne geçmek amacıyla düğmeye bastı. RTÜK’ün uygulamanın teknik yönleriyle ilgilendiği çalışmanın 2013 yılı içinde tamamlanması hedefleniyor. 2014’te ise çalışmanın uygulanmaya başlanması planlanıyor. Yeni uygulamanın Resmi Gazete’de yayınlanmasının ardından toplum genelinde çanak antenlerin balkon ve dış cephelerden kaldırılması zorunlu olacak.

Riskli sokak direkleri yenileniyor Kadıköy Belediyesi ve AYEDAŞ tarafından ortak düzenlenen çalışma ile yılların yorgunluğunu taşıyan riskli sokak direkleri yerlerinden söküldü. Işıklandırmada daha modern sokak direklerinin kullanılması için çalışmalar hızlandırıldı. YAYALAR VE SÜRÜCÜLER İÇİN RİSK OLUŞTURUYORDU Belediye ve AYEDAŞ çalışanları tarafından Kadıköy genelinde daha önceden tespiti yapılan riskli sokak direkleri, hummalı çalışma ile yerlerinden kaldırıldı. Yıllardır hava koşulları nedeniyle dökülmeye ve çürümeye başlayan sokak direkleri, yayalar ve sürücüler için de risk oluşturuyordu.

Şiddetli rüzgâr gibi çevre koşullarının etkisiyle çürüyen ışıklandırma direkleri, halatların bağlanmasının ardından vincin küçük dokunuşları ile helva gibi dağıldı. Işıklandırma direklerinin içler acısı hali, çalışmanın haklılığını ortaya koydu.

Aynı tas aynı hamam Kadıköy’ün göbeğindeki rezalet sürüyor. Minibüs sürücüleri kazadan ders almak bir yana, trafik canavarı olmaya devam ediyor. ADEM GİDEN Minibüs durağı olmayan Rıhtım Caddesi’nde kaldırım kenarlarını durağa çeviren minibüs şoförleri, sürücü ve yayaların canını tehlikeye atmaya devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde U dönüşünün yasak olduğu Kadıköy Rıhtım Caddesi’nde yan yola geçmek isteyen minibüs sürücüsü ticari taksiye çarpmış, kazada taksi şoförü ağır yaralanmıştı. KADIKÖY LİFE OBJEKTİFLERİNE YAKALANDILAR Kazadan ders çıkarmayan minibüs şoförleri, yine aynı noktada, Rıhtım Caddesi üzerinde kuralları ihlal ettiler. Kadıköy Life objektiflerine yansıyan ibretlik karelerde, trafik canavarlarının kamu düzenini bozmaya devam eden yaklaşımları ‘yeter artık’ dedirtirken, gözler trafik polislerini aradı...

20 : KadikoyLife.com Mart&Nisan 2013

Kadıköy’den Kartal ve Pendik gibi birçok ilçeye taşımacılık yapan minibüs şoförlerinin rahat tavırları dikkat çekici.


ÇEVRE

Tarihi hamam SANAT MERKEZİ olacak Bünyesinde Marmara Üniversitesi Göztepe Yerleşkesi’ni barındıran Kadıköy’ün tarihi öneme sahip bölgesindeki hamam kalıntıları için alınan restorasyon kararı, gerçeğe dönüşüyor. KADİR TOPRAKKAYA 19. yüzyılda Sultan Abdülaziz’in yeğeni V. Murat’ın (1840-1905) ikâmetine tahsis edilip ‘Av Çiftliği’ olarak kullanılan, günümüzde Marmara Üniversitesi Göztepe Yerleşkesi’nin de yer aldığı alandaki köşk ve hamamdan oluşan yapı grubu için, restorasyon kararı alındı. Bir dönem sarayın avlanma etkinliklerine evsahipliği yapan yapı gruplarından günümüze sadece hamam kalıntılarının ulaşabilmiş olduğuna değinen Kadıköy’ün yakın tarih uzmanı ve mimar Arif Atılgan, “V. Murat Av Köşkü Hamamı olarak anılan kâgir hamam, yerleşkenin yemekhane binası önündeki harap yapıdır. Av Köşkü’nün ise üniversitenin yanındaki Atatürk Fen Lisesi sınırlarında bulunduğu ve 1950’li yıllarda yıkıldığı bilinmektedir” dedi. ‘Sanat Merkezi’ olarak hizmete açılacak Marmara Üniversitesi Göztepe Yerleşkesi’nden yapılan açıklamada ise, “Büyük oranda yıkık ve kullanılamaz durumdaki tarihi hamamın restorasyonuna yönelik, İstanbul Valiliği İl Özel İdaresi ile işbirliği yapılarak, projelendirme çalışmaları başlatılmıştır. Hazırlanan projelerin ilgili Koruma Kurulu’nda

onaylanması sonrasında restorasyon inşaatı ihalesi yapılacak ve yapı, ‘Sanat Merkezi’ olarak hizmete açılacaktır” denildi. Diğer tarihi yapılara da restorasyon kararı... Yapılan açıklamanın devamında halen üniversitenin tahsisinde bulunan diğer tarihi eserlerden Haydarpaşa Yerleşkesi ‘Mekteb-i

Tıbbiye-i Şahane Binası’ ile Sultanahmet Yerleşkesi ‘Hamidiye Ticaret Mekteb-i Âlisi Binası’ için de İl Özel İdaresi ile yapılan ortak girişimlerle projelendirmeye yönelik ihale sürecinin başlatıldığı bilgisine yer verildi.

Osmanlı İmparatorluğu döneminin son zamanlarında pek çok siyasi olayın planlamasının da yapıldığı alandaki ana bina ve diğer yapılar, zaman içinde yok olarak, bugüne sadece hamam kalıntıları gelebildi.

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 19


ULAŞIM

‘Tüp Geçit’te önemli aşama!

Avrasya Tüneli inşaatı başladı

Avrasya Tüneli, halen yapım aşamasında bulunan Marmaray’ın 1 km paralelinde, Boğaz’ı aşan alternatif bir yol sağlamak amacıyla mevcut yoğunluğu hafifletmeye katkıda bulunmak için tasarlandı. Yeni güzergâh ile Kazlıçeşme ve Göztepe arasındaki yolculuk süresi ciddi ölçüde azalacak. HABER MERKEZİ Avrupa ve Anadolu Yakası’nı Boğaz’ın altından bağlayacak karayolu tüneli olan ‘Avrasya’ ile ilgili çalışmalar başladı. ‘İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçit İnşaatı’ olarak adlandırılan çalışma start alarak, İstanbul’un tarihinde önemli bir yeri olacak çalışmaya bir anlamda ilk kazma vuruldu.

Ulaşım ile ilgili bazı düzenlemeler yapıldı Bu kapsamda Anadolu Yakası’nı ilgilendiren ulaşım ile ilgili bazı düzenlemeler de yapılarak, Kadıköy’ün Üsküdar çıkışında bulunan İsfalt Genel Müdürlüğü karşısındaki Selimiye Eyüp Aksoy Kavşağı’nın iki kolunun trafiğe kapatılacağı bildirildi. Üç yıl sürmesi planlanan çalışmalar boyunca, trafiği aksatmamak için gerekli sirkülasyon ve alternatif güzergahlar tespit edilerek; işaretlemeler, yönlendirmeler gerçekleştirildi.

Avrupa Yakası’nda Cankurtaran sahili ve Asya Yakası’nda D100 Eyüp Aksoy Kavşağı arasında İstanbul Boğazı’nın altından geçecek tünelin inşasının yanısıra, bir yakada Kennedy Caddesi ve diğer yakada D100 İstanbul-Ankara Devlet Karayolu’na uzanan yaklaşım yollarının genişletilmesi ve ilgili bağlantı yollarının iyileştirilmesi işleri de projeye dahil. Projenin tünel bölümü dışında kalan ve her iki yakada genişletilen yaklaşım yolları ve iyileştirilen kavşaklar, inşaat biter bitmez İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne devredilecek.

Avrasya Tüneli Projesi... İstanbul’un Avrupa ve Asya Yakası’nı karayoluyla bağlayacak olan ‘Avrasya Tüneli Projesi’ olarak da bilinen İstanbul Boğazı Karayolu Geçiş Projesi; Boğaz’ı deniz tabanının altından geçen 5.4 km uzunluğundaki iki katlı tünel ile birlikte toplam 14.6 km boyunca uzanan güzergahta, İstanbul trafiğini rahatlatmak amacıyla Kazlıçeşme ile Göztepe arasında inşa edilecek.

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 23


GÜVENLİK

Kadıköy ‘BBG EVİ’ne dönüyor Kadıköy genelinde mobese kameralarının sayısı artırılıyor. Kadıköy Emniyet Müdürlüğü’nün tespit ettiği noktalara ek kamera merkezleri kurulacak. ADEM GİDEN 78 ayrı noktada 280 kamera ile izlenen Kadıköy’de yeni bir dönem başlıyor. Kadıköy Emniyet Müdürü Nurettin Demir, ilçede sürdürülen Mobese Güvenlik Sistemi ile ilgili son gelişmeleri Kadıköy Life’a anlattı. “İL ÖZEL İDARESİ’NDE ÖDENEK AYRILDI” Kadıköy genelinde mobese kameralarına ihtiyaç duyulan noktaları tespit ettik. İl Özel İdaresi’nden en az stratejik 6 nokta için talepte bulunduk. İlgili ödenek de ayrıldı. Mobese direklerinin dikim çalışmaları da başladı.

“KAMERALARIN HARİTASINI ÇIKARIYORUZ” ‘İşte Huzur’ projemiz kapsamında ilçenin çeşitli noktalarında, özellikle işyerlerinin ağırlıklı olduğu kesimlerinde, esnaf güvenlik kameralarının haritasını çıkarıyoruz. Herhangi bir ihbar ya da suçluluk durumunda kamera haritası, zanlıların yakalanmasında emniyet birimlerinin çalışmalarını kolaylaştıracak. Göztepe ve Bostancı daha çok ev hırsızlıklarının yoğunluklu olduğu bir bölge... Hırsızların kendine has tarzları ve yöntemleri var. Caferağa Mahallesi gibi kesimlerde de işyeri hırsızlıkları ön plana çıkıyor. Toplum Destekli Polis birimimiz, esnafı ilgili çalışmamız hakkında bilgilendiriyor.

“MARMARA ÜNİVERSİTESİ, KADIKÖY BELEDİYESİ ve KAVŞAKLAR MOBESE’YE GİRİYOR” Kadıköy’de önemli noktalarda mobese gereksinimi tespitlerimizi yaptık. Marmara Üniversitesi, Hasanpaşa çevresinde Kadıköy Belediyesi ve civarı ile kazaların yoğunlukta olduğu bazı kavşaklara mobese sistemi getiriyoruz. “PERİYODİK BAKIMLARINI YAPIYORUZ” Mobeseler şehrin güvenliği için çok önemli. Mobese birimimiz bakım ve tespit amaçlı ilçenin dört bir yanını geziyor. Her direkte kameraları tek tek kontrol ediyorlar. Yıpranmış ya da işlevini yitirmeye yaklaşmış parçaları değiştiriyorlar. Çalışmalar gece-gündüz sürdürülüyor. Bazen olumsuz hava koşullarının zarar verdiği kameralarda ekiplerimiz tarafından temizlik de yapılıyor. Mart&Nisan 2013 KadikoyLife.com : 19


ÇEVRE

Rasimpaşa’da ikinci bahar ADEM GİDEN Her adımında tarih kokan Rasimpaşa’da sokak yenileme çalışmaları tamamlandı. Geçtiğimiz aylarda geçit vermeyen ara sokakların, engelliler ve yayalar için kullanıma uygun hale getirilmesi ile birlikte Yeldeğirmeni ve çevresi, yeni çehresiyle yazı karşılamaya hazırlanıyor. 44 SOKAK YENİDEN DOĞDU Kadıköy Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü ekipleri tarafından yürütülen çalışmalarda, mahallenin modern dönem ile entegre olabilmesi için birçok alanda yeni uygulamalar hayata geçirildi. Kadıköy’ün mahalleleri ve onlarca ana arterini Rıhtım bölgesi ile buluşturan Rasimpaşa Mahallesi’ndeki çalışmalar, 44 sokak üzerinde gerçekleştirildi. Yenileme ve düzenleme faaliyetleri kapsamında yapılanlar, şu şekilde gerçekleşti...

kaldırımlarına izolasyon malzemesi döşendi. Yeldeğirmeni’nin farklılığını vurgulamak amacıyla aydınlatmalarda mevcut direkler değiştirildi, asma ve germe sistemi olan kataner yöntemi ile farklı, modern bir görüntü sağlanması amaçlandı. İNDİR-BİNDİR ALANLARI OLUŞTURULDU Yeldeğirmeni’nde hiçbir binanın otoparkının olmaması nedeniyle bütün bölge boyunca sokakların giriş yönüne doğru cep-

Her sokağın en az bir kaldırımı, engelli kullanımına uygun hale getirildi. Binaların bodrum katında bulunan dairelerin yol kotunun altında kalması nedeniyle tüm sokakların

‘Türk işi’ çözüm... Rasimpaşa Mahallesi’nin yüzyıllar öncesine dayanan tarihi sokağı Uzunhafız’da, bina yıkımının gerçekleşmesi sonrası aralarında boşluk oluşan iki apartmanın güvenliği, tahta kalıplara emanet… TAHTALAR, APARTMANLARI KORUR MU? Yeldeğirmeni’ni Rıhtım ile buluşturan sokakta alınan ilginç güvenlik önlemi, çevre sakinlerinin de ilgi odağı... Binaların yan yatması ihtimaline karşı tahta kalıplarla alınan önlemin tehlike anında yararlı olup olamayacağı ise bilinmiyor. Günümüzde birçok yıkımda metal kalıplar ile önlem alınırken, tahta ile alınan önlem, Karadeniz fıkralarına görüntü oluşturacak cinsten...

24 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

heler oluşturuldu. Kaldırımlara arabaların park etmemesi amacıyla baba konuldu. Her sokağın uygun noktalarında, giriş ve çıkışlarında ağaç dikilmesini sağlamak amacıyla planlama yapıldı. Büyük ölçüde sona eren çalışmalar, bazı sokaklarda devam ediyor. Karakolhane gibi merkezi caddelerde, alışveriş merkezleri ve esnafların ürünlerini indirip bindirebileceği alanlar oluşturularak, trafik kaosunun önüne geçme hedeflendi. Kanalizasyon ve yağmur suyu giderleri de, Fen İşleri Müdürlüğü ekipleri tarafından yenilendi.


ÇEVRE

Marmara Üniversitesi Göztepe Kampüsü satılıyor mu? ADEM GİDEN Marmara Üniversitesi Göztepe Kampüsü’nün satılacağı yönünde iddialar son haftalarda Kadıköy’ün gündemine oturdu. ‘Kent üniversitesi mi, şehirden uzak üniversite mi?’ tartışmaları ise alevlenmeye başladı. Şehir yerleşkesi ile iç içe olması yönüyle Kadıköy’ün en değerli arazileri arasında gösterilen Göztepe Kampüsü’nde öğrenciler, okul arsasının satılması ihtimali ile karşı karşıya kaldı. Konu, son olarak Milliyet Gazetesi Yazarı Abbas Güçlü tarafından kamuoyuna aktarıldı. FAKÜLTELER, KENTTEN UZAKTA BİR ARAYA TOPLANACAK İddiaya göre, Marmara Üniversitesi’nin

İletişim ve Diş Hekimliği Fakülteleri’nin bulunduğu Nişantaşı Kampüsü; Mühendislik, Mesleki Eğitim ve Fen-Edebiyat Fakülteleri’nin yer aldığı Göztepe Kampüsü; hastanelerin bulunduğu Bağlarbaşı ve Validebağ Kampüsü; İşletme ve İktisat’ın hizmet verdiği Bahçelievler Kampüsü ile Halkalı, Kartal ve Çatalca’daki araziler de satışa çıkarılacak. Anadolu Hisarı’ndaki kampüs ile ilgili sürecin netleşmediği öne sürüldü. KENT ÜNİVERSİTESİ Mİ? ŞEHİRDEN UZAK SİSTEM Mİ? Son aylarda öğrenci ve okul yönetimlerinin gündeminden düşmeyen sorular, kamuoyunda beklentileri had safhaya çıkardı. Marmara Üniversitesi Kurucusu Prof. Dr. Orhan

Oğuz’un üniversitenin şehir içinde kuruluş amacının; öğrenci ve şehir bağının kopmaması, kent üniversitesi konseptinin hayata geçirilmesi olduğuna dikkat çekiliyor. Kuruluş döneminde istemesi halinde metropolün en değerli arsalarında üniversite binası oluşturabileceğine vurgu yapılırken, Prof. Oğuz’un kent içine yayılmış eğitim modelini hayata geçirdiği ifade ediliyor. Şehirden uzak üniversite sisteminin, günümüz öğrencileri tarafından destek görmediği savunulurken, bugünlerde kent merkezlerindeki üniversitelerin tercih noktası haline geldiği belirtiliyor. Marmara Üniversitesi arsalarının da satılması halinde üniversitelerin şehir merkezlerine dönüş yapamayacağının altı çiziliyor.

Kadıköy Belediyesi’nden Kalamış’a modern park Kadıköylülerin nefes aldığı ender alanlardan Kalamış Parkı’nda revizyon çalışmaları başlatıldı. Kadıköy Belediyesi, Kalamış Parkı’nda yaklaşık 50 bin dönümlük arazi üzerinde modern sosyal donatıları hayata geçiriyor. Kalamış sahilleri, yaz aylarını yeni yüzüyle karşılayacak.

HEYKELLER VE KAYKAY PİSTİ... Gençlerin favorisi haline gelen kaykay sporu için Kalamış Parkı’nda özel pist oluşturuluyor. Yediden yetmişe tüm sporcular, kaykayları ile sosyal donatı alanını kullanabilecek. Parkta bulunan biri Osman Hamdi Bey’e ait olmak üzere üç heykel ve Atatürk Büstü’nün yeri ise, düzenlemeler kapsamında değiştirilecek. ANADOLU YAKASI’NIN EN BÜYÜK ÇOCUK ALANLARI... Revizyon projesi kapsamında, Kalamış’a 2.500 metrekarelik çocuk oyun alanı kazandırılıyor. Mevcut alan, Anadolu Yakası’nda en büyük çocuk oyun alanları içerisinde yer alacak. IŞIKLANDIRMALAR GÜNEŞ ENERJİSİ İLE ÇALIŞACAK Kalamış Parkı Revizyon Projesi’nde sahil ışıklandırmaları solar aydınlatma ile sağ-

26 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

Sahil ve park alanı içerisine yürüyüş yolları yapılacak, bisiklet yolları oluşturulacak ve kaykay pisti, mini basketbol sahası, jimnastik aletleri parka kazandırılacak. Parkta, 400 metrekarelik küçük ve büyük olmak üzere köpek gezdirme alanı da yapılacak. lanacak. Güneş enerjisi ile çalışacak sokak lambaları, vatandaşın bütçesine katkı sağlamasının yanısıra temiz enerjinin kullanımını da beraberinde getirecek.


KAPAK

Kuşdili Çayırı nasıl düzenlenmeli?

AVM, AKM, HÜKÜMET KONAĞI veya OTOPARK... Türkiye’nin en çağdaş, en huzurlu ilçesi Kadıköy... En geniş alanlarından biri ise eski adıyla Kuşdili Çayırı... Halen açık otopark olarak kullanılan bu alana, Büyükşehir Belediyesi’nce AVM yapılmak isteniyor. Kadıköylüler ise direniyor: “Hayır! AVM istemiyoruz!”

38 : KadikoyLife.com Mart&Nisan 2013


KAPAK

İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından daha önce Kuşdili Çayırı’na yapılmak istenen AVM projesi mahkeme kararıyla iptal edilmişti...

KADİR TOPRAKKAYA Bağdat Caddesi’nin Göztepe Kavşağı’nda bulunan Göztepe Parkı’na Camii tartışmalarıyla gündeme gelip, Kadıköy Meydanı Düzenlemesi ve Kuşdili Çayırı ile kopan kıyametler, sürecek gibi görünüyor. Nasıl sürmesin ki; Türkiye’nin en çağdaş, en huzurlu ve de en kıymetli ilçesi Kadıköy... Bir başka deyişle taşı toprağı altın değil, pırlanta. Durum böyle olunca her santimetrekaresi de büyük önem taşıyor ve yerel bakışlar bir kenara; İstanbul, hatta Türkiye genelinde üzerinde hesaplar yapılmasına neden oluyor. Kuşdili Çayırı’na AVM yapılmasın... Son tartışma; “Kuşdili Çayırı’na AVM yapılmasın.”

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2008 yılında söz konusu alana bünyesinde 2500 araçlık bir yeraltı otoparkı da bulunan ve içinde Kadıköy’ün çarşılarını barındıracak bir projeyi yap-işlet-devret modeliyle Taş Yapı’nın sahibi Emrullah Turanlı’ya ihale etmiş, tam hayata geçecek iken Kadıköy Belediyesi’nin açtığı dava ile proje iptal olmuştu. Aradan geçen yaklaşık 4 yılın sonunda bu defa İstanbul Büyükşehir Belediyesi yeni plan yaptı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na gönderdi ve onaylandı. Bakanlıkça onaylanan plana göre; Kadıköy’de imara açılmayan son alanlarından biri olan Kuşdili Çayırı’na sabit pazar, otopark, lokanta, itfaiye, pastane, cafe, sinema, çarşı gibi yapılar inşa edilebilecek... Bu durum karşısında haber başlığımızdaki soruya en doğru cevabı alabilmek adına, Kadıköy’de yaşayan Kadıköy’ün gerçek sa-

hiplerine soruyu yönelttik: Kuşdili Çayırı olarak bilinen eski Salı Pazarı’nın kurulduğu alan sizce AVM mi, AKM mi, Hükümet Konağı mı, Otopark mı olmalı? Aldığımız cevaplar sürpriz oldu. Soruyu yönelttiğimiz kişiler Kadıköy’ün eski güzelliklerini de, sıkıntılarını da sonuna kadar yaşamış isimlerdi. Örneğin Salı ve Cuma günleri kurulan pazar nedeniyle Kadıköy’e gelmek istemeyen, randevularını ona göre belirleyen bu isimler, “Aman dokunulmasın, açık otopark olarak kalsın” diyorlardı... Bazen yanlış sorudan doğru cevap çıkmayabilir... Aslında bu soruya en doğru cevabı verebilecek kişilerden birinin ben olduğumu düşündüm. 1950’li yılların bayram günlerinde at binerek, elma şekeri yiyerek en mutlu günMart&Nisan 2013 KadikoyLife.com : 39


KAPAK

lerimi geçirdiğim, 1960’lı yılların lunaparkında çarpışan arabalarına bindiğim, yazlık sinemasında film seyrettiğim ve 1970’li, 80’li, 90’lı yıllarında ünü yurtdışına kadar yayılan, bir günde milyonların döndüğü, fakat bir kuruş verginin alınamadığı Salı Pazarı günlerini ben de yaşadım. Çünkü 15 yıl boyunca yayımladığımız Kadıköy Gazetesi bürosu bu alanın içindeydi. Pazarcıların çevreye park ettiği yüzlerce kamyonetin yanında, şişelere, tenekelere yaptığı idrarlarının kokusu Altıyol’dan bile hissedilirdi... Hükümet Konağı yapılmalı... Herbirine dostumuz gözüyle baktığımız okurlarımız belki kızacaklar ama ben bu alanın böyle kalmasına razı değilim. Böylesine geniş ve merkezi bir alanı açık otopark olarak kullanma lüksümüz olmamalı. Bana göre bu alana çağdaş bir ‘Hükümet Konağı’ yapılmalı. Türkiye’nin en çağdaş ilçesi Kadıköy’ün kaymakamlık binası yıkılmak üzere olan eski bir köşk içinde, milli eğitim müdürlüğü bir başka binada, nüfus müdürlüğü tam tersi bir bölgede; hele tapu dairesi bir başka ilçede (Ataşehir) olmamalı. O zaman sorma biçimimiz yanlış oldu diye düşünmek istiyor ve şimdi bana göre doğru olan soruyu yöneltiyorum: “Kadıköy’de

yaşamanın bir ayrıcalık olduğunun bilincinde olan sevgili Kadıköylüler; Kuşdili Çayırı çevresinde en az 5 bin erguvan ağacının da dikileceği, içinde kaymakamlık, milli eğitim müdürlüğü, nüfus müdürlüğü, tapu dairesi, emniyet müdürlüğü, kent konseyi, vergi dairesi gibi birimlerin bulunduğu yatay ve çevre ile uyumlu, altında 3 bin araç kapasiteli bir otoparkın yer aldığı bir kompleks mi yapılsın? Yoksa böyle mi kalsın?” Eminim cevabınız büyük ölçüde “Hükümet Konağı olsun” şeklinde değişecektir. Çünkü Hükümet Konağı için pek çok yönden en uygunu bu alandır. Bir yarışma açılarak en çev-

Kadıköy’ün tarihi öneme sahip, 3. Derece Doğal Sit Alanı olarak ilan edilmiş Kuşdili Çayırı’nda uzun yıllar Salı Pazarı saltanat sürdü. Ünlü hava fotoğrafı ustası Murat Öztürk’ün çektiği bu Salı Pazarı görüntüsü, zamanında nasıl bir kabus yaşadığımızı çok güzel anlatıyor...

40 : KadikoyLife.com Mart&Nisan 2013

reci proje tesbit edilebilir. Hatta akıllı bina şeklinde inşa edileceğinden kendi enerjisini de üretebilir. Çevresinde yer alacak kafeteryalarla da geçmişteki konsept yakalanabilir... Kadıköylü’nün istemediği hiçbir proje yapılamaz... Yerel veya ulusal olsun, bugüne kadar yöneticilerimizin Kadıköy için son derece duyarlı, sağduyulu davrandığı görülmüştür. Bu nedenle Kadıköylü’nün istemediği hiçbir projenin bu alana yapılabileceğini düşünmüyorum ve sakin olunmasını, sağlıklı proje geliştirilmesi için çaba gösterilmesini hatırlatıyorum.


KAPAK

BAŞKANLAR NE DİYOR? Yerel gazetecilik sorumluluğu ile konuyu Kadıköy’ün bugüne kadar Belediye Başkanlığı koltuğunda önemli kararlara imza atmış ilk Belediye Başkanı Osman Hızlan ile ardından işbaşına gelen Cengiz Özyalçın’a sorduk. Tabi 19 yıldan beri Belediye Başkanımız olan Selami Öztürk’ü atlamadık... İşte onların verdiği cevaplar... Osman Hızlan: AVM yapılmasından bir Kadıköylü olarak utanç duyarım... Kuşdili Çayırı, Kadıköy’ün nefes alabileceği, içerisinde bir takım fonksiyonların yaşatılabileceği şehir merkezinde kalmış tek bir alandır. Şimdi burayı tutup da ticari alana çevirmek, AVM yapmak büyük bir yanlış olur. Kadıköy’de ticari alanlar birçok yerde mevcut. İlçe genelinde ticari alanlar yeteri kadar verimli dağılmış. Kadıköy’e illaki bir şey kazandırılacaksa, olmayan bir şey yapılmalı. Sosyal amaçlı kullanılabilecek bir alan düzenlemesi yapılabilir. Altını otopark yaparsanız, böylece trafik sorununa da katkıda bulunursunuz, üstünü de park gibi eğlence ya da günlük yaşamda kullanılabilecek, şehri rahatlatacak bir yaşam alanına çevirebilirsiniz. Kuşdili Çayırı’na AVM inşası, AVM’yi yapan müteahhitler dışında kimseye yarar sağlamaz. Kafeterya ve mağaza gibi ihtiyaçlardan AVM yapılıyor olsa, zaten bu tür gereksinimleri giderecek işletmeler ve esnaflar çevresinde mevcut. Çay içecek, kafe ortamını yaşayacak insanlar da AVM’ye girmektense, deniz kenarı ya da ilçenin birçok noktasında var olan uygun konseptli mekânları seçerler. Yani AVM yine burada ihtiyaç değil. Sonuç olarak şehrin merkezine gereksiz olduğu halde bu şekilde AVM yapılmasından, bir Kadıköylü olarak utanç duyarım.

Kadıköy’ün 30 yıllık belediye tarihinde imzası olan Osman Hızlan, Cengiz Özyalçın ve Selami Öztürk, ilk kez 2010 yılında açılan Kadıköy Belediye Meclisi binasında biraraya gelmişti. Bu tarihi fotoğraf gibi Kuşdili Çayırı hakkındaki görüşleri de tarihe geçecek. Cengiz Özyalçın: Kadıköy’ün geçmişine ihanet olur... “Kuşdili Çayırı’na AVM düşünmek Kadıköy’ün geçmişine ihanet olur. Benim Selami Başkan’dan şöyle bir farkım var. Ben doğma büyüme Kadıköylüyüm ve bütün hayatım orada geçti. İtfaiye’nin bulunduğu yerde bir tiyatro vardı, karşı tarafında ise levantenlerin kullandığı tenis kortları... Çayırların içinden yürüyerek tahta bir köprüden geçip, Fenerbahçe Stadı’nın bulunduğu alana gider, top oynardık. Türk futbol tarihinin önemli yıldızlarının geçtiği o tahta köprüyü Faruk Ilgaz yaptırmıştı. ‘Peki, ne olmalı?’ derseniz, üstünün tamamen park olduğunu düşünelim. Özgürlük Parkı, Fenerbahçe Parkı gibi... İtfaiye’nin olduğu yere bir kültür merkezi yapalım. Altı otopark olsun...”

Selami Öztürk: Kadıköy’ü katletmek olur bu. Bölgedeki esnaf iş yapamaz... “Büyükşehir ilk başta Salı Pazarı’nın kaldırılacağını ve yerine yeşil alan yapılacağını açıkladığında kabul ettik. Eskiden piknik yapılan, futbol oynanan bir alandı burası. Biz de eski görünümüne kavuşacağını, hatta eski Göksu Deresi gibi olacağını hayal ediyorduk. Alttan AVM projesi çıktı. İBB, daha planlarını yapmadan ihale açtı ve AVM olarak birçok proje çıktı ortaya. Üzerinde kulelerin olduğu bir proje belirlendi. Davalar açıldı. İdare Mahkemesi iptal etti, yeşil alan imara açılamayacağı için. Danıştay’dan geçti ve kesinleşti. Ancak, İstanbul Büyükşehir Belediyesi yeni plan yaptı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na gönderdi ve onaylandı. Çevre İl Müdürlüğü’nde 16 Aralık’ta askıya çıkarmışlar. Bizim de yeni haberimiz oldu. Süresi içinde Belediye, kurumlar ve kişiler olarak itirazlarımızı yaptık. Belediye olarak dava açma hakkımız da var. Kadıköy’ü katletmek olur bu. Ulaşım ve ticari açıdan hayat felç olur. Bölgedeki esnaf iş yapamaz. Tepe Nautilus yapıldığında bu tehlikeyi sezememiştik. Mahalle arası olduğu için kabul görür yanı vardı. Eğer bir ilçe belediye başkanı imar planı belli olmayan yere ihale yapsaydı, görevden alınırdı. Danıştay’ın kararına rağmen neden AVM’de ısrar ediyorlar? Arkasında kimler var? Hangi güç bu kadar zorluyor? Başbakan’ın bunu açıklamasını istiyorum.” Mart&Nisan 2013 KadikoyLife.com : 41


KAPAK

1950’li yıllara kadar Kadıköy’ün mesire yeri olan, hemen ortasından geçen Kurbağalıdere’de sandal sefalarının yapıldığı Kuşdili Çayırı’nın yine yapılaşma tehlikesiyle karşı karşıya olmasına Kadıköylüler büyük tepki gösteriyor.

KADIKÖYLÜLER NE DİYOR? İçmimar Nursema Öztürk (Tasarım Parkı - Yoğurtçu): Betona gömdüğümüz ağaçların tekrar fışkıracağı anı bekliyorum “Kadıköy’ün geçmişine baktığımızda yemyeşil çayırların, mesire yerlerinin, kurban seslerinin ve kuş seslerinin cümbüşünden adını alan Kuşdili geliyor düşüncelerime... ‘Bu ismi korumak için ne yapmalı?’ deyince, benim aklıma beton yığını, arabalar ile dolu bir AVM rantı gelmiyor maalesef... Ben yeşili ve hatta zaman içinde betona gömdüğü-

müz ağaçların tekrar fışkıracağı anı bekliyor ve hayal ediyorum. Gerçi etrafının hiç enerjisi kalmamış çürük diş gibi duran gri surlarla çevreli olması da beni rahatsız ediyor ama hadi onlar sonraya kalsın diyelim... Şu anda gündem konusu olan, hatta yıllardır farklı projeler ile söylentilere konu olan bu kıymetli alan için ‘yeşil olsun’ diyelim lütfen... Kadıköy’ün ilk yeşil meydanı olsun, altı otopark olmak üzere diye düşünüyorum. Bu düşünceme belki dünyada yapılmış örnekler fikir verir. Bir şehir müzesi olabilir mesela yerin altında... Trenle ve metro ile bağlantısı olan... Gençlerin, yaşlıların, çocukların kendilerini şehirde yaşayan değerli bireyler olarak hissedeceği çağdaş örnek bir Kadıköy için...”

nin yanında en basit olarak mevcut yollar zaten trafiği kaldırmazken, bir tane daha yapılması, ulaşımı daha da ağırlaştırır. Bu türlü AVM’lerin şehrin dışına yapılması gerekmektedir. İstanbul’un en güzel ilçesi Kadıköy’de, Kadıköy’e yakışır bir AKM olması, hem bizleri gururlandırır, hem de böyle bir yerdeki AKM’ye herkes kolayca ulaşır, tüm etkinlikler yaşanır. Zannediyorum ki Kadıköylülerin böyle bir AKM’ye hem hakkı, hem de ihtiyacı var.”

Dr. Cemal Demir (Bahariye Caddesi): AKM’ye Kadıköylülerin hem hakkı, hem de ihtiyacı var “Son 10 yıldır yapılmak istenenler önce bir söylenti tarzında çıkmakta, kamuoyunda eğer yeterli bir tepki olmazsa adım adım bu söylentiler gerçekleşmektedir (Göztepe Parkı’nda olduğu gibi). Ne yazık ki toplum olarak da gittikçe duyarsızlaşmakta, tepki vermemekteyiz. Önce sizlere çok teşekkür ederim ki, bir gazeteci olarak böyle bir söylentiyi bizlere aktardınız, haberimiz oldu. Nursema Öztürk

42 : KadikoyLife.com Mart&Nisan 2013

Kadıköy’de yeterli sayıda AVM mevcut olup, bir tane daha yapılması Kadıköy’e yarar değil zarar verir. Bir sürü negatifliği-

Cemal Demir


KAPAK

Yük. Müh. Ekrem Yalçıner (Altıyol): Kuşdili Çayırı AVM’yi kaldırmaz “Şimdilerde otoparkın olduğu eski Salı Pazarı çevresinde oturanlara baktığınızda, yaş ortalamasının 45-50 civarında olduğunu görürsünüz. Kuşdili sakinleri, daha çok sessizlik istiyor. Trafik faktörünü de ayrıca düşünmek gerekir. Düşünün, AVM’nin yapılması sonrası Kuşdili Çayırı’nda nasıl bir trafik sirkülasyonu olacak. Bugünlerde bile had safhada trafik yoğunluğu yaşanıyor. AVM’lerin, sıkışık şehir ortamına yapılmaması gerekir. Tepe Nautilus ile Kadıköy bu hatayı yaşamıştı. Alan otopark olarak da kalabilir ya da AVM dışında çevre koşullarını etkilemeyecek farklı bir çalışma Kadıköy’e kazandırılabilir. AVM yapıldığında, Kadıköy’ün köklü ve çok eski esnaflarının hali ne olur?”

Faruk Hakan Yalçıner (Mimar): “Kuşdili Çayırı dere üstüdür, zemini de alüvyondur. Haliyle buraya yapılacak bir alışveriş merkezi için oldukça yüklü harcamalar yapılacaktır. Fore kazıklar çakılacak, izolasyon vb. çalışmalar yürütülecektir. AVM yapılmasını istemiyoruz. Yapılacaksa Gençlik Parkı yapılsın ya da park konseptinde ekolojik sistemi etkilemeyecek farklı bir çalışma…” Nezih ve Semih Cangökçe (Altınoğlu Pastanesi): AVM’lerin açılması tüm esnafları rahatsız ediyor “Osmanağa’daki pastanemiz 91 yaşına girdi. Dede mirası işletmemizi yaşatmaya çalışıyoruz. Kuşdili Çayırı yeşil alan olabilir. Otopark da kalabilir. Otopark günümüzde Kadıköy için büyük ihtiyaç. Kaldırım kenarlarına ve sokak-

Mediha Gerez lara baktığımızda bunu daha iyi anlayabiliriz. Kuşdili Çayırı, AVM için müsait bir yer değil. Esnaflara vereceği zarar ile birlikte trafik faktörü de düşünülmeli. Şehir merkezinin AVM’yi kaldırabileceğini düşünmüyoruz.” Ressam Mediha Gerez (Bahariye - Tatbiki Sanat Galerisi): Ağaçlandırılıp, çiçeklendirilip “park-çayır” olarak kalmasını istiyorum “Ben doğma büyüme Kadıköylü’yüm. Belediyeler gerçek vazifelerini hiçbir zaman yapmadılar. Bu yüzden plansız programsız, altyapısız yapılaşmaya çıkar karşılığı izin verildi ve bugünkü çirkin Kadıköy oluştu.

Ekrem Yalçıner ve oğlu Faruk Hakan Yalçıner

Nezih ve Semih Cangökçe

Kuşdili Çayırı’da biz ne kadar yazarsak yazalım, ne kadar itiraz edersek edelim, bu işten kaymak yemeye karar verenler uygulamalarını gerçekleştirecektir. Amaaa, eğer itirazlar gerçek hukuk kurallarına uygun, toplu itirazlarla olabilirse, belki netice alınır... Ben Kuşdili’nin ağaçlandırılıp, çiçeklendirilip, ‘park-çayır’ olarak kalmasını istiyorum... Şehir içinde ‘avm-akm-hükümet konağı’ olmaz... Bu tip yapılar, şehir içi trafiğini aksatmayacak şekilde şehir dışına yapılır. Bu arada küçük bir notu iletmek isterim: Altıyol’da kanalizasyon diye birşey yok... Tramvay yapılırken, bizim kanalı kırdıkları zaman öğrendim... “ Gençler ne diyor? Bu arada Kadıköy’de sayıları bir hayli fazla olan öğrencilerden aldığımız ortak cevap ise şöyle: “Bu alan yeraltı otoparkı olarak yeniden düzenlenebilir. Eskişehir’deki Porsuk Çayı kıyısının yeniden düzenlenip halkın kullanımına açılması gibi Kuşdili Çayırı kenarının da (dereboyunun) halkın kullanımına açılmasını arzu ederiz. Eskişehir’in yeniden yapılandırılmasının örnek alınması dileğiyle...” Mart&Nisan 2013 KadikoyLife.com : 43


ÇEVRE

Kurbağalıdere’ye neşter vuruldu Kadıköy’ün kanayan yarası Kurbağalıdere’ye ilk neşter vuruldu. Yıllardır ağır bir koku ile adeta balçığa dönüşen dere, bir yıl sonra pırıl pırıl ve taşkın riski olmadan, kollektörler ile zenginleştirilmiş olarak Kadıköylülere kazandırılacak.

lenmesinin önüne geçmek amacıyla dere zeminine beton atılacak. Çevre sakinleri ve esnafları, dere yanından geçerken burunlarını kapatmak yerine, balık tutulabilecek bir dereye sahip olacaklar.

D-100 karayolunu geçip Medeniyet Üniversitesi sırtlarından Fenerbahçe’ye kadar uzanan derenin ıslah çalışmaları İBB bünyesinde sürdürülüyor ve 2014 yılı Nisan-Mayıs dönemine kadar bitirilmesi hedefleniyor.

3 KİLOMETRELİK ALANDA 100 PERSONEL ADIM ADIM İLERLİYOR Çalışmalar, D-100 Karayolu’ndan Fenerbahçe Burnu’na kadar olan dere üzerinde 3 kilometrelik alanda gerçekleşiyor. Taşeron firmalar ile birlikte ortalama personel sayısının 100’ü bulduğu belirtiliyor. Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadyumu yanında kurulan ıslah şantiyesinden çalışmalar koordine ediliyor.

NELER YAPILIYOR? Şiddetli yağışlarda taşkınlara neden olan dere yüzeyi genişletiliyor. Bu kapsamda 8 metre olan derenin genişliği 28 metreye çıkartılıyor. Derinliğin de 2 metreden ortalama 4 metreye çekilmesi ile birlikte taşkın riski ortadan kaldırılacak. AĞIR KOKU YERİNİ BERRAK SU AKINTISINA BIRAKACAK İlçenin kanalizasyon giderlerinin dereye akması ile birlikte, yaz aylarının yanısıra kışın da yoğun şekilde hissedilen ağır koku, yerini berrak su akıntısına bırakacak. Suyun kir-

SÖĞÜTLÜÇEŞME ve ÇEVRESİNİN ÇEHRESİ DEĞİŞECEK Islah çalışmaları, çevresinde değişimleri de beraberinde getirecek. En çarpıcı değişim ise, Şükrü Saraçoğlu Stadyumu ile Söğütlüçeşme Tren İstasyonu arasında bulunan Taşköprü Kavşağı’nda yaşanacak. Altıyol, Kuşdili, Rasimpaşa, Fenerbahçe, Yıldızbakkal, Söğütlüçeşme ortasında Kadıköy’ün en stratejik ulaşım ağının başında gelen

Taşköprü Kavşağı, dere düzenlemesi kapsamında yenilecek. KOLLEKTÖRLER KİRLİ SUYU ARITACAK Projenin en önemli ayağını ise, 2.80 metre boyutundaki kollektörler oluşturuyor. Derenin çeşitli noktalarına konuşlandırılacak kollektörler, kirli kanalizasyon suyunu ayrıştıracak. Böylece Marmara Denizi’ne kanalizasyon suyu karışmayacak, ekolojik düzenin korunması sağlanacak. İBB ve İSKİ ARASINDA SÜREÇ DEVAM EDİYOR İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından derenin çeşitli kesimleri için oluşturulan projeler, İSKİ’nin de sorumluluk alanlarında bulunması nedeniyle iki kurum arasında değerlendirmeye alındı. İSKİ’nin önümüzdeki süreçte projeleri onaylaması ile birlikte, çalışmaların şehir merkezine yaklaşmasının ardından, Kurbağalıdere’nin çeşitli noktalarında kollektör ve diğer faaliyetlerin gerçekleştirilebilmesi amacıyla diğer projelerin de onaylanması bekleniyor.

YAZIK! Burası Kadıköy’ün göbeği, Ayrılık Çeşmesi Mezarlığı… Manzara ise vahim! Mezarlar, kedi yuvaları, çöpler ve atıklar bir yerde… Rasimpaşa Mahallesi, Taş Köprü Caddesi üzerinde bulunan Ayrılık Çeşmesi mezarlığının kavşağa bakan ön kısmı, çevre sakinlerine göre Mısır döneminden kalma tarihi mezarlar… Ancak mezarlıkların bakımsızlığı ve içler hali acısı, Kadıköy’ün imajına gölge düşürüyor. KEDİ YUVALARI ve PİSLİĞE TESLİM EDİLMİŞ Mezarlığa baktığınızda, daha çok kedi yuvaları, poşetler ve çeşitli atıklar dikkat çekiyor. Bir kısmı adeta çöplüğe dönüşmüş mezarlıktaki utandırıcı manzara, kavşak ve köprüden gün içerisinde geçen binlerce kişinin gözleri önünde sergileniyor. Objektiflerimize yansıyan görüntülerde mezarların üstlerindeki yemek artıkları ise utandırıyor...

‘Ölüsüne saygısı olmayanın dirisine saygısı olmaz’ sözünü anımsatan ibretlik kareler, çevredekilerin gözleri önünde sergileniyor...

İlgili Mezarlıklar Müdürlüğü’nün dikkatini çekiyor, gereğinin yapılmasını vatandaşlar adına istiyoruz...

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 27


AKTÜEL

Üsküdar Belediyesi’nin CHP’li Meclis Üyeleri’nden Doğan Tekel, söz konusu parselin yıllar önce sosyal tesis yapılmak üzere kamulaştırıldığını, yeni plan değişikliği ile kamulaştırma gerekçesinin ihlal edildiğini söyledi.

Üsküdar Evlendirme Dairesi otele dönüşüyor HABER MERKEZİ Üsküdar-Harem yolu üzerinde bulunan Üsküdar Evlendirme Dairesi, imar planında yapılan tadilatla ‘turizm-konaklama’ alanı ilan edildi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Üsküdar Belediyesi’nin Aziz Mahmut Hüdai Mahallesi’ndeki ‘kentsel hizmet alanı’ lejantında kalan parselin, ‘turistik tesis alanı lejantı’na alınmasına ilişkin imar planı değişikliği talebini kabul ederek onayladı. Değişiklik talebi CHP’li meclis üyelerinin ret oylarına karşılık, AKP’li üyelerin oylarıyla kabul edildi.

‘OTOPARK YAPARSANIZ OLUR’ İmar planında yapılan değişikliğe ilgili kurumlar tarafından ise ‘şartlı onay’ verildi. Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü, parsel yapılaşmaya uygun olsa da yerel sorunlara dikkat çekerek, uygulama öncesinde zemin iyileştirme çalışması yapılması şartıyla değişikliğe onay verdi. Ulaştırma Planlama Müdürlüğü değişikliğe onay verirken, otopark ihtiyacının karşılanması koşulunu getirdi. İSKİ Genel Müdürlüğü uygulama sırasında altyapıya zarar verilmemesini istedi. İstanbul 6 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlü-

ğü ise, hazırlanacak projenin kurul tarafından onaylanmadan hayata geçirilemeyeceğine dikkat çekti. BELİRSİZLİK VAR... İmar ve Bayındırlık Komisyonu da konuya ilişkin raporları değerlendirerek, teklifin kentsel hizmet alanını azaltıcı ve hareketli nüfus yoğunluğunu arttırıcı nitelik taşıdığını vurguladı. Komisyon, uygulama imar planında kütleye göre yapılacak inşaatın zemin+2 kat olarak önerildiğini hatırlatarak, yapılan değişiklikte yapılaşma koşullarının ne olacağı konusunda belirsizlik bulunduğunu belirtti.

Anadolu Adliyesi Otoparkı İSPARK’a emanet! İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki İSPARK, Kartal’da bulunan İstanbul Anadolu Adalet Sarayı’ndaki dev otoparkın işletmesini aldı. Türkiye’nin en büyük kamu binası olma özelliğinin yanısıra dünyanın en büyük adliyesi İstanbul Anadolu Adalet Sarayı otoparkını devralan İSPARK, sürücülere hizmet vermeye başladı.

2500 araçlık otopark teknolojik imkanlarla donatıldı İSPARK, estetik görünümü, yeni bağlantı yolları ve diğer hizmet alanlarıyla kentin çehresini değiştiren Yeni Adalet Sarayı’ndaki otoparkta, vatandaşlara daha kaliteli hizmet vermek için gerekli çalışmaları tamamladı. İSPARK personelinin yanısıra özel güvenlik ekiplerinin de hizmet verdiği 2500 araçlık otopark, modern ve teknolojik imkânlar sunuyor. Otoparkta engelli ve motosiklet park alanları da var Kentte hizmete açılan çevreyle uyumlu modern otoparkların yapımına devam edeceklerini belirten İSPARK Genel Müdürü Mehmet Çevik, “Vatandaşlarımıza kaliteli hizmet vermek amacıyla modern otoparkları işletmeye alıyoruz. 2500 araç kapasiteli bu dev otoparkta, sürücülere güvenli ve modern park hizmeti sunacağız” dedi.

44 : KadikoyLife.com Mart&Nisan 2013

Günde yaklaşık 50 bin vatandaşın ziyaret etmesi beklenen Adalet Sarayı otoparkında sürücülere hizmet verecek engelli ve motosiklet park alanları da bulunuyor. 17 bin metrekare alan üzerine kurulu modern katlı otoparkın 0-1 saati 5 TL, gün boyu ücreti ise 13 TL.


KAPAK

Haydarpaşa Projesi ve İstanbul 2020 ile

Kadıköy ve Üsküdar’a büyük piyango! Haydarpaşa Garı yanına 2020 Olimpiyat Oyunları için yapılması hedeflenen ‘Boğaz Stadyumu Projesi’nin ayrıntıları şekillendi. Ayasofya ve Sultanahmet manzaralı, Haydarpaşa Tren İstasyonu’na alt bağlantı ile ulaşımda da çığır açacak dev projenin görselleri dudak uçuklatıyor.

30 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013


KAPAK

KADİR TOPRAKKAYA Dünyada her geçen gün biraz daha yıldızı parlayan rüya şehir İstanbul’un, 2020 Olimpiyat Oyunları’na talip olmasıyla ‘Haydarpaşa Projesi’ bir defa daha gündeme geldi. Haber; gazeteler, televizyonlar, dergiler ve internetten yayınlanan bütün mecralarda sayfalarca yer aldı. Ancak bu haber bombardımanı içinde hiçbir yayın kuruluşu, bu önemli haberin Kadıköy ve Üsküdar ilçeleri için ne büyük bir piyango olduğuna değinmedi. Mucize haberler, mucize projelerin dergisi... Kapak haberimize girmeden önce Kadıköy Life dergisi olarak 9 yılı aşkın bir süreden beri sizlere hep önemli projeleri vermek gibi bir misyonumuz olduğunu hatırlatmak istiyoruz. Kadıköy Life’ın ilk sayısını bilen emektar okurlarımız hatırlayacaktır; Kadıköy’de henüz tek bir 5 yıldızlı otel dahi yokken,

o zaman ki kapak konumuz; ‘Anadolu Yakası yıldızlanıyor, tam 21 tane 5 yıldızlı otel geliyor’ başlığını taşıyordu. Kapak olarak da, Haydarpaşa ve çevresini gösteren bir hava fotoğrafı kullanılmıştı. Çok geçmeden bu haberini verdiğimiz oteller bir bir açılmaya başladı. Hatta bizim o zamanlar 21 olarak tespit edebildiğimiz sayı, bugünlerde iki katına çıkarak, öngörülerimizi aştı... Projenin içeriğinde kongre merkezleri, oteller, rezidanslar var... Hemen bir müjde verelim; Haydarpaşa Projesi içeriğinde tarihi Haydarpaşa Garı ‘Kültürel Tesis’ olarak muhafaza ediliyor. Hatta çok daha işlevsel bir yapı olarak halkla buluşuyor. Bina bünyesi ve yakın çevresinde, opera ve konser salonları, müze, sanat galerileri ve sergi salonlarının yer alması planlanıyor.

