Petrol-iş

Page 1



BAŞYAZI

12 Haziran Genel Seçimi, Kamu TİS’leri ve Petrol-İş’in tutumu... Değerli üyelerimiz, değerli okurlar; Türkiye, 12 Haziran genel seçimlerine, bağımsız adayların veto edilmek istendiği, arka arkaya patlayan sınav skandalları, anti-demokratik uygulamaların arttığı, parti liderlerinin toplumsal gerilimi arttıran siyasal üslupları ve halkın sorunlarına çözüm bulma kurumu olan siyasetin şantaj ve tehditle şekillendirmeye çalışıldığı bir ortamda gidiyor... Torba Yasa’nın çıkarılmasının ardından, emek düşmanı yasal düzenlemelere seçim molası verildiği ve mevcut siyasi iktidarın, yeniden iktidar olacağı varsayımıyla kıdem tazminatı, esnek çalışma, bölgesel asgari ücret ve Özel İstihdam Bürolarına ilişkin düzenlemeleri seçim sonrasına bıraktığı bilinmektedir. 12 Haziran Genel Seçimi’nin ardından göreve gelecek siyasi iktidarın, sermaye yanlısı politikalar yerine, emek yanlısı bir program izlemesi, yine emekçi halkımızın, işçi sınıfının, siz üyelerimizin elindedir. Seçimlerde işçi sınıfının tercihleri ile şekillenecek seçim sonuçları, 12 Haziran sonrasına ciddi mesajlar taşıyacak, seçim sonrası hızlanacağı anlaşılan yeni Anayasa çalışmalarında, işçi ve emekçilerin hak ve taleplerinin göz önünde tutulmasını da beraberinde getirecektir. Petrol-İş Sendikası, seçimlerin bu amaca hizmet edebilmesi için halkın büyük çoğunluğunu oluşturan emekçi kesimlerin taleplerine kulak veren, sorunlarına eğilen programa sahip siyasi partiler ve milletvekillerinin Meclis’te ağırlık oluşturması gerektiğini düşünmektedir. Toplu İş Sözleşmeleri Bu yıl özel ve kamu işyerlerimizde yoğun bir toplu sözleşme süreci yaşanıyor. Özel sektörde 2011’de sözleşmesi yenilenecek olan 15 işyerinde daha toplu iş sözleşmesi imzalanmış, 7 işyeri-işletmede uyuşmazlık tutulmuş, 2 işyeri-işletmede grev, bir işyerinde grev uygulama kararı alınmıştır. 5 işyerinde ise TİS görüşmeleri sürüyor. Kamuda örgütlü olduğumuz 5 işyeri-işletmede toplam 6 bin 250 üyemizi kapsayan; TPAO, BOTAŞ,

MKE, ETİ Maden Bandırma Bor ve Asit Fabrikaları Müdürlüğü ve TMO Afyon Alkoloidleri Fab. İşletme Müdürlüğü’nde sözleşme süreci devam etmektedir. Sendikamızın bu dönem kamu TİS’leri için temel yaklaşımının neler olduğunu dergimizin iç sayfalarında okuyacaksınız. Petrol-İş, bu yılki toplu iş sözleşmelerinin temel stratejisinin, yapılacak olan genel seçimler dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğini kararlaştırmıştır. Bu doğrultudaki görüşlerimizi de Türk-İş Bakanlar Kurulu’na taşıdık. Türk-İş Bakanlar Kurulu’nda da bu yönde karar alınmasına rağmen ne yazık ki bu süreç, hem bazı sendikalarca doğru işletilmemiş, hem de Türk-İş Yönetim Kurulu doğru planlama ve koordinasyonu gerçekleştirememiştir. Konfederasyonumuz Yönetim Kuruluyla, Sayın Başbakan ve Toplu İş Sözleşmelerinden sorumlu Sayın Devlet Bakanıyla şifai görüşmeler yapılsa da şu ana kadar toplu iş sözleşmelerinde ciddi bir gelişme olmamıştır. Hükümetin ve Türk-İş’in kamu TİS’leriyle ilgili bu tutumunu da 30 Mayıs’ta yaptığımız 1 saatlik iş bırakma eylemiyle protesto ettik. Kamu toplu iş sözleşmelerinde sürecin hızlandırılması ve taleplerimizin gerçekleşmesi için Petrol-İş’in bu mücadelede hazır olduğunu ifade ediyor, 230.000 işçinin ortak mücadelesinin örgütlenmesi gerektiğine inanıyoruz. Gebze ve Trakya şubelerimizde gerçekleştirilen yeni örgütlenmeler ve işverenin örgütlüğü zayıflatma girişimlerine üyelerimizin karşı çıkması nedeniyle yaşanan işten çıkartmalar üzerine başlayan direnişler sürmektedir. İşverenlerin, hükümetin emek düşmanı uygulamalarından cesaret alarak sendikal örgütlenmeyi boğma girişimlerine karşı gerçekleştirilen direnişler, Petrol-İş üyelerinin hakları için mücadele etme kararlılığının göstergesi olmaya devam ediyor. Sendikamız, Gebze şubemize bağlı Bericap ile Trakya şubemize bağlı Polyplex işyerlerinde direnen üyelerimizin haklı mücadelesinin sonuna kadar yanında olacaktır. Mustafa ÖZTAŞKIN Genel Başkan petrol-iş

3


ÖRGÜTLENME

SON YILLARIN EN BÜYÜK ÖRGÜTLENMESİ / 2000’E YAKIN İŞÇİ SENDİKALI OLDU

Düzce’de Standard Profil işçileri Petrol-İş’te örgütlendi

P

etrol-İş'in iki yıl önce Düzce'den başlattığı “Sendikalı Ol” kampanyası sonuçlarını vermeye başladı. Düzce'de yürütülen kampanya sonucunda, otomotiv yan sanayiinde Düzce bölgesinin, Türkiye'nin önemli firmalarından biri olan, 2000'e yakın çalışanı bulunan Standard Profil Otomotiv San. ve Tic. A.Ş işçileri sendikamızda örgütlendi. İşyerinin,19 Mart tarihli Resmi Gazete'de 03 nolu petrol, kimya ve lastik işkolunda faaliyet gösterdiğine ilişkin Bakanlık tespitinin de yayınlanmasından sonra 21 Mart tarihinde, Petrol-İş'in Düzce Örgütlenme Bürosu'nda, gelinen süreci Düzce kamuoyu ile paylaşmak amacıyla bir basın toplantısı düzenlendi. Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, Genel Mali Sekreterimiz İbrahim Do-

4

petrol-iş

ğangül, Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreterimiz Nimetullah Sözen, Uluslararası Kimya, Enerji, Maden ve Genel İşçi Sendikaları Federasyonu ICEM'in İletişim ve Kampanyalar Sorumlusu Dick Blin, Düzce Örgütlenme Bürosu Sorumlumuz Ünal Akbulut ve sendika uzmanlarının katıldığı basın toplantısında Düzce'deki sendika ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri de yer aldı. Türk-İş İl Temsilcisi Murat Ardıç, Teksif İl Temsilcisi Cemil Tınaz, Basın-İş Düzce Temsilcisi Ali Gürel, Eğitim-İş Temsilcileri Zeki Bayram, Mehmet Demirezen, Tes-İş Temsilcisi Muhittin Durmaz, Birleşik Metal – İş temsilcisi Telat Çelik, Kamusen İl Temsilcisi Şemsettin Bahadır, Belediye-İş Temsilcisi Ertuğrul Güler, Eğitim-Sen Temsilcisi Sebahat-

tin Dursun, Öğrenci Velileri Derneği temsilcileri Alaattin Kavi ve Şenoy Aksoy da basın toplantısına katıldılar. Öztaşkın: Kampanyanın olumlu sonuçlarını almış durumdayız Saat 12.00'de yapılan basın toplantısında, Petrol-İş'in iki yıl önce Düzce'de başlattığı “Sendikalı Ol” kampanyasını ve Standard Profil'deki örgütlenme sürecini anlatan Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, “Petrol-İş Sendikası olarak uzun bir süreden beri Düzce'de kurulu olan Standard Profil işyerindeki örgütlenme çalışmalarının geldiği aşamayı sizlerle paylaşmak üzere toplanmış bulunuyoruz. Burada uzun süren bir “Sendikalı Ol” kampanyamızı başlatmıştık ki bu kampanya


Türkiye'de ilk defa gerçekleştirilen bir kam- desteği de yanına aldığını, Petrol-İş'in üyesi panya idi. Bu kampanyanın olumlu sonuçla- olduğu küresel federasyon ICEM'in Standard rını şu an için almış durumdayız” dedi. Profil örgütlenmesini sonuna kadar desteklediğini belirten Öztaşkın şöyle devam etti: Öztaşkın, süreci anlattığı basın açıklamasından sonra sözlerini şöyle sürdürdü: “Yine aynı şekilde Standard Profil otomotiv “Yaklaşık iki yıldan bu yana sürdürmekte ol- sektöründe faaliyet gösterdiği için Uluslarduğumuz örgütlenme çalışmamız nihayet arası Metal İşçileri Federasyonu IMF de bilsona erdi. Çalışma Bakanlığı önce bu işyeri- gilendirilmiş ve bu Federasyon da desteğini nin 03 nolu petrol, kimya ve lastik işkolunda açıkça ifade etmiştir. Aynı şekilde Standard faaliyet gösterdiğine dair tespitini 19 Mart Profil'in parça ürettiği otomotiv firmalarınCumartesi günü sendikamıza gönderdi. Şimdi daki sendikalar da, gerek Almanya'daki Alman Maden Kimya ve Enerji Sendikası IG BCE olsun, gerekse ABD'deki Birleşik Otomotiv İşçileri Sendikası UAW olsun desteklerini ifade etmişlerdir.

Bakanlık'tan, bu işyerinde çalışanların yüzde 50 + 1'ini sağladığımıza dair çoğunluk belgesini beklemekteyiz. Burada çalışanların büyük bir bölümü sendikamıza üye olmuşlardır. Çoğunluk ile ilgili hiçbir sorunumuz yoktur. Dolayısıyla en kısa sürede, yetki belgesi geldikten sonra toplu iş sözleşmesi masasına oturmayı ve bu süreci işverenle karşılıklı anlayış içerisinde barışçıl bir şekilde sürdürmeyi, yürütmeyi düşünüyoruz.” Bu örgütlenmeyi yaparken Petrol-İş'in tek başına hareket etmediğini, aynı zamanda uluslararası

Aynı zamanda bu fabrikalarda bulunan, örneğin Volkswagen İşletme Konseyi gibi işyeri konseylerindeki görevli sendika temsilcileri de Standard Profil işçilerinin yanında olduklarını, buradaki örgütlenmeyi dikkatlice izlediklerini, işveren tarafından herhangi olumsuz bir tavır ortaya konulduğu takdirde dayanışmalarını kendi ülkelerindeki işyerlerinde de sürdüreceklerini ve uluslararası düzeyde bir dayanışma örgütleyeceklerini açıkça ifade etmişlerdir. Tabii ki biz bu örgütlenme çalışmalarını yaparken, fiilen buradaki büromuz aracılığıyla, bürodaki görevli arkadaşımız Ünal Akbulut aracılığıyla yaptık. Bu çalışmaları yürütürken tabii ki Düzce'deki bütün sendikalarla işbirliği içerisinde, dayanışma içerisinde olduk. Daha doğrusu,bu örgütlenmeyi sizlerle beraber, topyekün gerçekleştirdik. Dolayısıyla bu örgütlenmedeki başarı sizlerindir. Düzce'de görev yapan bütün sendikaların, emeğe gönül vermiş kişilerin ve kurumlarındır. Sizlere de ayrıca burada teşekkür etmek istiyorum.”

Standard Profil işverenine çağrı “Bizim şu anda işverenden beklentimiz şudur; bu iş bütün sonuçlarıyla sona ermiştir. Bundan sonraki iş, sadece yasal prosedürlerin yürütülmesinden ibarettir. Bir an önce, bu yasal prosedürler tamamlandıktan sonra masaya oturmak istiyoruz” diyen Öztaşkın sözlerini şöyle sürdürdü: “Herkes şunu çok iyi bilir ki; özellikle sendikacı arkadaşlarımız bilir ki, hatta Düzce'deki kamuoyu da Desa'dan, diğer işyerlerindeki örgütlenmelerden çok iyi bilir ki; bir işyerinde ilişkileriniz başlangıçta nasıl başlarsa daha sonra da öyle devam eder. Biz bu ilişkilerin karşılıklı iyiniyet çerçevesinde ve karşılıklı çıkarların gözetildiği barışçıl bir şekilde başlamasını istiyoruz. Zaman zaman küçük çaplı bir takım olaylar olmuşsa da bugüne kadar bu işyerinde örgütlenmeye karşı ciddi bir karşı koyma olmadı. Aynı anlayışın bundan sonra da sürdürülmesini ve Standard Profil işverenin bir an önce masaya oturup, bizlerle görüşmelere başlamasını ve bu süreci de olumlu bir şekilde yürütmek istiyoruz.”Öztaşkın, uluslararası dayanışmayı somut bir şekilde Düzce kamuoyuna göstermek için Petrol-İş'in üyesi olduğu ICEM'in İletişim ve Kampanyalar Sorumlusu Dick Blin'in de bizzat Düzce'ye gelerek bu dayanışmayı Düzce kamuoyuna göstermek istediğini sözlerine ekledi.

STANDARD PROFİL'İ HİNTLİ RUIA GRUP SATIN ALDI Standard Profil'i alan Hindistan kökenli Ruia Group, enerji ve madencilik sektörlerine de girmeye hazırlanıyor. Türkiye’nin kendilerine çok büyük bir lojistik avantaj sağlayacağını belirten Ruia Group Yönetim Kurulu Başkanı Pawan Kumar Ruia, 19 Mayıs'ta yaptığı açıklamada “Bu satın alma Türkiye’ye ilk adımımızdı. Bundan sonraki süreçte enerji ve madencilik sektörlerine girmeyi düşünüyoruz. Türkiye, Ruia Group’un yatırımlarında öncelikli ülke konumunda” dedi. Türkiye’de üretim yapmanın bir çok konuda avantaj sağladığını söyleyen Ruia, şöyle konuştu: “ Aldığımız Standard Profil, cirosu yüksek, tüm dünyada iş yapan bir şirket. Dünyada liderlik hedefimize ulaşmamız için Türkiye’de stratejik bir adım atmamız gerekiyordu. Türkiye’deki fabrikamızda üretim hattını genişletebiliriz. Standard Profil’de bazı teknolojik yatırımlar yapacağız. Almanya’daki üretimlerimizin bir kısmını Türkiye’ye kaydırmayı planlıyoruz. Elimizdeki şirketler arasında sinerji oluşturacağız. Farklı yerlerde irili ufaklı birçok şirketimiz daha kuvvetli hale gelecek.”

petrol-iş

5


KAMU TİSLERİ

HÜKÜMETİN VE TÜRK-İŞ'İN TUTUMUNU PROTESTO ETTİLER

Petrol-İş üyesi kamu işçileri 1 saat iş bıraktı

S

endikamızın örgütlü olduğu 5 kamu işyeri – işletmeden TPAO Türkiye Petrolleri A.Ş., BOTAŞ Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş., MKE Barutsan Roket ve Patlayıcı Fabrikası ve Barut Fabrikası Müdürlüğü, ETİ Maden İşletmeleri Bandırma Bor ve Asit Fabrikaları Müdürlüğü ve TMO Afyon Alkoloidleri Fab. İşletme Müdürlüğü işyerlerinde çalışan üyelerimiz 30 Mayıs Pazartesi sabahı 1 saat iş bırakarak, kamu toplu iş sözleşmelerinde masaya oturulmamasını protesto ettiler. Sendikamız, 6 bin 250 üyemizi kapsayan, toplamda ise 230 bin kamu işçisini ilgilendiren kamu toplu iş sözleşmelerinin çözümü için seçim sürecinin değerlendirilmesi gerektiğini daha önce de ifade etmiş ve buna uygun politika ve stratejiler izlenmesi gerektiğini ortaya koymuştu. Kamu işyerlerinin örgütlü olduğu Adana, Adıyaman, Ankara, Bandırma,Batman, Bursa, İstanbul 1 Nolu, İstanbul 2 Nolu, İzmir, Kırıkkale ve Trakya şubelerimizde örgütlü kamu işçileri Pazartesi sabahı 1 saat iş bırakarak, Hükümetin ve Türk-İş'in bu süreçteki tutumunu protesto ettiler. Kamu işyerlerimizin örgütlü olduğu şubelerin başkanları sabahleyin işyerleri önünde toplanan Petrol-İş üyesi işçilere hitaben yaptıkları konuşmalarda, süreç ile ilgili bilgi verdiler. Şube başkanları şu açıklamayı yaptılar: Türkiye genelinde 101 işyerinde 230.000 işçiyi kapsayan kamu toplu iş sözleşmesi görüşmeleri, ilgili işçi sendikaları ile kamu işveren sendikaları ve işyeri yetkililerinin katılımıyla sürdürülmektedir. Sendikamız kamu toplu iş sözleşmeleri için temel yaklaşımını; * Kazanılmış hakların korunması ve 4857 sayılı yasanın esnek çalışmaya ilişkin hükümlerinin toplu iş sözleşmelerinde yer almaması,

6

petrol-iş

* Düşük ücretlerin iyileştirilmesi ve işyerlerindeki ücret dengesizliklerinin giderilmesi, * İşyerlerinde ilk giriş ücretlerinin işletmedeki genel ücret seviyesi ile eğitim ve kalifikasyon da dikkate alınarak en düşük memur maaşları da gözetilerek 1.500 TL'den az olmayacak şekilde belirlenmesi, * Ücret zamlarının birinci yıl için % 20 oranında, ikinci yıl için gerçekleşen enflasyon+4 puan olması, * Çerçeve protokolüne işyeri sorunlarının çözümünü engelleyecek hükümlerin konmaması, * Yılbaşındaki ücret seviyelerinin yıl sonuna kadar korunmasını sağlayacak tedbirlerin alınması, *İşletmelerdeki müteahhit-taşeron uygulamalarına son verilmesi, şeklinde belirlenmiştir. Sendikamızca, belirlenen bu ilkesel yaklaşımlar doğrultusunda 6.250 üyemiz adına TPAO, BOTAŞ, ETİ MADEN, MAKİNA KİMYA, AFYON ALKOLOİD işyerle-

rinde şu ana kadar 3’er görüşme gerçekleştirilmiş, 60 günlük yasal görüşme süreci tamamlanmıştır. Bu aşamadan sonra uyuşmazlık prosedürüyle resmi arabulucu tayin edilip, çalışmaya başlayacak daha sonra da grev yasağı kapsamında olan işyerlerimizde YHK süreci başlayacak, grev yasağı kapsamında olmayan işyerlerimizde ise grev ile ilgili prosedürler başlayacaktır. Kamu TİS'lerinde süreç nasıl işliyor? Kamu toplu iş sözleşmeleri görüşmeleri yıllardır iki farklı kulvarda yürütülmektedir.Birincisi, Petrol-İş'in de içinde yer aldığı Türk-İş Yönetim Kurulu üyeleri ile Yol-İş, Tek Gıda-İş, Tarım-İş, Genel Maden-İş, Türkiye Maden-İş, Harb-İş ve TezKoop-İş’in genel başkanlarından oluşan Türk-İş Kamu İş Toplu İş Sözleşmeleri Koordinasyon Kurulunca belirlenen talepler doğrultusunda Türk-İş Yönetim Kurulu ile Hükümet arasında sürdürülmekte ve genel çerçeve protokolü imzalanarak, protokolde kararlaştırılan hükümler Toplu İş Sözleşmelerinde aynen yer almaktadır. İkincisi işyerlerinde örgütlü ilgili sendikalar ile kamu işveren sendikaları ve işyeri yetkilileri arasında çerçeve protokolü dı-


şında kalan daha ziyade işyeri sorunlarına yönelik taleplere ilişkin yapılan görüşmelerdir. Bu iki kulvarlı Toplu İş Sözleşmesi sürecinde çerçeve protokolündeki maddeler tavsiye niteliğinde olsa da ve uyma zorunluluğu bulunmasa da elbetteki 230.000 işçi adına konfederasyonumuzla hükümet arasında yapılan anlaşma sendikamız için de bağlayıcıdır ve protokoldeki maddeler aynen toplu iş sözleşmelerimizde yer almaktadır. Ciddi bir mücadele ortaya koyacağız Bazı sendikalarımız için genel çerçeve protokolünün imzalanması toplu iş sözleşmelerinin tamamen bittiği anlamına gelse de biz toplu sözleşme sürecini böyle değerlendirmiyoruz. Çünkü, çerçeve protokolünün dışındaki taleplerimizin

gerçekleşmesi, özellikle işyerlerine özgü sorunlarımızın çözümü ile ücret dengesizliklerinin giderilmesi için, geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da ciddi bir mücadele ortaya konacaktır. Sendika olarak, bu yılki toplu iş sözleşmelerinin temel stratejisinin yapılacak olan genel seçimler dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğini kararlaştırdık. Bu doğrultudaki görüşlerimizi de Türk-İş Başkanlar Kurulu’na taşıdık. Türk-İş Başkanlar Kurulu’nda da bu yönde karar alınmasına rağmen ne yazık ki bu süreç, bazı sendikalarca doğru işletilmemiş hem de Türk-İş Yönetim Kurulu doğru planlama ve koordinasyonu gerçekleştireme-

miştir. Konfederasyonumuz Yönetim Kuruluyla Sayın Başbakan ve Toplu İş Sözleşmelerinden sorumlu Sayın Devlet Bakanıyla şifai görüşmeler yapılsa da şu ana kadar toplu iş sözleşmelerinde ciddi bir gelişme olmamıştır. Gerek Toplu İş Sözleşmesi sürecinin iyi yönetilememesi, gerekse hükümetin, taleplerimizi görüşmek üzere henüz ciddi bir tavır içerisine girmemesi nedeniyle bugün sendikamıza bağlı bütün kamu işyerlerinde 1 saat geç işbaşı yaparak tepkilerimizi ortaya koyuyoruz. Kamu toplu iş sözleşmelerinde sürecin hızlandırılması ve taleplerimizin gerçekleşmesi için Petrol-İş’in bu mücadele de hazır olduğunu ifade ediyor, 230.000 işçinin ortak mücadelesinin örgütlenmesi gerektiğine inanıyoruz.

petrol-iş

7


TÜPRAŞ/UYARI EYLEMİ

PETROL-İŞ ÜYESİ TÜPRAŞ İŞÇİLERİ EYLEMLERE BAŞLADI

Rafineri işçileri TİS görüşmelerinde anlaşma sağlanamamasını protesto etti Tüpraş işvereninin, idari ve parasal, önemli pek çok maddede çözüme yönelik adım atmamasını anlamakta güçlük çekmekteyiz. Tüpraş işçisi, işletmenin grev yasağında olduğuna bakmaksızın, sözleşmenin taraflarca sözleşme masasında bitirilmesi hususunda gerekli çaba ve kararlılığı gösterecektir.

T

ÜPRAŞ’ta devam eden toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde bugüne kadar anlaşma sağlanamaması üzerine TÜPRAŞ Genel Müdürlüğü, Kocaeli, Batman, Aliağa, Kırıkkale rafinerilerinde 18.04.2011 tarihinde 1 saat geç iş başı yapıldı. Pazartesi günü, 08.00 - 16.00 vardiyası çalışanları vardiyayı teslim almayıp rafineri kapıları önünde toplanarak TİS görüşmelerinde anlaşma sağlanamamasını protesto ettiler. Dört rafineri önünde yapılan protesto eylemlerinde rafinerilerin örgütlü olduğu Şubelerin Başkan-

8

petrol-iş

larının yaptığı basın açıklamalarında şu noktalara dikkat çekildi: “Anlaşma sağlanamaması kaygı verici 3 bin 337 üyemiz adına 10 Şubat 2011 tarihinde başlayan toplu sözleşme görüşmelerinde, yapılan 6 toplantı sonunda 19 asıl, 1 geçici ve 2 ek madde olmak üzere 22 maddede anlaşma sağlanamaması üzerine 14 Nisan 2011 tarihinde uyuşmazlık zaptı tutulmuş bulunmaktadır. Tüpraş çalışanlarının geleceğini çok yakından ilgilendiren müteahhit-taşeron işçi çalıştırılması, farklı işe ilk giriş ücreti uygulaması ve şu anki vardiya sisteminin devam etmesi başta olmak üzere

idari ve parasal maddeler üzerinde anlaşma sağlanamaması kaygı vericidir. Uyuşmazlık tutanağının Bölge Çalışma Müdürlüğü'ne gönderilmesini izleyen süreçte resmi arabulucu çalışmasını takiben işletmenin grev yasağı kapsamında olması nedeniyle toplu iş sözleşmesinin Yüksek Hakem Kurulu'na gönderilmesi süreci başlayacaktır.” Sözleşmenin YHK'da bitirilmesi çalışma barışını olumsuz etkiler TÜPRAŞ Aliağa, Batman, Kırıkkale ve Kocaeli işçileri olarak, toplu iş sözleşmesinin Petrol-İş Sendika-


sı'nın iradesi dışında, Yüksek Hakem Kurulu'nda bitirilmesinin çalışma barışını olumsuz etkileyeceği, sendikanın bu duruma sessiz kalmayacağı bildirilen basın açıklamalarında şu noktalar vurgulandı:

“Tüpraş işvereninin, idari ve parasal, önemli pek çok maddede çözüme yönelik adım atmamasını anlamakta güçlük çekmekteyiz.Tüpraş işçisi, işletmenin grev yasağında olduğuna bakmaksızın, sözleşmenin taraflarca

sözleşme masasında bitirilmesi hususunda gerekli çaba ve kararlılığı gösterecektir.” Protesto eyleminden sonra Tüpraş işçileri saat 09:00'da toplu halde kart basarak vardiyaları teslim aldılar.

petrol-iş

9


GREV

492 PETROL-İŞ ÜYESİ İŞÇİ İŞBAŞI YAPTI

Mutlu Akü grevi anlaşmayla sonuçlandı

yan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde ücret zammı konusunda anlaşma sağlanamaması nedeniyle 24 Mayıs'ta grev uyguÖztaşkın, Mutlu Akü işçisinin grevi, sabah 08.00'de fabrika lama kararı alınmıştı. Sabah saatlerinde önünde başlattığını ve talep edilen rakamlarda yukarıya sendikamız Genel Başkanı Mustafa Özçıkış olmadığı takdirde bu grevin devam edeceğinin mesataşkın, Genel Sekreter Mustafa Çavdar'ın jını işverene çok iyi bir şekilde verdiğini belirterek Mutlu da katılımıyla, İstanbul 2 Nolu Şube BaşAkü işçilerini bu kararlı tutumlarından dolayı kutladı. kanımız Ecvet Eşlegül, şube yöneticileri, Mutlu Akü işyeri Baştemsilcisi ve temsilcileri ile Mutlu Akü işçilerinin fabrika önünde başlattıkları grev, Mutlu Akü işuzla - Tepe Ören mevkiinde faali- Mutlu Akü işçilerinin aylık ücretlerine vereni ile yapılan görüşmeler sonucunda yet gösteren, İstanbul 2 Nolu şu- 190 TL zam yapıldı. İkinci yıl ise ücret- anlaşmayla sonuçlandı. bemiz kapsamında bulunan ve lere enflasyon oranı + 20 TL'lik miktarda sendikamız üyesi 492 işçinin çalıştığı zam uygulanacak. Sosyal haklarda ise Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, greMutlu Akü ve Malzemeleri San. A.Ş' de yüzde 7.2 oranında artış sağlanacak. vin anlaşmayla sonuçlanmasının ardından 24 Mayıs sabahı, saat 08'00'da başlayan Mevcut sosyal yardımlara ilave olarak 37 Mutlu Akü işçilerine hitaben yaptığı açıkve 5 saat süren grev, Mutlu Akü işvereni TL'lik gıda ödentisi de toplu iş sözleşme- lamada şu bilgileri verdi: ile yapılan görüşmelerden sonra anlaş- sine girmiş oldu. mayla sonuçlandı. Yapılan anlaşma ile 2 “Sendika olarak bu toplu iş sözleşmeyıl süreli toplu iş sözleşmesinde, ilk yıl Mutlu Akü işvereni ile 11 Ocak'ta başla- sinde belirlediğimiz hedeflerle ilgili ola-

T 10

petrol-iş


leri iyi bir şekilde belirlediklerini ve bu hedeflerin arkasında sonuna kadar durduklarını, bunu gerçekleştirmek için her türlü iradeyi ortaya koyduklarını, “grevse grev, eylemse eylem” dediklerini, Mutlu Akü işçilerinin de hep birlikte bu bilinçle ortak hareket ettiklerini söyledi. Öztaşkın, Mutlu Akü işçisinin grevi, sabah 08.00'de fabrika önünde başlattığını ve talep edilen rakamlarda yukarıya çıkış olmadığı takdirde bu grevin devam edeceğinin mesajını işverene çok iyi bir şekilde verdiğini belirterek Mutlu Akü işçilerini bu kararlı tutumlarından dolayı kutladı.

İstanbul 2 Nolu Şube Başkanımız aşılarak 210 TL olarak gerçekleşmiş Ecvet Eşlegül: İyi bir TİS imzalaoldu. İkinci yıl ücret zammında da enf- dığımıza inanıyoruz

rak Mutlu Akü işvereni ile yoğun bir pazarlık süreci yaşandı. Biz, yaptığımız görüşmede rakamların yukarıya çekilerek bu sözleşmenin bitirilmesi gerektiğini ifade ettik. Uzun görüşmeler ve pazarlıklar sonucunda 1. yıl için ücret zammı 190 TL/Ay olarak gerçekleşti. 8 TL/Ay olarak uygulanan gece zammında da yaklaşık 20 TL/Ay'lık bir artış gerçekleşti. Böylelikle en azından bizim eşik olarak gördüğümüz 200 TL rakamı gece zammı ile birlikte

lasyon oranı artı 20 TL'lik artış gerçekleşti. Bu da enflasyon oranı + yüzde 1.5 rakamına denk gelecek bir rakamı oluşturdu. Ücret zammı, sendikamıza 2010'da üye olan işçilere mevcut ücretlerinin yüzde 10'u oranında uygulanacak. 2011'de üye işçilere de yüzde 8 oranında üret zammı verilecek. 2001 öncesi girişli üyelerimize de 190 TL'ye ilave olarak 30 TL yani 220 TL şeklinde ücret zammı uygulanacak. Ücret farkları ise bir seferde, toplu olarak 30 Haziran'da ödenecek.” Öztaşkın, Mutlu Akü'de her şeye rağmen çok iyi bir sözleşme dönemi geçirdiklerini, sendika olarak Mutlu Akü'de hedef-

Mutlu Akü'de 5 aydır süren bir TİS sürecimiz oldu. 8-10 toplantı yapmamıza rağmen işveren ile anlaşmaya varamadık ve greve çıktık. İşverenin katı tutumu bizi greve çıkmaya zorladı. Biz elimizi taşın altına koyacak işverenin de koyması gerektiğini belirttik. Biz bu işyerine karşı değiliz. Emeğimizin karşılığını istiyorduk. Çünkü içeride çalışma koşulları çok zor. Üyelerimiz insan sağlığını olumsuz etkileyen bir sektörde, bir işyerinde çalışıyorlar. Biz bu koşulları iyileştirmek için mücadele verdik. Ve greve çıktıktan sonra içeride işveren ile yapılan son toplantıda

petrol-iş

11


iyi bir toplu sözleşme yaptığımıza inanıyoruz. Arkadaşlar da memnun. Greve çıkmakla çok olumlu bir sonuç aldık. Göstermiş oldukları kararlılıktan ve başarıdan dolayı Mutlu Akü işçilerine teşek-

Şube Başkanı ECVET EŞLEGÜL

kür ediyoruz. Destek ve katkılarından dolayı aynı zamanda genel merkez yöneticilerimize de teşekkür ediyoruz. Temsilci arkadaşlarımı da bu süreçte gösterdikleri azim ve çabalarından dolayı tebrik ediyorum ve kendilerine teşekkür ediyorum. Sözleşmenin Mutlu Akü işçisine, işçi sınıfına, şubemize, sendikamıza hayırlı olmasını diliyorum. Mutlu Akü Baştemsilcisi Fatih Pat: Mutlu Akü işçisinin tatmin olacağı bir sözleşme imzalandı Biz sabahleyin bu grevi başlatırken bir hak mücadelesi yaptığımızın bilincindeydik. Çünkü talep ettiklerimiz verilme-

12

petrol-iş

mişti. İşverenin grev başlamadan önceki son toplantıda verdiği teklif tatmin edici bir teklif değildi. Çalışanların ücretleri son 10 yıl içinde reel anlamda eridi. Burası bizim işyerimiz. Burayı baltalamak gibi bir düşüncemiz kesinlikle aklımızın ucundan geçmez. Amacımız bu işyerinde sürekli çalışmak ve Mutlu Akü'den emekli olmak. Sabahleyin Mutlu Akü çalışanları olarak 5 saatlik bir grev başlangıcımız oldu. Arkadaşlarımız fabrika önünde grevde iken içeride işveren ile yapılan toplantıda hakikaten Mutlu Akü işçisinin tatmin olacağı bir toplu iş sözleşmesi imzalandı. Mutlu Akü'de Petrol-İş'in 492 üyesi var. 492 üyenin tümünü memnun etmenin tabii ki imkanı yok. Ancak çalışanların yüzde 95'i imzalanan bu sözleşmeden memnun. Sendikamıza, genel merkez yöneticilerimize,

genel başkanımıza, şube yöneticilerimize ve çok onurlu bir duruş sergileyen Mutlu

Baştemsilci FATİH PAT

Akü işçilerine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Bu sözleşme hepimize, sendikamıza hayırlı uğurlu olsun.


POLYPLEX DİRENİŞİMİZ

Polyplex işvereni üzerindeki baskılar artıyor Polyplex ve Bericap direnişleriyle ilgili olarak ICEM Genel Sekreteri Manfred Warda Nisan ayı başlarında her iki şirketin Almanya ve Hindistan'daki genel merkezlerine uyarı mektupları gönderdi.

G

eçtiğimiz yıl 23 Kasım'da sendikamız üyesi 5 Polyplex Europa işçisinin işten atılmasıyla başlayan direniş fabrika önünde hala sürüyor. Ulusal ve uluslar arası sendikal hareketin de Petrol-İş üyesi Polyplex Europa işçileriyle dayanışmayı güçlendirmeleri Hintli Polyplex işvereni üzerindeki baskıları arttırdı. Polyplex ve Bericap direnişleriyle ilgili olarak ICEM Genel Sekreteri Manfred

Warda Nisan ayı başlarında her iki şirketin Almanya ve Hindistan'daki genel merkezlerine uyarı mektupları gönderdi. Warda, şirket yönetimlerinden uyuşmazlığı çözmek için bir an önce adım atmalarını ve toplu olarak işten atılan işçileri işe iade etmelerini istedi. Warda, aksi takdirde, ICEM ile birlikte metal federasyonu IMF ve Alman metal sendikası IG Metall'in ortak girişimlerde bulunacağını vurguladı. ICEM Genel Sekreteri, ayrıca, her iki uyuşmazlığın çözümüne yönelik görüşmelerde gerekirse memnuni-

yetle rol alabileceğini de belirtti. Bunun yanında Labourstart internet sitesinde sürdürülen kampanya gibi pratiklerle de

Polyplex işvereni üzerindeki baskı artırıldı. Polypex'in Çorlu'daki işyerine gelerek soruşturma, denetim yapan heyetin de bu tür etkinliklerin yarattığı rahatsızlıklar sonucu harekete geçtiği tahmin ediliyor. Polyplex işyeri önünde direnen ve işyerinde çalışmayı sürdüren üyelerimizle 16 Mart 2011 tarihinde de TİS ve Dış İlişkiler servislerimizin katılımıyla Çorlu Birleşik Metal-İş Temsilciliği'nde bir eğitimsohbet gerçekleştirildi. Vardiya saatlerine uygun olarak gerçekleştirilen iki toplantıda işvereninin uyguladığı baskılar karşısında taktikler geliştirilmesi, dayanışma ve mücadelenin güçlendirilmesi konuları ele alındı, üyelerin soruları yanıtlandı. petrol-iş

13


SAYBOLT GREVİ

6 GÜN SÜREN GREV SONA ERDİ

Saybolt Gözetim ve Laboratuvar A.Ş'de TİS imzalandı Yapılan anlaşma sonunda bir çok idari ve yasal maddelerin yanı sıra, çalışanların hiçbir sosyal haklarının olmadığı işyerinde yeni sosyal haklar alındı. 1 ikramiye ve bugüne kadar verilmeyen, çalışma düzeninden doğan ama alınamayan mesailer ve diğer haklar da bu sözleşmeyle alındı.

T

oplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması üzerine, 74 üyemizin çalıştığı Saybolt Gözetim ve Laboratuvar Hizmetleri A.Ş. işletmesinde, 4 Mayıs'ta greve çıkılmıştı. Saybolt işvereni ile süren müzakereler sonucu anlaşma sağlanmasıyla 4 Mayıs'ta başlayan grev 10 Mayıs'ta sona erdi. Sendikamızın yeni örgütlenmiş olduğu ve 74 üyemizin çalıştığı Saybolt, Merkezi Gebze olmak üzere Mersin, Aliağa, Adana, İskenderun, Kırıkkale, Batman, Trabzon, Derince ve Haramidere bölgelerindeki çalışanlardan oluşan bir firma. Saybolt, petrol şirketlerine gözetim ve analiz hizmeti veriyor. Saybolt çalışanları limanlara gelen gemilerinden numunler alıp, laboratuvarlara gelen numuneleri inceleyerek rapor ediyorlar. Saybolt işyerinde 1 Kasım 2010 tarihinde başlayan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma

14

petrol-iş

sağlanamaması üzerine 7 Nisan 2011 tarihinde grev uygulama kararı alınmıştı. Petrol-İş, Saybolt işyerinde geçen yıl Haziran ayında örgütlenerek yetki için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na başvurmuştu. Bakanlığın iki aylık inceleme süresi sonrasında yetki başvurusu kabul edildi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın 2822 sayılı Yasa'nın 13. maddesi gereğince işverene gönderdiği tespit yazısına yasal süre içinde işveren tarafından herhangi bir itiraz olmadı. Bakanlık, sendikamıza toplu iş sözleşmesi yapmak için yetki belgesini 15. 09. 2010 tarihinde gönderdi. 08. 10. 2010 tarihinde toplu iş sözleşmesi ön protokolü imza altına alındı. 01.11. 2010 tarihinde de TİS görüşmelerine başlandı.


