Partizan Sayı 45

Page 1

May›s-Haziran 2002

Say›: 44

‹ki Ayl›k Siyasi Dergi

F‹YATI: 1.000.000 TL (KDV dahil)

ISSN: 1303-0078


UMUT YAYIMCILIK VE BASIM SANAY‹ LTD. fiT‹ Yönetim yeri: Gureba Hüseyin A¤a Mah. ‹mam Murat Sok. No:14/1 Aksaray-Fatih/‹STANBUL. Tel: (0212) 521 34 30, 531 48 53 FAKS: (0212)621 61 33 Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Bar›fl AÇIKEL Bask›: Kayhan Matbaa ISSN. 1303-0078 email: umutyayimcilik@superonline.com İşçi-köylü internetteki yayın hayatına başladı www.iscikoylu.org BÜROLAR ➧ KARTAL: ‹STASYON CAD. DÖRTLER APT. NO: 4/2 KARTAL TELEFAKS: (0216) 306 16 02 Cep: 0 544 521 34 30 ➧ ANKARA: MEfiRUT‹YET MAH. KONUR SOK. NO: 14/24 KIZILAY/ANKARA TEL: (0312) 418 25 26 Cep: 0 535 562 33 72 ➧ ‹ZM‹R: GAZ‹OSMANPAfiA BULVARI, KOÇAfi ‹fiHANI NO: 87, DA‹RE:318 KONAK TELEFAKS:(0232) 441 93 09 Cep: 0 555 208 07 32 ➧ MALATYA: DABAKHANE MAHALLES‹, BOZTEPE CAD., BABACAN ‹fiHANI NO:9 KAT:1/16 MALATYA TEL: (0422) 325 78 13 Cep: 0 535 434 32 58 ➧ BURSA: GÜMÜfiÇEKEN CAD. ERKMEN ‹fiHANI, NO:7/21, HEYKEL/Bursa TEL: (0224) 224 09 98 Cep: 0 536 613 81 98 ➧ SAMSUN: KALE MAH., YUSUF KEFEL‹ ‹fiHANI, KAT: 6 NO: 9 TEL: (0362) 435 64 57 Cep: 0 535 454 22 50 ➧ TURHAL: YAVUZ SEL‹M MAH. YUVA SOK. UZUNLAR AP. NO:1 TURHAL/TOKAT TEL: (0356) 276 37 20 Cep: 0533 414 65 54 ➧ MERS‹N: ÇANKAYA MAH. S‹L‹FKE CAD. ÜZÜM ‹fiHANI KAT :1 NO: 47 MERS‹N TEL: (0324) 238 06 89 Yurtd›fl› Hesap Numaralar› Sema Gül Euro Hesab› Ziraat Bankas› ‹stanbul Aksaray fiubesi: 0 751 00 38 65 97 00 00 009 Emlak-Halk Bankas› Atatürk Bulvar› fiubesi: 00 238 041 Vak›f Bank Valide Sultan fiubesi: 401 20 35

PART‹ZAN’DAN Merhaba dostlar; Yeni bir say›m›zla daha birlikteyiz. Bu say›m›z›n sayfa yo¤unlu¤u dikkatli okurlar›m›z›n gözünden kaçmayacakt›r. Dergimizin önceki say›s›na gösterilen ilgi nedeniyle bu say›m›zda yine Proletarya Partisi’nin 30. Kurulufl y›ldönümü ile ilgili bir çal›flmaya yer verdik. Çal›flmam›z ‹brahim Kaypakkaya’n›n ekseninde Türkiye devriminin yolu ve karakteri hakk›nda ve bunun yan›nda Proletarya Partisi’nin geçirmifl oldu¤u tarihsel süreci okuyucuyu k›sa bir bilgilendirmeyi amaçlamaktad›r. Okurlar›m›z›n 30 y›l›n birikimi ve deneyimini k›sa da olsa vermeye çal›flan bu çal›flmaya gereken önemi verece¤ini düflünüyoruz. Yine bu say›m›zda son dönemde s›kl›kla tart›fl›lan “Küreselleflme” ve “Küreselleflme Karfl›t›” hareketin durumunu inceleme çabas›ndaki bir çal›flmaya yer verdik. Çal›flman›n hedefi; “küreselleflme karfl›t›” hareket güncelli¤ini korudu¤u müddetçe önümüzde bir görev olarak durmaktad›r. Özellikle Marksist-Leninist-Maoist anlay›fl›n bu konuyu sürekli gündeminde tutmas›na ve yeni aç›l›mlarla “harekete” yön vermesine fliddetle ihtiyaç vard›r. Bu say›m›zda okurlar›m›z taraf›ndan büyük bir ilgiyle takip edilen “Lal Salam” adl› çal›flmaya geniflçe yer verdik. Hindistan Komünist Hareketi aç›s›ndan önemli bir kaynak olan bu çal›flma Türkiye devrimci ve komünist hareketi aç›s›ndan ilk olmas› vesilesiyle hakketti¤i ilgi ve duyarl›l›kla karfl›land›¤›n› ve ilgiyle takip edildi¤ini biliyoruz. Önümüzdeki say›lar›m›zda da yine bu tarz çal›flmalara yer verece¤imizi belirtelim. Yine bu say›m›zda daha önceki say›lar›m›zda yay›nlad›¤›m›z dizi çal›flmalar› yay›nlamay› sürdürüyoruz. Bu say›m›zda “Medya Üzerine” adl› çal›flmam›z›n son bölümünü yay›nl›yoruz. Di¤er çal›flmalar›m›z devam edecek. Tüm okurlar›m›z›n Partizan’a karfl› gösterdikleri ilginin devam etmesini diliyoruz. Dostlukla

‹Ç‹NDEK‹LER Bu tarih bizimdir, ‹brahim’den Mehmet’e 30 y›ll›k yürüyüfl bizimdir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .2 “Küreselleflme” karfl›t› hareketin nedenleri ve devrimci geliflim dinamikleri üzerine . . . . . . . .20 “Lal Salam Comrades”-5 . . . . . . . . . . . . . . . . .30 Medya ve üzerimizdeki etkileri-4 . . . . . . . . . .62 Parti ve örgütlenme-5 . . . . . . . . . . . . . . . . . . .72 Devrim ve sosyalizm bir gereksinimdir-4 . . . . 94


2

Bu tarih bizimdir, ‹brahim’den Mehmet’e

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

30 y›ll›k yürüyüfl bizimdir! Proletarya Partisi “‹BRAH‹M’DEN MEHMET’E” yürüyüflünde, temposunu art›rarak yürüyüflünü uygun hale getirmek amaçl›, devrim ve parti bilincini kuflanman›n zorunlulu¤unu belirtmifl, sürece daha güçlü yüklenmek gerekti¤ini göstermifltir. Kitlelerin kendili¤inden bilinçleri, mücadeleleri Proletarya Partisi’nin komünist bilinç ve savafl program›n› bekliyor. Bu buluflmay› sa¤layacak ve bunu halk savafl› yöneliminde iktidar hedefine kilitleyecek olan ve bu görevi baflaracak olan Proletarya Partisi’dir!

30 y›ll›k bir mücadele tarihine sahip Proletarya Partisi’nin s›n›f mücadelesi mevzisinde ortaya koydu¤u kararl›l›¤›, siyasi-ideolojik-örgütsel ve askeri olarak bütünlüklü tan›mlanmas›, binlerce sayfa tutacak yaz›larla ortaya konabilir ancak. 30 y›ll›k Parti tarihi, baflta parti kurucusu ve kuramc›s› ‹BRAH‹M KAYPAKKAYA olmak üzere, flehit düflen dört genel sekreterinin ve onlarca yönetici kadro, yüzlerce parti üyesi, militan ve savaflç›s›n›n tarihiyle, yaflam ve savafl an›lar›yla bütünlüklü anlafl›l›r. Bütünlüklü tan›man›n gerçekli¤i budur. Savafl ve direnifl cephelerinde flehit düflen her bir faaliyetçisinin tarihi, parti program›n›n savafl ve direnifl tarihinin önemli bir parças›d›r. Bütünün parças›, kolektifin öznesi olma, gelece¤in muazzam yarat›c›s› olarak yaflanan geçmiflin miras› olarak bu tarih bizimdir. Bu tarih bilinci kuflan›lmadan an›n tarihsel gerçe¤i kavranamaz, gelecek kazan›lamaz. Parti tarihinin bilinci, tarihsel an›n görev ve sorumlulu¤una güç ve cesaret kazand›r›r. Gelece¤in kazan›lmas›, bugünün do¤ru çözümlenmesi ve geçmiflin do¤ru bilimsel tarzda detayl› kavranmas›yla mümkündür. Proletarya Partisi 1972’de ‹brahim Kaypakkaya’n›n öncülü¤ünde kurulmufltur.

‹brahim Kaypakkaya daha önceden çeflitli ö¤renci derneklerinde devrimci faaliyet yürütmüfl, ö¤rencilik y›llar› boyunca çeflitli sosyalist dergilere yaz› yazm›fl, devrim yapmak için devrimci prati¤e kat›lman›n dolay›s›yla bunun gere¤i olan örgütlü olmakla flart oldu¤unu kavrad›¤› andan itibaren de, önce, o dönemin Türkiye ‹flçi Partisi’ne (T‹P) üye olmufltur.


3

‹brahim Kaypakkaya’n›n gerek T‹P gerekse T‹‹KP içindeki faaliyeti, ayn› zamanda durmak bilmez bir inceleme, araflt›rma ve okuma faaliyeti olmas› ve bunlar›n yan›s›ra ö¤renci eylemleri, köylü eylemleri ve toprak iflgalleri, iflçi grevleri ve 15- 16 Haziran Büyük ‹flçi Direnifli gibi s›n›f mücadelesinin s›cak prati¤i içinde yer almas›, iflçileri, köylüleri, gençli¤i tan›mas›na, bu s›n›f ve tabakalar›n mücadele tutarl›l›¤›n› onlar›n sosyal gerçekli¤iyle birlikte k›yaslamas›na ve daha da önemlisi, devletin çal›flan ve üreten emekçi y›¤›nlar›n hareketi karfl›s›nda ald›¤› tutumu bizzat onlarla birlikte yaflamas›na ve bunlar›n sonucunda da ‹brahim Kaypakkaya’n›n düflüncelerinin h›zla olgunlaflma sürecine girmesine yol açm›flt›r. Bu geliflmelerin bir sonucu olarak ‹brahim Kaypakkaya, 1516 Haziran iflçi direnifli ve daha önce Trakya ve Ege köylülerinin gerçeklefltirdi¤i toprak iflgalleri içinde yer alarak, hem Bat› Anadolu’nun köylüsünü ve sorunlar›n›, hem de iflçileri ve sorunlar›n› do¤ru bir biçimde tahlil etmifl, ard›ndan 1970’lerden hemen sonra Do¤u Anadolu bölgesinde görev isteyerek, Türkiye Kürdistan’›nda faaliyete bafllam›flt›r. T‹‹KP, ‹brahim Kaypakkaya’n›n bitmez tükenmez enerjisini bildi¤inden dolay› ‹brahim Kaypakkaya’y› ve onun gibi çal›flan yoldafllar›n› DABK’a atayarak ora-

da faaliyete sokar. Bu faaliyet süresi ‹brahim Kaypakkaya’n›n olgunlaflan siyasi düflüncelerini bir programa dönüfltürmek için dönüm nokta-

s› olur. ‹brahim Kaypakkaya, bir taraftan bölge tahlillerine girerek Türkiye’nin sosyo-ekonomik yap›s›n›n taslak çat›s›n› olufltururken, di¤er yandan do¤udaki (T.Kürdistan’›) ulusal farkl›l›¤› görür. Halk Savafl› gerçekli¤ini ve Kemalizm’in özünü daha aç›k bir flekilde kavrar. Gördüklerini güçlü bir tahlil yetene¤iyle h›zla yaz›ya döker. 1971’in sonlar›na geldi¤inde faaliyet içinde ve inceleme araflt›rma sonucunda ortaya ç›kan gerçeklerle, T‹‹KP’nin savundu¤u düflüncelerin tam bir z›tl›k oluflturdu¤unu görür. T‹‹KP de reformist, sosyal floven ve Kemalist’tir. Ne iflçi ve köylünün sorunlar›n› ne de ihtilali, kavramam›flt›r. Ordu içindeki darbeye (Kemalist subaylar›n) bel ba¤layan, parlamentarist ve reformist bir partidir. Bütün bunlar ‹brahim Kaypakkaya’y› tam anlam›yla netlefltirir. Tahlilleri, devrimin niteli¤ini tan›mlar ve bu geliflme onu, devrimi gerçeklefltirebile-

cek nitelikte bir partiyi dayat›r. ‹flte bu nitelik s›çramalar Marksizm-Leninizm-Maoizm silah›yla donanm›fl, ülkenin sosyo-ekonomik yap›s›n› ve tarihini do¤ru bir biçimde tahlil etmifl, Halk Savafl› stratejisini benimsemifl, iflçi s›n›f›n›n öncü müfrezesi ve tüm halk›n önderi olan bir partiyi, Proletarya Partisi’ni Türkiye devriminin tarih sahnesine ç›kar›r. H›zla T.Kürdistan›’nda örgütlenmeye giriflir. Diyarbak›r, Urfa, Mardin, Kars, Malatya, Kahramanmarafl ve Dersim’de örgütlemeye gider. Ayn› zamanda büyük flehirlerde, özellikle ‹stanbul’da faaliyet bafllat›l›r. Bütün çal›flmas›n› silahl› bir faaliyetin bafllay›p geliflmesine hizmet edecek flekilde flekillendirir. Malatya faaliyeti içindeyken, THKO militanlar›ndan Sinan Cemgil’in ihbar edilerek TC taraf›ndan katledilmesinden hemen sonra, Kürecik’e giderek ihbarc›y› tespit eder. Bizzat kendisi ihbarc›y› birkaç yoldafl›yla birlikte al›p sorgular ve cezaland›r›r. ‹brahim Kaypakkaya kendisiyle ayn› düflünceleri benimseyen mücadele arkadafllar›yla görüflür, T‹‹KP içinde mücadele imkan›n›n kalmad›¤›n›, Marksist-Leninist-Maoist görüfllere yasak ve ambargo uyguland›¤›n› somut verilerle ortaya koyar. Bu arada T‹‹KP’nin fleflerinden Do¤u Perinçek ve Halil Berktay’›n ‹brahim’i öldürtmek için kurduklar› komplo da ortaya ç›k›nca, tüm ipler kopar. ‹brahim Kaypakkaya ve yoldafllar› 1972 Nisan’›nda Proletarya Partisi’ni ve askeri gücü Halk Ordusu’nu kurduklar›n› ülke ve dünya kamuoyuna resmen duyururlar. Do¤u Anadolu Bölge Komitesi (DABK), bir-iki kifli hariç tümden ‹brahim Kaypakkaya yoldafl›n yan›nda yer al›r. ‹brahim Kaypakkaya, partinin savafl

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

Bir süre sonra, Türkiye ‹flçi Partisi’nin devrimci bir parti olmad›¤›n›, yaln›zca parlamenter mücadeleyi benimseyen, düzenin kökten de¤iflimini de¤il, baz› düzeltmeleri hedefleyen bir parti oldu¤unu fark edince de Türkiye ‹flçi Partisi’nden istifa ederek, Do¤u Perinçek’in önderli¤ini yapt›¤› illegal Türkiye ‹htilalci ‹flçi Köylü Partisi’ne (T‹‹KP) girerek orada mücadeleye kat›lm›flt›r.


4

Bu mücadelede devrime ideolojik-siyasi-örgütsel önderli¤i iflçi s›n›f› yapar. Yoksul ve topraks›z köylüler bu devrimin temel gücü olarak halk savafl› içinde örgütlenir

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

içinde infla edilece¤i gerçe¤ine ve iktisadi-siyasi tahlillerin sonucuna uygun olarak h›zla örgütlenmeye giriflir. (Tohum roman› bu mücadeleyi belgesel olarak anlatmaktad›r. Kitap Umut Yay›mc›l›k taraf›ndan yay›nlanm›flt›r.) ‹brahim Kaypakkaya taraf›ndan kaleme al›nan ve o günden bugüne Proletarya Partisi’nin siyasal program› olarak kabul edilen bu görüfller nelerdir? K›saca bu görüflleri özetlemek gerekirse, Proletarya Partisi’nin siyasi görüflleri flöyledir: 1-Ülkemiz (yani TC s›n›rlar› içinde var olan toprak parças›) ekonomik ve siyasi olarak görünüflte ba¤›ms›z olsa da, gerçekte emperyalizme göbekten ba¤›ml› yar›-sömürge, yar›-feodal bir ülkedir. Türkiye burjuva demokratik devrimini yaflamam›fl, kapitalizm öncesi iktisadi yap› olan feodalizmi tasfiye etmemifltir. Dolay›s›yla burjuva demokratik devrimin temel hedefi olan toprak devrimi gerçekleflememifl ve burjuva demokrasisi de yaflanmam›flt›r. Türkiye’nin önceli Osmanl› ‹mparatorlu¤undan beri kapitalist-emperyalist ülkeler, Türkiye’deki milli kapitalizmin geliflmesini her zaman önlemifl ve Osmanl›y› her bak›mdan kendine köle düzeyinde itaatkar ve ba¤›ml› hale getirmifllerdir. Birinci emperyalist paylafl›m savafl›na gelindi¤inde, Osmanl› iktidar› neredeyse emperyalizmin Türkiye’deki tahsildar› rolünü üstlenmifltir. Hatta emperyalistler borçlar›n› do¤rudan kendi-

lerinin tahsilini sa¤lamas› için, Osmanl› ‹mparatorlu¤unda devlet içinde devlet durumunda olan ve vergileri do¤rudan toplayarak emperyalist devletlere aktaran, Duyun-u Umumiye (Borçlar ‹daresi) kurumunu oluflturmufllard›r. Osmanl› ‹mparatorlu¤u bo¤az›na kadar borçlanm›fl, ordusunun e¤itimini bile Alman subaylar›nca yürütür olmufltur. Demiryollar› ve limanlar halk›n ihtiyaçlar› do¤rultusunda de¤il, emperyalist metalar›n ülkeye pazarlanmas› ve ülke madenlerinin, tar›m ürünlerinin emperyalist ülkelere ak›t›lmas›na yarayacak flekilde planlanm›fl, ülke bo¤az›na kadar borcun ve sefaletin bata¤›na gömülmüfltür. Bu yetmiyormufl gibi, Osmanl› ordusunun Alman subaylar› komutas›nda, Alman ç›karlar› do¤rultusunda savafla sürüklenerek kahredici bir yenilgi ve k›y›m görmesi ve ard›ndan da 1918’de emperyalist savafltan baflar›yla ç›kan ‹ngiliz, Frans›z ve ‹talyanlar taraf›ndan paylafl›lmak üzere iflgal edilmesi, çeflitli milliyetlerden Türkiye halk›n› çileden ç›karm›fl ve halk her yerde emperyalist iflgale karfl› çete savafl›na girmifltir. Marmara Bölgesinde sosyalist düflüncelerden etkilenen Çerkez Ethem, Ege Bölgesinde birçok zeybek ve efe h›zla silahl› birlikler oluflturarak emperyalist ordulara ve iflbirlikçilerine yönelmifl, Güneyde Kürtler, Frans›zlara karfl› silahl› karfl› koyufllar bafllatm›fl ve emperyalist iflgale karfl› direnifl ruhu k›sa sürede bütün Anadolu halklar›n› aya¤a kald›rm›flt›r. ‹flte tam da böyle bir ortamda Osmanl› hanedanl›¤›, efendilerine karfl› bafl kald›ran “melun halk›” dize getirmek için, o dönem üçüncü ordu müfettifli olarak Mustafa Kemal’i (“Atatürk”) ‹ç Anadolu, Do¤u ve Güneydo¤u Anadolu’daki isyanlar› bast›rmas› için Samsun üzerinden Anadolu’ya gönderir.

Anadolu’ya giden M. Kemal, halk›n iflgale karfl› ald›¤› baflkald›r› tutumunu, emperyalizmin ülkeyi do¤rudan sömürgelefltirmesini de¤il de, kendilerini arac› k›larak ve kendilerine de bir uflakl›k pay› vererek yar›-sömürge statüsünü korumas›n›, Ermeni, Rum, Yahudi komprador ve tüccarlar› yerine kendilerini kullanmas›n› isteyen, Müslüman-Türk kompradorlar›n›n ve toprak a¤alar›n›n ç›karlar› do¤rultusunda bu isyanlar›n önderli¤ini ele geçirmeye soyundu. Bir taraftan isyan›n do¤as›n› azaltmaya çal›fl›rken, di¤er yandan emperyalistlerin temsilcileriyle el alt›ndan görüflmeler yapt›. (Frans›z ve ‹ngiliz temsilcileriyle). Nihayetinde sadece k›flk›rt›lm›fl ve kand›r›lm›fl Yunan ordular›yla birkaç göstermelik küçük çat›flmaya girerek, 1922’de iflgalin kald›r›lmas› karfl›l›¤›nda Osmanl›’n›n imzalad›¤› tüm kölelik ve ba¤›ml›l›k anlaflmalar›n› kabul eder. Osmanl› saray›n› arac› olarak devreden ç›kar›r ve Yeni Türk ticaret burjuvazisi, tefeci-tüccar ve a¤alar›n› arac› olarak kabullendirir. Sonuçta sömürge yap› kald›r›l›r ama, uflak Türkiye Cumhuriyeti olarak de¤ifltirilen Osmanl› yap›s›n›n yar›-sömürge, yar›-feodal yap›s› oldu¤u gibi kal›r. Eski anlaflmalara ba¤l› kal›n›r. Yeni borçlanma anlaflmalar› yap›l›r. Köylü yine topraks›z kal›r, a¤al›k, fleyhlik devam eder. Tefecitüccar s›n›f› h›zla palazlan›r. Simsar rolü üstlenen komprador burjuvazi geliflir. ‹flçi s›n›f› azg›n bir sömürü ve bask›ya maruz kal›r ve asalak s›n›flar›n hakimiyetinde oluflan devlet faflist bir karakterde flekillenir. Özet olarak, Türkiye Cumhuriyeti emperyalizme ba¤›ml› yar›-sömürge, yar›-feodal bir ülke olarak, feodal imparatorluk yerine yar›-askeri faflist bir diktatörlük olarak kurulur. Bu devlete hakim olan s›n›flar emperyaliz-


5

2- Bu sebeplerden dolay› çeflitli milliyetlerden ve inançlardan Türkiye halk›n›n kurtuluflunu hedefleyen Proletarya Partisi, devrimin karakterini (yani niteli¤ini) sosyalist devrim de¤il, Demokratik Halk Devrimi olarak belirler. Bu karakterdeki bir devrimin amac› ülkeyi emperyalizme ba¤›ml›l›ktan kurtararak ba¤›ms›zl›¤› kazanmak, komprador burjuvalar› devirerek ve mülklerine el koyarak iflçi s›n›f›n› özgürlefltirmek, köylüleri toprak devrimi yoluyla a¤a zulmünden ve tefeci tüccar sömürüsünden kurtarmak, gençlerin özgür ve ba¤›ms›z geliflmelerini sa¤lamak; Orta ve küçük burjuvazinin tefeci-tüccarlarca, komprador kapitalistlerce ve büyük toprak a¤alar›nca sömürülmesinden ve engellenmesinden kurtulmas›n› sa¤layarak, üretici güçlerin önünü açmak, bu amaçlarla iflçi s›n›f› önderli¤inde, iflçi-köylü temel ittifak›na dayanan halk›n birleflik cephesini örgütleyerek, halk› soyup so¤ana çeviren, sömürüyü devam ettirmek için sürekli zulüm uygulayan, feodalizmi, komprador kapitalizmi ve bunlar›n efendisi ve destekçisi olan emperyalizmi y›kmak ve bu üç büyük kamburdan kurtulmakt›r. Bu mücadelede devrime ideolojik-siyasi-örgütsel önderli¤i iflçi s›n›f› yapar. Yoksul ve topraks›z köylüler bu devrimin temel gücü olarak halk savafl› için-

de örgütlenir, küçük burjuvazi de, emperyalizm, feodalizm ve komprador kapitalizmle fliddetli çeliflkisi yüzünden devrimde yer al›r. ‹flçi-köylü temel ittifak›, küçük burjuvazinin yan›s›ra giderek milli burjuvazinin demokratik kanad›n› da devrime çeker ve böylece devrimci cephe birleflerek devrimi gerçeklefltirir. Köylülü¤ün temel güç olmas›n›n nedeni flundand›r: Demokratik Halk Devriminin özü toprak devrimidir. Topra¤›n da¤›t›lmas›n› acil olarak isteyen kendi yaflam›n› topra¤a ba¤lam›fl olan köylüdür. Türkiye’de burjuva demokratik devrimler ça¤›nda bir burjuva devrimi yap›lamad›¤› için, bu görev ça¤›m›z›n tek tutarl› devrimci s›n›f› olan proletaryan›n omuzlar›nda kalm›flt›r. Bu devrimin yap›lamam›fl olmas› toprak mülkiyetini a¤al›k sistemindeki gibi b›rakm›fl ve bu sistemin ekonomik ö¤eleri olan a¤al›k, fleyhlik, beylik, marabal›k, yar›c›l›k ve kirac›l›k oldu¤u gibi kalm›fl, bu iliflkiler afliretçilik ve dinle sürdürülmüfltür. Kapitalist metalar kapal› ekonominin etkisini k›rm›flsa da MÜLK‹YET ‹L‹fiK‹S‹ OLDU⁄U G‹B‹ KALMIfiTIR. Bu durum, yani hem ülkenin emperyalizme ba¤›ml›l›¤›, hem de feodalizmin tasfiye edilememesi durumu, ülkedeki siyasi iktidara kendi gerili¤ini ve güçsüzlü¤ünü yans›tarak üst yap›y› faflistlefltirmifltir. Yani devletin halk karfl›s›nda fliddet, cebir, ve sopayla var olmas›, devletin, çal›flan emekçi y›¤›nlar›n en s›radan

taleplerini, elefltiren ve ba¤›ms›z, özgür bir geliflme isteyen ayd›nlar›n iste¤ini karfl›layamama durumunun bir sonucu olarak fliddet tek çözüm olarak benimsenmifltir. Ekonomisi sürekli bir krizde olan bu tip ülkelerin, iktidar›n› sürdürmek için fliddetten, zamdan, yoksulluktan ve öldürmekten baflka milyonlarca emekçi, yoksul köylü, genç ve ayd›na verebilece¤i baflka hiç bir fleyi YOKTUR! Bu nedenle faflizm, Türkiye’de gelip geçici de¤il, sistemle ba¤› içinde sürekli bir siyasal kurum olarak varl›¤›n› devam ettirir. Faflizmin yenilgiye u¤rat›lmas› sadece ve sadece bir devrimle mümkündür. Bu devrimin ülkemizdeki karakteri demokratik halk devrimidir. 3- Öyleyse, bafl›ndan sonuna kadar siyasi ve ekonomik (iktisadi) güçsüzlüklerin bir sonucu olarak var olan ve bu nedenle de tepeden t›rna¤a silahl› bir askeri güç örgütleyerek (ordu polis, mit, korucu, sivil savunma birlikleri, sivil faflist milisler vb.) bu düzeni ayakta tutmaya çal›flan, emperyalizm ve onun uflaklar› komprador kapitalizm ve feodalizmi devirerek devrime ulaflman›n tek flart›, tek zorunlu sonucu ve tek genel geçer yolu, silahl› mücadelenin ülkemizdeki stratejisi olan halk savafl› yoludur. 79 y›ll›k TC’nin varl›k biçimi ve halk y›¤›nlar›n›n mücadele deneyimleri sürekli olarak bir silahl› karfl› örgütlülü¤ün zorunlulu¤unu ispatlam›flt›r. Öyleyse geçmifli köle ayaklanmalar›na, bölgesel çete savafllar›na dayanan bir tecrübenin Marksizm-Leninizm-Maoizm bilimiyle yo¤rularak iflçi s›n›f›n›n komünizme varma hedefinde bilimsel bir yöntemle yeniden formüle edilen ve bu sayede bir milyarl›k Çin ulusunu, Vietnam, Kamboçya, Yugoslavya, Arnavutluk’u zafere götüren Halk Savafl› Stratejisi niye Türkiye halk›-

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

min ufla¤› komprador burjuvalar ve büyük toprak a¤alar›d›r.


6 n›n da zulüm, sömürü ve kölelikten kurtulmak için baflvuraca¤› bir strateji olmas›n? ‹flte ‹K yoldafl›n Türkiye koflullar›na baflar›yla uygulad›¤› ve prati¤e koydu¤u ilkesel politikalardan biri de budur. “Ordusuz bir halk, köle olmaya mahkumdur”, “‹ktidar, namlunun ucundad›r” “Tek kurtulufl silahl› halk savafl›d›r”, “Ve ilk evresi uzun süreli bir gerilla savafl›d›r”

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

‹flte devrime karar verilirken devrimi gerçeklefltirmenin yolu, tek yolu, zorunlu, mecburi ve alternatifsiz stratejisi budur! HALK SAVAfiI! Faflizm yapt›klar›ndan gönül r›zas›yla vazgeçmeyecek, emperyalizm azg›n sömürüsünden, tefeci tüccar ve a¤a kesimi de kendi r›zas›yla ayr›cal›klar›ndan vazgeçmeyecektir. Faflizm, insan gibi yaflayacak bir ücret yerine, “ifl istiyorum” 盤l›¤›na, “bilimsel ve özgür bir e¤itim istiyorum” iste¤ine, “bu düzenin de¤iflmesini istiyorum” slogan›na her zaman ölümle, fliddetle, iflkenceyle, hapishane ile, kitle k›y›m› ile, daha çok iflsiz, daha çok hayat pahal›l›¤› ve daha çok ülkenin efendilere peflkefl çekilmesi ile cevap verecek ve bütçenin büyük ço¤unlu¤unu iç savafla göre örgütledi¤i silahl› güçlere, maafl, prim, avanta, modern silah, istihbarat vb. için harcayacakt›r. Ve bu nedenle halk savafl› da her geçen gün tart›flmas›z tek do¤ru kurtulufl yolu olarak devrim isteyenlere, özgürlük isteyenlere ve insan gibi e¤itilip yaflamak isteyenlere, tüm ezilen ve sömürülenlere flöyle hayk›r›yor: Kurtulmak istiyorsan partiye baflvur! ‹nsanl›ktan ç›kmak üzeresin, ancak bana baflvurarak flerefli ve namuslu bir insan olarak kalabilirsin! Bensiz hiçbir yol seni kurtaramaz; Ne toplu ayaklanma hayali, ne parlamento, ne re-

form palavralar›, ne de toplumsal uzlaflma kand›rmacalar›. Partisiz kurtulufl, partisiz özgürlük olmaz. 5- Türkiye’de Faflizm M. Kemal’den ad›n› alan, Kemalizm ideolojisi çerçevesinde vücut bulmufltur. Kemalizm, resmi faflist TC tarihinin iddia etti¤i gibi ilerici, milli kurtuluflçu, halkç›, ink›lapç›... vb. de¤ildir; Kemalizm, faflizmdir. Türk komprador burjuvazisinin, tefeci-tüccar ve toprak a¤as›n›n, ›rkç›-floven ve faflist ideolojisidir. Daha 1920’lerde Adana-Nusaybin demiryolu iflçilerinin k›y›mdan geçirilmesi, 1925’lerden 1938’e kadar Kürt halk›n›n defalarca soyu tüketilmek amac›yla katledilmesi, tek celseyle idama gönderilen “‹stiklal Mahkemelerinde” binlerce hak ve özgürlük isteyen Kürdün dara¤açlar›na gönderilmesi, Türkiye Komünist Partisi baflkan› Mustafa Suphi ve 14 yoldafl›n›n aldat›larak Türkiye’ye ça¤r›l›p Karadeniz’de hançerlenerek katledilmesi; onlarca kez TKP üyesinin ayd›n ve demokratlar›n iflkenceden geçirilerek on y›llarca hapishanede tutulmas›; dilde, kültürde, ekonomide, siyasette sadece Türk olan›n yüceltilmesi, anayasan›n faflist ‹talyan yasalar›ndan örnek al›narak yaz›lmas›, 1950’lere kadar sadece tek partiyle demokrasi oyununu oynamas›; Meclisin toprak a¤alar›, fleyhler, generaller ve mahkeme baflkanlar›ndan oluflmas› vb. tümü Kemalizm ideolojisinin faflist, ›rkç› ve floven oldu¤unun tart›flmas›z kan›t›d›r. Bunlar› inceleyen ‹K yoldafl, Kemalizm’in faflist oldu¤u yönündeki MarksistLeninist-Maoist teziyle, 50 y›ll›k küflenmifl gözba¤›n› indirerek Türkiye devrim tarihine büyük bir bilinç miras b›rakm›flt›r. Kemalizmin do¤ru ve bilimsel tespitiyle elli y›ll›k karanl›k parçalanm›flt›r. Bu konuda bir bilinç ayd›nl›¤› kazand›rm›flt›r. Tabu ve

Türkiye’de Faflizm M. Kemal’den ad›n› alan, Kemalizm ideolojisi çerçevesinde vücut bulmufltur. Kemalizm, resmi faflist TC tarihinin iddia etti¤i gibi ilerici, milli kurtuluflçu, halkç›, ink›lapç›... vb. de¤ildir. yalan y›k›lm›fl, gerçek, ‹brahim Kaypakkaya’n›n bilinci ve kalemiyle galebe çalm›flt›r. 6- TC yine resmi tarihin, burjuva siyasetçilerin ve darbeci, sosyal floven ve reformist “Türk Ayd›n›”n›n söyledi¤i ve kabul etti¤i gibi “yekpare”, “tek bir ulus”tan oluflmam›flt›r. Türkiye topraklar› olarak ifade edilen s›n›rlar içinde Türklerden baflka, Türklerin bir ulus olarak sahip oldu¤u bütün ulusal özelliklere sahip bir de KÜRT ulusunun bulundu¤unu, dolay›s›yla Kürtlerin bir halk de¤il, ulus oldu¤unu ilk kez ortaya koymufl ve Kürtlerin Kendi Kaderini Tayin Hakk›’n›n (KKTH) bulundu¤unu, bunu görmeyen ve anlamayan kimselerin de¤il devrimci, demokrat bile olamayaca¤›n› söylemifltir. Kürt ulusunun Lozan Antlaflmas›yla “Misak-› Milli” (milli s›n›rlar) içinde gösterilmesinin bir yalan oldu¤unu, Misak-› Milli s›n›rlar›n›n Türk ulusunun, Kürt ulusunu boyunduruk alt›nda tutmay› gizledi¤ini, Kürtlerin Lozan Antlaflmas›’yla 4 parçaya bölünerek Türkiye, ‹ran, Irak ve Suriye taraf›ndan bölüflüldü¤ünü tespit etmifl, böylece hem emperyalizmi, hem de Türk egemen s›n›flar›n›n demagojisi ve yalanlar›n› a盤a ç›kar›p deflifre etmifltir. Bu tarihi gerçe¤i tespit eden ‹brahim Kaypakkaya, bu tarihsel haks›zl›¤›n düzeltilmesinin bir devrim sorunu oldu¤unu, emper-


7

Ulusal devrimler ça¤›n›n 1917 Büyük Ekim Devrimiyle birlikte kapand›¤›n›, bunun yerine emperyalizme karfl› proleter devrimlerin tarihsel ak›fl›n öncüsü durumuna geldi¤ini, bu dönemde ulusal olarak ezilen ve ba¤›ml› duruma getirilen Kürt ulusunun ulusal ba¤›ms›zl›k mücadelesinin de Proletarya Partisi önderli¤ini kabul etmeksizin zafer elde edemeyece¤ini, çünkü ister ezilen, ister ezen olsun bütün burjuva s›n›flar›n davas›n› kendi ç›karlar› için satt›¤›n› ve bu gerçe¤in defalarca tarih taraf›ndan ispatland›¤›n› söylemifltir. Proletarya Partisi’nin bunun bilincinde hareket ederek ulusal mücadelelere yaklaflaca¤›n›, bu bilinçle her ne biçimde olursa olsun aç›kça emperyalizme dayanmad›¤› müddetçe, Kürt ulusunun Kendi Kaderini Tayin için verece¤i mücadeleyi destekleyece¤ini, bu mücadelenin önüne kimin taraf›ndan zorluk ç›kar›l›rsa ç›kar›ls›n bu zorluklar›n karfl›s›nda, ulusal mücadelenin yan›nda yer alaca¤›n›, gerici bir önderli¤e sahip olsa bile, ulusun kaderini tayin hakk›n› ketlemeyece¤ini, ama her flart alt›nda Kürt halk› ve emekçileri içinde demokratik devrim, sosyalizm ve komünizm yönünde propaganda ve örgütlenme yapaca¤›n› söylemifl ve bu

do¤rultuda Proletarya Partisi kadrolar›n› seferber etmifltir. Özet olarak Türkiye’de Kürtlerin var oldu¤unu, ama sadece halk olarak de¤il bir ulus olarak var olduklar›n›, bu ulusun “Misak-› Milli” s›n›rlar› içinde Türk egemen s›n›f› taraf›ndan ezildi¤ini ve ba¤›ml› hale geldi¤ini, Kürt ulusunun Kendi Kaderini Tayin Hakk› oldu¤unu, mücadelenin de ortak olmas› gerekti¤ini ilk kez ortaya koyan ‹brahim Kaypakkaya olmufltur. Kürtlerin bile “Kürt” oldu¤unu inkardan geldi¤i koflullarda, o, Kürtlerin bir ulus oldu¤unu ve ezilen ba¤›ml› halde tutuldu¤unu ortaya koymufltur. 7- O, yani ‹brahim Kaypakkaya, T‹‹KP’ten ayr›l›rken Türkiye devrimci hareketine ve Partiye, siyasi bir ayr›l›¤›n nas›l olabilece¤ini ve siyasi bir örgütteyken ondan kopman›n hangi koflullar ve nedenlerle oldu¤u konusunda da önemli bir ders vermifltir. Sadece bu görüflleri ortaya koyarak T‹‹KP’yle programatik bir birli¤inin olmad›¤›n› göstermekle kalmam›fl, T‹‹KP program tasla¤›n› Marksist-LeninistMaoist bak›fl aç›s›yla elefltiriye tabi tutarak, adeta kalbura çevirmifltir. 8- Uluslararas› Komünist Hareketin de¤erlerine, tecrübelerine ve o günkü koflullarda MarksistLeninist-Maoist yaklafl›m›na iliflkin görüfllerini de ortaya koyan ‹brahim Kaypakkaya, ta o dönemde Mao’nun yaklafl›m›n› bütünüyle sahiplenmifl, SSCB’nin Stalin’in ölümünden sonra revizyonist, 1960’lardan itibaren de sosyal-emperyalist oldu¤u yönündeki tahlili de do¤ru olarak benimsemifltir.

Mao’nun Çin’de bafllatt›¤› Büyük Proleter Kültür Devrimi’ni coflkuyla karfl›lam›fl, Mao’nun bu yönelimiyle sosyalizm koflullar› alt›nda s›n›f mücadelesine katk› yapt›¤›n› görmüfl ve onun bütün görüfllerinin do¤ru oldu¤u yönünde di¤er devrimci demokratlar› haberdar ederek, onlar›n Mao’yu incelemeleri yönünde mücadele etmifltir. Mao’yu emperyalizm ve proleter devrimler ça¤›n›n üçüncü klasi¤i olarak de¤erlendirmifltir. 9- Türkiye’de Proletarya Partisi d›fl›ndaki devrimci örgütlerin küçük burjuva s›n›f örgütleri oldu¤unu, THKO ve THKP-C’nin macerac› ve fokocu oldu¤unu, TKP’nin revizyonist, sosyal-floven ve sosyal-faflist bir Rus ufla¤› durumuna geldi¤ini, di¤er solcu yaftal› T‹P-TBP gibi örgütlerin de reformist ve parlamentarist oldu¤unu tahlil etmekle kalmam›fl, tek tek ayd›nlar›n bile yakas›na yap›flarak halk ve devrim ad›na onlardan hesap sormay› ihmal etmemifltir. (Bütün bunlar için, ‹BRAH‹M KAYPAKKAYA BÜTÜN YAZILAR, YA DA SEÇME YAZILAR 1’e bak›n›z. Umut Yay›mc›l›k Yay›nlar›) ‹flte önder yoldafl›m›z bu görüfllerin sahibi olarak tutsak düflmüfltü. Pülümür ilçesi Vartinik mezras›nda düflman taraf›ndan kuflat›lan ‹brahim Kaypakkaya ve 5 yoldafl› çat›flmaya girerler. Ali Haydar Y›ld›z flehit düfler. ‹brahim Kaypakkaya yaral› olarak di¤er yoldafllar›yla birlikte çember d›fl›na ç›kmay› baflar›r. Ancak

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

yalizm ve TC hakim s›n›flar›n›n hem Kürt hem Türk hem de Türkiye’deki di¤er ulusal az›nl›k halklar›n›n düflman› oldu¤unu; bu s›n›flar›n devrilmesi ve yenilmesi için Türkiye s›n›rlar› içinde yaflayan çeflitli milliyetlerden Türkiye halk›n›n Proletarya Partisi önderli¤inde Demokratik Halk Devrimi için, Halk Savafl› yoluyla mücadele ortakl›¤›nda ve örgütleme ortakl›¤›nda buluflarak, ortak mücadelenin flart oldu¤unu vurgulam›fl ve gerçek kurtulufla götürdü¤ü hayat içinde s›nanm›fl olan proletaryan›n bayra¤› alt›nda toplanmak gerekti¤ini söylemifltir.


8

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

üç gün sonra! fierefini, namusunu ve insanl›¤›n› paraya satan afla¤›l›k ihbarc› Celal Atan adl› bir ö¤retmen taraf›ndan düflman›n eline verilir. ‹brahim Kaypakkaya daha ilk al›nd›¤› andan itibaren savundu¤u görüfllerin namusuna uygun tavr›n› aç›kça ortaya koyar. Cellatlar›n, iflkencecilerin yüzüne tükürür. “Biz komünistlerin esir düflmesi ya da mücadele içinde flehit düflmesi yenilgi de¤ildir” der. Partinin görüfllerini üç ay boyunca yüksek sesle hayk›r›r. Örgüte iliflkin, yoldafllar›na iliflkin ve örgüte yard›mc› olan köylülere iliflkin tek bir zararl› söz söylemez. Ser verir, s›r vermez. ‹flkenceye dayanamay›p cellatlar›n bask›lar›yla belli fleyler kabul eden köylüleri bile iflkenceciler karfl›s›nda savunur, onlar›n kendisini toparlamas›n› sa¤lar. “Siz iflkence zoruyla bu insanlar› kendilerini suçlamaya zorluyorsunuz” der.

Marksizm-Leninizm-Maoizmin evrensel biliminden alm›fl ve iflkencehanelerde de düflman› ma¤lup ederek muazzam önemde baflar›l› ve usta bir zafer abidesidir.

‹brahim Kaypakkaya yoldafl, Kemalizm’in faflist oldu¤u yönündeki Marksist-Leninist-Maoist teziyle, 50 y›ll›k küflenmifl gözba¤›n› indirerek Türkiye devrim tarihine büyük bir bilinç miras b›rakm›flt›r. O her yerde komünist, her flartta direnifl, her koflulda baflar› ve zaferdi. O komünist bir önderdi.

Dönemin bütün profesyonel iflkencecileri bu destans› komüniste “yeni numaralar›n›” denemeye gelirler. Ama hepsi de yenilginin ezikli¤i alt›nda süklüm püklüm olurlar. T›rnaklar› çekilir, parmaklar› kesilir, bedeni dirhem dirhem çürütülür. Ama çelik iradesini ›fl›ldatan inançlar› ve düflünceleri o mekanda da tarihin hakl›l›k takdirini kazan›r.

(‹brahim Kaypakkaya’n›n direnifli Nihat Behram’›n Ser Verip S›r Vermeyen Komünist Önder ‹brahim Kaypakkaya Hayat› ve Mücadelesi adl› roman›nda ifllenmifltir. Umut Yay›mc›l›k)

‹flkenceciler 3 ay gibi bir zamanda çözemedikleri bu büyük komünist önderi öldürmekle, ikinci bir yenilginin a¤›r yüküyle kabuslu uykular›na çekilirler. ‹brahim Kaypakkaya bu tavr›yla, Türkiye devrim tarihine ve tüm devrimcilere ilk kez kendi can›yla bedel bulmufl parlak bir direnifl miras› b›rak›r.

