Mart 2011
EKMEK BARIŞ ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNDE 60 YIL
26. DÖNEM GENEL TEMSİLCİLER KURULU:
Emek örgütleri derhal biraraya gelmeli ve bir seçim stratejisi belirlemelidir
SENDİKAL HAKLARIMIZ İÇİN POLYPLEX EUROPA’DA ÜÇ, BERICAP’TA İKİ AYDIR DİRENİŞTEYİZ...
BAŞYAZI
Emekçiler, 12 Haziran genel seçimlerini bir fırsat olarak değerlendirmelidir
K
amuoyunda Torba Yasa olarak adlandırılan, emek düşmanı düzenleme TBMM'de kabul edilerek yasalaştı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanan Yasa, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Torba Yasa Tasarısı hazırlanırken sendikaların itirazlarına kulak tıkayan AKP iktidarı, sermayeye yeni kaynakların aktarılması, kamu emekçilerinin güvencesizleştirilmesi, İşsizlik Sigorta Fonu'nun sermayenin hizmetine verilmesi ve genç işçilerin daha fazla sömürülmesinin önünü açan bir dizi düzenlemeye imza attı. Başbakan Erdoğan'ın, Mısır'da Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'e “sokağın sesini dinle” çağrısını yaptığı günün ertesinde, Ankara'da DİSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından Torba Yasa'ya karşı ortaklaşa düzenlenen ve Petrol-İş'in da katıldığı eyleme, gaz ve tazyikli su ile sert bir şekilde müdahale edilmesi ise son derece manidardır. AKP Hükümeti. “sokağın sesi”ni dinlemediği gibi bu sesi boğmaya çalışmıştır. Torba Yasa tasarısı ile neleri kaybettiğimizi dergimizin iç sayfalarında göreceksiniz. Hükümet, Torba Yasa maddelerinin görüşmelerinin tamamlandığı gece, tasarıdan tekrir-i müzakere ile esnekleşmeye ilişkin üç maddeyi çıkarmış, sendikaların itiraz ettiği diğer maddeler ise aynen yasalaşmıştır. Konfederasyonumuz Türk-İş, ne yazık ki, Torba Yasa Tasarısı ile ilgili pasif bir konum almış ve tasarıya karşı yine diplomasiyi merkeze alan bir tutum sergilemiştir. Ülkemizin en büyük işçi konfederasyonu Türk-İş'in bu tavrı, emek düşmanı bu düzenlemede Hükümetin elini güçlendirmiştir. Yasadan esneklikle ilgili üç maddenin çıkarılması, siyasi iktidarın seçim öncesi ve sonrası hesaplarıyla ilgilidir. Hükümetin asıl hedefinin kıdem tazminatının kaldırılması, bölgesel asgari ücret ve İş Kanunu'na yeni esneklik maddeleri eklenmesi olduğu açıktır. Ulusal İstihdam Stratejisi adım adım hayata geçirilmek istenmektedir. Seçimler, geleceğimize yön verebilmenin en önemli araçlarından biridir. Bu bağlamda işçiler, emekçiler siyasi iktidarı değerlendirirken de hangi icraatlarını yaptığına bakarak değerlendirmelidir. Hükümetin 8 yıllık siyasi iktidarında yaptıkları bellidir. Tüm bu gelişmeler, siyasi iktidarının uygulamaları dikkate alınarak, 12 Haziran'da yapılacak genel seçimler bir fırsat olarak değerlendirilmeli, gidişattan memnun olmayanlar, bu sistemin bu şekilde sürmesini istemeyenler, genel seçimlerde doğru bir tavır almalıdır. Seçimlerde, siyasi iktidarın yaptıklarının hesabı sorulmalı, emekçiler tercihlerini emekten
yana politikalar uygulayacak olan partilerden yana yapmalıdır. Petrol-İş, 12 Haziran'da gerçekleştirilecek genel seçimde, ülkemizde gerçek demokrasinin ve emekçi halkın insanca yaşayabileceği koşulların sağlanması yönünde bir sonucun oluşması için çaba harcayacaktır. Sendikamız, seçimlerin bu amaca hizmet edebilmesi için halkın büyük çoğunluğunu oluşturan emekçilerin taleplerine kulak veren, onların sorunlarına duyarlı partiler ve milletvekillerinin Meclis'te ağırlık oluşturması gerektiğini düşünmektedir. Bu anlamda temel politikalarını; taşeron çalışmanın kaldırılması, esnekleşmenin önüne geçilmesi, adil ücret politikalarının izlenmesi, kayıtdışılıkla mücadele edilmesi, iş sağlığı ve güvenliği koşullarının sağlanması, işsizliğin önlenmesi ve sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması; yönünde belirleyen siyasi partiler, emekçilerin oy vermesinin önemli tercihi olacaklardır. Sendikamızın da TPAO, BOTAŞ, MKEK, ETİBOR, TMO ALKOLOİD işyerlerinde örgütlü olduğu 6 bin 243 üyemizi kapsayan Kamu Toplu İş Sözleşmeleri süreci başlamıştır. Sendikamız genel taleplerinin yanında, işyerlerimize özgü sorunların çözümüne yönelik stratejisini bu dönem de devam ettirecektir. Konfederasyonumuz Türk-İş'in ise seçim öncesi sürdürülecek sözleşme sürecinden işçilerin hak kaybı yaşamadan kazanımla çıkması için, diplomasiyi değil mücadeleyi merkeze koyan bir tavır alması gerekmektedir. Özel sektörde ise başta Tüpraş, Petkim, Advansa, Mutlu Akü, Bayer, Novartis olmak üzere 19 işyerinde 8 bin 302 üyemizi kapsayan toplu sözleşme süreci başlamıştır. Petrol-İş gerek kamuda, gerekse özel sektörde bu sözleşme sürecinde üyelerinin kazanımlarını korumaya ve geliştirmeye dönük bir strateji izleyecek ve bu stratejisinden önceki sözleşme dönemlerinde olduğu gibi geri adım atmayacaktır. 2010 yılının son günlerinde Trakya ve İstanbul 2 Nolu şubelerimizin gerçekleştirdikleri Polyplex ve Sa-ba işyerlerindeki yeni örgütlenmelerde işten çıkartmalar nedeniyle direnişler başlatıldı. Gebze şubemize bağlı Bericap'ta ise işverenin sendikal örgütlenmeyi zayıflatmayı amaçlayan girişimlerine karşı üyelerimiz direnişe geçtiler. Sa-ba'da anlaşma sağlanırken, diğer iki işyerimizde mücadelemiz kararlılıkla sürüyor. Petrol-İş, verilen mücadeleye ulusal ve uluslararası ölçekte bir dayanışma örgütlenmesini sağlayarak direnişlerin etkisini artırmayı hedeflemiştir ve bu doğrultuda önümüzdeki dönemde de tüm olanaklarını seferber edecektir.
Mustafa ÖZTAŞKIN Genel Başkan
petrol-iş
1
ÖZTAŞKIN VE SÖZEN BATMAN'A GİDEREK TAZİYE ZİYARETİNDE BULUNDULAR
BATMAN GÜNEY ŞELMO'DA ÖLEN KARDEŞLERİMİZ TAŞERON SİSTEMİNİN SON KURBANLARIDIR Batman yakınlarındaki, TPAO Güney Şelmo petrol sahasındaki doğalgaz kuyusunda 17 Şubat'ta meydana gelen patlamada; İbrahim Çelik, Sabahattin Sönük ve Hasan Hüseyin Deniz adlı üç işçi kardeşimiz can verdi, Serdar Kaya yaralandı.TPAO sahalarındaki taşeron firma bünyesinde çalışan işçiler, örgütsüz ve güvencesiz koşullarda çalışıyorlardı. Yakın zamanda Ankara'daki sanayi sitelerinde, Afşin'deki kömür madeninde yaşanan faciaların bir benzeri 17 Şubat'ta Batman'da yaşanmış oldu. Yeterli iş güvenliği önlemlerini almadan, yeterli eğitimleri vermeden; ucuz ve güvencesiz emek istihdamı yoluyla üretim yapma, kazanç sağlama ısrarı aramızdan üç kişinin daha canına maloldu. Patlamada yaşamını yitiren, 24 yaşındaki İbrahim Çelik, 22 yaşındaki Hasan Hüseyin Deniz ile 35 yaşındaki Sabahattin Sönük, gözyaşları arasında toprağa verildi. Cenaze merasimlerine Batman şubemiz yönetici, işyeri temsilcileri, TPAO ve Tüpraş işçileri de katıldı. Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın ve Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreterimiz Nimetullah Sözen de Batman’a giderek taziye ziyaretinde bulundular. Öztaşkın ve Sözen, patlamada yaşamını yitiren işçilerin ailelere başsağlığı dileklerini ilettiler. Kamuoyuna sendikamız tarafından yapılan açıklamada ise şöyle denildi: “Petrol-İş'in yıllardır verdiği özelleştirme ve taşeronlaşma karşıtı mücadelenin anlamı ve insani önemi bir kez daha gözler önüne serilmiş oldu. Kamuoyunun da bildiği gibi sendikamız, Türkiye'nin en değerli varlıklarından biri olan ve 1954 yılından bu yana kamu elinde ülkemiz zenginliklerini ekonomik değere dönüştüren TPAO'nun özelleştirme girişimlerine karşı duracağını ilan etmiş; TPAO'nun statüsünde yapılması gereken asıl değişikliğin, bu şirketin kuruluşu sırasında gözetilen entegre yapısının yeniden sağlanması yöpetrol-iş 2
nünde olması gerektiğini savunmuştur. TPAO'da yaşanan yoğun taşeronlaşma da özelleştirmeci mantığın bir sonucudur. Bu süreç kamu yararı açısından büyük kayıplar getirdiği gibi, görüldüğü üzere insan yaşamı açısından da ciddi, ölümcül sonuçlar doğurmaktadır. Taşeronluk sistemi son yıllarda yüzlerce olayda da izlendiği gibi iş kazaları için uygun ortamlar oluşmasının başlıca nedenlerindendir. Çünkü taşeronluk sistemi maliyetleri düşürmek üzerine kuruludur. İnsan değil kar merkezli bir bakışın hakim olduğu bu sistemde, insan sağlığına ve yaşamına yönelik harcamalar lüks görülmekte; yoğun işsizlik baskısı altındaki emekçilerin çaresizliği sömürülmektedir. O zaman bu sistemde meydana gelen ve giderek artış kaydeden kazaları basit ve tesadüfi birer iş kazası diye nitelemek mümkün müdür? Bunları “kadere, alınyazısına” bağlamak mümkün müdür? Hayır. Biz emek cephesi olarak bunları birer “iş cinayeti” olarak görüyoruz. Sona erdirilmelerinin ilk ve öncelikli koşulunun da; düzenli, güvenceli, işçi sağlığı ve iş güvenliği kurallarının etkin biçimde uygulandığı ve denetlendiği bir çalışma düzeni olduğunu ısrarla bir kez daha vurguluyoruz. Aynı zamanda, tüm bunların sağlanmasının ancak sendikal örgütlülüğün güçlenmesiyle olacağını biliyoruz, olduğunun da tanığıyız. Petrol-İş, kamuda, özel
sektörde; rafinerilerde, petro-kimyada olduğu gibi TPAO'da da uzun bir süredir taşeron sistemine karşı çok boyutlu bir mücadele sürdürmektedir. Öncelikle bu sisteme son verilmesi; kadrolu, güvenceli çalışma ilişkilerinin hakim olması için elinden geleni yapmaktadır. Öte yandan taşeron firma işçilerini de örgütleme çabalarını sürdürmekte, onların ikinci sınıf işçiler olarak temel haklarından mahrum çalıştırılmalarına son vermek için uğraş göstermektedir. Bu tür facialar çabalarımızın haklılığını bir kez daha kanıtlamaktadır. Petrol-İş hukuki, meşru ve insani bir anlamı olan sendikalaşmayı yaygınlaştırmak; örgütsüzlüğe, güvencesizliğe ve ölüme mahkum edilmek istenen emekçilerin umudu olabilmek için var gücüyle çalışmaya devam edecektir. Bugün gerçekleşen patlamada yaşamını yitiren işçiler üyemiz olmasalar bile bizim canlarımız, sınıf kardeşlerimizdir. Biz Petrol-İş Sendikası olarak tüm TPAO işçilerinin ve ailelerinin yanındayız, haklarının savunucusuyuz. Ölen arkadaşlarımıza rahmet, yaralılara acil şifa; ailelerine ve tüm mesai arkadaşlarına başsağlığı diliyoruz. Yetkilileri ve hükümeti yaşanan iş cinayetlerinin ardındaki gerçekleri anlamaya; kuralsız, güvencesiz, ucuz ve esnek işgücü yaratmaya yönelik uygulamalardan vazgeçmeye çağırıyor, insan yaşamının kutsallığını ve önceliğini hatırlatmak istiyoruz.”
BATMAN TPAO ÇALIŞANLARI DOĞALGAZ PATLAMASINDA İHMALİ OLANLARI PROTESTO ETTİ:
“Patlama kaza değil, iş cinayeti! Petrol-İş Sendikası Batman Şubesi, TPAO’ya ait Şelmo sahasındaki doğalgaz dolum tesisindeki patlamada ihmali olanları protesto etti. 21 Şubat sabahı TPAO giriş kapısında toplanan yaklaşık bin işçi, TPAO Bölge Müdürlüğü binasına yürüdü.
P
etrol-İş Batman Şubesi, Şelmo sahasında TPAO’ya ait doğalgaz dolum tesisinde yaşanan patlamada üç çalışanın hayatını kaybetmesinde ihmali olanları protesto etti. 21 Şubat sabahı Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) giriş kapısında toplanan yaklaşık bin işçi TPAO Bölge Müdürlüğü binasına yürüdü. Kadınların önde olduğu eylemde işçiler alkışlarla
patlamada ihmali olan kuruluşları protesto etti. TPAO Batman Bölge Müdürlüğü binasının önünde toplanan işçilere seslenen Petrol-İş Sendikası Batman Şube Başkanı Mustafa Mesut Tekik, “ TPAO Güney Şelmo petrol sahasındaki doğalgaz kuyusunda meydana gelen patlamada üç kardeşimiz can vermişti. TPAO sahasında taşeron firma bünyesinde çalışan işçiler örgütsüz ve güvencesiz koşullarda çalışıyorlar” dedi.
venliği önlemleri almadan, yeterli eğitimleri vermeden, ucuz ve güvencesiz emek istihdamı yoluyla üretim yapma, kazanç sağlama ısrarı, aramızdan üç kişinin canına mal oldu. Çünkü taşeronluk sistemi maliyetleri düşürmek üzerine kuruludur. Bu taşeronluk sisteminde meydana gelen ve giderek artış kaydeden kazaları basit ve tesadüfî birer iş kazası diye nitelemek mümkün
Kadere bağlamak mümkün değil Tekik, şöyle devam etti: “Yeterli iş gü-
müdür? Bunları ‘kadere - alınyazısına’ bağlamak mümkün müdür? Hayır. Sendika ve emek cephesi olarak bunları birer ‘iş cinayeti’ olarak görüyoruz. Patlamada yaşamını yitiren işçiler üyemiz olmasalar bile bizim canlarımız, sınıf kardeşlerimizdir. Tüm TPAO işçileri ve ailelerinin yanındayız.” TPAO işçileri, açıklamanın ardından sessizce işbaşı yaptı. petrol-iş
3
BAŞKANLAR KURULU
EMEKÇİLERİN SORUNLARINI ÇÖZECEĞİNİ BEYAN EDEN SİYASİ PARTİLER TERCİH EDİLMELİ:
Genel seçimler fırsat olarak değerlendirilmeli
Petrol-İş'in Ankara'da yapılan Başkanlar Kurulu'nda, 12 Haziran 2011'de genel seçimlerin yapılacağına dikkat çekilerek, “Genel seçimler, emeğin sesinin ortaklaştırılması, hem sanayi sermayesinden hem de banka sermayesinden yana iktidarların cezalandırılması ve emekçilerin sorunlarının çözülmesi için fırsat olarak değerlendirilmelidir” denildi.
4
petrol-iş
S
endikamızın 26. Dönem 10. Olağan Başkanlar Kurulu 21 Şubat'ta Ankara'da, Ankara şubemiz konferans salonunda toplandı. Petrol-İş Genel merkez yöneticilerinin, şube başkanlarının ve merkez denetim kurulu üyelerinin katıldığı Başkanlar Kurulu, Türkiye'nin çeşitli bölgelerindeki maden ocaklarında, organize sanayi bölgelerinde ve son olarak da TPAO’nun Batman’daki Şelmo petrol sahasında meydana gelen facialarda onlarca işçinin
hayatını kaybettiği bir dönemde yapıldı. Başkanlar Kurulu'nun açış konuşmasını yapan Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın konuşmasına, “Başkanlar kurulu toplantımızdan kısa bir süre önce Ankara, Kahramanmaraş'ta ve TPAO’nun Batman’daki Şelmo petrol sahasında meydana gelen facialarda onlarca işçinin yaşamını yitirmesinin üzüntüsünü yaşamaktayız. Kuralsız, güvencesiz ve kayıtdışı çalışmanın yol açtığı iş cinayetlerinin önlenmesi için, işçi sağlığı iş güvenliği tedbirlerinin alınmaması ve gerekli denetimlerin yapılmamasının bedelini ne yazık ki işçiler bir kez daha hayatlarıyla ödemişlerdir. İş kazalarını önlemek için tedbir alması gereken hükümet ise ne yazık ki, kuralsızlığı, güvencesizliği ve esnekliği daha da yaygınlaştıracak düzenlemeler yapmak peşindedir. Bu son facialarla birlikte yaşamını yitiren bütün emekçileri saygıyla anıyoruz. Ailelerine, yakınlarına ve bütün emek dostlarına başsağlığı diliyoruz” diyerek başladı. 2008 Krizinden sonra dünya ekonomisi toparlanma sürecine girmiş olsa da, krizin etkilerinin emekçiler açısından sürmekte olduğunu, 2003 yılında Irak'ın işgalinden sonra düzenli olarak artmaya başlayan petrol fiyatlarının, ekonomi için yeni bir tehdit oluşturduğunu, başta gıda olmak üzere fiyatların ciddi oranda artmasına neden olduğunu belirten Öztaşkın şöyle devam etti: “Rekor düzeylere ulaşan gıda fiyatları, emekçileri açlık ve yoksulluğun pençesine biraz daha itmekte, işsiz sayısı ise ekonominin çarklarının yeniden dönmeye başlamasına rağmen azalmamaktadır. 925 milyon kişinin açlık seviyesinin altında yaşadığı, 5 yaşın altındaki 200 milyon çocuğun yetersiz beslendiği, her yıl 5 yaş altı yaklaşık 13 milyon çocuğun, yetersiz ve dengesiz beslenmeye bağlı önlenebilir hastalıklardan hayatını yitirdiği dünyamızda bu karanlık tablo, açlık ve yoksulluğu derinleştiren neo-liberal politikaların sonucudur.” Açlık sorunu ile karşı karşıya olan dünya nüfusunun, en yoğun yaşadığı bölgenin
Afrika kıtası olduğunu, zengin doğal kaynaklarına rağmen açlık ve yoksulluğun kol gezdiği bu kıtanın, emperyalist politikalarla yüzyıllardır sömürüldüğünü, bu sömürü mekanizmasından beslenen diktatörlüklerle yönetildiğini belirten Öztaşkın sözlerini şöyle sürdürdü: “2011 yılının hemen başında Afrika'nın Arap nüfusun yaşadığı kuzeyinde, gücünü hileli seçimlerden alan diktatörlere karşı halk isyan bayrağını açmıştır. Tunus’ta pazarda meyve-sebze satan üniversite mezunu gencin kendini yakması fitili ateşlemiş, halklar işsizlik, yoksulluk ve açlığa olan öfkelerini diktatörlere yöneltmişlerdir. Protesto gösterileri nedeniyle Tunus'ta Cumhurbaşkanı ülkeyi terk etmek zorunda kalmış, Mısır'da 18 günlük eylemler sonucunda Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek istifa etmiştir. Eylemler Kuzey Afrika ve Ortadoğu’ya dalga dalga yayılmakta, bugünlerde Cezayir, Yemen, Ürdün, Libya ve Bahreyn’de de sürmektedir. Mısır'da 30 yıllık iktidarın devrilmesinde IMF programları altında işsizlik ve yoksulluğa itilen emekçi halkın ve örgütlü işçilerin rolü
büyüktür. 20 bin işçinin greve gitmesi, eylemlerin gücünü ve etkisini artırmıştır. Kuzey Afrika ve Ortadoğu halkları bir taraftan işsizlik, yoksulluk ve gelir dağılımı adaletsizliği ile mücadele ederken diğer taraftan da ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi’ne ve neo-liberal politikalara karşı mücadele etmektedirler. Onların mücadelelerinden Türkiye dahil, ülkelerinde neo-liberal politikalarda ısrar eden ve sermayenin sözcülüğünü yapan hükümetlerin ders çıkaracaklarını umuyoruz.” Yargının bağımsızlığına gölge düşürülmemeli Ülkemizde 12 Eylül referandumundan sonra geçileceği iddia edilen “ileri demokrasi”nin, siyasette uzlaşı kültüründen uzaklaşılan, anti-demokratik uygulamaların arttığı, muhalif seslerin bastırıldığı, hak arama mücadelesinin “başıbozukluk” olarak nitelendiği bir dönem anlamına geldiğinin görüldüğünü belirten Öztaşkın şöyle devam etti: “Üniversite gençliğine, ıslıkla tepkisini gösteren taraftara, hakkını arayan işçiye ve emek örgütlerine, halkı için eser veren
Başkanlar Kurulu'nda, bu genel seçimlerde tam demokratik, bağımsız ve ezilenlerin kurtuluşuna uygun bir iktidarı işbaşına getirebilmek için emekçilerin oylarını doğru partilerde değerlendirmesi çağrısında bulunuldu.
petrol-iş
5
Temel politikaları emekçiden yana olan partiler tercih edilmeli Genel seçimde, ülkemizde gerçek demokrasinin ve emekçi halkın insanca yaşayabileceği koşulların sağlanması yönünde bir sonucun oluşmasını dilediklerini belirten Öztaşkın, “Petrol-İş Sendikası, seçimlerin bu amaca hizmet edebilmesi için halkın büyük çoğunluğunu oluşturan emekçilerin taleplerine kulak veren, onların sorunlarına duyarlı partiler ve milletvekillerinin Meclis'te ağırlık oluşturması gerektiğini düşünmektedir” dedi. sanatçılara, muhalif gazetecilere ve daha birçok kesime sistematik baskı politikası uygulanmaktadır. Emek ve demokrasi karşıtı siyasi ajandasında ısrar eden hükümet, yargının siyasallaştırılması ve kuvvetler ayrılığı ilkesini baltalayan düzenlemeleri arka arkaya devreye sokmaktadır. Anti-demokratik uygulamaların arttığı bir dönemde, yargının siyasallaştırılmasına ve yargıda halkımızın adalet duygusunu incitecek düzenlemelerin gerçekleştirilmesine çanak tutulmaktadır. Benzer şekilde, son dönem ülke gündeminde olan davaların siyasallaştırıldığı ve bir manipülasyon aracı haline getirildiği kuşkuları artmaktadır. Yargının siyasallaştırılması çabalarından derhal vazgeçilmeli ve dava soruşturmalarında oluşan şaibeler aydınlatılmalı, yargının bağımsızlığına gölge düşürecek uygulamalardan kaçınılmalıdır.” AKP sokağın sesini dinlemediği gibi bu sesi boğmaya çalışıyor Kamuoyunda Torba Yasa olarak adlandırılan, emek düşmanı düzenlemenin TBMM'de kabul edilerek yasalaştığını, bu tasarı hazırlanırken sendikaların itirazlarına kulak tıkayan AKP hükümetinin, sermayeye yeni kaynakların aktarılması, kamu emekçilerinin güvencesizleştirilmesi, İşsizlik Sigorta Fonu'nun sermayenin hizmetine verilmesi ve genç işçilerin daha fazla sömürülmesinin önünü açan bir dizi düzenlemeye imza attığını kaydeden Öztaşkın,”Başbakanın, Mısır'da Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'e “soka-
6
petrol-iş
ğın sesini dinle” çağrısını yaptığı günün ertesinde, Ankara'da DİSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından Torba Yasa'ya karşı ortaklaşa düzenlenen ve sendikamızın da katıldığı eyleme gaz ve tazyikli su ile sert bir şekilde müdahale edilmesi ise son derece manidardır. Haklarını savunan, Torba Yasa'ya itiraz eden ve seslerini başkentte duyurmak isteyen emekçilere uygulanan şiddeti bir kez daha kınıyoruz” dedi. Türk-İş pasif bir konum aldı Torba Kanun'un maddelerinde gece, tasarıdan tekrir-i müzakere ile esnekleşmeye ilişkin üç maddenin çıkarıldığını, sendikaların itiraz ettiği diğer maddelerin ise aynen yasalaştığını belirten Öztaşkın sözlerini, “Konfederasyonumuz Türk-İş, ne yazık ki, Torba Yasa Tasarısı ile ilgili pasif bir konum almış ve tasarıya karşı yine diplomasiyi merkeze alan bir tutum sergilemiştir. Ülkemizin en büyük işçi konfederasyonu Türk-İş'in bu tavrı, emek düşmanı bu düzenlemede hükümetin elini güçlendirmiştir. Yasadan esneklikle ilgili üç maddenin çıkarılması ise hükümetin seçim öncesi ve sonrası hesaplarıyla ilgilidir. Hükümetin asıl hedefinin kıdem tazminatının kaldırılması, bölgesel asgari ücret ve İş Kanunu'na yeni esneklik maddeleri eklenmesi olduğu açıktır. Ulusal İstihdam Stratejisi adım adım hayata geçirilmek istenmektedir” diye sürdürdü.
Üyelerimizin kazanımlarını koruyacak ve geliştireceğiz! Öztaşkın, kamu ve özel sektör toplu iş sözleşmelerine ilişkin olarak da şu bilgileri verdi: “Sendikamızın da TPAO, BOTAŞ, MKEK, ETİBOR, TMO ALKOLOİD işyerlerinde örgütlü olduğu 6 bin 243 üyemizi kapsayan Kamu Toplu İş Sözleşmeleri süreci başlamıştır. Sendikamız genel taleplerinin yanında, işyerlerimize özgü sorunların çözümüne yönelik stratejisini bu dönem de devam ettirecektir. Konfederasyonumuz Türk-İş'in ise seçim öncesi sürdürülecek sözleşme sürecinden işçilerin hak kaybı yaşamadan kazanımla çıkması için, diplomasiyi değil mücadeleyi merkeze koyan bir tavır alması gerekmektedir. Özel sektörde ise başta Tüpraş, Petkim, Advansa, Mutlu Akü, Bayer, Novartis olmak üzere 19 işyerinde 8 bin 302 üyemizi kapsayan toplu sözleşme süreci başlamıştır. Petrol-İş gerek kamuda, gerekse özel sektörde bu sözleşme sürecinde üyelerinin kazanımlarını korumaya ve geliştirmeye dönük bir strateji izleyecek ve bu stratejisinden önceki sözleşme dönemlerinde olduğu gibi geri adım atmayacaktır. Hem işçi sınıfına artan saldırıların göğüslenmesi hem de ülkemizin demokratikleşmesinin sağlanması için işçilerin örgütlülüğünün yaygınlaşması ve güçlenmesi şarttır. Petrol-İş Sendikası ülkemi-
zin demokratikleşmesi ve örgütlü bir toplum haline gelebilmesi için 60 yıldır tüm olanaklarıyla mücadele etmektedir.” Direnişler için tüm olanaklarımızı seferber edeceğiz! 2010 yılının son günlerinde Trakya ve İstanbul 2 Nolu şubelerimizin gerçekleştirdikleri Polyplex ve Sa-ba işyerlerindeki yeni örgütlenmelerde işten çıkartmalar nedeniyle direnişlerin başladığına da dikkat çeken Öztaşkın, “Gebze şubemize bağlı Bericap'ta ise işverenin sendikal örgütlenmeyi zayıflatmayı amaçlayan girişimlerine karşı üyelerimiz direnişe geçmişlerdir. Sa-ba'da anlaşma sağlanırken, diğer iki işyerimizde mücadelemiz kararlılıkla sürmektedir. Petrol-İş Sendi-
kası, verilen mücadeleye ulusal ve uluslararası ölçekte bir dayanışma ör gütlenmesini sağlayarak direnişlerin et-
kisini artırmayı hedeflemiştir ve bu doğrultuda önümüzdeki dönemde de tüm olanaklarını seferber edecektir” dedi.
BAŞKANLAR KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ:
Torba Yasa geçmiş olsa da işçi sınıfı emek düşmanı uygulamalara karşı gereken cevabı verecektir Petrol-İş Sendikası BAŞKANLAR KURULU, 21 ŞUBAT 2011 tarihinde ANKARA’da toplanarak yurt ve dünya gündemi ile örgütsel sorunları değerlendirdi. Yapılan toplantıların ardından çeşitli kararlar alındı. BAŞKANLAR KURULU, bu toplantıda kararlaştırılan hedeflerini ve amaçlarını aşağıdaki şekilde kamuoyuna iletmeyi uygun bulmuştur: Başkanlar Kurulu olarak, AKP’nin iyice kuralsız, güvencesiz hale getirdiği çalışma koşulları ve sermayenin dizginlenemez kâr hırsı nedeniyle Antalya petrol depolama tesislerinde, Ankara Ostim ve İvedik’teki organize sanayi bölgelerinde, Kahramanmaraş Elbistan’daki maden sahasında ve Batman Şelmo petrol sahasında meydana gelen faciaları “iş cinayeti” olarak tanımlıyor, kuralsız, güvencesiz, örgütsüz ve ucuz iş gücü için başvurulan taşeronlaşma sisteminin işçilerin ve toplumun yaşam güvenliğini tehdit ettiğini ifade ediyoruz. Bu facialarda
hayatını kaybeden bütün emekçileri saygıyla anıyor, ailelerine, yakınlarına ve bütün emek dostlarına başsağlığı diliyoruz. İçine birbiriyle alakasız yüzlerce hüküm konduğu için kamuoyunda Torba Yasa olarak adlandırılan tasarı emek dünyasının bütün itirazlarına rağmen, AKP’nin Meclis’teki milletvekili çoğunluğuna dayanarak yasalaştı. En temel olarak kamu emekçilerinin güvencesizleştirilmesine, belediye çalışanlarının siyasi kararlarla sürgün edilmelerine ve İşsizlik Sigortası
Fonu'nun işçiler dışındaki bütün sermaye gruplarınca kullanılmasına yol açacak bu yasanın çıkma sürecinde, Türk-İş çok pasif bir konum almıştır. Türk-İş genel merkezi, güçleri oranında yasaya muhalefet eden DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’yi yalnız bırakmıştır. Başkanlar Kurulu olarak, yasaya karşı sokaklara çıkan sendikamız dahil tüm emek güçlerine gazla, tazyikli suyla müdahale eden AKP Hükümetini kınıyor, işçi sınıfının yasa geçmiş olsa da emek düşmanı uygulamalara karşı gereken cevabı vereceğine inanıyoruz.
petrol-iş
7
12 Eylül 2010 tarihinde yapılan Anayasa Referandumu sonrasında Hükümetin geleceğini iddia ettiği “ileri demokrasi” yerine, ülkemizin giderek daha otoriter bir yönelime girdiğini tespit etmekteyiz. Gençlere, taraftarlara, aydınlara, gazetecilere, basın açıklaması yapan sendikacılara, güney doğudaki pek çok belediye başkanına ve siyasilere, sokaklara inen bütün muhaliflere karşı iktidarın tahammülsüzlüğü, yargının hızla devreye girmesiyle sonuçlanıyor. Bu da, evrensel hukuk kuralları gereğince iktidarlardan tümüyle bağımsız olması gereken yargının giderek siyasallaştığı ve iktidarın işine yarayacak uygulamalara girdiği izlenimi yaratmaktadır. Tarafsızlığını yitirmiş bir yargının yaratacağı yıkım büyük, halkın kendini güvende hissetmemesinin sonuçları ise ağır olur. Bu nedenle Başkanlar Kurulu olarak, iktidarın üzerinde şaibeler oluşmuş bütün yargılamalara karşı tarafsız kalmasını talep ediyor, kurunun yanında yaş da yanar mantığının, insanların özgürlüğü söz konusu olduğunda asla gündeme getirilemeyeceğini belirtiyoruz. Sendikamızda örgütlü TPAO, BOTAŞ, MKEK, ETİBOR, TMO ALKOLOİD kamu işyerlerinde ve 19 özel sektör işyerinde toplam 14 bin 500 civarındaki üyemizi kapsayan toplu iş sözleşmesi süreci başlamıştır. Petrol-İş, bu dönem de üyelerinin mevcut kazanımlarını korumayı, esneklik içeren hükümleri sözleşmelere koymamayı, ücret dengesizliklerini gidermeyi ve yeni kazanımlar elde etmeyi hedefleyen bir strateji izleyecektir. Gerek kamudaki gerekse özel sektördeki sözleşmeler için Türk-İş’in daha aktif bir rol alması, diplomasiyi değil de meşru her yolla mücadeleyi esas alması ve ilgili diğer sendikalarla birlikte hareket etmesi işçi sınıfının bu süreçten hak kaybına uğramadan çıkması için elzemdir. Başkanlar Kurulumuz, daha mücadeleci bir hat izlenmesi konusunda üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye hazır olduğunu beyan eder. Sendikamız, 2010 yılının son günlerinden beri direnişler gerçekleştiriyor.
8
petrol-iş
Trakya ve İstanbul 2 Nolu şubelerimiz yeni örgütlenilen Polyplex ve Sa-ba işyerlerindeki işten çıkartmalar nedeniyle direnişler başlatıldı. Gebze şubemize bağlı Bericap'ta ise işverenin sendikal örgütlenmeyi yok etmeyi amaçlayan girişimlerine karşı üyelerimiz direnişe geçti. Sa-ba'da anlaşma sağlanırken, diğer iki işyerimizde mücadelemiz kararlılıkla sürmektedir. Örgütlülüğünü korumak için her türlü bedeli göze alan Bericap işçisinin onurlu mücadelesi Türkiye emek tarihine altın harflerle yazılacaktır. Başkanlar Kurulu olarak, 60 yıldır eşitlik, adalet ve demokrasi mücalesini yılmadan yürüten sendikamıza bedel ödeyerek üye olan tüm bu işyerlerindeki arkadaşlarımızın verdiği mücadeleye hem ulusal hem de uluslararası ölçekte bir dayanışma sağlayarak direnişlerin etkisini arttıracağımızı ve bu doğrultuda önümüzdeki dönemde de maddi/manevi tüm olanaklarımızı seferber edeceğimizi bir kez daha beyan ediyoruz. 12 Haziran 2011'de genel seçimler yapılacak. Genel seçimler, emeğin sesinin ortaklaştırılması, hem sanayi sermayesinden hem de banka sermayesinden yana iktidarların cezalandırılması ve emekçilerin sorunlarının çözülmesi için fırsat olarak değerlendirilmelidir. Başkanlar Kurulumuz, bu genel seçimlerde tam demokratik, bağımsız ve ezilenlerin kurtuluşuna uygun bir iktidarı işbaşına getirebilmek için emekçilerin oylarını doğru partilerde değerlendirmesi çağrısında bulunmaktadır. Bunun için de, emekçilerin oylarını kullanırlarken partilerin seçim beyanname ve taahhütlerine dikkatle bakmalarını önermektedir. Bu bağlamda, taşeron işçiliğini ortadan kaldıracağını, esnekleşmenin önüne geçeceğini, yoksullara yardımı sadaka olarak değil, sosyal devletin gereği olarak vereceğini, asgari ücreti insanca yaşanacak seviyeye çıkaracağını, herkesten geliriyle doğru orantılı vergi alacağını, sermayeye karşı işçileri koruyacağını, emperyalizmle arasına mutlak sınırlar koyacağını, sendikal hakları ve siyasal özgürlükleri arttıracağını, tüm yurttaşlara sınırsız basın yayın, toplantı,
gösteri, söz ve ifade özgürlüğü vereceğini, halklar arası kardeşliği pekiştireceğini, sendikal örgütlenmenin önündeki tüm engelleri kaldıracağını, emekçilere sınırsız grev hakkı tanıyacağını, özelleştirmeleri durduracağını beyan eden partiler, emekçilerin oy vermede tercihleri olmalıdır. Yüzde 10 seçim barajı varken millet iradesinin Meclise tam anlamıyla yansımayacağı ve bu nedenle yapılacak bir seçimin meşruiyetinin her zaman tartışılacağı unutulmamalıdır. Oylarımızın yönü, aynı hassasiyetle millet iradesinin gerçek anlamda ortaya konmasını talep eden partileri de içermelidir. Bu doğrultuda, tüm sendikaların ve emek örgütlerinin siyasete aktif müdahale edebilecekleri stratejiler geliştirebilmesi için ortak yapılar ve ortak tavırlar belirlenmelidir. Başkanlar Kurulumuz, uzun yıllar sonra halkların gündemine yeniden “devrim” kavramını sokan ve sarsılmaz denilen ABD ve İsrail işbirlikçisi diktatörlükleri yıkan Tunus, Mısır ve diğer halkları desteklemekte ve bu ülkelerdeki işçilerle ve sendikalarla dayanışma içinde olduğunu belirtmektedir. Polis gücüne dayanan, yoksullukları kader gibi gösteren, ülkelerinin zenginliklerini halklarının refahı için değil de silahlanmak için kullanan, halkların en meşru taleplerini zulümle durdurmaya çalışan emperyalizm işbirlikçisi bütün diktatörlerin ve zalimlerin er geç hesabının görüleceği bu kez de kanıtlanmıştır. Başkanlar Kurulu olarak, sendikalı, sendikasız, evde veya işte çalışan tüm kadınların birlik ve mücadele günü olan 8 Mart’larını kutluyoruz. Sömürülen ve ezilen yoksulların örgütü Petrol-İş Sendikasının Başkanlar Kurulu işçisiyle işsiziyle, emeklisiyle, kadın erkek tüm emekçilerle birlikte sermayeye karşı ortak mücadele yollarının bulunması, siyasete her alanda müdahil olunması ve üyelerimizin siyaset yapma tarzının emekçiler lehine değişmesi için elinden gelen her şeyi yapacağını bir kez daha beyan eder.
GENEL TEMSİLCİLER KURULU
26. DÖNEM GENEL TEMSİLCİLER KURULU ANTALYA'DA YAPILDI:
Emek örgütleri derhal biraraya gelmeli ve bir seçim stratejisi belirlemeli
S
endikamızın 26. Dönem Genel Temsilciler Kurulu, 26-27 Kasım 2010'da AntalyaKemer Grand Haber Hotel'de yapıldı. 26 Kasım'da başlayan ve iki gün süren toplantıların ilk gününde, son dört yıllık döneme damgasını vuran gelişmeler, dünya ekonomisini büyük bir çöküşe sürükleyen ve ülkemizi de derinden etkileyen küresel kriz, dünya ve Türkiye sendikal hareketindeki gelişmeler tartışılıp değerlendirildi. Eğitim Uzmanımız Erhan Kaplan'ın yaptığı açılış,
saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başlanan Temsilciler Genel Kurulu'nda küresel krizle birlikte sermayenin emeğe karşı topyekün saldırıya geçtiği bu süreçte, sendikaların ve emek örgütlerinin nasıl bir direniş hattı örmesi gerektiğine ilişkin değerlendirmeler yapıldı. Türkiye'nin dört bir yanındaki fabrikalardan gelen işyeri temsilcilerimiz yaptıkları konuşmalarda, işçi sınıfının yaşadığı sorunları ve çözüm önerilerini dile getirdiler. Öztaşkın:
Latin
Ameri-
ka'nın umut çiçekleri bütün dünyada açmalı Genel Temsilciler Kurulu'nun açış konuşmasını yapan Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, Petrolİş'in 26. Dönem Genel Temsilciler Kurulu'nu aynı zamanda sendikanın 60. kuruluş yılı kutlamalarıyla birlikte gerçekleştiriğini belirterek, “60. yılımızı kutlamanın da onurunu ve gururunu hep birlikte taşıyoruz” dedi. Öztaşkın, dünyanın 1929'dan sonra en şiddetli krizini
geçen yıl yaşadığını belirterek, bu krizde bütün dünyada uygulanan sermaye yanlısı, emek karşıtı politikaların da iflas ettiğini söyledi. Krizin faturasının ise, bütün dünyada işsizlik ve yoksulluk olarak bir kez daha emekçilere kesildiğini belirten Öztaşkın, dünyada işsiz sayısının 209 milyona ulaştığını, işsizlik oranının da % 6.4 e çıktığını, gelir dağılımı adaletsizliğinin daha da arttığını bildirdi. Öztaşkın şunları söyledi: “Bugün 6 milyarlık dünya petrol-iş
9
safsatalarıyla ülkeler işgal edilmekte, milyonlarca kişi Irak'ta olduğu gibi savaş ve çatışmalar sonucu ölmektedir. Bu dünya değişmelidir. Değişeceğine dair umutlar Latin Amerika'da yeşermiştir. Latin Amerika'nın umut çiçekleri bütün dünyada açmalı, bizim de mücadelemize rehber olmalıdır.
nüfusunun 1 milyarı kronik açlık sorunuyla karşı karşıyadır. 3 milyar kişi yetersiz beslenmekte, her gün dünyada 18 bin çocuk, kötü ve yetersiz beslenme sonucu hayatını yitirmekte, 3.6 saniyede 1 kişi açlık nedeniyle ölmekte, 1.2 milyar kişi günde 2 doların altındaki ge-
10
petrol-iş
liriyle ailesini geçindirmeye çalışmaktadır. 21. yüzyılda ihtiyaçtan daha fazla gıda üretimi varken, insanların açlık nedeniyle ölmelerinin sebebi kapitalizmin kar hırsından başka bir şey değildir. Enerji ve hammadde kaynaklarına sahip olmak için “demokrasi” ve “özgürlük”
Türkiye'deki durumun da dünyadan farklı olmadığını ifade eden Öztaşkın, “Ülkemizin de en önemli sorunu işsizlik ve yoksulluktur. Ülkemizde her 5 kişiden 1'i işsiz, nüfusun büyük çoğunluğu yoksulluk gelirinin altında bir gelire sahiptir. Ortalama ücretin asgari ücret seviyesinde olduğu ülkemizde, haftalık çalışma saati 52 saati bulmakta, inanılmaz bir emek sömürüsü yaşanmaktadır. Sosyal devlet hızla tasfiye edilerek özelleştirme talanına devam edilmekte, örgütsüz ve güvencesiz bir işgücü ve toplum yaratılmak istenmektedir. Toplumsal barış bir türlü sağlanama-
makta, Kürt sorununda demokratik ve barışçıl çözüm gerçekleştirilememektedir“ dedi. Siyasetin, ekonominin sosyal ve toplumsal yaşamın emeğin çıkarları doğrultusunda şekillendiği bir ülke istediklerini söyleyen Öztaşkın konuşmasını şöyle sürdürdü: “Emeğe, emekçiye değer verilen bir ülke istiyoruz. Hukukun üstünlüğünün temel prensip olarak kabul edildiği, demokratik, laik, eşitlikçi, özgürlükçü, sosyal bir Anayasa istiyoruz. Örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmasını, sendikal hak ve özgürlüklerin uluslararası normlara kavuşturulmasını, onun için Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunlarının değiştirilmesini istiyoruz. Vergi adaletinin sağlanmasını, gelir dağılımındaki eşitsizliğin giderilmesini, işsizliğin ve yoksulluğun ortadan kaldırılmasını istiyoruz. Herkesin eşit ve ücretsiz erişebileceği eğitim ve sağlık sistemi istiyoruz. Güvenli bir
onlara önderlik etmeleri mümkün değildir. Türkiye sendikal hareketinin yeni kuşak sendikacılar yetiştirmesi ve onlara görevi devretmesinin zamanı gelmiştir. “ Özlediğimiz bir ülkeyi yaratabiliriz
yaşam, güvenli çalışma koşulları istiyoruz.” Misyonlarını tamamlamış sendikacılar önderlik edemez Ucuz işgücünün hayata geçirilmesinin, örgütsüz, güvencesiz ve esnek işgücü ile mümkün olduğunu ve bütün dünyada sendikaların zayıflatılması, küçültülmesi, etkisizleştirilmesi politikalarının izlendiğinin altını çizen Öztaşkın “Ülkemizde de örgütsüz, güvencesiz ve esnek işgücünün bütün kuralları uygulanmak istenmekte, onun için kıdem tazminatının gün sayısının azaltılması ve uygulama koşullarının değiştirilmesi hedeflenmekte,
bölgesel asgari ücret, kiralık işçi uygulaması ısrarla gündeme getirilmek istenmektedir” dedi. Bütün dünyada uygulanan bu politikalara “dur” demenin yolunun ise, işçi sınıfının küresel düzeyde işbirliği ve dayanışmasını güçlendirmek, emeğin çıkarlarını ve kazanılmış haklarını küresel düzeyde savunmak ve sendikacılığı küresel düzeyde yapabilmekten geçtiğini söyleyen Öztaşkın, sermayenin küresel düzeydeki saldırılarını püskürtmeden, ulusal düzeydeki saldırıları önlemenin kolay ol-
mayacağını bildirdi. Yüzünü dünyaya dönmeyen, kendi ülke sınırları içerisine hapsolmuş, küçülmüş, parçalanmış ve etkisizleşmiş sendikal yapıların, günümüz sendikacılığının gerektirdiği ihtiyaçları karşılayamadığını, etkin bir mücadele stratejisini ortaya koyamadığını vurgulayan Öztaşkın şöyle konuştu: “Bütün bu gelişmeler Türkiye sendikal hareketinde değişim ve yenilenme politikalarını gündeme getirmelidir. Oturdukları koltuktan kalkmak istemeyen, vizyonu olmayan, misyonlarını tamamlamış sendikacıların, gençleşen ve niteliği değişen, ihtiyaç ve talepleri değişen işçi sınıfını anlamaları ve
Özlenen bir Türkiye'nin ancak mücadele edilerek yaratılabileceğini vurgulayan Öztaşkın sözlerini şöyle sürdürdü: “Ekonomi politikaları işçi sınıfı ve geniş halk kitleleri lehine oluşturulursa, üretimi ve istihdamı teşvik eden politikalar izlenirse, özelleştirmeler durdurulup, kamu yatırımlarına yeniden başlanırsa, Gümrük Birliği'nden çıkılıp, Dünya Ticaret Örgütü'nün dış ticareti sınırlayan şartları değiştirilirse, yabancı yatırımlar ülkemizin ihtiyaçlarına göre yönlendirilirse, toplumun ihtiyaçları doğrultusunda planlı ekonomiye geçilirse, sosyal devlete yeniden dönülürse özlediğimiz bir ülkeyi yaratabiliriz. Yeter ki inanalım, inançlarımızı ve hayallerimizi gerçekleştirmek için mücadele edelim.” Öztaşkın'ın yaptığı konuşmadan sonra Petrol-İş şubelerini ve işyerlerini temsilen her şubeden temsilciler kür-
petrol-iş
11
süye çıkarak konuşmalarını yaptılar. İki gün süren Temsilciler Kurulu toplantısının ardından bir de Sonuç Bildirgesi yayımladı. Arif ORUÇ Trakya Şube
Nasip OK Trakya Şube
Özlem KILINÇ Mersin Şube
Seçkin RÜZGARLIK Mersin Şube
Serdar MIZRAK Mersin Şube
Aslı SAĞ Adana Şube
Ceylani KILIÇ Ankara Şube
Şubeleri temsilen konuşan temsilci, baştemsilci ve yönetim kurulu üyeleri de şu isimler oldu: Trakya Şube: Arif Oruç -Şube Yönetim Kurulu Üyesi - Eczacıbaşı- Zentiva Sa. Ür. San. Tic. A.Ş. Nasip Ok - TPAO Trakya Bölge Müdürlüğü İşyeri Temsilcisi, Mersin Şube: Özlem Kılınç - Novamed GMBH İşyeri Temsilcisi, Seçkin Rüzgarlık- Soda San. A.Ş Genel Müdürlüğü İşyeri Temsilcsi Serdar Mızrak-Soda San. A.Ş. Şube Denetim Kurulu Üyesi, Adana Şube: Aslı SağBOTAŞ Ceyhan Bölge Müdürlüğü İşyeri Temsilcisi, Ankara Şube:Ceylani Kılıç-Şube Denetim Kurulu Üyesi- MKEK, Ayhan Ölmeztürk- Şube Yönetim Kurulu Üyesi- TPA0, Batman Şube: Mehdi ŞekerTPAO Kuyu Tamamlama Hizmetleri İşyeri Temsilcisi, Feyzullah Noyan- Tüpraş Batman Rafineri İşyeri Baştemsilcisi, Abdurrahman Kazan- Botaş İdil İstasyon Şefliği- İşyeri Temsilcisi, Bandırma Şube, Seyfettin Yankol- Eti Maden Etibor A.Ş. Bandırma Bor ve Asit Fabrikaları İşletmesi İşyeri Temsilcisi Aliağa Şube: Veysel Gündüz: Şube Denetim Kurulu Üyesi, (Tüpraş) Ahmet Oktay: Şube Denetim Kurulu Üyesi, Petkim Petrokimya Holding A.Ş. Baştemsilcisi Adıyaman Şube: Hasari Bektaş: TPAO Bölge Müdürlüğü (Sondaj) İşyeri BaştemsilcisiOrhan Maraş: Şube Yönetim Kurulu Üyesi Kırıkkale Şube: Salim Demir: Petlas Plastik San. A.Ş. İşyeri Baştemsilcisi Gebze Şube: Hüsnü Kuçun: Şube Denetim Kurulu Üyesi,
PETROL-İŞ SENDİKASI 26. DÖNEM GENEL TEMSİLCİLER KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ: Emek örgütleri derhal bir araya gelmeli ve bir seçim stratejisi belirlemelidir Ünilever Temizlik Mad. San. ve Tic. A.Ş. Baştemsilcisi Rüfat Guli: Cambro Özay Plastik ve Tic. A.Ş. İşyeri Temsilcisi İzmir Şube: Yavuz Türk: Şube Denetim Kurulu Üyesi, Tetra-Pak A.Ş. İşyeri TemsilcisiBursa Şube: Mustafa Deliçay: Gemlik Gübre San. A.Ş. İşyeri Temsilcisi Erhan Yakışan: Feureca Polifleks Otomotiv San. ve Tic. A.Ş Baştemsilcisi İstanbul 1 Nolu Şube: İbrahim Cevahir: Novartis Sağlık ve Gıda ve Tarım Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. Baştemsilcisi Ahmet Akpınar : Bayer İlaç Fab. A.Ş İşyeri Baştemsilcisi İstanbul 2 Nolu Şube: Arefe Şengül: Mehmetçik Vakfı Turizm Petrol İnşaat Sağlık ve Gıda Tic. Ltd. Şti (Pendik) İşyeri Temsilcisi Şerif Ölmez: Neşe Plastik Tic ve San. Ltd Şti. İşyeri Temsilcisi Kocaeli Şube: Vedat Demir: Ege Kimya San. A.Ş. İşyeri Temsilcisi İrfan Kaçar: Şube Disiplin Kurulu Üyesi- (Gübretaş)
“Ayrımsız ve kapsamlı iş güvencesi, sınırsız örgütlenme özgürlüğü, sendikal hakların uluslararası standartlara kavuşturulması, seçim barajlarının kaldırılması ve benzeri temel konularda ortaklaşılmalı ve buna uygun program öneren bir partinin iktidara taşınması sağlanmalıdır.” “Kamuda bu TİS döneminin temel stratejisi AKP’nin emek karşıtı politikalarının geriletilmesi, esnek çalışmayı öngören hiçbir hükmün sözleşmelerde yer almaması ve ücretlerde geçmiş dönem kayıplarının telafi edilmesi üzerine inşa edilmelidir. Konfederasyonumuz Türkİş’e, imzalanacak çerçeve protokolüne işyeri sorunlarının çözümünü engelleyecek maddeleri asla koymamasını hatırlatıyoruz.” Petrol-İş GENEL TEMSİLCİLER KURULU 26-27 Kasım 2010 tarihinde Kemer - Antalya'da toplandı. Her 4 yılda bir
Ayhan ÖLMEZTÜRK Ankara Şube
Mehdi ŞEKER Batman Şube
Feyzullah NOYAN Batman Şube
Abdurrahman KAZAN Batman Şube
Seyfettin YANKOL Bandırma Şube
Veysel GÜNDÜZ Aliağa Şube
Ahmet OKTAY Aliağa Şube
yapılan ve sendikanın tüm temsilcilerini bir araya getiren Kurul, yurt ve dünya gündemi ile örgütsel sorunları değerlendirdi. Bu doğrultuda, örgüt içi demokrasiyi en geniş şekilde uygulayan sendikalardan biri olan Petrol-İş Sendikası'nın Genel Temsilciler Kurulu, aşağıda yer alan karar, görüş ve önerileri kamuoyuna iletmeyi uygun bulmuştur. 1- Genel Temsilciler Kurulu, 60 yıldır eşitlik, adalet, ekmek, barış, özgürlük mücadelesi yürüten sendikamızın, sadece kendi üyeleriyle yetinmeden tüm emekçileri kapsayan bir çatı olabilmesi ve sömürülen yoksul işçilerin umudu olabilmesi için bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da aynı kararlılık, özveri ve cesaretle kapitalizmin ve emperyalizmin tüm yıkıcı etkilerine karşı mücadele etme kararlığında olduğunu bir kez daha teyit eder. Örgütümüzün kuruluş dönemi yöneticisi Ziya Hepbir'in bugün yaptığımız kurula katılmış olması örgütümüzün kuşaklar arasındaki bu kesintisiz mücadele bağının en büyük ve anlamlı kanıtıdır. Bizler de, sendikamızın bugünlere gelmesinde her seviyede katkısı olan binlerce isimsiz Petrol-İş üyesi emekçiye şükranlarımızı sunuyoruz.