Ancak sendikamızın tüm olumlu çabalarına karşın, fazla çalışma ücretleri ve yıllık ikramiye konusunda uzlaşma sağlanamadı. 15 Nisan - 4 Mayıs tarihleri arasında süren görüşmelerde de işveren uzlaşmaya yanaşmadı. Sendikamızın tüm iyiniyetli çabalarına karşın uzlaşma sağlanamaması üzerine 4 Mayıs itibariyle Saybolt işyerinde greve çıkılmıştı. 6 gün süren grevin

ardından 10. 05. 2011'de yapılan toplantıda anlaşmaya varıldı. Yapılan anlaşma sonunda bir çok idari ve yasal maddelerin yanı sıra, çalışanların hiçbir sosyal haklarının olmadığı işyerinde yeni sosyal haklar alındı. 1 ikramiye ve bugüne kadar verilmeyen, çalışma düzeninden doğan ama alınamayan mesailer ve diğer haklar da bu sözleşmeyle alındı.

petrol-iş

15


SENDİKAL HAREKETTE DEĞİŞİM

DAYANIŞMA, DEMOKRASİ VE DEĞİŞİM EKSENİNDE BİRARAYA GELDİLER

Türk-İş üyesi 11 sendikadan ortak mücadele kararı... Aralarında sendikamız Petrol-İş'in de yer aldığı, Türk-İş'e üye sendikalar Tek Gıda İş, Kristal-İş, Hava-İş, TGS, Tümtis, Belediye-İş, Basın-İş, Tez Koop-İş, Harb-İş ve Deri-İş sermayenin ve siyasi iktidarın saldırılarına karşı sendikal harekette mücadeleci bir yapının oluşturulması ve geliştirilmesi için ortak mücadele kararı aldılar. 11 Sendika üç temel konuda ortak politikalar izleyecek; dayanışma, ülkede ve sendikalarda demokrasi, sendikal harekette değişim ve yenilenme...

İ

stanbul'da Belediye-İş üyesi işçilere uygulanan baskılara karşı yapılan ilk ortak protesto eylemiyle birlikteliklerini gösteren 11 sendika, 14 Nisan'da Tuzla Organize Sanayi Bölgesi'nde kurulu bulunan ve Deri-İş Sendikası'nda örgütlendikleri için işten çıkarılan Kampana Deri işçilerine dayanışma ziyareti gerçekleştirerek ortak basın açıklaması yaptı. 11 sendika genel başkanı aynı gün Bericap işvereninin sendikasızlaştırma politikalarına karşı mücadele ettikleri için tazminatsız olarak işten çıkarılan ve Gebze'de, fabrika önünde direnen Petrol-İş üyesi Bericap işçilerine de dayanışma ziyaretinde bulunarak kitlesel basın açıklaması yaptılar. Bu sendikaların genel başkanları, siyasi iktidarın ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'nın baskılarıyla sendika değiştirmeye zorlanan Belediye-İş üyesi işçilerin mücadelesine destek vermek için de 20 Nisan'da İstanbul Büyükşehir Belediyesi önünde düzenlenen ortak protesto eylemiyle kitlesel basın açıklaması yaptı. 11 sendikanın genel başkan ve yöneticileri 20 Nisan'da da Düzce’de sendikalaşma mücadelesi veren MAS-DAF ve

16

petrol-iş

DESA işçilerine destek ziyaretinde bulundu. Yapılan konuşmalarda 11 sendikanın bir yandan hak mücadelesi verirken bir yandan da bu köleci düzeni değiştirmek için yeni bir oluşuma gittiği bildirildi. Bu dönemde sahte sendikacılar başta olmak üzere işçi haklarını, sınıf mücadelesini gerileten, engelleyen kim olursa olsun bunların yeni sınıftan yana mücadelenin karşısında duramayacakları ifade edildi. Sendikamız Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın da burada yaptığı konuşmada, Düzce'de sendikalaşmanın hızla devam ettiğine vurgu yaparak; “Bu mücadelelerin büyümesi, birleşmesi ve hak aramanın önündeki engellerin kaldırılması için de mücadele edeceğiz” dedi. Öztaşkın, başta bölgedeki taşeronlaşmanın kalkması, ülkedeki taşeronluğun yasaklanması için hatta uluslararası taşeronluk yapan hükümetlerin ortadan kalkması için mücadeleyi birleştirerek güçlendirerek ilerleteceklerini vurguladı. Türk-İş'e üye11 sendikanın ortak mücadele kararı almasından sonra Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın'ın konuyla ilgili olarak, Evrensel Gazetesi'nde “Sendikalarda Değişim Arayışı” başlığıyla hazırlanan dizinin 9 Nisan 2011 tarihli nüshasında yayınlanan röportajı veriyoruz.


SENDİKALARDA DEĞİŞİM ARAYIŞI/ RÖPORTAJ

Öztaşkın: Değişimi kendimizden başlatacağız Gökhan Durmuş / EVRENSEL GAZETESİ

P

etrol-İş, 60 yıllık geçmişiyle Türkiye işçi sınıfı mücadelesi tarihinde önemli yeri olan bir sendika. Bir zamanlar kamudayken özel sektörün eline geçen PETKİM ve TÜPRAŞ’ın yanı sıra hâlâ kamuda olan TPAO’da örgütlü. Bu kurumların Türkiye sanayisinin can damarları arasında yer alması nedeniyle üye sayısının ötesinde bir gücü temsil ediyor Petrol-İş. Emek sorunlarının yanı sıra, anayasa referandumu, seçimler ve Türkiye’nin temel gündemlerinden olan Kürt sorununa yönelik demokratik çözüm çağrılarıyla, dünyada gelişen siyasal olaylara ilişkin açıklamalarıyla Türk-İş’in “siyaset üstü sendikacılık” anlayışına karşı duruşun temsilcisi durumunda.

Uzun bir süre özelleştirmeye karşı verdiği mücadeleyle adını duyuran Petrol-İş Sendikası son yıllarda “Sendikalı Ol” kampanyası çerçevesinde örgütlenme mücadelesi başlattı. Bu mücadeleyle üye sayısını artıran sendikanın Gebze’de Bericap, Trakya’da Poliplex iş yerlerinde başlattığı direnişler sürüyor. Türk-İş içerisinde 11 sendikanın oluşturduğu birlik açısından önemli bir yeri olan Petrol-İş’in Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, “Değişim ve yenilenme için önerdiğimiz politikaları öncelikle kendi sendikalarımızda uygulayarak, kararlılığımızı ortaya koyacağız” diyor. Kalıcı bir birlik oluşturduklarını vurgulayan Öztaşkın, sendika siyaset ilişkilerini yeniden tanımlayacaklarını, değişime

önderlik edeceklerini söylüyor. Sizi bir araya getiren nedenler nedir? Bizi bir araya getiren nedenlerin başında Türkiye’deki sendikal hareketin yaşadığı sorunlar geliyor. Şu anda sendikal harekette ciddi kriz ve zafiyet yaşanıyor. Biz bunları ortadan kaldırmaya yönelik bir girişim içerisinde olacağız. Birliğinizi nasıl tanımlıyorsunuz, hedefleriniz ne? Türk-İş içerisinde anlayış ve mücadele birliği olan sendikalar uzun zamandır birlikte hareket ediyorduk. Sayımız şu an 11; zaman zaman 13 olabiliyor. Bazı toplantılarda gündemdeki konuya göre bazı arkadaşlarımızın çekinceleri oluyor, ama sayımız genelde 11-13 arasında. Birlikteliğimiz kalıcı olacak, uzun va-

petrol-iş

17


rinde ‘sendikalar birliği’ gibi ‘sendikalar platformu’ gibi çeşitli isimler altında birliktelikler var. Biz bu yerel organizasyonların güçlenmesi için de destek vereceğiz. Türk-İş Başkanlar Kurulundan ya da yönetim kurulundan, bazı önemli olaylar karşısında karar çıkmadığı hallerde, örneğin sosyal güvenlikte ve referandumda olduğu gibi, ortak tavır geliştireceğiz, ortak mücadeleler örgütleyeceğiz.

deli olacak, bir programa dayalı bir birliktelik olacak. Sadece güncel konuların değil, sendikal hareketin bugününe ve geleceğine ilişkin birtakım eylemler, mücadeleler ve programlar da ortaya koyacak. Ne yapmak istediğimizi şu şekilde özetleyebilirim: Birincisi, birlikteliğimizi bundan sonra daha görünür kılacağız. Üyelerimize ve bizim dışımızdaki sendikaların üyelerine, sendikasız işçilere ve toplumun diğer kesimlerine mesajlarımızı vereceğiz. Hangi sendikaya ve konfederasyona bağlı olduğuna bakmaksızın nerede bir mücadele varsa orada olacağız ve her türlü desteği vereceğiz. Şu anda Türkiye’nin çeşitli yerle-

18

petrol-iş

Türkiye’deki sendikal hareketteki değişim ve yenilenmeye önderlik edeceğiz. Bu değişim ve yenilenme için önerdiğimiz politikaları öncelikle kendi sendikalarımızda uygulayarak bu konudaki kararlılığımızı ortaya koyacağız. Türkiye sendikal hareketine yeni bir yol haritasını çizeceğiz; yeni tüzük ve program önermelerimiz olacak. Bu önermeleri biraz açabilir misiniz? Bunlar üzerine şu anda çalışıyoruz. Zamanı geldiğinde ne olduğunu tek tek açıklayacağız. Türk-İş’in ya da diğer konfederasyonlara önerdiklerimiz kabul görmediği takdirde, biz bu sefer bir araya geldiğimiz sendikalar olarak hayata geçireceğiz. Örneğin örgütlenmeye yönelik bir kampanyanın yürütülmesi ya da organize sanayi sitelerinde örgütlenme bürolarının açılması gibi aslında konfederasyonların yapması gereken bu gibi etkinlikleri onlar yapmadıkları takdirde biz kendi gücümüz oranında yapacağız. Ayrıca anayasa tartışmaları gündemde. Seçimler de bunun üzerine oturacak ve seçim sonrasında yeni bir anayasa daha ciddi bir şekilde gündeme gelecek. Dolayısıyla biz emeğin anayasasının ne olması gerektiğine dair bir çalışma yapacağız ve böyle bir anayasa için mücadele edeceğiz. Ve tabii ki her türlü toplumsal hareketin içerisinde yer alacağız. Yine toplum-

sal barışın sağlanması konusunda, Kürt sorununun çözümü de dahil, Türkiye’deki bir takım sorunların çözümü konusunda söyleyecek sözümüz, yapacak şeylerimiz olacak. Bizim hedefimiz yeni bir mücadele şeklinin ortaya konması, sendikalısendikasız tüm emekçilere ulaşılması, onların örgütlenmesi ve onlarda sınıf bilincinin yaratılması, diğer sınıfsal ve toplumsal mücadeleye katılımlarına yardımcı olacak bir strateji ortaya konması... Eksik bıraktığım bir nokta var: Sendika ve siyaset ilişkileri yeniden tanımlanacak. Sendikaların siyasete bakış açılarını, kendisini emekle ilişkilendiren siyasi parti ve siyasi anlayışlara karşı yaklaşımlarını yeniden tanımlayacağız. Bu anlamda tabii ki emeğe yakın olan, kendisini bir biçimde emekle ilişkilendiren bütün siyasi parti ve anlayışlarla iş birliği ve dayanışma içerisinde olacağız.

SENDİKALARIN BİRLEŞMESİNİ SAVUNUYORUZ Çalışma programımız içerisinde yer alan bir diğer konu; sendikaların birleşmesi. Üç işçi konfederasyonunun birleşmesini ve her iş kolunda tek bir işçi sendikasının olmasını hedefliyoruz. Ve bunun ikinci adımı olarak da bütün emek örgütlerinin tek bir çatı altında toplanmasına, Türkiye Emek Konfederasyonunun kurulmasına önderlik edeceğiz. Üretimin küreselleşmesi karşısında sendikacılığın yerel ve ulusal düzeyden çıkarılıp küresel bir düzeye taşınması konusunda mücadelemiz olacak. Böylelikle işçi sınıfının küresel düzeydeki iş birliği ve dayanışmasının daha anlamlı kılınmasına çabalayacağız.


BERİCAP DİRENİŞİMİZ

SENDİKAL HAKLARI İÇİN 23 ARALIK'TA BAŞLATTIKLARI DİRENİŞ, BÜYÜK BİR KARARLILIK VE AZİMLE SÜRÜYOR

Petrol-İş üyesi 89 Bericap işçisi mücadelede kararlı Onlar sendikal hakları için örgütlendiler; sendikal örgütlülüklerine tahammül edemeyen Bericap işvereninin baskı ve yıldırma politikalarına boyun eğmeyerek kışın ortasında direnişe geçtiler. Çadırları söküldü; kar, kış, yağmur, çamur onları yıldıramadı. Talepleri kabul edilinceye kadar da mücadelede kararlılar...

O

nlar, Gebze-Darıca'da faaliyet gösteren ve Coca-Cola, PepsiCola, BP, Castrol, Olin, Komili, Erikli Su, Fruko, Ülker, Aroma, Henkel, Nestle, Bilim İlaç, Hayat Su, Aytaç gibi daha nice ünlü yerli veya yabancı firmaya kapak üreten, 50'den fazla ülkeye ihracat yapan, birçok ülkede fabrikası bulunan Alman kökenli çok uluslu şirket Bericap-Türkiye'nin işçileri... Onlar, 1988 yılında Darıca'da kurulan fabrikayı büyütmüşler, ambalaj

sektörünün Türkiye lideri yapmışlar. Kazakistan ve Mısır'da yeni fabrikaların kurulması, Bericap-Türkiye'nin üretim ve ihracattaki muazzam başarıları sonucunda gerçekleşmiş. Onlar, canla başla çalışmalarına rağmen hak ettikleri ücreti alamamaları, çalışma koşullarının zorluğu nedeniyle sendikalı olmak istediler. Petrol-İş, onlara öncü oldu, yol gösterdi. İşte her şey bu “hak arama” mücadelesinden sonra değişti. Petrol-İş Gebze Şubesi, Bericap'ta örgütlenme

faaliyetine 2009 yılı Temmuz ayı sonlarında başladı. İşverenin tüm baskı ve yıldırmalarına karşın örgütlenmede başarı sağlanıp toplu iş sözleşmesi masasına oturana kadar geçen 6 aylık sürede, 6 öncü işçi işten çıkartıldı. Sendikalı işçiye tahammül yok! Bütün bu baskı ve yıldırmalara rağmen Petrol-İş'in ve Bericap işçisinin kararlı tutumu sonucunda işyerinde 2010 yılı Ocak ayında toplu iş sözleşmesi imzalandı. Ancak işverenin petrol-iş

19


sendikalı işçiye olan tahammülsüzlüğü bir türlü sona ermedi. İşveren, çeşitli yöntemlere başvurarak, sendikanın üye sayısını yüzde 50+1'in altına düşürmeyi hedefliyordu. Böylece sözleşmenin geçerlilik süresi sonunda, 31 Aralık 2011'de sendikadan kurtulacaktı. İşveren, bunun için işçilere bir tuzak hazırladı. İmzalanan toplu iş sözleşmesi hükümlerine aykırı olarak, gerek sendikaya gerekse işçilere hiçbir bilgi vermeden, keyfi olarak vardiya sistemini değiştirdi. Ancak işçiler bu oldu-bittiyi kabul etmeyerek eski vardiya sistemine göre çalışmayı sürdürdüler. İşveren bu durumu, “izinsiz işe gelmeme” şeklinde değerlendirdi ve vardiya değişikliğini kabul etmeyen 16 işçiden 4'ünün iş aktini tazminatsız olarak feshetti, 12 işçiye ise yevmiye kesme cezası verdi. Bericap işçisi haksızlığı kabul etmedi Sendikalı olarak çalışmak için her türlü baskıya göğüs geren Bericap işçisi bu haksızlığı kabul etmeyerek, işten atılan arkadaşlarının geri alınması, işverenin sendika karşıtı tutumuna son vermesi talebiyle demokratik direnme hakkını kullandı. Bericap işçileri geçtiğimiz 23 Aralık'ta fabrika önünde direniş başlattılar. Petrol-İş'te örgütlü Bericap işçilerinin kendi özgür iradeleriyle başlattıkları bu direniş yasal ve meşrudur. Bunun kaynağı başta Anayasamız olmak üzere T.C hükümetleri tarafından imzalanmış uluslararası sözleşmelerdir.

Kar-kış, yağmur-çamur demeden Bericap fabrikasının önünde direnen Bericap işçisi ne istiyor? İşçilerin üç talebi var: -İşten çıkartılan arkadaşlarının geri alınması, -İşyerinde taşeron sistemine son verilmesi, -İşçilere sendikaya üye olmaması yönünde baskı yapılmaması. Bericap işçileri üçü de meşru, haklı ve hukuka dayalı bu talepleri kabul edildiği takdirde işbaşı yapmaya hazırdır. Petrol-İş, bu direnişin sona ermesi ve Bericap işyerinde insan onuruna yakışır çalışma ilişkilerinin bir an önce tesis edilmesi için diyaloga açık olduğunu bir kez daha beyan etmektedir.

20

petrol-iş


DAYANIŞMA

HAVA-İŞ GENEL BAŞKANI AYÇİN, DERİ-İŞ GENEL BAŞKANI SERVİ BERİCAP'TA

Sendikalardan Bericap direnişine dayanışma ziyareti

S

endikamız üyesi Bericap işçilerini, direnişlerinin 96. gününde ziyaret eden Hava-İş Genel Başkanı Atilay Ayçin, Deri-İş Genel Başkanı Musa Servi ve Basın-İş İstanbul Şube Başkanı Levent Dinçer, bu direnişlerin sadece Bericap'ta yaşanmadığını, bütün Türkiye'ye dalga dalga yayıldığını, Bericap direnişinin mutlaka başarıya ulaşacağını söylediler.

nuşma yapan Hava-İş Genel Başkanı Atilay Ayçin, “Sendikal hakları için di-

renen sadece sizler değilsiniz. Bu direnişler Türkiye geneline dalga dalga ya-

Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, Genel Sekreterimiz Mustafa Çavdar, Genel Mali Sekreterimiz İbrahim Doğangül, Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreterimiz Nimetullah Sözen, Gebze Şube Başkanımız Süleyman Akyüz, Gebze Şube yöneticilerimiz ve işyeri temsilcilerinin de hazır bulunduğu ziyaret esnasında işçilere hitaben bir kopetrol-iş

21


haklı olan kazanacak. Biz buna inanıyoruz. Sizlerin buraya gelerek bizleri ziyaret etmesi, destek vermeniz bizim moralimizi daha da yükseltiyor, motivasyonumuzu artırıyor. Bu destek ziyaretlerinin anlamı çok büyük; bizim mücadelemize katkıda bulunuyor. Direnişçi arkadaşlarımız adına hepinize teşekkür ediyoruz.”

yılıyor. Bu mücadelenizde sizlere bir özür borçluyum. Bilin ki burayı biraz ihmal ettik. Bundan sonra nerede bir direniş, nerede bir hak mücadelesi var ise biz orada olacağız. Hava-İş olarak bu direnişin başarıya ulaşması için üzerimize ne sorumluluk düşüyorsa yapacağız. Bu direniş mutlaka başarıya ulaşacaktır. Mücadelenizde başarılar diliyorum” dedi. Bu direniş mutlaka başarıya ulaşacaktır Deri-İş Genel Başkanı Musa Servi de yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Sendikal haklara saldırı tüm Türkiye'de yaşanıyor. Tüm işyerlerinde işverenler yetkiyi düşürmek için alt işverenlik sistemini kuruyor. Taşeron vasıtasıyla mümkün olduğu adar buradaki yetkiyi düşürmeye çalışıyor. İşveren Bericap'ta da bunu yapmak istedi. Siz de bu oyuna gelmediniz. Biz DESA'da 415 gün direniş yaptık. Emine Arslan tek başına 349 gün, kararlı bir şekilde direniş yaptı. Kararlı bir duruş sergiledi. Sonuç olarak işveren masaya gelmek zorunda kaldı. Bericap'ta işveren içeride kaliteli üretim yapamadığı için sizden çok daha rahatsız. Kesinlikle moralinizi bozmadan, aynı kararlılıkla direnişinizi sürdürün. Kararlı bir duruş sergilerseniz bu direniş mutlaka başarıya ulaşacaktır. Biz Deri-İş olarak sizler için üzerimize düşeni yerine getirmeye çalışacağız. Sizlere başarılar diliyorum” Basın İş-İstanbul Şube Başkanı Levent Dinçer da yaptığı konuşmada,”Biz de

22

petrol-iş

Eczacıbaşı Holding'te sendikal haklarımız için, TİS için tam 21 ay greve çıktık. Kar kış demeden, o soğuğu, o sıcağı sizler gibi yaşadık. Bu mücadelede sizlerin kazanacağına yürekten inanıyoruz. Duruşunuzun 96. günde de ilk günkü gibi olduğunu görüyoruz. Bu duruşunuzla beraber içeriye gireceğinize inanıyorum. Basın-İş Sendikası olarak da bu mücadelenizi mücadelemiz olarak kabul ediyor, hepinize başarılar diliyorum.”

Hüseyin Sarı: “Ben bu direnişe her gün Kocaeli'nden gelerek katılıyorum. Burada kardeşlerimiz, ablalarımız 96 gündür direnişteyiz. 7 yıldır Bericap'ta çalışıyorum. Burada sendikal haklarımız için direniyoruz. Buraya her geldiğimde, bu ablalarımı burada gördükçe kendime, 'Benim buraya en erken saatte gelmem lazım' diyorum. En erken de ben gelmeye çalışıyorum Erkenden gelip burada direnişi başlatıyoruz. Arkadaşlarımızla

Direnişteki işçiler Müzeyyen Karabatak ve Hüseyin Sarı da şu konuşmaları yaptılar: Müzeyyen Karabatak: “96 gündür burada direnişteyiz. Hiçbir zaman ümidimizi kaybetmedik. En zor koşulları atlattığımızı düşünüyoruz. Çünkü kışın hava koşulları bizim için olumsuz bir etkendi. Ama şu bir gerçek ki her zaman

birlikte mücadelemiz başarıya ulaşana kadar bu direnişi sürdüreceğiz. Başaracağımıza da inanıyorum.” Gebze Şube Başkanımız Süleyman Akyüz: Umuyoruz ki işveren artık bu yanlışında ısrar etmez “96 günlük bu eylem gerçekten de çok anlamlı bir eylem. Bu direnişin önemi şurada; bizler işimizin başında iken, çalışırken dört arkadaşımızın sendikal nedenlerle işten çıkartılması nedeniyle direnişe geçtik. Direniş ilk günkü gibi devam ediyor. Bunu arkadaşlarımızın gözlerindeki parıltıdan anlayabilirsiniz. Bu arkadaşlarımız burada bu kışın en kötü hava koşullarını yaşadılar. Bu direniş alanını işveren bilinçli olarak çamur


içerisinde bıraktı. Ancak bu arkadaşlarımız inançla ve kararlılıkla bu işi yürütüyorlar. Dolayısıyla ben bu direnişin sonuç alınıncaya kadar devam edeceğine inanıyorum. Sizlerin ziyaretleri bizlere arkadaşlarımızın da söylediği gibi büyük bir moral veriyor. Burada 12 de kadın üyemiz var. Kadınlarımızın mücadelesi herkese örnek olsun. Huzurunuzda onları bir kez daha kutluyorum. Hepsinin evlerinde çocukları var, işleri var. Ama tüm bunlara rağmen, kararlı bir şekilde, her sabah buraya gelerek direnişe katılıyorlar, herkesten daha fazla görev alıyorlar. Biz de Petrol-İş olarak sonunu kadar bu arkadaşlarımızın yanında olacağız. Siz, sendikalarımızın genel başkanlarına, genel merkez yöneticilerimize bir kez daha teşekkür ediyoruz. Bu mücadelemiz

devam edecek. Çalışırken dışarıya çıkarak direniş başlatmak her babayiğidin göğüsleyeceği bir iş değil. Biz bu mücadeleyi başarıya ulaştırdığımız zaman bu direniş, gerçekten bölgemizde, ülkemizde, sendikal harekette büyük bir kazanç olacaktır. Her işveren de haksız uygulamalar konusunda kendisine çeki düzen verecektir. Biz başka bir şey istemiyoruz.

nin olduğunu duyuyoruz. Bu endişelere hiç gerek yok. Bizim 31.12. 2011 sonuna kadar sözleşmemiz var. Haklarımız, ücretlerimiz, çalışma koşullarımız belli. Gireceğiz içeri, çalışmaya kaldığımız yerden devam edeceğiz. Umuyoruz ki işveren artık bu yanlışında ısrar etmez ve yanlışından dönerek bizlerle uzlaşır. Bu şekilde kendisi de zarar görmez, bizim arkadaşlarımız da zarar görmez.”

Bugün çağırsınlar; arkadaşlarımız hiç bir şey olmamış gibi işlerinin başına döneceklerdir.İşverenin, “Bu kadar süre direnişte olan işçiyle nasıl çalışacağız, onları nasıl çalıştıracağız?' gibi bazı endişeleri-

Dayanışma ziyareti sırasında Bericap işçileri sık sık, “Direne direne kazanacağız”, “Zafer direnen emekçinin olacak”, “Yaşasın sınıf dayanışması” şeklinde sloganlar attılar.

Direnişteki Bericap işçisine Türk-İş'ten kumanya desteği

T

ürk-İş, Bericap direnişinin 71. gününde işçilere kumanya dağıttı. 4 Mart'ta fabrika önünde gerçekleştirilen kumanya dağıtımına sendikamız Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreteri Nimetullah Sözen, Kocaeli Şube Başkanı Ali Ufuk Yaşar, Selüloz-İş Sendikası Genel

Başkan Yardımcısı İlhan Aktaş, Türk-İş Marmara Bölge Temsilcisi Adnan Uyar, Sağlık-İş Kocaeli Şube Başkanı Bülent Gökmen, Gebze Şube Başkanımız Süleyman Akyüz, Gebze şube yöneticileri katıldı. Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreterimiz Nimetul-

lah Sözen kumanya dağıtımı sırasında yaptığı konuşmada, mücadelelerinden dolayı Bericap işçisini kutlayarak,” Sizlerin tıpkı ilk günkü gibi heyecanlı olması bize de heyecan veriyor, bizi umutlandırıyor. Petrol-İş de sizler için herşeyi yapmaktadır. İşveren sizleri örgütsüzleştirmek is-

tedi. Sizler ise arkadaşlarınız için, bu fabrikada örgütlülüğü devam ettirmek için eylem yapıyorsunuz. Petrol-İş olarak sonuna kadar birlikte mücadele edeceğiz” dedi. Gebze Şube Başkanı Süleyman Akyüz de yaptığı konuşmada, direnişin ilk petrol-iş

23


mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceklerini belirtti. Akyüz sözlerini, “Bericap'ta sendikasızlaştırma olayı var. Bizler sendikal haklarımıza saygı gösterilmesini ve işten çıkartılan işçilerin tekrar işe alınmasını istiyoruz. Herşey işverene bağlı. Bizler buradayız ve her zaman diyaloga hazırız” diyerek bitirdi.

gününden 71. gününe kadar bir çok sivil toplum ve sendika temsilcisinin Bericap işçisini ziyaret ettiğini belirterek, bu dayanışmadan dolayı herkese teşekkür etti. Akyüz, Bericap direnişi sırasında hep Türk-İş nerede diye sorular sorulduğunu, ancak Türk-İş Marmara

Bölge Temsilcisi Adnan Uyar'ın direnişteki işçileri birçok kez ziyaret ettiğini belirterek “Türk-İş büyük bir konfederasyondur. Burada yapılan direniş de büyük bir direniştir. Bugün burada Adnan Uyar'ın girişimiyle yapılan maddi yardımlarla işçilerimize erzak dağıttık” dedi.

Adnan Uyar ise yaptığı konuşmada,Türk-İş olarak buradaki direnişte her zaman

işçilerin yanında olduklarını belirterek, “Sizler burada eşine rastlanmayacak bir direniş gösteriyorsunuz. 4 arkadaşınız için 92 kişi tüm kendi geleceğini karartarak burada bir eylem yapıyor. Bu fabrikada müdürlük yapanların bu mağduriyeti görmeleri gerekir. Bizler bu sergilediğiniz onurlu duruşun arkasındayız, destekçisiyiz ve her zaman yanınızdayız. Hep birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.

Bericap işvereni tarafından basına yapılan açıklamaların çelişkilerle dolu olduğunu belirten Akyüz,

TEMSİLCİ/YÖNETİCİLERİMİZ DİRENİŞTEKİ ÜYELERİMİZ BERICAP İŞÇİLERİNE DAYANIŞMA ZİYARETİNDE BULUNDULAR:

Yalnız olduğunuzu sanmayın, hep birlikte yanınızdayız! “Sizin direnişiniz alkışlanacak bir olay. Bu tür direnişler geçmişte de olmuştur. Kavel Grevi, Berec Grevi ve daha niceleri gibi....Ve her zaman işçiler galip gelmiştir. Eminiz ki Bericap direnişinde de sizler galip geleceksiniz.”

G

enel merkezimizde sürdürülen eğitimlere katılan temsilci/yöneticilerimiz, 17 Mart Cuma günü, direnişlerinin 84. gününde Bericap işçilerine dayanışma ziyaretinde bulundular. Genel Mali Sekreterimiz İbrahim Doğangül ve sendika uzmanlarının da yer aldığı zi-

24

petrol-iş

yarette Gebze Şubemiz İdari Sekreteri Eyüp Akdemir bir konuşma yaparak,”Genel Mali Sekreterimize, eğitim uzmanlarımıza, basından gelen arkadaşlarımıza, siz temsilci ve yönetici arkadaşlarımıza hoş geldiniz diyor, Bericap adına, desteklerinizden dolayı teşekkür ediyoruz” dedi. 84 gündür

Bericap’ta eylem halinde olduklarını belirten Akdemir konuşmasını şöyle sürdürdü:

Baskılar hiç son bulmadı “Burada 2009 yılında Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesi olarak bir örgütlenme faaliyetimiz oldu. Bu örgütlenme sonucunda burada bir toplu sözleşmesi yaptık. Yetkili olarak bu iş yerinde vardık. Fakat süreç içerisinde; işverenin, sermayenin sendikayı kabullenmeyişi, hazmedemeyişi bizi bu noktaya getirdi. Yaklaşık bir buçuk yıldır fabrikada örgütlü bir şe-


kilde işimize devam ederken; işverenin sendika üyesi arkadaşlarımıza baskıları hiç son bulmadı. Bir takım oyunlarla, bir takım entrikalarla bu sendikal süreci dağıtmaya, parçalamaya yönelik yol ve yöntemlerin arayışı içinde oldular. Bu baskılar her zaman devam etti. Fakat 23 Aralık'taki olay, bardağı taşıran son damla oldu. Bizlere haber vermeden vardiya değişikliğine gittiler. Vardiya sistemlerinin değişikliğinden dolayı bizim vardiya düzenlerimize zarar gelmeyeceği ve bu durumun tamamen dijital sistemle alakalı olduğunu arkadaşlarımıza ilan ettiler. Bu ilanda, normal vardiya düzenlerimizin devam edeceğini söyleyip, bir vardiya geri çekerek kendilerine göre bir sistem kurdular. Arkadaşlarımızın hangi vardiyaya gelip gelmeyecekleri, hangi vardiyada olup olmayacakları belli değildi.”

luna verdiğini söyledi. Akdemir şöyle devam etti: İşverenin niyeti kötüydü “Bu disiplin kurulu kararları neticesinde, baktık ki işverenin niyeti kötü,olayı başka yerlere taşımaya ça-

lışıyor. Biz de kendi aramızda bir takım toplantılar yaptık. Bu şekilde davranmanın iyi olmayacağını, iş barışını bozacağını, buna kayıtsız kalamayacağımızı defalarca anlattık. Genel Merkezimiz de telkinlerde bulundu. İşveren, kendi kafasında oluşturmuş olduğu plan proje nedeniyle, hiçbir şekilde geri adım atmadı. Ve sonuçta 12 arkadaşımıza disiplin kurulu kararıyla yevmiye cezası verdi. 4 arkadaşımızın da geçmişteki savunmalarını, ihtarları vs. örnek göstere-

Vardiya değişikliği sürecinde bilgi karmaşasının yaşandığını, sonuçta o vardiyadaki üyelerimizin normal vardiyalarına geldiklerini belirten Akdemir, işverenin, bayram dönüşünde çalışanların vardiyaya gelmediğini iddia ederek 16 işçiyi disiplin kurupetrol-iş

25


rek, (bunlar disiplin kurulu kararıyla verilmiş cezalar değildir) keyfiyet cezalarını gerekçe göstererek tazminatsız olarak iş akdini feshetti.” “Bu sürecin kavgaya doğru meylettiğini gördüğümüz için yaklaşık bir ay boyunca 'ne yaparız, nasıl davranırız' gibi bir takım toplantılar yaptık. Arkadaşlarımız işten çıktıktan sonra, o akşam bütün üyelerimizle birlikte olağanüstü bir toplantı yaptık” diyen Akdemir konuşmasını şöyle sürdürdü: “Arkadaşlarımızın kanaati doğrultusunda, arkadaşlarımızın hiçbir şekilde işten çıkartmalara razı olmadığımızı gördük. Bu konuda elimizden gelen güç neyse, en radikal bir şekilde bunu ortaya koymak durumundayız kararı aldık. Bir ortak karar ile, bu 4 arkadaşımızın işe iadesi ve sendikanın burada kalabilmesi için diğer 90 tane arkadaşımız kıdem ve ihbar tazminatlarından vazgeçerek, işsizlik sigortalarını riske atarak sendikamıza ve arkadaşlarımıza sahip çıktılar. 24 Aralık, saat 16.00-00 .00 vardiyasına başlamadan, bu işyerinde işi durdurduk. O günden beri işbaşı yapmadık. “ Bizleri parçalayamadılar İşverenin devlet güçlerini kullanarak,

26

petrol-iş

emniyeti kullanarak bu olayı dağıtmaya çalıştığını, çadırları söktürdüğünü, bu süreç içerisinde 2 işçinin tekrar işbaşı yaptırıldığını belirten Akdemir şöyle devam etti: “O arkadaşların farklı niyet ve düşünceleri de olabilir. Ama bizi bütün itibariyle parçalayamadılar. Ve dimdik bir şekilde 84 gündür bu eylemlilik burada devam ediyor. Ve sonuç alana kadar da devam edecek. Bu konularla ilgili Genel Merkezimiz, Türk-İş, çeşitli yerel yönetimler, Valilik ve Bakanlık tarafından direnişin başarıya ulaşabilmesi için çeşitli girişimler sürdürülüyor. Netice alacağız gibi de görünüyor. İşveren, bu durumlarda, direnişteki üyelerimizin birlik ve be-

raberliğini dağıtabilmek için ya içten bir kargaşanın yaratılmasına ya da dışarıdan bir müdahalenin meşru zeminini yaratabilecek tavır ve hareketlere de girişiyor. İşverenin gayreti budur. Biz burada bütün arkadaşlarımızla, kamuoyunun desteğiyle, sivil toplum örgütlerinin desteğiyle hiçbir şekilde oyuna gelmedik. Ve buradaki mücadelemizi doğru bir şekilde yönlendirerek 84 günden beri direniyoruz ve eylemimize devam edeceğiz.” Bu azim ve gayretle başarılı olacağız! Böyle uzun soluklu eylemlerin sıkıntılarından bazılarının lojistik destek, ekonomik destek, kamuoyu oluşturabilme olduğunu belirten Akdemir sözlerini şöyle tamamladı: “Bir takım etkinlikler ortada olabilmeli ki bu direnişi devam ettirebilelim. Direnişin yemek ve iaşe ihtiyaçları için, insanların ailelerine karşı yükümlülüklerini yerine getirebilmeleri için sendikanın ödemiş olduğu bir grev ödeneği var. Bunlarla bu mücadelemizi devam ettirme gayreti içindeyiz. Bizdeki bu azim ve gayretle bu direniş başarıya ulaşacaktır. Buradaki 92 arkadaşımızın gözlerinde ilk günkü ışıltıyı görüyorsunuz. Hiçbir şekilde o azmi kaybetmediler. Ve bu anlamda sendika ve şube olarak da hiçbir zaman, hiçbir şekilde arkadaşlarımızı yalnız bırakmadık. Ve hemen hemen her gün zorunlu bir işimiz çıkmadığı sürece biz buradayız ve arkadaşlarımızla birlikteyiz. Bura-


daki örgütsel bütünlüğü sağlayıp, bu işi hedefe taşımanın peşindeyiz. Temsilci-yönetici eğitimindesiniz. Sendika ve sendikanın organlarıyla yeni tanışmış arkadaşlarımız açısından bu tür sahalar, teoride gördüğünüz eğitimin pratikteki kısmıdır. Saha eğitimidir, bu gözle bakın. Arkadaşlarımız adına hepinize geldiğiniz için, göstermiş olduğunuz duyarlılıktan dolayı teşekkür ederiz.” Bericap direnişine dayanışma ziyaretinde bulunan temsilci/yöneticiler de birer konuşma yaptılar. Temsilci yöneticiler yaptıkları konuşmalarda, Bericap direnişinden örgütün haberdar olduğunu ve bu direnişin başarıya ulaşması için her toplantıda, kurulda gündeme getirildiğini belirterek şunları söylediler: H. İbrahim Temel- Kırıkkale Şube: “Petrol-İş Sendikası çok büyük bir camia. İstanbul çevresinde bu olay gerçekleşiyor, diğer toplantılarda, kurullarda sizin sözünüz sürekli geçiyor. Bütün Petrol-İş’e üye olanlar, sivil toplum örgütleri sizden haberdar. Ve size elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyoruz. Direnişi bozmadan, yeter ki birlik halinde devam ettirin arkadaşlar.”