‹brahim Kaypakkaya yoldafl uzun iflkence günlerinde ser verip s›r vermemekle bir “yi¤it” ve “kahraman” olarak m› bu tavr› koydu, yoksa Türkiye devrimci hareketinin tüm militanlar›na bu muazzam tutumu can bedeli arma¤an ederken dünya görüfllerinin gere¤i olarak m›?

fiimdi iflkenceye düflen her devrimcinin mutlaka ilk düflündü¤ü bir simgedir O. ‹flkence alt›nda ser verip s›r vermemek Onun ad›yla özdefl yenilgisiz bir ilkedir. O, bu tavr›n›n kayna¤›n›

ADI ‹BRAH‹M KAYPAKKAYA, PART‹S‹ TKP/ML’D‹R

Kürt ulusal hareketten di¤er küçük burjuva radikal örgütlere varana kadar herkes, ‹brahim Kaypakkaya’n›n bu tavr›na “sayg› duydu¤u”nu, bu direnifl ruhunu “taktirle karfl›lad›¤›”n› söylemektedir. Ama onun komünist

olup olmad›¤› noktas›nda ayn› sayg›nl›k ve hayranl›¤› göstermemektedir. Bu da onlar›n, fleylerin niteli¤ini küçük burjuva idealizmi penceresinden görme ›srar›n›n somut bir kan›t›d›r. Oysa biliyoruz ki ‹brahim Kaypakkaya’n›n bu tutumunu flekillendirme nedeni kesinlikle bireysel kahramanl›k ve ideolojik de¤erlerinden kopuk bir “yi¤itlik” de¤ildir. O, bu tavr› siyasi düflüncelerinin zorunlu bir sonucu olarak flekillendirmekle yi¤itlik, kahramanl›k duygular›n›n flekillendirdi¤i tutumdan titizlikle ay›r›yor ve bunu da gayet alçakgönüllü bir tav›rla ifade ediyor. Ne diyor sorgusunda? “Esasen biz komünistler hiç bir flart alt›nda do¤rulu¤una inand›¤›m›z görüflleri dile getirmekte bir sak›nca görmeyiz. Ama örgütsel faaliyetlerimizi, örgüt içinde faaliyet gösteren yoldafllar›m›z› ve örgüte destek sunan, yard›mc› olan halktan kiflileri kesinlikle aç›k etmeyiz. Onlar›n ad›n› aç›klamay›z. ...” Yani bu direnifli siyasi inançlar›n›n gere¤i olarak yap›yor. Öyleyse devrimci namus, devrimci onur ve insani duygu ve vicdani sorumluluk iflkencecinin iflkence, tehdit ve ölüm korkusuyla iflkence yapt›¤› kifliden istedi¤i isim, adres vb. vermemektir. ‹flkence görmek, elbette bu kötüdür, çünkü ac›, ›st›rap ve zulüm insani olamaz. ‹flkenceci bir meslek olarak seçti¤i bu ifli yaparken daha kötü bir durumdad›r. ‹flkence ac›lar› bir biçimde unutulur. ‹nsan›n yaflad›kça unutamayaca¤› fley, kendini iflkenceden kurtarmak için iflkencecinin istedi¤i bilgileri ve kiflileri iflkenceciye teslim etmesidir. Bu kötünün en kötüsü bir afla¤›lanmad›r. ‹nsan›n kendi ruhunu kendi elleriyle dara¤ac›na çekmesidir ve iflkenceciye hizmet etmesidir... Demek ki iflkence alt›nda düflülmemesi gereken fley, iflken-


9

‹kincisi de ser verip s›r vermemek, komünist ve devrimci olman›n, teorik ve pratik tutarl›l›¤›d›r. fiöyle ki, e¤er bu devleti sömürücü, soyguncu ve zulüm devleti olarak görüyorsak, bu düzenin çürüdü¤ünü, sömürü, talan ve aldatmaca üzerine kuruldu¤unu, bunun için bu düzeni de¤ifltirmenin bir tarihi görev oldu¤unu, bir insanl›k ödevi oldu¤unu söyleyerek buna karfl› mücadele ederken, bu düzenin paral› bekçilerinin eline esir düfltü¤ünde de, bu mücadeleyi o koflullarda sürdürmek zorunday›z. D›flar›dayken görev bu düzeni teflhir etmek, halk› bilinçlendirmek ve düzene karfl› savaflt›rmakken, tutsak düfltü¤ünde de bu mücadelenin biçimi ser verip s›r vermemektir. Yani o koflullarda da devrime ve partiye, devrimci inançlara ve düflüncelere ba¤l› kalmak, iflkence ve tehdide boyun e¤ip kendi kiflili¤ini, inançlar›n›n do¤rulu¤unu ve yüceli¤ini ezdirmemek, çi¤netmemek ve kirletmemektir. ‹flte ‹brahim Kaypakkaya’n›n ser verip s›r vermeme tutumunun en özlü anlamdaki ideolojik ve siyasi kayna¤› budur. Onun tavr› bireysel bir kahramanl›k ve yi¤itçe bir day›lanma de¤il komünist olmay› her flart alt›nda bir yaflam biçimi olarak kabullenmesidir. Ki zaten katledilmesinin nedeni de budur. Yani sahip oldu¤u düflüncelerin Türkiye’nin çeflitli milliyetlerinde iflçi emekçilerince ö¤renilmesi durumunda bu düzenin ayakta duramayaca¤›n› bildiklerinden dolay› faflizm, ‹brahim Kaypakkaya’y› yok ederek bu görüflleri gizleyebilece¤i-

ni düflünüyordu, ama her zaman oldu¤u gibi, bu kez de tarihin düflmanlar› olarak yan›ld›lar. Evet, ‹brahim’i, yoldafllar›n›, arkadafllar›n› ve örgüte yard›mc› olan kiflilerin ismini vermedi¤i için de¤il, onu Proletarya Partisi’nin program›n› yazan kifli oldu¤u için öldürdüler. Çünkü sorun isim olsayd› ‹brahim’in ismi ve örgütsel konumu da dahil di¤er birçok yoldafl›n ismi, faaliyeti ve çal›flma alanlar› bir y›l önce Do¤u Perinçek taraf›ndan verilmiflti. O düflman taraf›ndan zaten bilinen bir fleyin söylenmesinin de ihanet oldu¤unu, bir komünist için siyasi ihbar oldu¤unu, devrime ve partiye darbe ve zarar oldu¤unu bilerek, ser verip s›r vermedi. Seve seve, bile bile ve coflkuyla yaflam›n› verdi. Yaflam›n› devrime, partiye, halka ve ideolojik de¤erlere arma¤an etti. ‹brahim Kaypakkaya’n›n yakalan›p iflkencede katledilmesi, Ali Haydar Y›ld›z’›n flehit edilmesi, Türkiye devriminin ve Proletarya Partisi’nin ilk kad›n flehidi Meral Yakar ve flehir gerilla faaliyetinin komünist komutan› Ahmet Muharrem Çiçek’in destans› bir direniflten sonra fiehremini’de flehit edilmesi, önder kadrolar›n neredeyse tümünün ayr› ayr› yerlerde tutsak düflmesi, Proletarya Partisi’ne geçici bir örgütsel yenilgi getirdi. D›flar›da kalan bir kaç tecrübeli kadro Proletarya Partisi’ni toparlamaya çal›flt›ysa da, bu çaba 1974 sonlar›na kadar kendili¤inden bir çaba olarak kald›. Ayn› y›l (yani 1974) ç›kar›lan “genel af” birçok tutsa¤›n hapisha-

neden ç›kmas›n› sa¤lad›ysa da, as›l önder kadrolar›n büyük ço¤unlu¤u idam cezas› almalar› dolay›s›yla içeride kald›lar. Bu dönem, merkezi önderlikten yoksun olarak bölgesel dönemin yafland›¤› ve ayn› zamanda “Örgütlenme Komitesi (ÖK)” arac›l›¤›yla bölgesel dönemin afl›lmaya çal›fl›ld›¤› bir dönem olmufltur. Hapishaneden ç›kanlar d›flar›dakilerle birleflerek Proletarya Partisi’ni toparlamak ve konferansa götürmek için geçici bir komite kurdular. “Koordinasyon Komitesi”. Partinin toparlanmas› ayn› zamanda bir konferans sürecine haz›rl›k oldu¤u için bafll› bafl›na bir iç siyasi mücadeleyi de gerekli k›l›yordu. Özellikle Koordinasyon Komitesi içinde yer alanlar, 1976’ya gelindi¤inde bir tak›m farkl› düflüncelere sahip olduklar›n› aç›kça Proletarya Partisi d›fl›nda aç›klamaya bafllam›fllard›. Bu tutum proletaryan›n tutumu de¤il; ancak küçük burjuvazinin demokratik merkeziyetçi tutumun ayaklar alt›na al›nmas› tutumu olabilir. “KK hizibi”, konferansa gidilece¤i s›rada “Türkiye’nin kapitalist oldu¤u”, “halk savafl›n›n bizim ülkemizde geçerli bir mücadele olmad›¤›”, “Türkiye’de toplu ayaklanma siyaseti gütmek gerekti¤i”, “Kemalizm’in faflizm oldu¤u yönünd e k i düflüncenin de tart›fl›lmas› gerekti¤i” vb. görüfllerle ortaya ç›karak partiyi siyasi olarak sa¤ bir çizgiye, örgütsel ola-

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

cecinin istediklerini yapmak de¤il yapmamakt›r. ‹flkencecinin dediklerini yapmamak ve istediklerini vermemek, sadece devrimci de¤erlere, devrime, partiye ve halka hizmet etmez, ayn› zamanda iflkencecinin de bir insana daha eziyet etmesinden kurtar›lmas›d›r, bu birincisi.


10 rak da partinin parti de¤il “parti hareketi” oldu¤u teziyle tasfiyeye sürüklemeye çal›flt›lar. Bunlara hem d›flar›daki yoldafllardan, hem de d›flar›ya ç›kamayan önder kadrolardan fliddetli bir tepki geldi. “Bu sa¤c›l›k ve tasfiyeciliktir” dendi. Ve yo¤un bir siyasi tart›flma bafllad›.

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

K›sa bir süre yalpalayan “Koordinasyon Komitesi” mahkum olaca¤›n› sezince, alel acele ayr›l›k ilan etti ve Proletarya Partisi’nin birçok de¤erine de el koydu. Daha sonradan kendine “TKP/ML Hareketi” diyen ve “Halk›n Birli¤i” ad›yla bir dergi ç›karanlar! ‹flte bu 1976’da ayr›lan kapitalist yolcu ve halk savafl› kaçk›n› “Koordinasyon Komitesi” grubudur. Bu ayr›l›k Proletarya Partisi’nin 1976’da yap›lmas› düflünülen 1. Konferans›n› geciktirmifl, parti yeniden bir toparlanma sürecine girmifl, KK (Halk›n Birli¤i) hizbine karfl› yo¤un bir ideolojik-siyasi mücadele bafllatm›flt›r. Bu arada bu hizip ‹brahim Kaypakkaya’y› tümden inkar etmenin zirvesi olarak Mao’yu da inkar etmifl, Mao’nun köylü devrimcisi oldu¤unu, ‹brahim Kaypakkaya’n›n da Çin flabloncusu oldu¤u ünlü kaba iftiras›na nokta koymufltur. Bu grup uzun y›llar hareket olarak varl›¤›n› korumufl 1993’te TK‹H adl› devrimci örgütle birleflerek MLKP ad›n› alm›flt›r. ‹ki y›ll›k bir toparlanmadan sonra bölgesel dönem sona ermifl, Proletarya Partisi 1978’de 1. Konferans›n› baflar›yla toplam›fl ve zaferle sonuçland›rm›flt›r. Konferans ‹brahim Kaypakkaya ve yoldafllar›n›n yaflanm›fl taktik hatalar›n› tespit etmifl, partinin temel program›n›n ‹brahim Kaypakkaya’n›n 5 temel yaz›s› oldu¤unu kabul etmifl, tüm ülke çap›nda örgütlenmeye giriflmifl, yurt d›fl›ndaki Türkiyeli iflçileri ve ö¤rencileri h›zla örgütleyerek orada da parti önderli¤i do¤rultu-

sunda sendikalaflma ve dernekleflmeye girmifltir. Proletarya Partisi konferanstan sonra ideolojik-siyasal mücadelede yo¤unlafl›rken, özellikle Mao Zedung sorunu, sosyal emperyalizm ve üç dünya teorisi meselelerinde partiyi çok güçlü bir biçimde silahland›rm›fl, devrimin yolu sorununda halk savafl› meselesinde çok ciddi teorik yaklafl›mlarda bulunmufltur. Uluslararas› proletaryan›n ortak sorunlar› konular›nda da yo¤unlaflan parti, MLM partilerle enternasyonalist iliflkileri gelifltirmifl, Mao’nun ölümünden hemen sonra, keskin bir dönüflle MLM çizgiden çark eden Enver Hoca ve Arnavutluk Emek Partisi’nin Mao Zedung flahs›nda Marksizm-Leninizm-Maoizm’e karfl› Troçkist ve dogmatik cenahtan bafllatt›¤› sald›r› karfl›s›nda dirayetli bir set oluflturmufl, uluslararas› proletaryan›n Maoizm bayra¤› etraf›nda birleflme çabas›nda hat›r› say›l›r çaba harcam›flt›r. 1980’lere geldi¤inde Proletarya Partisi, uluslararas› komünist hareketin merkezi m›zra¤› konumuna gelmiflti. Nedir ki Proletarya Partisi, siyasal sorunlarda böylesine yetkin bir noktaya gelmesine, örgütsel olarak derinlemesine ve genifllemesine güçlenip geliflmesine ra¤men, özellikle askeri olarak Halk Ordusu’nu 8 y›ll›k tarihinin en zirve noktas›na getirmesine ra¤men, esas olarak partisini, özellikle askeri prati¤ini k›r perspektifiyle örgütleyememesi y›¤›n niteli¤ini kazanm›fl parti bünyesini k›rsal alanda gerilla savafl›na seferber edememesi, 12 Eylül faflist cuntas›n›n geliflini alt› ay önce tespit etmesine ra¤men, partiyi bu öngörü gere¤ince bu koflullar alt›nda mücadeleyi sürdürmeye haz›rlamamas› gibi önderlikten kaynaklanan yetersizlik, sa¤ yönelim partiye s›n›f mücadelesine ivme kazand›rmak olana¤›n› ortadan kald›rm›fl, 12

Eylül sonras› süreçte görülece¤i gibi tarihsel bir f›rsat› kaç›rm›flt›r. Tam bu s›rada, yani 12 Eylül askeri faflist cuntas›ndan befl ay önce, parti içinde yeni bir kopufl daha görüyoruz. May›s 1980’de özellikle flehir askeri örgütlülü¤ünde yer alanlar›n ço¤unlu¤u oluflturdu¤u bir grup, parti önderli¤inin sa¤c›laflt›¤›n›, halk savafl›n› uygulayamad›¤›n›, bu görevi kendilerinin yapaca¤›n› iddia ederek partiden kopuyorlar. O günden sonra “GKK” olarak bir süre ad›n› duydu¤umuz bu grubun özelli¤i “sol” söylemli bir ç›k›fl yapmas›na ra¤men asl›nda özü itibar›yla dogmatik, sa¤ ve geri politik bir grup olmas›d›r. Bu nitelik onlar›n partiden koptuktan sonraki prati¤inden rahatl›kla anlafl›labilir. Bunlar›n prati¤i, teoriye tepkinin insan› götürece¤i olumsuz noktan›n büyük tecrübeleriyle doludur. GKK “halk savafl›n› bafllataca¤›z” iddias›yla ç›kmas›na ra¤men, elefltirdikleri partinin o günkü askeri yöneliminin çok çok gerisine düflmekle kalmad›, küçük marketler ve bakkallara “kamulaflt›rma” gayesiyle yönelerek siyasi perspektifini kaybetmifl, s›radan çetelerin “askeri prati¤i” seviyesine düfltüler. Ay-

‹flkence ac›lar› bir biçimde unutulur. ‹nsan›n yaflad›kça unutamayaca¤› fley, kendini iflkenceden kurtarmak için iflkencecinin istedi¤i bilgileri ve kiflileri iflkenceciye teslim etmesidir. Bu kötünün en kötüsü bir afla¤›lanmad›r. ‹nsan›n kendi ruhunu kendi elleriyle dara¤ac›na çekmesidir


r›ld›ktan iki y›l sonra kendini fesh eden hizip, özelefltiri vererek partiye geri döndüler. Eylül 1980 askeri faflist darbesi geldi¤inde Proletarya Partisi, 2. Konferans›na haz›rlan›yordu. Ama ayn› zamanda parti karfl›s›nda da (gelece¤ini söylemesine ra¤men) haz›rl›ks›z yakalanm›flt›. Cuntan›n muazzam terörü güçlü bir y›k›m da getirmiflti. Bir y›l içinde cunta, toplumdaki bütün direnifl odaklar›n› nötralize etmifl, Proletarya Partisi de önemli kay›plar alm›flt›. PKK s›n›r d›fl›na çekilmifl, TDKP, Kurtulufl, Dev-Yol, Dev-Sol, MLSPB gibi örgütler merkezi önderli¤iyle birlikte hapishanelere doldurulmufltu. Proletarya Partisi bir taraftan bir an önce 2. Konferans›n› toplamakla u¤rafl›rken, di¤er yandan da a¤›r terör koflullar›nda kay›plar› azaltmak için, yeni koflullara uygun örgütlülük yaratmaya çal›fl›yordu. Nihayet 1981’de ülke içinde 2. Konferans›n› toplamay› baflaran Proletarya Partisi, bu konferans›n› da baflar›yla sonuçland›rd›. Kadrolar›n›n büyük ço¤unlu¤unu k›ra çekerek, gerilla savafl›n› bafllatma karar› ald›. 2. Konferans›n baflar›s› yan›nda parti içinde çok önceleri amans›zca süren s›n›f mücadelesi yeni bir hizbi daha ortaya ç›kard›. Bu hizip, Arnavutluk Emek Partisi ve önderi Enver Hoca döne¤inin baflkan Mao flahs›nda MLM’ye sald›rd›¤› koflullarda, yurtd›fl›nda ortaya ç›kt›. Ad›na yurtd›fl› “Mülteci

Hizbi” denilen bu troçkist k›rmas›, dogmatik-revizyonist yap› Mao’yu proletaryan›n befl büyük ö¤retmenlerinden biri olarak görmeme, halk savafl› rotas›na s›rt›n› çevirme, Proletarya Partisi’nin teorik temelini aç›ktan red etme temelinde yol izliyordu. Günümüzde kendisine “Bolflevik Partizan” diyen bu hizip devrimci prati¤in s›n›f savafl›m› gerçe¤inin kenar›nda kalm›flt›r. Proletarya Partisi 2. Konferans gere¤ince gerilla savafl›n›n öncelikli alan› olarak tespit etti¤i Dersim’e güçlerini aktarma haz›rl›¤› içindeyken, bir düflman operasyonuna maruz kal›r. 2. MK’n›n neredeyse merkezi önderli¤ini oluflturan yar›ya yak›n üyesiyle birlikte partinin ‹brahim Kaypakkaya’dan sonraki 2. Genel Sekreteri Süleyman Cihan da tutsak düfler. Proletarya Partisi, MarksistLeninist-Maoist bir savafl partisinin önderi olman›n tavizsiz komünist tavr›n› koyarak ‹brahim Kaypakkaya ile ayn› tarihi kaderi paylafl›r. Ser verir s›r vermez! Proletarya Partisi’nin ikinci k›z›l meflalesi olarak kavgam›z›n ölümsüzler taht›na konuk olur. Ama iflkenceciler yenilgilerini gizlemek için onu öldürdüklerini kabul etmezler, “kendini pencereden att›, öldü” derler. Sadece katil de¤il, utanç verici bir korkakl›¤›n, insan› rezil rüsva eden bir yalan›n da sahipli¤ini üstlenir iflkenceciler...

Süleyman Cihan’›n katledilmesi ve birçok yönetici kadronun düflman taraf›ndan tutsak düflmesi sonucu, partinin merkezi önderli¤inde nicel ve nitel bir zay›flama yafland›. Tecrübeli ve deneyimli yetkin kadrolar konusunda zay›f bir noktaya gelinse de parti, Dersim bölgesinde 2-3 gerilla birli¤ini oluflturmay› baflar›r. Ancak 2. MK’n›n savafl konusunda kafas›n›n aç›k olmamas› savafl güçlerini önderliksiz b›rak›r. Parti bu olumsuz durumdan kurtulmak için 3. Konferans›n› toplama haz›rl›¤›na girer. Bu arada parti taban›nda, özellikle gerilla bölgesinde 2. MK’ya karfl› tepki doru¤a ulafl›r ve siyasi dirayeti kaybeder. ‹fli MK’da yer alan kiflilerin “ya onlar konferansa al›nmayacak ya da biz konferansa temsilcilerimizi göndermeyece¤iz” fleklindeki yaklafl›mla, sorunu, kiflilere karfl› tepkiye vard›r›r. Bu anlay›fl parti içinde bir bunal›m yarat›r. Bu anlay›fl›n sahibi olan DABK bölgesinin ikna edilmesi için bat› delegeleri, parti tüzü¤ü gerekleri çerçevesinde iknaya çal›fl›rlar. DABK bölgesi konferans›n mutlak Dersim’de yap›lmas› gerekti¤inde diretin. Partinin büyük ço¤unlu¤u bu ›srar› elefltirmekle birlikte suni ve yanl›fl anlay›fllarla çat›flma, onlar› düzeltme imkan›n› kullanmadan bir kopman›n yanl›fll›¤›n› partiye yaflatmamak için, konferansa oturmak üzere bat› delegelerini Dersim’e gönderir. Birinci grup delege, Ova-

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

11


12 c›k’›n bir köyünde düflman taraf›ndan kuflat›l›r. Yoldafllar ellerindeki silah ve cephane yetersizli¤ine ra¤men, tam bir komünist kararl›l›k gösterirler, çat›fl›rlar ve bir kiflinin d›fl›nda tümü flehit düfler.

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

Bu a¤›r darbenin faturas›n› “co¤rafik alanda” ›srar etme anlay›fl›na ç›karmas› gereken DABK, tersi bir tutum al›r. Bunu da 2. MK’ya y›kar ve konferansa gitmeden partiden ayr›ld›¤›n›, daha do¤rusu “partiyi kendilerinin temsil etti¤i”ni söyleyerek, Proletarya Partisi’yle ba¤lar›n› kopar›r. Bu tarihi süreçte de Proletarya Partisi’nin üyelerinin büyük bir ço¤unlu¤u DABK’›n bu tavr›n› dayatmac›, sol sekter ve sorunlara namlunun ucundan bakmak olarak de¤erlendirerek yeniden konferans› örgütleme ifline girer ve 1987’de 3. Konferans›n› toplar. DABK bölgesi ça¤r›lmas›na ra¤men, konferansa kat›lmaz. Proletarya Partisi’nin program›n› soldan yorumlayan, sorunlara namlunun ucuyla yaklaflan, salt askeri bak›fl aç›s›ndan muzdarip, sol sekter bölgeci bir grup olan DABK, günümüzde DARBEC‹, tasfiyeciler olarak varl›¤›n› sürdürmektedir. 3. Konferans›n sonucunda parti DABK’› hala parti gücü olarak görür ve birlik için ça¤r›s›n› yapar. 3. Konferanstan sonra ideolojik ve siyasi olarak mahkum edilen 2. MK temsilcileri parti yönetiminde yer alacak deste¤i yitirirler ve konferanstan k›sa bir süre sonra ayr›larak kendilerini “Devrimci Partizan” (Komün) olarak adland›r›rlar. Bu ayr›l›k Proletarya Partisi’ni etkileyecek bir nitelikte olmaz. Çünkü bunlar, tasfiyeciler ve sa¤c›lar olarak bir araya gelen küçük bir tasfiyeci gruptur. Bu kesim flimdi, bütün parti karfl›tlar›n›n, tasfiyecilerin s›¤›nak liman› olan düzene, sisteme demir at›p, bireysel yaflam›n bencil denizinde kulaç

atmaktad›rlar. Üçüncü konferans›n en önemli aya¤› parti güçlerini toparlamas›, partiye motivasyon kazand›rmas›yd›. 1991’de dördüncü konferans›n› gerçeklefltiren parti, önemli bir dönemeçten geçiyordu. Dünya ölçe¤inde Rus Sosyal Emperyalizminin ve Do¤u Avrupa ülkelerinin klasik kapitalizme aç›ktan ve bütünüyle demirledi¤i geliflmeler yaflan›yordu. Gorbaçovcu rüzgarla y›¤›nlar›n yolundan flafl›rt›l›p, aldat›ld›¤› ve sosyalizmin öldü¤ü fliarlar›n›n her tarafta rahatça yank›land›¤› bir dönemdi. Proletarya Partisi dördüncü konferans›nda Marksizm-Leninizm-Maoizm biliminde ›srarl› ve kararl› duruflundan ödün vermedi. Kuzeyden esen bu devrim sosyalizm ve bilim düflman› rüzgara kararl›l›kla karfl› ç›karak, tarihsel rolünü oynam›flt›r.

z›n ve beklenmedik bir tutumla, 1992’deki ça¤r›ya olumlu cevap verir. Her iki taraf görüflerek bir birlik komisyonu olufltururlar ve 1992’nin sonlar›na do¤ru, DABK’la resmen birleflilir. Ve ’93’ün bafl›nda 1. Ola¤anüstü Parti Konferans› karar› al›r. 1993 May›s’›nda toplanan OPK “baflar›yla” sonuçlan›r. Proletarya Partisi’nin DABK’la yapt›¤› birlik ilkesiz, oportünist birlikti. 1.OPK’n›n kendisi oldu¤u gibi, birlik de birçok temel ilkesel yanl›fl anlay›fl› bar›nd›rmaktayd›. En önemli hata, birli¤e gidilirken neden ayr›ld›¤›n›n hesab›n›n verilmemesi, kimin ne oranda parti program› ve anlay›fl›ndan uzaklaflt›¤›n›n tart›fl›lmamas›d›r. Dolay›s›yla birlik gerçekten tek bir disipline sahip parti yerine, kanatlar›n iç disiplinlerini gizliden gizliye korudu¤u ve grup ruhunu sürdürdü¤ü bir “fe-

Proletarya Partisi konferanstan sonra ideolojik-siyasal mücadelede yo¤unlafl›rken, özellikle Mao Zedung sorunu, sosyal emperyalizm ve üç dünya teorisi meselelerinde partiyi çok güçlü bir biçimde silahland›rm›fl, devrimin yolu sorununda halk savafl› meselesinde çok ciddi teorik yaklafl›mlarda bulunmufltur. Dördüncü konferansta; gerilla savafl›nda ›srar ve s›klaflmay› koymas› parti’nin önemli yönelimiydi. Bu konferansta öne ç›kan sosyalizm cilal› milliyetçili¤e karfl›, proletaryan›n s›n›f kardeflli¤ini dayan›flmas›n› ve ortak örgütlülü¤ünü savunarak denenmifl bayra¤›n› yeniden yükseltmesi önemli bir karard›. 1991’de 4. Konferans›n› yapan parti, DABK’la birlik diye bir sorununun olmad›¤› karar›n› alsa da, parti taban›ndan gelen yo¤un tepki üzerine, Siyasi Büro toplant›s›nda yeniden DABK’a birlik ça¤r›s› yapar. DABK ans›-

deratif” birlik olur. Bu konferansta her ne kadar Baflkan Mao’nun nitel katk›lar›yla ML’nin yeni ve üçüncü aflamas›na Marksizm-Leninizm-Maoizm aflamas›na s›çrad›¤› yönünde çok önemli ve tarihsel bir karar al›nm›fl ise de, ilkelerden yoksun bir flekilde gerçeklefltirilen “oportünist birlik”, çok geçmeden Proletarya Partisi’ni yeni bir bunal›m›n efli¤ine getirdi. Birlik daha bir y›l›n› doldurmadan, Askeri Komisyon içinde kümelenen DABK önderleri Proletarya Partisi’ne karfl› “18 Nisan 1994” tarihinde bir darbeye kal-


13

Proletarya Partisi, 1994 bafl›nda yeniden önüne konferans› koyar ve seçimler yoluyla Konferans Örgütleme Komitesi’ni (KÖK) oluflturur. Ve nihayet KÖK, 1995’in Haziran’›nda partiyi konferansa götürmeyi baflar›r. 2. Ola¤anüstü Parti Konferans› olarak parti tarihine geçen bu konferans, Proletarya Partisi’nin son sekiz y›ll›k tarihini de¤erlendirerek birçok önemli ders ç›kar›r. Bu konferans›n bafllang›c›nda da bir grup tasfiyeci ve mücadele kaçk›n›, parti içinde iflledikleri suçlar›n hesab›n› vermemek için, alt konferansta ald›klar› yenilginin a¤›r haz›ms›zl›¤›n›n da etkisiyle konferanstan kaçarlar. Konferanstan kaçarken de bir dizi suç iflleyen bu suçlular güruhu, kendilerini GÖK olarak isimlendirerek, tasfiyecilikten düzen içine evrilmenin i¤renç bir örne¤i olmaktan öteye bir ad›m atamad›lar. Partiden kopan di¤er gruplar da s›n›f mücadelesi arenas›nda silinip gittiler. Ki zaten mücadele etmek için de¤il, düzen içine kilitlenmek için ayr›l›k ilan ettiler. T›pk› “GÖK”çüler gibi. fiu anda

›srar görünümü veren darbeciler de, sahip olduklar› darbeci, tasfiyeci ve dogmatik anlay›fllar›n›n bir sonucu olarak bu kavgan›n gerçek zemini üzerinde uzun süre kalamayacaklard›r. Tarih, bunlar›n benzerleri konusunda da hükmünü defalarca ortaya koymufltur. 2. OPK’n›n Proletarya Partisi tarihinde önemli bir yeri vard›r. Bu önem, içinden geçilen sürecin karmafl›kl›¤›, zorlu¤u ve yaflanan tahribatlar›n büyüklü¤ünden kaynaklanmaktad›r. 2.OPK’n›n önemi parti program›n› soldan yorumlayarak, sorunlara namlunun ucundan bakarak salt askeri bak›fl aç›s›yla, parti ilkelerinin darbeyle ayaklar alt›na al›nd›¤› bir süreçten k›sa bir zaman sonra olmas› aç›s›ndan önemi büyüktür. Partinin soldan darbelenmesi yetmezmifl gibi, ad›na onbafl› darbesi denilen keza partinin sa¤dan darbelenerek tasfiye edilmek istendi¤i bir sürecin yafland›¤› koflullarda 2 OPK’n›n parti tarihi aç›s›ndan ilkelerinin kuflan›lmas› tarihsel önemdedir. Darbe ve sald›r› sadece soldan gelmemektedir, ayn› zamanda sa¤dan ve türevlerinden de gelmektedir. ‹ç düflmanlar›n yaratt›¤› ve yapmaya çal›flt›klar› tahribat ve tehlikeler karfl›s›nda “Her fley Parti için, Parti devrim için” ilkesi fazlaca önem kazanmaktayd›. Sa¤ ve sol tasfiyeciler taraf›ndan ‹deolojik-politik-örgütsel de¤erlerin dinamitlenmesine çal›fl›ld›¤› bir dönem, daha önce bu kadar yaflanmam›flt›. Sald›r› ve imha, kapsaml› ve çok yönlüydü. Parti karfl›t›, devrim ve s›n›f karfl›t›, bu sald›r›lara karfl› partinin ilkelerinin savunularak korunmas›, yaflamsal önemdeydi. Bütün bunlardand›r ki 2.OPK, parti tarihinde büyük önemde bir yeri vard›r. ‹deolojik-politik-örgütsel sald›r›lar›n kapsaml› ve çok boyutlu yafland›¤› bir süreçte, devrim ve parti ilkeleriyle yürümek

büyük bir bilinç, yüksek bir sorumlululuk gerektiriyordu. ‹lkelerin alt üst edilerek darbelendi¤i, yaflanan geliflmelerle bilincin mu¤laklaflt›r›lmaya, inanc›n zay›flat›lmaya çal›fl›ld›¤›, yönelimin netsizlefltirilmeye fazlas›yla çaba harcand›¤› bir süreçte, “ilkeleri üzerinde aya¤a dikilmek” partiyi savunmak, devrim ve s›n›f ç›karlar›n› savunmak oldukça önemliydi. Bu sürecin zorluklar› sorumluluklar› ve görevleri içinde parti, ilkeleriyle yürüdü. Düflmana vurdukça iç düflmanlar›n etki gücü nötralize edildi. Parti ilkeleri üzerinde aya¤a dikilmenin ad›mlar›n› att›. “FIRTINALAR ‹Ç‹NDE BIÇAK SIRTINDA” yürüyüflün CESARETL‹ ‹DD‹ASINI partiye ve devrime kavratt› Proletarya Partisi’nin önderi MEHMET DEM‹RDA⁄. O, MLM’yi ülke topra¤›na tafl›yan ve yarat›c› flekilde uygulayan ‹BRAH‹M KAYPAKKAYA’n›n komünist bilinci ve yaklafl›m›yla sorunlar› ele ald›. Ne yap›lmas› gerekti¤ini, nas›l yap›lmas› gerekti¤ini bizzat kendisi yaparak kavratt›. Savafl bölgesinde “süreklili¤i sa¤lanm›fl gerilla savafl›n› ve gerilla bölgesinde parti inflas›n›” yaratmak için partinin temel yönelimini belirledi. Darbelenen, sars›lan parti’nin prestiji ve ilkelerini yeniden savafl bölgesinde infla etti. Yoldan ç›kar›lmak istenen partiyi yeniden yoluna koydu. Partinin temel gündemine halk savafl›n› ve onun özgün biçimi olan gerilla savafl›n› oturttu. Savafla göre flekillendirmeyi yeniden esas hale getirdi. “Durum iyidir çünkü, gerçekler devrimcidir” diyerek, gerçeklerden zorluklardan korkman›n anlams›zl›¤›n› ö¤retti. Zorluklar›n devrimle afl›lmas› gerekti¤ini bunu için büyük bedeller ödenmesi gerekti¤ini yaflayarak, savaflarak ö¤retti. O, korkusuz bir bilge olman›n mütevazi ö¤retmeni oldu. O, ölümde zaferin en gör-

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

k›flt›lar. Parti içinde büyük ço¤unluk, parti içi mücadelede devrimci normlar› benimsemifl, parti hukukunu ve tüzü¤ünü esas alan ve sorunlar› tart›flma ve iradeyle çözmeyi benimsemifltir. Tarihimizde ikinci kez parti ço¤unlu¤u, parti iradesine karfl› yap›lan DARBEY‹ benimsemeyerek karfl› ç›kar ve partideki sorunlar›n çözümü için iradeye gidilmesini ve çözüm yerinin konferans ve yönteminin demokratik olmas›n› benimserler. Darbeciler suçlar›nda ›srar ederler, ölüm fermanlar› ç›kar›rlar, partinin yan›nda yer alan gerilla birliklerini silahs›zland›rma sald›r›lar›na girerler. Ama özellikle köylülerin aç›k karfl› durufllar› ve tecrit etmeleri darbecileri bu tav›rlar›n› uygulamaktan al›koyar.


14

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

kemli an›t›n› yaratt›.

bütünleflmemektedir. Örgütsel a¤›rl›kl› kat›l›m, ideolojik-politik kat›l›m›n önüne geçmektedir. Bu s›n›fa ait bütün çal›flma ve düflünce al›flkanl›klar›, partinin proleter kültürü, çal›flma ve mücadele çizgisiyle bütünleflememeleri sonucu kopmalar, tasfiyeler, süreç d›fl›na ç›kmalar olmaktad›r.

da mücadele etmek ve komünist kalmak, oldukça a¤›rl›kl› bir sorumluluk, yüksek bir bilinç ve iddia ister.

Bugün Proletarya Partisi, baflta parti kurucusu ve kuramc›s› ‹brahim Kaypakkaya olmak üzeProletarya Partisi’nin kurulure, flehit düflen genel sekreterlerin flu ve siyasal program› ile partibilgi birikim ve tecrübeleriyle nin kuruldu¤u 1972’den günüdaha güçlüdür. Parti tarihihin müze de¤in yaflad›¤› tasfiyeleri, zengin s›n›f savafl›m hazinesiyle darbeleri özlü olarak anlatmaya daha güçlüdür. Uluslararas› Proletarya Partisi saflar›ndan çal›flt›k. Proletarya Partisi’nin taplanda her türden revizyonizme, oportünizme ve troçkizme karfl› kopan tasfiyecilerin önemli bir rihi kapsaml›d›r, detayl›d›r. Buve bunlar›n ülke içinde yank› bu- kesiminin bugün s›n›f savafl›m›n- nun incelenmesi ve yaz›l› hale lan etkilerine karfl›, MLM bilimi- da bir yer bile edinememeleleri- getirilmesi tarihsel ninin güçlü bayra¤›yla karfl› koy- nin sebebi, bunlar›n söylem dü- önemdedir. mufltur. Keza parti içinde ortaya zeyindeki iddialar›yla gerçek idlay›fl› n a fl l› ç›kan her türden program ve dev- dialar› aras›ndaki uçuruml yan ›n hesab›e s e k rim karfl›t› oportünistlere, darbe- dan kaynaklanl i ›n n temel n ayr›ld›¤ klaflt›¤›n› cilere ve tasfiyecilere karfl› karar- makk o ç r l› flekilde mücadele ederek, de bi rken nede ›ndan uza k i l r i bugüne gelmifltir. bi, b li¤e gidili ve anlay›fl i g u ¤ r Bu tarih, i oldu li hata, bi program› s Proletari d n i e t m k . r r e › a n n › d p ya Partisi’nin ‹brahim nö as› da K’n 1.OP aktayd›. E n ne oran rt›fl›lmam Kaypakkaya taraf›ndan ortaya ta d›rm esi, kimi n tad›r. Kü- konulan siyasi-ideolojik progra› r a b m e çük burjuvazinin s›- m›n›n bugünkü durumla k›yaserilm v n › n n›f terbiyesinde zorluklara gö- land›¤›nda, onun bilimsel karakh e r ¤üs germek yoktur. Zor karfl›s›n- terini görmeyi sa¤lamakt›. türden hiziplere da mücadele arenas›n› terk et- 1972’de yaz›lm›fl bu program, karfl› amans›z mücadele ta- mek, onun s›n›f terbiyesinin Türkiye’nin sosyo-ekonomik yaönemli bir özelli¤idir. Proletarya p›s›n›n yar›-feodal, yar›-sömürge rihidir. Partisi saflar›ndan koparak parti oldu¤unu, Türkiye’nin ba¤›ms›z Parti tarihinde, kuruluflundan d›fl›na ç›kanlar›n istisnas›z hepsi, de¤il her yönüyle emperyalizme bugüne kadarki partiye sadece kendilerinin hakl› olduklar›n›; ba¤›ml› oldu¤unu, Türk egemen örgütsel olarak kat›l›p, ideolojik politik çizgilerinin do¤ru ve bi- s›n›flar›n›n ideolojisi olan Keolarak kat›lmayan, parti’nin limselli¤ini iddia ederek ortaya malizm’in faflizm oldu¤unu, programatik hatt›yla bütünlefle- ç›km›fllard›r. Ancak yaflam›n di- dolay›s›yla devletin de bafl›ndan meyerek, s›n›f savafl›m›n›n zor- yalekti¤i bu iddialar›n haks›z ve beri faflist oldu¤unu, Türkiye’de luklar› ve engelleri karfl›s›nda çö- bilim d›fl› oldu¤unu ortaya koy- faflizmin gelip geçici bir olay olmad›¤› ve sürekli oldu¤unu, zümü parti d›fl›na ç›kmakta bulan mufltur. onun yenilgiye u¤rat›lmas›n›n tasfiyeci hiziplerin gerçekli¤ini, Faflizmin azg›n koflullar›nda ancak bir silahl› devrimle mümtarihsel ak›fl içinde anlatmaya çamücadele yürütmek, düflman›n kün oldu¤unu; l›flt›k. imha ve yoketme terörüne karfl› Türkiye devriminin demokProletarya Partisi saflar›nda koymak zordur. Bunun zorlu¤u, yaflanan geliflmeler ve ortaya ç›- s›n›f savafl›m› arenas›n› terklerin ratik karakterli halk devrimi kan sorunlar›n kayna¤› yar›-sö- hat›r› say›l›r bir nedeni görülebi- oldu¤u, bu devrime iflçi s›n›f›n›n mürge, yar›-feodal ülkemizin ya- lir ancak, bu gerekçeden dolay› ideolojik önderli¤inin flart oldup›s›nda, yaflanan tasfiyecili¤in sürecimizin d›fl›na ç›kt›klar›n› ¤u, köylülerin (yoksul ve orta kaynaklar› toplumun derinlikle- belirten hiç olmam›flt›r. ‹ddia köylüler) devrimin temel (ana) rindedir. Küçük burjuvazinin ni- farkl› ancak gerçe¤in ç›plak yüzü gücünü oluflturdu¤unu, bu necel olarak ülkemizde a¤›rl›kl› bir çok farkl› olmufltur. Dolay›s›yla denle devrimin tek yolunun siyer iflgal etmesinde yatmaktad›r. ülkemiz topraklar›nda demokrat- lahl› halk savafl› yolu oldu¤u, Küçük burjuvazinin farkl› ke- l›¤›n bile çok a¤›r bedel ödemek- halk savafl›n›n k›rlardan bafllay›p simlerinden Proletarya Partisi’ne le mümkün oldu¤u bir süreçte flehirlere do¤ru iniflli ç›k›fll› olakat›l›mlar›n önemli bir kesimi, komünist olarak s›n›f savafl›m›n- rak, parça parça ilerleyerek zafer kazanaca¤›; partinin ideolojik-politik hatt›yla


15

Proletarya Partisi d›fl›ndaki di¤er devrimci örgütlerin komünist olmad›¤›, hemen tümünün sosyal floven, ço¤unun reformist ve darbeye bel ba¤layan ara s›n›f temsilcileri oldu¤u, (o dönem) Rusya’n›n sosyalist de¤il sosyal emperyalist bir devlet durumuna geldi¤i, ancak Sovyet halklar›n› aldatmak için sosyalist maske kulland›¤›; Hem ulusal planda, hem de uluslararas› proletaryan›n mücadele platformunda Mao Zedung yoldafl›n düflüncelerinin Marksizm-Leninizm biliminin yeni koflullarda ilerletilmifl hali oldu¤unu, Maoizmin, Marksist bilimin üçüncü ve yeni bir nitel aflamas› oldu¤unu, 30 y›l önce tespit eden Proletarya Partisi’nin bugünkü tarihsel süreçle nas›l da hakl› ç›kar›ld›¤›n› görmemizi sa¤lam›flt›r. ‹kincisi de parti denen gerçe¤in geliflmesinin de gerilemesinin de iç mücadeleyle çok yak›n bir ba¤la ba¤l› oldu¤unu, bunun insan iradesinin d›fl›nda bir fley olarak toplumsal ve tarihsel sürecin de¤ifliklikleriyle belirlendi¤ini, yaflananlardan do¤ru dersler ç›karmay› baflarm›flsak iç mücadeleyi kolayl›kla sürekli iyiye, do¤ruya ve daha güçlenmifl bir

partinin varl›¤› için kullanabilece¤imizi de görmeyi sa¤lam›flt›r. Proletarya Partisi’nin kuruldu¤u tarihten bugüne kadar yaflad›¤› 30 y›ll›k süreci, bir tecrübeyi ortaya koymufltur. Bu tecrübe parti program›n›n ve mücadele hatt›n›n do¤rulu¤unun tart›flmas›z ispat›d›r. 30 y›ll›k süreçte hayat, Proletarya Partisi’nin görüfllerini de¤il, bizim d›fl›m›zda “hayatta kalan” birçok örgütün prati¤ini de¤ifltirmeye zorunlu k›ld›. Ne ki bu “hayatta kalan”lar hala bilinçli de¤il. Çünkü bilinç, inanç getirilmifl bir sistemli düflüncenin hayata aktar›lmas› çabas›d›r ve ›srard›r. 30 y›ld›r yüzlerce faaliyetçinin kan› can› pahas›na ›srar etti¤i MLM hat, inan›lm›fl ve do¤rulu¤u döne döne ispatlanm›fl bir siyasi program›n ›srar›d›r. Bu ›srarda yüzlerce faaliyetçi flehit düflmüfl, hiç bir Komünist Parti’de görülmeyen düzeyde yüksek bir feda ruhu ortaya konmufltur. Öyle ki, biri partinin kurucusu ve önderi olmak üzere, dört parti sekreteri flehit düflmüfltür. ‹BRAH‹M KAYPAKKAYA ve SÜLEYMAN C‹HAN iflkencede katledilirken, üçüncü ve dördüncü genel sekreterleri KAZIM ÇEL‹K ve MEHMET DEM‹RDA⁄ çat›flmada flehit düflmüfllerdir. En üst düzeyde gerçekleflen bu feda ruhunun “t›ls›m”› parti program›n›n do¤ru ve bilimsel özüyle direkt ilintilidir. Proletarya Partisi, Türkiye devrimcilerinin ve bilinçli emekçilerinin ve dünya komünist hareketinin birçok bak›mdan ilham ald›¤› bir Komünist Parti’dir. Proletarya Partisi Demokratik Halk Devrimi, sosyalizm ve komünizmi hedefleyen mücadelesinde ilham›n› ve ayd›nlat›c› ›fl›¤›n› Marksizm-Leninizm-Maoizm’den alan komünist bir partidir. Proletarya Partisi, Türkiye devrimine birçok ilklerle can bedeli sa¤lam mevziler yaratm›flt›r.

Proletarya Partisi, faflist askeri darbeler karfl›s›nda darbeler ne kadar “güçlü” görünürse görünsün ona karfl› canla baflla silaha sar›lman›n ve yüzlerce flehit pahas›na zay›f bir durumu güçlü ve avantajl› bir duruma getirmenin örne¤ini, 12 Eylül askeri faflist darbesi karfl›s›ndaki tutumuyla ortaya koymufl, küçük burjuva ve oportünist sol gruplar›n ço¤unun ülkeyi terk etmekle halk› sürükledikleri güvensizlik ortam›ndan ç›kararak, halk için güven unsuru olman›n, samimi tarz›n› ortaya koymufl bir partidir. Proletarya Partisi, birçok devrimci örgütün aralar›ndaki sorunun ya da kendi iç sorunlar›ndaki fliddet yöntemini benimsemeyerek, farkl›l›¤›n› ortaya koymufltur. ‹lke olarak halk saflar›nda olan birey ve gruplara fliddet kullan›lamayaca¤›n› ve iç ideolojik-siyasi mücadelenin de iki çizginin tart›flmas›yla çözülece¤ini ›srarla göstermifl, böylece farkl› görüflte olsalar bile, partide kald›klar› ve partiyi güçlendirdikleri ölçüde birlikte ayn› çat› alt›nda mücadele verebileceklerini, farkl› anlay›fl sahibi devrimci birey ve gruplara karfl› zor kullan›lamayaca¤›n›n tutarl› gelene¤ini, prati¤iyle defalarca ortaya koymufl bir Maoist partidir. ‹flte Proletarya Partisi’nin faaliyetçileri bu görüfllerin, bu onurlu miras›n sahibi bir partinin siyasal program›n› devrimle taçland›rmak için, mücadeleyi kabullenmifl gönüllü proleter devrimcileridir. Parti saflar›nda örgütlü mücadeleyi kabulden itibaren her zaman göz önünde bulundurulmas› gereken fley, bundan sonraki yaflam›n s›radan, öylesine sürüp giden bir yaflam olmad›¤›n›, örgütlü devrimci olman›n Proletarya Partisi’nin görüfllerine ve onun yüzlerce üyesi ve militan savaflç›s›n›n kan› can› pahas›na Türkiye halk›na miras b›rakt›¤› onurlu devrimci gelene¤e ba¤l› kalmak ve bu mirasa bire-

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

Türkiye s›n›rlar› içinde iki ulusun bulundu¤u, bunlar›n Türk ve Kürt ulusu olduklar›, bunlardan baflka birçok ulusal az›nl›¤›n da bulundu¤u, dolay›s›yla Türkiye’nin çok uluslu bir ülke olarak Türk ulusuna mensup egemen s›n›flar›n Kürt ulusunu ezilen ba¤›ml› ulus durumuna getirmekle kalmay›p di¤er ulusal az›nl›klar› da bask› alt›nda tuttu¤u, bu gerçekten dolay› hem Kürt ulusunun, hem de Türk halk› ve di¤er milleyetlerden halk›n düflman›n›n ayn› düflmanlar oldu¤u, bunlar›n emperyalizm, komprador kapitalizm ve feodalizm oldu¤u, bunlara karfl› mücadelenin de parti önderli¤inde ortak olmas› gerekti¤i;


16 yin çabas›yla katk› sunmakt›r.