cağımızı açıklıyoruz. Aynı kararlılığımızı zaten insanca bir hayat sağlamakta yetersiz olan asgari ücret üzerinde oyunlar oynanmaya kalkılması, istihdam büroları aracılığıyla geçici işçiliğin gündeme getirilmesi durumunda da göstereceğimiz bilinmelidir. Bu bağlamda, asgari ücretin insanca bir düzeye çekilmesi için sendikamız da her türden mücadele içine girecektir. 3- Genel Temsilciler Kurulu günümüzde uluslarötesi şirketlerin ülke ve sektör sınırı tanımayan küresel üretim zincirlerinin dünya sendikal hareketinin gündemini, stratejik yaklaşımını ve çalışma yöntemlerini etkilediğini tespit eder. Bu süreçte dünya sendikal hareketiyle ilişkileri giderek yoğunlaşan sendikamızın gündeminin, stratejik yaklaşımının ve çalışma yöntemlerinin de küresel bir sendikacılık anlayışına yöneldiğini ilan eder. 4- Genel Temsilciler Kurulu küresel metal federasyonu
İMF, küresel tekstil ve deri federasyonu İTGLWF ile küresel kimya ve enerji federasyonu İCEM'in tek bir küresel sanayi federasyonunun çatısı altında birleşmek üzere başlattığı çalışma sürecini, keza Avrupa imalat federasyonları arasında yürütülen buna paralel çalışmaları desteklediğini beyan eder. Bu süreç sonucunda, uluslarötesi şirketler karşısında küresel sendikal mücadelenin stratejik olanakları kadar, ulusal sendikaların örgütlenme ve mücadele olanaklarının da artacağını ilan eder. 5- Ülkemizde 20 yılı aşkın bir süredir uygulanan özelleştirme uygulamalarına karşı kararlı bir mücadele sürdüren Petrolİş Sendikası, sermayenin çıkarları için gerçekleştirilen özelleştirmelerin yıkıcı sonuçları konusunda halkı uyararak, toplumun vicdanı olmuştur. İktidar, özelleştirme politikalarında ısrar edeceğini ilan ederek, kamuda kalmış ve aralarında örgütlü olduğumuz işyerlerimiz TPAO ve BOTAŞ'ın da olduğu işletmeleri özelleştirmeyi hedeflemektedir. Petrol-İş, başta ülke ekonomisi için stratejik önemi bulunan TPAO ve BOTAŞ'ta olmak üzere uygulanacak tüm özel-
2- Genel Temsilciler Kurulu, kazanılmış kıdem tazminatı hakkımıza bir saldırı gelmesi halinde bu saldırıya aynı şiddetle karşılık verileceğini bir kez daha ifade eder. Kıdem tazminatına dönük bir hamleye karşı, Türk-İş Genel Kurul kararları doğrultusunda genel grev ve genel direniş dahil üretimden gelen gücümüz başta olmak üzere, sonuç alınıncaya kadar meşru her yolu kullanapetrol-iş
13
Hindistan’ın, Pakistan’ın ve onlarca emperyalist ülkenin elindeki nükleer silahlardan bahsedilmemesi ikiyüzlülüktür. Bugün ise, yine ABD ve NATO öncülüğündeki emperyalistler Kuzey Kore merkezli nükleer, İran merkezli füze kalkan projesi adıyla, içine ülkemizi da katmaya çalıştıkları yeni bir istila dalgası peşindeler. Bizler, Petrol-İş yönetici, temsilci ve üyeleri olarak, tüm emekçiler gibi barıştan, demokrasiden, eşitlikten, adaletten, insan haklarından, özgürlüklerden ve halklar arası dostluktan yanayız.
Hasari BEKTAŞ Adıyaman Şube
Orhan MARAŞ Adıyaman Şube
Salim DEMİR Kırıkkale Şube
Hüsnü KUÇUN Gebze Şube
Rüfat GULİ Gebze Şube
Yavuz TÜRK İzmir Şube
Mustafa DELİÇAY Bursa Şube
leştirme işlemlerine karşı mücadelesini sürdüreceğini ilan eder ve Genel Temsilciler Kurulu olarak özelleştirmelerin derhal durdurulmasını talep eder. 6- Sermaye yanlısı politikaların neden olduğu krizin faturası yine emekçilere kesilmeye çalışılmaktadır. Ülkemizde her beş kişiden biri işsiz, milyonlarca emekçi yoksuldur. İşsizlik ve yoksulluğun derinleşmesine yol açan krizin faturasını, bu krize kim yol açtıysa onun ödemesi şarttır. Bu krizin faturasını, milyonlarca mağdur insanımızı görmeden, kendisi milyarlar kazanırken bize hayaller sunan sermaye ve sermaye yanlısı AKP hükümeti ödemelidir. 7- 2011 Haziran ayında yapılacak genel seçimlerde tüm emekçilerin oylarını işçi sınıfının çıkarlarına uygun olarak kullanmasının önemine bir kez daha işaret ediyoruz. Emekçilerin yakındığı konuları değiştirme fırsatı vardır; bu fırsat değerlendirilmelidir. Genel Temsilciler Kurulumuz sorumluluk sahibi örgütlerden soyut sözlerin ötesine geçerek hızla adımlar atmasını beklemektedir. Emek örgütleri derhal bir
araya gelmeli ve bir seçim stratejisi belirlemelidir. Ayrımsız ve kapsamlı iş güvencesi, sınırsız örgütlenme özgürlüğü, sendikal hakların uluslararası standartlara kavuşturulması, seçim barajlarının kaldırılması ve benzeri temel konularda ortaklaşılmalı ve buna uygun program öneren bir partinin iktidara taşınması sağlanmalıdır. Bütün Petrol-İş üyelerini temsil eden Kurulumuzun getirdiği bu önerinin derhal hayata geçirilmesi için ilgili taraflar derhal harekete geçmelidir. 8- Genel Temsilciler Kurulumuz, Afganistan ve Irak’ı haksız, gayri meşru, insanlık dışı bir şekilde işgal eden ABD ve İngiltere’nin bu işgale derhal son vermesini istemektedir. Siyonist İsrail rejiminin de Lübnan’a, Filistin’e ve komşularına yönelik bütün saldırılarını nefretle kınıyor ve mazlumların mutlaka galip geleceğini belirtiyoruz. 9- Emperyalizm, Kuzey Kore ve İran gibi sisteme muhalif ülkelerin nükleer silah sahibi olmasını engellerken, İsrail’in,
10- Ülkemizin ihtiyacı yeni bir anayasadır. Yeni anayasanın sosyal adaleti gözeten, her türlü eşitsizliği ortadan kaldırmaya dönük ve ülkemizde yaşayan tüm kesimlerin özgürlüklerini sınırsız biçimde geliştiren bir eksende hazırlanması gerekmektedir. Anayasada işsizliğin yasaklanmasına, herkesin eğitim ve sağlık hizmetinden eşit ve ücretsiz olarak yararlanmasına, yoksulluğa karşı gelir dağılımını düzeltecek esaslara yer verilmelidir. Ayrıca, yeni bir anayasa hazırlanırken, kalıcı bir barışı tesis etmek üzere eşit ve özgür bir toplum hedefiyle Kürt sorununun demokratik yöntemlerle ve eşit haklara dayalı olarak çözülmesi talebinde bulunan toplumsal kesimlerin de sürece katılması gözetilmelidir. Kürt sorununun çözümü için uygun bir ortamın oluştuğu günümüzdeki bu olumlu havanın bir kez daha hayal kırıklığına dönüşmemesi, sorunun karanlık güçlerce provoke edilmemesi, emperyalizmin müdahalesine asla izin verilmemesi için tüm emek örgütleri ve siyasi parti-
Erhan YAKIŞAN Bursa Şube
İbrahim CEVAHİR İst. 1 Nolu Şube
Ahmet AKPINAR İst. 1 Nolu Şube
Arefe ŞENGÜL İst. 2 Nolu Şube
Şerif ÖLMEZ İst. 2 Nolu Şube
Vedat DEMİR Kocaeli Şube
İrfan KAÇAR Kocaeli Şube
ler de ellerini taşın altına koymalıdırlar. 11- Genel Temsilciler Kurulu, kamudaki toplu sözleşmelerin giderek daha az sayıda işçiyi ilgilendirmeye başladığı tespitini yapmaktadır. Bu TİS döneminin temel stratejisi AKP’nin emek karşıtı politikalarının geriletilmesi, esnek çalışmayı öngören hiçbir hükmün sözleşmelerde yer almaması ve ücretlerde geçmiş dönem kayıplarının telafi edilmesi üzerine inşa edilmelidir. Konfederasyonumuz Türk-İş’e, imzalanacak çerçeve protokolüne işyeri sorunlarının çözümünü engelleyecek maddeleri asla koymamasını hatırlatıyoruz. Genel Temsilciler Kurulumuz, toplu iş sözleşmelerinin Yüksek Hakem Kurulu marifetiyle bitirilme tehlikesine karşı mücadeleye kararlı olduğunu ifade etmektedir. 12- Türkiye işçi sınıfının son yıllardaki hareketliliği ve her yerdeki direnişleri övgüyü hak etmektedir. Ne var ki, bunca hareketlilik işçilerin ezici bir çoğunluğunun sendikalarda örgütlenmesini sağlayamıyor. İşçi sınıfımızın ancak yüzde on kadarı sendikalarda örgütlü. Genel Temsilciler Kurulumuz kendi işkolumuzdan başlayarak bu oranı yüzde yüze çıkartmayı hedeflemektedir. Kapsam dışı, müteahhit, taşeron, idari personel, teknik eleman, mühendis, kadrolu, kadrosuz ayrımı yapmadan tüm çalışanların sendikalı olması için mücadele yükseltilecek, ihmal edilen genç ve kadın işçilere yönelmek için çalışmalar yapılacaktır. Genel
Temsilciler Kurulumuz sendikamızın bu doğrultuda vereceği her türden görevi üstlenmeye hazır olduğunu belirtip işçilerin topyekün, örgütlü mücadelesi için derhal harekete geçileceğini beyan etmektedir. 13- Sendikamızın da üyesi bulunduğu ülkemizin en büyük işçi konfederasyonu Türk-İş, bir an önce silkinmeli, kendine gelmeli ve önümüzdeki süreçte AKP hükümetinin yoğunlaştıracağı emeğe karşı saldırı politikalarına karşı verilecek mücadelenin öncülüğünü yapmalıdır. Ancak Türk-İş, sermaye yanlısı siyasetin gölgesinden kurtulmadan bu öncülüğe soyunamayacaktır. Genel Temsilciler Kurulu, hükümet ve sermaye ile hiçbir pazarlığa izin verilmeden, emek düşmanı politikalara ikirciksiz bir şekilde karşı çıkılması için çağrıda bulunulması gerektiğini belirtir. 14- Genel Temsilciler Kurulu, kadına yönelik şiddetle mücadele gününde kadınların uğradığı her türlü ayrımcılığı reddettiğini, kadınların hayatın her alanında erkeklerle eşit haklara sahip olması için örgütümüzün de gereken adımları atacağını beyan etmektedir. Hayatın yarısını yaratanlar hayatın diğer yarısında mutlaka yer almalıdırlar.
mız devam etmektedir. 15- İşsizlik sigortası fonunun, işsiz kalan işçilerin olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz. İşçilerden ve işverenlerden kesilen vergilerle işsiz kalan işçilerin kullanması için oluşturulan bu fonumuz sermayenin ucuz hatta bedava kredi kaynağına dönüştürülmek isteniyor. Bu durumu asla kabullenmeyeceğiz. Fonun yönetimi derhal sendikalara devredilmeli, fondan yararlanma oran ve süreleri arttırılmalı ve siyasi müdahalelere son verilmelidir. 16- Petrol-İş Genel Temsilciler Kurulu olarak, bugün ülkenin dört bir yanında ve Petrol-İş’in örgütlü olduğu tüm işyerlerinde mücadele yürüten işçi sınıfımızı yürekten selamlıyoruz. Sendikamız sömürülen ve ezilen yoksul işçilerin örgütüdür. İşçisiyle işsiziyle, emeklisiyle, kadın erkek tüm emekçilerle birlikte kapitalizme karşı, emperyalizme karşı, sermayenin her alandaki egemenliğine karşı ortak tüm emekçilerle birlikte mücadele yollarının bulunması için sendikamızın elinden gelen her şeyi yapacağını bir kez daha beyan ediyoruz.
NOT: 26-27 KASIM 2010’DA KEMER’DE
Kadınların, kız çocuklarının her türden istismardan uzak tutulmaları, eğitimde, iş hayatında, yönetim kademesinde, ücretlendirmede erkeklerle aynı haklara sahip olmaları için elbirliğiyle mücadele etme kararlılığı-
YAPILAN GENEL TEMSİLCİLER KURULU’NDAKİ“TEMSİLCİ/YÖNETİCİLERİMİZİN KONUŞMALARI KİTAP HALİNDE YAYINLANACAKTIR
petrol-iş
15
TORBA YASA
ÜLKE ÇAPINDA YAPILAN PROTESTO EYLEMLERİ TASARININ MECLİS'TEN GEÇMESİNE ENGEL OLAMADI...
AKP iktidarı, Torba Yasa ile kazanılmış haklarımızı budadı
Torba Yasa olarak adlandırılan tasarı, emek dünyasının bütün itirazlarına rağmen, AKP’nin Meclis’teki milletvekili çoğunluğuna dayanarak yasalaştı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanan Torba Yasa yürürlüğe girdi.
En temel olarak kamu emekçilerinin güvencesizleştirilmesine, belediye çalışanlarının siyasi kararlarla sürgün edilmelerine ve İşsizlik Sigortası Fonu'nun işçiler dışındaki bütün sermaye gruplarınca kullanılmasına yol açacak bu yasanın çıkma sürecinde Türk-İş ise çok pasif bir konum aldı.
Türk-İş Yönetimi, güçleri oranında yasaya muhalefet eden DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’yi yalnız bıraktı. Ancak işçi sınıfı, yasa geçmiş olsa da emek düşmanı uygulamalara karşı gereken cevabı verecektir.
16
petrol-iş
Torba Yasa'yı kabul etmiyoruz. Tüm bu saldırılara karşı başta Türk-İş olmak üzere tüm emek örgütleri birleşerek topyekün mücadele etmelidir.
YASAYI PROTESTO EYLEMLERİ
İ
şçi, memur tüm çalışanların, gençlerin, işsizlerin bir çok kazanılmış haklarını elinden almayı hedefleyen Torba Yasa Tasarısı 12 Şubat 2011 tarihinde TBMM Genel Kurulu'ndan geçti. Sosyal güvenlik prim alacaklarını ve vergi borçlarını da yeniden yapılandırmayı hedefleyen tasarı sendikaların ve emek örgütlerinin ülke genelinde gösterdikleri tepkiye ve protestolara rağmen Meclis'ten geçti. Yasa, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Siyasi iktidar tüm emek örgütlerinin tepki ve protestolarını, Haziran'da yapılacak genel seçimleri de dikkate alarak tasarıda bazı değişiklikler yaptı. Genel Kurul görüşmelerinde evden çalışma, uzaktan çalışma gibi esnek çalışma biçimlerini yaygınlaştıran 76. madde; deneme süresini dört aya çıkartan 77’nci madde ile turizm sektöründe çalışan işçilerin denkleştirme süresini dört aya kadar uzatan 78’nci madde oy birliği ile metninden çıkarıldı. Torba Yasa Tasarısı ile TİSK; TOBB ve TÜSİAD gibi sermaye örgütlerinin Ekim 2010 tarihli raporundaki talepleri yerine getirilirken, Tasarı Anayasal bir kurum olan Ekonomik ve Sosyal Konsey'de görüşülmedi, sendikaların görüşü alınmadı. Torba Yasa emekçilerin çalışma yaşamını esnekleştiriyor, haklarını gasp ediyor ve işverenlere ucuz işgücü ile Fon'dan kredi sunuyor.
lerini yaygınlaştıran maddeyle, deneme süresini dört aya çıkartan maddenin, turizm sektöründe çalışan işçilerin denkleştirme süresini dört aya kadar uzatan maddenin Torba Yasa Tasarısı'ndan çıkartılması elbette bir kazanımdır ancak “Kıdem tazminatının istihdamı daraltıcı etkisini!” önlemeyi hedefleyen siyasi iktidar, özel istihdam bürolarını yeniden hayata geçirmeyi ve bölgesel asgari ücret uygulamasını da seçimlerden sonra gündemine getirmeyi planlamaktadır. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu aşamasında geri çekilmek zorunda kalınan, çırakların asgari ücretlerinin düşürülmesi, 16-18 yaş arası gençlerin ücretlerinin düşürülmesi gibi bir çok düzenleme yani asıl yapılmak istenenler seçim sonrasına ertelenmiş hedeflerdir. Petrol-İş Sendikası olarak çalışanların aleyhine hükümler içeren, emekçilerin tepki ve protestolarına rağmen Meclis'ten geçen ve Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak yürürlüğe giren
25 Ocak'ta KESK'in yasa tasarısını protesto eylemlerinden sonra 26 Ocak'ta da Türk-İş ülke genelinde protesto eylemleri başlattı. 26 Ocak Çarşamba günü İstanbul'da, Beyoğlu-Tünel'de toplanan Türk-İş'e bağlı sendikaların İstanbul şubeleri, KESK İstanbul şubeleri, meslek odaları, siyasi partiler ve gençlik örgütleri buradan Taksim Meydanı'na doğru yürüyerek tasarıyı protesto ettiler, AKP hükümetine tepkilerini dile getirdiler. “Haklarımızı Torbalatmayacağız” yazılı Türk-İş pankartı ardında, Beyoğlu-Tünel'den Taksim Meydanı'na doğru yürüyüşe geçen kitle “Hükümet torbanı al başına çal”, “Emekçiyiz, haklıyız, kazanacağız”, “Direne direne kazanacağız”, “Haklarımızı gasp edemezsiniz”, “Üreten biziz, yöneten de biz olacağız”, “Güvenceli iş, güvenceli yaşam” sloganları atarak siyasi iktidarı protesto ettiler. Eyleme katılanlar “Torbayı AKP'nin başına geçirelim”, “Torbayı başımıza geçirip haklarımızı gasp edemezsiniz”, “Torba Yasaya karşı genel grev genel direniş”, “Kölece çalışmaya, kölece çalışmaya hayır” dövizleri taşıdılar. Protesto yürüyüşüne Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreterimiz Nimetullah Sözen, İstanbul 1 Nolu şube yöneticilerimiz ve Petrol-İş üyesi işçiler de katıldı.
2011 Yılı Programı ve Orta Vadeli Plan'da yer alan konuların bir kısmı Torba Yasa ile yasalaşırken, Hükümet, bu Yasa'nın ardından Ulusal İstihdam Stratejini yürürlüğe koymayı hedefliyor. Evden çalışma, uzaktan çalışma gibi esnek çalışma biçimpetrol-iş
17
TORBA YASA İLE İŞÇİLERİN, MEMURLARIN, İŞSİZLERİN, GENÇLERİN, ÇIRAKLARIN KAZANILMIŞ BİR ÇOK HAKKI BUDANDI... Yasa'da emeğe yönelik değişiklikler şöyle:
artık kendisi ödeyecek. Bunu kamuda devlet ödeyecek.
1. İşsizlik Sigortası Fonu amaç dışı kullanılacak
4. Kadrolu işçiye sürgün
Mart 2002'den 31 Aralık 2010'a kadar fonda biriken para miktarı 46 milyar TL iken bunun ancak 3.7 milyar TL'si, yani yüzde 8'i işsizlere kullandırıldı. Halen
170 bin kişi işsizlik ödeneğinden yararlanıyor. Yani her 100 işsizden ancak 6'sı işsizlik parası alabiliyor. Yeni Yasa ile Hükümet, fon gelirlerinin yüzde 50'sine el koyabilecek. 31 Aralık 2015'e kadar yeni işçiler için işveren primi fondan karşılanacak.
2. Kısa Çalışma Ödeneği Fon'dan yapılacak Genel ekonomik krizin yanısıra sektörel ve bölgesel krizlerde de kısa çalışma ödeneği verilecek, işverenin ücret ödeme yükümlülüğü İşsizlik Sigortası Fonu'ndan yapılacak. Firmalar her dara düştüğünde ücretsiz izin kullandırabilecek, kısa çalışma ödeneği uygulaması başlatılabilecek. İşverenler Fon'dan kullandıkları kaynağı geri ödemeyecekler.
3. Kısa Süreli Çalışmada GSS primini işçi ödeyecek 1 Ocak 2012'den itibaren özel sektörde kısa süreli çalışanlar, boşta geçen günlerine ait Genel Sağlık Sigortası primini
18
petrol-iş
7. Kamu çalışanlarının iş güvencesi riskte...
Belediyelerde kadrolu çalışan işçiler, rızası dışında Milli Eğitim Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nün taşra teşkilatlarına gönderilebilecek. Belediye işçisini bu kurumlara gönderen belediye 5 yıl boyunca yeni kadrolu işçi alamayacak, taşeron firmalarla iş yapabilecek, taşeronlaşma daha da yaygınlaşacak.
Yasa ile kamuda da esnek istihdam getiriliyor. Kamu çalışanlarına kademe ilerlemesi için disiplin cezası almama şartı getiriliyor. 8 saatlik günlük çalışma süresi artırılabilecek. Kamu çalışanlarına performans uygulaması getirilecek. Memur rızası dışında 6 aya kadar başka bir yere gönderilebilecek. Tüm uzman personel, sözleşmeli statüye geçirilecek. Denetim birimleri tasfiye edilecek.
5. Sözleşmeli personele grev yasağı
8. İşyeri denetim birimlerine tasfiye
Sözleşmeli personelin sendikaya üye olması serbest olacak ancak greve katılması, grevi desteklemesi, propaganda yapması yasak olacak.
Yasayla getirilen düzenlemeye göre işyeri denetimlerini iş müfettişlerinin yanında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı memurları da yapabilecek. Mevcut denetim birimleri tasfiye edilecek. İşçiler daha güvencesiz koşullarda çalışmak zorunda kalacaklar.
6. Stajyer sömürüsü artıyor Bundan sonra 5 işçinin çalıştığı işyerlerinde de stajyer çalıştırılabilecek. Önceden bu sınır 20 idi. Daha kuralsız ve daha düşük ücretle stajyer uygulaması yaygınlaştırılacak. Stajyerlerin ücreti 229 TL'den 178 TL'ye düşecek.
TÜRK-İŞ İSTANBUL ŞUBELER PLATFORMU TORBA YASAYI TARTIŞTI:
Özsever: Sendikalar güçlerini ortaya koyamazlarsa hak kayıpları çoğalır
S
endikamız Genel Merkezinde bir araya gelen, Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu'na bağlı sendikalardan 200’ü aşkın işyeri temsilcisi de Yasa Meclis'ten geçmeden önce 13 Ocak'ta yapılması gereken eylemleri değerlendirdi, Yasa'yı tartıştı. Ortak Temsilciler Kurulunun açılış konuşmasını yapan Haber-İş 1 No’lu
Şube Başkanı Levent Dokuyucu, önlerinde torba yasa gibi güncel bir sorunun olduğunu, buna karşı neler yapacaklarını tartışacaklarını söyledi. Dokuyucu’nun konuşmasının ardından torba yasanın emekçiler için nasıl sonuçlar doğuracağına ilişkin sunumu Yrd. Doç. Dr. Atilla Özsever yaptı. Patron örgütlerinin ortak hazırladıkları bir raporla hükümete isteklerini ilettiklerini hatırlatan Özsever, bu isteklerin hepsinin torba yasanın içinde olduğunu söyledi. Tasarı hazırlanırken sendikaların görüşünün alınmadığını, ESK'da bile tartışılmadığını belirten Özsever, tasarı ile emekçilere yönelik geniş kapsamlı bir saldırının olduğunu, Torba Yasa'nın ardından Ulusal İstihdam Stratejisinin yürürlüğe konulaca-
ğını bildirdi. Özsever, tüm bu saldırılara karşı sendikaların, emek örgütlerinin topyekün, birleşik mücadelesinin şart olduğunu, tabanın üst yönetimleri harekete geçirmesi gerektiğini, sendikalar güçlerini ortaya koyamazlarsa hak kayıplarının çoğalacağını ve sendikaların da birer “tabela” örgütüne dönüşeceğini vurguladı.
GEBZE'DE TORBA YASA’YI PROTESTO EYLEMLERİ...
T
orba Yasa Tasarısı Gebze Meydanı'nda 20 Ocak'ta, akşam 17.00' de düzenlenen eylemle protesto edildi. Birleşik Metal – İş ve Petrol-İş Gebze şubelerinin organize ettiği eyleme Lastik-İş, Çelik-İş, Eğitim-Sen üyeleri ile Gebze bölgesindeki işyerlerinde çalışan işçiler ve Gebze halkı katıldı. Gebze şubemizde örgütlü, direnişte olan Bericap işçileri de toplantıya katılarak, işvereni protesto ettiler, işten atılan işçilerin işe geri alınmasını talep ettiler. Gebze Meydanı'nda yapılan protesto eyleminde kitleye hitaben bir konuşma yapan Birleşik-Metal-İş Gebze Şube Başkanı Erdoğan Özer, “Gerek konfederasyonumuz DİSK ve bağlı sendikaların, gerekse TÜRK İŞ’e bağlı Petrol - İş Sendikamızın sınıfa yönelik saldırılara karşı duruşu, çözüm önerileri ve kamuoyunu bilgilendirme konusundaki hassasiyeti taraflı tarafsız herkesin takdirini toplamaktadır” dedi. Özer şöyle konuştu:“Adına torba yasa dedikleri bizim açımızdan çuvalı da geçen, esneklik, çalışılmış sayılan süreler, yıllık izinlerle ilgili düzenlemeler, kazanılmış
hakların geri alınmasına yönelik düzenlemeler ve kıdem tazminatına yönelik saldırılara karşı tedbir alınması gerektiğini daha önceleri de açıkladık. Bu gün gelinen noktada ne kadar haklı olduğumuz bir kez daha tescillendi.Daha yasal düzenlemeler ortaya çıkmadan işverenlerin pervasızca saldırılarına her geçen gün daha da artarak muhatap oluyoruz. Bu konuda sayamayacağımız kadar çok örneği bölgemizde bulmak mümkün.” petrol-iş
19
ALİAĞA'DA TORBA YASA’YI PROTESTO
A
liağa Emek ve Demokrasi Platformu bileşenenleri Aliağa Demokrasi Meydanında, 12 Ocak'ta tüm bir araya gelerek AKP ilçe binası önünde
çıkarılmak istenen yasaya karşı tepkilerini dile getirdi. Aliağa Emek ve Demokrasi platformu DİSK dönem sözcüsü Yücel LAÇİNER”in yaptığı açıklamada şöyle denildi: Bu yasanın amacı, işverene her türlü kolaylığı sağlarken; emekçilerin ücretlerini düşürmek, engellilerin istihdamını azaltmak, çalışma saatlerini yükseltmek, kamu emekçilerinin sürgüne yollanmasının önünü açmak, belediyelerin taşeronlaşmasını hızlandırmak, alın terimizle biriktirdiğimiz işsizlik fonunu kalıcı olarak işverene açmak, esnek çalışmayla iş güvencesini kaldırmak, kamuda kadrolaşmayı ve biat
kültürünü yaygınlaştıracak rekabetçi bir anlayışın hakim olduğu bir yapı inşa etmektir. AKP hükümeti böylece iş hayatından tutun da sosyal hayata kadar birçok alanda otoritenin-iktidarın mutlak üstünlüğünü sağlamaya çalışmaktadır. Bütün bu nedenlerle Aliağa Emek ve Demokrasi Platformu olarak mücadelemiz en geniş emek ve demokrasi güçlerinin ortak mücadelesi ile sonuna değin sürecektir! Bu süreçte biz emekçiler; emek ve demokrasi için, baskıcı uygulamalara, yıkıcı, yok edici, tasfiyeci anlayışa karşı durmak için mücadele edeceğiz.”
ADANA MERSİN VE ANKARA’DA TORBA YASA’YI PROTESTO 26 Ocak 2011 tarihinde Türk-İş Konfederasyonu'na bağlı Adana'daki şubelerin Torba Yasasına karşı birlikte düzenlediği AKP İl Binası önündeki eylem ve basın açıklamasına Petrol-İş Sendikası Adana Şubesi de üyelerimizle birlikte katılarak destek verdi. Torba Yasa Tasarısına karşı Mersin'de KESK ve TMMOB'un düzenlediği protesto eylemlerine Mersin Şubemiz de katıldı. KESK binası önünde başlayan yürüyüş Taş Bina önünde son buldu. Eyleme katılanlar burada basın açıklaması yaparak Torba Yasa ile ilgili bilgi verdiler. Oluşumunda Ankara şubemizin de yer aldığı Türk-İş’e bağlı sendikaların Ankara Şubeleri, Torba Yasa Tasarısını KESK'in yaptığı protesto eylemine katılarak protesto ettiler. Ankara şubeleri, 2011 yılı Kamu TİS’leri ve emeğe yönelik tüm saldırılara karşı ortak mücadele edeceklerini de kamuoyuna yaptıkları açıklamayla duyurdular.
Adana 20
petrol-iş
Mersin
Ankara
POLYPLEX EUROPA, SENDİKAMIZA ÜYE OLAN İŞÇİLERİ İŞTEN ÇIKARDI, BRANDADAN UTANÇ DUVARIYLA FABRİKAYI YARI AÇIK CEZAEVİNE ÇEVİRDİ
Sendikal hakları için Polyplex işçileri üç aydır direniyor MEHMET YILMAZ
S
endikamızın Trakya şubesinin örgütlenme çalışmasını sürdürdüğü Polyplex Europa işyeri için 12 Ocak'ta Çalışma Bakanlığı'ndan yetki tespit yazısının gelmesi Polyplex işçileri arasında sevinç yarattı. Çorlu Avrupa Serbest Bölgesi'nde faaliyet gösteren ve 250 işçinin çalıştığı Polyplex Europa Polyester
Film ve San. Tic. A.Ş adlı Hintli firma, çoğunluk sağlanarak yetki için Çalışma Bakanlığı'na başvuru yapıp, cevap beklediğimiz bir süreçte, 23 Aralık 2010'da 5, ardından 1 Petrol-İş üyesi işçiyi işten çıkardı. Yetki tespiti ile ilgili Çalışma Bakanlığı'ndan gelecek yanıtı dahi beklemeyen ve işçileri sokağa atan Polyp-
lex işvereni hızını alamayarak telle çevrili fabrikanın çevresine brandadan utanç duvarı çekti. Fabrikayı yarı açık cezaevine çeviren Polyplex işvereni içeride çalışan Petrol-İş üyeleri ile dışarıda protesto eyleminde olan işçilerin arasına duvar ördü. Sendikaya tahammülsüzlüğünü gösteren petrol-iş
21
firma daha sonra 15 Petrol-İş üyesini daha işten çıkarttı. Polyplex'te işten çıkartılan işçi sayısı 21'e yükseldi.
Öztaşkın: Bu utanç duvarını şiddetle protesto ediyoruz Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, Genel Mali Sekreterimiz İbrahim Doğangül de 37 gündür direnişte olan Polyplex işçilerini 30 Aralık'ta ziyaret ederek, Petrol-İş'in Polyplex'te mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğini, bu işyerinde Petrolİş bayrağının dalgalanacağını, bunu hiç kimsenin engelleyemeyeceğini bildirdiler. Trakya Şube Başkanımız Turgut Düşova'nın açıklamalarından sonra, Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, vardiyalarından çıkarak fabrika içinde, fabrikayı çevreleyen utanç duvarının arkasında toplanan Polyplex işçilerine hitaben yaptığı konuşmada, bu olayı şiddetle protesto ettiklerini, kınadıklarını belirterek şunları söyledi: “Aramıza utanç brandası çekmişler. Sizleri göremiyorum ama sesinizi duyuyoruz. Yıllardır sendikal mücadelenin içerisinde yer alan bir arkadaşınızım. Her türlü engellemeyi ve baskıyı gördük. Bunlara şahit olduk ama şu brandaya da ilk defa şahit oluyoruz. Buna söylenecek bir söz bulamıyorum. İşçiyle sendikası arasına böylesine set çekilmesine karşı tepkimizi ifade edecek kelime bulmakta zorlanıyorum. Sanki esir alınmış bir ülkedeki, işgal
22
petrol-iş
hakkı en doğal insan hakkıdır. Anayasamızda yasalarda ve uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınmış en temel insan haklarının başında gelir örgütlenme hakkı. Ama işverenler örgütlenen işçiye tahammül edemiyorlar. Çünkü bunların işleyen çarklarına, sömürü düzenlerine bir çomak sokacağıaltına girmiş bir ülkedeki insanlarla görüşüyoruz. Sanki cezaevi koşullarında siz- mızdan korkuyorlar” dedi. lerle görüşüyoruz. Burada böyle bir sistemi uygulamaya çalışanları kınıyoruz, “Siz yola çıkarken elbette bunları tahmin ediyorduk. Bedel ödemeyi de göze aldık” bunu şiddetle protesto ediyoruz.” diyen Öztaşkın konuşmasını şöyle taPolyplex işçilerini bu mücadelelerinden mamladı: “Ama biz bir bedel ödeyecekve onurlu davranışlarından sonra yürek- sek bilinsin ki işveren bizim ödediğimiz ten kutlayan, başarılar dileyen Öztaşkın bedelden daha fazlasını ödeyecek. Burakonuşmasında, “Sizler sendikalaşma hak- daki mücadelemiz mutlak surette başakınızı kullanmak istediniz. Örgütlenme rıya ulaşacaktır. Bu mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz. Beraberce sürdüreceğiz. Bütün Petrol-İş örgütü sizin yanınızda, sizin arkanızda olacak. Onlar bugün fiilen burada olmasalar da onların kalbi, yüreği sizinle beraber atıyor. Sizin inancınızı, kararlılığınızı yüreğimizde hissediyoruz. Sizlerde bu mücadele azmi olduğu sürece burada başarıya ulaşacağız. Burada Petrol-İş'in bayrağı dalgalanacak, bunu hiç kimse engelleyemez. Burada yetki alacağız. Sözleşme de yapacağız. Burada insan gibi çalışmaya devam edeceğiz. Hepinize saygılar sunuyorum, hepinizi yürekten kutluyorum. Mücadelemizde başarılar diliyorum.” Öztaşkın'ın konuşması sırasında sık sık “Polyplex işçisi yalnız değildir”, “İş
“Polyplex Europa'da beş işçi sendikaya üye oldukları için işten atıldı. Ancak işverene göre bu işçilerin çıkarılma nedenleri performanslarının düşüklüğü veya sigara mahallini fazla kullanmak. Arkadaşlarımız bu bahanelerle işten atıldı. O arkadaşlarımız da burada direniyor. Şu anda onlara destek olmak ve bu işyerindeki örgütlülüğümüzün bir an önce işveren tarafından kabullenilmesi için burada toplanmış bulunuyor ve basın toplantısı yapıyoruz.”
İşveren esas bundan sonra ne olacağını görecek!
ekmek yoksa barış da yok”, Sendika hakkımız engellenmez”, “Baskılar bizi yıldıramaz”, “Şarter inecek, dertler” bitecek şeklinde slogan atan Petrol-İş üyesi işçiler, bu mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceklerini haykırdılar.
Çavdar: İşçi sınıfına sistemli bir saldırı var Genel Sekreterimiz Mustafa Çavdar, 23 Aralık'ta firmanın Çorlu Avrupa Organize Sanayi Bölgesin'deki fabrikası önünde yaptığı kitlesel basın açıklamasında, ülkemizdeki sermaye ve onun temsilcisi siyasi iktidar ve anlayışının işçi sınıfına karşı sistemli bir saldırı içerisinde olduğunu söyleyerek, “Ne demişti Başbakan Erdoğan bundan iki ay önceki Anayasa oylamasında? Bırakın bir sendikayı, Başbakan “İşçilere iki sendikaya üye olma hakkı vereceğiz” dedi? Ve insanlar da buna “evet” dedi. Bırakın şu anda iki sendikaya üye olmayı, var olan tek sendikaya bile üye olmayı hak olarak görmeyen, Sendikanın S'sini bile ağzına alan işçileri sokağa koyan sermayeye karşı hiçbir yaptırım uygulanmıyor” dedi.
Şube yöneticileri, bölgede sendikamızın örgütlü olduğu Eczacıbaşı İlaç (Zentiva Sağlık Ürünleri), Jotun Toz Boya, Elba Bant San., TPAO'nun işyeri temsilcileri ve işçileri ile Deri-İş üyesi işçilerin, siyasi parti temsilcilerinin de katılımıyla 23 Aralık'ta yapılan kitlesel basın açıklamasında Polyplex işvereni protesto edilerek uyarıldı. Basın açıklamasında, Trakya Şube Başkanımız Turgut Düşova önce bu işyerindeki örgütlenme sürecini ve 5 işçinin neden işten çıkarıldığını anlattı. Düşova'nın açış konuşmasının ardından Çavdar, fabrika önünde yaptığı konuşmada, sadece bu işyerinde değil, Türkiye'nin her tarafında işçi sınıfına karşı büyük bir saldırı olduğunu belirterek şunları söyledi:
Bu toplantının bir eylem olmadığını, sadece basın toplantısı olduğunu söyleyen Çavdar sözlerini şöyle sürdürdü: “İşveren esas bundan sonra ne olacağını görecek. Eğer buradaki huzursuzluk ortadan kalkmazsa, işveren sendikanın yasal çağrısına uymazsa, bunun karşısında yapacağımız etkinlik daha büyük olacaktır. Buraya 25 bin Petrol-İş üyesi işçiyi yığarız. Akıllarını başlarına alsınlar. Buradan Hint işverenine sesleniyorum; Hindistan'dan gelip, fabrikayı tel örgülerle çevirdiniz. Bunu da yeterli görmeyip fabrika çevresine branda çekerek içerideki işçilerle dışarıdaki işçilerin birbirini görmesini dahi engellemeye çalışıyorsunuz. Petrol-İş, uluslararası ilişkileri olan bir kurumdur. Petrol-İş, dünyada 20 milyondan fazla işçiyi temsil eden,132 ülkedeki 467 sendi-
İşten çıkartılan üyelerimizle birlikte Genel Sekreterimiz Mustafa Çavdar, Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreterimiz Nimetullah Sözen, Trakya Şube Başkanımız Turgut Düşova, Trakya petrol-iş
23
kanın üyesi olduğu Uluslar arası Kimya Enerji Maden ve Genel İşçi Sendikaları Federasyonu ICEM'in üyesidir. Bizim çağrımız üzerine ICEM, derhal şirketin Hindistan'daki merkezine uyarı mesajı göndermiştir. ICEM, bu mesajında, “Tür-
kiye'deki huzursuzluğu ortadan kaldırın. Sendikanın varlığını kabul edin ve biran önce masaya oturun” demiştir. Biz de buradan son bir defa daha işvereni uyarıyoruz. Burada Petrol-İş Sendikası örgütlenmiştir. Yetkimiz olumlu gelecektir. Bir an önce bu
yasal süreci beklemeden masaya oturun. Buradaki sorunu çözmek, sıkıntıyı gidermek zorundasınız. Aksi takdirde buradaki sıkıntı artacaktır.”
SENDİKA GENEL BAŞKANLARI, YÖNETİCİ VE TEMSİLCİLER, SENDİKALARA ÜYE İŞÇİLER TORBA YASAYI PROTESTO ETTİ, POLYPLEX İŞÇİSİNE DESTEK VERDİ... Çorlu'da örgütlülüğü olan farklı konfederasyonlara üye 5 sendikanın genel başkanı, genel yönetim kurulu üyeleri ve bu sendikalarda örgütlü işçiler, Çorlu Avrupa Serbest Bölgesi girişinde, Polyplex Europa işyeri önünde, Polyplex işçilerinin direnişlerinin 62. gününde düzenlenen kitlesel basın toplantısıyla, bölgede yürütülen örgütlenme faaliyetleri sonucu yaşanan sendikal hak ihlallerini ve Torba Yasa'yı protesto ettiler. 3 Şubat'ta, saat 12.30'da Polyplex Europa işyeri önünde yapılan kitlesel basın açıklamasına Petrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, DİSK'e bağlı Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, Tekstil İşçileri Sendikası Genel Başkanı Rıdvan Budak, Türk-İş'e bağlı Deri-İş Sendikası Genel Başkanı Musa Servi, Kristal-İş Genel Başkanı Bilal Çetintaş, sendikaların merkez yönetim kurulu üyeleri, bu sendikaların bölge şubelerinde örgütlü emekçilerle Petrolİş'in Trakya ve İstanbul 1 Nolu şubelerinde
24
petrol-iş
örgütlü işçiler katıldı. Kitlesel basın açıklamasına Tes-İş Edirne Şube Başkanı Erhan Çakan, şube yönetim kurulu üyeleri ve şubede örgütlü işçiler, siyasi partilerden CHP, EMEP; ÖDP, TKP'nin temsilci ve üyeleri,
Pir Sultan Abdal Derneği temsilci ve üyeleri, KESK'e bağlı sendikalara üye çalışanlar, Velimeşe Belediye Başkan Yardımcısı Mustafa Örnek, CHP Tekirdağ milletvekili adayı Haşim Korkmaz da katılarak Polyplex işçi-
lerine destek verdiler, Torba Yasa'yı protesto ettiler. Polyplex Europa işyerini örgütleyen Trakya Şube Başkanımız Turgut Düşova'nın sendikaların genel başkanlarını, protesto eylemine ve kitlesel basın açıklamasına katılanları takdim etmelerinden sonra Kristal-İş Genel Başkanı Bilal Çetintaş, Deri-İş Genel Başkanı Musa Servi, Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, Petrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın ve Tekstil İşçileri Sendikası Genel Başkanı Rıdvan Budak birer konuşma yaptılar.
şekilde bir mücadele ortaya koyuyoruz. Ama bugün bu bölgedeki direnişteki işçiler olarak, sendikalar olarak bir araya geldik. Gücümüzü birleştirdik. Bundan sonra bu yolda beraber yürümeye, beraber eylem yapmaya, beraber direnişler yapmaya, mitingler, gösteriler yapmaya karar aldık. Trakya'daki bu bölgesel birlikteliğin bütün Türkiye'ye yayılması ve bütün Türkiye'yi bir direniş alanına çevrilmesidir özlemimiz.”
Suç duyurusunda bulunuyoruz Öztaşkın, daha iyi koşullarda çalış“Çorlu'da direnişlerini sürdüren tüm işçileri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum” diyerek konuşmasına başlayan Öztaşkın şunları söyledi: “Günlerdir tek tek işyerlerinde ayrı ayrı direniyoruz. Çok özverili bir
mak ve yaşamak istedikleri için Polyplex işçilerinin Petrol-İş'te örgütlendiklerini, çoğunluğu sağlayarak yetki alındığını ancak işverenin bunu hazmedemeyerek 21 işçiyi kapının önüne koydu-
ğunu, yetkiye de itiraz ettiğini be- bu organize sanayi bölgesinde delirterek şöyle devam etti: vasa fabrikalar var ama hiçbirinde sendika yok. Bu serbest bölgeler “Ama bilsinler ki bu iş, bizi böyle zaten işçi sömürüsünün, emek sökapının önüne koyarak bitmez, mürüsünün en yüksek düzeyde yayetkiye itiraz etmekle hiç bitmez. pılması için kurulmuştur. Bu Biz kararlıyız, sonuna kadar müca- serbest bölgeler kurulduğu zaman dele edeceğiz. Onları rahat bırak- kanunla serbest bölgelerde işçilemayacağız. İşverenlerin akıllarını rin sendikalaşması engellenmiştir başlarına toplamalarını, örgütlen- ama Sendikalar Kanunu'nda değimeye saygı göstermelerini istiyo- şiklik yapıldı, serbest bırakıldı. ruz. Buradan fabrika yöneticilerine Fakat hangi serbest bölgede, kaç sesleniyoruz. Hiç kimse yabancı sendikalı işyeri var? Bütün Türkisermayenin bekçiliğini yapmaya ye'de sendikalı fabrika sayısı 5'i kalkmasın. Dönsün biraz kendi in- aşmaz.” sanına, kendi işçisine baksın. Polyplex'in yıllık cirosu 1 milyar Serbest bölgelerde her türlü hudolara yakın. Koskoca Petkim'in kuksuzluğun olduğunu, firmaların üçte bir oranında ciro yapıyor. İşte ucuz işgücü için yapmadıklarının kalmadığını söyleyen Öztaşkın şöyle devam etti: “Kalkmışlar Hindistan'tan gelmişler buraya bir fabrika kurmuşlar. Ama her türlü sahtekarlığı yapıyorlar. Siz buraya üretim yapmak
petrol-iş
25
için geldiniz Sahtekarlık için gelmediniz. Biz burada arkadaşlarımızı üye yaptık. Bakanlığa başvurduk, çoğunluğumuzu sağladık. Ama çoğunluğun sağlandığı biline biline bizim yetkimize itiraz edildi. Bu TC yasalarını art niyetle kullanmaktan başka bir şey değildir. Bununla da yetinmediler. Bazı yeni iş başı yapan arkadaşlarımızın iş başı tarihlerini bizim örgütlenme yaptığımız dönem öncesine çekerek büyük br sahtekarlık yaptılar. Bunlar sadece işçi düşmanı değil sahtekar. Bakanlık yetkililerini
göreve davet ediyoruz. İşçilerin sendikalaşmasını engellemek suçtur. TC Ceza Kanunlarına göre bunlar bu suçu işlediler. Sosyal güvenlik kayıtları bakımından da bu suçu işledikleri şu anda ispat edilmiş durumdadır. Bunların sadece soruşturulması değil, cezalandırılmaları gerekir. Hatta hapis cezasıyla cezalandırılmaları gerekir. Bu Hintli firma hakkında gerekli tatbikat yapılmalıdır.” Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu ise konuşmasında, sendika ve konfederasyon ayrımı yapılmadan,
saldırılara uğrayan işçilerin haklarını savunarak mücadeleye devam edeceklerini söyledi. Başarı için direnişin kaçınılmaz olduğunu ifade eden Serdaroğlu, 'Buradaki işçi kardeşlerimiz için verdiğimiz mücadele de mutlaka zaferle sonuçlanacak. Bugün, bizimle birlikte binlerce insan, Ankara sokaklarında Torba Yasasına karşı mücadele ediyor ve direniyor. Çorlu'da direnen işçilerimizin, sendikalaşarak büyümesini sermaye sahipleri istemiyor. Mısır ve Tunus'taki halk her şeye rağmen savunmasını ve tepkisini
ortaya koyuyor. Türk halkı da zulmedenlere karşı hakkını arıyor” dedi. Kitlesel basın açıklaması sırasında işçiler sık sık , “İşçilerin birliği AKP'yi yenecek”, İşçiler birleşin iktidara yerleşin”, “Yönetim şaşırma sabrımızı taşırma,” “Silkele başkan düşüyorlar”, Sendika anayasal hakkımız, engellenemez” Yılgınlık yok direniş var, direne direne kazanacağız”, Yaşasın sınıf dayanışması” “Çorlu işçisi köle değildir, ölmek var dönmek yok”, Direne direne kazanacağız” “Baskılar bizi yıldırmaz”, “Türkİş uyuma işçilere sahip çık” şeklinde sloganlar atıldı.