Selçuk Kırat: İstanbul 1 Nolu Şube “Petrol-İş’in dergilerinden olsun, temsilci toplantılarından olsun; eyleminizin ilk başından beri haberdarız. Bütün kurullarımızda yapılan işler, merkezimiz tarafından bize iletiliyor. Çektiğiniz güçlüklerden, ekonomik sıkıntılarınıza kadar biz genel toplantılarımızda, işçi arkadaşlarımızla konuşuyoruz. Yalnız olduğunuzu sanmayın! Hep beraber yanınızdayız.” Mehmet Emin Kırşan- Batman Şube: “Bu tür direnişler geçmişte de olmuştur. Kavel Grevi, Berec Grevi… Ve her zaman işçi galip gelmiştir. Bericap direnişinden de eminiz ki burada da sizler galip geleceksiniz”

İbrahim Altıntop-Adana Şube: “Sizleri en iyi anlayanlardan biriyiz. Bizler de yaşadık; 57 günlük grev, 25 günlük grev, 17 günlük grevler yaşadık. Yani 18 yıllık çalışma hayatımız grevlerle doldu. Sizin direnişiniz alkışlanacak bir olay.” Mehdi Şeker- Batman Şube: “Petrol-İş Batman Şubesi adına bu direnişi selamlıyorum. Örgütlü birey, örgütlü bir toplum ve onurlu bir gelecek adına hepinizi saygıyla selamlıyoruz arkadaşlar.” Sendikamız Eğitim Uzmanı Erhan Kaplan da yaptığı konuşmada “Biz arkadaşlarımızla hep salonlarda görüşüyoruz ama direnişler de eğitimin bir parçası. Petrol-İş’in eğitimleri böyledir işte. Bizim eğitimlerimiz, sadece salonlarda anlatılan teorik şeyler değil. Biz sizlerle birlikteyiz. Bizim aktif üye eğitimlerinde en çok atılan iki slogan aklımda; birisi 'iş, ekmek yoksa barış da yok” dedi.” Petrol-İş'in bu işyerini paramparça etme, yok etme gibi bir niyetinin olmadığını,barış isteğini belirten Kaplan konuşmasında şunları söyledi: “Ama ne karşılığında? Sendikamız karşılığında, işimiz karşılığında, ekmeğimiz karşılığında. Biz barışmasını çok iyi bildiğimiz için kavga etmesini de çok iyi biliyoruz. Bir sloganımız daha var; “Kadınlarımız sendika yönetimine” diye söylüyoruz. Belli ki petrol-iş

27


doğrudan yönetimde kadınlarımız da var. Yani kısacası kadınıyla erkeğiyle bu ekmek mücadelesinde başarılı olacağımıza inanıyorum. Bu eğitimi burada değil ama oturarak bir daha içeride tekrar edeceğimize inanıyorum. Yapacak mıyız arkadaşlar.” Direnişteki Bericap işçileri de Kaplan'ın konuşmasından sonra gür bir sesle “Yapacağız” cevabını verdi. Müzeyyen Karabatak: Bericap işçilerinden Müzeyyen Karabatak ise yaptığı konuşmada, dayanışma ziyaretine gelen temsilci/yöneticilere direnişçi işçiler adına teşekkür ederek şunları söyledi: “Direnişte kadınların önemi her zaman sizler tarafından belirtiliyor. Bu gerçekten doğru. Bizler 24 saat içinde o kadar çok parçalara bölünüyoruz ki. Erkek arkadaşlar, kardeşlerimiz buradan eve gittiklerinde hazır sofraya oturuyor, sıcak bir eve dönüyorlar. Yani her şey hazır, dört dörtlük bir ortama oturuyorlar. Fakat biz öyle değiliz. Biz eve gittikten sonra, ikinci bir mücadeleyi de evlerimizde veriyo-

zaman da azmimizi kaybetmedik. Hatta kaybetme aşamasında bile, yoğun baskılar altında kaldığımız süreler içerisinde bile, biz her zaman en önde giderek arkadaşlarımıza moral olmaya, destek olmaya çalıştık ve burada daha bir güçlü konuma geldik.” ruz. Çünkü buradaki süreçte destek olan çocuklarımızın bizlere ihtiyacı var. Eşlerimizin bizlere ihtiyacı var. Yani biz burada kar, kış, soğuk demedik. Hiçbir zaman yılmadık, hiçbir

Konuşmalar sırasında Bericap işçileri sık sık “Direne direne kazanacağız!” “Bericap bizimdir bizim kalacak!” şeklinde sloganlar attılar.

Kocaeli Şubemizden Bericap işçilerine dayanışma ziyareti

K

ocaeli Şube Başkanımız ve Yönetim Kurulu, Tüpraş ve Gübretaş'tan oluşan bir grup çalışanla birlikte 118 gündür emek mücadelesi veren Bericap işçilerine destek amacıyla 22 Nisan'da ziyarette bulnudular. Kocaeli Şubesi Başkan ve yöneticileri ile Tüpraş ve Gübretaş işçileri ziyaret sırasında yaptıkları konuşmalarda bundan böyle sınıf dayanışmasında daha etkin olacaklarını belirttiler. Kocaeli Şube Başkanı Ali

28

petrol-iş

Ufuk Yaşar dayanışma ziyaretinde yaptığı konuşmada, Bericap çalışanlarının verdiği mücadeleden herkesin dersler çıkarması gerektiğini söyledi

ve Bericap işçilerine mücadelelerinde başarılar diledi. Daha sonra Kocaeli Şu-

be'nin getirdiği gıda paketleri eylemdeki işçilere dağıtıldı. Kocaeli Şube'nin bu ziyaretten dolayı duydukları memnuniyeti, mutluluğu ve morali dile getiren Gebze Şube Başkanı Süleyman Akyüz ise Kocaeli Şube Başkanının şahsında tüm ziyaretçilere ve işçilere teşekkür etti. Ayakta durabilmenin, var olabilmenin tek yolunun sınıf dayanışması olduğunu, bu günlerde buna çok daha fazla ihtiyaç duyulduğunu belirten Akyüz, direnişte inançlı ve kararlı olmanın mücadele azmini yükselttiğini söyledi.


DAYANIŞMA

ORTAK MÜCADELE KARARI ALAN 11 SENDİKA DİRENİŞTEKİ İŞÇİLERE DAYANIŞMA ZİYARETLERİNDE BULUNDU...

Bericap ve Kampana Deri işçilerine sendikal hareketten dayanışma ziyareti...

Aralarında sendikamızın da yer aldığı Türk- İş üyesi 11 sendika direnişteki işçilere dayanışma ziyaretlerinde bulunarak, ortak kitlesel basın açıklaması yaptılar. İlk ziyaret, 14 Nisan günü, saat 12.00'de Tuzla Organize Sanayi Bölgesi'nde kurulu bulunan ve Deri-İş Sendikası'nda örgütlendikleri için işten çıkarılan Kampana Deri işçilerine yapıldı. Saat 17.00'de de Bericap işçilerine dayanışma ziyareti gerçekleştirildi, kitlesel basın açıklamaları yapıldı. Tuzla Deri Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Kampana Deri işçileri sendikalı oldukları için işten çıkarılmalarının ardından direnişe geçtiler. Kampana Deri işçile-

rinin eylemlerinin 27. günü olan 14 Nisan’da, sendikamızın da aralarında yer aldığı Türk-İş üyesi Tek Gıda - İş, Belediye-İş, Tez-Koop-İş, Harb-İş, Kristal-İş,

Deri-İş, Hava-İş, TÜMTİS, TGS, Basın-İş yönetici ve üyeleri ziyaret etti. Dayanışma ziyaretine DİSK/Genel-İş Sendikası yönetici ve üyeleri, siyasi partilerin temsilcileri ve direnişteki emekçiler de katıldı. Kampana Deri işçilerine yapılan dayanışma ziyaretinde ilk açıklamayı 11 sendika adına Belediye İş Genel Başkanı Nihat Yurdakul yaptı. Yurdakul, sendikasızlaştırmaya değinerek, sermayenin bilinçli olarak sendikal örgütlülüğe saldırdığını bunu da iş kolu ayrımı yapmadan gerpetrol-iş

29


çekleştirdiğini belirtti. Yurdakul, tüm sendikaların kardeş olduğunu ve sendikalı, sendikasız ayırımı yapmadan, kim olursa olsun, nerede çalışanlara karşı bir haksızlık yapılıyorsa orada olacaklarını ve birlikte mücadele edeceklerini belirtti. Deri-İş Sendikası Genel Başkanı Musa Servi de direnişte olan PTT, Ontex, Bericap işçilerini selamlayarak başladığı konuşmasında, AKP hükümetinin iş kolu ayrımı yapılmaksızın, kuralsız çalışmayı dayattığını, bunun aynı zamanda küresel düzeyde bir saldırı olduğunu ifade etti. Servi, AKP’nin iki sendikaya üye olunabileceğini ifade ettiği süreçte, bırakın iki sendikayı, bir sendikaya üye olanların işten çıkarıldığını, örgütlenmeye tahammül edilmediğini Kampana Deri işçilerinin de sendikalarında örgütlendikleri için işten çıkarıldığını bildirdi. Servi, tüm bu saldırılara karşı yılmayacaklarını, nerede bir direniş varsa orada işçilerle, emekçilerle birlikte olacaklarını söyledi. Bericap işçileriyle dayanışma Türk-İş'e üye 11 sendika saat 17.00'de de direnişlerinin 112. gününde sendikamız üyesi Bericap işçilerine dayanışma ziyaretinde bulundular. Gebze Şube Başkanımız Süleyman Akyüz'ün Bericap direnişi ile ilgili bilgi vermesinin ardından, 11 sendika adına ortak açıklama yapan Kristal-İş Genel Başkanı Bilal Çetintaş, bundan böyle konfederasyon ayırımı gözetmeksizin nerede bir direniş ve hak arama mücadelesi var ise orada olacaklarını söyleyerek, “ Avrupa ülkelerine gidip demokrasi nutku atanlar, gelip burada dört aydır

direnen Bericap işçilerini görsünler. Neden işçiler bu uygulamalara maruz kalıyorlar? Bericap işçisi kölelik düzenine karşı geldiği için, sendikasızlaştırmaya karşı geldiği için bu uygulamalara maruz kaldı ve şimdi de direniyor” dedi. Sendikamız Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın da yaptığı konuşmada, Bericap işçisinin 112 gündür onurlu bir direniş gerçekleştirdiğini, 112 gündür bu mücadelenin ilk günkü gibi kararlılıkla, inatla, azimle sürdürüldüğünü belirtti. Konuşmasında Bericap işçisinin neden direnişe geçtiğini anlatan Öztaşkın, 112 gün boyunca işverenin bu direnişi kırmak için başvurduğu çeşitli oyunlardan da örnekler verdi. Bericap işçilerinin işverenin bu tür oyunlarına gelmediğini belirten Öztaşkın, “Biz burada çok haklı nedenlerle eyleme çıktık. İş Kanunu'nun 24. maddesine göre bizim eylemimiz meşru bir eylemdir. Bu

mücadele mutlaka başarıya ulaşacaktır” dedi. Fabrika önünde bir mücadele verilirken, içeride çalışan taşeron işçileri de eleştiren Öztaşkın, “ Herkes sınıfını bilsin. Buradan direnişteki işçiye küfür eder gibi içeri girip çalışmak işçiliğe yakışıyor mu? Sınıfını satanlar için kullanılan ifadeyi burada kullanmak istemiyorum” diye konuştu. Petrol-İş Sendikası'nın bu mücadeleyi yıllarca sürdürecek güçte olduğunu belirten Öztaşkın, işverenden taleplerinin çok basit olduğunu belirterek bir kere daha bu talepleri özetledi ve şöyle dedi: “Birincisi işten atılan işçi arkadaşlarımız işe alınmalıdır. İkincisi işçi arkadaşlarımız içeri girince işveren sendikanın yetkisini düşürmek için işçilere baskı yapmamalıdır. Üçüncüsü de kapsam içi-kamsam dışı, taşeron ayırımı yapılmadan çalışanlar sendikalı olmalıdır. İşçilere sendikalı oldukları için baskı yapılmamalıdır. Bu taleplerimiz karşılandığı takdirde Bericap işçisi hemen iş başı yapmaya hazırdır. Aksi halde bu mücadelemizi ilk günkü heyecan ve kararlılığımızla sürdüreceğiz. Zafer mutlaka ama mutlaka direnen işçinin olacaktır.” Kitlesel basın açıklama sırasında işçiler sık sık, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz, “Yaşasın onurlu mücadelemiz!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Sendika hakkımız engellenemez!” “Hak verilmez alınır, zafer sokakta kazanılır!” “Susma haykır, sendika haktır!, “Bericap işçisi ekmeğinin bekçisi!”,”Zafer direnen emekçinin olacak”, “Yan gelip yatmadık, Bericap'ı satmadık” , “Açlıktan ölmeyiz, biz bu yoldan dönmeyiz” şeklinde sloganlar attılar.

30

petrol-iş


TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ

2011'DE SÖZLEŞMESİ YENİLENECEK OLAN 15 ÖZEL SEKTÖR İŞYERİNDE TİS İMZALANDI

Kamu işyerleri için görüşmeler sürüyor Sendikamız kamu işyerleri için bu dönem öncelikle aylık ücreti 1.500.TL'nin altında olanların ücretlerinin bu seviyeye getirilmesi ve 1. yıl için yüzde 20 oranında, 2. yıl için de enflasyon + 4 puan refah payı oranında ücret zammı talep etti.

T

oplu iş sözleşmelerinde son dönemde özel sektörde, 2011'de sözleşmesi yenilenecek olan 15 işyerinde daha toplu iş sözleşmesi imzalanırken, 7 işyeri - işletmede uyuşmazlık tutuldu, 2 işyeri-işletmede ise grev, bir işyerinde grev uygulama kararı alındı. 5 işyerinde ise görüşmeler sürüyor. 5 işyeri-işletmede toplam 6 bin 250 üyemizi kapsayan TPAO Türkiye Petrolleri A.Ş., BOTAŞ Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş., MKE Barutsan Roket ve Patlayıcı Fabrikası ve Barut Fabrikası Mü-

ROTOPAŞ

dürlüğü, ETİ Maden İşletmeleri Bandırma Bor ve Asit Fabrikaları Müdürlüğü ve TMO Afyon Alkoloidleri Fab. İşlet Müdürlüğü'nde bu dönem öncelikle aylık ücreti 1.500.-TL'nin altında olanların ücretlerinin bu seviyeye getirilmesi ve 1. yıl için % 20 oranında, 2. yıl için de enflasyon+4 puan refah payı oranında ücret zammı talep edildi. Bu dönem Türk-İş Kamu Koordinasyon Kurulunca ortak talepler oluşturulmadığından teklif tasarıları üyelerimizin talepleri doğrultusunda hazırlandı. Sendikamızın

idari maddelerdeki taleplerine ilaveten sosyal haklarda da 1.yıl % 35'lik artış talep edildi. İMZALANAN TİS'LER ROTOPAŞ AMBALAJ SANAYİ VE TİCARET A.Ş: İstanbul 2 No’lu şubemiz kapsamında bulunan, 44 üyemizin çalıştığı işyerinde 3. dönem toplu iş sözleşmesi 1.4.2011 tarihinde imzalandı. DYO BOYA FABRİKALARI SANAYİ VE TİCARET A.Ş: 225 üyemizin İzmir şubemiz kapsamında, 247 üyemizin ise Gebze şubemiz kap-

DYO BOYA petrol-iş

31


BAYER TÜRK

CAMBRO ÖZAY

NOVARTİS samında ki işyerlerinde çalıştığı işletmede 6.4.2011 tarihinde toplu iş sözleşmesi imzalandı. BORNOVA MATBAA MÜREKKEPLERİ SAN. VE TİC. A.Ş: İzmir şubemiz kapsamında 109 üyemizin çalıştığı Yaşar Holding bünyesindeki işyerinde de toplu iş sözleşmesi 6.4.2011 tarihinde imzalandı. BAYER TÜRK KİMYA SANAYİİ LTD. ŞTİ: Topkapı-İstanbul'daki işyerinde 288, Gebze işyerinde 54 olmak üzere toplam 342 üyemizin çalıştığı işletmede 1.1.201131.12.2012 yürürlük tarihli toplu iş sözleşmesi 11.4.2011 tarihinde imzalandı. CAMBRO ÖZAY PLASTİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş: Gebze Şubemize bağlı 117 üyemizin çalıştığı işye32

petrol-iş

rinde toplu iş sözleşmesi 18.4.2011 tarihinde imzalandı. Toplu iş sözleşmesiyle öncelikle ücretleri düşük olan grupların ücretlerinin belirli seviyelere gelmesi, iyileştirme zamları ile sağlandı. PİMAŞ PLASTİK İNŞAAT MALZEMELERİ A.Ş: Gebze Şubemize bağlı 81 üyemizin çalıştığı işyerinde toplu iş sözleşmesi 19.4.2011 tarihinde imzalandı. NOVARTİS SAĞLIK SAĞLIK GIDA ve TARIM ÜRÜN. San. ve Tic. A.Ş. Sözleşmesi: İstanbul 1 Nolu şubemiz kapsamında olan 170 üyemizin çalıştığı işyerinde 1.1.2011-31.12.2012 yürürlük tarihli sözleşme 21.4.2011 tarihinde imzalandı.

BASF TÜRK KİMYA SANAYİİ VE TİCARET Ltd. Şti: Gebze Şubemize bağlı 70 üyemizin çalıştığı işyerinde toplu iş sözleşmesi 22.4.2011 tarihinde imzalandı. STOROPACK AMBALAJ SAN. İÇ VE DIŞ TİC. A.Ş. Aliağa şubemiz kapsamında bulunan 28 üyemizin çalıştığı işyerinde 3. dönem görüşmelerinde 26.4. 2011 tarihinde anlaşma sağlandı. SANDOZ SAĞLIK ÜRÜNLERİ İLAÇ VİT. SAN.TİC. A.Ş: İstanbul 1 Nolu şubemiz kapsamında 129 üyemizin çalıştığı Sandoz Sağlık Ürünleri İlaç Vit. San. Tic. A.Ş'de yürürlük tarihi 1.1. 2011- 31.12. 2012 olan toplu iş sözleşmesi 24 Mayıs'ta imzalandı. Sözleşme ile ücret zammının yanısıra ilk kez her sözleşme dönemi için işçilere


SANDOZ

GÜBRETAŞ 1 maaş tutarında ikramiye ödenmesi kararlaştırıldı. GÜBRETAŞ’TA ANLAŞMA Gübre Fab. T.A.Ş işyerinde 01.06.2011 tarihinde anlaşma sağlandı. 217 üyemizin çalıştığı işyerinde 1221 TL olan ortalama ücretlere, 150 üyemizin ücretlerinde iyileştirme yapıldıktan sonra 200. TL seyyanen ücret zammı yapılmıştır. Sosyal Yardım da 1. yıl için %8 oranında arttırıldı. 2. yıl ücret zammı ve sosyal yardımların ise enflasyon oranında arttırılması kararlaştırıldı. EGE KİMYA- EGESİL’DE ANLAŞMA 130 üyemizin çalıştığı Ege Kimya

ile 31 üyemizin çalıştığı Egesil Toplu iş sözleşmeleri 1.6 2011 tarihinde imzalandı. Her iki işyerinde 1.1.2011 başlangıç tarihli toplu iş sözleşmeleri 31.12.2012 tarihine kadar geçerli olacak. Advansa Sasa' da grev ilanı asıldı Adana şubemizin örgütlü olduğu Advansa Sasa'ta toplu iş sözleşmeleri görüşmelerinden bir sonuç alınamaması nedeniyle 26 Mayıs'ta işyerine grev ilanı asıldı.

örgütlü bulunduğumuz ADVANSA SASA iş yerinde 17. Dönem Toplu İş Sözleşmesi 1 Ocak 2011 tarihinde başlamıştır. Müzakere görüşmeleri ise 15 Şubat 2011 tarihinden bu yana devam etmektedir. O günden bu tarafa iş verenle dört defa görüşme yapılmış olup, iki aylık müzakere süreci ve resmi ara bulucu süresi dolmasına rağmen bir anlaşma sağlanamamıştır.

Adana Şube Başkanımız Ahmet Kabaca, grev ilanı asılırken üyelerimize hitaben yaptığı konuşmada şu açıklamalarda bulundu: “Petrolİş Sendikası Adana Şubesi olarak

EGESİL- EGE KİMYA

petrol-iş

33





A.Ü. SBF ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ BÖLÜMÜ ÖĞRENCİLERİNE DERS VERDİ:

Öztaşkın: Geleceğinize ipotek konuyor, geleceğiniz çalınıyor Prof. Dr. Alpaslan Işıklı'nın, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü 3. sınıf öğrencilerine verdiği “Sendikacılık Dersi”ne giren Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın öğrencilere Türkiye sendikal hareketinin güncel sorunlarını anlattı.

Ö

ztaşkın'ın 5 Mayıs'ta üniversite anfisinde verdiği dersi öğrenciler ilgiyle izledi. Öztaşkın, ders bitiminde de öğrencilerin sorularını yanıtladı. Öztaşkın, sendikacılık dersine, sendikaların görev ve misyonlarını anlatarak başladı. Sendikaların, üyelerinin hak ve çıkarlarını koruyup geliştiren sistem içi örgütler olduğunu söyleyen Öztaşkın, “ Haklar korunurken veya geliştirilirken sendikalar sistemin özüne -sömürüye- karşı çıkarlar, sömürünün sınırlandırılması için mücadele ederler” dedi. Günümüzde üretimin de, rekabetin de küresel düzeyde yapıldığını, nasıl bir sendikacılık yapılacağını küresel düzeyde yapılan üretimin ve rekabetin belirlediğini ifade eden Öztaşkın, aslında dünyanın da küresel şirketler tarafından yönetildiğini söyledi. Devletlerin, şirket devletlerine dönüştürüldüğünü veya tamamen küresel şirketlere hizmet eden araçlara dönüştürüldüğünü belirten Öztaşkın şöyle devam etti: “Dünyada üretim, sayıları sadece binlerle ifade edilen şirketlerce yapılmakta veya organize edilmekte. Küresel üretim ve rekabette aslan payını tabii ki bilgiyi, teknolojiyi, hammadde ve enerji kaynaklarını ellerinde bulunduran ülkeler veya dünyayı yöneten bu şirketler alıyor. Bir çok şirket de aslında bu şirketlerin tedarikçisi konumunda. Bu ola-

naklara sahip olmayanlar ise bu üretim ve rekabette ucuz işgücü ile yer alıyor. Ülkemize biçilen rol de bu ucuz işgücüdür.” Ucuz işgücü için temel koşulların kuralsız, güvencesiz ve örgütsüz bir işgücü olduğunu belirten Öztaşkın, öğrencilere güvencesizlik ve kuralsızlığın sermaye ve siyasi iktidarlar tarafından nasıl oluşturulmaya çalışıldığını da anlattı. Örgütsüz bir iş gücü yaratılması için de sendikaların itibarsızlaştırılmaya, inanılmayan, güvenilmeyen örgütlere dönüştürülmeye çalışıldığını, örgütlenme ve hak arayamamaları için önlerine her türlü yasal engelin konulduğunu vurguladı. İmzalanan uluslar arası sözleşmelerin siyasi iktidarlar tarafından ayaklar altına alındığını, sendikalar için, “ bakın hiç bir şey yapmıyorlar” imajının yaratılmaya çalışıldığını, bunların yetmediği yerde sendikaların bölünerek, parçalanarak küçük ve etkisiz yapılara dönüştürüldüğünü belirten Öztaşkın sözlerini şöyle sürdürdü: “Siyasi müdahalelerle sendikalar devletin, hükümetlerin istediği kalıba sokulacak. Yetmediği yerde başka şeyler yapılacak,yandaşlaştırma olacak. Bütün toplum örgütsüzleştirile-

cek. İnsan, ülke sevgisi yok edilecek. Sevgi, şirket, marka sevgilerine ve tutkularına dönüştürülecek. İnsanlar bireyselleşecek.Toplumsal mücadeleden uzak tutulacak. İnsanların ilgi alanlarıbaşka yerlere çekilecek.”

Geleceğinize ipotek konuluyor Bütün dünyada bu politikaların uygulandığını, tabii ki uygun koşulların yaratıldığı ülkelerde sırayla uygulandığını belirten Öztaşkın,”Sendikaların hayat damarı sosyal haklardır. Sosyal hakların güvencesi de sosyal devlettir” dedi. Öztaşkın, derste sözlerini şöyle tamamladı: “Saldırı esas size yöneliktir. Özelleştirmelerle satılan aslında sizin işiniz, sizin geleceğinizdir. Emeklilik yaşını yükselterek sizin emekli olmanız istenmiyor. Kıdem tazminatı kaldırılarak sizin haklarınız elinizden alınıyor. Sizin geleceğinize ipotek konuyor, geleceğiniz çalınıyor. Bütün bunlar sömürü düzeninin devam etmesi içindir.” petrol-iş

37


ŞUBE GENEL KURULU

ANKARA ŞUBE BAŞKANLIĞINA SEÇİLEN ŞUAYİP GÜL:

Temel ilkelerimiz, şeffaflık, eşitlik, dürüstlük, açıklıkla çalışmak olacak Gül, ” Arkadaşlarımla birlikte, görevimizi tarafsızlıkla yapmaya çalışacağız. Temel ilkelerimiz; şeffaflık, eşitlik, dürüstlük, açıklıkla çalışmak olacak. Amacımız, tüm arkadaşlarımla daha güçlü, tüm işçiyi kucaklayan bir Petrol-İş Ankara şubesi yaratmaktır. Mücadele bayrağımızı daha ileriye taşıyacak, bu yolda var gücümüzle çalışacak, hak elde etmek olacaktır” dedi.

S

endikamızın Ankara Şubesi'nin 12 Mart 2011 tarihinde, Ankara Şube Konferans Salonu'nda yapılan 23. Olağan Genel Kurulu'nda Şube Başkanlığına Şuayip Gül, Şube İdari Sekreterliğine Sabri Polat, Şube Mali Sekreterliğine ise Baki Turhan seçildi. Şube Yönetim Kurulu'nun diğer asil üyeleri de Temel Diktaş, İbrahim İnci, Murat Yıldırım ve Erol Güntutmaz'dan oluştu.

Şube Disiplin Kurulu asil üyeliklerine Özdemir Yıldırım, Hakan Çeri, Mustafa İlhan

seçilirken, Şube Disiplin Kurulu asil üyeliklerine de Mehmet Yıldırım, Ali Osman Meraklı ve M. Fatih Atmaca seçildiler. Divan Başkanlığını Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın'ın yaptığı Şube Genel Kurulu'nda Divan Başkan Yardımcılıklarını da Aliağa Şube Başkanı İsmail Doğan, Adıyaman Şube Başkanı Zeynal Eroğlu, Adana Şube Başkanı Ahmet Kabaca ve Trakya Şube Başkanı Turgut Düşova yaptı. Petrol-İş genel merkez yöneticilerinin, Petrol-İş Eski Genel Başkanı Bayram Yıldırım'ın, şube yöneticilerinin, sendika temsilcilerinin katıldığı Genel Kurul'un açış

konuşmasını Şube Başkanı Mustafa Özgen yaptı. Ülkemiz ortaçağ karanlığına götürülmek isteniyor Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın ise Genel Kurul'da yaptığı konuşmada, seçim öncesi yeni bir Torba Tasarısı'nın konuşulmakta olduğunu, çünkü bugünkü siyasi iktidarda 12 Haziran'da yapılacak genel seçimleri şimdiden kazandığına ilişkin bir algı oluştuğunu, hatta tek başlarına iktidar olarak Anayasa'yı değiştirebilecek güce de ulaşacaklarına inandıklarını belirterek, seçimden sonraki sürecin emekçilerin hak kayıplarının daha da artacağı bir süreç olacağını, bu yüzden seçim döneminde emekten yana siyasi partilerin desteklenmesi gerektiğini belirtti. Öztaşkın, son günlerde çok sık kullanılan ifadelerden birinin Türkiye'nin büyüdüğüne, zenginleştiğine ilişkin değerlendirmeler olduğunu ancak bu büyümeden, gelirden, zenginleşmeden mutlu bir azınlığın payını artırdığını, toplumun büyük bir bölümünün ise fakirleştiğini vurguladı. Öztaşkın, bütün bunları değiştirmek gerektiğini, bunun için de işçilerin, emekçilerin elinde fırsatlar olduğunu, bu fırsatlardan

38

petrol-iş


Gül: Temel ilkelerimiz, şeffaflık, eşitlik, dürüstlük, açıklıkla çalışmak olacak Daha sonra seçimlerde aday olanlar birer konuşma yaptılar. Şube Mali Sekreter adayları Köksal Yıldırım ve Baki Turhan'dan sonra İdari Sekreter adayları Sabri Polat ve Cengiz Yavuz birer konuşma yaptı. En son konuşmaları ise Şube Başkan adayları Şuayip Gül ve Mustafa Özgen yaptı.

birinin de seçimler olduğunu söyledi. Öztaşkın, “İşte biz bu tabloyu tersine çevirebilmek için 12 Haziran seçimlerinde buna uygun bir tavır ortaya koymamız gerekir” diye konuştu. Torba Yasa'ya, kamu toplu iş sözleşmeleri sürecine, Petrol-İş'in kamu toplu iş sözleşmelerinde uygulayacağı politikalara da değinen Öztaşkın şöyle devam etti: “Bugün Ankara şubemizin 23. Genel kurulunu yapıyoruz. Ankara şubemiz eski ve köklü şubelerimizden birisidir. Ve Petrol-İş içerisinde önemli bir yeri olan şubemizdir. Geçmişinde gerçekten de büyük mücadeleler vardır, başarılar vardır. Örgütümüz politikalarına da yön veren ve örgütümüzü başkentte temsil eden bir misyona da sahiptir. Tabii ki seçimlerde çeşitli yarışlar olacaktır. Bu yarışlar yapılırken meseleyi kişiselleştirmeden, fotoğrafın büyüğünü görerek ve sınıfsal çıkarlar doğrultusunda hareket ederek ve en iyi yapmanın yarışı olarak görmemiz gerekir. Kongremizin başta üyelerimize, işçi sınıfına ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.”

Gül yaptığı konuşmada; Ankara Şubesi'nin 23. Olağan Kongresi'nin işçi sınıfının sorunlarının alabildiğine arttığı bir ortamda toplandığını, bu sorunların başında örgütsüzlük, kuralsızlık, esnekleştirme, kamu denetiminin zayıflaması, taşeronlaşma, ücret adaletsizliği, işsizlik,iş cinayetleri olduğunu, bu listeyi alabildiğine uzatmanın mümkün olduğunu söyledi. 8 yıllık AKP iktidarının gerek sosyal güvenlikte, gerekse emeklilikten taşeronlaştırmaya kadar bir çok konuda işçi haklarını ve kazanılmış hakları geri alan bir yol izlediğini, vergi kaçakçısı şirketlere af getiren Torba Yasası'nın işçi sınıfının haklarını gasp ettiğini belirten Gül şöyle devam etti: “Seçimlerden sonra sıra kıdem tazminatına gelecektir. Bu, Hükümet sözcüleri ve Çalışma Bakanı tarafından yüksek sesle dillendirilmeye başlanmıştır. Değerli arkadaşlar; asıl sorun hükümetten çok bizim cephemizde. Bu haksızlıklara, işçi sınıfına karşı saldırılara, zulme dur demesi gereken işçi sınıfının direnişinin öncülüğünü yapması gereken Türk-İş sessiz, suskun ve ne yazık ki bazen de bu uygulamaların destekleyicisi konumundadır. Asıl çözmemiz gereken sorunlardan birisi de budur. Devam eden kamu sözleşmelerinde bu suskunluk, sessizlik hükümet yandaşlığı bize hak kayıpları olarak geri dönecektir. Biz haklının gür sesi, işçi sınıfının öncüsü, toplumun umudu bir Türk-İş istiyoruz. Bunun için de mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu toplu sözleşmeler döneminde haklarımızı korumak ve geliştirmek için tüm mücadele araçlarını en iyi, en geniş işçi katılımıyla hayata geçirmek için çaba harcayacağız. İşçilerimizin bilinen sorunları, iş güvenliğini sağlamak ve ücret dengesizliklerini gidermek için elimizden gelen çabayı harcayacağız.” İşçilerden gelen talepler doğrultusunda Petrol-İş üyelerine ve ailelerine yönelik gerek mesleki eğitim, gerekse kültürel ve kişisel gelişimleri için eğitimler düzenleyeceklerini

belirten Gül şöyle devam etti: Bu görevi bana layık görürseniz tüm arkadaşlarımla birlikte, görevimizi tarafsızlıkla yapmaya çalışacağız. Temel ilkelerimiz; şeffaflık, eşitlik, dürüstlük, açıklıkla çalışmak olacaktır. Şubelerimiz her zaman tüm işçi üyelerimizin emrinde olacaktır. Amacımız, tüm arkadaşlarımla beraber daha güçlü, tüm işçiyi kucaklayan bir Petrol-İş Ankara şubesi yaratmaktır. Mücadele bayrağımızı daha ileriye taşıyacak, bu yolda var gücümüzle çalışacak, hak elde etmek olacaktır.” Mustafa Özgen ise yaptığı son konuşmada, 2011 yılı kamu toplu iş sözleşmelerinin, TPAO'daki iş değerlendirmesinin, TPAO ve BOTAŞ'ta özelleştirme sürecinin Ankara şubenin önümüzdeki dönemde karşı karşıya kalacağı çok önemli sorunlar olduğunu belerterek şunları söyledi: “Türk Petrol Kanunu'nun değiştirilmesiyle ilgili süreç önümüzdeki günlerde başlayacak. 2010 yılının son çeyreğinde Enerji Bakanı, TPAO'nun yüzde 49'unun halka arz

edileceği ile ilgili gerekli açıklamaları yaptı. BOTAŞ zaten çok yakın süreçte bu durumla karşı karşıya kalacak. Ne yapacağız? Nasıl bir politika izleyeceğiz? Aday olan arkadaşlar bunları söylemediler. Şunu da söylemediler, teşekkür ederim. Yani şubeye ilişkin, cevap verebileceğim herhangi bir eleştiri de yapmadılar. O konuda kendilerine çok teşekkür ediyorum. Demek ki bu şube, bu şube yönetimi, hakikaten samimiyetle, barış ve güven içerisinde, vaat edilen hemen hemen herşeyi, her konuda yapan bir şubedir. Bu yönetim bu şubeyi dört yıldır da değil, 8 yıldır yönetmektedir.” petrol-iş

39


ŞUBE GENEL KURULU

BANDIRMA ŞUBEMİZİN YENİ BAŞKANI İSMAİL KAYAN:

Bayrağı daha yukarılara taşıyacağız! Kayan, şubenin örgütlü olduğu işyerlerindeki en büyük sıkıntının düşük ücret olduğunu belirterek, “Kamu TİS'lerinde çerçeve Türk-İş bazında çizilecek. Ancak bu mücadelede biz işçilerin de yapması gereken işler olduğunu biliyoruz. Bu mücadelede bayrağı daha da yukarıya taşıyacağız” dedi.