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

Proletarya Partisi’nin faaliyetçileri, inançlar›yla hareket eden ve gönüllülerden oluflan bilinçli, militan bir kurmayd›r. Yaflamlar›n›, içinde yaflad›klar› toplumu ve dünyay› iyiye, güzele ve özgürlü¤e do¤ru de¤ifltirmek için mücadele yürüten komünist devrimcilerdir. Proletarya Partisi kitleleri özgürlük, ba¤›ms›zl›k ve halk demokrasisi bilinciyle sozyalizm ve komünizm perspektifiyle örgütlemek savaflt›rmak, de¤ifltirip dönüfltürmek isteyen savaflç› bir partidir.

sürekli ö¤renmeyi bilmeli, MLM bilimini incelemeli-araflt›rmal›, ö¤rendiklerimizi prati¤in devrimci atefline uygulayabilmeliyiz. Gelinen tarihi aflamada görülen fley, Proletarya Partisi’nin siyasi yöneliminin tart›flmas›z ispat› olmufltur. Bize düflen görev h›zla ve titizlikle ö¤rendi¤imiz ölçüde parti politikas›n› çevremizdeki emekçilere götürmek, onlar› parti faaliyeti içinde örgütlemektir. Ö¤renmek ve ö¤retmek, kitleleri örgütlemek mücadeleye yeni yeni insanlar katarak

‹lkelerin alt üst edilerek darbelendi¤i, yaflanan geliflmelerle bilincin mu¤laklaflt›r›lmaya, inanc›n zay›flat›lmaya çal›fl›ld›¤›, yönelimin netsizlefltirilmeye fazlas›yla çaba harcand›¤› bir süreçte, “ilkeleri üzerinde aya¤a dikilmek” partiyi savunmak, devrim ve s›n›f ç›karlar›n› savunmak oldukça önemliydi. Devrimi gerçeklefltirmek için, devrimin ihtiyaç duydu¤u bütün araçlar›, do¤ru ve bilimsel politikalar›, baflar› kazanman›n yöntemlerini bulabilece¤imiz yer, yine devrimci mücadele prati¤inin kendisidir. Çünkü bu pratik, iflçilerin, yoksul köylülerin ve dinamit kutusu tafl›yan emekçi gençli¤in ortak prati¤idir. Çünkü bu mücadele prati¤i halk›n prati¤idir. ‹nsan bilgisinin en zengin kayna¤› da oradad›r. Yani kitlelerin içindedir. Halk sonsuz hazineleri içinde bar›nd›ran bir deryad›r. Biz, dünyadaki s›n›flar mücadelesi sürecinin her bak›mdan yeni ve ileri bir örgütüyüz. Çünkü biz Marksizm-Leninizm ideolojisinin en yeni, en yüksek bilimi olan Maoizm’in savunucular›y›z. Mücadele yaflam›m›z›n en zor, en karmafl›k görünen çeliflkilerini bu ideolojiye baflvurarak rahatl›kla, zafere ve kazan›ma çevirebiliriz. Yeter ki y›lmadan, usanmadan ve

savaflt›rmakt›r. Ve tüm çabam›z›, tüm imkanlar›m›z› halk savafl› mücadelesini güçlendirmek ve gelifltirmek yönünde seferber etmektir. Yani, madem devrim bafl›ndan sonuna kadar silahl› bir devrimci savafl yoluyla elde edilebilir, her fleyi devrimci savafl›n emrine, ihtiyac›na sunacak tarzda örgütlemek, savafla göre flekillenmek çok önemlidir. Kitlelerin kendili¤inden bilincini Proletarya Partisi’nin devrim ve savafl bilinciyle buluflturmak, gerilla savafl›na kat›lacak flekilde örgütlemek, yapmam›z gereken budur. Gerilla savafl›na sunaca¤›m›z imkan ve olanaklar› ço¤altmak ve zenginlefltirmektir. Devrimci teorinin pratikte güce dönüflmesinin çabas› bütünlüklüdür, ayn› ortamda, ayn› köyde, ayn› mahallede, ayn› iflyerinde, ayn› okulda, yaflam›n çeliflkilerinden habersiz, gelece¤inden güvensiz ve umutsuz insanlar›

devrimci gerçeklerden haberdar etmek, onlar› kendi gelecekleri için mücadele etmeye seferber edebilmektir. Kitelelere s›n›f bilinci tafl›ma, önder olma bilincini bugün daha güçlü kuflanmak önümüzde duran vazgeçilmez görevdir. Devrimci olmak, devrime inanmak ve devrimin emekçi y›¤›nlar›n ortak kavgas›yla kazan›laca¤›n› bilenler için devrimcilik hayat›n her alan›nda ve günün her an›nda devrim için çal›flmakt›r. Çünkü devrimcilik, mesaisi belli bir memur vazifesi de¤il, sürekli ve sonsuz bir çabayla, insanl›¤›n tümünü sömürüsüz, s›n›fs›z ve s›n›rs›z bir kardefllik dünyas› olan komünizme ulaflt›rana kadar samimiyetle yürütülen mücadeledir. Kendini, toplumu, ülkeyi ve dünyay› de¤ifltirme mücadelesidir, nesnel dünyan›n de¤ifliminde öznel dünyan›n de¤iflimidir. Bütün bunlar› hayat içinde nas›l gerçek k›labiliriz? Öncelikle tüm faaliyetçilerin yapaca¤› kay›ts›z koflulsuz fley, hangi düzeyde olursa olsun, ald›¤› ve/veya parti taraf›ndan verilen görevi tereddütsüz yerine getirmesidir. Görev ve sorumluluklar iyi ya da kötü, zor ya da basit, küçük ya da büyük olufllar›na göre ayr›m yap›larak de¤il, yap›lmas› gerekli oldu¤u için bu görevler baflar›lmal›d›r. Hayat›n her alan›nda da gördü¤ümüz fley, büyük görevlerin, büyük baflar›lar›n ve en büyük zaferin öncesinde hep irili ufakl› küçüklerin baflar›lmas›yla oldu¤udur. Tespit etti¤imiz hedefe yürürken azimli, kararl› ve coflkulu olmak ancak MLM bilimiyle onun halk savafl› stratejisiyle donanmakla mümkündür. Halk savafl› mücadelesiyle demokratik devrime zafer tac› giydirme ve sonra sosyalizmi infla etme ve tüm dünya halklar›yla komünizm dünyas›nda kucaklama u¤rafl›, insan soyunun flimdiye kadar giriflme-


17

Neredeyse bin y›ll›k bir ömürle kök salm›fl, ama gövdesi ve görünen tüm cüssesi tümüyle çürümüfl ve çöplü¤e at›lmas› geciktikçe daha çok insan›n yaflam›na mal olan ve milyonlarca insana ac›, açl›k ve yokluk çektiren bu düzeni y›kmak, onun yerine demokratik ve özgür bir düzen getirmek için hepimizin bu çürümüfl, zalim düzeni iyi tan›mas› gerekti¤i gibi, kurmaya çal›flt›¤›m›z yeni düzenin teori ve prati¤iyle h›zla donanmam›z› da gerektirir. Bu kolay bir u¤rafl de¤ildir. Bu u¤rafl bilinç, kararl›l›k ve cesaret ister. “Ben bu ifle var›m” diyen kad›n-erkek her yoldafl, onurlu bir yaflam›n dik bafll›l›¤›na da hak kazanm›fl demektir. Yeter ki insanl›k tarihinin bu en son ve en yüce kavgas›na kat›lmaya karar verelim, sonras› daha kolay olur. Çünkü sonras› s›radan bir insan olmaktan ç›kmakt›r. Çünkü sonras› devrim için u¤raflmak ve u¤rafl içinde baflarabilece¤ini görmektir. Faflizmin, emekçileri, s›radan ve “basit” insanlar seviyesine tutmakta çal›flmas› bilinçli bir siyasettir. Çünkü faflizm emekçi insanlar›n kendi kaderini belirleme mücadelesine girdiklerinde yeteneklerinin de ortaya ç›kaca¤›n› bilir. Birçok fleyi bir tarafa b›raksak dahi onun en çok korktu¤u fley emekçilerin mücadele içinde yönetebileceklerini ve toplumsal faaliyete önderlik edebileceklerini kavramas›ndan korkar. Çünkü “s›radan ve ayak tak›m›” olarak gördü¤ü kitleler bu gerçe¤i fark ederlerse faflist, sömürücü ve zalim yönetime baflkald›r›rlar. Kitleler, yani üreten ve yara-

Ad›na küreselleflme denilen olgu, emperyalistlerin eme¤e en yüksek düzeyde sald›r›s›d›r. Bu sald›r› tekni¤in, iletiflim ve ulafl›mda yaratt›¤› s›çramay› arkas›na alarak dünya halklar›n› kölelefltirmeye çal›flmaktad›r. tan kitleler, hayat›n her alan›na iliflkin sonsuz say›daki yarat›c› yetene¤e sahiptir. Kitlelerin bu kahredici yetene¤inin devrimci bilinçle buluflmas› ancak Proletarya Partisi’nin büyük çabas›yla olabilir. Kitlelerin a盤a ç›kar›lmam›fl yetenekleri, kendili¤inden mücadeleleri ancak Proletarya Partisi’nin önderli¤inde yürütülen bilinçli savafl›mla mümkün olur. Kitlelerin kendili¤inden mücadele ve yetenekleri Proletarya Partisi’ni beklemektedir. Bu bütünleflme ancak “‹BRAH‹M’DEN MEHMET’E” yürüyüflün kavranmas›yla devrim, parti ve önderlik bilincinin güçlü kuflanmas›yla mümkündür. Hem emekçinin bilime ve tarihin dizginlenemez ak›fl›na inanan her bilgi sahibi insan›n s›radanl›¤› b›rak›p s›n›f mücadelesinin aktif bir kiflili¤i durumuna gelmesi hem mümkündür hem de, kaç›n›lmaz bir insanl›k görevidir. Bu gerçe¤i ortaya ç›karan iflçi s›n›f›n›n bilimi olan Marksizm-Leninizm-Maoizm ve bu bilimin savaflç›s› partidir. Bizden bofl umutlarla oyalanmamam›z› bekliyor. Parti, sermaye düzeninin bireylere haz›rlad›¤› bencillik bata¤›ndan uzak durmam›z› bekliyor. Çünkü bencillik insan›n yak›c› özlemini duydu¤u özgürlük iste¤i sürecinde insan› birey olarak mutlu etmedi¤i çok aç›k olarak ispatlanm›flt›r. Kar›n toklu¤una hiç bir gelecek güvencesi olmadan düflük bir ayl›kla maafl alan çal›flan milyonlarca emekçi genç k›z ve erkekten hangisi mutludur? Hangisi insanca yaflamaktad›r? Mutluluk bireysel olarak mümkün olmad›-

¤› gibi, kar›n toklu¤u da mutluluk de¤ildir art›k. Kendini gerçek anlamda tan›mlama ve bütün özellikleri ve de¤erleriyle kendini bulma sürecine girmifl insanl›k art›k kölelik düzenindeki gibi kamç› yemedi¤i ve öldürülmedi¤i için duydu¤u mutlulukla yetinen de¤ildir. Bugün insan, a¤al›k döneminin özlemi olan bir parça toprak ve bir tas s›cak çorban›n mutlulu¤uyla yetinmeyendir. Bugün insan, ifl-gücüne pazar bulup karn›n› zar zor doyuran bir ücret almakla da mutlulu¤u yaflayan de¤ildir. Milyonlarca iflsizi, topraks›z› ve evsizi ç›plak mutsuzlar olarak bir tarafa b›raksak bile mutsuzlar› azaltamay›z. Bugünkü insan, hem teknolojinin insan yaflam›na getirdi¤i kolayl›¤›n seviyesine uygun bir mutlulu¤u isteyen hem de, insan› zihinsel olarak gelifltirip getirdi¤i seviyeye paralel olarak ihtiyaçlar› boyutlanm›fl ve mutluluk kavram›n› doldurabilecek istekleri geliflmifl olan insand›r... Yani, art›k bugün insan en temelde yaflama zorunlulu¤unu kesin olarak garanti alt›na almay› sa¤layabilmiflse insand›r. Bugün insan olmak, tüm yeteneklerini engelsiz ve yasaks›z olarak ortaya koyabilmiflse, ne düflünüyorsa onu söylemeyi, yasaks›z propaganda etmeyi koyabilmiflse insand›r. Bugün insan olmak, düflünen, üreten di¤er insanlarla birlikte sosyal bir varl›k oldu¤unun bilincinde olarak gerekti¤i kadar dinlenmeyi, bir sa¤l›k problemi oldu¤unda hiç bir maddi kayg› duymaks›z›n o problemle ilgilenebilen tam teflekküllü

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

di¤i büyük ve yüce bir davaya sahiplik iflidir. Bu mücadelenin zafere do¤ru gidiflini haz›rlayan her ifl, her eylem, her söylenmifl söz, büyük, onurlu ve coflkulu bir çabad›r.


18

30 y›ld›r yüzlerce faaliyetçinin kan› can› pahas›na ›srar etti¤i MLM hat, inan›lm›fl ve do¤rulu¤u döne döne ispatlanm›fl bir siyasi program›n ›srar›d›r. Bu ›srarda yüzlerce faaliyetçi flehit düflmüfl, hiç bir Komünist Parti’de görülmeyen düzeyde yüksek bir feda ruhu ortaya konmufltur.

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

sa¤l›k kurumlar›nda tedavi olmay› bir hak olarak kulland›¤›, herkesin eflitçe yararland›¤› ö¤retim ve e¤itim kurumlar›n› kendisinin ve toplumun gelece¤ine yönelik düzeyde hizmetine sunmuflsa insand›r. Bugün için insan; kiflisel kabiliyetlerini en yüksek e¤itim ve ö¤retim kurumlar›nda ülkesinin ve insanl›¤›n yarar› için gelifltirmek isterken önüne ç›kar›lan “fakirlik” engelini geride b›rakm›flsa insand›r. Bugün için insan, hem birey olarak kendisine hem de insanl›k soyuna karfl› giriflilen yabanc›laflmay› ortadan kald›rm›flsa ve bugün için insan kendi soyunun, insan›n, insandan kaynaklanan her türlü eflitsizli¤i ortadan kald›rm›flsa ve insanl›k soyunun ortak kardeflli¤ini sa¤lam›flsa insand›r. Ama bunlar›n hiç biri olmad›¤›na göre insan yoktur diyebilir miyiz? Hay›r. ‹nsan vard›r ama, yabanc›laflma dam›na hapsedilmifltir. ‹nsan vard›r ve insan insanl›¤›n›, insana lay›k bir yaflam› kazanmak için can bedeli bir mücadeleye girerek insanl›k erdeminin bayra¤›n› yukar›ya kald›rarak kölelefltirilmifl milyonlara flöyle ba¤›r›yor: Gel flu bayra¤›n etraf›nda toplanarak, yani mutlulu¤un, erdemin, dünyas›na kofl, orada eflitsizlik, açl›k, k›tl›k ve kölelik yoktur. Ve gerçekten böyle bir gele-

cek istemekte, ac› çeken, ölen, hapishanelere doldurulan, afla¤›lanan, horlanan ve kölelefltirilen bir duruma son vermek istiyenlerin aya¤a kalk›p, mücadele ederek, isyan edip, devrimle, partiyle bütünleflerek özgürleflebilir. Kitleleri gerçek anlamda kurtulufla götürecek olan Proletarya Partisi’dir. Kimdir bu kavgan›n ve bu ça¤r›n›n sahipleri? Bunlar komünistlerdir. Bunlar biziz. Bunun bilincinde olarak özgürlük yürüyüfl temposunu art›ran “‹brahim’den Mehmet’e” devrim ve parti bilincidir. Komünistler ve devrimciler, dünyan›n halihaz›rdaki haks›zl›klar›n›, bask› ve zulüm düzenini de¤ifltirmek bilinciyle savafl›ma koyulmufl ve sömürü düzenince dayat›lan “kader”i de¤ifltirmeye karar vermifl olanlard›r. ‹nsanl›¤›n kaderi böyle yaz›lm›flsa, bizler de insanl›¤›n en bilinçli, en yürekli ve en gerçekçi insanlar› olan komünistler olarak, bu kaderi onu yazanlarla birlikte tarih sayfas›ndan silece¤iz. Böyle bir kaderi de, insanl›¤›n bu kölelefltirilmifl halini de kabul etmiyoruz. ‹flte böylece komünist olman›n bir özelli¤i daha belirlenmifl oluyor. Devrimcilik, komünistlik tarihsel geliflmenin kanunlar›na bilinçli omuz vermenin yan›s›ra, insan olarak hem kendininkini hem de bu tek bafl›na mümkün olmad›¤› için di¤er ezilen insanlarla birlikte yaflam› yaflan›l›r k›lma ve her saniyesinde tat al›n›r duruma getirme mücadelesi olarak belirir. Ve bunlar›n tümü mücadeleyle ve bu mücadelenin sonuçland›rd›¤› devrimle gerçekleflir ve garanti alt›na al›n›r. Özgürlük ve ba¤›ms›zl›¤›n tek garantisi demokratik halk devrimidir, bunu gerçeklefltirecek olan Proletarya Partisi’dir. Proletarya Partisi’nin 30. kurulufl y›l dönümünde, dünya ölçe¤inde ABD önderlikli emperyalist sald›rganlar›n s›n›r ve kural

tan›madan sald›r›lar›n›n pervas›zca art›rd›¤›n› görmekteyiz. ABD emperyalistleri 11 Eylül sald›r›s› bahanesiyle “teröre karfl› mücadele” ad› alt›nda, iflçi s›n›f›na, emekçilere ve dünyan›n mazlumlar›na karfl› insafs›z, ac›mas›z ve barbar bir sald›r› sürecini bafllatt›. Emperyalistler, bu sald›r›yla birlikte dünya halklar›n› yola getirmeye, önünde diz çöktürmeye ve sürdürdü¤ü ya¤malar›na karfl› sessiz kalmalar›n› sa¤lamaya çal›flmaktad›r. Halklar›n en küçük bir hakl› direnifl oda¤›n›n bile varl›¤›na tahamül göstermeyen emperyalizm, ‹srail siyonistlerine s›n›rs›z deste¤ini vererek, Filistin halk›n› kendi yurtlar›nda mezara gömmeye çal›flmaktad›r. Proletarya Partisi bilmektedir ki, ad›na küreselleflme denilen olgu, emperyalistlerin eme¤e en yüksek düzeyde sald›r›s›d›r. Bu sald›r› tekni¤in, iletiflim ve ulafl›mda yaratt›¤› s›çramay› arkas›na alarak dünya halklar›n› kölelefltirmeye çal›flmaktad›r. Afganistanla bafllayan sald›r› devrimci ve komünist örgütlenmeleri hizaya getirmenin bir arac› olarak, amaçlanmaktad›r. Emperyalistlerin bu yay›lmac›l›¤› ve hegemonyac›l›¤› Proletarya Partisi taraf›ndan do¤ru kavranmakta ve bu kavray›fl ülke devrimimizin dersleri hanesine yaz›lmaktad›r. Emperyalizmin her çeflit deste¤ini arkas›na alarak sald›r›lar›n› art›rmas›na yan›t olacak tek strateji, halk savafl›d›r. Bu stratejinin ›fl›¤›nda kitlelerin örgütlenmesi sürecin tek çözümü olacakt›r. Bunun çözüm anahtar›, Proletarya Partisi Marksizm-Leninizm-Maoizm bilimiyle donanm›fl program› ve onun savafl yönelimindedir. Proletarya Partisi, 12 Eylül zindanlar›nda olsun, bugün olsun, 19 Aral›k sald›r›lar›yla faflizmin politik tutsaklar› teslim alma programlar›n›n insanl›k d›fl› zulmüne karfl›n partiye, devrime ve


19

Emperyalizmin topyekün deste¤ini arkas›na alan faflist TC devleti politik tutsaklar› imha ve yok etme operasyonuna giriflti. Tarihe 19 Aral›k faflist sald›r›s› olarak geçen bu sald›r›, faflizmin en barbar zulüm yüzüdür. ‹ki y›la yak›n süren ve geçti¤imiz ay bitirilen (iki devrimci yap› halen sürdürmektedir) Ölüm Orucu direnifli, bir direnifl destan›d›r. Bu detans› direniflte, devrime olan en yüksek inanc›n, halka olan ba¤l›l›¤›n, partiye olan sonsuz güvenin tarihi örnekleri vard›r. Ölüm orucu flehitleri NERG‹Z GÜLMEZ ve MUHARREM HOROZ, Proletarya Partisi’nin direnifl abideleridir. Bu tarihsel direnifl devrim tarihinde en onurlu ve örnek sayfay› kaplayacakt›r. Proletarya Partisi “‹BRAH‹M’DEN MEHMET’E” yürüyüflünde, temposunu art›rarak yürüyüflünü uygun hale getirmek amaçl›, devrim ve parti bilincini kuflanman›n zorunlulu¤unu belirtmifl, sürece daha güçlü yüklenmek gerekti¤ini göstermifltir. Kitlelerin kendili¤inden bilinçleri, mücadeleleri Proletarya Partisi’nin komünist bilinç ve savafl program›n› bekliyor. Bu buluflmay› sa¤layacak ve bunu halk savafl› yöneliminde iktidar hedefine kilitleyecek olan ve bu görevi baflaracak olan Proletarya Partisi’dir! Proletarya Partisi’nin tarihi hakk›ndaki en özlü de¤erlendirmeyi MEHMET DEM‹RDA⁄’dan dinleyelim. Bu de¤erlendirme ›fl›¤›nda tarihimiz zenginlefltirilecek, savafl›m›za ve yönelimimize ›fl›k tutulacakt›r. “Partimizin bugünü, Partimizin çeyrek as›rl›k tarihinin, yaflad›¤›m›z topraklar›n ve dünya

gerçe¤inin içinde gizlidir. Ve tüm bunlar› tamamen keflfetmek ancak partimizin bilinçli ve iradi olarak gere¤ince iflletece¤i bir süreçle mümkündür. Partimiz bugüne de¤in s›n›f mücadelesini kesintisiz yürüttü, bunun içinde de tart›flma süreçleri yaflad›, konferanslar yapt›. Tüm bunlar bize nice de¤erli sonuçlar sundu. Yap›lmas› gereken bunlar› yok saymak de¤ildir. Bunlar›n üzerinde yükselerek elbette olumsuzluklar›n› da aflarak yetmezlikleri yeterlili¤e çevirmektir. Partimizin ‹brahim Kaypakkaya yoldafl taraf›ndan MLM’yi temel alan ve yaflad›¤›m›z top-

Yeter ki insanl›k tarihinin bu en son ve en yüce kavgas›na kat›lmaya karar verelim, sonras› daha kolay olur. Çünkü sonras› s›radan bir insan olmaktan ç›kmakt›r. Çünkü sonras› devrim için u¤raflmak ve u¤rafl içinde baflarabilece¤ini görmektir. raklar›n gerçekli¤i üzerinde flekillenip ideolojik-politik-örgütsel hatta kuruluflunun üzerinden 25 y›l geçti. Partimiz bu 25 y›ll›k süreçe Kaypakkaya yoldafl›n çok yönlü s›çramalarla oluflturdu¤u ideolojik-politik-çizgisini gelifltiremedi. Yaflad›¤› iki örgütsel yenilginin de yan›s›ra, neredeyse her dönem örgütsel inflan›n ilk aflamalar›nda dönenip durdu. Ama yanl›zca bunlar m›? Partimiz bu çeyrek as›rl›k tarihinde faflist TC’nin iki askeri dönemi de içeren azg›n sald›r›lar›na karfl› kesintisizce mücadele yürüttü, bafl e¤medi, hiç bir ko-

flulda teslimiyetçili¤e düflmedi. Dört bir yandan esen revizyonist, reformist-tasfiyeci kas›rgalara karfl›n MLM’den sapmad›. MLM’nin bayra¤›n› yere düflürmeyen ender KP’lerden biri oldu. Parti içindeki s›n›f mücadelesini ideolojik-siyasi zeminde sürdürdü. Tüm örgütsel yetmezliklerine karfl›n yaflad›¤›m›z topraklar›n dört bir yan›nda büyük bir potansiyelin umudu oldu. K›rda, kentte, zindanlarda nice kahramanca direnifller gerçeklefltirdi. Nice sald›r›larda bulundu. Nice flehitler verdi. ‹flte bizim bugünümüz, kökenlerini ve karfl›l›kl› iliflkilerini irdelemeden kabaca vurgulad›¤›m›z bu olgular›n ve tasfiyecilik sürecinin yaratt›¤› tahribat›n üzerinde flekillenmektedir. Bu tarih tüm olumluluklar›yla ve olumsuzluklar›yla bizimdir. Olumluluklar›na ve olumsuzluklar›na katk›lar›m›zla bizimdir. Parças› olman›n ve ileriye tafl›mak görevini üstlenmifl olman›n onuruyla bizimdir. Bu tarihi tüm yönleriyle MLM tarzda sorgulaman›n ve dersler ç›karman›n yak›c› gereksinimini duyarak bizimdir.” Çeyrek tarihi aflan ömrüyle Proletarya Partisi, s›n›f savafl›m›ndan kopmad›. Halk savafl› stratejisinde ›srar ederek gerilla savafl›nda tutundu. Proletarya Partisi, soylu bir devrimci, komünist gelene¤in Türkiye ve T. Kürdistan›’›nda topra¤›n ad› oldu. Bu adla bütünleflmifl, yo¤rulmufl ve bu adla özveride s›n›r tan›madan savaflan parti Proletarya Partisi’dir. Bu ad› yüce tut. Bu ad› koru. Bu ada yarafl›r tarzda ateflle devrimci prati¤i. Ateflle ki sökecek flafa¤› kucaklayal›m!

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

halka ba¤l› kalman›n destans› direnifllerini yaratan ve bunu bir militan silah olarak dalga dalga ülkenin tüm zindanlar›na mal etmeyi baflarm›fl bir partidir.


20

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

“Kür eselleşme” karşıtı har eketin nedenleri ve devrimci gelişim dinamikleri üzerine Küreselleflme, üretimden kopuk finans sermayesinin, dünyan›n dört bir yan›nda, borsa, spekülasyon, kara para, döviz ifllemleri, bono ve tahvil al›m sat›m› gibi biçimlerde dolanmas› suretiyle boy gösteriyor. Bunun karakterize etti¤i düzen, sermayenin dünya pazarlar›nda daha rahatça dolaflabilmesinin gerekli siyasi (hukuki, askeri) ve sosyal tedbirlerinin toplam› olarak da tan›mla nabilir.

Özellikle 1990’l› y›llardan itibaren dünya halklar›n›n gündeminde yer alan “küreselleflme” olgusu salt kendi bafl›na bir kavram olmaktan ziyade, emperyalizmin dünya halklar›na yönelik sürdürdü¤ü sald›r›n›n somut bir ifadesiydi. Bu somutluk ya da sald›r› do¤all›¤›nda kendi karfl›t›n›n da dünya halklar›n›n gündeminde yer almas›n› getirdi. Dünyan›n çeflitli bölgelerinde küreselleflme karfl›t› hareket güçlenmeye ve ad›ndan söz ettirmeye bafllad›. K›sa bir hat›rlatmayla devam edersek; ABD’nin Seattle kentinde Kas›m 1999’da yap›lan Dünya Ticaret Örgütü (WTO) toplant›s›, emperyalist haydutlar›n deyimiyle “ipsiz, saps›z, bald›r› ç›plak, terörist, anarflist, komünist, kaba saba köylü” 70’i aflk›n ülkeden iflçi ve emekçiler, ö¤rencilerden oluflan yaklafl›k 50 bin kiflinin kat›l›m›yla yap›lan eylemliliklerle büyük oranda engellendi. Ard›ndan yine ABD’nin baflkenti Washington’da binlerce gösterici IMF toplant›s›n› protesto etti. fiubat ay›nda Davos’ta Dünya Ekonomik Forumu toplant›s› bir süre engellendi. Yine 31 May›s’ta Arjan-

tin’de “IMF delegasyonunu istemiyoruz!” sloganlar›n› atan 40 bin iflçi ve emekçi, IMF reçetelerini parçalad›lar. Japonya’da bir araya gelen dünyan›n 7 zengin ülkesi ve Rusya (G-8’ler) zirvesinde 22 bin polis görev yaparak, delegeleri korudu. Ancak yine de gösteri yap›lmas›n› engelleyemedi. Eylül 2000’de Avustralya’n›n Melbourne kentinde yap›lan Dünya Ekonomik Forumu’nun Asya- Pasifik Toplant›s› “küreselleflme” karfl›t› göstericiler taraf›ndan bir süre engellendi. Çek Cumhuriyeti’nin baflkenti Prag’da 19-28 Eylül tarihleri aras›nda IMF (Uluslararas› Para Fonu) ve Dünya Bankas›’n›n 55. Genel Kurul toplant›s› yaklafl›k 30 bin kifli taraf›ndan protesto edilerek bir süre engellendi. Birbirinden ba¤›ms›z 260 grup bazen birlikte, bazen de ayr› olarak birçok eylem yapt›lar. Prag’daki bu eylemlilik süreci Çek Cumhuriyeti merkezli bir örgüt olan ve kat›lan bu gruplar› birlefltiren bir flemsiye örgüt olan “Ekonomik Küreselleflmeye karfl› ‹nisiyatif” (INPEG) taraf›ndan yönlendirildi. Ard›ndan Ekim ay›nda Seul’de, Ocak 2001’de


Porto Alegre’de, Nice’de, Davos’da, Quebec’de binlerce küreselleflme karfl›t› insan›n kat›ld›¤› gösteriler düzenlendi. 2022 Temmuz 2001 tarihleri aras›nda ‹talya’n›n Cenova flehrinde yaklafl›k 300 bin kiflinin kat›l›m›yla G-8’lerin toplant›s›na karfl› gösteri düzenlendi. Ç›kan çat›flmalarda onlarca kifli yaraland›, Carlo Guiliani öldürüldü. Eylemlere “Zafere Kadar.... Daima” slogan› damgas›n› vurdu. En sonu Kanada’da 26-27 Temmuz 2002 tarihleri aras›nda yap›lan G-8 zirvesi binlerce kifli taraf›ndan protesto edildi. KÜRESELLEfiMEN‹N “N‹METLER‹” ve GERÇEKLER Emperyalizmin çok etkili vurufllarla sars›ld›¤›, a¤›r yaralar ald›¤› 20. yüzy›ldan, donan›m›n›, birikimini ve deneyimini art›rarak ç›kan proletarya ve müttefiki s›n›flar; düflmanlar›na yeni bir yüzy›l› görme flans› vermek istemiyorlar. Can çekiflen kapitalizmin yo¤un bak›mdan ç›kmak amaçl› nafile çabalar›na son vermek için acele edilmesi gerekti¤i, her zamankinden fazla kendisini dayat›-

yor. Yaflanan her saniye, insanl›¤›n hanesine zarar olarak yaz›l›yor. Günde 100 bin insan açl›k ve yan etkilerinden ölüyor. Sadece 2000 y›l›nda 36 milyon kifli bu nedenle yaflam›n› yitirdi. Bulafl›c› hastal›klardan ölen insan say›s› günde 50 bin. Her 7 saniyede, bir çocuk hayat›n› kaybediyor. Her 6 dakikada bir, gerekli A vitamini alamad›¤› için bir insan kör oluyor. 6.2 milyar insandan 826 milyonu sürekli yetersiz besleniyor ve kronik açl›k çekiyor. 1 milyar insan temiz suya ulaflam›yor. 2.4 milyar kifli yeterli sa¤l›k koflullar›ndan yoksun. Y›lda 4 milyon çocuk ishalden ölüyor. 1.1 milyar Afrikal› çocuk HIV virüsü tafl›yor. Avrupa ile Afrika k›talar› aras›nda ortalama insan ömrü bak›m›ndan tam 25 sene fark var. ABD ve AB ülkelerinde 1 y›lda sadece parfümler için harcanan toplam parayla tüm dünya nüfusunun açl›k sorununun çözülebilece¤i söyleniyor. 2000 y›l›nda dünya çap›nda silahlanmaya harcanan paran›n sadece yüzde 1’i bile açl›k sorununu gidermeye yetiyor. Yeryüzünde 70 milyon alkol

ba¤›ml›s› var. 50 milyon kifli sara (epilepsi) hastas›. 24 milyon kifliye flizofren teflhisi konmufl bulunuyor. Her y›l 1 milyon kifli intihar ediyor. Teflebbüs aflamas›nda kalanlar 10 ila 20 milyon aras›nda de¤ifliyor. 180 milyon insan› etkisi alt›na alan dünya uyuflturucu ticaretinin toplam hacmi, y›lda 1.2 trilyon dolar. 20. yüzy›lda emperyalist paylafl›m savafllar› ve haks›z savafllar (Sosyal bilimci Soronkin’in de¤iflik verilerle yapt›¤› hesaba göre 15. as›rda 100, 16. as›rda 180, 17. as›rda 500, 18 ve 19. as›rlarda s›ras›yla 370 ve 120 savafl ç›kt›. Emperyalizm ve proleter devrimleri ça¤›n› kucaklayan 20. as›rda ise toplam savafl say›s› 3080) sonucu 100 milyonu aflk›n kifli yaflam›n› yitirdi. Son 10 y›lda sadece bu nedenle 2 milyon çocuk öldü, 6 milyonu yaraland›, 12 milyonu evinden ve yurdundan oldu. Her 20 dakikada bir kifli may›na basarak yaflam›n› yitiriyor. 120 milyon kara may›n› 64 ülke topraklar›na gömülü durumda. 11 Eylül öncesinde sadece Afganistan’da 60 bin koltuk de¤nekli çocuk yafl›yordu. 1

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

21


PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

22

milyar›n üzerinde iflsiz var. 2.5 milyar kiflinin üretken bir ifli yok. 880 milyon yetiflkin okuma yazma bilmiyor. Dünyan›n en zengin yüzde yirmilik nüfusu toplam gelirin yüzde 84.7’sine, en fakir yüzde yirmilik nüfus ise %1.4’üne sahip. 112’si ABD’li olan 225 kifliye ait servet, 2.5 milyar insan›n gelirine eflit. ABD’li en zengin 3 kiflinin toplam serveti ise 48 ülkenin GSMH toplam›na denk geliyor. Bunlardan birisi olan Bill Gates, “Küreselleflme karfl›tlar› hakl›, uluslararas› ticaret zenginler lehine afl›r› biçimde de¤ifliyor” diye aç›klama yapm›flt›. 120 en yoksul ülkenin toplam›ndan daha fazla ihracat yapan 250 tekel, dünya ticaretinin yüzde 70’ini kontrol ediyor. Dünya ticareti 2000 y›l›nda 7800 milyar dolara ulaflt›. Bunun üçte biri bu tekellerin kendi içinde, di¤er üçte biri de kendi aralar›nda gerçeklefliyor. Kalan üçte biri ise, “dünya serbest ticareti” olarak adland›r›l›yor. Dünyan›n en büyük 500 flirketinin 115’i finans sektöründe. Bu bankalar bütün ipleri elinde bulunduruyor. Dünya nüfusunun yar›s› günlük 2 dolar›n alt›nda bir gelir ortalamas›na sahip. Bunlar›n 1.2 milyar› ise 1 dolar›n alt›nda yafl›yor. 2000 y›l›nda gerçeklefltirilen uluslararas› yat›r›mlar›n toplam› 1.3 trilyon dolar› buluyor. Bunun yüzde 79’u emperyalist-kapitalist ülkelere yap›l›yor. Dünyadaki 89 ülkenin halklar› son 10 y›l içinde 23 kat yoksullaflt›. En yoksul 83 ülkenin son 7 y›l içinde ödedikleri d›fl borç faizi ana paran›n 5 kat›na ulaflt›..... Yukar›daki bilgilerin tamam› emperyalist kurulufllara ( B M - U N C TA D - U N I C E F FAO-WHO, DB vd.) ait. Kendi yaratt›klar› tablonun ne kadar gururlansalar az say›labilecek verileri bunlar. Bu say›lar, dünya proletaryas› ve ezilen halkla-

r›n kanlar›yla yo¤rulmufl bulunuyor. Kendilerinin dahi gizleyemedikleri, inkardan daha büyük zarar görecekleri için ifade ettikleri bu gerçekler, ayn› zamanda neden bir an önce yok edilmeleri gerekti¤ini anlat›yor. Dünyam›za ait bu resim; komünizmin hem ana gerekçesine hem de ütopik de¤il bilimsel oldu¤una iflaret ediyor. Emperyalist-kapitalist sistemin insanl›¤a verebilece¤i hiçbir fleyi olmad›¤›na ve olmayaca¤›na iliflkin gerçe¤in dünya halklar›nca bu kadar net görülebildi¤i bir dönem yaflanmad›. Bu ileri derecedeki teflhir olunmuflluk hali, dönemsel krizlerin süreklileflmesinden kaynaklan›yor. Nitekim sistemin kendini yenileme, tahkim etme yolunda son 15 y›ldaki çabalar› da benzersiz bir süreci tarif ediyor. Küreselleflme diye adland›r›lan, iplere daha s›k› sar›lma, kontrolü maksimum düzeye ç›karma, böylelikle iktisadi ve sosyal alandaki çöküflü önleme amac›yla sömürünün vahflilefltirildi¤i koflullara uygun flekillenmeyi gerçeklefltirmeye çal›fl›yorlar. Küreselleflme, üretimden kopuk finans sermayesinin, dünyan›n dört bir yan›nda, borsa, spekülasyon, kara para, döviz ifllemleri, bono ve tahvil al›m sat›m› gibi biçimlerde dolanmas› suretiyle boy gösteriyor. Bunun karakterize etti¤i düzen, sermayenin dünya pazarlar›nda daha rahatça dolaflabilmesinin gerekli siyasi (hukuki, askeri) ve sosyal tedbirlerinin toplam› olarak da tan›mlanabilir. Sermayenin daha çok yo¤unlaflmas›, emperyalistler aras› hammaddelere sahip olma mücadelesini k›z›flt›rm›flt›r. Hammaddelerin s›n›rl› ve pazarlar›n önceden paylafl›lm›fl olmas›, savafl›m› daha da keskinlefltirmektedir. Ekonomik, siyasi, askeri ve teknolojik güç dengelerindeki de¤iflimlere ba¤l›

olarak pazarlar›n yeniden paylafl›lmas› gündeme gelmektedir. Lenin, “Emperyalizm, dünya halklar›n›n bir avuç ‘büyük’ devletçe gitgide daha fazla ezilmesi ça¤›d›r.”, “Emperyalizm, dünyan›n bölüflülmesi ve yeniden bölüflülmesi için ‘büyük’ devletlerin girifltikleri vahfli bir savafl›md›r” demiflti. Zaten küresel bir olgu olan emperyalizmin “globalizm” ad› alt›nda gelifltirdi¤i, YDD’nin uzant›s› olan süreç, kendi aralar›ndaki hegemonya dalafl›n›n da körüklemesiyle, yaflam damarlar›ndaki daralmay› ve t›kanmay› (dünya pazarlar› ve mali piyasalar) aç›k bir biçimde yans›t›yor. Dünya ekonomisi 1974’ten beri ilk kez eflzamanl› bir durgunlu¤a girdi. ‹flten at›lan emekçilerin say›s› milyonlarla ifade ediliyor. Ekonomik hedefler, üretim, tüketim e¤ilimleri, yat›r›mlar dibe vurmufl durumda. Emperyalizm ile ezilen halklar ve uluslararas›, emperyalistler aras› ve bu ülkelerde burjuvazi ile proletarya aras›ndaki çeliflkiler ile bunlara ba¤l› tüm çeliflkiler fliddetlenmifl ve derinleflmifltir. Bundan ötürüdür ki çeliflkilerin uçlar› da keskinleflmektedir. Küreselleflme stratejisinin ideolojik ve siyasi aya¤›n› askeri, hukuki ve kültürel hamleler oluflturuyor. ‹ktisadi sürecin bir yans›mas› ve sonucu olarak da aç›mlanabilecek bu cephelerde toptan bir taarruz söz konusudur. “Alternatifsizlik” temelli ideolojik bombard›man, ideolojilerin öldü¤üne, sosyalizmin yenildi¤ine, komünizm hayaletinin kayboldu¤una yöneliktir. “Yenilmezlik” ve “y›k›lmazl›k” üzerine infla edilen sald›r›, “s›n›fsall›k” olgusunu silme slogan›yla yürütülüyor. Özellefltirme ve serbest piyasan›n, demokrasi, bar›fl ve refah›n anahtar› oldu¤u iflleniyor. “Tarihin sonu” ile bafllayan, “medeniyetler çat›flmas›” ile süren post-moder-


23

gal, sald›r› ve müdahaleleri, bu zeminde meflrulaflt›rmak, sistemlefltirmek ve süreklilefltirmek amac›ndalar. Afganistan ile açt›klar› yeni dönemi; Kolombiya, Filipinler, Yemen ve Venezüella gibi küçük çapl› müdahalelerin yan›s›ra bir yandan Irak haz›rl›¤› yaparken, bir yandan da Filistin’le sürdürüyorlar. Gerçeklefltirdikleri katliamlar›n, iflledikleri ve ifllettirdikleri cinayetlerin, yapt›klar› ve yapt›rd›klar› zulmün ve iflkencenin haddi ve hesab› yok.

‹nsanl›¤› sürükledi¤i günümüz felaket koflullar›n› aratacak bir cehenneme do¤ru doludizgin yol alan emperyalizm, asl›nda ayn› h›zla kendi sonuna yaklafl›yor. Proletarya baflta olmak üzere dünyan›n devrimci dinamiklerinin bu gidiflata müdahale etmesi kaç›n›lmazd›r. Bu dönemi ve hedeflerini, ABD Savunma Bakan› Donald Rumsfeld, 31.02.2002 tarihinde, Washington Ulusal Savunma Üniversitesi’nde stajyer subaylara yapt›¤› konuflmada, “fiu anda dört önemli alanda cayd›r›c› olabilecek kapasiteye sahip olmak için harekete geçmeliyiz. Art›k ayn› anda iki sald›rgan› yenebilecek, bu esnada da büyük boyutlu bir karfl› sald›r› yürütüp bir düflman baflkentini yeni bir rejim yerlefltirmek üzere iflgal edebilecek seviyeye ulaflmal›y›z” diye net bir biçimde tarif ediyordu. ‹nsanl›¤› sürükledi¤i günümüz felaket koflullar›n› aratacak bir cehenneme do¤ru doludizgin yol alan emperyalizm, as-

l›nda ayn› h›zla kendi sonuna yaklafl›yor. Proletarya baflta olmak üzere dünyan›n devrimci dinamiklerinin bu gidiflata müdahale etmesi kaç›n›lmazd›r. Bugün uç veren tepkilerin, kaynaflma ve hareketlenmelerin geometrik ve aritmetik bir art›fl gösterdi¤i ve “makul” düzeyi afl›p rahats›z edici boyutlara ulaflt›¤› ortadad›r. KÜRESELLEfiME KARfiITLARINA YAKINDAN B‹R BAKIfi Kitleler, bu sistemde yaflamay› reddettiklerini ve baflka bir dünya istediklerini hayk›r›yorlar. Hatta baflka bir dünyay› mümkün de görüyorlar. Ancak gerek o dünyan›n ne oldu¤u, gerekse de ona nas›l ulaflacaklar› konusunda bilinçli de¤iller. Onlar› mevcut sistemin içinde tutmak için gösterilen çabalar yeterli olmuyor. Reformizmin güç yetiremedi¤i koflullar› yafl›yoruz. Devrimci durum her zamankinden daha çok f›rsatlar sunmaktad›r. “Küreselleflme” karfl›t› yükseltilen bu hareketin nedenlerini iyi tahlil etmek gerekmektedir. Kuflkusuz ki bu durum kitleleri gerçek hedeflere yöneltebilmenin birinci kofluludur. Bu anlam›yla “küreselleflme” karfl›t› eylemlerin ya da “küreselleflme”nin ne oldu¤unu tarihsel geliflimiyle bir kez daha açmam›z gerekmektedir. “Küreselleflme” di¤er ad›yla “globalizm”, emperyalist-kapitalist haydutlar›n dünya iflçi s›n›f› ve ezilen emekçi halklar›na karfl› yürüttükleri sald›r›n›n ifadesidir. Bu anlam›yla, yürütülen neo-liberal sald›r›n›n bir sonucudur. Bilinir ki kapitalistemperyalist haydutlar, kendi ç›karlar› ve karlar›n› art›rmak için girdikleri her yönelimin ideolojik altyap›s›n› da haz›rlamaktad›rlar. ‹çinde bulundu¤umuz dönemi “YDD” olarak adland›ran emperyalist haydutlar, as-

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

nizm ile desteklenen ideolojikkültürel propaganda, her türlü manipülasyon ile pompalan›yor. Her renkten revizyonist, oportünist ve reformist ak›m› da yedekleyerek dört koldan yürütülen bu kampanya, burjuvazinin s›n›f savafl›na yönelik seferberlik ilan›d›r. Askeri ve hukuki cephe, bütünlüklü bir zeminde yürüyor. Uluslararas› hukuk ad› alt›nda kendi koyduklar› kurallar›, kotard›klar› anlaflmalar› ve belgeleri, oluflturduklar› kurum ve kurulufllar› k›smen veya tamamen devre d›fl› b›rakarak, “insan haklar›” ve “insani müdahale” gibi kavramlardan çabuk s›k›l›p s›n›f mücadelesinin k›zg›n prati¤inde maskelerini ç›kararak, daha pervas›z bir tarza tekabül eden biçimde, “anti-terörizm” eksenli imha aflamas›na geçtiler. 11 Eylül sald›r›lar›n› da vites büyütmek için önemli bir kald›raç olarak kulland›klar› bu dönemde, petrol ve savafl tekellerinin temsilcisi Bush-Cheney yönetimindeki ABD’nin önderli¤inde ve BM, AB, IMF, DB, DTÖ, NATO vd. emperyalist kurulufl ve koalisyonlar taraf›ndan organize edilen ve yürütülen s›n›r ve ölçü tan›maz sald›rganl›kla, dünyan›n dört bir yan›nda kan döküyor, yak›yor ve y›k›yorlar. Ka¤›t üzerinde de kalsa, kullan›m alan› s›n›rl› da olsa, baflta kendi ülkeleri olmak üzere, dünyan›n ço¤u ülkesindeki “temel haklar ve özgürlükler” rejimini/düzenlemelerini, rafa kald›rman›n ad›mlar›n› at›yorlar. Faflizmin kliflelerini fliar edindiler. Kendilerinden olmayan, kendilerine hizmet etmeyen herkesi düflman/terörist olarak tan›ml›yor, “katli vaciptir” diyorlar. Ara renkleri ve kavramlar› kald›rd›lar. “Ya bizden yana olacak, ya da yok olacaks›n›z” tehdidini aç›ktan savuruyorlar. Öteden beri say›s›z biçimde gerçeklefltirdikleri ifl-


PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

24

l›nda siyasal ve ekonomik olarak girdikleri yönelimin pratiklerini sergilemektedirler. Bu yönelimle birlikte ortaya ç›kan sonuca “küreselleflme” ad›n› vermektedirler. Kapitalist-emperyalist sistem yaflad›¤› krizi aflabilmek için -ki bu krizin bafllang›c› 1974’lere kadar gitmektedir- 1980’li y›llarda yeni bir model olarak ortaya att›¤› ve 1990’l› y›llarla birlikte uygulamaya koydu¤u “neo-liberal sald›r›”ya baflvurmufltur. Kapitalist-emperyalistler, kapitalizmin do¤as›nda varolan krizleri aflmak için kendilerince çeflitli politikalar ve düzenlemeler üretmifllerdir. Bu yöntemlerden en bilineni 1929’larda fazla üretim ve bunun sonucunda ürünlerin stoklarda birikmesinden kaynakl› yaflad›¤› krizi aflmak için gelifltirdi¤i yöntemdir. Bu krizi aflmak için kapitalist-emperyalistler, ellerinde bulundurduklar› devlet örgütlenmesinin, ekonomiye müdahale etmesi, kredi faizlerinin düflürülmesi, iflçi ücretleri ve sosyal güvencenin art›r›lmas›n› içeren ‘sosyal devlet’ anlay›fl›n› ortaya atm›fllard›. Emperyalist-kapitalizmin; bu büyük krizi aflmak için ileriye sürdü¤ü bu politikalar özellikle II. Paylafl›m Savafl›’ndan sonra yo¤un olarak uygulanmaya bafllanm›flt›r. Fikir babas› olan Keynes’e ithafen “Keynesyen politikalar” olarak adland›r›lan bu uygulamalar; tarihsel olarak da iflçi s›n›f› ve ezilen dünya halklar›n›n devrim ve sosyalizm mücadelesinde önemli ad›mlar atmalar› üzerine daha da önem kazanm›flt›. Çünkü karfl›lar›nda iflçi s›n›f› ve emekçi halklar›n kurmufl olduklar› gerçek sosyal devletler bulunuyordu. Kapitalist-emperyalist haydutlar, üzerlerinde egemenlik kurduklar› ve sömürdükleri iflçi s›n›f› ve emekçi halklar›n bilinçlerini maniple etmek için kendilerini “sosyal devlet” politikalar›na daha bir sar›lmak zorunda hissettiler. Ancak bu poli-

tikalar, hem kendi krizlerini azaltmak ve hem de kendilerine karfl› geliflebilecek güçlü bir iflçi s›n›f› ve emekçi halk hareketini belli bir süre engellemeye yaram›flken; 1974’lerde, kapitalist-emperyalist sistemin yeni bir krizle karfl›laflmas›n› engelleyemedi. Hemen ard›ndan 80’li y›llarla birlikte ve özellikle bu y›llar›n sonunda sosyalist maskeli bürokratik burjuva devletlerin y›k›lmas›yla birlikte; kapitalist-emperyalistler yeni politikalar üretme yoluna girdiler. Hem bu tarihsel geliflmeler, hem de içinde bulunduklar› krizi aflmak için “Keynesyen politikalar” öncesinde uygulad›klar› politikalara yeniden yöneldiler. Bu dönemin politikalar› olan liberalizm yani “hür teflebbüsçülük”, “serbest piyasa” gibi politikalar ‘neo-liberalizm’ ad› alt›nda yeniden piyasaya sürüldü. Bu kuflkusuz ki kapitalist-emperyalist devletlerin, “Keynesyen politikalar›” ve bununla ba¤lant›l› olarak “sosyal devlet” yaklafl›mlar›n› ortadan kald›rmay› beraberinde getirdi. Tabiri caizse kapitalist-emperyalistler kendilerini frenleyen, adeta bir pranga olan ama hem krizlerini aflmak hem de siyasal nedenlerden dolay› baflvurmak zorunda kald›klar› politikalardan kurtularak, gerçek yüzlerini gösterdiler. Bu yüzden, yaflanan, emperyalist-kapitalistlerin ‘gemi az›’ya almas›ndan baflka bir fley de¤ildir. Yaflanan ve sonuçlar› itibar›yla ortaya ç›kanlar emperyalist-kapitalist sistemin gerçek yüzüdür. “Neo-liberal sald›r›” iki temel hedef ekseninde flekillendi: Birincisi; kapitalist-emperyalist ülkelerde, iflçi s›n›f› ve emekçilerin kazan›lm›fl mevzilerinin tamamen geri al›nmas›, bu ülkelerdeki “sosyal devlet” uygulamas›n›n ortadan kald›r›lmas›, ücretlerin afla¤›ya çekilmesi vb. en yo¤un sömürü koflullar›n› yaratmak, ikincisi, yar›-sömürgelerde, art›k emperyalist ser-

mayenin dizginsiz sömürüsünün önünde engel haline gelen “ithal ikameci model” yerine, yar›-sömürge ekonomilerini, ÇUfi’lar›n, (Çok Uluslu fiirket ) uluslararas› finans sermayesinin dolays›z egemenli¤ine sokarak “d›fla dönük model”e geçerlilik kazand›rmak. Asl›nda bu “neo-liberal” sald›r›larla ortaya ç›kan durum; Lenin’in emperyalizmin kapitalizmin tekelci aflamas› oldu¤u tespitiyle uyum halindedir. “Kapitalizmin küçük tefeci sermayesiyle bafllayan genifllemesi; dev boyutlara ulaflm›fl tefeci sermayesiyle tamamlan›yor.” Bugün “küreselleflme” karfl›tl›¤›yla yükselen hareket asl›nda kapitalist-emperyalist sermayenin hiç olmad›¤› kadar asalak, çürüyen, can çekiflen karakterinin, sadece iflçi s›n›f›na de¤il, ortaya ç›kard›¤› sonuçlar itibar›yla tüm insanl›¤› etkileme nedeniyle, buna karfl› gösterilen tepkilerden oluflmaktad›r. K›sacas› “küreselleflme” karfl›t› gösterilen tepkiler, kapitalist-emperyalist sistemin kendi gerçek yüzünü göstermesiyle birlikte ortaya ç›kard›¤› sonuçlara karfl› gösterilen tepkilerin bir ifadesidir. Bu durumun yani sonuçlardan hareketle gösterilen tepkinin; ister istemez “küreselleflme” karfl›t› hareketin bünyesine de yans›d›¤›n› görmekteyiz. Küreselleflme karfl›t› gösterilerde de görüldü¤ü gibi, eylemliliklere kat›lan pek çok irili ufakl› grubun; sadece kendilerini ilgilendiren yönüyle “küreselleflme”ye karfl› ç›kmalar› bu hatal› kavray›fl›n bir sonucudur. Oysa ki yap›lmas› gereken, tek tek her alanda yaflanan sorunlar›n esas kayna¤›n›n kapitalistemperyalist sistemin ta kendisi oldu¤u ve bu yüzden as›l yönelinmesi gereken hedefin de bu olmas› gerçe¤inin kavranmas›d›r. “Küreselleflme” karfl›t› eylemlerde yer alan, irili-ufakl› pekçok grup, çevre ve örgütlere rastlamaktay›z. Bu yap›lanma-


lar›n kendilerini ifade ediflinin bir yans›mas› olan; kendilerini isimlendirmelerinden bile yola ç›karsak bu gerçekli¤i rahat bir flekilde görürüz. Bu durum bile bizlere, asl›nda bu grup, çevre ve örgütlerin nas›l bir flekillenme içerisinde oldu¤unu; hedef ve amaçlar›n›n, emperyalizmin yaratt›¤› sonuçlara karfl› gevflek bir tarzda, bir tepkisellik üzerinden örgütlendi¤ini göstermektedir. Bir yandan Sivil Toplum Kurulufllar›’na (STK) uzanan bu tepki hareketleri, di¤er yandan ise, 5 ile 20 kifli aras›nda de¤iflen küçük grupçuklara kadar uzanmaktad›r. Protestocu gruplar aras›nda, “Araba Parçalay›c›lar›, Red Peppers (K›rm›z› Biberler), Ya Basta (Yeter Art›k), Projekt ‹nterkonti (K›talararas› Proje), Ruchus Soc›ety (Kargafla Toplulu¤u)” gibi gruplar bulunmaktad›r. Belki de örgütlenme tarz› ve yaklafl›m› ile bu gruplara iyi bir örnek olarak verebilece¤imiz, bir merkezi olmayan, lideri olmayan, internet üzerinden örgütlenen Reclaim The Streets (Sokaklar› Geri Alal›m) grubudur. Daha da somutlarsak: Küreselleflme karfl›t› hareketlere iyi bir örnek olarak verebilece¤imiz; Küreselleflme karfl›t› hareketlerde en önemli güç olarak ortaya ç›kan sivil toplum örgütlerinden biri ATTAC (Haklar›n ç›karlar› için Finans Transaksiyonlar›n›n vergilendirilmesinin birli¤i)dir. Bu örgüt, uluslararas› alanda örgütlenen ve 38.000 kadar üyesi olan kurumdur. Bu kurumun üyeleri, özellikle Yeflillerin belli kollar› ve sendikalar›n belli kollar›na kadar uzanmaktad›r. 1998’den bu yana küreselleflme karfl›t› eylemliklerde yer alan ATTAC, özellikle sermayenin (tekellerin) gelinen süreçte merkezileflmesinin Dünya halklar›n›n yoksullaflmas› pahas›na olmas›n› elefltirmesine ra¤men, çözüm noktas› olarak devletlerin bu tekellere müdahalesini ve

kar oranlar›n›n k›s›tlanarak daha fazla vergilendirme biçimiyle halklar›n refah düzeylerinin ve sosyal haklar›n›n gelifltirilerek sürdürülmesini savunmakta, sermayenin fütursuzca sald›r›lar›n› ve sömürülerini geriletebilmek için demokratik bir kontrolün kitlelerin eylemlikleriyle sürdürülmesinden yana. Bunun için de tüm dünyada devletlerin bu tarz sivil toplum örgütleriyle birlikte hareket etmelerini, bunun için sivil toplum örgüt temsilcileriyle, devlet temsilcilerinin varolan geliflmeler üzerine birlikte hareket etme ortam›n› yakalamas› gerekti¤ini, bunun baflar›lmas› halinde globalizm karfl›t› alternatiflerin yarat›labilece¤ini savunmaktad›r. Devamla; ATTAC, kendisini iki ana noktada ortaya koymaya çal›fl›yor. Birincisini ekonominin insanlara hizmet etmesi olarak belirliyor. ‹kincisini ise adalet, demokrasi ve ekolojik geliflmelere ba¤l› yeni uygulamalar olarak belirtiyor. ATTAC’in bu belirlemeleri son on y›ll›k kapitalist emperyalist sistemin iflçi s›n›f›na ve ezilen halklara yönelik sald›r›s›n›n sonuçlar›ndan geliflen bask›n›n, fliddetin, yoksullu¤un ve açl›¤›n sonuçlar›ndan hareketle ortaya ç›kmakta, “baflka bir dünya mümkündür” diyen ATTAC var olan kapitalist emperyalist sistemin hüküm sürdü¤ü bir dünyada reformlarla, belli ölçülerde vergilendirmelerle, küresel sald›r›lar›n ve adaletsizli¤in önüne geçilerek demokratik, adaletli bir dünyan›n yarat›laca¤›n› düflünmekte. Bu politika, Birinci Emperyalist Paylafl›m Savafl› sonras›, dünyan›n birçok ülkesinde emperyalist sisteme karfl› halklar›n verdi¤i ba¤›ms›zl›k ve devrim mücadelesine alternatif olarak sosyal demokratlar›n sundu¤u önerilerin bir versiyonu olarak devam ettirilmekte. Ekonominin insanlara hizmet etmesini savunan bir anlay›fl, bizce eko-

nominin insanl›¤a hizmet etmeyen yönünün temeli olan toplumsal üretimle özel mülkiyet aras›ndaki çeliflkiyi görerek mümkün olacak baflka bir dünyan›n toplumsal üretimle toplumsal mülkiyete geçifl gerçekli¤i için mücadele ederek medyay›, politikay›, kitleleri bu hedefe ulaflmak için mücadele etmelidir. Bundan hareketle adalet ve demokrasiyi (devleti) bu ekonomik geliflmeler üzerinde eflitlikler gerçekli¤i üzerine oturtmak için çal›fl›r. Aksisi, varolan dünyan›n savunulmas› olacakt›r. ATTAC, tam tersi varolan kapitalist ekonominin devam›ndan bunun üzerinde oluflmufl devletlerin devam›ndan yana görünen politik tav›rlar›yla bizim baflka bir politikaya ihtiyac›m›z var sözleri, dünya gerçekli¤i olarak ortada olan kapitalist emperyalist sistemin daha fazla kar h›rs› ve dünyaya hakim olma hegemonyas› devam etti¤i müddetçe sermayenin denetlenerek daha fazla vergiye tabi tutularak sorunlar›n çözülece¤i anlay›fl›, sermayenin Küreselleflme gerçekli¤ini kavramayan anlay›flt›r. Bu gruplar, “Küreselleflme”nin insani olmayan ve çevre bozucu sonuçlar›na karfl›, belli bir örgüt düflüncesi ile hareket etmeyen; Troçkistler, anarflistler gibi her türlü Marksizm düflman› ak›m›n kendisini ifade etti¤i, belli bir örgüt disiplini ile hareket etmeyen, çevre, kad›n ve eflcinsel haklar›na sahip ç›kan, bir yandan Marksizmden etkilenen, öte yandan kimi dinsel motifler de tafl›yan; irili ufakl› pek çok grup, çevre ve örgütten oluflmaktad›r. Hiç kuflkusuz ki bu “küreselleflme” karfl›t› hareket içinde, ‘küreselleflme’ ile emperyalizmin efl zamanl› oldu¤u, “Küreselleflme”nin asl›nda emperyalizmin gerçek yüzü oldu¤unu ifade eden ve esas olarak emperyalizme ve kapitalizme karfl› mücadeleyi ön plana ç›karan gruplar,

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

25


PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

26

devrimci örgüt ve partiler de, Marksist-Leninist-Maoist’ler de bulunmaktad›r. “Küreselleflme” karfl›t› hareket içerisinde var olan bu gerçeklik, “Küreselleflme” karfl›t› hareketin e¤er do¤ru taktik yaklafl›mlar sergilenebilirse, direkt olarak antiemperyalist, anti-kapitalist kitlesel bir mücadeleye evrilmesinin koflullar›n› da içerisinde bar›nd›rmaktad›r. Tam da varolan bu gerçeklik yüzünden, Frans›z ‹flverenler Konfederasyonu Baflkan›’n›n “Art›k gerçek bir anti-kapitalist siyasal-toplumsal hareketin karfl›lar›nda oldu¤unu patronlar bilmek ve ona göre davranmak zorundad›rlar” ifadesinde bulunmaya bafllad›¤›na tan›k olmaktay›z. Ancak önemle alt›n› çizmek gerekir ki, sözünü etti¤imiz devrimci örgüt ve partiler ve özelde de Maoistler; “Küreselleflme” karfl›t› bu hareketleri, bir tepkisellik hareketinden ç›kar›p gerçek hedefine yöneltmek zorundad›rlar. Bunu gerçeklefltirebildikleri oranda, Frans›z emperyalist haydutlar›n›n sözcüsünün dile getirdi¤i “tehlike” gerçek hedefine yönelecektir. “Küreselleflme” karfl›t› bu hareketin en büyük zaaf›; bir yan›yla STK’lar›n, di¤er yan›yla salt “Küreselleflme”nin sonuçlar›na tepki gösteren, iktidar perspektifi olmayan ve bu anlam›yla gerçek bir örgütlenme yap›s›na sahip olmayan gruplar›n gösterdikleri tepkilerin, bir saman alevi gibi yan›p sönmesinin koflulunu her an içlerinde bar›nd›rmalar›d›r. Bu gerçeklik görülmelidir. Öte yandan tam da bu gerçeklik üzerinden, “Küreselleflme” karfl›t› hareketin karfl›s›nda, emperyalist haydutlar›n sözcülerinden biri olan Dünya Bankas› Baflkan› James Wolfensohn oldukça rahat konuflabilmektedir. “Bu bizim bulundu¤umuz duvarlar›n arkas›nda genç insanlar küreselleflmeye karfl› gösteri yap›yorlar. Derinden inan›yorum ki birço¤u meflru sorular yönelti-

yor ve yeni kuflaklar›n yoksullukla savafl›m›n› benimsiyor, onlar›n tutkular›n› ve sorgulamalar›n› paylafl›yorum. E¤er dünya nüfusunun yüzde 20’si gelirin yüzde 80’ini al›yorsa bunda bir yanl›fll›k olmal›.” Bu sözleriyle; DB Baflkan› bir yan›yla varolan tepkileri azaltmay› hedeflerken, di¤er yandan, “Küreselleflme” karfl›t› bu hareketin içerisinde sözünü etti¤imiz zaafl› durufla hitap etmektedir. Hem bu, iktidar perspektifi olmayan, belli bir disiplinle hareket etmeyen gruplar›n tepkilerini maniple etmek, hem de kendisince manevra yaparak, bu gücü kendi arkas›na yedeklemek istemektedir. Emperyalist haydutlar›n ç›kar dalafllar›, kendi emperyalist kurumlar›n›n içerisinde de sürmektedir. Son yaflanan geliflmelerle; Avrupa Birli¤i’ni oluflturan emperyalist haydutlar IMF ve DB içerisinde daha önceden dile getirdikleri reform taleplerini, “Küreselleflme” karfl›t› bu hareketi de arkalar›na alarak güçlendirmek için kullanmaktad›rlar. “Küreselleflme” karfl›t› gösterilerde ortaya ç›kan bir gerçekli¤e daha iflaret etmek gerekir. Dünya genelinde özellikle kapitalist-emperyalist ülkelerde yaflanan gösterilerde yeterince iflçi kat›l›m› görülmemektedir. Bu durum ABD’nin Seattle kentinde yap›lan gösterilerde %60 oran›nda iflçi kat›l›m›yla farkl›l›k arzetse de; Washington’daki gösterilerde iflçi kat›l›m› düflmüfl ancak yine de iflçi s›n›f›n›n etkisiyle anti-kapitalist söylemler a¤›rl›kl› olarak kullan›lm›flt›. Son olarak gerek ‹talya’n›n Cenova flehrinde ve gerekse de ‹spanya’n›n Barcelona flehrinde gerçeklefltirilen eylemlerde, iflçi s›n›f› etkisini ve gücünü hissettirmifltir. Küreselleflme karfl›t› hareket içerisinde iflçi s›n›f›n›n a¤›rl›kl› olarak yer al›fl› tek tek ülkelerde özellikle iflçi örgütlerinin (sendikalar›n) taleplerine yans›ya-

rak bütün eylemlerde IMF, Dünya Bankas›, Dünya Ekonomik Forumu, G-8’leri hedef alan politik eylemlere dönüflmesini kolaylaflt›rd›. Ancak flu da bir gerçektir ki, özellikle küreselleflme karfl›t› eylemlikler içerisinde, anti-kapitalist ve anti-emperyalist söylem daha çok devrimci örgüt ve partilerin bilinçli çabalar› ile dillendirilmektedir. fiunu da önemle vurgulamak gerekir. “Küreselleflme” karfl›t› olarak geliflen bu hareket; sadece emperyalist-kapitalist merkezlerle s›n›rl› de¤il. Dünyan›n pek çok bölgesinde, özellikle emperyalist-kapitalist haydutlar›n, “neo-liberal” sald›r›lar›n› uygulay›c› konumda olan IMF, DB, WTO gibi emperyalist kurumlara yönelik, bu kurumlar›n ekonomik reçetelerine yönelik net eylemlilikler yap›lmaktad›r. Hatta rahatl›kla iddia edebiliriz ki özellikle “neo-liberal” sald›r›n›n direkt muhatab› olan yar› sömürge ülkelerdeki eylemlilikler; kendi içlerinde, kapitalistemperyalist merkezlerde geliflen “Küreselleflme” karfl›t› eylemliliklere göre daha bir netlik tafl›maktad›r. “Kahrolsun emperyalizm” slogan› ve “küreselleflme”yi yaratan esas neden daha bir bilince ç›kar›lm›flt›r. Bunun esas nedeni IMF ve DB reçeteleriyle yürütülen sald›r›lar›n, yar›-sömürge ülkelerde bütün toplumu çok fliddetli bir biçimde etkilemesidir. Bu ülkelerde çeliflkiler daha keskindir. IMF ve DB reçeteleriyle, “yeniden yap›land›rma” ad›na baflta iflçi s›n›f› olmak üzere bütün halk örgütsüzlefltirilmeye çal›fl›lmaktad›r. ‹flçi s›n›f› sendikas›zlaflt›r›lmaya, köylüler tar›m reformuyla yoksullu¤a, emekçi memurlar iflten atmalar ile iflsizli¤e itilmektedir. Bu durum özellikle yar›-sömürge ülkelerde iflçi s›n›f› ve halk hareketini diri tutmaktad›r. Emperyalizme karfl› mücadele için önemli olanaklar yaratan bu durum, ayn›


zamanda devrimci-komünist parti ve örgütlerin geliflimine de zemin sunmaktad›r. “Neo-liberal” sald›r›n›n ikinci hedefi durumunda bulunan yar›-sömürge ülkelerde, “Küreselleflme”nin daha do¤rusu emperyalizmin gerçek yüzünün daha rahat görülmesi, ona karfl› harekete geçmeyi kolaylaflt›rmaktad›r. Bunda yukar›da da de¤indi¤imiz gibi IMF ve DB gibi emperyalist kurumlar›n reçetelerinin iflçi s›n›f› ve emekçilere yönelik uygulamalar›n›n net olarak, kendileri taraf›ndan görülmesinin önemli bir pay› bulunmaktad›r. Emperyalist politikalar›n önemli uygulay›c›lar› durumunda bulunan IMF ve DB’nin esas ifllevi, emperyalist haydutlar›n ç›karlar›n› korumak ve karlar›n› art›rmakt›r. “Küresel-

simlerin s›rt›na y›kmak, devlet iflletmelerinin bütününü özellefltirip, rekabete açmakt›r.” Bu durumun sonucunda örne¤in emperyalizmin yar›-sömürgesi olan Türkiye’de ve genel olarak emperyalist politikalar sonucunda tüm dünyada k›sacas› flöyle bir tablo ile karfl›laflmaktay›z; bu tablonun yarat›c›s› bizzat emperyalist-kapitalist sistemin kendisidir: -Türkiye’de her 6 kifliden 1’i yoksulluk s›n›r›n›n alt›nda yafl›yor. -Her 5 kifliden 1’i çal›flmak istedi¤i halde ifl bulam›yor, Özellefltirilen yerlerde her 10 kifliden 7’si iflini kaybetti. -En zengin 6.5 milyon kifli toplam gelirin % 40’›n›, en fakir 5.6 milyon kifli ise %1. 8’ini kullan›yor. -Vergi

yaratt›¤› sonuçlara karfl› gelifltirilen tepkilerde ifadesini bulan hareket içerisinde ikili bir yön bulunmaktad›r. Bunlardan birincisi, çeflitli Sivil Toplum Kurulufllar›, her tür anlay›fltan beslenen ama özünde burjuva ideolojisinden beslenen grup ve örgütler, ICFTU (Dünya Sendikalar Örgütü), ETUC (Avrupa Sendikalar Konfederasyonu) gibi “Küreselleflmenin sosyal kurumlar›n›” oluflturan ve “DTÖ’ne karfl› ç›k›lmaz”, “Küreselleflmeye karfl› ç›kmamal›y›z, içinde yer almal›y›z,” diyen “iflçi sendikalar›” bulunmaktad›r. Di¤er yanda ise “Küreselleflme”nin ve do¤al olarak sonuçlar›n›n gerçek adresinin emperya-

yaln›zca %14’ü büyük sermayeden, %73’ü ise emekçilerden tahsil ediliyor. Yukar›da Türkiye aç›s›ndan ortaya koydu¤umuz bu çarp›c› tablo “Küreselleflme Karfl›t› Giriflim”in bas›na aç›klamalar›ndan al›nm›flt›r. Bu tablo emperyalist-kapitalist sermayenin içinde yaflad›¤›m›z zaman diliminde, ülkemizi ve dünyay› nas›l bir duruma soktu¤unun aç›k bir göstergesidir. Bu anlam›yla “Küreselleflme”ye karfl› hem ülkemizde hem de dünyan›n pekçok yerinde gerçeklefltirilen gösteriler; bu gerçeklik üzerinden yükselmektedir.

eden devrimci grup, örgüt, parti ve Maoistler bulunmaktad›r. “Küreselleflme” karfl›t› hareketi etkilemek ve gerçek hedefine yöneltebilmek için Maoist grup, örgüt ve partilere büyük bir görev düflmektedir. Verili koflullarda dünya üzerinde bu hareketi do¤ru hedefe yönlendirebilecek anti-kapitalist, anti-emperyalist mücadeleyi yükseltebilecek en avantajl› ve buna aday güç Maoistlerdir. Maoistler, bu avantajl› durumlar›n› dünya üzerindeki di¤er devrimci örgüt ve partilerle birlikte “Küreselleflme” karfl›t› bu hareketin gerçek yönünü bulabilmesi ve içerisinde bar›nd›rd›¤› zaaflar› aflabilmesi için kullanmal›d›rlar. Maoist partiler ve di¤er devrimci parti ve örgütler; faaliyetlerine bu bilinç aç›kl›¤›yla yön vermelidirler. Bu bir yan›yla Maoistlerin enternasyonal faaliyetleriyle ilgili bir durumdur. Maoistler öznel flartlar›n getirdi¤i s›n›rlamalar› ve bu anla-

ge ülkelerr ü m ö s › r a y n n muhatab› ola t k e ir d zlerde gelifle e ›n k r ›n e ›r m t ld s a li s a y er eo-liberal” apitalist-emp ›maktad›r. k fl , ta e d ik Özellikle “n in tl r e n le iç ir ha b likler; kendi lere göre da k li li m le deki eylemli y e › list-kapitalist sistee” karfl›t “Küreselleflm gelirlerinin min ta kendisi oldu¤una iflaret

leflme” karfl›tlar›n›n eylemliliklerinde bu tür kurumlar› hedef olarak seçmesi ve toplant›lar›n› engellemeye çal›flmas› bu yönüyle anlafl›l›rd›r. Örne¤in IMF ve DB gibi kurumlar›n esas ifllevini, uzun y›llar Birleflmifl Milletler Kalk›nma Plan› (PNUD) bünyesinde çal›flan iktisatç› Isabelle Grunberg flöyle özetliyor: “Ulusal planda herhangi bir ülkeye dayat›lan reçetenin ilk hedefi ulusal ekonomiyi felç etmektir, ülkenin kap›lar›n› yabanc› sermayeye açmak için önce mevcut yasal engelleri kald›rmak gerekir, sosyal haklar› rafa kald›rmak, gerekirse silip süpürmek gerekir. Kamu kurulufllar›n› parçalamak, bu alanlara ayr›lm›fl bütçeleri k›s›tlamak, tar›m ve di¤er birçok sektöre ayr›lm›fl devlet yard›mlar›n› kesmek, vergi sistemini de¤ifltirerek, zenginleri daha zengin yapan vergilerin yükünü yoksullar›n ve orta ke-

KÜRESELLEfiME KARfiITLI⁄I VE B‹L‹MSEL YÖNTEM Görülece¤i üzere “Küreselleflme” karfl›t› olarak kendisini ifade eden, ancak emperyalist kapitalizmin dünya üzerinde

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

27


28

hareketi almas› gereken yine çal›flman›n koflullar›n› fazlas›yla yans›tm›flt›r. Bu tarz›n da olumlu bir yans›ma yaratt›¤› görülmektedir. Bu faaliyetin olumlu özellikleri bulunmakla birlikte, ayn› zamanda önemli kabul edece¤imiz eksiklikleri de bulunmaktad›r. Bu eksiklikler giderilmeden enternasyonal faaliyetin olumluluklar›n›n geliflmesi ve hatta devam› müm-

emperyalist, anti-kapitalist yönünü bulmas›na olanak tan›yacakt›r. Önemle alt›n› çizmek gerekir ki Maoistler aç›s›ndan “Küreselleflme” karfl›t› hareket içerisinde ya da daha kapsaml› ve genel olarak enternasyonal faaliyette dar ve kendili¤inden bir faaliyet yerini, görece daha planl› ve hedefli bir faaliyete b›rakm›fl durumdad›r. Bu küreselleflme karfl›t› harekete bilimsel bir yöntemle müdahalenin ve

kün olmayacakt›r. Oysa, at›lan ad›mlar›n güçlendirilmesi, enternasyonal bilincin gelifltirilmesi, Maoistlerin bu faaliyet arac›l›¤›yla uluslararas› görevlerini yerine getirmesi komünist olman›n bir gere¤idir. Sorumluluklar›m›z› kavramal› ve eksikliklerle mücadelemizi faaliyetimizin gelifltirilmesi yönünde etkili k›lmal›y›z. Uluslararas› düzeyde komünist hareketin önünde önemli meseleler bulunmaktad›r. Emperyalizmin tüm dünya üzerin-

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

m›yla “Küreselleflme” karfl›t› harekete müdahaleyi merkezi olarak yerine getiremeseler bile, bir yandan dünya çap›nda var olan bu harekete müdahale edip, öte yandan bu pratik içerisinde merkezileflmelerini daha sa¤l›kl› yürütebilirler. Bu durum Maoist güçlerin hem merkezileflmesini h›zland›racak hem de “Küreselleflme” karfl›t› hareketin, gerçek hedefini; anti-

de görece bütünlüklü hareket etti¤i, bu bütünlü¤ün halklar üzerinde, devrimci fikirler üzerinde bir bas›nç yaratt›¤› günümüzde proleter enternasyonalizmi ete, kemi¤e büründürmek, emperyalizmin yalan ve aldatmalar›na yan›t olabilmek, komünizm ve devrimci fikirler üzerinde birlikler yaratmak önem kazanmaktad›r. Bu sorumlulu¤un yerine getirilebilmesi için ilkin Maoist Partilerle iliflkilerin güçlendirilmesi, Maoist birli¤in da¤›n›k ve hatta olumsuz yap›s›n›n giderilmesi gerekmektedir. Amaç sadece, örgütsel bir birlik yakalamak de¤il, mevcut emperyalist egemenli¤e karfl› güçlü bir politik hareket ve bu politik hareketin bünyesinde etkin bir örgütlülük yaratmakt›r. Bunun da yolu mümkün oldu¤unca biraraya gelmek, birlikteli¤i süreklilefltirmek, hedefli ve planl› çal›flmalara giriflmek, birlikteli¤in çeperini çekirde¤i koruyup güçlendirerek gelifltirmekten geçiyor. Küçük ve faydac› amaçlar de¤il büyük hedefler koymak gerekmektedir. Bu bak›fl aç›s› içinde ilk görev Komünist Partilerle iliflkileri h›zla güçlendirmektir. Bunun devam› olarak ikinci görev Uluslararas› Komünist Hareketin önündeki engelleri a盤a ç›kart›p, tavizsiz mücadele ile bu engelleri y›kmakt›r. Üçüncü olarak, Uluslararas› Komünist Hareketin etkin hale gelmesini sa¤lamak gerekir. Uluslararas› Komünist birlikler kurmak bugün çok daha önem kazanmaktad›r. Komünistler sadece kendilerini örgütlemekle yetinemezler. Emperyalist burjuvazinin sald›r›lar› ve sonuçlar›n›n emek cephesine yans›malar› ortadad›r. Dolay›s›yla emperyalizme karfl› olan mücadeleyi daha da güçlendirmek, büyütmek ve nitelikli hale getirmek, MarksistLeninist-Maoist politikay› bu cephede iktidara tafl›mak da bir o kadar önemli. Bu, hem bu


alanda yaflanan yo¤un ideolojik saflaflmalara do¤ru etkili müdahalelerde bulunarak ciddi kazan›mlar sa¤lamak, hem de MLM güçlerin etraf›nda güçlü bir cephe oluflturarak bu güçleri daha nitelikli zemine çekmek için gereklidir. Yan›s›ra karfl›l›kl› deneyimlerin ve edinilmifl bilginin paylafl›lmas› ve devrim mücadelelerine kat›lmas› görevini de yerine getirmenin daha güçlü koflullar› yarat›lm›fl olunacakt›r. Amaç emperyalizme ve uflaklar›na karfl› halklar› bilinçlendirmek, aya¤a dikmek ve örgütlemek ise genifl kitle karakterli örgütlerin önemi büyüktür. Zaten günümüzde yerküreyi sarmalayan anti-IMF, platformuna ciddi ihtiyaç vard›r. Bu nedenle Komünistlerin içerisinde yer ald›¤› böylesi genifl ve

n›kl›k ister. ILPS bir çat› örgütüdür. Bunun alt›nda çok say›da yeni faaliyet alanlar›, sektörler, meslek alanlar› örgütlenebilir. ‹flçi, köylü, gençlik, kad›n, ayd›n, politik tutsaklar vb... alanlar›n uluslararas› düzeydeki örgütlenmesine gidilebilir. Öyleyse müdahaleci olmak ve emperyalizme öldürücü darbeyi vuracak olan Marksist-Leninist-Maoist ideolojiyi proletarya ve ezilen halklarla buluflturmak gerekiyor. Bu görev yak›c› bir biçimde kendini dayat›yor. Her tipten burjuva ideolojisiyle çat›flmak ve bilimi galip getirmek, emekçileri zafere tafl›yan yolu açmak aciliyet arz ediyor. Bu yol devrimlerin yoludur. Bu yol halk savafl›d›r. Savafl› bütün alanlara yaymak, kavgay› s›n›rs›z bir biçim-

Cenin’de, Nablus’ta bir halk direnifl destan› yaz›l›yor. Emperyalizmin nas›l dize getirilece¤ini Filistinli çocuklar ö¤retiyor. Nepal’de iktidara yürüyen yoldafllar›m›z, Türkiye hapishanelerinde F tipi tecrit terörüne karfl› sürdürülen direniflin bayra¤›n› tafl›yor. güçlü bir cephenin oluflturulmas›n›n DB, anti-küreselleflme vb mücadelelere bak›ld›¤›nda bu gibi platformun önemi daha iyi anlafl›lacakt›r. Bu anlam›yla Halklar›n Uluslararas› Mücadele Ligi (ILPS), daha kurulufl aflamas›nda olmas›na ra¤men dünya halklar cephesinde büyük heyecan yaratm›flt›r. fiimdi görev bunu hem nicel hem de nitel olarak daha ileri safhalara tafl›mak, halk›n umudunu düflman›n korkusunu büyütmektir. Ama bu hedefe ulaflmak bilinçli ve örgütlü emek ister. Yo¤unlaflma ve derinleflme, planl› ve programl› çal›flma ister. Stratejik hedeften sapmadan her aflamaya uygun siyasal taktik, yerine göre esneklik ve siyasal uya-

de körüklemek, mücadeleyi alabildi¤ine yükseltmek göreviyle karfl› karfl›yay›z. Emperyalist burjuvazi topyekün bir seferberlik halindedir. Tarihi f›rsat› kulland›rmamak için tüm cephelerden var gücüyle yükleniyor. Zay›flad›¤›n›n fark›ndad›r. Devrimlerin eflikte oldu¤unu görüyor. Ezilenlerin solu¤unu hissediyor. Barbarlaflmas›, daha sald›rganlaflmas› ve kendi yasalar›n› tan›maz haline gelmesi bundand›r. Kartlar›n› aç›k oynamas›, kaybetme riski büyüdü¤ündendir. DTÖ (WTO) Baflkan› Michael Moore, (22.03.02), “Yoksulluk, özgürlü¤ün tam kalbindeki saatli bombad›r” derken, FAO Genel Müdürü Jacques Diouf, “ Aç insan, sinirli insand›r” diye aç›klama yap›yordu.

Devrime “bomba” benzetmesi yap›yor, ezilenlerin öfkesinden söz ediyorlar. Türkçede “Aç köpek f›r›n deler/y›kar” diye bir atasözü vard›r. Aç kimsenin, karn›n› doyurmak için gücünün yetmeyece¤i san›lan engellerle çarp›fl›p, istedi¤ini elde edece¤ini vurgular. Moore ve Diouf, geldi¤imiz aflamay› anlat›yor ve k›rm›z› alarm dü¤mesine bas›yorlar. Geç kalm›fllard›r. Geri dönülmez bir yolday›z. Tarihin çark›n› geriye döndürmeye kimsenin gücü yetmedi ki, onlar›n o “muhteflem” sistemlerinin gücü yetsin. Tarihin çöplü¤ünde, mezar tafl› bile olmayan say›s›z imparatorluklar yat›yor. Bugün “imparatorluk” payeleriyle parlat›lan ABD emperyalizminin 11 Eylül’de Baflkan Mao’nun “ka¤›ttan kaplan” tespitini hat›rlat›rcas›na yedi¤i darbeler son derece anlaml›d›r. Ancak daha anlaml›s› ve esas önemlisi Filistin topraklar›nda yaflan›yor. Dünyan›n en geliflmifl savafl makinesiyle yüklenen emperyalist-siyonist ittifak, tafl ve sapan karfl›s›nda yenilgi yafl›yor, Vietnam’› hat›rl›yor. Cenin’de, Nablus’ta bir halk direnifl destan› yaz›l›yor. Emperyalizmin nas›l dize getirilece¤ini Filistinli çocuklar ö¤retiyor. Nepal’de iktidara yürüyen yoldafllar›m›z, Türkiye hapishanelerinde F tipi tecrit terörüne karfl› sürdürülen direniflin bayra¤›n› tafl›yor. En son eylemler ve direnifllerin en kitlesel olmas› önemlidir. Barselona’daki (16.03.02) küreselleflme karfl›t› son gösterilerin ilk kez yar›m milyonu aflmas›, ‹talyan iflçi s›n›f›n›n (23.03.02) iki milyonu aflk›n bir güç oluflturmas›, ABD caddelerini (21.04.02) dolduran Filistin’e destek göstericilerinin yüzbinlerle ifade edilmesi, “k›yamet” in as›l belirtileridir. K›yameti yak›nlaflt›ral›m! Yüklenelim! Kazanal›m!

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

29


30

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

“Lal Salam Comrades”-5

“De¤iflik KP’lerin, kardefl partilerin deney ve tecrübelerini almal› ve onlardan ö¤renmeliyiz. Buna kesinlikle çok ihtiyac›m›z var. Ancak bu deneyimleri al›rken kesinlikle mekanikli¤e düflmemeliyiz. ‘Orda olmuflsa burada da olur’ mant›¤›yla düflünmeyelim. Objektif koflullar›, subjektif faktörleri do¤ru tahlil edelim. O ülkenin koflullar› ile kendi ülke koflullar›m›z› do¤ru tahlil edelim. Çünkü her ülkenin ekonomik ve sosyal geliflmifllik düzeyinde, siyasal güçlerin geliflmifllik seviyesinde, halk›n durumu ve çeliflkilerinde... farkl›l›klar vard›r...”

GÜNDEMLER; PART‹ PROGRAMI VE PART‹ TÜZÜ⁄Ü; Dün gündüz hava en afla¤› 35 derece s›cak iken bugün, kapal› ve fliddetli bir rüzgar var. Kongre tart›flmalar›n› detayl› vermekten, hangi delegelerin veya eyaletlerin veya MK üyelerinin durufllar›n›n ne oldu¤unu aç›klamaktan çok, o gündemde ileri ç›kan noktalar› ve önemli farkl›l›klar› genel düzeyde belirtmekle ve genel sonucu vermekle yetinece¤im. Dolay›s›yla detaya girmeyip sadece, ilgili gündemin ana noktalar›n› ve sonuçlar›n› verece¤im. ‹lk siyasal gündem parti program›. Bu gündemi yoldafl Prasad aç›yor. Yoldafl, bu gündemin parti aç›s›ndan önemine ve bu gündeme dair alt konferanslardan gelen düflünce, görüfl ve önergelere de¤iniyor. Bunlardan baz›lar›n› kabul edip tasla¤a eklediklerini, ( örne¤in ça¤ tespiti, temel ve bafl çeliflki, iflçi s›n›f›n›n devrimdeki rolü, az›nl›klar, kabile ve özel gruplar (da-

lit gibi), komprador bürokratik burjuvazi...) baz›lar›n› ise kabul etmediklerini söylüyor. Tabi ki nedenlerini de aç›klayarak. Prasad yoldafl Hintçe konufluyor. Ama ne Hintçe! Hintçe konuflan yoldafllar aras›nda en kolay Prasad yoldafl› anlad›¤›m› burada belirtmeliyim. O konuflurken bana asla tercüman gerekmiyor. Oturumlar süresince yoldafl›n Hintçe’sinden belli örnekler vererek kongreye renklilik kat›yorum. Bu örneklere herkes ama, en baflta da Nepalli yoldafl gülmekten k›r›l›yor. ‹flte Prasad yoldafl›n Hintçe konuflmas›ndan bir demet. PROBLEM RESOLVE KIRNA-HEYE. (problemin çözümü var) D‹SCUSS‹ON NAH‹-HEYE, LEKIN AMANDMENTS HEYE. (tart›flma yok fakat eklemeler var) POWER ESTABL‹SH KIRNA-HEYE. (iktidar kurma var) SAH‹ NAH‹-HEYE, ZARUR‹ NAH‹-HEYE (gerçek


31

PART‹Y‹ MA CORRECT L‹NE HEYE (partimizin do¤ru çizgisi var) R‹GHT DEV‹AT‹ON NAH‹-HEYE, LEKIN R‹GHT TREND HEYE ( sa¤ sapma yok fakat sa¤ yönelim var) ... Parti program› gündemi, ikibuçuk gün sürüyor. Çok ciddi tart›flmalar yaflan›yor. Tart›flma ve çat›flmalar esas olarak flu konularda merkezilefliyor. 1- Ülkede bafll›ca çeliflmeler aras›na; Hindistan komprador bürokratik burjuvazisi (KBB) ile genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflmenin eklenmesi. Bu çeliflme, birlik öncesi Parti Birli¤i’nin program›nda varm›fl. Ancak birlik yap›l›nca HS’nin yaklafl›m› kabul edilmifl. Halk Savafl›’n›n program›nda ise bu çeliflme bafll›ca çeliflmeler aras›nda bulunmuyor. Bugüne kadar Hindistan KBB’si güçsüz, zay›f ve etkisiz de¤erlendirilmifl. Emperyalizmin ufla¤›, oyunca¤› olarak görülmüfl. Bu çeliflmenin programda yer almas›n› isteyenler, emperyalizmin ufla¤› ve oyunca¤› olmas›na ra¤men KBB’nin, Hindistan’da hem üretim hem de yönetim düzeyinde bir a¤›rl›¤›n›n oldu¤unu dolay›s›yla, Hint yay›lmac› siyasetinin bu s›n›f›n ürünü oldu¤unu belirtiyorlar. Güç dengeleri birbirine çok yak›n. Oylama sonucunda, iki oy farkla; KBB ile genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflme, bafll›ca çeliflmeler aras›na giriyor. Böylelikle Hindistan toplumunda befl bafll›ca çeliflme oluyor. Bunlar; a) Feodalizm ile genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflme (bafl çeliflki), b) Emperyalizm ile Hindistan halk› aras›ndaki çeliflme,

c) Komprador bürokratik burjuvazi ile genifl halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflme, d) Emek ile sermaye aras›ndaki çeliflme, e) Egemen s›n›flar›n kendi aras›ndaki çeliflme. 2- Ça¤ tespiti konusu, kardefl partinin problemli oldu¤u konular aras›nda yer al›yor. Bugüne kadar genel anlamda “emperyalizmin toptan çöküfle, sosyalizmin dünya çap›nda zafere ilerledi¤i”ni benimsemifller. Bu görüflün devam›ndan yana olanlar, ça¤›n karakterinin belirlenmesinin önemli oldu¤unu, Lenin’inde ça¤› emperyalizmin toptan çöküflü ve sosyalizmin zaferinden bahsetti¤ini, yan›s›ra Mao’nun da bunu kabul etti¤ini, bu tespitin Lin Piao ile bir alakas›n›n bulunmad›¤›n› aksine, 1957’de 81 partinin ortak aç›klamas›nda yer ald›¤›n›, hem Mao hem de Kruflçev’in imzalar›n›n bulundu¤unu, yaflad›¤›m›z ça¤›n genel karakterinin emperyalizmin çöküfle do¤ru, sosyalizmin ise zafere do¤ru ilerledi¤ini... belirtiyorlar. Bir kesim ise yukar›daki belirlemenin silinip, yerine “ça¤›m›z›n büyük ayaklanmalar ve proleter devrimler ça¤› oldu¤u, birçok yükselme ve alçalmalara ra¤men proletarya, kapitalist sistemi y›karak kendi misyonunu oynayacak, sosyalizmi kuracakt›r” konulmas›n› istiyor. Hem önceki tespitin silinmesi hem de, sonradan önerilen tespitin kabul edilmemesini savunanlar ise ça¤›n, “emperyalizm ve proleter devrimler ça¤›” oldu¤unu savunarak görüfllerini flu çerçevede dile getiriyorlar: “Her fleyden önce partimiz 1970 y›l›ndan bu yana çok geliflmeler sa¤lad›, bu görülmelidir. Partimiz ideolojik hatt›n›, teorik seviyesini sürekli gelifltirerek, yanl›fl ve hatal› anlay›flla-

r›ndan ar›narak bugüne, Maoizm düzeyine geldi. Art›k sorunlar› geçmiflin yanl›fllar›na tak›larak de¤il, MLM düzeyinde ele almal›y›z. Burada sorun, yaflad›¤›m›z ça¤›n temel özelli¤ini do¤ru tespit etme sorunudur. Eski söylem hem bilimsel de¤il, hem de ciddi bir abart› vard›r. Dünyada devrimci durumun iyi oldu¤u kesin; ancak bu, devrimci durumu devrime tafl›yacak devrimin subjektif güçlerinin durumunun da bu düzeyde oldu¤u anlam›na gelmez. Bu yanl›fl sadece belirleme düzeyinde kalmaz, siyasal taktiklerimize yans›r. Dolay›s›yla “emperyalizm ve proleter devrimler ça¤›” ça¤a iliflkin temel belirlemeyi, temel özellikleri, temel yönelimi ve ça¤›n temel karakteristi¤ini veriyor. Bu belirleme kapitalizmin parazit, çürüme ve çöküfl içinde oldu¤u, buna karfl›l›k proleter devrimlerin gündemde oldu¤unu anlatmaktad›r. Bu, sürecin uzun ve sanc›l› olaca¤›n›, zaferlerin, yenilgilerin ve gerilemelerin olaca¤›n› anlat›r. Lenin’in ça¤ ve emperyalizm tespiti, süreci ve sürecin temel özelliklerini anlatmaya yeterlidir. Fazladan aç›klamaya, eklemelere gerek yoktur” diyorlar. Yo¤un tart›flmalar sonucu, befl oy farkla ça¤›n “emperyalizm ve proleter devrimler ça¤›” tespiti kabul ediliyor. 3- Hindistan Komünist Partisi’nin (HKP) 1952’de revizyonist olup olmad›¤› tart›flmas›. Bu tart›flma, ayn› zamanda HKP(ML)HS’nin Hindistan devrimci hareket tarihinde hangi miras› sahiplendi¤ini ortaya ç›kar›yor. HKP’nin 1952’de nas›l bir niteli¤e sahip oldu¤u konusunda bugüne kadar bir belirleme, aç›klama yoktur. Dolay›s›yla kafalar henüz net de¤il. 1952’de HKP devrimciydi

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

de¤il, zorunlu de¤il)