Haydarpaşa Garı yanına 2020 Olimpiyat Oyunları için yapılması hedeflenen Boğaz Stadyumu Projesi’nin ise ayrıntıları şekillendi. Ayasofya ve Sultanahmet manzaralı, Haydarpaşa Tren İstasyonu’na alt bağlantı ile ulaşımda da çığır açacak dev projenin görselleri dudak uçuklatıyor. Projenin hayata geçmesi halinde, Haydarpaşa ve çevresinde yapıların ve arsaların değerlerinde patlama yaşanması bekleniyor. Kadıköy’ün prestiji artacak İstanbul’un, 2020 Olimpiyat Oyunları’na adaylığı ile daha da önem kazanan projede, her ne kadar alanın çok büyük bölümü Üsküdar Belediyesi sınırları içinde kalıyor olsa da, pek çok ‘EN’leri bünyesinde barındıran Kadıköy’e katkısı tartışılmaz. Üsküdar ve Kadıköy’de yeni bir dönemi başlatacak olan proje, bölgenin atmosferini tamamen değiştirecek. Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 31


KAPAK

Boğaz’ın her noktasından kolay ulaşım Denizyolu ve Marmaray ile İstanbul ve İstanbul Boğazı’nın her noktasından kolayca ulaşımın sağlanacağı alanda yapılması planlanan olimpiyat tesislerinin, Boğaziçi’nin görkeminden de faydalanarak, Türkiye’nin yurtdışı tanıtımında büyük sükse yaratacağı net olarak görülüyor. Özellikle Harem’deki bugünkü konteyner limanının yerine yapılması düşünülen Boğaz Stadı’nın, konumu itibarıyla olimpiyatların İstanbul’da yapılma şansını büyük ölçüde attırdığına değiniliyor. Kadıköy Life Grubu olarak bu düşünceye bizler de katılıyoruz. Çünkü iki kıtanın birleştiği ve dünyada başka hiçbir yerde benzeri olmayan Boğaziçi üzerinde 2020 Olimpiyat Oyunları’nı izlemenin bir ayrıcalığı olacağını düşünüyoruz. Bu özelliğin karar verici ilgili jürinin gözlerini büyük bir artı olarak İstanbul’a çevireceğine inanıyoruz. Haydarpaşa Port Projesi hayata geçiyor Konu ile ilgili olarak görüşlerine başvurduğumuz Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara, 2020 Olimpiyatları İstanbul’a verilse de verilmese de ‘Haydarpaşa Port Projesi’nin yapılacağını kesin bir dille açıklarken, bu kapsamda Harem Otogarı’nın kaldırılacağını belirtti ve “Dev Haydarpaşa Limanı da kalkacak. Ancak, tarihi Haydarpaşa Tren Garı kültürel tesis olarak kalıyor” dedi. Numune Hastanesi arkasında rezidanslar yapılacak Haydarpaşa Port içinde yıldızlı oteller, AVM’ler ve opera salonları gibi merkezlerin yer alacağına değinen Başkan Kara, “Numune Hastanesi’nin arkasında da rezidanslar planlandı. Yakında Özelleştirme İdaresi’ne devredilecek alan, yap işlet devret ya da kat karşılığı olarak yapılacak. 2020 Olimpiyat

Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara...

Stadı da bu projenin içerisinde yer alacak” açıklamalarında bulundu. “İmar planına aykırı bir durum söz konusu değil...” İstanbul’u heyecanlandıran stadın yapılmasının planlandığı yerde büyük bir dolgu alanı olduğuna değinen Mustafa Kara, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Evet, burada dolgu alan var ama raylara, yani içeri doğru gittikçe zemin iyileşiyor. Burada kazık çakılacak, zemin iyileştirmesi yapılacak, sıkılaştırılacak. İmar planına aykırı bir durum da söz konusu değil. Buralarda sergi, konferans, gösteri salonları yapılabilir notu var planlarda. Direkt bir stad olarak yok, eğer olimpiyatlar kesinleşirse hem planlarda hem de proje olarak değişiklik yapılması gerekiyor. Siluetten dolayı da her durumda Anıtlar Kurulu’ndan onaylanması gerekiyor öncelikle.” “Deniz kenarında stad yapmak göz boyamaktır...” Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk ise Haydarpaşa Port’a şiddetle karşı çıktığını açıklarken, 2020 Olimpiyatları için planlanan Stad Projesi’nin tamamen bir göz boyama projesi olduğunu söyledi ve “Söz konusu alan Kadıköy Belediyesi’nin sınırları dışında kalan bir alan... Daha önce burada yat limanı ve villalar olacaktı, şimdi bunlar nereye gitti belli değil. Acaba yat limanını kaldırıp da yerine stad mı koyacaklar bilemiyoruz, ortada bir imar planı yok. Bunu kim ortaya attıysa, bir fikir olarak söylemiş.

32 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk... Ama bu fikir yarın bir plan olur, yürürlüğe girer; Koruma Kurulları’nın da bir önemi kalmadı artık. Stadların kent merkezinde yapılmasına karşı değilim, ancak siluete ne kadar etki yapacak görmek lâzım” dedi.


KAPAK

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, hükümetin bütün kademeleri ve finansman kaynaklarıyla birlikte İstanbul’un arkasında olacağının altını çizerek, şöyle konuştu: “OECD raporlarına göre Türkiye ekonomisi dünyanın en hızlı büyüyen ülkeleri arasında ikinci, Avrupa bölgesinin ise birincisi konumunda. Türk ekonomisinin gücü Olimpiyat Oyunları sürecinde İstanbul’un arkasında olacaktır.” Meslek Odaları tepkili... Meslek Odaları’nın büyük bir bölümü hem Haydarpaşa Port Projesi’ne hem de 2020 Olimpiyat Oyunları için planlanan projeye karşı olduklarını belirttiler. Özellikle Selimiye Kışlası’nın önüne yapılması planlanan ‘Boğaziçi Stadyumu’na karşı büyük bir tepki içinde olan oda temsilcileri, “Stad Projesi’ne dair hiçbir bilgimiz yok. Haberleri medyadan öğreniyoruz. Şehrin anayasası niteliğindeki üst ölçekli planlara uyulmadan proje hazırlanmasına karşıyız. Ayrıca, geçtiğimiz yıl Eylül ayı içinde Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nde onaylanan Haydarpaşa Port Projesi planlarına göre bölge kruvaziyer limanı olarak planlanmıştı. Bu planlara da dava açtık. Haydarpaşa Garı ve Limanı’nın şehrin en önemli endüstri mirası olduğunu ve orijinal fonksiyonuyla korunması gerektiğini düşünüyoruz” şeklinde yorum yaptılar. ... Planlanan tesisler Olimpiyat Komitesi üyelerine sunuldu İstanbul’un en şanslı adaylar arasında yer aldığı 2020 Olimpiyat Oyunları için yapılması planlanan birçok tesis, Olimpiyat Komitesi üyelerine sunuldu. En çok dikkat çeken proje ise, Selimiye Kışlası’nın önüne yapılması planlanan Boğaziçi Stadyumu... Planlara göre 500 milyon dolarlık stad, olimpiyat oyunlarının açılışına evsahipliği yapacak. Tüm dünyadan canlı olarak izlenmesi yanında, 70 bin kişi alacak şekilde planlanan stad, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın açıklamalarında önceleri ‘geçici’ olarak açıklanmıştı. Ancak basına dağıtılan resmi kitap-

çıkta ‘kalıcı’ olarak işaretlenmiş olduğunun belirlenmesi üzerine, Bakanlık yetkilileri tarafından Olimpiyat Oyunları’ndan sonra ek tribünlerin söküleceği, stadın konser ve etkinlikler için 20 bin kişilik kapasiteyle ‘kalıcı’ olarak hizmet vermeye devam edeceği açıklandı. Haydarpaşa bölgesinde, stadın yanısıra ‘Plaj Voleybolu Merkezi’, ‘Okçuluk Parkuru’ ve denize ‘Kürek Parkuru’ gibi projeler de hazırlandı. ... 15 bin yeni ev, yeni spor tesisleri, yeni yaşam alanları... Teknik mükemmelliğe dayalı bir Olimpiyat Oyunları düzenlemek için hazır olduklarını belirten Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, şu açıklamalarda bulundu: “Türkiye’de TOKİ adında önemli bir kurumumuz var. Halihazırda konut, spor tesisleri ve toplumsal yaşam alanları inşa etmiş bir kurum bu. Geleceğin şehirlerini yaratan bir kurum. İstanbul 2020 için de bütün deneyimlerini kullanarak, benzersiz bir sonuç çıkartmak için TOKİ de taahhütlerini verdi. 15 bin yeni evin, spor tesisinin ve toplumsal yaşam alanın olduğu bir tesis inşa edilecek. Arkamızda büyük bir finans desteği var. Sadece ulaştırma alanında 9,8 milyar dolarlık bir yatırım programı söz konusu ve 3 milyar doları inşa edilmiş durumda. İstanbul’da başladığımız her şeyi bitiririz. 2001 yılında İstanbul’da sadece iki küçük metro hattı vardı, şu an Olimpiyat Stadı’na kadar metroyla gidebilirsiniz. 2018 yılına geldiğimizde raylı şebekemiz 264 kilometreye varacak.

2020’ye geldiğimizde de milyonlarca izleyici toplu taşıma araçlarını kullanarak, olimpiyat alanlarına ulaşacak.” ... Yeni bir kültür, yeni bir gelecek... Türkiye’de düzenlenecek ilk olimpiyat oyunları hepimiz için farklı anlam ifade ediyor. Bazılarımız için laik Müslüman bir toplumda düzenlenecek ilk olimpiyat oyunları olacak. Başkaları için de nüfusunun neredeyse yüzde 50’sinin 25 yaşın altında olduğu bir ülkede düzenlenen ilk olimpiyat oyunları... Birçok kişi için ise, iki kıtada düzenlenen ilk olimpiyat oyunları olarak tarihe geçecek. Ancak kesin olan şu ki; yeni bir kültür, yeni bir gelecek var önümüzde... Anketler İstanbul’u gösteriyor Aday şehirlerde yapılan halk desteği anketleri hızla devam ediyor. Son anket sonucu 12 Nisan’da İngiltere’den ulaştı. 2020 Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’nın geçici anket sonuçlarına göre İngiltere’de hayli popüler olan bir spor haber sitesi, 4 hafta süren ve 5 bin kişinin oy kullandığı anketin sonuçlarını açıkladı. iSportconnect kullanıcılarının, “Sizce hangi şehir 2020 Olimpiyatları’na evsahipliği yapmalı?” sorusuna göre yaptığı oylama sonunda, Japonya’nın başkenti Tokyo yüzde 21 oyla üçüncü oldu. İspanya’nın başkenti Madrid, yüzde 35’lik oranla ikinci olurken; yüzde 44 oy alan İstanbul, ankette birinci sırada yer aldı.

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 33


KAPAK

Anket sonuçlarının açıklandığı haberde, oy kullanıcıların büyük kısmı, İstanbul 2020 Yaz Olimpiyat Oyunları’nın sloganı olarak seçilen “Bridge Together” (Birlikte Köprüler Kuralım) sloganından etkilendi. Anketler, olimpiyatlara evsahibi olacak ülkenin belirleneceği 7 Eylül 2013 tarihine kadar devam edecek. Aday şehirlerde yapılan halk desteği anketinde ise, Madrid’e yüzde 76, Tokyo’ya ise yüzde 70’lik bir oran çıktı. İstanbul’daki ölçümler de yapıldı ve IOC’ye bildirildi. Oranların en son yüzde 94’ler seviyesinde seyrettiği görüldü. ... “Allah’tan ülkenin üç bir yanı deniz, gerektikçe dolduruyoruz...” Yıldızlı oteller ve AVM projelerinin mimarı olarak bilinen Orson Mimarlık Atölyesi kurucusu Y. Mimar H. İbrahim Tütenyurd, Kadıköy Life için Haydarpaşa Projesi ve İstanbul 2020’yi yorumladı:

2020 Olimpiyatları kapsamında yapılacak spor kompleksleri ve özellikle stadyumun bölgeye bir katkı sağlayacağını düşünmüyorum. Zira bu tip tesisler sadece Olimpiyat sürecinde aktif kullanılacak, sonrasında hayalet yapılar olarak ve özellikle de bu kadar tarihi değerlere sahip (Selimiye Kışlası, eski Haydarpaşa Lisesi yeni Marmara Üniversitesi, Numune Hastanesi, Haydarpaşa Garı, v.b. yapıların yer aldığı) bir bölgenin orta kıyısında yalnızlığına çekilecek. Dünyadaki örneklerine baktığımızda da bunun kaçınılmaz bir son olduğu gerçeğini kimse yadsıyamaz. Bütün Olimpiyat köyleri aynı akıbete uğramıştır. Acele ve etüdü yapılmadan verilmiş kararlar maalesef bizim tarihimizde de çoktur. Formula 1 pisti ve Atatürk Olimpiyat Stadı da böyle bir kararın kurbanıdır ve yalnızlığına terk edilmiştir.

“Bu söz konusu proje kapsamı içinde en sevindiricisi tarihi Haydarpaşa Garı’nın ‘Kültürel Tesis’ olarak korunuyor olması. Kültürel tesis olarak da, yakın çevresine yeni opera ve konser salonları, müze, sanat galerileri ve sergi salonlarının yapılmasının planlanması, bunlar da güzel. Restoranlar, kafeteryalar ve diğer donatı alanları da beraberinde gelecektir.

Olimpiyat Stadı ve gereksinimleri olan diğer fonksiyonlar, 4 ve 5 yıldızlı oteller, ticaret alanları, AVM’ler, rezidans’lar, v.b. bölgeye yapılmaya başlanacak ve burada yıllarca konuşulan ve hedeflenen sonuca ulaşmak için sanki Olimpiyat bahane edilmiş gibi olacak. Zaten bu yapıları oralara yapmak için her türlü girişim deneniyordu. Şimdi de 2020 Olimpiyatları deneniyor gibi geldi bana. Orson Mimarlık Atölyesi kurucusu Y. Mimar H. İbrahim Tütenyurd

Olimpiyat kapsamındaki projeler ile yeni alanlar yaratılıyor. Özellikle, yüksek maliyetli yapılar yüksek değerlerden satılacak, kiraya verilecek ve belli bir kesimin kullanımına sunulacak. Bu da şehri ayrıştırmaktan başka bir çözüm üretmiyor. Kentsel dönüşüm alanlarında da bu gerçekleri görüyoruz. Fikirtepe Özel Proje Alanı’nda bile herkes kendini Akasya Projesi ile mukayese ederek, kat karşılığı talipli olan müteahhitlerden yüzdeler talep ettiler. Fikirtepe’nin de bir Akasya olabileceğini zannettiler. Oysa öyle olmadı. Olamaz da. Şehir içinde, şehrin ve kullanıcılarının nefes almasını sağlayacak alanların yaratılması gerekir. Bizler, şehir planlamasında maalesef popülist yaklaşımlarla şehir merkezlerinde yer alması gereken, şehrin nefes almasını sağlayacak bu yeşil alanları ve diğer donatı alanlarını yok ederek imara açıyoruz. Sonra bu ihtiyaçlar ortaya çıktığında da en kolay çözüm olarak kıyıları seçerek denizleri doldurup, donatı ve yeşil alanlar yaratıyoruz. Allah’tan ülkenin üç bir yanı deniz, gerektikçe dolduruyoruz. Ancak doldurmalar hızını alamıyor. Maltepe sahillerindeki dolgu ile Adalar’a vardık. Tarihi Princes Adaları ile el sıkışmaya az kaldı. Hatta geçenlerde Adalar’a köprü önerisinde bile bulunuldu.”

34 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013


KAPAK

“Üsküdar ve Kadıköy’ün bazı bölgelerinde fiyat artışları olacak...” ‘Gayrımenkul Değerleme’ konusunda ülkemizin yetiştirdiği önemli isimlerden biri olan Eva Gayrımenkul Değerleme Uzmanı Cansel Turgut Yazıcı, konuyla ilgili görüşlerini şöyle açıkladı: “Bu proje kapsamında gerçekleştirilecek olan yatırımlar nedeniyle özellikle Üsküdar ilçesinin Selimiye ve Salacak mahalleleri ile Kadıköy ilçesinin Koşuyolu, Rasim Paşa ve kısmen de Osmanağa mahallerinin bölgeye yakın kısımlarında değer artışları söz konusu

Gayrımenkul Değerleme Uzmanı Cansel Turgut Yazıcı...

olacaktır. Değer artışları olması güzel, bundan herkes sebeplenecek. Olimpiyat rüzgârı geçtikten sonra da bu değerler korunabilecek mi? Bence, işin önemli olan yanı bu. Biz yaşayan bir tarihin olduğu bölgeye sanki bir hançer saplıyormuş gibi olmayalım. Kaş yapalım derken göz çıkarmayalım. Bu projeleri ciddi anlamda ele alarak değerlendirmek gerektiği kanısındayım. Sanki biraz acele karar verilmiş ve iyi etüt edilmemiş gibi görünüyor. Çevre dokusundan, ulaşımına kadar her şeyi ile düşünülmüş ve en ideal çözümün üretildiği projelere ihtiyaç var. Bu projenin bütünü ile arzu edilen sonuca varacağından maalesef emin değilim. Sonu sükutu hayal olmasın. Olimpiyatların ekonomiye katkısı olur... Olimpiyatların Türkiye’ye gelmesi muhteşem olur. Tüm ekonomiye katkısı olacağı gibi gayrimenkul sektörüne de olacaktır. Olimpiyat beklentisi değer artışı getireceği gibi, düzgün projeleri de getirecektir, diye düşünüyorum. Bugün dünya şehirlerinde olimpiyatların yapıldığı yerlerin doğru projelendirme ve parayı doğru yerlere harcama planlaması ile kalkındığını görüyoruz.

İstanbul Boğazı artık imara açılmalı, zaten yapılaşma 40 yıldır yasak olsa da sürüyor, kendimizi kandırıyoruz. Yasaklayarak değil, düzenleyerek ve kurallara uyulmasını sağlayarak kentimizi güzelleştirebiliriz. Boğaz’da stad projesine karşı değilim ama ekonomik olarak anlamlı bulmuyorum. Bu kıymetli alanlar başka şekilde ekonomiye katılmalı. Arsa kıymetli, fayda-değer ilişkisi anlamlı olmayan yatırımlar yapılmamalı diye düşünüyorum.”

Olimpiyat Komitesi İstanbul’dan çok etkilendi İstanbul’un 2020 Olimpiyat Oyunları adaylığı için temaslarda bulunan Uluslararası Olimpiyat Komitesi Değerlendirme Komisyonu Başkanı Craig Reedie, Türkiye’nin çok iyi organize olduğunu belirterek, “Hepimiz çok etkilendik” diye konuştu. Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC), 2020 için Olimpiyat adayı olan İstanbul’daki temaslarının ardından açıklamalarda bulundu. Başkan Reedie, hazırlayacakları raporun 3-4 Temmuz 2013’de İsviçre’nin Lozan kentinde düzenlenecek toplantıda kamuoyuna sunulacağını söyledi. Reedie, yaptıkları temasların Türkiye’deki Olimpiyat çalışmalarını güçlendirdiğini belirterek, “Bizi organize olmuş bir şekilde karşıladılar. Teklif Komitesi’nin ne kadar yetenekli olduğunu gördük. İngilizce’ye de çok hakimlerdi. Hepimiz çok etkilendik” dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, “Kıtaların buluştuğu bir başka kente nasip olmayan özelliğe sahip ve bu kadar tarihi geçmişi barındıran bir kentten, dünyaya 2020’yi haykırmak istiyoruz” dedi.

“Hükümet destekliyor” Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bazı bakanlar ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Vali Hüseyin Avni Mutlu’yla görüştüklerini hatırlatan Reedie, “Hükümetin adaylığı desteklediğini gördük. İstanbul’un eski belediye başkanlarından biri olan Başbakan da olimpiyatları destekliyor. Olimpiyat projeleri Türkiye’deki iş dünyasından da büyük destek görüyor” şeklinde konuştu. Aday olan kentlere adil davranmaya çalıştıklarını dile getiren Reedie, “Biz bir kenti diğerleriyle kıyaslayamayız. Biz sadece tarafsız bilgi veriyoruz. Her kente tarafsız ve adil davranmaya çalışıyoruz” dedi.

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 35


GÜNDEM

İstanbul Büyükşehir Başkan Danışmanı Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı:

İmar baskılarına boyun eğilmemeli! Arkitera Mimarlık Merkezi’nden Derya Yazman, sosyal medya etkinliklerinden ArkiPARC 2013’te ‘Şehircilik ve Ulaşım’ panelinin moderatörlüğünü yapacak İstanbul Büyükşehir Başkan Danışmanı Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı ile kent planlaması ve ulaşım hakkında bir röportaj yaptı. İstanbul’da kentlilik bilinci ve yatırımlar hakkında pek çok önemli konuya açıklık getiren Ilıcalı’nın, Yazman’a verdiği cevaplarda,

“Yaşanabilir bir şehir için imar baskılarına boyun eğilmemeli, emsal konusunda taviz verilmemeli” sözleri ön plana çıktı. İşte bu röportajın ayrıntıları...

Son yıllarda ulaşım konusunda oldukça fazla yatırımların olduğunu görüyoruz. Marmaray, metro hatları, hızlı tren ve en önemlisi de 3. Köprü

Projesi. Uzun vadede bakıldığında tüm bu projelerin geri dönüşleri kent planlamasını nasıl etkileyecektir? Bu projeler şu an zaten yapılması gereken kentsel dönüşümü de hızlandıracaktır. İstanbul geneli değerlendirildiğinde, hem mevcut çöküntü alanlar, hem de deprem gerçeği açısından kentsel dönüşümün buna bağlı yapılmış bir ulaştırma planlamasıyla gerçekleştirilmesi, bir zorunluluktur.

Ulaşım yatırımları arttıkça gayrimenkul yatırımları da ister istemez artmaktadır. Sürdürülebilir bir kent açısından düşünüldüğünde bu yatırımların sınırı nasıl belirlenebilir? Ulaşım yatırımları ve İstanbul’un cazibesi, gayrimenkul talebi ve ticareti, imar baskısını artırmaktadır. Bu nedenle yaşanabilir bir şehir için imar baskılarına boyun eğilmemeli, emsal konusunda taviz verilmemelidir.

3. Köprü Projesi’nde gelişmeler ne boyuttadır? Süreç nasıl işleyecek? İstanbul Büyükşehir Başkan Danışmanı Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı

Derya Yazman

46 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

Üçüncü köprü ihalesi yapılmış olup, etüd çalışmaları devam etmektedir. Yakın zamanda resmi temel atma töreni gerçekleştirilecektir.


GÜNDEM

“Metrobüs’ün Mucidi” diyebileceğimiz eski Bogota Belediye Başkanı Enrique Peñalosa, geçen seneki ArkiPARC’ta konuşmacıydı. Kendisi metrobüse binerek izlenimlerini bizlerle paylaşmıştı ve “Sistem başta iyi kurgulanmış ama tek hat üzerinde çalışması büyük bir sorun. Otobüslerin durdukları istasyonlar genişletilerek, kapasite artırılabilir. Daha sonra şehrin her noktasına ulaşabilecek çapraz hatlar oluşturulabilir” şeklinde açıklama yapmıştı. Bu konu hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Metrobüsün geçici bir çözüm olduğu unutulmamalı. Kısa sürede hizmete giren bu sistem ile saatte bir günde 30 bin’in üstünde yolcu taşınmaktadır. Bu bir metro kapasitesine eşdeğerdir. Sorun hattan ziyade duraklarda yaşanmaktadır. Büyükşehir Belediyesi bu anlamda yaptığı çalışmayı, yani durakları istasyona çevirecek projeyi yakında hizmete sokacaktır. 2023 İstanbul Ulaşım Ana Planı, 640 km raylı sistem öngörmektedir. Bu sistemler devreye girdikçe metrobüs hatları rahatlayacak, belki de farklı güzergâhlara kaydırılacaktır.

İstanbul’un ulaşım açısından öncelikli müdahale edilmesi gereken sorunu nedir? Bugün için bence en öncelikli konu, yol kapasitesini 1-2 yolcuyla yüzde 80-85 oranında dolduran özel otomobil yolculuklarını toplu ulaşıma kaydıracak ve nerdeyse hiç kullanılmayan deniz ulaşım payını artıracak sistem entegrasyonlarını gerçekleştirecek projeler

hayata geçirilmeli. Yol kapasitesinin artırılmasında trafik mühendisliğinden yararlanılmalı, sinyalize kavşaklar başta olmak üzere yolların akıllandırılmasıyla ilgili çalışmalar hızlandırılmalı, geleceğe yönelik raylı sistemlerin hedeflendiği şekilde gerçekleştirilmesi için gerekli kaynağın bulunmasında ve bürokratik işlemlerin azaltılmasında idari ve yasal düzenlemeler bir an önce yapılmalıdır.

Marmaray Bağlantı Tüneli’nde sona doğru... HABER MERKEZİ Tarihi proje Marmaray’ı, Kadıköy-Kartal Metrosu’na Ayrılıkçeşme durağından bağlayacak tünel çalışmalarında sona yaklaşıldı.

KADIKÖY, AVRUPA ve ASYA’YI BİRBİRİNE BAĞLAYACAK Avrupa’yı Asya’ya bağlayacak Ayrılıkçeşme İstasyonu, İstanbul’da trafik sorununun çözümüne de büyük katkı sağlayacak. Marmaray’dan Kadıköy-Kartal Metrosu’na

geçiş yapmak isteyen yolcular, Ayrılıkçeşme İstasyonu’nda aktarma yapabilecek. Böylece toplu taşıma araçlarının kullanımı yaygınlaşarak, karayollarında trafik rahatlayacak. Yolcular içinse zamanın kısalacak olması büyük önem taşıyor.

Proje kapsamında 24 saat çalışmaların sürdüğü Ayrılıkçeşme’de, yaz ayları itibariyle tünel bağlantısının tamamlanabileceği tahmin ediliyor. Diğer yandan, Marmaray Projesi dahilinde köprü yapımı da tamamlandı. Haydarpaşa Tren Garı’nı Anadolu’ya bağlayan köprünün yanına inşa edilen ikinci köprü, Marmaray’ı da Anadolu illeri ile buluşturacak. RAYLAR DÖŞENECEK Marmaray Projesi kapsamında, Tepe Nautilus yanına ikinci bir köprü inşa edildi. Önümüzdeki haftalarda rayları döşenecek köprü, Kadıköy’de yeni bir dönemin de başlangıcına işaret ediyor.

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 47


DEĞERLERİMİZ

Şehzade Ziyaeddin Efendi Köşkü Tarihi Haydarpaşa Çayırı’nın içersinde yer alan bir köşktür. Köşk, Ayrılık Çeşmesi’nin önünden Acıbadem’e doğru çıkan meyilli arazi üzerinde bulunmaktadır. Yani bugünkü Tepe Nautilus AVM’nin üst tarafında, apartmanların arasında kalmıştır. Aslında gerek AVM gerekse tüm civardaki apartmanlar, köşkün bahçesinde yer almaktadırlar. KAMİRAS HANIM BEĞENMEDİ 1910 yılında Padişah 5. Mehmed Reşad, Kadın Efendisi Kamiras Hanım için bu köşkü inşa ettirmiştir. Ancak Kamiras Hanım köşkü beğenmemiş ve oğlu Şehzade Ziyaeddin Efendi’ye hediye etmiştir. 320 dönüm arazi içersindeki köşk; Ayrılık Çeşmesi, Acıbadem ve Koşuyolu arasında kalan alanda bulunmaktadır. Köşkün dış bahçesinin dış kapısı, şimdiki AVM’nin bulunduğu yerde idi. Oradan dik bir yokuş çıktıktan sonra iç bahçenin kapısına ulaşılıyordu. Dış kapının Koşuyolu tarafındaki beş heybetli ağaç, yıllarca ‘Beş Kardeşler’ olarak anılmışlardı. Bu ağaçları Sultan Mecid’in beş oğlu birlikte dikmişlerdi. Bunun için onlar Murat, Hamit, Reşat, Vahdettin, Süleyman Efendilere aitti. Maalesef bu ağaçlar 1970’li yıllarda kesilmişlerdi. Sultan Reşat zamanında köşk yazlık olarak kullanılır, aile kışın Dolmabahçe Sarayı’nda yaşardı. Aydınlanma jeneratörle, ısınma sobalarla ve su ise kuyularla sağlanırdı.

ARİF ATILGAN

Köşkün 32 odası bulunmakta idi. Kadıköylülerin çapkın bir insan olarak tanıdıkları Ziyaeddin Efendi’nin 3 hanımı, 2 oğlu ve 5 kızı bulunmakta idi. Şehzadenin hanımlarının her biri çocukları ile birer kata yerleşmişlerdi. Zemin katı ise kalfa ve cariyeler kullanmakta idi. Köşkün ikinci katında iki, dördüncü katında ise

46 : KadikoyLife.com Mart&Nisan 2013

dört hamam bulunduğu da kitaplarda yazmaktadır. Ziyaeddin Efendi, Yeldeğirmeni’ndeki Rasimpaşa Camii’ne gelir, ayrıca Kuşdili Çayırı gezintilerine de katılırdı. Doktor olmasına rağmen hiç mesleğini yapmamış olan Ziyaeddin Efendi’nin Köşkü, uzun yıllar Özel Anadolu Lisesi olarak kullanılmıştır. ZİYAETTİN EFENDİ ENDİŞEYE KAPILDI 1920’li yıllarda saltanata son verilmiş ve hanedan üyeleri yurtdışına çıkarılmaya başlanmıştı. Bu durumda köşkün elinden gideceği endişesine kapılan Ziyaeddin Efendi, onu güvendiği birine geçici olarak satmayı, daha sonra şartlar normalleşince tekrar geriye alıp değerlendirmeyi planlamıştı. Bu işler için damadı İhsan Sokullu’nun kardeşi Hikmet Sokullu’yu vekil tayin etmişti. Hikmet Sokullu, köşkü kendi babasına düşük bir ücretle satmış ve bu parayı Ziyaeddin Efendi’ye vermişti. Ziyaeddin Efendi ayrıca Hikmet Bey’den bu durumla ilgili güven verici bir mektubu da alarak yurtdışına gitmişti. Ancak 1950’li yıllarda Ziyaeddin Efendi’nin varisleri eski mülklerine sahip olmak için açtıkları davayı kaybetmişlerdi. BİNA HARAP... Genellikle insanların bu sebepten dolayı Sokullu Köşkü olarak bildikleri bina, 1970’li yıllarda bile Kadıköy’ün her tarafından görülebilen bir konumdaydı.1980’lerde adeta patlayan inşaatçılık sebebi ile etraf apartmanlarla dolmuştu. Ayrıca kendi arazisi de inşaata açılmış olan köşk, bugün artık bahçe kapısının önü hariç hiçbir yerden görünememektedir. Bahçesine yapılan inşaatların izin şartının içersinde köşkün restorasyonunun da bulunması gerekmektedir. Ancak belli ki bu işlem yapılmamış, bina harap durumda bırakılmıştır.


DEĞERLERİMİZ

KÖŞKÜN ÇEVRESİ ÇİFTLİK GİBİ KULLANILIRDI 1970’li yıllara kadar dış bahçenin dış kapısının İbrahimağa tarafında 5 kardeşlerin birbirine yapışık heybetli ağaçları ve harap da olsa hizmetli binaları bulunmakta idi. Biz bu ağaçların altını soyunma odası gibi kullanır, Koşuyolu tarafındaki hizmetli binalarının önündeki alanda futbol oynardık. Bugünkü AVM’nin bulunduğu yer, ortasında bostan kuyusu olan büyük bir bahçe idi. Ali dayı isimli bahçıvan, burada yetiştirdiği zerzevatı atının semerinin iki yanına yükleyerek, mahalle aralarında satardı. Köşkün çevresi çiftlik gibi de kullanılmış olduğu için olsa gerek, Acıbadem ve Yıldızbakkal tarafındaki alan o yıllarda ‘Çiftlik’ adı ile anılırdı. AVM’nin üst tarafında, Minibüs Yolu’nun sol tarafında, köşke kadar uzanan düzlüğe de ‘Çiftlik Sahası’ denir, orada da top oynanırdı. Köşkün yüksek duvarlarının bir bölümü bugün doldurulmuş, arazi de yol seviyesinin altında kalmıştır. Bu büyük yeşillik ve ağaçlık alanda piknik yapılır, kuş avlanır, top oynanır ve sevgililerle gezilirdi. KADIKÖYLÜLER ZİYAEDDİN EFENDİ KÖŞKÜ’NÜ ÇÜRÜMEDEN GÖRMELİ! Bu köşk 1970’li yıllara kadar Özel Anadolu Lisesi olarak kullanılmıştı. Genellikle devlet okullarında başarılı olamayanlar, bu okula kaydolmakta idiler. Çocukluk yıllarımda Rıfat Ilgaz’ın Hababam Sınıfı kitabının lise 1, 2, 3. sınıflarını anlatan üç cildini de defalarca okumuştum. Her okuyuşumda kahkahalarla güldüğüm bu kitaplarda canlandırılan okulun, buradaki Anadolu Lisesi olduğunu düşünmüşümdür. Hababam Sınıfı filmi ile ilgili bir haberde, kitaptaki okulun adı Özel Çamlıca Lisesi olarak geçiyordu. Bilebildiğim kadarı ile 1960’lı yıllardan önce bu havalide başka bir özel okul yoktu. İlgililerin bu konuyu araştırmalarını öneririm. Kadıköylülerin Sokullu Köşkü olarak bildiği ama aslında Ziyaeddin Efendi Köşkü olan bu binayı çürüyüp yok olmadan görmenizi öneririm. Ancak, apartmanların arasında bir süre aranması gerektiğini de belirtmek isterim. Sanırım bu köşk geçmişten günümüze kalabilmiş en heybetli ahşap binadır.

Tarihi kiliseye maganda darbesi Surp Takavor Ermeni Kilisesi, sokak magandalarının kurbanı oldu. Kadıköy’ün göbeğinde kilise duvarlarına sprey boyalar sıkıldı, ‘yasak’ uyarısının üzerine bildiri yapıştırılarak alay edildi... Adem Giden Sokak magandaları Kadıköy’ün dört bir yanında tarihin izlerini taşıyan kamu mallarına zarar vermeye devam ediyor. Sprey boyalarla yazılan sloganlar, özellikle haftasonu onbinlerce kişinin buluşma noktası olan Kadıköy’ün hanesine eksi olarak yazılıyor. EĞİTİM ŞART! ‘Reklam ve ilan yapıştırmak yasaktır’ yazısının üzerine reklam ve ilan yapıştıran kimliği belirsiz kişi ya da kişiler, Kadıköy’ün göbeğinde göz göre göre kamu kurallarını hiçe sayıyor. Tarihi doku, sokak magandalarının an’lık zevkleriyle kirlenirken, çözüm için Kadıköylülerin birleştiği nokta ise ‘Eğitim şart!’ oluyor...

1720 yılında inşa edilen Surp Takavor Ermeni Kilisesi, Kadıköy Muvakkithane Caddesi’nde bulunmakta. XIX. yüzyılda onarılan kilisenin dış görünüşü sade olmakla birlikte cephesi kesme taşlarla kaplı. Cephede göze çarpan pencereler ise yarım yuvarlak, kemerli ve ikiz pencereler. Gotik mimari tarzını andıran çan kulesi, kilisede dikkat çeken diğer bir mimari unsur...

Mart&Nisan 2013 KadikoyLife.com : 47


AKTÜEL

ÖZGÜR UYSAL Yıl 2013... Dünyada her 3 kadından 1’i, Türkiye’de her 2 kadından 1’i şiddete maruz kalıyor. Dolayısıyla 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde insanoğlu ilk dersi olan ‘insan olmak’ konusunda sınıfta kalıyor. Şimdi hazır günü de gelmişken biraz cesaretli olalım; Türkiye’nin ilk özel dedektiflerinden ÖZEL DEDEKTİF DER Kurucusu Mehmet Uzuner’in de yorumlarıyla kadına şiddetin ve insanlığımızın derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkalım. Kadınlar Günü’nde kadına şiddet konusu tamam... Ancak “Neden özel dedektif?” diye bir soru varsa akıllarda hemen ışık tutalım. Mehmet Uzuner, M&B Dedektiflik firmasıyla, İngiltere, ABD gibi ülkelerden sonra Rusya’da da bir temsilcilik aldı. Bunun sebebi ise Rusya ile Türkiye arasında kayıp vakalarının sıklıkla gerçekleşmesi... Yani ne demek kayıp vakaları? Rusya’dan Türkiye’ye biri geliyor, 3 aylık resmi vize süresi geçmiş olmasına rağmen ülkesine dönmüyor. Ailesi veya bir yakını bunu Rusya’daki yetkililere bildiriyor. Rusya da Türkiye’ye... Tahmin edersiniz ki bu kişilerin çoğu genç ve orta yaşlı kadınlardan oluşuyor. Bu kayıp başvurusunu aynı zamanda özel dedektiflik bürolarına da giderek yapılabiliyor. Aile, “Kızım Türkiye’ye gitti ve geri dönmedi” diyor ve Türkiye’de takibinin yapılmasını istiyor. İşte bu andan itibaren Uzuner gibi özel dedektifler için mesai başlıyor. Uzun lafın kısası, Mehmet Uzuner, Moskova’da bir temsilcilik açınca özellikle kadına şiddet ve insan ticareti konularıyla yakından ilgilenir duruma geliyor. “KAYIP KADINLAR” Uzuner, “Daha çok kayıp vakalarıyla ilgileniyoruz” diyerek başlıyor sözlerine. “Hepsine turist deniyor ancak buraya çalışmaya gelenler de bunun içerisinde var. Kaçak 60 : KadikoyLife.com Mart&Nisan 2013

olarak çalışmaya gelip burada kalıyorlar. Mevsimlik olarak da gelebiliyorlar. Çeşitli şebekeler ve organizasyonlar tarafından ele geçirilip fuhuşa zorlanıyorlar.” Bir de ev hizmeti için kullanıldıklarını ekleyen Uzuner, yabancı uyrukluların tercih edilme sebebini de “Daha az masraflı olmaları” diyerek açıklıyor. “Bizde 25 yaşında pedagoji okumuş bir kadını evinizde istihdam edemezsiniz. Ancak buraya çalışmaya gelen yabancı uyruklu kadınlar yapabiliyor.” Hal böyle olunca bu kadınlar korumasız ve kaçak durumda oldukları için zorla çalıştırılabiliyor, şiddete maruz kalabiliyor, hatta faili meçhul cinayetlere de kurban gidebiliyorlar. Uzuner artık sadece Rusya, Moldovya gibi ülkelerden değil, Uzak Doğu ülkelerinden de sıklıkla kaçak olarak Türkiye’ye kadınların geldiğini belirtiyor. ŞİDDETİN YABANCISI, YERLİSİ OLMUYOR Kadına şiddet konusu ile bu kadar içli dışlı olunca elbette Uzuner de her vicdanı olan insan gibi bu durumdan rahatsız olmuş ve derneklerle görüşerek bu konuda hassas olunması hususunda fikirlerini de paylaşmak istiyor. “Kendi içimizdeki istatistiklere baktığımız zaman, Türkiye’de kadınlar kanunları ve haklarını bilmiyorlar” diyor Uzuner ve devam ediyor. “Kadına şiddet sadece fiziksel şiddet değil. Kanunda şiddet ikiye ayrılıyor. Fiziksel şiddet ve psikolojik şiddet. Hakaret, küfür gibi psikolojik bozukluklara neden oluyorsa o zaman psikolojik şiddet kapsamına giriyor. Bir insana sürekli ‘Sen şişmansın!’ demesi bile psikolojik şiddet içerebilir. İnternetten, telefondan olan psikolojik şiddet de mevcut.” Bu noktada taciz ve şiddet konuları bende biraz karışıyor. Nasıl ayrımının yapılacağını sorduğumda ise Uzuner, “Taciz daha çok vücut bütünlüğüne yönelik veya cinsel içerikli olması gerekli” diyerek açıklıyor.

RAKAMLARLA KADINA ŞİDDET... Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC), ILO, Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Konseyi ve Dünya Sağlık Örgütü verilerinden derlediği ‘’Kadına Karşı Şiddetin Gerçekleri Raporu’’na göre, dünyada her üç kadından birinin, yaşamları boyunca en az bir kez fiziksel ya da cinsel saldırıya maruz kaldığı tahmin ediliyor. Raporda, dünyada 4,5 milyon insanın seks kölesi olarak sömürüldüğü ve bunun yüzde 98’inin ise kadın olduğu belirtiliyor. Peru’da kadınların yüzde 24’ünün, Tanzanya’da yüzde 28’inin fuhuşa zorlandığına da dikkat çekiliyor. Avustralya, Kanada, İsrail, Güney Afrika ve Amerika Birleşik Devletleri’nde cinayet sonucu hayatını kaybeden kadınların yüzde 55’inin eşleri ya da sevgilileri tarafından öldürüldüğü ifade ediliyor. BM İstatistik Bölümü verilerine göre 19952006 döneminde hayatında en az bir kez fiziksel şiddete maruz kalan kadınların oranları ve ülke karşılaştırmalarına bakıldığında bazı örnekler şöyle: Kanada yüzde 8, İsviçre yüzde 11, İtalya yüzde 14, Japonya yüzde 15, Danimarka yüzde 20, Avustralya yüzde 27...

www.dedektif.net

Neden ‘kadına şiddet..?’


AKTÜEL

TÜRKİYE’DEKİ DURUM... Türkiye İstatistik Kurumu’nun sitesine girip kadına şiddeti aramak, tüm rakamları görmek için yeterli. Türkiye’de kadınların yüzde 42’si en az bir kere şiddete maruz kalmış ya da kalıyor. Şiddet konusunda en yüksek yüzdeye sahip bölge yüzde 57,1’le Kuzeydoğu Anadolu; en az şiddet görülen bölgeler ise yüzde 26,2 ile Ege ve Batı Marmara... Hiç sevinecek bir şey yok gördüğünüz gibi. Hele ki İngiltere’deki kadınların sadece yüzde 7’sinin şiddete maruz kaldığını göz önünde bulundurduğunuzda, ülke olarak aynaya bakmak iyice tatsız bir hale geliyor. Gelir düzeyi de şiddet eğilimi konusunda bize ışık tutabiliyor. Düşük gelir düzeyindeki ailelerde, aile içi şiddet yüzde 49,9 oranlarındayken, yüksek gelir düzeyinde bu oran yüzde 28,7’lere geriliyor. Adalet Bakanlığı’nın verilerinde Türkiye’de kadınlara yönelik cinayet oranı istatistikleri 2002 ile 2009 yılları arasında yüzde 1400 artış gösterdi. 2002 yılında öldürülen kadın sayısı 66 iken, bu rakam 2009’un ilk yedi ayında 953’e çıktı. Resmi kayıtlara göre, 2003’te 83, 2004’te 128, 2005’te 317, 2006’da 663, 2007’de 1011, 2008’de ise 806 kadın cinayeti işlendi. Bağımsız İletişim Ağı’nın (Bianet) her ay kadına yönelik şiddete ilişkin hazırladığı raporuna göre kadınlar en fazla eşleri tarafından şiddete uğrayıp öldürüldü. En çok kullanılan cinayet aleti ise bıçak... En çok kadın katliamı sıralamasında da İstanbul başı çekiyor. ÇÖZÜM BASİT: EĞİTİM, BÜROKRASİ VE TEKNOLOJİ Mehmet Uzuner, Türkiye’de kadına yönelik şiddetin bu kadar yaygın olmasının sebebini eğitimsizlik, bürokratik yavaşlık ve teknolojik eksiklik olarak yorumluyor. “Kadın şiddet gördüğü iddiası ile Aile Mahkemesi’ne gidebiliyor. Nitekim bazıları gidiyorlar da... Mahkeme aynı gün koruma kararı verebiliyor. Çoğu mahkeme de kadına bir şey olursa sorumluluk almamak için hemen bu kararı çıkarıyor. İşte sorun burada başlıyor. Karakollarda yeterli sayıda personel yok. Mesela bir karakolda 5 kişi var. Mahkeme o bölgede ikamet eden 10 kadın için koruma kararı çıkarmış. Şimdi karakoldakiler bunu nasıl yapacaklar? Durum böyle olunca da polisler sadece haftalık ya da günlük olarak ziyaret edip, telefon açıp veya karakola çağırıp ‘İyi misiniz?’ diye sorabiliyorlar. Bu durum şunu tetikliyor. Her gün haberlerde şiddete maruz kalan, koruma kararı verilmiş olsa da öldürülen kadınlar görüyoruz. Şikayet edecek kadın da bu haberlerden etkilenip şikayet etmeye, hakkını aramaya cesaret edemiyor. İhale de kolluk kuvvetlerine kalıyor.”

Şiddeti hiç düşünmeme konusunda eğitimin birincil faktör olduğu konusunda da Uzuner’le hemfikiriz hepimiz herhalde. “Her şeyin başı eğitim. Kadınların haklarını bilmesi gerekli. Suçların aleni olduğu davalarda daha ağır yaptırım uygulanması gerekir. Yaptırımların hızlı olması, bürokrasiye takılmaması lazım. Bu konuda eğitimler veren STK’lara destek oluyoruz.” Mahkemeler herkese bir memur veremediğine göre bürokrasi konusuna da bir çözüm üretmek gerekiyor. Uzuner’in teklifi oldukça makul. “Teknoloji bu konuda etkin kullanılabilir. Elektronik kelepçe sistemi* Türkiye’de var. Yaygınlaştırılıp buna özel bir bilgi işlem merkezi kurulabilir. Böylelikle şiddet uyguladığı sabit olan insanın, şiddete maruz kalanın yanına ne kadar yaklaştığını teknolojik ortamda takip etmek mümkün olacaktır. Hem buna yatırım yapmak, insan gücünden çok daha az maliyetli olacaktır. Üstelik kadın, kendini daha güvende hissedecektir.” “ŞİDDET”LERİ BİRBİRİNDEN AYIRMAMAK LAZIM Benim bu noktada asıl gördüğüm sorun, şiddetin “Kadına Şiddet” olarak adlandırıl-

ması... Neden “Kadına Şiddet?” Onlar aciz ve korumaya muhtaç oldukları için mi? Burada sorun şiddetin, insanın ve bilincin ta kendisinde. Şiddet sorununu çözmedikçe her bir alandaki şiddeti ayrı ayrı çözmeye çalışarak, yaptırımların, kanunların, cezaların içerisinde boğulmaya mahkumuz. Kadına şiddeti çözelim, o zaman doktorlara şiddeti ne yapacağız? Doktorların da yüzde 80’i şiddete maruz kalıyor. Onlar da isyan etsinler, haberlerde çıksınlar filan... Bu mu çözüm olacak? İnsan olarak elimizi vicdanımıza koyup, neden şiddete bu kadar meyilli olduğumuzu, kadınlara şiddeti nasıl bu kadar kolay yapabildiğimizi ülkece sorgulamamız gerekli. Eğitim birkaç kurumun başarabileceği, bina yapmak gibi basit bir şey değil. Toplumca kabul edilmesi ve yaygınlaşması gereken bir olgudur eğitim. Bilinçlenme ancak bu şekilde gerçekleşebilir. İşte ancak o zaman ülkemizdeki kadına şiddet oranları şampiyonlar liginden, küme dışına itilebilir. Maalesef bir “İnsanlar Günü”müz yok. Bu rakamların ve yazının birkaç saniye bile olsa okuyanları düşündürmüş olması dileğimle... 8 Mart Kadınlar Günü’nüz kutlu olsun...

*Elektronik Kelepçe... Mart 2012 tarihinde elektronik kelepçe kullanımına dair kanun kabul edildi. Açık cezaevine ayrılma şartları oluşmasına karşın ayrılamayan veya bu nedenle kapalı cezaevine geri gönderilen iyi halli hükümlüler, açık cezaevine ayrılma şartlarının oluşmasından itibaren en az 6 aylık süre geçerse, diğer şartları da taşımaları halinde bu uygulamadan yararlanabilecek. Denetimli serbestlik tedbiri kapsamında cezasının infazına karar verilen hükümlü, koşullu salıverilme tarihine kadar; kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılabilecek, bir konut veya bölgede denetim ve gözetim altında bulundurulabilecek, belirlenen yer veya bölgelere gitmeyebilecek, belirlenen programlara katılabilecek. Bu yükümlülüklerinden bir veya birden fazlasına tabi tutulmasına denetimli serbestlik müdürlüğü karar verecek.

Mart&Nisan 2013 KadikoyLife.com : 61


GÜNDEM

Anadolu Yakası semt pazarlarında yeni bir dönemin kapıları aralanıyor...

Dağınık semt pazarları birleşecek Türk kültüründe ayrı bir yeri vardır semt pazarlarının; her sergi ayrı bir lezzet, her adımda ayrı bir dünya… Gelgelelim çevre değişti, İstanbul aldı başını gitti. Pazarlar şehrin ortasında sıkıştı kaldı. Başkan Yarar ise açık çek verdi: “Siz yer sağlayın, biz inşa edelim…” ADEM GİDEN İstanbul genelinde semt pazarları, bugün soruna dönüştü. Vergisini ödeyen, dükkân işletenlerin önüne açılan pazar tezgâhları, esnafın işlerini baltalar oldu. Vatandaş kapısını penceresini açamaz hale geldi. Eli kolu bağlı pazarcı esnafı ise, metropolde çareler neyi gerektirdiyse, ekmek tezgâhını oraya kurdu. Tüm bu sorunların çözüm süreci ise, merkez yönetimi Tarihi Salı Pazarı’na komşu Anadolu Yakası Pazarcı ve Seyyar Esnaf Odası’nın adımları ile hız kazandı. MEMET EMİN YARAR: ŞİKÂYETLER ARTIK YÜZDE 10’A İNDİ 2010 yılında göreve başlayan Anadolu Yakası Pazarcı ve Seyyar Esnaf Odası Başkanı Memet Emin Yarar, 9 ilçenin semt pazarlarının nabzını, Tarihi Salı Pazarı manzaralı ofisinde Kadıköy Life okurlarına aktardı.

Kadıköy, Üsküdar, Ataşehir, Maltepe, Ümraniye, Beykoz, Çekmeköy, Sancaktepe ve Şile pazarcılarının sorunlarına mercek tutan Yarar; “Şikâyetler artık yüzde 10’lara kadar düştü. Semt pazarlarında sorunu nasıl asgariyeye indiririz, bunun üzerine yoğunlaştık. Esnafımız da destek verdi, teşekkür ederim” diyerek, Kadıköy’de yürütülen örnek çalışmaların birçok ilçe esnafına da ilham kaynağı olduğunun altını çizdi ve sorularımıza şu yanıtları verdi...

fımıza çöp poşeti dağıttık. Hatalı esnaflarımızı zabıta birimleri ile birlikte uyardık. Saat uygulamasında da esnafımızın titiz davranması için gerekli çalışmalar hayata geçirildi. Semt pazarlarında direk uygulaması başlattık; esnaf çadırlarını vatandaşın balkonuna, kapısına, duvarına bağlamasın diye… Bu çalışmalarla birlikte şikâyetlerde de önemli ölçüde azalma oldu. Yüzde 10’a kadar düştü şikâyetler.

Şikâyetlerin azalması yönünde hangi çalışmaları hayata geçirdiniz?

Peki, tezgâhlarda yüksek sesle bağırılması hakkında neler düşünüyorsunuz?

Özellikle Kadıköy’de başlattığımız ‘Doğada Çözünebilir Poşet Kullanma’ çalışmamız büyük destek gördü. Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk’ten de bu konuda ödül aldık. Gün içerisinde ve özellikle akşam saatlerinde çöplerin çevreye yayılmaması için esna-

Tabi ki karşıyım. Gürültü sınırına ulaşacak, vatandaşın rahatsız olacağı şekilde bağırılması hoş değil. Biz bu yönde adımlar attık, gerektiğinde de cezai işlem uyguladık. Ancak, hafif bir şekilde, müşterileri rahatsız etmeyecek tonda bağırmalarında da sakınca

48 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013


GÜNDEM

görmediğimizi söylemek yanlış olmaz. Bir yandan semt pazarları, esnafın ürünlerini pazarladığı bir dokuya sahip. Ama bu esnafların da bas bas bağıracağı anlamına kesinlikle gelmiyor. Müsaade de etmeyiz.

Birçok ilçede semt pazarları mahalle aralarında sıkışıp kaldı. Sizce kapalıpazaryeri ya da alternatif çözümler bu noktada nasıl devreye girebilir? Haklısınız. Bu yönde de çalışmalarımızı yürütüyoruz. Semt pazarları birçok noktada sıkışıp kaldı, şehrin göbeğinde. Kadıköy için söyleyecek olursak, Erenköy ve Sahrayıcedid semt pazarlarında bu sorunlar mevcut. Diğer ilçelerde de… Çözüm yolu ise kapalıpazaryeri. Ancak, her bölgede coğrafyası gereği kapalıpazaryeri oluşturmak mümkün değil. Biz bu yönde de çalışmalarımızı sürdürdük, alternatif yolları araştırdık. Yapılabilecek yerlere kapalıpazaryeri inşa edilmeli. Ancak yapılamayacaksa da, Anadolu Yakası Pazarcı ve Seyyar Esnaf Odası olarak biz çözüme hazırız.