B

andırma Şubemizin 27 Mart 2011 tarihinde, Bandırma Eken Oteli'nde yapılan 17. Olağan Genel Kurulu'nda Şube Başkanlığına İsmail Kayan, Şube İdari Sekreterliğine İsmail Eryılmaz, Şube Mali Sekreterliğine Özkan Arıkkan seçildi. Şube Yönetim Kurulu'nun diğer üyeleri de Seyfettin Yankol, Ali Rıza Yıldırım, Ramazan Bayraklaroğlu ve Mesut Solmaz'dan oluştu. Bandırma Şube'nin Denetim Kurulu asil üyeliklerine Mustafa Ünsal, Mahmut Atalar ve Aydın Altan seçilirken Disiplin Kurulu asil üyeliklerine de Cemal Küçükyavuz, Ahmet Ercan ve Ayhan Korkmaz seçildiler. Bandırma Şube Genel Kurulu,Şube Baş-

kanı Recep Gökdeniz'in yaptığı açış konuşmasıyla başladı. Petrol-İş merkez yöneticilerinin, şube başkan ve yöneticilerinin katıldığı genel kurula, Bandırma Belediye Başkanı Sedat Pekel, Genel-İş Sendikası Bandırma Şubesi'nden Recep Kum, İsmail Kılıç, Ahmet Demirdağ, Bandırma Şube Eski İdari Sekreteri Levattin Savaş, Bagfaş Eski Temsilcisi Nazım Salık, Banses Gazetesi'nden Basri Atılganer, CHP Bandırma İlçe Yönetim Kurul Üyesi Kemal Uzun, Marmara TV'den Hasan Yılmaz da katılarak genel kurulu onurlandırdılar. Genel Kurul'un

Divan Başkanlığını Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın yürütürken, Divan Başkan Yardımcılıklarını da Trakya Şube Başkanı Turgut Düşova, Kırıkkale Şube Başkanı Recep Sefer, Aliağa Şube Başkanı İsmail Doğan, Adıyaman Şube Başkanı Zeynal Eroğlu yaptılar. Türkiye nükleer santral yapımından vazgeçmeli Bandırma Şube Genel Kurulu'nda konuşan Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, Japonya'da yaşanan büyük deprem felaketine ve nükleer santral kazasına değinerek, bir çok Batılı ülkenin artık nükleer enerjiyi sorguladığını, bir çok ülkenin nükleer santralların yapımını durdurduğunu ancak ülkemizde, siyasi iktidarın yaşanan bu olaylardan ders çıkarmadığını söyledi. Öztaşkın, Türkiye'nin nükleer santral yapımından vazgeçmesi gerektiğini bildirdi. Libya'ya saldırı emperyalist işgaldir Konuşmasında, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki gelişmeleri de değerlendiren Öztaşkın, “Bu ülkelerde yaşanan olaylar, gerçek bir demokrasi talebi mi yoksa ABD'nin Ortadoğu Projesi'ni hayata geçirmesi mi? Bunu zamanla göreceğiz. Ancak Libya'ya saldırı kabul edilemez. Bu saldırı emperyalist işgalden başka bir

40

petrol-iş


şey değildir” dedi. Öztaşkın konuşmasını, “Bizler işçiyiz, emekçiyiz. Bizim savaşlarla işimiz olmaz. Bizler bu işgalin, bu bombaların durdurulmasını talep ediyoruz. Buradan Libya halkı ile dayanışma içinde olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz” diye sürdürdü. 12 Haziran seçimleri 12 Haziran'da yapılacak genel seçimlere de değinen Öztaşkın, bu seçimlerin çok önemli olduğunu, bu seçimlerin Türkiye'nin nereye doğru gitmekte olduğunun belirleneceği seçimler olacağını bildirdi. Öztaşkın, “Bizim, işçilerin, emekçilerin vereceği oylar, sadece bizim değil, ülkemizin, toplumun da geleceğini belirler. Siyasi tavrımızı emeğin çıkarları doğrultusunda belirlemeliyiz. Oyumuzu

daha iyi olmayacak, yakınmaya devam edeceğiz” diye konuştu. Öztaşkın, özelleştirmelerin devam ettiğini, seçimler sonrasında da TPAO; BOTAŞ ve borların özelleştirilmesinin gündeme geleceğini belirterek, çok uluslu şirketlerin, ABD'nin hiç bitmeyen hayallerinin Türkiye'deki bor rezervleri olduğunu vurguladı.Bandırma Şube'nin örgütlü olduğu işyerlerine de değinin Öztaşkın,Bagfaş'taki üyelerimizin her türlü baskıya rağmen üyeliklerini sürdürdüklerini, örnek bir davranış sergilediklerini, hedeflerinin Bagfaş'ta yeniden örgütlenmeyi sağlayıp TİS masasına oturmak olduğunu belirtti. Öztaşkın, düşük ücret ve ücret dengesizliği sorununun sadece ETİBOR'un sorunu olmadığını, aynı sorunun TPAO'da, BOTAŞ'da, madenlerde, enerjide, Kültür Bakanlığı'nda, Karayolları'nda, kamuda hemen hemen her işyerinde olduğunu söyledi.

kadrolu kamu işçisi 750 lira alıyor. Bu tablo sendikal hareketin bir ayıbıdır. Önümüzdeki süreçte bunları düzeltmek için mücadele edeceğiz. Bu olmazsa gelin yakama yapışın!” dedi. Bandırma Şube'nin taşeronlaşmaya ilişkin açtığı davayı takip edeceklerini, 23 yıllık Petrol-İş üyesi olduğunu, Petrol-İş üyesi olmaktan onur ve gurur duyduğunu belirten Kayan sözlerini şöyle tamamladı: “1992'den beri de Şubede görevli olanlara yardımcı olmaya çalıştım. Önceki yönetici arkadaşlara teşekkür ediyorum. Bu mücadele daha üst seviyelere çıkacaktır. Bayrağı daha yukarılara taşıyacağız.” Şube Başkanı Recep Gökdeniz de yaptığı konuşmada, bu kongrelerin bir hizmet yarışı olduğunu, doğru yaptığı işler konusunda yeni şube yönetiminin yanlarında yer alacaklarını, yanlış yapıldığında ise yapıcı eleştirilerinin olacağını belirtti.

Bayrağı daha yukarılara taşıyacağız! Genel Kurul'da delegelerden İlyas Satırlı, Sadi Kurt ve İsmail Hakkı Bildik de birer konuşma yaptılar. Şube Başkan adayı İsmail Kayan ise yaptığı konuşmada, sendikal mücadele anlayışının değişmesi gerektiğini, tabandan başlanırsa bunun yapılabileceğini söyledi. Kayan, şu anda işyerlerinde en büyük sıkıntının düşük ücret olduğunu, kamu TİS'lerinde çerçevenin Türk-İş bazında çizileceğini belirterek, bu mücadelede işçilerin de yapması gereken işler olduğunu bildiklerini söyledi.

kullanırken, tercihimizi yaparken sınıfsal tercih yapmalıyız. Bu şekilde tercih yaparsak geleceğimize daha iyi yön verebiliriz. Siyasi iktidara da hesap sormuş oluruz. Aksi halde geleceğimiz bugünden

Diğer önemli sorunun ise taşeronlaşma olduğunu belirten Kayan: “Şubemizde iki işyeri örgütlü. Bizim iki işyerimizde de neden bu kadar zayıf kaldığımızı sormak istiyorum. Biz kimsenin ekmeğinde değiliz ama müteahhit işçisi 950 lira alırken petrol-iş

41


ŞUBE GENEL KURULU

MERSİN ŞUBE BAŞKANLIĞINA SEÇİLEN YUNUS MURAT MARANGOZ:

Üye kaybı en büyük sorunumuz, bu sorunu örgütlenmeyle aşacağız “Biz şube olarak özel sektörde örgütlüyüz. Mersin şube olarak öncelikli hedefimiz örgütlenme. Çünkü bizim en büyük sorunlarımızdan biri üye kaybı. Üye kaybını durdurmak için örgütlenmekten başka alternatifimiz yok. Biz de örgütlenme çalışmalarına başladık. Mersin'de yeni örgütleneceğimiz işyerleri var, bu işyerleriyle ilgili çalışmalarımız var.”

M

ersin şubemizin 9 Nisan 2011 tarihinde yapılan Olağanüstü Genel Kurulu'nda Şube Başkanlığına Yunus Murat Marangoz, Şube İdari Sekreterliğine İhsan Çalık, Şube Mali Sekreterliğine de Halil Vural seçildi.

Şubenin Yönetim Kurulu'nun diğer Asil Üyeleri de Ertuğrul Demirci, Yüksel Suseven, Türkay Demir ve Ali Dönmezler'den oluştu. Mersin şubemizin Denetim Kurulu Asil Üyeliklerine de Sinan Işık, Duran Aslan ve Recep Kızıl seçildiler. Genel Kurul sonrasında Disiplin Kurulu Asil Üyeliklerine de Murat Kaya, 42

petrol-iş

Murat Kapan ve Ali Karacan seçildiler.

diyen Marangoz konuşmasını şöyle sürdürdü:

Mersin Şube Başkanlığına yeni seçilen Yunus Murat Marangoz, genel kuruldan sonra dergimize yaptığı açıklamada, Mersin şubenin, Mersin'de, sendikal harekette öncü bir şube olduğunu, bundan sonra da yine öncü olma görevini sürdüreceğini söyledi.

“Şubemizin kamuda örgütlü hiçbir işyeri yok. Biz özel sektörde örgütlüyüz. Mersin şube olarak öncelikli hedefimiz örgütlenme. Çünkü bizim en büyük sorunlarımızdan biri üye kaybı. 1990'lardan itibaren kamu kuruluşlarının satılmasıyla, özelleştirmelerle bir saldırı başladı. Bu saldırıdan da en fazla bizim örgütlü olduğumuz işkolu zarar gördü. Üye kaybını durdurmak için örgütlenmekten başka alternatifimiz yok. Biz de örgütlenme çalışmalarına başladık. Mersin'de yeni örgütleneceğimiz işyerleri var, bu işyerleriyle ilgili çalışmalarımız var. Onlarla ilgili olarak arkadaşlarımız çalışıyorlar. Öncelikli hedefimiz Mersin'deki işyerleri. Çünkü Antalya bize çok uzak.”

Türk-İş Bölge Temsilciliğini de uzun yıllar Mersin Şubenin yürüttüğünün ancak şu anda bu görevi yapmadığını belirten Marangoz, önümüzdeki dönemlerde tekrar bu görevi almaya hazır olduklarını söyledi. “Arkadaşlarımızla çıktığımız bu yol çok uzun, çok engebeli bir yol ama biz beraberce bu sorunları aşacağız”


celikle bu saldırılara karşı mücadele edeceğiz” dedi. Mersin şubesinin önde gelen işyerlerinden birinin de Ataş olduğunu ancak rafinerinin kapanmasıyla burada çalışan sayısının 60'a, Petrol-İş'e üye çalışan sayısının da 5'e düştüğünü söyleyen Marangoz şöyle devam etti: “BP, Shell ve Mobil'den oluşan Ataş, Amerikan ortaklığı bir rafineriydi. AKP iktidarının çıkardığı bir yasa ile rafineri üretimini durdurdu. Oradaki bir çok arkadaşımız işten çıkartıldı. En son kalan üyelerimiz de sendikadan istifaya zorlandı. Şu anda Ataş'da bizim 5 üyemiz var. Yetki sorunu ile uğraşıyoruz. Mahkeme süreci devam ediyor. 60 çalışan var orada. Bu işyerinde çalışanlar Petrol-İş Mersin şubesinin kurucularıydı. Ataş'a yeniden girmemiz lazım”

Novamed'de kadınlara, hem işverenden hem ailelerinden baskı var Novamed işyerini de değerlendiren Marangoz sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizim örgütlü olduğumuz Novamed'de çok ciddi sıkıntılar yaşadık. Çalışanlarının kadın oluşu ve halkımızın, çalışanların ailelerinin sendikaya bakış açıları örgütlenmede çok büyük engel. Novamed'de çalışan kadınların çoğunluğu varoşlardan geliyor. Bu kadınlar ailelerine, kardeşlerine, ağabeylerine, ablalarına, babalarına bakan insanlar. Sendika dediğiniz zaman bu kadınlar işsiz kalma korkusuyla sendikaya yanaşmıyor. Yani koca, kardeş , ağabey, sevgili baskısıyla sendikadan kaçıyor. Bu da önümüze ciddi engeller çıkarıyor. Mersin Şube'nin Novamed'de örgütlendiği dönemde 200 çalışan vardı. Şu anda çalışan sayısı 470'lere kadar yükseldi. Sendikalı sayısı ise 65'lerde kaldı. Yeni işe giren arkadaşlar Novamed'in eski halini bilmiyorlar. Eski halini, Petrol-İş'in bu işyerine girmeden önceki halini bilseler şu anda hepsi dört koldan sendikaya sarılırlardı. Çünkü orada kadınlara yönelik çok ciddi baskılar vardı. Şu anda bazı konular aşıldı. Tabii işverenin saldırıları hala durmuş değil. Oradaki en büyük sorunlardan biri meslek hastalığıdır. Kadınların, 8 saat boyunca, hiç durmadan yoğun bir şekilde çalışması hasta olmalarına neden olmaktadır. Boyunlarında ve kollarında ciddi meslek hastalıkları oluşmakta-

dır. Meslek hatalığı ile ilgili şube olarak çalışmalar yapıyoruz.” Taşeronlaştırma en önemli sorunumuz Mersin şubesinin örgütlü olduğu işyerlerinde de çok ciddi sorunların yaşandığını belirten Marangoz bunların başında taşeronlaşmanın geldiğini söyledi. Marangoz,”Esnek çalışma, fazla çalışmaya zorlama, işverenlerin üyelerimiz üzerinde baskıları var. İşyerlerine taşeronlaşmayı sokmaya çalışıyorlar. Mersin şubesinin örgütlü olduğu tüm işyerlerinde taşeronlaşmayı getirmeye çalışıyorlar. Biz ön-

Mersin Şube Başkanımız  Y. Murat MARANGOZ

Mersin'e çok ciddi yatırımlar yapılmadığını, büyük fabrikaların olmadığını ancak orgazine sanayi bögelerinde küçük çaplı işletmelerin faaliyet gösterdiğini belirten Marangoz, bu bölgelerde sendikanın işkoluna giren işyerlerinde örgütlenme faaliyetlerini yürüteceklerini kaydetti.

Mersin şubesinin örgütlü olduğu işyerlerinde de çok ciddi sorunların yaşandığını belirten Marangoz bunların başında taşeronlaşmanın geldiğini belirterek, ”Esnek çalışma, fazla çalışmaya zorlama, işverenlerin üyelerimiz üzerinde baskıları var. İşyerlerine taşeronlaşmayı sokmaya çalışıyorlar. Mersin şubesinin örgütlü olduğu tüm işyerlerinde taşeronlaşmayı getirmeye çalışıyorlar. Biz öncelikle bu saldırılara karşı mücadele edeceğiz” dedi. petrol-iş

43


RAPOR/ AKP’NİN 8 YILI

AKP'NİN 8 YILLIK İKTİDAR DÖNEMİNDE ÇALIŞMA YAŞAMINA DAİR DÜZENLEMELER VE HAK KAYIPLARI (2003-2011) *

Son 8 yıllık dönem; çalışanlar için hak kayıplarının yaşandığı bir dönem oldu AKP, iktidar olduğu günden bu yana çalışma hayatı ile ilgili pek çok düzenleme yaptı. Bu düzenlemeler ile çalışanlar önemli hak kayıplarına uğradı. Haklarını korumak isteyen işçiler ve memurlar sendikaları ile birlikte çeşitli eylemler gerçekleştirdiler ancak AKP döneminde her türlü eylem girişimine; hoşgörüsüzlük ve tahammülsüzlük çerçevesinde çok sert bir şekilde müdahale edildi. Son 8 yıllık dönem; çalışanlar için hak kayıplarının yaşandığı ve hak arama kültürünün bitirildiği bir dönem oldu.

A

KP, iktidar olur olmaz ilk olarak 32 yıllık İş Kanunu’nu tamamen değiştirmiştir. 4857 sayılı Yeni İş Yasası ile iş güvencesi hakkını kaybeden çalışanlar, bir de esnek çalışma biçimleri dayatması ile karşı karşıya bırakılmıştır.

YASAL DÜZENLEMELER 2003 YILI 4857 SAYILI YASA: İŞÇİ HAKLARINI GERİLETEN YASA 10 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe

44

petrol-iş

giren 4857 sayılı Yeni İş Yasası; işverenlerin talepleri doğrultusunda hazırlandı ve “İşletmenin güvenliği” ilkesinin benimsendiği yeni bir sistem kuruldu. 1970’lerden bu güne sosyal güvenlik sisteminin tasfiyesi, özelleştirmeler, taşeron uygulamaları, sendikasızlaştırma yoluyla adım adım örülen yeni esnek birikim ve üretim süreci; Yeni İş Kanunu’yla yasal zemine oturtuldu. İş güvencesi getirildi ancak tüm işçilerin ancak 1/10'u iş güvencesi hükümleri kapsamına girebildi. Çalışma barışının ve endüstri ilişkilerinin geliştirilmesinde, çalışma hayatıyla ilgili mevzuat çalışmalarının izlenmesi ama-

cıyla Hükümet, işveren ve işçi konfederasyonlarından oluşan üçlü danışma kurulu tam olarak işletilemedi. Sendikal hak ve özgürlüklerin önüne set çeken, örgütlenme ve toplu pazarlık haklarını kullanılmaz hale getiren 2821 ve 2822 sayılı Yasalarda 2003 yılından beri süren değişiklik çalışmaları hala bitirilemedi.

4853 SAYILI YASA: TASARRUF TEŞVİK FONU NEMA ÖDEMELERİNDE PROBLEM YAŞANDI 3417 Sayılı Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanun kapsamına giren işyerlerinde çalışanlardan 01.04.1988 tarihinden itibaren yapılan tasarruf teşvik kesintisi uygulaması Mayıs 2000 tarihinde sona ermişti. 2003 Mayıs ayı sonunda 4853 sayılı Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabının Tasfiyesi ve Bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanun ile nema ödemelerinin yasal süreci tamamlandı. Kanu-


nun çıkış süreci sonrasında bir çok kamu kurumunun özellikle de belediyelerin, kamu personelinden kestikleri tasarruf kesintilerini (%2) ve devletin sağladığı katkı paylarını (%3) yatırmadıkları ortaya çıktı.

2004 ANAYASA’NIN 90. MADDESİNE YENİ HÜKÜM EKLENDİ. PRATİKTE UYGULANMADI 7 Mayıs 2004 tarihinde Anayasa’nın 90. maddesine: “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmü eklendi. Bu yeni düzenlemeyle Türkiye, onayladığı ILO Sözleşmeleri ile iç mevzuatının çelişmesi durumunda, ILO Sözleşmesini uygulamakla yükümlü oldu. Ancak Anayasanın 90.maddesindeki bu önemli değişiklik; ILO Sözleşmeleri ve çalışanların hakları söz konusu olduğu zaman göz ardı edildi, pratikte uygulanmadı.

2821’DE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERLE SENDİKALARIN VE ÖRGÜTLÜLÜĞÜN GÜÇLENMESİNİN ÖNÜ AÇILMAMIŞ, SADECE BAZI ESNEKLİKLER GETİRİLMİŞTİR. Nisan 2005’te kabul edilen 5332 sayılı Yasa ile Sendikalar Yasası’nın 33 ve 44. Maddelerinde gelirlerin kullanımına ilişkin yapılan düzenlemede Sendika Ve Konfederasyonların nakit mevcutlarının % 25’ini aşmamak kaydıyla ve yönetim kurulu kararıyla, ilgili bakanlıklara devretmek üzere eğitim, sağlık, rehabilitasyon veya spor tesisleri kurmak veya bu amaçla kamu kurum ve kuruluşlarına ayni ve nakdi yardımda bulunmak, yurt içinde veya yurt dışında yangın, su baskını, deprem gibi tabii afetlerin vukuunda doğrudan veya yetkili makamlar aracılığıyla afet bölgesinde konut, eğitim, sağlık veya rehabilitasyon tesisleri yapmak veya bu amaçla kamu kurum ve kuruluşlarına ayni ve nakdi yardımda bulunmalarında üyelik şartı kaldırıldı.

Güvenlik görevlilerine ilişkin 12 Eylül döneminin mirası olan sendikalaşma yasağı, 26 Haziran 2004 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun ile kaldırıldı. Ancak grev yasağı devam etti.

Mayıs 2007’de yapılan bir değişiklikle de, sendika zorunlu organlara seçilebilmek için aranan 10 yıl çalışma koşulu kaldırıldı.

2005

SSK HASTANELERİ TASFİYE EDİLDİ, SAĞLIK HİZMETİNE ULAŞMAK DAHA DA ZORLAŞTI

Yeni TCK, 1 Haziran 2005’te yürürlüğe girdi. Anayasamızın çalışma ve sözleşme hürriyetini düzenleyen 48. Maddesi ile, Sendika Kurma ve Toplu Sözleşme hakkını düzenleyen 51. ve 53. maddelerinde yer alan hakların engellenmesini cezai yaptırımlara bağladı.

2006 SOSYAL GÜVENLİK KURUMU KURULDU AMA TEK ÇATI ALTINDA SOSYAL GÜVENLİK KURUMLARI TAM OLARAK BİRLEŞTİRİLEMEDİ 20 Mayıs 2006 tarihinde yayınlanan 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile SSK, Bağ-Kur ve T.C. Emekli Sandığı kurum olarak birleştirildi ama uyguladıkları kanunlar bir türlü birleştirilemedi. 5502 sayılı Kanun ile kurumlar birleştirildi ama; • Eski SSK’nın uyguladığı 506 ve 2925, • Eski Bağ-Kur’un uyguladığı 1479 ve 2926,

ÖZEL GÜVENLİK GÖREVLİLERİNE SENDİKALAŞMA HAKKI VERİLDİ, GREV HAKKI VERİLMEDİ

YENİ TÜRK CEZA YASASI’NIN (TCK) SENDİKAL HAKLARIN İHLALLERİNE GETİRDİĞİ CEZAİ YAPTIRIMLAR UYGULANMAMAKTADIR

leri veya yatarak tedavi görmeleri için bıçak parası veya başka adlar altında kendilerinden para istenmeyeceği, hekim tarafından verilen ilaçlara sıra beklemeden ulaşarak tedavilerine başlayacakları belirtilmişse de uygulama sonuçları aksini gösterdi.

5283 sayılı Kanun uyarınca SSK’ya ait 144 hastane, 11 ağız diş merkezi, 217 dispanser ve 176 sağlık istasyonu 20 Şubat 2005 tarihinde Sağlık Bakanlığı’na devredildi. Ancak söz konusu kanunun gerekçesinde ve AKP’nin söylemlerinde devirden sonra sigortalı hastaların, süratle sağlık hizmetlerine ulaşacakları, sağlık hizmetlerinden adil ve eşit ölçülerde yararlanacakları, iyi muamele görecekleri, ameliyat olabilme-

• Eski T.C. Emekli Sandığı’nın uyguladığı 5434 sayılı Kanunlar’da birliği ve çalışanlar arasında NORM ve STANDART birliğini sağlayacak olan düzenlemeler bir türlü hayata geçirilemedi. Tek çatı altında farklı uygulamalara devam edilmektedir. Özellikle memurlar için farklı durum yine devam etmektedir.

2007 AVRUPA SOSYAL ŞARTI’NA KONULAN ÇEKİNCELER HALA KALDIRILMADI Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı, 9 Nisan 2007 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. Sözleşme’nin 2 maddesinin birer fıkrasına ve 2 maddesinin tamamına daha önceden koyulan çekinceler ise kaldırılmadı. Yürürlüğe giren Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı'na koyulan çekinceler şunlardır: • Çalışanlara en az 4 haftalık ücretli yıllık izin sağlanmasına ilişkin 2. maddenin 3. fıkrası; petrol-iş

45


• Çalışanların kendilerine ve ailelerine iyi bir yaşam düzeyi sağlayacak ücret hakkına ilişkin 4. maddenin 1. fıkrası; • Çalışan ve işverenlerin, ekonomik ve sosyal çıkarlarını korumak amacıyla yerel, ulusal ve uluslararası örgüt kurma ve bu örgütlere üye olma özgürlüğüne ilişkin 5. madde; • Toplu pazarlık hakkının etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak amacıyla, grev de dahil olmak üzere, toplu eylem hakkına ilişkin 6. madde. AKP Avrupa Sosyal Şartı’na konulan çekinceleri kaldırmamakta ısrar etmektedir.

ÖZEL ÖĞRETİM KURUMU ÖĞRETMENLERİNİN SENDİKA YASAĞI KALKTI SENDİKALAŞMA MÜMKÜN OLMADI. Özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin sendika üyesi olma hakkı 12

lüğe girdi. Yasaya göre, kapsama alınan kuruluşlarda 2006 yılında usulüne uygun olarak vizesi yapılan geçici işçi pozisyonlarında, toplam 6 ay ve daha fazla süreyle çalışan geçici işçilerden, kanunun yürürlüğe girdiği tarihte iş sözleşmeleri devam edenler kadroya alındı. Ama bu Kanun, hak gaspı yarattı. Geçici işçilerin bazılarının sözleşmeli personel statüsüne geçirilmesi, bu işçilerin toplu iş sözleşmesi ve grev hakkının elinden alınmasına neden oldu. Ayrıca işçilerin çalışma hakkı gasp edildi. Emekliliği hak etmiş ve belirli yaşı doldurmuş işçiler zorunlu emekliliği kabul etmek durumunda bırakıldı. Böylelikle kamuda çalışan kadrolu işçi sayısı azaltılmış oldu. Bu zorunlu emekli edilen kadrolu işçilerin yerlerine ise ya sözleşmeli işçi alındı ya da ağırlıklı olarak taşeron uygulaması tercih edildi.

KEY: KONUT EDİNDİRME YAĞMASI

•Ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılan işçilere “mesleki eğitim zorunluluğu” getirilmesi. •İşsizlik ödeneği hesaplamasında yapılan, işçinin eline geçecek ödeneği büyüten değişiklik. İşçiler açısından olumlu olarak değerlendirilebilecek yukarıda sıralanan birkaç düzenleme ile göz boyamaya çalışılmış, diğer taraftan gerek işverenler açısından gerekse de hükumet açısından kazanım niteliğinde pek çok düzenleme yapılmıştır. Bunlar ise şöyle sıralanabilir:

Tasarruf Teşvik Fonunun geri ödemesinde yaşanan sıkıntı benzer bir şekilde KEY ödemelerinde de yaşandı. Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair 5664 sayılı Kanun 30 Mayıs 2007 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlandı.

Eylül sonrasında, 1983 yılında yasaklanmıştı. Uzun yıllardır, özellikle dershanelerde çalışan öğretmenler günlük 12 saate varan çalışma süreleri, kötü çalışma koşulları ve düşük ücretlerle karşı karşıya kalmaktadır. 14 Şubat 2007 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile bu çağ dışı yasak 27 yıldan sonra ortadan kalktı. Ama örgütlenme önündeki engelleri kaldırılmasını sağlayıcı diğer yasal düzenlemeler hayata geçirilemediği için öğretmenlerin sendikalaşması sağlanamadı.

GEÇİCİ İŞÇİLERE DAR KAPSAMLI KADRO VERİLDİ, EMEKLİ İŞÇİLER TASFİYE EDİLDİ, TAŞERONLAŞMANIN ÖNÜ AÇILDI Genel ve katma bütçeli kuruluşlarda, KİT’lerde ve belediyelerde çalışan işçilerin daimi kadroya alınmasını öngören 5620 sayılı yasa 21 Nisan 2007 günü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürür-

46

petrol-iş

Yaklaşık 5–6 milyon işçi ve kamu çalışanını ilgilendiren KEY ödemeleri bir müjde olarak sunuldu. Ancak ortalama 500 TL olarak ödenen KEY ödemeleri bir müjde değil bir yağma anlamına geldi. Hükumet 5500 TL olarak ödenmesi gereken KEY hesaplarını 500 TL olarak ödeyerek çalışanları ortalama 5000 TL zarara soktu.

2008 5763 SAYILI İSTİHDAM PAKETİ KANUNU İSTİHDAMIN ARTMASINI SAĞLAMADIĞI GİBİ ÖNEMLİ HAK KAYIPLARININ YAŞANMASINA NEDEN OLDU 5763 Sayılı Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 26 Mayıs 2008 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanması ile yürürlüğe girdi. • “Muvazaalı alt işverenlik” sözleşmesinin varlığının kesinlik kazanması halinde alt işveren işçilerinin başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçileri sayılması.

• Eski hükümlü ve terör mağduru çalıştırma zorunluluğunun kalkması. • Çalıştırılan özürlülerin prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primlerine ait işveren hisselerinin tamamının Hazine tarafından karşılanması. • Kontenjan veya yükümlülük olmadığı halde çalıştırılan özürlülerin prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin % 50’sinin Hazine tarafından karşılanması. •18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük olanlar ile yaş şartı aranmaksızın 18 yaşından büyük kadınların prime ait işveren hisselerinin 5 yıl süreyle işsizlik sigortası fonundan karşılanması. • Çalıştırılan işçilerin malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin işveren hisselerinin 5 puanlık kısmına isabet eden kısmının Hazinece karşılanması.


• İşverenlerin okul öncesi eğitim kurma zorunluluğun kaldırılması. • Emzirme odası, çocuk bakım yurdu (kreş) kurma zorunluluklarının dışarıdan hizmet alımı yoluyla karşılanabilir hale gelmesi. • İşverenlerin spor tesisi yapma yükümlüğünün kaldırılması. • İşsizlik sigortası “amaç” maddesinin kapsamının genişletilmesi.

2.Zorunlu kamu sosyal güvenlik sisteminde, ağırlıklı sistem olarak özel sigortacılığa geçiş için uygun koşulların yaratılması, 3.Sağlık hizmetlerinin paralı hale getirilmesi ve piyasalaştırılması.

Emeklilik Yaşı Yükseltildi Bu yasa çerçevesinde yapılan düzenlemeler çalışanlarımıza mezarda emekliliği sunmaktadır. Ülkemizdeki ortalama yaşam süresi göz önünde bulunduruldu-

• İşsizlik sigortası fonunun nema gelirlerinden 1,3 milyar TL’nin GAP yatırımlarında kullanılmak üzere Hazineye aktarılması. • İşsizlik sigortası fonu nema gelirlerinin dörtte birinin (2009-2012) yılları arasında GAP yatırımlarında kullanılmak üzere Hazineye aktarılması. Yukarıda sıralanan önemli hak kayıplarının yanı sıra istihdam arttırmak iddiasıyla çıkarılan bu yasayla işsizlik küçük bir oranda dahi azaltılamadı.

5510 SAYILI SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU: REFORM ADI ALTINDA HAKLARDA GERİYE GİDİŞ KANUNU AKP’nin sosyal güvenlik sisteminde reform gerçekleştirmek iddiasıyla ortaya koyduğu ve çalışanların önemli hak kayıplarına uğramasına neden olan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu yasa ile temel olarak hedeflenen şunlar oldu: 1.Sigortalılardan daha fazla prim alınırken, sigortalılara daha geç ve daha zor şartlarda emeklilik hakkının verilmesi, emeklilik elde edildiğinde ise daha düşük emekli maaşı, daha az hizmet sağlanması,

ğunda kademeli de olsa emeklilik yaşının kadın ve erkekte 65’e yükseltilmesi, çalışanların emekli olma ihtimallerini ortadan kaldırmıştır. Emekli aylığını hak etmek için kademeli de olsa kadın ve erkekte yaş 65’e, prim ödeme gün sayısı tam aylıkta 7200’e kısmi aylıkta 5400’e yükseltildi.

Eski 506 sayılı kanunla emekli aylıklarının hesaplanmasında geçmiş yıllara ilişkin kazançlar güncellenirken önceki yılda gerçekleşen tüketici endeksindeki değişim oranının % 100’ü ile gelişme hızının % 100’ü ayrı ayrı dikkate alınıyordu. Bu düzenleme; önümüzdeki yıllarda zaten düşük olan emekli maaşlarının daha da düşmesine neden olacak. Zaten sefalet ücretlerine mahkum edilmiş olan emeklilerimizin yaşam koşulları daha da gerileyecektir.

Kız Çocuklarımız Korumasız Bırakıldı Bu Kanun ile sigortalı sayılmayan, isteğe bağlı sigortaya devam etmeyen, gelir ve aylık almayan eş; 18 yaşını doldurmamış çocuklar, 18 yaşını doldurmuş olmakla birlikte orta öğrenimde okuyan 20, yüksek okulda okuyan 25 yaşına kadarki çocuklar ile evlenmemiş malul çocuklar, Genel Sağlık Sigortası kapsamında kaldılar. 5510 sayılı kanun gereği 01.10.2008 tarihinden önce 18 yaşını dolduran, okumayan, kız çocuklarının durumlarında

Malul Aylığı Alma Koşulları Ağırlaştırıldı 5510 sayılı Kanun’a göre; malullük aylığı hak etme koşulları daha da zorlaştırılarak malullük aylığını hak etmek için gerekli olan sigortalılık süresi 10 yıla; ödenmesi gereken prim günü 1800’e yükseltildi.

Güncelleme Katsayısı % 30’la Sınırlandırıldı Emek Platformu Çalışma Bakanlığı ile yatığı görüşmelerde emekli aylıkları ve bağlanacak diğer aylıkların hesaplanması sırasında kazançların güncellenmesinde kullanılacak “güncelleme katsayısı”na, refah payının (gelişme hızının) % 30 yerine % 100 olarak yansıtılması gerektiğine ilişkin talebini dile getirdi. Ancak çalışanların bu talebi dikkate alınmadı ve refah payının % 30’unun yansıtılması şeklindeki düzenleme yasalaştı.

değişiklik olana kadar sağlık sigortası hakları devam ederken, 01.10.2008 tarihinden sonra 18 yaşını dolduran, okumayan ve çalışmayan kız çocukları sağlık sigortası kapsamı dışına çıkartılmıştı. Geçmişten bu yana kız çocuklarımızı koruyan ve zarar görmelerini önleyen kanunlar yapılırken, toplumsal yapımıza ters bir şekilde ilk defa bu kanun ile kız çocuklarımız sağlık güvencesinden yoksun bırakıldı, korumasız bırakılmıştır. Son olarak 2011 yılı Şubat ayında TBMM Genel Kurulu’ndan geçen Torba Yasa’da bu düzenleme ile ilgili kısmi bir iyileştirme yapıldı. Yasanın 49’uncu maddesi ile 5510 Sayılı Kanunun geçici 12’inci maddesinde yapılan değişiklikle, sadece 5510 Sayılı Kanunun yürürlük ta-

petrol-iş

47


törde çalışan mevsimlik işçilere aynı hak verilmedi.

rihinden önce 18 yaşını doldurmuş, sigortalının bakmakla yükümlü olduğu aile ferdi hakkını kazanmış kız çocuklarının durum değişikliklerine uğradıktan sonra da bu hakları korumaları sağlanmıştır. Bu kısmi düzenleme yeterli değildir. 5510 sayılı Yasa’nın yürürlük tarihinden sonra 18 yaşını dolduran kız çocuklarımızın mağduriyeti hala giderilmemiştir.

Diş Tedavisinin Kapsamı Daraltıldı 5510 sayılı Kanun’la diş tedavisinden sadece 18 yaşından küçükler yaralanabilmesine olanak veren bir düzenleme yapıldı. 18 yaşından büyük olanların ise ortodonti diş tedavisinden yararlanma imkanları ellerinden alındı.

Özel sektörde çalışan mevsimlik işçilerin hizmet akitleri askıda olduğu sürece, önceki bir yıl içinde 30 gün genel sağlık sigortası primi ödemiş olmaları kaydıyla sağlık yardımlarından yararlanabilmektedirler. Çalışamadıkları sürelerin genel sağlık sigortası primlerini kendileri ödemektedirler. Özel sektör işçilerinin primlerini kendileri ödemek koşuluyla sosyal güvenlik haklarından yararlanmaları yönündeki düzenleme eşitlik ilkesine aykırıdır.

İşçilerin Prim Yükü Arttırıldı Aylık maaşın dışında yapılan ilave ödemelerden de (prim, ikramiye vb.) prime esas kazancın üst sınırını aşan kısımlarından iki ay süre ile prim kesilmesi düzenlemesi getirildi. 6772 sayılı Kanunla ödenen ikramiyeler de prime tabi tutulmaya başlandı. AKP tarafından getirilen bu düzenleme; işçilere prim yükü getiren diğer bir uygulamadır.

Katılım Payı İle Artık Sağlık Paralı Hale Geldi Söz konusu Kanunla getirilen, sağlık yardımlarından yaralanmak için sigortalıdan katılım payı alınması ile sağlık artık paralı hale getirildi. Bu düzenleme; Anayasa’nın 56. Maddesindeki Devlet’in “herkesin yaşamını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak” yükümlülüğüne tamamen aykırıdır. Sağlık Yardımlarının Kapsamı Daraltıldı 506 Sayılı SSK’ya göre önceki bir yıl içinde en az 120 gün hastalık sigortası primi ödemiş olan sigortalı ve hak sahibi durumundaki aile fertleri; sigortalı niteliğini yitirdiği tarihten itibaren 180 gün boyunca sağlık yardımlarından faydalanabiliyordu. Ancak AKP Hükümeti tarafından reform diye sunulan 5510 Sayılı yasa ile bu süre 90 güne düşürüldü.

Sigortalı işçinin izinli ya da istirahatlı olduğu sürelerde iş kazaları veya meslek hastalığı riskine maruz kalmamalarına karşın yeni uygulama ile bu sürelerde ödenen ücretlerden de iş kazaları ve meslek hastalığı sigortası primi kesilmektedir. Bu uygulama maliyetleri düşürme peşinde olan işverenlerin; bu sürelerde işçiye ücret ödememeyi tercih etmesine neden olmaktadır.

İşçiler Arası Çifte Standart Yaratıldı Kamuda çalışan mevsimlik işçilerin; işleri gereği hizmet akitlerinin askıda olup çalışmadıkları sürece, genel sağlık sigortası primlerinin işverenlerince ödenmesi bu kanun ile düzenlendi. Ancak özel sek-

01.10.2008 tarihinden önce, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu % 25 ve daha yukarı oranda meslekte kazanma gücünü kaybedenlere cari asgari ücrete göre 485.-TL’nin altında gelir bağlana-

petrol-iş

Yıpranma Hakkı Kaldırıldı Sendikaların tüm karşı koymalarına rağmen pek çok işkolunda yıpranma hakkı ortadan kaldırıldı. Ancak tasarı aşamasında yapılan girişimler sonucunda en azından 3600 gün şartı aranmadan yasa yürürlük tarihine kadar itibari hizmet kapsamında çalışılan sürelerin karşılığı alınabilmektedir.

Sosyal Yardım ve Primsiz Ödemeler Kanunu Bugüne Kadar Yasallaştırılmadı. Sadaka Anlayışına Devam Edildi

İş Kazası Sonucu Oluşan Sakatlık Nedeniyle İşten Çıkartılan İşçiler Açlığa Mahkum Edildi

48

mayacağı öngörülmekteydi. Ancak 01.10.2008 tarihinden itibaren alt sınır uygulamasının kaldırılması sonucu bağlanacak gelir tutarı 121.-TL’ye kadar geriledi. Bu düzenleme ile iş kazası nedeniyle sakat kalan işçilerimiz, aileleri ile birlikte açlığa ve yoksulluğa mahkum edildi.

Sosyal güvenlik sistemimizde reform olarak adlandırılan projenin dördüncü ayağını oluşturan Sosyal Yardım ve Primsiz Ödemeler Kanunu bugüne kadar yasallaştırılmamıştır. Eğer bu tasarı yasalaşmış olsaydı, farklı kurumlar aracılığıyla dağınık bir halde ve sadaka anlayışı içine sürdürülen sosyal hizmet ve ödemeleri, çağdaş ölçütlerde sunulacaktı.

REFORM SONRASI YAŞANAN SORUNLAR Küresel krizin yoğun olarak etkisinin sürdüğü 2008 yılında sistemin 1,90 olan aktif/pasif dengesi, 2009 yılında 1,82’ye düştü, buna bağlı olarak 2008 yılında 25 milyar 902 milyon TL olan finansman açığı, 2009 yılının ilk 7 ayında 16 milyar 766 milyon TL’ye yükseldi. Kurumun finansman açığı büyüdükçe genel bütçeye olan yükü de arttı. Yine 2008 yılında kurumun prim gelirleri kurumun emekli aylığı ve sağlık gi-


Bu durumdaki sigortalıların iş kazası sonucu oluşan sakatlıkları nedeniyle işten çıkartılmaları halinde aldıkları gelir ile güçlükle de olsa geçimlerini sağlayabilmeleri mümkündür.

derlerinin % 64,6’sını karşılar iken, 2009 yılının Temmuz ayı sonu itibariyle % 54,5’ini karşılayabildi. Sosyal güvenlik sistemimizin kapsamı dışında olan nüfus 2007 yılında genel nüfusun % 17’si olarak hesaplanır iken, 2008 ve 2009 yıllarında bu oran % 19’a yükseldi.