32

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

diyenler flunlar› ileri sürüyor. “HKP, 1964 y›l›na kadar revizyonist de¤il, sa¤-oportünist önderlikli devrimci bir partiydi. Önderlik bir bütün olarak sa¤oportünist olmufltu. Bu önderlik 1947-50 y›llar›nda kuzey Telangana’daki köylülerin silahl› ayaklanmas›na ihanet etti. Parlamentarist bir hat izledi. Ancak 1964 y›l›na kadar bu parti içinde devrimciler vard›. Devrimciler iktidarda de¤ildi ama ciddi bir mücadele veriyorlard›. E¤er HKP’nin 1952’de revizyonist bir parti oldu¤unu söylüyorsak, bu kongrenin 9. kongre olmamas› laz›m. Neden revizyonist bir partinin miras›n› üstleniyoruz?” .... 1952’den sonra HKP’nin revizyonist oldu¤unu savunanlar ise görüfllerini flu çerçevede dile getiriyorlar. “Revizyonizm 1952’de yönetimi eline geçirdi. Bu geliflmeyle birlikte parti, devrimci özelli¤ini kaybederek revizyonist bir nitelik ald›. Bir revizyonist partide devrimciler olabilir. Soruna diyalektik yaklaflmal›, HKP içinde bu dönemden sonra da devrimciler vard› ama yönetimde olan devrimciler de¤ildi. Partinin çizgisini, stratejisini, siyasetini belirleyenler devrimciler de¤il revizyonistlerdi. 7. kongrede devrimciler ciddi mücadele yürüttüler ama kaybettiler. Dolay›s›yla biz HKP kongresi ve önderli¤inin mirasç›s› de¤il, HKP içindeki devrimcilerin temsilcileriyiz ve bugün, burada onlar›n gelene¤ini, miras›n› temsil ediyoruz. 1970’te Ç.Mazumdar önderli¤inde düzenlenen HKP(ML) 1. kongresinde, 8. kongre parantez içinde belirtilmiflti. Partimiz aç›s›ndan bu kongre, 2. kongredir. Çünkü biz Ç. Mazumdar önderlikli HKP(ML)’nin temsilcileriyiz. Ayn› zamanda Hindistan devrimci gelene¤inin de mirasç›lar› durumday›z. Bu yönüyle de bu

kongre, 9. kongre olma özelli¤ini tafl›yor. Ancak 9 parantez içinde belirtilmesi laz›m.” Tart›flmalardan sonra, 1952 ve sonras› HKP’nin nas›l bir nitelikte oldu¤u oylamaya sunuluyor. Ezici bir a¤›rl›kla HKP’nin 1952 sonras› revizyonist bir parti oldu¤una karar veriliyor. 4- ‹flçi s›n›f›n›n rolü üzerine: Programda, iflçi s›n›f›n›n devrimdeki öncü rolünün yeterince ifllenmedi¤i, bu nedenle parti saflar›nda iflçi s›n›f›n›n devrimin ideolojik-siyasal öncüsü oldu¤u yönündeki bilincin zay›f kald›¤›, bu durumun partinin iflçi s›n›f›na yönelik faaliyetlerine yans›d›¤› ve partinin iflçi s›n›f›n›n sorunlar›na zaman zaman uzak kald›¤› belirtiliyor. Bu konuda ciddi bir tart›flma yaflanm›yor. Çünkü kongre bir bütün olarak, yanl›fl ve hatal› yaklafl›m›n fark›nda. Delegeler iflçi s›n›f›n›n devrimin öncü gücü oldu¤u, onun ideolojisi ve siyasetinin devrime önderlik edece¤i, iflçi-köylü temel ittifak›n›n, birleflik cephenin... tümünün iflçi s›n›f›n›n önderli¤inde olaca¤›n›... detayl›ca tart›fl›p sonuca ulafl›yorlar. 5- Programda halk savafl›n›n daha aç›k ve anlafl›l›r olmas› gerekti¤i ele al›n›yor. Hem genel olarak halk savafl›n›n ne oldu¤u, stratejik temel özellikleri hem de, ülkemizde alaca¤› somut biçimi (eyalet ve bölgeler aras› dengesizli¤in büyük olmas›, geliflimin dengesiz ve eflitsiz olmas›...) üzerine daha anlafl›l›r belirleme olmal›d›r deniyor. Kongrenin ilk üç günü hava, genelde serin ve rüzgarl› geçiyor. Tart›flmalar, kulisler, haz›rl›klar baya¤› yo¤un. Tüm delegeler ar› gibi çal›fl›yor. Bilgisayar merkezi 24 saat aç›k. Ustalar›n bütün yaz›lar› ve parti tarihi CD’lere yüklenip arflivlenmifl. Her birisinin birkaç kopya-

s› var. Dolay›s›yla istendi¤i anda istenen konu, hatta ara bafll›klar bile çok k›sa sürede bulunabiliyor. Özellikle teorik konularda, herkes kendi anlay›fl›na uygun, görüflünü destekleyen, güçlendiren al›nt›lar ar›yor. Bu kongre, kardefl partiyi bir çok noktada daha iyi ve nitelikli düzeye getirecek. Geçmiflin yanl›fl anlay›fl ve bak›fl aç›lar›n›, mu¤lak ve hatal› duruflunu düzeltecek. Partiyi birçok konuda netlefltirecek, ideolojik-teorik hatt›n› berrakl›¤a kavuflturacak. Bu kesin. Çünkü bunun güçlü iflaretleri var. Öte yandan belli s›k›nt›lar da yok de¤il. Örne¤in birlik kongresi olma özelli¤i, hala eskinin bir tak›m yanl›fl anlay›fllar›n›n baz› yoldafllar üzerinde etkisini sürdürüyor olmas› gibi. Kongrenin ilk sekiz gününde Siyasi Büro ile iki görüflme daha yap›yorum. Gündemler hakk›nda görüfllerimizi belirtiyorum. Oldukça yararl› geçiyor. Danan›n kuyru¤unun kopaca¤› gündemin esas olarak POR’un (Siyasal ve Örgütsel Rapor) oldu¤u söyleniyor. Çünkü bu gündeme dair önceden alternatif belgeler yay›nland›. Kongrenin günlük oturumlar› flöyle. Günde iki kez (ö¤len ve akflam yeme¤i) iki saatlik yemek aras›, üç kez de (sabah, akflam, gece) 10-15 dakikal›k çay molas› veriliyor. Her molada, tart›flmaya bafllamadan önce 10 dakika kadar delegeler, Ganapaty ve Prasad yoldafllar da dahil olmak üzere, konuflma kürsüsünde devrimci marfllar, türküler, fliirler okuyorlar. Daha önceden belirtti¤im gibi kültürel aç›dan en fazla katk›y› sunan bat›-Bengal delegesi bir yoldafl oluyor. ‹kinci s›rada Delhi-Haryana delegesi geliyor. Kongre oturumlar› süresince üç kez ben, üç kez de Nepal’li yoldafl kendi dilimizde marfllar


33

Önceleri çekindi¤inden ötürü sürekli beni marfl söylemeye teflvik eden, öne süren Nepal’li yoldafl, sonradan çekingenli¤ini üzerinden atarak çok güzel devrimci türkü ve marfllar söylüyor. Ve böylelikle Nepal’li yoldafl›n da önceden sanatla ilgilendi¤i ve ciddi bir deneyiminin oldu¤u a盤a ç›k›yor. MARKS‹ZM-LEN‹N‹ZMMAO‹ZM Z‹NDABAD! Kongrenin ikinci ana gündemi parti tüzü¤ü. Bu gündem 7 Mart gecesi bafll›yor, 9 Mart ö¤len, sonra eriyor. Bu gündemde en önemli tart›flma Maoizm üzerine yap›l›yor. Maoizmi savunanlar›n görüflleri flu çerçevede. Partinin 1995’teki konferansta baflkan Mao’nun ML’ye yapt›¤› nitel katk›lar› tart›flt›¤›n› ve bunu MZD (Mao Zedung Düflüncesi) olarak formüle etti¤ini; MZD’nin, ML’nin üçüncü ve yeni bir üst aflamas› olarak kabul ettiklerini; Maoizm dememenin nedenini ise ça¤ tespitiyle aç›klamad›klar›n›; bugün Mao’nun nitel katk›lar›n› Maoizm olarak ifade etmenin daha do¤ru ve yerinde oldu¤unu çünkü, MZD’nin bu katk›lar› aç›klamakta zay›f kald›¤›n› belirtiyorlar. Ayr›ca kendilerinin baz› par-

tilerin dedi¤i gibi, Maoizm diyen komünist, MZD diyenin ise komünist olmad›¤› belirlemesiyle hemfikir olmad›klar›n›, ayr›ca dünyada ve Hindistan’da halk savafl›n›n geçerli oldu¤unu savunan partilerin oldu¤unu, bunlarla da hemfikir olmad›klar›n›, yan›s›ra baz› partilerin ise “özellikle Maoizm” dedikleri, bu görüfle de kat›lmad›klar›n›, Maoist partiler aras›nda da belli farkl›l›klar›n oldu¤unu, parti olarak kendi farkl›l›klar›n› aç›kça ortaya koymalar› gerekti¤ini söylüyorlar. “Biz sadece Maoizm demiyoruz. Enternasyonal proletaryan›n bilimi bugün kendisini Marksizm-Leninizm-Maoizm olarak ifade ediyor. Maoizm, ML’den ayr› ve ondan kopuk ap-ayr› bir süreç de¤il aksine, ML’nin devam› ve günümüzdeki ald›¤› düzeydir. UKH içinde ML’den kopuk sadece Maoizm’i kullanan “keskin Maocu”lar vard›r. Bizim onlarla farkl›l›klar›m›z var. Bunu belirtmeliyiz” diyorlar. Karfl› görüflte yer alanlar ise; “biz bilimin ilerleyifline ve Maoizm’e inan›yoruz. Proletaryan›n bilimi sosyal devrimler taraf›ndan sürekli gelifltirilir. Dolay›s›yla Maoizm, ML’nin daha da gelifltirilmifl halidir. Fakat Leninizmin yeni bir üst aflamas›

de¤il. Mao’nun katk›lar› Lenin’in katk›lar› kadar de¤il, diyorlar. Yap›lan yo¤un tart›flmalar sonucu oylamaya gidiliyor. Ezici bir ço¤unlukla Maoizm’in, ML’nin yeni ve bir üst aflamas› oldu¤una karar veriliyor. Marksizm-Leninizm-Maoizm Zindabad! (Yaflas›n Marksizm-Leninizm-Maoizm) HEP‹M‹ZE ÖRNEK B‹R TARTIfiMA YÖNTEM‹; Kongre oturumlar›nda çok ciddi tart›flma ve ideolojik çat›flmalar yafland›. Ama bu öylesine olgun ve seviyeli oluyor ki, imrenmemek elde de¤il. Özellikle en stratejik konularda delegelerin birbirine z›t görüfllere sahip olduklar› durumda dahi, sorunlar kesinlikle kiflisellefltirilmiyor. En can al›c› noktalarda bile delegeler görüfllerini belirtirlerken veya karfl› görüflü çürütürlerken izledikleri yöntem, ne ses tonlar›n› daha da yükselterek birbirine ba¤›r›r flekilde konuflmalar›, ne de ideolojik mücadeleyi b›rak›p sorunu kiflisellefltirmeleri oluyor. Aksine karfl› düflüncenin ideolojik kökenlerini gün ›fl›¤›na ç›karmak ve te-

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

söylüyoruz.


PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

34

En can al›c› noktalarda bile delegeler görüfllerini belirtirlerken veya karfl› görüflü çürütürlerken izledikleri yöntem, ne ses tonlar›n› daha da yükselterek birbirine ba¤›r›r flekilde konuflmalar›, ne de ideolojik mücadeleyi b›rak›p sorunu kiflisellefltirmeleri oluyor. Aksine karfl› düflüncenin ideolojik kökenlerini gün ›fl›¤›na ç›karmak ve teorik-felsefi temellerini ortaya sermek esas oluyor. orik-felsefi temellerini ortaya sermek esas oluyor. Do¤rusunu söylemek ve itiraf etmek gerekirse, yoldafllar, bize bu yönleriyle fazla benzemiyorlar. Özellikle Ortado¤u toplumlar›nda düflünceler aras› tart›flma ve çat›flma genelde çok sert geçer. Bunun kendisine özgü bir tak›m co¤rafik, tarihsel, kültürel, siyasal, dinsel temellerinin oldu¤unu biliyorum. Toplumdaki bu sosyolojik flekillenifl farkl› düzeylerde siyasal partilere de (gerici veya devrimci) yans›yor. Bu sertlik, ço¤u zaman kiflinin sahip oldu¤u siyasal düflüncelerle çat›flma yerine, kiflinin kendisiyle çat›flmaya kadar götürüyor. Bu gibi durumlarda ses tonlar› yükselerek ba¤›rma düzeyine var›r, vücut dili karfl› taraf›n kiflili¤ini mahkum eder flekilde aktifleflir, tepkisel ve sinirli ç›k›fllara zemin aç›larak karfl› taraf neredeyse gözden ç›kar›l›r... Böylesi ortamda sorunlar›n

kökenine inerek derinli¤ine tart›flmak, yanl›fl ve zaafl› olan› gün ›fl›¤›na ç›karmak, siyasal olgunlukla sorunlar› birbirine kavratmak, birbirini e¤itip de¤ifltirmek, dönüfltürmek genelde zay›f kal›r. Bu nedenle elefltirinin amaç ve hedefi gelifltirici ve dönüfltürücü olmaktan ziyade, y›k›c› ve da¤›t›c› olmaya hizmet eder. Bu atmosferde bazen ideolojik-siyasal olarak ayn› safta olanlar bile karfl›t saflara geçebiliyor, esas konuya geçmeden tali veya taktik noktalarda keskin ayr›l›klar, örgütsel kopufllar yaflanabiliyor. Bunu hem Türkiye ve T. Kürdistan› devrimci hareketinde hem de, partimizde görmek mümkün. ‹flte Hindistan’l› yoldafllar›n bu konudaki durufllar› bize, gerçekten örnek olacak nitelikte. Bu konudaki farkl›l›¤›m›z› hem Nepalli yoldaflla hem de, birçok delege yoldaflla konufluyoruz. Özellikle daha yo¤un iliflki içinde oldu¤um baz› delege yoldafllara “bu afl›r› mütevazi, sakin durumunuzla bizim ülke topraklar›nda ve devrimci hareket içinde varl›¤›n›z› sürdürmeniz çok zor, ezilirsiniz” diyerek tak›l›yorum. Öyle ki iki MK üyesi yoldafl ile Nepal’li yoldafl yar› flakayla, kongre kürsüsünde her konuflan›n yöntemine, ses tonuna bakarak bana, “bu yoldafl sizin partide veya genel olarak ülkenizin devrimci hareketinde varl›¤›n› sürdürebilir mi?” diye sormadan edemiyorlar. Bu yoldafllarla birlikte bizim ülkenin sert co¤rafik-sosyolojik-kültürel-siyasal yaflam›na dayanabilecek ve uyum sa¤layabilecek nitelikteki delege yoldafllar›n tespitini yap›yoruz. Bize uyum sa¤layacak yoldafllar›n say›s›, ne yaz›k ki(!) yirmi’yi geçmiyor. Gülmekten k›r›l›yoruz. Bahsi edilen yoldafllar, kes-

kin ideolojik tart›flmalarda bile, el-kol hareketine emir-kiplerinin görevini yüklemeden öylesine sakin, konuflmalarda öylesine sayg›l› ve mütevazidirler ki, bu manzara karfl›s›nda ben de dahil olmak üzere, partimizin ve ülkemizin di¤er devrimci yap›lar›ndan insanlar, bu yoldafllar›n siyasal olgunlu¤u ve sakinli¤inden kesinlikle rahats›zl›k duyar. Karikatürize olacak ama, bu tart›flmalar bizim ülkenin devrimci, komünist hareketinde yaflanacak da kürsüye yumruklar vurulmayacak, mikrofon düflmeyecek, ses k›s›lmayacak, küsenler olmayacak... çok zor. Bu flekilleniflin bir parças› da ben olmama ra¤men, Hindistan’l› yoldafllar›n sorunlar› tart›fl›rken ve ideolojik olarak çat›fl›rlarken izledikleri yöntemin, bizim yöntemimize k›yasla kesinlikle çok daha yap›c›, ikna edici, gelifltirici ve kazan›c› oldu¤unu yaflayarak gördüm. En az›ndan yanl›fl ile do¤ru aras›nda hatlar net flekilde ortaya ç›k›yor. Duygu ve öfkeler susarken, konuflan teori ve siyaset oluyor. Eksiklikler yok mu? Tabi ki var. Ama bu konuda örnek al›nacak fleylerin ço¤u ne yaz›k ki bizde de¤il, onlarda! Bize düflen de do¤rular› almak ve onlardan ö¤renebilmek. 8 MART DÜNYA EMEKÇ‹ KADINLAR GÜNÜ; 8 Mart akflam yeme¤inden sonra, Tarlagudem fiehitler Meydan›nda Dünya Emekçi Kad›nlar Günü kutlan›yor. Guerilla Vani (Gerillan›n Sesi) bugüne iliflkin özel bir say› ç›kar›yor. Meydanda kongre delegeleri ve en az 150 gerillan›n yan›s›ra, 200 kadar da çevre köylerden gelen kabileler var. Her taraf k›z›l bayraklarla, pankartlarla süslenmifl. Etkinlik süresince farkl›


35

Etkinli¤i sunan ve ilk konuflmay› yapan kabile kökenli bir kad›n komutan. Ad› Radha.Yoldafl Radha 8 Mart’›n Hindistan’da nas›l ele al›nd›¤›n›, yar›sömürge yar›-feodal toplumsal yap›ya sahip bir ülkede kad›nlar›n, çifte sömürü ve bask›ya karfl› s›n›f mücadelesine at›lmalar›n›n önemine dikkat çekiyor. Daha sonra s›ras›yla söz alan Myna ve Vijeya yoldafllar ise, 8 Mart’›n tarihsel önemi ve anlam› hakk›nda bilgiler vererek kad›nlar›n devrimci mücadelede, halk savafl›nda oynad›¤› büyük role, devrimin kad›nlara sundu¤u büyük özgürlüklere, birçok kad›n›n evini, çocuklar›n› b›rakarak mücadeleye kat›ld›klar›n›, mücadele içinde bilinçlendiklerini, özgürlefltiklerini, büyük at›l›mlar gerçeklefltirdiklerini... belirtiyorlar. Nepal’li yoldafl ise, devrimci mücadelede kad›n›n yeri ve Nepal silahl› mücadelesinin gelifltirilmesinde kad›nlar›n oynad›¤› çok büyük rolü, özellikle de flehirde yaflayana göre çok daha geri olan k›rsal alandaki kad›nlar›n mücadele içinde nas›l da inisiyatif al›p öne ç›kt›klar›n›, büyük de¤erler yaratt›¤›n›... anlat›yor. Akabinde söz s›ras› bana geliyor. Herkesi TKP/ML ad›na selamlad›ktan sonra, “Bizlerin sadece Marks, Engels, Lenin, Stalin, Mao’lar› yoktur, ayn› zamanda Clara Zetkin, Rosa Lüxemburg, Alexandra Kollontai, Chiang Ching’leri de vard›r. Ayn› flekilde Nirmala’lar›n, Padmaka’lar›n, Raddeka’lar›n, Barbara’lar›n, Meral’lerin, Ayfer’lerin... devrimci gelene¤ini temsil ediyoruz. S›n›fsal ve cinsel sömürü ve bask›ya karfl›, kad›n-erkek devrimciler olarak omuz omuza ve-

rerek, devrimci mücadeleyi büyütmemiz gerekti¤ini, kad›n olarak sizlerin mücadelede sadece erkek yoldafllar›n›za yard›m eden, onlara destek veren yedek güçler olarak de¤il, aksine esas olarak mücadeleye aktif flekilde kat›larak inisiyatif alman›z ve harekete önderlik etmeyi hedeflemeniz gerekir...” diyorum. Benden sonra MK üyesi bir yoldafl söz alarak, halk savafl› ve parti içinde kad›n›n yeri ve önemi, geçmiflte kad›n sorununda sahip olduklar› yanl›fl ve hatal› yaklafl›mlar›, bunu nas›l aflt›klar›n›, bu geliflme sonras› kad›nlar›n devrimci mücadelede, partide yaratt›¤› büyük de¤erleri, kad›n haklar›n› ele almada ve kad›n sorununa yaklafl›m sorununda revizyonist ve reformistlerle, burjuva ve feodallerle nitelik olarak çok ayr› yerde olduklar›n›; kad›nlar›n hem kendi kimlikleri için hem de devrimi ilerletmeleri için çok daha fazla say›da mücadeleye kat›lmalar› gerekti¤ini, halk savafl› aç›s›ndan Bihar eyaletinde kad›nlar›n kat›l›m›n›n düflük oldu¤unu, bunu bir zaaf olarak tespit ettiklerini ve bu zaaf› h›zla aflmalar›n›n zorunlu oldu¤unu... söylüyor. Daha sonra yoldafl Myna bir daha söz alarak, “8 Mart gününde önemli bir ça¤r›da bulunmak istiyorum, PGA ve partide kad›nlar›n oran›n› h›zla yükseltelim, halk savafl›n› yeni zirvelere tafl›yal›m” diyor. S›ra kültürel etkinliklere geliyor. Müzik, tiyatro ve skeç gruplar› günün anlam›na uygun çok güzel oyunlar sergiliyorlar. Gerilla dans grubunun yan›s›ra, kabileler kendi e¤lencelerinden, danslar›ndan belli örnekler sergiliyor. Kabile danslar›n› izlerken, baz› delege yoldafllar beni aniden oyuna itiyorlar. Hem kabileler hem de ben flafl›r›p kal›yoruz. Çünkü her fley çok aniden oluyor. Ç›kmak da olmu-

yor. En az›ndan diyalog kurabilece¤im birisi olsun diye, ben de en yak›n›mdaki yoldafl›, Dandakaranya eyalet sekreterini zorla getiriyorum. Yoldafl tecrübeli ama çekingen. Ayakkab›lar›m›z› ve çoraplar›m›z› ç›kar›yor, pantolon paçalar›n› da diz kapa¤›n›n üzerine çekiyoruz. Ayak bileklerimize de de¤iflik türden ziller, ç›ng›raklar tak›yoruz. Sonra ellerimize uzun sopalar alarak, kabileler ile pefl pefle tak›larak dans ediyoruz. Ayaklar›m›z› ve sopalar› sert flekilde yere vurarak, ne anlama geldi¤ini bilmedi¤im tuhaf sesler ç›kar›yoruz. Dans eden kabileler aras›nda sadece biz ikimiz var›z. Kabileler yar› ç›plak ve yüzleri farkl› görüntüde siyah-beyaz renge boyanm›fl. Çok say›da ince ritimler olmad›¤› için danslar›na ayak uydurmak, benim için fazla zor olmuyor. Ama dans› daha kavramadan aniden kabilelerle karfl› karfl›ya gelip çarp›flmam, bizi seyredenlerde büyük kahkahalara yol aç›yor. Bir an çarp›flt›¤›m kifli elindeki sopayla kafama vuracak sand›m, ama yan›lm›fl›m. Dans›n bitiminde çarp›flt›¤›m yoldaflla birbirimize sar›l›p özür diliyoruz. 8 Mart gecesi saat 11.30’dan sonra, baflta iri taneler halinde dolu, sonra f›rt›na destekli kovadan boflan›rcas›na ya¤mur ya¤›yor. Ana grupta üstü kapal› en büyük yer bizde. Normal durumda dokuz kiflinin yatt›¤› ve kulland›¤› bu yerde flimdi, en az 50 kifli var. Bunlar›n 30 kadar› kabile kökenli köylüler. Dört taraf› aç›k yaylam›z›n iki taraf›n›, kas›rgayla birlikte ya¤an ya¤murdan biraz olsun korumak için küçük naylonlarla kapatmaya çal›fl›yoruz. Ama nafile. Hepimiz birbirimize s›k› s›k›ya yap›flarak, bal›k istifi uzanarak kas›rga ve gök gümbürtüleri eflli¤inde bizi çok zor duru-

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

dillerde günün anlam›na dair sloganlar at›l›yor.


PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

36

ma sokan ya¤murdan korunmaya çal›fl›yoruz. fiimdi yoldafllarla yer-alt› s›¤›naklar›n›n neden olmad›¤›n› konufluyoruz.

uygulad›¤›, nerede yanl›fl nerede do¤ru yapt›¤›, ne tür sorunlarla karfl›laflt›¤›, bunlar› nas›l ele al›p aflt›¤›... inceleniyor.

Ya¤mur ancak sabaha karfl› saat 3.30’da duruyor. Ya¤murun etkisinin kesilmesiyle herkes da¤›l›yor. Sabah befl olmadan kalk›yoruz. Pek çok fley düzenden ç›km›fl, harabeye dönmüfl. Kas›rga ve sel birçok fleyi, eflyalar›, erza¤› silip süpürmüfl. Sabah erkenden herkes çok yo¤un bir çal›flmaya bafll›yor. Herkes kendi yerini, sorumluluk alan›n› düzeltmekle yükümlü.

Hem Hindistan Komünist Hareketinin son yirmi y›ll›k tarihini yak›ndan gözlemlemek hem de, halk savafl›n›n deney ve tecrübelerini, sorunlar›n›, bunlar›n nas›l ele al›n›p giderildi¤ini... daha yak›ndan görmek bak›m›ndan, bu gündeme daha fazla yer vermenin yararl› olaca¤› görüflündeyim. Bunu da, hem MK (ço¤unluk) ad›na yap›lan aç›klamalara, ortaya konulan görüfllere hem de, baflka delegelerin, özellikle de muhalif (partide sa¤ sapman›n oldu¤unu söyleyen) delegelerin düflüncelerine, genel düzeyde yer vererek yapaca¤›m. Tabi ki hepsinin de¤il.

Sabah kendi yerimizi düzenlemekle u¤rafl›rken, dün gece çok fliddetli ya¤an ya¤mur ve kas›rga üzerine ayn› grupta oldu¤umuz kongre delegesi kad›n yoldafllara, özellikle de Caniki yoldafla tak›lmadan edemiyorum. “Herhalde akflam anlatt›klar›n›z yukar›dakinin öylesine zoruna gitti ki, ‘o bile’ sizi erkeklerle eflit görmeyerek taflmak, öfkesini kusmak zorunda kald›...” diyorum. Onlar da “akflam, parti ve orduda kad›nlar›n erkek yoldafllara yedek olmaktan kurtulup daha fazla öne ç›kmas›n›, hatta inisiyatif al›p önderli¤i hedeflemeleri gerekti¤ini söyleyen sendin. Yukar›daki, olsa olsa senin söylediklerine öfkelenmifltir. Ama ceremesini sadece sen de¤il, sayende hepimiz çekiyoruz...” diyorlar. KONGREN‹N EN UZUN GÜNDEM‹: POR 9 Mart ö¤leden sonra, partinin geçmifl mücadelesini analiz eden; siyasal ve örgütsel de¤erlendirme (POR) gündemine geçiliyor. Bu gündem tam dokuz gün sürüyor. Siyasal tart›flma ve ideolojik çat›flmalar›n en fliddetlisi burada yaflan›yor. Burada esas olarak partinin geçmifl çizgisi, yani esas olarak halk savafl›n› nas›l kavray›p nas›l prati¤e

Delegeler, görüfllerini belirtirlerken ço¤u zaman ustalardan bazen de di¤er KP’lerin mücadele deneyimlerinden al›nt›lar veriyorlar. Fakat bu al›nt›lar› o an tam alamad›¤›m ve sonradan araflt›r›p bulmad›¤›m için, burada yer vermeyece¤im. Sadece konunun anlafl›lmas›n› sa¤layacak ana noktalar› vermekle yetinece¤im. Okurlar, burada belirtilenlerin çok genel düzeyde bir özet oldu¤unu unutmamal›. Delegeler hem halk savafl›n›n genel mant›¤› ve stratejisini, hem de bu stratejiyi geçen 30 y›l içinde nas›l kavrad›klar›n› ve eyalet veya bölgelerine nas›l uygulad›klar›n› aç›kl›yorlar. Yani konuflulanlar partinin bugünkü ideolojik-siyasal-örgütselaskeri çizgisinden çok geçmifl çizgisi, politikas› ve uygulamalar›d›r. Bu gündemde Genel Sekreter de olsa, delegelerin isimlerini ve konumlar›n› vermeyece¤im. Konum aç›s›ndan sadece, MK ad›na görüfl belirten, toparlayan delege kavram›n› kullanaca¤›m. Gündem, MK ço¤unluk

ad›na bir yoldafl›n uzun konuflmas›yla aç›l›yor. En az befl saat sürüyor. Kardefl partinin halk savafl›n› nas›l ele ald›¤›n›, hangi dönemde hangi siyaseti ve takti¤i benimseyip uygulad›¤›n›, hangi sorunlarla karfl› karfl›ya kald›¤›n›... k›sacas› bir tarihçe olmas› nedeniyle, söylediklerine biraz fazla yer verece¤im. Özetle flunlar› söylüyor. “Bu gündemde geçmifl tarihimizi, iki partinin geçmiflini de¤erlendirece¤iz. Sorun, bu de¤erlendirmenin nas›l bir yöntemle ele al›naca¤›d›r. Eksik ve yetersizliklerimiz mutlaka olacakt›r. Bu tasla¤› halk savafl›n› gelifltirmek, güçlendirmek ve üç önemli arac› (parti, ordu, cephe) sa¤lam infla etme temelinde ele ald›k. Bu tasla¤a çok say›da düflünce ve öneriler geldi. Bunlar›n bir ço¤unu tasla¤a ekleyip iyice gelifltirdik. Ama baz› delege yoldafllar, partinin bugüne kadarki çizgisini sa¤c› olarak de¤erlendirip kongreye alternatif bir belge sundular. Yan›s›ra bizim, MK olarak bu belgeye cevap niteli¤inde yazd›¤›m›z k›sa bir yaz› var. Hepiniz bu belgeleri okudunuz. Tart›flmalar›m›z gelece¤e yön vermeli. Partiyi, orduyu gelifltirmeye, güçlendirmeye hizmet etmelidir. ‹ki çizgi mücadelesi yoluyla partimizi, çizgimizi ve savafl›m›z› güçlendirmeliyiz. Alternatif belgeyi sunan yoldafllar, sol-macerac› bir çizgide duruyorlar. Bu konuflmamda daha çok sol-macerac› çizginin partimize nas›l zarar verip darbe vurdu¤unu aç›klayaca¤›m. Kuflkusuz eksik ve yetersizliklerimiz, yanl›fllar›m›z olmufltur. Ve halen de devam ediyor. Bunun olmad›¤›n› savunanlar ancak idealistlerdir. Bu yanl›fl, hata ve eksikliklerimizin hangi tarihsel süreçte nas›l ve nereden kaynakland›¤›n› bilimsel bir fle-


37

kilde ele almam›z gerekir. Subjektif davrand›¤›m›zda en küçük ve s›radan bir hata kocaman bir yanl›fl veya büyük bir yanl›fl küçük bir hata olarak de¤erlendirilebilir.

ye kadar götürdü. Naksalbari çizgisi Andra Pradefl’te (AP) 1967-71 y›llar› aras›nda formüle edildi¤inde, sa¤-oportünist çizgi mahkum edildi. Ayn› flekilde Ç. Mazum-

Subjektivizmden kurtulmazsak, partimizin devrimci çizgisiadan r › s e ni do¤ru ele alamay›z. Bu kv küçü bir yanl›fl n e yaklafl›mla do¤a m›zd ya büyük ilir.” r u nd›¤› e b

eden bu grup partiye çok büyük zararlar verdi. Ama partiden ayr›l›p gittikten sonra bir pratik sergileyemediler. Ayn› flekilde 1990-92’de partide, KS (Kondapalli Seetharamiah) taraf›ndan yeni bir çizgi gündeme sokuldu. Bu çizgi siyasal olmaktan çok örgütseldi. Bu tasfiyeci klik de partiden ayr›ld›ktan sonra bir varl›k gösteremedi.

lillere ulaflamay›z. Dolay›s›yla geçmiflimizi bilimsel ve elefltirel bir yaklafl›mla de¤erlendirmek durumunday›z. Tüm delege yoldafllar hem hatalar›m›z› görmeli hem de, onu gidermeye yönelik ciddi çabalar›m›z› görmelidir. Bu gerçekleri görmeden ne tarihimizi do¤ru de¤erlendirir ne de, önderli¤in eksik ve hatalar›na karfl› verdi¤i ve sürekli kendisini aflan çabalar›n› görebiliriz. Parti çizgimiz, sol ve sa¤ çizgilere karfl› k›yas›ya bir mücadele vererek bugünlere geldi. Partimizin sa¤ bir çizgiyi izledi¤ini iddia eden yoldafllar, bunun nedenini, partinin üs alanlar› kurmad›¤› ve çabuk zaferler kazanmad›¤›yla elefltiriyorlar. Ayn› zamanda parti gelifliminin iyi olmad›¤›n› söylüyorlar. Bu yoldafllar›n tavr› küçük-burjuva aceleci ve k›sa zamanda zafer al›c› zeminde konakl›yor. Parti tarihi incelendi¤inde sa¤ ve sol sapmalar›n sürekli olarak gündeme geldi¤ini rahatl›kla görebiliriz. 1970 kongresi sol-sekter çizgideydi. Birçok kayba yol açt›. Bundan henüz ciddi ideolojik-siyasal dersler ç›karmadan, sol-sekter çizgiye tepki olarak hemen sa¤oportünist çizgi geliflti. Ve bu 1980’lerde revizyonist bir çizgi-

kum edildi. AP’te COC (Merkezi Örgütleme Komitesi) infla edildi¤inde, geçmiflimizi gözden geçirerek 1974’te silahl› köylü ayaklanmalar› gerçeklefltirdik. Burada hem sol-sekter çizgiye ve 1970 kongresinin hatalar›na hem de, sa¤-oportünist-revizyonist çizgiye karfl› tav›r ald›k. Bu dönemde parti içinde kendisini Lin Piao’cu de¤erlendiren sol bir grup ç›kt›. Bunlar k›sa bir süre sonra düzenle bütünlefltiler. Ayn› flekilde 1977’de “ola¤anüstü hal” döneminde AP’de, önderlikte yer alan yoldafllardan biri, sol-macerac› bir çizgiyi savundu¤undan dokümandaki birkaç kelime yüzünden di¤er yoldafllarla birlikte partiden ayr›ld›. Bu kiflinin bugüne kadar neredeyse girip ç›kmad›¤› parti kalmad›. Bugün hala kendisine bir çizgi belirlemeyen oportünist bir grup konumunda. Ayn› flekilde ülkede “ola¤anüstü hal”in kald›r›lmas›ndan sonra, tüm güçler seçime girerken biz, seçimleri boykot ederek silahl› mücadeleyi esas ald›k. Mücadelemiz geliflti¤inde ise belli hatalarla, yanl›fllarla yüz yüze geldik. Buna tepki olarak önderlikte, “MK ço¤unluk” ad›na bir grup, tasfiyeci-oportünist bir hat izleyerek partiden ayr›ld›. “Sol” çizgiyi temsil

lendi¤i oldu. Hata ve yetersizlikleri oldu. Bunlar› görmeliyiz. Kimi zaman bu sapmalar devrimci hareket içinde ciddi kafa kar›fl›kl›¤›na yol açt›. Büyük güç kayb›na yol açt›. Fakat di¤er yanda merkezde her zaman Hindistan devrimini nas›l gelifltirece¤iz, halk savafl›n› nas›l büyütece¤iz sorunu vard›. Alternatif belge sunan yoldafllar halk ordusunu ve üs alanlar› kurmad›¤›m›z için bir çok kay›plara u¤rad›¤›m›z› söylüyorlar. Baz› kitaplardan al›nt› yaparak sorunun, ancak böyle çözülece¤ini söylüyorlar. Hepimiz Mao’nun yaz›lar›n›, Çin ve Rusya deneyimlerini iyi biliyoruz. Ayr›ca MLM’yi kabul eden birçok komünist partilerin tecrübelerini de biliyoruz. Bu KP’ler, bu yaz›lar› okuduklar› ve bildikleri halde, güçlü bir ordu ve üs alanlar› kuramad›lar. Sorun bu yoldafllar›n dedikleri kadar basit olsayd›, kitaplardan al›nt› yap›larak çözülmüfl olsayd›, bugün bu düzeyde olmazd›k. Yaflanan tarihsel gerçekleri, deneyimleri, geliflmeleri ve sorunlar› görmeden, bugünün sorunlar› afl›lamaz. Sorun bilmek de¤il, bu bilgiyi kendi somut gerçekli¤imize nas›l uygulayaca¤›m›z sorunudur. Sorun, Mao’nun ö¤retilerini yarat›c›l›kla kendi özgüllü¤ümüze uygulama sorunudur. Yoksa belir-

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

davra r yanl›fl v rlendirile f i t k e j bi dar’›n de¤e “Sub ocaman k a 30 y›l boyunca parti, birçok r a l k o flehit olmas›ndan a a t t a a h h sapmalarla karfl› karfl›ya kald›. r bi sonra, büyük kay›plara yol k bir ü ç D›flardan, di¤er güçlerden etkiü k t a h - açan sol-sekter çizgi de mah-


38

lemek de¤ildir. Belirlemek kolay ancak, bununla baflar› gelmiyor. Böyle davranmazsak ya sa¤a ya da sola savruluruz.

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

Yoldafllar ilk aflamay› haz›rl›k aflamas› olarak ald›¤›m›z›, ekonomik mücadeleyi esas ald›¤›m›z› belirtiyorlar. Halk savafl› aflamalar›n› basitçe ele alarak, parti çizgisini sapt›r›yorlar. Yoldafllar Telangana prati¤iyle güçlerimizi harcad›¤›m›z›, 1985’teki ça¤r›n›n ise sadece direnme ça¤r›s› oldu¤unu söylüyorlar. Onlar gerçekli¤i ve bu ça¤r›n›n esas içeri¤ini sapt›r›yorlar. 1985 bask›s› döneminde direniflin olmad›¤›n› ama, bu ça¤r›n›n ne için yap›ld›¤›n› da söyleyemiyorlar. Bu dönemde koyu bask› sadece Telangana’da de¤il, tüm ülke çap›nda vard›. Bu yoldafllar haz›rl›k aflamas›ndan dolay› ekonomizmin hakim hale geldi¤ini söylüyorlar. Hindistan’da devrimci durumun oldu¤unu dolay›s›yla, minimum bir haz›rl›kla silahl› mücadelenin bafllat›lmas› gerekti¤ini söylüyorlar. Minimum zaman, çok k›sa bir süre de olabilir, az uzun da olabilir. Bu objektif koflullar›n durumuna ba¤l›. Bu ülkenin eflitsiz geliflimi farkl› eyaletlere de¤iflik biçimde yans›yor. Yoksa subjektif niyetler ve tespitlerle bunlar gerçekleflmez. Somut gerçekli¤imizi ve prati¤imizi, objektif durumu ve subjektif faktörleri do¤ru ve bilimsel temelde ele almal›y›z. 1971’de AP eyalet komitesinin yeniden kuruluflu s›ras›nda,

partimiz sa¤a yatm›flt›. 1974 y›l›na kadar parti içinde çok ciddi mücadele vard›. Sekter çizginin hüküm sürdü¤ü koflullarda biz, ö¤retmenler, sivil toplum örgütlerini, ö¤renci ve köylü örgütlerini kurmufl ve Telangana’da halk ordusunun somut temellerini atm›flt›k. 1977’de do¤ru bir kitle çal›flma tarz›n› oturttuk. 1980’de tarihimizi ciddi bir elefltiriden geçirdik. Sekter çizginin hakimiyeti sonucu, küçücük bir örgüt durumuna gelen partiyi biz, do¤ru bir siyasal çal›flmayla kitleselleflmifl, gerilla birliklerini oluflturmufl güçlü bir parti durumuna getirdik. Bunu hepimiz biliyoruz. Silahl› mücadele konusunda kendi deneyimlerimiz de var. 1950-51 Telangana silahl› ayaklanmas› büyük öneme sahiptir. Ayn› flekilde Jamu Keflmir ve Penjap’daki silahl› mücadele ciddi deneyimlerdir. Yan›s›ra Bihar’da gerilla mücadelesi yürüten Maoist Komü-

nist Merkez (MKM) deneyimleri vard›r. 1972’de AP’te Warrangal’a ilk gerilla birli¤i ç›kard›¤›m›zda, bu bölgenin üs bölgesi olaca¤› ve gerilla ordusunu burada oluflturaca¤›m›z› belgelerimizle

ortaya koyduk. Biz, en zor ve en a¤›r koflullar alt›nda halk ordusunun oluflumu için çok yo¤un çabalar sarf ettik. Büyük kay›plara ra¤men sürekli yeni kadro ve savaflç›lar› farkl› bölgelerin k›rsal alanlar›na ç›kard›k. Tüm bu çabalar bizlerin, halk savafl› konusundaki u¤rafllar›n› ve bu güzergahta ›srarl› oluflunu gösteriyor. Ta bafl›ndan itibaren gerilla gruplar›n› oluflturduk. Kitle taban›m›z› da bu temelde e¤itip gelifltirdik. Kendi silah›m›z› kendimiz yapmaya bafllad›k. Tüm bu u¤rafllar halk savafl›n›n gelifltirilmesi için de¤il miydi? 1980-83, 1987-90 ve 1999 sonras› birçok kez askeri kamplar oluflturduk. Yo¤un bask› ve operasyonlar alt›nda hem eyalet hem de merkezi düzeyde bunlar› gerçeklefltirdik. 1987’de daha güçlü silahlara sahip olmak için ayr› bir bölüm oluflturduk. Tüm bunlar› savafl› daha da gelifltirip güçlendirmek için yapt›k. Bu örnekleri varolan hata ve yanl›fllar›m›z›n üstünü kapatmak için de¤il, aksine gerçeklerin ne oldu¤unu göstermek için veriyorum. Tabi ki halk savafl› konusunda belli eksiklerimiz, hata ve yanl›fllar›m›z oldu. Savafl› erteleme anlay›fllar› vard›. Bunlar› da konuflaca¤›z. Fakat elefltirilerin temeli do¤ru olmaz ise yanl›fl yöne sap›lmas› kaç›n›lmaz olur. Parti içinde süren iki çizgi mücadelesi ve d›fl›m›zdaki partilerle olan temaslar›m›z›n ana konusu, siyasal iktidar mücadele-


39

Kesin bir flekilde inan›yorum ki, do¤ru bir politikaya ve do¤ru bir kitle çal›flma tarz›na sahip oldu¤umuzda, düflman›n bask›s› ne olursa olsun savafl› gelifltirir, kitle temelimizi güçlendiririz. AP prati¤i buna fazlas›yla tan›kt›r. Tabi ki kitle temeli herhangi bir fley için de¤il, daha güçlü bir silahl› mücadele içindir. Bugün PGA’y›, (Halk Gerilla Ordusu) yar›n PLA’y› (Halk Kurtulufl Ordusu) kuraca¤›z. Hedefimiz budur. Bunu birlikte, omuz omuza vererek gerçeklefltirece¤iz. Çok yo¤un bask›lar alt›nda olmam›za ra¤men mücadeleyi gelifltirebildik. Ama parti içinde önderli¤in ihaneti vard›. Önderlik düzeyinde yaflanan sorunlar›n, ihanetin etkisi do¤as› gere¤i çok daha büyük olur. Bu geliflmeleri s›radan bir olay ve sorunmufl gibi ele alamay›z. Bunu böyle gören bir yaklafl›m gerçekli¤imizi kavrayamaz. Subjektivizme düfler. Fakat biz bu koflullarda bile, baz› bölgelerde silahl› mücadeleyi daha da sa¤lamlaflt›rm›fl, baz› yerlerde yeni gerilla birliklerini oluflturmufl ve baz› yerleri ise silahl› mücadeleye haz›r hale getirmifliz. Bu koflullar alt›nda Telangana takti¤ini daha da gelifltirdik. Ve unutmayal›m ki, her eyaletin objektif gerçekli¤i farkl›d›r. Adilabad ve Kerimnagar’›n k›rsal›nda yo¤unlaflt›k. Telangana deneyimini mekanik flekilde de¤il, yarat›c› flekilde gelifltirerek yeni alanlara uygulad›k. E¤er bu deneyimi mekanik flekilde ele alsayd›k, bugünkü baflar›y› gerçeklefltiremezdik. Telangana’n›n kendi gerçekli¤i dahi kendi içinde birçok farkl›l›klar› bar›nd›r›r. Bu farkl›l›klar› görerek, kavrayarak yeni pratiklere yönelmeliyiz.

Yo¤un bask›lar alt›nda biz, y›¤›n hareketinden MK’ya birçok yeni kadro tafl›d›k. Eksiklerimiz baflka alanlara savafl› tafl›yamamakt›r. Tüm bask› ve dez-avantajlara ra¤men bunu baflarabilirdik. Esas neden bask›lar de¤il, bizdik. Bunu görelim. Baz› alanlara girdi¤imizin ikinci günü en de¤erli kadrolar›m›z› yitirdik. Ama tüm bu darbelere ra¤men partiyi ve orduyu yeniden kurup gelifltirebildik. Bu baflar›y›, kitleler içindeki yayg›n ve güçlü iliflkilerimize borçluyuz. Hatalar›m›z› giderip savafla tekrar bafllad›¤›m›zda y›¤›nlar gene yan›m›zdayd›. Y›¤›nlar›n olmad›¤› yerde devrimci mücadele geliflmez. Mekanik de¤il, ancak yarat›c› devrimci bir pratikle savafl› gelifltirebiliriz. AP ve di¤er bölgelerdeki prati¤imiz bu do¤rulu¤u, yeterince ortaya serecek nitelikte. Gerilla gruplar›m›z hem feodal a¤alara hem de, devlete karfl› ciddi mücadele yürüttüler. Peki buna ra¤men, neden daha önce PGA’y› kurmad›k? Bunun nedeni, hem baz› sapmalar hem de, varolan belli hata ve yetersizliklerdir. Bunlar› hep birlikte tart›fl›p a盤a ç›karaca¤›z. Hindistan’da eyaletler ve bölgeler aras› farkl› ekonomiksosyal-siyasal geliflmeler söz konusu. Örne¤in AP eyalet hükümeti, devrimci mücadele karfl›s›nda di¤er eyalet hükümetlerine ve egemen s›n›flar›na göre çok daha güçlü, çok daha örgütlü ve çok daha haz›rl›kl›. Bunu da dikkate almak durumunday›z. Sadece eyalet hükümetlerini de¤il, merkezi Hint devletini hesaba katarak geliflmeleri ele almal›y›z. Tüm belirlemelerimizi bu temelde yapmal›y›z. Hint ordusu önce ‹ngiliz, daha sonra Ruslar taraf›ndan e¤itildi. Dolay›s›yla mücadele ederken

bunlar› hesaba almak zorunday›z. E¤er sorun aflama sorunuysa, MKM niye bunu baflaramad›? Onun prati¤i ortada. Onun aflama diye bilinen bir sorunu da yok. O halde o niye bu düzeyde kald›? Onlar› bu düzeyde b›rakan onlar›n dogmatik-sekter yaklafl›mlar›d›r. Kuflkusuz partide sa¤-oportünist çizgi olmufltur ama, baflka konularda. Onu da ele alaca¤›z. Partimizi sadece bir yönüyle de¤il, bütünlüklü ele almak durumday›z. Önderli¤in kültürel flekillenifli, deneyimi, tecrübe düzeyi, niteli¤i, siyasal derinli¤i, süreklili¤i... tüm bunlar dikkate al›nmak zorundad›r. Yoksa sorunu tek yönlü ele alarak do¤ru sonuçlara varamay›z. Çok say›da önder yoldafl flehit düfltü. Teorik-siyasal yetersizlik, gerilik birçok hata ve yanl›fllara neden oldu. Yan›s›ra, 1993 y›l›na kadar enternasyonal alanda di¤er KP’lerin deneyimlerinden yoksun olmam›z, eksik ve hatalar›m›z›n uzun süre devam etmesine yol açt›. Tüm bunlar› gözönüne almadan gerçekli¤imiz tam olarak anlafl›lamaz. Kitaplardaki do¤rularla hareket edip, parti çizgimizi sa¤sapma olarak de¤erlendirmek subjektiftir. Kitabi do¤rularla yola ç›karak neden orduyu kurmad›¤›m›z, neden üs alanlar› yaratmad›¤›m›z sorunu aç›klanamaz. Böyle bir yaklafl›m en az›ndan tek yanl›l›¤a yol açar. Özellikle son y›llarda partimizin kitle temelini gelifltirmifl, y›¤›nlar›n politik bilincini yükseltmifl, gerilla say›s›n› ço¤altm›fl, PGA’y› kurmufl ve üs alanlar› haz›rl›k çal›flmalar›na bafllam›fl durumday›z. fiu anda partinin önündeki ana görevi X’te KS‹ kurmak ve Y’de stratejik bölgeyi KS‹ düzeyine getirmek-

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

sinin daha iyi yürütülmesi içindi.