TRAKYA ŞUBE BAŞKANIMIZ TURGUT DÜŞOVA VE POLYPLEX İŞÇİLERİ NE DİYOR?
Düşova: Taleplerimiz kabul edilmezse şarteri indireceğiz!
B
urada toplam 250 çalışan var. Bu arkadaşların yaklaşık yüzde 80'i sendikamıza üye oldular. Anayasal, demokratik haklarını kullandılar. İşveren arkadaşımızı işten atarak diğerlerini sizi de atarım ha diye tehdit ederek burada sen-
Trakya Şube Başkanı TURGUT DÜŞOVA dikalaşmayı engellemeye çalışıyor. Ancak arkadaşlarımız hem işten atılan arkadaşlarına sahip çıktı hem de bu fabrikada biz sendikasız çalışmayacağız dediler. Kararlı
26
petrol-iş
davrandılar. Yetkimiz geldikten sonra işverenin bu uzlaşmaz tutumuna karşı, bugünkü taleplerimizin yarın iki katını isteyerek, greve kadar dayatacağız. Polyplex işvereni önce 21 arkadaşımızı işten çıkardı ama 170 kardeşimiz onları yalnız bırakmamış, mücadeleyi birlikte sürdürmüştür. 170 arkadaş yumruğunu birleştirdi ve bu fabrikada vurdu: “Biz sendikasız çalışmayacağız” dediler. Karar verdiler, inatla da bu mücadeleyi sürdürüyorlar. İşveren debelenip duruyor. Bizim iyiniyetli diyalog çağrılarımıza maalesef tepkiyle karşılık verdiler. Çağdışı uygulamalarla karşılaştı arkadaşlar. Arkadaşlarımızı resmen gizli kamera ile izliyorlar içeride. Bize karşılık verdiler. İçeride sadece tuvaletlerde kamera yok. Bu bir utançtır. Aynı zamanda suçtur. Buradan basın yoluyla savcılığa suç duyurusunda bulunuyorum. Orada, makine başında biri bizi sürekli gözetliyor. Gizli kameralarla insanları saniye saniye gözetlemek suçtur. Bizim taleplerimizi duymak istemiyorlar, görmek istemiyorlar. Yasaları da ihlal ediyorlar. İşverene, suç işlemekten vazgeç. Ve diyalog çağrımıza cevap ver diyorum. Biz bu fabrikayı ortak olmaya gelmedik. Bu fabrikanın tapusunu da istemiyoruz. Biz sadece hakkımızı istiyoruz.
İŞTEN ÇIKARILAN İŞÇİLER NE DİYOR? Volkan Çildan: Mücadeleye devam edeceğiz 2005'ten bu yana burada çalışıyordum. Burada teknisyen olarak çalışıyordum. Sigara molasına sık sık çıktığımı mazaret göstererek beni 23 Kasım'da işten çıkarttılar. Ben sigara molası gerekçesini kesinlikle bir ba-
Volkan Çildan hane olarak düşünüyorum. Bizi sendikalı olduğumuz için işten çıkarttılar. Biz sonuna kadar devam edeceğiz. Mücadeleye devam edeceğiz.
Osman Kırcı: Hiçbir zaman yılmayacağız Üç yıldır burada çalışıyordum. Sendikalı olduk, işimizden çıkartıldık. Beni çıkartma mazaretleri de sigara molasına sık çıkmam imiş. Ancak ben bu
OSMAN KIRCI
gerekçeye inanmıyorum. Arkadaşlarınla olumsuz görüşmeler yapıyorsun, fabrikayı kötüleyen sözler ediyorsun, sigara molasına sık çıktığın için makinayı boş bırakıyorsun gibi gerekçeler ileri sürdüler. Bunları hiçbirini kabul etmiyorum. Tamamiyle sendikaya üye olduk diye, örgütlendik diye, yasal hakkımızı kullandık diye işten çıkardılar, örgütlenmenin önüne geçmeye çalıştılar. Mücadelemizi sonuna kadar devam ettireceğiz. İşimizi tekrar geri kazanmak istiyoruz. Bu işyeri yasal hakkımızı, sendikayı tanıyana kadar mücadeleyi sürdüreceğiz. Hiçbir zaman yılmayacağız.
işten çıkartılma gerekçem sigara molasına fazla çıkmam. Esasen bizleri sendikal örgütlenme nedeniyle işten çıkarttılar. Biz araştırma yaptık. Yasal haklarımızı da kullanmak istedik. İçeride çalışma koşulları çok kötü. Psikolojik baskılar var. Haklarımızı vermiyorlardı. Haklarımızı almak istedik. Bu nedenle sendikal örgütlenmeye ihtiyaç duyduk ve yasal hakkımızı kullanmak istedik. Bu nedenle de işten çıkartıldık.
Şenol Seçer: İlk kez sendikal faaliyette bulundum ama pişman değilim Sendikaya üye olduk diye bizleri işten çıkardılar. Sonuna kadar da götürece-
Mete Tacı: Örgütlenmeyi dağıtmak için bizleri çıkardılar 2006 yılından bu yana burada çalışmaktayım. Bölümümde teknisyen faz-
Muammer Gedik: Yasal haklarımızı kullanmak istedik
ŞENOL SEÇER
Üç yıldır burada çalışıyorum. Arkadaşlarımın da söylediği gibi benim de
METE TACI
lalığı olduğu gerekçesiyle işten çıkartıldım. Aslında bu böyle değilmiş. Biz daha önceden sendikal örgütlenmeye başlamıştık.
MUAMMER GEDİK
dağıtmak amacıyla bizleri işten çıkarttılar. Bundan sonra mücadelemiz sürecek. İşe iade davası açıldı. İşimizi geri istiyoruz. Mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir. İçerideki arkadaşlarımız da bizleri destekliyor.
Bu, yönetim tarafından duyulunca çıkışımıza sebep oldu. Bu örgütlenmeyi
ğiz bunu. Evliyim, bir çocuğum var. İlk kez sendikal faaliyette bulundum ama pişman değilim. Bundan sonra sonuna kadar mücadelemiz sürecek. Bizler Anayasal, demokratik haklarımızı kullandık. Ancak işveren tüm işverenler gibi önce bizleri atarak diğer işçileri de tehdit etmeye çalışıyor. Sendikaya üye olmayın, baktın sizleri de atarım demek istiyor ama bunda başarılı olamayacak. Polyplex işçisi kararlı. Bu işyerine Petrol-İş mutlaka girecek.
petrol-iş
27
Trakya Şube İdari Sekreterimiz Osman Sayın'ı unutmayacağız, unutturmayacağız! Osman Sayın, Polyplex Europa fabrikasında örgütlenme nedeniyle işten çıkartılan ve fabrikanın önünde direniş yapan işçileri Çorlu'dan alıp fabrikanın önüne götürmek için Lüleburgaz'dan Çorlu'ya doğru otoyolda seyahat ederken bir TIR kamyonuna arkadan çarpması sonucu meydana gelen kazada hayatını kaybetmişti.
T
rakya Şubemiz İdari Sekreteri Osman Sayın'ı 2 Aralık'ta Çorlu'da geçirdiği trafik kazasında kaybettik. Osman Sayın, Avrupa Organize Sanayi Bölgesi'nde kurulu bulunan Polyplex Europa fabrikasında örgütlenme nedeniyle işten çıkartılan ve bir haftadır fabrikanın önünde direniş yapan işçileri Çorlu'dan alıp fabrikanın önüne götürmek üzere Lüleburgaz'dan Çorlu'ya doğru seyahat etmekteydi. Sayın, otoyolda seyahat etmekte iken bir TIR kamyonuna arkadan çarpması sonucu meydana gelen kazada hayatını kaybetti. Osman Sayın'ın cenazesi, genel merkez yöneticilerimizin, şube başkanlarımızın, işyeri temsilcilerimizin, Trakya bölgesindeki fabrikalarda çalışan başta TPAO işçileri olmak üzere Petrolİş üyesi işçilerin, diğer sendikalara üye işçi ve emekçilerin, Lüleburgaz halkının da katılımıyla 3 Aralık, Cuma günü Lüleburgaz Merkez Sokullu Ca-
mii'nde kılınan öğle namazının ardından Lüleburgaz mezarlığında toprağa verildi. 25. 05. 1962 tarihinde Eruh - Siirt'te doğan Osman Sayın, tahsilini Eruh'ta tamamladıktan sonra 1983 yılında da askerlik görevini bitirdi. 01. 03.1986 yılında TPAO Trakya Bölge Müdürlüğü'nde işe başlayan Sayın, 1995 yılından itibaren aynı işyerinde temsilcilik, baştemsilcilik ve Trakya Şubemiz Yönetim Kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Osman Sayın, Trakya Şubemizin 6. Genel Kurulu'nda ise Şube İdari Sekreterliği görevine seçildi. Sayın, 01.11.2008 tarihinden bu yana bu görevini sürdürüyordu. Sendikamız, Osman Sayın'ın işçi sınıfı hareketine ve örgütümüze verdiği hizmetleri unutmayacaktır. Burada bir arkadaşımızı şehit verdik Genel Sekreterimiz Mustafa Çavdar, Polyplex Europa firmasının Çorlu Avrupa Organize Sanayi Bölge-
sin'deki fabrikası önünde 23 Aralık'ta yapılan kitlesel basın açıklamasında şöyle diyordu: “Bizi bu mücadeleden hiçbir şey geri döndüremez. Kaldı ki burada çok önemli bir nedenimiz daha var. Biz burada bir arkadaşımızı şehit verdik. Buradaki örgütlenmeye gelen arkadaşımızı, Şube İdari Sekreterimiz Osman Sayın arkadaşımızı trafik kazasında şehit verdik Ruhu şad olsun. Ve O bilsin ki buradaki arkadaşlarımız Petrol-
İş bayrağını buraya diktiler ve ilelebet Petrol-İş bayrağı burada kalacak, örgütlülüğümüz burada devam edecektir. Bizi burada desteklemeye gelen Deri-İş üyelerine, Eczacıbaşı İlaç (Zentiva ), Jotun Boya, Elba ve TPAO'dan gelen arkadaşlarımıza da sendikamız adına teşekkür ediyorum. Bu dayanışma ruhunun ileride daha güçlü bir şekilde devam edeceğini buradan ilan ediyorum.”
LabourStart, POLYPLEX DİRENİŞÇİLERİNİN HAKLARI İÇİN HİNTLİ FİRMAYA ÇAĞRI KAMPANYASI BAŞLATTI
Polyplex işçilerine küresel destek “Türkiye, Polyplex işten attığı işçilere işbaşı yaptırmalı, sendikayla görüşmeli”
resel ve Avrupa'daki çalışma standartlarına saygı göstermeli, işletmenin insana yakışır çalışma koşullarını sağlaması için Petrol-İş temsilcileriyle görüşmelidir. Sizi Çorlu'da sendikalaştıkları için işten atılan 21 işçiye işbaşı yaptırmaya ve Petrol-İş'le görüşmeleri başlatmaya çağırıyorum.”
“Hindistan'daki Polyplex Corp. adlı şirkete bağlı Türkiye'deki Polyplex Europa önce 2010 yılında 6 işçiyi sendikal faaliyet nedeniyle işten attı. Daha sonra 15 işçiyi daha sendikal nedenle işten attı. Çorlu'da Polyester film üreten 250 işçinin çalıştığı Polyplex Europa'nın tesislerinde Türkiye'nin önde gelen kimya ve enerji sendikası Petrol-İş başarılı bir örgütlenme çalışması yürütüyordu. İşten atılan işçiler fabrikanın önünde (içerdeki işçilerin desteğiyle) başlattıkları protesto eylemini sürdürüyorlar. Petrolİş sendikanın tanınmasını, sendikal hakların hayata geçirilmesini, tarafların kabul edebileceği bir toplu sözleşme bağıtlanmasını ve 21 işçinin işe iadesini
talep ediyor. Hindistan şirketine protestonuzu belirterek Türkiye'de örgütlenme hakkının gelişmesine ve Petrol-İş'in örgütlenme girişiminin desteklenmesine katkıda bulunmuş olacaksınız.” LabourStart'ın kampanya mektubu ise şu şekilde: “Sayın Polyplex Yönetimi, Türkiye'de sendikal faaliyet nedeniyle işçileri işten atmanız olumsuz ve kötü niyetli bir davranıştır. Türkiye'deki Polyplex şirketi, ülkedeki iş yasasına, kü-
Kampanyayı yürüten LabourStart Web sitesine aşağıdaki bağlantıdan ulaşılabilir: http://www.labourstart.org/cgi-bin/solidarityforever/show_campaign.cgi?c=868 Dünyanın dört bir yanından işçiler ve sendikacılarla ilgili haberler yayınlayan Labour Start'ta kampanya için hazırlanan bilgisayar programı sayesinde İngilizce, Fransızca, Almanca, İspanyolca, Portekizce, İtalyanca ve Norveççe hazırlanmış protesto ve uyarı mektupları ilgili firma veya kişilere gönderilebiliyor.
ICEM Polyplex işçileri ile dayanışma kampanyasını LabourStart'a taşıdı
P
etrol-İş sendikası çatısı altında örgütlenmeleri nedeniyle Hindistan merkezli çokuluslu şirket Polyplex Corporation Ltd. patronu tarafından işten atılan Polyplex işçileri ile dayanışma kampanyası Uluslararası Kimya Enerji Maden ve Genel İşçiler Federasyonu ICEM tarafından LabourStart internet sitesine taşındı. Polyplex işçileri ile dayanışma çerçevesinde sitede başlatılan bu kampanyaya Türkiye'den emek dostları da aşağıdaki adresten sitenin Türkçe bölümüne ulaşarak katılabilir.
http://www.labourstart.org/cgibin/solidarityforever/show_campaign.cgi?c=890 LabourStart hakkında kısa bilgi Uluslararası sendikal hareketteki güncel gelişmelerin haberlerini internet kullanıcılarına online olarak sağlayan LabourStart haber sitesinin ilk nüveleri 1996 yılında İngiltere'de yaşayan emek dostu bir sendikacı olan Eric Lee tarafından atıldı. Başlangıçta Eric Lee'nin kişisel çabaları ile işleyen sitenin adı da The La-
bour Movement and the Internet: New Internationalism (Emek Hareketi ve İnternet: Yeni Enternasyonalizm) idi. 1997 yılında kısıtlı bir ağ ile Güney Kore'den emek haberlerine yer veren sitenin, 1998 yılında haber ağı daha da yaygınlaştı, sitenin adı da LabourStart oldu. Bugün site 20'den fazla dilde, 700 kadar sendikanın sitesi kullanılarak 500'den fazla gönüllü muhabirle uluslararası sendikal hareketteki günlük gelişmeleri emek dostları ile buluşturuyor.
petrol-iş
29
İŞYERİNDE BASKILARIN SÜRMESİ VE 4 İŞÇİNİN TAZMİNATSIZ OLARAK İŞTEN ÇIKARTILMASIYLA SABRI TAŞAN ÜYELERİMİZ 2 AYDIR DİRENİŞTE
Bericap’ta yılgınlık yok, direniş var...
MEHMET YILMAZ
S
endikamızın Gebze Şubesi'nin örgütlü olduğu, Darıca - Osman Gazi'de faaliyet gösteren, plastik kapak sektörünün önde gelen firmalarından, Almanya merkezli ve çok uluslu bir firma olan Bericap Kapak San. Ltd. Şti'nin, üyelerimiz üzerindeki baskılarını artırarak sürdürmesi ve 4 üyemizin de tazminatsız olarak işten çıkartılması nedeniyle sabrı taşan 92 işçi fabrika önünde direnişe geçti. Bericap işvereninin 25 Aralık Cuma günü 4 Petrol-İş üyesi işçiyi işten çıkartması fabrikada çalışan tüm işçilerin büyük tepkisine neden oldu. Petrol-İş üyesi Bericap işçilerinin tümü, işten çıkartılan üyelerimizin işe geri
30
petrol-iş
alınmasını talep ederek fabrika önünde protesto eylemine başladılar. Bericap işvereninin üyelerimizi işten çıkartmasına ve sendika düşmanlığına sert tepki gösteren Gebze Şubemizin Başkanı Süleyman Akyüz'ün çağrısıyla başta bu şubemizin örgütlü olduğu Mecaplast Otomotiv Ürünleri, Cambro Özay, Tekno Kauçuk, Süperlas Süperplastik Kauçuk işçileri olmak üzere bölgede çalışan 1000'in üzerinde işçi Bericap fabrikası önüne, protesto eylemine ve direnişe destek vermeye geldiler. Sa-ba işçileri de Bericap fabrikasına gelerek, protesto eylemine katıldılar. Gebze'de diğer fabrikalarda çalışan işçiler, emekçiler, siyasi
partiler ve demokratik kitle kuruluşları da Bericap fabrikası önüne gelerek direnişi desteklediler. Fabrika önünde toplanan işçiler, emekçiler sloganlar atarak işvereni protesto ettiler. Bericap, işçilerin sendikalı olmasını hazmedemedi Petrol-İş Gebze Şubesi bu işyerinde 2009 Temmuz ayında örgütlenmeye başladı ve aynı yıl Ağustos ayında da çoğunluk sağlanarak yetki için Çalışma Bakanlığına başvuruldu. Bu işyeri için 14 Eylül 2009'da çoğunluk yetkisi geldi ve 7 Ekim'de de toplu sözleşme yetkisi alındı. Temsilci ata-
malarının da 14 Ekim tarihinde tamamlanmasıyla 3 Kasım 2009'da toplu iş sözleşmesi görüşmelerine başlandı. 2010 yılı Ocak ayında toplu iş sözleşmesi imzalandı. Ancak bu süreç içerisinde Petrol-İş, Bericap işvereniyle oldukça sorunlu bir dönem geçirdi. İşçilerin örgütlenmesini ve Petrol-İş'i hazmedemeyen Bericap işvereni örgütlenme sürecinde 6 işçiyi işten çıkarttı, sendikalı olan diğer işçilere de gözdağı vermeye çalıştı. İşverenin bu tavrına karşı sendikamız o zaman da büyük bir tepki göstermiş ve işverenin bu tavrını protesto etmişti. Yapılan görüşmeler sonucunda 3 işçi geri alınırken, üç işçinin de daha sonra işe geri alınacağı taahhüdü verildi. Fakat işveren bu taahhüdünü tutmadı. TİS sonrasında da baskılar artarak sürdü Petrol-İş'in bu işyerinde toplu iş sözleşmesi imzalamasına karşın işyerinde çalışma barışı sağlanamadı. TİS sonrası süreçte sendikalı çalışanlar üzerindeki baskılar devam etti. Sendikalı işçilerle sendikasız işçiler arasında çifte standartlar ve sendikasız işçiler lehine bazı uygulamalara gidildi. Bericap işvereni sözleşme koşullarını ihlal etmeye, işyerindeki örgütlülüğü kırmak ve sendikalı işçileri yıldırmak için değişik baskı yöntemleri uygulamaya başladı. Sendikalı çalışanlara bir türlü huzur verilmedi ve baskılar artarak devam etti. Bu sürecin devamı olarak Kasım ayında toplu iş söz-
leşmesindeki anlaşmalara aykırı olarak işçilerin vardiyası değiştirilmek istendi. Bu değişikliğe uyulmadığı gerekçesiyle vardiyada çalışanlar Disiplin Kurulu'na verildi. 16 üyemizden 6'sının kararı 23 Aralık 2010 tarihine bırakıldı ve aynı gün Öztaşkın: Bericap'ta haklarımızı verilen kararla 4 üyemizin de iş akti tazmi- almadan geri dönmeyiz! natsız olarak feshedildi. Bericap işçilerinin direnişe geçmeleri nedeniyle fabrika önünde yapılan kitlesel basın Volkan Sarıtaş, Faruk Şentürk, Ayşe Kara- açıklamasında konuşan sendikamız Genel hasanoğlu ve Kamil Tütüncü adlı üyeleri- Başkanı Mustafa Öztaşkın, “Bericap’ta üç mizin kıdem tazminatı verilmeden işten şey istiyoruz. Bir; atılan arkadaşlarımız geçıkartılmasıyla işveren, üyemizin de, sendi- riye alınsın. İki; taşeron sistemine son verilkamızın da sabrını taşırdı. sin. Üçüncüsü de toplu iş sözleşmesinde
petrol-iş
31
kapsam dışı olarak tarif edilenlerin dışında kalan herkesin sendikalı olmasını istiyoruz” dedi. Bu üç talep kabul edildiği takdirde derhal iş başı yapmaya hazır olduklarını söyleyen Öztaşkın, “Ama bu üç talebimiz yerine getirilmediği takdirde iş başı yapmayacağız. Şunu çok iyi bilsinler... Bericap işçisi bir gün direnir, üç direnir, pes eder, döner gelir diye hiç düşünmesinler. Bericap işçisi gemileri yaktı, hakkını almadan geri dönmez” diye konuştu. Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, Genel Mali Sekreterimiz İbrahim Doğangül, Gebze Şube yöneticilerimiz, İstanbul 2 Nolu Şube yöneticilerimiz, Gebze şubemizin örgütlü olduğu işyerlerinden Süperlas, Cambro Özay, Mecaplast, Pimaş, Unilever, Alpla, Betesan işçilerinin, İstanbul 2 Nolu şubemizde örgütlenen ve hala direnişte olan Saba işçilerinin, Lastik-İş Sendikası Gebze şubesinde örgütlü işçilerin, Birleşik Metal – İş üyesi Kroman Çelik işçilerinin, Eğitim-Sen üyelerinin, Gebze bölgesindeki fabrikalardan gelen diğer emekçilerin, sendikaların, siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin de katılımıyla Bericap fabrikası önünde yapılan kitlesel basın açıklamasında Bericap işvereni protesto edildi. İşçilerimizi iliklerine kadar sömürüyorlar Konuşmasında, Bericap firmasının yabancı bir firma olduğunu ve ülkemizde onbinlerce yabancı şirketin bulunduğunu söyleyen Öztaşkın,”Bunlar ülkemize ucuz işgücü için gelmektedirler. Geliyorlar, fabrikalarını kuruyorlar, işçileri neredeyse as-
32
petrol-iş
gari ücretle çalıştırıyorlar. Emeğimizi sömürüyorlar. İşçilerimizi, çalışanlarımızı iliklerine kadar sömürüyorlar. Karlarını da kendi ülkelerine transfer ediyorlar. Bu işçiler hakkını aradığı zaman, sendikalaştığı zaman, ücretlerinin artmasını istedikleri zaman da onları kapının önüne koyuyorlar” dedi. Bericap işçilerinin 2009 yılının Temmuz ayında sendikalaşmak ve örgütlü olarak çalışmak, yaşam koşullarını, çalışma
koşullarını iyileştirmek istediklerini ve Petrol-İş'e üye olduklarını belirten Öztaşkın sözlerini şöyle sürdürdü: “Bericap işvereni ne yazık ki o dönemde de üye olan arkadaşlarımızın bir kısmını daha işin başında kapının önüne koydu. Yani Bericap işvereni gerçek yüzünü daha işçiler sendikaya ilk kez üye olduklarında gösterdi. 6 arkadaşımızı işten çıkarttı. O günlerde de burada bir direniş gerçekleştirdik. Arkadaşlarımızın bir kısmı geri alındı. Ama vaatler verilmesine rağmen diğer arkadaşlarımız işe geri alınmadı. Arkadaşlarımız işinden, ekmeğinden oldu. Yani biz buraya kolay girmedik, bedel ödeyerek girdik.” Bedel ödettirmeden çıkmayız Bericap işverenine bir bedel ödettirmeden
“Zafer direnen emekçinin olacak, “Taşeron işçi istemiyoruz”, “Direne direne kazanacağız”, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz” “ Yılgınlık yok, direniş var” şeklinde sloganlar attılar. Bericap'a işverenine tepkiler çığ gibi
de sendikayı sonuna kadar devam ettirecektir.”
bu işyerinden asla çıkmayacaklarını söyleyen Öztaşkın, bu yılın başında sözleşme imzalamamıza rağmen Bericap işvereninin adım adım adım sendikasızlaştırma yani sendikanın yetkisini düşürmek için uğraştığını, işyerinde çalışan işçi sayısını yüzde 50 +1’in altına indirmek için sistemli bir politika, adım adım sendikasızlaştırma politikası izlediğini belirterek şöyle devam etti: “Arkadaşlarımız tek tek işten atılıyor. İşte son örneği... İşveren vardiya değişikliğini bahane ederek, arkadaşlarımızın haklı olarak ortaya koyduğu bir tepkiyi bahane ederek üyelerimizi Disiplin Kuruluna sevketti. Ve bir gurup arkadaşımızı çeşitli yevmiye kesintileriyle cezalandırdı. Dört arkadaşımızı da kapının önüne koydu. Arkadaşlarımızın amacı eylem yapmak, disiplinsiz davranmak değildir. Arkadaşlarımıza hiç sormadan, bu işin nasıl, ne şekilde, ne zaman olacağını hiç bir şekilde onlarla konuşmadan, tartışmadan vardiya değişikliği yapıyorsunuz. Sonra da arkadaşlarımız haklı tepkilerini ortaya koydu diye dört arkadaşımızı işten atıyorsunuz. Burada amaç sendikanın etkisini kırmaktır. Bericap işçisini sendikasızlaştırmaktır. Ama bizi sendikasızlaştıramayacaklar. Bericap işçisini sendikasız, örgütsüz bırakamayacaklar. Çünkü Bericap işçisi mücadele ederek buraya sendikayı getirdi. Ve mücadele ederek
Protesto eylemi ve kitlesel basın açıklaması sırasında işverenin fabrikayı polis kordonuna alması da işçilerin tepkisini çekti. “Burası fabrika, karakol değil” diye tepkilerini ortaya koyan kitle sık sık, “Üreten biziz, yöneten de biz olacağız”, “Birleşe birleşe kazanacağız”, “Zafer direnen emekçinin olacak”, “Baskılar bizi yıldıramaz”, “ “Bericap işçisi yalnız değildir”, “Yan gelip yatmadık, Bericap'ı satmadık”, “İşveren şaşırma, sabrımızı taşırma”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep berber ya hiç birimiz”,
Bericap direnişinin 41. gününde, Gebze bölgesindeki işçiler, emekçiler Gebze Sendikalar Birliği öncülüğünde fabrika önünde toplanarak, kitlesel basın açıklamasıyla Alman firması Bericap'ı protesto ettiler, Bericap işverenini uygulamalarından dolayı kınadılar. Çok uluslu Alman firması Bericap Kapak Sanayi, fabrikada örgütlenen ve 2010 yılı başında toplu iş sözleşmesi imzalayan Petrol-İş'i bir türlü kabullenememiş, sendikasızlaştırma politikasını uygulamaya koymuştu. Bericap işçileri ise bu uygulamalara tepki gösterince işveren, 23 Aralık'ta dört işçiyi tazminatsız olarak işten çıkarmıştı. İşten atılan arkadaşlarına sahip çıkan ve Bericap işverenine sert tepki gösteren, sendikasızlaştırma politikalarını protesto eden 88 işçi de daha sonra tazminatsız olarak işten çıkartılmış ve fabrika önünde direniş başlatılmıştı. İşçilerin fabrika önünde direniş çadırı kurmalarına dahi tahammül edemeyen Bericap işvereni, direniş çadırlarını da söktürdü. Ardından kalın brandalarla fabrikanın çevresine utanç duvarı çekti. Direnişin 41. gününde fabrika önünde yapılan protesto eylemine Gebze Sendikalar Birliği'ne bağlı sendikalarda örgütlü işçiler,
petrol-iş
33
DİSK - Birleşik Metal - İş Sendikası'na üye işçiler, Hak-İş'e bağlı Çelik-İş'te örgütlü işçiler, Tezkoop-İş üyesi işçiler, Tersane İşçileri Birliği, Uluslararası İşçi Dayanışma Derneği üyeleri, siyasi parti temsilcileri, çağdaş hukukçular, Gebze şubemizde örgütlü Petrol-İş üyesi işçiler, sendikamızın merkez yönetim kurulu üyeleri, işyeri temsilcileri ve diğer fabrikalardan gelen işçiler katıldı. Bericap fabrikası önünü miting alanına çeviren işçilere, direnişte gelinen süreçle ilgili açıklama yapan Gebze Şube Başkanımız Süleyman Akyüz ve Gebze Sendikalar Birliği Dönem Başkanı, Hak-İş'e bağlı Çelik-İş'in Gebze Şube Başkanı Şerafettin Koç birer konuşma yaptı. Taleplerimiz karşılanırsa hemen iş başı yaparız Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın Bericap direnişinin 41. gününde, fabrika önünde yaptığı açıklamada, “41 gündür burada ekmek ve onur mücadelesi veriyoruz. Bu eylemi ne için yapıyoruz? Bir kez daha tekrarlayalım. Biz üç şey istiyoruz. Bir; bütün atılan arkadaşlarımızın işe geri alınmasını istiyoruz. İki; özellikle üretimde müteahhit ve taşeron istemiyoruz. Üçüncüsü de içeride sendika üyesi olmayanlar var. TİS kapsamında olup da sendika üyesi olmayan bütün işçilerin sendikaya üye olmasını istiyoruz. Onlar üzerinde psikolojik baskının sona erdirilmesini istiyoruz. İşverenlerin sendika üyesi olmayanlara karşı ayrımcı politikalara son vermesini istiyoruz. Bu taleplerimiz gerçekleştirdiği takdirde derhal, hemen işbaşı yaparız. Ama bu taleplerimiz gerçekleşmediği takdirde direnişimizi ilk günkü kararlılığımızla sonuna kadar sürdürmeye kararlıyız” dedi. Bericap işveren yetkilileri ile bir görüşme yaptıklarını, ancak işverenin Bericap işçisinin taleplerini dikkate almadığını belirten Öztaşkın,”Bize hala tehditkar bir şekilde yaklaşmaya devam ediyorlar. Neymiş; fabrikayı kapatırlarmış. Neymiş; fabrikayı buradan taşırlarmış. Kapatırsan kapat, taşırsan taşı. Hep kendinizi haklı, işçiyi haksız görüyorsunuz. Bir kere de bu işçinin ne dediğine kulak verin. Bakıyorum fabrikanın duvarlarına brandalar çekilmiş. Utanç duvarı yapmışlar. Bu duvarla mı bizi
34
petrol-iş
korkutacaksınız? Biz o duvarları da aşma- Tek başımıza da değiliz. Sadece Bericap'a karşı değil, bütün Alman firmalarına karşı sını biliriz” dedi. gerekirse çeşitli kampanyalar yürüteceğiz. Bu mücadele sadece Bericap'ın önünde sürYabancı sermayenin meyecek elbette. Elimizde hangi güç, hangi bekçiliğini yapmayın Çadırların sökülmesi nedeniyle Bericap iş- olanak varsa hepsi kullanılacak. Bu ulusal verenine sert tepki gösteren ve emniyet güç- düzeyde de uluslar arası düzeyde de kullalerinin tutumunu da eleştiren Öztaşkın şöyle nılacak. Her türlü siyasi, ekonomik güç, devam etti: “41 gündür buradayız. Meşru diplomasi ne varsa bunlar yapılacak. Ulusolmayan ne yaptık ki? Ekmeğimizi istiyo- lararası dayanışmayı her geçen gün büyüteruz. Kış günü çocuklarımıza ekmek götür- rek, yükselterek devam ettireceğiz. “ mek istiyoruz. Bundan daha vicdani bir şey olabilir mi? Bundan daha meşru bir hak, bir Şube Başkanımız Akyüz: Bu mücadele mücadele olabilir mi? Biz bunun için dire- sendikalı olarak çalışma mücadelesidir nirken, bu soğukta, bu kışta çadırsız bırakı- Direnişin 41. gününü değerlendiren Gebze lıyoruz. Çadırımız sökülüyor. Neden bizim Şube Başkanımız Süleyman Akyüz de şunçadırımız yıkılıyor? Emniyet güçlerimiz ları söyledi: “Bericap işçisi işini ve sendivatandaşın güvenliğini ve emniyetini sağla- kasını istiyor. Bunun için eylemdedir, bunun makla yükümlüdür. Emniyet güçlerinin gör- için mücadele ediyor. İçeri girene kadar da evi işvereni korumak değil, halkı bu mücadeleyi vermeye devam edecektir. korumaktır.” Hiç kimsenin bu ülkede ya- Bu mücadelenin başarıya ulaşması hepimibancı sermayenin bekçiliğini yapmaya kalk- zin elindedir: Bu mücadeleyi hep birlikte maması gerektiğini belirten Öztaşkın vereceğiz. Burada verilen mücadele sadece sözlerini şöyle tamamladı: “Elbette serma- Bericap işçisinin mücadelesi değildir, bir öryenin yerlisi, yabancısı bizi çok ilgilendir- gütlülük mücadelesidir, sendikalı olarak çamiyor. Ama bir yerde de kendi ülkenizi, lışma mücadelesidir. O yüzden bunu bütün kendi ülkenizdeki insanları da düşünmek işyerlerimiz, bütün sendikalar örnek almadurumundasınız. Gelmişler, buraya fabri- lıdır. Bu mücadele, emsali görülmemiş bir kayı kurmuşlar, bizleri iliklerimize kadar mücadele örneğidir. Yıllarını bu işletmeye sömürmeleri, kar transferlerini ülkelerine vermiş, kıdem ve ihbar tazminatlarını göyapmaları yetmiyormuş gibi bir de işimizi, zardı etmiş ve sadece dört arkadaşını değil, ekmeğimizi elimizden almaya çalışıyorlar. sendikasının bayrağını bu işyerinde dalgaOnun için kimse sermayenin bekçiliğini, landırmak adına kapıya çıkan Bericap işçisi özellikle yabancı sermayenin bekçiliğini 41 gündür mücadele ediyor. Bu tür mücadeyapmaya kalkmasın. Biz örgütlü bir gücüz. leler verilirse ancak başarıya ulaşabiliriz.”
SENDİKAMIZ ÜYESİ, DİRENİŞÇİ BERİCAP İŞÇİLERİ NE DİYOR?
Mustafa Aslan: İşverenin amacı sendikayı bu işyerinden tamamen kaldırmak 11 yıldır burada çalışıyorum. Evliyim, üç çocuğum var. Gebze'de oturuyorum. Biz 2009'un Temmuz ayında örgütlenmeye, sendikalı olmaya karar verdik. Yeterli çoğunluğu sağlayarak örgütlendik ve yetkiyi aldık. 2010'un başında sözleşme imzalandı. Çalışma şartlarımız çok zordu. Çalışma koşullarımızın düzelmesi için sendikalaştık, sözleşmeyi de imzladık ama buna rağmen huzurlu bir çalışma ortamı sağlanmadı. Psikolojik, her türlü zorluğu bize yaşatmaya çalıştılar. En son bu direnişi başlatmamızın yegane nedeni ne gelince, Kurban bayramının sonunda tatil vardı. O tatili
kullandırmadılar bize. Cumartesi gecesi vardiyaya geleceksiniz dediler. Yeni bir vardiya çıkartarak gelmemezi istediler. Tamam ama bunun için mesai vermeniz gerekir dediğimizde mesai yok, normal çalışma günü gibi
MUSTAFA ASLAN
gelinecek dedi işveren. Böyle olunca da arkadaşlar gelmeme kararı verdiler. 16 kişilik bir arkadaş gurubuydu bu vardiya. Arkadaşlar gelmeyince Disiplin Kurulu'na verildiler. Disiplin Kurulu bu arkadaşların 10'una yevmiye cezası verdi. Daha sonra yeni bir karar daha çıkartarak iki arkadaşa yevmiye kesme cezası verdi. 23 Aralık'ta da dört tanesini tazminatsız olarak işten çıkarttı. Biz de sesimizi çıkartmaz isek bugün bu arkadaşlara bunu yapan yarın da bize aynısını yapar düşüncesiyle eyleme çıktık. Sesimizi çıkarmadığımız sürece bir ay sonra 4 kişiyi daha işten atacaktı ve bu böyle devam edecekti. İşverenin buradaki amacı biz çalışanları huzursuz etmek ve sendikayı buradan tamamen kaldırmak. Biz de buna engel olmak petrol-iş
35
için hepimiz birden dışarıya çıkmaya karar verdik. İşveren burada TİS imzalanmasına rağmen TİS maddelerinin bazılarını da yerine getirmedi. Bizim amacımız çıkartılan arkadaşların geri alınması ve imzalanan sözleşme hükümlerine riayet edilmesidir. Bunun yanında içeride sendikaya üye olabilecek arkadaşların da üyeliklerine engel çıkartılmamasını, bu arkadaşlara baskı yapılmamasını talep ediyoruz. Bericap Baş Temsilcisi: Bülent Temel: İşveren bir türlü sendikalı olmamızı kabullenemedi
Evliyim bir çocuğum var. Biz geçen sene Temmuz ayında örgütlenmeye başladık ve daha sonra örgütlenmemizi tamamladık. Geçen sene 26 Ocak'ta sözleşmemizi imzaladık.
BÜLENT TEMEL
Fakat sözleşmeyi imzalamış olmamıza rağmen işveren bir türlü bizim sendikalı olmamızı kabullenemedi. Sendikayı bastırmak, sayımızı azaltmak, sendikayı yok etmek adına elinden gelen bütün çabayı sarfetti. Arkadaşlarıma çeşitli baskılar uyguladı. Farklı uygulamalarda bulundu. Yerlerini, pozisyonlarını değiştirdi. Yani elinden gelen, kullanabileceği herşeyi kullandı.
noktamız şu oldu; Kurban Bayramı arefesinde işveren bir duyuru astı. Bizde normalde vardiyalar 20 seneden beri gündüz başlar, 08.00'de başlar. 20 senedir her bayramda üniteler bu şekilde üretime başlamıştır. Birinci vardiya 08.00 vardiyasıdır. Bayram arefesinde ise birinci vardiyanın gece vardiyası olduğunu duyuran, yani 00.00'da işbaşı yapmamız gerektiğini belirten bir yazı astılar. Bunun da kart basma ile ilgili olduğunu, eski düzende devam edileceği gibi şeyler yazdılar. Bu çalışmayla ilgili de hiçbir mesai ücretinin ödenmeyeceğini bu duyuruda yazdılar. Normalde pazar sabahı başlamamız gereken çalışmayı cumartesi geceden başlatmak istediler. Arkadaşlarımız buna tepki gösterdi. Gece gelmesi planlanan vardiya üretime gelmedi. Bu durumu protesto ettiler. Bunun neticesinde 16 arkadaşımız disiplin kuruluna verildi. İlk oturumda 16 arkadaşımızdan 10'una bir veya iki yevmiye kesme cezası verildi. 6 arkadaşımız ile ilgili karar ise ikinci oturuma ertelendi. Bu arkadaştan da yine 2'sine yevmiye cezası verildi. Dördü de tazminatsız olarak işten çıkartıldı.
Dört arkadaşımızın tazminatsız olarak Son geldiğimiz noktada ise patlama iş akitlerinin feshedilmesi neticesinde 36
petrol-iş
tüm arkadaşlar işbaşı yapmayarak dışarı çıktı. Burada zaten bir sendikasızlaştırma çabası vardı. Diğer işçi arkadaşların hepsi de bize de aynı şeyler olacak şeklinde düşünmeye başladılar. Arkadaşlarımızı topladık, sendikalarda toplantılar yaptık, durumu anlattık. Geçmişte bugünü kadar yaşadığımız sıkıntıları ve bugün geldiğimiz süreci anlattık. Bu karar Perşembe günü 15.30'da çıkmıştı. Biz 16.00 vardiyasını içeri soktuk çalıştırdık. Gece vardiyasındaki arkadaşları çalıştırdık. Ertesi sabah 0.08- 16.00 vardiyasını çalıştırdık. Ama arkadaşlarımızdan gelen tavır hep şu oldu; Biz bu şartlar altında, bu moralsizlikle, bu anlayıştaki yöneticilerle daha fazla çalışmak istmiyoruz. Moralimiz çok bozuldu, haklarımızı korumamız gerekiyor dediler. Ve 24 Aralık'ta cuma günü 16.00-24.00 vardiyası işbaşı yapmadı. Bütün arkadaşlar da buraya geldi. Ve 24 Aralık'tan bu yana biz bu mücadeleyi sürdürüyoruz. Şu anda da sadece dört arkadaşımızın değil, hepimizin iş akitleri tazminatsız olarak feshedildi. Bizim burada istediğimiz, bütün arkadaşlarımızın, bir kişi eksiksiz içeri girmesi, içeride sözleşmede belirtilen kapsamın uygulan-
maya konulması,yani kapsam içinde olup da sendikasız işçi kalmamasını istiyoruz. Üçüncü isteğimiz de taşeron işçinin üretimde çalıştırılmaması. Bizim bütün taleplerimiz bunlar. Bizim taleplerimiz maddiyatla alakalı değil, burada sendikamızın korunmasıyla, sendikamızın ileriye gitmesi, verimlilik içerisinde rahat bir şekilde çalışmaktır. Volkan Sarıtaş: Burada bir direniş var iken ben olsam bu kapıya iş başvurusuna gelmem Bericap'ta dört yıldır çalışıyorum. Atılan dört arkadaştan biri benim. Sendika ilk geldiğinde işveren bir şekilde sendikayı kabul etti. Ondan sonra da sendikayı bitirmek için olumsuz yönde bizlere baskılar yapmaya başladılar. En ufak şeylerde bir takım savunmalar istediler. Buraya sendika gireli bir yıl doldu. Bir takım oyunlar yaptılar bize. Arkadaşlarımızın işten çıkmasına sebep oldular. Böyle böyle bizleri yıldırmaya çalıştılar. Sendikalı işçinin mevcut sayısını düşürdüler. En sonunda da bayram arefesinde bir vardiya sistemi yaptılar. Bu sistemde de baştemsilcimize veya sendikamızın şubesine herhangi bir bilgi aktarmadan, detaylı bir toplantı yapmadan bir düzenleme yaptılar. Bunu da sadece kart basmayla alakalı bir olay gibi göstermeye çalıştılar. Panoya kafa karıştırıcı bir duyuru astılar. Vardiyaya gelmeyen arkadaşlar olarak bizler de bu olaya tepki gösterdik. Vardiyaya gelirsek de mesai versinler dedik. İşveren bunu da kabul etmedi, normal çalışacaksınız dedi. Normalde bizim vardiyalar resmi tatillerden sonra sabahları başlıyordu. Bunlar geceden başlatmak istediler. Biz de kabul etmeyince bizi disiplin kuruluna verdiler. Disipline vermeden önce bir toplantı yaptılar; bu toplantıda niye gelmediniz
Ayşe Karahasanoğlu: Bu direniş olmalıydı, yoksa hiç bir şey düzelmeyecek!
VOLKAN SARITAŞ
diye hepimizi sorguladılar. Bizler de toplantıda bu durumu açıkladık. Haklı olduğumuzu söyledik. Biz böyle bir toplantı yapılacaksa niçin böyle bir karar verilmeden önce yapılmadığını sorduk. İşte disiplin kurulunun verdiği cezaları arkadaşlar anlattı. Dördümüze çıkış verdiler. Şu anda hepimiz buradayız. Davamızın arkasındayız. Bunların amacı belli; sendikayı bitirmek. Bütün arkadaşlar da herşeyi göze alarak, tazminatların yakılmasını dahi göze alarak direnişe geçtiler. Burada 20 yıllık arkadaşımız var bizimle direnen. Fabrika 1989'da kurulmuş. İlk açıldığından beri çalışan arkadaşlarımız var. Hep baskı, hep baskı; artık milletin gırtlağına kadar geldi. Herkes bıktı bu uygulamalardan. Sonuçları ne olursa olsun biz buradayız. 24 Aralık’tan bu yana burada direnişteyiz, beklemekteyiz, şunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Burada işbaşvurusuna geliyorlar; insanların işçilere karşı biraz daha dayanışma içerisinde olmasını bekliyoruz.
İlk çıkarılan 4 işçiden biri de benim.11 yıldır Bericap'ta çalışıyorum. Evliyim, 6 yaşında bir kızım var. Eşimle birlikte çalışıyorduk. Geçen yılki örgütlenme çalışmalarında onu işten çıkardılar. İşten çıkartılan 6 arkadaştan biri de eşim. Makine operatörüyüm.Yaklaşık bir buçuk yıldır sendikalıyız. İşverenin sendikayı kabul etmemesinden, sendikal haklarımızı kabul etmemesinden dolayı bu sürece girdik, direnişe başladık. İçeride baskılar çoğaldı. Sıkıntılar, psikolojik baskılar başladı. En basit örneği, işe 5 dakika geç kalınsa önce savunma istiyorlar, peşinden de hemen ihtar veriyorlardı. Veya makinalarda çalışırken bir iş kazası oluyor diyelim. İş kazası olduğu halde bize vizite kağıtlarında iş kazası oldu diye raporlarımız verilmiyordu. Şeflerin baskıları çok fazlaydı, hakaret, küfür çok fazlaydı. Artık bunlara dayanacak gücümüz kalmadı. Biz rahat ve huzurlu bir ortamda çalışmak istedik.