Mevsimlik İşçilerimiz Mağdur Edildi İsteğe bağlı sigortalının bağımsız çalışanlar niteliğinde sigortalı sayılması, emeklilik için gerekli olan prim gün sayısını tamamlamada en büyük risk grubunu oluşturan mevsimlik ve kısmi süreli işlerde çalışan işçilerin, emeklilik haklarını elde etmelerini olanaksız hale getirmiştir. Yeni kanunun uygulanması ile çiftçilikle de uğraşan sigortalı işçilerin karşılaştıkları sorun ise, hizmet akdi niteliğine bağlı sigortalılıklarını kaybetme tehlikesidir.

Ancak 01.10.2008 tarihinden itibaren alt sınır uygulamasının kaldırılması sonucu bağlanacak gelir tutarı 121.-TL’ye kadar düşmüştür. Geçirdikleri iş kazası sonucu oluşan sakatlıkları nedeniyle meslekte kazanma gücünü kaybeden ve yeni bir iş bulma şansı imkansız olan işçiler açlığa mahkum edilmiştir.

Sigortalı İşçilerin Prim Yükleri Arttı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun uygulanması ile sigortalı işçilerin prim yükleri de arttı. Teknik bakımdan tartışılan bir düzenleme ile kamuda çalışan işçilere 6772 sayılı kanunla ödenen ikramiyelerden prim kesilmesine başlandı. Asıl ücretlerin dışında, ikramiye ve benzer niteliklerde ödemelerin yapıldığı aylarda prime esas kazancı aşan ödemelerin takip eden iki ayda prime tabi tutulması, uygulanması güçlükle yürütülen ve işçilere prim yükü getiren diğer bir düzenlemedir.

Mülkiyetlerindeki çok küçük topraklarda ürettikleri tarım ürünleri ile geçimlerini sağlamaları mümkün olmayan mevsimlik işçilerin, sosyal sigorta primlerini kendilerinin ödemesi zorunda bırakan ve emeklilik prim gün sayılarını ise 9000 güne yükselten bu uygulama çok sayıda işçiyi mağdur etmektedir.

Sigortalı işçinin izinli yada istirahatlı olduğu sürelerde iş kazaları yada meslek hastalığı riskine maruz kalmamalarına karşın yeni uygulama ile bu sürelerde ödenen ücretlerden iş kazaları ve meslek hastalığı sigortası priminin kesilecek olması işverenleri bu sürelerde işçiye ücret ödeme konusunda caydırıcı etki yapmaktadır.

Meslekte Kazanma Gücünü Yitiren İşçilerimiz Açlığa Mahkum Edildi

GENEL SAĞLIK SİGORTASI UYGULAMALARI VE SORUNLAR

Yeni uygulama ile emeklilik sisteminin ortaya çıkardığı diğer bir sorun ise, iş kazaları ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünü % 25 veya daha yukarı oranda kaybedenlere bağlanan gelirlerde önceki sistemde uygulanan alt sınır uygulamasının kaldırılmasından kaynaklanmaktadır. 01.10.2008 tarihinden önce, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu % 25 ve daha yukarı oranda meslekte kazanma gücünü kaybedenlere cari asgari ücrete göre 485.-TL'nin altında gelir bağlanmayacağı öngörülmekteydi.

Sağlık Giderleri Arttı 5510 sayılı yasanının 2008 yılında yürürlüğe girmesinin ardından sağlık giderlerinin daha da arttığı, buna karşılık ise sağlıktaki hizmet kalitesinin azaldığı görüldü.

Düşük Gelir Grubundakiler Sağlık Hizmetlerinden Faydalanamamaktadır Bu artan giderlerin karşılanabilmesi için her zaman olduğu gibi yine işçilere yük-

lenilmektedir. Uygulamada sigortalıların ödedikleri primlerin dışında cepten ödeme yaparak sağlık hizmetine ulaşmaları, düşük gelir grubuna sahip çok sayıda kimsenin yeteri kadar sağlık hizmetinden yararlanmasını engellemektedir. Sigortalı hastaların özel hastanelerde gördükleri tedavilerin % 30’u ila % 70’i oranında cepten ödeme yapmaları düşük gelir grubundaki sigortalıların özel hastanelerde tedavi görmelerini imkansızlaştırmakta, aynı kaynağı kullanan gelir düzeyi yüksek grupların daha iyi şartlarda sağlık hizmeti almalarını sağlamaktadır.

Kız çocuklarımızın sağlık hizmetlerinden faydalanamaması önemli sosyal bir sorundur Ülkemizde işsizlik oranı küresel krizinde etkisi ile sürekli % 10'nun üzerinde seyretmektedir. Kadınların işgücüne katılma oranı düştü, tarım dışı işsizlik oranı ise % 20'lere yaklaştı. Yapısal bir sorun haline gelmiş olan işsizliğin bu boyuta ulaştığı ülkemizde; 18 yaşını doldurmuş, okumayan, çalışmayan ve evlenmemiş

olan kız çocuklarının bakmakla yükümlü aile ferdi olarak, sağlık hizmetlerinden yararlanamamaları; yoksulluk sınırının ise çok düşük olarak belirlenmesi devletin sunduğu ücretsiz sağlık hizmetlerinden yararlanmalarını da engelledi ve konunun önemli bir sosyal sorun olarak devamına neden oldu. Kanunda olmamasına karşın, Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliğinde yapılan düzenleme ile bulunduğu yerde tedavi edilemeyen hastanın zorunlu olarak en yakın yere sevkinin öngörülmesi; en yakın yerdeki sağlık tesisinde de tedavi olmayacağı için hekim tarafından tedavisinin yapılabileceği diğer bir sağlık kuruluşuna zorunlu olarak sevk edilmesi petrol-iş

49


halinde yol parasının ödenmemesi bir başka sorundur. Öte yandan tek hekim tarafından ayaktan yapılan tedavilerde sigortalı hastalara bir yıl içerisinde en çok 40 gün istirahat verilmesi, bu süreden sonraki istirahatların ise bir gün dahi olsa Sağlık Kurulu Raporu ile verilmesinin zorunlu tutulması çok sayıda sigortalı işçiyi mağdur etmiştir.

2009 5921 SAYILI YASA İLE İŞSİZİN PARASINA EL KONULDU AKP Hükümeti, TBMM’den geçirdiği 5921 sayılı Yasa ile işsizin parasına, işsizlerin ve çalışanların onayı dışında el koydu. 4447 sayılı İşsizlik Sigortasında değişiklik yapan 5921 sayılı Yasaya göre 2009 ve 2010 yılları için İşsizlik Sigortası Fonu’nun nema gelirlerinin dörtte üçü, 2011 ve 2012 yılları için de dörtte biri Güneydoğu Anadolu Projesi ve diğer alt yapı yatırımlarında kullanılmak amacıyla bütçeye gelir olarak aktarılmasına karar verildi. Nisan 2009’dan sonra yeni işçi alan işverenlerin, bu işçilerle ilgili ödenmesi gereken sigorta primlerinin işveren payının, işsizlik fonundan karşılanması öngörüldü. İşsizlik sigortasından yararlanıp yeniden işe alınan işçilerin sigorta sağlık primlerindeki işveren payı da fondan karşılanması hüküm altına alındı.

KİRALIK İŞÇİ DÜZENİ ISRARI SÜRMEKTEDİR AKP 2009 yılında Özel İstihdam Büroları aracılığıyla işverenlere işçi kiralayabilmenin yolu açabilmek adına 5920 sayılı yasa ile bir girişimde bulundu. Ancak Kanun'un mesleki anlamda geçici iş ilişkisini düzenleyen birinci maddesi bir kez daha görüşülmek için Cumhurbaşkanı tarafından TBMM’ye geri gön-

50

petrol-iş

derildi. Bu maddenin yasadan çıkarılmasının ardından 26 Haziran 2009 tarihinde 5920 sayılı kanun yasalaştı. Böylelikle kamuoyunda “Kiralık İşçi Düzeni” olarak bilinen düzenleme yasalaşmamış oldu.

AMACI DIŞINDA KULLANILAN İŞSİZLİK SİGORTASI FONU Ülkemizin en önemli problemi bilindiği gibi işsizliktir. Çalışanların işsiz kaldıklarındaki en önemli güvencesi ise 1999 yılından itibaren oluşturulan işsizlik sigorta fonudur. İşsizlik Sigortası, çalışırken kendi iradesi dışında işsiz kalınması durumunda kısa dönemde en etkili koruma aracıdır. İşsizlik sigortası 1999 yılında 4447 sayılı Kanunla yürürlüğe girdi. İşsizlik sigortası primleri 2000 yılı itibariyle kesilmeye ve İşsizlik sigortası ödemeleri 2002 yılı itibariyle yapılmaya başlandı. Ancak bu fondan yararlanma koşullarının ağırlığı nedeniyle ülkemizde işsiz kalanların çoğunluğu bu fondan yaralanamamaktadır. Diğer taraftan AKP hükümeti tarafından işsizlik sigortası fonu çıkartılan yasalar ile amacının dışında kullanıldı, işsizin parasına el uzatıldı. 26 Mayıs 2008 tarihinde yasallaşan 5763 sayılı Kanun ve 18 Temmuz 2009 tarihinde yasallaşan 5921 sayılı Kanun ile iki yıl artarda işsizlerimizin parasına AKP tarafından el konuldu. Bunlar yetmezmiş gibi bir de 25 Şubat 2011 tarihinde yürürlüğe giren Torba Yasayla da işverenlerin yükünü azaltmak amacı doğrultusunda bir kez daha işsizlik fonuna el uzatılmaktadır.

2010 ÇALIŞMA HAYATI AÇISINDAN ANAYASA DEĞİŞİKLİKLERİ 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumdan % 58 oranında evet çıkmasının ardından “5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” yürürlüğe girmiş oldu. Çalışma hayatı açısından bu Kanun ile Anayasanın “Sendika Kurma Hakkı” başlıklı 51’inci, “Toplu İş Sözleşmesi Hakkı” başlıklı 53’üncü ve “Grev Hakkı ve Lokavt” başlıklı 54’üncü maddelerinde bazı düzen-

lemeler yapıldı. Anayasanın “Sendika Kurma Hakkı” başlıklı 51’inci Maddesinin dördüncü fıkrasındaki “Aynı zamanda ve aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunamaz” hükmü kaldırıldı. Bu değişikliğin kanunlarda yapılacak düzenlemeler ile hayata geçirilmesi ile örgütlenme özgürlüğünü artırmak yerine toplu sözleşme sürecini kilitleyecektir. Anayasanın “Toplu İş Sözleşmesi Hakkı” başlıklı 53’üncü Maddesine; “Memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler.” “Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir. Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar kanunla düzenlenir” hükümleri eklendi. Bu değişikliğin kanunlarda yapılacak düzen-

lemeler ile hayata geçirilmesiyle; grev hakkı olmayan kamu çalışanlarının toplu pazarlık sürecinde masaya oturması durumunda taleplerinin reddedilmesi kesindir. Ardından başvurulacak olan Hakem Kurulu'nda da bir gelişme sağlanamayacağı açıktır. Anayasanın “Grev Hakkı ve Lokavt” başlıklı 54’üncü Maddesinin yedinci fıkrasındaki “Siyasî amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grev ve lokavtı, genel grev ve lokavt, işyeri işgali, işi yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişler yapılamaz” hükmü kaldırıldı. Ancak, "Milli güvenliğe aykırı" olma bahanesiyle grev yasakları zaten devam etmektedir. Bilindiği gibi AKP döneminde pek çok


önemli grev bu gerekçeyle engellenmiştir. Anayasa değişikliklerinde de aynı ibarenin aynen korunması, grev yasaklarının özüne hiç dokunulmadığını göstermektedir. Anayasanın 125'inci Maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesi; "Yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz" şeklinde değiştirilmiştir. 125'inci madde de yapılan bu değişiklik ile başta özelleştirme uygulamalarında olmak üzere yargının; idare-

nin eylem ve işlemlerine ilişkin verdiği iptal ve yürütmeyi durdurma kararlarında, "kamu yararı ve yerindelik ilkesi"ni dayanak olarak kullanması zorlaştırılmıştır.

ULUSAL İSTİHDAM STRATEJİSİ DEĞİL, ÇAĞDAŞ KÖLELİK STRATEJİSİ Ülkemizin en önemli problemi olan ve özellikle gençlerimizi etkileyen işsizliğin çözümü için yıllardır ciddi bir adım atılmadı. Bu sorunun çözümü için AKP Hükumeti tarafından 2010 yılı Haziran ayında “200 bin kişiye yeni iş sağlayacak” şeklindeki söylemle yeni bir strateji ortaya konuldu. Ulusal İstihdam Stratejisi ile işsizliği azaltacağı iddia edilmektedir. Bu ortaya konulan strateji paketiyle çalışanların kazanılmış haklarından yapılacak tasarruflar ile işsizliğin azaltılamayacağı bir gerçektir. Üretime yönelik yeni yatırımlar yapılmadan, çalışanların ve işverenlerin üzerindeki vergi adaletsizliği düzeltilmeden, sermayeden yana değil emekten yana bir ekonomik model hayata geçirilmeden, işsizlik hiçbir zaman azaltılamayacaktır. İşverenler; kıdem tazminatlarını maliyetleri açısından ek yük olarak gördükleri için yıllardır bundan kurtulmak amacıyla

her türlü girişimde bulunmaktadırlar. Ulusal İstihdam Stratejisi ile işverenlerin bu talebi karşılanmaya çalışılmaktadır. Bölgelere göre farklılaşmış asgari ücret düzenlemesi ile işçilere mevcut asgari ücretin altında ücret ödenmesinin önü açılmak istenmektedir. Bu düzenlemenin hayata geçmesi durumunda zaten yetersiz olan asgari ücretle geçinmeye çalışan milyonlarca asgari ücretli; daha zor geçim koşullarına, açlığa mahkum olacaktır.

SOSYAL POLİTİKALARDAN UZAK ORTA VADELİ PROGRAM 10 Ekim 2010 tarihinde Resmi Gazete’de 2011-2013 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program (OVP) yayınlanmıştır. OVP’de benzer bir şekilde “işgücü piyasasının daha esnek hale getirecek politikaların uygulanması” öngörülmektedir. OVP’de ayrıca sağlık hizmetlerinde “ilaç ve tedavi harcamalarını daha akılcı hale getirmeye yönelik tedbirlerin alınmasına devam edileceğine” de yer verilmektedir. Bununla çalışanlar ve emekliler açısından ilaç, muayene ve tedavi hizmetlerindeki katkı bedellerinin artması, bütçeden sağlığa yapılan katkının ise azalması öngörülmektedir. Yine OVP’de özelleştirmelerin kararlılıkla sürdürüleceği, kamunun elektrik ve şeker üretimi alanından tamamen çekileceği, telekomünikasyon, liman, TCDD (demiryolları), otoyol ve köprü işletmeciliğindeki payının da azaltılacağı ifade edilmektedir. Bu özelleştirmelerin gerçekleşmesi durumunda kamudaki bu alanlarda; işsizlik, sendikasızlaştırma ve güvencesiz çalışma artacaktır.

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU TASARISI İLE TAŞERONLAŞMA YAYGINLAŞTIRILMAK İSTENMEKTEDİR 2005 yılında AB uyum sürecinde 89/2 sayılı Direktifin yerine getirilmesi amacıyla, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Taslağı çalışmaları başlatıldı. 21 Aralık 2006 tarihinde 6.'sının yapıldığı Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi olağan toplantısında “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı” taslak metni ilk kez tarafların görüşlerine sunuldu. 2008 yılına kadar birkaç kez değiştirilen tasarı aynı yılın

sonuna gelindiğinde sosyal taraflar ile paylaşılmadan Başbakanlığa gönderildi. Bu gelişmeden iki yıl sonra 2010 yılının Temmuz ayında İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı Taslağı Çalışma Bakanlığı tarafından başta Türk-İş olmak üzere konu ile ilgili diğer sosyal taraflara iletildi. Taslakta “yürürlükten kaldırılan ve değiştirilen hükümler” başlıklı bölümde 4857 sayılı Kanunun 2.maddesinin altıncı fıkrasının birinci cümlesinde geçen “veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan” ibaresi “veya asıl işin bir bölümünde işin gereği veya teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan” olarak değiştirilmiştir. Bu değişiklik ile taşeron

çalıştırılması kolaylaştırılmak ve muvazaalı ilişkinin kurulması mümkün kılınmak istenmektedir. Bunun sonunda iş kazaları daha da artacak. Bu düzenleme söz konusu kanun taslağının ruhuna tamamen aykırıdır.

2011 TORBA YASAYLA EMEKÇİLERİN HAKLARI BUDANDI Kamuoyunda Torba Yasa Tasarısı olarak adlandırılan “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” sendikaların ve emek örgütlerinin tüm itirazlarına karşın, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Ulusal İstihdam Stratejisi Belgesi’nin sessiz sedasız yerleştirildiği torba yasa; gençlerin, işçilerin, kamu emekçilerinin, işsizlerin yer aldığı geniş bir kesim için pek çok olumsuz düzenleme içermektedir. petrol-iş

51


Stajyer Sömürüsünün Önü Açıldı

52 bin İşçi Sürgün Edilecek, Sendika ve Sözleşme Hakları Ellerinden Alınacak

Meslek liselerinde eğitim gören öğrencilerin staj yapabilecekleri işyerlerinin sayısı; Türkiye’deki toplam işletmelerin % 93’ünü kapsayacak şekilde arttırıldı. 18 yaşını bitiren stajyerlerin ücretleri ise asgari ücretin üçte ikisinden üçte birine düşürüldü.

İşsizlik Sigortası Fonu’na Bir Kez Daha El Uzatıldı Bu tasarı ile çalışanların işsiz kaldıkları zaman tek güvenceleri olan ve zaten yıllardır amacı dışında kullanılan işsizlik sigortası fonu; krizin zararlarının çıkartılabileceği bir kaynak haline getirildi. İşverenlerin, işsizlik fonundan yararlanmasının kapsamını genişletmek amacıyla; kısa çalışma ödeneğinin uygulama alanı genişletilerek, ödenek miktarı yeniden düzenlendi. Buna göre, genel ekonomik, sektörel veya bölgesel kriz nedeniyle haftalık çalışma sürelerinin geçici olarak azaltılması, işyerinin faaliyetinin kısmen veya geçici olarak durdurulması hallerinde iş yerinde 3 ayı aşmamak üzere kısa çalışma yapılabilecek. Bakanlar Kurulu, kısa çalışma ödeneğinin süresini 6 aya kadar uzatmaya yetkili olacak. İşsizlik Sigortası Fonu’nun bir önceki yıl prim gelirlerinin % 30'u, istihdamı artırmaya yönelik politika ve tedbirleri uygulamak, istihdamı koruyucu tedbirler almak, işe yerleştirme ve danışmanlık hizmetleri temin etmek amacıyla kullanılabilecek. Bakanlar Kurulu, bu oranı yarı oranında artırabilecek.

İşverene Sigorta Prim Desteği Getirildi İşverenlerin üzerindeki işçi maliyetleri yükünün azaltılmasına yönelik olarak; 18 yaşından büyük kadınları ve 18-29 yaş arası erkekleri istihdam edenlerin sigorta primlerinin işveren hissesinin belli bir kısmı İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacak. Bu uygulama ile 30 yaş ve üzeri çalışanlar iş bulmakta zorlanacak. Yasa ile 31 Aralık 2015 tarihine kadar ilk defa işe alınacak her bir sigortalı için özel sektör işverenine sigorta primi desteği getirildi. Buna göre, 31 Aralık 2015 tarihine kadar işe alınan sigortalının sigorta primlerinin işverene ait tutarı işe petrol-iş 52

alındıktan sonra belirli sürelerle İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanacak.

Memura Sürgün Yolu Açıldı Memurlar, onaylarının dışında başka yerlerde 6 aylığına görevlendirilebilecek. Memurlar, geçici görevlendirme yapmak isteyen kurumun talebi ve çalıştıkları kurumun izni ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarında geçici süreli olarak görevlendirilebilecek. Geçici süreli görevlendirme süresi, 1 yılda 6 ayı geçemeyecek. Kurumlarında atanmayan memurlar ise Devlet Personel Başkanlığı’nca belirlenen başka bir kurumdaki boş kadroya atanabilecek. 6 yılda bir verilen kademe ilerlemesinin koşulları da değiştirilerek “olumlu sicil” yerine “disiplin cezası almamak” koşulu getirildi.

4-C Statüsünün Yaygınlaştırılmasının Önü Açıldı Bu yasa ile kamuda iş güvencesi ve özlük haklarının önemli bir bölümünün ortadan kaldırılmasının ve 4-C statüsünün yaygınlaştırılmasının önü açıldı.

Özel Sektör Destekli Kadrolaşmanın Yolu Açıldı Hükümetin kendi kadrolarını oluşturmada elini rahatlatan düzenlemeye göre, Başbakanlık ve bakanlıkların bağlı ve ilgili kuruluşlarının müsteşar, müsteşar yardımcıları ile üst konumdaki genel müdür ve başkan kadrolarına, “dışarıdan” atama yapılabilecek. Bazı üst düzey kamu görevlerine yapılacak atamalarda, özel sektörde geçen hizmet süresi de dikkate alınacak. Buna göre, Başbakanlık ve bakanlıkların bağlı ve ilgili kuruluşlarının müsteşar ve müsteşar yardımcıları ile en üst konumundaki genel müdür ve başkan kadrolarına atamalarda, özel kurumlarda ve serbest olarak çalışılan süre de dikkate alınacak.

İl özel idarelerindeki kadrolu işçileri Karayolları Genel Müdürlüğü’nün taşra teşkilatlarına, belediyelerin kadrolu işçileri de Milli Eğitim Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün taşra teşkilatına gönderilecek. Böylece 52 bin işçi sürgün edilecek, sendika ve sözleşme hakları ellerinden alınacak.

Kısmi Süreli Çalışanlara Genel Sağlık Sigortası Primlerini Tamamlama Yükümlülüğü Getirildi 1 Ocak 2012’den itibaren kısmi süreli iş sözleşmesiyle çalışanlar ile ev hizmetlerinde ay içerisinde 30 günden az çalışan sigortalılara, eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerini 30 güne tamamlama yükümlülüğü getirildi.

Sözleşmelilere Grevsiz Sendika Hakkı Verildi Sözleşmeli personel, Anayasa’da ve özel kanunlarda belirtilen hükümler uyarınca sendikalar ve üst kuruluşlar kurabilecek ve bunlara üye olabilecek. Sözleşmeli personelin grev kararı vermesi, bu yolda propaganda yapması, herhangi bir greve veya grev teşebbüsüne katılması, grevi desteklemesi ya da teşvik etmesi yasak olacak.

SOSYAL DİYALOG MEKANİZMALARI İŞLETİLMEDİ AKP tarafından; iktidarda bulunduğu 8 yıl boyunca, gerçekleştirdiği yasal düzenlemelerde “biz yaptık, oldu” mantığıyla, çoğu zaman sosyal diyalog mekanizmalarını işletmeden çalışmalarını sürdürülmüştür. AKP, özellikle çalışma hayatını ilgilendiren yasal değişiklikler gerçekleştirilirken sendikaların ve meslek kuruluşlarının görüşlerini almayı gerekli görmemiştir. AKP’nin bu sosyal diyalogdan uzak yaklaşımından vazgeçmediği, son olarak torba yasa tasarısının yasalaşması sürecinde bir kez daha herkes tarafından görülmüştür. *BU RAPOR BASIN-İŞ SENDİKASI TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR.


SOSYAL DEMOKRASİ / SOSYAL HAKLAR

“SOSYAL DEMOKRASİ'NİN SOSYAL'İ NEDİR?” KONFERANSI:

Öztaşkın: Emek yanlısı partiler çok radikal bir tavır ortaya koymak durumundadırlar

Öztaşkın, konferansta yaptığı konuşmada, işsizlik had safhaya ulaşmışken, yoksulluk artmışken, gelir dağılımındaki uçurum daha da büyümüşken, sosyal haklar çalışanların elinden teker teker alınmışken, sosyal devlet tasfiye edilmişken, Türkiye inanılmaz bir emek sömürüsüne dönüştürülmüşken, emek yanlısı partilerin öyle 'sermayeyi de küstürmeyeyim, işçilerin de oyunu almaya bakayım' gibi zihin bulanıklığı ile kafaları son derece karıştırıcı bir politika ve strateji izlememeleri ve 'birilerini ürkütür müyüz' gibi kaygılardan uzaklaşmaları gerektiğini söyledi. DİSK ve CHP İstanbul İl Başkanlığı tarafından düzenlenen, Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın'ın da konuşmacı olarak katıldığı, ‘Sosyal Demokrasi’nin ‘Sosyal’i Nedir?” başlıklı konferans, 17 Mart günü, İstan-

bul- Cibali'deki Kadir Has Üniversitesi Haliç Kampüsü’nde gerçekleştirildi. Konferansın açılış oturumuna CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi 2. Grup Başkanı (İşçi

Grubu) Giorgios Dassis, DİSK Eski Genel Başkanı Süleyman Çelebi, Avrupa Sendikalar Konfederasyonu Eski Genel Sekreteri Emilio Gabagli, CHP İstanbul İl Başkanı Bahri Şahin, Prof. Dr. Erinç Yeldan, Prof. Dr. Ayşe petrol-iş

53


lında Türkiye, aile sigortasını getirmeye söz vermiş, parlamentodan yasa geçirmiş, Uluslararası Çalışma Örgütünün 102 sayılı sözleşmesini onaylamış. Bu 40 yıllık bir hayaldir. 40 yıllık hayali biz dile getirdik diye isyan ediyorlar. Bu hayali gerçekleştireceğiz. Aile Sigortası” ile aynı zamanda reel sektörü de güçlendirecek, ekonominin kırılganlığını azaltacağız.”

Buğra ve Avrupa Parlamentosu Sosyalist ve Demokrat Genel Sekreteri Anna Colombo katılarak birer konuşma yaptılar. Aile Sigortası Kılıçdaroğlu, konferansta yaptığı konuşmada, sosyal devlet, sosyal alan, SSK, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı gibi kurumların temel hedefinin mutlu bir toplum yaratmak olduğunu belirterek, “Dünyada ve Türkiye'de büyük bir kriz yaşandı. Bu krizin faturasını işçiler ödedi, ödemeye de devam ediyor. Başbakan, 'kriz bizi teğet geçti' dedi. Milyonlar işsiz kaldı. Bir çok işsiz Başbakanın sözlerine inandı. Özellikle toplumun alt katmanları ağır fatura ödedi. Bu hiçbir zaman sorgulanmadı. Sorgulamamanın temel nedeni sendikal hareket ve medyadır. Bu nedenle sosyal demokrasinin sosyal yönü önemli. İşsizlik ve yoksulluk Türkiye'de en önemli sorunlarının başında geliyor” dedi. Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “En son TÜİK rakamları açıklandı. 12 milyon 715 bin yoksulumuz var. Biz sosyal devleti unuttuk, bize unutturdular. Bir dönem 12 Eylül askeri darbesinden sonra sosyal kelimesini ağzımıza almak bile yasaklandı. Türkiye’de yoksulluğun artmasına rağmen hak kavramı da toplumun elinden

54

petrol-iş

alındı. O yoksulları utanmadan kuyruğa dizdiler para, makarna, bulgur dağıtmak için. 'Onların onurları var mıdır?' diye akıllarına bile gelmedi. Biz sosyal devleti kurarsak, sosyal hukuk devletini egemen kılarsak o zaman bu toplumda huzuru ve barışı getirmiş olabiliriz. (Ailenin eğer düzenli geliri yoksa, para yoksa her ay sosyal devletin gereği olarak en az 600 TL para vereceğiz ve bu parayı kadının banka hesabına yatıracağız, kadını toplumda güçlendireceğiz) dedik. Bir kıyamet koptu, (Siz bunun kaynağını nereden bulacaksınız, siz hayalcisiniz) diye. Avrupa’da uygulanıyor, hayalci değil de biz yapacağımız zaman mı hayalci oluyoruz? Asıl itiraz edenlerin utanması gereken bir şey var. 1971 yı-

Taşeron işçilik, bir kişinin emeğinin yasalar dışında sömürülmesidir Taşeron işçiliği de eleştiren Kılıçdaroğlu, “ Yeni süreci başlatmak zorundayız. Taşeron işçiliğe son dedik. Biz söylüyoruz, hiç kimse söylemiyor siyasetçi olarak. Taşeron işçilik bir kişinin emeğinin yasalar dışında sömürülmesine olanak sağlayan bir sistemdir. Çünkü bu sistemde; kıdem tazminatı hakkın olmayacak, tatil hakkın olmayacak. Senin o işte çalışman taşeronun iki dudağından çıkacak kelimeye bağlı. Bunun adı da sosyal devlet olacak. Biz halk partisi olarak halkın partisi olarak, yeni CHP olarak, yeni Cumhuriyet Halk Partisi olarak, altını çiziyorum, yeni Cumhuriyet Halk Partisi olarak emekten yana, alın terinden yana, insanlıktan yana, yoksulluktan yana tavrımızı koyacağız. Çekinmeyeceğiz, korkmayacağız. Birileri bize bedel ödetmek istiyorsa, bedel ödemekten de korkmayacağız. Bedel ödemek bizim onur görevimiz-


dir” dedi.Türkiye’de sendikal hakların oluşma sürecini de anlatan Kılıçdaroğlu, merhum Başbakanlardan Bülent Ecevit’in bu konuda önemli çalışmaları olduğunu, elde edilen sendikal hakların 12 Eylül darbesiyle büyük oranda kırpıldığını söyledi. Kılıçdaroğlu, sendikal mücadelelerden çok büyük geri adımlar atıldığını, sendikal hareketin son dönemde bölündüğünü, işçilerin haklarını savunmakla görevli bazı sendikaların iktidarın çıkarlarını savunur hale geldiğini öne sürdü. Öztaşkın: Demokrasinin sosyali sosyal haklardır Konferansta yaptığı konuşmada, demokrasinin sosyalini sosyal hakların temsil ettiğini, bir ülkenin sosyal haklarının gelişmişlik düzeyinin aynı zamanda demokrasinin de gelişmişlik düzeyinin en önemli göstergelerinden biri olduğunu söyleyen Öztaşkın, “Bir ülkede demokrasi ne kadar gelişmişse, hak ve özgürlüklerin de o kadar geliştiğini söyleyebiliriz. Aslında demokrasinin gelişmişlik düzeyini sosyal haklar belirler. Türkiye'de sosyal haklar, 1980'den başlayarak kapitalizmin krizlerinin, darbenin gerekçesi olarak ilan edildi. Darbecilerin ilk müdahaleleri işçilerin almakta olduğu ücret ve ikramiye gibi haklara oldu. Ekonomik gelişmenin önündeki en büyük engelin Türkiye'de bu hakların çok geniş olarak kullanıl-

dığı algısı toplumda yaratılmaya çalışıldı” dedi. “Yeni dünya düzeni diye küreselleşme adı altında uygulanmaya çalışılan politikaların sorumsuzca uygulanabilmesi için bu hakların gasp edilmesi, sosyal devletin adım adım tasfiye edilmesi gerekiyordu” diyen Öztaşkın, “Geldiğimiz noktada bunların ne olduğu belli. Bu politikalar adım adım hayata geçirildi. Bugün Türkiye'de sosyal devletin s'sinden bahsetmenin ne kadar güç olduğunu hepimiz biliyoruz. Ve sosyal devlet tasfiye edildi, sadaka devleti oluşturulmaya çalışılıyor” şeklinde konuştu. Öztaşkın şöyle devam etti: “Bu noktalarda sendikalar ne yaptı? Sayın Kılıçdaroğlu'nun söylediği gibi derin bir uykudalar mıydı, yoksa üzerlerinden silindir mi geçti? Tabii ki si-

lindir geçti. Ancak öbür taraftan da üzerinden silindir geçmeyen, direnmeye çalışan sendikaların da tasfiye edilmesi planlandı. Tam da bugün geldiğimiz noktada siyasi iktidar, çok sistemli bir şekilde, hala ayakta kalmaya çalışan, kalan, direnen, mücadele eden, sosyal devleti savunan, sosyal güvenlik alanındaki, eğitim alanındaki tasfiyeleri ısrarla gündeme getiren, yoksullaşmanın önüne geçmeye çalışan, işsizliğe karşı, özelleştirmeye karşı mücadele veren, kuralsızlaştırmaya karşı mücadele veren sendikaların susturulmasına ve tasfiye edilmesine yönelik çok ciddi politikalar izliyor. Ve bu politikaların sonucunda bazı sendikaların gerçekten de yandaş sendikalar konumuna getirildiğini de açıkça ifade edebiliriz.” Bu politikalara karşı ne yapmak gerekiyor? Demokrasinin olmazsa olmaz koşullarından bir tanesinin sosyal haklar olduğunu, bir kere bir sosyal demokrat partinin veya kendisini emekle ilişkilendiren bütün partilerin bu alanda politika üretmeleri gerektiğini ifade eden Öztaşkın şunları söyledi: “Bir konuşmacı söyledi; ben şöyle anladım; 'Önce küreselleşme olsun; gelişmişlik ve kalkınma düzeyi yakalandıktan sonra da bu haklara, sosyal haklara bakarız' deniliyor. Türkiye'de de bu zihniyet var; 'Büyüyelim petrol-iş

55


de nasıl büyürsek büyüyelim. Büyüyelim, gelişelim, refah düzeyi artsın sonra da sosyal haklara bakarız' gibi bir anlayış var. Böyle bir şey olamaz. Büyüyeceksek bu işin sosyal boyutunu da gözeterek büyümek durumundayız. Tam da bu noktada emek yanlısı partiler çok radikal bir tavır ortaya koymak durumundadırlar. Öyle sermayeyi küstürmeyeyim, işçilerin oyunu almaya bakayım gibi zihin bulanıklığı ile kafaları son derece karışık bir politika ve strateji izlemeye kalktığınız takdirde bir yere varamazsınız, sosyal devleti inşa edemezsiniz. İşsizlik had safhaya ulaşmışken, yoksulluk artmışken, gelir dağılımındaki uçurum daha da büyümüşken, sosyal haklar elimizden teker teker alınmışken, sosyal devlet tasfiye edilmişken ve Türkiye inanılmaz bir emek sömürüsüne dönüştürülmüşken hala kalkıp da şöyle mi yapsak, böyle mi dursak, aman şöyle bir politika izlersek birilerini ürkütür müyüz kaygısından uzaklaşmak gerekir. Çok net bir şekilde, partilerin net bir tavır ortaya koyması gerekir ve bu tavrın emek yanlısı, toplumun yoksul kesimlerini gözeten politikalar olması gerekir. “ Emekten yana partiler nasıl bir politika izlemeli? Sendikaların siyasete ağırlığını koymaları, siyasetin yönlendirilmesi, şekillendirilmesi doğrultusunda çaba sarfetmeleri gerektiğini belirten Öztaşkın, emek örgütlerinin siyasetin, aynı zamanda ekonomik ve sosyal alanın, toplumsal alanın, emeğin çıkarları doğrultusunda şekillendirilmesi için bir tavır, bir mücadele ortaya koymaları gerektiğini belirterek şöyle konuştu: “Tabii ki bu mücadelenin birkaç sendika, bir kaç konfederasyon tarafından verilmesi anlamlı ama bu yetersizdir. Bu anlamda Türkiye sendikal hareketinin bu konularda ortak bir tavır ortaya koyması gerekir. Biz siyasetten

56

petrol-iş

bağımsızız, tarafsızız söylemleri sermayenin politikalarına destek vermekten başka hiçbir anlam taşımaz. Toplum ileri demokrasi söylemleriyle kandırılıyorsa, yanıltılıyorsa sendikalar buna karşı tavır koymak zorundadırlar. Ekonomik, siyasi, sosyal ve toplumsal tablo ortada. Emeğin yanlısı olduğunu iddia eden partiler bu verileri alacaklar, bunu siyasi söylemlere, politikalara dönüştürecekler. Ve bu söylemlerinin, bu politikaların da arkasında duracaklar. Bu söylem ve politikaları hiç çekinmeden sürdürecekler. Bugün CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bu konularda çok olumlu söylemlerde bulundu. Bunun daha da geliştirilmesi gerekiyor. Örneğin sağlık sektöründe yeni politikaların ortaya konulması gerekiyor. Eğitimde de aynı şekilde. Yeni sosyal hakların korunması, geliştirilmesi ve hatta elimizden alınan bu sosyal hakların yeniden, bir sosyal devletin gereği olarak verilmesi bugün CHP'nin temel politikaları olmalıdır. Eğer CHP bu politikaların içini doldurarak iyi bir söylemle topluma aktarırsa elbette bunlar karşılık bulacaktır ve bu oya da dönüşecektir.” “Özelleştirmeyi destekliyoruz” dediğiniz noktada, sendikalar da çekingen

tavır ortaya koyar “Bu anlamda da sendikalar, 20- 25 yıldır siyasette ve siyasi tavır koymada çekingen bir politika izliyorlar. Çünkü biz bir taraftan sendika olarak özelleştirmeye karşı 20-25 yıldır mücadele veriyoruz. Gönül verdiğimiz, desteklediğimiz, desteklenmesi gerektiğini düşündüğümüz veya üyelerimizi bir biçimde yönlendirmeye çalıştığımız partinin çıkıp da, “Biz özelleştirmeyi destekliyoruz” dediği noktada, sizin yapacak bir şeyiniz yoktur. Çekingen bir tavır ortaya koymak durumundasınız. Ama bugünkü gibi cesaretli bir şekilde siz politika ortaya koyarsanız, bu tavır değişir. İşte taşeronlaştırmayla ilgili miting var. Şimdi sendikaların, sendikacıların, sendika üyelerinin bu mitingi desteklememek gibi bir hakkı olabilir mi? Elbette destekleyecekler. Elbette orada olacağız. Elbette tavır koyacağız. Elbette üyelerimizi bu mitingin desteklenmesi konusunda yönlendireceğiz. Bu ve benzeri politikalar ortaya konduğu takdirde bizler de, sendikalar, sendikacılar, üyelerimiz de daha cesur bir şekilde tavrımızı, desteğimizi ortaya koyacağız. Bu ülkede emeğin yeniden iktidar olması konusunda, ekonomide, siyasette, toplumsal yaşamda emeğin belirleyici bir rol üstlenmesi konusunda katkılarımızı koyacağız.”