40

tir. Dolay›s›yla Z’de gerilla mücadelesine yo¤unluk kazand›rmak zorunday›z. Bu üç bölgeyi her aç›dan güçlendirmeliyiz. Tüm eyaletler partinin merkezi plan› do¤rultusunda flekillenmek durumunda.

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

MK olarak ciddi yanl›fllar›m›z oldu, bunlar› düzeltece¤iz. Fakat bundan hareketle parti çizgisini sa¤-sapma olarak de¤erlendirmek, büyük haks›zl›k olacakt›r. 30 y›ll›k mücadele tarihimizde kendili¤indencili¤i ve ekonomizmi esas ald›¤›m›z›, haz›rl›k aflamas›n› benimsedi¤imizi, taktiklerde sa¤-sapmaya düfltü¤ümüzü söyleyenler subjektivizme düflüyor. Bu kongre parti tarihimizi her aç›dan detayl› incelemelidir. Hata ve eksikleri gün ›fl›¤›na ç›karmal›d›r. Buradan ç›karaca¤›m›z do¤ru derslerle ileriye yönelmeliyiz. Partimizin çizgisini sa¤-sapma de¤erlendiren küçük-burjuva aceleci çizgi mahkum edilmelidir” diyerek sözlerini bitiriyor. TARTIfiMA BAfiLIYOR... Söz hakk› flimdi, parti çizgisinde sa¤-sapma var diyen delegelere veriliyor. Bu delegelerin yaklafl›mlar› aras›nda belli farkl›l›klar var. Yaklafl›k dört saat konuflan bir delegenin düflünceleri flu çerçevede. “Sa¤ çizginin parti içinde sürekli oldu¤unu söylüyoruz. Sa¤ çizgi yeni de¤il, eskilerden beri var. Çok önceleri ve en son 1995 konferans›nda KS çizgisi, üç dünya teorisi... vb konularda elefltirilerimiz vard›. Bu yeni bir fley de¤il, ta o zaman sa¤ çizginin etkisinden söz ettik. KS sorununda biz, di¤er birkaç eyaletle birlikte en ön saflarda mücadele ettik. Biz hem sa¤, hem de sol sapmalara karfl› mücadelede sürekli ön saflarda yer ald›k. Bu kongrenin ilk POR’u eya-

Partimizi sadece bir yönüyle de¤il, bütünlüklü ele almak durumday›z. Önderli¤in kültürel flekillenifli, deneyimi, tecrübe düzeyi, niteli¤i, siyasal derinli¤i, süreklili¤i... tüm bunlar dikkate al›nmak zorundad›r. Yoksa sorunu tek yönlü ele alarak do¤ru sonuçlara varamay›z. letimize geldi¤inde komitemiz, örgütsel aç›dan sa¤-sapman›n hala devam etti¤ini gördü. Fakat MK’n›n daha sonra bu hatalar›n› görüp kabul etmesiyle olumlu bir süreç bafllad›. Kendi eyalet konferans›m›zda ise ekonomizmin hem harekette hem de partide, hem MK’da hem alt organlarda oldu¤unu belirledik. Bundan hareketle de PGA’n›n 1988’de kurulmas› gerekti¤i sonucuna vard›k. PGA’n›n neden oluflturulmad›¤›n› partinin yaflad›¤› ciddi krizlere ve ald›¤› büyük kay›plara ba¤lad›k. Ama POR, PGA’n›n 1991’de kurulabilece¤ini söylüyor. Burada soruna kimin objektif kimin subjektif yaklaflt›¤› ortaya ç›k›yor. E¤er PGA’n›n kuruluflunu subjektif parti içi geliflmelerle aç›klarsan›z dar-deneyci, Ampirist yaklafl›ma düflersiniz. Kuflkusuz PGA’n›n kuruluflundan sonra da ciddi kay›plar, büyük krizler, problemler yaflanacakt›r. Zaten savafl›n geliflimi de ancak böyle olur. Düz bir hat fleklinde de¤il, iniflli ç›k›fll›, darbeler, gerilemeler, yenilgiler, zaferler... SBKP, ÇKP ve di¤er KP’lerin mücadele deneyimleri bu örneklerle doludur. MK’n›n bu noktadaki duruflu pragmatisttir. MK’n›n eyaletlere gönderdi¤i son POR, eskiye nazaran birçok yeni fleyler söylüyor. Hatalar ciddi oranda görülüp afl›lm›fl. Daha net ve berrak. Do¤ru ve yerinde belirlemeler var. Kendi eyaletimizde bu POR’u

temel ald›¤›m›zda ciddi bir ç›k›fl yapaca¤›m›za inan›yoruz. Fakat bu olumlu yanlar›na ra¤men, ekonomizm hakk›nda fazla bir fley yaz›lmam›fl. Biz, kendi eyaletimizde haz›rl›k sorununu ele almada, planlamada ve uygulamada ciddi yanl›fllara düfltük. Burada halk savafl›n› bafllat›rken ideolojik-siyasal-askeri haz›rl›ktan bahsediyorum. Birimlerimizi ‹S-A olarak e¤itmek, haz›rlamak ve kitlelerle birlikte savafl› vermekten bahsediyorum. Çok önceleri bize yeni 20 PÜ geldi¤inde, onlar› önce e¤ittik, önlerine siyasal görevler koyup k›rsal alana gönderdik. Örgütlülü¤ümüz olmad›¤›ndan dolay› bunlar›n hepsini kaybettik. Ya katledildiler, ya da gerilediler. ‹flte bizim haz›rl›¤›m›z böyle idi. Kuflkusuz bu deneyimden ciddi dersler ç›kard›k. ‹lk önce do¤ru bölge tespit etmede yanl›fllar›m›z oldu. Bölgeyi seçerken neredeyse ön çal›flmam›z hiç olmam›flt›, araflt›rma yapmam›flt›k. Oraya, gelece¤i yaratmak için gidip faaliyet yürüttük. Ama kitlelerin ekonomiksosyal durumunu, bölgenin co¤rafik yap›s›n›, kitlelerin devletle veya toprak a¤alar›yla olan çeliflkilerini, silahl› mücadeleye olan sempatilerini... araflt›rmad›k. Teorik olarak halk savafl›n› biliyorduk. Ama pratikte de¤il. Yapt›¤›m›z daha çok ekonomik a¤›rl›kl› kitle mücadelesiydi. Bu nedenle halk savafl› stratejisine


41

larda geri kal›fl›m›zd›r. Bunu h›zla gidermeli ve düzeltmeliyiz. fiehitlerimize lay›k olmak ancak böyle olunur.

‹lk önce kitle mücadelesiyle taban oluflturaca¤›m›z›, a¤alara karfl› mücadele içinde silahl› birlikler kuraca¤›m›z› benimsedik. Bizi böyle flekillendiren partinin politik önderli¤iydi. Yan›s›ra kendi yanl›fllar›m›z da vard›: Liberalizm, kendili¤indencilik, subjektivizm.

E¤er 1980’deki de¤erlendirmede halk savafl› konusunda aç›k ve net bir durufl olsayd›, en kötü koflullarda ordu ve parti örgütlülü¤ünü ayr› ayr› oluflturabilirdik. Olmad› çünkü, önderli¤e göre halk ordusu ancak, üs alanlar›n›n kuruluflunun hemen öncesinde kurulabilirdi. Bu yüzden ordu örgütlenmesine fazla önem verilmedi. Bu apaç›k bir yanl›flt›. 1985’te subjektif durumumuz 1980’e göre çok daha iyi idi. Ama gene ordu örgütlenmesine gidilmedi.

Ama flimdi yaflanm›fl deneyimden ciddi dersler ç›karm›fl olarak, yeni alanlarda yo¤unlafl›yoruz. ‹flimizin zor ve a¤›r oldu¤unun fark›nday›z. Ama ideolojik yanl›fllar›m›z› aflt›kça, hatalar›m›z› giderdikçe daha büyük baflar›lara imza ataca¤›m›za da yürekten inan›yorum.

Ancak buna ra¤men mücadelemiz gelifliyordu, gerilla say›m›z art›yordu. Nepal, Peru, Filipinler, Türkiye pratikleri ortadad›r. Onlar ordu örgütlenmesini bafl›ndan itibaren kurmufllard›r. Ordunun diyalektik geliflimi de küçükten büyü¤e do¤ru bir hat izler.

Peki sa¤-sapma nas›l oluyor. Mao sa¤ sapmay› iki flekilde ortaya koyar. Zaman ve aç›k olmak fleklinde. Aç›k olmak, s›n›fsal uzlaflma anlam›ndad›r. Zaman ise, günü geldi¤inde do¤ru taktik ve politikalar üretmemek, benimsememek demektir.

Üs alanlar› konusunda biz, hemen üsleri kural›m, çabuk zaferler kazanal›m demiyoruz. Böyle bir yaklafl›ma da sahip de¤iliz. Bizim elefltirimiz bu önemli sorunlar›n sürekli ertelenmesi ve sonu gelmez haz›rl›¤a b›rak›lmas›d›r. Tabi ki haz›rl›k olacak, zamana ihtiyaç olacak. Bunu biliyor ve kabul ediyoruz. fiimdi de¤il ama, daha önce bu konuda partimizin duruflu sa¤dayd›.

Partimizde zamandan kaynakl› sa¤-sapma var. Biz PGA’n›n 1995’te kurulmas› gerekti¤ini söyledik. MK ise bunu flimdi söylüyor. Yani mücadeleyi ileriye tafl›yacak siyasal taktikleri zaman›nda üretemedik, benimsemedik. Zaman›nda do¤ru tav›r almamaktan ve hareketi ileriye tafl›yamamaktan kaynakl›d›r. Bu sa¤-sapma, görevin ve sürecin gerisinde gitme biçimindedir. Yoksa s›n›fsal uzlaflma biçiminde de¤il. Bu bilinmelidir. Bizim en büyük sorunumuz, özellikle anahtar roldeki konu-

Daha önceki dokümanlar›m›zda halk ordusunu milisler kuracak deniliyor. Yani baflta milis, sonra ordu örgütlenmesi. Bu Maoist bir partinin duruflu olamaz. Bunun HS stratejisiyle hiçbir alakas› yok. Ama gerçek ve halk savafl› mant›¤› bize; halk ordusunu kuracak olan parti, milisleri kuracak olan›n ise ordu oldu¤unu söyler. Gerilla bölgeleri stratejik

hale getirildi. Kald› ki gerilla bölgeleri, üs (KS‹) alanlar›na geçifl sürecini ifade eder. Stratejik olan gerilla bölgeleri de¤il, üs alanlar›d›r. ‹flte ikili iktidar olgusu da, gerilla bölgelerinin stratejik bir aflama olarak görülmesinin sonucu olarak gündeme gelmifltir. Biz hiçbir gerekli zaman ve haz›rl›¤› göz ard› etmiyoruz. Aksine üs alanlar› için ciddi haz›rl›klar›n, gerilla bölgesi çal›flmalar›n›n olmas› gerekti¤inin bilincindeyiz. Ama tüm bunlar›n niteliksel de¤iflim ve s›çrama yaratmas› (KS‹) için olmas› gerekti¤ini söylüyoruz. Bu hedef asla gözard› edilmemelidir diyoruz. Bu kongre, partinin hala üzerinden atamad›¤› baz› yanl›fl anlay›fllar› a盤a ç›kar›p gidermeli. MK’n›n anlay›fl›na göre üs alanlar›, kesin kurtar›lm›fl alanlar fleklindedir. Fakat Mao sorunu böyle ele alm›yor. Üç kategoriye ay›r›yor. Gerçi MK bu yanl›fl anlay›fl› son POR’da aflm›fl bulunuyor. Peki biz bu gerçekleri ortaya koyup, yanl›fllar› söylerken neden sol-macerac› oluyoruz? Partimiz 1978’den bu yana, sürekli emperyalist savafl tehlikesinin gündemde oldu¤unu söyledi. Halk ordusunun kuruluflunu da emperyalist savafl›n ç›kmas›na ba¤lad›. Bunu da Çin ve Vietnam örnekleriyle bütünlefltirdi. Kald› ki bu dönemler, halk ordusunun at›l›ma geçti¤i dönemlerdir. Yoksa kuruldu¤u dönemler de¤il. Üs alanlar›n›n kuruluflu da bu koflullara dayand›r›ld›. Partinin yanl›fllar›n› düzeltmek ve yanl›fl taktikleri de¤ifltirmek demek, kesinlikle partiyi de¤ifltirmek anlam›na gelmiyor. Üzerimizde hala KS’nin etkileri var. Bu bir yönüyle ola¤an bir fley çünkü, o Telangana silahl› ayaklanmas›nda yer alm›fl, tec-

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

uygun bir yap›lanma içinde olmad›k. Politik iktidar mücadelesine fazla yo¤unlaflmad›k. Daha çok kitle mücadelesine, kitle örgütlerine ve ekonomik mücadeleye a¤›rl›k verdik. Çabam›z›n esas› yasal kalacak koflullar yaratmakt›. Dolay›s›yla uzun bir dönem ekonomizmi, reformizmi uygulad›k.


42

rübeli, birikimli ve partimizi kuran kiflidir. Dolay›s›yla belirleyici biriydi. Ama flimdi, KS’nin tüm olumsuz etkilerinden kurtulma ve izlerini giderme zaman›.

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

Biz kongreye yeni bir çizgi sunmuyoruz. Bu aç›kça bilinmelidir. Biz, zay›f askeri çizginin giderilmesini belirtirken de, MK’n›n yeni ve do¤ru çizgisini selaml›yoruz. Biz, partiye ciddi etkide bulunmufl yanl›fllar› ortaya koyuyoruz. Bundand›r ki partide ideolojik düzeltme kampanyas›n› öneriyoruz. Partimiz ideolojik olarak bugün, çok daha net ve berrak. Bunu görüyoruz. Ve yeni önderli¤in bunda ciddi pay sahibi oldu¤unu da biliyoruz. Biz MK’ya karfl› alternatif bir çizgiyle gelmiyoruz aksine, MK’n›n çizgisini daha da güçlendirmek ve derinlefltirmek gerekir diyoruz. ‹deolojiye, siyasete daha fazla a¤›rl›k verilmelidir diyoruz...” Bir delegenin konuflmas›. Yaklafl›k üç saat sürüyor; “1981-85 y›llar› aras›nda eyaletimizde, partinin iflçi s›n›f› içinde çok iyi iliflkileri vard›. En az 320 PÜ profesyonel faaliyet yürütmekteydi. 1985’te parti içinde kriz ç›kt›¤›nda, eyaletimizdeki MK üyesi ve en önemli kadrolar krizi yaratan gruptan yana tav›r ald›. Bu kriz, eyaletimizdeki parti faaliyetine büyük darbe vurdu, çok ciddi bunal›m bafl gösterdi, büyük güç kayb›na u¤rad›k. Çünkü partiden yana tav›r koyan çok az say›da yoldafl vard›. Ço¤u deneyimsiz, yeni yoldafllard›. 1987’de eyaletten bir grup yoldafl AP’de KS ile iliflkiye geçerek, eyaletimizin k›rsal alan›nda silahl› çal›flma faaliyetini bafllatt›k. 1991’de yapt›¤›m›z de¤erlendirmede, faaliyet yürüttü¤ümüz alan›n silahl› müca-

deleye uygun olmad›¤›, bundan itibaren baflka k›rsal alanlarda yo¤unlaflmam›z gerekti¤i sonucuna vard›k. Yeni alanda üzerimizde çok yo¤un bask›lar vard›. O dönemde biz, daha çok yasal faaliyet yürütüyorduk. 1995 konferans›yla yasal faaliyetlerde de¤il, silahl› mücadelede yo¤unlaflma karar› ald›k. Ama silah› kime karfl› kullanacakt›k? Toprak a¤alar›na m›, yoksa devlete karfl› m›? MK bize, silahlar› esas olarak toprak a¤alar›na karfl› kullan›n demiflti. Fakat bize sald›ran toprak a¤alar› de¤il, merkezi devletin polis ve ordu güçleriydi. Burada bir çeliflki vard›. 1998’de yapt›¤›m›z bir eyalet komitesi toplant›s›nda, silahlar›m›z› daha çok toprak a¤alar›na de¤il, devlete karfl› kullanmay› kararlaflt›rd›k. Silahl› birlikleri kurdu¤umuzda kitlelerden iyi destek ald›k. Bu bölge Naksalbari dönemlerinde iyi s›nav vermiflti. Bölgede üç gerilla birli¤imiz vard›. Fakat çok k›sa sürede devletin sonu gelmeyen büyük imha sald›r›lar›, operasyonlar› bafllad›. Hint devleti bölgeye, merkezden en az befl bin kiflilik ayr› bir askeri güç aktard›.

Bu sald›r›larda ciddi güç kayb›na u¤rad›k. Güçlerimizi yeniden toparlamak ve bir süre nefes almak için varolan güçleri yeni bir bölgeye çektik. Ama bu yeni bölge insan› ne silahl› mücadeleye destek veriyor ne de silahl› insanlara olumlu bak›yordu. Kitle temelimiz çok zay›ft›. Halk bizden korkmas›n, kaçmas›n diye köylerde silahl› gezmiyorduk. Sadece bundan dolay› en önemli kadromuzu yitirdik. Böyle bir durumda düflman kuvvetleri üzerimize geldi¤inde biz, mümkün oldukça çat›flmaya girmiyorduk. Daha sonra bu duruflumuzu de¤erlendirerek, yasalc› davrand›¤›m›z sonucuna vararak öz-elefltiri verdik. 1995’te konferans için X’e gitti¤imizde, o eyaletteki silahl› mücadele deneyimlerini al›p kendi eyaletimize uygulamaya bafllad›k. Çok genel olarak X’te ö¤rendi¤imiz fluydu. ‹lk önce belli bir haz›rl›ktan sonra silahl› birlikler kurmak, düflmanla çat›flmak ve bu yolla köylüleri örgütlemek. Fakat bu MK’n›n çizgisi de¤il, X eyaletinin kendi prati¤i idi. Daha sonra flehit düflen MK üyesi ... yoldafl›n “partide ekonomizm” üzerine yaz›s›n› ald›¤›m›zda, konu üzerinde daha


43

Gerilla bölgeleri, üs alanlar›, ikili iktidar sorunu, halk ordusunun inflas›, ekonomik talepleri siyasal mücadeleye tabi k›lma sorunu, k›r ve flehir aras›ndaki diyalektik iliflki sorunu... pek çok noktada derin çal›flmalar yapt›k. Kendi deneyimlerimizi ve parti çizgimizi ciddi bir analize, elefltiriye tabi tuttuk. Sonuçta, kendi eyaletimizde biz esasta de¤il talide; yani siyasal iktidar için mücadeleden çok, ekonomik talepler için mücadelede yo¤unlaflm›flt›k. Örne¤in 30 bin nüfuslu köyde rahatl›kla 15 bin insan› ekonomik talepler temelinde harekete geçirebiliyorduk. Ama bu köylülere siyasal iktidar bilincini yeterince veremedik, iktidar hedefini net gösteremedik. En az›ndan, ekonomik talepleri siyasal sorunlarla iyi düzeyde bütünlefltiremedik. Parti, 1980’de do¤ru olmayan birçok tespit ve formülasyon kulland›. Mao’nun Çin özgüllü¤ü için s›ralad›¤› baz› tespitleri biz, subjektif ele alarak kendi gerçekli¤imize uygulamaya çal›flt›k. Ve bundand›r ki fazla baflar›l› olamad›k. Üs sorunu, halk savafl› sorununda kilit ve stratejik önemde olan bir sorundur. Silahl› mücadele, herhangi bir fley için de¤il, siyasal iktidar içindir. Bizde daha önceleri, ilk etapta ekonomik talepler yoluyla kitle mücadelesini gelifltirmek ve sonradan bunu silahl› gruplara dönüfltürmek gibi anlay›fllar vard›. Bu, ad› aç›k konulmasa da bir aflama teorisiydi. Önceki belgelerimizde (1995’e kadar) bunlar belirtilmifltir. Daha önceleri, bizimle di¤er oportünist-revizyonist

güçler aras›nda fark flöyleydi. Bizim birlikler orduya ve polise sald›r›yor, onlar sald›rm›yordu. Ama her ikisi de aflama teorisi savunuyordu. Partimizde, ekonomik mücadele yoluyla politik mücadeleyi güçlendirece¤iz anlay›fl› vard›. Bunu MK bize, biz de altlara söylüyorduk. Fakat bir gerçek vard› ki, o da, biz düflmana yöneldi¤imizde hep geliflmifltik, güçlenmifltik, kitleselleflmifltik. Kitleleri savafla çekmeden, ne kitlelerin devrimci bilinci ne de düflmana karfl› direnifli güçlü olabilir. Önceleri bizim teorik hatt›m›z daha çok sa¤-sapma oldu¤u ve aflama teorisini bir flekilde kabul etti¤imiz halde, bunu prati¤imizle k›rd›k. Yani pratik hatt›m›z teorik hatt›m›z›n tersi yönünde gelifliyordu. Belki de baz› yoldafllar buna pragmatizm diyecektir. Teori baflka, pratik baflka. Fakat pratik bize ö¤retti ve ö¤retmeye de devam ediyor. Ve öyle ki bizi de¤ifltirip do¤ru çizgiye getirdi...” Baflka bir delege, “Kongre, eski partiye yeni bir yön vermelidir. Tüm parti iyi flekilde e¤itilmelidir. Yanl›fl ve hatalar ne ise ortaya ç›kar›l›p giderilmelidir. Bunu da ancak ideolojik-siyasal zeminde ele alarak yapabiliriz. Partimizin birçok sorununun oldu¤unu hepimiz biliyoruz. Sadece eskiyi silip yeniyi yazma de¤il, ciddi bir düzeltme kampanyas› ile partiyi bu durumdan daha ileri düzeye tafl›makla yükümlüyüz. POR’da çok fley var. Fakat ana noktay› tam olarak aç›k ortaya koymuyor. Sorunun esas› da burada yat›yor. Bence bizim sorunlar›m›z esas olarak dört noktadad›r. 1) Aflama (gerilla mücadelesine haz›rl›k süreci) sorunu, 2) Or-

du-PGA sorunu, 3) Üs (KS‹) sorunu ve 4) Hindistan özgüllü¤ünde savafl›n gelifltirilmesi sorunu. Bu sorunlarda hem içerik hem de pratik olarak netleflmemiz gerekiyor. Baz› sorunlar›m›z ideolojik netsizlikten, baz›lar› teorik gerilikten, baz›lar› da pratik yetersizliklerden kaynaklan›yor. Görevimiz, hem sorunlar› derinli¤ine kavramak hem de, devrimci prati¤e girerek mücadeleyi gelifltirmektir. Bunu sa¤lamadan baflar›l› olmak olas› de¤il. fiu anki POR, aflama sorununu bir aflama olarak de¤il, makul bir haz›rl›k süreci olarak ele al›yor. Do¤rusu da budur zaten. Ancak burada verilen cevap ve yap›lan aç›klamalarda bir netsizlik var. Üs sorununda da belli çarp›kl›klar var. Bir tarafta sorunu POR’da do¤ru flekilde ortaya koyuyoruz ama, di¤er tarafta ona baz› noktalarda tezat teflkil eden aç›klamalarda bulunuyoruz. Bence bunlar kazara çeliflkiler de¤il, netsizli¤in sonuçlar›d›r. Bu kongre, partiye do¤ru bir yön vermek ve ideolojik hatt› netlefltirerek misyonunu oynamak zorundad›r. Biz eski çizgiyi de¤ifltirmiyor, aflm›yor de¤iliz. Zaten tarihimiz incelendi¤inde olumlu yönde pek çok de¤iflikli¤i görmek mümkün. Fakat eski çizginin üzerimizde izleri derin oluyor. Bu izleri gidermek için güçlü bir ç›k›fl yapmal›y›z. Yeni bir fleyi uygularken eskinin sorunlar›n› unutmamal›. Yeniyi ise prati¤e mekanikçe de¤il, yarat›c› flekilde uygulamal›y›z. Baz› bölgelerimiz ve eyaletlerimiz partinin, MK’n›n politikalar›n› veya kararlar›n› kendi alanlar›na yarat›c› flekilde de¤il, alan›n›n somut durumuna uygun flekilde de¤il, mekanik bir flekilde uygulam›fllard›r. Ve

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

ciddi bir yo¤unlaflma sa¤lad›k. Ayn› flekilde X eyaletinin silahl› mücadele deneyimlerini ciddi bir incelemeye tabi tuttuk.


44

bundand›r ki ciddi kay›plar vermifller, baflar›s›z olmufllard›r. Ama burada gene MK’n›n siyasal önderlik sorunu gündeme gelmektedir.

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

Baz› bölgelerimiz ise hem MK’n›n kararlar›n› yarat›c› flekilde alg›lamalar› ve zenginlefltirip derinlefltirmeleri, hem de kendi bölgesinin gerçekli¤ine uygun flekilde prati¤e uygulamalar› sonucu, ciddi baflar›lara imza atm›fllard›r. Hem gerçekli¤i hem de farkl›l›¤› görmeliyiz. Ordu inflas› sorununda son POR, öz-elefltiri veriyor. Fakat sorun henüz derinli¤ine kavranm›fl de¤ildir. Temel mücadele örgütünü oluflturmamak, askeri konulardaki yetersizlikle aç›klanamaz. Örne¤in AP, DK ve NT eyaletlerinde 1979-80’de gerilla birlikleri kurduk ama, yanl›fl anlay›fl ve netsizlikten dolay› ayr› ordu örgütlenmesine gitmedik. Neden? Çünkü biz orduyu ancak, gerilla bölgelerini üs alanlar›na dönüfltürece¤imiz dönemde kurabilece¤imizi düflünüyorduk. Gerilla bölgelerine verilen görev ise, daha çok, önce örgütü kurmak sonra savaflmak biçimindeydi. Kald› ki enternasyonal proletaryan›n ustalar›n›n bize ö¤rettikleri; düflmanla savaflt›kça örgütü oluflturur, sa¤lamlaflt›r›rs›n yönündedir. Di¤er örgütlenmeler ancak savafl›n sonucu ve etkisiyle oluflturulabilir. Örgütler kurma anlay›fl›, orduyu kurma ve düflmanla savaflma üzerinde etki yapt›. Düflmana sald›rd›¤›m›z sürece y›¤›nlarda coflku, partide moral yüksek olur. Bu koflullarda, mücadelenin geliflimi hem çok daha h›zl› hem de çok daha sa¤lam olur. Savafl› gelifltirmek için kitleleri, partiyi ve savaflç›lar› iyi

motive etmek gerekiyor. Objektif gerçeklik üzerinde uzun süreli bir savafl sürdürüyoruz. Savafl› gelifltirmenin yolu ise parti önderli¤inde orduyu kurmaktan geçiyor. Objektif koflullara çok vurgu yap›p, subjektif güçlerimizi haz›rlamamakla bu savafl gelifltirilemez. Biz birçok fleyin haz›rl›¤›n› yapt›k ama, ordu kurma haz›rl›klar›n› yapmad›k. Bizim dokümanlar›m›za göre, üsler (KS‹) için pek çok yerde gerilla bölgelerini oluflturmam›z gerekir. Öyle ki düflman güçlerini bölelim. Bu anlay›fla göre biz, üs bölgelerini çok zor kurar›z. Baflkan Mao’ya göre, üs alanlar› küçük bir alandan bafllayarak geliflip güçlenebilir. Sa¤lamlaflt›rma ise ancak savaflarak olur. Fakat bize göre üs alanlar›, kesin kurtar›lm›fl alan demektir. Böylelikle de üs sorunu, sonu belli olmayan tarihe ertelenmifl oluyor. Halbuki üs alanlar› önce sa¤lam de¤ildir. Halk›n savafla kat›l›m›yla sa¤lamlafl›r ve daha da gelifltirilir. ‹kili iktidar sorunu; düflman›n askeri gücüyle bizim askeri gücümüzün durumu ile, eski iktidar ile yeni iktidar aras›ndaki durumu ayn›laflt›rmak demek, üs alanlar›n› kar›flt›rmak, çarp›tmak demektir. Gerilla mü-

cadelesi küçükten büyü¤e do¤ru geliflir. Üs sorunu gerilla gücüyle ayn›laflt›r›lamaz. ‹ki ordunun çat›flmas› ile, iki iktidar›n çat›flmas› bir ve ayn› fley de¤ildir. Bunu ayn›laflt›ran anlay›fl, do¤al olarak üs sorununu da mu¤laklaflt›r›r. Düflman gücünü y›kmadan, da¤›tmadan halk›n iktidar›n› nas›l kurabiliriz? Biz, bir ara köylerde halk komitelerini kurmakla üsler kurdu¤umuzu sand›k. Ama düflman güçlerini y›kmadan, da¤›tmadan! Bu çok ciddi kafa kar›fl›kl›¤› ve mu¤lakl›k demekti. Gerilla bölgelerinde esas görev, halk komitelerini kurmak de¤il, düflman güçlerini y›kmakt›r. Her kim ki tersini savunuyor, o reformisttir, ekonomisttir ve sa¤-sapmaya batm›fl demektir. Evet sol-sapmay› görüp mahkum edelim ama, sa¤-sapmaya, ekonomizme düflmeden, savrulmadan bunu yapal›m. E¤er bunlar oluyorsa, ideolojik netlikte problemlerimiz var demektir. Sa¤ veya sol her tür sapmay› gidermeli, do¤ru çizgiye s›k›ca sar›lmal›y›z...” Son dört gündür güçlü f›rt›na eflli¤inde sürekli ya¤mur ya¤›yor. Normalinde ya¤›fl zaman› de¤il flimdi. Ama emperyalizm


45

Kapitalizmin azg›nca sömürü ve afl›r› kar h›rs›yla y›k›c›, tahrip edici ve yok edici özelli¤i sadece insanl›¤› de¤il, ayn› flekilde do¤ay›, hatta uzay› da rahats›z edecek düzeye geldi. Bize düflen görev, emperyalistkapitalist dünya düzenini bir an önce mezara gömmek ve tarihin çöplü¤üne atmak için, devrimci mücadelede çok daha fazla yo¤unlaflmakt›r. Kongre salonunun üzerine naylonlar çektik ama fazla ifle yaram›yor çünkü, üç yan› aç›k. Tavandan düflen ‘damla’lardan ve kenarlardan gelen ya¤murdan biraz sak›nmak için salon içindeki yerimizi birkaç kez de¤ifltiriyoruz. S›tman›n yan›nda flimdi de, so¤uk alg›nl›¤› sorunu bafllad›. Hapfl›ran ve öksürenlerin say›s› giderek art›yor. Geceleri zaman zaman f›rt›na nedeniyle elektrik gitti¤inde lüks lamba ve mumlar› kullan›yoruz. Bu koflullar alt›nda dahi kongre oturumlar› aral›ks›z gece saat 11’e kadar devam ediyor. Yan›m›zda giyinecek ne varsa giyiyoruz. Fazla ›slanmamak ve üflümemek için üzerinde yatt›¤›m›z ve oturdu¤umuz naylonlar› kendimize sar›yoruz. ‹flin “garip” taraf›, ilk günden itibaren f›rt›nal› ya¤mur alt›nda yemek ve içmek, uzanmak, ›slak yerlerde saatlerce oturmak, tart›flmak art›k çok do¤al geliyor insana. Gök gümbürtüleri eflli¤inde bol ya¤murlu, kara bulutlu, keskin f›rt›nal› ve güneflsiz günlere öylesine adapte oluyoruz ki! Bu yeni koflullara uyumlu, yeni bir düzen kurduk kendimize.

Kendime yönelik dikkat etti¤im en önemli nokta, yoldafllara sorun yaratacak düzeyde hastalanmamak. Ve yoldafllar›n bu yönlü “beklenti”lerini bofla ç›kar›yorum. MK ço¤unluk ad›na bir yoldafl, “Mücadelenin geliflim seyri içerisinde farkl› politika ve taktikler gündeme gelecektir. Örne¤in, 1985’te legal olanaklar›n do¤mas›yla parti bu süreci de¤erlendirmek isterken, parti içinde sol-macerac› bir grup ç›kt›. Ayn› flekilde 1990’da yeni bir geliflmeyle karfl› karfl›ya geldi¤imizde önderlik (KS), sürecin taktik politikalar›n› üretemedi¤inden parti içinde yeni bir kriz ç›kt›. “MK ço¤unluk” ad›na hareket eden bu sol-sekter grup partiye ciddi zarar vererek ayr›ld›. Daha sonra da KS sa¤-oportünist çizgisini partiye dayatt›. Bu da parti içinde ciddi bir krize neden oldu. K›sacas›, parti içinde gündeme gelen sa¤ veya sol sapma ve çizgilerle verilen mücadelede parti çizgisi, her defas›nda daha da güçlenmifl ve birli¤ini çeliklefltirmifl olarak ç›kt›. Her keresinde parti, bu çizgi ve sapmalar› mahkum etmifl ve yeni taktik politikalarla süreci daha ileri tafl›may› bilmifltir. Bugün düflman, özellikle silahl› mücadelemizin güçlü oldu¤u befl eyalette, merkezi ve eyalet düzeyinde çok ciddi bir yo¤unlaflmayla mücadelemizi bast›rmak, bo¤mak istemektedir. Bilindi¤i gibi, hem merkezden hem de bu befl eyalet aras›nda merkezi bir koordinasyon bulunmaktad›r. Sonu gelmez büyük ve kapsaml› imha sald›r›lar›yla karfl› karfl›yay›z. Bu koflullarda silahl› mücadelemizi, partimizi ve ordumuzu nas›l gelifltirece¤iz, direnifli nas›l örgütleyece¤iz, sald›r›lar›

nas›l gö¤üsleyip bofla ç›karaca¤›z, halk› nas›l aya¤a kald›raca¤›z...? Sorun budur. ‹flte tam da bu noktada, parti-ordu ve cepheyi nas›l gelifltirece¤iz sorununda farkl› iki çizgi, anlay›fl ç›kt›. Önceki dönemlerde sol-macerac› çizgilerle çat›flt›¤›m›zda, devrimci kitle çizgisini gelifltirdik. Devrimci kitle çizgisinin sol-macerac›lar›n anlay›fl›nda yeri yoktur. Olsa da çok güdüktür. Onlar›n anlay›fl›nda kitlelerin örgütlenmesi, bilinçlendirilmesi ve savafla katt›r›lmas› yoktur. Silahl› gruplar›n oluflturulmas› her derde çare görülüyor. Bu yüzden bu yoldafllar›n kendi eyaletlerinde, devrimci kitle faaliyetleri ya yok denecek kadar az, ya da çok geridir. Onlar, partinin yanl›fl çizgisi sonucu, kendi eyaletlerinde bir fley yapamad›klar›n› söylüyor. Ama ayn› çizgi AP vb eyaletlerde, iki y›lda gücünü en az iki misline ç›karabiliyor. Bunu neyle aç›klayacaklar? Bu yoldafllar parti çizgisinin içeri¤ini ve özünü de¤il, sadece baz› formunu görüp onun üzerinde politika yap›yorlar. Bu yoldafllar›n esas sorunlar›ndan biri, PGA’n›n daha önceden oluflturulmamas›d›r. Peki biz bugüne kadar yüzlerce, binlerce askeri ve siyasal faaliyetler gerçeklefltirmedik mi? Gerçek fludur ki, bu silahl› gruplar›m›z hem örgütsel, hem askeri hem de siyasal faaliyetler örgütlediler. Öte yandan geç de olsa parti-ordu ayr›flt›rmas›n› da yapm›fl›z. Ve bunu POR’da belirtmifliz. Ordu örgütlenmesini ayr›flt›rmak, tabi ki, birçok aç›dan daha verimli olacakt›r. Ama halk ordusunun tek görevi savaflmak m›d›r? Baflkan Mao halk ordusunu böyle mi ele al›yor?Bizim gerilla gruplar›m›z sadece çat›flma gruplar› de¤il,

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

sadece insanl›¤›n de¤il, ayn› zamanda do¤ay› da ciddi düzeyde tahrip ederek iklimlerin de dengesini bozdu. Art›k k›fl ortas›nda s›cak yaz günleri veya temmuz ortas›nda so¤uk k›fl günleri görmek fazla tuhaf gelmiyor insana.


46

ayn› zamanda örgütleme gruplar›d›r. Son zamana kadar yapmad›¤›m›z fley, orduyu merkezi bir kumanda alt›nda kurmakt›r. Eksikli¤imiz bu noktada aranmal›d›r.

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

Biz ordu derken, düflman› bir alanda yenebilecek ve üsleri(KS‹) koruyabilecek nitelikteki düzenli bir ordudan bahsediyoruz. Yoksa gerilla gruplar› düzeyindeki bir ordudan de¤il. Daha önceki dokümanlarda KS’nin, Mao’dan verdi¤i bir al›nt›y›, yoldafllar büyük sorun yap›yor. O al›nt›da Mao, k›z›l ordu ile Çan Kay fiek önderli¤indeki beyaz ordu örne¤ini veriyor. Peki partimiz gerilla bölgeleri, üs alanlar› konusunda neleri düflünüyor? Onu aç›klayaca¤›m. Çünkü bu konular baz› yoldafllar taraf›ndan özünden sapt›r›ld›. Biz halk savafl›n› Hindistan özgülünde yürütüyoruz. Marksist-Leninist-Maoistlerin en önemli görevi, halk savafl›n›, kendi ülkesinin özgül flartlar›na yarat›c› flekilde uygulamakt›r. Çin’de iç savafl, savafl a¤alar› aras›nda sürekli bir savafl vard›. Bu Çin gerçekli¤idir. Mao, üs alanlar›n›n yaflayabilmesini somut belirlemelerle aç›kl›yor. Örne¤in 1928’de, hakim s›n›flar aras› savafl sürdükçe üsler yaflayabilir diyor. Farkl› anlay›flta olan yoldafllar, nedense ülkenin objektif durumunun ne oldu¤unu görmek ve anlamak istemiyorlar. Üslerin, çok ciddi stratejik bir önemi var. Bunun için partimiz, Mao’nun belirledi¤i befl koflulu yaratmak için çok ciddi çaba gösteriyor. fiu an bunlar›n tümü de yeterli de¤ildir. Çünkü Hindistan, Çin de¤ildir. Hindistan’da düflman›n hem merkezi hem de eyalet düzeyinde güçlü bir ordusu var. Çin’de merkezi devlet bile yok.

Bu yoldafllar böylesi bir ülkede, küçük bir yerde üs’ü nas›l kuracaklar? Bu bizim stratejiktaktik hatt›m›z›n, yani POR’un merkezi sorunu ve konusudur. Kendimize stratejik bir bölgeyi merkez alarak, gücümüzü esas olarak burada yo¤unlaflt›rarak gerçeklefltirebiliriz. Ama baflka savafl cepheleri açmaz isek, bu üs’ün varl›¤›n› sürdürmesi çok zordur. Özellikle mücadelenin geliflme aflamalar›nda hem sa¤, hem de sol sapmalara karfl› uyan›k olmal›y›z. Aflama teorisi; bu sorun Çin’de de gündeme gelmifl. Burada belirtilen savafla bafllamadan, uzun süreli haz›rl›klardan bahsediyor. Yani önce kitle mücadelesi sonra silahl› mücadele! Bu hiçbir zaman partimizin politikas› olmam›flt›r. Biz hiçbir zaman, farkl› anlay›fla sahip delege yoldafllar›n dediklerini yapmad›k. Partiye atfedilen fleyler, onlar›n parti-d›fl› anlay›fllar›d›r. Biz, askeri düzeyde imkan ve iliflkilerimizin olmad›¤› yerde eylem yapmay›z. Yaparsak bu sol-macerac›l›k olur. Örne¤in, Hindistan’da DEH üyesi bir örgüt, bir bölgede toprak a¤as›n› öldürdü ama, o bölgeye bir daha giremedi. Biz böylesi eylem anlay›fl›n› do¤ru görmüyoruz. Aflama teorisini kabul etmedi¤imiz ve olmad›¤› halde var diyenler, bunun mücadelemize nas›l engel ç›kard›¤›n› söylemelidirler. Olan fley fludur. Belgelerimizde baz› koflullar›n belirtilmesi olgusu, belli yanl›fllar›n ve mekanik anlay›fllar›n yeflermesine yol açm›flt›r. ‹kili iktidar sorunu; bu çok çarp›t›ld›, gerçek içeri¤inden uzaklaflt›r›ld›. POR, iki gücün çat›flmas›ndan bahsediyor. Yani y›k›m ve yeniyi infla etmenin, bir arada yürüdü¤ü anlam›nda kullan›yor. Baz› yoldafllar bu diya-

lektik gerçekli¤i görmek, anlamak istemiyorlar. Biz ayn› anda iki iktidardan bahsetmiyoruz. Hiçbir doküman›m›zda, belge ve aç›klamalar›m›zda böyle bir fley yok. Söylenen, biz y›kaca¤›z düflman kuracak, biz kuraca¤›z düflman y›kacak... Bizim ikili iktidar dedi¤imiz fley, bundan baflka bir fley de¤ildir. Gerilla bölgelerinde de düflman iktidar›n› y›k›p, kendi iktidar›m›z› kuruyoruz. Biz gerilla bölgelerini, üs alanlar›n›n önceki (KS‹’nin öncesi) dönemleri biçiminde ele al›yoruz. Kendi iktidar›m›z› da ancak düflman iktidar›n›, güçlerini y›karak kurabiliriz. Görece daha iyi (sa¤lam) olan bölgeleri ise, gerilla üs alanlar› olarak de¤erlendiriyoruz. Bu alanlar bizim ana karargah›m›z anlam›ndad›r. Yoksa üs (KS‹) alanlar› de¤ildir. Dolay›s›yla sorun isim sorunu de¤il, nitelik sorunudur. Düflman›n y›k›lmas› esas olarak orduyla olurken, iktidar›n inflas› da halk›n kat›l›m›yla olacakt›r. Burada ordu belkemi¤i özelli¤indedir. X’i üs alan› olarak ilan edebiliriz. Tabi ki hatalar›m›z vard›r. Bu kesinlikle do¤rudur. Ama bu hatalar çizgiden de¤il, eksik ve yetersizliklerimizden kaynaklanm›flt›r. ‹flte yoldafllarla farkl›laflt›¤›m›z nokta buras›d›r. De¤iflik KP’lerin, kardefl partilerin deney ve tecrübelerini almal› ve onlardan ö¤renmeliyiz. Buna kesinlikle çok ihtiyac›m›z var. Ancak bu deneyimleri al›rken kesinlikle mekanikli¤e düflmemeliyiz. “Orda olmuflsa burada da olur” mant›¤›yla düflünmeyelim. Objektif koflullar›, subjektif faktörleri do¤ru tahlil edelim. O ülkenin koflullar› ile kendi ülke koflullar›m›z› do¤ru tahlil edelim. Çünkü her ülkenin ekonomik ve sosyal geliflmifllik düzeyinde, siyasal güçlerin ge-


47

RÖPORTAJLAR: Komündeki gerillalar›n neredeyse tümüyle tan›flt›m. Onlarla yo¤un sohbetlere girdim. Onlar›n tecrübe ve deneyimlerini, girdikleri çat›flmalar›, güçlü ve zay›f yanlar›n›, bölgedeki faaliyetlerini, halkla iliflkilerine, gerilla yaflamlar›na dair çok fley dinledim. Yan›s›ra partimizi onlara çok yönleriyle tan›tma, anlatma f›rsat›n› buldum. Partimizin deney ve tecrübelerini, eksik ve yetersizliklerini aktard›m. fiimdi kongre öncesi ve kongre süresince röportaj yapma imkan› buldu¤um baz› yoldafllar›n düflüncelerine yer verece¤im. Jampanna: Kendini tan›t›r m›s›n? Ad›m Jampanna. Kuzey Telangana Özel Bölge Komitesi üyesi ve kongre delegesiyim. 38 yafl›nday›m, partiden bir yoldaflla evliyim. Eflim, kabile kökenli yoldafllar aras›nda ilk örgütlenenlerden. Kad›n gerilla grubu komutan›. Çocuklar›m›z yok. Partiyle tan›flman ne zaman ve nas›l oldu? ‹ndra Gandi’nin 1975’te ülke çap›nda ola¤anüstü hal ilan etti¤i dönemde teknik okulda okumak üzere köyden Hydarabad’a gitmifltim. Okulda partimizin Devrimci Ö¤renciler Birli¤i’nin (RGB) faaliyetleri vard›. Onlar›n faaliyetlerinden, dürüst, samimi, kültürlü ve cesaretli olufllar›ndan etkilenmifltim. 1979’dan itibaren RGB ve daha sonra de¤iflik parti organlar›nda yasal ve yasad›fl› birçok alanda faaliyet yürütmeye bafllad›m.

PGA’ya (Halk Gerilla Ordusu) ne zaman ve nas›l kat›ld›n? PGA’ya 1984 y›l›nda kat›ld›m. Ondan önce Hydarabad’da iflçi s›n›f› içinde faaliyet yürütüyordum. 1984’de o zamanki parti genel sekreterimiz (KS) ve di¤er bir MK üyemizin düflmanla girdi¤i bir çat›flmada bir polis flefini cezaland›rarak kurtulmalar›, eyalette çok büyük kamuoyu yaratm›flt›. ‹flte bu dönemde parti, bana “gerilla birli¤ine kat›lmak ister misin” demiflti. O zamanlar zay›f bir bünyeye sahip oldu¤umdan önceleri tereddüt ettim. Fakat daha sonra bunun yanl›fl oldu¤unun fark›na vararak, yap›lan öneriyi kabul ettim. Yoldafllar “Birli¤e kat›ld›ktan sonra geri dönmek yok. Kendini oradaki zor koflullara ve bir daha dönmemek üzere haz›rlamal›s›n” demifllerdi. Peki sonra ne oldu? K›rsal alanda zorluk çektin mi? K›rsal alana beni mücadeleye kazanan sorumlu yoldaflla birlikte gittim. Befl kiflilik bir gruptuk. Daha sonra kabileden birkaç insan› örgütledik. ‹lkel bir-iki silah›m›z d›fl›nda hiçbir fleyimiz yoktu. Yeni bir aland›, önceleri hiçbir devrimci faaliyetin olmad›¤› kabile bölgesiydi. Her aç›dan çok ciddi zorluklar, s›k›nt›lar yaflad›k. Daha önce gerilla mücadelesi ve yaflam› hakk›nda en ufak bir tecrübemiz yoktu. Sadece s›n›rl› olarak teorik ve kitabi bilgimiz vard›. Burada her fleyi biz bafllatacak, biz yapacakt›k. Bir ay sonra sorumlu yoldafl, yaflanan zorluk ve s›k›nt›lara gö¤üs geremeyerek bana “bu kabile insan›ndan bir fley ç›kmaz, birli¤i b›rak›p flehre dönelim. Orada çok daha yararl› ve önemli görevlerimiz var” diyerek, beni de yan›nda götürmek

istedi. Sorumlu yoldafla (hem komutan hem de siyasi komiser), buradaki görevlerin de çok önemli oldu¤unu, kabilelerin dönüflebilece¤ini, silahl› mücadeleye kazand›r›labilece¤ini, bu görevi partinin bize verdi¤ini anlatt›m. Sorumlunun benimle gel talebini geri çevirdim. O beni dinlemeyerek flehre indi ve bir y›l sonra tamam›yla mücadeleden koptu. O zamanlar k›rsal alanda silahl› mücadeleyi bafllatma ve bozk›rlar› özgürlük atefliyle tutuflturma görevine kilitlenen bir-iki kadro olarak, çok ciddi s›k›nt›lar yaflad›k, büyük kay›plar verdik ama, silahl› mücadeleyi gelifltirmekten, özgürlük ateflini yaymaktan asla geri durmad›k. B›kmadan usanmadan kabileleri örgütleme, savaflt›rma kavgas›n› verdik. Daha sonra di¤er bölgelere ç›kar›lan yeni gerilla gruplar›yla büyük bir alan örgütledik. Bölgede yasal ve yasa-d›fl› pek çok komite ve organlar kurduk. 1984 y›l›ndan bu yana k›rsal alanda m›s›n? fiu anki kitle temeliniz ve gerilla gücünüz ne? Evet, o günden bugüne aral›ks›z olarak k›rsal alanday›m. Kendini halk savafl›na, devrime ve komünizme adayan bir kadro olarak mücadele ediyorum. Partinin ve devrimin ihtiyac› neresi ise ben oraday›m. Bugüne kadar parti, esas olarak, halk savafl›n› güçlendirme ve yayg›nlaflt›rma çabas›nda yo¤unlaflt›. Bu yo¤unlaflma a¤›rl›kl› ve sürekli olarak k›rsal alan oldu¤undand›r ki parti, beni de bu alanda konumland›rd›. Faaliyet alan›mda kitle temelimiz çok iyi. Çok çeflitli (kad›n, çocuk, gençlik, kültür, milis...) komitelerimiz ve örgütlerimiz var. Kitle taban›m›z çok iyi. Köylüler sadece kendisinde olan bir tak›m olanak ve katk›-

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

liflmifllik seviyesinde, halk›n durumu ve çeliflkilerinde... farkl›l›klar vard›r...”