AYŞE KARAHASANOĞLU
Tabii ki bunu sağlayamadılar yıllardır. En son olayımız arkadaşlarımın da anBunu göremedik. Ben olsam, burada lattığı gibi vardiya sistemindeki değibir direniş var iken bu kapıya gelmem. şiklik olayı. 20 yıllık sistemi birden Artı içeride de çalışanlar var. Onların bire, ne temsilciye, ne sendikaya haber da bizim yanımızda olmasını beklervermeden değiştirmek istedi işveren. dik. Bu devlet işçisine halkına farklı Bu konuda da hiçbir bildiri yapmadıbir gözle bakıyor. Buradaki çadırımızı lar. Kafalarına göre bir karar aldılar ve kaldırdılar. Bunu da yadırgıyorum. petrol-iş
37
bunu hiçbir kimseye bilgi vermeden uygulamak istediler. Karşımızda da herhangi bir muhatap bulamadık. Tabii eski vardiya sistemine göre Cumartesi gecesi çalışmamamız gerekiyordu ve işe gelmedik. Tabii Pazartesi işbaşı yaptığımızda yönetim kurulu karar aldı. Bizleri disiplin kuruluna verdiler. Ve bu sürece gelindi. Sendikalı olmak anayasal bir haktır. Benim yaptığım yanlış bir şey değil. Bunu bir türlü işverene kabul ettiremedik. Karar aldık bütün arkadaşlar ve hepimiz hep beraber bu baskılara karşı eyleme başladık. Burada insanca çalışılacak bir çalışma ortamı istiyoruz. Başka çıkarı da yok. Bizi Cuma günü çıkardıklarında içeri girmeme kararı alındı ve o günden beri dışarıda direnişteyiz. Ve sonuna kadar da bekleyeceğiz. Eğer Bericap'ta çalışacaksak işveren çalışanlara, sendikaya saygılı olmadan kesinlikle çalışmayacağız. Burada işveren hep kendi dediği olsun istiyor. İşverenin yanında kanunlar da var. İşveren de kanunların işçilere tanıdığı haklara saygı göstermeli. Yıllardır burada işverenin kanunları çerçevesinde çalıştık. Bizim de kanunlarda hakkımız olduğunun yıllardır farkında olamadık. Bugün onun için sendikalıyız. Bütün haklarımız nelerdim öğrendim, haklarımı öğrendiğim için de huzurluyum. İşveren beni kendi kanunlarına göre çalıştıramayacak. İşvereni rahatsız eden de bu işte. Kendi kanunlarını yürütemeyeceğinden dolayı bu sıkıntılar yaşanıyor. Artık bize küfür edemeyecekler. Şefler hatta buna bazı müdürler de dahil, sürekli küfür ediyorlardı. Bu baskıların bir sonu gelmeliydi. Vardiya olayı bardağı taşıran son damla oldu. Bu direniş olmalıydı; yoksa hiçbir şey düzelmeyecek! Nebahat Altınbaşak: Baskılara daha fazla dayanamayacak bir noktaya gelmiştik Ben 1994 yılından beri Bericap'ta çalışıyorum. 17 yıllık işçiyim. Evliyim, 38
petrol-iş
iki çocuğum var.Yaşadığımız sıkıntılar bizi bu duruma getirdi. Bir kadın olarak burada çok yoğun bir çalışma temposunda çalışıyoruz. Daha önce 12 saat çalışma sistemi vardı. Hafta tatili kullanamıyorduk. Yalnız vardiya dönüşlerinde tatil yapabiliyorduk. 12 saat çalıştığım zamanlarda çocuklarımı göremiyordum. Artı hamile iken bile ağır kolileri kal-
NEBAHAT ALTINBAŞAK
dırmak zorundaydım. Sendika buraya girdikten sonra psikolojik olarak bizi daha fazla strese soktular. Baskılar daha da arttı sendikaya girdiğimiz için. Açıkçası psikolojimizi bozdular. Vardiya sistemini düzelttiler ama farklı uygulamalar getirmeye çalıştılar. Arkadaşlarımızla beraberiz. Moralimizi yüksek tutuyoruz. Sonuna kadar direneceğiz. Burada bıçak kemiğe dayanmıştı artık. Baskılara daha fazla dayanamayacak bir noktaya gelmiştik.
değiştirilmesini protesto ederek bu vardiyaya gelmeyen 16 kişiyi disiplin kuruluna sevkeden işyeri yönetimi bunların içinden sadece 12 kişiye yevmiye cezası verdi. Dördünü işten çıkarttı. Çıkartılan dört kişiden biri de benim. Yaptığımız yasal bir protestoydu. Bunu bahane ederek bizi işten çıkarttı. Bizler de bizimle beraber olan 90 arkadaşımızla beraber işverenin bu tutumunu protesto etmek amacıyla direnişe başladık. Biz işten çıkarıldıktan sonra tüm arkadaşların bize sahip çıkarak bizim yanımızda durmaları elbette ki diğer üç arkadaşımla birlikte beni de çok duygulandırdı. Bu inanç ve kararlılık karşısında yönetimin bize karşı sert bir tavır takınabileceğini zannetmiyorum. Eninde sonunda bizimle uzlaşacaktır. İsteklerimizi kabul edeceğini ben canı gönülden inanıyorum. Şartlarımız da kabul edilmeyecek şartlar değil. İşveren söz verdiği ve yapmakla yükümlü olduklarını yerine getirsin biz başka bir şey istemiyoruz. Beş yıldır ben buradayım. 670 TL alıyorum. 10 yıllık arkadaşım da 730, 750 lira alıyor. Eşim de başka bir fabrikada çalışıyor. İki kişi çalışmasak geçinemiyoruz. Gebze'de yaşamak çok zor. Bunu işveren de çok iyi biliyor. Ama gene de senelerden beri sendikadan önce de bizlere çok cüzzi, bir simit parası kadar zam yapa yapa bugünlere gelmemize sebep oldu.
Kamil Tuncer: Yaptığımız yasal bir protestoyu bahane ettiler, bizi işten çıkarttılar Beş yıldan beri burada çalışıyorum. Evliyim; Gebze'de kirada oturuyorum. Gebze'de ev kiraları 500-600 lira. Bizim aldığımız ücret de 650-750 lira arasında. Benim çocuğum yok ama çocuğu olup da kirada oturan pek çok arkadaşım var ve burada çalışıyor. Kurban Bayramından sonraki vardiya sisteminin
KAMİL TUNCER
SA-BA İŞÇİLERİ DİRENİŞE BAŞLARKEN DE DİRENİŞİ BİTİRİRKEN DE ÇOK ONURLU BİR DAYANIŞMA ÖRNEĞİ SERGİLEDİLER!
Sa-ba işvereni Petrol-İş'i tanıdı, 20 gün süren direniş sona erdi... Sendikamızın İstanbul 2 Nolu Şubesi'nde örgütlü, Sa-ba Endüstriyel Ürünler İmalat ve Ticaret A.Ş. işçilerinin 20 Aralık 2010 tarihinde başlattıkları direniş, işverenin fabrikada Petrol-İş'in örgütlülüğünü tanıması ve anlaşmaya varılmasıyla 10 Ocak'ta sona erdi.
S
endikamızın İstanbul 2 Nolu Şubesi'nde örgütlü, Sa-ba Endüstriyel Ürünler İmalat ve Ticaret A.Ş işçilerinin 20 Aralık 2010 tarihinde başlattıkları direniş, işverenin fabrikada Petrol-İş'in örgütlülüğünü tanıması ve anlaşmaya varılmasıyla 10 Ocak'ta sona erdi. Petrol-İş İstanbul 2 Nolu Şubesinin örgütlenme çalışmalarını tamamladığı ve sendikamızın Çalışma ve Sosyal Gü-
venlik Bakanlığı'na yetki almak için başvuruda bulunduğu işyerlerinden otomotiv yan sanayinde faaliyet gösteren Sa-ba firmasının 17 Aralık'ta, Nurcan Atalay, Erkan Yiğit, Erhan Eroğlu ve Meral Ertürk adlı işçileri işten çıkartması üzerine bütün işçiler fabrika önünde işvereni protesto ederek direniş başlatmışlardı. Tuzla Boya Vernik Organize Sanayi Bölgesi'nde faaliyet gösteren firma, Ford, Karsan, Isuzu, Fiyat, Otokar, Iveco, Renault gibi oto-
motiv devlerine yedek parça üretiyor. Sa-ba direnişinde 65 işçiye işe dönmeleri için tebligat yapıldı; Petrol-İş üyesi işçiler 10 Ocak Salı günü işbaşı yaptılar. Sa-ba'da 94 işçi direnişe çıkmıştı. İşe dönemeyen işçilerin ise kıdem ve ihbar tazminatları ödenecek. Bununla birlikte “suçlu” olarak değerlendirilip, hiçbir kıdem ve ihbar tazminatı ödenmeden iş akitleri feshedilen işçilerin kıdem ve ihbar tazminatları ödenecek. Sendikamızın örgütlenmede çoğunluğu sağlayarak, toplu iş sözleşmesi yetkisi için Çalışma Bakanlığı'ndan cevap beklediği Sa-ba Endüstriyel Ürünler İmalat ve Ticaret A.Ş'de, olumlu cevabın bugünlerde gelmesi bekleniyor. 20 Aralık'tan bu yana süren direniş sonucunda, Sa-ba işvereni işyerinde sendikayı tanıyacağını ve yetkiye de itiraz etmeyeceğini bildirdi. İşveren, petrol-iş
39
yetki geldiğinde de yasal prosedüre göre Petrol-İş ile toplu iş sözleşmesi masasına oturacağını deklare etti.
Direnişteki işçilerden örnek tavır Sa-ba işvereni 17 Aralık'ta 4 işçiyi performans düşüklüğünü gerekçe göstererek işten çıkartmış, bunun üzerine tüm işçiler çok onurlu bir dayanışma örneği sergileyerek, arkadaşlarına sahip çıkmışlardı. Arkadaşları işe geri alınıncaya ve bu işyerinde Petrol-İş Sendikası tanınıncaya kadar işbaşı yapmamakta ve mücadeleyi sürdürmekte kararlı olduklarını bildiren işçiler, 20 Aralık'ta da fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. Çoğu kirada oturmasına karşın, işten çıkartılan arkadaşlarına sahip çıkarak, buna çok sert tepki gösteren, gözlerini kırpmadan, en ufak bir tereddüt duymadan arkadaşlarının işe geri alınması için eyleme geçen, bu kışın soğuğunda, ayazında fabrikanın önünde direniş başlatan, işyerinde Petrol-İş bayrağının dalgalanması için her zorluğa göğüs geren Sa- ba işçileri, işe geri döneniyle de dönemeyeniyle de
onurlu, gururlu bir mücadele vermiştir. Sa-ba işçileri hepimizin, herkesin büyük dersler çıkaracağı çok onurlu bir dayanışma örneği sergilemiş, direnişi sonuna kadar hep birlikte götürmüşlerdir. Petrol-İş Sendikası olarak, bu direnişlerinden, bu onurlu mücadelelerinden dolayı Sa-ba işçilerini bir kez daha kutluyoruz.
Mücadelede kararlıyız 17 Aralık akşamı dört işçinin iş aktinin feshedilmesi nedeniyle İstanbul 2 Nolu
Şubemizde örgütlenen işçiler 20 Aralık sabahı fabrika önünde işvereni protesto eylemi başlattılar. Protesto eyleminde Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreterimiz Nimetullah Sözen, İstanbul 2 Nolu Şube Başkanımız Ecvet Eşlegül, Gebze Şube Başkanımız Süleyman Akyüz ile İstanbul 2 Nolu Şube İdari Sekreteri Ayhan Armağan, şubenin diğer yöneticileri ve işyeri temsilcileri de yer aldı. Protesto eyleminde, “Sendika hakkımız engellenemez”, “İşten atılan işçiler geri alınsın”, “Direne direne kazanacağız”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz”, “Sendika hakkımız, söke söke alırız”, “Ölmek var, dönmek yok “şeklinde slogan atan işçiler, “İşten atılan arkadaşlarımız geri alınıncaya ve bu işyerinde Petrol-İş tanınıncaya kadar mücadelede kararlıyız” dediler. Eylemde halaylar çekildi, türküler söylendi, direniş çadırı kuruldu. Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreterimiz Nimetullah Sözen, Sa-ba fabrikası önünde başlatılan eylemin ilk gününde yaptığı açıklamada, “Biz burada, bu işyerinde özgür bir şekilde çalışmak istiyoruz. Burada insanca yaşamak, ekmeğimizi büyütmek istiyoruz. Ama bu işyerinde ne zaman örgütlendik, ne zaman bir araya geldik; bu durum işvereni huzursuz etti. İşveren işe, ilk önce dört arkadaşımızı işten çıkartmayla başladı. Bunun arkası da gelecek deniliyor. Biz de diyoruz ki bu
40
petrol-iş
arkadaşlarımız işe geri alınsın, biz de içeri girip işbaşı yapalım, çalışalım. Bunun dışında bizim başka bir niyetimiz yok. Bizim buradaki demokratik tepkimizin nedeni budur; dört arkadaşımızın işe dönmesidir” dedi.İstanbul 2 Nolu Şubemizin Başkanı Ecvet Eşlegül ise otomotiv sektörüne çalışan ve 30 yıllık bir firma olan Sa-ba'nın Almanya, Slovakya, Fransa gibi ülkelere ihracatının da olduğunu belirterek şunları söyledi: “Biz iki aydan bu yana burada bir örgütlenme çalışmasına başladık. Örgütlenme çalışmalarını tamamlayıp çoğunluğu da aldık. Yetki için Bakanlığa başvurduk. Ama 17 Aralık, Cuma günü 4 arkadaşımızın iş aktini feshettiler. Ne yapabiliriz diye pazar günü toplandık. Tüm arkadaşlarımızın ortak görüşü ile dört arkadaşımız işe geri alınana kadar fabrika önünde eylem yapmaya karar verdik.”
Direnişe destek verenlere teşekkür ediyoruz Direnişe başlayan işçiler, işten atılan arkadaşlarının geri alınmasını ve işyerinde sendikal haklarının tanınmasını talep ettiler. Sa-ba işvereni ise ikinci gün, arkadaşlarına sahip çıkarak bu işçilerin işe geri alınması için protesto eylemine katılan 94 işçinin de iş aktinin feshedildiğini bildirdi. Direniş sürerken Genel Sekreterimiz Mustafa
Çavdar ile Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreterimiz Nimetullah Sözen Saba işveren vekili ile görüşmede bulundular. Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, yılbaşı öncesi Sa-ba işçilerini ziyareti sırasında işverene çağrıda bulunarak, “Yeni bir yıl geliyor. Bir yılı geride bırakıyoruz. Her yeni yıl yeni bir başlangıç, yeni bir umuttur. Geliniz yeni bir başlangıç yapalım. Bir sayfa açalım. Siz işyerinizi çalıştırmaya devam edin. Biz de bu işyerinde insan gibi çalışmaya devam edelim, üretmeye, evimize ekmek götürmeye baş-
layalım. Siz de üretiminizi yapmaya devam edin. Bu böyle olmadığı takdirde, bu mücadelemizi günlerce, aylarca bıkmadan, usanmadan, yılmadan sürdürürüz” dedi. Daha sonra yapılan görüşmeler sonunda Sa-ba işvereni ile anlaşma sağlanarak 20 gün süren direniş sona erdirildi. Sa-ba işçilerinin 20 gün süren direnişi boyunca yüzlerce işçi, emekçi direnişteki üyelerimizi ziyaret ederek örnek bir dayanışma sergilediler. Sendikaların, siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının yönetici, temsilci ve üyeleri de 20 gün boyunca Sa-ba direnişine destek verdi. Direnişteki işçileri, İşçi Partisi İl Yönetim Kurulu Üyeleri, Tuzla, Pendik, Kartal, Maltepe ilçe başkanları, Kartal Gençlik Kolları ile EMEP İl Yönetim Kurulu
üyeleri, EMEP Maltepe, Kartal ilçe örgütleri de ziyaret ederek başarı dileklerinde bulundular. Sa-ba direnişini destekleyen tüm emekçilere, sendikaların, siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının yönetici, temsilci ve üyelerine bir kez daha teşekkür ediyoruz. petrol-iş
41
ÖRGÜTLENME
SENDİKAL HAREKETTE KARA BİR LEKE...
Petrol-İş üyeleri fabrika önünde direnirken Öz İplik-İş tehditle üye yapıyordu... Petrol-İş, Gaziantep'te, Eruslu Sağlık Ürünleri A.Ş. işçilerini aylardır hazırlık yaparak örgütledikten sonra Öz İplik-İş Sendikası işverenle bir olup, bu işyerindeki örgütlülüğümüze saldırdı. Üstelik de bu saldırısını işçiler kapı önünde direnişte iken işverenin talebi üzerine yapmaktan çekinmedi.
G
aziantep Başpınar Organize Sanayi Bölgesi'nde faaliyet yürüten, Sleepy ve Babyfit markalarıyla çocuk bezi üreten, 220 işçinin çalıştığı Eruslu Sağlık Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. işçileri, daha iyi koşullarda çalışma ve insanca bir yaşam için Petrol-İş'te örgütlendiler. İşçilerin örgütlenmelerine tahammül edemeyen işveren ise Petrolİş'e üye işçilerden dördünü 4 Kasım'da işten çıkarttı. Eruslu işçileri işten çıkartmaları protesto ederek, işyerinde örgütlenme ve sendikal hakların tanınmaması nedeniyle direniş başlattı. Direnişe Sendikamız Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreteri Nimetullah Sözen, Adıyaman Şube Başkanımız Zeynal Eroğlu
ve sendikamızın Gaziantep Temsilcisi Halil Gümüştekin de katılarak üyelerimize destek verdi. İşçi arkadaşlarımız kapı önünde direnirken Eruslu Sağlık Ürünleri A.Ş. işvereni ise başka bir oyuna daha imza atarak Hak-İş Konfederasyonu'na bağlı Öz İplik - İş Sendikası'nı işyerine getirdi. İşveren, Petrol-İş'e üye işçileri de istifaya zorlayarak işçileri bu sendikaya üye yaptırmaya başladı. Petrol-İş kamuoyuna yaptığı bir açıklamayla, Petrolİş bu işyerinde örgütlenirken, diğer bir sendikanın, Öz İplik - İş'in de buradaki örgütlenmenin kırılmasına hizmet eden bir politika izlemesini, Petrol-İş'e üye olan veya olmayan işçilerin Öz İplik-İş'e üye yapılmaya çalışılmasını sendikal anlayışla, işçi sınıfı dayanışmasıyla, sınıf bilinciyle bağdaşmadığını belirterek, saldırıyı şiddetle kınadı.
42
petrol-iş
SENDİKALARDAN IFMETALL'E MEKTUP
Öz İplik-İş'in bu saldırısı, ortak seminerler kapsamında birarada olan Petrol-İş, Birleşik Metalİş, Deri-İş, Kristal-İş ve DİSK-Tekstil tarafından İsveç sendikası IFMetall'e 24 Kasım'da yazılan bir mektupla da bildirildi. IFMetall''e yazılan mektup şöyle:
“IFMETALL Yönetim Kuruluna; Sevgili meslektaşlar, IFMETALL ile Türkiye sendikaları yaklaşık 20 yıldır sıkı bir işbirliği içinde, dostça ilişkilerini sürdürmektedir. Türkiye sendikaları olarak uluslararası dayanışmanın iki ülke işçilerinin de yararına olduğunu düşünüyoruz. Bu mektup aşağıda adı geçen sendikalar adına yazılmıştır. Bahsedilen bütün sendikalar Ifmetall tarafından Türkiye sendikaları ile birlikte düzenlenen ve çoğu Ifmetall tarafından finanse edilen ortak seminer programlarına katılmaktadır. Ifmetall yönetici ve uzmanlarının katkılarından çokça yararlandığımızı belirtmek isteriz.Bugüne kadar yaptığımız seminerlerin ana konularından biri “Türkiye sendikaları arasında işbirliğinin sağlanması ve sağlam bir dayanışma ağının kurulması”dır ve halen aynı konu güncelliğini korumaktadır. Bu temel dayanışma ilkesi konfederasyon ayrımı gözetmeksizin bizim vazgeçilmez ilişki biçimimiz oldu. Maalesef Hak-İş Konfederasyonu üyesi Öz İplik-İş sendikası, sendikalar arasında akdedilmiş bulunan bu sözlü dayanışma ilkesini ihlal ederek Petrol-İş tarafından başlatılan bir örgütlenme hamlesine saldırdı. Bu evrensel olarak kabul edilen sendikal ilkelere tamamen aykırı ve etik dışı saldırı neticesinde, Öz İplik-İş sendikası işveren tarafından Petrol-İş'in örgütlenmesini baltalamak amacıyla işyerine davet edildi. Bu süreçte Öziplik -İş sendikası emniyet kuvvetlerinden de yardım aldı. Petrol-İş'e üye olan işçiler ise, işveren tarafından tazminatsız olarak işten atılmakla tehdit edildi. Sonuç olarak Petrol-İş'e üye Eruslu işçilerinin çoğu işten atılma korkusu ile zorlanarak ve gönülsüzce istifa edip Öz İplik-İş sendikasına üye olmak zorunda kaldılar. Uzun adı Eruslu Sağlık Ürünleri Tic. A.Ş. olan şirket Gaziantep'te faaliyet yürütüyor. Son yıllarda gelişen işçi bölgelerinden biri olan Gaziantep'te bir çok sektörden sendikasız on binlerce işçi çalışıyor. Petrol-İş 2009 yılı sonlarına doğru bölgede örgütlenme kampanyası başlattı ve bu çerçevede de bir örgütlenme sorumlusu istihdam etti. Bu çabalar sayesinde de Petrol-İş yaklaşık 6 ay önce birkaç Eruslu işçisi ile örgütlenme çalışmalarını başlattı. İşyerindeki işçilerin yaklaşık yarısını üye kaydeden Petrol-İş sendikasının bu faaliyetleri daha sonra işveren tarafından duyuldu. İşveren örgütlenme faaliyetlerinin duyulmasının hemen ertesinde Petrol-İş üyelerine baskı yapmaya başladı ve 4 öncü işçiyi işten attı. Petrol-İş Gaziantep'te
faaliyet yürüten diğer demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilerle birlikte fabrika önünde durumu protesto etti. Durumun ciddiyetini kavrayan işveren Petrol-İş'i görüşmeye davet etti. Fakat görüşmelerin işverenin bir oyalama taktiği olduğu anlaşıldı. Çünkü, müzakerelerin 2. gününde emniyet kuvvetleri şirket içine girdi ve öncelikle işçilerin gelişmeleri dışarıya duyurmalarını önlemek için onların cep telefonlarını topladı. İşveren aynı anda Öz İplik-İş sendikasını bir noter eşliğinde işyerine davet ederek Petrol-İş'e üye olan işçilerin sendikadan istifa etmelerini sağladı ve zorla Öz İplik-İş'e üye etti. Sonuç olarak Eruslu işyerinde bugünkü durum karışık. İşveren kendi işkolunu 06 nolu dokuma işkolunda olduğunu iddia etmektedir Neticede 12 Eylül döneminden kalma işkolları yönetmeliğine dayanarak bir işyerinin hangi sendika tarafından örgütlenip örgütlenemeyeceğine siyasi iktidar ve kimi zamanlar işverenler karar vermektedir. Bu işyerindeki yasal durum ne olursa olsun, şurası aşikâr ki Öz İplik-İş sendikası, aylardır hazırlık yapıp işçileri örgütlemiş Petrol-İş sendikasının örgütlülüğüne saldırmıştır. Üstelik de bu saldırısını işçiler kapı önünde direnişte iken işverenin talebi üzerine yapmaktan çekinmemiştir. Petrol-İş ve sendikal dayanışma gösteren sendikalarımız Öz İplik-İş'ten aşağıdaki 3 maddeyi derhal yerine getirmesini talep ediyor: 1. Öz İplik-İş Petrol-İş'ten özür dilemelidir; 2. Öz İplik-İş Eruslu Şirketindeki sendikal faaliyetlerini derhal sonlandırmalıdır; 3. Eruslu işçilerinin özgür iradeleri ile üye olacakları sendikayı seçmelerine izin verilmelidir. Öz İplik-İş bu şartları yerine getirmediği takdirde aşağıda imzası bulunan sendikalar bundan sonra Öz İplik-İş ile hiçbir ortak projede yer almayacaktır. Sizden İfmetall Yönetimi olarak bu sorunu uluslararası sendikal dayanışma çerçevesinde dikkate almanızı ve durumu değerlendirmenizi istiyoruz. Dayanışma duygusu ile saygılarımızı sunuyoruz. Petrol-İş, Birleşik Metal-İş, Deri-İş, Kristal-İş, DİSK-Tekstil
petrol-iş
43
ÖZİPLİK-İŞ'İN PATRON İŞBİRLİKÇİSİ TUTUMUNA DAİR İSVEÇ IFMETALL SENDİKASININ CEVABI (3 Ocak)
Ö
z İplik-İş ile aranızda geçen sorunu Türkiye projesinden sorumlu yöneticim Erland ile paylaştım. O da Başkan Yardımcısı Anders Ferbe'ye bilgi iletti ve bu sorunu onunla da konuştu. Biz Türkiye'deki proje için SIDA adlı kuruma başvurumuzu yaparken, sözkonusu projenin Türkiyeli sendikalar arası işbirliğine dair olduğunu ve bu projeye 6 sendikanın katıldığını bildirmiştik. Eğer sizin yazdıklarınızdan yanlış anlamadıysam, Öz İplik-İş dışındaki sendikalar olarak imzaladığınız bu mektupta eğer Öz İplik-İş projede kalmaya devam edecekse, sizler projede yer almayacağınızı belirtiyorsunuz. Bu durum bizleri çok zor durumda bıraktı, çünkü İFMetall hangi tarafın doğru veya yanlış yaptığına dair herhangi bir
karar alamaz ve almayacak. Bu sorunu Türkiyeli sendikaların iç sorunu olarak görüyoruz. Sorunu sizler kendi aranızda çözmelisiniz. Bu nedenle, IFMetall olarak biz de, bu sorun devam ettiği ve tüm sendikalar da projeye katılmayacaklarını beyan ettikleri müddetçe, biz de projeyi ertelemeye karar verdik. Önümüzdeki günlerde ilgili tarafları ziyaret edip sorunu konuşmak istiyoruz. Tarihi daha sonra kararlaştırırız. Saygılarımla, Henrik Nilsson Uluslararası İlişkiler Sekreteri IFMetall
ÖZİPLİK-İŞ KENDİ ETİK DIŞI TUTUMUNU, İFMETALL'E YOLLADIĞI CEVAPLA SAVUNDU: Değerli Meslektaşlar, 24.11.2010
Ü
zülerek belirtmeliyiz ki , 24 Kasım 2010 tarihinde gönderilen mail'e konu olan yazıda sendikamız asılsız ve dayanaksız iddialarla suçlanmıştır. Sendikamız bilindiği üzere Ulusal / Uluslararası Dayanışmayı ilke edinmiş, çeşitli projelerin uygulanmasında üzerine düşen tüm sorumluluğu yerine getirerek ön safhalarda yer almış, halen Avrupa Birliği projelerini aktif olarak yürüten ve işçilerin menfaatleri için faaliyetlerde bulunan bir sendikadır.
Belirtilen yazıda sendikamızın sendikalar arasında akdedilmiş olan sözlü dayanışma ilkesini ihlal ederek Petrol-İş tarafından başlatılan bir örgütlenme hamlesine saldırdığı iddia edilmektedir. Oysaki bu iddia tamamen asılsız bir suçlamadan ibarettir. Belirtilen işyeri 06 Dokuma İşkolunda yer almaktadır. Bu tartışmasızdır. İş kolları 82 anayasasıyla bir dönem Türkİş Genel Sekreteri olan Sadık Şide'nin bakanlığı döneminde kabul edilmiştir. İşkolları ne işveren ne de işçi sendikaları tarafından belirlenebilir. Bu ancak yasalarla belirlenir. Petrol İş kolundaki işçileri kaydetmemiz mümkün değildir. Kayıt yapsak bile bakanlıktan yetki alabilmemiz yasal olarak söz konusu değildir.
44
petrol-iş
Hiç bir işçinin zorla bir sendikaya üye yapılması mümkün değildir. Dokuma işkolunda yer alan bu işyerinde çalışan işçiler tamamen kendi özgür ve hür iradeleriyle sendikamıza Noter huzurunda üye olmuşlardır. Adı geçen sendikalar siyasi birliktelik oluşturarak, sendikamızı hükümet yanlısı olarak göstermeye çalışmakta ve bu tür asılsız iddialarla sendikamızı yıpratmaya çalışarak bir linç girişiminde bulunmaktadır. Sendikamız hiç bir siyasi görüşün tarafı değildir . Yukarıda belirtmiş olduğumuz üzere üyelik şartlarının nasıl olduğu açık ve belirgindir. Kuruluşundan bu yana mevzuata ve etik davranışlara uygun davranmayı kendisine ilke edinen sendikamızın bundan böyle de aynı çizgisini sürdüreceğinden kimsenin şüphesi olmamalıdır. Murat İNANÇ Genel Başkan
DEVA HOLDİNG ÜYELERİMİZE BİREYSEL SÖZLEŞME İMZALAMAYI DAYATTI, İMZALAMAYAN 74 PETROL-İŞ ÜYESİ İŞÇİYİ İSE İŞTEN ÇIKARDI...
Petrol-İş, Deva Holding'teki örgütlülüğünden asla vazgeçmeyecektir... Sektördeki diğer firmalarda olduğu gibi Deva Holding'de de Petrol-İş, işyerindeki üretimden gelen örgütlü gücüne dayanarak, “yetkisiz” de olsa işverenle masaya oturmakta ve TİS imzalamaktaydı. Deva Holding, maliyetlerin yüksekliği ve hükümetin uyguladığı ilaç politikaları sonucu kar oranlarının düşmesini bahane ederek, 1 Ocak 2011 yılından geçerli olacak TİS için sendikayla toplu sözleşme imzalayamayacağını bildirerek, işçilere bireysel sözleşme imzalatmayı dayattı...
Ü
lkemizde 1958 yılından bu yana faaliyette bulunan, Çerkezköy, Kartepe (İzmit) ve Topkapı'daki üretim tesisleriyle jenerik ilaç sektöründe Türkiye'nin 5. büyük firması olan Deva Holding, 54'ü Çerkezköy, 19'u Kartepe'den olmak üzere 73 üyemizi
işten çıkarttı. Deva Holding işvereni, 2011 yılı için Petrol-İş Sendikası ile toplu iş sözleşmesi masasına oturmayacağını beyan ederek, fabrikalarda çalışan 450 sendika üyesi işçiye bireysel sözleşme imzalatmayı dayattı. Bireysel sözleşme imzalamayan işçilere baskı
yaparak, imzalamayanları işten çıkartmakla tehdit etti. Deva Holding çalışanı, 73 Petrol-İş üyesi işçi, bireysel sözleşme imzalamadıkları için işten çıkartıldı. TİS için neden yetki alınamıyor? Ülkemizdeki yasalara göre çalışanların patronlara karşı haklarını koruyup geliştirebilmesi için sendikalara üye olmaları yetmiyor. 2822 sayılı yasa, sendikaların çalışanlar adına davranabilmesi, onlar adına toplu sözleşme imzalayabilmesi için “yetkili” olabilmelerini, bunun için ise o işyerinde çalışan tüm işçilerin yarıdan bir fazlasının ilgili sendikaya üye olması gerektiğini emretmektedir. Ayrıca o sendikanın, ülkede o işkolundaki toplam çalışan sayısının en az % 10'unu temsil etmesi şartı da cabası!
petrol-iş
45
Hal böyle olunca bütün sektörlerde örgütlenme zorluğu ortaya çıkmaktadır. (“Müjdeler olsun! Anayasayı değiştirdik, artık bütün işçiler birden fazla sendikaya üye olabilecekler” diyen sayın başbakanın kulakları çınlasın!) İlaç sektörünün özel bir durumu ise bunu daha da zorlaştırmaktadır: Propagandistler. İlaç sektöründe yetki tespitine esas alınan toplam çalışanlar ikiye ayrılmaktadır: 1- Fabrikada ve bürolarda çalışanlar, 2- Türkiye'nin dört bir yanına dağılmış, satış ve pazarlama elemanları (propagandistler). Bir araya gelme şansları neredeyse hiç bulunmayan, ortak hareket etmek şöyle dursun, birbirleriyle rekabet esasına dayalı olarak çalıştırılan ve ilaç sektöründe değil, daha çok satış – pazarlama sektöründe sayılması gereken propagandistlerin bu durumu, hem kendilerinin çalışma ve yaşam koşullarını zorlaştırmakta, hem de fabrikalarda üretim yapan işçilerin örgütlenmesinin önünde engel oluşturmaktadır. Bu durumun gerçek sorumlusu ise elbette bu 12 Eylül artığı yasaları değiştirmek için çaba göstermeyen siyasi iktidarlar ve yasaların arkasına sığınan ilaç işverenleridir! Deva Holding suç işliyor! Sektördeki diğer firmalarda olduğu gibi Deva Holding'de de Petrol-İş, işyerin-
deki üretimden gelen örgütlü gücüne dayanarak, “yetkisiz” de olsa işverenle masaya oturmakta ve TİS imzalamaktaydı. 13 Aralık Pazartesi günü bütün işçileri fabrikada toplayan işveren yetkilileri, maliyetlerin yüksekliği ve hükümetin uyguladığı ilaç politikaları sonucu kar oranlarının düşmesini bahane ederek, 01 Ocak 2011 yılından geçerli olacak TİS için sendikayla toplu sözleşme imzalayamayacağını bildirmiş, işçilere de bireysel sözleşme imzalamaları için baskı yapmaya başlamıştır. Bireysel sözleşme imzalamayan üyelerimiz işten çıkartılmıştır. Deva Holding işvereninin işçileri baskı ve tehditle bireysel sözleşmeye zorlaması ve kabul etmeyenleri işten çıkartması, hem Türk Ceza Kanunu'na göre suçtur, hem de Türkiye'nin taraf ol-
duğu uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Deva Holding işvereni bu hareketle aynı zamanda Petrol-İş'e karşı tavır almakta, sendikanın Deva Holding işyerlerindeki varlığını tanımamaktadır. İşverenin bu tavrı asla kabul edilemez. Petrol-İş Sendikası olarak işten çıkartılan arkadaşlarımızın tekrar işe alınmalarını ve Deva Holding işvereninin 2011 yılı toplu iş sözleşmesi için masaya oturmasını talep ediyoruz. Petrol-İş Sendikası baskılara asla boyun eğmeyecek, yetki alınamasa bile bu işyerindeki örgütlülüğünü devam ettirecektir.
DEVA HOLDİNG İŞVERENİ ÇERKEZKÖY İLAÇ FABRİKASI ÖNÜNDE PROTESTO EDİLDİ Sendikamızın 26 yıldır toplu iş sözleşmesi imzaladığı Deva Holding'in, 2011 yılı için TİS masasına oturmayacağını bildirerek sendikamız üyesi işçileri bireysel sözleşme imzalatmaya zorlaması, bireysel sözleşme imzalamayan 74 Petrol-İş üyesi işçiyi ise işten çıkartması Deva Holding'in Çerkezköy ilaç fabrikası önünde protesto edildi. 16 Aralık'ta, saat 16.00'da Organize Sanayi Bölgesi'ndeki Çerkezköy ilaç fabrikası önünde, işten çıkartılan Petrol-İş üyelerinin, Polimer işçilerinin, Lastik-İş üyesi işçilerin, Çerkezköy'deki diğer işçi ve emekçilerle Petrol-İş yöneticilerinin katılımıyla kitlesel basın açıklaması yapı-
46
petrol-iş
larak işverene sert tepki gösterildi. Kitlesel basın açıklamasına ve protesto eylemine Genel Sekreterimiz Mustafa Çavdar, Genel Mali Sekreterimiz İbrahim Doğangül, Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreterimiz Nimetullah Sözen, İstanbul 1 Nolu Şube Başkanımız Reşat Tüysüz, Şube İdari Sekreteri Nihat Can, Şube Mali Sekreteri Hasan Hüseyin Özkan, şubenin diğer yöneticileri, Adıyaman Şube Başkanımız Zeynal Eroğlu ve şube yöneticileri, Batman Şube Başkanımız Mustafa Mesut Tekik ve şube yöneticileri de katıldılar. İstanbul 1 Nolu Şube Başkanımız Reşat Tüysüz'ün yaptığı açış konuşmasından sonra Genel Sekreterimiz Mustafa Çavdar, protesto eyleminde yaptığı konuşmada, Deva Holding işvereni ile Petrol-İş Sendikası olarak 26 yıldan bu yana toplu iş sözleşmesi masasına oturduklarını ve toplu sözleşme imzaladıklarını ancak işverenin 2011 yılı başından geçerli olacak toplu iş sözleşmesi için sendikayla TİS imzalamayacağını bildirdiğini söyledi. İşverenin bu tutumunun kabul edilemez olduğunu söyleyen Çavdar şu açıklamayı yaptı: “Deva Holding ile biz sendika olarak 1984 yılından bu yana toplu iş sözleşmesi imzalıyoruz. Bu işyerinde sendikal örgütlülük 40 yıldır vardır. Deva Holding işvereni, fabrikaları Çerkezköy ve İzmit-
Kartepe'ye taşırken, sendikamızdan, sendikamız üyesi işçilerden her türlü fedakarlığı istedi. Sendikamız ve sendikamıza üye Deva Holding işçileri de her türlü fedakarlığı göstererek ellerinden geleni yaptılar. Çerkezköy ve Kartepe işletmelerini tam kapasite çalışır hale getirdiler, üretimde hiçbir aksama olmadı, hatta üretim miktarları arttırıldı. Holdingin üretim ve satış rakamları arttı, karı arttı. Sendikamızın ve işçilerin tüm bu iyiniyetli çabasına rağmen Deva Holding işvereni bugün ne yaptı? “Siz işçileri de, sendikanızı da tanımıyorum. Ya bireysel sözleşme imzalarsınız, ya da işten çıkarsınız” dedi. Bunu demekle de kalmadı. Bireysel sözleşme imzalamayan üyelerimizi kapının
önüne koydu. Bireysel sözleşme imzalayan işçiler ise nasıl bir sözleşme imzaladığının farkında bile değiller. Deva Holding işvereni işçileri işten çıkartmakla tehdit ederek, baskıyla, zorbalıkla bireysel sözleşme imzalatmıştır. İşçilerin 40 yıllık kazanılmış haklarını gasp etmiş, bu hakları kuşa çevirmiştir. Deva Holding'in bu tutumu, bu davranışı nasıl açıklanır, neyle izah edilebilir? İşverenin bu tutumunun ne anlama geldiğini ifade etmeye kelimeler kifayetsiz kalıyor.“ Deva Holding'in bu tutumunun, işçileri karda-kışta kapının önüne koymanın, en temel insan haklarıyla da, ahlaki değerlerle de bağdaşmadığını söyleyen Çavdar sözlerini şöyle sürdürdü: “Deva Holding'in, işçileri baskı ve tehditle bireysel sözleşmeye zorlaması, kabul etmeyenleri de işten çıkartması Ceza Kanunlarına göre de suçtur. Deva Holding patronu uluslar arası sözleşmeleri de çiğnemiştir. İşveren bu tavrıyla sendikamızı da tanımadığını ilan etmiştir. Biz bu tavrı asla kabul etmiyoruz. Deva Holding, bu işyerinde iş barışı istiyorsa işten çıkartılan işçi üyelerimizi bir an önce işe geri almalı ve sendikamız ile 2011 yılı toplu iş sözleşmesi için masaya oturmalıdır. Sendikamız hiçbir baskıya boyun eğmeyecektir. Petrol-İş, Deva Holding'teki örgütlülüğünden asla vazgeçmeyecek, hukuki mücadele dahil her türlü mücadeleyi sonuna kadar sürdürecektir.” petrol-iş
47
PETROL-İŞ’İ 1950’DE 25 AKARYAKIT İŞÇİSİ KURMUŞTU...
EKMEK, BARIŞ, ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNDE 60 YIL 60 yıldır fabrikalarda, meydanlarda olduk. Nice grevleri, direnişleri, yürüyüşleri, mitingleri, eylemleri gerçekleştirdik. Yoksulların, ezilenlerin yanında yer aldık. İşçi sınıfının ulusal ve küresel dayanışmasını gerçekleştirdik. Toplumun vicdanı olduk.
6 Eylül 1950 yılında İstanbul'un Beykoz ilçesinde, petrol şirketlerinde çalışan 25 akaryakıt işçisinin kurduğu Petrol-İş'in 60. kuruluş yıldönümü, örgütlü olduğumuz ve Türkiye'nin dört bir yanında faaliyet gösteren fabrikalar-
48
petrol-iş
daki 500'ü aşkın işyeri temsilcisinin, baştemsilcinin, şube başkanları ve yöneticilerin, genel merkez yöneticilerinin, sendika çalışanlarının katılımı ve çeşitli etkinliklerle 26-27 Kasım 2010'da Antalya - Kemer Grand Ha-
ber Hotel'de kutlandı.
60 yılın onur ve gururunu yaşıyoruz Petrol-İş'in 60. kuruluş yıldönümü ve 26. Dönem Genel Temsilciler Kurulu açış konuşmasını yapan Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, Petrol-İş'in 60. yılını kutlamanın onurunu ve gururunu hep birlikte taşıdıklarını belirterek şöyle konuştu: “Bu sendika 60 yıldır istikrarlı bir biçimde Türkiye sendikal hareketine damgasını
vurmuş, işçi sınıfının yaşam ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi ile demokrasi, eşitlik ve özgürlük mücadelesinde yerini almış, ne iktidarlara ne de darbecilere boyun eğmiş, ülkemizin, işçi sınıfının ve toplumun çıkarlarını savunurken baskılara, yasaklara maruz kalmış, hatta bu uğurda şehitler vermiştir. Ama hiçbir güç Petrol-İş Sendikası'nın doğru bildiği yoldan yürümesine engel olamamıştır. 60 yıldır fabrikalarda, meydanlarda olduk. Nice grevleri, direnişleri, yürüyüşleri, mitingleri,
eylemleri gerçekleştirdik. Yoksulların, ezilenlerin yanında yer aldık. İşçi sınıfının ulusal ve küresel dayanışmasını gerçekleştirdik. Toplumun vicdanı olduk. Geçmiş kuşaklardan devraldığımız sendikal mirası gelecek kuşaklara aktarmaya söz veriyoruz. Petrol-İş’teki bu inancı, bu kararlılığı, mücadele azmini bütün Türkiye'ye taşıyalım. Taşıyalım ki, bu sendikayı Türkiye'nin en güçlü, en etkili sendikası yapalım. Yapalım ki, bütün Türkiye' de işçiden, emekçiden yana bir yel estirelim. “
Şubelerimizin 60. yıl etkinlikleri Genel Temsilciler Kurulu toplantısından sonra başlayan kutlamalarda ilk günün akşamı Kırıkkale şubemizden Alper Göğebakan bağlamasıyla İç Anadolu'dan türküler söyledi. Göğebakan'ın bağlama dinletisi sa-
londakilere coşkulu anlar yaşattı. Sunumunu bitiren Gö-
ğebakan'a 60. etkinliğimize katkılarından dolayı Genel Başkanımız Mustafa Öztaş-
kın bir plaket verirken, Kocaeli şubemiz de çiçek verdi. petrol-iş
49
Aliağa şubemiz Ayaktakımı Tiyatro Topluluğu AlInteri=? oyunu ile sahnede...
A
lper Göğebakan'ın ardından sahne alan Aliağa Şubemiz Ayaktakımı Tiyatro Topluluğu, Alınteri=? Oyununu sahneledi. Ayaktakımı Tiyatro Topluluğu, sahnelediği oyunda emeğe, emekçiye ve işçi sınıfının Süleyman'ı, Süleyman Üstün Hocamıza yer vererek 60'ıncı yılımıza yakışır bir oyun sergiledi. Topluluk, oyunuyla tüm izleyenleri onurlandırıp, gururlandırdı. Sık sık izleyiciler tarafından alkışlanan oyunun bitiminde Ayaktakımı Tiyatro Topluluğu'nun Hocası Cihangir Timurtaş başta olmak üzere oyuncular Arife Bakır, Ebru Er, Tarık Başarır, Cesur S. Doğan, Neşe Avcı, Pervin Nart, Yılmaz Demiray, Habib Kılınç, İlke Kılınç, Ali Koçer, Nevzat Sütçü, Kemal Dağ ve Öznur Akar'a genel merkez yöneticilerimiz 60. yıl anısına birer plaket verdiler. Kocaeli şubemiz de oyunculara çiçek verdi.
Batman şubemiz ekibi Kurt ile Kuzu'yu oynadı...
E
tkinlikler ikinci gün de devam etti. Düzce Örgütlenme Temsilcimiz Ünal Akbulut, hem gün boyu yaptığı sunum hem de okuduğu şiirlerle etkinliğe coşku kattı. Akbulut'un anonsuyla sahneye çıkan Batman şubemiz ekibi de Diyarbakır yöresinden Kurt ile Kuzu oyununu sahneledi. Salondakilerin heyecanla izlediği oyun sonunda Kurt ve Kuzu'da sahne alan Engin Ergün, Murat Şanlı, İrfan Soysal, Nail Kayran, Çetin Önal, Fırat Mert, Fikret Sevim, Cemil Biçer, Kutbettin Özalp, Uğur Bilir, Ali Turan, Cemal Biçer, Saffet Kaya, Faruk Sevim ve Ahmet Asutay'a sendikamız yöneticileri birer plaket verirken Kocaeli şubemiz de çiçek verdi.
50
petrol-iş
Bandırma şubemiz Halkoyunları Ekibi'nden “Zeybekler”
B
andırma Şubemiz Halkoyunları Ekibi İzmir yöresinden değişik oyunlarla 60. yıl etkinliklerimizde yerini aldı. Halkoyunlar Ekibi, İzmir yöresinden Gündoğdu Zeybeği, Bergama Konakları (Kız oyunu), Kaba Hava (Erkek oyunu), Kostak Ali Zeybeği (Erkek oyunu), Harman Dalı, Haydi Güzelim (Kız oyunu), Süslü Jandarma (Erkek oyunu) oyunlarını sahnelediler. Bandırma Halk Oyunları Ekibinde yer alan Orhan Atıcı (Eti maden işçisi ve aynı zamanda Halkoyunları ve tiyatro Hocamız), Sevda Atıcı (Ev Hanımı ve Orhan Atıcı Hocanın eşi), Levent Balkış (Eti Maden işçisi, Eski Şube Başkanımız), Birsel Balkış (Devlet Hastanesinde Hemşire ve Levent Balkış'ın eşi) Hakan İlter (Eti Maden İşçisi), Ayşe İlter (Eti Maden İşçisi, Hakan İlter'in eşi), Dilan İlter (Hakan İlter ve Ayşe İlter ailesinin kızları), Kemal Uzun (Eti Maden işçisi), Leyla Uzun (Ev hanımı ve Kemal Uzun'un eşi), Turhan Yılmaz (Eti Maden İşçisi), Tülay Aslankoç'a (Devlet Hastanesinde Hemşire) başarılı oyunları sonunda genel merkez yöneticilerimiz 60. yıl anısına birer plaket verdiler. Yine Kocaeli şubemiz de oyunculara çiçek sundu.
Adıyaman şubemizden Harfane Sıra Gecesi
A
dıyaman şubemizin, Mehmet Bübek, Hassari Bektaş, Asım Kaya, Hacı Ömer Koparal, Orhan Büyükyolcu, Çelebi Aslanargan, Mustafa Çelik, Mahmut Başdemir, İbrahim Özbey, Hakan Bozkurt'tan oluşan Harfane Sıra Geceleri Ekibi ise seslendirdikleri şarkı ve türkülerle 60. yıl etkinliklerimize büyük bir coşku kattı. Harfane Sıra Geceleri boyunca yoğrulan çiğ köfteler de izleyicilere dağıtıldı. Genel merkez yöneticilerimiz gün boyunca sunum yapan ve şiirler okuyan Ünal Akbulut ile Harfane Sıra Gecesi Ekibinde yer alan şube yöneticimiz ve üyelerimize birer plaket takdim ettiler.
petrol-iş
51
Ziya Hepbir mücadele dolu yılları anlattı
Ş
ubelerimizin gösteri ve etkinliklerinden sonra bir sunum yapan Örgütlenme Uzmanımız Hakan Koçak da sendikamızın 60 yıllık örgütlenme faaliyetleri ve 2009 yılında başlattığımız “Sendikalı Ol” kampanyası hakkında bilgiler verdi. Petrolİş Sendikası'nın ilk grevi ve bu grevin öyküsü olan “Kırkbir Uzun Gün – Berec Grevi” başlıklı kitaba ilişkin açıklamalar yaptı. Daha sonra ise iki gün boyunca 60. yıl etkinliklerini ve Genel Temsilciler Kurulu'nu izleyen, 10.01. 1954'ten 07. 04.1968 tarihine kadar Petrol-İş'in Genel Başkanı olan Ziya Hepbir, platformda kurulan kürsüye davet edilerek, mücadele dolu yılları bir de kendisinden dinlememiz istendi. Alkışlarla platforma çıkan Ziya Hepbir'e Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın da eşlik ederek kurulan masada birlikte yerlerini aldılar. Konuşmasına ABD'nin Afganistan ve Irak' işgalinden başlayan,
ABD'nin Afganistan ve Irak'ta yaptığı insanlık dışı işkencelerden gösterdiği gazete kupürleri ile örnekler veren, Afganistan işgaline katılan ABD askerlerinin sırf anı olsun diye Afgan insanlarından kestikleri parmakları gösterdiklerini hatırlatan Hepbir, bu konuşmasına neden ABD'den başladığını da şöyle açıkladı: “O zamanlar ben İstanbul-Ortaköy, Serviburnu'nda işyeri olan ve Sokoni (şimdiki adıyla Mobil) adlı bir Amerikan şirketinde çalışıyordum. Sendikal faaliyetlerimden dolayı bu Amerikan şirketi beni işten attı. İşe geri dönebilmek için 6 ay mücadele ettim. İstanbul'da sendikalar ayağa kalktı. Benim işe dönebilmem için
İstanbul'da miting bile düzenlenecekti. Neyse ki o dönem bu tür konulara da bakan İl Hakem Kurulu'nun lehimde karar vermesiyle işe iade edildim. İşe iade edildim ama bu Amerikalılar beni gene işyerine sokmadılar. “Sana aylık ücretini verelim, sen bu işyerine gelme, sendikal faaliyetlerde bulunma, evinde otur, maaşını al” dediler ama ben bunu kabul edemezdim. Bir süre gerçekten işyerine beni sokmadılar ama maaşımı da ödediler. Ben de bu dönemde zamanımı Petrol-İş'in daha da büyüyüp gelişmesi için harcadım. Az çekmedim yani bu Amerikalılar”dan. Günümüzde de az çektirmiyorlar dünyaya. Irak'ta, Afganistan'da yaptıklarını görüyorsunuz. Bunun için mücadele sadece işverenlere karşı değil, emperyalistlere karşı da verilmeli” Konuşmasında, 1950 yılına kadarki tek parti döneminden, işçi sınıfının tek parti döneminde yaşadığı sorunlardan, çok partili döneme geçişten, Demokrat Parti'nin iktidara gelmeden önce işçilere grev hakkı vereceği taahhüdünde bulunmasına
52
petrol-iş
emekçi yaşamının bir evresini Petrol-İş bayrağı altında geçirdi. Onların haklarını bu sendika savundu; Onlar da bu sendikayı hayatın her alanında var ettiler, bayrağını dalgalandırdılar. Petrol-İş, tarihi boyunca Türkiye işçi hareketinin hep en önünde yer aldı.
karşın iktidarı süresince bu hakkı tanımadığından bahseden Hepbir, 1950'li yıllardan Petrol-İş Genel Başkanlığından ayrıldığı 1968 yılına kadarki yaşadığı deneyimlerini ve Petrol-İş'in mücadele dolu yıllarını aktardı. Hepbir konuşmasına, sık sık alkışlar nedeniyle ara vermek zorunda kaldı. Ziya Hepbir, bundan sonraki dönemde de, Petrol-İş'in ekmek, eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesini en ön saflarda sürdüreceğine inancının tam olduğunu belirterek bu mücadelede Petrol-İş'e başarılar diledi. Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, Ziya Hepbir'e 60. yıl etkinliklerimize katıldığı için teşekkür ederek kendisine bir şükran plaketi sundu. Kutlamalarda Petrol-İş'in 60 Yılı Belgeseli de gösterildi. Beğeniyle izlenen belgeselin ardından Öztaşkın, belgeseli hazırlayan Özgür E. Arık ve Özüm Seda Duran'a da birer plaket vererek kendilerine teşekkür etti.