BİR GÖRÜŞ/ TÜRKİYE PARLAMENTOSUNUN TARİHİ

SANDIĞA GİDERKEN… penceresinden bakmakta yarar var sürece.

Yavuz PAK Siyaset Bilimci

O

rtadoğu ve Kuzey Afrika’nın otoriter rejimlere karşı halk isyanları ile kaynadığı bir süreçte, Türkiye 15. kez Milletvekili Genel Seçimleri için sandık başına taşınmaya hazırlanıyor. Türkiye’nin çok partili siyasal yaşama geçtiği 1950 seçimlerinden günümüze kadar, 15 Milletvekili Genel Seçimi, 8 Milletvekili Ara Seçimi, 12 Yerel Yönetimler Seçimleri, 8 Cumhuriyet Senatosu Kısmi Seçimi olmak üzere 43 seçim yaşandı. Sandık başında geçen azımsanamayacak kadar deneyimden sonra, T.B.M.M’ deki ceylan derili ergonomik koltukların müstakbel sahipleri hakkında siyasal eğilim, etnik, dinsel, mezhepsel köken, yaş, cinsiyet vb. gibi farklılıklar üzerinden farklı bilgiler ve yorumlarla dolu medyamız. Seçim otobüslerinden atılan nutukların, şarkılı-türkülü gürültünün ve sokaklarımızı işgal eden bayraklı-flamalı renk cümbüşünün tozu dumanı arasında sandığın yolunu tutmadan önce, pek aralanmayan bir pencereden, “işçi sınıfının”

Türkiye’nin Ezici Çoğunluğu: Mülksüzler… Yasayla belirlenmiş hukuki kısıtları olmayan, 25 yaşını doldurmuş, ilkokul mezunu her vatandaşın “seçme ve seçilme” özgürlüğünü doyasıya yaşayabileceği yasalarla güvence altına alınmış olan Türkiye’de, iş bu özgürlüğü yaşamaya geldiğinde bambaşka gerçeklerle yüzleşebiliyoruz. 2011 Türkiye’sinde bir vatandaş “seçilme” özgürlüğünü kullanabilmek için dilenmek zorunda bile kalabiliyor! Ankara'da bir inşaat ustasının, 12 Haziran Genel Seçimlerinde bağımsız milletvekili adayı olabilmek için yardım topladığı haberleri “seçilme özgürlüğünde” geldiğimiz noktayı özetliyor. Kızılay'da kartondan yaptığı bir masada, gelip geçenlerden 50 kuruş yardım isteyen inşaat ustası Müslüm Çalı’nın tepki gösterirken söyledikleri ibret verici: “2007'de Ankara 1. Bölge'den bağımsız milletvekili adayı oldum. O zaman başvuru ücreti 446 liraydı. Fakat bu ücret yaklaşık 20 kat artarak 8 bin liraya yaklaştı. Benim gibi işçilerin, halkın sorunlarını bilen kişilerin de Meclis'te olması gerek, bu nedenle vatandaşlardan destek bekliyorum. Vatandaşlar ilgi gösteriyor ancak yetersiz. 11 Nisan'a kadar bu başvuru ücretini toplamam lazım. En büyük umudum hayırseverlerde.." Siyasi partilerin 3.000 TL’yi bulan aday adaylığı ücretleri bir yana, YSK'nın adaylık

başvuru ücretini 446 liradan 7 bin 734 liraya yükseltmesi, seçilme özgürlüğünün “resmen” gasp edildiğinin ve artık işçi ve emekçilerin “seçme özgürlüğü” ile yetinmesi gerektiğini ilan ediyor. Şimdi, elimizde kalan “seçme özgürlüğü” ile yolunu tuttuğumuz sandığın bizim için ne ifade ettiğini değerlendirmeye çalışalım. 2007-2010 yılları arasında Türkiye’de nüfus 2 milyon artarak 72,5 milyona yükselirken kamuda çalışan sayısı sadece Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarında Temmuz 2010 itibariyle 15 milyon 969 bin 748 kayıtlı çalışanın bulunuyor ve bunların 10 milyon 416 bini işçi statüsünde. Öte yandan 2010 yılı itibariyle, toplam 9 milyon 434 bin 209 emekli bulunuyor ve işçi ve işçi emeklileri bakmakla yükümlü oldukları 20 milyon kişiyle birlikte 36 milyona ulaşıyor. Yani her iki kişiden biri işçilikten geçimini sağlıyor. İşsizlik oranı, iş bulmak-

tan umudunu kesenlerle birlikte ve yüzde 20 dolayında seyrediyor. Bu 6 milyonluk devasa bir işsiz kitlesi anlamına geliyor ve sınıfın yedek ordusunun her geçen gün büyüdüğünü ifade ediyor. Ayrıca, DİSK’in araştırmasına göre, 2010 Nisan ayı dönemi için açıklanan istihdam verilerine göre, kayıtdışı istihdam edilenlerin sayısı bir önceki yılın aynı dönemine göre 905 bin kişi artarak, 8 milyon 842 binden, 9 milyon 747 bine ulaşmış bulunuyor. Ekonomist Mustafa Sönmez, 2007 yılında, TÜİK verilerinden hareketle Türkiye’deki işgücüne katılım ve işsizlik oranları üzerinden yaptığı araştırmada “Türkiye’de her 100 kişiden 68’i mülksüz sınıftan. Bu 68’in de 22’si işsiz, 46’sı iş sahibi” diyordu. Aradan geçen birkaç yılda bu oranlar pek değişmedi ve bugün Türkiye nüfusunun çok büyük bir çoğunluğunu mülksüz işçiler, emekçiler, ücretliler ve işsizler oluşturuyor. Peki, aileleriyle birlikte

petrol-iş

57


Türkiye’nin üçte ikisinden fazlasını ifade eden bir çoğunluğun iradesi ülkenin yönetim aygıtında ne kadar yer bulabiliyor? Bu kadar büyük bir çoğunluk ya da bir başka ifade ile, “milletin büyük kısmı” büyük millet meclisinde ne kadar yer buluyor? TBMM’nin Nicel Profili… Yaşadığımız coğrafyada, siyasi

bakımdan ilk seçimler, 1876 Birinci Meşrutiyet Anayasasıyla uygulanmış, ilk Milletvekili Genel Seçimi 1877 yılında yapılmıştır. Cumhuriyetin ilk dönemlerini de kapsayan pek çok seçim sonrasında, “demokratik” sayılabilecek ve çok partili hayata geçilen ilk seçim 14 Mayıs 1950'de gerçeklemiştir. 1961 Anayasası, seçme ve seçilme hakkı ve bunların

teminat altına alınması için temel demokratik ilkeleri hayata geçirmiştir. 1965'te, bir nispi temsil çeşidi olan “milli bakiye” sistemi getirilmiş ve 1965 seçimleri, Türkiye’de halk iradesini en demokratik biçimde Meclis’e taşındığı seçimler olarak tarihe geçmiştir.1982 Anayasası ve akabinde çıkarılan Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu ile ABD tipi

"güçlü partiler" temsiline yaklaşılmıştır. Bu dönemde, toplumsal hayatın her alanına yayılan anti-demokratik uygulamalardan seçim sistemi de nasibini almıştır. Türkiye genelinde partilere “% 10 barajı” ve ayrıca, seçim çevresi barajı konulmuştur. Türkiye’de 1950, 1957, 1961, 1965, 1969 ve 1983’te seçime katılan partilerin tümü Meclise girmiştir. Meclis dışında kalan oyların yüksek olduğu seçimler, yüzde 10’luk ülke barajının uygulandığı döneme rastlamaktadır. 1987, 1995, 1999 seçimlerinde parlamentoda temsil edilemeyen oyların oranı %15 ‐ %20 gibi yüksek oranlara tırmanmaktadır. 2002 seçimlerinde ise bu oran % 45’in üzerine çıkmış, halkın yarısının oyu çöpe gitmiştir. Görüldüğü gibi seçim sistemleri düzenlenirken, “temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkeleri” açısından öngörülen hedefler uygulamalarda her zaman gerçekleşmemiş ve halkın iradesi parlamentoya tam anlamıyla yansımamıştır. Tarihsel perspektif üzerinden bir genellemeye gidecek olursak, Türkiye’de üç dönemde (1950-1960, 1961-1980 ve 1980 sonrası dönem) esas itibariyle üç değişik seçim sistemi uygulandığını söyleyebiliriz. Bu üç dönemde uygulanan her sistem farklı bir amaçla getirilmiştir. Ancak; her seçim sistemi değişikliği, siyasi yapıyı amaçlanan hedefe ulaştıramamıştır. 1983 ve sonrasında uygulanan gerek çifte barajlı gerekse ülke barajlı seçim sistemleri ise çoğu zaman istenilenin aksine sonuçlar ortaya çıkarmıştır. TBMM’nin Nitel Profili… Türkiye’de parlamentonun ve seçim sistemlerinin maskelediği, halkın büyük çoğunluğunun ve işçi sınıfının TBMM’deki yerine dair verilere ulaşabilmek için parla-

58

petrol-iş


mentoyu oluşturan “seçilmişler”in niteliklerine göz atılması yararlı olabilir. 1946’ya kadar sivil bürokratların önemli ağırlığı olan mecliste çok partili dönemle serbest profesyonel meslek sahipleri (başta avukatlar, mühendis ve mimarlar, doktorlar, dişçiler vs.) daha etkili konuma geçmişlerdir. Çok partili dönemin başında, hukukçuların yanı sıra, ticaret ve sanayi kökenli milletvekillerinin oranında da önemli bir artış gözlemlenir. Bu iki meslek grubu, (hukukçular ile tüccar ve sanayiciler) 1960’lı yılların ortalarına kadar meclisteki ağırlıklı konumlarını korumuşlardır. 27 Mayıs'ın ardından, 1961 Anayasasında yansıyan demokrasi ve sosyal devlet yanlısı tercihler, emekçi kitlelerin örgütlülük düzeyini arttırmış, sendikacılık hareketini de genel olarak etkisi altına almıştır. Türkiye İşçi Partisi bu sürecin ürünü olmuştur. 12 Mart 1971 sonrası süreçte sivil bürokrat ve yönetici kökenli siyasi elitler tekrar en etkin meslek grubu konumuna gelmiş ve bu durum günümüze kadar sürmüştür. Çok partili dönemin başında, hukukçuların yanı sıra, ticaret ve sanayi kökenli milletvekillerinin oranında da önemli bir artış gözlemlenir. Bu iki meslek grubu, (hukukçular ile tüccar ve sanayiciler) 1960'lı yılların ortalarına kadar meclisteki ağırlıklı konumlarını korumaktadırlar. 12 Eylül askeri darbesine karar verenlerin en büyük hedeflerinden biri 12 Eylül öncesi yükselen işçi hareketi, sendikal mücadele ve işçi sınıfının politik olgunluğunun artması olmuştur. Dolayısıyla 12 Eylül öncelikle işçi hareketini ezmiş, DİSK’i kapatmış, grev ve toplu pazarlık hakkını yasaklamıştır. Darbeciler, 1982 Anayasasını hazırlarken de büyük sermayenin nicedir peşinde oldukları

bütün anti-sendikal unsurları Anayasa’ya taşıdılar, kalıcılaştırmışlardır. Konulan örgütlenme barajları, grevi neredeyse imkansız kılan düzenlemeler tek tek Anayasa’da yerini almış, o dönemden günümüze kadar, işçi-emekçiücretli temsilcilerinin mecliste temsili göstermelik olmanın ötesine geçememiştir. 2007 yılındaki son genel seçimlerde seçilen TBMM 23. Dönem milletvekillerinin profillerine bakıldığında ise manzara çok daha vahimdir: 550 milletvekilinin 82’si mesleğini işadamı ya da işkadını olarak bildirdiği görülmektedir. Diğer bir deyişle, Meclis’in yüzde 16’sını “resmen” patronlar oluşturmaktadır. Öte yandan, Meclis’te farklı meslek adları altında yer alan patron vekil sayısının bu rakamdan kat kat fazla olduğu bilinmektedir. Albüm verilerine göre, milletvekilleri toplam 73 meslek bildirmiş durumdadırlar. Buna göre, Meclis’te 82 işadamı ve işkadınıyla birlikte 91 mühendis, 83 avukat, 40 eğitimci veya öğretmen ile 39 ekonomist bulunmaktadır. Meslek

kategorileri arasında en “masum” kategorilerden birini “iktisatçılık” oluştururken, bu kategorideki milletvekillerinin pek çoğunun patron / işadamı olduğu bilinen bir gerçektir. Örneğin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, mesleğini ekonomist olarak bildirenler arasındadır. Öte yandan, Meclis’te yer alan 91 mühendisten büyük çoğunluğunun inşaat sektöründe iş yapan, müteahhitlik ve proje firması sahibi patronlar oldukları bilinmektedir. Tabloda görüleceği gibi, Cumhuriyet dönemi Türkiye milletvekilleri mesleksel özgeçmiş bakımından incelendiğinde, milletvekilleri içinde tarihsel olarak en etkin temsil edilen meslek grubu sivil bürokrat ve yöneticilerdir. Bunları hukukçular izler. Üçüncü sırayı tüccarlar, sanayici ve öteki ilişkili meslekleri içeren ticaret ve sanayi grubu alır. Onları askerler, eğitimciler ve doktorlar izler. 1980’li yıllardan itibaren ise müteahhit milletvekillerin oranından çarpıcı bir artış gözlemlenir. Toplumda en yüksek orana sahip olan küçük çiftçi ve işçiler ise

parlamentoda yüzde 2,2 gibi çok düşük bir temsil gücüne sahip olabilmişlerdir. Cumhuriyetin en başından bu yana, TİP dönemi gibi birkaç istisna dışında işçi sınıfının parlamentoda temsili pek de mümkün olmadığı söylenebilir. Özellikle 12 Eylül rejiminin getirdiği ve 30 yıldır bilinçli bir biçimde değiştirilmeyen yasalar nedeniyle ne işçileri gerçek anlamda temsil eden bir parti ne de gerçek anlamda bir işçi temsilcisi parlamentoya girebilmiştir. Gerçi, 12 Eylül cunta hükümetinde sendikacılar bakanlık bile yapmışlardır ve 1990’lı yıllardan itibaren sendika konfederasyon başkanlarının milletvekilliğine geçiş yapmalarının neredeyse bir gelenek haline gelmiştir. Ancak, 12 Eylül sonrası parlamento vitrininde sendikacı kimliğiyle milletvekili olanların, Türkiye’de emekçi kesimlerin haklarına yönelik en yoğun saldırıların gerçekleştiği bu dönemde, işçilerin haklarını savunacak hemen hiçbir somut girişimde bulunmamışlar ve işçi sınıfının çıkarlarını temsilden uzak

(*)1983, 1987, 1991, 1995, 1999 ve 2002 dönemleri hesaplandı. petrol-iş

59


bir profil çizmişlerdir. Bunlar arasında, Hak-İş Başkan’ı Necati Çelik, DİSK Başkanı Rıdvan Budak, Türk-İş Başkanı Bayram Meral bu geleneğin en önemli isimleri olmuşlar, konfederasyon başkanları dışında 6 sendika başkanı ve 3 sendikacı milletvekili sayılabilir. İşte tam bu noktada, Türkiye İşçi Partisi deneyimini hatırlamakta yarar var. Parlamento Tarihinin İstisnası: T.İ.P. Türkiye parlamento tarihinin en demokratik dönemini 60'lı yıllarda yaşadı dersek yanlış söylemiş sayılmayız. Bu yıllarda ilk kez işçi sınıfı ve emekçi kesimler bağımsız siyasal örgütüyle, Türkiye İşçi Partisi (TİP) olarak ülke yönetiminin en temel organlarından biri olan yasama alanında, TBMM'de kendini ifade etme olanağını buldu. TİP, 1965 seçimlerinde 15 milletvekili çıkarmayı başarmıştır. Bunlardan üç tanesi (Rıza Kuas, Şaban Erik ve Kemal Nebi-

60

petrol-iş

oğlu) sendikacı kökenliydiler. TİP’li milletvekilleri, parlamentoda sayılarının ifade ettiğinden çok daha önemli bir hareketlenme getirdiler ve parlamento tarihinin işçi sınıfının en güçlü ve etkin temsil edildiği döneme imza attılar. 1969 seçimlerinde TİP’in yükselişini önlemek amacıyla seçim sisteminde değişiklik yapılarak ilk kez uygulanan “milli bakiye sistemi” kaldırılmış ve D’hont sistemine geçilmiştir. D’hont sisteminin getirdiği baraj sistemi bir sonraki seçimlerde TİP’ten parlamentoya girenlerin sayısının 3’e düşmesine yol açmıştır. Bunlardan yalnızca Rıza Kuas sendikacı kökenlidir. 1969 seçimlerinde 7’si CHP’den 4’ü AP’den olmak üzere 11 sendikacı daha parlamentoya girmiştir. TİP’in seçimlerdeki başarısı azaldıkça, diğer partilerin de sendikalardan aday gösterme eğilimlerinin zayıfladığı çarpıcı bir gerçeklik olarak tarihteki yerini almıştır. Sendikacılığın siyasal arayışları ve işçi sınıfının siyasal temsili açısından Türkiye tarihinin zirvesini ifade eden TİP de, seçim barajı çelmesinin ardından 12 Mart döneminde Anayasa Mahkemesi tarafından "bölücülük" gerekçesiyle kapatmıştır. Bu, aynı zamanda işçi sınıfın parlamentodaki altın günlerinin sonunu getirmiştir.

Sonuç Yerine Türkiye işçi sınıfının son 30 yıllık niceliksel gelişimine karşılık, ülkenin ekonomik, demokratik, politik kararlarını etkilemede bir "sınıf" olarak bu kadar dışarıda kalmış ve bir "sınıf" olarak bu kadar etkisizleştirilmiş olmasının bir dizi tarihsel, ekonomik, politik, ideolojik nedeni var kuşkusuz. Çok açık ki, yüzde 70'lik bir çoğunluğu oluşturmasına karşın işçi sınıfı ekonomik-demokratik haklarını savunacağı sendikal örgütlenmeden, politik süreçlerde etkili olacağı sınıfa dayalı politik parti örgütlenmelerinden yoksun ve bu tür örgüt, kimlik arayışlarına da yabancılaştırılmış, sindirilmiş, korkutulmuş ve başka kimliklere büründürülmüş durumda. Özellikle, küreselleşmenin ve neo-liberal politikaların yarattığı savrulma, IMF-Dünya Bankası ikilisinin “sosyal devlet”i, kamu hizmeti ve yardımlarını tasfiye edici, özelleştirici, metaya dönüştürücü uygulamaları sınıfın nitel gelişimine ket vuran ön önemli etmenlerden biri olmuştur. Küreselleşme rüzgarının yarattığı “kimsesizlik, korku”, öncelikle işçi sınıfına bir “sınıf” olduğunu unutturup hızla bir yerlere tutunmayı tek çıkar yol olarak dayatmıştır. Etnik, dinsel, bölgesel kimlik arayışları, cemaatleşme, sınıflaşmanın, sınıfsal örgütlenmenin hemen önüne geçmiştir. Tarımdaki kamu desteklerinin IMF direktifleri ile azaltılması, tarım girdilerindeki fiyat artışlarının üreticiyi hızla yoksullaştırması ile kırdan kente göç, özellikle son 10 yılda hızla artmıştır. Bu durum, kentteki işsizlere yeni işsizlerin eklenmesini ve “işçiyi işçinin düşmanı” haline getirmiş, at izinin it izine bilinçle karıştırıldığı bu ortamda niceliği hızla artan işçi sınıfında sınıfsal bir nitelik sıçraması mümkün olamamıştır. Bir yanda anti demokratik seçim sistemi

diğer yanda örgütsüzlük ve apolitikleşme, işi sınıfının gerçek temsilcilerinin parlamentoya gönderebilmelerini mucizelere bağlıyor. Her ne kadar işçi temsilcileri olarak Meclis vitrininde sendikacılar bulunsa da, büyük çoğunluğun hakları parlamenter zeminde savunulmadığı aşikar. Su, yatağını bir türlü bulmuyor, doğru kimliğe, doğru kılığa bürünemiyor Türkiye işçi sınıfı. Sınıftaki niceliksel artışa niteliksel bir sıçrama eşlik etmiyor, edemiyor. Bu koşullarda, “parlamenter temsil oyununun” bugün geldiği noktanın farkına varmak ve sistemin “demokratik seçim maskesini” yırtmak, milletvekili adayı olabilmek için dahi sokaklarda “dilenmeye” mahkum edilmiş işçilerin, o sokaklardan parlamentoya yeni T.İ.P.’ler taşıyabilmesi için bir başlangıç noktası olabilir.

Kaynakça 1) Arslan, Ali. TEK VE ÇOK PARTİLİ DÖNEMLERDE TÜRK SİYASİ ELİTLERİNİN TOPLUMSAL PROFİLLERİNİN KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ, ZKÜ Sosyal Bilimler Dergisi,Cilt 1, Sayı 2, 2005 2) Tuncer, Erol. Türkiye’de Seçim Uygulamaları/Sorunları Işığında Temsilde Adalet Yönetimde İstikrar İlkelerinin İşlevselliği, TESAV Yayınları, Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara, 2003 3) Işıklı Arparslan. Sendikacılık ve Siyaset, İmge Yayınevi, , İstanbul, 2005. 4) Sönmez, Mustafa. Türkiye İşçi Sınıfının Nicel Profili, www.sendika .org. 5) Yücekök, A.N. (1983); Turkiye'de Parlamento'nun Evrimi (The Evaluation of the Parliament in Turkey), Ankara Üniversitesi Yayınları, Ankara 6) Turhan, M. (1991); Siyasal Elitler ( The Political Elites), Gündoğan Yayınları, Ankara


GAZETECİ GÖZÜYLE

GEÇMİŞE BAKIP, GELECEĞİ ANLAMAK Türkiye’de geniş yığınlar ekonomik koşullar çerçevesinde tam bir dibe vuruş yaşarken, bunlara dur diyecek örgütlü yapıların sindirilmesi, susturulması, etkisiz hale getirilmesi sanırım 8 yıllık AKP iktidarının en büyük operasyonlarından birisiydi.

İnsan geçmişini yalnızca anılarını tazelemek, hayata daha sıkı tutunmak için mi düşünür? Geçmişi iyi okumak, geleceğe yön vermek açısından kişiye bazen altın değerinde fırsatlar sunar. Bu fırsatlar içinden ders çıkarılması gereken sayısız deneyimlerle doludur. Peki bireylerin yalnızca iç dünyaları söz konusu olduğunda bile böylesine önem kazanan bir kavram, hayata dönük yüzüyle toplumun geneline yaygınlaştırılırsa nasıl bir güce ulaşır? Nasıl bir oluşumu tetikler?

Ferhan Şaylıman Yazar - Gazeteci Haber Programcısı

Türkiye’nin bugününe baktığımızda, geleceğimize yön vermesi açısından, geçmiş kavramı belki de hiçbir dönemde bu kadar anlamlı hale dönüşmemişti. Özellikle emeğiyle ayakta durmaya çabalayan kitleler, 12 Haziran’da yapılacak genel seçimlere az bir zaman kala, geçmişi hangi kriterlere göre değerlendirecekler? Ya da gerçekten böyle bir değerlendirmede bulunacaklar mı? Öncelikle şu gerçeğin altını kuvvetle çizelim: AKP projesinin temel hedeflerinin başında, demokrasinin kılcal damarlarını oluşturan sivil toplum örgütlerinin dönüştürülmesi geliyordu. Ardımızda bıraktığımız 8 yılda bu dönüşüm başarıyla tamamlandı. Örneğin tarımın dibe vurduğu bir süreçte, kırsal kesimin örgütlü yapısı Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin, Ankara’da genel merkezin içine kapanması neyle açıklanabilir? Ya da memurların tabandaki en büyük örgütlü yapısı Kesk’e karşı, Memur-Sen

gibi iktidar güdümündeki sendikaların palazlanması neyin göstergesi? Bunları çoğaltmak mümkün. Hak İş’in 2002’den bu yana AKP’ye sendika kökenli milletvekili ihraç ederek uygulanan ekonomik politikalara bütün gücüyle verdiği desteği de anmadan geçmeyelim. Sonunda Hak İş Genel Başkanı Salim Uslu da AKP’den aday olunca, bu destek, aradaki bağlantı bütün çıplaklığıyla gözler önüne serildi. Ama sanırım en anlamlısı, çalışma yaşamımızın tartışmasız en büyük örgütü Türk İş’in içine sürüklendiği açmaz. Bununla ilgili saptamayı daha sonraya bırakarak şu kadarını söyleyelim: Türkiye’de geniş yığınlar ekonomik koşullar çerçevesinde tam bir dibe vuruş yaşarken, bunlara dur diyecek örgütlü yapıların sindirilmesi, susturulması, etkisiz hale getirilmesi sanırım 8 yıllık AKP iktidarının en büyük operasyonlarından birisiydi. Şimdi bu operasyonun önemini vurgulamaya yönelik bazı verileri anımsayalım. Kuşkusuz gelişmelere yine çalışma yaşamından somut örneklerle bakacağız. Yeni İş Yasası 10 Haziran 2003’te yürürlüğe giren yeni iş yasasıyla işçilerin büyük kısmı iş güvencesi kapsamından çıkartıldı, işsizlik sigortasından yararlanması engellendi. Yasayla Cumartesi yarım gün izin kaldırılarak, normal çalışma günü olarak kabul edildi. Böylece haftada 1,5 gün izin yapma olanağı sona erdi. Özel sektörde fazla mesai ücretleri ödenmemeye başlandı. Denetimsizlik iş kazalarını arttırdı. Türkiye iş kazalarında Avrupa’da birinci, dünyada ikinci ülke konumuna yükseldi. SSK hastaneleri tasfiye edildi. Sağlık hizmetlerine ulaşmak daha da zorlaştı. Özel hastanelerden herkes yararlanacak söylemi asla gerçeklerle örtüşmedi. Sağlık yardımlarının kapsamı daraltıldı. Tasarpetrol-iş

61


ruf Teşvik Fonu ve KEY ödemelerinde, gerçek değerleri üzerinden kıyaslandığında çalışanlar büyük gelir kayıplarına uğratıldılar. Emeklilik yaşı yükseltildi. Böylelikle mezarda emeklilik söylem olmaktan çıkıp gerçeğe dönüştü. İşçilerin prim yükü arttırıldı. Çalışanların alınterleriyle biriktirdikleri İşsizlik Sigortası Fonu’ndaki paralar amaç dışı alanlarda kullanıldı. Ulusal İstihdam Stratejisinin uzantısı niteliğinde olan Torba Yasayla kamuda iş güvencesinin ve özlük haklarının önemli bir bölümü budanarak, 4/ C denilen kölelik statüsünün önü açıldı, işsizlik sigortası fonu bir kez daha tırpanlandı, işverene sigorta prim desteği getirildi. İşsizlik oranı yüzde 20'ye dayandı İşte geride bıraktığımız 8 yılın çok kaba hatlarıyla özetlenmiş hak kayıpları listesi. Listeyi uzatmak mümkün. Onun yerine yukarıdaki çöküş tablosunu daha somut verilerle tamamlayalım: Ülkemizde işsizlik oranı yüzde 20’lere dayanmıştır. Her beş kişiden biri yoksullukla boğuşmaktadır. Nüfusun en zengin yüzde 20’si toplam gelirin yüzde 47’sini yalayıp yutarken, en yoksul yüzde 20’si, yüzde 5,6 ile yetinmek zorunda kalmıştır. Böyle bir dengesizlikten, gelir grupları arasındaki uçurumdan Türkiye’yi barış ve huzura kavuşturacak sonuçların çıkmayacağı apaçık ortadadır. Peki geçmişi oluşturan tablodaki bu olumsuzluklar, 12 Haziran seçimlerine uzanan süreçte acaba ne kadar etkili olacak? Çalışanlar geçmişi, yaşadıkları sıkıntıları, hak kayıplarını, onları örgütsüzlüğe iten, köleleştiren düzenlemeleri anımsayarak mı sandık başına gidecekler? Bu sorular gereksizmiş gibi algılanabilir. Ama aslında yanıtları son derece önemli. Yanıtlar AKP iktidarının seçim politikalarıyla yakından bağ-

62

petrol-iş

Peki geçmişi oluşturan tablodaki bu olumsuzluklar, 12 Haziran seçimlerine uzanan süreçte acaba ne kadar etkili olacak? Çalışanlar geçmişi, yaşadıkları sıkıntıları, hak kayıplarını, onları örgütsüzlüğe iten, köleleştiren düzenlemeleri anımsayarak mı sandık başına gidecekler?

lantılı. İktidarın seçim stratejisini, 8 yıldır sürdürülen ve toplumda adeta yıkıma yol açan ekonomik uygulamalar üzerine kurmayacağı, medyadaki uzantıları tarafından aylar öncesinden bangır bangır duyuruldu. Son olarak Başbakan Erdoğan aday listelerinin YSK’ya teslim edildiği günün akşamında yaptığı açıklamada, 12 Haziran seçimlerinde anayasada köklü değişiklikleri sağlayacak Meclis çoğunluğuyla iktidara yeniden gelerek ‘’Yeni Türkiye’’yi kurmaktan söz etti. Yani bütün bu söylemler ekonomide tosladığımız duvarın üzerine yine kalın bir şal gibi örtülecek. Tabi burada gözden kaçırılmaması gereken bir ayrıntıyı hemen cımbızlayalım. Başbakan Erdoğan ‘’Yeni Türkiye’’ sözleriyle aslında uzun zamandır hayalini kurduğu bir düşünceyi de dile getirmeyi amaçlıyor: Başkanlık Sistemi. Ülkenin yönetiminde tek adam olma hayali. 8 yılda yapılanlara bakılacak olursa böyle bir hayalin gerçekleşmesi durumunda acaba ülke ve toplum nereye sürüklenir? 12 Haziran seçimlerinin önemi Bütün bu sorular eşliğinde bir seçime gidiyoruz. 12 Haziran’da sandıktan çıkacak sonuç kuşkusuz önemli. Ama ondan daha önemli bir nokta var. 8 yıldır uygulanan ekonomik politikaları da göz ardı etmeden, başta sendikalar olmak üzere, sivil toplum

örgütlerinin dağıtıldığı, sindirildiği, etkisizleştirildiği böyle bir yapı içerisinde acaba çalışanlar kendilerine çıkış yolu bulabilecekler mi? Bu noktada Türkiye’deki sendikal hareketin öncüsü Türk İş’e çeviriyoruz gözlerimizi. Türk İş çökertildiği yerden ayağa fırlayacak kararlılığı kendinde bulursa, çıkış yolunun öncülüğünü niçin üstlenmesin? Başta Petrol-İş olmak üzere, emekten, çalışandan, onurlu yaşamdan yana çizgisini bugünü kadar korumayı başarmış diğer sendikaların da güç birliğiyle, Türk İş’in yönetimine çöreklenmiş anlayışın değiştirilebileceğini, tepedeki yapının suskunluktan, korkudan sıyrılabileceğini, sıyrılması gerektiğini mümkün görenlerdenim. Türkiye’de 12 Haziran seçimlerinden sonra kartların yeniden karılacağı bir süreçte burada yaşanacak değişim büyük önem taşıyor. Türk İş’i, iktidarın güdümündeki Hak İş’e çevirmeye yönelik hazırlıklar uygulamaya sokulmadan yapılmalı, ne yapılacaksa. Yoksa yarın çok geç olabilir. Üstelik böyle bir silkinmenin, kan değişiminin, ayağa kalkıp yürümenin, yalnız çalışanlara değil, ülkede sindirilmiş diğer unsurlara da bir örnek oluşturacağı kanısındayım. Güzel ve onurlu bir örnek. Yarınlarımız için, çalışanlar için, çocuklarımız için... * Ferhan Şaylıman’ın diğer yazıları manşethaber.com’da


DAYANIŞMA GENEL MERKEZLERİ İSTANBUL'DA BULUNAN TÜRK-İŞ'E  BAĞLI 9 SENDİKA'DAN  İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ YÖNETİCİLERİNE, AKP İKTİDARINA BÜYÜK TEPKİ:

Artık yeter, bıçak kemiğe dayandı; yandaş sendika sevdanızdan vazgeçin! “Demokrasi var dediğiniz ülkemizde işçiler siyasi parti görevlilerinin baskısıyla, zulümle sendika değiştirmeye zorlanıyor. Bunları görmüyor musunuz? Gelin bu yanlıştan vazgeçin. Yandaş medya, yandaş sivil toplum örgütü, yandaş sendika sevdanızdan vazgeçin. Artık yeter, bıçak kemiğe dayandı.”

B

elediye-İş Sendikası'nın örgütlü bulunduğu İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde, Hizmet-İş Sendikası’nın belediye işçilerine yönelik zorla sendika değiştirme baskısı protesto edildi. Genel merkezleri İstanbul’da olan Türk-İş’e bağlı sendikalar, 9 Mart, saat 12.00’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi önünde kitlesel bir

basın açıklaması yaparak işçileri sendika değiştirmeye zorlayan İstanbul Büyükşehir belediyesi yöneticilerini ve siyasi iktidarı kınadılar, Belediye-İş Sendikası'nın yanında olduklarını bildirdiler. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde çalışan ve Belediye-İş'te örgütlü olan işçilerin, Belediye-İş şubelerinin, Belediye-İş Genel Başkanı Nihat Yur-

dakul ile Petrol-İş Deri-İş, Hava-İş, Kristal-İş, Tekgıda-İş, TGS, TÜMTİS, TOLEYİS sendikalarının genel başkan ve yöneticilerinin, şubelerin, emek örgütlerinin katıldığı protesto eyleminde zorla sendika değiştirme ayıbının ve suçunun son bulması talep edildi. Sendikamız Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, Genel Mali Sekreteri İbrahim Doğangül ile İstanbul 1 Nolu ve İstanbul 2 Nolu şube yöneticilerimizin de katıldığı kitlesel basın açıklamasında işçiler sık sık, “Çadırları kurarız, hesap sorarız”, “ Baskılar bizi yıldıramaz”, “Direne direne kazanacağız”, “Zafer direnen emekçinin olacak”, “Gün gelecek devran dönecek, AKP halka hesap verecek”,“Susma, sustukça sıra sana

petrol-iş

63


gelecek”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz”, “İşveren elini sendikadan çek”, “Zam, zulüm, işkence, işte AKP”, “Taşeron sendika istemiyoruz” “İşçiyiz, haklıyız, kazanacağız” “Yaşasın sınıf dayanışması” şeklinde sloganlar attılar. Kitlesel basın toplantısında, genel merkezleri İstanbul'da bulunan sendikalar adına açıklamaları Tekgıda-İş Genel Başkanı Mustafa Türkel ve Hava- İş Genel Başkanı Atilay Ayçin yaparken Belediye-İş Genel Başkanı Nihat Yurdakul da yaptığı konuşmada belediye işçilerine yapılan sendika değiştirme baskısı nedeniyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi yöneticilerini ve bürokratlarını sert bir dille uyardı. Artık yeter, bıçak kemiğe dayandı Türkel yaptığı konuşmada, bundan 6 yıl önce Orman-İş Sendikası'na yapılan baskı ve zulümler sonucu, Orman-İş Sendikası'nın üyelerinin Hak-İş'e bağlı Öz Orman-İş Sendikası'na geçirilmek istendiğini, işçilerin sendika değiştirmeye zorlandığını, Orman-İş üyelerinin bu baskılara karşı hala direndiklerini, sürecin hala bitmediğini, yargıda olduğunu söyledi. Türkel, bu operasyonu siyasi iktidarın desteklediğini belirtti. Sendika değiştirme baskılarının bitmediğini, sürecin devam ettiğini belirten Türkel, Orman-İş üyelerinin Öz Or-

man-İş'e geçmemek için hala direndiklerini, şimdi de yerel yönetimlerde operasyonlara başlandığını bildirdi. Siyasi iktidarın, emekten yana, onurlu mücadele veren sendikalara baskılarını sür-

düğünü vurgulayan Türkel, Petrol-İş'in Gaziantep'te örgütlendiği bir işyerinde üyelerinin zorla Hak-İş'e bağlı Öz İplikİş'e üye yapıldığını, aynı baskıların Tekgıda-İş'in örgütlü olduğu Çaykur'da da yaşandığını ve bu operasyonun yargıdan geri döndüğünü belirtti.İktidarın yandaş sendika yaratma operasyonlarının bitmediğini, Hava-İş'in, örgütlü olduğu THY'de toplu iş sözleşmesi yapamaz duruma getirildiğini belirten Türkel şöyle devam etti: “Şimdi de benzer bir olayı İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde yaşamaktayız. Belediye-İş üyelerinin zorla Hak-İş'e bağlı Hizmet-İş Sendikası'na geçirmeye çalışıyorlar. Biz tüm bunlara dur demek için, siyasi iktidarı son kez uyarmak için buradayız. Belediye-İş üyelerinin sendika seçme özgürlüklerine sonuna kadar saygılıyız ama baskıyla, bürokratlarla bu işin yapılmasına karşıyız. Bu durumu, bu baskıları kınamak için buradayız. Başbakan'a buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum. İleri demokrasi var dediğiniz ülkemizde işçiler siyasi parti görevlilerinin baskısıyla, zulümle sendika değiştirmeye zorlanıyor. Bunları görmüyor musunuz? Gelin bu yanlıştan vazgeçin. Yandaş medya, yandaş sivil toplum örgütü, yandaş sendika sevdanızdan vazgeçin. Artık yeter, bıçak kemiğe dayandı.”