Nedir çözümünüz? Dağınık semt pazarları birleşecek. Bu yönde çalışmalarımızı yürütüyoruz. Hatta pilot adımlar attık. Müşterilerin ve esnafın sorun

yaşamayacağı bir çalışmayı hayata geçirdik. Tarihi Salı Pazarı’na sabah 9.00’dan akşam 19.00’a kadar 5 otobüs ile günde 10 bin müşteri taşıyoruz. Hem de ücretsiz. Semt pazarları dağınık olunca sorunları da artıyor. Pazarları bir araya toplamak, müşterilere de kolaylık sağlamak gerekir. Modern pazaryerleri kurulabilecek alanlara belediyeler

destek vermeli. Hoparlör, tuvalet, ışıklandırma gibi ihtiyaçların da oluşturulmasıyla semt pazarları bir alanda toplanmalı. Bu konuda ilgili yasada değişiklikler de yapıldı; park gibi alanların, gerçek imar durumunu bozmayacak şekilde semt pazarı olarak kullanılabilmesine yönelik…

Belediyeler adım atsın, biz maliyetini üstleniriz Kapalıpazaryeri yapılabilecek alanlar için Oda olarak hazırız. Anadolu Yakası’nda belediyeler inşaat alanını oluştursun, biz de inşaatın yapılması konusunda maddi desteği vermeye hazırız. Amacımız çalışmalarımızı modern bir şekilde yürütebilmek. Esnafımızı eğitiyor, huzurunu takip ediyoruz Pazarcı esnafımız için Okan Üniversitesi görevlilerinin de desteği ile eğitim seminerleri başlattık. Çok faydalı oldu. Bu süreçte ilçe belediyeleri ile de koordine halindeyiz. Pazarcı esnasının sıkıntıları ile birebir ilgileniyor, muhtarlarla da görüş alışverişinde bulunuyoruz. Destek bekliyoruz Yetkili kurum ve kuruluşlardan, çözüm sürecinde ‘geleneğimizin vazgeçilmezi’ semt pazarlarına destek bekliyoruz.

Aracını yenilemeyene ruhsat yok! HABER MERKEZİ İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 7 Temmuz’dan itibaren yaş sınırını aşan taksi, minibüs, dolmuş ve okul servisi gibi toplu taşıma hizmeti veren araçların ruhsatlarını yenilemeyecek. Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME), vatandaşlara daha kaliteli hizmet vermek ve çevre kirliliğini azaltmak amacıyla 2005’te İstanbul’da toplu taşıma hizmeti veren araçlara yönelik yaş sınırı uygulaması kararı aldı. Kararda taksilere 5, taksi dolmuşlara 8, minibüs ve turizm servislerine 10, personel-kamu ve ücretsiz AVM servislerine 19, okul servislerine ise 12 yıl yaş sınırı getirildi. UKOME’nin Ocak ayı raporuna göre, kararla toplu taşıma hizmeti veren araçlarda yüzde 93 oranında yenilenme gerçekleşti.

İstanbul’daki 77 bin 444 araç, toplu taşıma hizmeti veriyor Şu anda İstanbul’daki toplu taşıma hizmeti veren 77 bin 444 araçtan sadece 5 bin 99’u yaş sınırını aşmış durumda. Yaş sınırını aşan araçların başında gelen taksi dolmuşlarını, taksi ve minibüsler izliyor. Rapora göre, 1.301 ücretsiz AVM servislerinin tamamı yaş sınırı içerisinde bulunuyor. Yenilenmeyen araçların ruhsatı da yenilenmeyecek... Araç sahiplerinin ek süre istemesi üzerine 2012’de bir yıl ertelenen kararın son uygulama tarihi 7 Temmuz olarak belirlenirken, bu tarihten itibaren araçlarını yenilemeyen toplu taşıma hizmeti veren araçların ruhsatları yenilenmeyecek, yeni başvurular ise kabul edilmeyecek.

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 49


AKTÜEL

Amerika’nın ‘Başkanlık Sistemi’ni ilk kez Kadıköy’e getirdi...

Muhteşem Muhtar Seval Özkan Sahrayıcedid Mahallesi Muhtarı Seval Özkan, Türkiye’nin tabularını yıktı, modern yönetim sistemini hayata geçirdi. Başkanlık sisteminin Türkiye genelinde tartışıldığı bugünlerde Seval Özkan, Sahrayıcedid’de ‘Başkan’ oldu… ADEM GİDEN İstanbul Muhtarlar Federasyonu Genel Sekreteri, Türkiye Muhtarlar Konfederasyonu Delegesi Seval Özkan, ‘klasik muhtar’ algısını yıktı. Geçmişten bugüne ‘mahallenin en yaşlı kişisi, mühür basan adam’ gibi söylemleri elinin tersiyle itip, nüfusu 50 bin’e dayanan mahalleye, Türkiye’de ilk olan bir modeli uygulamaya başladı. Modelin tam olarak karşılığı ise, Amerika’nın başkanlık sistemi… MAHALLE MECLİSİ OLUŞTURDU 60 sokağı bulunan Sahrayıcedid’de 100 sokak temsilcisi seçen muhtar, oluşturduğu komisyonlar aracılığıyla tüm kesime hitap eden yönetim biçimini uygulamaya başladı. Sahrayıcedid, Türkiye’nin tek ‘başkanlık sistemi’ ile yönetilen mahallesi oldu. “Yediden yetmişe herkes bu yönetim ile çözümün bir parçası haline geliyor. Eski kural ve anlayışlar ile yürümüyor. İhtiyar heyeti ve muhtar kavramı yönetimde ön plana çıkıyordu. Şimdi ise vatandaş, temsilcileri

ile muhtarlığı yönetiyor. Hem demokratik, hem de katılımcı ve çözüme dayalı” diyen girişimci muhtar, yönetimin işleyişinden de bir hayli memnun olduğunun altını çizdi. 30 bin’den fazla seçmene hitap eden Muhtar Özkan; iktisat, banka ve bilgi sistemleri yönetimi alanında da ihtisaslaştı. TürkiyeAmerika arasında mekik dokuyan başarılı işkadını, artık Türkiye’nin sayılı muhtarları arasında... “TELEFONUM 24 SAAT AÇIK” 2011 yılı Haziran ayında hayata geçen ‘Mahalle Meclisi’ çalışmaları kapsamında 6 sokak toplantısı gerçekleştirildi. Oylama sonucu göreve gelen 100 sokak temsilcisi, mahalle genelinin gündemini takip etmek, sorunları muhtara iletmek üzere çalışmalarına başladı. ‘Telefonum 24 saat açık. İsteyen temsilcim ya da mahalleli arayıp ulaşabiliyor’ diyen Muhtar Özkan; eğitim, sağlık ve sosyo-kültürel alanlarda oluşturulan komisyonların da yararına dikkat çekti.

50 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

TRAFİK SORUNU RAFA KALKIYOR E-5 ve E-6 karayollarının kesişim noktası Sahrayıcedid’de yaşanan trafik sorununun çözümü için İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ortak çalışmalar yürütülüyor. Atatürk Caddesi ve E-5 bağlantı yolunda çözüm için projeler oluşturulduğunu ifade eden Özkan, İBB Ulaştırma Koordinasyon Merkezi ile önümüzdeki haftalarda çalışmaları şekillendireceklerinin altını çizdi. U dönüşü, tek yön-çift yön ve yol düzenlemeleri ile Sahrayıcedid’de trafik sorununun ortadan kaldırılması hedefleniyor. SELAMİ ÖZTÜRK’E TEŞEKKÜR ETTİ Özkan; ‘Parkların yenilenmesi, Defne Parkı’nın sosyal tesisler olarak düzenlenmesi ve sokakların engelli ile yaşlıların kullanımına uygun hale getirilmesinden dolayı Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk ve birimlerine teşekkür ediyorum’ diyerek, mahallede sosyo dönüşüm sürecini de işaret etti.


AKTÜEL

Halk Eğitim Merkezi artık kendi yerinde! Mülkü Halk Eğitim Müdürlüğü’ne ait olan ve ihtiyaç nedeniyle Adliye’ye tahsis edilen kamu binası, yarım asrın ardından tekrar Halk Eğitim’e iade edildi. Kadıköy Kaymakamı Birol Kurubal, onbinlerce öğrenci için yeni dönemin başlayacağı gelişmenin özel değerlendirmesini dergimize yaptı. Kadıköy’deki adliye binalarının Kartal’a taşınmasının ardından Kadıköy Kaymakamı Birol Kurubal ve Halk Eğitim Merkezi Müdürü Nuri Baş’ın adliye binası için nakil çalışmaları sonuç verdi. İlçe Seçim Kurulu’nun da istediği 22 odalı bina, Adalet Bakanlığı’ndan alınan muafakat ile Kadıköy Halk Eğitim Müdürlüğü’ne tahsis edildi.

SAHRAYICEDİD, İSTANBUL’DA İLK PİLOT BÖLGE ‘Çığlığımı Duy ve Hisset’ adlı proje için İstanbul genelinde pilot bölge seçilen Sahrayıcedid’de, kadına şiddete karşı çalışmalar başlatıldı. Kadıköy Kent Konseyi, Kadın Meclisi ve Sahrayıcedid Lions Kulübü tarafından ortak yürütülen sosyal projede, kadına şiddet ve ayrımcılığa yönelik eğitim seminerleri düzenleniyor. Sosyal hayata katkının artırılması ve eğitim seviyesinin yükseltilmesi amacıyla gerçekleştirilen çalışmaların yararına vurgu yapan Muhtar Özkan; Şener Birsöz İlkokulu’nda etkinliklerin sürdüğüne dikkat çekti. Halis Kurtça Kültür Merkezi ve çeşitli mekânlarda kadına şiddete yönelik eğitimler ise sürecek.

Ankara ve İstanbul arasında resmi yazışmaların tamamlanması ile birlikte binada tadilat çalışmalarının önümüzdeki günlerde başlaması bekleniyor. İşte Kaymakam Birol Kurubal’ın, makamında Kadıköy Life’a yaptığı konuyla ilgili açıklamalar... “KALİTESİNE KALİTE KATTI” Halk Eğitim binamız, yıllardır onbinlerce mezun verdi. Şimdi, hemen yanındaki bina ile birleşti. Artık yediden yetmişe Kadıköylü öğrencilerimiz daha kaliteli eğitim alacaklar. Tahsis edilen binada 22 adet sınıf ve büyük bir salon da mevcut. “ÖDENEK TALEP ETTİK” Milli Eğitim Bakanlığı’ndan, tadilat amacıyla ödenek talebinde bulunduk. Gerekli maliyetlendirme ve keşfin yapılmasının ardından bina elden geçirilecek. Çalışmalar, planlamaların ardından ihtiyaca göre şekillenecek. “YENİ KURSLAR AÇILABİLECEK” Ek binanın da hizmete girmesi ile birlikte Kadıköy’e yeni kurslar kazandıracağız. Böy-

lelikle daha çok branşta, daha uygun koşullarda eğitim gerçekleşmiş olacak. En önemli noktalardan biri ise, ilçede kurs binalarının dağınıklığının önlenmesi... Bahariye ile birlikte Feneryolu, Bostancı ve Zihnipaşa’da dört HEM kursumuz var. Kadıköy genelinde apartmanlarda kiralık olmak üzere, okullarda ve çeşitli resmi kurumlarda yürütülen 15 merkezde de kursumuz bulunuyor. Bu kursları artık tek çatı altında toplayabileceğiz. “HAYAT BOYU EĞİTİMİ SAVUNUYORUM” Bakın, dünya koşulları değişti ve değişiyor. Günümüzde belli bir eğitimi aldıktan sonra köşeye çekilmekle olmuyor. Bilgiler değişiyor, sürekli yeni şeyler öğrenmemiz gerekiyor. Life Long Learning Programı (LLP) ile toplumsal kalkınma desteklenebilir; daha kültürlü, bilgili ve donanımlı toplum oluşturabiliriz.

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 51


YAŞAM

‘Saklı’ Atlantis büyülüyor Hiç aklınıza gelir miydi? Bir Pet Shop’tan içeri giriyorsunuz, merdivenlerden aşağı indiğinizde karşınıza dev bir Atlantis Akvaryum çıkıyor. “İstanbul’da böyle bir yer var mı?” demekten alıkoyamıyorsunuz kendinizi… ADEM GİDEN Kadıköy’de hizmet veren Arkadaş Pet Shop, sektöründe adeta çığır açtı. Hayvanseverlerin tüm ihtiyaçlarını barındıran 33 yıllık tecrübeli pet shop, öyle bir adım attı ki, işletme kısa sürede atmosferi ile kitlelerin dikkatini çekmeyi başardı. Arkadaş Pet Shop Kurucusu ve İşletme Sahibi Şadan Gizligöz, saklı dünyanın kapısını Kadıköy Life’a araladı.

ANADOLU YAKASI’NDA BİR İLK… Atlantis’e ilk adımı attığınızda önceleri adeta başınız dönüyor; “Ben nereye geldim?” demekten alıkoyamıyorsunuz kendinizi… Birkaç saniye içinde kendinizi okyanusun altında hissediyor ve balıkların dinlendirici büyüsü içinizi okşamaya başlıyor. Anadolu Yakası’nda eşi benzeri bulunmayan Atlantis sizi içine çekiyor, siz de kendinizi Atlantis’in kollarına bırakmayı tercih etmekten geri kalamıyorsunuz… BALIK DÜNYASINDA NUH’UN GEMİSİ BURASI OLSA GEREK… Atlantis, balık dünyası için adeta “Nuh’un Gemisi” özelliği taşıyor. Her balık çeşidini, konseptine uygun akvaryumlarda barındıran Arkadaş Pet Shop, kısa sürede gezi gruplarının da ilgi odağı olmaya başladı. İşletme, balık dünyasını öne çıkaran yönüyle öğrencilerin derslerine konu olabilme özelliği de taşıyor. DENİZ DÜNYASI ve TATLI SU BALIĞI TÜRLERİ BİR ARADA… Atlantis, deniz balıkları ve tatlı su balıkları olmak üzere iki ayrı konseptte misafirlerini ağırlıyor. Deniz balığı akvaryumları, deniz atmosferinin tipik özellikleri ile balıkların

64 : KadikoyLife.com Mart&Nisan 2013

doğal atmosferlerinde yaşamalarını sağlıyor. Tatlı su balığı akvaryumları da, deniz balıklarında olduğu gibi birçok çeşidi misafirlerine sunuyor. Atlantis, mercan vb. birçok değişik canlı türü de eşsiz atmosferde sergileniyor… İŞTE ATLANTİS’TEN ÇARPICI AYRINTILAR… 33 yıldır geniş kitlelere hizmet veren Arkadaş Pet Shop; Türkiye’nin ilk AVM Pet Shop’u özelliği de taşıyor. 1987 yılında Şadanlar Pet Dış Tic. Ltd. şti. adı ile başta akvaryum balığı olmak üzere, evcil hayvan mamaları ve aksesuarlarının ithalatını da gerçekleştiren işletme; İstanbul genelinde sektörünün güvenilir ismi olmuş. Kazasker’de Arkadaş Pet Shop işletmesinin alt katında, 300 metrekarelik alanıyla dikkat çeken Atlantis, 30 ton su kapasitesi ve çarpıcı balık türleri ile geniş hizmet ağı sunuyor. Deneyimli personeli eşliğinde çalışmalarında titiz bir konseptle ön plana çıkan işletme, iki bin’e yakın akvaryum aksesuarını da alıcılarıyla buluşturuyor. PET SHOP SEKTÖRÜNÜN DUAYENİ; ŞADAN GİZLİGÖZ… Jeofizik Yüksek Mühendisi Şadan Gizligöz’ün pet shop sektörüne ilgisi, balık üretimi ile


YAŞAM

birlikte başlamış. Türkiye’ye ilk’leri getiren başarılı işadamı, süpermarketlere pet reyonu kazandırması yönüyle de dikkat çekmiş. Pet shop ithal ürünleriyle, Türkiye’de bulunmayan birçok ürünü alıcıları ile buluşturan Gizligöz, sektöründe dünya genelinde öncü çeşitlerin Türk ticaretine kazandırılmasında da aracı olmuş. Şadan Gizligöz, Türkiye’nin ilk büyük çaplı balık üretim çiftliğini Şadanlar Akvaryum adıyla kurmuş.

ATLANTİS SİZLERİ BEKLİYOR… Arkadaş Pet Shop ve Atlantis Kurucusu Şadan Gizligöz; “Kapılarımız misafirlerimize her zaman açık. Haftanın her günü gelin, gezin ve görün. Atlantis hepimizin” diyerek ilgilileri balık dünyasının büyüleyici atmosferine davet etti.

Mart&Nisan 2013 KadikoyLife.com : 65


HATIRALAR BULVARI

Önce bir tutkudur Adalar, sonra da insanı sarıp sarmalayan bir sevda… Faytonların; nal sesleriyle asfaltın birlikte sundukları sokak solosunu dinlettiği yerdir… Kuşların ise hiç eksiltmediği sesleriyle nefeslerini...

Eski İstanbul’dan kalan son sayfiyeler;

ADALAR

Burgaz, Kaşık, Heybeli, Büyükada, 1960’. (R.Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)

Onlar; Marmara’nın koynunda uyuyan, İstanbul’un boynuna takılmış bir inci gerdanlığın taneleri… Onlar; Kadıköy yakamızın karşısında, onca yıpranmaya rağmen İstanbul’umuzun doğaya açılan pencereleri... Ve de onlar, bir güzel İstanbul’un ne yazık ki günümüze kalabilmiş son sayfiyeleri…

R. SERTAÇ KAYSERİLİOĞLU

rsertack@gmail.com

Heybeli’si, Burgaz’ı, Büyük’ü, Sedef’i, Kınalı’sı ile İstanbul’un nefesi Adalar… Gece olduğunda rengârenk ışıklarıyla İstanbul kıyılarına çapkınca göz kırparak kur yapan, baharla birlikte mimozalarının büyüleyici ve davetkâr giysilerine

52 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

bürünmesiyle de bizi kendine çağıran Adalar… Çam kokuları içindeki güzelliklerini, Aya Yorgi’sini, Kalpazan Kaya’sını, Viran Bağları’nı, köşklerini konaklarını seyre davet eden Adalar... Önce, bir tutkudur Adalar. Sonra da insanı sarıp sarmalayan bir sevda... Nice aşkların, acıların, güzelliklerin, heyecanların yaşandığı ve de tılsımını, sihrini, güzelliğini, yeşilini, sessizliğini hâlâ koruyan da bir yer. Nice şairin mısralarına şiirine, nice yazarın öyküsüne romanına, nice rejisörün filmine karesine, nice bestekârın da sesine müziğine ilham olmuş belde. Faytoncuların “hişt” sesleri arasında, nal sesleri ile asfaltın birlikte sundukları sokak solosunu dinlettikleri yer. Ve de kuş seslerinin hiç eksik olmadığı bir nefes...


HATIRALAR BULVARI

Fayton sefası, Büyükada...

Evet, artık mevsim İlkbahar… Ve de şimdi zaman Adalar zamanı… Küçük bir kaçıştır bu, çok uzaklara gider gibi sizi şehrin gürültüsünden alıp götürecektir az sonra bir Ada vapuru. Hem sonra başka vapurlara benzemez o vapurlar... Önce güvertede elif elif bir rüzgâr uçurur saçlarınızı, sonra da irkiltiverir kemanı ve darbukasıyla şarkı çığıran çingenelerin cümbüşü. Öyle bir ambiyanstır ki o, sevmeseniz de seviverirsiniz birden o bohem havayı. İstanbul arkanızda uzaklaştıkça, mavinin ortasında büyüyen bir fiyortlar dizisi adeta çeker içine sizi. Az sonra da, inilecek adanın çam kokulu heyecanı sarar yüreklerinizi.

Çamlıca’dan Adalar’a bakış, 1940’... (R.Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)

Aslında son bulmaz son bulmasına da, ama ne var ki adaları da anlatmaya satırlar yetmeyeceği için başka da çaresi kalmayan... Haydi, o zaman… Aman vapuru kaçırmayalım... Hem sonra biliyorsunuz; “Ada vapuru yandan çarklı, bayrakları ise cafcaflı... ”

İster bir günlük piknikçi, ister günübirlik ziyaretçi, ya da kırk yıllık adalı olun hiç fark etmez, hep aynı heyecanı duyarsınız. Zira orada sizi neyin karşılayacağını, sizi hangi duygularla başbaşa bırakacağını bilir, sonra da “tatilin iskelesi”ne yanaşmışçasına bırakıverirsiniz kendinizi o beldeye çımacının uzattığı tahta iskeleden... Önce fayton çıngıraklarıyla irkilirsiniz, sonra da yorgun atların ada yokuşlarını sonsuz bir tekrarla nasıl da tırmanışlarını izlersiniz hayretle. Yokuşlar tüm adaların yorgun yollarıdır; akasyalar, çamlar, zakkumlar, begonviller, erguvanlar, manolyalar ise yılların verdiği ağır başlılıktaki kilometre taşlarınız... Artık, koskoca bir gün vardır önünüzde bekleyen. Az da olsa kalan masmavi girilecek denizi ile başlayan, soluğunuz kesildiğinde ise çevrenizde kuş sesleri ile sizi çapkınca selamlayan. Sonra da, arasında piyasa yapılacak köşkleri, ziyaret edilecek kiliseleri, inanılmaz manzaralı bağları tepeleri ile devam eden, ama mutlaka faytonlu turu ve nihayetinde de kıyılarındaki salaş balıkçı lokantasında son bulan...

Büyükada, 1950’... (R. Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu)

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 53


DEĞERLERİMİZ

3000 Yıllık Kültür:

Geleneksel Türk Okçuluğu Asıl adı Tirendaz... Tir, ‘Ok’ demek. Yani kelime anlamı, ‘Ok Atan Er Kişi’. Bugün Dr. Murat Özveri’nin liderliğinde geleneği korumaya çalışan toplulukla aynı isim... Şaka değil, bize ait olan 3000 yıllık gelenek. ‘ At, avrat, silah’tan hatırlayalım. İşte o silah; atalarımız için kılıç, tabanca, mızrak filan değil, yay ve ok ikilisinin ta kendisi. Merak edenler için son varislerinden, tüm dünyaya nam salmış Geleneksel Türk Okçuluğu... ÖZGÜR UYSAL Kadir Toprakkaya ile birlikte Bülent Karamanoğlu’nun öğle yemeğinde misafiri oluyoruz. Masada AKA (Arama Kurtarma Araştırma) Derneği Başkanı Mete Eken var. Karşımda ise Tirendaz Geleneksel Türk Okçuluğu topluluğunun lideri ve aynı zamanda diş hekimi olan Dr. Murat Özveri ve gönlünü bu işe vermiş bir başka usta Serkan Tağıt oturuyor. Hani derler ya, ‘Zıpkın gibi’ her ikisi de. Hem bedenen hem de zihnen... Elbette konu hemen Tirendaz’a geliyor. Bir anlatmaya baş-

lıyorlar ki, şiir gibi. Dedim ya, ‘Gönül vermişler’ bu işe. Haftada iki antreman yapayım, üç ok atayım değil gönül vermek. Tirendaz denilen geleneğin tarihini, kültürünü, hatta duruşunu bile benimsemişler. Öyle okçuluk denilince aklınıza hemen makaralı sistemler, tatil köylerinde atılan oklar, hedef almalar, yerinde durmalar gelmesin. Bambaşka bir sistem Geleneksel Türk Okçuluğu... Nişan alma yok, oku gerip bekleme yok... Olimpiyatlarda filan gördüğünüz okçuluğu hemen unutun. Az sonra okçuluğun en temel, en içgüdüsel halini okuyacaksınız.

İstanbul Erkek Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi’ni bitiren Dr. Murat Özveri, 1969 doğumlu. Ortaokul yıllarından beri hayalini kurduğu okçuluğa 2002 yılında başlamış.

Ok ve yay tutkusunun yaşı yok. Tirendaz topluluğunda 7’den 70’e herkese rastlamak mümkün...

54 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

Doğu Felsefesi, Asya Okçuluğu... Sadece fiziksel özelliklerine hakim olmakla kalmamış Dr. Murat Özveri, ‘Tirendaz’ der demez alıp 3000 yıl öncesine, Çin kaynaklarına götürüyor bizi. “Geleneksel okçuluğun kökenleri, M.Ö. 10. yüzyıla, İskit, Hun ve diğer Asya okçuluk geleneklerine dayanmaktadır” diyerek başlıyor sözlerine. “Türkler o dönemlerde geride bir yazılı kaynak bırakmadıkları için, Çinliler’in kaynaklarından bu bilgilere ulaşabiliyoruz.” Özveri, geleneksel okçuluk ve bugün yapılan profesyonel okçuluğu karşılaştırırken, düşünce biçimlerinden bahsediyor. Özveri’nin sözlerini özetlemek gerekirse; batı okçuluğunda oku çekiyor, bekliyor ve nişan alıyorsunuz. Amaç bir hedefi vurmak... Bunun için de daha mekanik sistemler kullanır, nişan alırken mantık yürütürsünüz. Asya Okçuluğu ise, Doğu Felsefesi’yle aynı içgüdüsel öğelere sahip... Bu okçuluk tarzında nişan almak diye bir gayeniz yok. Kullandığınız yay ile tek bir vücut olmalı; attığınızda okun doğru yere gideceğini mantığınız ve nişan almanızla değil, sezgisel olarak anlayacak kadar mekanik sistemi bir kenara bırakmalısınız. Bu nedenle olacak ki Dr. Özveri, “Geleneksel okçuluk üzerine verilen eğitimler, kitaplar üzerinden değil, usta-çırak ilişkileri üzerinden yürüyor. Bu yüzden kişilerin bilgileri ile sınırlı kalıyor” diyor. “Yazılı kaynaklar mevcut, ancak


DEĞERLERİMİZ

Bugün daha modern ekipmanla, hedefe yönelik okçuluğun olimpiyatlara alınma tarihi 1904. yazılar genellikle betimlemeler üzerinden anlatım yapan dillerde yazılmış. Geleneksel okçuluğa dair teknikler, kaynaklarda bulunmuyor. Mesleki sırlar saklı tutulmuş.” Geleneği sürdürmeye çalışan Tirendaz grubunun en çok zorluk çektiği ancak anladığım kadarıyla en çok keyif aldıkları nokta da burada başlıyor. Bitmeyen bir araştırma... Özveri bu konudan, “Sürekli kaynakları araştırıyoruz” diye bahsediyor. “Bakıyorum rakı sofrasında anlatmak, ‘ecdad ne güzel yapmış’ demek için bir sürü hikâye var, ancak sahada uygulamak için yeterli bilgi yok.” Yaylar, Macaristan’dan sipariş ediliyor Bir yayın yapımı sizce ne kadar sürüyor olabilir? Bilmiyorum tahminleriniz ne yönde, ancak Dr. Özveri, eski zamanlarda bir yay yapımının üç sene sürebildiğini söylüyor. Şaka değil; tendon, ahşap ve boynuz üçlüsünden oluşan bir yapısı var yayın. Türkler’in kullandıkları yaya ‘Kompozit Yay’ adı veriliyor. Tendon yerine, ilik veya sinir de kullanıla-

‘Başparmak çekişi’ adı verilen bu atış çeşidi, Batı’daki 3 parmak çekişinin aksine, oku istenilen şekilde tutabilme, at üzerinde, hareketli haldeyken, çömelerek, dönerek atış yapabilme gibi avantajlar kazandırdığı için Asya toplumları tarafından tercih edilmiş.

Olimpiyatlarda kullanılan oklarda, görüldüğü gibi üç parmakla çekiş yapılıyor. biliyor. Yayda kullanılan boynuz genellikle sığır ya da koyun... Osmanlılar’da manda boynuzu kullanılıyor. Yayın yüzeyinde ise sinir kullanılıyor ve sinirin yayla tamamen bütünleşebilmesi için yayın asılıp yaklaşık üç sene bekletilmesi gerekebiliyor. Şimdilerde yaylar ve oklar biraz daha farklı. Daha ergonomik malzemeden, daha kısa sürede üretilebiliyorlar. O dönemin yaylarının artık üretilmediği biliniyor. Galiba tüketimin bu kadar hızlı olduğu bir dönemde kimse üç senesini bir yay yapmaya harcamıyor. Yaylar genelde Macaristan’dan sipariş ediliyor. Oklar ise, karbon ya da ahşaptan yapılabiliyor. Dr. Özveri; yay, ok, okluk (tirkeş), çileyi başparmak ile çekmek için kullanılan ve başparmağa geçirilen zihgir gibi tüm malzemeleri tamamlamak için 300 Euro civarında bir bütçe ayırmanız gerektiğini söylüyor. Yaylar, oklar değişiyor, ancak Murat Özveri eğitim sistemini birebir uygulamaya çalıştıklarını dile getiriyor ve “Geleneksel okçuluğun ilk zamanlarında eğitim nasılsa, aynı sistemi uygulamaya gayret ediyoruz” diyor.

“Osmanlı’da 37 adet meydan, 2 tane de okçuluk tekkesi bulunuyordu. Bunlardan biri Kahire’de, diğeri de İstanbul’da... Bu meydanlara ve tekkelere gidip orada ustanızı bulabiliyordunuz. Bizim eğitim sistemimiz de aynı işliyor. Tirendaz olarak İstanbul Gençlik ve Spor Müdürlüğü’nün bize tahsis ettiği Maltepe Spor Salonu’nda Perşembe saat 18.00’de ya da Pazar günü 10.00’da antrenman yapıyoruz. Maltepe dışında, Askeri Müze’de de antrenman yapıyoruz. Böylece gelenler savaşlarda kullanılan askeri ekipmanları görebiliyor, o nostaljiyi de hissedebiliyor. Kabul edilmek için sabrediyorsunuz. Burada ustalardan öğrenmeye başlıyorsunuz.” Bu işe gönül vermek lâzım... Öyle gider gitmez elinize oku veriyorlar, antrenman yapıyorsunuz sanmayın. Ben bizzat gidip eğitimlere katıldım. Elbette önce teorik temelini alıyorsunuz. İşin hikâyesini, tarihini dinliyorsunuz. Ardından şanslıysanız bir yay alıyorsunuz elinize. En azından bana biraz torpil geçtikleri için olsa gerek bir yay aldım elime. İki, üç atış yaptım. Nasıl keyifli olduğunu size tarif edemem. Gidip bizzat o yayın vücudunuza yayılan gerilimini hissetmeniz, okun sizinle nasıl konuştuğunu dinlemeniz gerekli. Büyük bir haz... Ben de tam olarak bu cümleyi kurdum. “Ne kadar zevkli” der demez alıverdiler elimden yayı ve okları, “Şimdi kepazeye geçmen gerekli” dediler. Şimdi merak ediyorsunuz, ne demek “Kepaze” diye. Bugün kullandığımız pek çok kelimenin karşılığını geleneksel okçulukta görmek mümkün. Mesela “Kepaze” denilen yay, bir eğitim yayı. Ok atmak için değil, yay çekmeyi anatomik zekâya yerleştirmek için kullanılan bir çeşit yay. Yayın, oku atmaya yarayan ipine ise “Çile” adı veriliyor. Bunu çekme eylemine de doğal olarak “Çile çekmek” deniliyor. Bu kepaze adı verilen “yumuşak, yavşak” yay ile tam 12 bin kere çile

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 55


DEĞERLERİMİZ

çekmeniz gerekiyor. Ancak bu şekilde gerçek kabza almaya hak kazanıyorsunuz. Murat Özveri de Tirendaz’daki eğitimin aynen bu örneklere dayandığını söylüyor. “Her ayın üçüncü Pazar’ı katılımcılara Tirendaz’ı ve geleneği anlatıyoruz. Eğitim sürecini, safha safha insanlara aktarıyoruz. Burası sadece ok atılan bir spor alanı değil. Bu bir kültür... Elbette gelen insanlardan bu kültüre ayak uydurmalarını, benimsemelerini bekliyoruz. Aksi halde eskiden olduğu gibi bugün de ustaları eğitimlerini feshedebiliyorlar. Katılımcılardan kepazelerini kendilerinin yapmasını istiyoruz. Atletik biri için her gün çile çekerek, 12 bin çekiş yapmak 8-10 hafta sürüyor. Ardından kişinin yetkinliğine karar verilirse, kabza teslim töreni yapılıyor ve kişiye yay veriliyor. Sonrasında torba atış eğitimleri başlıyor. 3 metreden, 18 metreye kadar atış yapılmaya başlanıyor. Sonrasında ise çömelerek atış, hızlı atış, dönerek atış gibi daha geleneksel atış türlerine geçmelerini sağlıyoruz.” 2004 yılından beri Tirendaz... Neticede geleneksel bir aletten bahsediyoruz. Yüzyıllar öncesinde askeri özelliğini kaybeden, yapısına bile makaralar eklenerek olimpiyatlarda hayatına daha mekanik şekilde devam eden okçuluk kültürünü, geleneksel olarak devam ettiren Dr. Özveri’ye soruyorum tabi ki, “Zor olmuyor mu bu bilinci yerleştirmek, yaymak?” diye. Kültür dolup taştığı için önce Osmanlı’ya hızlıca götürüyor konuyu. “1444 Varna Savaşı’ndan itibaren hafif ateşli, tüfek benzeri silahlar yaygınlaşıyor” diyor. “Hafif ateşli silahlar büyük bir hızla yay ve okun yerini alsa da, 18. yüzyıla kadar orduda kalıyor. Daha sonra geleneksel bir spor, bir kültür olarak bir süre daha kendini koruyor.”

Elinize gerçek bir yay almadan önce 12 bin kere “Kepaze” ile çekiş yapmanız gerekiyor. Binyıllardır uygulanan bu eğitimde amaç, vücudun bu çekişi ezberlemesini sağlamak ve atış yapmayı bir refleks haline getirmek.

Neticede Okmeydanı, Nişantaşı gibi semtlerin bile günümüze gelmesinin nedeni, okçuluk ve uzun atış müsabakalarının, antrenmanlarının bu bölgelerde yapılmış olması. Dr. Özveri kısaca özetliyor, geleneksel okçuluğun Osmanlı’daki etkinliklerini. “Bu, uzun mesafe atışlara, ‘Menzil koşusu’ adı veriliyordu. Osmanlılar her yarışmaya koşu diyorlardı. Okmeydanları’nda düzenlenen menzil yarışlarında, önce hatırı sayılır bir mesafeye ok atılarak, bu okun düştüğü yere ‘Ana Taşı’ dikiliyordu. Atışın yapıldığı yere ayak taşı konuluyor ve ana taşı mesafesi geçilmeye çalışılıyordu. En uzun mesafeye atılan okun yerine konulan taşa da ‘Baş Taşı’ adı veriliyordu.” Geleneksel okçuluk bugün Tirendaz adıyla, Dr. Murat Özveri, Bülent Karamanoğlu, Adnan Akgün gibi isimlerle yeniden canlandırılmaya çalışılıyor. Özveri, “2004 yılında, bir grup okçuyla başladık” diyor. “İlk zamanlar bir dernek kurduk ancak bir şekilde yürümedi. Başta insanlar geliyordu, kısaca bilgi veriliyor, daha sonra ok atıp gidiyorlardı. Şimdi ise daha derinlemesine, bir kültür olarak benimsetmek ve yabancı ülkelere yaymak için akademik yönden de kendimizi sürekli geliştiriyoruz.” Gerçekten çok da hızlı bir şekilde yayıldı Tirendaz ismi. Mart-Nisan ayları boyunca ne zaman televizyonu açsam, tarihle ilgili bir programa rastlasam, Murat Hoca’yı canlı yayında ok atarken görüyorum. “51 aktif okçumuz var” diye anlatıyor Dr. Özveri. “Dışarıdan destek verenler de var. Ok atışıyla değil, tarihini araştırarak bu kültürü yaşatmaya çalışanlarla birlikte 100 kişiyi buluyoruz.” Bu denli medyada yer alan ve insana bu kadar çok keyif veren, hatta kültürümüzde bile var olan bir spor için rakam az

Dr. Murat Özveri’nin okçuluk üzerine yazdığı kitap, okçuluğu merak edenler için faydalı bir kaynak...

56 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

Zihgir, atış sırasında sağ elin başparmağına takılan ve parmak boğumunu yaralanmaktan koruyan bir çeşit yüzük. elbette. Ancak Özveri’nin de dediği gibi, bu iş gönül verme işi... Sadece gelip ok atmak üzerine bir organizasyon değil Tirendaz. Mühendislik, kültür, spor, askeriye, tasavvuf... ‘Türk Okçuluğu’ dediğimiz zaman sadece at üzerinde, dönerek, oturarak, zıplayarak yapılan ok atışları, Tarkan’lar, Battal Gazi’ler gelmesin aklımıza. Özveri, “Türk Okçuluğu içerisinde, mühendisilk, kültür, spor, askeriye, tasavvuf kültürünü de görmek mümkün” diyor. Kabza, ok, tirkeş (okluk) benzeri ekipmanların her biri bir fiziksel zorluğa, hızlı ok atmak, uzağa ok atmak gibi gerekliliklere cevap vermek için yapılmış mühendislik çözümleri. Usta-çırak sisteminden çıkmayan geleneksel bir eğitim, okla kurulan bağ ve tarihsel süreci bir kültür, aynı zamanda fiziksel bir aktivite içerdiği için spor ve malum aslında bir silah olduğu için de askeri bir yön de barındırıyor içerisinde. Geleneksel Türk Okçuluğu’nun bütünleyici yanı ise, tasavvuf noktasında başlıyor. Yay ile tek bir vücut olmayı, içgüdüsel atış yapmayı, sabrı, hatta “çile çekmek” gibi Doğu Felsefesi’nden inciler içeriyor atalarımızın bu geleneği. Burada anlatmakla bitmez tarihi. Organizasyonları kadar harika bir web siteleri de var. Google’a Tirendaz yazın, isterseniz tirendaz.com sitesine girin, isterseniz de Facebook’tan bulun. Geleneksel Türk Okçuluğu, Okçuluk Tarihi ve daha pek çok detay, bizzat Dr. Murat Özveri’nin yazdığı, kitaplaştırılmak üzere olan makalelerden, çevirilerden öğrenilebiliyor. Bunun dışında başka kaynaklar, belgeler, videolar ve Tirendaz hakkında bilgilere de ulaşmak mümkün. Sitenin hem İngilizcesi hem de Türkçesi var. Dr. Özveri’nin söylediğine göre makalelerin İngilizcesi daha çok talep görüyor. Yani yabancılar bizim kültürümüze, bizden daha çok sahip çıkıyor. O kadar güzel, o kadar kültürlü insanlar var ki grupta, kendinizi sadece bir okçuluk antrenmanında değil, bir bilgi deryasının içerisinde buluyorsunuz. Eğer biraz kanınız kaynadı, kalp atışlarınız azıcık hızlandıysa, yay sizi çağırıyor demektir. Bu gelenek bizim, sahip çıkması gerekenler de bizleriz.


FOSFORCA

Yatağımın altında timsah var... Merhaba, Konuya hemen gireyim diyorum… Neredeyse olan bitenle ilgili hiçbir suçumuz, hatta bilgimiz bile yokken işin içine çekilmekteyiz. Mesela içlerinde sevip, takdir ettiğim kişiler de olan bir heyet kapımızı çalıp, bizi ikna etmeye gelebilir.

ENİS FOSFOROĞLU

Dostum, bizim hiçbir azınlıkla sorunumuz yok ki… Zaten giderek biz azınlık olmaktayız. Biz kim miyiz? Cumhuriyetin değerlerine inanan, ülkesini seven, demokrasiye bağlı insanlarız…

Yani genelimiz bu… Bazıları Beyaz Türk’sünüz dese de; Urfalıyla arkadaşız, Diyarbakır’dan gelinimiz, Gaziantep’den damadımız, Mardin’den milletvekilimiz var. Yani ortada halklararası bir sorun yok. Ortada yapay ve uluslararası senaryolarla başlatılmış bir savaşın gerçek kayıpları var.

Gene bize dönersek; bazen Moda’da, Kadıköy’de rastladığım ve onun gibi düşünen köşe yazarları “Paranoya içindesiniz!” dediler hep… Yersiz korku, hayal!.. Haydi bir fıkra anlatayım dostlara: Adam psikiyatra gidip; “Doktor, yatağımın altında timsah var!” demiş. “Sabah orada, akşam orada… Uyuyamıyorum.” Psikiyatrist, konuşarak tedaviye başlamış. Bunun bir halüsinasyon olduğunu, yersiz korkuların timsah konseptine dönüştüğünü anlatmış. “Bağdat Caddesi’nde oturuyorsun kardeşim” demiş. “Ne timsahı?..” Bir süre sonra da ilaç tedavisine geçmiş. Birkaç ay sonra hasta tedaviyi kesmiş, uğramaz olmuş. Bir gün evine yakın bir yerden geçerken doktor; “Adresi aklımda, iyileşmişti de... Şuna bir uğrasam” demiş. Kapıyı çalmış, komşusu açmış adamın… Doktor kendini tanıtınca, “Biliyorum” demiş komşu… “Sizi çok severdi rahmetli… Geçen gün timsah yedi onu, timsah!..” Yersiz korkulara kapılmayın… Ayıp oluyor…

Davaların nabzı CKM’de attı ‘Balyoz’ gibi ülke gündeminden düşmeyen bazı davalar, Caddebostan Kültür Merkezi’nde masaya yatırıldı. Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk ve Nilgün Doğan’ın açılış konuşmalarını yaptığı, moderatörlüğünü ise Ümit Zileli’nin gerçekleştirdiği ‘Tutuklu Adalet Dönüşen Türkiye’ paneline, CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce de katıldı. Coşkulu kalabalığa salon yetersiz kaldı Davalarda hukuksuzluk ve adaletsizlik yaşandığını iddia eden panelistler, söz konusu sürecin etkilerini tartışmaya açtı. Turgut Kazan, Ümit Kocasakal, Muharrem İnce, Ali Sirmen, Orhan Bursalı ve Tufan Türenç’in konuşmacı olarak katıldıkları panelde, dinleyicilerden gelen sorular da yanıtlandı.

Panele coşkulu bir kalabalığın katılması ve salonun kapasitesinin yetersiz kalması dikkat çekti.

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 57


AKTÜEL

Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Ufuk Hacer Deniz Yüce:

Kadınlar kozasından çıkmalı… satlarını yerinde izleyerek, sistem analisti bakış açımı devreye sokabilme fırsatı yakalıyorum. Bilgi teknolojilerinin etkin kullanıldığı, tekrarlardan arındırılmış, teknolojiden yoğun şekilde yararlanılan, izlenip raporlanabilir, maliyetleri gözeten iş süreçlerinin tasarlanıp yönetilmesi için çalışıyorum. Ama her şeyden önce sahanın ihtiyaçlarını iyi anlamanın ve doğru analizlerle yaklaşmanın önemine inanıyorum.

Halk Bankası’nda müşteri memnuniyetini had safhada tutan etkenler nelerdir?

ADEM GİDEN ‘En Değerli 25 Türk Markası’ arasında beşinci sırada yer alan ve 79,4 milyar TL’lik kredi hacmi ile sektöründe öncü kuruluşlardan Halk Bankası’nın Genel Müdür Yardımcısı Ufuk Hacer Denizci Yüce, müşteri memnuniyetinin önemine dikkat çektiği açıklamalarında, başarıya giden yolda kurum içi denetimlerin altını çizdi. Kadına şiddetin dinmediği ülkemizde kadın istihdamının artırılması yönünde yeni adımlarla konuya çözüm yolları üzerinde de duran Yüce, dergimize konuk oldu...

Türkiye’de kadının önemini nasıl yorumlarsınız? Dünyanın 16. büyük ekonomisi olan Türkiye, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Endeksi’nde 126. sırada yer alıyor. Bu durum, ülkemizde kadın istihdamının artırılması yönünde yeni adımlar atılması gerektiğini gösteriyor. Ayrıca kadınların eğitimlerine ve kendilerine güvenerek, iş hayatına katılmayı istemesi gerekiyor. Kadın kendisine atfedilen geleneksel rolü benimsemeyerek kozasından çıkmalı ve evin güvenli duvarları dışındaki dünyayı tanıyarak; üreten, toplumsal kalkınmaya destek sağlayan bir birey haline gelmeli. Son yıllarda iş yaşamında başarıyı yakalayan kadın sayısı giderek artıyor, kadınlar üst pozisyonlarda ve yönetim kurullarında

görev alıyor. Ülkemizde şu an iki banka, kadın genel müdürler tarafından yönetiliyor. Kadınların eğitim düzeyi arttıkça, iş gücüne katılım oranlarının da arttığını görüyoruz. İş ve aile yaşamını dengeleyici politikalar ile desteklenmiş bir çalışma ortamında, kadınlar eğitimlerine önem vererek, tüm gelişim fırsatlarını değerlendirmeli. Tabi bunları söylerken, ne yazık ki her ortamda fırsat eşitliğinin olmadığını gözönünde bulundurarak, pozitif ayrımcılık gereksiniminin de altını çizmek isterim.

Bankacılık sektörünün önde gelen kuruluşlarından biri olan Halk Bankası’nda Genel Müdür Yardımcılığı görevini yürütmek hakkında neler söylersiniz? Halkbank’ta yaklaşık üç yıldır Operasyonel İşlemler Genel Müdür Yardımcılığı görevini yürütüyorum. Bankamızın şube, hazine, dış işlemler ve destek operasyonlarının hepsi grubumuz bünyesinde yönetiliyor. Sahadaki şube ağımızda görev yapan operasyon ekibinden, güvenlik ve temizlik ekibine kadar çok geniş bir kadromuz ve operasyon gerektiren çok çeşitli iş konularımız var. Bankacılıkta çoğu bilgi teknolojileri alanında olmak üzere yaklaşık 20 yıllık deneyime sahibim. Bunu özel bir şans olarak görüyorum, çünkü sahada pek çok alanda iyileştirme fır-

58 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

Sektördeki tüm bankalar aşağı yukarı aynı ürünleri, belirli fiyat aralıklarında sunuyor. Kaliteli bir operasyon ile sunulan hizmet fark yaratıyor ve müşteri deneyimi burada başlıyor. Müşteri beklentilerinin de rekabetin gücü ile giderek artmasıyla müşteri, hizmet aldığı bankanın kendisine değer verdiğini hissetmek istiyor. Kaliteli hizmet sunumu, müşteri bağlılığını beraberinde getiriyor. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, mutlu müşteriler olumlu deneyimlerini 4-5 kişi ile mutsuz müşteriler ise sıkıntılarını 9-12 kişi ile paylaşıyor. İşte biz üreten Türkiye’nin bankası Halkbank olarak; yaygın şube ağımız, internet şube, çağrı merkezi, mobil bankacılık gibi geniş dağıtım kanallarımız ve dinamik çalışanlarımız ile mevcut ve potansiyel müşterilerimize olumlu müşteri deneyimini yaratmak hedefiyle hareket ediyoruz.

Bildiğimiz kadarıyla gizli anket çalışmalarınız var... Halk Bankası, 9 yıl içerisinde her yıl 50-60 yeni şube açarak, Türkiye genelinde büyüdü. 900’e ulaşan şube sayımız ile geniş kitleler tek çatı altında toplandı. Şubelerimizin başarısı çok önemli… Bu noktada gizli müşteri anketleri yapıyoruz; tabi şubelerimiz anketlerimiz ile ilgili detayları bilmiyor. Böylelikle ‘kalite hangi seviyede?’ görebiliyoruz. Halk Bankası, son yıllarda sektörünün yükselen yıldızı oldu. Avrupa’da kârlılığını en iyi yöneten banka seçildi. Öz sermayesi ile birlikte özkaynak kârlılığı en yüksek bankalardan biri olma özelliğini sürdürüyor. Bununla birlikte, borsada banka hisselerinin yüzde 49’unun halka açık olması da, ön plana çıkan diğer bir yönü…


AKTÜEL

Yeni Kadıköy Müftüsü İlyas Öztürk:

Kadıköy’de hafız oldum İlyas Öztürk, bir dönem öğrenci olduğu Kadıköy’e uzun yıllar sonra Müftü olarak geri döndü. İki yıl süreyle İzmir’de Müftü Vekilliği görevini yürüten Öztürk, “Din, insanın yaradılışında olan bir duygudur. İnsana iki cihan mutluluğu öngörür. İnsan, dini özgür iradesi ile seçer. Bu çok hassas bir konudur. Bizim de görevimiz toplumu bu konuda aydınlatmaktır. Bu bağlamda görevimizi yerine getirmeye çalışıyoruz” dedi. “BİZ, İNSANI SIRADAN CANLI OLARAK GÖRMÜYORUZ...” “Ana prensibimiz, insana Yunus gözüyle bakmaktır. İnsanın saygınlığını, onurunu zedelemeden yaşamını sürdürmesi, en büyük niyazımızdır. Çünkü biz insanı, sıradan bir canlı olarak görmüyoruz” diyerek açıklamalarını sürdüren Müftü Öztürk; “Dünyada, türleri milyonları aşan canlı yaşıyor. Ancak insanlar, bu canlı türleri içerisinde farklı… Beden kafesimize yüce Yaratıcımız kendi ruhundan üflemiştir. Yaratıcımızın ‘Halifem’ dediği bir varlıktır insan. Bu mânâda insanın saygınlığı ile ilgili Kuran-ı Kerim’de birçok ayet bulunmaktadır” sözlerinin ardından Kadıköy ile olan gönül bağını ise şöyle dile getirdi: “İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunuyum. Dini yüksek ihtisasımı Konya’da yaptım. 1970’li yılların başında Kadıköy’de iki yıl din eğitimi gördüm. O zaman Erenköy Kuran Kursu vardı. Orada hafız oldum, Kuran-ı Kerim’i ezberledim. Erenköy hafızlarından olmanın mutluluğunu yaşıyorum.

Müftülük görevimden önce yaklaşık 20 yıl din hizmetinde çalıştım. Bunun 6 yılı Almanya’da geçti.” “İNSAN İYİLİK YAPMAYA DA, KÖTÜLÜK YAPMAYA DA EĞİLİMLİ…” İlyas Öztürk, ayrıca geride bıraktığımız ‘Kutlu Doğum Haftası’na ilişkin olarak da şu mesajları verdi: “Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (SAV), miladi takvime göre 571 yılında, 20 Nisan’da sabaha karşı dünyaya gelmiştir. 1989 yılından bugüne, 1420 Nisan tarihleri arası ‘Kutlu Doğum Haftası’ olarak kutlana gelmektedir. Bu hafta içerisinde Peygamber Efendimizin değişik yönlerini anlatarak, toplumun tüm kesimleri ile buluşturuyoruz. Amacımız, Kur’an’da ‘En güzel örnek’ olduğu bildirilen Peygamber Efendimizin güzel ahlâkını anlatmak, O’nu anmak ve tanıtmak. O’nun güzel ahlâkını insanımızın yaşamasına vesile olmak… İnsan, çok değerli bir varlık; ama iyilik yapmaya da, kötülük yapmaya da eğilimli… Bu da yaradılışındandır. Yükselmesi ve alçalması ile ilgili bir limit yok. Melekleri kıskandıracak mertebelere yükselebileceği gibi, şeytanı bile hayrete düşürecek aşağılara da sürüklenebilir. İnsan, aynı zamanda nefis taşıyan bir varlık. O nefisten peygamberler dahi endişe etmiştir. Zira nefis kolay kolay tatmin olmaz. Bu yüzden insan, zaman zaman nefsine şunu hatırlatmalıdır: Dünya sahnesindeki rolün çok kısa... Perde her an kapanabilir… İkinci perde ise süresiz… Oradaki konumun, buradaki rolünün hakkını vermekle şekillenecek…”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın onayını bekleyen ve iki ödül ile taçlanan Taksim Camii Projesi, Kadıköy Life’ın 46. sayısına kapak konusu olmuştu...