Sadece kendi üyelerinin değil, Türkiye emekçilerinin bu topraklardaki hemen her mücadelesinde, kazanımında Petrol-İş’in bir katkısı oldu. Bugün bizim başlıca gurur kaynağımız işte budur. Toplumda saygınlık kazanmış insanlara bakın.
kaleme aldığı Petrol-İş tarihi kitabına “36 Yaşında Genç Bir Sendika: Petrol-İş” adını vermişti. Bugünse tam 60 yaşındayız. Artık olgunluk yaşlarına gelmiş; görmüş geçirmiş bir sendika olduğumuz söylenebilir. Beykoz’da küçük bir odada başlayan hikayemiz bugün Türkiye’nin, hatta uluslararası sendikal camianın saygın sendikal örgütlerinden birisi olarak sürüyor. Bu altmış yıl boyunca ülkenin her köşesinde; her inanıştan, etnik gruptan, siyasi yaklaşımdan; her yaş ve cinsiyetten yüzbinlerce
Göze aldıkları riskler, gösterdikleri özveriler ve ortaya koydukları sonsuz emek ancak onlara böylesi bir paye kazandırabilir. Bu kurumlar, örgütler için de geçerlidir. Sendikamızın bugün gururla taşıdığı miras üyelerinin, yöneticilerinin, uzman ve çalışanlarının muazzam emekleri, özverileri ve yaratıcılıklarının sonucu olarak ortaya çıktı. Petrol-İş’i örgütlemek, onun bayrağı altında işçi sınıfı mücadelesini geliştirebilmek için kurucularından bazıları ve bir dönem genel başkanı dahil binlerce üyesi işlerinden oldular, baskılar, sürgünler, gözaltılar yaşadılar, tutuklandılar ve bazıları
Petrol-İş varsa umut vardır Petrol-İş Sendikası'nın 60. kuruluş yıldönümü kutlamaları Genel Başkanımz Mustafa Öztaşkın'ın konuşmasıyla sona erdi. “Petrol-İş varsa umut vardır. Umut bizdedir, umut işçi sınıfındadır” diyen Öztaşkın duygu yüklü konuşmasında şunları söyledi: “Rahmetli Kemal Sülker 1986’da petrol-iş
53
verdikleri emek ve demokrasi mücadelesini engellemek isteyen güçlerce katledildiler. Burada: 15-16 Haziran Direnişi şehitlerinden Mutlu Akü fabrikası işçisi, Petrol-İş üyesi Yaşar Yıldırım'ın, Eczacıbaşı Grevinde katledilen Hasan Ateş'in, Kemal Türkler'in cenazesinden dönerken polis tarafından kurşunlanarak öldürülen Kocaeli Şubesi üyemiz, İGSAŞ işçisi Ahmet Aydın'ın, Adana'da işçi sınıfı düşmanlarının silahlı saldırısı sonucu yitirdiğimiz Sasa işçilerinden Gani Yumrutepe ve Meryem Karakız'ın, Yine Petrol-İş örgütlenmesi uğruna verdiği mücadelede silahlı bir saldırıyla hayatını kaybeden Malatya şube başkanımız Mehmet Yumrutepe'nin isimlerini saygıyla anmak isterim. Geçmiş sadece bir olaylar dizisi değildir. Binlerce olaydan, insandan süzülerek biriken gelenek ve kültürel mirastır. Bir örgütü birleştiren, geliştiren ve ileriye taşıyan da geleneğin ve kültürel mirasın gücüdür. Petrol-İş’in geleneğinde sınıf dayanışması vardır. Petrol-İş varsa Paşabahçeli'sinden Tekel’cisine kadar mücadele eden işçinin dayanacağı bir dost, bir yoldaş vardır. Petrol-İş’in geleneğinde mücadele vardır. Petrol-İş varsa direniş, eylem, grev, miting, gösteri; kısaca sınıfın fiili ve meşru mücadelesi için ne gerekiyorsa o vardır. “Hak verilmez alınır” diyenlerin sesidir kulaklarımızdaki, işyerlerinden meydanlara Petrol-İş’in mavisidir mücadelenin sembolü. Petrol-İş’in geleneğinde bağımsız siyaset vardır. Petrol-İş varsa iktidarlara biat değil, hak arama vardır. Türk-İş içinde ve dışında eşitlik, özgürlük, bağımsızlık için bağımsız sınıf tavrı, duruşu vardır. Petrol-İş varsa kamunun çıkarı, toplumun vicdanı sahipsiz ve sessiz değildir. Petrol-İş’in geleneğinde
54
petrol-iş
eğitimle, bilimle, kültürle, insani değerlerle hemhal olma vardır. Petrol-İş, üyesi bilinçli, yolunu bilimle çizdiği için vardır. Petrol-İş‘te Süleyman hocaların kürsüsü olur, kadınların yayınları olur, bilim insanlarının yolunu gözlediği yıllıklar, raporlar, kitaplar olur, çocuklarımızın beklediği dergileri olur; bizi insan yapan öyküler, oyunlar, şiirler, karikatürler olur.
vardır. Petrol-İş’in ufkunda dünya işçilerinin birliği vardır. Kısaca dostlar Petrol-İş varsa umut vardır. Umut bizdedir, umut işçi sınıfındadır. “Türkiye işçi sınıfına selâm Selâm yaratana! Tohumların tohumuna, serpilip gelişene selâm! Bütün yemişler dallarınızdadır.
Petrol-İş’in geleneğinde barış ve kardeşlik vardır. Anadolu’nun her rengi, her sesi vardır Petrol-İş’in mavisinde.
Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir, haklı günler, büyük günler,
Petrol-İş varsa barış savunmasız değildir, Batman’dan Trakya’ya memleketin her yerinden uzanan eller boşta kalmaz, birbirlerine ulaşır; Irak’taki kadın, Filistin’deki çocuk bize uzak değildir. Petrol-İş’in geleneğinde uluslararası dayanışma
gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan, ekmek, gül ve hürriyet günleri….”
ÖRGÜTLENME
ÇERKEZKÖY LOKALİMİZ ÖRGÜTLENME ÇALIŞMALARINA KATKI KOYACAK
Eğitim ve kültürel faaliyetlerin merkezi olacak Lokal sadece emekçilerin buluştuğu, boş zamanlarını geçirdiği bir mekan olarak değil, aynı zamanda emekçilerin gelişimini sağlayacak bir mekan olarak da değerlendirilecek, çeşitli eğitim ve kültürel aktivitelerin yapılacağı bir merkez olacak.
Ç
erkezköy Petrol-İş Üyeleri Eğitim-Kültür ve Dayanışma Derneği Lokali, genel merkez yöneticilerimiz, şube yöneticilerimiz, bölge sendikalarının şube yöneticileri, siyasi parti temsilcileri ile bölgede örgütlü olduğumuz işyeri temsilci ve üyelerimizin katılımı ile Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın tarafından açıldı. Çerkezköy-Kapaklı Beldesinde açılan lokal öncelikle üyelerimizin yararlanacağı, burada, birlikte boş zamanlarını değerlendireceği bir mekan olacak. Lokal, aynı zamanda Çerkezköy ve Kapaklı'da yaşayan, burada oturan, çalışan bütün emekçilere hizmet edecek.
Sendikamız da bu anlamda buradaki bu lokal ile hem Çerkezköy, hem de Kapaklı'daki demokrasi, insan hakları ve sendikal mücadelede yerini daha etkin bir şekilde alacak. Lokal sadece emekçilerin buluştuğu, boş zamanlarını geçirdiği bir mekan olarak değil, aynı zamanda emekçilerin gelişimini sağlayacak bir mekan olarak da değerlendirilecek, çeşitli eğitim ve kültürel aktivitelerin yapılacağı bir merkez olacak. İstanbul 1 Nolu Şubemiz ve Trakya Şubemizin örgütlü olduğu işyerlerinde çalışan üyelerimizin yararlana-
cağı ve yöneticiliğine Nesim Aksakal'ın getirildiği lokalin açılışına Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, Genel Sekreterimiz Mustafa Çavdar, Genel Mali Sekreterimiz İbrahim Doğangül, Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreterimiz Nimetullah Sözen, İstanbul 1 Nolu Şube Başkanımız Reşat Tüysüz ve Şube yöneticileri, Trakya Şube Başkanımız Turgut Düşova ve Şube yöneticileri, Ankara Şube Başkanımız Mustafa Özgen ve Şube Yöneticileri, Aliağa Şube Başkanımız İsmail Doğan ve Şube yöneticileri, Türk-İş Tekirdağ Bölge Temsilcisi ve Çerkezköy Türk Metal Sendikası Şube Başkanı Murat Koçak ve şube yöneticileri, CHP Kapaklı İlçe yöneticileri, örgütlü olduğumuz Polimer, Bayer İlaç, Jotun Boya, Deva İlaç, Zentiva İlaç, TPAO işyeri temsilci ve bu işyerlerinde çalışan üyelerimiz katıldı. Türkiye Birleşik İşçi Partisi (TBİP) Genel Başkanı Prof. Dr. Zeki Kılıçaslan ve parti yöneticileri de açılışta yer aldılar. petrol-iş
55
TOPLU İŞ SÖZLEŞMELERİ 5'İ KAMU VE 19'U ÖZEL SEKTÖR İŞYERİNDE ÇALIŞAN TOPLAM 14 BİN 500 ÜYEMİZİ KAPSAYAN TİS’LER BAŞLADI
Kazanımlarımızı korumaya ve geliştirmeye dönük bir strateji izleyeceğiz Sendikamızda örgütlü TPAO, BOTAŞ, MKEK, ETİBOR, TMO ALKOLOİD kamu işyerlerinde çalışan 6 bin 243, başta Tüpraş, Petkim, Advansa, Mutlu Akü, Bayer, Novartis olmak üzere 19 özel sektör işyerinde çalışan 8 bin 302 üyemizden oluşan ve toplamda 14 bin 500 civarındaki üyemizi kapsayan toplu iş sözleşmeleri süreci başladı.
S
endikamızın örgütlü olduğu TPAO, BOTAŞ, MKEK, ETİBOR, TMO ALKOLOİD işyerlerinde 6 bin 243 üyemizi kapsayan kamu toplu iş sözleşmeleri süreci başladı. Özel sektörde ise başta Tüpraş, Petkim, Advansa, Mutlu Akü, Bayer, Novartis olmak üzere 19 işyerinde 8 bin 302 üyemizi kapsayan toplu sözleşme süreci başladı. Bu dönem kamu toplu iş sözleşmeleri belediye işçileri hariç 230 bin kamu işçisini kapsıyor. Kamu toplu iş sözleşmeleri için Türk-İş öncülüğünde oluşturulan Kamu Kesimi Koordinasyon Kurulu'nda Türk-İş Yönetim Kurulu ile Türkiye Maden-İş, Harb-İş, Yol-İş, Tarım-İş, Tezkoop-İş ve Petrol-İş sendikaları yer alıyor. Sendikamızın Ankara'da, 21 Şubat'ta yapılan Başkanlar Kurulu'nda, Türk-İş'in,
seçim öncesi sürdürülecek sözleşme sürecinden işçilerin hak kaybı yaşamadan kazanımla çıkması için, diplomasiyi değil mücadeleyi merkeze koyan bir tavır alması gerektiği bildirildi. Kamu ve özel sektör TİS'leri ile ilgili olarak Başkanlar Kurulu'nda alınan kararda şu noktalara dikkat çekildi: “Petrol-İş, bu dönem de üyelerinin mevcut kazanımlarını korumayı, esneklik içeren hükümleri sözleşmelere koymamayı, ücret dengesizliklerini gidermeyi ve yeni kazanımlar elde etmeyi hedefleyen bir strateji izleyecektir. Gerek kamudaki gerekse özel sektördeki sözleşmeler için Türk-İş’in daha aktif bir rol alması, diplomasiyi değil de meşru her yolla mücadeleyi esas alması ve ilgili diğer sendikalarla birlikte hareket etmesi işçi sınıfının bu süreçten hak kaybına uğra-
TÜPRAŞ
56
petrol-iş
madan çıkması için elzemdir. Başkanlar Kurulumuz, daha mücadeleci bir hat izlenmesi konusunda üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye hazır olduğunu beyan eder.”
İmzalanan sözleşmeler Gebze şubemize bağlı işyerlerimizden Alpla Plastik, Betesan Bant Sanayi, Enplast Plastik Sanayi, İstanbul 1 Nolu şubmize bağlı Ürosan Kimya Sanayi, Kırıkkale şubemiz kapsamındaki Akın Plastik Boru Sanayi, İstanbul 2 Nolu şubemiz kapsamında bulunan Reckitt Benckiser Temizlik Malzemesi Sanayi, Arılı Plastik Sanayi, İzmir şubemiz kapsamında bulunan Tetra-Pak Pakatleme Sanayi, İzmir ve Gebze şubelerimizin örgütlü olduğu Mebant İzolasyon ve Bant Sanayi işyerlerinde ise toplu iş söz-
Alpla Plastik
Petkim
Novartis İlaç
leşmeleri imzalandı. Sendikamız genel taleplerinin yanında, işyerlerimize özgü sorunların çözümüne yönelik stratejisini bu dönem de devam ettirecektir. Sendikamız bu dönem de üyelerinin mevcut kazanımlarını korumayı, esneklik içeren hükümleri sözleşmelere koymamayı,
Cambro Özay
DYO Boya
ücret dengesizliklerini gidermeyi ve yeni kazanımlar elde etmeyi hedefleyen bir strateji izleyecek.
diğer sendikalarla birlikte hareket etmesi işçi sınıfının bu süreçten hak kaybına uğramadan çıkması için elzemdir.
Gerek kamudaki gerekse özel sektördeki sözleşmeler için Türk-İş’in daha aktif bir rol alması, diplomasiyi değil de meşru her yolla mücadeleyi esas alması ve ilgili
Başkanlar Kurulumuz, daha mücadeleci bir hat izlenmesi konusunda üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye hazır olduğunu beyan eder.
Mehmetçik Vakfı
petrol-iş
57
S
& " # % 4/4& .4$ 4 ! ) 1& %" % * " $ " 1& +" " %" & ) $ ) " # - 7, + + ) " !$ ) " ) * 4& . (4$ & " $ # 5" +" % $ 8 $ 4 , .4$ %* " $ " 1& +" " 5" +" %$ ) " 20 # / ! ) 0 #$ 8 +" ) " $ # +) '$ 68 3" & . &" * 0" $ & + %* " $ " .1& +" " $ ) " &" & 2.2# 0'5,&$ ,5, & $ #,) ,$ 1& * " & * & " # $ ) 4&4 +2% .1&$ ) " .$ + &4 % 48 '$ #$ )
& " # % 4/4& & $ #,) ,$ ,&,& . (4$ 54 , .4$ " 0" & /" ) & .4& # ) " ) #* " $ " # '$ % 454 + # " ) . &" * 0" $ & + %* " $ " - .1& +" " $ ) " %" / 1&2# 5" +" % () ') % 4 ,. ,$ &% * 4 ($ &$ &4.')
) / % &#" " " 5" +" % ) -" * " %" /" & ') &" / * .' &, " $ .2) 2+2$ & * %" & ) $ ) * & " # % 4/4& +2% ,/ % &$ 4# " ) " %$ ) " # +4$ 4 /4 * ) -" * $ ) " & " ) ) * + /4$ ) 4&4& " * " #" 20 * + * 2) & 5" +" %$ ) " * '&, ,& . &" * 0" $ & + %* " $ " - .1& +" " $ ) " %" / * & " # % 4/ ! ##4& '5) , & " $" " &% 8 &* 4& * !" ( '$ ,$ )
&2/ . &" * 0" $ & + %* " $ " - .1& +" " $ ) " %" /" & 1 ) -$ ) " &" . ( ) # & " $ # $ & " !+" . 0 ,. #$ ) 4 +
58
petrol-iĹ&#x;
(! ' %' #%' ! ,% 0! ,( ! 1% ( 3' 1 ) / ! :%.%( ( * ! ' % ,.9 & -! )%& (9 29 ) & ' 9 9 0! #! ' ! )! &-! ' ! :%.%( ' ! ,% , -9 ) & .9 '9 1! . %-%+' %)' % 0! ! ,-' ! ,! & .9 ' 9 ( 9 %, #,/+ *' /= ./, ) ! ( -%' % 4)! .% %' ! ,%( %2 / #! ' %= ' ! ,%)! ! ,% + %= 3%' ! ,%)%) </ . . ,%$%)! 1 +.9 &' ,9 515& -9 ) 39 &' ( -9 ) & .9 '9 ' , 0! -9 )9 " - ' -! )%& ' 1 )9 = ( ' ,9 )9 #4-.! , %' ! , & 6 </ . . ,%$' ! ,% , -9 ) #! ,3! &' ! = .%,%' ! ) ! ( -%' % 4)! .% % -! ( %)! ,%)! 3! = %.' % = / ! ' ! , ! ) .*+' ( 51! ( %2 & .9 '9 &%( . ,%$' ! ,% , -9 ) 1 +9 ' ) ! ( -%' % 4)! .% % -! ( %)! , ' ! ,%)! ! 51! ( %2 & .9 ' (9 = .9 *) 19 ' ' , 1 +.9 :9 (9 2 #% % ; -. ) /' 7 ! )! ' ! ,&! 2 .*+' ).9 - ' * )/) 15,5..5:5( 52 -! ( %)! ,' ! ,! - ! ! 1! )% -! 3% ' ! ) .! ( -%' % 0! 14)! .% %' ! , 0! . !%'%
/ 4)! ( &.%" 51! ! :%.%( ' ! ,%)%) %' & & ! (! -% %-! </ . 19 ) ' *0 ' ! # ) ! *.! ' 7! = ' 9 ,*#, ( .*+' ( 51! ( %2 & .9 ' & / 19 ' ! )! ' /,/' 19 ' 9 *' ( -9 ) & ,= 9 ) ! :%.%( +,*#, (' ,9 &- .9 ' ( ) -5, 5,5' ! ! & / ! :%.%( +,*#, (9 )9 ) -! ,.%8 & 4)! ( % %-! 2%, )7 . ( (' ) & / +,*#, (9 ) ( 9 #! ' ! ! &.! -! )%& ' &*)/' , &.%" 51! ' ! , 1! .%= .%,( ! &
59
$1/-* ? A ; (, 1/('(,#$ (*) )$6 !2 #9,$+#$ !A *1=*, 3$ (*)( (A 5$/(,#$ 5.=*, !2 $>(1(+ ./-&/ += &$*(A 1(/(*$/$) #(>$/ (A 5$/*$/(,#$ #$ 5.=*") 2 !>*+# /1 3$ (0, 5*/=,# :./ A 3$ $1 )(+ (A 5$/*$/( #$ !2 ./-&/ + #'(* $#(*#( $*$" $) (, -1A (A 5$/( #$ &:,#$+$ *=, ") #9,$+ (8 /-&/ +*,+ 5, ,") A 2!$*$/(+(6(, 1*$!(,$ &9/ &$/8 $)*$A 1(/(*$, 5$,( :5$ $>(1(+( (*$ (*&(*( -*/ ) # (/)8 A 2!$+(6#$, 1*$. &$*#( 2 1*$.*$/ #$ >( 1(+ 0$/3(0(; +(6(, (+),*/= #'(*(,#$ #$>$/*$,#(/(*$ " $) (>$/ 5,#, >(1(+ $/3(0(+(6 -*5.*$4 2 /-. 3$ $/(". #(/$,(A *$/(5*$ #$ '$+ $>(1(+ !-52 125* '$+ #$ 2*20*/ / 0= (*(A )(*$/$ )1)= !-52125* !>=,= 0:/#:/:5-/
/$1$/( (+$12**' 96$, >(1(+ $/3( 01 ,$1(" $*$/ *=,#= / 1=" = < )(/*$/(, 6 0(,#$, /' , .*, 3$ 0=, $/3(0(, *=>= 0$,#()*/ / 0= (A !(/*(>(,$ #9 ,:) &: #$, $'+$1 =*+ 6 )1=*#=*/ $+(,$/$ 3$,0(6*() )-,%$#$/ 05-,*/ 3$ 0$,#()*/ /+ / !9*&$0(,#$ 9/&:1*: -*#2>2+26 / 0=,#)( #$/(, .-*(1() % /)*=*A + #$>$/ 8 -) 2*20*2 < /+ */#)( 1$+0(*" ( /)#A *$,#(/+$*$/$ #$ 5,0=#= */=+=6 # )1=*#=*/ -, &:, 9>*$#$, 0-,/ 0$+(,$/*$/(, #$ )0(+ 9,$, -1$*; #$ &:, 0:/$, 0$ 3 + $#(. $1+$5$" $>(,$ #(/ !(/ 262, !(/ +(,$/$ ,#-6; #, +#( ? A 8 (->*2 #$>$/*$,#(/+$ 5.=*#= $1/-* ? A -*/ ) -3 /1(0; 1$, @(, 0( $*)$," ( 5$/; #$, )/ / 1-.*,1=0=,#, 9," $ 0$+(,$/$ )1= -*& )1:/) ,-< 3$,1(0; 1$, +( *, /)#A =+=6* #2/2+2 #$>$/*$,#(/ )1A 3$ $,1(3 ; #, /(% /28 )1=*#= #() $,$* -*/ ) !2 1:/#$, 0$+(,$/*$/(, $+(,$/ )1=*=+" = /)#A */=+=6 8 =0=, 5/ /*= 3$ 3$/(+*( !2*2,#2>2 )-,202,# 03$8 ? %+$1** 0$,#()0= (*$ $1/-* #, 8 -) 3$/(+*( &$8 1( 7 6$**()*$ !2 1:/#$, -/1) !(/ < )(/ -*2A 12 2,#, 0-,/ 5.= ? A ; (, 262, 5=**/ #5*= !(/ (A !(/*(>( $>(1(+*$/$ (*) )$6 )1=*, 5$,( 1$+0(*" (*$/ *") 0$+(,$/*$/(, 9/&:1*$,+$ '$#$< 5*$ !2*2,25-/ (/ 0:/$#(/ ()(*( 0$+(,$/ (8 (, '$+ 9>/$1(" ( '$+ #$ 2%2) 8 =" = -*#2 #' 0-+21 (A *$/$ -#)*,+ 0= )-,202, *$/ 5$/(,$ :/)(5$; #$)( *1= 0$,#() (*$ -/ ? 0),#(, 3 :*)$*$/(,#$)( 1-.*2 096*$A +$ # < )/(+(6( !$5, $#$/$) 1-.*,1=5= 0-, 1)*A =*, 0$+(,$/*$/ 5.=*+ )/ /= *=, 0(01$+(,(, ,*1=*#=>= $+$)8 (*$/(, $*#$ $1 $/#(/#() +=A 1= 2 ).0+# )(+ 1 1(>( ' )*/=, &$*(A (+(,(, 02,2*#2>2 0$+( /('*$/(,#$ ? 01,!2*; # 5.=*, 2*20*/ / ,$/ !(*&(*$,+$ 8 % Not: Yeni ortak seminerlere itiraz etmedi isek =0=,#, #-52/2" 2 (#( ? 0= 0$+(,$/$ $1/-* ? A /(01* ? A $/( ? A +$1** 0$+(,$/$ 26+ , (*$ )1=*#= $, " !
$)01(* 7 6(.*() ? A (/*$A () $1* ? A 0$, /() (*00-, 3$ ,, $, #*= 26+ ,*/
#()*/= )1=*#= ! # )$,#( :*)$*$/(,#$)( 2*20*/ / 0= (*(A )(*$/( " ! 0$,#() (8 ( #$+-)/ 0(,(, (A *$5(A (,( 5/=, >(1(+ $/3(0(,(, -/&,(6 05-,2 (*$ 5:/: 1=*= -*/ ) )1/#=*/ ' 0-,/ )1=*=+" # ! = 1:*$, 8*=A + 5 0$,#()+=6 &$,$* +$/)$ 0$,#()*/ )/+ !(8 # (+#$ &/2. 8*=A + 6(,#$, $,$* 7 /&:1*$,+$ 3$ >(1(+ $) */=, *=,#=*/ /2. 8*=A + */=,# 3
?
60
petrol-iĹ&#x;
İŞYERİ ZİYARETİ
ADIYAMAN ŞUBE İŞYERİ TEMSİLCİLER KURULU'NA KATILDILAR, TPAO'DA YAŞANAN SORUNLARI DEĞERLENDİRDİLER
Petrol-İş Merkez yöneticileri Adıyaman'da...
G
enel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, Genel Mali Sekreterimiz İbrahim Doğangül ve Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreterimiz Nimetullah Sözen 12 Ocak'ta Adıyaman'a giderek, Adıyaman Şubemiz işyerleri temsilciler kuruluna katıldılar, TPAO'da yaşanan sorunları değerlendirdiler.
Adıyaman TPAO Bölge Müdürlüğü yöneticilerinin, Adıyaman şubemiz yöneticilerine, işyeri temsilcilerimize ve üyelerimize karşı sert tutum ve davranışlarda bulunmasına, baskı uygulamasına, 9 üyemize haksız bir şekilde 8 gün işten uzaklaştırma cezası verilmesine TPAO Adıyaman Bölge Müdürlüğü işçileri sert tepki göstererek, yönetimi protesto etmişlerdi. 7 Ocak, Cuma günü TPAO
Bölge Müdürlüğü önünde toplanan Petrol-İş üyesi işçiler, TPAO yönetiminin baskılarını protesto ederek, işe 1 saat geç başlamışlardı. Genel merkez yöneticilerimizin katıldığı temsilciler kurulu toplantısında da, TPAO'da kapsam dışı personele maddi destek sağlanması amacıyla bölge tazminatı, lojman kiralama, aile servisleri gibi olanaklar sağlanırken, kapsam içi personelin fazla mesailerinin kesilmesi, sosyal haklarının ellerinden alınmak istenmesi gibi konular tartışıldı.
uygulamalarının bir ön adımı olduğu görüşlerine yer verildi. Hükümet tarafından 2011yılı ikinci yarısında TPAO'nun halka arz şeklinde satışının yapılacağı şeklindeki açıklamalara dikkat çekilerek, bunun özelleştirmenin ilk adımı olacağı ve TPAO'da taşeronlaştırmaya, özelleştirmeye karşı Petrol-İş Sendikası'nın izleyeceği politikalar görüşülüp değerlendirildi.
TPAO'da toplu iş sözleşmesine girilen bir süreçte bu tür uygulamaların önümüzdeki günlerde uygulamaya konulacak başka saldırı ve hak gasplarının habercisi, kurumda taşeronlaştırmanın, sendikasızlaştırmanın ve iş güvencesini yok edecek
petrol-iş
61
ŞUBE HABERLERİ İZMİR-KAVAKLIDERE KÖYÜNDE PAKPLAST ÖRGÜTLÜLÜĞÜNÜ KIRMAK İÇİN PATRON İLE MUHTAR BİR OLUP KÖY İMAMINA CAMİDEN ANONS YAPTIRDI
Gündoğdu: “Bütün mesaimizi örgütlenmeye ayıralım kararı aldık” MEHMET YILMAZ Sayın Gündoğdu, İzmir ve Ege Bölgesi'nde işkolumuza giren kaç işyeri var, ne kadar üye potansiyeli bulunuyor? İzmir şubemizin örgütlenme faaliyetleriyle ilgili neler söyleyeceksiniz? İzmir ili hudutları ve Ege Bölgesi hudutları içerisinde acaba bizim işkolumuza giren ne kadar işyeri var diye bir araştırma yaptık. İzmir Bölge Çalışma Müdürlüğü'nden almış olduğumuz bilgilere göre İzmir il hudutlarına baktığımızda bizim işkolumuza giren 1800-2000 dolayında işyeri var. Ege bölgesine baktığımızda bu rakam 4-5 binleri buluyor. Tabii bu işyerlerinin çoğu sendikasız. Sendikalı Ol kampanyası yürüttüğümüz İzmir-Kemalpaşa beldesinde sendikamıza üye olabilecek 2 bin dolayında işçi çalışıyor. Biz tüm şube organları olarak, 4 Eylül 2010 tarihinde yapılan şube genel kuruluna, yeknesak, bir bütün halinde, yönetim denetim ve disiplin kurulu, yani organları bir bütün halinde gittik. Tek amacımız şuydu; biz kendi iç bünyemizde bölünmeye, parçalanmaya gitmektense yeknesak bir şekilde bir listeyle seçime gidelim ve bütün mesaimizi örgütlenmeye ayıralım kararı aldık. Şubenizin yeni örgütlediği Pak Plast'ta süreç şu anda hangi aşamada? İzmir'in Kavaklıdere Köyündeki Pak Plast'ta 53 işçi çalışıyor, küçük bir işyeri. Buraya kurulmuş bir fabrika. Her tarafta olduğu gibi burada da patron ve yöneticilerin işçilere insanca davranmamaları, insanca yaklaşmamaları, çalışma koşullarının zorluğu, işçi sağlığına ve iş tüzüğüne uygun davranılmaması, yemeklerin
62
petrol-iş
sağlıklı olmayışı, üretim yapılan makinaların işçi sağlığına uygun dizayn edilmemesi gibi bir çok nedenle çalışanların huzursuzluğu ve arayışları artmıştı.Bu 53 işçinin 33 'ü geldiler, ifade ettiğim bu sıkıntılardan dolayı sendikamıza üye oldular. Bakanlık da tespiti olumlu verdi. Ancak bu arada dört arkadaşımız ihbar ve kıdemleri ödenerek işten atıldı. Burada çalışan arkadaşlarımız kadın ağırlıklı. Tabii Kavaklıdere küçük bir köy. Evde oturan kadınlar, genç kızlar, çeyiz hazırlığı içinde olanlar var. Bu işyerinde, üretimden sonra ağırlıklı iş paketleme işi. Kadınlar paketleme işini daha iyi beceriyorlar. Dolayısıyla bu insanlar işverenle yıllarca iç içe olmuşlar. Hatta burada hayretle karşıladığımız bazı olaylar yaşadık. Kavaklıdere köyünde işveren, muhtar ile anlaşıyor. Köy imamına gidiyorlar. Köy imamı ezanı oku-
duktan sonra camiden anons yapıyor. “Pak Plast işyerine işçi alınacaktır, köy halkından uygun olan kadınlar fabrikaya müracaat etsinler” diyor. Pak Plast'ta işveren bizim örgütlülüğümüzü kırmak için işyerine taşeron adı altında 16 kadın işçi aldı.Bu olay tabii çok dikkatimi çekti. Bu tabii bizim oradaki arkadaşlarımızı biraz korkuttu. Çünkü paketleme dediğimiz iş en fazla iki haftada öğrenilebilecek, bir iş. Vasıf gerektiren, tecrübe gerektiren bir iş değildi. Ondan sonra biz orada bir dizi eylem yaptık. Hakikaten üretimi düşürücü eylemler yaptık. Ufak tefek, geceleri mesailer oluyordu, onları kaldırdık. Yine işyerinin Tetra-Pak ile de bağlantısı vardı. Tetra-Pak bu fabrikadan mal alıyordu, Tetra-Pak'a fason üretim yapıyordu. İki işverenin birbiriyle olan bağlantılarını da de-
İzmir Şube Başkanımız A. Gani Gündoğdu
ğerlendirdik.İki fabrikanın patronunu ve genel müdürlerini bir araya getirdik. TetraPak işvereninden bu konuda bize yardımcı olmasını talep ettik. Pak Plastik'te bir örgütlenmemiz oldu ama işçi atıyor, mal alımını durdurun dedik. Sağ olsunlar, onlar da bize bu konuda destek oldu. Ve atılan arkadaşlarımızı geri aldırdık, işbaşı yaptırdık. 16 tane taşeron işçiyi de aynı gün geriye gönderdik. Sonra işveren ile biraraya gelip oturduğumuzda, camiiden anons olayı ile ilgili olarak,“Bunu bana muhtar önerdi, ben de peki dedim” dedi. Ve neticede bir aracı vasıtasıyla işverenle masaya oturduk. Şöyle bir mutabakat sağladık işveren ile; siz bizim Bakanlık'tan olumlu gelen yetkimize itiraz ettiniz. Taraflar olarak hukuki süreci bekleyelim. Sürecin sonunda her iki taraf mahkemenin neticesine göre birbirlerine yardımcı olsunlar dedik. İşveren de bunu kabul etti.Yetki tespitine itizar davası devam ediyor. Şu anda o aşamadayız. Sanıyorum Mart ayı içerisinde dava görüşülmeye başlanacak. Kemalpaşa'daki örgütlenme faaliyetleri nasıl gidiyor? Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesine baktığımızda, 2000'in üzerinde üye potansiyeline sahibiz. Bu kadar üye yapabileceğimiz işyeri var. Hem Kavaklıdere'deki Pak Plast, hem de Mebant örgütlenmesi bu bölgelere bir canlılık getirdi. Sendikalı Ol kampanyasında Kemalpaşa'da billboardları donattık. Halk pazarlarında standlar açtık. Basın açıklamalarında bulunduk. Halkı aydınlattık. Bu bölgede çalışanları aydınlattık. Biz özellikle şube genel kurulumuzdan sonra Kemalpaşa'da örgütlenmelere de hız verdik. Orada oturan arkadaşlarımızın evlerine gidiyoruz. Tabii arkadaşlarımızın maddi durumları iyi değil. Sendika olarak evlere giderken de boş gitmiyoruz. Erzak gibi bazı katkılar sunuyoruz. Mebant örgütlenmesinde kadınların çok önemli rolleri oldu? Bu konuda neler söyleyeceksiniz? Hem Mebant'ta hem de Pak Plast'ta kadın üyelerin, kadın işçilerin öncülüğünde örgütlenmeyi başardık. Mebant'ta şu anda 183 üyemiz çalışıyor. Bunun 57'si kadın. Sendikal hayatımda gurur duyduğum ve tüylerimi
MEBANT İŞÇİLERİ
diken diken eden olaylarla karşılaştım. Burada bir örnek vermek istiyorum. Mebant'ta çalışan bir kadın iki ay önce doğum yapmış. Ve çocuğunun battaniyesi yırtık, yok, para yok. Yine bir kadın aynı fabrikada çalışıyor; yedibuçuk aylık hamile. Yine aynı fabrikada başka bir kadın; 3 yaşında bir çocuğu var, elinden tutmuş gelmiş. Bunların üçü de tesadüfen, aynı gün geldiler. Birinin kundağında çocuk, diğeri hamile, üçüncüsünün elinde de 3 yaşında bir çocuk. Bu manzarayı görünce dedim ki örgütlenme modeli işte bu. Örgütlenmelerin sonuna doğru bir başka kadın geldi. Öncü bir kadın; şimdi temsilcimiz. “Başkanım hangi koşullarda geldim,
biliyor musun” dedi. Hangi koşullarda geldin dedim. Anlatmaya başladı... “Belki burada üye olup, eve gidince kocam beni boşayacak. Çünkü eşim bana gitmememi söyledi. Bu işlere bulaşma dedi. Ama baktım ki arkadaşlarım bir hak arayışı içerisinde. Bir ezilmişliğimiz var. Ben de bunu yaşıyorum. Bunu eşim yaşamıyor. Ben zorlanıyorum, ben kötü şartlarda çalışıyorum. Ben maaşımı az alıyorum dedim. Buna rağmen eşim, 'hayır gidersen boşanırım' dedi. En son baktım ki arkadaşlarım bu işin sonuna geldiler. Dedim ki ister boşa ister boşama, ben gidip üye oluyorum. ”Ben bu sözlerden sonra bu arkadaşımın alnından öptüm. Mebant örgütlenmesi 11 aylık bir sürece yayıldı. Burada da dört arkadaşımız atıldı. Mebant örgütlenmesinin başarısında özellikle kadınların rolü büyük oldu.
PAKPLAST İŞÇİLERİ petrol-iş
63
ŞUBE GENEL KURULU
ADANA ŞUBE BAŞKANLIĞINA YENİDEN SEÇİLEN AHMET KABACA:
Sermaye ve siyasi iktidar kıdem tazminatımıza da göz dikti... Örgütlenmenin önündeki engellerin mutlaka kaldırılması gerektiğini, ülkeyi yöneten siyasi iktidarın, hep sermaye yanlısı hareket ettiğini belirten Kabaca, örgütsüz, güvencesiz ve esnek çalışma şartlarını oluşturmak istediğini, kıdem tazminatına göz dikildiğini söyledi.
A
Ömer Köksal, İbrahim Altuntop ve Mehmet Pektaş'tan oluştu. Şube Disiplin Kurulu asil Üyeliklerine de Mehmet Çetin, Ercan Yalçın ve Sezgin Savaş seçildiler.
Şube Yönetim Kurulu asil üyeliklerine ise Yalçın Baytar, Selahattin Kurt, Osman Nuri Akkuş ve Hüseyin Cahit Çimen seçildi. Şube Denetim Kurulu asil üyelikleri ise
Genel kurula sendikamız genel merkez yöneticileri, şube başkanları ve yöneticileri, Türk-İş 4. Bölge Temsilcisi Edip Gülnar, Türk-İş’e bağlı sendika şubeleri, MHP Adana İl Başkanı Ahmet Erdoğan, EğitimSen Adana Şube Başkanı Güven Boğa,
dana Şubemizin 22 Ocak'ta Büyük Sürmeli Otelinde yapılan 12. Genel Kurulu'nda Şube Başkanlığına Ahmet Kabaca, Şube İdari Sekreterliğine Abdülmecit Dönmez, Şube Mali Sekreterliğine de Cemalettin Çetinkıran seçildiler.
DİSK/Tekstil şube yöneticileri ve EMEP üyeleri, Adana şubemizde örgütlü işyerlerinden temsilci ve işçiler katıldı. Divan Başkanlığını Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, Divan Üyeliklerini ise İzmir Şube Başkanımız A. Gani Gündoğdu, Kocaeli Şube Başkanımız Ali Ufuk Yaşar, Bursa Şube Başkanımız Nuri Han ve Batman Şube Başkanımız Mustafa Mesut Tekik'in yaptığı genel kurulda, Türk-İş 4. Bölge Temsilcisi Edip Gülnar, Adana İl Başkanı Ahmet Erdoğan, Eğitim-Sen Adana Şube Başkanı Güven Boğa da birer konuşma yaptılar. Genel Kurul’da Petrol-İş’e emeği geçen yöneticilerede plaket verildi. Sendikalar birleşemiyor Öztaşkın, genel kurulda yaptığı konuşmasında, işçi ve emekçilerin bugünkü gündeminin Torba yasa tasarısı olduğunu, Torba yasa tasarısı ile esnek çalıştırmanın önünün açıldığın belirterek, “İşsizlik Sigortası Fonu da Hükümet tarafından tamamen ele geçirilmek isteniyor. Hükümet Torba yasa ile 4-B ve 4 - C’yi yaygınlaştırmaya çalışıyor” dedi. Torba yasa tasarısına karşı birlikte mücadelenin şart olduğunu vurgulayan Öztaşkın, bu mücadeleyi veremedikleri takdirde Haziran'da yapılacak seçimlerden sonra bunun
64
petrol-iş
arkasının da geleceğini söyledi. Torba yasaya karşı tek tek eylemlerin yapıldığını aktaran Öztaşkın, sendikaların bu dağınık durumundan hükümetin yaralanmaya çalıştığını belirtti. Öztaşkın, tüm bu saldırılara karşı başta Türk-İş olmak üzere zafiyetler yaşandığın söyledi. Barışa, demokrasiye ve emeğe bu kadar saldırı varken sendikaların birleşemediğini ifade eden Öztaşkın, Türk-İş’in yaşanan olaylara karşı tutum almakta zorlandığını, Türk-İş’in kişilerin inisiyatifi ile hareket edemeyeceğini belirtti. Sınıftan yana siyaset yapmalıyız Haziran ayında yapılacak seçimlere de dikkat çeken Öztaşkın, işçilerin artık düşüncelerini bir kenara bırakıp işçi sınıfının çıkarlarına uygun olarak seçimlere bakması gerektiğini, Hükümetten en büyük hesap sorma mekanizmasının seçimler olduğunu
kürtülebileceğini söyledi. Kabaca ise kongrede yaptığı konuşmasına,Türkiye'nin çok kötü yönetilmekte olduğunu, yoksulluğun, yolsuzluğun ve adaletsizliğin hat safhada olduğu bir dönem yaşandığını belirten Kabaca şöyle devam etti: “Siyasi iktidar özelleştirme adı altında kamu kuruluşlarını yandaşlarına ve anlaştığı yabancı şirketlere peşkeş çekmektedir. Satılan bu kurumların birçoğu kapatılmış, birçoğu ise küçültülerek çalışanlarını işten atmıştır. Ülkeyi yöneten başbakan her konuşmasında, her alanda Cumhuriyet tarihinde yapılanlardan daha fazlasını yaptıklarını söylemektedir. Şöyle bir baktığımızda cumhuriyetin kazanımları olan kamu kuruluşlarını kapatmaktan başka daha önceki hükümetlerin yaptıklarını satmaktan başka hiçbir şey yapılmamıştır. İstihdamı artıracak, üretim yapacak hiçbiri iş yeri açılmamıştır.”
belirterek sözlerini şöyle tamamladı: “AKP döneminde işsizlik, yoksulluk, eğitimde ve sağlıkta ticarileşme arttı. Biz işçiler olarak siyasetteki tarzımızı emeğin çıkarlarına göre değiştirmeliyiz. Sınıfın ve emeğin penceresinden bakarak sınıfın çıkarlarına uygun hareket etmeliyiz.” Kabaca: Sendikal hareket büyük sorunlar yaşıyor Genel kurulun açılış konuşmasını yapan Adana Şube Başkanımız Ahmet Kabaca, işçi ve emekçilere dönük saldırıların olduğu bir süreçte genel kurul yaptıklarını, sendikaların her zamankinden daha fazla birlik olmaya ihtiyacı olduğunu, işçi ve emekçilerin haklarına dönük saldırının ancak bu şekilde püs-
yasal hakkımdır diye yargıya başvuruyor. Sonuçta ise birkaç aylık tazminatla olay kapatılıyor. 4857 sayılı İş Yasası gerçek iş güvencesi getirecek şekilde mutlaka değiştirilmelidir.” Sendikalar bir çatı altında toplanmalı Sendikaların her zamankinden daha fazla birlik ve beraberliğe ihtiyacı olduğunu, sendikaların ve emekçilerin kurtuluşunun, işçi memur ayrımı yapmadan tüm sendikaların bir çatı altında toplanmasından geçtiğini vurgulayan Kabaca, “Sendikaları bir çatı altında toplayacak bir yasal düzenleme mutlaka yapılmalıdır. Örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalıdır. Demokrasi için örgütlülük şarttır. Siyasi iktidarın dert yandığı kayıt dışı çalışma örgütlenmeyle önlenir. Örgütlü çalışan da, çalıştıran işveren de yasal olmayan hiçbir iş yapamaz, vergisini de öder, yasalara da uyar” dedi.
Kıdem tazminatımıza göz diktiler Örgütlenmenin önündeki engellerin mutlaka kaldırılması gerektiğini, ülkeyi yöneten siyasi iktidarın hep sermaye yanlısı hareket ettiğini, örgütsüz, güvencesiz ve esnek çalışma şartlarını oluşturmak istediğini, kıdem tazminatına göz dikildiğini belirten Kabaca konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Değerli arkadaşlar; hükümet 8 yıllık iktidarında Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde de birçok yasa değiştirmiştir ama hala sendikalar yasası değişmemiştir. Sendikaların yapısı çok dağınıktır. 3 konfederasyon, 100 civarında sendika vardır. Bu yapıyla mücadele vermek çok zor olmaktadır. Örgütlenmeye kalkışan işçileri işveren işten atıyor, işten atılanlar örgütlenmek anapetrol-iş
65
ŞUBE GENEL KURULU
KOCAELİ ŞUBE BAŞKANLIĞINA YENİDEN SEÇİLEN ALİ UFUK YAŞAR:
Sözleşmelerde kayıplarımızı telafi edeceğiz, taşeronlaşmaya “dur” diyeceğiz Yaşar, bu dönemdeki olmazsa olmazlarının 4857 sayılı Yasa'nın hiçbir maddesinin girmeyeceği bir toplu iş sözleşmesi politikası izlemek, geçmişteki kayıpları telafi etmek ve müteahhit/ taşeronlaşmaya da artık “dur” demek olacağını belirtti. 15 Ocak 2011 tarihinde, İzmit Asya Otel'de yapılan Petrol-İş Kocaeli Şubesi 20. Olağan Genel Kurulu'nda Şube Başkanlığı'na Ali Ufuk Yaşar yeniden seçilirken, Salih Akduman İdari Sekreterliğe, Tekin Kara da Mali Sekreterliğe seçildiler. Şube Yönetim Kurulu (Asil) üyeliklerine de Yusuf Sami Çınar, İrfan Kaçar, Nesimi Yetişoğlu, Temel Aktaş seçildi. Şube Denetim Kurulu (Asil) üyelikleri de Kamil Keskin, Rasim Atila, Olcay Özdemir'den oluşurken Disiplin Kurulu (Asil) üyeliklerine de Erol Altıntaş, Gökhan Türkünoğlu ve Necmettin Özgül seçildiler.
Kocaeli Şubesi Olağan Genel Kurulu'na Petrol-İş Merkez Yönetim Kurulu üyeleri, Denetim ve Disiplin Kurulu üyeleri, şube başkanları, Kocaeli Şube eski başkanları, Kocaeli'den sendikaların, siyasi partilerin ve demokratik kitle örgütlerinin temsilci-
leri, Kocaeli Şube'de örgütlü işyerlerinden temsilciler de katıldı. İzmit Belediye Başkanı Nevzat Doğan da kongreye katılarak bir konuşma yaptı, adaylara başarılar diledi. Divan Başkanlığını Petrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın'ın, Divan üyeliklerini ise Adana Şube Başkanı Ahmet Kabaca, Batman Şube Başkanı Mustafa Mesut Tekik, Gebze Şube Başkanı Süleyman Akyüz, Bursa Şube Başkanı Nuri Han'ın yaptığı Kocaeli Şube 20. Olağan Genel Kurulu, Şube Başkanı Ali Ufuk Yaşar'ın açış konuşmasıyla başladı. Ali Ufuk Yaşar, açış konuşmasında, dünyada ve Türkiye'de yaşanan ekonomik, siyasi ve sosyal gelişmelerle ilgili yaptığı değerlendirmeden sonra Türkiye sendikal hareketinin sorunlarına, örgütlenmenin önündeki engellere, taşeronlaşma-müteahhitleşme sorunlarına ve Kocaeli Şube'de örgütlü işyerlerindeki sorunlara değindi. Kocaeli Şube Genel Kurulu'nda bir konuşma yapan Genel Başkanımız Mustafa
66
petrol-iş
Öztaşkın, Torba Yasa Tasarısı'nın şu anda işçilerin, emekçilerin en önemli gündem maddesini oluşturduğunu belirterek, “Bu Torba Yasa Tasarısı ile ucuz işgücü yaratabilmek için her türlü koşullar oluşturulmuş durumda. Bu tasarı ile işçilerin kazanılmış hakları ellerinden alınmaya, yeni esnek çalışma biçimleri getirilmeye çalışılıyor. Sermayeye yeni olanaklar buradan sunuluyor” dedi. Torba Yasa Tasarısı'nın çalışanları çok yakından ilgilendirdiğini belirten Öztaşkın, “ Eğer bu Hükümet Haziran'daki seçimleri kazanırsa bu Torba Yasa Tasarısı ile yeni iktadarı döneminde neleri yapacağının da ipuçlarını veriyor. Hükümet Ulusal İstihdam Stratejisi ve Orta Vadeli Milli Program adında iki belge açıkladı. Bu iki belgeye de baktığınız zaman bunun içinde iş gücünün esnekleştirilmesi var. Kazanılmış haklarımız, başta kıdem tazminatı olmak üzere bölgesel asgari ücret var. Yapılmak istenenlerin küçük bir kısmı bu tasarıda. Asıl yapılmak istenenler seçim sonrasında. Seçim dönemi nedeniyle asıl yapılmak istenenler gündeme getirilmiyor” dedi. Türk-İş yönetimi karar almadı 4 Ocak'ta Türk-İş Başkanlar Kurulu'nun toplandığını, Türk-İş Başkanlar Kurulu'nda Torba Yasa Tasarısı'nın görüşüldüğünü ve
alalım diyorlar. Karar almayan Türk-İş yönetimidir. 4 Ocak'taki toplantıda Başkanlar Kurulu'nun yüzde 80'i “Torba Yasa Tasarısı'na karşı sessiz kalınamaz. Bir karar alınması gerekir, tavır konulması gerekir. Ayağa kalkılması gerekir. Konfederasyonumuz bir yerde, ne yazık ki, açık söylemek gerekirse Hükümetin dümen suyunda yürümeye devam ediyor. Böyle bir emek örgütü olamaz. Böyle bir Türk-İş olamaz. Herkes temsil ettiği insanların, işçilerin, emekçilerin, sınıfın çıkarını korumak zorundadır.” Örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı Ali Ufuk Yaşar da kongrede yaptığı konuşmada, “Dört yıllık sürede özelleştirme sonrası Tüpraş'ta yeni işe giren arkadaşlarımızın ücret ayarlamasından tutun da yine Tüpraş Koruma Personelimizin sendikal haklara kavuşmasına ve kapanan PetroKimya çalışanlarımızın burnunu dahi kanatmadan ekmeğini korumaya kadar sayılabilecek önemli başarılarımızın olduğu açıktır. Ayrıca yeni bir TİS dönemine girdiğimiz şu dönemde özelleştikten sonra 4857 sayıl Yasa'nın hiçbir maddesinin girmediği 2 toplu iş sözleşmesi de bir başka başarımızdır” dedi.
hemen hemen bütün sendikaların bu tasarıya karşı net bir tutum ortaya konması konusunda görüş belirttiklerini ve tavsiye kararı alındığını söyleyen Öztaşkın konuşmasını şöyle sürdürdü: “ Türk-İş yöneticileri, Türk-İş dediğiniz 5 kişilik Yönetim Kurulu mu? 32 sendika var. Sendika başkanları karar alalım dedi de biz mi almadık” diyorlar. Evet... Sendika başkanları karar
tabiriyle çalıştırılan arkadaşlarımızın tamamını kadroya sahip alıp sendikalı yaptık” diye konuştu. Sendikaları tehdit eden işsizlikten sonra en önemli sorunun müteahhit/taşeronlaşma olduğunu vurgulayan Yaşar, “Gübretaş'ta, EgeKimya, EgeSil'de ve Deva'da daha yapacağımız işler var. Gübretaş ve EgeKimya-EgeSil'de düşük ücret sorununun farkındayız. Bu işyerlerinde TİS döneminde bir anlaşma olmaz ise yapabileceğimiz grev dahil ne varsa yapılacaktır”dedi.Türkiye'nin çözmesi gereken en önemli sorunlardan birinin örgütlenmenin önündeki engeller olduğunu belirten Yaşar, taşeronlaşma-müteahhitleşme sorununun da en önemli sorunlar arasında yer aldığını bildirdi. Daha sonra seçimlere geçildi ve yapılan seçimler sonucunda Kocaeli Şube'nin yeni yönetim,denetim ve disiplin kurulları, merkez genel kurul delegeleri belirlendi.