64

petrol-iş


ULUSLARARASI İLİŞKİLER

RUSYA PETROL VE GAZ İŞÇİLERİ SENDİKASI ROGWU'NUN EĞİTİM SEMİNERİ:

Öztaşkın: Başarı, küresel düzeyde dayanışma ve işbirliğinde Rusya Petrol ve Gaz İşçileri Sendikası ROGWU'nun Antalya - Kemer'de düzenlediği Bahar Dönemi Eğitim Semineri 16 Mayıs'ta yapıldı. ROGWU, Azerbaycan, Kazakistan, Ukrayna, Beyaz Rusya ve Moldova sendikalarının başkan ve yöneticilerinin katıldığı seminerde Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın da bir konuşma yaptı.

P

yada serbestçe satabilmesi anlamına etrol-İş Genel Başkanı Musgeldiğini belirten Öztaşkın, küresel tafa Öztaşkın seminerde yapüretimde esas kazancı, bilgiyi, tektığı konuşmada üretimin artık nolojiyi, hammaddeyi ve enerji kaydünya genelinde küresel düzeyde naklarını elinde bulunduran şirketler yapıldığını, rekabetin de küresel düve ülkelerin sağladığını söyledi. Özzeyde yaşandığını belirterek ulusal taşkın, bu imkanlara sahip olmayan ve uluslar arası sendikal hareketin de ülke ve şirketlerin ise ancak ucuz işbu küresel güçlere karşı küresel dügücü ile küresel üretimde ve rekazeyde mücadele etmesinin, küresel bette yer aldıklarını belirterek şöyle düzeyde dayanışma ve işbirliği yapkonuştu: masının zorunlu olduğunu söyledi. Küreselleşmenin, sermayenin hiçbir engelle karşılaşmadan hatta kendisine olanaklar sağlanarak dünyanın herhangi bir ülkesinde üretim yapabilmesi, ürettiği malları, hiçbir engel ve sınırlama ile karşılaşmadan dün-

“Ucuz işgücünün olması için de güvencesiz, örgütsüz, kuralsız çalışan bir işgücünün olması gerekir. Bunların olması için de sosyal devlet olmayacak, devletin korumacı bütün mekanizmaları ortadan kaldırılacak. Bütün dünyada bu nedenle taşeron

işçiliği yaygınlaşıyor. Bu nedenle özelleştirmeler, sosyal haklara saldırı, sosyal güvenlik haklarının daraltılması, emeklilik yaşının yükseltilmesi yaygınlaşıyor.”

Ne yapacağız? Ülkelerin ve şirketlerin küresel düzeydeki bu saldırılarına karşı ulusal ve uluslar arası işçi sınıfının da küresel düzeyde mücadele etmesinin zorunlu olduğunu belirten Öztaşkın yapılması gerekenleri ise şöyle özetledi: “Küresel düzeyde belli odaklarca yapılan bu saldırılara karşı çıkacağız. Neoliberal politikalara, kapitalizmin 19. yüzyıl koşullarına dönmesine karşı duracağız. Sosyal hakların gaspına, sosyal güvenliğin daraltılmasına, özelleştirmelere, sosyal devletin tasfiyesine karşı çıkacağız. Ulusal düzeydeki sendikacılığımız çok önemli ama artık sendikacılığı ulusal sınırlarla sınırlamayacağız; sendikacılığı da küreselleştireceğiz. Küresel şirketlere küresel düzeyde karşı çıkacağız. İşçi sınıfının dayanışmasını gündeme getireceğiz. Başarı için temel koşul, küresel düzeyde dayanışma ve işbirliğidir.” petrol-iş

65


1Mayıs ilk kez bu kadar görkemli kutlandı

İşçi sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs dünyada ve Türkiye'de büyük bir coşkuyla kutlandı. İstanbul'daki kutlamalarda 1 Mayıs ortak açıklaması Kürtçe ve Türkçe yapıldı. Açıklamayı direnişte bulunan işçileri temsilen ikisi kadın, biri erkek üç işçi yaptı. Bunlardan biri de 138 gündür direnen Petrol-İş üyesi Bericap işçisi Ayşe Karahasanoğlu'ydu.

İ

şçi sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs, dünyada ve Türkiye'de büyük bir coşkuyla kutlandı. İşçi - memur tüm emekçiler, gençler, kadınlar, üniversite ve lise öğrencileri, sanatçılar, çevreciler, yöre dernekleri, işsizler,

66

petrol-iş

yoksullar, üç büyük takımın taraftar grupları, 1 Mayıs alanlarını doldurarak emeğin sesini yükselttiler. İş, ekmek, özgürlük, barış ve demokrasi, savaşsız, sömürüsüz bir dünya, insan onuruna yakışır bir yaşam için alanları dolduran kitleler alanlarda

taleplerini haykırdılar. İlk kez bu kadar görkemliydi Türkiye işçi sınıfının en yoğun olduğu kent İstanbul, İstanbul'da 1 Mayıs kutlamalarının simgesel alanı Taksim Meydanı, 12 Eylül askeri


büyük bir bölümü kutlamalara Taksim Meydanı'na çıkan caddelerde katıldılar. İstanbul'da Türk-İş'e bağlı sendikalar İnönü Stadyumu'nun önünde toplanarak Gümüşsuyu'ndan Taksim Meydanı'na doğru kortej oluştururken, DİSK, meslek odaları ve kadın kurtuluş hareketi mensupları Şişli Cumhuriyet Caddesi'nden, KESK Tarlabaşı Bulvarı'ndan, Hak-İş de Mete Caddesi'nden miting alanına yürüdü. 1 Mayıs Platformunun pankartındaki ortak slogan “ Emek, Barış, Demokrasi ve Özgürlük” tü. Dört büyük kortejde bunun dışında da ortak sloganlar vardı: “Yaşasın 1 Mayıs, Biji Yek Gulan, Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz, İşçilerin Birliği Sermayeyi Yenecek, Yaşasın Halkların Kardeşliği, 1 Mayıs'ta 1 Mayıs Alanındayız.”

İST1 ve İST 2 NOLU ŞUBE

KOCAELİ ŞUBE

darbesinden sonra ilk kez bu kadar görkemli ve coşkuyla kutlanan 1 Mayıs mitingine sahne oldu. İstanbul'da, Türk-İş, DİSK, Hak-İş, Memur-Sen, KESK konfederasyonlarına bağlı sendikalara üye işçiler,

TMMOB, TTB, TEB gibi meslek odalarına bağlı kuruluşlara üye meslek sahipleri, siyasi parti üyeleri, lise ve üniversite gençliği, kadınlar, işsizler, yoksullar adeta Taksim Meydanı'na aktı. Alana sığmayan kitlelerin

Petrol-İş 1 Mayıs alanlarında... Taksim Meydanı'ndaki 1 Mayıs kutlamalarına Petrol-İş'in İstanbul 1 Nolu, İstanbul 2 Nolu ve Kocaeli şubeleri katılırken diğer şubelerimiz de bölgesel kutlamalara katıldılar. Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın, Aliağa Demokrasi Meydanı'nda ve İzmir Gündoğdu Meydanı'nda yapılan 1 Mayıs kutlamalarına katılarak işçilere hitap etti. Genel Sekreterimiz Mustafa Çavdar, İstanbul'da yapılan kutlamalara katılırken, Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreterimiz Nimetullah Sözen Batman'da, Genel Mali Sekreterimiz İbrahim Doğangül ise Düzce'de 1 Mayıs'ta işçilere, emekçilere hitap ettiler. Ortak açıklamayı Bericap işçisi Karahasanoğlu yaptı Taksim Meydanı'ndaki kutlamalarda kitlelerin alana girmesinden sonra Ruhi Su Dostlar Korosu alanda bulunan binlerce insan 1 Mayıs marşını söyledi. İstanbul'daki kutlamalarda ilk kez kürsüden Kürtçe de konuşuldu. 1 Mayıs ortak açıklaması da Kürtçe ve Türkçe yapıldı. Açıklamayı direnişte bulunan işçileri temsilen ikisi kadın biri erkek üç işçi yaptı. Bunlardan biri de 138 gündür direnen Petrol-İş üyesi Bericap işçisi Ayşe Karahasanoğlu'ydu. Ortak açıklamada işsizliğin önlenmesi, kıdem tazminatı hakkının petrol-iş

67


İST1 ve İST 2 NOLU ŞUBE

korunması, esnek kuralsız ve güvencesiz çalışma biçimlerinden vazgeçilmesi talep edildi. İşsizlik Sigortası Fonu'nun amacı dışında kullanılmasına karşı çıkılan açıklamalarda, sağlık ve sigorta alanında mağduriyetlerin giderilmesi talep edildi. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl bir şekilde çözümü, din, vicdan ve düşünce özgürlüğünün toplumun tüm kesimlerine hakim kılınması da talep edilen açıklamalarda, ceza evlerindeki yaşam koşullarının insan onuruna yakışır bir şekilde iyileştirilmesi, ağır

ADANA ŞUBE

hastaların tahliye edilmesi istendi. Ortak açıklamayı yapan direnişteki işçiler, tüm işçi ve emekçiler adına 1 Mayıs'ta şu talepleri dile getirdiler: “İş cinayetlerinin önlenmesini, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin artırılmasını istiyoruz. Asgari ücret insan onuruna yakışır olmalıdır. Vergi adaletsizliği giderilsin. Taşeronlaşma ve kayıt dışı ekonominin engellenmesini, özelleştirmelerin durdurulmasını istiyoruz. Anti demokratik sendikal yasaların değiştirilmesini, toplu pazarlık ve örgütlenmenin önündeki engellerin

kaldırılmasını talep ediyoruz. Doğal yaşamın korunmasını ve ekolojik çevrenin katline son verilmesini istiyoruz. Engellilerin toplumsal yaşama eşit bireyler olarak katılmasının sağlanmasını istiyoruz. ÖSYM tarafından yapılan yapılan sınavlarda güvenlik ve adaletin kuşkulara yer bırakmayacak şekilde sağlanmasını talep ediyoruz.” 1 Mayıs 1977 katliamının aydınlatılmasının, şehit olan emekçilerin faillerinin bulunmasının ve adalet önüne çıkarılmasının talep edildiği açıklamalarda şöyle denildi: “Biz, Arap halklarının demokrasi mücadelesini destekliyor, onlara yapılan tüm anti demokratik müdahaleleri kınıyoruz. 1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günümüz Kutlu Olsun.” Konfederasyon başkanları ise bu kez konuşma yapmadı. Konuşmaların ardından sahne alan Grup Yorum şarkılarıyla Taksim Meydanı'nı coşturdu. Onu takiben sahne alan Kardeş Türküler Türkçe ve Kürtçe olarak alanda bulunanların 1 Mayısını kutladıktan sonra her dilden Ermenice, Türkçe, Kürtçe ortak türkülerimizi seslendirdiler... En son sahne alan Agire Jiyan sahnedeyken Taksim alanı büyük bir halaylar zincirine tanıklık etti. Kocaeli Şubemiz 1 Mayıs'ı üyelerimizle birlikte Taksim’de kutladı. Kocaeli Şubemiz, İstanbul Şubeleri ile birlikte İnönü Stadyumu'nun önünde sabah saat 10.00’da buluşarak kortejler halinde sloganlar atarak Taksim’e ulaştılar. Taksim meydanına çıkan Petrol-iş Kocaeli şubesi üyeleri halaylar çekerek 1 Mayıs işçi bayramını büyük coşku içinde kutladı. DİĞER BÖLGELERDEKİ KUTLAMALAR ADANA Adana'da Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs'ı kutlamak için işçi-memur, tüm çalışanlar, gençler, kadınlar, işsizler, yoksullar, sendikaların ve sivil toplum örgütlerinin üyeleri Mimar Sinan Açık Hava Tiyatrosu önünde toplandı. Kitle, saat 13. 00 'de

68

petrol-iş


dağıtılan bildiriler ve asılan afişlerle 1 Mayıs'ın Aliağa'da kutlanacağı emek kenti Aliağa’ya duyuruldu. 1 Mayıs sabahı 08.00 - 16. 00 vardiyasıyla Necmettin Giritlioğlu'nun isminin verildiği Tüpraş kavşağına yürüyerek kutlamalar başladı. Necmettin Giritlioğlu kavşağında üyelerimize karanfiller dağıtıldıktan sonra sendikamız Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın ve Aliağa Şube Başkanımız İsmail Doğan birer konuşma yaparak tüm işçilerin 1 Mayıs Bayramını kut-

mokrasi Platformu bileşenlerinin katılımıyla kutlandı. Günler öncesinden fabrika, mahalle ve pazar yerlerinde Mustafa Kemal Paşa Bulvarı ve Sular Caddesi üzerinden yürüyerek Uğur Mumcu Meydanına geldi. Burada yapılan ortak açıklamalardan sonra 1 Mayıs coşkulu bir şekilde kutlandı. 1 Mayıs kutlamalarına Adana Şubemizde örgütlü işyerlerinde çalışan üyelerimiz de katıldı. Adana'da 1 Mayıs kutlamaları coşkuluydu.

ALİAĞA ŞUBESİ

ADIYAMAN Uluslararası Birlik, Dayanışma ve Mücadele günü olan 1 Mayıs İşçi Bayramı Adıyaman'da Emek ve Demokrasi Platformu bileşenlerinin, işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin katılımıyla kutlandı. Kutlamalar Mimar Sinan Kültür Parkı önünde oluşturulan kortej ile başladı. Yaklaşık 2 km'lik bir yürüyüşle miting alanına girildi. 1 Mayıs ortak açıklamasını, Tertip Komitesi Başkanı, Şube Başkanımız Zeynal Eroğlu yaptı. “Yaşasın 1 Mayıs", “Gün Gelecek Devran Dönecek AKP Halka Hesap Verecek”, Yaşasın İş Ekmek Özgürlük Mücadelemiz” gibi sloganların atıldığı 1 Mayıs kutlamalarında sanatçı İlkay Akkaya da bir konser verdi. Akkaya'nın konseri 1 Mayıs kutlamalarına katılanları coşturdu. ALİAĞA Emeğin ve işçinin kenti Aliağa'da 1 Mayıs bu yıl, Aliağa Emek ve Depetrol-iş

69


ANKARA ŞUBESİ

ladı. Petkim ve Tüpraş'ta 24.00 08.00 vardiyasından çıkan üyelerimizle birlikte Aliağa şube önünde toplanarak davul, zurna ve sloganlarla yürüyüşe geçildi. Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri, diğer örgütlerle birlikte Atatürk Caddesi üzerinde buluştular. Aliağa Belediyesi'nde örgütlü Disk Genel-İş Sendikasına bağlı işçiler ve taşeron işçileriyle Çağlayan durağında birleşerek Demokrasi Meydanına sloganlar eşliğinde yürüdüler. Burada Petrol-İş Aliağa Şube Başkanı İsmail Doğan açılış konuşmasını yaparak tüm Aliağa halkının 1 Mayıs işçi bayramını kutladı. Doğan, yaptığı konuşmasında Aliağa halkının sorunlarını dile getirerek, Güzelhisar Ovası’na yapılmak istenen Dökümcüler sitesine, Termik Santrale ve Demir Çelik fabrikalarının yarattığı çevre sorunlarına, YGS skandalına ve yaşanan birçok soruna değindi. Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın ise konuşmasına; “Bugün dünyanın her yerinde emekçiler barış için, güvencesizliğe, kuralsızlığa, taşeronlaşmaya, sağlığın ve eğitimin ticarileşmesine ve savaşa karşı yürüyor, dünyanın her yerinde

70

petrol-iş

Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olan 1 Mayıs Ankara'da da Sıhhiye Meydanı'nda kutlandı. 1 Mayıs'ı kutlamak amacıyla Ankara’da Sıhhiye Meydanı'nı dolduran işçiler, kamu emekçileri, kadınlar, öğrenciler, emekliler, işsizler taleplerini haykırdılar. Ankara Şubemizin bütün yöneticileri, temsilcileri, sendikamızda örgütlü Petrol-İş üyeleri de 1 Mayıs kutlamalarına yoğun bir katılım gösterdi.

bütün emekçilere selam olsun” diyerek sözlerine başladı. Öztaşkın şunları söyledi: “En doğal hakkımız örgütlenme ve grev hakkını kullanamıyoruz. Ülkemiz insanları kendi dillerini, kendi inançlarını, kendi düşüncelerini yaşayamıyor. Savaşlar bitsin istiyoruz, barış olsun, analar ağlamasın istiyoruz. Örgütlenme hakkı önündeki engeller kaldırılsın, 4C, 4B, taşeron ve her türlü güvencesiz çalışma sistemi kaldırılsın, çocuklarımız hastane kapılarında ölmesin diyoruz. Katkı paylarının kaldırılmasını istiyoruz. Demokrasi ve özgürlük istiyoruz.” Aliağa'da 1 Mayıs, halayların çekildiği, türkülerin söylendiği ve emekçilerin alkışları ve sloganlarıyla kutladığı coşkulu bir gün oldu. ANKARA İşçilerin ve emekçilerin Uluslararası

KIRIKKALE ŞUBEMİZ DE ANKARADA Kırıkkale'de sabah saatlerinde Petrolİş Kırıkkale şubesi önünde toplanan üyelerimiz 1 Mayıs mitingine katılmak için 5 otobüsle Ankara'ya hareket etti. Kırıkkale'den hareket eden Petrol-İş üyesi işçiler Kırşehir'den gelen Petlas işçileri ile Kayaş'ta buluşup miting alanına kalabalık bir şekilde girdiler. Kırıkkale şubemiz 1 Mayıs kortejine takriben 350 üyemizle gar önünde katıldı. Kortejle birlikte marşlar söylenerek, sloganlar atılarak coşkulu bir şekilde miting alanına girildi. Kırıkkale şubemiz miting alanında Petrol-İş Sendikası'na ayrılan bölgede yerini aldı. Şube Başkanımız Recep Sefer, İdari Sekreterimiz Mertgün Al-


gütlerinin bu düşünceyle hareket etmesi gerekmektedir. Yerelde Bandırma olarak biz bunu başardığımızı düşünüyorum. Kamu işyerlerinde 700-800 liraya sendikalı işçi çalışıyor. Taşeron işçisi 900-950 TL maaş alıyor. Aradaki fark müteahhitin veya taşeronun cebine gidiyor. Bu farkın kadrolu ve sendikalı işçimize ödenmesini istiyoruz."

BANDIRMA ŞUBESİ

tınok, Mali Sekreterimiz Ömer Olgun da Petrol-İş üyeleriyle birlikte yürüdüler ve 1 Mayıs kutlamalarına katıldılar. 1 Mayıs mitinginin coşkusunu, heyecanını ilk defa yaşayan işçi arkadaşlarımız da vardı. Onlarda da 1 Mayıs'a katılmanın coşku ve heyecanı vardı. Yaşasın 1 Mayıs İşçi Sınıfının Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü. Daha nice nice 1 Mayıslara...

yerek Cumhuriyet Meydanı’na geldi. Kutlamalara Petrol-İş üyeleri yoğun katılım gösterirken, Bandırma Belediye Başkanı Sedat Pekel ve CHP Balıkesir milletvekili adayı Namık Havutça da destek verdi. Bandırma Şube Başkanımız İsmail Kayan, yaptığı 1Mayıs konuşmasında, dünyada globalleşen sermaye karşısında birlik ve beraberliği sağlama zamanının geldiğini belirterek şunları söyledi: “Bütün sendikalar ve sivil toplum ör-

BANDIRMA Bandırma’da 1 Mayıs, çeşitli sendikalara üye binlerce kişinin katılımıyla kutlandı. 1 Mayıs kutlamaları için Adnan Menderes Bulvarı’nda toplanan işçi ve memur sendikası üyeleri, Cumhuriyet Caddesi üzerinden yürü-

BURSA 1 Mayıs Bursa'da Türk-İş, KESK, TMMOB ve Bursa Tabip Odası'nın organizasyonuyla kutlandı. Petrolİş'in Bursa Şubesi'nde örgütlü üyeleri ile Bursa'da Türk-İş'e bağlı diğer sendikaların 1 Mayıs kutlamalarına yoğun bir katılımı oldu. 1 Mayıs Bursa'da da son yılların en görkemli kutlamasına sahne oldu. İZMİR 1 Mayıs, bütün dünyada ve yurtta olduğu gibi İzmir'de de Gündoğdu Meydanında kalabalık ve coşkulu bir şekilde kutlandı. Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın'ın bu yıl 1 Mayıs İşçi Bayramına İzmir'den katılması İzmir Sendikalar Platformu ve üyelerimiz tarafından memnuniyetle karşılandı. İzmir şubemizin 525 üyesiyle katıldığı 1 Mayıs İşçi Bayramında Genel Başkanımız kırmızı karanfillerle karşılandı. 1 Mayıs kutlamalarının yapıldığı Gündoğdu Meydanında Türk-İş adına işçi ve emekçilere seslenen Genel Başkanımız Öztaşkın, 1 Mayıs'a katılanların tümünün bayramını kutlayarak, işçilere birlik, beraberlik mesajı verdi ve ülkemizde barışın sağlanması temennisinde bulundu. Öztaşkın yaptığı konuşmada, “İşçilerin, sendikalı, toplu iş sözleşmeli çalışma şartlarının oluşturulması ve taşeronlaşmanın kaldırılması gerekiyor” diyerek emekçilerin taleplerini dile getirdi.

BURSA ŞUBESİ

LÜLEBURGAZ 1 Mayıs İşçi Bayramı Lüleburgaz'da petrol-iş

71


İZMİR ŞUBESİ

da coşkuyla kutlandı. Hükümet Konağı önünde toplanan sendikalar, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri Kongre meydanına doğru yürüyüşe geçtiler. Kongre meydanında yaklaşık 5.000 kişi toplandı. İşçilerin Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs ortak açıklamasını Şube Başkanımız Turgut Düşova yaptı. Trakya şubemizde örgütlü işyerlerinden üyelerimizin kitlesel olarak katıldığı 1 Mayıs İşçi Bayramı neşe ve coşkuyla kutlandı ve halaylarla son buldu.

ve Türkiye'de meydanları dolduran işçi ve emekçilere selam göndererek başladı. 1 Mayıs'ta emekçilerin türkülerinin, şarkılarının, duygularının ortak olduğunu dile getiren Doğangül, taleplerimizin de ortak olduğunu belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü: “Emperyalizme karşı, sömürüye karşı, zulme karşı, savaşa karşı yürüyoruz. Sömürenden, zulmedenden, savaş tacirlerinden hesap sormak için yürüyoruz. Kuralsız, güvencesiz, örgütsüz, esnek ve ucuz işgücü politikalarına karşı yürüyoruz.”

yürüyüş ve Türk-İş adına Petrol-İş Sendikası Genel Mali Sekreteri İbrahim Doğangül'ün yaptığı 1 Mayıs konuşması Düzce için bir ilkti. Genel Mali Sekreterimiz İbrahim Doğangül, konuşmasına işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs'ta dünyanın çeşitli yerlerinde

DÜZCE Düzce Sendikalar Platformunun düzenlediği 1 Mayıs Mitingi, Düzce Belediye Meydanı'nda yapıldı. İşçi ve memur sendika konfederasyonlarına bağlı sendika üyesi işçilerin yoğun katılımının olduğu bu yılki 1 Mayıs'ta büyük bir coşku vardı. Belediye Meydanı'nda bir araya gelen işçilerin şehrin ana caddesinde gerçekleştirdiği

DÜZCE

TRAKYA ŞUBESİ 72

petrol-iş

İşçi sınıfının kuralsız, güvencesiz, örgütsüz ve çok uzun saatler çalıştırıldı-


gürlük mücadelemiz”, Tekno Kauçuk işçileri “Onurlu geçmiş, onurlu gelecek”, Süperlas işçileri “Örgütlüyüz, birlikteyiz, daha güçlüyüz”, Betasan işçileri “Güvenceli iş, güvenli gelecek”, Enplast işçileri “Birlik, mücadele, dayanışma”, Plascam işçileri “Yaşasın örgütlü onurlu mücadelemiz”, Unilever işçileri “Direne direne kazanacağız”, DYO işçileri ise “Adalet için örgütlüyüz, hak için birlikteyiz” yazılı pankartlarla yürüdü. Petrol-İş kortejinin en önünde 129 gündür direnişte olan Bericap işçileri yürüdü. “Bericap direniyor” sloganını atan direnişteki işçilere diğer sınıf kardeşleri de alkış ve ıslıklarla destek verdi.

GEBZE ŞUBESİ

ğının altını çizen Genel Mali Sekreterimiz, sosyal devletin adım adım yok edildiğine, sosyal güvenlik ve emeklilik koşullarının da ağırlaştırıldığına vurgu yaparak şunları söyledi: “İnsana saygılı, emeğe saygılı, kimlik, kültür, inanç ve düşüncelere saygılı vatandaşlık tanımının yeniden yapıldığı, eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik ve sosyal bir anayasa istiyoruz. Yani emeğin anayasasını istiyoruz. Bu düzenin değişmesini; her şeyin, “kâr” değil, “insan” için kurgulandığı bir dünya istiyoruz.” Doğangül'ün konuşması Petrol-İş'in Düzce'de yeni örgütlendiği Standard Profil işçileri için büyük moral oldu. Daha sonra katılımcı sendikalardan Belediye-İş Sendikası adına Genel Merkez Yöneticisi Erdoğan Kefeli bir konuşma yaptı. Katılımcı konfederasyon temsilcilerinin konuşmalarının ardından çekilen halaylar ve horonlarla, Düzce'de 1 Mayıs Alanı bir bayram alanı haline dönüştü.

kortej oluşturuldu. Bu pankartın hemen arkasında yer alan Petrol-İş'in Gebze Şubesi, kitleselliği ve coşkusuyla dikkat çekti. Bu kortejde yer alan işçiler kendi taleplerini içeren ve kendi fabrikalarının isminin yazılı olduğu pankartları taşıdı. Şube olarak “Yeniden 1 Mayıs, Yılmadan Coşkuyla” pankartı açılırken, Bericap işçileri “Yaşasın örgütlü mücadelemiz”, Alpla işçileri “Birleşe birleşe kazanacağız”, Cambro Özay işçileri “Fabrikalar kalemiz, iktidar hedefimiz” ve “İş, ekmek yoksa barış da yok”, Mecaplast işçileri “Yaşasın iş, ekmek, öz-

Kortejlerin 1 Mayıs alanına girmesinin ardından saygı duruşu yapıldı ve 1 Mayıs marşı söylendi. Gebze Sendikalar Birliği adına Dönem Sözcüsü ve Çelik-İş Gebze Şube Başkanı Şerafettin Koç 1 Mayıs konuşmasını yaptı. 129 gündür direnen Bericap işçilerine yapılan baskıları kınayan Koç, Bericap işçilerinin mücadelesini selamladıklarını ifade etti. 1 Mayıs, konuşmaların ardından söylenen türküler ve çekilen halaylarla sona erdi. BATMAN Batman'da 1 Mayıs kutlamalarının yapılacağı alana girmek isteyen işçiler, emekçiler polisin kutlama alanı girişinde arama yapmasını protesto ederek oturma eylemi yaptı. Oturma

GEBZE'DE 1 MAYIS İşçi kenti Gebze’de 1 Mayıs coşkuyla kutlandı. Son dönemlerde adını grev ve direnişlerle duyuran Gebze’de, Sendikalar Birliğinin çağrısıyla bir araya gelen 5 bini aşkın işçi, emeğe yönelik saldırıların durmasını talep etti. Gebze'de işçiler, emekçiler saat 16.00’da Cuma Pazarı Trafo Meydanı’nda toplandı. Her sendika, kendi şube binası önünden yürüyüş yaparak toplanma yerine geldi. Gebze Sendikalar Birliği yazılı pankartın arkasında petrol-iş

73


eyleminin ardından basın açıklaması yapılarak 1 Mayıs'ı kutlamadan dağıldılar. Kutlamaların yapılacağı açıklanan Cumhuriyet Meydanı'na gelmek üzere Dolum Caddesi'nde yürümeye başlayan korteji, alan girişinde barikat kuran polis tarafından aranmak istedi. Polis tarafından aranmak istemeyen kitle, barikatın önünde oturma eylemi yaptı. Oturma eylemi yapan kitle, polisin tavrını sloganlarla protesto ederken, 1 Mayıs Tertip Komitesi Başkanı, sendikamız Batman Şube Başkanı Mustafa Mesut Tekik, tümü çalışanlardan oluşan kitlenin aranmasının kabul edilemeyeceğini belirtti.Tekik, “Zaten müzikal bir etkinlik yoktu, konuşmalar yapılacaktı. Ama maalesef meydana girişimize izin verilmedi. Biz de burada bütün emek dostlarıyla açıklama yapıp oturma eylemi gerçekleştirdik ve 1 Mayıs'ı kutlamadan dağılmaya karar verdik" şeklinde konuştu. Batman'daki 1 Mayıs kutlamalarına katılan Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreterimiz Nimetullah Sözen de burada bir konuşma yaptı. Konuşmaların ardından sloganlar atan kitle olaysız bir şekilde dağılırken, Batman'da 1 Mayıs'ı kutlanamadı. MERSİN'DE 1 MAYIS Mersin'de 1 Mayıs mitingi, Emek ve Demokrasi Bileşenleri tarafından örgütlendi. Mitinge on binlerce kişi katıldı. Tren Garı Meydanında toplanan işçi ve emekçiler, İstiklal Caddesi üzerinden Cumhuriyet Meydanı'na yürüdü. Burada yapılan konuşmalarda, iş, ekmek, özgürlük talepleri dile getirildi. Toplumun bütün kesimlerinin kendi talepleri ile katıldığı 1 Mayıs'a gençlerin katılımı yoğundu. Gençler ise YGS'nin iptal edilmesini, sınavların kaldırılmasını istedi. Mersin şubemiz de 1 Mayıs kutlamalarına kitlesel katılım gösterdi. Mersin'de de 1 Mayıs kutlamaları coşkuluydu. KIZIL MEYDAN'DA 1 MAYIS İzmir Şubemize bağlı Tetra Pak Paketleme Sanayi ve Tic. Ltd. Şti. işyerimizden Baştemsilci Türker Gündoğdu, Temsilcimiz Yavuz Türk, üyelerimizden Bekir Dokuyucu ve Erkan

74

petrol-iş

BATMAN ŞUBESİ

MERSİN ŞUBESİ

MOSKOVA-KIZIL MEYDAN Kaya iş yerinden görevli olarak Moskova'ya gittiler. Moskova Kızıl Meydan'da 1 Mayıs'larını kutlayan temsilci

ve üyelerimiz Petrol-İş bayraklarını büyük bir gururla bu meydanda açtılar.















ULUSLARARASI İLİŞKİLER

RETUNSEE'NİN 2. KONGRESİ BÜKREŞ'TE YAPILDI:

Birlikte daha güçlüyüz Güneydoğu Avrupa Enerji Sendikaları Ağı Retunsee'nin II. Kongresi 18 Mart 2011-20 Mart 2011 tarihleri arasında Romanya'nın başkenti Bükreş'te yapıldı. Ağa üye sendikaların büyük bölümünün katıldığı Kongrede ağın 4 yıllık geçmişi değerlendirilerek geleceğe yönelik kararlar alındı.

K

ongrede bir konuşma yapan Petrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın Retunsee'nin varlığını gerekli kılan koşulların

devam ettiğinin ve bu çerçevede ağın ortak bir mücadele stratejisi oluşturması gerektiğinin altını çizdi. Japonya'da yaşanan nükleer tehlikeye dikkat

çeken Öztaşkın bu konuda Kongrede bölgemizdeki nükleer tehlikeye karşı ortak bir tavır gösterilmesi ve karar alınması gerektiğini vurguladı. Japonya gibi ileri teknolojiye sahip bir ülkenin bile nükleer tehlike karşısında çaresiz kaldığını belirten Öztaşkın Retunsee'nin Japonya emekçilerine dayanışma mesajı göndermesi gerektiğini söyledi. RETUNSEE delegelerinden Genel Mali Sekreterimiz İbrahim Doğangül ve Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreterimiz Nimetullah Sözen'in de katıldığı Kongrede Nimetullah Sözen bir konuşma yaparak Retunsee'nin karşılaştığı zorluklara rağmen yoluna devam ettiğini ve böyle bir birlikteliğin halkların kardeşliği açısından önemli olduğunu belirtti. Mücadele ederek kazanacağız RETUNSEE Yönetimi adına son konuşmayı yapan ve sekretarya raporunu sunan ağın sekreteri Yunanistan Petrol Sendikası Başkanı Nikos Orfanos karşılaşılan çeşitli zorluklara rağmen Retunsee'nin bugüne kadar önemli bir yol kat ettiğinin altını çizdi. Uluslararası kuruluşların ve çokuluslu şirketlerin (ÇUŞ) ülkeleri yönettiğini belirten Orfanos haklarımızı ÇUŞ'lardan isteyerek değil onlara karşı mücadele ederek elde edeceğimizi belirtti. Sonra yapılan seçimlerde ağın yeni yönetimi şöyle oluştu: Prezidyum: Başkan Petre Tancau - Romanya Kimya ve Petrokimya İşçileri Sendi-

88

petrol-iş


kası LAZAR EDELEANU Başkan Yardımcısı Franc Dolar – Slovenya Enerji İşçileri Sendikası SDE Başkan Yardımcısı Goran Takiç – Sır-

bistan Bağımsız Enerji ve Petrokimya İşçileri Sendikası NIS Genel Sekreter Nikos Orfanos – Yunanistan Petrol ve Kimya İşçileri Federas-

yonu POEDXB Mali Sekreter Mustafa Öztaşkın – Türkiye Petrol Kimya Lastik İşçileri Sendikası PETROL-İŞ

Yunanistan Petrol ve Rafineri İşçileri Federasyonu Kongresi

S

ektörümüzde faaliyet yürüten Retunsee üyesi Yunanistan Petrol ve Rafineri İşçileri Federasyonu 4 Mart 2011 - 6 Mart 2011 tarihleri arasında Atina'da yaptı. 38. Genel Kurulu'nu yapan sendikanın başkanlığına Retunsee Genel Sekreteri Nikos Orfanos seçildi. Kongreye sendikamızı temsilen Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın ve Genel Yönetim Sekreterimiz Mehmet Güray katıldı.

IGMETALL ve IFMETALL yöneticileri Petrol-İş'te...

U

luslararası Tekstil İşçileri Federasyonu Başkan Yardımcısı, IGMETALL Uluslararası İlişkiler Sekreteri Klaus Priegnitz ile IFMETALL Uluslar arası Sekreteri Eric Andersson 27 Nisan'da sendikamızı ziyaret ederek Petrol-İş yöneticileri ile görüştüler. Ziyaret sırasında, uluslar arası sendikal hareketteki birleşmeler, bu birleşmelerin yerel sendikal yapılara etkileri görüşülüp değerlendirildi. Görüşmeler sırasında Petrol-İş'in Düzce'deki Standard Profil örgütlenmesi ve Gaziantep'teki Eruslu Sağlık Ürünleri örgütlenmesi de gündeme geldi. Eruslu Sağlık Ürünleri örgütlenmesinde Hak-İş'e bağlı Öz İplik – İş Sendikası'nın

sendikal anlayışla bağdaşmayan tutumu da eleştirildi. Öz İplikİş'in, Petrol-İş'in Eruslu Sağlık Ürünleri'ndeki örgütlenmesini engelleyen tutumunun uluslar arası sendikal harekete taşınması ve bu tutumu nedeniyle Öz İplik-İş'e

karşı tavır alınması talep edildi. Petrol-İş yöneticileri, uluslar arası sendikal harekette Öz İplik-İş ile yapılan hiçbir eğitim programı ve etkinliğe katılmayacaklarını bildirdiler.

petrol-iş

89


BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

ÖZGÜR GAZETECİLİK VARSA ÖZGÜR TOPLUM VARDIR!

Gazetecilere Özgürlük Platformu tutuklamaları protesto etti Türkiye'nin, mesleğini iyi yapan gazetecileri yargılayan bir ülke haline dönüştüğünü, bu utancın gazetecilere değil, ülkeye yönetenlere ait olduğunu vurgulayan İpekçi, “Gazetecilere yönelik bu iftira kampanyasının, haksız yargılamaların ve hukuk dışı uygulamaların bir an önce sona ermesini istiyoruz” dedi.