Taksim Camii Projesi’ne bir ödül de ABD’den... Ünlü Yüksek Mimar, Kentbilimci ve Kadıköy Life Dergisi Köşeyazarı Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp’in ‘Taksim Camii Projesi’, Sofya’nın ardından bu defa ABD Tasarım Merkezi IDA tarafından ödüle layık görüldü. Los Angeles’ta düzenlenen ‘IDA International Design Awards Uluslararası Tasarım Ödülleri’ programında, ‘Kurumsal Yapılar’ kategorisinde ikincilik ödülü alan proje, böylece Mayıs ayında Sofya’da gerçekleşen Interarch 2012 Kongresi’ndeki UIA Dünya Mimarlar Birliği birincilik ödülünün ardından, ikinci kez taçlandırılmış oldu. TASARIMDA DÜNYANIN KALBİ BURADA ATIYOR… Tasarım merkezi Los Angeles kentinde her yıl tekrarlanan IDA; Mimarlık, İçmimarlık, Moda Tasarımı, Endüstriyel Tasarım ve Grafik Tasarım kategorilerinde tüm dünya ülkelerinin katılımları ile gerçekleşiyor. HARMONY GOLD THEATRE SALONLARI’NDA ÖDÜL TÖRENİ... Çalışmalarından gurur duyduğumuz Prof. Alp’e ödülü, Sinema Oscarları ‘Academy Awards’ törenlerinin yapıldığı Dolby Theatre Salonu’nun yakınında bulunan Los Angeles Harmony Gold Theatre Salonları’nda gerçekleşen bir törenle verildi.

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 59


SANAT

Kendilerinden gayret alan kadınlar; Elibelinde Kadın yaratıcılığının tasarıma yansıması Elibelinde. Asırlar önce Anadolu’da doğan bolluğun ve bereketin simgesi, birbirinden yetenekli iki kadının ellerinde yeniden yorumlanıyor. Minicik bir motiften kocaman dünyalar yaratıyorlar adeta... Elibelinde; Anadolu’da doğmuş, kadını, kadının gayretini ve çalışkanlığını anlatan özel bir motif. Yılların süzgecinden geçerek taşıdığı tüm birikimle kadınlarımız tarafından halı ve kilimler üzerinde bugünlere taşınmış. Anatanrıça kültünün izlerini taşıyarak günümüze gelebilen bolluk bereket simgesi

Elibelinde motifi, yöresel olarak çeşitlilik göstermekte. Anneden kıza aktarılan bir kültür mirası olan Elibelinde, kadın denince akla gelen tüm kavramları içinde saklamış yıllarca. Bugün ise Şükriye Koç ve Zühal Çağlayan’ın ellerinde yeniden yorumlanıyor bu çok özel simge...

“Anadolu’nun vazgeçilmez simgesi Elibelinde, kendinden gayret alan kadını simgeliyor” diyen Şükriye Koç...

Elibelinde’ye hayat veren iki isimden biri Zühal Çağlayan...

60 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

Kadın eli değen bir proje Uzun yıllar farklı sektörlerde çalışmış, elini belinden çekmemeyi tercih etmiş iki kadın Şükriye Koç ve Zühal Çağlayan. İkisi de çalışkan ve üretken. Zühal Hanım’ın yıllara dayanan sanat tarihi araştırmalarının özelinde Elibelinde projesine yoğunlaşmışlar. Bu minicik motif, koca bir dünya yaratmış onlara adeta. İçinde bu özel motifi barındıran ürünler tasarlamaya başlamışlar. Önce gümüş bir takıda hayat bulmuş Elibelinde, sonra bir ahşap dekorasyon objesinde. Kiminde camla birleşmiş bir duvar süsüne dönüşmüş, kiminde bir tebrik kartına ya da incelikle hazırlanmış el yapımı bir şala. “Biz iki arkadaş çocukluğumuzdan bu yana üzerinde oyunlar oynadığımız, ders çalıştığımız halı ve kilimlerimizin motiflerinin hikâyesi ile büyüdük. Eli böğründe, pıtrak, koçboynuzu, kazayağı gibi motifler içinde birimizin tutkusu haline gelen Elibelinde (eli böğründe), zamanla bizi aynı yolda birleştirdi. Elibelinde markası böylece ortaya çıktı.”


SANAT

www.n11.com’da Elibelinde dükkânını gezebilir, tüm ürünleri görebilirsiniz...

Tamamı tasarım ürünler Geçtiğimiz yaz şirketleşen Elibelinde projesi için uzun bir dönem araştırma yapıp, ön hazırlık sonrası ürün gamlarını ve ürünlerini belirlemiş Koç ve Çağlayan. Elibelinde’yi bugünlere getiren kadınlarımıza duydukları minnetle, gerek tasarımlarında gerekse malzeme seçimi ve üretim sürecinde bu çok özel motifin ihtişamına yakışan titizliği göstermişler. Elibelinde tasarımlarını sade, yalın çizgilerle hazırlayıp, malzemeleri seçerken doğal ve yerel olmasına özen göstermişler. Ürünlerini takılar, dekoratif objeler, şallar ve hediyelik kartlar şeklinde gruplandıran başarılı ikili, bu ürünlerin çoğunluğunu kendileri tasarlayıp, Göztepe’deki atölyelerinde hayata geçirmişler. Elibelinde’nin takı koleksiyonu, gümüş ağırlıklı olarak önemli tasarımcıların ve ince işçilikle çalışan ustaların katkıları ile oluşturulmuş. Elibelinde motifi üzerine doğal taşlarla mozaik çalışmaları dikkati çekerken, kadının çeşitli ruh hallerini gösteren modern yorumlarla farklı çalışmalar da yapılmış. Tamamen el işçiliği olan bu koleksiyonun yanısıra deri ve pirinç karışımı kolyeler, topuz firketeleri ve bilekliklerle çalışmalar zenginleştirilmiş. Elibelinde’nin dekoratif objeler grubu ise, ahşap ve cam ürünlerden meydana gelmekte. “Ahşap ev aksesuarları tasarlarken sıra malzeme seçimine gelince, bir anda, ilk ağaç olarak da kabul gören zeytin ağacı ile Elibelinde’yi birleştirmeye karar verdik. Bu birliktelik bizi çok heyecanlandırdı.” Zeytin ağacından yapılan ve günlerce sızma zeytinyağına yatırılarak ağacın damarlarının belirginleştirilmesiyle son dokunuşu yapılan bu özel objeler, zaman zaman sızma zeytin-

yağıyla bakımı yapılması gereken adeta canlı hatıralıklar. Duvar için hazırlanan nazarlık cam Elibelinde’ler ise yine Zühal ve Şükriye Hanım tarafından tasarlanıp, Cam Ocağı Vakfı’nın değerli ustalarınca üretilmiş. Elibelinde koleksiyonunun en özel ürün gruplarından biri de, tamamı elde hazırlanan, tasarımı birbirinden orijinal şallar. Çoğunlukla ipek ve tülün kullanıldığı bu şalların her biri adeta kişiye özel olarak birer adet tasarlanmış durumda. “Renkli tüller üzerine tül işi tekniği kullanarak cıvıl cıvıl şallar tasarladık. Son yaptığımız şallarda el dokuması ve el boyaması ipek kumaşlarla tülleri birleştirdik. Her modelden yalnızca birer tane ürettik.” Elibelinde’de ev dekorasyonunda farklılık arayanlar da unutulmamış. Son dönemde öne çıkan bir malzeme olan keçe de yine Şükriye ve Zühal Hanımların ellerinde sanat eserleri haline dönüşmüşler. Keçe duvar nazarlıklarında; ipek kalitesinde doğal keçe, deniz kabukları, cam ve ahşap boncuklar kullanarak, yine her modelden birer adet üretmişler. Elibelinde’nin incelikli ürün gamının öne çıkan gruplarından biri de tasarım hediye kartları. “Çok emek verdiğimiz bir diğer ürünümüz ise özel gün kartı, davetiye ve hediye kartı olarak da kullanılabilecek olan Yılbaşı kartlarımız. Elibelinde kesimli saten kartlarımızda saf ipek, pazen ve kutnu kumaşını kullandık. İpek kumaş üzerine bolluk, bereket, uzun yaşamı, mutluluğu simgeleyen, bazılarının kökeni Hitit dönemine kadar giden (elde oyulmuş yazma kalıpları ile) yazma baskıları yaptırıp, elde ipek boyasıyla boyayıp, özel kesim kartlarımıza uyguladık.

Bu kartların, Elibelinde’nin dünyanın dört bir yanında Kibele, İdol, Istar kadar iyi bilinmesi için çok önemli bir fırsat olduğunu düşünüyor ve çalışmalarımızı bu yönde geliştirmeyi planlıyoruz.” Satışlar internet üzerinden Tüketicilere daha çok basın yoluyla ve tavsiye üzerine ulaştıklarını söyleyen Zühal Çağlayan, internet sitesi kanalıyla da hedef kitleleriyle buluşabildiklerini ifade ediyor. “Satışlar genelde internet üzerinden www. elibelinde.com.tr sitesi üzerinden yürüyor. Randevu sistemiyle belli saat aralıklarında konuklarımız atölyemizde de ürünlerimizi gelip görebiliyor, alışveriş yapabiliyorlar. Gelecekte kendi mağazamızı açmak gibi bir düşüncemiz olsa da, asıl hedefimiz kadınların sorunlarına çözüm olabilecek projeler geliştirmek... Bu manevi değerleri kuşkusuz çok yüksek olan birbirinden özel tasarımların fiyatları da ürün gamı gibi çok seçenekli. Bizden aldığınız kimi ürünler -örneğin bir şal- kimsede bir eşinin daha olamayacağı ürünler. En özel malzemelerle ve yoğun el emeğiyle hazırlanıyorlar, bu da maliyetlere dolayısıyla fiyatlara yansıyor. Ancak her keseye hitap edecek ürünlerimiz mevcut.” Keyifli sohbetimizin sonunda “Elibelinde kendinden gayret alan kadındır” diyerek çıktıkları yolda kendilerine güç veren ve binlerce yılı bir cümle ile özetleyen çini sanatının duayeni Turgut Tuna’ya teşekkürlerini sunan Şükriye Koç ve Zühal Çağlayan, yakın gelecekte de yepyeni tasarımlarla Elibelinde’yi yaşatacaklarının sözünü de veriyorlar.

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 61


SÖYLEŞİ

Muazzez İlmiye Çığ, babası ve kardeşiyle… Çorum, 1923.

Çığ, dünyanın ilk aşk şiirinin yazıldığı tabletin kopyası ile…

Soldan sağa Finli Sumerolog A. Salonen, Muazzez İlmiye Çığ, Hatice Kızılyay ve Samuel Noah Kramer… İstanbul Arkeoloji Müzesi, 1952.

Sumerlilere adanmış bir ömür Tarihte yazıyı, tekerleği icat eden uygarlık olarak bilinen Sumerlilerin aslında pek çok ilk’e evsahipliği yaptığı tabletler araştırılıp, okunmaya başlandığında ortaya çıktı. İlk fablları, aşk şiirlerini yazan, tarihteki ilk vergi indirimini ve sosyal reform yapan, kadın haklarının ele alındığını gösteren ilk yazılı belgeye sahip olan muhteşem bir uygarlık… FİGEN SABIRCAN Muazzez İlmiye Çığ ile görüşmeye gittiğimde, her tarafı fotoğraflar, ödüller, kitaplar ve dergilerle dolu olan evinin kapısını kendisi açtı. Hiç de 100 yaşına merdiven dayamış gibi değil. Şapkası, takıları ve ruju ile son derece bakımlı… Hayata dolu dolu bağlı, zihni fevkalade berrak, sürekli araştırıyor ve yazıyor. Davet edildiği konferans ve organizasyonlarda, bitmeyen enerjisi ile Sumer tarihi ve toplumsal sorunlar hakkında konuşmalar yapıyor…Son kitabı basım aşamasında, yenisine başlamış bile… SON SUMER KRALİÇESİ… Muazzez İlmiye Çığ, 20 Haziran 1914 tarihinde Bursa’da doğar. Öğretmen Zekeriya İtil ve evhanımı Hamide İtil’in kızı Muazzez İlmiye İtil olarak… Bugün tüm Türkiye, onu ‘Son Sumer Kraliçesi’ diye tanıyor…

“Annem ve babam Kırım’dan göçen bir ailenin çocukları… Babam enteresan bir adam. O yıllarda ilk çocuğu kız olsun diye dua eden biri. ‘İlim sahibi olasın diye sana İlmiye adını verdim’ derdi de, ben anlamazdım o zamanlar. Bana keman ve Fransızca dersleri aldırıyor. Annem, okuma şansı verilse çok başarılı olacak akıllı, hayat dolu bir kadındı.

elinde keman, öğrencileriyle birlikte sokaklarda 10. Yıl Marşı’nı söyler. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nde hemen her alanda yapılan değişimin canlı şahidi olur.

Ben doğduktan bir ay sonra I. Dünya Savaşı başlamış. Sonra Kurtuluş Savaşı. Biz savaşın acı günlerini gören, yokluk çekmiş bir kuşaktık. Belki de o yüzden hep üreten, çalışan bir nesil olduk. Tüm amacımız bir an önce meslek sahibi olup, ülkeye yararlı işler yapmaktı. 1931’de Bursa Kız Öğretmen Okulu’nu bitirip, öğretmen oldum ve Eskişehir’e atandım.”

“Atatürk’ün dediği gibi bu ülkede asıl savaş, Cumhuriyet kurulduktan sonra başladı. Ülke yakılıp yıkılmış, cehalet diz boyu… Ne bilimden ne sanattan haberimiz var. Bankamız, fabrikamız yok, ülkede yol bile yok... O yıllarda Bandırma’dan Gönen’e 8 saatte giderdik, bugün 20 dakika sürüyor. Cumhuriyet’ten sonraki 10-15 yılda demiryolları, karayolları yapıldı. Yazımız değişti, okur yazar oranımız arttı. Eğitime önem verildi. İstanbul’da ve Ankara’da üniversiteler, yüksekokullar açıldı.”

Muazzez İlmiye Çığ, 17 yaşında gencecik bir öğretmen olarak yeni öğrenciler yetiştirmek üzere gittiği bu şehirde, dört yıl kalır. Cumhuriyet’in kuruluşunun 10. yılında

Takvimler 1936 yılını gösterdiğinde hayatına yön verecek bir olay meydana gelir. Atatürk’ün direktifleriyle kurulan Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ne, bir kez olmak

62 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013


SÖYLEŞİ

ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde Sumeroloji denmesinin nedenini sorduğumda Çığ, “Sumer yerin adı. O yüzden Sumerliler deniyor, Ankara - Ankaralılar gibi. Türkçe’ye uyması için Sümer dendi diye düşünüyorum. Biz hep Sumer diye kullandık. 6 bin yıl önce Dicle ve Fırat nehirlerinin birleşip denize aktıkları yere yakın olan kısma gelip yerleşmişler. Orada büyük bir uygarlık kurarak, yaklaşık 2000 yıl yaşamışlar. Uygarlıklarının en önemli olayı, dillerine göre bir yazı icat etmeleri. Yumuşak kil üzerine yazılmaya başlanılan yazı, yavaş yavaş şekil değiştirerek işaretleri oluşturan çizgiler, çivi şekline dönüşmüş, bu yüzden çivi yazısı deniyor. Hem yazmışlar hem de yazdıkları bütün eserleri saklamayı bilmişler. Arşivler, kütüphaneler yapmışlar. Okullar açarak kültürlerini öğretmişler” şeklinde bir açıklama getiriyor.

Muazzez İlmiye Çığ çalışırken… İstanbul Arkeoloji Müzesi, 1958.

Hatice Kızılyay ile… İstanbul Arkeoloji Müzesi, 1950.

Benno Landsberger, Hans Gustav Güterbock ile Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde… Sene 1938.

“Fransızca, dedim. ‘Orada yer yok. Sizi hocası yeni gelen Hititoloji bölümüne kaydedelim, yanında Sumeroloji ve Arkeoloji de alacaksınız’ dediler. Tamam dedik ama ne olduğundan haberimiz falan yok. Aman girelim de neresi olursa olsun, diye düşündük. Bırak Hititoloji’yi, Sumeroloji’yi; Arkeoloji’nin bile ne olduğu duymamışız o güne kadar…”

man çeviriyor, biz not tutuyorduk. Zamanla onlar Türkçe, biz Almanca öğrendik. Mezun olduktan sonra Hatice ile bana ‘fakültede kalıp akademisyen olun’ dediler ama biz kabul etmedik. 1940 yılında İstanbul’a gelerek, Eski Şark Eserleri Müzesi’nde çalışmaya başladık. 32 yıl sonra emekli olduğumda, çeşitli kazı yerlerinden getirilen 74.000 tablet, tarihlerine ve konularına göre ayrılmış, numaralandırılarak özel dolaplar içinde korumaya alınmıştı. Böylece, ‘Çiviyazılı Belgeler Arşivi’ oluştu. 3000 kadarını da kopyaladığım bu tabletlerin yanında kaldığım için çok mutluyum.

İki arkadaşın adını duymadıkları, ne olduğu konusunda en ufak fikirlerinin dahi bulunmadığı bölüme başladığı yıllarda, Almanya’da iktidara gelen Naziler nedeniyle çalışamayan Yahudi öğretim görevlileri, Atatürk’ün çalışma imkânı vermesiyle ülkemize gelmiş, içlerinde dünyaca ünlü isimlerin de bulunduğu bu hocaların yardımıyla, Türkiye’de çağdaş bilimin temelleri atılmıştı. Laboratuvarlar, kütüphaneler kurulmuş, yüksek öğrenim alanında pek çok uzman ve akademisyen yetiştirilmişti…

İstanbul’a geldiğim yıl, Kemal Çığ ile evlendim. 43 yıl beraber çok güzel bir hayat geçirdik. Maalesef 1983’te vefat etti. Onu kaybedince çok sarsıldım. Birikimlerimi insanlarla paylaşmak istedim. Önce bir kaç kez Türkiye’ye gelen ve Sumer tabletleri konusunda beraber çalışma fırsatı bulduğum dünyaca ünlü sumerolog Samuel Noah Kramer’in Tarih Sumer’de Başlar kitabını çevirdim. Sonra Sumerlileri halkla tanıştırmak için kitap yazmaya başladım. 17 kitabım var, son kitabım yakında basılacak.”

“Türkiye’ye gelip Atatürk’ün başlattığı ‘Üniversite Reformu’na katkı sağlayan Sumerolog Benno Landsberger ve Hititolog Hans Gustav Güterbock’den ders alma şansına eriştim. Hocalar Almanca konuşuyor, tercü-

SUMERLILER Mİ? YOKSA SÜMERLİLER Mİ? Dilimize Sümerliler olarak yerleşmesine rağmen Çığ’ın tüm kitaplarında ve Ankara Dil

üzere öğretmen okulu mezunlarının kabul edileceğini öğrenir. Bu haktan yararlanmak için çocukluk arkadaşı Hatice Kızılyay ile birlikte Ankara’ya gider. Kayıt sırasında hangi bölümü istedikleri sorulur:

İLKLERİN UYGARLIĞI SUMERLİLER Tarihte yazıyı, tekerleği icat eden uygarlık olarak bilinen Sumerlilerin, aslında pek çok ilk’e evsahipliği yapan bir uygarlık olduğu, tabletler araştırılıp okunmaya başlandığında ortaya çıkmış. İlk fablları, aşk şiirlerini yazan, tarihteki ilk vergi indirimini ve sosyal reform yapan, kadın haklarının ele alındığını gösteren ilk yazılı belgeye sahip olan muhteşem bir uygarlık. İlk takvimi oluşturan, sayıları yazıya çevirip, bu sayılarla büyük işlemler yaparak, matematiğin temelini atan da onlar… “Bize matematik hakkında bilgi veren metinler, okullarda öğrencilerin yazdıkları veya öğretmenler tarafından öğrencilere örnek olarak yazılan tabletlerdir. Matematik tablolarında çarpım, kare, kare kökleri, üçgen ve dairenin alanları, ölçüleri veriliyor. Sumerliler’de astronomi çok önemli. Beş gezegeni tespit etmişler. Kepler’e kadar altıncıyı bulan çıkmamış. Burçların adlarında hâlâ onların tercümesini kullanıyoruz. Ur-Nammu Kanunu, bilinen en eski yazılı kanun. Tıp konusunda da ilk yazılı belge, Sumerlilere ait. İnsanlığın bilinen en eski tıp el kitabı, bugün ABD’de bir üniversite müzesinde.” DÜNYANIN İLK AŞK ŞİİRİ VE GILGAMIŞ DESTANI Düşünce tarihinde yazının icadı ne kadar önemliyse, yazılı belgelerin toplanması ve gelecek kuşaklar için saklanması da o kadar önemli. Sumerliler bu konuda Ön Asya milletlerine önderlik etmişler. Bulunan tabletlerde anlaşmalar, mektuplar, destanlar, ilahiler, atasözleri, bilmeceler, ağıtlar, şiirler var.

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 63


SÖYLEŞİ

Muazzez İlmiye Çığ, eşi Kemal Çığ ve kızı ile birlikte… Sene 1942. “Sumer yazılı belgelerinin en önemlileri edebi olanlar. Onlar Sumerlilerin hayal güçlerini, sosyal düzenlerini ve dini inanışlarını yansıtır. Bilinen en önemli edebiyat eserleri, tarihin en eski yazılı destanı olan Gılgamış Destanı’dır. Gılgamış/Tarihte İlk Kral Kahraman adlı kitabımda, destanı şiir biçiminden çıkarıp, öykü gibi anlattım Kral Gılgamış’ın sevinçlerini, acılarını… Tarihin bilinen ilk aşk şiiri, müzedeki 2461 nolu küçük bir tablet üzerinde. Sumer inancına göre toprakların bereketli olması için kralın yılda bir kez Bereket ve Aşk Tanrıçası Inanna’nın rahibelerden biri ile evlenmesi kutsal bir görev. Tabletteki şiir, bu seçilmiş gelin tarafından Kral Şu-Şin’e söylenmiştir. Şiiri ben kopyaladım, çevirisini ise Noah Kramer’le birlikte yaptık.” 3 BÜYÜK DİNİN SUMER’DEKİ KÖKENİ Sumer dini, çok tanrılı bir din. Dünyada,

doğada, hissedilen her nesnenin bir tanrısı var. Tek tanrılı dinlerle Sumer dini arasında pek çok ortak nokta olduğunu söyleyen Çığ, bunları kısaca şöyle özetliyor: “Sumerlilerde olduğu gibi üç büyük dinde de tanrının yaratıcı ve yok edici gücü, tanrı korkusu, kurbanlar, dualarla tanrıyı memnun etmek var; iyi ahlaklı, dürüst olmak ve temizlik çok önemli… Sumerlilere göre kainatta büyük bir su var, suyun içindeki çamurdan insanlar yaratılıyor. Tevrat ve Kur’an da da insanın topraktan yaradılışı var. İnsanları yok etmek amacı ile tanrı tarafından büyük bir tufan yapıldığı yalnız ilk kutsal kitap Tevrat’ta yazılı sanılıyordu. Halbuki Sumer tabletlerinde Nuh Tufanı anlatılıyor. Bunlar gibi pek çok paralellik var dinler arasında. Bu paraleliklerden bahsederken, Sumer tapınaklarında genel kadın görevi yapan rahibeler var, tanrı adına seks yaptıkları için kutsal sayılıyor-

Muazzez İlmiye Çığ, çivi yazısı yazarken… lar ve diğer kadınlardan ayrılmaları için başları örttürülmüş. Bu gelenek Yahudilik ve Hıristiyanlık’ta da var, bize de erkekten kaçma şeklinde geçmiş. Ben bir bilim kadınıyım, olayın tarihteki boyutunu dile getirip ‘5 bin yıl önceki mabet fahişeliği geri mi geliyor?’ yazdım diye dava açtılar bana. Neyse ki beraat ettim.” SUMER’DEKİ TÜRK İZLERİ Türk tarihi ve kültür araştırmalarına özel bir önem veren Atatürk, Türk tarihinin araştırılması, kazılar yapılması, tarihi belgelerin korunması için Türk Tarih Kurumu’nu açmış. Türk tarihi ve dilleriyle ilgilendiğini kitaplarından, onlara koyduğu notlardan biliyoruz. “Yıllar önce okuduğu Fransızca kitapta, Sumerlilerin Orta Asya’dan geldiği ve dillerinin Türk diline benzediği yazılı cümlenin yanına kocaman ‘önemli’ diye yazmış. Yaptığım araştırmalar sonucunda Sumerlilerin Orta Asya’dan geldiğini kanıtladım ve bunu son kitabımda yazdım. Sumer dili ile Türkçe arasında çok benzerlik var. Mesela alım-alımlı, bab-baba, gim-kim, ib-ip gibi…”. Sumerlilerin söylediği, “Boş zaman geçirdin, neye yaradı?” ve “Biliyorsun, neden öğretmiyorsun?” atasözlerini bize ulaştıran Çığ, hiç boş zaman geçirmiyor ve sürekli bir öğretme ve anlatma telaşında. Haziran ayında 100. yaşını kutlayacak olan Muazzez Hanım ile vedalaşırken aklıma şair Samuel Ullman’ın şu sözleri geliyor: “Hiç kimse yalnız bir kaç yıl yaşamakla ihtiyarlamaz. İnsanları ihtiyarlatan ideallerin bırakılmasıdır. Yıllar cildi buruşturabilir, fakat heyecanların feda edilmesi ruhu buruşturur”.

Muazzez İlmiye Çığ ve Figen Sabırcan…

64 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

Hep merak eden ve araştırma heyecanı hiç bitmeyen Muazzez İlmiye Çığ gibi ruhunuzun hiç buruşmaması dileğiyle…


EĞİTİM

Ahmet Şimşek ‘ilk’leri gerçekleştiriyor ADEM GİDEN Bir özel kolej hayal edin, ‘ücretsiz’ olsun. Dünya ile entegre olmuş, 10 bininci mezununa koşsun. Ulaşım ağı içerisinde, evinize komşu olsun… Özel Ahmet Şimşek Koleji, hayalleri gerçeğe dönüştürdü… Özel Ahmet Şimşek Koleji, 28 yıldır Türkiye’de İngilizce’nin gelişiminde etkin rol oynadı. Anadolu Yakası’nın parlayan yıldızı haline gelen okul, vergiler dışında eğitim ücreti almayarak, sektöründe onyıllardır bir ilke imza attı. Okul, ‘ücretsiz eğitim konsepti’ ile Anadolu Yakası genelinin tercihi haline geldi. “Ülkenize en güzel iyiliği, yatırımı yapmak istiyorsanız, eğitim kurumları kurun, eğitim kurumlarının oluşmasına katkıda bulunun” diyen Ahmet Şimşek, Anadolu Yakası’nın nabzını tutan Kadıköy Life’a şu açıklamalarda bulundu... “TÜRK GENÇLİĞİ DÜNYA İLE YARIŞABİLİR HALE GELMELİ” İngiltere’nin dünyaca meşhur kuruluşu Rabitas, Türkiye’de gerçekleştirdiği atılımlar kapsamında okulumuz çatısı altında çalışmalarına başlamayı tercih etti. Anaokulundan lise son sınıfa kadar, kaliteli eğitim anlayışı ile çeyrek asırdan fazla süredir Türk gençliğini yüksek eğitim seviyesi ile dünyada yarışır hale getirmek istiyoruz. İngilizce ve Almanca’da öğrencilerimizi sayılı eğitim sistemine kavuşturabilmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Amerika’dan gelen yabancı profesörler eşliğinde eğitim gören Türk dil öğretmenlerimiz, öğrencilerine daha kaliteli eğitim verebilmekteler. Tabi bizler de yabancı eğitmenlere Türk dilini ve kültürünü öğretiyoruz.

“AHMET ŞİMŞEK ÜNİVERSİTESİ DOĞUYOR” Üniversite projemiz hazır. Türkiye’de tesis ya da kampüs kurmak, belirli koşulların oluşmasını gerektiriyor. Bu yönde çalışmalarımızın sonuna yaklaştığımızı söyleyebilirim. Uygun zemin oluşunca üniversite projemizi hayata geçireceğiz… “DEĞİŞİME YENİLİKLE YAKLAŞIYORUZ” Dünya ile birlikte Türkiye, İstanbul değişiyor. Anadolu Yakası’na baktığımızda, direkt servis hizmetimiz dışında Kadıköy’den metroya ya da trene binen bir öğrenci, çok konforlu ve kısa bir zaman diliminde Kartal’daki eğitim binamıza ulaşabilmekte. Biz de bu sürece ücretsiz ring servis hizmeti ile destek verdik. Bugün Anadolu Yakası’nda bir semtten diğer semte ulaşım imkânları, geçmişe göre çok daha hızlı ve konforlu. “AMACIMIZ ULUSLARARASI KOLEJ HALİNE GELMEK” Globalleşen dünyada sınırlar kalkmış durumda. Ülke olarak eğitimde, bilimde; teknoloji, kültür ve sanatta; açıkçası her alanda dünyadaki kriterlerin üstüne çıkmamız gerekiyor. Amacımız, öğrencilerimizi dünyada emsalleri ile yarışabilir hale getirmek. “YETENEKLERİN ELİMİZDEN KAYIP GİTMESİNE İZİN VERMEYİZ” Belki çok güzel keman çalıyorsunuz ya da sayısal-matematik yönünüz çok kuvvetli, belki de oyunculuk, ancak bundan haberiniz yok! Bu gibi birçok yeteneğin keşfedilmediği sürece ne kişiye, ne de topluma faydası var.

Kolejimizde 17 ayrı, ücretsiz sosyal kulüp kurduk. Amacımız yeteneklerinin günyüzüne çıkması. Hem zamanlarını verimli değerlendiriyorlar, hem de yetenekleriyle tanışıyorlar. Bu derslerine de çok pozitif yansıyor. Müzik, yüzme, gazetecilik-yazarlık, futbol, voleybol, jimnastik, görgü kuralları, tiyatro, bilim ve teknoloji gibi kulüplerimizin her birinde görev alan öğrencilerimiz, yeteneklerini keşfediyor. “AMACIMIZ TİCARET DEĞİL, EĞİTİM…” Kolejimizde eğitim için ücret almıyoruz. Sadece, devletimizin bizden istediği vergiyi talep ediyoruz. Eğitim binalarımızın Kartal ve Anadolu Yakası’nın oldukça stratejik noktasında olduğunun bilincindeyiz. Ama bunu ücretlere değil, eğitim kalitesine yansıtıyoruz. Amacımız ‘çok kazanalım’ değil, ‘en iyi kalitede ne kadar fazla öğrenci yetiştirebiliriz?’ sorusuna yanıt vermek… Spor kompleksimiz ve donatı alanlarımızı da sadece öğrencilerimize değil, farklı kurum ve kuruluşların öğrencilerine de ücretsiz açıyoruz. Olanaklarımızdan ne kadar gencimiz yararlanırsa, o kadar mutlu oluyoruz. “DEĞERLERİMİZ SEVGİYLE ÖLÇÜLÜR” 28 yılda binlerce öğrenci yetiştirdik. Mühendisler, mimarlar, hukukçular, hakimler, avukatlar, kimyagerler, sanatçılar, müzisyenler ve niceleri… Nereye gitsem; ‘Hocam, nasılsınız, beni hatırladınız mı?’ diyenleri görüyorum. Hostes bir kızımız, uçakta beni tanıdığında; “Kolejinizde aldığım İngilizce eğitim sayesinde hostesliğe kabul edildim. Teşekkür ederim” dedi. İşte bunlar parayla ölçülemeyecek şeyler… Ne kadar gencimizin önünü açarsak, o kadar kalkınacak güzel ülkemiz…

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 65


EĞİTİM

Matematiğin Prensi Gauss’un ilkeleriyle yola çıkan Gauss Eğitim Öğretim Kurumları:

Başarının garantisini veriyoruz ADEM GİDEN Üç asır öncesine damgasını vuran, adı ayın kraterine verilerek tarihe geçen Alman kökenli matematik dahisi Gauss’un felsefesini esas alan Gauss Eğitim Öğretim Kurumları, Moda’nın nostaljik atmosferinde tarihi eğitim binası ile hizmete girdi. Bahariye’de 30 yılı aşkın süredir kurucusu olduğu Ruhi Özdemir Dershanesi’nde mate-

matik alanında öğrencileri üniversiteye hazırlayan Ruhi Özdemir; alanlarında uzman Öğretmenler Gamze Özdemir, Tuğba İren ve Hukukçu Tuğçe Ertaş tarafından kurulan Gauss Eğitim Öğretim Kurumları, İstanbul’un incisi Moda’nın eğitim coğrafyasına yeni bir konsept kazandırdı. Anasınıfı, ilkokul ve ortaokul eğitim esaslı okulun kurucuları, ilkelerini ve hedeflerini Kadıköy Life’a aktardı:

“ÖĞRENCİLERİMİZ ‘SEVEREK’ BAŞARILI OLACAK…” Her şeyin başında sevgi gelir. Kendi aramızda ‘Bir okul nasıl olmalı? Nasıl olmamalı?’ diye fikir alışverişinde bulunduk. Uzun yıllardır eğitimle iç içe olmamızın beraberinde getirdiklerini tarttığımızda, her şeyin merkezinde karşımıza ‘sevgi’ çıktı. Amacımız öğrencilerimizin okulu, öğretmenlerini, derslerini severek başarılı olmaları… “ÖĞRENme BİÇİMİ AVCISI PSİKOLOG EŞLİĞİNDE DOĞRU YOLDAYIZ…” Her öğrencinin öğrenme biçimi farklıdır. Bu nedenle, eğitim ve öğretimde öğrenci merkezli olmak gerekir. Uzman psikoloğumuz eşliğinde öğrencilerin öğrenme biçimleri tespit edilerek, bu yönde eğitim esas alınır. Günümüzün çocuklarının çoğu görsel eğilimli... Televizyon, bilgisayar, tabletler vb. faktörler, uzun süre aynı konuda dikkat toplayamamalarını sağlayan etkenlerdir. Öğrencilerin bu durumlarını dikkate alarak eğitim planlamamızı yaptık.

Bahariye’de 30 yılı aşkın süredir kurucusu olduğu Ruhi Özdemir Dershanesi’nde matematik alanında öğrencileri üniversiteye hazırlayan Ruhi Özdemir; alanlarında uzman Öğretmenler Gamze Özdemir, Tuğba İren ve Hukukçu Tuğçe Ertaş tarafından kurulan Gauss Eğitim Öğretim Kurumları, İstanbul’un incisi Moda’nın eğitim coğrafyasına yeni bir konsept kazandırdı.

66 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

Haftada bir saat, rehber öğretmen ve psikolog eşliğinde öğrencilerimizin eksik yönlerini tamamlama çalışmaları yapılır. Her dersimiz yaratıcı düşünce yöntemleriyle işlenir. Örneğin, fen derslerimizin önemli kısmı laboratuarda yapılır; öğrencilerimiz görerek öğrenir, konuya hakim olurlar. Sosyal içerikli derslerde ise, konular mümkün olduğunca belgesel ya da drama-tiyatro ile desteklenerek, bilgi kalıcı hale getirilir.


EĞİTİM

“ANA DİLLERİ GİBİ İNGİLİZCE ve ALMANCA…” Her öğrencimizin ana dili gibi İngilizce ve ikinci bir dil olarak Almanca’yı öğrenmelerini istiyoruz. Bu nedenle, öğrencilerimiz ana dili İngilizce olan öğretmenlerden aldıkları yoğun bir İngilizce eğitiminin ardından, Cambridge sınavları ile sertifikalandırılır. Almanca’da ise 4 yıllık eğitimin ardından uluslararası standartlar çerçevesinde A1 düzeyindeki sertifikayı almaya hak kazanmalarını istiyoruz. “OLSUN DİYE DEĞİL, PROFESYONEL ÖDEV SİSTEMİ” Okul saatlerimiz 09.00-16.00 arası… 16.0018.00 saatleri arasında ise, bilginin kalıcı olması için çok önemsediğimiz profesyonel ödev sistemimiz devreye giriyor. Öğrenciler, ödevlerini öğretmenleri koordinatörlüğünde yaparak, o gün öğrendiklerini sıcağı sıcağına pekiştirirler. Böyle bir ödev sistemi kurgulamamızın sebebi; ödevlerin amacına uygun yapılmasının dışında, öğrencilerin aileleriyle ödev konusunda çatışmalarını önlemek ve birlikte geçirecekleri kaliteli zaman dilimini arttırmaktır. “DÜŞÜNME BECERİSİNİ GELİŞTİRMEK İÇİN…” Her öğrencimize zihin jimnastiği yaptıran, dikkat ve konsantrasyon sürelerini arttıran mental aritmetik ve satranç eğitimi program dahilinde verilir. “MUTLU ÇOCUK ÖĞRENİR…” Öyle düşünüyoruz ki, mutlu çocuk öğrenir. Okulumuzda öğretmenlerimiz her öğrencisini tüm yönleriyle tanıyor olacak. Onlara sevgi ile rehberlik ederek başarılı ve mutlu bireyler olmaları için yanlarında olacağız.

“VELİLERİMİZİN BÜTÇESİNE GÖRE HAREKET EDİYORUZ” Okul bedellerinde, velilerimizin ödemelerini kolaylaştıracak yöntemleri tercih ettik. Tüm hizmetler ve yemek de ücrete dahil olmak üzere 12 ay üzerinden; ayda 1.500 TL’lik ödeme dilimleri ile yola çıktık. Sabah ve öğle yemeği ile birlikte öğünde ikindi menüsü de yer alıyor. Tüm yönlerimiz ile başarının kolay bir şekilde geleceğinin şimdiden garantisini verebilmenin mutluluğunu yaşıyoruz. “ANA SINIFI, İLKOKUL ve ORTAOKUL…” Okulumuzda üç ayrı bölüm ile öğrencilerimizi kucaklıyoruz: ANA SINIFI: Gelişen, araştıran, uygulayan sistemi seçenler ile proje tabanlı eğitim. Yabancı öğretmenler eşliğinde haftada 15 saatlik yoğun İngilizce ve ikinci dilde Almanca eğitimi. Fen ve Teknoloji Laboratuarı’nda branş öğretmenleri ile doğa bilimlerinin uygulamalı eğitimi. Portfolyo sunumlarıyla etkin öğrenme.

İLKOKUL: Okula başlamak her çocuk için hayatının en önemli adımıdır. Ailesi ve arkadaşlarıyla sınırlı bir ortamda bulunan çocuk, okula başlayarak kuralları olan, disipline edilmiş bir ortama geçiş yapar. Bu uyum sürecinde öğrencilerimizin psikolojik ve sosyal farklarını gözeterek, onlara rehberlik yapacak uzman kadromuz ile yola çıktık. Öğrencilerimiz; akademik gelişimlerini tamamlamış, çalışma disiplinine sahip, özgüveni sağlam, sorumluluk duygusu gelişmiş bireyler olarak ilkokul eğitimini tamamlar. ORTAOKUL: Hedefimiz; öğrencilerimizin analitik düşünebilen, soyut örnekleri somutlaştırıp hayatına uyarlayabilen, problem çözme becerisi gelişmiş, özgüven sahibi bireyler olmalarıdır. İki yabancı dili doğru ve etkin kullanan, dilsel iletişimi sağlıklı kurabilen, özgür ve rahat konuşup tartışabilen, yorum ve sentez yapabilme becerisine sahip, öğretileni ezberleyen değil öğrendiğini sorgulayan, uygulayan ve yeni bilgiler öğrenmek için hevesli öğrenciler yetiştirmektir.

NEDEN GAUSS? Matematik tarihine geçen Alman kökenli Carl Friedrich’in hayatında, başarıya yönelik önemli anektodlar yer alıyor. İşte Gauss’un hayatından bazı kesitler… ‘Matematiğin Prensi’ olarak anılan Gaus, henüz 3 yaşındayken babasının kâğıt üzerinde yaptığı hesapları kafasından kontrol edip düzelterek, dehasını belli etti. Gauss’un ilkokul öğretmeni, öğrencilerini oyalamak için 1’den 100’e kadar olan sayıların toplamını isteyince Gauss, cevabı birkaç saniye içerisinde bularak öğretmenini hayretler içerisine düşürdü. Küçük Gauss, sayı dizisinin iki ucundan birer sayı alıp topladığında, hep aynı sonucun çıktığını fark etmişti. (1+100=101, 2+99=101, 3+98= 101 gibi… Böylece 1’den 100’e kadar olan sayıların toplamı 50x101 = 5050 oluyordu.) İlerleyen süreçte matematik, fizik ve astronomi gibi uzay bilimlerinde başarılı çalışmaları ile tarihe geçen Gauss, en karmaşık hesapları aklından yapabilmesi yönü ile ünlenmişti. Hesapları ile 1818’de Hannover eyaleti için yüzey ölçümleri yapan başarılı bilim adamı, bu ölçümler için Helyotrop’u (Güneş ışığı ve aynalar yardımıyla doğrultu gözlemleri yapmaya yarayan aygıt) icad edip kullandı.

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 67


GELECEĞİN YILDIZI

Kadıköy’ün yetiştirdiği İlyas Seçkin:

İnanıyorum, başarıyorum… ADEM GİDEN İstanbul Devlet ve Opera Balesi’nin en küçük oyuncusu İlyas Seçkin, nitelikleri ile sanat otoritelerinin dikkatini üzerine çekti. On parmağında on marifet genç yetenek, şimdiden ‘geleceğin yıldızı’ olacağını ispatladı. “Onu bazen geceyarısı odasında opera ezberlerken, bazen de besteleri için çabalarken görüyoruz” diyen Seçkin ailesi; İlyas’ın günümüz teknolojisine yenik düşmek yerine, henüz 10 yaşında ideallerini gerçekleştirebilmek için kendi isteğiyle gece gündüz çabalamasından dolayı büyük mutluluk duyduklarını ifade etti. DÜNYA ESERİNDE BAŞROLE LAYIK GÖRÜLDÜ Dört yabancı dil bilen İlyas Seçkin, son olarak İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin sergilediği ve Süreyya Operası’nda sahnelenen ‘Kötülüğün Döngüsü Operası’nda Miles rolündeki üstün performansı ile alkışlarla karşılandı. 2012 yılının Ekim ayında İstanbul Devlet Opera ve Balesi ile çalışmalarına başlayan genç yetenek, ‘Yusuf ile Züleyha Operası’nda ‘Küçük Yusuf’ rolü ile otoriterlerin dikkatini çekerken; tüm gösterilerinde sahne aldığı bu opera ile sanat dünyasına ilk adımını atmıştı. İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin 2013 Şubat ayı içinde sahneye koyduğu ‘Öldüren Aşk - Hasanaganica Operası’nda Hasan Ağa’nın oğlu rolünü

üstlenen Seçkin, 2013 Nisan ayı başında ise, Neoklasik Opera’nın büyük ismi İngiliz Besteci Benjamin Britten’ın Henry James’in romanından operaya uyarladığı, ‘The Turn of the Screw - Kötülüğün Döngüsü Operası’nda evin erkek çocuğu Miles rolü ile dünyanın saygın eserinde başrol oynamaya layık görüldü. OYUNCULUK KADAR MÜZİKTEKİ BAŞARISIYLA DA DİKKAT ÇEKTİ Müzik çalışmalarına 2008 yılında Angelika Akbar ile başlayan Seçkin, sanatçıdan 2 yıl piyano eğitimi almasının yanısıra, Akbar’ın ‘Raindrops’ CD’sinde ‘Hope’ şarkısına vokal yaptı. 2008 ve 2009 yıllarında Bayem Derneği yararına verilen Piyano Konserleri’ne de katılan genç yetenek, 2010-2011 yılları arasında piyano derslerine Rüya Sunder ile devam etti. 2009 yılında Gökçen Koray yönetimindeki İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın Çoksesli Çocuk Korosu’na seçilmesiyle birlikte koro ile Aya İrini, Fulya Sanat Merkezi, Cemil Reşit Rey Konser Salonu ve Süreyya Operası’ndaki konserlere katılan İlyas Seçkin, solist olarak hem kulaklara, hem de göze hitap etti. TÜRKİYE’Yİ DÜNYA’DA TEMSİL ETTİ 2011 yılında İtalya Napoli’de düzenlenen Uluslararası Klasik Napoliten Şarkı Yarışması’nda Türkiye’yi temsil eden Seçkin, onlarca rakibi arasında beşinci olarak ilk uluslararası ödülünü aldı. Aynı yıl Ahmet

68 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

Güvenç ile basgitar eğitimlerine de başlayan müzisyen, şan ve piyano derslerine de Ahmet Serkan ile devam etti. 2012 yılında Kadir Has Üniversitesi ve Pioneer işbirliğinde gerçekleştirilen ‘DJ Academy’ eğitimini başarı ile tamamlayan Seçkin, sertifika almaya hak kazanan en genç öğrenci oldu. Genç müzisyen, günümüzde Ahmet Güvenç ile basgitar derslerine devam ediyor. OKULUNDA DA ÖDÜLE LAYIK GÖRÜLDÜ Sanatsal ve sosyo-kültürel yaşantısının yanısıra derslerini de aksatmayan Seçkin, eğitim gördüğü Eyüboğlu Çamlıca Koleji tarafından Yaratıcılık Dersi Başarı Belgesi, İngilizce’de Başarı Belgesi ve Davranış Ödülü’ne layık görüldü. RÜSTEM EYÜBOĞLU: DÜNYA SANATÇISI OLACAĞINA EMİNİZ Yarım asırdır eğitimle iç içe yaşam süren Eyüboğlu Eğitim Kurumları Kurucusu Rüstem Eyüboğlu, Kadıköy Life’a açıklamalarında İlyas Seçkin ile ilgili duygu ve düşüncelerini şu şekilde ifade etti: “İlyas, derslerindeki başarısının yanısıra sanatsal çalışmalarıyla da gururumuz oldu. Akademik eğitime büyük önem veriyoruz, dolayısıyla İlyas’ın da bu eğitim süreci içerisinde kendini daha da yukarı çekmesini istiyoruz. Eserlerini ve çabalarını gördükçe bizler, İlyas’ın ilerleyen yıllarda dünya sanatçısı olacağına şimdiden kanaat getirdik…”


GELECEĞİN YILDIZI

“YAŞIMI ENGEL DEĞİL, AVANTAJ GÖRÜYORUM” Genç yetenek, sorularımıza verdiği yanıtlarda çalışmalarını ve hayallerini şöyle dile getirdi...

Okul, oyunculuk, müzik, eğitim ve sosyal yaşam… Hepsini bir arada götürmekte zorlanıyor musun? Neden zorlanayım ki? Zamanımı planlıyorum, gereksiz işlere vakit ayırmıyorum. Bence herkes mutlu olduğu işlerle uğraşmalı. Sahnede oynarken, piyanomun tuşlarına basarken, DJ performansımda ya da dil egzersizlerimde; dünyaların benim olduğunu hissediyorum. Kendime eğlenmek için de zaman ayırıyorum ama çoğunlukla bahsettiğim çalışmalarda eğlendiğim için, zamanımı kendimi geliştirmeye ayırmak istiyorum. Eyüboğlu Koleji’nde öğrenim görüyorum. Zaten birçok temel eğitim ve ilgiyi okulumda görüyorum. Bu yüzden şanslı olduğumu da düşünmüyor değilim…

Dört yabancı dilini zenginleştirmeyi düşünüyor musun? Yaşıtların neden yabancı dil öğrenmeli? Tabi… İngilizce ve Rusça’yı çok iyi derecede, Çince’yi orta derecede, Almanca’yı da az derecede konuşabiliyorum ama yetmez. Ne kadar öğrenirsem, elbette o kadar iyi, eğitimlerim devam ediyor. Yeni diller öğrenmek her şeyden önce çok keyifli. Tatilde ya da herhangi bir yerde, o dilin insanı ile konuşabildiğinde çok mutlu oluyorsun. Konuşabildiğin dil sayısı arttıkça, diğer dilleri de öğrenmek daha da kolaylaşıyor, bunu anladım. Çünkü bazı dillerin birbirleriyle

bağlantıları var. O yüzden ne kadar zamanım olursa, o kadar dil öğreneceğim. ‘Kötülüklerin Döngüsü’nü İngilizce oynadım. Çok mutlu oldum. Neden Almanca, Çince ve diğer dillerde de oyunlar oynamayayım ki? Yaşımı kendime engel değil, avantaj görüyorum. Ne kadar erken öğrenirsem, o kadar gelişeceğimi biliyorum…

madığın takdirde bir ton ödevin faydası olmaz bence. Okul öncesi eğitimimi MEF Uluslararası Okulları’nda 2005-2008 yılları arasında almıştım. 2008 yılında ilkokula Özel Çamlıca Eyüboğlu İlköğretim Okulu’nda başlamıştım. Mutlu bir şekilde okuluma devam ediyorum.

Kendini başarılı buluyor musun?

Müzikte hedefin nedir? On parmak piyano çalabilmek hayalimdi. Şimdi piyanoyu gözlerimi kapattığımda, içimden geldiği gibi çalabilmenin mutluluğunu yaşıyorum. ‘Müzik kulağın var’ diyen eğitmenlerimin tavsiyelerini dinliyorum. Ancak son aylarda özellikle beste yapma duygusunu içimde hissettim. Yaptım da… İlk bestem yeni bitti. İleride çok bestelerim olmasını, çok üretmeyi istiyorum. Bununla birlikte Pioneer DJ Academy’nin En Genç DJ’i ünvanını almak beni çok mutlu etti. Bunları geliştirmek, çeşitlendirmek görevi üzerime düşüyor. Müzikle dinlendiğimi, huzur bulduğumu hissediyorum. Pioneer DJ Akademi beni Pro-DJ eğitimine davet etti. Yakın bir zamanda o eğitimlere de başlayacağım.

Okulunda 97 not ortalamasına ulaştın. Bunca sosyal çalışmalarının arasında ödevlerine yeterince zaman ayırıyor musun? Hem evet, hem hayır… Şöyle söyleyeyim, evde saatlerce ödevlerimle ilgilenemiyorum. Teneffüslerde ve okuldaki ara zamanlarımda ödevlerimi yapıyorum. Yetişmeyenlerini evde tamamlıyorum. Dersi derste anlayınca, ödevin de hakkını verirsen yeterli olduğunu düşünüyorum. Derste bilgiyi ala-

Bu sorunun kesin yanıtı yok aslında. ‘Başarılıyım’ kelimesini ben kendime değil, başkası bana söylemeli. Başkaları da bana söylüyorlar ise, ‘evet başarılıyım.’ Ama bu da yetmez, çünkü başarının da sonu yok. Her şeyden önce, başarmayı istiyorum, başaracağıma da inanıyorum. İnanıyorum, başarıyorum…

Kardeşin hakkında neler düşünüyorsun? Sadece kardeş olarak değil, onu bir arkadaş olarak da görüyorum. Aynı sahnenin havasını soluduk. Safiya’nın da oyunculuk alanında çalışmaları olması beni çok mutlu ediyor. Etiler’deki MEF International School’da okuyor ama seneye o da Eyüboğlu’na geliyor. Beraber aynı kampüste olacağız. Bu nedenle ikimiz de çok sevinçliyiz, mutluyuz. Kendimi çok şanslı hissediyorum. Annem, babam ve kızkardeşim hep yanımdalar. Her anımda destek oluyorlar bana. Sevgi meleklerime en güzel hediyemin, başarılı olmamla verilebileceğini düşünüyorum.