Bu dönemdeki olmazsa olmazlarının 4857 sayılı Yasa'nın hiçbir maddesinin girmeyeceği bir TİS ve geçmişteki kayıpların telafisiyle müteahhit/ taşeronlaşmaya da artık “dur” demek olacağını belirten Yaşar, “Yine bir TİS döneminde olduğumuz Gübretaş'ta da 16 senedir devam eden müteahhit uygulamasını bitirdik. “Mısırlı köle” petrol-iş
67
ŞUBE GENEL KURULU
KIRIKKALE ŞUBE BAŞKANLIĞINA YENİDEN SEÇİLEN RECEP SEFER:
Üye sayımızı 2 bin 500'lere çıkaracağız
“Yan gelip yatmayacağız, yapacaklarımız var; sizlerle beraber daha nice mücadeleler verebileceğimize inanıyorum. Bizim rakibimiz bizim arkadaşlarımız değil ” diyen Sefer, şubenin üye sayısını 2 bin 500'lere çıkaracaklarını, maceracı değil, ricacı değil, aklı, bilimi şiar edinerek mücadeleci sendikacılık yapmaya devam edeceklerini söyledi.
K
ırıkkale şubemizin 20 Şubat'ta yapılan 11. Olağan Genel Kurulu sonunda Recep Sefer Şube Başkanlığı'na, Mertgün Altınok Şube İdari Sekreterliğine, Ömer Olgun da Şube Mali Sekreterliğine yeniden seçildiler. Kırık-
kale İl Kültür Merkezi'nde yapılan şube kongresinde Şube Asil Yönetim Kurulu da şu isimlerden oluştu: Talip Kalkan, A. Kadir Çağlar, Salih Aydın ve Mehmet Köksal. Kongre sonucunda Şube Denetim Kurulu asil üyeliklerine Adem Yılmaz,
Öztürk İlhan ve Erol Eser seçilirken, Şube Disiplin Kurulu asil üyeliklerine de Halil İbrahim Temel, Abdurrahman Seçilmişoğlu ve Yalçın Bacanak seçildi. Seçimlerde Şube Başkanlığı için iki aday, Recep Sefer ve Ertuğrul Yurtoğlu yarıştı. Yapılan seçimlerde Recep Sefer yeniden Şube Başkanlığına seçildi. Şube Genel Kurulu'nda 23 Merkez Genel Kurulu delegesi de seçildi. Genel Kurul’da aday olmayan önceki dönem Yönetim kurulu üyelerine de plaket verildi. Kongre, Kırıkkale Şube Başkanı Recep Sefer'in açış konuşması ve iş kazalarında hayatlarını kaybeden emekçilerin rahmetle anılmasıyla başladı. Kırıkkale İl Kültür Merkezi'nde, saat 10'.00'da başlayan kongrede Kırıkkale şubesinin faaliyetleri, özelleştirmelere karşı mücadelesi, eylem ve etkinliklerinin yer aldığı slayt gösterimi yapıldı, video çekimleri gösterildi. Kongreye sendikamızın genel
68
petrol-iş
merkez yöneticileri, şube başkanları, merkez denetim kurulu üyeleri ile Kırıkkale Belediye Başkanı Veli Korkmaz, CHP Milletvekili Aday Adayı Aliye Gündüz, CHP 18. Dönem Milletvekili Yaşar Yılmaz, CHP İl Başkanı Ziya Kavlak, SP İl Başkanı Faruk Vurgun, Has Parti İl Başkanı Arif Erdal, Türk Metal Sendikası Kırıkkale Şube Başkanı Mürsel Öcal, Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Süleyman Köstekli ve Kırıkkale Emekliler Derneği, Petrol-İş Kırıkkale Şube Eski Başkanı Basri Keskin, Şehit Aileleri Derneği Eski Başkanı Mehmet Gencer başta olmak üzere sendikaların, siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve çok sayıda davetli katıldı. Divan Başkanlığını sendikamız Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın'ın yaptığı şube genel kurulunda Divan Üyeliklerini ise Aliağa Şube Başkanı İsmail Doğan,
“Devlet olarak bu denetimleri yapmazsanız işçinin sağlığını, halkın sağlığını ön plana alan bir anlayışla, kamusal, toplumsal yarar mantığıyla, karı ön plana çıkarmadan bu denetimleri yapmazsanız işverenler de ellerini kollarını sallayarak, denetimsiz, güvencesiz bir şekilde bu üretimi sürdürmeye devam ederler. Bizler de her seferinde avunmakla, ağlamakla zamanımızı geçiririz, suçlu ararız. Oysa suçlu bellidir." Öztaşkın, gidişattan memnun olmayanların, bu sistemin bu şekilde sürmesini istemeyenlerin, 12 Haziran'da yapılacak genel seçimlerde doğru bir tavır alması gerektiğini söyledi. Seçimlerin geleceğimize yön verebilmenin en önemli araçlardan biri olduğunu belirten Öztaşkın,”Ülkemizde yaşanan olayları değerlendirirken iktidarı karneyle değerlendirmek zorundayız. İktidarın 8 yılda neler yaptıklarını biliyorsunuz. Seçimlerde de bunun hesabını sormalısınız” dedi.
Gebze Şube Başkanı Süleyman Akyüz, Adıyaman Şube Başkanı Zeynal Eroğlu, Bursa Şube Başkanı Nuri Han yaptı. İş kazaları iş cinayetlerine dönüştü Kırıkkale Şube Kongresi'nde bir konuşma yapan Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, en son yaşanan ve Batman yakınlarındaki TPAO Şelmo petrol sahasındaki dağalgaz kuyusundaki patlama sonucunda üç emekçinin yaşamını kaybetmesine değinerek, bu facianın son olmadığını, bir kez daha “ucuz atlatıldı” “aslında bunun sorumlusu biz değiliz” denilerek olayın geçiştirilmeye çalışıldığını söyledi. Türkiye'de yaşanan iş kazalarının hepsinin peş peşe meydana geldiğini ve bu iş kazalarının hepsinin aynı özellikte olduğunu belirten Öztaşkın şunları söyledi:
Krizlerde halk yoksullaşırken dolar milyarderleri arttı Kırıkkale Şube Başkanımız Recep Sefer de kongrenin açılışında yaptığı konuşmada, dünyada akıl almaz bir teknolojik gelişme olduğunu, ticaret, hizmet, sanayi üretiminde kat kat artışlar olduğunu belirterek, “ Ancak dünyada gelişmeyen ve dünyadaki bu teknolojik gelişmeyle aynı hızda ilerlemeyen bir durum var. O da adalet ve eşitlik anlayışı. 2009 yılında büyük bir kriz yaşandı. Dünyada 200 milyon, Türkiye'de ise 1 milyona yakın insan işini kaybetti, milyonlarca insan açlık ve yoksulluk sınırına sürüklendi” dedi. Yaşanan bu ağır krize karşın dünyada ve ülkemizde dolar milyarderlerinin sayısının arttığını belirten Sefer, “Krizlerde işçiler,
emekçiler yokluk çekerken, fakirleşirken, onlar dolar milyarderi sayısını artırdılar” diye konuştu. Petrol-İş Sendikası'nın 60 yıldır sadece Petrol - İş üyelerinin yanında yer almadığını, sadece üyelerinin ekonomik ve sosyal hakları için mücadele etmediğini belirten Sefer, “Sendikamız nerede ezilmiş, itilmiş varsa onların yanında da yer aldı. Nerede yoksul, kimsesiz varsa onların yanında yer aldı. Nerede savaşa maruz kalmış insanlar varsa onların yanında yer aldı. Bu sendika 60 yıldır, maceracı olmayan, yandaş olmayan ama mücadeleci
olan bir sendikadır”ded. “Yan gelip yatmayacağız, yapacaklarımız var; sizlerle beraber daha nice mücadeleler verebileceğimize inanıyorum. Bizim rakibimiz bizm arkadaşlarımız değil ” diyen Sefer, şubenin üye sayısını 2 bin 500'lere çıkaracaklarını, maceracı değil, ricacı değil, aklı, bilimi şiar edinerek mücadeleci sendikacılık yapmaya devam edeceklerini söyledi. petrol-iş
69
DÜNYA KİMYA KONFERANSI
DÜNYA KİMYA KONFERANSI'NDA KÜRESEL ŞİRKETLERE KARŞI MÜCADELENİN DE KÜRESEL OLMASI GEREKTİĞİ BİLDİRİLDİ
İmalat sektöründe 2012'de tek küresel federasyon olacak
ICEM Genel Sekreteri Manfred Warda, konferansta yaptığı konuşmada, dünya sendikalarının dünya genelinde birliğine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğunu, küresel krizle birlikte bütün dünyada yaşanan taşeronlaştırmaya, esnek çalışmaya, ücretlerin düşürülmesine ve işçilerin kazanımlarını geriye götüren saldırılara karşı ancak küresel düzeyde mücadele edilebileceğini, sendikal birleşmelerin önemini daha da arttırdığını söyledi. Uluslararası Kimya, Enerji, Maden ve Genel İşçileri Sendikaları Federasyonu'nun (ICEM) organize ettiği, sendikamızın da ev sahipliği yaptığı, 27-28 Ekim 2010 tarihlerinde İstanbul'da
70
petrol-iş
Ataköy Sheraton Otel'de gerçekleştirilen ve iki gün süren Uluslararası Dünya Kimya Konferansı'nda, küreselleşen kapitalizme ve çok uluslu şirketlere karşı dünya işçilerinin de
ancak küresel düzeyde mücadele edebileceği, bunun için de dünya sendikalarının birleşmesi gerektiği bildirildi. ICEM'in 2007 yılında imalat sektöründe birleşmeleri gündemine alması
ve o tarihten bu yana imalat sektöründe örgütlü olan Uluslararası Metal İşçileri Federasyonu (IMF) ve Uluslararası Tekstil ve Deri İşçileri Federasyonu (ITGLWF) ile işbirliği sürecini geliştirmesi, dünyada tek küresel federasyon için atılan adımları daha da somutlaşırdı. İstanbul'da gerçekleştirilen Kimya Konferansı, imalat sektöründeki dünya işçi federasyonlarının birleşme sürecinin tartışıldığı bir platform oldu. Konferansa 43 ülkeden 250 delege katıldı. ICEM Genel Sekreteri Manfred Warda, konferansın ilk gününde yaptığı ve “ICEM'in Faaliyetleri ve Politikaları ile IMF ve ITGLWF ile olan İşbirliği Süreci Hakkındaki Rapor” başlıklı sunumunda, dünya sendikalarının dünya genelinde birliğine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğunu, küresel krizle birlikte bütün dünyada yaşanan taşeronlaştırmaya, esnek çalışmaya, ücretlerin düşürülmesine ve işçilerin kazanımlarını geriye götüren saldırılara karşı ancak küresel düzeyde mücadele edilebileceğini, sendikal birleşmelerin önemini daha da arttırdığını söyledi. Küreselleşen dünyada çokuluslu şirketlere karşı küresel çerçeve sözleşmelerin yapılması ve bunun dünya genelinde yaygınlaştırılması gerektiğini vurgulayan Warda, birleşmeler
konusunda gelinen süreç hakkında bilgi verdi. Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen'in de açılışına katılarak ev sahipliği yapmaktan dolayı mutlu olduklarını söylediği konferansın açılışında, Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, ICEM Genel Başkanı Senzeni Zokwana ve ICEM Kimya İşkolu Bölüm Başkanı Tomas Nieber de birer konuşma yaptılar. Konferansa Sendikamız Genel Sekreteri Mustafa Çavdar, Genel Mali Sekreteri İbrahim Doğangül, Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreteri Nimetullah Sözen, Petrol-İş'in Şube Başkanları ve uzmanları da katıldı. ICEM Başkanı Senzeni Zokwana da konferansın açılışında yaptığı konuşmada, dünya genelinde sendikalara yönelik baskıların arttığını, kadınlar ve gençler arasındaki örgütlülük oranının düşük olduğunu belirterek, bu kesimlerin sendikalara katılımını sağlamak için çaba sarfedilmesi gerektiğini bildirdi. Zokwana, Meksika'da sendikal hakların yok sayıldığını, Colombiya'da sendikacıların öldürüldüğünü, Irak'ta Saddam Hüseyin dönemindeki sendikal yasaların hala devam ettiğini ve aynı politikaların sürdürüldüğünü belirterek bunlara karşı küresel düzeyde mücadele edilmesi gerektiğini ifade etti. Küresel saldırılara karşı koyabil-
mek için ICEM'in güçlü olmasının zorunlu olduğunu belirten Zokwana, ileriye dönük olarak da dünya emekçilerinin bilik ve dayanışmalarını güçlendirmeleri gerektiğini vurguladı.
Ev sahipliği yapmaktan mutluyuz Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın konferansta yaptığı açış konuşmada, “Yaşam izleri neolitik çağa kadar uzanan İstanbul binlerce yıl çeşitli kültürlere ve medeniyetlere evsahipliği yapmıştır. 1600 yılda çeşitli imparatorlukların başkenti olmuştur. İki kıtayı birbirinden ayıran boğazıyla, tarihiyle, kültürüyle, doğasıyla, hoşgörülü ve sıcakkanlı insanlarıyla dünyanın önemli ve güzel şehirlerinden birisi olan İstanbul'da sizleri ağırlamaktan ve bu toplantıya evsahipliği yapmaktan çok mutluyum” diyerek bu toplantının İstanbul'da yapılmasının kararını alan ICEM’in başkanına, genel sekreterine ve Prezidyum üyelerine teşekkür etti.
En önemli sorun işsizlik 72 milyonluk nüfusu, 617 milyar dolarlık milli geliri ile dünyanın ilk 20 ülkesi içinde yer alan Türkiye’nin en önemli sorununun işsizlik olduğunu söyleyen Öztaşkın, resmi işsizlik oranının % 10.6, resmi işsiz sayısının ise yaklaşık 3 milyon olduğunu blirterek, “Ülkemizde gerçek işsizlik oranı % 21, gerçek işsiz sayısı ise 6 milyondur. petrol-iş
71
atık yönetimi, iş sağlığı ve iş güvenliği, uygun hammadde ve temiz teknolojiler için etkin politikalar izlemeliyiz. Kimyasalların insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine karşı toplumu uyarmalıyız. Dünyamızın kimyasal maddelerle kirletilmesine müsaade etmemeliyiz.”
Kimya sektörü örgütsüz
Mevcut istihdamın ise % 44 ü kayıtdışı olarak çalışmaktadır” dedi. Sendikalaşma oranının % 6 olduğu Türkiye'de yıllardır sendikaların güçsüzleştirilmesi ve etkisizleştirilmesi yönünde politikalar izlendiğini, sendikal hak ve özgürlükleri güvence altına alan uluslararası sözleşmelere riayet edilmediğini, sendikal alanı düzenleyen yasaların, özgürlüklerden uzak baskıcı ve yasakçı özünü koruduğunu belirten Öztaşkın şöyle devam etti: “Geçtiğimiz günlerde referandumla kabul edilen anayasa değişiklikleri de sendikal alana ilişkin yeni bir şey getirmediği gibi, bazı hakların daha da geriye gitmesine neden olmuştur. Türkiye kriz dönemleri hariç her yıl % 67 oranında büyürken kimya sektörü % 15-17 arasında büyümektedir. Türkiye kimya sanayinde dünyanın ilk 10 ülkesi içinde yer almaktadır. Türkiye'de yılda 10 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirilirken, 30 milyar dolar ithalat yapılmaktadır. Kimya sektörünün toplam imalat sanayii içindeki payı % 30'dur. İstihdamın ise %'7 si bu sektörde çalışmaktadır. Özellikle hammadde açısından dışa bağımlı olan sektörün % 90'ı orta ölçekli firmalardan oluşmaktadır. Rekabet gücü düşük olan bu sektörde kayıtdışılık ve sendikasızlık oldukça yaygındır. Sektörde yoğun özelleştirmeler yaşanmış, ve özelleştirme sonucunda bazı işyerleri kapanmış, özelleşen işyerlerinde istih-
72
petrol-iş
dam % 60-70 oranında daralmıştır. Dünya ekonomik krizi sonucunda Türkiye’de 2009 yılında bir önceki yıla göre kimyasal madde ürünleri imalatı % 5,7, kauçuk imalat ürünleri üretimi % 15.3 oranında azalmış, kapasite kullanım oranları ise kimyasal madde ürünlerinde % 76'dan % 72'ye, kauçuk plastik alt sektöründe ise % 83'ten % 64 e gerilemiştir. Kriz sürecinde istihdamda % 7 oranında azalma olmuş, binlerce işçi işten çıkarılmıştır. Türkiye’de 2007 yılından beri kimya sektöründe çevre düzenlemeleri ile ilgili olarak REACH regülasyonu uygulanmaktadır. Ancak REACH uygulamaları için yeterli altyapı henüz oluşturulamamıştır. Sendikalar olarak kimya sektöründe sosyal standartlara uyum, sosyal sorumluluk,
Türkiye'de kimya sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin büyük bir çoğunluğunda sendika olmadığını ve bu şirketlerin önemli bir kısmının da küresel şirketler olduğunu belirten Öztaşkın, örgütlenmek isteyen işçilerin büyük baskılarla karşılaştıklarını, sendikaya üye oldukları için işten çıkarıldıklarını vurgulayarak sözlerini şöyle tamamladı: “Türkiye'de kimya sektöründe faaliyet gösteren şirketler diğer ülkelerdeki gibi ucuz, güvencesiz, örgütsüz ve esnek işgücü politikaları uygulamaktadır. Küresel şirketlerin küresel düzeyde uyguladığı sendikasız, güvencesiz, ucuz ve esnek işgücü politikalarına karşı biz de örgütlü, güvenceli, kurallı ve insanca yaşayabileceği ücreti alan işçiler için ortak mücadele etmeliyiz. Ortak politika ve stratejiler izlemeliyiz. İşçilerin dayanışma ve işbirliğini güçlendirmeliyiz. ICEM’in gerçekleştirdiği küresel çerçeve sözleşmeleri, küresel şirket ağları ve bölgesel ağlar işbirliğinin, dayanışmanın ve ortak mücadelemizin önemli araçlarıdır. Bu araçlar sendikacılığı iş-
politikalarını bütün dünyada protesto ediyorlar. Finansal piyasalar yeni bir sistemle düzenlenmeli ve sosyal korumaya öncelik verilmelidir.
yeri ve ulusal düzeyden küresel düzeye taşıyan araçlardır. Günümüzde küresel dayanışma ile desteklenmeyen işyeri ve ülke düzeyindeki sendikal mücadelenin başarı şansı oldukça azdır. ICEM'in bu konuda izlediği politikaları çok başarılı buluyoruz ve destekliyoruz. ICEM''in metal ve tekstil federasyonları ile birleşme çalışmalarını da destekliyoruz. Bu birleşmenin mücadelemizi daha da ortaklaştıracağına, gücümüze güç katacağına, işçi sınıfının küresel düzeyde dayanışma ve işbirliğini geliştireceğine inanmaktayız. Bu düşüncelerle bu toplantının verimli geçmesini diliyor, sizleri birlik olmaya, dayanışmaya ve ortak mücadeleye davet ediyorum. “ Warda: 2012'de tek küresel federasyon olacak ICEM Genel Sekreteri Manfred Warda, ICEM'in 2007 yılında Tayland'ın başkenti Bankok'ta yapılan 4. Kongresinde imalat sektörlerinde örgütlü küresel işçi federasyonları ile işbirliği ve dayanışma sürecinin gündeme getirildiğini, tartışılıp değerlendirildiğini belirterek süreç ile ilgili olarak şunları söyledi: “Bu süreçte IMF ve ITGLWF ile de işbirliği süreci başlatılmış ve çeşitli alanlarda faaliyetler yürütülmüş ve bu işbirliği ve dayanışma daha da güçlenmişti. 2008 yılından başlayarak dünya genelinde yaşanan küresel kriz bu işbirliği ve dayanışmayı daha da zorunlu hale getirdi. Kriz döneminde, uluslararası şirketler dünya genelinde çalışanların ücretlerini düşürmeye çalıştı ve çalışanların gelirleri azaldı. Kriz bütün çalışanların hayatını zora soktu. Bütün İCEM üyesi işçiler çok acı çekti. Fabrikalar kapandı, sosyal yardımlar kesildi. Taşeronlaşma ve esnek çalışma sistemleri dünya genelinde yaygınlaştı. Sektörler arasındaki farklılıklar azaldı ve dünyada üretimin değişen yapısı iş alanlarını birbirine
daha da yaklaştırdı. Tüm dünyada işçiler aynı sorunlarla karşılaşıyorlar. Dünyanın birçok yerinde ILO'nun sözleşmelerine aykırı koşullarda çalışılıyor. Yaşanan zor koşullar imalat sektöründeki dünya sendikalarını ortak bir federasyonda birleşmeye zorladı. Bu dönemde IMF ve ITGLWF ile birleşme süreci daha da hız kazandı. Tahmin ediyoruz ki 2012 yılı başlarında bu birleşme süreci tamamlanmış olacak. 2011 yılı bu birleşmelerin tamamlanacağı yıl olacak ve 2012'de dünya imalat sektörlerinde örgütlü üç işçi federasyonu tek küresel federasyonu kurmuş olacak.” Sadece ulusal çözümler yeterli değil Warda, yaptığı sunumda küresel krizin koordine sendikal çalışmaya ihtiyaç gösterdiğini belirterek, uluslararası şirketlerin kendi rollerini oynamaya hazır olduklarını, küresel işverenlerin hükümetlerle birlikte çalıştıklarını, dünya genelinde inisiyatif aldıklarını söyledi. Warda şöyle devam etti: “Tüm bu sorunların çözümü için sadece ulusal çözümlerin yeterli olmadığını gördük. Diğer federasyonlar biraraya geldi. Krizden çkılıyor ama bu çıkış ve iyileşme geçicidir. Gelecekte de krizle karşılaşabiliriz. Çalışma koşulları henüz iyileşmedi. Milyonlar hükümetlerin kemer sıkma
Kriz döneminde çokuluslu şirketler ücretleri aşağı çekmeye ve iş güvencesini ortadan kaldırmaya çalıştılar. Zenginler ile yoksulların gelirleri arasındaki uçurum artıyor. Tüm bu sorunlara karşı dünya genelinde güçlü sendikalar kurmak istiyoruz. Dünya çapında çokuluslu şirketlerle çerçeve sözleşmelerin kabul edilmesi gerekir. ICEM 2007 yılından beri metal, deri ve tekstil işçileri federasyonları ile ortak çalışmalar yapıyor. Yaptığımız ortak eylemlerde başarı sağlandı. Yine ortaklaşa kayıtdışı istihdam ile mücadele edeceğiz. Dünya genelinde imalat sektöründe birleşik bir küresel federasyon oluşturmayı amaçlıyoruz. Güçlü bir sendikal ağ oluşturma hedefimiz var. Yeni, ortak bir federasyona doğru gidiyoruz. İşkolu bazında işbölümü yapacağız, yeni örgüt içinde birçok sektör olacak. Sektörler arası ilişkileri geliştireceğiz. Yeni çatı örgütünde kadınlara daha çok fırsat yaratmalıyız. Bölgesel faaliyetler yine devam edecek. 2012 yılının başlarında üç federasyonun katılımı ile Kurucu Konferansı düzenleyeceğiz.” Konferansta ICEM Kimya ve Lastik İşkolları Sorumlusu Kemal Özkan da “Küresel Kimya İşkolu” ile ilgili bir sunum yaptı. “Küresel Kriz, Yeniden Yapılanma ve Kimya İşkolunda Sendikaların Karşı Karşıya Kaldıklar Zorluklar” başlığı altında yapılan sunumda ise UI ZENSEN'den (Japonya) Okita Masanori, USW'den (ABD) Benjamin Davis, IG BCE'den (Almanya) Heiner Wilhem, CUT ABC QUIMICOS'tan (Brezilya) Paulo Lage, CEPPWAWU'dan (Güney Afrika) ülke deneyimlerni aktardılar ve yaşanan sorunlarla ilgili bilgi verdiler, çözüm önerilerini ile getirdiler. petrol-iş
73
BAŞKANLAR İSTANBUL’DA AĞIN GELECEĞİNİ TARTIŞTI
“RETUNSEE daha güçlü bir şekilde sürmeli”
G
üneydoğu Avrupa Enerji Sendikaları Ağı (RETUNSEE) Başkanlar Kurulu ile ağ üyesi sendikaların başkanlarının katıldığı toplantı, 11 Aralık 2010 günü İstanbul'da Nov Otel'de yapıldı. Arnavutluk, Sırp Cumhuriyeti, Hırvatistan, Sırbistan, Slovenya, Makedonya, Romanya, Kıbrıs, Yunanistan ve Türkiye'den on altı enerji ve kimya sendikasını temsilen, yaklaşık otuz delegenin katıldığı toplantıda sendikamızı Genel Başkan Mustafa Öztaşkın ve Genel Mali Sekreter İbrahim Doğangül temsil etti. RETUNSEE Başkan Yardımcısı Mustafa Öztaşkın, açılışta yaptığı konuşmada, esas olarak ağın geleceğinin tartışılacağı toplantının bu yönüyle tarihi bir nitelik taşıdığını vurguladı. RETUNSEE Başkanı Franc Dolar, Genel Sekreteri Nikos Orfanos ve ağın kurucu başkanı Milan Kovaçeviç de bu tarihi toplantıdan devam kararı çıkması gerektiğini belirttiler. RETUNSEE başkanlar toplantısının gündeminde şu iki konu yer alıyordu: • Ağın geleceği,
• Ağın iki kez ertelenen ve Mart 2011 sonuna kadar yapılması gereken kongresinin ne zaman yapılacağı. Bütün katılımcılar Romanya'da yapılacak kongreden geçecek yeni bir çalışma planını esas alarak RETUNSEE'nin daha güçlü bir şekilde sürmesi gerektiği, bölgenin özgül sorunlarının bu ihtiyacı dayattığı konusunda mutabık kaldılar. Sendika başkanları RETUNSEE Kongresi'nin Romanya'da Lazar Edeleanu Federasyonu'nun evsahipliğinde 19 Mart 2011 Cumartesi yapılmasını ka-
rarlaştırdı. Öztaşkın, toplantıya katılan sendika başkanlarının ağın devam etmesi yönünde iradelerini ortaya koymalarından sonra yaptığı değerlendirme konuşmasında,” Bu toplantı, birliğimizin pekiştiği, güçlendiği bir toplantı oldu. Kongrede önümüze yeni bir çalışma planı koyacağız. Petrol-İş olarak biz de ağın devam etmesini istiyoruz. Çünkü ağın kuruluşundaki gerekçeler ortadan kalkmadı, aksine daha da güncel hale geldi” dedi. Öztaşkın, konuşmasını şöyle tamamladı: “Bu ağı güçlendirecek ve daha da büyüteceğiz. Ağ, bölgemizin en önemli sendikal organlarından biri olacak. Bölgemizde uygulanacak enerji yatırımlarında, politikalarında sosyal taraf biziz, hatta tek sosyal taraf biziz. RETUNSEE dört yılda çok önemli işler başardı. Bu çalışmalar istediğimiz seviyede olmasa da önümüzdeki dönemde daha da başarılı çalışmalar yapacaktır. Bu toplantı önemli bir toplantı oldu. RETUNSEE'nin 19 Mart Kongresi, yeniden ayağa kalktığımız bir toplantı olacaktır.”
74
petrol-iş
DOSYA: EMCEF GENEL KURULU/AVRUPA SANAYİ
SENDİKALARI FEDERASYONU’NA DOĞRU Hazırlayan: Dış İlişkiler Servisi
Sunuş
İ
malat sektöründeki üç Avrupa federasyonunun başkanları ve genel sekreterleri 25 Mart 2010'da Berlin'de bir araya geldiler. Konu Avrupa'da imalat sektöründe tek bir federasyon oluşturmaya yönelik çalışma programını nasıl hayata geçirecekleri idi. Üç sendikal merkezin yöneticileri kurulacak bir ortak çalışma grubunun süreci düzenlemeye yönelik bir yol haritası ve çalışma takvimi hazırlamasını kararlaştırdı. Öyle görünüyor ki bu süreç Avrupa'da imalat sektöründeki sekiz milyondan fazla işçiyi çatısı altında toplayan birleşik bir Avrupa sendikalar federasyonunun kurulmasıyla sonuçlanacak. Bilindiği gibi, benzer bir süreç küresel imalat federasyonları arasında da söz konusu. Bu konuyu dergimizde dosya yapmıştık. Günümüz kapitalizminde uluslarötesi şirketlerin yönlendirmesi altında çok sayıda sektörde faaliyet gösterebilen küresel üretim ve tedarik zincirleri tek işkoluyla sınırlı sendikacılık anlayışını etkisiz kılıyor. Bunun etkilerini imalat sektöründe işkolu esasına dayalı faaliyet gösteren sendikal örgütler özellikle hissediyor. Bu hem ulusal düzeydeki sendikal örgütler için geçerli hem de küresel ve bölgesel düzeydeki sendikal örgütler için. 30 Haziran-1 Temmuz günlerinde Paris'te yapılan 8. EMCEF Genel Kurulu'nun ana gündem maddelerinden biri yeni bir Avrupa Sanayi Sendikaları Federasyonu kurulması süreciydi. Bundan yola çıkarak dosyamızın konusunu “8. EMCEF Genel Kurulu ve Avrupa Sanayi Federasyonu” olarak belirledik. Dosyada ilgili Avrupa imalat federasyonlarının konuyla ilgili kongre veya genel kurul belgeleri, üye sendikaların EMCEF Genel Kurulu'na verdiği önergeler ve EMCEF Genel Kurulu'na önerge olarak sunulan Tartışma Belgesi yer alıyor.
AVRUPA ÖRGÜTÜMÜZ EMCEF'İN GENEL KURULU'NUN ANA GÜNDEM MADDESİ İMALAT SEKTÖRÜNDE SENDİKALARIN BİRLEŞMELERİYDİ...
Avrupa Sanayi Sendikaları Federasyonu'na doğru... Avrupa Kimya Maden ve Enerji İşçileri Federasyonu'nun (EMCEF) Paris'te toplandı. EMCEF Genel Kurulu'nun ana gündem maddelerinden biri yeni bir Avrupa Sanayi Sendikaları Federasyonu kurulması süreciydi.
A
vrupa Kimya Maden ve Enerji İşçileri Federasyonu'nun (EMCEF) 8. Genel Kurulu 30 Haziran-1 Temmuz 2010 günlerinde Paris'te toplandı. Genel Kurulu’nun ana gündem maddesi imalat sektöründe sendikaların birleşmesiydi. Evsahipliğini federasyonun Fransa'daki üye örgütlerinin yaptığı genel kurula çeşitli Avrupa ülkelerinden 130 dolayında delege katıldı. EMCEF'in anatüzüğüne göre, kongreler arasındaki dönemde, Kongre'nin aldığı kararları uygulama ve EMCEF politikalarını gözden geçirme yetkisine sahip Genel Kurul önemli politik konuları görüşmek için toplanır. EMCEF Başkanı Hubertus Schmoldt yaptığı açış konuşmasında kriz, krizin sosyal etkileri, işsizlik ve kriz koşullarında ortak Avrupa politikaları üzerinde durdu. EMCEF Başkanı metal, kimya, enerji, maden ve tekstil sektörlerinde yeni bir Avrupa sanayi federasyonu kurulacak olmasının taşıdığı önemi açıkladı. EMCEF Genel Sekreteri Reinhard Reibsch'ın Genel Kurul'a sunduğu Sekretarya Raporu şu konuları içeriyordu:
76
petrol-iş
a. Avrupa'nın Bütünleşmesi i. Lizbon Antlaşması, yeni AB Konseyi Başkanı, yeni AB Komisyonu, AB bütünleşme süreci (İzlanda, Hırvatistan, Türkiye) ii. Belçika'nın AB2020 Stratejisi gündemli dönem başkanlığı, sosyal sorunlar, enerji ve iklim değişikliği, AB'nin dışa yönelik eyleminin güçlendirilmesi iii. Bazı AB ülkelerinde, özellikle Britanya ve Macaristan'daki son seçimler iv. Reform Antlaşması'nın öngördüğü değişim v. Finans politikası b. EMCEF Komitelerinin Çalışmaları: i. Sanayi politikası, iş sağlığı, güvenliği ve çevre komitesi: REACH uygulaması, nanoteknoloji, iklim
değişikliği, krizin etkisi ii. Sosyal diyalog komitesi: sektörel sosyal diyaloglar iii. Avrupa İşletme Konseyleri komitesi: yeni AİK'lerin kurulması, ülke koordinatörleri listesinin yenilenmesi, EMF ve ETUF:TCL ile ortak çalışma EMCEF Politik Sekreteri Jorma Rusanen Toplu Sözleşme Komitesi'nin çalışmaları konusunda bir rapor sundu. Raporda Eurocob@n projesiyle kurulan toplu sözleşme veri tabanı, Avrupa ölçeğinde yapılan sektör ve şirket düzeyindeki toplu sözleşme görüşmeleri ve yetki prosedürleri, AB'nin Çalışma Süresi Yönergesi ve İşçi Gönderme Yönergesi üzerinde duruluyordu. İspanya, Britanya, Fransa, Polonya, İtalya ve Almanya sendikalarının delegeleri söz aldılar ve
gerekiyor. Bunun yanı sıra şu amaçlar öngörülüyor:
özellikle iki AB yönergesinin değiştirilmesinin güvencesiz istihdama yol açabileceğine ilişkin kaygılarını dile getirdiler. Avrupa Sanayi Sendikaları Federasyonu Genel Kurul'un gündemindeki önemli konulardan başlıcası, Avrupa Metal İşçileri Federasyonu (EMF), AvrupaTekstil İşçileri Federasyonu (ETUF:TCL) ile EMCEF'in birlikte kuracağı yeni Avrupa Sanayi Sendikaları Federasyonu idi.
EMCEF Başkanı Hubertus Schmoldt bu konudaki gelişmeleri açıklarken, 2006 İstanbul Genel Kurulu'nda alınan, öbür Avrupa sanayi federasyonlarıyla işbirliğinin artırılmasına ilişkin karara, yeni bir Avrupa sanayi federasyonu kurulmasıyla ilgili 2008 Prag Kongresi'nde alınan karara, ayrıca Prezidyum'un ve Yönetim Kurulu'nun konuyla ilgili kararlarına değindi. EMF Genel Sekreteri Peter Scherer, yeni bir örgüt kurulmasının teknik olmaktan ziyade politik bir proje olduğunu vurguladı. EMF'nin Avrupa'da birleşik bir şemsiye örgüt çatısı altında çalışmayı sürdürmeye hazır olduğunu ve bu girişimin sanayi sendikalarını işverenler karşısında ve politik alanda daha güçlü kılacağını belirtti. Yeni bir Avrupa Sanayi Sendikaları Federasyonu sürece katılan her Avrupa işkolu federasyonuna güçlü yönlerini paylaşma olanağı sağlayacak ve ortak bir güç ortaya çıkacak. Sanayideki bu muazzam kriz döneminde öncelikle üç kurucu federasyonun kimliğinin yeni federasyonun yönetiminin bileşimine yansıması
a. birleşme ya da bir örgütün öbürlerini yutması değil de yeni bir sanayi federasyonu kurulması; b. ortak bir platform çevresinde bir araya gelinmesi; c. “belli unsurları bir araya getirmede” doğru dengenin gözetilmesi suretiyle federasyonların güçlü ve tamamlayıcı yönlerinin azamiye çıkarılması; d. özellikle üç federasyon arasında en geniş sektörel kapsama EMCEF'in sahip olması açısından, sektörel kimliğin sürdürülmesi.
Genel Kurul'da, üç federasyonun başkanlarının ve genel sekreterlerinin 25 Mart 2010'da Berlin'de yaptıkları toplantıda ortak bir çalışma grubunun kurulması konusunda mutabakata vardıkları belirtildi. Bu çalışma grubunun bileşimi üç örgütün bölgesel çeşitliliğini yansıtacak ve üye örgütlerin politik sorumluluk taşıyan temsilcilerinden oluşacak. Üç genel sekreter bu çalışma grubunun sekretaryası işlevini görecek. Böylece görüşmelerin şeffaf ve demokratik bir biçimde yürütülmesi sağlanmış olacak. Çalışmanın her aşamasında ilgili yönetim organları ve bütün üye örgütlerle sistemli bilgi alışverişine girilecek.
Başkanlar Kurulu'nun Avrupa Sanayi Federasyonu konusundaki önergesi (Tartışma Belgesi) Genel Kurul tarafından oybirliğiyle kabul edildi. Genel Kurul şu önergeleri de kabul etti:
ğişikliklerle) g. Güneydoğu Avrupa Enerji Sendikaları Bölge Ağı (RETUNSEE) ile Diyalog konusunda Petrol-İş önergesi
a. Başkanlar Kurulu ile Yönetim Kurulu'nun önerdiği, sektör sosyal diyaloglarında, şirket sözleşmelerinde ve sektör düzeyindeki Avrupa toplu sözleşme görüşmelerinde aday belirlemeyle ilgili örgüt içi prosedürler konulu karar
h. Gazze ablukası, ayırımcı duvar ve Filistin işçileri ve sendikaları ile dayanışma konusunda Petrol-İş'in verdiği önerge (Önerge Komitesi'nin hazırladığı yeni bir metin kabul edildi)
b. Emekli maaşları, emeklilik ve yaşam boyu çalışma konusunda Toplu Pazarlık Komitesi'nin önergesi
i. ETUC'un “Ağırlaşan Kriz – Avrupa Tehlikede” başlıklı kararı Genel Kurul'da kabul edildi.
c. Çokuluslu Şirket Politikası konusunda Avrupa İşletme Konseyleri Komitesi'nin önergesi d. İklim Değişikliği Politikaları konusunda Sanayi Politikası Komitesi'nin önergesi e. Avrupa Düzeyinde ve Ulusal Düzeyde Sosyal Diyalogun Uygulanması konusunda Sosyal Diyalog Komitesi'nin önergesi f. Avrupa sosyal modelinin varlığının ve gelişmesinin dünya ölçeğinde istihdamın korunmasına ve genişletilmesine bağlı olduğu konusunda İspanyol sendikalarının (FITEQACC.OO. ile FIA-UGT) önergesi (Önerge Komitesi'nin yaptığı bazı de-
Genel Kurul EMCEF Başkanı Hubertus Schmoldt'un kapanış konuşmasıyla sona erdi. Genel Kurul'u tarihsel olarak niteleyen Schmoldt, Genel Kurul'un verdiği yetkiye dayanarak Çalışma Grubu'nun yeni bir Avrupa Sanayi Federasyonu kurmak üzere 8 Temmuz'da oluşacağını açıkladı. Çalışma Grubu'nda EMCEF, başkanından, genel sekreterinden ve farklı bölgeleri temsil eden beş diğer üyeden oluşan bir grup tarafından temsil edilecek. 29 Eylül'de, EMCEF üyesi örgütlerin de katıldığı bir gösteri yürüyüşü ETUC tarafından Brüksel'de düzenledi. petrol-iş
77
KURULACAK AVRUPA SANAYİ SENDİKALARI FEDERASYONU ÜZERİNE 8. EMCEF GENEL KURULUNA SUNULAN TARTIŞMA BELGESİ
D
iğer örgütler kadar sendikalar da ekonomik, politik ve sosyal gelişmeler nedeniyle stratejilerini, faaliyetlerini, yapılarını ve (karar alma dahil) örgüt içi prosedürlerini zaman zaman değiştirmek zorundadır. Bu süreç sendikaların değişimi benimsemesine, etkinliğini ve gücünü sürdürmesine yardımcı olur. Avrupa düzeyinde de sendikalar son dönemde birçok değişime ve reforma tanık oldu. EMCEF'in tarihi imalat sektöründeki zorlukların üstesinden gelmeye yönelik sendikal değişimin somut bir örneğidir. Sektörümüzde ilk Avrupa federasyonu 1980'lerin sonlarında kuruldu. Üyelerinin desteğine ve ka-
78
petrol-iş
tılımına dayanan demokratik örgütler olarak sendikalarda değişimin demokratik bir biçimde tartışılması ve onaylanması gerekiyor. Geçmişte olduğu gibi gelecekte de uyulacak normal bir örgüt içi süreçtir bu. Reformlar dikkate alındığında, üye örgütler sadece sendikal çalışmanın iyileştirilmesi konusunda tartışma başlatma hakkına sahip değildir, aynı zamanda, temsil ettikleri işçilerin çıkarları doğrultusunda tartışma yükümlülüğü altındadır. EMF (Avrupa Metal İşçileri Federasyonu), EMCEF ve ETUF:TCL'nin (Avrupa Tekstil Giyim Deri İşçileri Federasyonu) kongrelerinde kabul ettikleri çalışma programlarının ve önergelerin uygulanmasında gelişme kaydetmeyi iste-
melerinin nedeni özellikle beş faktörle (küreselleşme, finansal uluslararasılaşma, sanayisizleşme, kriz ve -her zaman aynı biçimde olmamasına rağmen- ulusal sendikaların birleşmesiyle) açıklanabilir. Hatırlanacağı gibi, bu programlar/önergeler şunları öngörüyordu: i) “sanayi sektöründe faaliyet gösteren Avrupa federasyonları (EMF, EMCEF ve ETUF:TCL) arasında somut işbirliğini artırma çabalarını sürdürmek;” ii) “güçlü bir Avrupa Sanayi Sendikaları Federasyonu oluşturacak biçimde yapısal bir değişim yaratmak;” iii) “yaratılacak bu sendikal yapının toplam kaynakları azaltma aracı olarak kullanılmamasını, tam tersine, var olan kaynakların, sanayi
sektöründeki Avrupalı işçilerin çıkarlarını daha etkin temsil edecek şekilde daha iyi, daha etkin kullanılmasını sağlamak.” Tartışmanın önemli örgütsel ve yapısal sorunların yanı sıra, geleceğin sendikal stratejisi ve politik hedefleri üzerine de odaklanması gerekiyor. Lizbon Antlaşması Avrupa'nın gündemine daha sağlam bir sosyal boyut içeren önemli unsurlar getirdi. Avrupa'nın politikasının özellikle sosyal konularda belirlenmesine daha etkin katkıda bulunmakta olan Avrupa işkolu federasyonları açısından bu son derece önemlidir. Lizbon Antlaşması'yla güçlendirilen önemli bir hüküm, etki değerlendirmesi sistemiyle ilgilidir. Bu hüküm, sanayi
sektöründe sosyal koşulları etkileyecek yasa önerileri konusunda sektördeki sosyal taraflar arasında danışma ve görüşmeyi öngörüyor. Bu durum, Avrupa'daki sosyal tarafların ve Avrupa işkolu federasyonlarının daha aktif bir rol oynamasına olanak sağlıyor. Ayrıca, Avrupa Şirketlerinin (SE) kaydettiği ilerleme ve Avrupa İşletme Konseyleriyle ilgili yönergedeki gelişmeler, Avrupa işkolu federasyonlarının çalışmaları açısından yeni olanaklar sağlıyor. Genelde, Reform Antlaşması ve Avrupa'nın entegrasyonu süreci, Avrupa sosyal politikasında yeni bir boyut oluşmasına yol açıyor. Avrupa federasyonlarının yeni eylemler oluşturabilmek için bunu dikkate alması gerekiyor. Avrupa Çalışma Süreleri Yönergesi bunun bir örneğidir. Sonuç olarak, büyük şirketlerin stratejisi de, sosyal politika yönünden, giderek Avrupa düzeyine hatta uluslararası düzeyeyöneliyor ve bu süreç devam edecek. Avrupa federasyonları olarak bizler, politikalarımızı uyarlayarak, üye örgütlerimizle etkileşime olanak sağlayarak bu sürece tepki vermeliyiz. Özellikle asgari standartları hedeflerken bu boyutun vurgulanması ge-
rekiyor. Bu gelişmeler ışığında, Avrupa düzeyinde sendikal faaliyetler üzerinde yeniden kafa yorulması gerekiyor. AB'nin kararları üzerinde, şirket stratejileri üzerinde sendikaların etkisinin güçlendirilmesi, sektör bazında, ama daha geniş yaklaşımlı girişimlerin, analizlerin ve eylemlerin farklı sanayi sektörleri arasında paylaşılmasını gerektiriyor. Bütün faaliyetlerin yeni federasyonun sektör tabanını yansıtması gerekiyor. Üç federasyonda temsil edilen bütün sektörlerin yeni federasyonda temsil edilmeye devam etmesi ve sektörlerin çıkarlarının yeterli biçimde savunulması gerekiyor. Farklı özellikler sanayi federasyonunun zenginliğini oluşturabilir ve oluşturmalıdır. Ayrıca, özgül gelişmelerle ilgili sektör faaliyetleri, gerektiğinde ve gerektiği sürece, Özel Amaçlı Çalışma Grupları eliyle yürütülecektir. Sektör çalışmaları geçmişte çeşitli sosyal diyalog komitelerinde gerçekleşmiştir ve yeni örgütte de böyle olacaktır. Öyle durumlar vardır ki işbirliğinin artırılması taleplerimizin politik gücünü artırır. AB Komisyonu'nun Emisyon Ticareti Sistemi (ETS), iki taraflı ticaret
anlaşmaları, Avrupa Sosyal Modeli'nin savunulması, iklim değişikliğiyle mücadele, Eucob@n ya da sanayi politikası gibi konularda sanayi federasyonlarının ortak çıkarının varlığı görmezden gelinemez. Üç Avrupa federasyonunun örgüt içi kapasitesinin güçlendirilmesi, genelde sanayinin ve sanayide çalışan işçilerin konumunu güçlendirmek böylece ETUC'un gücünü pekiştirmek- ve ekonomik, endüstriyel, çevresel ve sosyal gelişmeyle ilgili yeni bir sendikal vizyonun oluşmasına katkıda bulunmak için Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) ile sürdürülen iç tartışmada hayati önem taşıyor. Üç federasyon bu tartışmaya kendi deneyimlerine dayanarak katkıda bulunabilecektir. Üç federasyondan her birine üye örgütler, Avrupa sanayi sendikacılığına yönelik bu yeni yaklaşıma aktif olarak katılmalıdır. Bütün üye örgütler bu nedenle sürece katılacak ve daha büyük, daha güçlü yeni örgütte söz hakkını koruyacaktır. Ancak bütün üye örgütleri sürece katarak ve büyük ya da küçük tüm sektör-
lere (enerji, ilaç, kâğıt, cam, vb.) yönelik katma değeri göstererek başarı sağlanabilir. Bu nedenledir ki yeni yapıda temsiliyetin dikkatle dengelenmesi gerekiyor. Birçok Avrupa ülkesinde ulusal düzeydeki örgütlerin, her zaman aynı biçimde olmasa da, birleşmesine tanık olduğumuz bir dönemde, tek bir sanayi federasyonunun kurulması, sendikal faaliyetler çerçevesinde yapılan yapısal ya da tüzüksel giderlerde ilgili sektörlerdeki işçilerin çıkarları doğrultusunda azalmaya olanak sağlayacaktır. Yeni örgüt, ortak bir güç olabilmek için, her federasyonun güçlü yönlerini paylaşmasına olanak sağlayacaktır. Sanayideki bu muazzam kriz döneminde, yeni federasyon, Avrupa düzeyinde yerel sendika ve şirket temsilcilerinin ihtiyaçlarının karşılanmasına öncelik verecektir. Bu nedenle, üç kurucu federasyonun kimliğinin yeni federasyonun yönetiminin bileşimine yansıması gerekiyor. Başka bir deyişle, amaç şu olacaktır: i) yeni bir sanayi federaspetrol-iş
79
rüşülmesi gerekiyor. EMCEF genel kurulundan sonra ortak çalışma grubunun ilk görevi, bir çalışma planı/takvimi hazırlamak olacaktır.
yonu kurulması; bu nedenle, örgütlerin birleşmesi, birinin öbürünü yutması söz konusu değildir; ii) yeni federasyonun iddialı, ortak bir platform çevresinde inşası; iii) aralarında doğru denge kurmak suretiyle, güçlü ve tamamlayıcı yönlerin en etkin şekilde kullanılması, “belli unsurların bir araya getirilmesi/ortak enerji yaratılması” iv) özellikle üç federasyon arasında EMCEF'in en geniş sektörel kapsama sahip olması açısından, güçlü sektörel kimliğin sürdürülmesi. Üç federasyonun başkanlarının ve genel sekreterlerinin 25 Mart 2010'da yaptıkları toplantıda, ortak bir çalışma grubunun kurulması kararlaştırıldı. Bu çalışma grubu, bileşimine üç örgütün bölgesel çeşitliliğini yansıtacak ve politik sorumluluk taşıyan üye örgütlerin temsilcilerinden
80
petrol-iş
oluşacak. Üç genel sekreter bu çalışma grubunun sekretaryası olarak görev yapacak. Böylece, çalışmaların şeffaf ve demokratik bir biçimde yürütülmesi sağlanmış olacak. İlgili tüzüksel organlar ve üye örgütler çalışmaların her aşamasında sistemli olarak bilgilendirilecek ve kendilerine danışılacak. Ortak çalışma grubunun amacı, üç federasyonun mevcut faaliyetlerinin belli yönlerini (güçlü yönlerini, zayıf yönlerini, olanakları ve tehditleri) değerlendirmek olacak. Bu ilk aşamada politik faaliyetler (komite çalışması, projeler, ulusal düzey ile Avrupa düzeyi arasında işbirliği, vb.) konusunda yapılacak. Çalışma grubu gündemine başka konular da alabilir. Ne var ki, yetki ve karar organları konusunun ve yapısal ve örgütsel konuların (aidatın bileşimi, coğrafi kapsam, vb.) gö-
Bu takvim konusunda karar vermeye yetkili tek politik organ, her üç federasyonun kongreleridir. Tekstil federasyonunun kongresi 27-28 Mayıs 2010'da yapıldı; metal federasyonununki 2011 ortalarında yapılacak ve olağan EMCEF kongresi de 2012'de. EMCEF kongresinin kararı öncelikli bir önem taşımakla birlikte, 30 Haziran - 1Temmuz 2010'daki Genel Kurul'dan sürecin bütünüyle ilgili görüşü sorulacak ve Ortak Çalışma Grubu'nun kurulmasını onaylaması istenecek. EMCEF'in Prezidyumu ve Yönetim Ku-
rulu daha sonra işbirliği sürecinin seyrini izleyecek. Böylece yeni örgütün mümkünse 2011 sonuna kadar ve en geç Haziran 2012'de hayata geçirilmesiyle ilgili politik kararı kongrenin almasına olanak sağlamış olacak. Daha sonraki aşamada diğer Avrupa sanayi federasyonlarıyla da yapısal işbirliği söz konusu olmakla birlikte, sektörlerimizdeki üç küresel federasyonla ve ITUC'la özel amaçlı işbirliğinin (sözgelimi adil geçiş, iklim değişikliği gibi konularda) sürdürülmesi gerekiyor. Aynı zamanda, küresel sanayi federasyonları da yeni bir federasyon kurma sürecinde olduğu için, bu gelişmeler de izlenecek. Bu gelişmelerin izlenmesi aslında örnek uygulamalar konusunda ve gelecekteki zorluklar konusunda bizlere yararlı fikirler sağlayabilir. Ulusal düzeydeki, Avrupa düzeyindeki ya da uluslararası düzeydeki birleşme süreçleri, modelleri, takvimleri ve izledikleri diğer kriterler bakımından birbirinden bağımsızdır, ama ortak hedefleri işçilerin haklarının savunulmasında daha güçlü olmaktır.