G

azeteciler Nedim Şener, Ahmet Şık, Doğan Yurdakul, Mümtüz İdil, İklim Bayraktar, Sait Çakır, Müyesser Yıldız ve Coşkun Musluk ile yazar Yalçın Küçük'ün 3 Mart'ta gözaltına alınmalarını, Ahmet Şık ile Nedim Şener'in tutuklanmalarını protesto eden Gazetecilere Özgürlük Platformu “Susmayacağız” diyerek tutuklamalara büyük tepki gösterdi. 4 Mart'ta Taksim Meydanı'nda topla-

90

petrol-iş

nan gazeteciler, sivil toplum kuruluşlarının, sendikaların, siyasi partilerin temsilcileri AKP iktidarını protesto eden sloganlar atarak Galatasaray Lisesi önüne kadar yürüdü. “Özgür basın susturulamaz”, “Susma, sustukça sıra sana gelecek”, “”Nedim, Ahmet onurumuzdur”, “Bugün Ahmet, Nedim, yarın kim”, “Cezaevinde gazeteci istemiyoruz”, “Gazeteciye özgürlük”, “AKP elini medyadan çek” dövizleri

taşıyan kitle Galatasaray Lisesi önüne ulaştığında, burada Gazetecilere Özgürlük Platformu adına Dönem Sözcüsü, Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Ercan S. İpekçi bir açıklama yaptı. İpekçi yaptığı açıklamada, “ Devlet yönetiminden sorumlu bazı bakanların ileri sürdüğü gibi Türkiye'deki basın ve ifade özgürlüğü ABD ile kıyaslanamayacak kadar ileri düzeyde olsaydı eğer, bu çok sevdiğimiz ülkemizde 25'i ulusal düzeyde, 60'ı yerel düzeyde faaliyet gösteren 85 meslek örgütü bir araya gelerek Gazetecilere Özgürlük Platformu kurmaya ihtiyaç duymazlardı” dedi. Bugün itibariyle cezaevlerinde 54'ü tu-


tuklu, 7'si hükümlü olmak üzere 61 basın mensubunun bulunduğunu, 2009 yılının başından bugüne kadar. halen cezaevlerinde bulunan gazetecilerle birlikte toplam 88 gazetecinin cezaevi koşullarını bizzat gördüğünü söyleyen İpekçi, bu sayılara 3 Mart'ta gözaltına alınan ve tutuklanan gazetecilerin dahil olmadığını belirtti. Bu uygulamaların basın ve ifade özgürlüğünün açıkça ihlali anlamına geldiğini belirten İpekçi şöyle devam etti: “Gazeteciler üzerindeki baskıların giderek artmasından duyduğumuz endişeler artık tahammül edilemez bir noktaya ulaşmıştır. Cezaevindeki gazetecilerin mesleki faaliyetlerinden dolayı değil de, terör örgütü üyeliği ya da terör örgütü propagandasından dolayı tutuklu olduğunu iddia edenler, Türk Ceza Kanunu'na göre “iftira” suçunu işlemektedirler. Bu tür suçlamalarla yargılanan basın mensuplarını, hakkında uygulanacak cezayı, suçun ağırlaştırıcı nedeni olan “basın ve yayın yoluyla işlediği” gerekçesiyle üçte bir oranında artırırken “gazeteci” saymak, ancak cezaevlerindeki basın mensupları hesa-

Cezaevlerine giren, gözaltına alınan, haklarında soruşturma ve dava açılan gazetecilerin sayısının her geçen gün daha da artmasından duyduğumuz kaygı; gazetecilerin şahsına yönelik değil; halkın gerçekleri öğrenme, bilgi edinme ve haber alma hakkı adınadır. Meslektaşlarımız, tamamen mesleki faaliyetlerinden dolayı, gazetecilik meslek ilkelerine uygun habercilik gö“Cezaevlerindeki gazetecilerin yazdık- revlerini en iyi biçimde yapmaya çalışları haberler; meslek örgütleri olarak malarından dolayı suçlanmaktadırlar, eleştirdiğimiz kanun hüküm- yargılanmaktadırlar.” lerindeki muğlak kavramlar nedeniyle “terör örgütü propagandası” ya da Türkiye'nin, mesleğini iyi yapan gaze“halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” tecileri yargılayan bir ülke haline döolarak yorumlanmakta, bunun deva- nüştüğünü, bu utancın gazetecilere mında da tutuklanmalarına gerekçe değil, ülkeye yönetenlere ait olduğunu gösterilmektedir. AB üyeliğine aday vurgulayan İpekçi, “Gazetecilere yöneolma iddiasındaki Türkiye bu hukuk- lik bu iftira kampanyasının, haksız yarsuzlukla demokrasisini ilerletemez. gılamaların ve hukuk dışı uygulamaların bir an önce sona ermesini istiyoruz” dedi. Cezaevlerindeki gazetecilerin derhal özgür bırakılmasını talep ettiklerini belirten İpekçi sözlerini şöyle tamamladı:

bında “sıradan bir suçlu” olarak kabul etmek mümkün değildir. “ Haklarında kesin delillere dayalı bir suçlama olmayan gazetecilerin evlerinin “isnat edilen” suçlar için “kanıt bulmak” ya da “kanıt yerleştirmek” amacıyla genel aramaya tabi tutulmasının hukuk dışı olduğunu söyleyen İpekçi şöyle devam etti:

“Gazeteciler üzerinde yaratılan baskı, korku ve sindirme ortamını ortadan kaldıracak demokratik adımların atılmasını, ceza yasalarında köklü değişikliklerin acilen yapılmasını bekliyoruz. Bütün bu beklentilerimiz karşılanana kadar, halkın haber alma hakkı için görevimizi en iyi biçimde yerine getirmekten vazgeçmeyeceğimizi, susmayacağımızı, korkmadığımızı bir kez daha ilan ediyoruz.” petrol-iş

91


ŞUBELER/EYLEMLER/ETKİNLİKLER

Ankara TPAO Sismik – 1 ve Sismik-2 ekibi uğurlandı

Genel Başkanımız Mustafa Öztaşkın ve Ankara Şube Yöneticilerimiz TPAO Sismik-1 ve Sismik-2 ekibini uğurlayarak, üyelerimize kazasız, başarılı bir çalışma sezonu dilediler.

ALİAĞA ŞUBEMİZDEN ”100 BİN KİŞİYDİLER” BELGESEL GÖSTERİMİ “O gün, baretleri, çizmeleri, azık torbalarıyla işçiler, madenci anıtının önünde toplandılar. Suskun ve kızgındılar. Birden kalabalıkta bir dalgalanma oldu ve kentin çıkışına doğru kadınlar yürümeye başladı. Ardından sokaklardan akan o uğultu: "Gemileri yak-tık- geri dönüş yok/ Gemileri yak-tık-geri dönüş yok ." Bir karar alınmamıştı. Kimse bir şey söylememişti. Ama Zonguldak Maden İşçileri ve Kadınlar

Ankara"ya doğru yola koyuldular. Aslında yürüyen Zonguldak kentiydi.” Petrol-İş Aliağa Şubesi, emeğin kavgasını unutturmamak adına Metin Kaya’nın yönetmenliğini yaptığı, 1990 - 91 yılında toplu iş sözleşmesi tıkanan maden işçilerinin başlatmış olduğu yürüyüşü, ev hanımı eşlerinin verdiği büyük desteği ve sonrasında Yüz bin kişiyle Ankara’ya yürüyüşlerini konu alan “100 BİN KİŞİYDİLER” belgeselinin gösterimini gerçekleştirdi. Belgesel gösteriminden sonra Petrolİş Aliağa Şube Mali Sekreteri Cemal Topçu şunları söyledi: “Dünya Emekçi Kadınlar günü dolayısıyla bu belgeseli özellikle göster-

92

petrol-iş

mek istedik. İzlediğimiz bu belgeselde, eğer yürüyüş istenilen şekilde devam etseydi, herkese ve her mücadeleye örnek olacaktı. İnsanlar, haklarını almadan dönmeyecek ve verdiği mücadelede inancını asla yitirmeyecekti. Bu belgeselde, kadınların mücadele anlamında gösterdiği gücü ve inançlarını gördük. Kadınlar verilen bir mücadelenin içinde olduğu sürece, başarıya ulaşılması çok yüksektir” dedi.


Ankara şubemiz “Güvenceli İş İnsanca Yaşam İçin” Ankara Mitinginde

S

endikamız Petrol-İş’in de katılımcı olarak destek verdiği, güvencesiz, esnek çalıştırmaya, taşeronlaştırmaya, sendikasızlaştırmaya karşı direnenler, mücadele edenler, 3 Nisan'da Ankara mitinginde buluştu. 20'nin üzerinde emek ve meslek örgütü bu süreci bilinçle ve dayanışmayla donatmak amacıyla ortak talepleri için 3 Nisan 2011 Pazar günü Kolej Meydanında “Güvenceli İş İnsanca Yaşam Mitingi”nde biraraya geldi. Miting, Ankara şubemizde örgütlü üyelerimizin de yoğun katılımıyla gerçekleşti.

BANDIRMA ŞUBEMİZ YERSİZ YURTSUZLAR TİYATROSU'NUN YENİ OYUNU İZLEYİCİYLE BULUŞTU:

“Dünyayı yanağından öptük”

B

andırma Şubemiz Yersiz Yurtsuzlar Tiyatrosu'nun “Dünyayı Yanağından Öptük” adlı yeni oyunu 15 Mayıs 2011 tarihinde saat 18.00 - 20.00 suare ve 20.30 - 22.30 matine-

sinde izleyiciyle buluştu. Petrol-İş Bandırma Şube'de örgütlü üyelerimize sergilenen oyunu zevk ve beğeniyle izlendi. Dünyadaki çevre kirliliğini anlatan oyunu yaklaşık 500 Petrol-İş üyesi izledi.

petrol-iş

93


Mebant Ambalaj işyerimizin temsilci odası açıldı

İ

zmir Şubemizde örgütlü Mebant Ambalaj San. ve Tic. Aş işyerimizin Sendika Temsilciliği üyelerimizin katılımı ile açıldı.

Kemalpaşa - Armutlu'da kurulu bulunan, örgütlenme çalışmaları tamamlanıp TİS imzalanan Mebant Ambalaj San. ve Tic. A.Ş. işyerimizin temsilci odası işyerinde çalışan üyelerimizin de katılımıyla 31 Mart 2011 tarihinde Şube Başkanımız A. Gani Gündoğdu, Şube İdari Sekreterimiz Osman Taş ve Mali Sekreterimiz Orhan Zengin ile birlikte kurdelesi kesilerek açıldı.Temsilcilik odasının açılışında üyelerimize hitaben bir konuşma yapan Şube Başkanı A.Gani Gündoğdu şunları söyledi: “Bu odaya sahip çıkın, temiz tutun, sık sık odaya gelin. Çünkü bu oda sizlerin ikinci evidir. İşyerinizle ilgili, sizlerin geleceği ile ilgili birçok kararlar bu odada verilecektir. Bugün temsilci odasını sizlerle birlikte açtığımız için mutluyuz, gururluyuz, hepimize hayırlı olsun.” Açılıştan sonra üyelerimize çikolata ikram edildi.

ERZE AMBALAJ'DA GEÇ KAZANILAN HUKUK SAVAŞI

İ

zmir Şubemizin kapsamında bulunan Kemalpaşa Beldesi'nde kurulu olan ve 238 işçinin çalıştığı ERZE AMBALAJ VE PLASTİK SANAYİ A.Ş. iş yerinde 14 Nisan 2009 tarihinde örgütlenmeye başlanmış ve akabinde çıkışlar olmuştu.

22 üyemizin işten atılmasıyla başlayan eylemler ve hukuk mücadelemiz, yerel mahkemede 11 Kasım 2009 tarihinde sonuçlandı. İşveren ise yerel mahkeme kararına itiraz etti. Yerel mahkemede 4+4=8 aylık tazminat tutarında bir ödeme yapılmasına karar verilmişti. Yargıtay kararı, sendikal tazminatı da göz önüne alarak, 4+12=16 maaş tutarında tazminat ödenmesi şeklinde üyelerimiz lehine değiştirdi. Yaklaşık 15 aylık Yargıtay süreci sonucu işveren, işten atılan üyelerimizi 09 Nisan 2011 tarihinde işbaşı yapmak üzere fabrikaya çağırdı. Geç de olsa kazanılan hukuk savaşında üyelerimiz adına fabrika önünde toplu olarak basın açıklaması yapıldı ve üyelerimiz iş başı yaptılar. Bakanlığa yapılan yetki müracaatıyla ilgili yerel mahkemedeki hukuki süreç ise devam ediyor.

94

petrol-iş


İŞÇİ SINIFININ SÜLEYMAN'I SÜLEYMAN ÜSTÜN HOCA ÖLÜMÜNÜN 4. YILINDA, 19 MAYIS’TA ANILDI

S

endikamız eğitimcisi, ömrünün son saatlerine dek işçi sınıfı mücadelesinin ayrılmaz bir parçası olarak işçilerle birlikte olmaya devam eden “İşçi sınıfının Süleyman'ı” Süleyman Üstün Hoca ölümünün 4. yılında Zincirlikuyu Mezarlığı'nda,19 Mayıs'ta anıldı. Süleyman Üstün Hoca mezarı başında, başta ailesi olmak üzere, tüm dostları, sevenleri, yoldaşları, sendika üyeleri, işçiler ve öğrencileri tarafından anıldı. Anma toplantısında birer konuşma yapan uzmanlarımız Erhan Kaplan ve Hakan Koçak Süleyman Hoca'yı anlattılar. Eşi Fatma Üstün, kızları ve diğer katılımcılar da Süleyman Üstün ile ilgili anılarını dile getirdiler. Yapılan konuşmalarda, Süleyman Hoca'nın verdiği sınıf mücadelesini bir yaşam biçimine dönüştürdüğü belirtilerek, Hoca'nın unutulmaması ve unutturulmaması, O'nun yaşamından dersler çıkarılması gerektiği vurgulandı. Süleyman Hocayı 2007 yılında kaybetmiştik. 1927 yılında doğan Süleyman Hoca, öğretmenliğinin ardından, 1965 yılından başlayarak sendika eğitimciliğine başlamıştı. DİSK'e bağlı Lastik-İş, Tekstil, Maden-İş sendikalarında çalı-

şan, pek çok sendikaya misafir eğitimci olarak katkı sunan Süleyman Hoca, 1980 yılından sonra bu kez Harb-İş, Birleşik Metal-İş sendikasında ve son olarak sendikamız Petrol-İş'te eğitimcilik yapıyordu. 80 yaşının tecrübesiyle günlük gazetelerden alıntılar yapabilecek, ülke siyasetine kafa yorabilecek bir dinçliğe sahip olan Hocayı, bir ameliyat için yattığı Çapa Tıp Fakültesi'nde kaybettik.

KIRIKKALE TÜPRAŞ İŞÇİLERİNDEN BERİCAP İŞÇİLERİYLE DAYANIŞMA KAMPANYASI

Her yer Tüpraş, her yer Bericap

K

ırıkkale şubemizin örgütlü olduğu Tüpraş Kırıkkale Rafinerisi İşyeri Baştemsilcisi Ömer Olgun, işyeri temsilcileri Osman Çakıl, Gürol Bedir ve Duman Bayık, Bericap işçileriyle dayanışma kampanyası başlattılar. TÜPRAŞ işçisinin dayanışma geleneğinin yıllar boyunca devam etmesi için başlattıkları maddi yardım kampanyası ile TÜPRAŞ işçisinin BERICAP işçisinin yanında olduğunu bildiren Tüpraş Baştemsilcisi Ömer Olgun ve işyeri temsilcileri şunları belirttiler: “Örgütlenmenin önünde en büyük engel olan işten çıkarmalara karşı işçi sınıfının dayanışması artarak devam edecektir. BERICAP işçisinin yalnız olmadığını herkese göstereceğiz. BERICAP direnişine destek olarak bu maddi yardım kampanyasını sürdüreceğiz.”

petrol-iş

95


1 +

* + +. 1 1 1 1

1 1 1

10, ! /# $ #%! ") ! )#(! ! #%! (# '# '0&' & & & & #

& ()! , 9:0 <(3 M9:(5);3 52(8( <, 8H+, ., 8B , 23, O :0 80 3, 5 (B J3JO ,: $ & & M?40 530 23, 80 0 3, (>J9H:( )(O 3(+J M9( ( % ) 20 :(5);3 & %3;93(8(8(9J MO B 0 0 343, & ! ) 80 , 9:0 <(30 >;8:+JO J5+(5 90 5, 4(*J ' - 3(8J5 <, +0 8, 50 OB 0 0 OB 0 3, 80 5 +, 9(/5, 8 (B J3JO ., *, 90 786.8(4J>3(

)

(3+JL J )0 9:(8: (3+J :20 530 2 0 B 0 5 ., 3, 53, 8 M$A & & ' & & (B2( ;9:(-( , 4(3 4I 90 H50 ! '& /J5*( /J5B +63+;8+; M32 63(8(2 M9:0 23(3 (++, 90 H5+, ., 3, 5, 29, 3 , 9 & ! :0 <(3 >D8D>DO D ., 8B , 23, O :0 80 3+0 " (>J9H:( 9((: H+, , >6L 3; $D5, 3H+, :673(5J3+J <, "0 :4(8: .8;9J8(, O 30 L0 5+, >D8D5+D 'D8D>DO , 3, 5, 29, 33, O 4, >63;5+( ); , 40 8C8, 5 & H>, .0 80 3, 8, 2 0 3, 83, >,5 %3;93(8(8(9J MO B 0 9J5+( 2, 5:9, 3 <, 2D3:D8, 3 0 343, 80 , 9:0 <(30 ); >J3 (3- , >6L 3;H5+(20 )6(4 786:,9:6 , +0 3+0 'D8D>DO :J*J 2, ? 0 ? 3, >0 *0 3, 80 >3, );3;O :;

2(:30 E (4, 8( 962(2:( , 4, 2 90 5, (>J9 :(80 /3, 80 (8(9J5+( M9:(5);3 >;5*( E 0 8, 50 O )0 ? 0 4 -, 9:0 <(3 )0 52(8( <, M? 40 8H+, ,O ? (4(53J 63(- 4(+(F 0 4F 936.(53(8J (:J3+J ,B 40 O >J33(88(2 ., 8B , 23, O :0 80 3, 5 -, 9:0 <(3 2, 5: ? 4, 2 <, ', 50 "D>( .0 )0 , >6L 2, 5: 9D8, 5 <, )D:D5 )0 8 >J3( >(>J3(5 +( 3; 90 5, 4(3(8J5+( ., B , 23, O :0 80 3, 5 (B J;? ;5 )0 8 >63*;3;L ( B J2J>68 3JO ., *, 90 , :20 530 L0 7, 2 B 62 90 5, 4( 0 B 0 5 ); >J3 M$A (B 2( $D820 >,H+, <, +D5>(5J5 +C8: )0 8 2(7(:J3+JL J ;9:(-( , 4(3 4I 90 H5, >(5J5+( , 4, 2B 0 3, 80 5 >(O (43(8J- (47;9D O 0 3, +0 ? 0 90 5+, 20 5J <, 4D*(+, 3, +, 5, >0 43, 80 50 0 ? 3, - :(O J5+J , 50 0 3(3H :0 73, 4, 90 >3, )0 30 5, 5 J >0 *0 3, 83, );3;O :;84(>J <, D32, 40 ? - G 6>; $(5JO HJ5 9;5;*;3;L ;5; D9:3, 5+0 L0 +, 0 OB 0 I 340 D8, :0 40 50 C? , 5+0 84, - 8(: , 9:0 <(3 2640 :,90 5+, 5 0 +, 4 >0 (4(B 3(>(5 -, 9:0 <(3 9, 5+0 2(4J? ., *, (B J3JO 265;O 4(9J 0 3, )(O 3(+J !,:863

MO H0 5 +, (8(3(8J5+( >,8 (3+J- J8JO HJ5 ); >J3 E 6L (3 63(8(2 0 8, 50 O F L J #0 5,

#,5 M# , < #(L 3J2

MO J8JO 3, +D? , 53, 5, 5 , 9:0 <(3H0 5 M# 0 83, O 0 2 , :(3

MO M# 936.(5J 0 :,4(9J5J5 +6L (5J5 4, :(3(O 4(9J (<(

MO $A"

MN $, ? 667

MO (5( 2(8OJ <, 80 3, 5 4D*(+, 3, 3, 8 63+;L ; $A"

MN #,9 # $D82 $(- 5( 9C>3, +0 , 9:0 <(3H+, .C9:,80 3, *, 2 )0 73, 80 0 830 L0 (32, <3, 80 <, #,5+0 - 5; 0 B 0 5 /(? J83(5(5 -8(.4(5J5 (82( 8. :(8(-J5+(5 +D? , 53, 50 >68 ', 8- I 343, 8 , :(3 0 OB 0 3, 80 50 5 +0 8, 50 O 3, 80 30 <, >()(5*J H( >(2J5 I 340 786.- +J5+(5 (53(:(5 .C8D5:D3, 8 9(/5, >, >(59J8(4J5( (3(5 -, 9:0 <(3 ); >J3 G$678(L J- 50 , *, +, (9

(- <, 5:,= -()4J? (<(4J? #;>;4;? 0 B 0 5 - +J 2(3(8J5+( +0 8, 50 O 3, 80 50 9D8+D8, 5 0 O :,4(- 80 K " M" MNH 0 3, 8 +, 9(/5, (3(8(2 +(>(5JO 4( 4, 9J>3( ., 8B , 23, O :0 80 3+0 #,5+0 2(4J? J5 B 0 3, ::0 (? (829HJ5 +( 9(/ >J33J2 4D*(+, 3, 90 50 (53(:(5 E 0 8 9(13(8J5J (3+JL J ., *, +, (765>( <, ), 3., 9, 3 I 340 +, 5, D*(+, 3, @>2D9DF 30 9:0 5H+, 5 ., 3, 5 265;23(8 +( )0 8, 8 -, 9:0 <(3 2(79(4J5+( M9:(5);3 52(- 0 >(7:J 3:J >J3+J8 C+D39D? 8( <, M? 40 8 90 5, 4(3(8J5+( ,O ? (4(5- 265;O 4( <, >(8JO 4(9J? )0 8 , :20 530 2 63(8(2 >63J 63(8(2 .C9:,80 3+0

G

96


6.B 7! -! .$! 2 %.$)+! -B 7B . 6B , , B + , 4.! $%5! - %$%. %2 3)5! , @ $% (%1 6B , ! 1 )().) ! ., ! 3! . ! 2 , B .$! <1 +)6% )E:) /, $4C4 ')") 6).% ")1 2 %3 %- %+:)2 ).% 3! 2 B .B & B .B . 3! 1 )().) ! ., ! 3! . = )1 <# ! 3%E%++<1 0, ! +%3) 5%1 ), $) $%, % 86+<2 < %31 /,

DE> "%, '%2 %, ) %2 3)5! , +! 02 ! -B .$! ';2 3%1 )! ) ( ( )" $% "4 & , %# %+ )7 2 %.$)+! /, ! 1 ! + ).! 3, ! $) " ) 1 %.)6/1 47 )7% 3! 1 )()- )7) 4.43341 6! :! , B E! ., ! 1 ! / 3! 1 )()- )7% 2 ! ()0 :B , B E '%# %2 ).$% %.%, ! E+! .B - -! +3B CB -B 7B (! 3B 1 , ! 3B 6/1 47 ), - )- )7% -B 7 42 3! & ! 873! E+B . & %2 3)5! , ). :B " < 6< + + ! 3 + B 2 ! C , ! 6! . ) + ) 6; .%3- %. 4, 42 , ! 1 ! 1 ! 2 B +/.4+, ! 1 B .$! . /, ! . 5% 41 ! . 5% 87'<1 1 B +@ ! (4741 ! 0/.6! @ $! . '%, %. +)+/@ 6! ;$<, %$! ! 1 B .B 7$! 3%E%++<1 %$)6/1 4- 4 & %2 5%1 $) +)+/ 6! 03B CB +/.4E- ! $! 2 ! - , , ) /1 '! .)7% %$%. "<3<. 2 B .B & $/2 3, /.$! +), %1 % $%01 %- 5% .<+, %%1 +! 7! 3)5! ! 1 B .! %- %+ $/2 3, ! 1 B .! 2 %5'), %1 5% ), % 7/1 '<., %1 '%:)1 %. ! 0/. (! , +B - , ! 6' B , ! 1 2 4. 46/ 1 4 > 2 .B . 2 %, ! -B .B 3! EB $B %2 3)5! , ). ! :B , B E %3+)., )C).$% ")1 +/.4E- ! 6! 0! . %, ! 1 B . ! 1 $B .$! . ! .$)2 3! @ .B . .%, ! E+! .B -B 7 42 3! & ! 873! E+B . /.4E- ! ! (.% ! , $B CB '%# % @ , %1 % +! 1 ")1 '<. ;.# % ! +2 )- @ $% ! 6B 2 @ B . 2 - <# ! $%, %, %1 ) +/.4 ! , ! . ? 4$! # /E+46, ! (%6%# ! ., ! +43, ! .$B CB .B "%- EB + ) 41 % 3 , % 1 @ A , ) . ) . ' ; 2 3 % 1 ) ) 6, )1 3%1 %+ = ! 6B 2 B <1 +)6% )E:) % 2 /.! %1 $) D7- )1 @ $% $% DE:) ), -2 B .B & B 3! 1 )().% "4'<.% +! $! 1 +43, ! - , %1 ) %2 3)5! , ) 6<1 <6<E< 6! 0B , $B /.! . ! 6B 2 , ! 1 B . %. 6! 6'B . 5% +! - , + )%1 ;.<.$%. "! E, ! 6! . 6<1 <6<E 3B , B - ! :B 2 B .$! . %. 6B CB .2 ! , ! 6B 2 B .! +@ 3! +) ! (1 )"! "! /3/"<2 $41 ! +/, ! 1 ! + 6! 7B , $B ! 6B 2 @ 3! # /E+4 5! 1 - /.! , ! 1 B . ! + ! $ ! 1 2 < 1 $ < 6, % # ) , % 1 /$B (%6%# ! . 5! 1 $B )E:) 2 B .B & B "<3<. + %6$! .B @ .$! & %2 3)5! , ). $4641 41 %.+, %1 )6, % "%1 ! "%1 ")1 ! 1 ! $! "4, 4.- .! 4.4 6! 03B $4C4 7! -! . .% +! $! 1 # ! ., B .% +! - 2 $! 1 "<6<+ ")1 3/0, 4- 2 ! , '<: /, $4C4 & 6B 2 .4 (%1 +%2 % ';2 3%1 $) <.+< ! & & 6B , , ! 1 $B 1 ")7% ? DE:) 2 B .B & B ! 1 3B + +! , -! - $B /, 2 ! $! '<# <.< 5% %3+)., )C).) 6)- # $)$ ' % 3)1 - )E3)1 @ $)6%., %1 % %. '<7%, # %5! "B 5%1 - )E3)1 > $%$) /C! .B . 3! , ! .B 5% "4.! +! 1 EB $)1 %.)E, %1 , % ), '), ) A, -, %1 % ;7%, 6%1 ! 6B 1 ! . 873! E+B . 2 ;7, %1 ).) = ).% ")7% 6B , - "4 6B , +) & %2 3)5! , $% <1 +)6%@ $%. 5% , ! 1 $B 1 ")1 ';1 <.- %7, )+ (%'! - /.6! - $<.6! .B . $;1 3 ")1 6! .B .$! . 6%.) 5% 2 B +41 $4, ! 1 %1 $)C)- )7 - <# ! $%, %- +, ! 2 )+, %E- )E "%, '%2 %, 5% +41 -! # ! .). ';1 <, - %- %2 ) 3/0, 4- 3! 1 ! & B .$! . %2 %1 , %1 ). "4, 4.$4C4 @ ! 6! +B . A, - ! , 'B , ! .- ! -! 2 B 5% $%2 3%+, %.- %- %- ';2 3%1 ), )6/1 %1 ! 1 $ %0! 1 $)%4@ .<. 2 ) ):). "<6<+ ")1 +! - 0! .6! 6<1 <3<- 1 /, ! , $B CB - ), % /, ! @ .B . %2 %1 ).$%. , ! , 3B .# B 2 B .B $<7%., %- 46! , <6/ 1 DE3% "4 6B 1 , ! -! - ! $%.# ) A, - ) ? %1 - ).! , @ $)C)- )7 )E:) A, -, %1 ) & %2 3)5! , ) "4 - <- D3! , 6! . 6%.) '%1 :%+:), )C).). 42 3! 2 B # ! $%, %.). ';1 <.<1 , <, <C<.< 2 ! C, B 6/1 )33/1 )/ $% )# ! @ .B . )- 7! 2 B .B 3! EB 6! . '%.)E +)3, %, %1 % )E:), %1 ). %- %+:), %1 ). ? 3 6;.%3- %. )2 )+, %3 B 1 2 B 7, ! 1 B @ <1 - <# ! $%, %2 ).) ! ., ! 3B 6/1 5% ! 6.B 7! - ! (- ! . (/"! $)@ $%. ? D1 ! . %$), %-! .$! 2 ! .! 3B )E:) 5% %- %+:), %1 , % "4- 1 )@ +! 0)3! , )7- ). $! (! & ! 7, ! +91 '<, 4E341 46/1 > $)6%1 %+ 2 <1 $<1 $< $<2 <.< 2 /1 '4, ! 6! . 5% A+)1 "! "! 2 B ! 6! / )6! 7! +) /, ! . ! .)- ! 2 6/. 873! E+B . +/.4E- ! 2 B .B E4 2 ;7, %1 , % 3! - ? /- 0/+/@ 01 /'1 ! - $! +) 474. - %3-! -, ! $B = )7 "4 A, -, %1 ). $%2 3%+- 1 ! *, B 6! "! .# B A, -, %1 ! 1 ! 2 B .$! ';7% :)2 ) /, -! +3! . ;5<.<6/1 47 4 6B , :! 1 0B 6/1

97




' 0*) ! * 6= ' -/ ) ' 3+-0*! ' (! = ' 20* 0 ' ! -+)0 30* 28 3! " ! +'. *= *= * # ' -& ( -! 6 (= @ * & @ 6& (" -! " * +() .= ." " & & (" 2 * = +() ! = ' ( -= -+((" -& 3+-( *) ! * +2 * ) +( * > = 0(! 0( - % ! +> -0.0 '" *! & (" -& *& +2* ! = ( - 7($" % ('= *= * 2 * = +() ! = > = %" - & (" ! " * )0/ ( ' & - 2 ! & '& '& @ & # -& ' ! 6 (= @ * " )" '6& 1 " %8 '8 )" / (" -& * '7/ 8 27*" / / & '(" -& " '+*+)& ' .= '= */ = 2 @ " ! & -" ( -= 2 * $-" 1 (" -& 1 " *& @ (" -& 2 @ 2 * %& 2 * 6 ! = . = +() ! = > = & - )" / * & +2* 2 * & *. *( - 20*0* .= ( @ -= .= *= * *" ! " *& ! " 0

)02+- < & *& .& / & 2 / -+20 " * ." 1 " -" ' 2 , = 2+-0) 7- " ) / ! " +(. & ./ " 2" -" ' $" (& 2+-0) 0 " / '& *(& > " " 7)-8 ) 2" / / & > & %+ )= * * -+( 1 " -! & > & .8 -"" 0 / & 2 / -+2( 0> - @ ) 2 ! " 1 ) " ! "" > & ) 48 * -+ & *. *= & *. * *( '8 / & 2 / / * / " ' @ " 2 " $8 3" ( & - '+*0 *( / = -. & *. * 6+' ." 2 ' / / = > = *= ! 8 @ 8 *8 2+-0) 2* 2 * 1 " & 3(" 2" * & 6& * @ 0*0 ! ! 8 @ 8 3" -*8 2+-0) " $& & & - 2"

รถ Oyununuzun prรถmiyerinde ( ,' $ $ ( , $(4 # ( 4 $ (4 " %" * !" 0 .+-020 .(= *! .& 3 > " - .+-) ' ( & & 3(" 2" *(" -& )& 3" ( & 3= ) 3 +20*0 '0-$0( - '" * " , & ' 0*.0-( -! * 2 - -( *= , . %*" 2 " . (+*0 ! ! %& ( " / / & ' " - ." 2& - & +20*0* & - +20* 0.0 +(! 0 (+*0* $" *" ( % 1 . = 1 " & ( $ & + 2 0 * 0 * " > " *& (! & > & 27*8 *! " 20* .+* 0 2" ! " / & 2 / 0(& - . = ' ./ " 1 " # -+20 & (" -" ' & 3(" 2" * -' ! @ ( -= * & 3" . 72 ( " ! & ' ( " -& + 2 0 7* " ) . " ( *0* @ -= ( = + ( ! 0 > 0 ! 6+' 7* " ) ( & & - & @ 2 , / = > = ) = 3 1 " 6+' '" 2& # (! = '( -= 27*8 * ! " 20* ." 2& -& . & 1 " +20* 0.0 & ( " & - 8 / 8 * ! 8 - ! " %*" +20* 0 ' " 2 & # ( - ' % 3 ! 0 2 - ' +2*02+-. & * *= * ." 2& - & ! " 2 * = ! 0 2 -( = ( = ' 1 " % 3( & 3(" - -@ = (= '(= & - " / '& (" @ & ) ! & - 0 1 " 0 " / '& (" @ & )& & 3(" - . %*" ! " ! 02! 0'

-& )& 3& -' ! @ ( -= ) = 3( , 2- ( @ / = ' + (0) (0 2 *= / ! (! = ' +(0).03 ! ? @ 6& (" -& * ! " . * / / & 2 / -+ 2 , & ("" > & *& $7./ " - )" ' & 6& * +(0)(0 2 *= / ( - (! = > = )= 3 -' ! @ ( -( / & 2 / -+*0* & 6& *! " +(! 0' +* + ' & & '& / & 2 / -+*0* *" ' ! - 3+- +(! 0> 0*0 & (& 2+-! 0' 0* - > )" * 8 ' & - ' - -(= (= '( 1 -! & 2 ( 28 # / .+*( -= )= 3! * 6= ' - ' % = -= )= 3= ! " > " -(" *! & -" -" ' & - 2 ( +20* " > & / & ) ( - ' 2= () ! * 1 " 2+-0() ! * & @ 6& .= *= # = *= * *" (" - 2 , & ("" > & *& $7./ " -! & ' ? (' +( - ' : , +* 0' ( .= ; +20*0 & (" ." 2& -& (" -(" 0 (0@ / 0' " / -+( 9 ? @ < & * ! " ./ " > & & (" -/ 8 *2 )" '6& 8*8< ! = *( - *! " ? ./ * 0(< ! 6& " )" '6& ' ! = *( - & * . %*" (! = ' 7. 1 $ ), ) '%(* 2

! " 73" ((& '(" " *& ) 0(0*! 0> 0) 2" -! " " / '& *(& ' 6= .= *! * .= # = - +( * & - 2" -! " / & 2 / -+*0* +() . = 6+' $ 8 3" ( & - @ " 2 = . . = *" +(0-. +(.0* % 2 / = *= 3= * %" - " 1 -" .& *! " *" 2 , = 2+-. ' *" 2(" 0> - @ = 2+-. ' ." ( = -. 1 " -" ' 1 " & . / " 2 " -" ' 2 , = %" - / 8 -( 8 ' + ( 2 + ( 0 - & 2 / -+ 20 ! " * & ./ " 2" -" ' 1 " ." 1 " +-0* -" ' 2 , / = > = ) & 6& * . +()0 2+- 4 + ' 2 + -0 ( . ) ! 2 +-$0*(0'/ * 7( . " ) ! " / 2 / -+ 2 @ & )= )= * & - , -6 . =

"

# ! " $) " - @ 2& * , & -& / - # = *! * " 2 . & (& @ '& (" (& -(" *! & > & , - 2 / %.& ( " / / & > & & - 2 @ ) & 6& * ! " 2 & 3 ? @ 6& (" - ." 0 2 @ ) ' -@ = ! % & " @ & / (& '6& ! 2 *= @ ) = 7-$8 /

Neden Nereye Payidar Nere ,

# ! " $) " , ( ./ ? @ 6& & 2 / -+ -0 0 +( - ' & (' -< ! '& -' ! @ ( -( & @ 6& / & 2 / -+.0 +(0@ / 0-) 2 ' - - & 1 " -! & ' 2 / -+ )" / *& - -'" * " -2 $! @ < = * 7*" -)" .& & (" 0 / & 2 / -+ )" / *& +'0*! 0 +20 " ' - - 1 *0* +2* *) .= * -& ( " ! & +20*0* 3" % 1 3 0 .= *! & 3(" -& * 2 @ ! = > = ! & -" -& $-" 1 (" -& " (" *& @ (" -& & @ $ ((" (! = > = *= $7-! 8 ' ! & ' '& & @ / " " 0 +20* & 3& *( / = 2+- +* + ' " $7-! 8 ' '& 2= ( 7* " 2 3= ( * 0 +20* $8 * " ((& > & *& % ( '+-0) '/ & & 8 38 (" -" ' .72(" )" (& 2& 3 '& 0 +20* , 2& ! -( -= & 2&" $738 )8 3" .+'02+- , 4 $ / 0) 0 +20*0 6" @ & / (& 8 -" / & ) ( * ( -= * ! 6 ( = @ * & @ 6& (" -(" +2* ! = ' 5> -" / )" *(" - 7> -" *& (" - )0% ." "& (" - & @ .& 3(" - 3 = / ( - 1 & ($" .0 " ! & > & $& & - )= 3 -" *0.< 0* ! 2& ! -( - 1 - ! % ( ,

, ) '%, $ $ $ (4 " 7 + " 4 $4

"

# ! " $) / -+( ? @ < / " 7-$8 / (8 " , ( ./ & @ 6& (" -& 3 ? @ 2" -& *! " & 2& & - 7-$8 / (8 6 2& (8 > " . %& & 3 = @ -= ! ! +./ (0' " ! 2 *= @ ) & (& @ '& (" -& )& 3 & 2& # &" () 3 ) . "4 74 & 1 ), ) '% ", ) " '$ +( 2= .= 2( % 2 / = * %" - ( # $ (4 " , 0'0) 0, %'(*$* *= *! +-/ ' & - '8 (/ 8 - 2 - / * & 6& *! " & - & -& / = ' 0 '8 (/ 8 -8 8@ ! 8 *)" %& .." / )" $& & & * ' " 0'! " 5* " (& '(" *& +( * ! 0-0)( - 1 - ? @ 6& " , ( ./ < ! " * 1 -! & 2" . *& -& * ! " . * / 2 , & ("" > & *& 6 (= @ = 2+-0) 1 " $8 *! 8 3 1 -! & - (" " -) " ' & ./ " ! & ' 2 .= *! < / " 6= ') ) 1 " < / " * $7./ .+*- +@ + ( ) ) / & 2 / -+ " / '& * 4 $ /50) 0 ! 8 @ 8 *8 (" (& > & *" ' / = () ) & 6& * .+-0* +(- , 100

0 2+-03 ! 0-0) & 3& ! % 7- $8 / (8 '= (= 2+-

(8 +() ' 3+-0*! & 3(" - & @ 6& / & 2 / -+.0 2 , - ' '" *! & % 2 / = )= 3! * '" .& / (" -(" & @ 6& (" -& * '" *! & ! 0-0)( -= *= # -' " / )" (" -& *& ) 6(= 2+-03 ? @ 6& / & 2 / -+.0 & (" & 3(" - '" *! & ! 0 -0)( = -= )= 3= & -(& '/ " / -/ = @ ) @ +(02+ -03 0 1 - +( * ! 0-0)0)030 " *! & 73$ 8 -(" @ / & -& 2+- ) ! " '" % ((" -& )& 3& $7-8 2+-03 72(" 8-(" " ! " > & @ / & -& 2+-03 73$ @ &

5*" )(& +( * , 2& ! -( -= ' 3 *) ' ? @ 6& (" -& * ! " 72("" 8 / 8 * '0@ / = ()= @ (= '( -= 2" *" & ("" '(" -& +*0-(0 & - 2 @ ) .8 -" & ("" '(" -& *& $7./ " -)" ' & ./ " ! & ' & 3 3 / " * & (& 2+-03 '& ! & -" *" * & @ 6& (" - ' 3 *= 2+- & 3 0 +20* 0)030 % ( ! & -" * " *" * " -& , & @ 6& (" -& *" ! = 2+-03




103



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.