Son olarak duygu ve düşüncelerin? Oyunculukta, müzikte ve diğer çalışmalarımda hep yanımda olan büyüklerime kucak dolusu sevgilerimi iletiyorum…

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 69


SANAT

Ünlü Heykeltıraş Hüseyin Yüce, ‘Anadolu Kadını’ eseri için konuştu:

Kadıköy’ün yeni simgesi! ADEM GİDEN Cemil Topuzlu Caddesi’nin Fener Kalamış Caddesi ile birleştiği noktada yer alan Behice Yazgan Parkı üzerinde ellerini açmış, etekleri dalgalanan bir Anadolu Kadın’ı sizleri karşılayacak… Sanki sımsıkı saracak, şefkatle bağrına basacak. Kısa sürede Kadıköy’ün yeni simgesi olarak benimsenen eserin tasarımcısı Heykeltıraş Hüseyin Yüce’nin atölyesinde üç aylık çalışma sonucu ilçeye kazandırılan ‘Anadolu Kadını Heykeli’, Fenerbahçe ve çevresinde çok beğenildi. Gelin hep birlikte, Anadolu Kadını’nın hikâyesi ve heykeltıraşın hayatına doğru bir yolculuk yapalım…

Heykelin yapılış amacı ve inşa süreci hakkında neler söyleyeceksiniz? Kadıköy Belediyesi, söz konusu park üzerine heykel yapmamı istedi. Ben de çalışmalarıma başladım. Sağolsunlar, sanatıma karışan olmadı. Özgür bıraktılar. Bu konuda Kadıköy Belediyesi ciddi anlamda tecrübeli… Heykelin içeriğinden çok, biçiminin öne çıkmasını savunurum. ‘Burası Anadolu Yakası’ dedim. Anadolu Yakası deyince de aklıma gelen en önemli çekim noktası Kadıköy’dür. Anadolu’nun açılımını yapınca, Anadolu kadını ön plana çıkar. Sevgidir Anadolu kadını; kucak açandır, annedir. Bu nedenle annelik ve Anadolu kadını vasfını ön plana çıkarmayı istedik. Sanatçıya işveren kesimler, genelde ne hikmetse hep eskiye çok önem veriyorlar. Bu eskiler de kadın olduğu zaman, yüzyıllarca önce şalvarlı kadınlar akla geliyor. Peki, günümüzde Kadıköy’de yaşayan ve ‘modern’ denilen kadınlarımız da Anadolu kadını değiller mi? Bu temadan yola çıkarak hem giyimi kuşamı günümüze uysun, hem de çağdaş olsun dedik ve stilize ederek, kompozisyon ağırlıklı çalışma yaptık.

Yine o dalgalar, Kadıköy’ün sahile vuran dalgalarıdır. Kadıköy’ü de anlatır.

Paslanmaz çelik kullanmak, heykeltıraşlar için risktir. Neden bu riski göze alarak paslanmaz çelik kullandınız? Evet, risk aldım. Ama o riske de değdi. Heykel neden güzel görünüyor? Çünkü kıvrımları, parktaki ağaçların kıvrımlarıyla örtüşüyor. O heykel başka bir yerde o kadar güzel durmaz. Ya da dünyanın en iyi olarak değerlendirilen heykellerini getirin, o parkta güzel durmaz. Heykel, yeri ile de uyumlu olmalıdır. Paslanmaz çelik kullandım, benim için de ilk oldu. Başarılıydı... Heykel çevresinin rengi ve ışığını da yansıtıyor aynı zamanda.

Kadıköy sizin için ne anlam ifade ediyor?

Kendi payıma konuşacak olursam, önce eser için ‘iyi bir heykel mi, değil mi?’ diye bakarım, ondan sonra da ‘bu ne anlatmaya çalışmış?’ onu sorgularım.

Hayatımın önemli bir kısmı Kadıköy’de şekillendi. Birçok heykelimin Kadıköy’de olması benim için gurur verici. Özgürlük Parkı’na Oyuncu Kadın Heykeli, ardından Zürafaların Heykeli, Moda’da Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Heykeli ve Barış Manço’nun evinin kapısı, Yoğurtçu Parkı’nda Fikret Mualla Heykeli… Bunları sosyal yaşama kazandırmaya vesile olmak ne mutlu…

Heykelde dalgalanan etekler ön plana çıkıyor. Ben, dalgalanan etekleri iki konuda sembolize ettim. Anadolu kadını koşturandır, çalışandır. Çalışırken etekleri dalgalanır.

Kadıköy’ü seviyorum. Kadıköy bana göre Türkiye’nin en çağdaş, özgürlüklerin hakikaten yaşandığı bir semttir. Aynı zamanda Kadıköy, kültürel düzeyi yüksek, şehirde ya-

70 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013


SIRADIŞI YAŞAM BECERİLERİ

şamayı bilen insanların olduğu bir semt diye düşünüyorum.

‘Şehirde yaşamayı bilmek’ cümlenizi nasıl açarsınız? Açıkçası kişinin okuduğu okul ve diplomasından bahsetmiyorum. Kadıköylüler şehirde yaşamasını biliyor. Şehir estetiğine uyuyor, buna göre hareket ediyor.

Heykelin özellikleri nedir? 4 metre yüksekliğinde. Eni 2.10 metre, ağırlığı ise 2 ton. Tamamı paslanmaz çelik. Boya yok, rengi orijinal. Açısına göre çevresinin rengini alıyor. Yuvarlak formda kadın vücudu kullandığımız için her açıdan farklı ışık ile yansıyor. Biraz da ayna görevi görüyor. Çevresi ile bu yönde bütünleşiyor. Paslanmaz çelikten ilk denemem özelliğini taşıyor.

Heykeli tek başına mı oluşturdunuz? Hayır. Işık Özçelik ile birlikte 10 yıldır çalışıyoruz. Kendisi Marmara Üniversitesi mezunu... ‘Anadolu Kadını Heykeli’nde onun da çok emeği var. Bu yönden çok mutluyum.

Heykeltıraş olma hayaliniz çocukluğunuza mı dayanıyor? Evet, ancak hikâyem biraz farklı... Açıkçası ben okul çağımda çok da çalışkan değildim. İlkokuldayken bir gün öğretmenim, “Orman resmi çizin” dedi. Herkesin resimlerine baktıktan sonra bana; “Sen büyünce ressam-heykeltıraş olacaksın” dedi. Bu, benim gibi pek de çalışkan olmayan bir öğrenci için çok büyük bir şeydi. Lisede ilgili bir yarışmada birinci oldum. Ardından heykeltıraşlık süreci başladı.

Malatyalısınız… ‘Sanatçılar genelde batı illerinden çıkar’ algısını yıkarcasına, adınızı Malatya’ya yazdırdınız. Bu konuda neler söyleyeceksiniz? Heykeltıraş camiasında tanınan üç isimler arasında ‘Hüseyinler’ ön plana çıkmış. Hüseyin Suna, Hüseyin Aslan ve ben Hüseyin Yüce. Yani Malatya’nın kayısısı, bir de heykeltıraş Hüseyinleri olmuş. Malatya’da yaşadığım çocukluk döneminde, bir Atatürk, bir de İnönü heykelinin önüne gider, saatlerce heykele bakar dururdum. Gel gelelim nasıl yapılır bilmezdim… Şimdi ise ne mutlu, Kadıköy ve çevre merkezlerin heykellerini ölümsüzleştirebilmenin mutluluğunu yaşıyorum…

5 Önemli Şey Yedi yaşındaki Sanat ile babası hayatlarında ilk kez tenis oynuyorlardı. Babası topları karşılamada başarısızdı. Bir ara mola verdiklerinde Sanat babasına, “Baba, başarılı olmak için ne yapMELİH ARAT mak gerekli biliyor musun?” dedi ve devam etti: “Önce konsantre olacaksın; hayatının en büyük hedefine ulaşmak istiyormuş gibi kararlı olacaksın.” “Bunu sen mi düşündün?” dedi babası. “Bir filmde bir sporcuyu çalıştıran koçu, ok atan bir sporcuya söylemişti. Sonradan sporcu şampiyon oluyordu” dedi Sanat. “Başarılı olmak adına başka neler biliyorsun?” diye sordu babası. “Çoğunu senden öğrendim” dedi Sanat: “Küsmemek gerek. Anaokulundayken arkadaşlarımın bazıları küserdi. Küsünce konuşmadıkları için sorunlar hiç çözülmüyor. Şimdi ilkokulda bir arkadaşıma kızsam da hiç küsmüyorum. Çünkü sadece küserek, onun beni bir daha kızdırmasını engelleyemem. Ayrıca sen ve annem de tartışsanız bile küsmüyorsunuz. Küsseniz nasıl barışacaksınız ki!” “Evet, Gerçekten küsünce iletişim kanalları kesiliyor, Sanat’çım. Onun için, bağırmak bile küsmekten iyi. Çünkü bağırırken insan hâlâ bir mesaj göndermeye devam ediyor. Ama küsmemek, aynı zamanda dinlemeye devam etmek demek. Bağırırken birçok insan karşısındaki dinlemeyi de bırakıyor. Onun için konuşmak ve dinlemek çok önemli yaşamda” dedi babası. “Bir de babacığım, sen hep ‘özen ve dikkat göster’ dersin ya… Dikkat ettiğim için güzel ve özenli yazıyorum, güzel okuyorum. Eskiden bana oyun oynarken nasıl dikkatli ve özenli olacağımı gösterirdin. Ya da oyuncaklarımı toplarken onları nasıl düzenli olarak kutularına koyacağımı... Özen göstermeyince oyuncaklarımı ya kırdım ya da kaybettim. Çok sevdiğim oyuncak bir motosikletim vardı. Onu kaybettiğimde öyle üzülmüştüm ki. Allah’a çok dua ettim o motosikletimi bulabilmek için. Ama bulamadım. Sonradan anladım ki, bir şeyi bulmanın yolu basit. O zaten elimizdeyken kaybetmemek gerekiyor. Kalem elimdeyken güzel yazmaya çalışmalıyım. Eğer gü-

zel yazmazsam, kalemi bıraktığımda güzel yazmamış olurum. Yani güç bendeyken yapabileceğimin en iyisini yapmalıyım. Bunu biraz zor yoldan öğrendim. Okulun ilk günlerinde özensiz yazıyordum. Öğretmen de herkesin defterine yıldız koyarken benimkine hiç yıldız atmıyordu. Sonunda yıldız almanın yolunu buldum. Senin söylediğin gibi özenli olmalıydım. Bir süre sonra öğretmenime, ‘artık yıldız yapmanızı istemiyorum’ dedim. Benim ödülüm, güzel yazımın kendisi.” “Oğlum senin bu büyük büyük konuşmaların beni şaşırtıyor. Peki, başka neler var kafanda?” diye sordu babası. Küçük parmaklarını teker teker işaret ederek, “5 önemli şey var” dedi Sanat: “Konsantre ve Kararlı Olmak, Küsmemek, Her şeyin bir yolu vardır, Özen göstermek ve Uyumlu Olmak... Kararlı olmak da çok önemli... Sen hep ‘Kaybedenler, vazgeçenlerdir; yılmak yok!’ dersin babacığım. Gerçekten öyle. Bir şeyi defalarca yapınca insan öğreniyor. Biz tenisi uzun süre oynarsak, nasıl daha iyi oynayacağımızı öğreniriz. Ama bir kerede daha iyi oynayamayız. Bırakırsak, yılarsak öğrenemeyiz. Kararlı olmamız gerekiyor. Çünkü kararlı olmazsak oyunu sürdürmeyiz. Sürdüremezsek, öğrenemeyiz. Babacığım bir de sen dersin ya, ‘Her şeyin bir yolu, çözümü vardır.’ Onu çok seviyorum. Bir kez temizlikçi kadın, klozete tokasını düşürmüştü. Ben de çok sıkışmıştım ve ‘ben buraya oturup yapmam, konsantre olamıyorum’ demiştim. Sen de ‘şimdi yap, sonra tokayı çıkarırız’ demiştin. Ben de tutturmuştum. Sonra da sen ‘çok zor’ deyince, ben de ‘hani her şeyin bir yolu vardı?’ demiştim. Sen de tuvaletin fırçasıyla hızlıca tokayı çekip, sonra bir parça tuvalet kağıdıyla tokayı alıp çöpe atmıştın. İyi ki de öyle yapmıştın, çünkü ben her problemin bir çözümü olduğuna o gün iyice inandım. Babacığım, bir tek çok iyi yapamadığım şey uyumlu olmak. İnşallah bundan sonra onu da başaracağım. Bir şeyi yapmak isteyince, ondan vazgeçmek istemiyorum. Kararlı olmayı da sen öğrettin. Bazen de uyumlu olmak, kararımdan vazgeçmeyi gerektiriyor. İnşallah büyüyünceye kadar uyumlu olmayı da öğreneceğim.” “Sanat’çım, oğlum. Seni çok seviyorum.”

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 71


SANAT

Çanakkale Savaşı’na 140 bin ziyaretçi ‘Savaş Tarihi Koleksiyonu’ dalında yurtiçi ve yurtdışında ‘Altın Madalya’ ödüllerine sahip, Araştırmacı Yazar ve Koleksiyoner Sertaç Kayserilioğlu’nun Çanakkale Savaşı’nı konu alan koleksiyonu, 140 bin kişi tarafından gezildi. Aynı zamanda Kadıköy Life Yayın Kurulu Üyesi de olan Kayserilioğlu’nun, 30 yılı aşkın bir süredir biriktirmekte olduğu Çanakkale Savaşı’nı konu alan koleksiyonu ‘Ana Ben Gidiyom Düşmana Karşı’, Maltepe Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde açılmıştı.

Özkadıköylüler de oradaydı... Maltepe Belediye Başkanlığı evsahipliğindeki bu anlamlı koleksiyonun açılış töreninde, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, Maltepe Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Zengin ile CHP il örgütünden çok sayıda davetlinin yanısıra, Özkadıköylüler Grubu da hazır bulunmuşlardı. Açık kaldığı onbeş günlük sürede, gerek halk kitlelerince ve gerekse de okulların programlı turları eşliğinde büyük bir ilgiyle gezilen sergide şunlar yer aldı:

Muhsin Kut ile Kapalıçarşı Çatıları

Çanakkale-Gelibolu cephe gerisi ve cepheden savaş fotoğrafları, seferberlik cüzdan ve sefer emirleri, Çanakkale cephesinden gönderilmiş şehit mektupları, Osmanlı-İngiliz-Fransız-Alman-Anzak ordularına ait askeri savaş araç gereçleri, tarih kayıtlı tüfek mermileri, havada çarpışan mermiler, madalyonlar, savaşa katılmış askerlerin şahsi eşyaları, cephe gerisi objeleri ve cephe yazışmaları...

Gökçen Koray jübile yaptı İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası Şefi Gökçen Koray’ın emeklilik kokteyli, Kadıköy Süreyya Operası’nda gerçekleşti. Yediden yetmişe Türkiye’nin dört bir yanından öğrencilerinin ve sanat camiasının önde gelen isimlerinin katıldığı kokteylde Koray, sevgi seli karşısında duygu dolu anlar yaşadı.

Kızıltoprak Sanat Galerisi sahibi Tülay Atasoy ve Muhsin Kut... Ünlü Ressam Muhsin Kut, bir yıldır üzerinde çalıştığı ve Kapalıçarşı çatılarını ölümsüzleştiren 33 eserini sanatseverlerle buluşturdu. Bir konu üzerine yoğunlaşarak eserlerini oluşturması yönüyle dikkat çeken konsept sanatçısının resim sergisi, Kızıltoprak Sanat Galerisi’nde gerçekleşti. 1964 yılında Haliç, 1967’de Müzik ve 1994’de Kuzguncuk temalı eserleri ile öne çıkan Muhsin Kut; “Kendinize değer verin. Zaman da ayırın. Ben gündüz mutlaka iki saat uyurum. Sabah da erkenden kalkarım” şeklinde yaşam şifresini de açıkladı...

72 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

ELLERİNİ ÖPTÜLER, FOTOĞRAF SIRASINA GİRDİLER Öğrencileri, oluşturduğu çocuk ve gençlik korolarının yanısıra birçok branşta uzun yıllardır Türkiye’yi dünyada temsil eden ender değerler arasında yer alan Gökçen Koray’ın elini öperek teşekkür ettiler. İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nda uzun yıllardır emek veren Gökçen Koray ile emeklilik kutlamasını ölümsüzleştirmek isteyen birçok sanatçı, Süreyya Operası’nda sıraya girerken; İngiltere’de yaşayan Eda Koray, annesinin özel gecesi için Kadıköy’e geldi. Eşi Tuğrul Koray’ın da hüzün ve mutluluğun bir arada yaşandığı atmosferi paylaştığı gecede Gökçen Koray, kokteyle katılan sevenlerine teşekkür etti.


SANAT

Kadıköy Belediyesi’nde Kırkyama Sergisi Modern sanat döneminde Patchwork olarak adlandırılan ‘Kırkyama’nın usta temsilcilerinden Zeynep Sükeyne Tulan ve öğrencilerinin 400’den fazla eseri, Kadıköy Belediyesi’nde görücüye çıktı.

Adıgüzel, Nilay Kan’ı ağırladı

Sergi açılışına ünlü sanatçı Sinan Erkoç’un yanısıra, birçok davetli katıldı. Çanakkale Kent Konseyi Kırkyama Çalışma Grubu’nun birçok üyesinin de sergi açılışı için kilometrelerce yol katettiği eserler, büyük beğeni topladı. Atatürk Portresi dikkat çekti... Sergide, Atatürk Portresi ve Çanakkale Zaferi konulu yarışmada dereceye giren eserler dikkat çekti. Kırkyama ustası Tulan, katılımcılara teşekkür ederken; öğrencileri Şenay Aşan, Dilek Akbasak, Nesrin Ayar, Nadire Sağnak ve Gönül Çekat da Tulan’ın sanatsal başarısının altını çizdi.

‘Oluşum’ adını taşıyan sergide 10 bronz heykel, 25 resim ve gravür baskı eser yer aldı.

Ünlü Heykeltıraş Nilay Kan Büyükişliyen’in ‘Oluşum’ sergisi, Adıgüzel Sanat Galerisi’nde açıldı.

Ünlü sanatçı Sinan Erkoç, eşi Arzu Erkoç’un Zeki Müren’in şarkısından esinlendiği eserine eğitmenliği ile katkıda bulunan Zeynep Sükeyne Tulan’a teşekkür etti.

Ramada İstanbul Asia Otel

sanatçılara kapılarını açtı Ressam Saime Soysal’ın suluboya ve yağlıboya tablolarından oluşan kişisel sergisi, Ramada İstanbul Asia Otel’de sanatseverlerle buluştu. Hazırladığı natürmort ve peyzaj temalı tablolarını paylaşan Saime Soysal, sınıf öğretmenliği mesleğini ressamlık ile süsleyen başarılı bir sanatçı...

Sanatçı ve sanatseverleri tek çatı altında toplayan sergiye, İstanbul Vali Yardımcısı Hasan Özkan, Ataşehir Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin Hışman, Adıgüzel Eğitim Kurumları Kurucusu Mevlüd Adıgüzel, okulun Güzel Sanatlar Lisesi ile Bilişim ve Teknoloji Lisesi Müdüresi Nurhan Hocaoğlu ve birçok davetli katıldı.

Rüstem Eyüboğlu TIME’a kapak oldu Eğitimde 40 yılı geride bırakan Eyüboğlu Eğitim Kurumları’nın Kurucusu Rüstem Eyüboğlu, hayatının en anlamlı hediyesini aldı. Eyüboğlu Kemerburgaz İlköğretim Okulu 3-A sınıfı öğrencileri, gönüllerinin eğitimcisini TIME dergisine kapak yaptı. Hazırladıkları kapak çalışmasında Rüstem Eyüboğlu’nu tema alan öğrenciler, el işini yılların tecrübeli eğitimcisine hediye etti.

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 73


TASARIM DÜNYASI

Kadıköy’e ‘Tasarım Atölyesi’ İREM TOPRAKKAYA Kadıköy’ün 1960 yıllarında Özen Sineması olarak kullanılan Yeldeğirmeni’ndeki tarihi yapısı, tasarımcıların fikir alışverişinde bulunacağı özel ‘Tasarım Atölyesi’ne dönüştü. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açılışını gerçekleştirdiği Tasarım Atölyesi Kadıköy (TAK), İstanbul’un tüm tasarımcılarına kucak açtı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, Çevre ve Şehircilik Şura Komisyonu Başkanı Ahmet Vefik Alp başta olmak üzere Kadıköy ve Ataşehir Belediye Meclis Üyeleri, davetliler ve vatandaşların geniş katılım gösterdiği TAK, beğeni kazandı. Tasarımcıların ilk harikası Kadıköy Maketi ise davetlilerden tam not aldı. KILIÇDAROĞLU HAYRAN KALDI Projeyi oluşturan mimarların sunumunun ardından açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğ-

lu, TAK projesine hayran kaldığını ifade etti. “Bir zamanlar sinema olarak hizmet veren bu yapıda artık tasarımcıların eserleri oluşturulacak” diyen Kılıçdaroğlu, davetlilerle de yakından ilgilendi.

ler ile çeşitli projeleri bir araya getirecek. Fikir üretimi gerçekleştirilecek atölyede tasarımcılar, ürünlerini kamuoyu ile paylaşabilecek. Çalışmaların ise bağımsız olacağının altı çizildi.

SELAMİ ÖZTÜRK: HERKES FAYDALANACAK Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk; “Atölyemiz Kadıköy’ümüze hayırlı ve uğurlu olsun. Yıllar önce burası sinemaydı. Artık tasarım atölyesi olarak İstanbul ve Türkiye’nin gelişimine, dönüşümüne katkı sağlayacak. Sadece Kadıköylüler değil, tüm İstanbul ve Türkiye’deki tasarımcılar TAK’dan faydalanabilecek” şeklinde konuştu.

KADIKÖY’ÜN ZENGİNLİĞİ ORTAYA ÇIKIYOR Açılışa katılan isimler arasında İçmimar Nursema Öztürk de vardı. Bundan dört yıl önce Yoğurtçu Park’ta kurduğu ‘Tasarım Parkı’ sayesinde Kadıköy’e yeni bir pencere açan Öztürk; “Kadıköy Belediyesi’nin tasarıma verdiği önem ve değeri en iyi bilenlerden biriyim. Bu çalışma ile Kadıköy’ün zenginliğine bir halka daha eklenmiştir” dedi. Aynı zamanda Alman İçmimarlar Birliği Türkiye Temsilcisi de olan Öztürk, 2003 yılından beri Türkiye ile Almanya arasında bir ‘Tasarım Köprüsü’ kurarak, iki ülke arasındaki tasarım yorumlarının sanatçılara ve halka taşınması misyonunu yerine getiriyor.

TASARIMLAR, KAMUOYU İLE PAYLAŞILACAK Tarihi ile dikkat çeken Yeldeğirmeni, bu kez tasarım harikaları ile de adından söz ettirecek. TAK, ulusal ve uluslararası üniversite-

Çevre ve Şehircilik Şura Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, TAK’ın açılışına katılan isimler arasında yer aldı. Kentsel dönüşümde Türkiye’nin en yetkili isimleri arasında gösterilen Alp, atölyenin konseptini ve Kadıköy maketini de inceledi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Alp, bir süre temaslarda da bulundu.

74 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013


SANAT

Doğuş Üniversitesi Acıbadem Yerleşkesi H Blok Fuayesi’nde 29 Nisan’da açılışı yapılan Ahad Saadi’nin ‘Azernegari’ sergisine Doğuş Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Ceranoğlu, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Say, Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazan Erkmen ile İran’ın İstanbul Başkonsolosu Mohsen Mortazaeifar da katıldı.

Mustafa Altıntaş’ın çalışmalarının yer aldığı L’ORIGINE DU MONDE adlı serginin açılışı için 18 Nisan akşamı Art 350’de bir kokteyl düzenlendi. İş ve sanat çevrelerinden çok sayıda davetlinin katıldığı sergide sanatçının dostları da vardı...

Mustafa Altıntaş eserleriyle

ART 350’de... İstanbul’un yeni sanat galerilerinden ART 350, İranlı ressam Ahad Saadi Sergisi’nden sonra, Mustafa Altıntaş’ın eserlerine evsahipliği yapıyor. Dünya sanatının merkezi kabul edilen Paris’te 30 yıl çalışıp sayısız eserler ortaya çıkarmış olan Mustafa Altıntaş, 1990’larda Fransız Ressam Dominique Ingres‘in ‘Türk Hamamı’ adlı yapıtından yorumladığı bir seri resim üretmiş olması ile de biliniyor.

meydana getiriliyor. Bu sanat dünyası için üzerinde durulması gereken bir teknik” yorumunda bulundu.

Bach’ın eserlerine evsahipliği yapacak olan ART 350, Türk sanatseverleri Alman sanatının sıradışı sanatçısı ile tanıştıracak.

Almanya’nın en ünlü sanatçısı Elvira Bach geliyor... ART 350, bir başka önemli ismi daha galerisine konuk ediyor. Mayıs-Haziran aylarında Almanya’nın en ünlü sanatçısı Elvira

“Sanat yapan, sürekli var olmalıdır” diyen Bach’ın bu sözleri, kendisini ve eserlerini karakterize ederken, temel temalarına olan sadakati Elvira Bach’ı bir model ve bir izleyici olarak Alman ve uluslararası sanat sahnesinin ikonu yapmış olması ile biliniyor...

16 Nisan’da Akaretler’de, 18 Nisan’da ise Erenköy’de sanatseverler ile buluşan Usta’nın çalışmaları büyük ilgi görüyor. ART 350’nin her iki galerisinde de sanatçının bugüne kadar ortaya çıkmamış son yapıtları sergileniyor. Altıntaş’ın çalışmalarını 12 Mayıs 2013 tarihine kadar ART 350’nin Bağdat Caddesi, Erenköy adresinde veya Akaretler ART 350’de görebilirsiniz. Ahad Saadi Doğuş Üniversitesi’nde... Art 350 Galeri’de eserleri sergilenen ve büyük ilgi gören Ahad Saadi’nin çalışmaları yine ART 350 Galeri Sponsorluğu’nda Doğuş Üniversitesi’nde sergileniyor. Doğuş Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Nazan Erkmen, “Şimdiye kadar hiç görülmemiş bir teknikle eser yaratan İranlı sanatçı Ahad Saadi’nin ‘ateşle’ resim yapmakta olduğunu görüyoruz. Eserlerinde kalem ve boya kullanmıyor. Tablolarındaki tüm renkler, ufacık kesilmiş kumaşların birbiri üzerine yakılarak yapıştırılmasıyla

Alman sanatçı Elvira Bach’ın eserleri 16 Mayıs-27 Haziran tarihleri arasında Art 350’de sergilenecek...

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 75


YAŞAMIN İÇİNDEN

Zeynep’in Atatürk Aşkı İkinci sınıf öğrencisi Zeynep Aysoy, Kadıköy Belediyesi’nin Sevgi Postaneleri’nden Anıtkabir’i adres göstererek, Atatürk’e mektup gönderdi. Anıtkabir’den gelen yanıt ise duygulandırdı. Zeynep’in mektubu, Anıtkabir Müze Komutanı Öğretmen Yüzbaşı Kasım Mehmet Teke imzalı bir mektup ve beraberinde Atatürk’le ilgili kitaplar ile cevap buldu. Anne Özlem

Aysoy, kızının Sevgi Postaneleri’nin Caddebostan Kültür Merkezi standından Atatürk’e gönderdiği mektubu twitter üzerinden Kadıköy Belediyesi ile paylaştı. Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, bunun üzerinde Zeynep ile bir araya geldi. SELAMİ ÖZTÜRK: NE MUTLU BİZE Başkan Öztürk, konu ile ilgili duygu ve

düşüncelerini; “Zeynep’in Ata’ya mektup yazması ve cevabın elle özenerek yazılmış bir mektup şeklinde gelmesi, bizi de duygulandırdı. Ne mutlu ki Ata’ya mektup yazacak kadar seven çocuklarımız ve onlara özenle cevap verecek askerlerimiz var” sözleriyle dile getirdi. Öztürk, Atatürk sevdalısı Zeynep’i hediyeler ile uğurladı.

Emekli Savcı Necdet Bayraktaroğlu’ndan

Tarihimizdeki Muhteşem Mektuplar KEMAL AŞAN Eski Kadıköylü Necdet Bayraktaroğlu’nun ‘Tarihimizdeki Muhteşem Mektuplar’ adını taşıyan kitabını okuduktan sonra, “Neden bugüne kadar böyle bir kitap yazılmadı?” diye kocaman bir soru sormak ihtiyacı duyuyorsunuz. Bugün emekli bir askeri savcı ve avukat olan Bayraktaroğlu, “Dünya tarihine

yön veren hükümdarların siyasetlerini, adaletini ve kararlılıklarını anlamak, bana göre dünyayı anlamak diye düşünüyorum” diyor.

lanması için Fransa Kralı Fransuva’ya mektubu” şeklinde konuşuyor.

Kitap üzerinde uzun süre çalıştığını dile getiren Bayraktaroğlu, “Kitapta tarihimizle ilgili hiç bilinmeyen ya da çok az bilinen pek çok ilginç notlar var. Bu mektuplardan en ilginci ise Kanuni Sultan Süleyman’ın dansın yasak-

Kanuni’nin bir mektubu ile Fransa’da dans, tam 100 yıl yasaklandı... Kanuni tarafından yazılan bir mektupla Fransa’da dansın tam 100 yıl boyunca yasaklandığını anlatan Bayraktaroğlu, “Günümüzde dünyanın her yerinde bir medeniyet alameti olarak kabul edilen ve genç, yaşlı herkes tarafından yapılan dans, ilk defa Kanuni zamanında Fransa’da başlamıştı. Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları, Fransa’ya kadar dayanıyordu. Dansın yapılmaya başladığını duyan Kanuni Sultan Süleyman, Fransa Kralı Fransuva’ya şöyle bir mektup yazdı:

Necdet Bayraktaroğlu, Kadıköy Life Dergisi Yayın Kurulu Başkanı Kadir Toprakkaya’ya kitabını imzalayarak hediye etti.

76 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

“Ben ki, 48 krallığın hakanı Sultan Süleyman Han’ım. Sefirimden aldığım habere göre, memleketinizde dans namı altında kadın-erkek birbirine sarılmak suretiyle, herkesin gözü önünde faydasız işler işlenmekte olduğunu işitmişimdir. İşbu rezaletin memleketime de sirayeti ihtimali olduğu için mektubumun elinize ulaşmasından itibaren derhal son verilmediği takdirde, bizzat ordumla gelip men ederim.”


YAŞAMIN İÇİNDEN

Başkonsolos Onno Kervers, takım elbisesiyle Kadıköy’ü turladı ADEM GİDEN Çiftehavuzlar’da gerçekleşen ‘Bisiklet Gezgini’ mağazasının açılış töreninde renkli dakikalar yaşandı. Hollanda Kraliyeti İstanbul Başkonsolosu Onno Kervers, Çiftehavuzlar çevresinde takım elbisesi ile bisiklet turu attı. Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, işletmede ilk alışverişini yaparken, esprileriyle kırdı geçirdi. COŞKUYLA HİZMETE GİRDİ Açılışa, Hollanda Kraliyeti İstanbul Başkonsolosu Onno Kervers’in yanısıra birçok bisiklet tutkunu katıldı. Başkonsolos Kervers, açılış kurdelasını keserken yaptığı konuşmada, “17 milyon nüfuslu Hollanda’da 20 milyon

bisiklet var. Hem sağlık, hem de yaşam tarzı açısından bisiklet bambaşka bir tutku” diyerek, İstanbul’da da bisiklet kültürünün yaygınlaşmasını hayal ettiğini sözlerine ekledi. “BENİM BOYUMA GÖRE BİSİKLET YAPAR MISINIZ?..” Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, açılış sonrasında işletme sahipleri ile bir süre sohbet etti. “Ben de bisiklet kullanmak istiyorum ama boyuma göre bisiklet bulamıyorum. Benim boyuma göre bisiklet yapar mısınız?” diyen Öztürk, esprileri ile dikkat çekti. Başkan Öztürk, gezi montu satın aldı ve açılışa gelen çocuk davetlilerle yakından ilgilendi.

İNGİLİZ ANNE KIZA ÖZENDİ, HAYATI DEĞİŞTİ... Bisiklet Gezgini’nin açılışına katılan Emekli Albay Fikret Kaplanoğlu, yıllar önce rastladığı İngiliz anne-kızın bisiklet gezisine özendi. Bunun üzerine kendisine bisiklet alan Kaplanoğlu’nun bisiklet merakı kısa sürede tutkuya dönüştü. Boş zamanlarını bisiklet turlarına ayıran Fikret Kaplanoğlu, 39 yılını pedal çevirerek geçirdi. Yerinde duramayan 82 yaşındaki maceraperest, bir rastlantı sonrası ‘Türkiye’nin Şehirlerarası En Yaşlı Bisikletçisi’ oldu.

Sanat insanın yüreğinde... Bayburt ve Kadıköy arasında mekik dokuyan 30 yaşındaki Ressam Elanur Nuhoğlu, küçük yaşlardan bugüne duyma ve konuşma yetisi kaybı nedeniyle kendini toplumdan soyutlamak yerine mücadele etmeyi seçti. Nuhoğlu’nun ‘Kadına Şiddet’ temalı tablosu, en çok dikkat çeken eserleri arasında yer alırken, toplum genelinde yaygın olan kadına şiddet sorununu, medya ve yayın organları üzerinden takip eden yetenek, tepkisini sanatı ile gösterdi.

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 77


KADIKÖY’DEN BİR PORTRE

Moda Deniz Kulübü Yönetimi’nden

Ayhan Alpakın ile Kadıköylülük Kriteri... KADİR TOPRAKKAYA Kadıköy’ü “Türkiye’nin en yaşanılır ilçelerinden” biri olarak gösteren araştırmaların haklılığının önemli bir kriterini, bünyesinde barındırdığı iki özel kulübe bağlamak mümkün. 1989 yılında Dr. Cengiz Özyalçın’ın, Kadıköy’de seçimle işbaşına gelen ikinci belediye başkanı olarak ortaya attığı, “Kadıköy’de yaşamak bir ayrıcalıktır” sloganının çıkış noktasına da bu iki özel kulüp kaynak olmuştu. Nasıl olmasın ki; koskoca Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşlarının sahipleri, yöneticileri, devlet kademeleri, büyükelçiler, emekli paşalar, hepsi bu iki kulüp bünyesinde toplanarak, dev bir aileye dönüşmüşlerdi. GELİŞİME AYAK UYDURMAK ADINA PROFESYONEL KADROLAR... Bugün aileleri ve yakınları ile birlikte 50 bin kişiyi aşan dev bir topluluk olan iki kulübe evsahipliği yapan Kadıköy, aynı zamanda bu rakamla bir rekoru da ünvanları arasına almakta.

“Kadıköy’den Bir Portre” köşemizin konuğu ise, bu iki önemli sosyal kurumdan biri olan Moda Deniz Kulübü’nün Genel Müdürü Ayhan Alpakın. Her iki kulüp de 2000’li yıllara girerken artan üye sayısı, değişen nüfus yapısı ve gelişen teknoloji karşısında kendilerini yenilemek, değişim ve gelişime ayak uydurmak adına yönetimi profesyonel kadrolara bırakmayı tercih ettiler. ‘KADIKÖYLÜLÜK KRİTERİ’ OLMAZSA OLMAZ... Böylesine önemli bir görev için doğru kişiyi bulmak elbette kolay olmadı. Aranan pek çok kriter tamam olsa bile, önemsiz gibi görünen fakat olmazsa olmaz “Kadıköylülük Kriteri”, pek çok adayda yoktu. Ayhan Alpakın, ‘Kadıköylülük Kriteri’ dahil, tüm kriterleri fazlasıyla taşıyan bir isim olarak belirlendi ve o sıralar Çeşme Altınyunus’un Genel Müdürü olmasına rağmen dolaylı yollardan teklif kendisine ulaştırıldı. Tam bir Kadıköy aşığı olan ve doğma büyüme Modalı olan Ayhan Alpakın ile Moda De-

80 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

niz Kulübü’nde başlatılan kurumsallaşma, pek çok yeni uygulamayı da beraberinde getirdi. KALİTE YÖNETİM SİSTEMİ İLE İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ SİSTEMİ... İlk etapta, özenle kurulan bir Kalite Yönetim Sistemi ile ISO 9001 Belgesi alındı. Bugün İş Sağlığı ve Güvenliği Sistemi’ni de kurmuş bulunan Moda Deniz Kulübü, OHSAS 18001 Belgesi’ne hak kazanarak, çok önemli kalite standartlarını bünyesine taşımış olmanın huzurunu yaşamakta. KULÜBÜN DOĞRU ALGILANMASI... Ayhan Alpakın ile yaptığımız kısa söyleşide ortaya çıkan bir gerçeği gördük ki, Moda Deniz Kulübü hayli şanslı... Bunu kulübün üye yapısına ve yönetim anlayışına bağlayan Alpakın, konuyu şöyle açtı: “Bu tür kuruluşlarda üyelerin kurumu doğru algılamaları ve yönetim kurulları çok önemlidir. Bu konuda Moda Deniz Kulübü müthiş yol katetmiştir. Üyelerin aileleri ve misafirleriyle birlikte et-


KADIKÖY’DEN BİR PORTRE

kinliklere katılımı, Tüzük ve İç Yönetmeliğe gösterdikleri uyum ve aidat konusundaki duyarlılıkları, dünya standartlarının üzerindedir. Bir dernek olmasına rağmen Moda Deniz Kulübü’nde tam bir kurumsal yönetim söz konusudur. Kuruluş amaçları, kalite politikası, üye ihtiyaçları ve beklentileri doğrultusunda ana hedefler ve stratejiler Yönetim Kurulu tarafından belirlenir ve Genel Kurul’da onaylanır. İcraat düzenli olarak iç ve dış denetime tabidir. Biz profesyonel yöneticiler uygulamayı gerçekleştiririz. Bir dernek olmamız sebebiyle de herşey ilgili yasalara, mevzuata ve tüzüğe uygun olarak yürütülür.” KADIKÖYLÜLÜK BAŞARININ ANAHTARI... Siyasal Bilgiler Fakültesi sonrası Amerika Birleşik Devletleri’nde otel yönetimi eğitimi alan Ayhan Alpakın, Moda Deniz Kulübü’nde başarılı olmasının en önemli nedenini Yönetim Kurulu, Başkan ve çalışma arkadaşlarından aldığı desteğin yanısıra, doğma büyüme Kadıköylü olmasına bağlıyor ve duygularını şöyle dile getiriyor: “Yıllar önce bana ilk teklif ulaştığında arkadaşlarım bu tür kuruluşlarda uzun soluklu bir çalışmanın mümkün olamayacağını ve kariyerimi riske attığımı söylemişlerdi. Ben de, ‘İki yıl dener, olmazsa tekrar turizme dönerim’ düşüncesiyle teklifi kabul etmiştim. Ancak, Başkan ve Yönetim Kurulu’ndan öylesine büyük bir destek ve de kurumsallaşma isteği gördüm ki, eğer ortada bir sebat ve başarı varsa, bunda en büyük pay bu anlayışın ve tüm çalışma arkadaşlarımındır.” DENİZCİLİK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNE BURS VERİLİYOR Ayhan Alpakın, “Sosyal yaşamın ve deniz sporlarının geliştirilmesi amacıyla bizzat Atatürk’ün talimatıyla kurulan Moda Deniz Kulübü, her yıl ihtisas kulüpleriyle işbirliği yaparak en az 8 yat yarışına ve farklı deniz etkinliklerine evsahibi olmakta, birçok sosyal sorumluluk projesine imza atmaktan da büyük haz duymakta” diyerek kulübün amacını özetliyor. Her ay ihtiyaç sahibi çocuklara yönelik tiyatro düzenlediklerini, her yıl Denizcilik Bayramı’nda bu çocuklardan oluşan bir gruba tiyatro ve Boğaz’da kumanyalı tekne turu tertiplediklerini, belirli aralıklarla eğitime destek kampanyaları yaptıklarını, yerel sivil toplum örgütlerine projelerinde yardımcı olduklarını belirten Alpakın; ayrıca, yıllardır 5 Denizcilik Fakültesi öğrencisine düzenli

olarak burs verdiklerini ve bu yıl sayının 10’a çıkartılacağını açıklayarak, “Çalışanlarımızın üniversite öğrencisi çocuklarından oluşan 10 çocuğa da ayrıca burs veriyoruz” sözleriyle Moda Deniz Kulübü’nün sosyal sorumluluk etkinliklerine ışık tutuyor. ÇEVREYLE BÜTÜNLEŞME Moda Deniz Kulübü’nün Mühürdar sahili yönündeki arazisinde halkla buluşmasını sağlayıp, bir rekreasyon alanı düzenlediklerine değinen Ayhan Alpakın, Kadıköylüler

ile nasıl bütünleştiklerini ise şöyle açıklıyor: “Burada açık alan cimnastik aletleri, balık tutanlar için dinlenme bankları, seyir dürbünleri ve gençler için yaz aylarında plaj voleybolu/ plaj tenisi sahası oluşturduk ve halkımızın bedelsiz kullanımına sunduk. Zaten tüm sportif ve kültürel etkinliklerimiz semt sakinlerimize açık. Dileyen misafirler belirli kurallar çerçevesinde sanat galerimizi ziyaret edebiliyor, konferanslarımıza, klasik müzik konserlerimize ve turnuvalarımıza katılabiliyor.”

Moda Deniz Kulübü...

Moda Deniz Kulübü, Moda’da yaşayan İngilizlerin 1910 yılında kurduğu Yacht Kulübü’nün bir devamı. Moda Vapur İskelesi’nde yer alan Yacht Kulübü, Türk üyelerinin de katılımıyla Türk-İngiliz Kulübü adını alır. Türk-İngiliz Kulübü, bir süre sonra önceleri odun deposu olan ve Van Valisi Tahir Paşa’nın oğlu Cevdet Bey tarafından kâgir bir ev haline dönüştürülen, alt katı gazino olarak kullanılan binaya taşınır. Terkedilen vapur iskelesindeki yere de Leyla Asım Turgut tarafından kurulan Moda Su Sporları Kulübü yerleşir. Kulüp, Büyük Önder Atatürk’ün talimatıyla, 8 Nisan 1935 tarihinde yeniden yapılanarak, Moda Deniz Kulübü adını alır. İsmet İnönü’nün onursal başkanlığını yaptığı derneğin kurucu üyeleri ise Celal Bayar, Muvaffak İşmen, Zeki Rıza Sporel, Fazıl Öziş, Regineld Whithal ve Arnold Haendel.... Yıllarca yelken, yüzme, sutopu ve tramplen atlama gibi deniz yarışlarına ve gösterişli balolara evsahipliği yapan kulüp binası zaman içinde yıpranınca, Prof. Dr. Emin Onat tarafından onarılır ve dekore edilir. Atatürk, İngiltere Veliaht Prensi Edward, Irak Kralı Faysal, İran Şahı Rıza Pehlevi tarafından da ziyaret edilen Kulüp, faaliyetlerine Son Havadis gazetesi sahibi Mustafa Özkan tarafından satın alınana kadar bu binada devam eder. Anlaşmazlıklar yüzünden Moda Burnu’nun ucunda dolgu alanı üzerine yeni bina inşa edilir ve Kulüp 1984 yılında bu yeni binaya taşınır. Şu anda yıkık dökük bir görüntü içerisinde olan eski bina ise kaderine terkedilir. Modalılar şimdilerde bu eski binanın bir müzeye dönüştürülmesini istiyor.

Ayhan Alpakın...

1963 yılında İstanbul’da doğan Ayhan Alpakın, sırasıyla Moda İlkokulu, Kadıköy Maarif Koleji ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdi. AH&MA, Los Angeles, Kaliforniya’da Otel Yönetimi okudu. 1991-2001 yılları arasında Marmaris Altın Yunus Mares Otel’de Yiyecek İçecek Müdürü ve Genel Müdür Yardımcısı, Çeşme Altınyunus’ta ise Genel Müdür olarak çalışan Ayhan Alpakın, eski bir milli voleybolcu ve aynı zamanda Fenerbahçe Spor Kulübü Yüksek Divan Kurulu Üyesi...

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 81


YAŞAM

1995 yılından beri sektörde faaliyet gösteren FHS Turizm ve Gezgin Damaklar’ın Kurucusu Ferzan Kırhan: “Sektörde 17 yıl boyunca edindiğimiz tecrübemizle iş ortaklarımızın ihtiyaçlarına cevap verebilecek donanıma sahibiz.”

Gezgin Damaklar’dan yepyeni bir seyahat kavramı KADİR TOPRAKKAYA Turizm sektörünün ünlü isimlerinden Ferzan Kırhan, yeni kurduğu ‘Gezgin Damaklar’ ile yepyeni bir seyahat kavramı oluşturmak istediğini söyledi. Türk turizminde adından sıkça söz ettirecek olan Gezgin Damaklar’ın kuruluşu için bir basın daveti düzenleyen Kırhan, “Turizmde doğa ve kültür varlıklarımızın zenginliğine dünyanın hiçbir ülkesinde bulunmayan farklı lezzetleri de ekleyerek, onları meraklıları ile buluşturacağız” dedi. “Ülkeminizin lezzet zenginliklerini de keşfettireceğiz” Ortaköy La Maison’da sabah kahvaltısı şeklinde gerçekleşen basın toplantısında soruları da cevaplayan Ferzan Kırhan, “Gezgin

Damaklar olarak yurtiçi veya yurtdışında ziyaret edilen yörelerin kültürel varlıkları ve doğal güzelliklerinin yanısıra lezzet zenginliklerini de keşfettirmek üzere yola çıktık. Konuklarımızı yepyeni bir seyahat kavramı ile tanıştıracağız” dedi. “81 ilde 60’a yakın destinasyonla çok özel tur paketleri hazırladık” Yurtiçinde olduğu kadar yurtdışındaki vatandaşlara da hizmet verecek olan Gezgin Damaklar markasını duyurmanın mutluluğu ve heyecanı içinde olduklarını açıklayan Gezgin Damaklar ekibi ise, “Seyahatseverlere Türkiye’nin en önemli kültür ve lezzet duraklarını kapsayan 60’a yakın destinasyonla çok özel tur paketleri hazırladık. Bu turlara www.gezgindamaklar.com adresinden ulaşılabilmektedir” açıklamasında bulundular.

Gezgin Damaklar ilk deneme gezisini Alaçatı Ot Festivali’ne yapmış, 28 kişinin katıldığı bu renkli gezi, konuklardan büyük beğeni almıştı...

Türkiye’yi ilk defa lezzetin ön plana çıktığı ‘Kültür ve Lezzet Turizmi’ ile tanıştırdıkları iddiasındaki Gezgin Damaklar’ın, bu iddiasını haklı çıkaracak ismin Süha Alnıtemiz olduğunu vurgulayan Ferzan Kırhan, “Süha Bey, Gezgin Damaklar’ın Genel Müdürlük görevini üstlenmiştir. Sektörün 50 yıllık tecrübeye sahip duayen ismi Süha Alnıtemiz’in yöneticiliğinde kurulan Gezgin Damaklar, damak tadı peşindeki yerli ve yabancı gezginler için ‘Kültür ve Lezzet Seyahatleri’ düzenleyecek” dedi.

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 83


AKTÜEL

Accor zincirinin en yeni halkası

Mercure İstanbul, Altunizade’de! Dünyada 3500’den fazla oteli ile Avrupa’nın en büyük otel zinciri olan Accor Hotels grubu; İstanbul, Eskişehir, Trabzon, Gaziantep, Kayseri, Bursa ve Adana’daki Novotel ve İbis otellerinden sonra Türkiye’deki ilk Mercure markası olan ‘Mercure İstanbul Altunizade Otel’i hizmete açtı. İŞ SEYAHATİNİN MONOTONLUĞU MERCURE’DE ATILIYOR Grubun Türkiye’deki en yeni markası olan Mercure, dünyada 49 ülkedeki 725 oteli ile

misafirlerine güçlü bir marka ile garantilenmiş otantik bir deneyim yaşatmayı hedeflerken, iş seyahatinin monotonluğunu sıcak ve cana yakın bir marka ile atmak isteyen misafirleri için güvenilir, yüksek kalite ve konfor sunuyor. İSTANBUL BOĞAZI’NA İDEAL KONUMDA... Mercure Otel, İstanbul’un Anadolu Yakası’nda, Capitol Alışveriş Merkezi’ne yürüme mesafesinde; restoranlar, iş merkezleri ve

İstanbul Boğazı’na ideal konumda. Ferah ve konforlu 140 odası, unutulmaz organizasyonlara evsahipliği yapan çok amaçlı toplantı salonları, her damak tadına uygun dünya tadlarının sunulduğu restaurantı ve özel hazırlanmış şarap menüleri ile keyifli bir konaklamayı adeta garanti altına alıyor...

SKAL International Başkanı Mok Singh:

Türkiye, Skal International ailesinin lider ülkesi Uluslararası SKAL Dernekleri Federasyonu Olağan Genel Kurulu İstanbul Hilton’da yapıldı. SKAL International Başkanı Mok Singh’in de katılarak bir konuşma yaptığı genel kurulda Deniz Anapa, bir dönem daha Uluslararası SKAL Dernekleri Federasyonu Başkanlığı’na seçildi. Uluslararası SKAL Dernekleri Federasyonu Genel Kurulu, İstanbul Hilton Oteli’nde düzenlenen bir toplantı ile gerçekleştirildi. Genel kurula katılan SKAL International Başkanı Mok Singh, Skal Türkiye üyelerine seslenerek, “Dünya genelindeki 85 ülkede 450 Skal Kulübü ve 18 bin Skal Üyesi adına genel kurula katılmaktan büyük bir memnunluk duymaktayım. Görüyorum ve seslenmek istiyorum ki, Türkiye artık Skal International ailesinin lider ülkesidir” dedi.

Faik Alsaç, Ferzan Kırhan ve Orhon Atameriç Yönetim Kurulu’nda... Yeni yönetim kurulunun da belirlendiği genel kurulda, Kadıköy’den üç turizmci yer aldı. SKAL Marmara’nın Kurucu Başkanı Orhon Atameriç yedek yönetim kurulu üyesi olarak belirlenirken, ikinci dönem başkanlık görevini başarıyla sürdüren Ferzan Kırhan ve Altunizade Mercure Hotel Genel Müdürü Faik Alsaç, yönetim kurulu asil üyeleri olarak belirlendi.

“Türkiye’nin başarılarından gurur duyuyorum...” Sözlerini, üye sayısı bakımından Skal Türkiye’nin tüm ülkeler içinde dördüncü büyük ülke ve Skal İstanbul’un da dünyanın en büyük Skal Kulübü olduğunu dile getirerek sürdüren Mok Singh, “Türkiye’nin başarılarından dolayı gurur duyuyorum” dedi. Toplantıda divan kurulu seçimi de yapılırken, Ali Acundaş Divan Kurulu Başkanlığı’na getirildi. Kurula seçilen diğer isimler ise Selçuk Nazilli, Cansu Akşit ve Berrin Üçkay oldu. 84 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

Deniz Anapa: Skal Kulüpleri arasında birlik ve beraberlik içinde çalıştık... Uluslararası SKAL Dernekleri Federasyonu Başkanı Deniz Anapa ise, iki yıllık süreç içinde gerçekleşen faaliyetler hakkında konuklara bilgi verdi. Anapa, Skal Kulüpleri arasında birlik ve beraberlik içinde bir çalışma gerçekleştirdiklerini ifade ederek, özveri dolu çalışmalarından dolayı tüm üyelere teşekkür etti.


AKTÜEL

Otellerden ‘Afet Bilinci Eğitimi’ KADİR TOPRAKKAYA SKAL Marmara Kulübü ile AKA Arama Kurtarma Araştırma Derneği’nin eğitimleri sürüyor. Ocak ayı içinde Bostancı ve Pendik The Green Park Otelleri’nde alınan ilk eğitimlerin ardından, ikinci eğitim alan yerel otel zinciri Titanic oldu. Her iki örgüt, 2011 yılında yıldızlı büyük otellerde çalışan personelin olağanüstü bir felaket karşısında ne yapılması gerektiği konusunda eğitim almalarını kararlaştırmıştı. İlk etapta 3 bin otel çalışanına eğitim verilecek Kartal Titanic Business Hotel’de gerçekleşen eğitime yaklaşık 200 otel çalışanı katıldı. Son derece iyi organize edildiği görülen toplantıda AKA uzmanları, ‘Hafif Arama Kurtarma’ ve ‘Ağır Arama Kurtarma Eğitimi’ gibi başlıklar altında katılımcıları bilgilendirdiler. Bu organizasyonun kurulmasına öncülük eden SKAL Marmara Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Karamanoğlu, Kadıköy Life’a yaptığı açıklamalarda; “Proje kapsamında ilk etapta 3 bin otel çalışanının ‘Toplum Afet

Kartal Titanic Business Hotel Genel Müdürü Ahmet Can Yeşildağ.