İSKANDİNAVYA SEKTÖR SENDİKALARININ 8.EMCEF GENEL KURULU'NA VERDİĞİ ORTAK ÖNERGE EMCEF'in geleceği Son yıllarda ulusal ve küresel düzeyde ve Avrupa'da işgücü piyasasında gözlenen gelişmeler, sendikaların giderek daha büyük zorluklarla karşı karşıya bulunduğunu gösteriyor. Küreselleşme süreci, artan rekabet, daha temiz ve daha verimli üretim talebi ve son olarak mali kriz, belli bir sektördeki değişmelerin öbür sanayi sektörlerini etkilediğini açıkça ortaya koydu. Bunun yanı sıra işverenler sendikalarla endüstri ilişkilerinin geliştirilmesine daha az ilgi gösteriyor. Yine gelişmeler gösteriyor ki Avrupa imalat federasyonları birbirini tamamlıyor ve birbiriyle örtüşüyor. Plastik ve lastiğin yer aldığı kimya sektörüyle ilgili domino etkisinin bir örneği, otomotiv sektöründeki daralmanın bu sektörün tedarikçisi kimya şirketlerinde iflaslara, kapatmalara ve işten çıkarmalara yol açmış olmasıdır. Aynı şey, otomotiv sektörüne ürün sağlayan tekstil ve deri sektörleri için de söz konusudur. İmalat sanayisi Avrupa dışından gelen büyük bir rekabetle karşı karşıya. Bu ise Avrupa'daki işçilerin ve sanayinin koşullarını değiştiriyor. Ulusal düzeyde de farklı imalat sektörlerinin sınır-
ları büyük ölçüde örtüşüyor. Birçok Avrupa ülkesinde farklı sektörlerdeki sendikaların birleşmesinin nedenlerinden biri budur. Bunun ulusal düzeydeki sonucu, daha büyük ve daha güçlü yeni sendikaların ortaya çıkması oldu. Bu sendikaların işverenleri, hükümetleri, politikacıları ve medyayı etkileme kapasitesi çok daha fazla. Mevcut sendikaları esas alarak yeni sendikalar kurulması, işverenlerin karşısında daha iyi olanaklar yaratmak ve sendikaların politik gücünü ve etkinliğini artırmak için bir araya gelme sorunudur. Keza bu sayede, farklı sektörlerdeki sendika üyelerinin tümünün çıkarlarını daha iyi temsil etmek için kaynakları, hizmetleri ve uzmanlık birikimini bir araya getirmek mümkün olacaktır. Sendikalar olarak bizlerin, üyelerimize karşı, sadece ulusal düzeydeki sorunlara değil, Avrupa düzeyindeki ve küresel düzeydeki sorunlara da çözümler ve yanıtlar bulunmasını sağlama yükümlülüğümüz var. Genel Kurul, bu sektörlerde işverenlerin gücü karşısında gerçek bir ağırlık oluşturmak için Avrupa'da sanayi alanında birleşik bir sendikal cephe gerektiği kanısındadır. Genel Kurul, imalat sanayisinde Avrupa düzeyinde politik bir rol
oynama kapasitesine sahip büyük ve güçlü bir Avrupa federasyonuna ihtiyaç olduğunu da vurguluyor. Ulusal düzeydeki ve Avrupa düzeyindeki sendikaların, Avrupa'da ve Avrupa Birliği'nde işçilere yönelik sosyal boyutun güçlendirilmesinde ve sanayide nitelikli bir çevre yaratılmasında aktif bir rol oynaması gerekiyor. Genel Kurul, ilke olarak, EMCEF ile ETUF-TCL (Avrupa Tekstil Giyim ve Deri İşçileri Federasyonu) ve EMF'nin (Avrupa Metal İşçileri Federasyonu), özellikle politik çalışma, toplu pazarlık politikası, şirket politikası ve sanayi politikası alanlarında somut işbirliğini artırmaya yönelik ortak açıklamasını onaylıyor. Bu açıklama Haziran 2006'da İstanbul'da yapılan Genel Kurul'un ve Haziran 2008'de Prag'da yapılan Kongre'nin aldığı kararlara uygundur.
yası, ETUF-TCL ile EMF'i yeni federasyonun kurulma süreciyle ilgili ayrıntılı bir plan hazırlamaya çağırmalıdır.
• Sürecin herkesi kapsayacak bir biçimde örgütlenmesi ve süreçteki üye örgütlerin geniş temsilinin sağlanması önemlidir. Bu nedenle, planın ayrıntılı bir proje organizasyon ve yapısının yanı sıra, ortak çalışmayla ve söz konusu Avrupa federasyonlarının her biriyle ilgili ayrıntılı bir takvim içermesi gerekiyor. EMCEF Başkanlar Kurulu'nun ve Yönetim Kurulu'nun yeni Avrupa İmalat Federasyonu'nun 2011'in sonunda gerçekleşmesi, 2012 başlarında ise işler hale gelmesi için gerekli tüm önlemleri ve kararları almış olması gerekiyor.
Genel Kurul bu kararlar doğrultusunda şu karara varmıştır:
• Demokratik ve temsili bir yapıya sahip yeni bir Avrupa İmalat Federasyonu kurulmasını sağlamak için EMCEF gerekli tüm çabayı harcamalıdır.
• Genel Kurul'dan hemen sonra, EMCEF sekretarpetrol-iş
81
İSPANYA'DAN FITEQA-CC.OO ile FIA-UGT'nin 8. EMCEF GENEL KURULU'NA VERDİĞİ ORTAK ÖNERGE Bütün sanayi sektörlerinde sendikal eyleme ve örgütlenmeye eksiksiz güvencenin sağlandığı bir Avrupa Sanayi Federasyonu kurulması 1. Bugünkü tarihsel bağlamda, ister gelişme dönemlerinde olsun ister kriz dönemlerinde, farklı sanayi sektörleri arasında, sektörleri ayıran sınırları zaman zaman belirsizleştiren ve hatta yeni sektörlerin oluşmasına yol açan son derece sıkı bir karşılıklı bağımlılık ve etkileşim var. 2. Çokuluslu şirketler genellikle çeşitli sanayi sektörlerinde faaliyet yürütüyor. 3. Bu gerçeklik, yeni bir sanayi federasyonu kurulması yönündeki çabaları haklı gösterecek şekilde, farklı sektörlerde sendikal eylem ve örgütlenmenin tedricen bir örnek hale gelmesine yol açıyor. 4. Ne var ki, çeşitli sektörlerdeki işçilerin genelde ortak çıkarlarının yanı sıra, aynı zamanda her bir sektörün diğeriyle şu ya da bu ölçüde çelişen özgül çıkarları da söz konusu. 5. Çeşitli sanayi sektörlerinde sendikal eylem ve toplu sözleşme kültürleri arasında homojenlik yok. Bu elbette zenginleştirici bir şey, kaybolmaması ve ortak bir sendikal kültürle bütünleştirilerek geliştirilmesi gerekiyor. 6. Çeşitli sanayi sektörlerindeki sendikal yapıların boyutları çok farklı. 7. Çeşitli sektörlerin endüstriyel ve örgütsel gerçekliği de hem küresel hem ulusal düzeylerde heterojen bir nitelik taşıyor. 8. Bu heterojen unsurların göz ardı edilmemesi gerekiyor. Eğer bunları daha güçlü, daha birleşik ve daha
82
petrol-iş
geniş olanaklara sahip bir örgüt yapısı içinde bütünleştirebilirsek, hepsi birer zenginlik unsuru haline gelebilir ve gelmelidir. 9. Sektörel açıdan çelişen çıkarların varlığı, sendikal kültürlerin heterojenliği ve var olan sendikal yapıların farklı boyutları, çeşitli sektörler düzeyinde özgül örgüt biçimleri ve
buna uygun örgüt içi uzlaşma prosedürleri gerektiriyor. 10. Bu noktalara yeterli önemin verilmemesi, bugüne kadar girişilen birleşme süreçlerini zaman zaman engellemiştir. Bu nedenle, bu saptamaların, bir sanayi federasyonu kurma sürecinin başarısına ve ortaya çıkacak örgütün gücüne gerekli ve olumlu bir katkı olarak anlaşılması gerekiyor. 11. Ulusal düzeyde farklı özellikler taşıyan çeşitli sendikal birleşme deneyimleri yaşandı.
Önergeleri dikkate alan EMCEF Genel Kurulu şu kararlara vardı 1. Sanayi federasyonunun kurulmasına yol açacak olan görüşme süreci, hem bu yeni sendikal örgüt biçimine duyulan ihtiyacı hem de mevcut heterojen unsurlara sağlanması gereken güvenceleri dikkate alarak geliştirilmelidir. Öyle ki ileride kurulacak olan uluslarötesi sendikal yapılar mevcut gerçekliğin hiçbir unsurunu göz ardı etmemiş olsun. 2. Bu gerçeklik ve bu yaklaşım, bu sürecin seyrini ve zorluklarını kavramak için, sanayi federasyonunun kurulmasına yönelik çalışma yöntemlerinin ve müzakere prosedürlerinin büyük bir şeffaflıkla oluşmasına yol açmalıdır. 3. Sürece katılan sektörel ve ulusal örgütler sürecin bütün ayrıntılarını öğrenmeli ve gerektiğinde önerilerde bulunabilmelidir. 4. Kurulacak örgütün içeriği, çalışma yöntemleri ve örgütsel yapısı konusunda alınan kararlar mümkün olan en geniş konsensusun sonucu olmalıdır. 5. Kurulacak örgüt, her bir sektörde sendikal eylemin, örgütlenmenin ve kaynak yönetiminin özgül biçimlerini geliştirebilmek için, sektörel ve altsektörel sendikal eylem ve örgütlenmenin bağımsız biçimlerini güvence altına almalıdır. 6. Sendikal örgütün uluslararası ve ulusal düzeyleri bu süreçte süreler, çalışma yöntem ve içeriği bakımından birbirinden bağımsız olarak ele alınmalıdır.
EMCEF ÜYESİ CGT SENDİKALARININ AVRUPA İŞKOLU FEDERASYONLARININ BİRLEŞMESİ KONUSUNDA 8. EMCEF GENEL KURULUNA VERDİĞİ ÖNERGE BAĞLAM Avrupa sendikaları, faaliyet gösterdikleri sektörler açısından yapılarını gözden geçirmelerine yol açan iki sorunla karşı karşıya. Şirket birleşmeleri, yeniden yapılanma, taşeron uygulaması ve özelleştirme, kapitalist ve finansal küreselleşme sürecinde itici güç olan uluslarötesi sermaye gruplarının yapısında köklü bir değişime yol açıyor. Küreselleşme süreci her ülkedeki yurttaşları, işçileri ve gezegeni yıkıma uğratıyor. Çok sayıda sermaye grubunun faaliyetleri metal, tekstil, kimya, enerji ve hatta hizmet sektörlerini kapsadığı için, bir ser-
maye grubu ile belli bir sektör arasındaki bağ giderek önemini kaybediyor. Buna Fransa'da otomobil ve enerji sektörlerinde tanık oluyoruz. Öte yandan sendikaların üye sayısında bir düşüş gözlüyoruz. Bunun sonucunda Avrupa federasyonlarının mali kaynaklarının azalması, federasyonların maliyetleri kısma arayışına girmesine yol açıyor. Bu iki faktör, tekstil, metal ve kimya/maden/enerji alanlarındaki federasyonların yönetimlerinin, giderek birleşmeye yol açabilecek “daha sıkı bir işbirliği” konusunu gündemine almasına yol açıyor.
Şimdiye kadar ne Avrupa Metal İşçileri Federasyonu ne EMCEF ne de Avrupa Tekstil ve Deri İşçileri Federasyonu birleşme konusunda yönetim kurullarına yetki verdi. Federasyon sekretaryalarının belli aralıklarla yaptığı toplantılar, öyle görünüyor ki, örgütlerin birbirini tanıması, bilgi alışverişi ve ortak kaynakların paylaşılması (sözgelimi, Avrupa düzeyinde bütün sektörlerde toplu sözleşmeyle ilgili veri ağı EUCOBAN) çerçevesinde gerçekleşiyor. Keza, Avrupa düzeyinde ve küresel düzeyde, federasyonların genel merkezlerinin birbirine daha yakın yerlere taşınmış olması, ortak çalışmayı daha da kolaylaştırıyor. petrol-iş
83
gütmemeli, gerçek iyileştirmeler sağlamalıdır. Bu ise şeffaf bir süreç, üyelerin sorunları kendi örgütlerinde tartışmaları için gereken zamanı tanıyan, her adımda demokratik onaya meydan veren bir yaklaşım gerektiriyor.
Avrupa metal, tekstil ve kimya federasyonlarının yaklaşan kongreleri ve bir dizi toplantı ve konferansta yürütülen ortak çalışma, konunun bir kez daha gündeme girmesi anlamına geliyor.
rını da kapsayacak şekilde geliştirmenin yararlı olduğunu düşünüyoruz.
• Aynı zamanda, bütün sanayi sektör-
Söz konusu federasyonların üyesi olan CGT sendikaları açısından önemli sonuçlar doğuracak bir sorundur bu. İşçilerin nasıl bir sendikaya ihtiyaç duyduğuyla ilgilidir ve tartışılan sürecin özünde sendikaların etkinliği sorunu yatmaktadır.
lerinin ve kollarının dikkate alınması ve Avrupa'daki sendikal faaliyetlere yansıması gerekiyor. Faaliyet yelpazesinin tamamına yaklaşımda sektör komitelerinin uygun yapılar olacağı kanısındayız. Bu tür komitelerin bulunmaması halinde kurulması ve bütün sektör komitelerinin işlevini yerine getirebilmesi için desteklenmesi gerekiyor.
CGT'NİN GÖRÜŞÜ
• Avrupa federasyonlarının günde-
CGT örgütlerinin bilgi edinmesi ve ortak bir görüş geliştirmesi için bir araya gelen federasyonların bu konudaki ortak görüşü şudur:
mindeki ana konular şunlar olmalıdır: şeffaflık, üyelere kulak verilmesi ve işçilerin yaşama/çalışma koşulları (istihdam, ücretler, emekli maaşları, çalışma süreleri ve koşulları) ile ilgili sorunların ele alınması.
• Federasyonlarımız arasındaki işbirliğinin Avrupa düzeyinde kaydettiği ilerlemeyi memnuniyetle karşılıyoruz. Bu durum, sektörlerimizdeki işçilerin karşı karşıya bulunduğu sorunlara daha fazla eğilme, daha güçlü ve daha etkin sendikal eylemler gerçekleştirme olanağı yaratıyor Bu işbirliğini, sendikal faaliyetleri güçlendirecek ve üç federasyonun (kimya-enerji, metal, tekstil) dışındaki sanayi federasyonla84
petrol-iş
• Federasyonlar üyeleri arasındaki dayanışmayı aktif olarak güçlendirmeli, -çokuluslu şirketlerde, taşeron ve tedarikçi ağlarında- işverenler karşısında bir güç dengesi yaratmak için sendikal eyleme ve işçileri harekete geçirmeye odaklanmalıdır.
• Sendikaların yapısındaki değişmeler sadece ölçek ekonomisi kaygısı
Sonuç olarak, şirketlerdeki gelişmeleri, bunun işçiler için taşıdığı önemi ve sendikaların yararlı ve etkin bir araç olması gereğini dikkate alıyoruz. Sendikalardaki güçlerin her zaman aynı görüşte olmasa da birlikte davrandığını biliyoruz. Kendi tarihsel gelişmelerinin ve deneyimlerinin sonucunda sendikal birleşmeye giden Kuzey Avrupalı arkadaşlarımız bizleri birleşme sürecini Avrupa düzeyinde hızlandırmaya çağırıyor. Ne var ki, içinde bulunduğumuz dönemde, CGT, federasyonlar arasındaki başarılı ve etkin işbirliğinin, birleşme ihtiyacı ve olanağı konusunda üye örgütleri ve onların tabanını herhangi bir idari işlemden daha iyi ikna edeceği kanısındadır. İşçileri harekete geçirmek için birlikte çalışabileceğimizi ve sektörel kimliğimizi sürdürebileceğimizi gösterirsek, gücümüz artacaktır. O zaman birleşme sorununu ele alabiliriz.
AVRUPA TEKSTİL VE DERİ İŞÇİLERİ FEDERASYONU'NUN (ETUC: TCL) 5. KONGRESİNDE KABUL EDİLEN EYLEM PROGRAMINDAN* 5. Kongre, Başkan'a ve Genel Sekreter'e, kurulacak federasyonun hedeflerini, misyonunu, yapılarını ve mali ihtiyaçlarını inceleyecek bir Ortak Çalışma Grubu kurma görevi verdi. Bu çalışma grubu, sürece ilişkin kesin bir takvim de hazırlayacaktır. 5. Kongre, Yönetim Kurulu'na, imalat sektöründe ortak bir sendikal yapının mümkünse 2011 sonuna kadar ve en geç Haziran 2012'ye kadar gerçekleştirilmesi için gereken bütün önlemleri alma yetkisi verdi. Bu yetki, Avrupa'daki genel merkezin yeri dahil, tüm mali, örgütsel ve idari konuları kapsıyor. Yeni örgüt her kurucu federasyona güçlü yönlerini paylaşma olanağı sağlayacaktır. Yeni federasyon kurucu örgütlerin güçlü ve birbirini tamamlayan yönlerini değerlendirecek, 'belli ortak unsurları bir araya getirme' ile 'sektörel özellikleri koruma' arasında bir denge gözetecektir. Böylece, kurulacak örgütün sektörel sendikal örgütlerin eylem yöntemlerinin bağımsızlığını güvence altına alması gerekiyor. Üç kurucu örgütün kimliği yeni fe-
derasyonun yönetiminin bileşimine yansımalıdır. Müzakere sürecinde çalışma yöntemleri ve prosedürleri şeffaf, demokratik ve her kesimi kucaklayacak bir biçimde yürütülmelidir. Çalışma sürecinin her aşamasında, önerilerini zamanında alabilecek şekilde, Avrupa Tekstil ve Deri Federasyonu'nun tüzüksel organlarıyla sistemli olarak
bilgi ve görüş alışverişi yapılmalıdır. Kararlar mümkün olan en geniş mutabakat sonucu olmalıdır. Uluslararası düzeyde de (IMF–ICEM–ITGLWF arasında) benzer süreçler gelişiyor. Bununla birlikte, farklı düzeylerdeki bu süreçlerin süre, yöntem ve içerik bakımından bağımsız ele alınması gerekiyor.
Süreç toplam kaynakları azaltıcı yönde kullanılmamalı, aksine sektördeki Avrupalı işçilerin çıkarlarını daha etkin bir şekilde temsil etmek üzere mevcut kaynakların daha iyi ve daha etkin kullanılmasını amaçlamalıdır. 8,5 milyondan fazla işçiyi temsil eden güçlü bir yeni federasyonun kurulması elbette 'kendi başına amaç' değil, bir 'araç'tır. Alınacak karar kolay olmayacaktır, ama bu kararın Avrupa Tekstil ve Deri Federasyonu'na, sektörümüzün geleceği ve çalışanların çıkarları açısından kendisini yeniden düzenleme olanağı vermesi gerekiyor.
* Mayıs 2010
petrol-iş
85
AVRUPA METAL İŞÇİLERİ FEDERASYONU'NUN 3. KONGRE KARARI*
Avrupa sanayi federasyonları arasında işbirliğinin artırılması Avrupa ekonomisinde dengenin geleneksel sanayilerden hizmet sektörünün ve yüksek teknolojili şirketlerin egemen olduğu bir ekonomiye doğru kayması, Avrupa imalat sektörünün yapısında büyük bir etki yarattı. Bu süreç geleneksel sanayi sektörleri arasındaki ayırım çizgisinin gitgide belirsizleşmesine yol açtı. Sanayinin niteliğindeki değişim, sanayinin değişik sektörlerinde faaliyet gösteren sendikaların ulusal düzeydeki birleşmelerinin artmasında önemli etkenlerden biri olmuştur. Bu birleşmeler, sendikaların sanayideki üyelerinin çıkarlarını daha iyi temsil etmek için kaynaklarını, hizmetlerini ve uzmanlık birikimlerini bir araya getirmesiyle ilgilidir. Ne var ki, Avrupa sanayi federasyonlarının asli faaliyetleri arasındaki örtüşme gitgide daha da artmasına rağmen, bu örgütler arasındaki birleşmeye yönelik sürecin seyri daha yavaş olmuştur. Avrupa'da sanayi sektörleri arasındaki ayırım çizgisi gitgide belirsizleşirken, Avrupa sanayi federasyon-
86
petrol-iş
larından hiçbiri kendi çalışma alanına diğerlerininkinden kopuk olarak yaklaşamaz. Kongre, bu sektörlerdeki işverenlerin gücü karşısına gerçek bir güç çıkarabilmek için, Avrupa'da sanayi sektörlerinde birleşik bir sendikal cephe kurulması gerektiğine inanıyor. Kongre, özellikle toplu sözleşme politikası, şirket politikası ve sanayi politikası alanlarında somut işbirliğini artırmak amacıyla EMF, EMCEF ve ETUFTCL'nin geliştirmekte olduğu ortak çalışma programını destekliyor. Bu işbirliği çerçevesinde, Avrupa sanayi federasyonları, birleşme şeklinde bir yapı-
sal değişim yönünde de çalışmalıdır. Bu nedenledir ki Kongre Avrupa Metal Federasyonu'nun: Sanayi sektörlerinde faaliyet gösteren sendikalar arasında, özellikle EMCEF ve ETUF-TCL ile, somut işbirliğini artırmaya yönelik çabalarını sürdürmesine; EMCEF ve ETUF-TCL ile birleşmek suretiyle yapı değişimi yönünde ve sanayiyi kapsayacak tek bir Avrupa sendika federasyonu kurulması için çalışmasına; Üye örgütleri yapısal değişime yönelik benzer bir
atılımı (IMF, ICEM ya da ITGLWF üyesi olmaları halinde) küresel düzeyde de aktif olarak desteklemeye çağırmasına; Birleşme sürecinin toplam kaynakları azaltıcı yönde kullanılmaması, aksine sektördeki Avrupalı işçilerin çıkarlarını daha etkin bir şekilde temsil etmek üzere mevcut kaynakların daha iyi ve daha etkin kullanılmasını sağlamak için çaba harcamasına; Yönetim Kurulu'na düzenli olarak bilgi vermesine ve geleceğe yönelik bir strateji hazırlamasına karar vermiştir.
* Haziran 2007
DÜNYA SENDİKALARI
MISIR'DA DEMOKRASİ İÇİN 8 ŞUBAT EYLEM GÜNÜ
Dünya sendikaları Mısır'da demokrasi için harekete geçti
U
luslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) Genel Konseyi'nin Brüksel'de yaptığı toplantıda aldığı karar uyarınca, bütün dünyada sendikalar 8 Şubat'ta, Mısır'da Demokrasi İçin Eylem Günü'nde ortak eylem yaptı.
Sendikalar Mısır elçiliklerinin önünde gösteriler düzenlediler. Eylemin amacı, Mısır'da demokrasiye geçişi talep etmek ve barışçıl gösterilere şiddet kullanarak baskı uygulanmasından sorumlu kişilerin yargı önüne çıkarılmasını sağlamak için hükümetlere baskı yapmak. ITUC Genel Sekreteri Sharan Burrow bu konuda şöyle dedi:“Mısır halkının isteklerine saygı göstermesini sağlamak için Hüsnü Mübarek rejimine uluslararası topluluğun baskısının sürmesine yönelik çabalarımız devam edecek. Mısır'daki bağımsız sendikaları ve diğer demokrasi güçlerini kararlı bir tutumla destekliyoruz. Masum insanlara yönelik cinayetlerden, saldırılardan ve tehditlerden sorumlu kişiler cezasız kalmamalıdır.”
PETROL-İŞ İLE DÜNYA SENDİKALARI İKİLİ GÖRÜŞMELERİ
Rusya Kimya Sendikası
Romanya Kimya Sendikası Petrol-İş Sendikası ile Romanya Kimya Sendikası FSLCP arasında 27 Kasım 2010 tarihinde İstanbul'da düzenlenen İCEM Dünya Kimya Konferansı sırasında yapılan görüşmede iki sendika arasındaki işbirliği çerçevesinde bazı kararlar alındı. Sendika başkanlarının katılımıyla gerçekleşen görüşmede gelecekte ortak sendikal toplantılar düzenlenmesi, işyeri ziyaretleri ve aynı sektörde faaliyet yürütüldüğü için sektörle ilgili karşılıklı bilgi ve deneyim alışverişi yapılması konuları kararlaştırıldı.
Özbekistan ve Kazakistan Sendikaları ICEM Dünya Kimya Konferansı vesilesiyle Petrol-İş heyeti ile Özbekistan ve Kazakistan Kimya Sendikaları başkanları 28 Ekim 2010 tarihinde görüş alışverişinde bulundu. Görüşmede ilişkilerin bir protokole bağlanması kararlaştırıldı. Oluşturulan protokol taslakları çerçevesinde sendikalar arasındaki bilgi ve deneyim alışverişinin artırılmasına karar verildi.
29 Ekim 2010 günü sendikamızın genel merkezinde bir araya gelen Rusya Kimya Sendikası ile Petrolİş heyetleri görüş ve bilgi alışverişinde bulundu. Rusya Kimya Sendikası'nın Başkanı Alexander Sitnov ile sendikamızın Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın iki sendika arasındaki ilişkilerin bir protokole bağlanması konusunda anlaştılar. Düzenlenen protokolde iki sendikanın ortak çalışma toplantıları düzenlemesi, heyet alışverişinde bulunması ve çeşitli alanlarda düzenli bilgi ve deneyim alışverişi petrol-iş yapması öngörülüyor.87
ULUSLARARASI İLİŞKİLER
ICEM'İN 2 YILDIR SÜREN TÜRKİYE PROJESİNİN NİHAİ DEĞERLENDİRME TOPLANTISI
Konferansta örgütlenme ve sosyal diyalog projesi değerlendirildi
I
CEM'in yaklaşık iki yıldır süren Türkiye projesinin nihai değerlendirme toplantısı 29-30 Kasım 2010 tarihlerinde Ankara'da yapıldı. Konferansa değişik ülkelerin sektör sendikalarından şu kişiler katıldı: Hans Hupkes, Hollanda FNV Bondgenoten Sendikası Genel Başkan Danışmanı, Manfred Warda, ICEM Genel Sekreteri, Kemal Özkan, ICEM Kimya ve Lastik İşkolları Sorumlusu, Celil Çoban-Mail Ürker, Hollanda FNV Bondgenoten Sendikası, Mats Svensson, İsveç IF Metall Sendikası, Michael Wolters, Almanya IG BCE Sendikası Uluslararası İlişkiler Sorumlusu, Jorgen Juul Rasmussen, Danimarka Elektrikçiler Sendikası Başkanı, Jacques Caltot-Christophe Quarez, Fransa Kimya ve Enerji Sendikası FCE/CFDT, Dimitra Penidis-Isabelle Verhaegen, Belçika CSC Sanayi ve Enerji Sendikası. ICEM üyesi Türkiye sendikalarının yönetici ve uzman kadrolarının katıldığı konferansta sendikamızı Genel Başkan Mustafa Öztaşkın başkanlığında altı kişilik bir heyet temsil etti. ICEM Genel Sekreteri Manfred Warda, federasyonun son iki yılda Türkiye sendikalarıyla ilgili yürüttüğü çalışmalar ve üç küresel federasyon (ICEM-IMFITGLWF) arasında devam eden işbirliği süreci hakkında genel bir rapor sundu. ICEM Kimya ve Lastik İşkolları Sorumlusu Kemal Özkan'ın 2009-2010 yılla-
88
petrol-iş
rında yürütülen proje çalışmaları hakkındaki raporundan sonra, projeye destek veren değişik ülke sendikalarının temsilcileri görüş ve değerlendirmelerini sundular. Zorluklara karşın olanaklar görülüyor mu? Değişik ülke sendikalarının temsilcileri özellikle şu saptamada birleştiler: Türkiye'de sendikal çalışma ve örgütlenme gerçekten çok zor bir süreç. Yürürlükteki yasalar bu zorluğu daha da pekiştiriyor. Türkiye'deki sendikalar bu zorlukları sürekli vurguluyorlar. Ama bu zorlukların yanı sıra var olan fırsatlar ve olanaklar acaba yeterince görülüyor ve kullanılıyor mu? Bu soruya kolayca evet cevabı verilemez. İlk günün bu oturumunda Türkiye sen-
dikalarının da katıldığı canlı bir tartışma yaşandı. Sendikamız uzmanlarından İsmail Hakkı Kurt, Türkiye sendikal hareketinin dışarıdan doğru kavranmasını sağlamak amacıyla, hareketin iç dinamikleri üzerinde duran bir sunum yaptı. Bu bağlamda yapılan tartışmada, Fransa Kimya ve Enerji Sendikası'nın (FCE/CFDT) Kimya Bölümü Sorumlusu Jacques Caltot, Petrol-İş'i kastederek, Türkiye'de bir sendikanın ilginç bir örgütlenme ve tanıtım kampanyası başlattığını, geçen seminerlerden birinde bununla ilgili bir belgesel izlediklerini ve etkilendiklerini söyledi. Ve şöyle dedi: “Demek, her şeye rağmen, Türkiye'de de güzel şeyler oluyor. Birileri çalışıyor.” Konferansın son oturumunda, ICEM Kimya ve Lastik İşkolları Sorumlusu
Kemal Özkan, ICEM'in, projenin geleceğine ilişkin görüşünü açıkladı ve projenin gelecekte şu üç seçenek üzerinden ilerleyebileceğini belirtti: • Sendikal örgütlenmede uluslararası araçların kullanılması; • Avrupa'daki (Almanya, Fransa, Hollanda ve Kuzey Avrupa'daki) çokuluslularla ilgili proje çalışmaları yapılması; • Güvencesiz ve düzensiz istihdam konusunda proje çalışmaları yapılması. İkili görüşmeler Konferans sırasında Alman sendikası IGBCE'nin Uluslararası İlişkiler Sorumlusu Michael Wolters ile görüşüldü. Kendisine Novamed'deki son durum kısaca iletildi. Daha sonra bir mektupla daha ayrıntılı bilgi iletileceği söylendi.
Wolters mektup eline geçince, IGBCE olarak durumu değerlendireceklerini ve ne yapabileceklerine karar vereceklerini vurguladı. Öte yandan, Demo işyeri konusunda Fransa'daki CFDT'ye bağlı Kimya ve Enerji Sendikası'nın Kimya Bölümü Sorumlusu Jacques Caltot ve Uluslararası İlişkiler Sekreteri Christophe Quarez ile görüşüldü. Birinci görüşmeyi genel başkanımız yaptı. Daha sonra Bursa Şube Başkanı Nuri Han sorun konusunda ayrıntılı bilgi verdi ve Demo'yla ilgili belgeleri içeren bir dosyayı Fransızlara iletti. Önümüzdeki günlerde sendikamız Fransız sendikasından bir heyeti Bursa'ya davet ederek Faurecia ile Demo'daki durumu yerinde incelemelerini isteyecek.
ICEM Irak Sendikaları Birlik Semineri Seminere Türkiye, Irak, Güney Afrika sendika temsilcileri ile birlikte ICEM ve AFL-CIO Dayanışma Merkezi yöneticileri de katıldı.
D
ünya örgütümüz ICEM'in düzenlediği Irak Sendikaları Birlik Semineri 29 Ekim 2010 – 31 Ekim 2010 tarihleri arasında İstanbul'da gerçekleştirildi. Seminere Türkiye, Irak, Güney Afrika sendika temsilcileri ile birlikte ICEM ve AFL-CIO Dayanışma Merkezi yöneticileri de katıldı.
doğu'da işçi sınıfının uluslararası dayanışmasının sağlanmasının öneminin altını çizdi.
ICEM Genel Sekreteri Manfred Warda'nın ICEM faaliyetlerini anlatan sunumundan sonra bir konuşma yapan Petrol-İş Sendikası Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreteri Nimetullah Sözen özellikle halkların emperyalist güçler tarafından birbirine düşürüldüğü Orta-
Üç gün boyunca gerçekleştirilen tartışmalardan sonra Irak sendikal hareketinin güçlendirilmesi için yapılması planlanan aşağıdaki üç temel konu vurgulandı.
Seminere Adana Şube Başkanımız Ahmet Kabaca, Adıyaman Şube Başkanımız Zeynal Eroğlu ve Batman Şube Başkanımız Mustafa Mesut Tekik de katılarak birer konuşma yaptılar.
• ICEM'in bağıtladığı Küresel Çerçeve Sözleşmeler çerçevesinde
Irak'ta özellikle petrol sektöründe faaliyet yürüten çokuluslu şirketlerin takip edilmesi. • Irak'ta yeni hazırlanan iş yasasının işçiler lehine hükümler içermesinin sağlanması için ve işçi haklarını kısıtlayan maddelerin kaldırılması çerçevesinde bir kampanya yürütülmesi. Yürütülecek bu kampanya sürecinde Irak enerji, petrol, kimya ve gaz işçileri arasında kurulacak ilişkinin ilerletilerek ülkedeki ICEM üyesi sektör sendikalarının oluşturacağı bir “ICEM Irak Koordinasyon Komitesi” kurulması. • ICEM'in Irak sendikaları ile dayanışma çerçevesinde bölgede faaliyet yürüten ITF ile sıcak ilişki içerisinde bulunması.
petrol-iş
89
Petrol-İş ile Brezilya Kimya İşçileri Sendikası işbirliğine gidiyor
B
rezilya ABC(Santo Andre, Sao Bernardo do Campo ve Sao Caetano do Sul kentlerinden oluşan Brezilya'nın gelişmiş sanayi bölgesi) Kimya İşçileri Sendikası'dan bir delegasyon 26 Ekim Salı günü Petrol-İş Sendikası'nı ziyaret etti.
Petrol-İş Sendikası Genel Merkezi'nde yapılan görüşmeye Petrol-İş Sendikası Merkez Yönetimi ve uzmanları ile Brezilya Kimya Sendikası Merkez Yönetici ve uzmanları katıldı. Toplantıda iki ülke arasında çalışma ilişkileri, sendikal mücadele ve sosyal haklar çerçevesindeki benzerlikler ve farklılıklar vurgulandı. Toplantıda küresel kapitalizme karşı mücadelede başarının ancak işçi sınıfının küresel düzeyde mücadelesi ve işbirliğinin sağlanması ile gerçekleşeceğinin altı çizildi. Bu
bağlamda iki sendika arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi konusunda bir “Teknik İşbirliği Projesi” protokolü imzalanmasına karar verildi. Uygulanacak projeye özellikle Eğitim Servisi, Örgütlenme Servisi, Araştırma Servisi'nin yanı sıra katkısı olabilecek diğer servisler de katılacak. Dış İlişkiler Servisi ise projeye lojistik destek sunacak. Protokol 27-28 Ekim 2010 tarihinde İstanbul Ataköy'de yapılan ICEM Dünya Kimya Konferansı sırasında imzalandı. Bu protokol yaklaşık 25 yıldır yükselen bir işçi mücadelesine sahip olan ve 3. dönemdir işçi önderlerini Devlet Başkanı seçen Brezilya işçilerini Türkiye petrol, kimya ve lastik sektöründe çalışan işçilerle buluşturacak.
Petrol-İş Heyeti Mısır'da...
M
ısır Kimya İşçileri Sendikasının daveti üzerine 6-9 Aralık 2010 tarihlerinde, Petrol-İş Genel Mali Sekreteri İbrahim Doğangül, Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreteri Nimetullah Sözen ve Adıyaman Şube Başkanı Zeynal Eroğlu'dan oluşan bir heyet Kahire'ye gitti. Burada karşılıklı görüş alışverişinde bulunuldu, iyiniyet dilekleri iletildi.
Küresel saldırılara karşı ortak hareket edilmesi yönünde görüş birliğine varıldı. Bu çerçevede kamuya ait ilaç fabrikalarından biri ziyaret edildi, fabrika yetkilileri, işçiler ve sendika temsilcileri ile sohbet edildi.
90
petrol-iş
DÜNYA SENDİKALARI
Mısır Bağımsız Sendikalar Federasyonu'nun 30 Ocak 2011 tarihli kuruluş bildirgesi
Mısır sendikal hareketinde yeni dönem Mısır'da yeni bir tarihsel dönemin kapısını açan halk hareketinde ülkedeki işçi sınıfı belirleyici bir rol oynadı. Ülkenin politik gündemini etkileyen grevler ve protesto eylemleri yeni bir sendikal harekete de kaynaklık etti. İşçi hareketi yeni bir ulusal federasyonun kurulduğunu ilan etti ve taleplerini açıkladı. Yeni federasyonun kuruluş bildirgesinin ve işçilerin talepler bildirgesinin tam metnini yayımlıyoruz.
M
ısır tarihi anlar yaşıyor. Ülke halkı insana yakışır yaşam hakkını, onur, özgürlük ve sosyal adalet hakkını, insana yakışır olanaklardan yararlanma ve adil ücret hakkını, zenginlikten ve gayri safi milli hasıladan her yurttaşın pay aldığı, herkes için demokratik bir toplum hakkını savunmak için cesaretle mücadele ediyor. Halkın çoğunluğu toplu ulaşımdan bile yararlanamazken bir avuç insanın özel jet almasına izin vermeyen bir toplum. Piramidin tepesindekilerin asgari ücretin bin katını kazanmasını reddeden bir toplum. Halkın özgürce soluk almasına, özgürce konuşmasına, etkileşmesine ve kendini ifade etmesine olanak veren bir toplum. Bütün halk kesimlerinin ve sınıflarının çıkarlarını savunmasına ve özgürce müzakere etmesine olanak veren bir toplum. Halkına baskı yapmayan, işçilerin kapasitesini geliştirme ve yaşam koşullarını iyileştirme doğal eğilimini engellemeyen bir toplum. İşçiler ve halk meşru haklarını savunmak için onlarca yıl mücadele etti, özellikle son dört yılda, geçmişte eşi görülmemiş protesto eylemlerine katıldı. Onlarca yıldır kendilerinden parça parça çalınmış bağımsız sendikal örgütten yoksun olmalarına rağmen, çabaları başarıyla sonuçlandı. Geniş toplum kesimlerini harekete çekmeyi, toplumda işçiler arasında ve sendikal harekette ilgi uyandırmayı başardılar. İşçiler gençleri yutan işsizlik hayaletiyle başa çıkabilmek için çalışma hakkını savundular ve bütün işçilere insana yakışır yaşam sağlayan adil bir asgari ücret talep
ettiler. Örgütlenme ve bağımsız sendikal örgüt kurma demokratik hakkını savunmak için cesaretle savaştılar. İşçi hareketinin mücadelesi bugünün halk devrimine zemin hazırladı. Bu nedenledir ki Mısır işçileri ve çalışanları “devlet” federasyonunun kendilerini temsil etmesini ve kendileri adına konuşmasını tümden reddediyor. Çünkü bu federasyon işçilerin hak ve taleplerini görmezden geldi ve hatta bu dönemdeki her protesto eylemine karşı olduğunu vurgulayan ünlü 27 Ocak açıklamasını yayımladı. Bu nedenle, bağımsız sendikaların (Emlak Vergisi İdaresi İşçileri Sendikası, Emekli İşçiler Sendikası, Sağlık Teknisyenleri Sendikası, Bağımsız Öğretmenler Sendikası) ve komitelerin yanı sıra, çeşitli sanayi kollarındaki bağımsız işçi grupları 30 Ocak 2011 Pazar günü Mısır Bağımsız Sendikalar Federasyonu'nun kurulduğunu açıklıyor ve aşağıdaki talepleri vurguluyor: 1. Mısır yurttaşlarına çalışma hakkı ve işsizlik tazminatı hakkı tanınmalıdır. 2. Asgari ücret en az 1.200 Mısır lirası
olmalı, her yıl enflasyona göre artırılmalı; işçilerin ikramiye ve sosyal yardım hakları güvence altına alınmalı ve özellikle tehlikeli işlerde çalışanlara iş tazminatı sağlanmalıdır. Ayrıca, azami ücret asgari ücretin on katını geçmemelidir. 3. Bütün Mısır yurttaşlarına adil güvenlik hakkı (sağlık, konut ve eğitim hakları dahil) ve tüm emeklilere insana yakışır emekli maaşı ve sosyal haklar tanınmalıdır. 4. İşçilere örgütlenme, kendi tüzüklerini yapma hakkı ve bu hakla ilgili bütün yasal kısıtlamaları kaldırma hakkı tanınmalıdır. 5. 25 Ocak'tan sonra cezaevine giren bütün tutuklular salıverilmelidir. Mısır Bağımsız Sendikalar Federasyonu Kurucu Organı, Mısır'ın tüm işçilerini bu kritik dönemde işyerlerini, işçileri ve yurttaşları savunmak üzere Sivil Komiteler kurmaya ve hayati sektörlerdeki işyerleri hariç, grevler ve protesto eylemleri örgütlemeye, Mısır halkının taleplerini gerçekleştirmeye çağırıyor. petrol-iş
91
Mısır'da bağımsız sendikacıların ve işçi temsilcilerinin 19 Şubat 2011 günü Kahire'de yayımladığı talepler bildirgesi
Bildirgeyi değişik işkollarından işçi ve sendika temsilcileri imzalamış. İşkolları itibariyle şöyle bir döküm çıkarabiliriz: Meteoroloji İdaresi çalışanları, emlak vergisi tahsildarları, büyük mağaza çalışanları, sağlık emekçileri, Posta İdaresi çalışanları, şeker rafinerileri işçileri, tekstil, gıda, metal, çimento, gübre, ilaç, kimya ve deri işçileri, askeri fabrikaların işçileri, ulaşım işçileri, Süveyş Kanalı şirketinin işçileri.
Devrim – Özgürlük – Sosyal Adalet Devrimdeki İşçilerin Talepleri
25 Ocak devriminin kahramanları! Yaşadığımız dönemde Mısır'da yüz binlerce işçinin grevlerine, işgallerine ve gösterilerine tanık olan farklı işyerlerinin işçileri
ve sendikacılar olarak bizler, grevci işçilerin taleplerini birleştirmenin doğru olduğunu düşünüyoruz. Böylece taleplerimiz, Mısır halkının yaptığı ve şehitlerin uğruna kanlarını döktüğü devrimimizin hedeflerinin ayrılmaz bir parçası haline gelebilecektir. Bu devrimin toplumsal yönünü vurgulamak ve devrimin tabanındaki asıl hak sahiplerinin elinden alınmasını önlemek için, haklı taleplerimizi bir araya getiren bir işçi programı sunuyoruz. 25 Ocak devriminden önce öne çıkardığımız ve bu şanlı devrimin başlangıcının bir parçası haline gelmiş işçi talepleri şunlardır:
petrol-iş
• İşletmeleri batırıp elden çıkarmak için şirketlerin başına getirilen yozlaşmış yöneticilerin tümünün görevden alınması. • Gençlere istihdam olanakları açmak için, emeklilik yaşı geçmiş ve ulusal gelirin 3 milyarını yutan danışmanların istihdamının önlenmesi. • Fiyatları aşağı çekmek ve yükü yoksulların omuzlarına yıkmamak için, mal ve hizmetler üzerinde tekrar fiyat denetimi uygulanması.
1. Devrimin doğurduğu sosyal adalet ilkesini gerçekleştirmek amacıyla, ulusal asgari ücretin ve emekli maaşının artırılması; asgari ve azami ücret arasındaki farkın, azami ücret asgarinin on beş katını aşmayacak şekilde, azaltılması; işsizlik yardımı ödenmesi ve yardımda artan fiyatlarla orantılı düzenli artışlar yapılması.
6. İşletmeleri elden çıkarmadan önce batırmak için şirketlerin başına getirilen müflis rejimin kalıntılarına karşı halen grevde olanlar da dahil olmak üzere tüm Mısırlı işçilerin grev yapma, oturma grevi örgütleme ve barışçıl gösteriler düzenleme hakkının tanınması. Zenginliğin adil dağılımına yol açmayacak olursa, bu devrimin hiçbir değer taşımayacağını düşünüyoruz.
2. Bağımsız sendikalar kurma özgürlüğünün koşulsuz ve kısıtlamasız tanınması; sendikaların ve yöneticilerinin korunması.
Toplumsal özgürlükler olmazsa özgürlükler eksik kalır. Oy verme hakkı doğal olarak bir somun ekmek hakkının varlığına bağlıdır.
3. Kol işçilerine, büro emekçilerine, köylülere ve meslek insanlarına iş güvencesi hakkı tanınması ve işten atmalara karşı korunmaları. Geçici işçiler sürekli işçi haline getirilmeli ve işten atılmış işçiler işlerine dönmelidir. İşçilerin geçici sözleşmeyle istihdam edilmesini hiçbir şekilde mazur görmemeliyiz.