48

lar› partimize, ordumuza vermekle kalm›yor, ayn› zamanda savafla bilfiil kat›l›yorlar. Profesyonel gerilla say›m›z geçen y›l 680 civar›nda idi. Fakat son bir y›l düflman›n çok yo¤un sald›r›lar› oldu. Düflmana büyük darbeler vurmam›za ra¤men ciddi kay›plar›m›z da oldu. Profesyonel gerilla say›m›z flu an 570 civar›nda. Ancak kongreden sonra gerilla saflar›na ciddi kat›l›m olacak. Bunun tüm alt haz›rl›klar›n› bitirerek kongreye geldik.

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

Faaliyet alan›n›zda kabilelerin oran› ne? Komitemizin faaliyet yürüttü¤ü alanda nüfusun yaklafl›k % 20’si kabiledir. Bunlar›n savaflç›lar içerisindeki oran› ise % 25’tir. En fazla bask› ve zulüm kabileler üzerindedir. Kabilelere yönelik faaliyetlerimiz bundan sonra daha da artacak. Köyler büyük ve kalabal›k m›? Bölgemizdeki kabile köyleri küçüktür. 20 haneli olan da var, 150 olan da var. Ortalamas› 5060 evdir. Kabile olmayan köylerin büyüklü¤ü ise gene farkl›d›r. 200 haneden bafllay›p 2000 haneye kadar gider. Ortalamas› 600 hanedir. Kay›plar›n›z daha çok nas›l oluyor? K›rsal alanda ald›¤›m›z askeri darbelerin esas› sabah›n erken saatleridir. Bunlar yürüyüfl s›ras›nda at›lan pusular veya ç›kan çat›flmalarda de¤il, ezici olarak 5-10 gün kamp kurdu¤umuz yerlerde oluyor. Kamp durumunda iken gerilla say›m›z ortalama 25-30 kiflidir. 24 saat nöbetçi tuttu¤umuz halde bunlar oldu. Kay›plar›n nedeni esas olarak, savaflç› parti ilkelerini prati¤e lay›k›yla uygulamad›¤›m›zdan kaynaklan›yor. Yani bazen

rahat ve gevflek davranmaktan bazen de düflman› küçümsemekten, kendimize ve köy örgütlenmelerimize afl›r› güvenmekten ileri geliyor. Kamp yerimizi fark eden köydeki iflbirlikçiler haberi hemen düflmana iletiyor. Haberi alan düflman k›sa sürede büyük kuvvetlerle, güçlü ve a¤›r silahlarla üzerimize geliyor.

partiden bir yoldaflla evliyim. Çocuklar›m›z yok.

Teknik olarak durumunuz nas›l? Telsiz ve dürbünleriniz yok mu?

PGA’ya ne zaman kat›ld›n? fiu anki faaliyet alan›n ve görevin ne?

Daha birkaç ay öncesine kadar ilkel de olsa ne dürbün ne de telsizlerimiz vard›. fiimdi çok geri bir teknoloji de olsa, ihtiyaca vermekten çok uzak da olsa bir-iki dürbün ve telsizimiz var. En yak›n gerilla grubumuzla mesafe 25-30 km. Düflmanla ç›kan bir çat›flma esnas›nda telsiz ba¤lant›m›z olmad›¤› için, yak›n grupla kontak kurup yard›m isteme imkan›m›z yok. Veya düflman hareketini di¤er gruplara iletme olana¤›m›z yok.

PGA’ya 1988’de kat›ld›m. Faaliyet alan›m Dandakaranya eyaletindedir. Bölge (çevre) Komitesi üyesiyim. Komitede benden baflka kad›n yoldafl yok. Üç yerel gerilla biriminin (Local Guerilla Squad-LGS) sorumlulu¤unu yapmaktay›m. Denetimimde ortalama 45 gerilla var. Bunlar›n yar›s›ndan fazlas› kad›n.

Sadece teknik olarak dürbün ve telsiz sorunu çözmemiz durumunda, baz› ciddi kay›plar› önleyebiliriz. Çünkü savafl›n temel ilkelerini lay›k›yla uygulasan›z da, günümüz koflullar›nda bir nevi gerillan›n gözü ve kula¤› olan dürbün ve telsizden mahrum olmam›z fazladan büyük kay›plara yol açabiliyor. Son olarak söylemek istedi¤in... Tüm TKP/ML-T‹KKO’cu yoldafllara enternasyonal selamlar›m› yolluyorum. Emperyalizmin kölelik zincirini kendi ülkelerinde k›rmak için verdikleri mücadelede baflar›lar diliyorum. Mayna: Kendini tan›t›rm›s›n? Ad›m Mayna. Güney Bastar Bölge Komitesi üyesi ve kongre delegesiyim. 36 yafl›nday›m,

Senin partiyle tan›flman nas›l oldu? Partiyle, ö¤renci iken 1983’te RGB arac›l›¤›yla tan›flt›m. Befl y›l ö¤renci gençlik içinde, daha çok genç k›zlara yönelik faaliyetlerde görev ald›m.

Yönetici bir kad›n olmandan kaynakl›, erkek yoldafllar taraf›ndan bir s›k›nt› yafl›yor musun? Evet, yafl›yorum. Tüm siyasal çal›flmalar›m›za, e¤itimlerimize ra¤men hala kad›n›n önderli¤ini benimsemeyen, feodal de¤er yarg›lar›n› üzerinden atamayan erkek yoldafllar var. Feodal de¤er yarg›lar› kabileden çok, kast örgütlenmesi k›skac›na al›nan köylerde daha güçlü. Partimiz özellikle 1997 sonras› kad›nlar›n mücadelede ileri ç›kmas› ve parti içinde yükselmesi için özel programlar ve teflvikler yapmaktad›r. Fakat bu süreç kad›nlar›n ezici kesiminin okur-yazar olmamas›ndan kaynakl› hem yavafl hem de sanc›l› oluyor. Bir yönetici ve komutan kad›n olman köylüler aras›nda nas›l karfl›lan›yor? Faaliyet alan›mda hane say›s› 50-90 aras›nda de¤iflen yakla-


49

Kad›nlar› gerilla mücadelesine çekmek çok mu zor? Çok zor de¤il ama, önemli derecede ciddi engeller var. En büyük engeller feodal iliflkiler, kad›n›n evli olmas› ve bunlardan kaynakl› gerici-tutucu de¤er yarg›lar›. Bir kad›n›n gerillaya kat›lmas› demek, kendisini çepe-çevre saran tüm zincirleri k›rmas› ve olmad›k bedelleri göze almas› demektir. K›zlar›n evlenme yafllar› kabilede ortalama 15-16; kabile olmayan köylerde ise 1718’dir. Kabilelerde okur-yazarl›¤›n olmamas› siyasal e¤itimimizde çok büyük sorun yarat›yor. Ayr›ca kabile olmayan köylerde k›zlar-kad›nlar aras›nda okuma oran›n›n çok düflük olmas›, kad›n›n faaliyetlerde ilerlemesine ciddi engeller ç›kar›yor. Mücadele, kad›nlar›n yaflam›nda ola¤anüstü de¤ifliklikler yarat›yor. Ayn› flekilde mücadeleye kad›nlar›n kat›l›m› çok büyük geliflmeleri, yeni aç›l›m ve at›l›mlar› olanakl› k›l›yor. fiu tespiti yapmak yanl›fl de¤il. Kad›nlar›n mücadeleye kat›lma istekleri çok olsa da, erkekleri daha rahat örgütlüyoruz. Nedeni de yukar›da anlatmaya çal›flt›klar›md›r. Bir köyü örgütlerken ilk baflta nelere ve hangi komitelerin kurulmas›na öncelik veriyorsunuz? Bir köye ilk gitti¤imizde en baflta oradaki en ileri iliflkilerden köy parti komitesini oluflturuyoruz. Bu komite üzerinden

ad›m ad›m di¤er örgütlenmeleri yarat›yoruz. Köy halk›n›n bir k›sm›n› çocuk, gençlik, kad›n ve milis olarak örgütlerken di¤er bir k›sm›n› da gerillaya al›yoruz. Gerilla adaylar›n› PGA’ya almadan önce, en az bir y›l köyde e¤itime ve yo¤un bir faaliyete tabi tutuyoruz. Gerillaya al›nacak birisinin yafl› 16 ve yukar›s› olmas› gerekiyor. Gerillan›n köylüler ile yapt›¤› toplant›lar› kim organize ediyor? Köylüler ile yapt›¤›m›z toplant›lar e¤er köyde ise, köydeki örgütlerimiz ormanda veya da¤da ise biz organize ediyoruz. Köye gitmeden önce, köy parti komitesine haber iletiyoruz. Onlar da di¤er organlarla iliflkiye geçerek bir veya birkaç köyde genifl propaganda yaparak kitleleri topluca büyük bir alanda topluyor. Biz afla¤› inince köylüler ve örgütlerimiz haz›r halde bizleri bekliyor. Bugüne kadar herhangi bir çat›flmay› organize edip, yönettin mi? Tabi ki. Bunlar aras›nda befl yoldafl›m›z›n flehit düfltü¤ü çat›flma üzerimde büyük etki yaratm›flt›r. ‹lk dönemler ciddi s›k›nt›lar ve zorluklar yaflad›m. Erken ve zamans›z kararlar verdi¤im oldu. Hem pratik hem de tecrübeli ve yetkin yoldafllar taraf›ndan sürekli e¤itildim, e¤itiliyorum. Halk savafl›n›z›n Hindistan’da siyasal iktidar› alaca¤›na inanc›n var m›? Kuflkusuz var. Bu konuda hem çok inançl› hem de çok umutluyum. Bedelleri büyük, ac›lar› a¤›r olsa da halk savafl›m›z›n geliflip güçlenece¤ine, tüm Hindistan’a yay›l›p siyasal iktidar› alaca¤›na olan inanc›m her zamandan daha güçlüdür. Ve ben partimizin, savafl›m›z›n her geçen gün daha da geliflti¤i-

ne, güçlendi¤ine, kitleselleflti¤ine tan›k olmaktay›m. Tüm çarp›tmalara ra¤men egemen güçlerin korkusu da bundand›r. Senin için 8 Mart neyi ifade ediyor? Benim için 8 Mart, her çeflit bask› ve sömürüye karfl› erkek yoldafllar›mla omuz omuza s›n›f mücadelesine at›lmak, hem kendim hem de ezilen ve sömürülen s›n›flar için özgürlük kavgas›n› vermek demektir. Benim için 8 Mart, dünya emekçi kad›nlar›n›n kendilerini sarmalayan tüm gerici ba¤lar› kopararak, engelleri aflarak özgürlük denizine kulaç atmalar› ve tüm sömürücüleri korkutan savafla daha güçlü kat›lmalar› demektir. Son olarak söylemek istedi¤in... Son olarak, kardefl partimiz TKP/ML saflar›nda düflmana karfl› mücadele eden tüm kad›n ve erkek yoldafllar› enternasyonalist duygular›mla, kavgalar› kavgam›zd›r fliar›yla selaml›yorum. Sinu: Seni tan›yal›m... Ad›m Sinu veya Sinuna. 57 yafl›nda ve Dandakaranya’dan kongre delegesiyim. Bas›n-yay›n alan›nda faaliyet yürütüyorum. Görevim enternasyonal proletarya ustalar›n›n eserlerini ve mücadelemize katk› sunan di¤er kitaplar›-yaz›lar› farkl› dillerden (Hintçe ve ‹ngilizce’den) Telegu diline çevirmekyay›nlamak ve k›rsal alanda parti yay›nlar›n› ç›karmakt›r. Mücadeleye ne zaman bafllad›n? Partiyle nas›l tan›flt›n? Mücadele ile tan›flmam 1963’te HKP’nin ö¤renci federasyonuna üye olmakla bafllad›. O zamanlar devrime ve komünizme ba¤l›l›¤›m ne teorik ne de

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

fl›k 150 köy var. Köylere gitti¤imizde özellikle kad›nlardan, genç k›zlardan büyük ilgi görüyor, destek al›yoruz. Bir kad›n›n erkekler üzerinde komutan ve yönetici olmas› s›radan köylüler, kad›nlar aç›s›ndan çok büyük bir olay. Olumlu tepkiler al›yorum.


50

politikti, tamamen duygusald›. Fakat 1967’de Naksalbari silahl› köylü ayaklanmas› bende politik bilincimin atefllenmesine yol açt›. Bu bilincin yerleflmesiyle ustalar›n eserlerini okumaya, araflt›rmaya bafllad›m. Profesyonel olarak faaliyet yürütmeye 1967 y›l›nda bafllad›m.

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

Partiyle, HKP(ML)HS örgütü ile iliflki kurmam 1970 y›l›nda AP’de oldu. Ve ayn› tarihte örgüt üyesi oldum. Bu tarihten itibaren her yönüyle, tüm yaflam›mla kendimi partinin ve devrimin hizmetine verdim. 1977 y›l›na kadar, eyalet komitesi üyesi olarak, esas görevim illegal olarak sendikal ve kültürel faaliyetleri örgütlemekti. Legal olanaklardan yararlanma koflullar› aç›ld›¤›nda parti, 1977’de legal yay›n organ› Kranti’yi Telegu dilinde ç›karma karar› ald›. Bu karardan sonra legal alana çekilerek gazetenin sorumlulu¤una atand›m. Gazete AP eyalet komitesinin denetiminde ç›k›yordu. 1980 y›l›nda örgütümüzün partileflip merkez komitesini oluflturmas›yla, bu kez MK’n›n sekreterli¤inde (MK üyesi de¤il, MK’n›n sekreterlik iflleri) görevlendirildim. Bu görevim 1997’ye kadar devam etti. Bu y›llar aras›nda ihtiyaç nedeniyle iki y›l AP eyalet komitesinde yer ald›m. Görevim sendikal alan sorumlulu¤uydu. Daha sonra tekrar legale çekilerek MK’n›n denetiminde ‹ngilizce yay›nlanan Vanguard isimli yasal derginin sorumlulu¤una getirildim. Görevlerim zaman zaman de¤iflmifl ve bazen baflka faaliyetler esas al›nm›fl olsa da ben, 1985-1997 y›llar› aras›nda tüm ustalar›n eserlerini Telegu diline çevirdim. Ayr›ca Mao’nun 6’dan 9’a kadar olan ‹ngilizce yaz›l› kitaplar›n› bas›p da¤›t›m›n› yapt›m.

fiu anki görevin ne? fiu anki görevim ise Dandakaranya Özel Bölge Komitesinin resmi organ› olan Prabahat’› ç›kartmakt›r. Bu gazeteyi Hintçe ve Telegu dillerinde ç›kar›yoruz. Yaz›m, çizim, bas›m, da¤›t›m... her fleyi k›rsal alanda yap›yoruz. Kabilelere yönelik bir dergimiz var. Ad› “‹lk Gün Y›ld›z›”. Bunu bir kabile dili olan Gondi’den yay›nl›yoruz.

“Partimiz özellikle 1997 sonras› kad›nlar›n mücadelede ileri ç›kmas› ve parti içinde yükselmesi için özel programlar ve teflvikler yapmaktad›r. Fakat bu süreç kad›nlar›n ezici kesiminin okur-yazar olmamas›ndan kaynakl› hem yavafl hem de sanc›l› oluyor.” Yan›s›ra kabile kad›n›na yönelik “Poru-Mahila” dergisi ve gençlik dergisi “Junkar”›m›z var. Tüm bu gazete ve dergilerin yaz› kurulu (editörlük) benimle birlikte üç yoldafltan olufluyor. Ayr›ca yaz›m, çizim, bas›m ifllerinde denetimimizde 15 kiflilik bir teknik ekip var. ‹htiyaç oldukça gerilla gruplar›ndan ve yerel örgütlerimizden yard›m al›yoruz. Bazen uzun süre bir yerde kamp kursak da bizim ekip, esas olarak hala yar›-hareketli bir ekiptir. Faaliyet alan›n›zda ne gibi zorluklar yafl›yorsunuz? Befl y›l öncesine kadar neredeyse hiçbir teknolojik arac›m›z (bilgisayar vb) yoktu. Fakat flu anda ihtiyaca cevap vermese de

bilgisayarlar›m›z, daktilolar›m›z var. En büyük sorunumuz adaptörün/akülerin bozulmas›yla oraya ç›k›yor. Burada teknik alt yap› ve atelyemiz olmad›¤›ndan, bozulan aletlerin flehre götürülüp getirilmesi bazen üçdört ay› al›yor. Ayr›ca teknik ekipte ciddi s›k›nt›lar yafl›yoruz. Yoldafllar çok fedakar, çal›flkan ve oldukça özverilidirler. Hiç dinlenmeden günlerce çal›fl›rlar. Fakat teknik bilgileri, kapasiteleri geri oldu¤undan ciddi sorunlar yafl›yoruz. Senin de tan›d›¤›n flu ekipte yaln›z üç kiflinin okuma-yazmas› vard›. Hem bu üç kiflinin okur-yazarl›¤›n› ilerletmesi hem de, di¤erlerinin okuma-yazma ö¤renmesi burada oldu. fiimdi hepsi on parmakla daktilo yaz›yor, bilgisayar›n teknik özelliklerini biliyor, dizgi yap›yor ve ö¤rendiklerini yenilere ö¤retiyorlar. Kongreden sonra parti, faaliyet alan›m›za akademik e¤itimini yapm›fl bir teknisyen ekip verecek. Uzun y›llar profesyonel bir devrimci olarak örgütlü mücadele yürütmek nas›l bir duygu? En az 35 y›ld›r mücadele içinde partimin, devrimin ve halk›m›n emrinde profesyonel bir devrimci olarak faaliyet yürütüyorum. Mücadeleye bafllad›¤›m günden beri olmad›k zorluklar, s›k›nt›lar, yokluklar yaflad›m. Fakat bir an olsun s›n›f kinimden taviz vermedim. Zalimlerin inad›n› gördükçe, sömürü ve zulmünü yaflad›kça iflçi s›n›f›na ve emekçi halka olan inanc›m daha da pekiflti. Yaflam›m› ve en bafl›ndan itibaren gelece¤imi tamam›yla devrime adad›m. Bunca y›ll›k tecrübeden ve yaflananlardan sonra hala umutlu musun? Umutlu musun da ne demek!


51

Hala çok say›da eksik ve yetersizliklerimiz var. Hala aflmam›z gereken da¤lar yüksekli¤inde sorunlar›m›z var. Bu aç›k. Ancak devrimcilerin mücadeleyi her koflul alt›nda ilerletme gibi, koflullar›n alt›nda ezilip kalma de¤il koflullar› devrimin lehine çevrime gibi, devrim yapma gibi çok önemli tarihsel görevleri var. ‹flte komünist bir militan olarak ben, bir partili olarak en zor koflullar alt›nda üzerime düfleni yapmakla, süreci ileri tafl›makla yükümlüyüm. Çok umutluyum, özellikle flimdi! ‹stenilen zaman ve düzeyde olmasa da, sürekli olarak sorunlar›m›z› çözebiliyor, eksik ve yetersizliklerimizi giderebiliyoruz. 30 y›ld›r bu tarihsel an› bekliyorduk. ‹flte flimdi sizlerin de tan›kl›¤› ile, tarihi önemi büyük kongremizi gerçeklefltiriyoruz. fiimdi gerçekleflen 30 y›ll›k rüyam›zd›r. Ve hiç kuflku yoktur ki, bu rüyan›n en mutlu yerinde ben var›m. fiimdi görevimiz, gerçekleflen bu rüyam›z› yaflamla bütünlefltirmek, yaflam› devrimcilefltirmek, halkla bütünlefltirmek ve halkla birlikte iktidara daha emin ad›mlarla yürümektir. Son olarak söylemek istedi¤in bir fley varm›? Tabi ki olacak. Tüm yoldafllara birleflerek mücadele etmelerini, emperyalizmi ve her alandaki uflaklar›yla birlikte sömürü üzerine kurulu bu vahfli düzeni tarihin çöplü¤üne atmalar› gerekti¤ini hat›rlat›r›m. Halk savafl› ateflini daha da güçlendirip yayg›nlaflt›rmalar›n›,

düflmana korku dosta umut yaymas› için saflar› daha da s›klaflt›rmalar›n› söylerim. Fiziksel yorgunluk ve yafll›l›¤›n belli zorluklar› olsa da ideolojik netlik, halka sonsuz güven ve sa¤lam inanc›n korundu¤u sürece yaflam› devrimci k›lmak, yeni do¤an bebelere isim, gençlere örnek olmak zor de¤ildir. Mücadele alanlar›m›z birbirinden çok uzak olsa da, amaç ve hedeflerimiz, ideoloji ve s›n›f›m›z ayn›. Gelin el ele vererek kendimizle birlikte tüm insanl›¤› özgürlefltirelim! Gelin s›n›fs›z, s›n›rs›z bir dünya toplumunu ortak mücadelemizle yaratal›m! Bundan sonra da halk›m›n, devrimin ve partimin hizmetinde olmaya devam edece¤im. Son nefesime kadar partili kalaca¤›m. Lal Salam! Bandu; Genç yoldafl, seni tan›yal›m. Kaç yafl›ndas›n, PGA’ya ne zaman kat›ld›n? Ad›m Bandu. 16 yafl›na yeni girdim. Dandakaranya’n›n Marya kabilesindenim. PGA’ya yaklafl›k 1.5 y›l önce kat›ld›m. Yani 15 yafl›na bile girmeden PGA’ya kat›ld›n, öyle mi? Evet aynen öyle. Köyümüze PGA’n›n gelmesi 15 y›l› buluyor. Ben ise en az befl y›l gerillaya kat›lmak için u¤rafl veriyordum. Fakat komutan bana sürekli olarak daha çok küçüksün diyordu. Onlar›n her köye gelifllerinde beni de yanlar›na almalar› için elimden ne geliyorsa yapard›m. Gerillada yafl s›n›r›n› biliyordum ama, benim tek amac›m ne olursa olsun bir an önce PGA’l› olmakt›. Gerillaya yabanc› de¤ildim. Y›llard›r onlar aras›ndayd›m, onlarla büyüdüm. Kimi zaman onlarla birkaç gün yürümüfl, yük tafl›m›fl›m. Tek sorun

yafl›md›. En sonunda komutan benden kurtulamayaca¤›n› anlay›nca, tek çare olarak “bak Bandu, biz gerillalar sürekli yürürüz, çok a¤›r yük tafl›r›z, aç-susuz kal›r›z, y›llarca ailemizi görmeyiz...” demiflti. Benim cevab›m ise, sizin kadar ben de yürürüm, sizin tafl›d›¤›n›z yük ne ki ben sizden daha fazlas›n› tafl›r›m, benim zaten tok oldu¤um gün yoktur, ailem ise zaten sizinle; bu durumda ben niye PGA’l› olmayay›m ki, dedim. Komutan bir türlü beni ikna edemiyordu. Ve son çare olarak, kendi yükünü göstererek “o halde bunu kald›r bakal›m” dedi. Ben yükü tuttu¤um gibi kald›r›p “nereye, hangi köye götüreyim” demifltim. Bu olay karfl›s›nda komutan “tamam Bandu sonunda sen kazand›n. ‹nat ve ›srar›n seni, en genç PGA’l› olman› sa¤lad›” dedi. Art›k çok mutluydum. Uçacak gibiydim. Hemen eve gidip gerekli eflyalar›m› al›p komutan›n önünde haz›r-ol’a geçtim. Ailenden senden PGA’l› var m›?

baflka

Ailem gerilla ile iç-içe. Ablam, iki y›l önce bir gerilla iken y›lan ›s›rmas› sonucu zehirlenerek öldü. Di¤er kardefllerim benim gibi bir PGA’l› olmak için sab›rs›zl›kla bekliyor. Köyümüzdeki çocuklar›n en büyük hayali bir gerilla olmak. Onlar daha 16 yafl›na gelmeden bir gerillan›n bilmesi ve yapmas› gereken çok fleyleri ö¤reniyor. Köyümüz, gerillan›n ana geçifl yolu üzerinde oldu¤undan, ailemi ve akrabalar›m› s›k s›k görüyorum. Annem ve babam, özellikle de kardefllerim beni askeri üniformal› ve silahl› görünce yaklafl›mlar› çok daha farkl› oluyor. Hiç çat›flmaya girdin mi?

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

Umudumu kaybetsem, inanc›m› yitirsem burada ne iflim var? 35 y›ll›k mücadele yeter anlam›na m› gelmeli? Bu devrimci bir yaflam› yeterince benimsemeyenler, ideolojik olarak net ve dirayetli olmayanlar içindir.


52

Hay›r, daha girmedim. Komutan yafl›m›n uygun olmamas›ndan dolay› buna izin vermiyor. Fakat bafl›ndan itibaren düzenli olarak gerilla e¤itimini al›yorum. Büyük bir istek ve heyecanla düflmanla çat›flma an›n› bekliyorum. Peki T‹KKO’cu yoldafllar›na bir mesaj›n varm›?

Partiyle ne zaman tan›flt›n? Partiyle tan›flmam 1977 y›l›nda ö¤renci örgütü arac›l›¤›yla gerçekleflti. Hangi y›l PGA’ya kat›ld›n? ‹lk geliflmeler hakk›nda bilgi verir misin? PGA’ya kat›lmam 1980 y›l›nda oldu. Maharastra ormanlar›na, k›rsal alan›na ç›kan ilk ge-

esas olarak kadro ve silahlanma sorunudur. Faaliyet alan›m›z›n % 90’› kabile, di¤er % 10’u ise Dalit’tir. Yani Hindu kast örgütlenmesinin en alt tabakas›ndan. Bunlar toplumun en fazla ezilen ve bask› gören kesimleridir. Devlet taraf›ndan hiçbir hizmet alm›yorlar. Bunlar›n partimizi ve ordumuzu sahiplenmeleri ta-

PART‹ZAN 44/ Nisan-May›s 2002

“Hala çok say›da eksik ve yetersizliklerimiz var. Hala aflmam›z gereken da¤lar yüksekli¤inde sorunlar›m›z var. Bu aç›k. Ancak devrimcilerin mücadeleyi her koflul alt›nda ilerletme gibi, koflullar›n alt›nda ezilip kalma de¤il koflullar› devrimin lehine çevrime gibi, devrim yapma gibi çok önemli tarihsel görevleri var. ‹flte komünist bir militan olarak ben, bir partili olarak en zor koflullar alt›nda üzerime düfleni yapmakla, süreci ileri tafl›makla yükümlüyüm.” Tabi ki var. En baflta komutan yoldafllara. Köylere indi¤inizde çevrenizde gördü¤ünüz çocuklara özel önem verin. Onlar› sevin, onlarla konuflun, onlara ilgi gösterin. Bunu yaparsan›z say›lmayacak kadar faydalar›n› görürsünüz. Propagandan›z› bazen, sizden daha iyi onlar yapar. Siz fark etmeden, ciddi bir çaba göstermeden çok say›da çocuk ve genç onlar›n sayesinde halk ordusuna kat›lma duygusu yaflar. Hepsinin hayali sizler gibi bir gerilla olmakt›r. Unutmay›n ki sizin onlara verdi¤iniz de¤erin karfl›l›¤›n› onlar, hem o zaman hem de sonras›nda fazlas›yla size geri ödeyecektir. Tüm yoldafllara Lal Salam! Kosa; Yoldafl, lütfen kendini tan›t›r m›s›n? Tabi. Ad›m Kosa, 44 yafl›nday›m, partiden bir yoldaflla evliyim, çocu¤umuz yok. Kuzey Telangana eyalet komitesi üyesi, kongre delegesiyim.

rilla birli¤indenim. 21 y›ld›r sürekli olarak k›rsal alanda faaliyet yürütmekteyim. Eflim de kabileden örgütledi¤imiz ilk savaflç›lardan. ‹lk dönemlerde çok büyük zorluklar yaflad›k. Tecrübesiz oluflumuzdan ciddi kay›plar verdik. K›sa sürede flehre dönen yoldafllar oldu. Önceden devrimci faaliyet olmad›¤›ndan köylülerin aras›na giremiyor, büyük tepki çekiyorduk. Köylüler ilk etapta bizden ya teröristtir k›zlar›m›z› kaç›r›r bizleri öldürürler diye korkuyor, ya da h›rs›zd›rlar yiyece¤imizi al›r evlerimizi yakar diye düflünüyorlard›. Bölgeniz ve askeri gücünüz hakk›nda k›sa bilgiler verir misin? Denetimimizde (komite olarak) flu an sekiz gerilla bölü¤ü var. Say› olarak 520-530 civar›nda. Gerillaya savaflç› aktar›m›nda bir sorunumuz yok. Baz› ihtiyaçlar› giderebilsek bu say›, iki ay içinde en az iki kat›na ç›kar. Savaflmak isteyen yüzlerce insan var. Bizim sorunumuz

rif edilemez düzeyde. Gerillan›n ve köylünün e¤itim sorununu nas›l ele al›yorsunuz? Bu bölgeden örgütledi¤imiz insanlar›n % 95’inin okumayazmas› yok. Bu durum çok büyük sorun yarat›yor. Dolay›s›yla gerillaya kat›lan her savaflç›y› e¤itime tabi tutmak zorunday›z. Bu e¤itimler hem gerillan›n günlük yaflam›nda uygulan›yor hem de m›nt›ka düzeyinde düzenli okullar açarak sa¤l›yoruz. Her yeni savaflç› sekiz ay içinde geri düzeyde de olsa okumayazma ö¤reniyor. Kabile dilinin alfabesi olmad›¤›ndan e¤itimi ço¤u zaman Hintçe ve Telegu dilinde ö¤retiyoruz. Bu iflimizi daha çok zorlaflt›r›yor. Çünkü onlar›n bilmedi¤i bir dili onlara hem sözlü hem de yaz›l› olarak ö¤retiyoruz. Fakat partimiz uzun bir çal›flma ve araflt›rmadan sonra, birkaç kabile dilinin alfabesini hala belli eksiklikleri olsa da tamamlam›fl bulunuyor. Bu çal›fl-


53

Yan›s›ra biz, sadece gerillaya de¤il ayn› flekilde köylülere de okuma-yazma ö¤retiyoruz. Onlara yönelik hem mobil hem de düzenli e¤itim kamplar› düzenliyoruz. Partimiz, k›rsal alanda hem gerilla ve hem de köylünün e¤itilmesi ve siyasallaflmas›nda çok önemli rol oynayan kasaba ve flehirdeki e¤itimli kadrolara büyük ihtiyaç duymaktad›r. Askeri olarak sorunlar›n›z var m›? Tabi ki var. Buradaki sorun daha çok askeri disiplindeki gevfleklikte yaflanmaktad›r. Bu hem deneyimli askeri kadrolar›n eksikli¤i ve askeri e¤itimin yetersizli¤inden hem de, bu güne kadar parti-ordu ayr›flmas›n›n olmamas› ve askeri komuta kademesinin bulunmay›fl›ndan ileri geliyor. Böyle olunca ordunun bütününde askeri disiplin ve kurumlaflmay› oturtmada ciddi s›k›nt›lar yafl›yoruz. Sizin de bilece¤i gibi, bizde savaflç›lar seçilerek al›n›r. Örne¤in gerillaya al›nacak insan›n lümpen, h›rs›z ve ciddi problemli olmamas› gibi. Savaflç› seçiminde köy parti komitesinin verdi¤i rapor dikkate al›n›r. Baz› gruplar›m›z yeni savaflç›lar kabul ederlerken hem köy parti komitesinin raporunu almad›lar hem de seçimde titiz davranmad›lar. Böyle olunca da çok sa¤l›ks›z ve problemli unsurlar saflara kat›ld›. Bunlar baflta bir problem de¤ilmifl gibi görünse de, sonraki dönemlerde ciddi sorunlar ç›kard›lar. Bu insanlar› zaman›nda fark edip e¤itme ve kal›ba döküp dö-

nüfltüremedi¤imizden s›k›nt›lar ç›kt›. Sadece bu unsurlar›n yaratt›¤› sorunlar nedeniyle çok ciddi problemler yaflad›k. Kitle iliflkilerimiz yara ald›. Partimize ve ordumuza güvensizlik duyuldu. ‹deolojik e¤itime a¤›rl›k verdik. Birçok siyasal e¤itim programlar› ve çözüm yöntemleri gelifltirdik. Ancak istenilen baflar›y› bir türlü sa¤layam›yor-

“Umutlu musun da ne demek! Umudumu kaybetsem, inanc›m› yitirsem burada ne iflim var? 35 y›ll›k mücadele yeter anlam›na m› gelmeli? Bu devrimci bir yaflam› yeterince benimsemeyenler, ideolojik olarak net ve dirayetli olmayanlar içindir.” duk. En son zaafl› birçok grubu tasfiye etmek zorunda kald›k. Son iki y›ld›r büyük bir geliflme sa¤lad›k. Kitlenin güvensizli¤i güvene dönüfltü. Savaflç› kabulünde köy parti komitesinin ve gerilla üst komitesinin karar› gerekmektedir. Böyle olunca daha az problemli insanlar geliyor. Olanlar› da e¤itmek, dönüfltürmek ve yeniden kal›ba dökmek fazla zor olmuyor. Ayr›ca, özellikle gerilla mücadelemizin daha iyi bir ivme kazanmas› ve yeni alanlara aç›lmas›yla birlikte düflman, son iki y›l parti ve ordu saflar›m›za iflbirlikçi s›zd›rma giriflimlerini bir hayli art›rd›. Organlar aras› uyumlu çal›flman›n gelifltirilmesi ve parti ilkelerinin lay›k›yla prati¤e uygulanmas›yla birçok ifl-birlikçi ve ajan deflifre edilip cezaland›r›ld›.

Gerillaya yeni kat›lanlar için bir ayl›k ön e¤itim kamp›m›z var. Kat›lanlar› hem okumayazma hem de, askeri-ideolojik e¤itime tabi tutuyoruz. Bu hem gerilla birliklerine deneyimli savaflç› aktarmak hem de, zaafl› unsurlar› zaman›nda tespit ederek saflardan ar›nd›rma görevini yerine getiriyor. Kad›nlar›n kat›l›m›nda ciddi bir sorun yaflan›yor mu? ‹ster kad›n isterse de erkek olsun örgütlemede bir sorunumuz yok. Aksine kat›lmak ve örgütlenmek isteyen çok say›da insan var. ‹htiyaca cevap veremeyen biziz. 1992 y›l›na kadar sa¤l›k sorunlar› oldu¤u için kad›nlar› gerillaya kat›lmas› yönünde bir çaba göstermedik. Çünkü gerek duymuyorduk. Ancak 1992’de bu anlay›fl ve yaklafl›m›n yanl›fl oldu¤u, ideolojimizle uyuflmad›¤› sonucuna vard›k. Sonraki tecrübeler göstermifltir ki, kad›nlar mücadelede erkeklerden çok daha verimli oluyor. Kad›nlar›n mücadelenin zorlu¤undan kaynakl› geldi¤i eve, köye veya flehre dönüfl iste¤i erke¤e göre çok daha azd›r. Kad›nlar iki tür bask› ve sömürüye maruz kald›klar› için, onlara özel programlar haz›rl›yoruz. Örne¤in mücadeleye kat›lmadan önce ciddi beslenme sorunlar› oldu¤undan, imkanlar›m›z ölçütünde daha iyi beslenmelerini sa¤lamak, proteini yüksek g›dalar temin etmek... Saflar›m›za kat›lan kad›nlar›n okuma oran› hemen hemen yok gibi veya çok düflüktür. Bu durum kad›nlar›n siyasal gelifliminde, yönetici konuma gelmesinde ciddi engeller yarat›yor. ‹ki gerilla birli¤imizde kad›nlar›n oran› erkeklerden fazlad›r. Eyaletimizdeki toplam gerillan›n % 40’› kad›nd›r. Ayr›ca dört kad›n gerilla grubumuz var. Bu

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

may› akademik birimlerimiz yapmaktad›r. Son iki y›ld›r kabileleri esas olarak kendi dillerinde e¤itiyoruz. Onlar›n dillerinde dergiler ç›kar›yoruz. Bu onlarla daha iyi kaynaflmam›z› sa¤l›yor.


54

gruplar› özellikle büyük köylere gitti¤imizde götürüyoruz. Bunlar›n görevi köydeki k›zlarla, kad›nlarla konuflup sohbetler etmek, onlar› e¤itmek ve örgütlemektir. Böylesi somut bir ifl-bölümüyle görevler daha iyi yerine getiriliyor. Baflar› çok daha yüksek oluyor. Silahlanma durumunuz nedir ve bu sorunu nas›l çözüyorsunuz?

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

Silahlanma durumumuz iyi de¤il, aksine çok geri. Zaten bunu asgari oranda çözmüfl olsayd›k –di¤er sorunlar› çözmekle birlikte- gerilla say›m›z flu anki say›n›n çok üzerinde olurdu. Gerillalar›m›z›n baz›lar›nda si-

AK-47’ler var. K›sacas› düflman›n silahlanma seviyesi vurufl gücü yükseldikçe bu, bizim silahlanma düzeyimize ve vurufl gücümüze de yans›yor. En zor olan› LMG’leri (BiKiSi) ele geçirmek. Gelecek y›llarda düflman sayesinde elimizde daha modern ve geliflmifl silahlar olacak. Düflmandan silah elde edebilmek için iki yönteme baflvuruyoruz. Birincisi yollara pusu atmak, ikincisi karakollara sald›rmak. En baflar›l› oldu¤umuz pusulard›r. Karakol sald›r›lar›nda kendimizi askeri ve teknik aç›dan daha da gelifltirmek durumunday›z.

kadrolar seçilip ayr›flt›r›ld›. Son flekli kongre verecek. Halk ordusunun kendisine özgü bir komuta sisteminin olmas› daha büyük aç›l›mlar› beraberinde getirecektir. fiu an hala son fleklini almam›fl askeri komuta sisteminin eyaletimizdeki durumu flöyledir. En üstte eyalet komutanl›¤›, onun alt›nda iki bölge komutanl›¤›, daha altlarda ise birçok alan ve m›nt›ka komutanl›klar› var. Eyalet komutanl›¤›n›n her üyesi parti üyesidir. Eyalet komutanl›¤›, partinin eyalet komitesine ba¤l›d›r. Gerilla gruplar› aras›ndaki iletiflimi nas›l sa¤l›yorsunuz?

‹kinci silahlanma kayna¤›-

“Siz fark etmeden, ciddi bir çaba göstermeden çok say›da çocuk ve genç onlar›n sayesinde halk ordusuna kat›lma duygusu yaflar. Hepsinin hayali sizler gibi bir gerilla olmakt›r. Unutmay›n ki sizin onlara verdi¤iniz de¤erin karfl›l›¤›n› onlar, hem o zaman hem de sonras›nda fazlas›yla size geri ödeyecektir. Tüm yoldafllara Lal Salam!” lah dahi bulunmuyor. Silahlar›m›z aras›nda en yayg›n olan› 12 kalibrelik tüfeklerdir. Bunlar›n öldürme mesafesi 60 metre, etkisi ise 100 metredir. ‹ngiliz yap›m› SLR, AK-47, Stenn Carbon ve LMG (BiKiSi). Ayr›ca kendimizin üretti¤i tek namlulu tüfekler, bombalar... var. Eyaletimizde kendi üretimimiz d›fl›nda, toplam olarak yaklafl›k 150 adet 12 kalibrelik tüfekler, 50 adet SLR, 15 adet AK-47 ve iki adet LMG var. Silahlanma sorunumuzun en az % 70’ini düflmandan elde ederek sa¤l›yoruz. Düflmanda ne silah varsa, bizde de o var. Örne¤in düflman daha önceleri 12 kalibrelik tüfekleri kullan›yordu, dolay›s›yla bizde de onlardan vard›. Son y›llar ‹ngiliz yap›m› SLR ve bugünlerde de

m›z ise, kendi üretimimizdir. Tek ve çift namlulu tüfekler, bombalar... üretiyoruz. Üretti¤imiz tüfeklerin öldürme mesafesi 30-40 metre. Silah üretiminde çok geri ve oldukça yetersiz oldu¤umuzu biliyoruz ancak, ciddi giriflimlerimiz var. Do¤ru bir politika ve net bir yönelime sahip olmam›z en büyük avantaj›m›zd›r. Üçüncü kaynak ise, sat›n almad›r. Bugüne kadar sat›n ald›¤›m›z silah AK-47’dir ama say›s› çok azd›r. Askeri komuta sisteminiz nas›l? fiimdiye kadar askeri komutay› siyasi komutadan ayr› ele almad›k. Fakat bir y›ldan beridir bir çal›flma söz konusu. Ve kongre çal›flmalar› sürecinde bu komutalar› ayr› ele alma dönemi bafllad›. Alt çal›flmalar bitirildi, belli e¤itimler yap›ld›,

Gruplar aras› iletiflimi bugüne kadar kuryeler arac›l›¤›yla çözmeye çal›flt›k. Bu hem çok zaman kayb›na hem de düflman karfl›s›nda güç kayb›na yola aç›yor. Bu konuda çok zay›f ve geriyiz. Düflünün ki düflman neredeyse size ulafl›p darbe vurmak üzere ama, siz bunu zaman›nda göremiyorsunuz. Veya düflman fark etti¤i gerilla gruplar›ndan birisine yönelirken, bunun haberini al›yorsunuz ama yoldafllar›n›za zaman›nda haber ulaflt›ram›yorsunuz. Ulaflmak istedi¤inizde de neredeyse düflmanla ayn› zamanda var›yorsunuz. Gerilla gruplar›n›n kendi aras›nda ve gerilla ile milisler aras› telsiz imkan› olsa, gerilla çevresini dürbünle gözetleyebilse düflman bize ulaflmadan sald›r›lar› ö¤renir, bofla ç›kart›-


55

Son olarak söylemek istedi¤in... Bizlerin TKP/ML’li yoldafllar›n tecrübe ve deneyimlerine ihtiyac› var. Sizin ç›kard›¤›n›z derslerden biz de yararlanmak istiyoruz. Bizim ilk çabam›z halk savafl›n› tüm Hindistan’›n bozk›rlar›na yaymak ve siyasal iktidar› gerici s›n›flardan al›p enternasyonal proletaryan›n hizmetine sunmakt›r. Bunun içindir ki kavgam›z›n özü ve amac› ayn›d›r. Sizlerin, 30 y›ll›k mücadele tarihimizin en önemli an›na tan›kl›k etmesi, bize büyük moral ve destek vermifltir. Sizden ald›¤›m›z bu moral ile daha büyük baflar›lara imza ataca¤›m›z unutulmas›n. Tüm yoldafllara enternasyonalist duygular›mla k›z›l selamlar yolluyorum. Kahrolsun emperyalizm ve her türden gericilik! Yaflas›n proletarya enternasyonalizmi! Lal Salam! Caniki; Seni tan›yorum ama bir kez daha tan›tmanda fayda var. Ad›m Caniki. 47 yafl›nday›m. Maharastra eyalet komitesi üyesi ve kongre delegesiyim. Partili bir yoldafl ile evliyim, çocu¤umuz yok. Neden çocu¤unuz yok? Siz mi istemiyorsunuz yoksa parti mi? 23 y›ld›r evli olmam›za ra¤men, çocuk sahibi olmamam›z›n nedeni en baflta profesyonel devrimciler olarak faaliyet yürütmemiz ve kendimizi halk›m›z›n kurtulufl davas›na adamam›zd›r. Bugüne kadar, ben ve yoldafl›m bu görevin omuzlar›m›za yükledi¤i a¤›r sorumluluklar›n bilinciyle hareket ettik. Dolay›s›yla çocuk sorununu ta-

mam›yla devrimcileflmemifl bir anne ve baban›n duygusal yaklafl›m›yla de¤il, aksine proleter bir devrimci olman›n bak›fl aç›s›yla ele almaktay›z. Sorunu bu temelde ele almayanlar, bizce iç dünyas›n›, duygu ve özlemlerini devrimcilefltirmeyenlerdir. Ciddi ideolojik mücadele verilmedi¤i takdirde bu gibi insanlar›n tipik bir anne ve baba statüsüne düflmeleri ve biraz daha modernlefltirilmifl özel mülkiyetin temeli olan aile kurumunu özlemeleri ve bu kurumu oluflturmalar› kaç›n›lmaz olmaktad›r. Dolay›s›yla çocuk sahibi olmay›fl›m›z, tamam›yla bizlerin s›n›fsal bak›fl aç›s›n›n ürünüdür. Partimiz çocuk sahibi olmay› yasaklam›yor ancak, bu konuda ciddi bir e¤itimi söz konusu. Çocuk sahibi olmay› düflünen yoldafllara evlendikten sonra en az üç y›l beklemelerini tavsiye etmektedir. Bunu kad›n yoldafl›n sa¤l›¤›, s›n›f mücadelesinde geliflimi aç›s›ndan, partinin beklentileri aç›s›ndan... ele almaktad›r. Buna ra¤men çocuk olursa (k›rsal alanda), anneyi çocu¤uyla birlikte alt› ay sa¤lam örgütlülük ve iliflkilerimizin oldu¤u köylerde konumland›rmaktad›r. Kad›n yoldafl bir tarafta çocu¤una bakarken di¤er tarafta oradaki faaliyetlere kat›l›r. Sürenin dolmas›ndan sonra anne, çocu¤unu parti örgütlerine b›rakarak, tekrar eski görevine geri döner. Mücadele tarihin hakk›nda k›sa bilgiler verir misin? ‹lk olarak 1970 y›l›nda üniversitede Naksalbari silahl› köylü ayaklanmas›n› savunan bir grup ö¤renciyle tan›flt›m ve ayn› y›l örgütümüzü kurduk. Bu geliflmeden sonra üniversitede illegal olarak faaliyet yürütmeye bafllad›m. Ö¤renci, ayd›n ve

iflçilerden oluflan küçük bir örgüttük. Bu y›llarda Naksalbari isyan› devlet taraf›ndan canice bast›r›lm›flt›. HKP(ML) ise çok ciddi darbe alm›fl, merkezi yap›s›n› yitirmiflti. Di¤er eyaletlerdeki HKP(ML) gruplar›yla veya onun çizgisini savunan devrimci güçlerle hiçbir iliflkimiz yoktu. Faaliyetlerimiz sadece Bombay merkezli Maharastra eyaletiyle s›n›rl›yd›. 1979’da, Andra Pradefl eyaletinde faaliyet yürütmekte olan Halk Savafl› (günümüzdeki HKP(ML)HS) grubuyla iliflkiye geçtik. Halk Savafl› grubunun belgelerini inceledikten sonra, onlarla ayn› siyasal çizgide oldu¤umuzu gördük. Ayr›ca bu grubun önderli¤inde kuzey Telangana’da gerçeklefltirilen silahl› köylü ayaklanmas›ndan da ciddi etkilenmifltik. ‹ç tart›flmalardan sonra örgüt olarak, 1980 y›l›nda Halk Savafl› grubuna kat›lma karar› ald›k. Bu birleflmeden sonra Maharastra’da güçlü bir ö¤renci örgütünü kurduk. Ayn› zamanda iflçi ve ayd›nlarla da güçlü ba¤lar›m›z vard›. K›sa zamanda Bombay’da en güçlü örgüt durumuna geldik. Benim faaliyet alan›m ayd›nlard›. 1981’de parti benim baflka bir flehir ve faaliyet alan›nda görev almam› istemiflti. Tereddütsüzce kabul ettim. Yeni görevim eyalet komitesi üyesi olarak, baflta ayd›nlar örgütlenmesinin sorumlulu¤u, daha sonra bas›n ve iflçi s›n›f› çal›flmalar›n›n sorumlulu¤u idi. Bu görevlerim 1997 y›l›na kadar kesintisizce devam etti. 1997’de k›rsal alana ç›kt›m. K›rsal alan› sen kendin mi istedin, yoksa parti mi? ‹lk önce ben istedim. Parti ise bu iste¤imi dikkate alarak onaylad›. K›rsal alana gitmek

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

r›z. Bununla bir tarafta ciddi kay›plar› önlerken, di¤er tarafta da düflmana daha etkili darbeler vurmam›za olanak sa¤lar.