Bilinci’ konusunda eğitim almasını sağlayarak, beklenmedik felaketler karşısında bilgili personel oluşmasını hedefledik” dedi. Eğitim çalışmalarının sonunda kurulacak olan ‘SKAL SAR’ adlı birimin, AKA operasyon ekipleriyle birlikte tatbikatlarda ve operasyonlarda görev alabileceği de açıklamalarda yer aldı. “Bilinçli ve eğitimli personel ile daha da güvenli hizmet vereceğiz” Eğitim toplantılarından ikincisine evsahipliği yapan Kartal Titanic Business Hotel Genel Müdürü Ahmet Can Yeşildağ ise “Bu proje ile otellerimizde bundan böyle acil önlem planlarına sahip, herhangi bir olumsuzluk veya deprem gibi felaketler sırasında bilinçli ve eğitimli personele sahip olacağız. Bu durum kendimizi daha güçlü hissetmemizi, güvenli olarak hizmet veriyor olmamızı sağlayacaktır. Başta Bülent Karamanoğlu olmak üzere emeği geçenlere teşekkür ederim” dedi.

AKA... Marmara Depremi’nin hemen ardından örgütlenerek, arama kurtarma çalışmalarında ve yardım ekipleri bünyesinde görev almış bir grup olarak adı duyulmaya başlandı. Aralarında mimar, mühendis, işletmeci gibi gönüllülerin de bulunduğu grup içinde, konusunda uzman kişilerden oluşan bir takım da bulunmakta. Kurulduğu ilk günden beri deprem sonrasında durumun farkına varan gönüllülerin de eğitimlere katıldığı organizasyon, son olarak 8 kişilik bir ekiple Van Depremi’nde görev aldı. AKA tarafından verilen eğitimlerin öncelikli olarak trafik kazaları ve deprem sonrası kurtarma çalışmalarına göre programlandığı bildiriliyor.

Bu organizasyonun iki önemli ismi SKAL Marmara Kulübü Başkan Yardımcısı Bülent Karamanoğlu ve AKA Arama Kurtarma Araştırma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mete Eken...

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 85


SAĞLIK

Akciğer kanseri tedavisinde genetik devrim Ülkemizde en sık görülen ve en çok ölüme neden olan akciğer kanserinin gelişen tanı ve tedavi yöntemleri sayesinde artık kâbus olmaktan çıktığını belirten Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Andaç Argon, “Akciğer kanserlerinde artık yeni bir çağ başlıyor. Eski ve az etkili yöntemler, yerini modern ve sonuç alıcı tedavilere bırakıyor. Moleküler biyoloji ve genetikte sağlanan başdöndürücü gelişmeler sayesinde kanserin şifrelerini çözmeye başladık” dedi. “Son 10 yılda adeta bir volkan patlaması gibi yeni ilaçlar geliştirilmeye başlandı. Bugün artık hastalığa göre değil hastaya göre tedavi çağına girdik. Artık akciğer kanserli hastaların farklı genetik özelliklerini tespit edip, o özelliklere göre tedavi edebiliyoruz” sözleriyle açıklamalarına devam eden Dr. Argon, ülkemizde en sık görülen kanser tipi olan akciğer kanserinin tedavisindeki yeni gelişmeleri dergimize anlattı... Ölümcül Kanserlerde İlk Sırada... Akciğer kanserleri; ülkemizde en sık görülen ve ölüme sebebiyet verme noktasında da ilk sırada yer alan bir kanser tipidir. Ne yazık ki hastalık yüzde 75 hastada geç dönemde fark edilebiliyor. Yaşam süresini ve kalitesini olumsuz etkileyerek ciddi bir halk sağlığı sorunu oluşturan akciğer kanserlerinde artık yeni bir çağ başlıyor. Eski ve az etkili yöntemler, yerini modern ve sonuç alıcı tedavilere bırakıyor. Kanser tanısı eskiden yalnızca ışık mikroskobu altında hücrelerin dış görünüş değişikliklerine dayanılarak yapılır ve tüm hastalar sanki aynı hastalıkmış gibi tek bir isim altında sınıflandırılırdı; akciğer kanseri, meme kanseri gibi... Dolayısıyla hastaların tedavileri de tekdüze olurdu. Bu durum, kanser tedavisinde şimdiye dek istenilen başarının elde edilemeyişinin en önemli nedenlerinden biridir. Ancak moleküler biyoloji ve genetikte sağlanan başdöndürücü gelişmeler, kanserin sandığımızdan çok daha karmaşık bir doğası olduğunu bize gösterdi. Zamanla kanserin mekanizmalarını, kısaca şifrelerini çözmeye başladık. Bugün artık hastalığa göre değil hastaya göre tedavi çağına girdiğimizi söyleyebilirim. Bu gelişmelerden elbette akciğer kanserleri de payına düşeni almaktadır. “İki genetik değişiklik saptamaya çalışıyoruz...” Akciğer kanserli hastalarımızı hastanemiz bünyesinde bulunan SGK anlaşmalı genetik laboratuarında inceleyerek, farklı genetik özelliklerini ortaya çıkartıp, ona göre tedavi yapabiliyoruz. Bu bağlamda birçok genetik özelliğin yanında özellikle akciğer kanserlerinde iki genetik değişikliği saptamaya çalışıyoruz: EGFR mutasyonu: EGFR (Epidermal Growth Factor Receptor) denilen ve her insanın hücre yüzeyinde bulunan alıcıların mutasyona uğraması sonucu ortaya çıkan akciğer kanserli hastalarımıza, artık yeni bir grup ilaçla müdahale edebiliyoruz. Bu alıcıların çalışmasını durduran bu tür ilaçlara, hedefe yönelik veya 86 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Andaç Argon... halk arasındaki tabiriyle ‘akıllı ilaçlar’ denmektedir. Bu ilaçlar, başlıca etkilerini yalnızca hastalıklı hedef hücreler üzerinde gösterirler. EGFR mutasyonu taşıyan hastalarımızın (tüm akciğer kanserli hastalarımızın yaklaşık yüzde 15’ini oluşturmaktadırlar), klasik kemoterapi ilaçları yerine hedefe yönelik ilaçlarla tedavilerinde, daha iyi bir etki ve çok daha az yan etkiler görüyoruz. Bu grup ilaçlar artık ülkemizde de bulunmaktadır. EML4/ALK mutasyonu: Bu genetik değişiklik, hastalarımızın yaklaşık yüzde 4’ünde saptayabildiğimiz bir mutasyondur. Haziran ayında ABD’de yapılan Onkoloji Kongresi’nde bu mutasyonu taşıyan hastaların tedavisinde geliştirilen bir ilacın, adeta mucizevi bir yanıt oranı (yüzde 80’lere varan) sağladığı dünyaya bildirilmiştir. Şimdiye dek klasik kemoterapi veya radyoterapi ile sağlanamayan bu başarı, tedavi ümitlerini oldukça artırmıştır. Bu ilacın çok yakında piyasaya sunulacağını bekliyoruz.

KİŞİYE ÖZEL TEDAVİ DÖNEMİ Akciğer kanserlerinde kişiye özel tedavi bağlamında çok yeni ve ümit verici bir gelişme de ameliyat olmuş hastalarımızla ilgili. Biz ameliyat sonrası bazı hastalarımızın kemoterapi ve radyoterapiye gereksinimi olduğunu düşünüyor ve uyguluyoruz. Ancak, hangi hastamızın kesin olarak böylesi bir tedaviyi hak ettiğini bize gösterecek artık bir genetik testimiz var. Bu testin sonucunda, hastalarımızın ameliyattan sonra nüks riski taşıyıp taşımadıklarını kesine yakın söyleyebilir hale geldik. Bu testin de çok yakında kullanıma girmesini bekliyoruz. Gelişmeler bu hızıyla sürecek olursa uzun olmayan bir gelecekte her hasta genlerinin özelliklerine göre sınıflandırılıp, kişiye özel, hastaya özel olarak tedavi edilebilecektir. Artık ‘hastalık yok hasta var’ diyen, bizi yetiştiren rahmetli hocalarımızın haklı olduğu günleri yaşamaya başladık. Yani onkoloji büyük gelişmelere gebe!


SAĞLIK

Kendi kanınızla iyileşin! HABER MERKEZİ Son yıllarda Amerika’da yaygın olarak kullanılmaya başlanan PRP Tedavisi, Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de uygulanmaya başladı. Romatem Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastaneleri’nde yapılan uygulamalardan son derece başarılı sonuçlar alındığının duyulması üzerine kendilerine ulaştığımız kurum uzmanları, sorularımızı cevapladı. İşte Romatem Uzmanları’nın PRP Tedavisi ve faydaları hakkındaki açıklamaları... FDA onaylı bir tedavi yöntemi Öncelikle FDA onaylı bir tedavi yöntemi olduğu bilinmesi gerekir. Kanınızın bu tedavi edici gücü, pek çok alanda kullanılmaktadır.
Kanınızın 100-150 cc, yani bir çay bardağı kadarı

alınarak, özel bir işlemden geçirilir. Trombositten zengin plazma PRP (Platelet Rich Plasma) kısmı alınarak, tedavi edilmek istenen bölgelere enjekte edilir. Bu sayede bu bölgenin hücrelerini aktive eden growth faktör (iyileştirici tamir edici) salgı sayesinde kök hücre göçü oluşur. Yeni gelen hücreler kollejen sentezini arttırarak, dokunun iyileşmesini sağlar. Kullanım alanları Saç dökülmesini önlemek, yüz gençleştirmek, iyileşmeyen yaraların tedavisi, omuz eklemi (Rotator Cuff) yaralanmaları, tenisçi dirseği (Lateral Epikondilit), golfçu dirseği (Medial Epikondilit), topuk dikeni (Epin Calcanei), kas problemleri (Kas yırtıkları, zorlanmalar vs.), diz bağ zorlanmaları, dejeneratif diz hastalıkları (Diz, kalça, omuz, ayak bileği kireçlenmelerinde), patella tendiniti, ayak bileği burkulmaları, achilles tendon yaralanmaları, plantar fasciitis, menisküs yırtıkları, disk hernisi (Bel fıtığı), myofasial ağrılar (Kulunç ağrısı olarak bildiğimiz kas gerginliklerinde), kronik bel ağrıları ve kırık kaynamasını arttırmak amacıyla kırık bölgeye yapılan uygulama gibi pek çok uygulama alanında başarıyla kullanılmaktadır. Yüz gençleştirme ve saç dökülmesi... Özellikle yüz gençleştirme ve saç dökülmesinin önlenmesi tedavilerinde ozon tedavisi ile kombine kullanıldığında, çok başarılı bir ikili oluşturmaktadır. Ozon tedavisi ile önce doku kanlanması oksijen seviyesi arttırılır. Daha sonra PRP terapi ile dokunun iyileşmesi sağlanır. Yapılan bu iki tedavi, bölgelere göre

değişen tedavi programlarıyla uygulanmaktadır. Saç dökülmesi ve yüz boyun gençleştirme tedavilerinde 2-3 kez ozon tedavi bölgesel enjeksiyonları yapılmakta, daha sonra ayda bir kez PRP terapi uygulanmaktadır. PRP uygulaması ayda bir olmak üzere 2-3 kez tekrarlanır. Daha sonra yılda bir kez tekrarlamak yeterlidir. Bu sayede yüz kırışıklıkları ve saç dökülmesi için kozmetik ürünlere vermekte olduğunuz yüksek faturalardan kurtulmuş ve yüzeysel kullanılan ürünlere göre çok daha etkili bir sonuç elde etmiş olursunuz. Ortopedik problemlerin tedavisinde PRP Terapi... Ortopedik problemlerin tedavisinde PRP Terapi, haftada bir olmak üzere toplam 3-10 kez tekrarlanabilmektedir. PRP terapi, kendi kanınızdan alınarak yapılması nedeniyle hiçbir yan etki içermemektedir. Yapılan tedavi sonrası günlük hayatınıza devam edebilirsiniz. Uygulamalardan önce lokal anestezik uygulanması nedeniyle hemen hiç ağrı duyulmamaktadır. Yara tedavilerinde ve cerrahi gerektirebilen bazı ortopedik problemlerde yüzde 70-80 oranında başarı görülmektedir. Kadın tipi saç dökülmesinde ve erkek tipi saç dökülmesinin erken evrelerinde çok iyi sonuçlar elde edilmektedir. Ancak tam dökülmüş saç bölgesinde etkili olmamaktadır. Yüz gençleştirme tedavisinde yüzünüzün alın, göz çevresi, burun çevresi, dudak çevresi ve çene altına uygulama yapılmaktadır. Bilgi ve Randevu için 444 76 86 nolu telefonu arayabilirsiniz...

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 87


DİŞ SAĞLIĞI

Smile İstanbul Ortodonti Maltepe’de! ADEM GİDEN Her geçen gün branşlaşan sağlık sektöründe Maltepe, ilk ortodonti kliniğine kavuştu. Üniversite arkadaşlıklarını iş ortaklığına taşıyan genç girişimci kadınların açılış heyecanı, geniş katılımla mutluluğa dönüştü. Maltepe’de gerçekleşen açılışa; İstanbul Vali Yardımcısı Günay Özdemir, Maltepe Belediye Başkanı Mustafa Zengin, Beykoz eski Belediye Başkanı Alaaddin Köseler başta olmak üzere Anadolu Yakası ve İstanbul genelinden birçok davetli katıldı. İKİ GENÇ KADIN GİRİŞİMCİNİN CESUR ATILIMI Dr. Banu Irmak ve Dr. Ebru Özcan Satır, üniversite arkadaşlıklarını ticarette de sürdürmeye karar verdiler. Genç girişimciler, meslek hayatlarını çeşitli kuruluşlarda sürdürmek yerine, Maltepe’ye yatırım yaparak ortodonti kliniği açtılar. MALTEPE’NİN İLK ORTODONTİ KLİNİĞİ Dişlerin yapısal bozuklarını tel ve çeşitli yöntemlerle tedavi eden ortodonti dalında branşlaşan hekimler, Maltepe’nin ilk ortodonti kliniği girişimcisi... Türkiye’de ortodonti alanında hekim sayısının azlığının dikkat çektiği süreçte Maltepe’ye kazandırılan klinik, başta çocuklar ve gençler olmak üzere diş sorunu yaşayan hastalar için çözüm üretecek.

“HERKES GÜLÜMSESİN İSTİYORUZ” Dr. Banu Irmak; “Herkesin gülümsemesini istiyoruz. Bu yüzden işletmemizin adını, İngilizce’de gülümsemek anlamına gelen ‘Smile’ koyduk” diyerek, açılışa katılan davetlilere teşekkür etti. Dr. Ebru Özcan Satır ise, “Hangi sektörden olursa olsun, diş sorunları nedeniyle gülümseyemeyen ya da gülümsemekten korkan o kadar çok insanımız var ki. Biz bunun yaşanmasını istemiyoruz. İnsan içinden geldiği gibi çekinmeden gülümseyebilmeli” şeklinde duygu ve düşüncelerini dile getirdi. ÖZELLİKLE ÇOCUKLAR ve GENÇLERDE BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR Diş çarpıklıkları, aralıklar, gömüklükler, çene darlıkları, alt ya da üst çene ileriliği gibi kemiksel problemlerin düzeltildiği; fonksiyon, estetik ve güzel bir gülümsemenin sağlandığı tedavi yöntemi, tıbbi gelişmelerle son yıllarda daha da önem kazandı. Smile İstanbul Ortodonti Kliniği, mevcut dişsel sorunlara çözüm üretmek üzere, Maltepe merkezli olarak İstanbul geneline hizmet verecek.

ÖZDEMİR ve ZENGİN YAKINDAN İLGİLENDİ İstanbul Vali Yardımcısı Günay Özdemir ve Maltepe Belediye Başkanı Mustafa Zengin, genç girişimciler ile yakından ilgilenerek, klinik hakkında bilgi aldılar. Kendisi de diş hekimi olan Dr. Mehmet Irmak, kızı Banu Irmak’ın mutlu gününde Özdemir ve Zengin’i ağırladı. 88 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

ORTODONTİ, HER YAŞ GRUBUNUN İHTİYACI… Özellikle çocuklar ve gençlerde yaygın olarak görülen diş problemleri, günlük yaşamı önemli ölçüde tehdit edebilir noktaya gelebiliyor. Orta ve üst yaş gruplarında da yaşanan dişsel sorunlar, kişinin yaşamını ve sağlığını olumsuz etkileyebiliyor. Avukatlar, öğretmenler, doktorlar ve toplumda öne çıkan birçok meslek grubundaki insanlarda da, diş sorunları ne yazık ki görülüyor. Bu sorunlar, zamanla gülümsemelerini engelliyor; korkudan gülümseyememe ile birlikte ağzını kapatma gibi eğilimler baş gösterebiliyor. Ancak, günümüzün teknolojik imkânları ile birlikte orta ve üst yaşlardaki hastalara da ortodonti tedavisi yapılabiliyor. Bu iş, kariyer ve toplumsal yaşam için oldukça önemli bir gelişme… TEDAVİ GECİKTİKÇE ZORLAŞIYOR… Diş sorunlarında hasta tedaviyi erteledikçe, daha zor bir tedavi süreci ile karşı karşıya kalabiliyor. Küçük yaşlarda tel vb. yöntemlerle dişlerin kontrol altına alınması, ergen ve orta yaş dönemlerinde diş sorunlarını ortadan kaldırabiliyor.


GÜZELLİK/SAĞLIK

KIRIŞIKLIKLARA MÜDAHALE Kırışıklıklar, genç ve sağlıklı görünmeye devam etmek isteyen bizler için hayatın acı bir gerçeğidir. Nemlendiriciler ve diyet, cildimiz için önemli besin maddelerini almada ve ileride oluşacak kırışıklıkları azaltmada önemli bir role sahiptir. Ancak bazılarımız için bu yeterli olmayabilir. Daha genç görünebilmek için, daha yoğun bir kırışıklık tedavisine ihtiyaç duyabiliriz. Uzm. Dr.

Lazerle yüzeyel soyma… Birçok kişi için, yoğun kırışıklık tedavisinde lasinanibis@flavius.com.tr zer kullanımı gerekmektedir. Lazer tedavilerinden biri ‘lazerle cilt yenileme’dir. Bu yöntemde cilt üzerindeki ölü hücre ve atık maddeler; lazer kullanımı ile ince bir tabaka halinde temizlenerek, daha alttaki sağlıklı görünümlü cilde ulaşılır. Bu işlem sonrasında, kırışıklıkların ve yaşlılık izlerinin görünümü derhal azalır. Ölü hücreler cilt üzerinden uzaklaştırılınca, diğer tedaviler de daha etkin bir şekilde yapılabilir. Ölü hücreler temizlenilince, gözeneklerin tıkanması da önlenmiş olur.

SİNAN İBİŞ

Lazer rejuvenasyon… Lazer kullanımı gerektiren bir diğer yoğun kırışıklık tedavisi ise, ‘lazer rejuvenasyon’dur. Lazer rejuvenasyon tedavisinin çalışma şekli oldukça farklıdır. Bu tedavide, cildin orta katmanındaki kolajen üreteçleri lazer ile uyarılarak, daha fazla genç kolajen üretimi sağlanmaya çalışılır. Daha fazla kolajen üretildiğinde, üretilen genç kolajenlerin daha fazla suyu depolaması sayesinde cilt daha dolgun ve düzgün görünür. Bu işlemin daha gelişmiş olanı ise, ‘laser resurfacing’ işlemidir. Bu işlemi gerçekleştiren hekimin tercihine göre soyma ile yara izlerinin görünümü hafifletilebilir. Bir anlamda kimyasal peeling işlemi gibidir, ancak burada belirli bölgelere işlem yapılabilir ve derinlik tercihe göre ayarlanabilir. Nadir durumlarda yara izi oluşsa da, genelde güvenli bir yöntemdir.

izler birkaç gün içinde kaybolacaktır. İyileşme süresi, cerrahi işlemlere kıyasla çok daha kısadır. Botox… Lazer kullanımı gerektirmeyen diğer bir tedavi şekli Botox’tur. Bu yöntem, ünlüler ve halkın gözü önünde olan kişiler arasında çok popülerdir. Bu yöntemde, Botox (botulinum adı verilen bakteri toksinidir ve aynı zamanda bir ilaçtır) cilt altına kaslar içerisine enjekte edilerek, bölgede kabarıklık ve kasların bölgesel olarak aşırı kasılması engellenmiş olur. Mesela alın bölgesine tek doz botox uygulandığında, o bölgedeki kırışıklıkların belirgin görünümü azaltılmış olur. Yüzün yan kısmına uygulandığında, kazayağı denilen göz kenarındaki çizgilerin görünümü azaltılabilir. Dudaklara enjekte edildiğinde, sigara çizgileri azaltılarak daha genç bir görünüm elde edilebilir. Botox’un popüler olmasının bir nedeni, tek enjeksiyon sonrası hemen sonuç alınması, yani kırışıklıkların görünümünün azalmasıdır. Bu nedenle bir öğlen molasında bile yapılabilir. Ancak doğru uygulanmazsa, görünümü düzeltmek yerine daha da kötü hale getirebilir. Nadiren de olsa, yanlış kasa uygulandığında, sarkık gözler, düzensiz bir gülüş gibi istenmeyen etkiler görülebilir ki, bunlar 6 haftaya kadar sürebilir. Diğer bazı durumlarda, enjeksiyona bağlı morarma oluşabilir. İyileşmesi 7-10 gün sürer. Bazı durumlarda elde edilen görünüm doğal olmayabilir (sabit bakışlar, düzensiz görünümlü kırışıklıklar). Botox işleminin etkisinin geçici olması, tekrar tekrar uygulama yapılmasını gerektirebilir.

Lazerle sıkılaşma… Üçüncü tip yoğun lazer tedavisi ise, ‘yoğun cilt sıkılaştırma’ işlemidir. Bu işlemde cilde düzgün bir ton ve gerginlik kazandırılarak, kırışıklıkların ve diğer izlerin daha az fark edilmesi sağlanır. Bu lazer tekniği soyma gerektirmediğinden, genellikle basit önlemler alınarak, senenin 10 ayı rahatlıkla uygulanabilir. Lazer tedavileri etkili ve az ağrılıdır. Genelde uygulama sırasında hafif bir rahatsızlık hissedilebilir. Ancak, daha fazla seans gerektirir ve daha pahalıdırlar. Nadiren koyu renkli iz oluşabilir, ancak bu Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 89


BİR UZMAN

Eyvah! çocuğum yalan söylüyor Yalan söyleme davranışı, her ne kadar yanlış olduğunu bilsek de, çoğumuzun yaşamında yer alır. Hatalı tutumumuzun belki de ağırlığını azaltmak için kimi yalanlara ‘beyaz’ ya da ‘pembe’ yalan gibi masum isimler yakıştırırız. Kimi zaman yüzleşmek istemediğimiz durumlardan kaçmak için, kimi zaman sözde başkalarını incitmemek için, ya da haksız çıkar elde etmek adına yalana başvururuz. Amaç ne olursa olsun, yalan söylemek PINAR KOPAR doğru olmayan bir davranış şeklidir. MaUzman Psikolog sum görünen yalanların sonucunda birilerinin zarar görmesi ya da kandırılması kaçınılmazdır. Hele bir de ebeveyn isek, çocuğumuza olumlu örnek olabilmek adına çok daha dikkatli olmamız şarttır. Pek çok ebeveyn, çocuklarının söylediği yalanları önce küçük şakalar olarak değerlendirmekte, zaman geçtikçe de yalan söyleme davranışı devam ediyorsa endişelenmeye başlamaktadır. Aslında en önemli nokta çocuğun yaşını gözönünde bulundurmaktır. 3-7 yaş arasındaki çocukların hayal ve gerçek arasındaki ayrımı yapmaları zordur. Özellikle 5 yaşına dek, pek çok çocuk oyun faaliyetlerinde abartılmış ifadeler kullanır. ‘Sanki öyleymiş’ gibi yapmak, bu yaş grubundaki çocuklar için son derece normaldir. Kendini süper kahraman gibi gören çocuk, bir anda baba rolüne geçebilir. Gece odasında canavarlar, hayaletler gördüğünü söyleyen çocuklara hepimiz rastlamışızdır. Akılda tutulması gereken nokta, çocuğun söylediklerine içtenlikle inanıyor olmasıdır! Bu yaş grubundaki çocukların hayali arkadaşlarının olması da sık rastlanan bir durumdur. Ebeveynler bu hayali arkadaşların sözde varlığından rahatsız olabilirler. Hatta çocuklarını öyle bir arkadaşın gerçekte var olmadığına ikna etmeye çalışabilirler. Doğru tutum ise, çocuğun hayal dünyasına saygı göstermek ve durumun kendiliğinden geçmesini beklemektir. 11 YAŞINA DİKKAT! 7 yaş civarında çocuklar doğru ile yanlışı ayırt etmeye başlarlar. 11 yaşından itibaren ise muhakeme yetenekleri gelişir. Ebeveynlerin yalan söyleme konusunda dikkatli olmaları gereken yaşlar da bunlardır. Eğer söylenen yalanlar yaşla beraber azalmıyor tersine artıyorsa, tedbir alınması gereken bir durumla karşı karşıya kalındığı anlaşılmalıdır. Her sorunun çözümünde olduğu gibi, yalan söyleme sorununun çözümünde de ilk adım olası nedenleri belirlemektir. Çocuğun yalan söylemesinde şu durumlar etkili olabilir: Yetişkinleri örnek alma... Cezadan kaçınma... İstekleri dile getirme... Sevilme, ilgi görme isteği... Onaylanma arzusu... Yüksek beklentiler... Çıkar sağlama... Sorumluluktan kaçma... Gördüğümüz gibi, yalan söyleyen çocuğun davranışının ardın90 : KadikoyLife.com Mart&Nisan 2013

da pek çok sebep olabilir. En öncelikli ve önemli nokta, çocuğun yalanlarının kaynağını saptayabilmektir. Ardından süratle önlem almak ve çocuğu davranışından vazgeçirmek gerekir. Yalan söyleyen çocuk karşısında ebeveynlerin yapabileceklerinden bazıları şunlardır: En önemli nokta ebeveynlerin kendi davranışlarına çeki düzen vermeleridir. Unutulmamalıdır ki olumlu örnek oluşturmadan yalanı engellemek mümkün değildir. Aile içinde tutarlılık olması gereklidir. Annenin hayır dediğine baba evet diyorsa, çocuk yalanlarla durumu lehine çevirmenin bir yolunu bulacaktır. Aşırı baskıcı ve disiplinli ortamlar, çocukta ceza korkusuna ve yalana neden olur. Ebeveynlerin anlayışlı tutum içinde olmaları gerekir. Çocuğun duygularını anlamak, saygı göstermek ve kabullenmek çok önemlidir. Ciddiye alınmadığını hisseden çocuk, bu açığı yalanlarla kapamaya çalışabilir. Çocuğun söylediği yalanlar ciddiye alınmalıdır. Gülüp geçilen yalanlar, çocukta ödüllendirildiği yanılgısını yaratabilir. Ebeveynler beklentilerini çocuğun yaşına uygun düzeyde tutmalıdırlar. Aşırı başarı odaklı ve mükemmelliyetçi ebeveynlerin çocukları hayalkırıklarıyla başetmede zorlanırlar. Anne ve babalar kendi yalanlarına asla çocuklarını ortak etmemelidirler. ‘Bunu sakın annene/babana söyleme’ tarzında tutumlar, çocukta yalanı açıkça teşvik eder. Aileler çocuklarının izlediği televizyon programları konusunda da son derece hassas olmalıdırlar. Aşırı şiddet içeren programlar, korku filmleri vs. çocukta yalan söylemeyi pekiştirebilir. Çocuklar küçük yaşlarda ‘öcü, doktor, polis’ gibi kavramlarla asla korkutulmamalı ve tehdit edilmemelidir. Alınan tüm önlemlere ve iletişim kanallarının kullanımına rağmen çocukta yalan söyleme davranışı sürüyorsa, bir uzmandan yardım almak yerinde olacaktır. Unutulmamalıdır ki ilk ve en önemli eğitim ailede başlar. Çocuklarımıza olumlu örnek olarak ileriki yaşamlarında ahlaki kuralları içselleştirmelerini kolaylaştırırız. Yetersiz kaldığımız durumlarda uzmanlara danışmak, çocuğumuzun yalan söylemeyi alışkanlık haline getirmesini önleyebilir.


GÜNCEL

Doç. Dr. A. Lütfullah Orhan:

Sağlıkta bilimin merkezi Göztepe olacak! ADEM GİDEN Sağlık sektöründe Anadolu Yakası’nın öne çıkan kuruluşu Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yeni görevine başlayan Başhekim Doç. Dr. A. Lütfullah Orhan, Kadıköy Life’a özel açıklamalarında, “Sağlık hizmetlerinin, eğitim, araştırma ve bilimsel aktivitelerin kalbi olmak istiyoruz ve bunu başaracak potansiyelimiz var” diyerek, önümüzdeki süreci işaret etti.

2004 yılında Siyami Ersek Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’ne akademik çalışma amaçlı olarak geçtim. Bu merkezde Kalp Yetersizliği İzlem Ünitesi ve Kardiyak Transplant Ünitesi’nin kurulmasında görev aldım. 2007 yılında Amerika’da Cleveland Clinic’de kalp yetersizliği, yoğun bakım, yapısal kalp hastalıklarının girişimi ve endomiyokardiyal biyopsi konularında eğitim almak üzere misafir doktor olarak bulundum.

Kadıköy büyüyor, Göztepe değerleniyor… İşte, ilçenin çekim merkezi Göztepe’de çiçeği burnunda Başhekim Orhan ile yaptığımız röportajın ayrıntıları...

Dünden bugüne Lütfullah Orhan kimdir? 1996 Hacettepe Üniversitesi İngilizce Tıp mezunuyum. Aynı yıl Eylül ayında tıpta uzmanlık sınavına (TUS) girip, İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü Kardiyoloji Bölümü’nü kazandım. 2001 yılında ihtisasımı tamamlayarak, Kardiyoloji Uzmanı sıfatıyla İstanbul Memorial Hastanesi Koroner Yoğun Bakım Ünitesi ve Kateter Laboratuvarı’nda çalışmaya başladım. 90 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

2009 yılında doçentlik sınavına girdim. 2011 Nisan ayında açılan klinik şefliği sınavlarında da başarılı olarak, Kocaeli Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Klinik Şefliği’ne atandım. Kasım 2012 itibariyle yeni kurulan Kamu Hastaneleri Kurumu bünyesindeki İstanbul İli Anadolu Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği’ne bağlı İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi olarak göreve başladım.


GÜNCEL

li bir alternatif olmayı amaçlayan Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi ailesinin bir ferdi olmaktan ve yönetiminde görev almaktan dolayı gurur duyduğumu belirtmek isterim.

Önümüzdeki sürece yönelik projeleriniz ve hedefleriniz? En başta tüm çalışanlarımızla beraber iş ortamlarımızı bir aile ortamı sıcaklığına kavuşturmak istiyoruz.

Yeni görev yeriniz hakkında okurlarımız ile neler paylaşmak istersiniz? Uzun yıllardır Kadıköy ilçesi sınırlarında yaşayan bir kişi olarak kendimi burada evimde, mahallemde çalışıyor hissediyorum. Köklü ve başarılı eğitim araştırma misyonunu, deneyimli tıbbi hizmet geçmişini, İstanbul Medeniyet Üniversitesi ile afiliye olarak taçlandıran ve tıp eğitiminde önem-

Tüm çalışanlarımızın kendilerini ekonomik, sosyal ve mesleki doyum noktasında mutlu hissetmelerinin önemine inanıyor ve bunun gereği için tüm imkânlarımızı kullandığımızı ve bunu varlık nedenimiz olarak gördüğümüzü vurgulamak istiyorum. Bu çerçevede çok önemli olan fiziki ortamların geliştirilmesi ile ilgili kısa vadeli çalışmalarımızı sürdürürken, modern ve donanımlı örnek bir proje olarak hazırlanan yeni hastane binamızın inşaatına mevcut konumumuz üzerinde yakın bir gelecekte başlanacağının müjdesini vermekten de mutluluk duyuyorum. 2015 yılı içerisinde hem çalışanlarımız için hem de hizmet alan vatandaşlarımız için olağanüstü konforlu bir ortam oluşturacağına inandığımız yeni binamızda hizmet vermeyi büyük bir hevesle bekliyoruz. Proje, bizler için büyük bir motivasyon kaynağı olmaya devam ediyor. Bu konuda belediyelerimizin ve yerel yöneticilerimizin katkısını ve desteğini de alıyor olmaktan dolayı ayrıca mutluyuz. Kurumumuz, genel hastane niteliğindeki 9 katlı merkez hastane ile müstakil binalarda hizmet veren Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, büyük hastalara hizmet veren Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği, Patoloji, 0-6 yaş çocuklar için Kreş ve Gündüz Bakım Evi, müstakil Görüntüleme Merkezi, Merdivenköy Modern Poliklinikleri, Çamlıca Semt Polikliniği, Böbrek Nakil ve Hemodiyaliz Merkezi, 22 ameliyathane, 800 yatak ve 650’si doktor olmak üzere 2500’e yakın personeliyle verdiği tıbbi hizmet, eğitim ve araştırma alanındaki faaliyetleriyle, her türlü iletişim ve paylaşıma açık yönetim anlayışıyla, sağlık camiasında prestijli bir yere sahiptir. Bu bölgede çağdaş tıp biliminin ve teknolojisinin uygulandığı sağlık hizmetlerini sunmaya devam edebilmek, hastalarımızın sorunlarına en iyi ve köklü çözümler üretebilmek için, sürekli kendisini yenileyen ve geliştiren bir yapı oluşturarak; deneyimli, bilgili ve ülke gerçeklerini bilen eğitim ve araştırma kadromuzu genişletmeyi, fiziki şartlarımızı

idealize etmeyi planlıyoruz. Kadıköy başta olmak üzere bölgemizde yaptıklarımızla sağlık hizmetlerinin, eğitim araştırma ve bilimsel aktivitelerin kalbi olmak istiyoruz ve bunu başaracak potansiyelimiz olduğuna da inanıyoruz.

Kadıköy, sizin için ne anlam ifade etmekte? Başta da ifade ettiğim gibi yaklaşık 10 yıldır Kadıköy ilçesi sınırlarında yaşıyorum. Bildiğiniz gibi Kadıköy ilçesi en iyi yaşam standartlarına sahip ilçe seçilmişti. Dolayısıyla kendimi burada yaşayan birisi olarak şanslı addettiğimi söyleyebilirim. Ayrıca Fenerbahçe taraftarı olarak da burada yaşamaktan dolayı çok memnunum.

Son olarak sağlık sektörüne yönelik duygu, düşünce ve temennileriniz? Sağlıkta dönüşüm projelerinin bir parçası olarak yakın zamanda kuruluşu tamamlanan Kamu Hastaneler Birliği yapısının, sağlık alanındaki sorunların daha hızlı bir şekilde ortaya konup çözümlenmesine imkân sağlayacağını düşünüyorum. Bu yapının bir parçası olan İstanbul Anadolu-Kuzey Kamu Hastaneler Birliği’nin çalışmalarının işlerlik kazanmasına, Hastane Başhekimi olarak ekip çalışması ruhu temelinde yardımcı olarak, katkı sunabileceğimize yürekten inanıyorum. Gelecekle ilgili umudumuzun ve inancımızın en önemli dayanağı, her alanda kendisini geliştirmeye açık olan nitelikli ve deneyimli insan kaynağımızdır. Modern tıbbın gereklerini yerine getirerek hizmet alan hastalarımızın memnuniyetini artırmayı amaçlarken, eğitim-öğretim ve araştırma alanındaki gelişmeleri de yakından izlemeyi ve tavizsiz sürdürmeyi de amaç edinmeliyiz. Nitelikli uzman hekim kadrolarının yetiştirilmesi ve çok yönlü araştırma projeleriyle bilim üretilmesi vazgeçilmezlerimiz olarak devam etmelidir. Kaliteli sağlık hizmetine bilimsel bakış açısının yansıtılmasının eğitim ve araştırma faaliyetlerinin düzenli, istikrarlı ve belirli standartlarda devamı ile mümkün olacağı gerçeği unutulmamalıdır. Kamunun sağlık alanında bilinçlendirilmesi ve sağlıklı yaşam konusunda farkındalık oluşturulması için yerel yönetimlerin, STK’ların, yazılı ve görsel medyanın sağlık kurum ve kuruluşlarına desteği sağlanmalı, birlikte çalışma kültürü oluşturulmalıdır.

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 91


SAĞLIK

Prof. Dr. Canan Karatay Efendigil:

Kendi sağlığına sahip çık! Prof. Dr. Canan Karatay Efendigil... Hakkında bir şey söylemek ne mümkün... Her soruya cevabı hazır, çözüm önerileriyle birlikte... O, görsel basında karşımıza çıkıp, öyle tabuları yıkıyor, bizlere nasıl beslenmemiz üzerine öyle farklı şeyler anlatıyor ki, hepimiz karşısında pür dikkat kesiliyoruz. Kadıköy Florence Nightingale Hastanesi’nde muayenelerini sürdürüyor olması ise, biz Anadolu Yakası’nda ikamet edenler için ayrı bir şans olarak ortaya çıkıyor. Son derece yoğun günler geçirmesine rağmen değerli hocamızdan Kadıköy Life için ‘Obezite’ konusunda görüş ve çözüm önerilerini aldık ve siz okurlarımızla paylaşıyoruz... ... Şişmanlık, obezite ve diyabet; temelde komplike, yani oldukça karmaşık olan birçok metabolik bozukluk sonucu ortaya çıkmaktadır. İnsan organizmasında oluşan ve gelişen hormonal dengesizliğin, yani hormon ve enzimlerin iyi işlemediklerinin ciddi bir göstergesidir, büyük bir halk sağlığı sorunudur. Aslında hem şişmanlık, hem şişmanlığın ileri safhası olan obezite, hem de halk arasında şeker hastalığı dediğimiz diyabet; insülin yüksekliğine bağlıdır, yani hiperinsülinemik bir hastalıktır.

Prof. Dr. Canan Karatay Efendigil... Kadıköy Florence Nightingale Hastanesi

Şeker ve karbonhidrat... İleri yaşlarda gelişen çeşitli metabolik bozukluklara hiperinsülinemik hastalıklar da diyoruz ki, bu sağlık sorunlarının en başında kilo alma, obezite, diyabet, prediyabet, metabolik sendrom ya da insülin direnci gelmektedir. Bu sağlık sorunlarının herbirinin temelinde ise tek bir neden yatmaktadır. Bu nedenle, belirtilerin herbiri kendi başına bir sağlık sorunudur. Aynı zamanda da metabolizmada gelişmiş ya da gelişmekte olan birçok bozukluğun göstergeleridir. Bizlere temelde bir bozukluk olduğunu bildiren, gösteren, işaret eden belirtilerdir. Her kişide değişik derecelerde ortaya çıkan bu belirtilerin, genetik olmadığı da bilimsel araştırmalarda gösterilmiştir. Bu nedenle temelde

94 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

yatan metabolik bozuklukların köklerine kadar inilip düzeltilmesi mümkün olmaktadır. Bu hastalıkların temelinde ve kökünde şeker ve karbonhidrat metabolizmasındaki bozukluklar yatmaktadır. Şeker ve karbonhidrat metabolizması bozukluklarının düzeltilmesiyle birlikte tüm hiperinsülinemik hastalıklar da düzelmektedir. Birçok bilimsel araştırmayla, başta diyabet olmak üzere bu hastalıkların tümünün tamamen önlenebilir, düzeltilebilir ve iyileştirilebilir olduğu da gösterilmiştir. Bu çalışmalarda, örneğin diyabet ve yüksek tansiyonu olan hastaların kan şekeri ve kan basınçlarının kontrolünün kolaylaştığı, ilaç dozlarının azaldığı da bildirilmiştir.


SAĞLIK

Karatay Diyeti... Karatay Diyeti’yle Yaşam Boyu Sağlık... Karatay Mutfağı... Karatay Diyeti’yle Obezite ve Diyabete Çözüm var... Elli yıllık bir hekim, kardiyolog ve iç hastalıkları uzmanı olarak, karşılaşmış ve gözlemlemiş olduğum erken ölümlerin önlenebilir olduğunu anlatmak ve açıklamak amacıyla yazdığım “Karatay Diyeti, Karatay Diyeti’yle Yaşam Boyu Sağlık, Karatay Mutfağı, Karatay Diyeti’yle Obezite ve Diyabete Çözüm Var” kitaplarımda bulunan önerileri, kendi kendilerine uygulayarak, gayet rahat bir şekilde kilolarından kurtulan binlerce insan var. Tabii kitaplarımdaki önerileri uygulamaları sonucunda aşırı kilolarından kurtulan birçok kişinin, kan şekerlerini sağlıklı olarak kontrol altına alabildiklerini belirtmek de önemlidir diye düşünüyorum. Bir hekim olarak, halkımızın kendi sağlığına sahip çıktığını görmek benim için en büyük mutluluk... Önlenebilir erken ölüm... Dünya Sağlık Örgütü de, gerek gelişmiş gerek gelişmekte olan ülkelerde, mikropsuz olan en önemli ve en yaygın halk sağlığı sorununun şişmanlık, obezite, diyabet ve bu metabolik bozuklukların sonucu ortaya çıkan önlenebilir erken ölüm ve ölümcül hastalıklar olduğunu bildirmiştir. Dünya Sağlık Örgütü; ülkelerin sağlık kuruluşları, bakanlıkları ve sağlık kurumlarının bu konuyu ciddi bir şekilde ele almalarını, bu nedenle örgütlenmeleri gerektiğini 2009 Avrupa Sağlık ve Sağlık Sistemleri Raporu’nda açıkça belirtmektedir. Karbonhidrat metabolizması bozukluğu ile gelişen kronik hastalıklar, bünyemizde biyolojik olarak meydana gelen, yani yavaş yavaş oluşan hormonal dengesizlikler sonucu ortaya çıkmaktadır. Hormonal dengesizlikleri başlatan en önemli temel nedenin çevresel faktörler olduğu gösterilmiştir. Sağlık sorunlarının kökünde yatan çevresel faktörlerin başındaysa kötü hayat şartları ve yanlış beslenme gelmektedir. İleri yaşlarda ortaya çıkan, dejeneratif diye adlandırdığımız kronik hastalıklar ve bu hastalıkların komplikasyonları sonucu meydana gelen sakatlıklar ve önlenebilir olan erken ölümler, günümüzde hem aileleri perişan etmekte, hem de tüm dünya ülkelerinin sağlık ekonomisinde kocaman bir kara delik açmaktadır. Oysa artık bilimsel olarak şişmanlık, obezite, diyabet, kalp hastalıkları, enfarktüs,

Prof. Efendigil: Yaşadığımız çağda gerek obezite gerekse diyabet, kalp krizi ve felce neden olan en tehlikeli risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Amacımız, kalp krizi ve inme risklerinin elimizden geldiğince azalmasını sağlayarak, gereksiz sakatlanmaları ve erken ölümleri önlemektir!

inme, kanser gibi hiperinsülinemik hastalıkların, yani insülin yüksekliği hastalıklarının önlenebilir olduğu, tedavilerinin daha kolaylaşabildiği bilimsel olarak gösterilmiştir. Amaç; kalp krizlerini ve inme risklerini azaltmak! Yaşadığımız çağda gerek obezite gerekse diyabet, kalp krizi ve felce neden olan en tehlikeli risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Amacımız, kalp krizi ve inme risklerinin elimizden geldiğince azalmasını sağlayarak, gereksiz sakatlanmaları ve erken ölümleri önlemektir! Yirmibirinci yüzyılda yaygın bir şekilde karşılaştığımız, temelde şeker ve karbonhidrat metabolizmasının bozulması sonucu biyolojik, hormonal dengesizliklerle birlikte ortaya çıkan obezite ve diyabet hastalıkları, ülkemizin en önemli sorunlarından biridir. Bozulmuş, rayından çıkmış olan karbonhidrat bozukluğu düzeltildiği zaman bu saydığımız sorunlar da kalmayacağı gibi, daha sağlıklı ve dinç bir toplum gelişecektir. Halkımızın sağlığı, sağlık programımızın en öncelikli hedefi olmalıdır! 2011 yılı aralık ayında İngiltere Ulusal Sağlık Kuruluşu olan NHS (National Health Service), yeni yılda alınacak sağlıklı yaşam biçimi önlemleri ile diyabet hastalığı komplikasyonlarına bağlı olan ölümlerin yüzde 25 oranında azalabileceğini açıklamış ve 2012 yılı itibariyle de halk sağlığı için gerekli önlemler alınmaya başlanmıştır. NHS, 2013 yılında, halkının fizik aktivitesini artırmak ve obeziteyi önlemek amacıyla geniş bir kampanya da başlatmıştır. Ülkemizde de Sağlık Bakanlığımız, 2012 yılında başlattığı çalışmalarla, fizik aktiviteyi artırarak, halkımızın şişmanlığını önlemek amacıyla bu alanda önemli bir uğraş vermektedir.

Sağlığımızın sorumluluğunu kendi elimize almak en kolay yol... İnsanlar bilinçli olarak yaşadıklarında, sağlıklarını korumakta güçlük çekmiyorlar ve mutlu oluyorlar. İşte bu sebeple sağlığımızın sorumluluğunu kendi elimize almak ve korumak, en ucuz ve kolay yoldur. Hastalanmamak elimizdedir; yalnız kendi elimizdedir, başka kimsenin elinde değildir! Bizler buna karar verip, yaşam biçimimizde köklü ve sağlıklı değişiklikler yapabildiğimiz zaman; obeziteyi, diyabeti, kalp krizini, inme dediğimiz felç hastalıklarını ve diğer kronik dejeneratif hastalıkları önleyebiliriz. Her gün 20 dakika... Fizik aktivite artırmak, aşırı derecede spor yapmak demek değildir. Sürekli bir şekilde, aksatmadan her gün 20 dakikada açık havada yürümek gerekmektedir ve yeterlidir. Yaz kış her gün, “Yağmur yağdı, dolu yağdı, fırtına çıktı, elektrikler söndü, bilgisayarım bozuldu, evi su bastı…” demeden, açık havaya çıkılacak ve 20 dakika yürünecek. Bu bağlamda hastalarım tarafından sık sorulan şu sorulara da cevap vermek istiyorum: Ne zaman yürüyeceğiz? Sizin için en uygun olan zamanda yürüyebilirsiniz. Sabah olabilir, akşam olabilir, gece olabilir, öğle olabilir. Sizin rahatlıkla sıkılmadan, zorunlu olarak değil de istediğiniz gibi yürüyeceğiniz zamanda olmalıdır! Ama her gün olmalıdır. Tempolu mu yürüyeceğiz? Hayır, tempolu yürümeniz şart değil! Herkes zorlanmadan, rahat ettiği bir tempoda yürümelidir! Ama açık havada her gün yürünmelidir...

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 95


SAĞLIK

El ve ayaklarınız artık emin ellerde!

ML Klinik El ve ayak sağlığı problemi olan hastalara kesin çözüm olmak misyonu ile 2011 yılında bu alana gönül veren doktorlar tarafından Acıbadem’de kurulan ML Klinik; ayak sağlığı uzmanlarından oluşan deneyimli bir ekip ile el ve ayakların medikal ve estetik bakımını hijyenik ortamda, özel cihazlarla uluslararası kabul gören standartlarda sunarken, sizleri profesyonel ellere emanet etmeye davet ediyor... DİLHAN HIZ Vücudumuz hepimizin vazgeçilmezi! Hayatımızı sürdürmemizi sağlayan tüm organlarımız çok kıymetli. Ancak sağlık dediğimizde ne yazık ki kendilerini pek de düşünmediğimiz, genelde hor kullandığımız iki organ var ki, aslında olmazsa olmazlarımız onlar! Kısa bir süre için gözlerinizi kapatıp düşünün, el ve ayaklarınız olmasaydı ya da sağlıklı durumda olmasalardı ne yapardınız? Cevabınızı duyar gibiyim... Öyleyse bugün kendinize bir iyilik yapın ve vücudunuzun olmazsa olmazlarını, el ve ayaklarınızı sağlıkla taçlandırın. Nerede mi? ML Klinik’te, uzman ellerde... ML Klinik’i daha yakından tanımak için Dr. Emel Miroğlu’yla keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. İşte satırlarımıza yansıyanlar...

ML ne zaman kuruldu? Ortaklı bir oluşum mu? Projenin çıkış noktası neydi?

verebilir misiniz? Podiatri ülkemizde olması gereken konumda mı?

Öncelikle sizin nezdinizde tüm Kadıköy Life ailesine bizleri dergilerinde ağırladıkları için teşekkür ederiz. ML Klinik, el ve ayak sağlığı problemi olan hastalara kesin çözüm olmak misyonu ile 2011 yılında el ve ayak sağlığına gönül veren iki doktor tarafından Acıbadem’de kurulmuştur. ML Klinik, ayak sağlığı uzmanlarından oluşan deneyimli bir ekiple el ve ayaklarınızın medikal ve estetik bakımını hijyenik ortamda, Almanya’dan getirilen özel cihazlarla uluslararası kabul gören standartlarda sunan bir merkezdir.

Ülkemizde ‘el ve ayak sağlığı’ konusu tıbbi ve tıbbi olmayan uygulamacılar arasında kalmış, oldukça sıkıntılı bir konu olarak dikkat çekmektedir. Ayak sağlığı uluslararası literatürde ‘Podiatri’ bilim dalının konusudur. Hastalar ülkemizde batık tırnak, nasır, deforme tırnak, çatlak topuk gibi bir çok ayak sağlığı problemlerini çoğu zaman kuaförlerdeki manikürcüler aracılığı ile çözmeye çalışmaktadır. Ne yazık ki ülkemizdeki manikürcüler hiçbir sağlık eğitiminden geçmemiştir. Üstelik çoğunun temel hijyen eğitimi de mevcut değildir. Hastaların diğer bir bölümü ise aile hekimi, dermatolog, ortopedi, genel cerrahi doktorları gibi çeşitli doktorlara giderek çözüm bulmaya çalışmaktadır. Ancak çoğu doktor ayak sağlığının cerrahi olmayan sorunlarını kendi alanı gibi görmeyerek geçiştirmekte, hastanın sorununu tam anlamıyla çözecek kesin tedaviler yapamamaktadır. Son zamanlarda yurtdışında podiatri eğitimi almış bir elin parmağını geçmeyecek sayıdaki uzmanlar ise, ülkemizde ayak sağlığı için iyi bir şeyler yapmak için uğraşsa da, ne yazık ki bu bilim dalı ülkemizde yerini hak ettiğince alamamıştır. Ancak ülkemizde başka bir bilim dalı altında eğitimi mevcut değildir.

Ülkemizde el ve ayak sağlığının genel durumu hakkında bilgi

ML Klinik, en özet tanımıyla bir el ve ayak bakım merkezi. 96 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013


SAĞLIK

Peki bu alanda hizmet veren diğer işletmelerden farkınız nedir? Uygulamalar kimler tarafından gerçekleştirilmekte? Hijyen anlayışınızdan ve bakım sırasında kullandığınız ürünlerden bahseder misiniz? ML Klinik’de her bireyin tedavi protokolü doktor kontrolünde belirlenerek, medikal hizmetleri bu konuda eğitim almış doktor, estetik hizmetleri ise ayak sağlığı uzmanı vermektedir. ML Klinik’de ‘Güvenli Ayak Bakımı’ yapılmaktadır. Bilimsel bir araştırmaya göre kuaför salonlarının yüzde 98’inde sterilizasyon cihazlarının bulunduğu belirtilmiştir. Ancak kullanılan sterilizatörler yakından incelendiğinde bunların bilimsel, güvenilir ve etkin yöntemler olmadığı tespit edilmiştir. Sterilize edilmemiş aletlerden en sık bulaşan hastalık, tırnak mantarıdır. ML Klinik’de kullanılan tüm aletler ya sterilizasyon koşullarına göre doğru sterilize edilmiş ya da tek kullanımlıktır. Ayrıca medikal hizmetleri tamamlayacak refleksoloji masajı, detox iyonik su terapisi gibi hizmetler, misafirlerimizi daha da mutlu etmektedir. Hizmeti tamamlayan tüm solüsyon ve kremler ya ülkemizde doktor kontrolünde yazılan ilaçlar ya da yurtdışından özel olarak getirdiğimiz etkinliği kanıtlanmış dermokozmetiklerdir. ML Klinik’de kozmetik ürün kullanılmamaktadır.