7. Sağlık hizmeti üretimi artırmanın zorunlu koşuludur..
4. Özelleştirilmiş işletmelerin tümünün yeniden ulusallaştırılması ve eski rejim döneminde ulusal ekonomimizi yıkıma uğratan utanç verici özelleştirme programına tümüyle son verilmesi.
92
5.
8. Eski rejim döneminde yozlaşmanın/yolsuzluğun en önemli sembollerinden bir olan Mısır Sendikalar Federasyonu'nun (ETUF) feshedilmesi. Federasyon hakkında verilmiş yargı kararlarının uygulanması, örgütün malvarlığına ve belgelerine el konulması, ETUF ve ona üye sendikaların yöneticilerinin malvarlığına el konulması ve bu kişiler hakkında soruşturma açılması.
ŞUBELER-EYLEMLER
Petrol-İş Bandırma şubesinin dayanışma gecesinde emeklilere plaket
Ç
alışma hayatının aktif kitle örgütü, Petrol-İş Bandırma Şubesi geleneksel dayanışma gecesinde emekliye ayrılan 32 çalışana törenle ödülleri verildi. Ekol düğün salonundaki geleneksel dayanışma gecesine Petrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın ve sendikanın önde gelen isimleri başta olmak üzere çalışanlar, siyasi parti temsilcileri, Bandırma Edincik Belediye Başkanı, demokratik kitle örgütleri de katıldı. Gecenin gündemine ilişkin konuşmaların ardından emekliye ayrılanların plaketlerinin dağıtılması ile gece eğlence bölümü ile devam etti.
Ankara Şubemizde TPAO bilgilendirme toplantısı
Asgari ücretin yükseltilmesi için imza kampanyası
A
T
PAO Genel Müdürlüğü Araştırma Merkezi Toplantı Salonunda, 12 Ocak 2011 Çarşamba günü ülkemizin tek milli petrol şirketi olan TPAO ile ilgili yapılmak istenen düzenlemeler hakkında yapılan toplantı üyelerimizin yoğun ilgi ve katılımıyla gerçekleşti. Şube Başkanımız Mustafa ÖZGEN tarafından yapılan açılış konuşmasının ardından, Genel Merkez Araştırma Uzmanımız Aşkın SÜZÜK konu ile ilgili detaylı açıklamasıyla (sunum) etkinlik sona erdi.
liağa şubemizin de aralarında yer aldığı Aliağa Emek ve Demokrasi Platformu Bileşenleri, asgari ücretin açlık sınırının üzerine ve en düşük devlet memuru seviyesine çıkarılması doğrultusunda Aliağa Demokrasi Meydanı'nda 6 Aralık 2010 Pazartesi gününden 9 Aralık 2010 Perşembe gününe kadar saat 17.00’de bir araya gelerek basın açıklaması yaptı ve taleplerini dile getirdi. Belediye, Petkim ve Tüpraş çalışanlarıyla tüm emek bileşenleri 10 Aralık 2010 Cuma günü, saat 12.00’de Aliağa Demokrasi Meydanı'nda buluşarak Türk Telekom önünde yaptıkları basın açıklamasıyla toplanan imzaları Çalışma Bakanlığı’na ve Türk-İş yöneticilerine gönderdi.
petrol-iş
93
Aziz Nesin ve Türkan Saylan anıldı...
A
liağa Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri, Petrol-İş Konferans Salonunda, eğitime vermiş oldukları önemli katkılardan dolayı, "Aziz Nesin" ve "Türkan Saylan" için bir program düzenlendi. Gecenin açılış konuşmasını Petrol - İş Aliağa Şube başkanı ve Aliağa Emek ve Demokrasi Platformu Bileşenleri dönem sözcüsü İsmail DOĞAN yaptı. İsmail DOĞAN, konuşmasında ülkeye mal olmuş iki değerli aydının öncülüğünde, meydana getirdikleri kurumların çocukların eğitimine verdikleri önemi ve çocuklara yatırım yapanların ancak geleceği olabileceğinin bilincini
Sandoz işçilerine eğitim
İ
stanbul 1 Nolu Şubemizin örgütlü olduğu Sandoz Grup Sağlık Ürünleri İlaçları San. ve Tic. A.Ş. işçilerine 5 Aralık - Pazar günü Şube Konferans Salonu'nda eğitim verildi. 90 üyenin katıldığı eğitimde ağırlıklı konular toplu iş sözleşme süreci ve işyerinde yaşanan sorunlar oldu. Yarım gün süren eğitimde bu konularla ilgili tartışma ve değerlendirmeler yapıldı, görüş alışverişinde bulunuldu.
her iki kurumda da gördüklerini ifade etti. Anma gecesinde Nesin Vakfı eski başkanı Fevzi Örnek ise Aziz Nesin ile ilgili anılarını anlattı. Vakfın çalışmalarından da örnekler verdiği konuşmasında, vakfın yetiştirdiği çocuklar ile ilişkinin kesilmediğini, bir anne baba ilişkisi gibi devam ettiğini söyledi. Aziz NESİN ve Türkan SAYLAN’ın yaşamlarından derlenmiş slayt sunumları ile başlayan gece Devlet Opera Bale Sanatçısı Yunus KIRILMIŞ’ın seslendirdiği türküler ile devam etti. Burçay Özdemir, Ali Musa Tunç, Ahmet Bilmen, Senem İnanlı dinletileri ile gece sona erdi
Aliağa şubemizde eğitim seminerleri
A
liağa şubemiz, Kasım 2007 yılında başlanan eğitim seferberliğine Aralık 2010 yılında da devam etti. Yıllardır kentimize emek veren, 2007 yılından beri sendikamızda tiyatro eğitmenliği yapan Cihangir Turantaş ile Şubemiz, 7 Aralık 2010 Salı günü yeni dönem eğitim çalışmalarına başladı. Oldukça yoğun ilgi gören eğitimlerde asıl amaç donanımlı, ye-
teneklerini keşfeden, iletişim becerilerini geliştiren, sosyal sorumluluk projelerinde katılımcı ve duyarlı bireyler yetiştirmek. Cihangir Turantaş öncülüğünde başlayan seminerde diyafram çalışmaları, Türkçe'yi doğru kullanmak, sesin etkin kullanılmasıyla ilgili çalışmalar yapıldı. Her hafta salı günleri saat 19. 00'da yapılan eğitimler, 3 ay boyunca sendika konferans salonumuzda sürdü.
Vefat ve Başsağlığı ALİ GÜMÜŞ Aliağa şubemize bağlı Petkim işyerinde çalışmakta olan, iki çocuk babası Ali Gümüş, arkadaşının annesinin cenaze töreninden dönüşünde 11. 11. 2010 tarihinde kalp krizi sonucu vefat etmiştir. Ali Gümüş'e rahmet, eşi, çocukları, yakınları ve çalışma arkadaşlarına başsağlığı ve sabır dileriz. NURETTİN TETİK Aliağa şubemize bağlı Petkim işyerinden emekli, iki çocuk babası Nurettin Tetik kanser sonucu 25.12. 2010 tarihinde vefat etmiştir. Nurettin Tetik'e rahmet, eşi, çocukları ve yakınlarına başsağlığı ve sabır dileriz.
94
petrol-iş
ŞUBELER-EYLEMLER
Adıyaman’da Petrol-İş üyesi işçiler TPAO yönetimini protesto etti
A
dıyaman TPAO Bölge Müdürlüğü yöneticilerinin, Adıyaman şubemiz yöneticilerine, işyeri temsilcilerimize ve üyelerimize karşı sert tutum ve davranışlarda bulunmasına, baskı uygulamasına, 9 üyemize haksız bir şekilde 8 gün işten uzaklaştırma cezası verilmesine TPAO Adıyaman Bölge Müdürlüğü işçileri sert tepki göstererek, yönetimi protesto ettiler. 7 Ocak, Cuma günü TPAO Bölge Müdürlüğü önünde toplanan Petrol-İş üyesi işçiler, TPAO yönetiminin baskılarını protesto ederek, işe 1 saat geç başladılar. Kitlesel basın açıklamasının da yapıldığı protesto eylemi ile ilgili olarak açıklama yapan Adıyaman Şube Başkanımız Zeynal Eroğlu, "Daha önce sendika yönetici ve temsilcilerimize yönelik açılan soruşturmalarda 9 arkadaşımıza haksız bir şekilde 8'er gün
işten uzaklaştırma cezası verilmiştir. Bu haksız ceza ile yetinmeyen işveren, sendika ve çalışanlar üzerinde daha fazla baskı ve korku uygulamak, çalışanları pasifleştirmek için aynı arkadaşlarımızı, toplu iş sözleşmesinin 26. maddesini ihlal etmek suretiyle, parka çekerek, mesai ücretinden mahrum bırakarak, ücretle terbiye etmeyi bir baskı aracı olarak kullanmak istemektedir” dedi. İş barışı bozuluyor, eşitlik yok ediliyor Konuşmasını, “Bilinmelidir ki söz ko-
nusu 9 arkadaşımız işlerinde başarılı, usta ve ehil kişilerdir. Biz çok iyi biliyoruz ki, bizlerin emeği ve yarattığımız değerler üzerinden burada olan, kapsam dışı personele maddi destek sağlanması amacıyla bölge tazminatı, lojman kiralama, aile servisleri gibi olanaklar sağlanırken, zaten mağdur durumda olan kapsam içi personelin emeklerinin karşılığı olan fazla mesailerin kesilmesi, sosyal haklarının ellerinden alınması istenmektedir. Söz konusu biz üretenler olunca mesai ücretleri çok görülmektedir. Bu durum iş barışını, adaletini ve eşitliği yok edecektir" diye sürdüren Eroğlu şöyle devam etti: "Biz biliyoruz ki saldırılar bununla da sınırlı kalmayacaktır. Bu saldırılar önümüzdeki günlerde uygulamaya konulacak başka saldırı ve hak gasplarının habercisidir.
tırmanın ve iş güvencesini yok edecek uygulamalarının bir ön adımıdır. Bu saldırılar karşılıksız kalmamalıdır. Bunlara karşı sesiz kalamayız. 56 yılda iş başında, kulede onlarca şehit vererek, yüzlerce arkadaşımızın sakat kalarak var edip bu günlere getirdiği TPAO'nun 2011 yılında halka arzı, akabinde özelleştirilmesi söz konusudur. TPAO ülkeye getirdiği maddi değerle ve bizlerle beraber halkın malı olmuştur. TPAO özelleştirilemez. Sendikamız, “Toplu sözleşme hakkımız, grev silahımız” şiarıyla hareket etmektedir.” Basın açıklamasının ardından sendikamız üyesi işçiler TPAO Bölge Müdürlüğü idari binasına kadar alkışlarla, sloganlar atarak yürüdüler ve daha sonra işbaşı yapıldı.
Toplu iş sözleşme sürecine girdiğimiz bu dönemde yapılan bu saldırı ve mesai gaspları manidardır. Bu uygulamalar TEKEL işçisine dayatılan 4/C statüsünün, taşeronlaştırmanın, sendikasızlaşpetrol-iş
95
VEDA ZİYARETİ
YILLARCA T. ŞİŞECAM GRUBU İŞVEREN TEMSİLCİSİ OLARAK TİS'LERDE MASANIN KARŞISINDA OTURAN MEHMET ORHON:
Petrol-İş'in “Sendikalı Ol” kampanyasını destekliyorum Orhon, emekli olduktan sonra sendikamıza yaptığı veda ziyaretinde, “Aslında toplumsal yapıda sendikalar gerekli. Ancak bazen sendika haksız rekabete de yol açıyor. Sektörde bir firmada örgütlü olup da diğer firmalarda örgütlü değilseniz, örgütlü olduğunuz firma haksız rekabetle karşı karşıya kalıyor” dedi.
T
ürkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş. Kimyasallar Grubu İnsan ve Finans Kaynakları Başkan Yardımcısı Mehmet Orhon, yıllarca çalıştığı ŞİŞECAM Grubu'nan emekli olduktan sonra Petrol-İş Genel Merkezi'ne de gelerek, genel merkez yöneticilerimize ve sendika personeline veda ziyaretinde bulundu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu olan Orhon, 1976 yılı başlarında ŞİŞECAM Grubu'na katılıyor ve 34 yıl boyunca değişik görevlerde bulunuyor. Ağırlıklı olarak Mali ve İnsan Kaynakları bölümlerinde çalışan Orhon, bunun 17-18
yılını da endüstri ilişkilerinde geçiriyor. Mehmet Orhon veda ziyaretinde, Petrolİş dergisine de işverenlerin sendikalara bakış açısıyla ilgili önemli açıklamalar yaptı. Sendikamızın Mersin şubesinde örgütlü, ŞİŞECAM Kimyasallar Grubu'na bağlı şirketlerden Soda San. A.Ş. Genel Müdürlüğü, Soda Kromsan Krom Bileşikleri Fabrikaları, Soda San. A.Ş. Tuz İşletmesi işyerleri toplu iş sözleşmelerinde yıllarca işveren temsilcisi olarak masada, karşımızda oturan Mehmet Orhan veda ziyaretinde Petrol-İş ile iyi ilişkileri olduğunu belirtti. Orhon, “Ben hem Kristalİş hem de Petrol-İş ile yıllarca toplu iş sözleşmesi masasına oturdum. Petrol- İş ile 7 sözleşme müzakeresinde bulundum. Olumlu görüşmelerimiz oldu. Hiçbir TİS görüşmesi grevle sonuçlanmadı. Sendikanın gerekliliğini iyi algılayıp, sorunları masada çözmek istedik. Karşılıklı olarak uzlaşma yollarını aradık” dedi. Türkiye'deki firmaların sendikalara bakış açısında farklar olduğunu, kurumsal olan şirketlerle olmayanlar arasında önemli anlayış farkları bulunduğunu söyleyen Orhon şöyle devam etti: “Cam İşverenleri Sendikası'nın olgunlaşmış bir yapısı var. Büyük gruplarda sendikalarla ilgili bir sorun yok. Küçük gruplar ise sendikayı, rekabetin önünde engel olarak görüyor. Sendika olduğu zaman huzursuzlukların artacağına inanı-
96
petrol-iş
yorlar. Bazen paydaş olanları kabul etmek istemiyorlar. Aslında toplumsal yapıda sendikalar gerekli. Biz sendikaları daima bir paydaş olarak kabul ettik ve öyle algıladık. Mesela Sendikalı Ol kampanyanızı gönülden destekliyorum. İşçilerin örgütlü olması işveren açısından da önemli. Muhatap tek olunca verim de artıyor. Ancak Türkiye'de bazen sendikaların agresif hareketler içinde bulunması işverenleri ürkütüyor. Bazen sendika haksız rekabete de yol açıyor. Sektörde bir firmada örgütlü olup da diğer firmalarda örgütlü değilseniz, örgütlü olduğunuz firma haksız rekabetle karşı karşıya kalıyor. “
HÜKÜMET BU CİNAYETLERE DUR DEMEK İÇİN NE ZAMAN HAREKETE GEÇECEK?
Taşeronlaşma, müteahhitleşme öldürüyor, siyasi iktidar seyrediyor
K
ahramanmaraş'ta özelleştirme sonrasında Park Holding'e devredilen Afşin-Elbistan Termik Santrali B ünitesine açık ocak yöntemiyle linyit kömürü üretilen sahada 3 gün arayla iki göçük yaşandı. Sahada 6 Şubat'ta meydana gelen göçükten sonra 8 Şubat'ta da ikinci göçük oldu. İlk göçükte 1 işçi yaşamını yitirirken 10 işçi de yaralanmıştı. İkinci göçükte de 1 işçi hayatını kaybetti, 5 işçi de yaralandı. Mühendis ve maden işçisi 9 emekçiye ise henüz ulaşılamadı. Türkiye'nin dört bir yanında, hiçbir denetimin olmadığı ma-den ocaklarında, tersanelerde, organize sanayi bölgelerinde, iş merkezlerinde kuralsız, güvencesiz, denetimsiz, örgütsüz olarak çalıştırılan işçiler, emekçiler bunun bedelini canlarıyla ödüyorlar. İşçi sağlığı ve iş güvenliği kav-
ramlarının unutulduğu, unutturulduğu, bu konularda hiçbir önlemin alınmadığı, daha çok kazanma, daha çok kar hırsının her gün yeni iş cinayetlerine davetiye çıkardığı taşeronlaşma müteahhitleşme işçileri öldürüyor, ailelerin ocaklarını söndürüyor. Siyasi iktidar ise tüm bu iş cinayetlerini seyretmekle yetini-
yor. Ankara sanayi bölgeleri OSTİM ve İVEDİK'te 20 işçinin hayatını kaybettiği patlamanın ardından Afşin-Elbistan Termik Santrali'nin kömür üretim sahasında yaşanan göçüklerde iki emekçinin hayatını kaybetmesi, 9 işçi ve mühendise ulaşılamaması nedeniyle üzüntümüz büyüktür. 17 Şubat'ta da TPAO Güney Şelmo petrol sahasındaki doğalgaz kuyusunda meydana gelen patlamada üç kardeşimiz can verdi. TPAO sahasında taşeron firma bünyesinde çalışan işçiler de örgütsüz ve güvencesiz koşullarda çalışıyorlardı. İş kazası değil adeta iş cinayeti olan bu olaylarda yaşamını yitiren emekçilere rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Emekçilerin yaşamına mal olan bu kazaların sorumluları bulunmalı ve biran önce yargı önüne çıkarılmalıdır. petrol-iş
97
BİR GÖRÜŞ
Küreselleşme Süreci ve Sendikalar…
G Yavuz PAK Siyaset Bilimci
eçtiğimiz yüzyılın ikinci yarısının başlarında Harvard, Stanford, Columbia gibi prestijli Amerikan işletme okullarında kullanılmaya başlanan, yine bu çevrelerden çıkmış bazı iktisatçılar tarafından popülerleştirilen ve son yılların “gözde” kavramlarından biri haline gelen “küreselleşme” kendine bir yandan “tutkulu” yandaşlar öte yandan “alerjik” karşıtlar yarattı. Küreselleşme ile birlikte, üretim ve emek süreçlerinden çok sermaye ve finans hareketleri ile ulaşım ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin dikkate alınarak “yeni bir sürece” girildiği iddia edilmektedir. Oysa, burada yeni olan bir şey yoktur. Çünkü, kapitalizm doğası gereği dünya pazarlarına yayılmak, sürekli genişlemek, yeni kar alanları bulmak zorundadır tarih sahnesine çıktığından beri. Bu durum kapitalizm için olmazsa olmazdır, “sine qua non”dur.
“Küreselleşme” söyleminde, temel hedef ve amaç olarak dünyaya açılma, rekabet gücü gibi kavramlar önemli yer tutarken, 1980 öncesinin kalkınma, sanayileşme, sosyal adalet, sosyal refah gibi kavramlar ya tamamen unutulmuş ya da tozlanmak üzere rafa kaldırıldı. Rekabet ve uyum adına emek piyasalarının esnekleştirilmesi, kuralsızlaştırılması, örgütsüz kılınması emek hareketini hem güçsüz kılmakta hem de geleceğe yönelik güvenini kırmakta, kaygılı ve korkulu bir ortama sürüklemektedir. Aslında son yirmi yılda küreselleşme olarak sıfatlandırılan süreç işçi sınıfını örgütsüzleştirme, bu örgütsüzleştirmeğe bağlı olarak önce emekçilerin, sonra toplumun diğer kesimlerinin yoksullaştırılmasından başka bir şey değildir.
98
petrol-iş
Dünyada yaşanan değişim süreci sendikal hareketi de derinden etkilemektedir. Özellikle üretim sürecinde yoğunlaşma ve sermaye birikim sürecinde kitlesel üretim ve kitlesel tüketim denklemi üzerine kurulu Fordist birikim stratejisinin 1970'li yıllarda başlayan krizi bir yandan uluslararası işbölümünü derinden etkilerken diğer yandan da sosyal formasyon düzeyinde "tek ulus" stratejisine dayanan hegemonik stratejilerin çözülüşünü de beraberinde getirmekteydi. Özellikle Fordizmin yarattığı uluslararası işbölümündeki doygunluk noktasına ulaşma ve emek verimliliğindeki artışın teknolojik düzeyin verili sınırına erişmesi nedeniyle durağanlaşmasına karşıt olarak, ulusal düzeyde merkezileşen ve temsil sürecinde önemli bir konum elde eden sendikal hareket sayesinde reel ücret düzeylerinin yükselmeye devam etmesi, sermayenin sendikalara yönelik karşı saldırısının temelini oluşturmaktaydı. Küreselleşme ile birlikte taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma, atipik istihdam biçimlerinin yaygınlaşmasının yanısıra kadın ve çocuk emeğinin de kullanımı artmaktaydı. Özellikle yüksek teknolojinin kullanıldığı ve esnek firma modelinin ağırlıklı olarak hakim olduğu sanayi ve hizmet sektörlerinde, sendikaları dışlayan yeni bir üretim süreci hakimiyetini kurarken geleneksel sektörlerde ve Fordizmde merkezi bir konum ihtiva eden sektörler ise bu sürecin dışında kalmakta ve yoğun bir sınıf mücadelesine tanık olmaktaydı. Fordizme özgü sektörlerde yoğunlaşan sendikal hareket, bu sürecin doğal bir sonucu olarak mavi yakalı ağırlıklı üye kompozisyonlarını yeni birikim stratejisine dönük olarak yeniden
yapılandırmakta içsel mekanizmaları kurmakta yetersiz kalırken kapalı cemaatler şeklindeki örgüt modeline dönüşme tehlikesiyle yüzyüze kalıyordu. Örgütlenme sürecinde, Fordizm ve öncesine ait erkek işçi ve aile reisi temelinde örgütlenme modelleri yeni sektörlerdeki kadın ve gençlere yönelik etkin stratejilerin hayata geçirilmesinde yetersiz kalıyor ve sendikal hareket her geçen gün kan kaybetmeye devam ediyordu. Ciddi bir yenilgiyle karşı karşıya kalan sendikal hareket kendi içerisinde buna ilişkin bir politika tartışması yapmaktadır. Sendikal hareket içerisinde bir yandan neo-liberal dönemin yeni birikim stratejisinin emeğe ilişkin politikalarına karşı mücadeledeki yetersizliklerin dışsal nedenleri diğer yandan da bu yetersizliğin örgütlerin miadı dolmuş Fordizme dayanan yapıları, üye kompozisyonları ve yeni çalışma biçimlerine ve emek türlerinin üretim sürecindeki konumlarına yönelik yeni politika yaratamamanın sıkıntıları şeklindeki içsel nedenleri tartışılmaya başlanmıştır. Sendikal hareketin yüzleşmek zorunda kaldığı dışsal şokun nedenini Dünya Bankası'nın 1995 yılı Gelişme Raporunun giriş bölümünde ifade edilen söz betimlemektedir: "Bugüne kadar katılıklar nedeniyle sermaye, emeğin ortaya koyduğu mevcut durumun sonuçlarına maruz kalıyordu, bundan sonra ise emek sonuçlarla yaşamak zorunda kalacak." Buna karşın, dünya sendikal yapıları küreselleşmeyle birlikte ortaya çıkan yeni sermaye kompozisyonuna karşı uluslararası düzeyde mücadele etme hususunda birleşmektedir ve bu konuda ulusal sen-
Rekabet ve uyum adına emek piyasalarının esnekleştirilmesi, kuralsızlaştırılması, örgütsüz kılınması emek hareketini hem güçsüz kılmakta hem de geleceğe yönelik güvenini kırmakta, kaygılı ve korkulu bir ortama sürüklemektedir. Aslında son yirmi yılda küreselleşme olarak sıfatlandırılan süreç işçi sınıfını örgütsüzleştirme, bu örgütsüzleştirmeğe bağlı olarak önce emekçilerin, sonra toplumun diğer kesimlerinin yoksullaştırılmasından başka bir şey değildir. dikaların ciddi bir biçimde uluslararası dayanışma biçimlerini geliştirmeleri gerekliliğine işaret etmektedirler. Nitekim, ICFTU ve diğer uluslararası sendikal örgütler, 1-3 Kasım 2000 tarihinde ITUC (International Trade Unîon Confederaron- Uluslararası Sendika Konfederasyonu) içerisinde birleşerek yeni ve bütüncül bir örgütlenme meydana getirmişlerdir. Sendikal hareketin yaşadığı içsel şokun nedenlerinin başında uluslararası sendikal yapının kendisi gelmektedir. Ulusal sendika merkezlerinde olduğu gibi uluslararası sendikal örgütlenmelerde de fiili liderlik gücü bazı büyük sendikaların ve ulusal merkezlerin elinde bulunur. Tarihsel olarak uluslararası sendikacılığın sanayileşmiş ülkelerdeki ulusal sendikaların bir devamı niteliği taşıdığı bilinen bir gerçektir. Bu niteliğin bugün de değişmediği söylenebilir. Gelişmekte olan ülke sendikalarının yönetimlerde % 45 ağırlığa sahip olması, uluslararası sendikacılığın küresel yapısının bir özelliği olarak belirmiştir. Ödenen üyelik aidatlarının % 65'inin gelişmiş ülkelerin ve uzlaşmacı-liberal çizgideki sendikalarından gelmesi, bu sendikaların ödedikleri aidat oranlarının yüksekliği, dayanışma fonu ve kalkınma yardımı kaynaklarının yine bu ülkelerden geliyor olması, uluslararası sendikacılıkta bu sendikaların mali ve idari
açıdan belirleyici olmalarına yol açmaktadır. Bu ve benzer nedenler, uluslararası sendikacılığın küreselleşme sürecinde oluşturduğu sendikal stratejilerin, genel olarak, küreselleşmenin bir süreç olarak ilerlemesine paralel olarak gelişmesine yol açmıştır. Küreselleşme sürecinde "katı olan her şey eriyip buharlaştıkça", uluslararası sendikacılığın 1980’li yıllardaki küresel Keynesçilik yaklaşımı da liberal reformist bir stratejiye dönüşmüştür. Sonuç olarak, küreselleşme çağında, sendikalar, uluslararası düzeyde üye kaybına uğrarlarken, ulusal düzeyde kullandıkları toplu sözleşme, grev ve grev dışı eylemler, ulusal siyaset gibi geleneksel mücadele araçlarının etkinliği azalmıştır. Uluslararası sendikal hareketin enternasyonal bir yeniden yapılanma sürecine girmesi gerektiği apaçıktır. Şimdi ihtiyaç duyulan yeni bir uluslar arası sendikal örgütlenme ve mücadele stratejisidir… Küreselleşme Çağında Sendikalar İçin Yeni Stratejiler… Küreleşme süreci, esneklik, rekabet ve işsizlik baskısı ile önce sendikaları zayıflatmış, ardından sendikaya üye olmanın “sakıncalarını” göstermiştir. Öyle olduğu için de 1980 sonrası dönem “sendikasızlaştırma” dönemi olmuştur. Sendikal hareketin genel toplumsal hareketler içinde en iyi örgütlenmiş güç olması –ve böyle kalapetrol-iş
99
cak olması- ona özel bir sorumluluk yüklemektedir. Genel anlamda tüm diğer toplumsal hareketlerin başarı ya da başarısızlığı emek hareketinin başarısına bağlı olacaktır denilebilir. Yeni emek stratejisinin ilk görevi, sendikalarda olduğu kadar siyasal ve toplumsal hareketlerde de bulunan gücü serbest bırakmak olacaktır. Eğer işçi sınıfı homojen bir bütün olsa idi, “dayanışma” tasarımı hiçbir anlam ifade etmezdi. Bir süreç olarak dayanışma, işçi sınıfı içindeki farklılığı görmezden gelmeyi ya da dışarıda bırakmayı değil, aşma çabasını ifade etmektedir. Bu çaba, farklılığı bastırmak yerine dahil etmek stratejisinden yararlanarak ve bir amaç birliği uyumu yaratarak güç kazanmak anlamına gelmektedir. Eski emek stratejilerinin tüm başarısızlıklarının ardında, bu anlamda etkili bir dayanışmanın inşa edilememiş olması yatmaktadır. Sendikalar içinde, özellikle ayrımcılık ve marjinalleştirme kurbanlarını bir araya getiren azınlık kurulları ve kadınlara yönelik konferanslar ile küçük komiteler, sağlıklı bir gelişmenin göstergesidir; çünkü, bu yapılar bu tür gruplara kapasitelerini geliştirmek için fazladan bir alan sağlamaktadır. Buradaki sorun, tam anlamıyla kapsayıcı bir emek hareketi inşa etmenin yolunu keşfetmek ve bu yolun üstündeki engelleri temizlemenin çaresini bulmaktır. Böyle bir emek hareketi, işçi sınıfının “tüm” üyelerinin, yaşamlarının olabildiğince farklı alanlarında kendi kapasitelerini geliştirmelerini cesaretlendirecek demokratik yapılara sahip olmalıdır. Şunu unutmamak gerekir ki, birçoklarının sandığı gibi, küreselleşme emeğin “yakalamak” zorunda olduğu nesnel ekonomik bir süreç değildir. Küreselleşme açık amaçlara yönelmiş belli çıkarlar tarafından yönlendirilen politik
100
petrol-iş
bir süreçtir. Küreselleşmenin stratejik politik doğasını görmezden gelmek aşılması zorunlu bir ekonomizmdir. Ulus devletler küreselleşmenin “kurbanları değildir”, onlar küreselleşmenin yazarlarıdır. Devletler, küresel sermaye tarafından “yerinden edilmemiştir”, onlar küresel sermayenin hatta finans kapitalin “temsilcileridir”. Bu noktada, ETUC üzerinden bir örnekleme yapmak yanlış olmayacak sanırım. Avrupa sendikalarına biçilen “ekonomik ve parasal birliğin eleştirel destekçisi” olma rolü, gerçekte sendikaları ıstırap verici bir siyasal bağımlılık içine hapsetmiştir. Bu rol, onları, sosyal maliyetinin yüksekliğine ve sendika üyeleri dahil pek çok insanın tepkisini toplamasına rağmen, sürdürülen ekonomik programa destek olmaya itmiştir. İşverenlerle ve devletle girdikleri çeşitli yeni sosyal antlaşmalardan da anlaşıldığı gibi, sendikalar, bu aşamada bile hala kendilerini “rekabetçi korporatizm” stratejisine uydurmaya çalışıyorlardı. Ancak bu strateji asıl olarak, Avrupa entegrasyonu sürecinde inşa edilen neo-liberalizmin (eski refah devleti reformları ile emek pazarı düzenlemeleri yanında ücret iyileştirmelerini de bir tarafa bırakma pahasına) ortaya attığı “rekabetçi uyarlanma” politikasının bir parçasıydı. Sendikalar yeni stratejilerini geliştirirken kendilerini işlevsizliğe sürükleyen bu uyarlama politikasına alet olmaktan uzak durmaları hayati önem taşımaktadır. Öte yandan, emek stratejisinin bütünleştirilmesi sürecinde bürokratik katılığa neden olmaktan özenle kaçınmak önemli olacaktır. Bir yandan birbirileriyle çelişmek yerine birbirilerini tamamlar hale gelmeleri için farklı sektörlere, bölgelere ve ülkelere ait
stratejiler arasında koordinasyon sağlamaya çalışmak gerekmektedir. Stratejiden söz etmek aslında işçilerin ve onların sendikalarının, “iktidar yapısını” değiştirebilmek, hangi yeni becerilere ihtiyacı olduğunu ortaya çıkarmakla görevli emek hareketinin, kendisinin demokratikleştirilmesi, yeniden kurulması ve yeniden örgütlenmesinden söz etmektir. Bu açıdan, üyeliğin gelişmesi, liderliğin gelişmesi kadar fark yaratır. İşçileri bir eylemden diğerine sürükleyebilirsiniz ancak eğer stratejinin oluşturulmasına ve tartışılmasına katılmazlarsa hiçbir şey öğrenemeyeceklerdir. Bir hareket inşa etmek, örgütlenme ve öğrenmenin tabanda nasıl gerçekleştiğini anlamayı gerektirir. Gerçekleştirilecek dönüşüm kısmen bugün Amerikan emek hareketi içinde tartışılan, sendikal faaliyetin “hizmet sunma” yerine “örgütlenme” amacına doğru yönelmesi kaçınılmazdır. Ayrıca dönüşüm kısmen de olsa Kim Moody’nin Yalın Dünyanın İşçileri adlı önemli kitabında tartıştığı, “toplumsal hareket sendikacılığı”nın yaygınlaştırılmasını kapsaması ele alınabilir. Her iki açıdan da amaç sendikaların üyelerinin yalnızca etnik ya da ırk ve cinsiyete dair kimliklerini değil, aynı zamanda onların birer işçi olmanın ötesinde tüm yaşam deneyimlerini içine alacak şekilde dönüştürmeleridir. Bu dönüşüm toplu pazarlık önceliklerine de yansıtılmak ihtiyacındadır. Ayrıca, sendikaların çalışanların iş dışında aktif oldukları tüm mekan ve alanlarla ilgili olanakları üzerine sıkı kafa yorma zorunluluğu vardır. Bunlara ek olarak eğer işçi sınıfının bu tür yaşam alanları uygun şekilde yeniden yapılandırılacaksa; sendikaların, de-
mokrasi ve kapasite geliştirme becerilerini ne derece arttırabilecekleri araştırılmalıdır. Cinsiyetçilik, hoşgörüsüzlük, bölünme, anti-demokratik eylem süreci, emek aristokrasileri tarafından inşa edilen hiyerarşik yapılar, bir tarafta liderlerin kendini beğenmişliğini öbür tarafta üyelerin teslimiyetçiliğini besleyen örgütsel diyalektik... Bütün bu sorunlar Kuzey’de olduğu kadar Güney’deki emek hareketinin de ortak sorunlarıdır ve bunların çözülmesi uzun zaman alacak gibi görünmektedir. Bu durum yeni “emek stratejisinin bir başka boyutu” ile ilgili olarak önemli bir çıkarsamaya uymaktadır; “yeni bir enternasyonalizm”. Peki ama, küreselleşme çağında enternasyonalizm emek için ne ifade etmektedir? Ulusal emek hareketleri içinde onların zayıflığını yansıtan derin sorunlar, birden bire küreselleşme karşıtı kampanyaların ve çokuluslu şirketlerle ulus ötesi toplu pazarlığın yaygınlaşması sonucunda, sihirli bir şekilde çözülüverecekmiş gibi davranmanın gereği yoktur. Örneğin, eğer Amerikan emek hareketi hala kendi güneyinde örgütlenemiyorsa, eğer Meksika emek hareketi General Motors benzeri büyük bir tek şirketin tüm işyerlerinde tek bir ortak sendikaya hala sahip değilse ve eğer Kanada emek hareketi, özel hizmet sektörlerinde temel örgütlenmeyi hala başaramadıysa, biz Amerika, Meksika ve Kanada emekçileri arasında nasıl bir enternasyonalizm bekleyebiliriz? İhtiyacını duyduğumuz enternasyonalizm, her ülkenin işçi sınıfı mücadelesi için gerekli stratejik ve fiziksel kaynakların sağlanmasına katkıda bulunabilen ve bunun için uygun mekanlar yaratabilen bir enternasyonalizmdir. Dünyadaki işçi sınıfları değişiyor ve dünyadaki emek hareketleri de onlarla birlikte de-
ğişecek. İçinde bulunduğumuz küreselleşme çağında en önemli sorunun “dayanışmanın yeniden keşfedilmesi” olduğuna kuşku yok. Yerel mücadeleler için uluslararası destek kazanmak bugün her zaman olduğundan daha fazla önemlidir. Ancak, ulus ötesi strateji tartışması, her yerel hareketin zayıflıkları ve sorunları üzerine tartışmaları dışlamamalıdır. Bu, şimdi özellikle gereklidir; çünkü bir ülkede emek ve onun müttefiklerinin kaydettiği ilerlemelerle uğradığı yenilgiler diğer ülkeler için ibret verici örnekler olacaktır. Küreselleşme çağında yeni emek stratejilerinin uluslar arası ölçekte başarısı, ulusal baskıların koordine edilip tek bir noktaya yöneltilmesi yoluyla sağlanacaktır. Eğer işçi sınıfı bugün tüm dünyada göze çarpan kitle mücadelelerinden giderek daha iyi bir yarın yaratmaya yönelecekse, ona gereken yeni emek enternasyonalizmi ulusal mücadelelerin hakkını vermeyi bilen bir enternasyonalizmdir. Bize Dair Küçük Bir Not… Bu yılın Eylül ayı başında ve ortasında Türkiye sendikal mücadele tarihinde çok anlamlı ve önemli bir eylem gerçekleşti. Sendikaya üye oldukları gerekçesiyle uluslararası nakliyat şirketi UPS tarafından işten çıkartılan ve UPS işçilerine destek olmak için, Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu’nun (ITF) öncülüğünde dünya çapında tüm UPS işçileri iş bırakma, iş yavaşlatma eylemleri ve protesto yürüyüşleri düzenlediler. Arjantin’den Hong Kong’a, Hollanda’dan Güney Afrika’ya kadar 154 ülkedeki UPS işçileri uluslararası dayanışma eylemleri gerçekleştirdi. Bu eylem bu coğrafya üzerinden örgütlenen en geniş katılımlı eylem olarak
tarihe geçti. Türkiye’de sendikalar söz konusu olduğunda, yukarıda dünya sendikacılığı ile ilgili bahsettiğimiz sendikal mücadele ve örgütlenme sorunlarını tekrarlamak pekala mümkündür. Farklı olarak, Türkiye’de sendikalar mücadele içinde bürokratik yozlaşmaya uğramış örgütler olmaktan çok, genel bir çerçevede, daha baştan birer “devlet kurumu” olarak kurulmuş oldukları söylenebilir. Bu niteliğinden ötürü, Türkiye’deki sendikalar, hegemonyanın aygıtlarından çok, bizzat devlet aygıtının birer parçası gibidirler ve bu özgün durum Türkiye’de sendikacılığın uluslararası boyutta yeterince örgütlenememiş olmasının, hegemonyanın içe kapalı ve milliyetçi hezeyanlarına kapılmış olmasının en önemli nedenlerinden biridir. Bugün bürokratik yapılanma, yasal engeller, örgütsel yetersizlikler, korporatizmde ısrarcılık vb. nedenlerle ülke işçi sınıfının % 10’nunu bile örgütleyemeyen, tükenmekte olan Türkiye sendikacılığı için, uluslararası sendikal hareketle dayanışma ve enternasyonalist bir çizgide mücadele ve örgütlenme çok acil ve yakıcı bir önem taşıyor. Enternasyonalizmin, bugüne kadar anlaşıldığı gibi, diplomatik bir mesele, bir strateji değil, aynı zamanda bir sendikal varoluşun en büyük değeri olduğu gerçekliği, tarihinin en zayıf sürecinden geçen Türkiye sendikal mücadelesi için tüm çıplaklığıyla kendisini dayatan bir gerçekliktir bugün. Türkiye sendikal hareketinin yeniden ayağa kaldıracak en güçlü eller, Türkiyeli UPS işçilerine dünyanın dört bir yanından uzanan eller olacaktır. Küreselleşmenin yarattığı tsunami dalgaları arasında boğulmamak için, yeni bir enternasyonalizm anlayışı ile, uzanan ellere sıkı sıkı sarılmak geleceğin sendikal hareketi için olmazsa olmazdır, “sine qua non”dur. petrol-iş
101
GAZETECİ GÖZÜYLE
TÜRKİYE'NİN KADER YILI: 2011 2011’i Türkiye’nin kader yılı olarak değerlendirmek mümkün. Özellikle Haziran’da yapılacak genel seçimler bir kırılma noktası niteliğinde. Yeni yılla beraber çalışan kitlelerin üzerine kabus gibi çöken Torba Yasa, yaklaşmakta olan tehlikenin en somut habercisi. Yani, çalışma yaşamı bir köle düzenine oturtulurken büyük işçi konfederasyonlarının içine sürüklendikleri suskunluk gerçekten ibret vericiydi. Akılla, vicdanla, ahlakla bağdaşmayan bir suskunluk. Bu suskunluk 2011 yılının niçin bir kader yılı olduğunu yeterince açıklamıyor mu?
2010 yılını tanımlayabilecek temel gelişmeleri 12 Eylül’de gerçekleştirilen referandumla doğru biçimde ilişkilendirmek bugün artık her zamankinden daha büyük önem taşımaktadır. Referandumda ortaya çıkan sonuç siyaset, yargı, asker, iş dünyası, üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve medya başta olmak üzere acaba bizleri ve ülkemizi 2011’de hangi yöne doğru sürükleyecektir?
Ferhan Şaylıman Yazar - Gazeteci Haber Programcısı
Türkiye’nin geleceğini belirleyecek olası gelişmeleri bu eksen üzerinde ele alıp değerlendirmemiz kaçınılmaz görünmektedir. Hemen alt başlıklara geçelim. Geçtiğimiz dönemde AKP iktidarının zayıf karnını oluşturan ekonomideki kara deliklerin üzerini kalın bir şalla örten oyun öylesine eksiksiz biçimde sergilendi ki, bu oyunu bozmaya yönelik tüm girişimler ne yazık ki sonuçsuz kaldı. Tabi burada sorulması gereken asıl soru şu: Acaba yeterince direnç gösterildi mi? Mücadeleyi sürdürenler kendilerini bekleyen sınava, içinden geçtiğimiz sürece gerektiği biçimde hazırlanabilmişler miydi? 2010’da hükümetin yandaş medya aracılığıyla sürekli pompaladığı ‘‘İşsizlikte umut veren düşüş’’ haberlerine karşın bu-
102
petrol-iş
radaki oranın artık yüzde 20 sınırlarına dayandığını biliyoruz. Başta işsizlik gerçeği olmak üzere, gelir grupları arasındaki uçurumun daha da derinleşmesinden, ortadaki pastanın hakça bölüşülmesine kadar temelde yatan sorunların iç yüzünün kitlelere yeterince anlatılamaması ya da anlatıma olanak sağlayacak noktaların üzerinde kurulan baskı, hem 12 Eylül’deki referandumun, hem de bugün bizi kuşatan koşulların belirleyicisi oldu. Referandumda demokratik anayasa, düşünce özgürlüğü gibi kavramlarla toplumun gözünü boyamaya çalışanlara karşı, onları dikkatle ve inanarak dinleyenlere, en temel insan hakkının ‘‘Yaşam Hakkı’’ olduğu gerçeği bütün çıplaklığıyla anlatılabilseydi acaba süreç yine böyle mi işlerdi? Yaşam hakkı dediğimizde beslenme, barınma, ısınma, hastalandığında tedavi olma gibi hayatın en alt basamaklarına sağlam adımlarla basabilmekten söz ediyoruz. Peki daha oralarda tökezleyen bir toplum vaat edilen özgürlükleri nerede ve nasıl kullanacak? Kısacası geniş kitleler ağır ekonomik sorunlarla boğuşurken, referandum yoluyla yasalarda yapılacak değişikliklerin ve bu bağlamda kurulacak yeni dengelerin kimlerin işine yarayacağı sorusu ne yazık ki yanıtsız kaldı. Hadi tüm bunları bir kenara koyalım. Üzerinden aylar geçmesine karşın şu sorunun hala sorulmamış olması garip değil mi? ‘‘Hani Kenan Evren cuntasının generallerinden hesap soracaktınız?’’ Başbakan Erdoğan’ın referandum öncesi partisinin grup toplantısında darbe yıllarında idam edilen bir ülkücü genç için döktüğü göz-
yaşları neyin nesiydi? Erdoğan’ın meydanlardaki konuşmaları anayasada yapılacak değişikliklerle o gençleri asanların yakalarına yapışacakları söylemi üzerine kurulmamış mıydı? Bugün artık kurgulanan oyun ve kitlelere anlatılan masallar bütün çıplaklığıyla gözler önüne serilse de ortadaki suskunluğu nasıl adlandıracağız? Şimdi 2010 yılına ilişkin bir gerçeğin daha altını çizelim. Sivil toplum örgütleri iktidarların ayakta kalmalarında, uygulamalarını rahatlıkla sürdürmelerinde en önemli araçlardan birisi. Onlar susturulduklarında, içleri boşaltılıp işlevsiz hale dönüştürüldüklerinde dengelerin nasıl değiştiğini açık biçimde gördük. Özellikle çalışma hayatının yapı taşlarını oluşturan sendikaların, meslek örgütlerinin demokratik yaşamda sahip oldukları gücün iktidarlar tarafından denetlenebilir konuma sokulması yabana atılmaması gereken bir dönüşüm. Bu referandumda iktidara destek verdiğini açık biçimde ortaya koyan işçi ve memur sendikalarıyla, diğer sivil toplum örgütleri Türkiye’nin önümüzdeki dönemine ilişkin bir gerçeği su yüzüne çıkarmışlardır. Gerçek nasıl bir yönetime doğru ilerlediğimiz sorusuyla ilişkilidir. Yani daha demokratik, daha özgür Türkiye söylemlerinin gerisinde acaba daha baskıcı bir yönetim yapısının palazlandığını söylemek çok mu abartılı olur? Bunu anlamak için sivil toplum örgütlerinin referandumda içine itildikleri durumu görmek yeterli. İşte tam burada çemberi tamamlayacak önemli bir noktaya geldik. Bu köşede değişik zamanlarda ifade edildiği biçimiyle artık tek başına haklı olmak, gerçeği doğru biçimde algılamak kesinlikle yeterli bir etken
Sivil toplum örgütleri iktidarların ayakta kalmalarında, uygulamalarını rahatlıkla sürdürmelerinde en önemli araçlardan birisi. Onlar susturulduklarında, içleri boşaltılıp işlevsiz hale dönüştürüldüklerinde dengelerin nasıl değiştiğini açık biçimde gördük. Özellikle çalışma hayatının yapı taşlarını oluşturan sendikaların, meslek örgütlerinin demokratik yaşamda sahip oldukları gücün iktidarlar tarafından denetlenebilir konuma sokulması yabana atılmaması gereken bir dönüşüm.
değil. Haklılık ve doğru biçimde algılanan gerçek ancak kitlelere ulaştığında, paylaşıldığında hayatın içinde kök salıyor. Yoksulluğun bunca derinleştiği, sosyal devlet anlayışının rafa kalktığı, sadaka kültürünün ön plana çıktığı bir toplumda insanlar acaba referandumda niçin iktidara destek oldular? Bu soruyu, çıkan sonuçlarla ilgili AKP’nin yaptırdığı bir araştırmayla beraber yanıtlayalım. O araştırma evet oyları yükseldikçe eğitim düzeyinin düştüğünü ortaya koymuştur ve bu gerçek Başbakan Erdoğan’ı bile çok şaşırtmıştır. Aslında şaşıracak hiçbir şey yoktur. Dünyanın bütün yoksul ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de gelecek kaygısı taşıyan geniş kitlelerin yönlendirilmesinde öne çıkan tek araç var: Medya. Refah düzeyi yükseldikçe kendisine dayatılanı sorgulama çabası, yoksulluğun artmasıyla beraber gereksiz bir konuma bürünüyor. Bu açıdan bakıldığında 2010 yılındaki gelişmelere damgasını vuran asıl güç medya olmuştur. İktidarın 8 yıldır kararlılıkla sürdürdüğü politikalar sonucu bugün artık medya ‘‘tek tip’’ hale dönüştürülmüştür. Uzun uğraşlar sonucu yapısı yeniden biçimlendirilen medya şu anda üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirmektedir. Kuşkusuz referandumda
elde edilen sonuçlarda da medya önemli bir rol üstlenmiştir. Olayların çarpıtılmasıyla yaratılan bilgi kirliliği ortamında gerçeğin yeniden kurgulanmasını öngören bu rol, 2011’de de aynı güçler tarafından fazlasıyla kullanılacağa benziyor. Tüm bu verilerin ışığında 2011’i Türkiye’nin kader yılı olarak değerlendirmek mümkün. Özellikle Haziran’da yapılacak genel seçimler bir kırılma noktası niteliğinde. Yeni yılla beraber çalışan kitlelerin üzerine kabus gibi çöken Torba Yasa, yaklaşmakta olan tehlikenin en somut habercisi. Yasanın Meclis’te görüşüldüğü süre içerisinde Petrol-İş’in yurt genelinde cesaretle, dirençle sürdürdüğü eylemler, karşımızda duran tabloyu açık biçimde gözler önüne serdi. Yani, çalışma yaşamı bir köle düzenine oturtulurken büyük işçi konfederasyonlarının içine sürüklendikleri suskunluk gerçekten ibret vericiydi. Akılla, vicdanla, ahlakla bağdaşmayan bir suskunluk. Bu suskunluk 2011 yılının niçin bir kader yılı olduğunu yeterince açıklamıyor mu? * Ferhan Şaylıman’ın diğer yazıları manşethaber.com’da
petrol-iş
103
1 9 5 0 ’ d e n b u g ü n e . . .
Bi r M Ü C A D E L E Ö Y K Ü S Ü
g r a f i k t a s a r ı mv e u y g u l a m a Z E Y N E PA L T U N
D O K U ME N T AF İ L Ms u n a r A R I ŞA K Y Ü Z O N E RE L V E Rg Ö Z G Ü RE . A R I Kv U S T A F AK E N A NA Y B A S T I a n i m a s y o nB m ü z i kS eM ö r ü n t ü Ğ U RP O L A T Ö Z Ü MS E D AD U R A Nv a k a n K O Ç A Kg A K A NK O Ç A K eH e n e l k o o r d i n a t ö rH s e s l e n d i r e nU m e t i n y a z a r ı Z Ü MS E D AD U R A Nv Z G Ü RE . A R I K y a p ı m y ö n e t i mÖ eÖ