ML Klinik’in hedef kitlesini kimler oluşturuyor? Medikal bakımla estetik bakımın ayrımını nasıl yapmalıyız? ML Klinik’in çıkış sloganı, “ML Klinik kadın erkek herkesin ayak sağlığını önemser” idi. ML Klinik, cinsiyet ve yaş ayrımı yapmadan kendi-

sini hem koruyucu hem tedavi edici hizmetlerin bir parçası gibi görüp, bu mantıkla hizmet vermektedir. Elbette ki 20 yıldır gitmediği doktor almadığı mantar ilacı kalmamış, 7 kez tırnak çektirip son çare olarak gelen hastalarımız önceliğimizdir. Ancak hiçbir ayak sağlığı problemi olmayan misafirlerimiz de hizmet kapsamımız içinde olup, ciddi bir hasta grubumuzdur. Çünkü ayak sağlığımız, yaşlılığımızdaki yaşam kalitemizin belirleyicisidir. Neden bebek ayakları ile gezmek varken, ağrılı yorgun ayakların üzerinde duralım ki?

Randevu sisteminiz nasıl işliyor? ML Klinik’de zamanında, tam ve doğru hizmet verebilmek için randevu sistemi ile hizmet verilmektedir. Randevular telefonla ya da internet sitemizden alınabilmektedir.

ML Club uygulamanız hakkında bilgi verir misiniz? ML Club, bize sürekli gelmek isteyen misafirlerimiz için yaptığımız bir çeşit indirim kartı uygulamasıdır. Özellikle hastalarımızın ayak sağlığı sorunu giderildikten sonra ayak sağlığını sürekli koruyabilmeleri amacı ile geliştirilmiştir. Misafirlerimiz bu kart ile aylık koruyucu bakım hizmetini öncelikli

ML Klinik, Medikal Ayak Bakım İlgi Alanları:

olarak, en uygun fiyatlarla, sürekli alabilmektedir. Aynı zamanda club üyeleri birbirlerini tanıyarak, özellikle iş alanlarında ortak fayda sağlayabilmektedir.

Son olarak kendinizden bahseder misiniz? Bizler doktor olarak bu kliniği kurarken temel hedefimiz, el ve ayak sorunları için manikürcü ve cerrahlar arasında çaresizce dolaşan hastalara gerçekten çözüm olmaktı. Biz biliyoruz ki eskilerin deyimi ile “insanın ağrısı nerde ise canı ordadır”. Her ağrı, çeken için çok önemlidir. Örneğin artık tırnak batmasında tırnak çekilmiyor. Tırnaklara özel geliştirilmiş teller acısız takılıp, 20 dakika içinde sorun kalıcı olarak gideriliyor. Tırnak mantarı, diş hekimliği cihazları gibi özel ayak sağlığı için geliştirilen cihazların yardımı ve eş zamanlı verilen iyi bir medikal tedavi sonrasında kesinlikle tedavi ediliyor. Hastalara bu bilinci vermek önemliydi. Gün geçtikçe “ben her şeyi denedim ama olmadı” diye umutsuzca gelip söylediklerimize inanmaz gözlerle bakan hastaların yerine, elinden annesini, arkadaşını, ortağını tutup getirip, “göreceksin burada çok iyi olacaksın” diyen hastaların artması, bizi sevindiriyor.

• Mantarlı Tırnak

ML Klinik, Estetik El&Ayak Bakım Hizmetleri

• Batık Tırnak

• Cilt Bakımı

• Deforme (Şeklini kaybetmiş) Tırnak • Deri Deformasyon, Sertleşme, Keratinizasyon Sorunları

• Estetik El&Ayak Bakımı • Spa El&Ayak Bakımı • Tırnak Şekillendirme

• Nasır

• Tırnak Güçlendirme

• Çatlak Topuk

Ayrıca Refleksoloji ve Detox Iyonik Su Terapisi uygulamaları da mevcut.

• Diyabetli Ayak • Aşırı Terleyen Ayak • Aşırı Kokan Ayak • Siğil • Tırnak Yeme

www.mlklinik.com

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 97


YENİ MEKÂN

Balıkçıda kahvaltı mı olur, demeyin!

Temenye Balıkçısı’nı bir deneyin... Siz de bütün hafta çalışan ve keyifli, dolu dolu bir sofrada sıcacık tavşankanı çay eşliğinde nefis bir kahvaltıyı özleyenlerden misiniz? Bütün hafta ayaküstü geçiştirdiğiniz ama uzun uzun tadını çıkarmak için özlem çektiğiniz kahvaltı keyfi şimdi çok yakınınızda. Pendik Marina’da, Temenye Balıkçısı’nda...

GÜLER KONUR Kahvaltıyı sevmeyenimiz yoktur. İş yaşamının ya da ev telaşının arasında tüm hafta Pazar günü kurulacak kahvaltı sofrasının hayalini kurar dururuz. Çoğumuzun tercihi evimizin rahatında, uzun, keyifli, sohbetli, sahanlı yumurtalı kahvaltılardır şüphesiz. Ama ev rahatlığında bir mekân ve anne eli değmişçesine özel lezzetlere de hayır diyemeyiz hiçbirimiz. İşte bu tür bir mekân Temenye Balıkçısı. Pendik Marina’nın gözde lezzet durağı, denizden çıkan lezzetlerinin yanısıra keyifli kahvaltıların da en özel adreslerinden biri... ADALAR MANZARALI KAHVALTI Şöyle denize karşı, Prens Adaları’nı karşınıza alıp, mis gibi iyot kokusunu soluyarak kahvaltı etmek ve bütün haftanın yorgunluğunu, stresini atmak, yeni haftaya tazecik hazır olmak ister misiniz? Öyleyse doğru adrestesiniz! Anadolu Yakası’nda olup da, köprü trafiğine girmeden, Boğaz keyfi yaşamak istediğinizde, bilin ki Boğaz ayağınızda, Pendik’de... Pendik Marina’daki Temenye Balıkçısı, tam da aradığınız mekân. Temenye Balıkçısı rahat konumu, eşsiz manzarası, sıcacık ortamı, özenli hijyeni, lezzet çeşitliliği ve güler yüzlü servis elemanlarıyla Pazar’ınızı tam bir keyife dönüştürmek için birebir. Balıkçı-

da kahvaltı olur mu, demeyin; oluyor, hem de Ege usulü, toplam 14 çeşitten oluşan özel bir kahvaltı. Her Pazar saat 10.00’dan 14.00’e dek süren bu lezzet seremonisinde neler mi var? Ev yapımı reçeller, tereyağ, bal, kaymak, Ayvalık’dan gelme zeytin, Ege’ye özgü patatesli bişi, peynir çeşitleri, yumurta, incir, helva, sınırsız çay ve tabii doyumsuz bir manzara...

leri Narlı Kılıç Balığı, Temenye Usulü Balık Kavurma, Ermeni Pilaki, Girit Ezmesi, mutlaka tadılması gereken lezzetlerden. Mekân kırmızı et düşkünlerini de unutmamış. Köfteden antrikota, bonfileden t-bone steak’e etçillerin vazgeçemediği lezzetlerin tümü mönüde yer alıyor. Kişi başı ortalama 80 ile 100 TL arası ödeyeceğiniz Temenye Balıkçısı’nda muhteşem manzara ise bedava...

EMİN ELLERDESİNİZ! 2010 yılından bu yana hizmet veren Temenye Balıkçısı; Bebek Balıkçısı’ndan tanıdığınız Ertuğrul Karabulut ve oğlu Cem Karabulut’un ortaklığında hayata geçirilmiş. Pendik Marina’da denize karşı konumlanan mekân; konuklarına araba sesinden uzak, sevdikleriyle vakit geçirebilecekleri bir ortam sunuyor. Birbirinden mesafeli konumlandırılmış masa düzeni, ferah ortamı ve soft dizaynıyla damaklarınızdan önce gözlerinizi fetheden Temenye Balıkçısı’na karayolundan aracınızla ya da tekne ile sahilden ulaşmanız mümkün. Pazar kahvaltıları için rezervasyon yaptırmanın gerekli olduğu mekânda eminiz kahvaltıyla kalmayacak, günün geri kalan öğünlerine de birbirinden leziz deniz ürünleriyle devam edeceksiniz.

Temenye Balıkçısı; Batı Mahallesi Sahil Yolu, MarinTürk İstanbul City Port A Blok No:7/8 Pendik adresinde sizi bekliyor.

Mevsimine uygun balıkları mostrada gözünüzle görüp, elinizle seçebileceğiniz Temenye Balıkçısı’nda mekânın spesyalMayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 99


ETKİNLİK

Özel Kadıköy Kız Koleji Mezunları’ndan Ufuk Oğan Özgülerler, bu özel etkinlikte yeni yaşını arkadaşlarıyla birlikte kutladı.

Bütün kızlar toplandık… Özel Kadıköy Kız Koleji mezunları, yıllar sonra gerçekleşen nostalji dolu buluşmada kucaklaştı. Okul binalarının yıkılmasının ardından dernekleşen mezunlar; “Biz daha buradayız” diyerek gözyaşı ve sevinci bir arada yaşadı. Etkinliğe, Amerika ve Kıbrıs gibi dünyanın birçok ülkesinden mezunların katılması dikkat çekti. Buluşmanın mimarı, ÖKKK Platformu Başkanı Gülten Çetindağ Tibet ayakta alkışlandı. HÜZÜN VE SEVİNÇ BİRARADA… Kadıköy Life objektiflerine yansıyan eşsiz karelerde hüzün ve sevinç bir arada yaşandı. 5’ncisi gerçekleştirilen mezun buluşmasında lise yıllarındaki öğretmenlerini de ağırlayan Gülten Çetindağ Tibet ve okul arkadaşları, gözyaşlarına boğuldu. 1967 yılı mezunları ile diğer yıllarda öğrenimini

tamamlayan katılımcılar, öğretmenlerine unutulmaz bir gün yaşattı. Katılımcılar; “Uzun zamandır hemen hemen tek başına büyük bir çabayla hazırlanmışsın. Bu büyük bir başarı. Bizi burada 40 yıl sonra bir araya getirdin” diyerek, Gülten Çetindağ Tibet’e teşekkür etti. AMERİKA ve KIBRIS’TAN DA GELDİLER Fenerbahçe Faruk Ilgaz Tesisleri’nde gerçekleşen etkinlikte konuşan Özel Kadıköy Kız Koleji Mezunları Platformu Başkanı Gülten Çetindağ Tibet; ‘Sizlere yürekten teşekkür ediyorum. Düzenlediğimiz her etkinliğimize katılım ve ilgi giderek artıyor. Ne mutlu bize. Geçmişte de birdik, şimdi de… Hey gidi yıllar. Bir zamanlar okulumuz bambaşkaydı. Okuldan içeri farklı ayakkabılarla girerdik hatırlarsınız, tertemizdi bizim okulumuz. Ya-

Özel Kadıköy Kız Koleji mezunlarından CHP eski İstanbul İl Parti Meclis Üyesi Begüm Yavuz, Kadıköy Life’ın her sayfasını büyük bir özenle gözden geçirdi…

saktı birçok şey; naylon çorap, saç tokası ya da diğerleri. Göz teması bile bazen yasaktı. Ama o yıllar bambaşkaydı. Şimdi aramızda öğretmenlerimiz, bizimle beraberler. Hepimizin adına kendilerine teşekkür ediyorum’ diyerek katılımcılara seslendi.

Moda Spor Kulübü’nde doyumsuz gece Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Mezunları, geleneksel olarak düzenledikleri buluşmada doyumsuz bir gece yaşadılar. Moda Spor Kulübü’nde gerçekleşen mezun yemeğine Türkiye’nin birçok ilinin yanısıra, İsviçre’den de katılım oldu. Moda’nın sevilen sesleri Alex, Çağdaş ve Ebruli’nin ezgileriyle neşelenen gecede, objektiflere renkli görüntüler yansıdı.

OKULDA BAŞLAYAN ARKADAŞLIKLAR DOSTLUĞA DÖNÜŞTÜ Moda Spor Kulübü’ndeki eğlence dolu geceye katılanlar arasında Ege Basım Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Güven, Duru Gümrükleme-Duru Lojistik sahipleri ve yöneticileri ile Kılıç Lojistik sahipleri ve yöneticileri de yer aldı.

Mart&Nisan 2013 KadikoyLife.com : 115


SOSYAL YAŞAM

Anadolu Yakası’nın İncisi:

Palladium DİLHAN HIZ 2008 yılında Tahincioğlu Gayrimenkul tarafından 230 milyon dolarlık yatırım ile hayata geçirilen Anadolu Yakası’nın en prestijli alışveriş merkezi Palladium AVM; eğlence, alışveriş ve lüksün en özel adreslerinden biri olmaya devam ediyor. Yaklaşık olarak 1500 kişiye iş imkânı sağlayan AVM, alışveriş merkezi tanımını adeta baştan yaratıyor. Misafirlerine aksesuardan bay-bayan giyimine, dayanıklı tüketim mallarından ev tekstil ürünlerine kadar geniş bir yelpazede birçok farklı ürün gamını bir arada sunan Palladium, yıl boyunca misafirlerine sağladığı özel kampanya ve etkinlikler ile de farkını ortaya koyuyor. Palladium’un dünü, bugünü ve yarınını Palladium AVM Genel Müdürü Ayşen Yerşen ile konuştuk. İşte satırlarımıza yansıyanlar...

Palladium’un tam konumunu söyler misiniz? Bu proje için neden Ataşehir tercih edildi? Şu an sürece bakıldığında tercihinizin doğru olduğunu düşünüyor musunuz? Palladium AVM; Ataşehir’de, Halk Caddesi üzerinde oldukça merkezi bir lokasyonda yer alıyor. Bölgedeki alışveriş, lüks tüketim ve eğlence eksikliğini karşılayan tam donanımlı bir alışveriş merkezi ihtiyacı nedeniyle Palladium AVM özellikle Anadolu Yakası’nda konumlandırıldı. Bu doğrultuda 5. yılımızı kutlayacağımız 2013 yılında Anadolu Yakası’na tanıştırdığımız lüks segmentteki markalar, sağladığımız fırsatlar ve etkinliklerimiz ile alışveriş merkezi anlayışına yeni bir boyut kattığımızı düşünüyoruz.

Palladium AVM olarak gerçekleştirdiğimiz birçok etkinlik ve kampanya ile salt alışveriş merkezi anlayışının dışında misafirlerimize farklı alanlarda sosyalleşme imkânı sunuyoruz. Eğlence ve alışverişi tek bir potada birleştiren Palladium AVM’nin, insanların sadece alışveriş yapmak için geldiği bir yer olarak algılanmasını tercih etmiyoruz.

Palladium AVM’nin teknik özelliklerinden bahseder misiniz? Yaklaşık 40 bin metrekare olan, kiralanabilir alanlarının tümü dolan ve perakende sektörüne canlılık katan Anadolu Yakası’nın lider alışveriş merkezi Palladium AVM, 32 katlı residence kulesini ve 190 mağazayı içinde barındırıyor. Yaklaşık 1500 kişiye istihdam sağlayan Palladium AVM’mizin, toplamda 5 kattan oluşan ve 2500 araçlık ücretsiz kapalı otopark alanı da bulunuyor.

Palladium’un hedef kitlesini kimler oluşturuyor? İçerikteki mağaza ve restoranlar neye göre seçildi? Palladium AVM olarak misafirlerimize alışveriş yaparken eğlenebilecekleri bir platformu bir arada sunmak için çalışıyoruz. Bizim hedef kitlemiz sadece kadınlar, çocuklar ve aileleri değil. 7’den 70’e alışveriş yapmayı, eğlenmeyi ve güzel vakit geçirmeyi seven herkes bizim hedef kitlemiz içinde yer alıyor. Palladium AVM’de hizmet anlayışımız ve konseptimiz çerçevesinde marka ve restoran konusunda oldukça seçici davranıyoruz. A+ bir kitleye hitap eden Palladium AVM’nin günlük ziyaretçi sayısı 25.000

100 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013


SOSYAL YAŞAM

ile 30.000 arasında değişiyor. Bünyemizde marka popülaritesi yüksek olan mağazalar yer alıyor. 190 mağazanın bulunduğu Palladium’da, 37 adet yeme-içme mekânı var. Açık alanı bulunan restoranları ise uluslararası bir boyuta sahip. Midpoint, Ve Cafe&Restaurant, Kitchenette, Bistro 33 ve Brasserie Polonez gibi çok özel restoranların yer aldığı Palladium AVM’ye bu restoranlar için gelen ziyaretçiler de var.

Palladium’un konuklarına müşterilerine sunduğu hizmetler nelerdir? Özel günlerde misafirlerimiz için çeşitli kampanyalar, indirimler ve etkinlikler gerçekleştiriyoruz. Pek çok AVM’de olmayan özel bazı hizmetler de Palladium AVM’de dikkat çekiyor. Concierge hizmeti verilen Palladium’da, misafirlerimiz paketlerini ücretsiz olarak bırakıp alışverişine devam ederken, şahsi araçlarıyla gelen ziyaretçilerimiz için de vale hizmetimiz bulunmakta. Bebek bakım odası artık bütün alışveriş merkezlerinde bir standartken, Palladium AVM’de bunun yanısıra çocuk tuvaletleri de yer alıyor. Bu da ebevenyeler için Palladium’u tercih edilir kılıyor. Öte yandan, Palladium’un bünyesinde bir de ‘play garden’ var. Ancak burası çocuğunuzu oyuncak makinelere bindirdiğiniz bir alan değil, daha çok bir anaokulu gibi. Belli bir bedel karşılığında çocuğunuzu oraya bırakabiliyorsunuz. Siz rahat rahat alışveriş yapıp, sinemaya giderken çocuğunuz orada oyun oynuyor, boyama yapıyor, arkadaş ediniyor ve sosyalleşmesine katkı sağlanıyor.

İstanbul’da birbirinden farklı onlarca AVM bulunmakta. Sizin diğer AVM’lerden farkınız nedir? Konseptinizi açar mısınız? Her şeyden önce insanları alışveriş için kapalı bir mekâna sokuyorsanız, muhakkak açık havada alışveriş rahatlığını verebilmelisiniz. Yazın çok sıcaktan kışın çok soğuktan rahatsız olabilen insanların, alışveriş merkezinize geldiğinde ideal ortam sıcaklığı ile karşılaşması gerekir. Alışveriş merkezinin mimarisi son derece önemlidir. Dolaşan ziyaretçilerinizin ferah alışveriş keyfi yaşaması gereklidir. Palladium’un basık bir mimarisi olmaması, ziyaretçilerimizin en sevdiği özelliklerimizden biri olmakla birlikte, marka karması Palladium’u diğer AVM’lerden ayıran önemli güçlerinden

biri. Ayrıca, organize edilen etkinliklerle de diğer AVM’ler arasında Palladium’un farkı ortaya çıkmakta.

Çok yakınınızda birkaç büyük AVM konumlanıyor. Bu AVM’ler sizi nasıl etkiliyor? Aynı kitleye mi hitap ediyorsunuz? Palladium’un İstanbul’da yer alan AVM’ler arasında farklı bir yeri olduğu aşikardır. Gerek ziyaretçi niteliği gerekse verimlilik değerlendirmelerinde bu sonuç açıkça görülmekte. Özellikle İstanbul Anadolu Yakası’nı göz önüne aldığımızda, bizim hedef kitlemize hitap edebilecek ikinci bir alışveriş merkezi şu an için bulunmamakta. Yakın lokasyonlarımızda yeni açılan AVM’ler olduğu gibi açılacak olan projeler de bulunmakta. Sektörel takibimizde tüm projeler yer almakta. Rekabetin, ziyaretçiler açısından alternatif sunabilmesi adına güzel bir şey olduğunu düşünüyoruz. Tabii ki açılan yeni AVM’lerin sektörün tüm dinamiklerini yakından takip etmesi, yönetimin tecrübeli ekiplerle gerçekleşmesi, hedef kitlesini doğru belirlemesi, onları iyi tanıması vb. birçok etkeni yakalaması gerekmekte. Bu konularda eksik kalan AVM’ler maalesef başarıya ulaşamamakta. Palladium AVM’nin yönetimi de bu konuda Türkiye’de lider şirket olan ‘avmmfipartners’ tarafından yapılmakta. Yönetim şirketimizin tecrübesi, yurtiçi ve yurtdışı trendleri yakından takip etmemiz, ziyaretçilerimizin nabzını her an ölçmemiz, doğru pazarlama aktiviteleri gerçekleştirmemiz ve başarılı operasyon yönetimimiz ile her zaman bir adım önde olmak adına çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Palladium konuklarına ne tür aktiviteler, etkinlikler sunuyor? AVM yönetimi olarak insanların alışveriş yaparken keyifli vakit geçirmelerini sağlamak bizim için çok önemli bir unsur. Trendleri yakından takip ederek misafirlerimizin mutluluğunu ve memnuniyetini sağlayacak yaratıcı etkinliklere ve sürpriz hediyelere yer veriyoruz. Örnek vermek gerekirse, Aralık ve Ocak aylarında gerçekleştirdiğimiz Yılbaşı kampanyası ile AVM’lerde görmeye alışkın olmadığımız bir araç hediye ederek 1 ziyaretçimize çekilişle Range Rover Evoque verdik. Ayrıca kampanya süresince en yüksek alışverişi gerçekleştiren bir ziyaretçimiz de Oscar Töreni’ne ve Elton John After Party’ye özel davetli olarak katıldı. Çocuklar için, 23 Nisan’da Anadolu Yakası’nda bir ilki

gerçekleştirerek dinozorların tarihte yolculuğunu aktaran Kids’ Dino Dig etkinliğini Palladium’a taşıdık. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde ‘Kendini Şımart’ konsepti ile bir dizi etkinlik gerçekleştirerek, kadın misafirlerimize kendilerini baştan aşağıya özel hissedecekleri ücretsiz aktiviteler armağan ettik. Geride bıraktığımız 14 Şubat Sevgililer Günü’nde Palladium AVM’de en yüksek alışverişi gerçekleştiren 3 çiftimizi evlerinden VIP araçlar ve şampanya eşliğinde aldırarak, 5 yıldızlı bir otelde peri masallarına yakışır romantik bir gece geçirmelerine aracı olduk. Elazığ’da yer alan bir ilköğretim okulunun kütüphane ve kitap ihtiyacı olduğu bilgisi Şubat ayında tarafımıza ulaşmıştı. Konuyla ilgili sosyal sorumluluk üstlenerek, Mart başında başlattığımız kitap toplama kampanyası ile 1500 civarı kitap topladık. Mayıs ayı içerisinde bu kitaplar son düzenlemeleri yapılarak, Elazığ’ın Kovancılar ilçesindeki TOKİ Şehit Emre Ercan İlköğretim Okulu’na bizzat tarafımızca götürülerek teslim edilecek. Bu tarz sosyal sorumluluk kampanyalarımız yılın her döneminde planlı/plansız aksiyonlarla devam edecek. Palladium Alışveriş Merkezi olarak bu tarz konularda yoğun hassasiyet göstermekteyiz.

Palladium’a ulaşım nasıl oluyor? Konuklarınıza ulaşım hizmeti sağlıyor musunuz? Palladium’un Ataşehir’de merkezi bir konumda olması ile bölgede yaşayan ziyaretçilerimiz, yürüyerek alışveriş merkezine ulaşabildikleri gibi, 2.500 araçlık ücretsiz kapalı otoparkın olması, ziyaretçilerimizin park sorununu düşünmeden şahsi araçlarıyla AVM’ye rahatlıkla gelmelerine olanak sağlamakta. Toplu taşıma araçlarını kullanarak da AVM’ye gelen ziyaretçilerimiz olduğu gibi, birçok semtten misafirlerimizin Palladium’a ulaşım sağlamaları amacıyla 11 adet ücretsiz müşteri servimiz hizmet vermekte.

Palladium’un Anadolu Yakası için bir prestij kaynağı olduğunu düşünüyoruz. Bu referansla başka bir bölge ya da Avrupa Yakası için benzer bir proje geliştiriyor musunuz? Palladium Ataşehir hizmet kalitesinde, bölgenin ihtiyaçlarına karşılık verebilecek, farklı aksiyonlarıyla bölgeye katkı sağlayacak ‘Palladium Antakya’ projemiz de mevcuttur.

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 101


YEMEK VE YAŞAMA FELSEFESİ

Yemeklerin ve yaşamın dengesini bulun...

HÜLYA KURT

Profesyonel Aşçılık Öğretmeni & Sağlıklı Mutfak Şefi

hulya@hulyakurt.com

Genellikle yemek pişirirken; yemeği düzgünce pişiriyor olmayı, malzemeleri doğru sırasıyla eklemeyi, yemeği olur da yakmamayı, yemek piştiğinde güzel bir şekilde sorunsuzca sofrada sunmayı düşünüyoruz. Ve bu düşünceler çok normal. Fakat birçok şey, bazen normalin biraz dışına çıktığında güzelleşebiliyor. Bu yüzden normalin biraz dışına çıkıp, yemekleri pişirirken uygulayabileceğiniz önemli bir detaydan bahsedeceğim. Bu önemli detay küçük ama etkileri oldukça büyük... Bu detay yemeklerin sunumunu ve nasıl piştiğini etkilemiyor, ama yemekleri yedikten sonra bedenimize geçen enerji akışını, şifasını ve iyiliğini etkiliyor. Bunu yaptığınız zaman, bu iyi ve pozitif etkiler aynı zamanda artıyor da…

Dr. Ender Saraç, “Artık Ruhunu Da Besle” adlı son kitabında, yemekleri sağ elle pişirmemizin ne kadar da güzel sonuçlara etki ettiğini anlatmış. Dünyanın saat yönünün tersinde döndüğünü anlatan Saraç, yemekleri pişirirken de dünyadaki enerjilerin döndüğü şekilde saatin tersi yönünde; sağ elle, sağdan sola doğru karıştırarak pişirmemizin daha faydalı olduğunu anlatıyor. Dünya hangi yöne doğru dönüyorsa, pişirdiğimiz yemekleri de yine aynı akışta olacak şekilde pişirirsek, evrenin dengesini bedenimize de uyarlamış oluyoruz. Sağ elle pişirmemizin bir başka nedeni ise, sol yönümüzün enerjiyi alan, sağ tarafımızın ise enerjiyi veren yönümüzün olmasından kaynaklanıyor. Yaşamamızı sağlayan, gün içinde bize enerji veren şey yemekler olduğuna göre, yemekleri de enerjiyi veren yönümüz olan sağ elimizle pişirmemiz daha uygun. İslam dini de aynı şekilde yemeği sağ elle yememizin daha bereketli olacağını öneriyor. Öte yandan hayatta her şey birbiriyle uyumlu, bir bütün, bir denge içinde ilerliyor. Bizler bu denge ile uyumlu yaşadığımız da mutlu, huzurlu, sağlıklı ve keyifli olabiliyoruz. Bu nedenle evrenle birlikte hareket etmek, evrenle uyumlu yaşamak gerekiyor. Ancak o zaman hayatımızı daha pozitif, daha mutlu, daha sağlıklı kılabiliriz. Yapacağınız en ufak bir değişiklik, bu etkiyi pozitif anlamda çoğaltabilir. Yemekler de her gün hayatımızda, günün her öğününde bedenimizle buluşuyor. Bu yüzden hayatımızın her anında var olan yemekleri evrenle aynı yönde pişirirsek, hayati önem taşıyan gıdaları bedenimize verirken aynı zamanda ruhumuzu, zihnimizi ve düşüncelerimizi de dengelemiş oluruz. Hayatın her alanında denge önemli; dengeyi bulamadığımız zaman sorunlar başlıyor. Örneğin, Türkiye’nin nüfusu çok dengesiz bir şekilde İstanbul’a toplanmış durumda. Eğer Türkiye bir tahterevalli olsaydı, İstanbul tarafına çöken ağırlık yüzünden tahterevalli hiç hareket edemezdi. Bu dengesizlik; yapılaşma, trafik ve okullaşma gibi konularda yaşadığımız birçok soruna yol açıyor. 102 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

Yemeklerde de herhangi bir girdinin dozunu kaçırdığımızda, diğer aromaları düşürmüş oluyoruz. Yemeğin dozunu kaçırdığımızda, vücudumuzun dengesini kaybediyoruz. İnsan ilişkilerinde iyiliğin dozunu kaçırdığımızda, kendimizden kaybetmeye başlıyoruz. Doğadan yararlanmada dozu kaçırdığımızda, çevre felaketleri ile karşılaşıyoruz. Esasen hastalıkların çıkışı da bedenimizde yaşadığımız dengesizlik sonucu ortaya çıkıyor. Bu çoğu zaman dışı güzel ama doğal olmadığı için insan bedeninin dengesini bozan yiyeceklerden de kaynaklanabiliyor. Evrenin kendine göre bir dengesi her zaman var. Doğallığı bozulmamış yiyecekler, hâlâ Türkiye’nin birçok yerinde mevsiminde üretilen sebzeler, meyveler, otlar; ekmekleri ekşi mayadan üreten yerler; yumurtalarını, sütlerini kendi baktıkları, sevdikleri hayvanlardan sevgiyle üreten bölgeler; bu dengeye uyum sağlayanlardan birkaçı. Bunlar hâlâ devam ediyorken, bizlerin yapması gereken bu dengeye uyum sağlamak, bu dengeyi hayatımızla uyumlu hale getirmek, soframızla bedenimizin arasında var olan küçük ama etkisi büyük dengeyi yaşamlarımızın içinde huzurla, keyifle, sağlıklı yaşayabilmek...

Sağlıklı Tarifler Çilekli Yeşil Salata: 4 kişilik Malzemeler: Çilek, yarım kilo... Nane, 1 demet... Roka, 4 demet... Zeytinyağı, 3 yemek kaşığı... Limon, 1 adet... Deniz tuzu, 1 yemek kaşığı... Tane karabiber, 1 tatlı kaşığı. Yapılışı: Çilekleri güzelce yıkayın ve kurulayın. Çilekleri ortadan ikiye kesin. Rokaları ve taze naneyi güzelce yıkayın ve kurulayın. Rokaları ve taze naneyi elinizle ufak parçalara kırpın ve servis tabağına alın. Yeşilliklerin üzerine çilekleri serpiştirin. Bir kâse içinde zeytinyağı, limon suyu, deniz tuzu ve karabiberi karıştırın ve bir salata sosu elde edin. Bu sosu yeşil salatanın üzerine dökerek servis edin. Küçük Detaylar Büyük Mutluluklar Taze meyveleri her zaman yeşil salatalarda kullanabilirsiniz. Salatanızda hem harika bir renk kombinasyonu oluşturacak hem de besin değerini artıracaktır. Çilek, bağışıklık sistemini güçlendiren meyvelerden... Aynı zamanda çok iyi bir antioksidan... Restoran Keşif’im Cafe Muskat Caferağa Mah. Lütfübey Sok. No: 42/6 Moda - Kadıköy Cafe Muskat yenilendi. Neşeli ve içten ortamıyla beni her zaman mutlu etmiştir. Siz de güzel müzikler eşliğinde keyifle ev yemekleri yemek isterseniz, uğramanızı tavsiye ederim.


MEKÂN

Nostalji meraklıları

Haydarpaşa Mythos’a... Haydarpaşa Garı içerisinde 1908 yılından bu yana hizmet veren tarihi Haydarpaşa Gar Lokantası, işletme duayeni Sözübir ailesinin evsahipliğinde yeniden hayat buluyor! Buram buram tarih kokan mekân; çok özel lezzetleri, canlı fasıl müziği ve farklı ambiyansıyla konuklarını ağırlıyor... DİLHAN HIZ Meraklıları bilir; Haydarpaşa Garı’nın içerisinde yüzyılı aşkın süredir çok özel lezzetler konuklarla buluşur. Sadece yolcular değil, damağına düşkün tüm İstanbullular biraz nostalji yaşamak ve özgün tatlar için soluğu Gar Lokantası’nda alırlar. Mekânın 1964 yılından bu yana işletmeciliğini yapanlar ise, işletmecilikte duayen olarak kabul edilen Sözübir ailesidir. İşletme ailenin üçüncü kuşak temsilcisi Cenk Sözübir’e geçince, kendisi bir başka mekân işletme duayeni olan Cem Bişkin’le yollarını birleştirmiş. Sözübir ve Urla’da Mythos adlı konsept bir mutfak ile butik Ege lezzetleri sunan ve efsane Sherlock Holmes Pub’ların da yaratıcısı olan Bişkin, şimdi muhteşem bir lezzet birliğine imza atıyor ve ortak girişimleri Mythos’un mükemmel üstü lezzetlerini Haydarpaşa Gar Lokantası’na taşıyorlar. Bu birlikteliğin adını ise ‘Haydarpaşa Mythos’ olarak perçinliyorlar. “Haydarpaşa Mythos anlatılmaz, yaşanır” Bu lezzetlere ulaşmanın kolay olmadığını söyleyen ve aynı zamanda bir ‘gurme’ olan Cem Bişkin, Yunan adalarından getirdiği Rum aşçılar ile Mythos ekibini 2 ay boyunca beraber çalıştırmış. Üretilen yüzlerce sıcak ve soğuk meze arasından ise Türk damak tadına en uygun olanlar menüye alınmış. Kullanılan hammaddelerin tamamının özel olarak Urla bölgesinden toplandığı mekânın menüsündeki hiçbir tat kimyasal madde ba-

rındırmıyor. İstanbul’da zeytin kokan doğal zeytinyağı da yine sadece Mythos’ta... Bugün neredeyse tüm balık restoranlarında kullanılan ucuz maliyetli ithal deniz ürünleri Mythos’larda asla kullanılmazken; karides, kalamar ve ahtopotlar Urla ve Karaburun sahillerinden, etler ise Balıkesir’den temin ediliyor. Bu sebeple de kalamarlar, kalamar tadında ve kokusunda, ahtopotlardan ise lezzet fışkırıyor. Mythos’ta 30 çeşide varan soğuk ve 20 çeşidin üzerindeki sıcak mezelerin tamamına yakını özgün ve hepsi kendi mutfaklarında üretiliyor. Haydarpaşa tarihi binasının büyüleyici atmosferinde şok edici lezzetlerle beraber olurken dikkat edeceğiniz tek şey ise, parmaklarınızın sağlığı!

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 103


ADVERTORIAL

Eski tatlara yeni lezzetler;

Nalia

Adını Doğu Karedeniz’de hasat edilen mısırı korumaya yarayan ahşap yapıdan alan Nalia (Serender), Karadeniz Bölgesi’nin enfes mutfağının zengin çeşitliliğini Güneşli ve Bostancı’da sizlerle buluşturuyor. DİLHAN HIZ Karadeniz’e özel tatların İstanbul’daki başarılı temsilcisi Nalia, damaktaki lezzeti sağlığa dönüştüren mutfağıyla hem lezzetli hem de sağlıklı yemekler sunarken; sizleri rahat, güvenli ve kaliteli hizmetiyle ağırlıyor. Yemek saatlerinizde, iş toplantılarınızda ya da özel günlerinizde sevdiklerinizi rahatlıkla ağırlayabileceğiniz Nalia, damak tadına önem verenleri zengin mutfağına bekliyor...

Nalia’da birbirinden özel tatlar... Nalia’nın geniş mönüsünde ‘Karadeniz Mutfağı’ denince akla gelen tüm lezzetler mevcut. Glutensiz yapısıyla sindirimi ve hazmı kolaylaştıran, buğday türevi hiçbir ürün katılmadan yapılan Mısır Ekmeği’nden; içyağının eritilerek aromasının kullanıldığı, ince doğranmış kara lahana, mısır yarması, barbunya ve mısır unundan oluşan iç malzemelerle hazırlanmış Kara Lahana Çorbası’na;

satır kıyma, mısır yarması, pirinç ve bulgurla hazırlanan ve kemik suyunda pişirilen Kara Lahana Sarması’ndan; elde açılan özel hamuru ve satır kıyma ile içi doldurulmuş, haşlanmadan fırınlanıp tavada tereyağında kızartılarak hazırlanan Nalia Kıtır Mantı’ya; kazeinsiz tereyağı, glutensiz mısır unu ve yöresel çeçil peyniri ile özel tavasında hazırlanarak servise sunulan Hemşin Mıhlama’sından; 180 gr. hamur ve 180 gr. iç malzeme ile hazırlanmış, kendi öz yağları haricinde ilave tereyağı kullanmanızı gerektirmeyecek hafif pidelerine Nalia’da birbirinden özel tatlar sizleri bekliyor... Nefis Çayeli Kuru Fasulyesi Nalia mönüsünün olmazsa olmazı ise, kazeinsiz tereyağı ve ispir şeker fasulyesinden yapılan, midede şişkinlik, hazımsızlık yapmayan, köpüğü itina ile alınmış, hafif ve bir o kadar da lezzetli Çayeli Kuru Fasulyesi. Mekânın tatlı seçimi ise Çölyak hastalarının da rahatlıkla tüketebilecekleri, glutensiz saf mısır unundan yapılan Nalia’ya özel Mısır

104 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013


ADVERTORIAL

Tatlısı. Nalia’da ayrıca yöresel Türk peynirleri, likapa reçeli, bal, kaymak, köy tereyağı, yeşil ve siyah zeytin, yumurta, su böreği, Çengelköy salatalık ve domatesle sunulan yöresel kahvaltı da siz sabah tutkunlarını bekliyor. Nalia damak tadınızın yanında sağlığınıza da önem veriyor Nalia’da kullanılan her ürün, sizlerin damak zevkiniz yanısıra sağlığınız da düşünülerek hazırlanıyor. Karadeniz Mutfağı’nın olmazsa olmazı tereyağı, Nalia’da özel bir teknikle kazeinden arındırılarak kullanılıp, tüm yemeklerde sağlıklı tariflerle bir araya getiriliyor. Yemeklerin vazgeçilmezi olan tuz seçiminde ise Nalia’nın tercihi, içerisinde 84 mineral barındırarak vücudun tüm mineral ihtiyacını karşılayan Himalaya Kristal Tuzu. Sağlık ve lezzeti bir arada bulmak isteyenler için... Bostancı ve Güneşli’deki şubelerinde hizmet veren Nalia Karadeniz Mutfağı’nda ye-

mekler, siz sağlık ve lezzeti bir arada bulmak isteyenler için pişiyor. Gelin yaylalarımızdan yadigâr eski tatlar eşliğinde biz sizi, siz sevdiklerinizi Nalia’da ağırlayın...

Nalia Güneşli

Yalçın Koreş Cad. No: 2/3 Güneşli-İstanbul Tel : +90 212 630 06 90 Fax : +90 212 630 23 44 E-mail: info@nalia.com.tr

Nalia Bostancı

Adres: Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan Cad. No: 103 Bostancı-İstanbul Tel: +90 216 469 96 10 Fax: +90 216 469 89 80 E-mail: info@nalia.com.tr www.nalia.com.tr

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 105


CEMİYET | Yaşayan Kadıköy

İstanbul Çapa Tıp Fakültesi’nden 1987 yılında mezun olan doktorlar...

Dr. Ayhan Cingi’den Vefa Örneği Kadıköy’ün renkli isimlerinden Dr. Ayhan Cingi, 30 yıllık arkadaşlarını biraraya toplayarak, güzel bir vefa örneği gösterdi. Aynı zamanda Çapa Tıp Fakültesi 1987 Mezunları Buluşması da olan bu randevuda, hayli duygusal anlar yaşandı. Dr. Ayhan Cingi’nin kurucuları arasında bulunduğu Sonomed binasındaki Sonorest adlı restoranda gerçekleşen buluşmaya yaklaşık 60 kişi katıldı. Ankara, Çorlu ve Kuşadası’ndan bile katılan mezunların yer aldığı buluşmada, eski günlerin anıları tekrar dillere dökülürken, nostalji dolu bir yolculuğa da çıkılmış oldu. Canlı müzik performansının da sergilendiği gecede eski şarkılara eşlik eden mezunlar, gecenin sonunda buluşmayı sağlayan Dr. Ayhan Cingi’ye, “Seneye yine buluşalım” dediler...

Dr. Murat Aydın, Dr. Semra Aydın Akfırat, Prof. Dr. Cem Devge, Prof. Dr. Süha Küçükaksu, Dr. Gülbin Günyüzü, Dr. Meltem Battalgazi Çam, Dr. Melek Çabalar Darende, Dr. Ayhan Cingi ve Dr. Vedat Mizrahi...

Dr. Beyhan Zeybek, Dr. Nilüfer Oğuz, Dr. Kadir Güzelmeriç, Dr. Murat Aydın, Dr. Ayhan Cingi, Dr. Kamil Peker, Dr. Meltem Battalgazi Çam, Dr. Şule Dokur ve Dr. Aytez Turan...

126 : KadikoyLife.com Mart&Nisan 2013

Dr. Kamil Peker, Dr. Hayriye Emel Yücesoy, Dr. Bülent Şahin, Dr. Semra Aydın Akfırat, Dr. Erkan Yamak, Dr. Şule Dokur, Dr. Ayhan Cingi ve Dr. Gökhan Göker...

Prof. Dr. Yakup Krespi, Dr. Semra Aydın Akfırat, Dr. Beyhan Zeybek, Dr. Ayhan Cingi, Dr. İlyas Çolak, Dr. Bülent Şahin, Dr. Altan Özgit ve Dr. Fatih Akdoğan...


Nakkaş Kebap’ın Çekmeköy Şubesi, Sultan Çiftliği Caddesi üzerinde yer alıyor. 300 metrakare büyüklüğündeki 200 kişilik bir konuk ağırlama kapasitesi bulunan Nakkaş Çekmeköy’de, şirketler ve gruplar için özel menüler ve programlar da düzenlenebiliyor.

Nakkaş Kebap Çekmeköy’de... Kebap ve lezzetin önemli markalarından biri kabul edilen Nakkaş Kebap’ın Çekmeköy şubesi, lezzet tutkunlarının yeni adresi oldu. Boğaz’ı en güzel gören tepelerden Nakkaştepe dışında Göztepe ve Selamiçeşme’de iki şubesi bulunan Nakkaş Kebap, dördüncü şubesini Çekmeköy’de açtı. “Biz size gelelim dedik...” Geçtiğimiz aylarda Sultançiftliği Caddesi üzerinde açılan mekân için Kadıköy Life’a bir açıklama yapan Nakkaş Kebap kurucuları Fahri ve Şirin Aydoğdu kardeşler, “Müşterilerimizin büyük çoğunluğu Çekmeköy, Çavuşbaşı ve Riva bölgesinden geliyordu. Kadıköy ve Avrupa Yakası’ndan gelen konuklarımızla birleşince hem biz ağırlamakta zorlanıyor, hem de oldukça uzun kabul edilebilecek bir

mesafeyi konuklarımızın yolda harcamalarını istemiyorduk. Siz bize gelmeyin, yeni bir şube açarak biz size gelelim dedik ve açtık. Gördüğümüz yoğun ilgi bize çok da isabetli bir karar verdiğimizi gösterdi” dediler. Organik tarıma yatırım... Nakkaş markasının kısa zamanda bu kadar sevilip benimsenmesindeki en büyük payı, hemen hemen hiçbir mekânda olmayan organik tarıma yapılan yatırıma bağlayan Aydoğdu kardeşler, açıklamalarına şöyle devam ettiler: “Son günlerde herkes organik yiyeceklerden bahsediyor. Bütün TV programları sağlıksız ortamlarda veya hormonlu olarak üretilen gıdaların insan sağlığını ne denli tehdit ettiği konusunda hararetli tartışmaların yaşandığı programlar yapıyor. Oysa biz üç yıl önceden bunu gördük ve misafirlerimiz için Beykoz Cumhuriyet Köy’deki özel tarlamızda, GDO’suz tohumlar kullanarak sebze ve meyveler yetiştirmeye başladık.” “Lezzet önemli ama sağlık daha da önemli...” Lezzetin insan yaşamı için olmazsa olmaz olduğunu vurgulayan Fahri ve Şirin Aydoğdu kardeşler, “Elbette lezzet önemli, biz de bunun için sürekli çaba harcıyor, kendimizi geliştiriyoruz. Ama diğer yandan sağlık daha da önemli diyoruz. Sağlıklı bir ortamda, sağlıklı ürünlerle ortaya çıkan lezzet, bizim konuklarımıza sunmak istediğimizdir. Bu nedenle konuklarımız bizi tercih ediyor, biz de onlara en iyiyi vermeye çalışıyoruz. Çekmeköy’e gitmemizin bir başka nedeni de budur” diyerek, farklarını da ortaya koydular. Kahvaltıda Nakkaş farkı... Nakkaş farkını hissedebileceğiniz bir seçenek daha var ki, o da konukların yoğun ısrarı ile servis edilen bir seçenek; Pazar günleri için

106 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

serpme kahvaltı... Sıcak ve soğuk büfelerinde Türk geleneksel mutfağının unutulmaz tatlarını da barındıran mekân, bu lezzetleri kendine özel sunumuyla kahvaltıda birleştiriyor. Sıcaklarda peynirli, mantarlı omletler ve tercihinize göre sucuklu, kavurmalı ve haşlamadan oluşan yumurta çeşitleri; patatesli, ıspanaklı, peynirli, cevizli ev börekleri ve gözlemeleri; sekiz farklı çeşit ve lezzette ev yapımı reçellerle dolu dolu bir serpme kahvaltı sofrası hazırlayan Nakkaş Çekmeköy; ayrıca sade, haşhaşlı, cevizli, zeytinli ve puf olmak üzere beş farklı lezzette ekmek çeşidiyle de kahvaltı sofrasını şenlendiriyor...

Nakkaş Kebap kurucularından Fahri Aydoğdu: “Müşterilerimizin tamamını kendi evimize gelen konuklarımız gibi görüyoruz. Onların rahat etmesi, memnun kalması için elimizden geleni yapıyoruz. Müşterilerimizin çoğu sürekli geldikleri için bu işi doğru yaptığımızı düşünüyoruz.”


YENİ MEKÂN

Avrupa Özellikli Kafeler Birliği üyesi de olan Drip Cafe yöneticileri, kahve satın aldıkları çiftlikleri seçerken sadece ürünün kalitesine bakmakla kalmıyorlar; çalışanların haklarının korunduğu adil tarım çiftliklerinden mal alıyorlar.

Dünya kahveleri Bağdat Caddesi’nde SEDEF TURAN Mart ayının başından itibaren Erenköy’de yeni bir kafe, yeni bir tat, yeni bir koku var. Sinan Turunç ve Sinan Eryentür, Noter Sokak’ta açtıkları Drip Cafe’de altı ülkeden yedi farklı kahve lezzeti sunuyorlar. Etiyopya, Guatemala, El Salvador, Kolombiya ve Brezilya’dan birbirinden özel kahve çeşitleri bulunan mekân, yakın zamanda Bolivya’dan gelecek kafeinsiz kahve ile de ürün gamlarını zenginleştirmeyi planlıyor. Kavurulan kahvelerin çekirdek olarak muhafaza edildiği Drip Cafe’de müşterinin iste-

ğine göre seçilen çeşitler, anında öğütülüp sunuluyor. Mekânın işletmecileri kahve kokusunun ön planda olmasını tercih ettikleri için kahvelere ekstra bir aroma eklemekten pek hoşlanmasalar da, müşterileri isterse reddetmiyorlar. Kahve ve dahası... Drip’te konuklar için sadece birbirinden özel kahveler değil, çeşit çeşit kahve yanı lezzetleri de düşünülmüş. Dört farklı cheese cake, ev yapımı mozaik pasta, tiramisu, Belçika çikolatalı krep pasta ve sıcacık elmalı pie, denenesi tatlardan... Mekânda ay-

rıca kendi pişirdikleri kruvasanlar ve sodalı ekmeklerden enfes sandviçler hazırlanıyor. Haftasonları tarçınlı, bademli organik kek de mekânın özel tatlarından... Mekânda kahvenin yanısıra çayseverler de unutulmamış. Canınız çay çekerse, dokuz çeşitten biri elbette hoşunuza gidecektir: Yaseminli yeşil çay, Japon Genma çayı (kavrulmuş pirinç ve mısır patlağı içeriyor, suyla temas edince yosun kokusuna benzer bir aroma duyuluyor), tarçınlı, karanfilli, anasonlu çay, Bali büyüsü (meyveli), Bourbon vanilya çayı, roibos meyvesinden yapılan kırmızı çay, gül çayı...

WINDAS Futbol Okulu Kadıköy’de Alman ekolü ile futbol eğitimi veren Windas, yaz dönemi ile birlikte İstanbul’da çalışmalara başladı. 2-10 yaş grubu arası çocukları yetiştirmek için yıllardır Avrupa’da faaliyet gösteren çocuk futbol okulları konseptinin başında, akademik kariyerini Almanya’da gerçekleştiren TFF onaylı Türk Teknik Direktör yer alıyor. Ahmet Şimşek Destek Verdi Yeni nesil sporcuların yetişmesine katkı sağlayacak örnek çalışmaya destek veren Özel Ahmet Şimşek Koleji Kurucusu Ahmet Şimşek, okulunun spor kompleksini Windas Futbol Okulu’na ücretsiz olarak tahsis etti. Örnek yaklaşım, birçok öğrencinin spor ile iç içe yaşamasını sağladı. Ünal: Futbola Geç Başlıyorlar Windas Futbol Okulu Başkanı Abdülkadir Ünal; “Türkiye’de futbola Avrupa’daki gibi

önem verilmediğinden, kategori olarak futbola geç başlanıyor. Gençlerin ileriki yaşlarda sorunlarını görebiliyoruz. Türkiye’de futbola başlama yaşı maalesef 12, seçmeler ise 10. yaştan sonra yapılıyor. Vücudun esneklik ve dikkat algısının 2 yaşında gelişmeye başladığını düşünürsek, eğitimin bu yaştan itibaren daha faydalı olacağına inanıyoruz” şeklinde konuştu. Ünal, Kadıköy’de 2-10 yaş grubu ile ilgili saha sorunu yaşadıklarını, ancak Kadıköy Belediyesi’nin bu sürece destek verecek olmasından duydukları memnuniyeti dile getirdi. Ahmet Şimşek’e Teşekkür… Windas Yetkilisi Haldun Aytı; “Ahmet Şimşek Koleji, çalışmalarımıza kapılarını araladı. Kolej Kurucusu Ahmet Şimşek’in, spor kompleksini öğrencilerimize ücretsiz tahsis etmesi ile birlikte çalışmalarımızı yürütebildik. Eğitime, spora ve gençlere sahip çı-

kılmasından dolayı çok mutluyuz” diyerek, ilgililere teşekkür etti. Aytı, spor faaliyetlerini www.akademikfutbol.com web adresi üzerinde sporseverler ile paylaştıklarını da ifade etti.

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 107


YENİ MEKÂN

Da Vinci Pizza-Pasta Koşuyolu’nda! İtalyan mutfağının zengin çeşitlerini içeren Da Vinci Pizza-Pasta, Kadıköylülerin damak tadıyla buluştu. Avrupa’da sektöründe 30 yıldır hizmet veren Da Vinci lezzeti, daha açılışının ilk gününde büyük ilgi gördü. Almanya’da çeyrek asırlık tecrübelerini Kadıköy’e taşıma kararı veren Yıldırır ailesi, Koşuyolu’na yeni konsepti ile İtalyan mutfağına özgü lezzetleri taşıyan işletmeyi kazandırdı. Zeycan-Hikmet Yıldırır çifti, çocukları Eda ve Anıl ile birlikte özel günde misafirlerini ağırladı. Açılışa katılan davetliler arasında Ak Parti İstanbul İl Başkan Yardımcısı Kemal Akar da yer aldı. İTALYAN USULÜ PİZZA-PASTA ve BİRÇOK ÇEŞİT İLE… İşletme sahipleri Zeycan-Hikmet Yıldırır, ortak açıklamalarında şunlara yer verdi: “Da Vinci’de, ince hamuru ve farklı tadı ile öne çıkan İtalyan Pizzası’nı Kadıköylüler ile buluşturmak istedik. Günümüzde birçok

çeşit pizza görmek mümkün ancak, taş fırında hazırlanmış İtalyan Pizzası’nın sektöründe yerinin farklı olduğunu 30 yılda çok iyi anladık. Yine ev yapımı İtalyan konsepti ile pastanın lezzeti bir başka. Bunu en iyi, misafirlerimiz olarak gördüğümüz müşterilerimiz yorumluyor. Menümüze hayat veren ünlü İtalyan aşçımız Carlo Capiero’nun yemek sanatını, Kadıköylüler ile buluşturmanın mutluluğunu yaşıyoruz. KESİNLİKLE DOĞRU, KALİTELİ ÜRÜN ve HİJYEN… Çeşitlerimizin ürünlerini kendimiz seçiyoruz. En kaliteli, mevsimine özgü ve doğru ürün, en güzel lezzetini verebilmede en etkili neden… Hijyen ise, üzerinde lezzet kadar durduğumuz diğer ana ilkelerimizden biri… Hijyen konusunda değil hatayı, hata ihtimalini bile kabul etmeyiz. Bu, 30 yıllık hizmet sürecimizde geniş kitlelerle buluşmamızı sağlayan en önemli nedenlerimizden biriydi.

KADIKÖYLÜLER İTALYAN MUTFAĞINI SEVİYOR… Kadıköylülerin, İtalyan mutfağına olan ilgisini biliyoruz. İtalyan konseptinde Almanya’da 30 yıllık hizmetimiz sonrası, Kadıköy’de bir işletmeyi hayata geçirmemiz kaçınılmaz oldu. Özellikle ince hamuru ile İtalyan Pizzası, en çok ilgi gören menülerimiz arasına girdi. Yine İtalya’ya özgü makarna, salata çeşitleri, çorba ve lazanyaları da, seçeneklerimiz arasında servis ediyoruz. Yaz ayları ile birlikte özel soğuk kokteylerimiz de, farklı damak tadlarımız arasında yer aldı. TADINI BİZ, YERİNİ MİSAFİRLERİMİZ BELİRLER… Koşuyolu Caddesi’nin nezih atmosferi ile İtalyan çizgilerini, ‘lezzet kadar mekân da önemli’ ilkemizden ötürü özel konsept ile Da Vinci’ye taşıdık. Özellikle Koşuyolu ve çevresinde ev ve işyerlerine yemek siparişlerinin de tercihler arasında olması nedeniyle, konseptimizi ve ekibimizi bu yönde hazırladık. Misafirlerimiz talepleri doğrultusunda ister Da Vinci atmosferinde, isterlerse ev atmosferinde İtalyan mutfağı lezzetini yaşayabilsin istedik… Koşuyolu Caddesi No: 13 0216 428 63 63 0532 688 32 25

110 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013


CEMİYET | Yaşayan Kadıköy

Erenköy Kız Lisesi’nde Geleneksel Mezunlar Günü İstanbul’un asırlık eğitim kurumlarından Erenköy Kız Lisesi mezunları, okul binasında gerçekleşen geleneksel yemekte bir araya geldi. Buluşmada en güzel yıllarla birlikte, en güzel anıları da paylaşan mezunlar, özellikle bugünlerde daha fazla ihtiyaç duyulan dostluklarını da tazelediler.

25 ve 50’nci yılını kutlayan mezunlara madalya... Erenköy Kız Lisesi’nden 1963 ve 1988 yılında mezun olup, 25. ve 50. yılını kutlamakta olanlara madalya verilmesi işlemi de geleneksel buluşmada gerçekleştirildi. Şeref defterinde Türkiye’nin pek çok ilk’lerini de barındıran mezunların buluşmasında, bugün hayatta olamayanların anılmasıyla hayli duygulu anlar da yaşandı.

Aralarında ünlü içmimar Levent Parman’ın eşi Larat Parman’ın da bulunduğu Erenköy Kız Lisesi mezunlarından bir grup, eski günlerin tatlı anılarıyla dolu uzun bir yolculuğa çıktılar... Necla Sezgin Aydoğan, Yeşim Balaban, Serpil Muharrem, Sena Yılgören, Zehra Tuncay, Nilgün Koray, Larat Parman, Satiye Yıldız, Tülin İrge ve Selma Başaran...

112 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

Erenköy Kız Lisesi deyince akla gelen ilk isimlerden biri, Av. Meral Urcun... Rıza Urcun Paşa’nın kızı olan ve Erenköy Kız Lisesi’ne adeta ruhunu veren bu isme mezunlar da, ‘Onursal Başkan’ ünvanını verdiler. Leman Karadağ, Nesibe Kal, Meral Urcun, Ayşe Serez ve Tezer Sungur...


CEMİYET | Yaşayan Kadıköy

Şahsuvaroğlu Ailesi Gelin Aldı Anadolu Yakası’nın önemli gruplarından Şahsuvaroğlu ailesi gelin aldı. Traktör, otomotiv ve turizm sektöründe büyük yatırımları olan Ali Şahsuvaroğlu’nun oğlu Hakan Şahsuvaroğlu, Gözütok ailesinin kızları Zeynep ile hayatını birleştirerek dünyaevine girdi. Şahsuvaroğlu ailesine ait Divan İstanbul Asia Otel’in balo salonunda gerçekleşen düğüne, yaklaşık 700 davetli katıldı. Pendik Belediye Başkanı Kenan Şahin’in kıydığı nikâhın şahitleri ise Mehmet Gözütok, İbrahim Gözütok, Nihat Şahsuvaroğlu ve Muammer Cıngıllıoğlu oldu.

Düğünde Maltepe protokolünün ağırlığı hissediliyordu. Dream Hill Hotel Yönetim Kurulu Başkanı Azmi Oktay, “Ali Şahsuvaroğlu arkadaşımız Maltepe’nin vazgeçilmezleri arasındadır. Onun bu mutlu gününde elbette burada olacağız” dedi. Ömer İçmeli, Fikri Köse, Bahtiyar Uyanık, Azmi Oktay, Ahmet Okur, Ünal Okyay ve Faik İçmeli...

Pendik Belediye Başkanı Dr. Kenan Şahin dışında, Gebze Belediye Başkanı Adnan Köşker, Darıca Belediye Başkanı Şükrü Karabacak, Maltepe Kaymakamı Ahmet Okur, Gebze Kaymakamı Salih Karabulut, eski Milletvekili Mehmet Sekmen, Maltepe’nin eski belediye başkanları Bahtiyar Uyanık ve Fikri Köse gibi isimlerin katıldığı düğünde, ünlü sanatçı İzzet Yıldızhan da sahne aldı.

Genç çifti ilk kutlayan isim Hakan Şahsuvaoğlu’nun ağabeyi Murat Şahsuvaroğlu oldu...

Kadıköy Life da düğünün davetlileri arasındaydı. Yazı İşleri Müdürümüz İrem Toprakkaya Babalık, eşi Hüsnü Babalık, Canan Toprakkaya, Kadir Toprakkaya, Pasifik Denizcilik’den Serdar Dönmez, Berna Dönmez, Dilara Atila, Şahide Atial, Sema Modoğlu, Mehmet Modoğlu ve Metin Modoğlu...

114 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013


Yaşayan Kadıköy | CEMİYET

Aryamehr Lisesi Mezunları Bir Araya Geldi Göztepe’de ilk mezunlarını 1977 yılında veren, döneminin ismi ile Aryamehr, günümüzün Tahran Anadolu Lisesi mezunları, piknikte bir araya geldi. Aralarında Moda Platformu Başkanı Sadık Tavukçuoğlu’nun da bulunduğu ve yıllardır birbirlerine olan bağlılıkları koparmayan okul mezunları, Polonezköy’de hasret giderirken, mezunlar adına bir açıklama yapan Gülnur Köroğlu, bize şunları söyledi: “İstanbul’un gözde semtlerinden Göztepe’de, o günün koşullarında İran Şahı Rıza Pehlevi’nin küçük bir bağışı ile yapılan okulumuz, bizim için çok sıcak bir yuva, gerçek bir eğitim-öğretim mekânıydı. Çok az sayıda öğrencisi ile eğitim yaşamına başlayan okulumuz Aryamehr, kendimizi özel hissetmemizi sağlayan öğretmenlerimizin de varlığı ile farklı idi… Zamanla okulumuzun ismi değişti, ‘Tahran Anadolu Lisesi’ oldu. Biz ilk mezunları olarak ve bizden sonra gelen arkadaşlarımızla, yıllardır bu özel

ve güzel okulun mezunları olmanın onurunu, gururunu yaşıyoruz. Arkadaşlarımızla dostluk bağımız bıraktığımız yerden, onca yıl geçmemişçesine devam ediyor. Son derece iyi yerlerde olan Aryamehr Lisesi mezunlarının haklı gururu eski öğrencileri, sahip oldukları etiketleri bir tarafa bırakarak, çok sıklıkla bir arada o günlere dönmeye, çocukluk gençlik yaşamaya devam ediyor. O günlerden ihmal etmediğimiz bir gerçek de Ulu Önder Atatürk’ün bizlere bıraktığı ulusal bayramlarımızı kutlamaya devam etmemizdir. Katılabildiğimiz kadar kalabalık bir grupla bayramlarımızı kutlarken, okul günlerimize de geri dönüyoruz. Bu arada son derece eğlenceli, bol kahkahalı saatler geçiriyoruz...”

İstanbul Turizm ve Otelcilik Okulu Khalkedon’da! İstanbul’dan dünyaya sayılı turizmcileri kazandıran İstanbul Turizm ve Otelcilik Okulu’nun 1972 yılı mezunları, Kalamış Khalkedon’da nostalji dolu bir akşam geçirdi. Birçoğu emekli olan turizm ve otelciler, okul yıllarından bugüne anılarını paylaştı, yıllar sonra bir araya gelmenin mutluluğunu yaşadı.

Ellerindeki fotoğraflara bakakaldılar Dönemin siyah-beyaz fotoğrafları ile mezunlar yemeğine katılan bazı turizmciler, dakikalarca resimlerdeki arkadaşlarını aradı. 40 yıl sonra gerçekleşen buluşma, renkli dakikaları da beraberinde getirdi.

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 115


Yaşayan Kadıköy | CEMİYET

Ünsoy’lar Gelin Verdi Kadıköy’ün ünlü ailelerinden Ünsoy’lar gelin verdi. Sibel & Aydın Ünsoy çiftinin mimar kızları Seda, üç yıl önce tanıştığı Atıl & Bilgehan Bulu çiftinin oğulları Bora ile hayatını birleştirerek, Bulu soyadını aldı. Büyük Kulüp’te gerçekleşen çiftin düğünleri hayli görkemliydi. Gelinlik ve damatlığın Vakko imzasını taşıdığı düğünde, organizasyonu Ece Karanfil, müzikleri ise Staras firması yaptı. Balayı için Maldivler’e giden çift, oturmak için Moda’yı belirledi. Seda & Bora çiftinin nikâh şahitliklerini Mehmet Arıksoy, Cem Kadırgan, Nükhet Demircioğlu ve Kaya Demircioğlu yaptı. Kadıköy Life Ailesi olarak genç çifte mutluluklar diliyoruz...

Engin Altan Düzyatan Evlilik Yolunda Geçtiğimiz yıl rol aldığı “Son” adlı diziden sonra bu dönem oynadığı “Yol Ayırımı” adlı dizide başarılı bir performans sergileyen Engin Altan Düzyatan, evlilik yolundaki ilk adımını Büyük Kulüp’te attı. Beş yıldan beri birlikte olduğu reklam ve dizi oyuncusu Özge Pirinççi ile nişanlanan Düzyatan, “Hayatımın en doğru kararlarından birini verdim, çok mutluyum” dedi. Basına kapalı olarak gerçekleşen nişan törenine, sadece çiftin aileleri ve yakın arkadaşları katıldı. Nişan töreninin fotoğraflarını çiftin arkadaşları daha sonra hem sosyal medyada, hem de Kadıköy Life ile paylaştılar.

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 119


CEMİYET | Yaşayan Kadıköy

Büyük Kulüp’te Yılın Düğünü Türkiye’nin en prestijli mekânlarından “Cercle d’ Orient” Büyük Kulüp, 2013 yılına damgasını vurabilecek bir düğüne evsahipliği yaptı. Aynur ve Metin Hacımustafaoğlu’nun kızları Cansın ile Nazmiye ve Faruk Güler çiftinin oğulları Erkan’ın düğününü sadece Kadıköy Life objektifleri görüntüleyebildi.

Birinci, TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım, Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ali Koç, Erdem Holding ve Genpa Telekomünikasyon Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Zeynel Abidin Erdem...

Eski İstanbul Valisi yeni İçişleri Bakanımız Muammer Güler’in yeğeni Erkan Güler ile Cansın Hacımustafaoğlu’nun düğününde akla gelebilecek bütün isimler vardı.

Nikâhın kıyılmasının ardından evlilik cüzdanının verilmesi için seçilen isim Fatih Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şerif Ali Tekalan oldu. Türk Dünyası Üniversiteleri arasında önemli bir ağırlığı olan Tekalan, “Çok sevdiğim dostlarımın bu mutlu gününde bulunmaktan, üstelik şahitlik yapmaktan büyük memnuniyet duydum. Gelimiz ve damadımıza sağlık ve mutluluk dolu ömür diliyorum” dedi.

Türkiye’nin her yerinden 750 davetli katıldı Türkiye’nin her bölgesinden yaklaşık 750 davetlinin katıldığı düğünün şahitleri de ünlü isimler arasından seçildi. İşte Üsküdar Belediye Başkanı Mustafa Kara’nın kıydığı nikâha, “Tanıklık ediyoruz” diyen isimler: İçişleri Bakanı Muammer Güler, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Fatih Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şerif Ali Tekalan, Kiptaş Genel Müdürü İsmet Yıldırım, İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş, Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Şuayip

Düğünün şeref konukları arasında ki efsane İçişleri Bakanlarımızdan Abdülkadir Aksu, genç çift ile...

120 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

Evlilik cüzdanını rektör verdi

Gelinin babasından beyaz Mercedes... Yokların olmadığı, katılan konukların “kusursuz bir organizasyon” olarak yorumladığı düğünde, her şey en ince ayrıntılarına kadar düşünülmüştü. Önce havuz başında kokteyl şeklinde başlayan düğün, yine aynı alanda kıyılan nikâhın ardından mekânın kış bahçesinde yemekle

Yılın düğünü olmaya aday gecede, konuklar arasında Tarhan kardeşler de vardı. Ethem Sancak, Süleyman Tarhan, Süleyman Akpınar, Muammer Güler, Nurettin Tarhan, Mehmet Tarhan ve Oktay Tarhan...


Yaşayan Kadıköy | CEMİYET

Süleyman Akpınar, Kadir Toprakkaya, Orhan Kar, İbrahim Çerçi, Erol Aydın, Erkan Güler, Cansın Hacımustafaoğlu, Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, Eda Akbay, Berna Türkmen, Yusuf Türkmen, Kartal Belediye Başkan Yardımcısı Gülseren Böyüktaş ve Canan Toprakkaya...

Aynı zamanda nikâh şahitlerinden biri de olan Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım, düğüne eşi Gonca Hanım ile geldi. Sezen Cumhur Önal, Gonca Yıldırım, Aziz Yıldırım, Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk ve Büyük Kulüp Başkanı Duran Akbulut...

devam etti. Pelit Pastaneleri tarafından yapılan iki metre yüksekliğindeki dev pastanın kesilmesi öncesinde, gelinin babası Metin Hacımustafaoğlu, “Bu dünyadaki en büyük hazinelerim olarak gördüğüm üç kızım var. İkisini daha önce evlendirdim. Sevgili eşim Aynur Hanım ile birlikte onların mutluluklarıyla mutluluğumuzu sürdürüyoruz. Bugün üçüncü kızım, gözbebeğim Ayşe Cansın’ımızı gelin veriyoruz. Allah mutluluklarını daim etsin. Onlara bir otomobil hediye ediyoruz. Beyaz renk, saflığın temizliğin rengidir. Bizim duygularımız ve dileklerimiz de öyle. Hayırlı uğurlu olsun” dedi.

Murat Kurşun’un şarkılarıyla... Geceye sanatçı olarak katılan Murat Kurşun, üç saat süren bir performans sergileyerek, düğünün uzun yıllar hafızalardan silinmeyecek şarkılarını seslendirdi. Düğünün organizasyonu Fiyonk firması tarafından yapılırken, video ve görsel çekimleri Stüdyo Süleyman gerçekleştirdi. Balayı için Miami’yi tercih eden çift, dönüşlerinde Umre ziyareti de yapacak.

Ahmet Vefik Alp, Canan Toprakkaya ve Kadir Toprakkaya...

Düğünün konukları arasında Anadolu Yakası Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Kadir Toprakkaya, Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp de vardı. İkili, İçişleri Bakanı Muammer Güler ile hatıra fotoğrafı çektirdi.

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 121


Yaşayan Kadıköy | CEMİYET

Özdemir Ailesi Yakınlarıyla Kahvaltıda Buluştu

SKAL Marmara Cevahir Asia’da Toplandı SKAL International Marmara Kulübü’nün Nisan ayı toplantısı, Cevahir Asia Hotel’de gerçekleşti. Genel Müdür Ergin Dolapçıoğlu’nun evsahipliğinde gerçekleşen buluşmada, bir de yeni üye girişi yapıldı.

Kadıköy Belediye Meclis Üyesi Hüseyin Özdemir ve eşi Emine Özdemir, geleneksel hale getirdikleri ‘Bahara Merhaba’ kahvaltısında akrabaları ile bir araya geldi. Fenerbahçe Khalkedon’da iş atmosferinden uzak, yakınları ile zaman geçirme fırsatı bulan Özdemir Ailesi’nin davetine, yaklaşık 60 kişi katıldı. Her sene gerçekleştirilen buluşma, akrabalar arasındaki bağları kuvvetlendirirken, Kadıköy Belediye Meclis Üyesi Av. İrem Toprakkaya Babalık ve eşi Av. Hüsnü Babalık da bu güzel aile meclisinde yerlerini aldılar.

Kokteyl ile başlayan gecede bir konuşma yapan SKAL Internetional Marmara Kulübü Başkanı Dilaver Doğru, “Kulüp olarak her geçen gün daha başarılı çalışmalara imza atıyoruz. 2013 yılının tamamı için hedeflediğimiz üye sayımıza ilk dört ay içinde ulaştık” dedi.

Recai Ergün, SKAL Marmara Üyesi Ertuğ Travel Seyahat Acentası’nın sahibi Recai Ergün, SKAL Marmara’nin 61’nci üyesi oldu. Ergün’ün rozeti, İstanbul Skal Kulübü üyelerinden Leyla Taşkın tarafından takıldı. Toplantının resmi bölümünün tamamlanmasının ardından Başkan Dilaver Doğru’nun sürprizi olarak bir fasıl gecesi düzenlendi. Bugüne kadar üç albüm çıkartıp dördüncüsüne hazırlandığını açıklayan Ertan Sert’in seslendirdiği şarkılara konuklar ustaca eşlik etti.

Ayten ve Abit Karakaş’a Nice Mutlu 15 Yıllar... Türk matbaacılık sektörünün ünlü isimlerinden Abit Karakaş’ı Ataşehir Foça’da görüntüledik. Sevgili eşi Ayten Hanım ile birlikte önce başbaşa bir balık ziyafeti alan ikili, daha sonra 15. evlilik yıldönümü kutlamasına Çırağan Sarayı’nda devam ettiler. Karakaş çiftine nice mutlu yıllar diliyoruz..

Recai Ergün’ün rozetini İstanbul Skal Kulübü üyelerinden Leyla Taşkın taktı. Ardından bir hatıra fotoğrafı çekildi. Nezih Üçkardeşler, Leyla Taşkın, Dilaver Doğru, Recai Ergün, Somer Özkök ve Ergin Dolapçıoğlu...

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 125


Yaşayan Kadıköy | CEMİYET

Teoman Sidal’ın Az Görülebilecek Relax Hali... Anadolu Yakası gecelerinin ünlü fotoğrafçısı Teoman Sidal’ı Kotra Balık’da görüntüledik. Her zaman sinirli, telaşlı ve endişeli görmeye alıştığımız Teoman Bey, bu defa bizi şaşırttı. Bu huzurun kaynağının 10 yaşındaki yeğeni Savaş Çakıcı Sidal olduğunu öğrendik. Onlara, eşi Ayten Hanım’ın güzellik uzmanı olan kızkardeşi Nuray Eyibil eşlik ediyordu...

Yeni Lezzet Noktası VINO’nun Eski Konukları Bağdat Caddesi’nin yeni lezzet noktası VINO’da görüntülediğimiz Kalyoncu çifti, “Villa Maral olarak müdavimi olduğumuz mekânın yeni konseptine hayran kaldık” açıklamasında bulundular. Nagihan İnan Gürcan, Ahmet Zafer Kalyoncu, Burak Gürcan, Başak Kalyoncu ve Mert Doğu...

Lezzetin ve Fasılın Gurmeleri Kotra’da Buluştu Yaptığı yemek programları ile beş yıldan beri arka arkaya “Lezzetin Gurmesi” seçilen Elif Korkmazel ile bir başka gurme kabul edilen Ziyade Fasıl’ın sahiplerinden Özlem Mekik’i, Kotra Balık’ta görüntüledik. Sohbet dolu gecede onlara Funda Kalkavan ve Filiz Akkaş eşkil etti.

Kurçenli Çifti Mutluluğa Yelken Açtı Roka Balık, gemi acentesi işletmecisi Ümit & Canan Kurçenli’nin düğününe evsahipliği yaptı. Acıbadem bölgesinin tanınmış simaları arasında yer alan Kurçenli ailesinin bu mutlu günlerine çok sayıda davetli katıldı. Roka Balık’ın mevsime özel menülerinin servis edildiği düğünde Ümit & Canan Kurçenli çifti, ‘bir ömür birlikte’ temennileriyle dünyaevine girdi.

Karşı Karşıya Değil, Yanyana... Ünlü gayrimenkul danışmanlarından Rıfat Doğan, eşi Evin Hanım ile birlikte Göztepe Kazım Buhara Et Lokantası’ndaydı. Sevgili Yapı’nın Fikirtepe Projesi ile ilgili çalışmalarının yoğunluğu nedeniyle pek biraraya gelemeyen çiftin karşı karşıya değil de, neden yanyana oturduklarının da böylece cevabını aldık...

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 135


Yaşayan Kadıköy | CEMİYET

Artan İnşaat’ın Çapari Randevusu Parga Balık’ın Müdavimleri Odun ateşinde pişen balığın tutkunları arasında yer alan Mehmet İlgüy’ü dostları ile birlikte tekrar Parga Balık’ta görüntüledik. İlgüy’ün konukları, “Mehmet Bey bizi odun ateşinde pişen balığın lezzeti ile tanıştırdı, başka yere gidemez olduk” dediler. Can Uzunhasanoğlu, Ali Karagül, Banu Karagül, Mehmet İlgüy, Dilhan İlgüy ve Banu Uzunhasanoğlu...

Anadolu Yakası’nın önde gelen butik inşaat firmalarından Artan İnşaat’ın kurucuları Haluk Önsöz ve Emre Saracoğlu’nu, müdavimi oldukları Çapari’de görüntüledik. İnşaat sektörünün canlılığını sürdürüyor olmasından memnun görünen ikili, “İşimizi en iyi şekilde yapıyoruz. Bu nedenle endişemiz yok” açıklamasında bulundular. Ece Önsöz, Emre Saracoğlu, Elma Saracoğlu, Elif Önsöz ve Haluk Önsöz...

Kazım Buhara Göztepe’ye Lezzet Getirdi Damak tadının efsane isimlerinden Kazım Buhara’nın, Göztepe Et Lokantası’nda konuklarına sunduğu lezzetlerine ailesi ve yakınları da katılıyor. Usta’nın yeğenlerinden olan Makine Mühendisi Ekrem Nacarkahya, “Bodrum’a gitmekten kurtulduğumuz için ben ve ailem çok mutluyuz” diyor. Mehmet Topbaş, Gülper Nacarkahya, Kazım Güçyetmez, Ekrem Nacarkahya, Gülhun Gürbüz ve Sude Nacarkahya...

Tufan Savaş İçin İki Mekân, İki Seçenek Ağaoğlu’nun pilotu Tufan Savaş’ı bu defa Göztepe Kazım Buhara Et Lokantası’nda görüntüledik. Daha önceleri de Nakkaş Kebap’ta görüntülediğimiz ünlü pilot, “Her iki mekân da benim için vazgeçilmezler listesinde. Her ikisi de dönüşümlü olarak gittiğimiz yerler” dedi.

Kotra Geceleri Berk Karaağaç Parga Balık’ta Kadıköy Geceleri’nin renkli isimlerinden Arzu & Berk Karaağaç’ı dostları ile birlikte Parga Balık’da görüntüledik. Damak zevkine düşkünlüğü ile bilinen ikiliye eşlik edenler arasında fanatik Fenerbahçeli Sinan Burmalı da vardı. Merve Arat, Pelin Burmalı, Akın Arat, Turan Yapışlar, Berk Karaağaç, Sinan Burmalı, Nükhet Yapışlar ve Arzu Karaağaç...

Sahilyolu’nun yıldızlı mekânlarından Kotra Balık’ta zaman zaman düzenlenen canlı müzik geceleri, yoğun ilgi görüyor. Mekânın müdavimleri, bu tür etkinliklerin daha sık aralıklarla yapılması yönündeki isteklerini iletmemizi rica ediyorlar. Ceyhun Diribaş, Esen Diribaş, Esra Orcan, Canan Toprakkaya, Meltem Depecik, Akın Depecik, Kurtuluş Okutan ve Bahadır Okutan...

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 137


Yaşayan Kadıköy | CEMİYET

Terra - Bon International’ın Türkiye Ofisi’nde Kahvaltı

Rüzgar 18. Yaşına Sevenleri ile Girdi

20 Nisan’da faaliyete geçen Terra- Bon International’ın Türkiye Ofisi, medya ile ilk buluşmasını digital medya temsilcilerine mini bir kahvaltı vererek yaptı. Buluşmaya kuruluşun başkanı Nandor Hegedüs ile Türkiye Müdürü Gabor Simon da katıldı. Karbon Kredi Sistemi’ni Türkiye ile tanıştırarak, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin dengelenmesine yönelik çalışmalar yapan şirketin faaliyetlerini, Kadıköy Life sayfalarında ve internet haber portallarımızda izleyebileceksiniz...

Tekstilci Hatice Nurgül Aktaş Cengiz’in oğlu Rüzgar Aktaş, 18. doğumgününü kutladı. Göztepe’nin yeni mekânlarından Vino’da gerçekleşen doğumgünü etkinliğine, Rüzgar’ın ailesi ve sevenleri katıldı. Rüzgar, mutlu gününde yanında olan davetlilere teşekkür etti.

Kalamış Develi’de Huzurun Fotoğrafı Kadıköylü ünlü avukat Levent Berber, öğretim görevlisi eşi Leyla Hanım ve kızı Berrak Berber ile soluğu Kalamış Develi’de aldı. Gün içerisinde yoğun iş temposunun stresini atan aile, Kalamış’ta kızları Berrak’a bol zaman ayırdı.

Develi Müdavimleri Emekliliğin Tadını Çıkarıyor Kalamış Develi’nin müdavimlerinden Kadıköylü Sevinç & Erdem Akyıldız çiftini bu defa oğulları Efe ile birlikte görüntüledik. Çoğu zaman eşi ile gördüğümüz Erdem Bey, “Emekliliğin tadını çıkarıyoruz, oğlumuz da bize katılmak istedi” dedi...

‘Maarifet Kahvaltıları’ Vazgeçilmezler Arasında... Çamlıca Tepesi eteklerindeki Maarifet adlı mekânın ‘Pazar Kahvaltıları’ vazgeçilmezler arasında yerini aldı. Kadıköy Life ekibi olarak bizlerin de sık sık uğradığı mekânın yöneticileri gibi diğer konukları da bizimle aynı fikirde olacaklar ki, her gittiğimizde karşılaşabiliyoruz.

İsmail Gönüllü, Tülay Gönüllü, Yaşar Büyük ve Handan Büyük... Emirhan Akdemir, Metin Akdemir, Hüsnü Babalık, İrem Babalık, Canan Toprakkaya, Arzu Akdemir, Azad Akdemir ve Kadir Toprakkaya...

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 139


CEMİYET | Yaşayan Kadıköy

Turizm Sezonu Öncesi Enerji Depoladılar Bu-Di ve EDS Turizm sahipleri Süleyman Yanık ile Mehmet Aydoğmuş’u Çapari’de yakaladık. Turizm sezonu öncesi enerji depolamak adına buluştukları açıklaması yapan Süleyman Yanık, “Turizmde iyi bir sezon bekliyoruz. Birkaç gün sonra nefes almaya dahi fırsat bulamayacağız” dedi. Dilara Yanık, Özlem Yanık, Süleyman Yanık, Mehmet Aydoğmuş ve Buse Yanık...

Kemal Selvi Çatana’da Ünlü halı markası Selvi’nin sahiplerinden Kemal Selvi’yi Bostancı Çatana Balık’ta görüntüledik. E-5 Karayolu üzerindeki showroom’un dış cephesi ve logosunu yenilemesi ile ilgili aldığı övgü dolu sözlerin keyfini süren Kemal Bey’e, eşi Handan Hanım ile 5 yaşındaki kızları Beyza da eşlik ediyordu...

İstanbul İktisat’ın 91 Mezunları Pazar Brunchı’nda İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi 1991 yılı mezunlarından bir grup, Suadiye sahilinde bulunan Recep Usta’nın ünlü Pazar Brunchı’nda buluştu. Organizasyonu ise Gilman Efe gerçekleştirdi. Gruba katılmak istemeyen çocuklar ise, başka bir köşede özel lezzetlerin tadını çıkardı... Arda Ulusoy, Doruk Akay, Zeynep Sude Akın, Gökçe Sevük, Selin Ünal ve Yeşim Gür...

Askerlik Öncesi Son Balık Keyfi Çevre Mühendisi Barış İlman, askerlik görevi öncesi yakınları ve sevenleriyle Roka Balık’ta bir araya geldi. Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü mezunu olan Barış İlman, okul arkadaşları ile eğlence dolu bir gece yaşadı. Kadıköylü İlman, İstanbul’un çeşitli ilçelerinden özel gecesine katılan davetlilerle yakından ilgilendi.

Bağdat Caddesi’ni Yaşayanlar Grubu, Khalkedon’da “Bağdat Caddesi’ni Yaşayanlar Grubu”, Fenerbahçe Khalkedon’da buluştu. Grubun başkanlığını üstlenmiş olan Deniz Dağaşan’ın üç ay süren Hindistan, Nepal ve Sri Lanka gibi ülkeleri de kapsayan geziden dönmesi nedeniyle bir “Hoşgeldiniz” anlamı da taşıyan buluşmanın konukları arasında, Kadıköy Ticaret Lisesi Mezunlar Derneği’nin efsane başkanlarından Celal Girgin de vardı. Koparan İşcan, Celal Girgin, Sibel Tanju, Naci Tank, Gülçin Tank, Deniz Keskinçınar, Sezai Yediç, Aycan Barker, Nurşide Altay, Figen Aytaç, Merih Yamaş, Deniz Dağaşan, Ahu Koç, Erkan Yulber, Necdet Tercan ve Ayhan Yücel…

140 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013


Yaşayan Kadıköy | CEMİYET

Göztepe VINO’da Doğumgünü Otomotiv sektörünün duayen isimlerinden Ömer Lütfü Ablay’ı Göztepe VINO’da görüntüledik. Masada pasta görünce eşi Dilek Hanım’ın doğumgünü kutlaması olduğunu öğrendik. Dilek Hanım’a mekânın sahibi Metin Kocabaş ile birlikte ilk “Nice Yıllar” dileyen olduk. Cemre Ablay, Metin Kocabaş, Ömer Lütfü Ablay, Dilek Ablay ve Merve Ablay...

İki Önemli Serginin Ardından... İranlı sanatçı Ahad Saadi, Erenköy ART 350 ve ardından Doğuş Üniversitesi’nde açtığı sergilerin yorgunluğunu Türkiye’deki dostlarıyla gidermeyi tercih etti. Kotra Balık’ta gerçekleşen buluşma son derece keyifliydi. Ahad Saadi, Kadir Toprakkaya, Bülent Turan, Sedef Turan, Canan Toprakkaya ve Parisa Karamnezhad...

Recep Usta Brunchı’nı Denediniz mi?.. Taşyapı Yönetim Kurulu Danışmanı Reyhan Aytekin’i ailesi ve dostları ile birlikte Recep Usta’da Pazar Brunchı’nda görüntüledik. Lezzet konusunda titizliğini bildiğimiz Reyhan Hanım’dan aldığımız tek ve net cevap, ‘Mükemmel’ oldu. Nuriye Yüce, Reyhan Aytekin, Elçin Cafer, Begüm Aytekin, Av. Nevcihan Ersen, Gülnur Yüce, Av. Bekir Aytekin ve Ahmet Berhan Aytekin...

Çapari’de Doğumgünü Çapari, Pasin ailesinin kızları Defne’nin 10’ncu yaşgünü kutlamasına evsahipliği yaptı. Otomotiv yan sanayisinin duayen isimlerinden olan Halidun Pasin’i bu kutlamada dostları yalnız bırakmadı. İsmet Şakir, Haluk Acar, Ergun Günay, Tümer Gürkök, Halidun Pasin, Aysim Pasin, Rena Gürkök, Elvan Günay, Armağan Milli ve Damla Şakir...

Fenerbahçe Khalkedon’da Canlı Müzik Dolu Geceler Fenerbahçe Khalkedon Tesisleri, kazandığı yüksek kalite standartları ve ISO belgeleri sayesinde konuklarına önemli bir hizmeti daha yerine getirmeye başladı. Programına ilave ettiği her akşam canlı müzik performansı ile Anadolu Yakası’nda bir ilk’i de özellikleri arasına katan mekân, konuklarına unutulmaz geceler yaşatmaya başladı.

“Orkestra Alâ Türki” Eşliğinde Mekânı böylesine hareketlendiren etkenlerin başında, elbette sergilediği yüksek kaliteli canlı müzik performansı geliyor. Genel yönetmenliğini duayen müzisyenlerimizden Aziz Ali Elyağutu’nun yaptığı Orkestra Alâ Türki eşliğinde programa başlayan mekânda, bütün dillerdeki müzikleri usta ellerden dinlemek mümkün olabiliyor...

Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 141


CEMİYET | Yaşayan Kadıköy

Kurucu Yöneticisi Belgin Ertem, Takım Lideri Serkan Süzgün, Takım Lideri Çiğdem Özenç, Kurucu Yöneticisi Tülay Demirel, Takım Lideri Esra Kelleci ve Proje Yöneticisi Alper Yasa...

IBTECH Çalışanları Tavacı Recep Usta’da Buluştu Bankalara bağlı bilgi işlem firması IBTECH yönetimi ve personeli, Tavacı Recep Usta’da moral yemeğinde biraraya geldi. Ünlülerin yanısıra grup yemeklerinin de tercihi haline gelen Tavacı Recep Usta’nın Suadiye şubesinde düzenledikleri etkinlikte IBTECH firması çalışanları,

Yüksek Denizcilik Okulu Mezunları Roka Balık’ta Roka Balık, Yüksek Denizcilik Okulu 1979 yılı mezunlarını ağırladı. Yıllar sonra okul anılarını tazeleyen denizciler, unutulmaz bir geceyi daha anılarına kattılar. Roka Balık’ın özel menüsü ve fasıl programı ile eğlenen mezunlar; Ulusoy Denizcilik Genel Müdürü Mesut Cesur ve eşi Gamze Cesur, Uygur Denizcilik’den Vehbi Üstün, Toral Akaryakıt Eğitim Müdürü Asım Akan, Arkas Denizcilik’den Erol Pınar, BASF Türkiye Satış Direktörü Tanju Cepheli, İDO Başmühendisi Turgut Özeren ve eşi Nazife Özeren, Gençlerarası Değişim Programı Koordinatörü Seva Yazgan...

142 : KadikoyLife.com Mayıs&Haziran 2013

iş atmosferinden uzak bir akşam yemeğinde moral buldu. Finansbank ile birlikte birçok bankanın bilgi işlemlerini gerçekleştiren ekip, Tavacı Recep Usta’nın meşhur kuzu dolması ve yemekleri eşliğinde doyumsuz bir gece yaşadı.


CEMİYET | Yaşayan Kadıköy

Küçük Prens’lilerin Velileri Tanışıyor

Kazım Buhara’da Doğumgünü

Küçük Prens’li minik öğrencilerin velileri, çocuklarının eğitim yaşamındaki gelişmelerini birbirlerine aktarmak adına tanışma ve ilişkileri geliştirme kararı aldılar. Onların buluşmalarından birine Ataşehir Develi’de konuk olduk. Küçük Prens’li Nehir’in annesi Funda Aydın, bu organizasyonda başkanlık görevini üstlenen Kadıköy Life okuruydu...

Genç işadamlarımızdan Murat Şeker, eşi Yeliz Hanımın 32’nci yaşgünü için Kazım Buhara Et Lokantası’nda bir parti düzenledi. Son derece lezzetli yemeklerin ardından Kadıköy Life objektiflerine bu kareyi çektiren Şeker ailesi, “Seneye tekrar bekleriz” dediler... Kaan Ünal, Tuğba Ünal, Yeliz Şeker, Hakan Ünal, Fatih Kızılaslan, Koray Harmandaoğlu, Murat Şeker, Cenk Gerdanlı, Bade Gerdanlı, Gülsev Gerdanlı, Güzin Kızılaslan ve Ömer Kızılaslan...

Bizbize Gecelerinde Aykut Farkı Caddebostan Bizbize Fasıl gecelerinin pop müzik bölümünde Aykut’un sahnesi konuklar tarafından öylesine seviliyor ki, sanatçının sahneden inmesine adeta izin verilmiyor...

Gelibolu’dan Caddebostan Bizbize’ye Caddebostan Bizbize Fasıl, Aslı Kurtul’un 20’nci yaşgünü kutlamasına evsahipliği yaptı. Onun bu mutlu gününü kutlamaya gelenler arasında Necati Göksel de vardı. Çanakkale’nin Gelibolu ilçesinde yaşayan Necati Göksel, bu kutlamanın ardından tekrar Gelibolu’ya döneceğini bildirdi. Ona nice yıllar dileyen diğer dostları ise Emre Yağcı ve Korhan Kibaroğlu idi...

Nakkaş Selamiçeşme’de Buluştular Nakkaş Selamiçeşme’nin müdavimleri arasında bulunan Yel ailesini, yine aynı mekânın aynı masasında görüntüledik. Nakkaş lezzetlerinin kendileri için bir tutku olduğunu dile getiren grup, “Haftaya yine bizi burada görebilirsiniz” dedi. Alp Yel, Gülçin Yel, Arda Şener, Tülin Anıl, Fikret Sağlam ve Akif Akbaş...

Işık Koleji Öğretmenlerinin Develi Randevusu Erenköy Işık Koleji öğretmenlerinden bir grubu Ataşehir Develi’de görüntüledik. Her ay düzenli olarak buluştukları açıklamasında bulunan grup, “Hem ayın yorgunluğunu gideriyor, hem de vermekte olduğumuz eğitimin değerlendirmesini yapıyoruz” dediler. Tülin Yavuz, Burcu Dımışkı, Sanem Bayar, Nesime Yaycı, Pınar Yılmaz, Ece Elgün ve Ebru Özaslan...

132 : KadikoyLife.com Mart&Nisan 2013


Yaşayan Kadıköy | CEMİYET

Cuma Yorgunluğunu Recep Usta’da Attılar Genç işadamlarımızdan Burak Aydıntepe ve dostlarını meşhur Tavacı Recep Usta’da görüntüledik. Yorgunlukları her hallerinden belli olan gruba bu durumu sorduğumuzda, “Geleneksel Cuma yorgunluğu” cevabını aldık... Ancak ertesi gün bizi arayan Burak Bey’den “Mekânın işletme müdürü Ercan Öztürk öyle bir lezzetler ortaya koydu ki, gecenin sonunda yorgunluk kalmadı” bilgisini aldık. Burak Aydıntepe, Eda Cingöz, Batuhan İşseven, Özgür Şiddetoğlu, Bilal Demirdöven, Elif Vardar ve Sercan Sezen...

Günaydın’ın Müdavimi Oldular Küçükyalı ve Bostancı çevresinden hanımların bir araya gelerek oluşturdukları grup, yeni nesil gençliğin bir türlü anlamadığı ‘dostluk’ kavramını doyasıya yaşıyorlar. Her hafta Cuma günleri Bostancı Günaydın’da buluşan grup üyeleri, lezzetli yemeklerin ardından biribirlerinden öğrendikleri yeni bilgilerle kazançlı olarak ayrılıyorlar. Mehtap Bahadır, Zülay Şenerol, Esra Uysaler, Meltem Çamalan, Fatma Bülün, Mehtap Kılavuz, Zeynep Kibar, Ayşegül Kepir ve Sinem Karaoğlu...

Dört Bayanın Roka Balık Tutkusu Yeni Üsküdar Nikâh Dairesi inşaatını yapan Hisar İnşaat’ın muhasebe servisi elemanlarından dört bayanı müdavimi oldukları Roka Balık’ta görüntüledik. Haftanın yorgunluğunu atmak adına güvendikleri bu mekâna geldikleri açıklamasında bulunan dörtlü, “Kendimizi rahat ve güvende hissediyoruz. Böyle olunca da yorgunluğumuz gidiyor” yorumunda bulundular. Serap Göran, Sema Hür, Hande Geçit ve Işıl Çalışkan...

Özkancalar Maarifet’te Buluştu Özkanca ailesinin gelinleri Gizem ve Sonay Özkanca’yı Acıbadem Maarifet’te görüntüledik. Yeğenleri Tuğçe Demirbaş’ın da eşlik ettiği yemekte bir açıklama yapan Sonay Özkanca, “Burası evimize çok yakın ve lezzetleri de olağanüstü. Bazen de evimize istiyoruz. Ama manzara eşliğinde burada yemek elbette tercihimiz” dedi.

Adnan Kösoğlu Nişanlanıyor Bu haber bize hernekadar inandırıcı gelmediyse de, taraflar iki defa teyid etti. Evet, Kadıköy’de pek çok inşaat projesine imza atan Köseoğlu ailesinin üçüncü kuşak torunlarından Adnan Kösoğlu, çocukluk arkadaşı Ceyda Görür ile nişanlanma aşamasında olduğunu söyledi. Konukları Yasemin Uğurlu ile Ulaş Baran’nın da teyid etmesi üzerine biz de yazma kararı aldık.

Hakan Tuncay Parga’da... Groupe SEB’in Türkiye Satış Direktörü Hakan Tuncay’ı ailesi ile birlikte Parga Balık’ta görüntüledik. Yanlarında markanın Kurumsal Satışlar ve İhracat Müdürü Murat Güzelkazaz’da olunca gece boyunca, “Nasıl daha başarılı oluruz?” başlıklı iş konuşuldu. Ege Tuncay, Belkıs Tuncay, Melek Güzelkazaz, Murat Güzelkazaz, Hakan Tuncay, Mert Güzelkazaz ve 9 yaşındaki güzel kızları Mira...

Mart&Nisan 2013 KadikoyLife.com : 139


Yaşayan Kadıköy | CEMİYET

Ahmet Boyacıoğlu Villa Maral’da Anadolu Grubu danışmanlarından Ahmet Boyacıoğlu’nu Göztepe Villa Maral’da görüntüledik. Yakın dostları ile haftasonu buluşması olarak mekâna geldikleri açıklamasında bulunan Boyacıoğlu, “Burada kendimizi evimizdeki kadar rahat hissediyoruz. Lezzetleri de olağanüstü” yorumunda bulundu. Kemal Aşkan, Ahmet Boyacıoğlu, Nilüfer Bulgurlu, Emine Boyacıoğu, Demet Aşkan ve Ahmet Bulgurlu...

Ataköy’den Kadıköy’e... Saytek Elektronik kurucularından Erol Özer’i Selamiçeşme Nakkaş Kebap’ta görüntüledik. Ataköy’de oturan ve Anadolu Yakası’na çok az gelen Erol Bey, “Bacanağım Aziz Bey Bodrum’dan geldi. Kayınbiraderimi de görmek adına burada buluştuk” dedi. Erol Özer, Kadri Tüzel, Nevin Özer, Tülay Tüzel, Neşe Tarmur ve Aziz Tarmur...

Küçükşenlik’ler Ataşehir Develi’de... Haftasonlarını genellikle mükellef bir ziyafet şeklinde değerlendiren Hakan & Özgen Küçükşenlik çifti, bu defa da Ataşehir Develi’yi tercih edenler arasındaydı. Onlara eşlik edenler ise, Osman & Nejla Yaldız ile Salih ve Aydan Özer çiftiydi...

Ali Barut’dan 60’ncı Yaş Kutlaması Doğuş Otomotiv’de Operasyondan Sorumlu Genel Müdürlük görevini yürütmekte olan Kadıköylü Mustafa Ali Barut için arkadaşları bir doğumgünü partisi düzenledi. Kalamış Develi’de gerçekleşen kutlamayı Borusan’dan Kemal Tapkan organize etti. Kemal Tapkan, Canan Barut, Mualla Barut, Ali Barut, Kürşat Yazıcıoğlu, Mükerrem Yalçıner, Filiz Tapkan, Hamdullah Tapkan ve Deniz Barut...

Hande’nin Zaferini Kutladılar Sihirli Fasulye adlı internet sitesi çalışanlarından Songül Eray, kuzeni Hande’nin önemli bir sınavı başarıyla vermesi adına bir kutlama düzenledi. Koşuyolu’nun sevimli mekânı Roka Balık’ta gerçekleşen kutlamaya Nezire Tulikoğlu ile Büşra Tüccar da katıldı...

Gökhan Sezen’e Nanna’da Doğumgünü Yaşlanmayı yakıştıramadığımız sanatçılarımızdan biri de Gökhan Sezen... Çalıştığı mekân olan Nanna, ona doğumgünü için özel kırmızı kalpli bir pasta yaptırdı. 20 Şubat Çarşamba akşamı gerçekleşen kutlamaya Zeki Çetin ve ailesi, Stelyo Pipis ve arkadaşları, Sibel Vatandost ve arkadaşları katıldı.

Mart&Nisan 2013 KadikoyLife.com : 137


Yaşayan Kadıköy | CEMİYET

Maarifet’te İşe Başlama Ziyafeti

Dr. Tevfik Cireli Parga Balık’da

Yeni lezzet duraklarından Maarifet Et Lokantası, Selahattin Özdeniz’in işe başlama ziyafetine evsahipliği yaptı. Türk Hava Yolları’nda mühendis olarak işe başlayan Özdeniz’e kendisi gibi mühendis olan arkadaşları Mustafa Tekbaşoğlu, Tuğçe Yazıcı, Hasan Keklik ve Aslı Salim eşlik etti. Ziyafetten çok memnun kalan Selahattin Özdeniz ve dostları, mekânın sahibi Metin Akdemir’e teşekkürlerini ileterek, fotoğraf karesinde yer almasını istediler...

Amerikan Hastanesi Anestezi Bölümü Başkanı Dr. Tevfik Cireli’yi müdavimi olduğu Parga Balık’ta görüntüledik. Konuğu ise yakın dostu Kemal Sönmez’di. Tevfik Bey, “Parga’yı evimin bir köşesi gibi hissediyorum. Bu nedenle ayda en az bir defa buraya geliyorum” dedi. Tevfik Cireli, Aslı Cireli, Ayşe Sönmez ve Kemal Sönmez...

Yılbaş’lar Günaydın’da Eximbank çalışanlarından Sadık Yılbaş ve ailesini Bostancı Günaydın’da görüntüledik. Ankara’dan konukları da olan Yılbaş’lar, “Burada kendimizi çok rahat hissediyor, lezzetlerine de büyük hayranlık duyuyoruz” yorumunda bulundular. Düriye Çalıkna, Selim Yılbaş, Hüseyin Çalışkan, Sadık Yılbaş, İsmihan Yılbaş ve Sinem Yılbaş...

Cenap Çetin Neyi Kutladı..? Carat Reklam yöneticilerinden Cenap Çetin’i Kalamış Develi Marin’de görüntüledik. Mediacom’dan Emin İlkiş ile MG Initiative Media’dan Ferhan Akçidem’in de katıldığı gecede son derece neşeli olan grubun bu neşesinin kaynağını öğrenemedik. Ancak biz kutlamanın hayırlı olması dileklerimizi iletiyoruz. Çağlar Özdündar, Emin İlkiş, Ahmet Uruç, Meltem Ercivan, Metehan Koçak, Alper Aydın, Ferhan Akçidem, Cenap Çetin, İnanç Baykal ve Nezahat Özdemir...

Mahmut Ateş’in Parga Randevusu Pendik Marintürk’ün başarılı Genel Müdürü Mahmut Ateş, Parga Balık’taydı. Her iki haftada bir, özellikle Cumartesi akşamları mekâna uğrayan Mahmut Bey’e bu defa Deniz Küçük ve Mehmet Şahin eşlik etti. Canan Küçük, Nil Ateş, Yeşim Şahin, Mehmet Şahin, Mahmut Ateş, Deniz Küçük ve Aleyna Küçük...

Gökhan Süllü’nün Uluslararası Konukları Cam sektörünün Kartal’daki önemli isimlerinden Gökhan Süllü’yü Maria’nın Bahçesi’nde görüntüledik. Konukları ise Rusya, Kazakistan ve Kuzey Irak’ta faaliyet gösteren Türk firmalarının temsilcileriydi. Gökhan Süllü, Serap Süllü, Swetlana Bircan, Aktan Bircan, Gizem Akalan, Ahmet Dedeköy ve Sibel Akalan... Mart&Nisan 2013 KadikoyLife.com : 143


Yaşayan Kadıköy | CEMİYET

Tülin Ersöz, Dostlarını Göztepe ve Emirgan’da Ağırladı İstanbul Turizm Atölyesi Başkanı Mimar Tülin Ersöz, dostlarını önce Göztepe Vino’da yemekte, ardından Emirgan Köşkü’ndeki bir kahvaltıda buluşturdu. Göztepe Vino’daki buluşmaya ünlü yazar Buket Uzuner, Yazgülü Aldoğan ve Serfiraz Ergün de katıldı.

Pilatesin Duayenleri Bir Araya Geldi Pilates Federasyonu yönetimi ve eğitmenleri ile Maltepe’nin Adalar manzaralı mekânı Çakılkeyf’de bir araya gelen Jale Özen ve arkadaşları, dernek çalışmaları ile birlikte önümüzdeki sürece yönelik değerlendirmelerde bulunurken, eğlenmeyi de ihmal etmediler. Fasıl eşliğindeki eğlenceye; Türkiye Pilates Federasyonu Başkanı Çağdaş Sayılkan, Yoga Öğretmeni Elvan Eti, Pilates Federasyonu Bostancı Şubesi Eğitmeni Esra Kural, Nişantaşı Şubesi Eğitmeni Esra Nur Kaplan, Fizyoterapist Yasemin Yazar, Fizyoterapist Neslihan Yazar ve Emlak Danışmanı Nurdan Çınar katıldı.

Günsel’ler Poyraz Balık’ta

Goldwing Motorsiklet Grubu’nun ‘Develi’ Keyfi İstanbul’un tanınmış motosiklet grubu Goldwing, Kalamış Develi Marin’deydi. Grup üyeleri, sıradışı motosikletleriyle Kadıköylülerin dikkatini çekti. Motosiklet tutkunları, Develi Marin’in menüleri ile güzel bir gecenin ardından İstanbul turuna devam etti...

Yücel & Nimet Günsel çiftini müdavimi oldukları Poyraz Balık’ta görüntüledik. Özellikle haftasonlarında Adalar’a karşı balık yemenin en çok tercih ettikleri seçenek olduğunu belirten Günsel çifti, “Mekânı ve lezzetlerini çok seviyoruz” dediler.

Çavuşoğlu Koleji Mezunları Nakkaş’ta Buluştu Bakırköy’de bulunan ve bugüne kadar pek çok mezun veren Özel Çavuşoğlu Koleji’nin 1980 yılı mezunları, Anadolu Yakası’nın özel mekânlarından Nakkaş Kebap’ta buluştu. 89 yılı mezunlarına göre daha az sıklıkta buluşan mezunlar, bundan sonra en az üç ayda bir defa olmak üzere buluşma kararı aldılar. Mayıs&Haziran 2013 KadikoyLife.com : 143


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.