56

istememin nedenlerini çok basitçe flöyle aç›klayabilirim. Birinci neden, esas mücadele alanlar›n› yerinde görerek halk savafl›n›n sorunlar›n›, ihtiyaçlar›n› ve geliflimini yak›ndan izlemekti. ‹kinci neden, hem savafl› daha yak›ndan hissetmek hem de ideolojik-siyasal-askeri e¤itimi alarak mücadelede daha yararl› olmakt›. Üçüncü neden, mücadelenin farkl› alanlar›nda faaliyet yürüterek genifl bir deneyim ve tecrübe sahibi olmakt›.

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

Daha önce k›rsal alana hiç gitmifl miydin? Ne gibi zorluklar çektin? Orada görevin neydi? Hay›r, daha önce gerilla yaflam›m hiç olmam›flt›. ‹lk defa bir gerilla olup, gerilla yaflam›n› yaflayacakt›m. Tabi ki belli zorluklar çekmedim diyemem. Co¤rafik flartlar, günlük yaflam tarz›, faaliyet biçimi, farkl› kültür ve al›flkanl›klar... birer sorundu. Ancak bir komünist ve halk savafl›na yürekten inanan bir militan olarak, belirttiklerim k›sa süreli geçici zorluklard›. Kiflinin ideolojik-siyasal duruflu net oldu¤u sürece bu zorluklar afl›l›r fleylerdir. Neticede öyle oldu. Gerilla yaflam›na, kabilelere k›sa sürede al›flt›m. Gitti¤im gerilla alan› Dandakaranya idi. Oradaki eyalet komitesinin bir üyesi olarak faaliyet yürüttüm. Tabi en baflta askeri e¤itime tabi tutuldum. Ancak parti, sald›r›larda yer almamam gerekti¤ini kararlaflt›rm›flt›. Esas görevim denetimimdeki (üç gerilla birli¤inin siyasi komiseri olarak) gerilla gruplar›n› ve faaliyet alan›mdaki kitleleri e¤itmekti. Kamp zaman› d›fl›nda her zaman köylerde kitleleri bilinçlendirme, örgütleme faaliyeti yürütüyorduk. Faaliyetimizin

ve kitle deste¤imizin çok iyi oldu¤u köylerde sadece köy parti komitesi ve onlar önderli¤indeki çocuk-gençlik-kad›n-ihtiyarkültür... komiteleri, milis ve kitle örgütleri yoktu, ayn› zamanda Halk ‹ktidar Komitelerimiz (H‹K) var.

darbeleri ald›¤› dönemlerde bile kitleleri asla terk etmemifltir. Bu parti açl›¤›, yoklu¤u ve ac›lar› kitlelerle birlikte yaflam›flt›r. Güzel umutlar› da gene kitlelerle tatm›flt›r.

Biz köye inmeden önce köydeki tüm legal ve illegal organlar›m›z, örgütlerimiz organizeli flekilde kitleleri köy meydan›na toplar bizi beklerler. Baz› günler kitlelerle üç-dört toplant› yapar, ayr›ca da H‹K toplant›lar›na kat›l›rd›k.

Kitlelerin partimize ve ordumuza olan güvenleri, sayg› ve sempatileri öylesine büyük ve güçlü ki. Bunu sözlerle ifade etmek gerçekten çok zor. Bu ba¤›n bu denli güçlü ve kopmaz oldu¤unu daha önce ben bile bu kadar bilmiyordum. Bunu en yal›n flekilde k›rsal alanda gördüm.

Faaliyet yürüttü¤ün alanda kitlelerin halk savafl›na deste¤i nas›ld›?

Biraz da kad›nlar›n durumu ve halk savafl›na deste¤i hakk›nda bilgi ver istersen.

Faaliyet alan›m kabilelerin a¤›rl›kta oldu¤u bölgeydi. Savaflç›lar›n ezici ço¤unlu¤u da do¤al olarak kabileden örgütlenmiflti. Böyle olunca köylüler savafla çok daha ciddi destek veriyor. Çünkü gerillalar›n ezici k›sm› kendi insan›, yani k›z›o¤lu-babas›-annesi... Partimiz ve ordumuz buradaki kabile ve köylüler için tek kelimeyle; her fley.

Halk savafl›n›n en geri insanlarda, kad›nlarda nas›l bir devrim yaratt›¤›n› en aç›k, en yal›n flekliyle k›rsal alanda gördüm. Köylere gitti¤imizde çevreme ilk toplananlar kad›nlar oluyor. Hele olgun yafltaki bir kad›n›n hem lider hem de silahl› olarak dolaflmas›, gerilla olmas› köylü kad›nlar› için anlat›lmaz bir duygu.

Onlar ilk gelen gerilla gruplar›n› biliyor, çat›flma ve pusularda flehit düflen yoldafllar› tan›yor. Onlar›n en zor ve en kötü dönemlerinde yanlar›nda parti ve ordu vard›. Parti ve ordunun çok yönlü yard›mlar›n›, deste¤ini... gördüler. Onlar yoldafllar›m›z›n içten, samimi, dürüst ve sözünün eri olduklar›n› ve kendilerinin özgürlü¤ü için ölüme severek gittiklerini, yüzlerce binlerce örnekle yaflayarak görmüfller. Bu kitlelerin böylesi bir partiye ve orduya s›rt çevirmeleri mümkün mü? Asla. Çünkü bu parti MLM biliminden g›das›n› alm›fl, kitlelere sonuna kadar güvenmifl bir komünist partisidir. Çünkü bu parti, en zor ve en çetin dönemlerde, en büyük

Genç kad›nlara, k›zlara göre gerillaya biraz mesafeli duran orta yafll› kad›nlar, beni gördüklerinde aynen heyecanl› genç k›zlar gibi etraf›ma toplan›yorlar. Bir flehirli olarak onlar›n dilini ö¤renmem, bu yaflta da¤a ç›k›p silah tafl›mam, erkeklere önderlik etmem... gibi çok fley, onlara hem çok tuhaf hem de keflke biz de senin gibi olsak duygusunu yaflat›yor. Ben gelmeden kad›n örgütlerimiz kitleler aras›nda ciddi kök sald›¤›ndan bir zorluk yaflamad›m. Kad›nlar›n gerillaya kat›lmas› baflta çok zor olmufl. Köylülerin, kabilelerin güçlü ve oldukça kat› töreleri, ac›mas›z gelenekleri var. Bunlar yüzy›llar›n feodal gelenekleri, töre ve al›flkanl›klar›d›r. Kad›n›n savafla kat›l›m›n›


57

teorik söylemlerine ra¤men, kad›nlar›n örgütlenmesi için ciddi çaba göstermedi. Bu da pratik anlamda kad›n›n devrimci mücadeledeki önemini yeterince kavramamas›ndan kaynakl›yd›. 1980’den sonra eksik ve yetersizliklerini, hatalar›n› görerek aflma yönelimine girdi. 1990, özellikle de 1995 sonras› ciddi bir geliflme sa¤lad›. Art›k saflar›m›zda kad›nlar›n yeri oldukça önemli bir yer kaplamaktad›r.

Kad›nlar gerilla saflar›na kat›ld›¤›nda hayat›nda düflünü dahi kuramad›¤› eflitli¤i, adaleti, paylafl›m›, sevgiyi, mutlulu¤u, özgürlü¤ü görüyor ve yafl›yor. Koflullar ne kadar zor olursa olsun, kendisini var eden, insan oldu¤unu gösteren mücadeleyi b›rakm›yor. Biz, kad›nlar›n mücadelede erkeklere göre daha baflar›l›, fedakar, özverili ve ›srarl› oldu¤unu kendi deneyimimizde gördük.

Kad›nlar›n geliflimi önünde en büyük engel hiç kuflku yoktur ki, ezici bölümünün okur-yazar olmamas›d›r. Özellikle son befl y›l kad›nlar›n daha fazla örgütlenmesi için çok somut yo¤unlaflmam›z var. Kad›n yoldafllar›n mücadelede daha ön saflara çekilmesi, parti içinde yükseltilmesi için gene partimi-

Art›k gerillan›n yaklafl›k % 35’i kad›nlardan olufluyor. Hatta baz› birliklerde kad›nlar ço¤unlukta. Dandakaranya’da ise % 42 civar›nda. Ancak tüm bunlara ra¤men, kad›n›n mücadeleye kat›l›m› önünde ciddi engeller var olmaya devam ediyor. Kabilelerin baz› özellikleri hakk›nda bilgi verir misin? Tabi. Parti gelmeden önce burada, neredeyse kabilelerin tümünün ç›plak oldu¤unu herhalde duymuflundur. Partinin ve önderli¤indeki PGA’n›n çok yo¤un faaliyetleri, e¤itimleri sonucu ezici k›sm› giyindirildi. Parti onlara hem elbiseler ald› hem de topraktan yararlanma tekniklerini ö¤retti. Ancak bu yo¤un çabalara ra¤men hala baz› kabilelerde k›z evlendi¤inde vücudunun üst k›sm›n› açmak zorunda. Partinin kad›nlar›n örgütlenmesine yaklafl›m› nas›l? 1980’den önce parti tüm

“Partimiz çocuk sahibi olmay› yasaklam›yor ancak, bu konuda ciddi bir e¤itimi söz konusu. Çocuk sahibi olmay› düflünen yoldafllara evlendikten sonra en az üç y›l beklemelerini tavsiye etmektedir. Bunu kad›n yoldafl›n sa¤l›¤›, s›n›f mücadelesinde geliflimi aç›s›ndan, partinin beklentileri aç›s›ndan... ele almaktad›r.” zin özel teflvikleri var. Hatta kongre öncesi parti içinde kad›nlar›n at›l›m yapmas›na güçlü bir zemin yaratmak için, merkez komitemiz, kongre delegelerinin en az % 10’unun kad›n olmas› gerekti¤i yönünde karar ald›. Ve buna uygun da davrand›.

K›sacas› son y›llarda partimiz, kad›n›n devrim mücadelesindeki tart›fl›lmaz önemini bilince ç›karmada pratik duruflu itibar›yla ciddi at›l›mlar yapt›. Fakat tüm çabalar›m›za, özel plan, program ve teflviklere ra¤men hala istenilen düzeyin uza¤›nda oldu¤umuzun bilincindeyiz. Bunun için her zaman çok daha fazla say›da ö¤renci, ayd›n kadrolara ihtiyac›m›z oluyor. Bu kadrolar›n olmas› en çok da kad›nlara yar›yor. Örne¤in, burada gördü¤ün kad›n delegelerin hepsi üniversite mezunu. Partinizde yönetici organlarda kad›n yoldafllar var m›? Merkez Komitede flu ana kadar kad›n yoldafllar yok. MK’n›n bir alt organlar› olan eyalet ve özel komitelerde birkaç kad›n yoldafl var. Bölge komitelerinde bu say› çok daha fazla. Alan ve flehir komitelerinde kad›nlar›n ciddi bir y›¤›lmas› var. Bu ilerlemenin devam etmesi durumunda, gelecek y›llarda partide yönetici kad›n yoldafllar›n say›s›nda ciddi art›fl olacak. Kad›nlar›n yükselmesi, sorumlu düzeye gelmesi ordu saflar›nda çok daha olanakl›. fiimdiden alt komutanl›klarda çok say›da kad›n yoldafl var. Eski faaliyet alan›na ne zaman döndün? K›rsal alanda bulunman›n sana ne gibi yarar› oldu? Eski faaliyet alan›ma yaklafl›k bir y›l önce döndüm. Tabi ki çok zengin bir deneyim ve tecrübe ile. Art›k halk savafl›n› sadece teorik, politik, bilgi düzeyinde de¤il, bilfiil yaflayarak ö¤rendim. On binlerce, yüz binlerce köylü y›¤›nlar›n›n partimizi, ordumuzu nas›l tek umut olarak gördüklerine, her fleyleriyle ölümüne halk savafl›n› sa-

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

engelleyen erke¤i, baz› alanlarda kad›nlar hiç takm›yor. Çocuklar›n› evde kocas›na b›rakarak savaflta aktif yer al›yorlar. Bazen efller çocuklar›n› köydeki parti örgütlerine teslim ederek gerillaya birlikte kat›l›yor. Ayr›ca, sadece efllerden biri gerillaya kat›lm›fl ama, o kifli mücadelede zorluk çekiyorsa parti, o yoldafla eflini de yan›na almas› için yard›mc› oluyor. Böyle onlarca örnek var.


58

hiplendiklerine yaflayarak tan›k oldum. K›rsal alanda sadece askeri e¤itim almad›m, sadece yeni do¤an alternatif halk iktidarlar›n› görmedim ve sadece savafl› yak›ndan hissetmedim ayn› zamanda, iyi düzeyde ideolojiksiyasal e¤itim de ald›m. Parti çizgimizi, halk savafl› stratejisini, kitlelerin devrimdeki rollerini daha iyi kavrad›m. Her yönüyle geri b›rakt›r›lm›fl y›¤›nlar›n savafl içerisinde nas›l da gelece¤i ilmek ilmek ördüklerini, devrimcilefltiklerini, özgürlefltiklerini ve çok büyük baflar› ve zaferlere imza att›klar›n› gördüm.

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

fiu anki görevin ne? Eyaletinde devrimci ve reformistlerin gücü nedir? Esas faaliyet alan›m iflçi s›n›f› alan›d›r. Yan›s›ra ö¤renci gençlik ve kad›n alan›nda sorumluluk düzeyinde görevlerim var. Faaliyet alan›m›z daha çok Bombay merkezlidir. Esas yo¤unlaflmam›z iflçi s›n›f› içindedir. Kitle temelimiz s›n›rl›, örgütlenmemiz dard›r. Ancak di¤er devrimci güçlere göre, gene en iyi olan biziz. Kongre sonras› ciddi bir geliflme sa¤layabiliriz. Çünkü di¤er eyaletlerdeki yoldafllardan ciddi tecrübeler edindik. Bombay, Hindistan çap›nda geçmifl komünist ve devrimcilerin en fazla yozlaflt›¤›, dökülmelerin en fazla oldu¤u, siyasete ilginin en az oldu¤u flehirdir. Bu flehir, Hindistan’›n hem en refomist-revizyonistlere hem de en iyi komünist ve devrimcilere ev sahibi olmufl bir flehirdir. Bombay’da reformistler devrimci ve komünistlere göre daha güçlüdür. Senin eyaletinde silahl› mücadele verilmiyor mu? Daha önce silahl› mücadeleyi bafllatma amaçl› belli giri-

flimlerimiz oldu fakat, hem kendi eksik ve hatal› yaklafl›mlar›m›z hem de düflman›n yo¤un bask›lar› sonucu baflar›l› olamad›k. Partimizin uzun y›llar silahl› mücadele alan›nda edindi¤i tecrübe ve birikimle, kongre kararlar› do¤rultusunda eyaletimizde gerilla mücadelesini bafllataca¤›z. Belki bilirsin, Dandakaranya’n›n bat› k›sm›, bizim eyaletimizde yer al›yor. Orada çok güçlü gerilla mücadelemiz ve yüzbinlerce kitle taban›m›z var. ‹flte bu bölgenin eyaletimizle s›n›r olmas› bize, ciddi avantajlar sunmaktad›r. Bu potansiyeli iyi kullanmam›z gerekiyor. fiimdi Dandakaranya’n›n k›rsal alan›nda ö¤rendiklerimi Maharastra’n›n k›rsal alan›na tafl›ma çabas›nday›m. Faaliyet alan›m gerilla bölgesi olmasa da, k›rsal alanda edindi¤im tecrübeleri aktaraca¤›m. Kongre’den ne bekliyorsun? Kongreden, en baflta partimizin ideolojik ve siyasal aç›dan daha do¤ru ve net bir çizgiyle ç›kmas›n› bekliyorum. Bugüne kadar karfl› karfl›ya bulundu¤umuz sorunlar› aflarak hatalar›m›z› düzeltmek, daha sa¤lam ve h›zl› ilerlemeyi bekliyorum. Kongremizin hem partimiz hem de Hindistan devrimi aç›s›ndan tarihsel önemi büyüktür. Bu ayn› zamanda birlik kongresidir. Di¤er devrimci güçlerin bu kongreden ciddi beklentileri vard›r. Ezilen, sömürülen halk›n büyük umutlar› vard›r. Son olarak söylemek istedi¤in... Güzel, özgür ve sömürüsüz yar›nlar› yaratma u¤runa verilen devrimci mücadelede, tüm TKP/ML’li yoldafllara enternasyonal selamlar›m› sunar, baflar›-

lar diliyorum. Baskar; Kendini tan›t›r m›s›n yoldafl. Ad›m Baskar, 36 yafl›nday›m. AOB (Andra-Orissa s›n›r komitesi – eyalet komitesi düzeyinde) üyesi, kongre delegesiyim. Partiyle ne zaman tan›flt›n? Kendin ve mücadelen hakk›nda bilgi verir misin lütfen? Profesyonel devrimcili¤e 1982 y›l›nda bafllad›m. Ailemiz devrimcilerle uzun y›llar önce tan›flan ve devrimci mücadelede iki flehit vermifl bir ailedir. Abilerimden biri 1978, di¤eri ise 1988’de flehit düfltü. Beni etkileyip mücadeleye çekenler de onlar oldu. Birçok kez yakalan›p, serbest b›rak›ld›m. ‹lk yakalanmam 1985’de k›rsal alanda köylüleri örgütleme faaliyeti yürütürken oldu. Hapishanede sekiz ay kald›m. B›rak›ld›ktan hemen sonra tekrar mücadeleye kat›ld›m. Daha sonra 1987’de tekrar yakalan›p üç y›l hapis yatt›m. 1990’da b›rak›ld›m, tereddütsüz mücadeleye kat›ld›m. Üç y›l (1990-93) güney Telangana bölge komitesinde görev ald›m. Bir görev s›ras›nda 1993’te gene yakaland›m. Üç y›l kald›ktan sonra 1995’te serbest b›rak›ld›m. Ve önceden oldu¤u gibi mücadeledeki yerimi gene ald›m. Hapishane koflullar› hakk›nda biraz bilgi verir misin? Andra Pradefl hapishanelerinde adli tutsaklar ile devrimci örgüt taraftarlar› ayn› ko¤uflta kal›yor. Lider kadrolar ayr› ko¤ufllarda, son y›llarda da hücrelere tutuluyor. Adli tutsaklar hapishanelerde tek tip elbise giyiyorlard›. Bizi de ayn› duruma sokmak istediler. Ancak büyük mücadeleler sonucu bu uygulamay› kald›rd›k.


59

Direniflin merkezi Warangal’d›. Yetkin ve tecrübeli kadrolar en fazla buradaki hapishanede bulunuyordu. ‹lk ciddi mücadele 1983’te iflkencelere, tek tip elbiseye, adli tutsak muamelesine, yay›nlar›n verilmemesi, demir parmakl›klar›n kald›r›lmamas›, ailelerle görüfltürmeme, havaland›rmaya ç›karmama karar›na... karfl› bafllat›ld›. Bir ay açl›k grevine girdik. Sonuçta bir tak›m haklar›m›z› geri ald›k. 1985’de d›flar›da silahl› mücadele geliflip güçlendi¤inde, düflmana büyük darbeler vurmaya bafllad›¤›nda hapishanelerde kazan›lan haklar›m›z tekrar geri al›nmaya bafllad›. Devrimci yay›nlar yasakland›. Sadece burjuva-feodal gazeteler veriliyordu. Bu gazetelerde e¤er partimize dair bir haber varsa kesiliyordu. Bask›lar apans›zd›. Özellikle Mahesh (1999’da katledilen MK üyesi) yoldafl›n önderli¤inde büyük bir mücadele, isyan bafllat›ld›. Önderler zorla al›narak yo¤un iflkencelere tabi tutuldu, sonras›nda üç y›l tek kiflilik hücrelere kapat›ld›lar. Ayn› tarihlerde Syam (Mahesh ile katledilen bir baflka MK üyesi) yoldafl da Haydarabad hapishanesindeki mücadeleye önderlik ediyordu. K›sacas› AP eyaletinde kadro ve üyelerimizin bulundu¤u tüm hapishanelerde mücadele doruktayd›.

Düflman hem içerde hem d›flar›da hayas›zca sald›r›yor, yo¤un iflkence ve bask›lar yap›yordu. Gerilla mücadelesinin daha da yayg›nlaflmas›yla daha fazla say›da kadro tutsak düflüyordu. Hapishaneler atefl topu misaliydi. Açl›k grevleri dahil, her tür mücadele yöntemi deneniyordu. Birçok kadro ve üyemiz, taraftar›m›z devlet güçleri taraf›ndan katledildi. Bize direnmekten, haklar›m›z için her çeflit bedeli ödemekten baflka bir görev düflmüyordu. Yo¤un direnifl ve büyük bedeller sonucu al›nan haklar›m›z›n bir ço¤unu tekrar geri ald›k. Tutsak oldu¤um süre içinde enternasyonal dayan›flma temelinde birçok eylem yapt›k, açl›k grevlerine gittik. Bunlardan birisi de PKP baflkan› yoldafl Gonzalo içindi. Türkiye ve T. Kürdistan›’ndaki hapishaneler ve buradaki direnifller hakk›nda bir bilgin var m›? ‹stenilen düzeyde olmasa da var. Önceleri haberleri sadece çok s›n›rl› düzeyde burjuva-feodal bas›ndan al›yorduk. Fakat son y›llarda iki parti aras›nda geliflen iliflki sonucu, Türkiye’deki geliflmeleri daha iyi takip edebiliyorum. Ancak hala istenilen düzeyde de¤il tabi ki. Birkaç gün önce verdi¤in bilgiyle ülkenizdeki hapishane olgusunu daha iyi anlad›m. TKP/ML’li yoldafllar›m›z›n ve devrimci dostlar›m›z›n ölümüne sürdürdükleri ve tüm dünya devrimcilerine örnek direnifllerini selaml›yorum. Ülkenizde hapishane koflullar›n›n çok daha kötü oldu¤unu, çat›flmalar›n çok daha fliddetli geçti¤ini art›k daha iyi biliyorum. Komünist ve devrimci tutsaklar›n büyük bedeller ödeme pahas›na teslim olmad›klar›n›, tüm dünya devrimcilerine örnek

bir miras b›rakt›klar›n› biliyorum. Aylar› alan ölüm orucu direniflini burada sizler arac›l›¤›yla selaml›yorum. Sürdürdü¤ünüz ölüm orucu direnifli, bizim de direniflimizdir. fian olsun ölüm orucu direnifli! fian olsun proletarya enternasyonalizmi! Padma; Seni tan›yal›m... Ad›m Padma. 32 yafl›nda, partili bir yoldaflla evliyim. Çocu¤umuz yok. Kuzey Telangana Özel Bölge komitesi (NTSZC) üyesi, kongre delegesiyim. Partiyle nerede tan›flt›n, PGA’ya ne zaman kat›ld›n? 1988’de Karimnagar Üniversitesi’nde fizik-matematik dal›nda yüksek lisans e¤itimini yaparken, partimizin ö¤renci gençlik örgütüyle tan›flt›m. Ve k›sa zamanda örgütlenerek profesyonel faaliyet yürütmeye bafllad›m. PGA’ya 1989’da kat›ld›m. fiu anki görevim Nizamabad alan› komitesi sekreteriyim. Faaliyet alan›nda durumunuz nas›l, askeri gücünüz nedir? Benim görev alan›mda yedi gerilla grubu, bir özel kad›n gerilla grubu ve bir profesyonel kültür grubumuz var. Gerilla olarak toplam say›m›z 90 civar›nda. Bunlar›n % 35’i kad›n. Bu gruplar baz› durumlarda bir araya gelip üç birlik fleklinde faaliyet yürütürler. Parti ve ordu içinde kad›n›n en büyük sorunu e¤itimsizlik, siyasal gerilik ve kendine güvensizliktir. Askeri olarak en büyük sorunumuz silahlanma, askeri e¤itim ve kadro sorunudur. Bunlar› bir nebze giderebilsek mevcut gücümüz çok k›sa zamanda birkaç mislisine ç›kar. Kitle deste¤imiz çok iyi. Köylerde mevcut

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

Daha önceleri 24 saat içeride idik. Havaland›rmaya ç›karm›yorlard›. Yo¤un bir mücadele serisiyle bunu da kald›rd›k. Politik tutsaklar›n hak kazan›m› esas olarak 1980 sonras› oldu. Çünkü bu tarihten itibaren partimiz silahl› mücadeleyi gelifltirme karar› alm›flt›. Parti mücadeleyi gelifltirdikçe düflman›n sald›r›lar›, operasyonlar› çok daha artt›. Böylelikle daha fazla say›da kadro ve üyemiz tutsak düfltü.


60

tüm organlar›m›z, örgütlerimiz var. Bulundu¤umuz alanda köyler büyüktür. Bir köyde bulunan insan say›s› 1.000 ile 6.000 aras›nda de¤iflir.

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

Diyebilirim ki, bizim bölge düflman›n en fazla sald›rd›¤›, operasyonlar düzenledi¤i aland›r. Bize destek veren köylüler ve taraftarlar üzerinde büyük terör estiriliyor. Bugüne kadar bize karfl› kulland›¤› en etkili yöntem pusulard›r. Birinde yaraland›m. Omuz ve sol kolumdan üç kurflun ald›m. Askeri olarak yetkin olan kadrolar›m›zdan bir ço¤unun flehit düflmesi, askeri e¤itimimizin henüz istenilen düzeyde olmamas›, askeri ve siyasi kadrolar›n ayn› insanlar olmas›... s›k›nt›lar›m›z› daha da art›r›yor. Fakat son aylarda parti-ordu ayr›flmas›na gidilmesi gelecek aç›s›ndan büyük umutlar vermektedir. Düflman›n tüm sald›r›lar›na ra¤men halk›n partimize, halk savafl›m›za deste¤i çok iyidir. Bize hem her çeflit olanak ve imkan hem de savaflç› veriyorlar. Onlar›n bu deste¤i olmasa ayakta kalmam›z, kay›plar›m›z› sürekli aflmam›z ve yaralar›m›z› daima sarmam›z mümkün de¤il. Toprak a¤alar›n›n topra¤›n› al›p, yoksul ve topraks›z köylülere da¤›t›yoruz. Kasaba ve ilçelerde faaliyetleriniz, örgütlülü¤ünüz yok mu? fiehirlerde hem faaliyetimiz hem de örgütlerimiz var. Ayn› zamanda düflman›n çok yayg›n ve güçlü iflbirlikçi a¤› var. Taraftarlar›m›z üzerinde terör estiriliyor. Hem legal hem de illegal örgütlenmelerimiz özellikle 1998’de ciddi darbe ald›. fiehir kadrolar›m›z›n ezici k›sm› katledildi. Baz›lar› da yo¤un bask› ve iflkencelere daha fazla dayanamayarak geriledi. Bu gelifl-

melerden sonra flehirlerde daha dar bir örgütlenmeye gittik. Varolan kadrolar› da geçici bir süre için k›rsal alana çektik. fiehir çal›flmas›na iliflkin daha iyi bir politika, çal›flma tarz› ve örgütleme yaratana kadar flehir çal›flmalar›n› k›rsal alandan yönetiyoruz. fiehirden düzenli olarak bilgi ve insan gelip gidiyor, dolay›s›yla çok büyük bir boflluk do¤muyor. Kongre bu çal›flmay› sonuçland›racak. Son olarak söylemek istedi¤in bir fley varm›? Tüm TKP/ML’li yoldafllara k›z›l selamlar›m› gönderiyorum. Dünyan›n en gerici, en faflist bir devletine, emperyalizm ve sad›k uflaklar›na karfl› can bedeli bir mücadele yürüttü¤ünüzü ve bunda a¤›r bedeller ödedi¤inizi biliyorum. Unutmayal›m ki ayn› amaç ve umutlarla, ayn› gelecek ve ortak hedefler do¤rultusunda biz de, burada, sizinle birlikte ortak düflmanlar›m›za karfl› omuz omuza savafl›yoruz. Partilerimiz aras› daha s›k› ve güçlü iliflkiler bekliyorum. Daha iyi derecede tecrübe, deneyim al›flverifli bekliyorum. Tüm yoldafllara Lal Salam! Lalita; Seni tan›yal›m yoldafl. Ad›m Lalita. 37 yafl›nday›m. Partili bir yoldaflla evli, çocuklar›m›z yok. Üniversite (ekonomi bölümü) mezunuyum. fiimdi kuzey Telangana’da Adilabad bölge komitesi üyesiyim. Kongreye, kad›nlara tan›nan özel delege statüsünde kat›l›yorum. Çocuklar›n olmamas›n›n nedeni ne? Profesyonel devrimci yaflamda, özellikle de gerilla yaflam›nda çocuk çok büyük problem oluyor. Ben ve eflim-yoldafl›m çocuklar› çok seviyoruz.

Hatta çocuk sahibi olma yönünde benim ciddi iste¤im vard›. Fakat sorunu daha derin ve detayl› düflündü¤ümde, parti ve devrim aç›s›ndan yaklaflt›¤›mda bu iste¤imin, tipik bir anne ve kad›nca düflüncenin ürünü oldu¤unun fark›na vard›m. ‹çinde oldu¤umuz koflullar›m›z› yok sayarak, tipik bir anne özlemiyle çocuk sorununa yaklaflarak ve kendi iste¤imi toplumsal mücadelenin ihtiyaçlar›n›n önüne ç›kararak devrimcilik, komünistlik yap›lamazd›. Toplumsal mücadelenin gelifltirilmesi ve devrimci mücadelenin güçlendirilmesi için özellikle baz› bireysel haklardan, özgürlüklerden, özlemlerden kesinlikle taviz vermemiz gerekir. Bunlar›n toplumsal sorumluluk zemininde ele al›nmas› kaç›n›lmaz bir durumdur. Daha önceleri bir flekilde de olsa, anne olma özlemini yaflayan ben flimdi, bu psikolojiden tamamen kurtulmufl olarak çok daha mutlu ve rahat›m. ‹nsan›n duygu ve düflüncelerinin, özlem ve beklentilerinin devrimcileflmesi gerçekten çok önemli bir konu. Tabi ki partimiz sorunu, dar kal›plar içerisinde ele alm›yor. Bunun nedenlerini bir e¤itim fleklinde kavrat›yor. Bu konuda bir yasak yok. Ama belirlenen ilkeler, dikkat etmemiz gereken baz› kurallar var. Örne¤in, gerillaya kat›l›rken ilk üç y›l çocuk sahibi olmama gibi. Ayr›ca partimizin “BalalaSangam” ad›nda çocuk örgütü var. Partili yoldafllar›n çocuklar›n› ve di¤er çocuklar› burada örgütlüyoruz. Halk›n sorunlar›na sahip ç›kacak, onlar›n ç›karlar›n› savunacak, burjuva-feodal sisteme karfl› savaflacak insanlar›, yani gelece¤imizi kendi kültürümüz ve de¤erlerimiz do¤rultusunda yetifltiriyoruz.


61

Partiyle, 1985’te üniversitede gençlik örgütü arac›l›¤›yla tan›flt›m. PGA’ya ne zaman kat›ld›n? Ne gibi zorluklar çektin? Dört y›ldan fazla üniversitede faaliyet yürüttükten sonra PGA’ya, 1989’da kat›ld›m. K›rsal alanda ilk baflta yürüme sorunu yaflad›m. Fakat yemek, dil vb konularda bir sorun yaflamad›m. Çünkü ayn› bölgenin insan›yd›m. fiu an bölgedeki durumunuz nedir? Bölgede hem devlet-hükümet merkezli sald›r› ve operasyonlar hem de, toprak a¤alar›n›n çok yo¤un sald›r› ve operasyonlar› var. Birbiriyle koordineli flekilde yürütülüyor. Her iki güç bizi ne pahas›na olursa olsun ezmek, bölgeden silmek için her yola baflvuruyor. Devlet “dostluk birimleri” ad› alt›nda bölgede yo¤un bir iflbirlikçi a¤› oluflturmufl. Bunu özellikle gençlik aras›nda yayg›nlaflt›rma çabas›nda. Bundand›r ki köylere ancak gece gidebiliyoruz. Köylerde halk savafl›m›z›n ajitasyon-propagandas›n› köylü y›¤›nlar›na kültürel etkinlikler arac›l›¤›yla yapan kültür birliklerimiz de silahl› faaliyet yürütüyorlar. Bölgemizde kabileler yo¤unlukta. Onlardan ciddi destek al›yoruz. Düflman güçleri özellikle son y›llarda onlara yönelik büyük k›y›m operasyonlar›na bafllad›. Onlarca taraftar›m›z katledildi. Amaç PGA’ya savaflç› ve yard›m vermemeleri. Bölgede askeri güç olarak flu an sekiz grup ve üç birli¤imiz var. Ayr›ca özel iki kad›n grubumuz var. Toplam profesyonel gerilla say›m›z ise 170 civar›ndad›r. Bölge komitesinde benim d›fl›mda bir kad›n yoldafl daha

var. Bölgede parti olarak sorunlar›n›z nedir? En büyük sorunlar›m›z; legalizm, askeri e¤itim, silahlanma ve okur-yazar olma sorunudur. Devrim mücadelesinde kesinlikle halk›n ekonomik talepleri için mücadele etmeyi gözard› edemeyiz. Sadece nihai amaç ve hedeflerden bahseden, kitlelerin günlük yaflad›¤› ekonomik, toplumsal sorunlar›n› dikkate ve ciddiye al›p somut siyasetler üretmeyen, bu konuda gerekli yo¤unlaflmay› sa¤lamayan bir komünist partisi kitleleri örgütleyemez, kitlelerle bütünleflemez ve onlara güven veremez. Fakat bizde bu faaliyet, baz› dönemler sanki biraz fazla öne ç›kt›. Siyasal iktidar için mücadeleye bir dönem yeterli düzeyde a¤›rl›k veremedik. Yo¤un bask›lar›n, katliamlar›n bunda pay› oldu. ‹flte bu noktada esastali sorununda bir tak›m s›k›nt›lar yaflad›k. Yer yer ekonomist anlay›fllara düfltük. Halk›n günlük sorunlar›n›, ekonomik taleplerini siyasal taleplerle, siyasi iktidar› alt etme hedefiyle iyi flekilde bütünlefltiremedi¤imiz oldu. Düflülen bu yanl›fltan dolay›d›r ki iktidar organlar›n› sa¤lamlaflt›rmada belli s›k›nt›lar yaflad›k. Ancak kongre tart›flmalar› sürecinde bu zaaf›m›z› ciddi flekilde ortaya serdik. Yürütülen her tür faaliyetin siyasal iktidar› hedefleyecek, ona hizmet edecek flekilde ele al›nmas›n›n kaç›n›lmaz önemini ortaya ç›kard›k. Askeri e¤itimde henüz iyi bir düzey tutturmufl de¤iliz. Partiyle ordunun iç-içe geçti¤i bir durumda tabi ki istenilen verimi alamazd›k. Ancak flimdi, partinin önderli¤inde düflman ordusunu yenecek flekilde örgütlemeye bafllad›k PGA’y›.

Bu giriflim tabi ki PGA’n›n daha da siyasallaflmas›n›, askeri olarak daha disiplinli, daha e¤itimli, daha donan›ml›, gerekti¤inde daha esnek ve h›zl› davranmas›n› sa¤layacak düzeye getirecektir. Bunun ad›mlar› at›ld›. Yo¤un ve sürekli ideolojik-siyasal-askeri e¤itimle bu a盤› orta vadede aflaca¤›m›za inan›yorum. Di¤er bir sorunumuz ise silahlanma sorunudur. Bu, bir önceki sorunla direkt ba¤lant›l›d›r. Parti ve PGA’n›n kurumlaflmalar›yla asgari düzeye indirgenecek bir sorundur. Daha e¤itimli, daha disiplinli, daha yo¤unlaflm›fl bir PGA kuflku yoktur ki daha yarat›c› olacakt›r. Bu yarat›c›l›¤›n bafl›nda da düflman›n askeri malzemelerine daha fazla el koyma, daha fazla kamulaflt›rma, daha baflar›l› pusu ve sald›r›lar düzenleyerek askeri donan›m düzeyini sürekli yükseltme anlam›na gelecektir. Bölgemizde köylülerin en az % 80’inin okur-yazar olmamas› ciddi sorunlar› beraberinde getiriyor. Bu temel e¤itimi çözemedi¤inizde, do¤al olarak partinin ve ordunun siyasallaflmas› a¤›r olacakt›r. Bu koflullarda parti siyasetinin zaman›nda do¤ru kavranmas› ve yarat›c› flekilde prati¤e uygulanmas› zor olacakt›r. Bilinir ki ayd›nlar› saflar›na kazanm›fl, örgütlemifl bir komünist partisi, devrim mücadelesinde daha baflar›l› ve üretken olmufltur. Son olarak ne söylemek istersin? Tüm yoldafllara komünist selamlar. Ve özellikle kad›n yoldafllara; bir kad›n veya anne duygusuyla de¤il, bir devrimci, bir komünist gibi düflünüp yaflamalar›n› isterim. Çünkü komünist olmaya en fazla, özgürlü¤e en fazla onlar›n ihtiyac› var. Lal Salam!

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

Partiyle nas›l tan›flt›n?


62

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

Medya ve üzerimizdeki etkileri-4

Dikkat edilirse medya alan›ndaki geliflmelerin, emperyalizmin politikalar›na s›k› s›k›ya ba¤l› oldu¤u görülecektir. Yap›sal krizlerini aflma, sermayenin pazarlar›n› geniflletme ve geliflen uluslararas› devrimci hareketleri bo¤mak amac›yla gelifltirdikleri politikalar›n medya alan›na yans›mas›, bu alanda da geliflmelere yol açmaktad›r. Politikalar›n baflar›yla uygulanabilmesinde di¤er fleylerin yan›nda iletiflim teknolojisi ve medyan›n can al›c› önemi, ekonomik, politik ve sosyal alandaki nicel dönüflümlerin bu alanla ba¤lar›n› çok daha güçlendirmektedir.

Türkiye’de Medya: Türkiye’ye ilk modern kitle iletiflim arac› gazetenin girifli Osmanl› döneminde olmufltur. Ülkeye kapitalist üretim iliflkilerinin girdi¤i döneme denk gelmifltir bu geliflme. Ülke pazarlar›na egemenli¤ini tesis ederek gelifltirme amac›ndaki emperyalist güçler taraf›ndan ç›kart›lm›flt›r ilk gazeteler. Nitekim ilk ç›kan gazetelerin kulland›¤› dil de yabanc› dildi. Radyonun ilk girifli ise 1927 y›l›na rastlar. Kemalist politikalar›n meflrulaflt›r›lmas› ve yayg›nlaflt›r›labilmesi için böyle bir araca duyulan ihtiyaç da yak›c› bir boyuttayd› o dönem. 1938’den itibaren radyoculuk alan›nda k›p›rdanmalar görülmekte, 1940’l› y›llar›n sonunda da ciddi geliflmeler bafllamaktad›r. 1940’l› y›llar›n sonu ve 1950’li y›llar›n bafl›nda, ilk kez burjuva anlamda kitle gazetesi tan›m›na girebilecek gazetelerin do¤ufluna tan›k olunmaktad›r. Bu döneme denk düflen tüm bu geliflmeler, ikinci emperyalist paylafl›m savafl› sonras›, emperyalizmin yeni politikalar›n›n do¤urdu¤u gereksinimlerin karfl›lanmas› zorunlulu¤unun bir

sonucuydu. Ekonomik ve politik alandaki bu zorunluluklar, medya alan›nda da bu geliflmeleri do¤urmufltur. Siyasi iktidar ile ciddi bir ticari etkinlik kurmaya bafllayan bas›n alan›n›n patronlar› aras›nda, öteden beri var olan “akçal›” iliflkiler bu dönem kurumsallaflt›r›lm›flt›r. Bunun ürünü olarak “besleme bas›n” ya da “naylon gazete” deyimleri literatüre gene bu dönem girmifltir. 27 May›s askeri faflizminin ard›ndan 1963’te, TRT kurulmufltur. Bununla beraber televizyonun Türkiye’ye girifli oldukça geç bir tarihe rastlam›flt›r. 1968’de Ankara’da deneme yay›nlar› bafllad›¤›nda tüm komflu devletlerde televizyon yay›nc›l›¤› çoktan bafllam›flt›. Gerçek televizyon yay›nc›l›¤›n›n bafllamas› ise, 12 Mart 1971 cuntas› sonras›na denk gelir. ‹letiflim ve medya alan›ndaki en önemli geliflmeler 12 Eylül 1980 sonras›nda yaflanm›flt›r. Egemen s›n›flar›n derin ve çok yönlü bir bunal›mdan ç›k›fl yolu olarak, hayata geçirdikleri 12 Eylül faflist cuntas›n› izleyen y›llarda emperyalizmin döneme denk gelen politikalar›na uyum anlam›nda bir dönüflüm süreci


bafllat›lm›flt›. Emperyalizmin neo-liberal politikalar›n›n, “globalleflme” literatürünün retori¤i eflli¤inde “büyük transformasyon” ad› alt›nda oluflmakta olan “Yeni Dünya Düzeni”ne yap›sal uyumun sa¤lanmas› zorunluydu. Dikkat edilirse medya alan›ndaki geliflmelerin, emperyalizmin politikalar›na s›k› s›k›ya ba¤l› oldu¤u görülecektir. Yap›sal krizlerini aflma, sermayenin pazarlar›n› geniflletme ve geliflen uluslararas› devrimci hareketleri bo¤mak amac›yla gelifltirdikleri politikalar›n medya alan›na yans›mas›, bu alanda da geliflmelere yol açmaktad›r. Politikalar›n baflar›yla uygulanabilmesinde di¤er fleylerin yan›nda iletiflim teknolojisi ve medyan›n can al›c› önemi, ekonomik, politik ve sosyal alandaki nicel dönüflümlerin bu alanla ba¤lar›n› çok daha güçlendirmektedir. Askeri faflizm döneminde video kullan›m›na ve TRT’nin renkli yay›n ve çok kanal uygulamas›na geçilmifltir. “Yeni Dünya Düzeni” politikalar› ve gide-

rek büyüyen gerilla savafl›na dayal› Kürt Ulusal Hareketi ve devrimci s›n›f mücadelesine karfl› mücadele, geliflkin bir enformasyon altyap›s› gerektirdi¤inden “Özalizm” döneminde yeni ve daha boyutlu geliflmeler yaflanm›flt›r: 1993’te Dünya Bankas›’n›n yay›nlad›¤› bir rapor, Türkiye’de çok önemli kaynaklar›n iletiflim ve medya alan›na aktar›ld›¤›n› ortaya koymaktad›r. 1980’lerin ikinci yar›s›nda gerek özel sektör ve gerekse de devlet, enformasyon teknolojisine muazzam yat›r›mlar yapm›fllard›r. Türkiye’nin toplam sermaye oluflumunun % 4’üne eflit bir miktard› yat›r›lan. Bu miktar, Brezilya d›fl›nda hemen bütün OECD (Ekonomik ‹flbirli¤i ve Kalk›nma Örgütü) ülkelerinden fazlayd›. Bugün Türkiye’de 1/6’s› ülke çap›nda olmak üzere, 3550 kadar gazete ve dergi bulunmaktad›r. Ülke çap›nda ç›kar›lan burjuva bas›n›n bir k›sm› (ki bunlar medya alan›ndaki ülkenin en güçlüleridir) dünyada kullan›lan en ileri teknolojiyle donanm›fl vaziyettedir. 30’dan fazlas› ülke çap›nda olmak üzere, 1150 civar›nda radyo ve 16’s› ülke çap›nda, 15’i bölgesel, 230’u yerel olmak üzere 261 televizyon kuruluflu düzenli olarak etkinlik göstermektedir (Mediascape Türkiye, 1998). OECD’nin iletiflim alan›na iliflkin 1998 raporunda Türkiye’nin radyo televizyon yay›nc›l›¤›nda büyüme rekortmeni oldu¤u aç›klanm›flt›r

(OECD Europe Audiovisual Observatory 1998). Ülkemizdeki burjuva medyan›n patronlar› ya bankalar ya da müteahhitlerdir. Ço¤u kez bu, her iki ifli de ayn› anda yapan gruplard›r. Bu sermaye gruplar›n›n rakibi ise ‹slamc› sermayedir. Burjuvazinin medya alan›na yat›r›m yapmas›n›n, yaz›m›z›n önceki bölümlerinde aç›klad›¤›m›z temel birkaç nedeni olmakla birlikte bunlardan birisi de özellikle televizyon kanal› sahibi olman›n verdi¤i güç ile ayn› sermaye grubunun di¤er alanlardaki ç›karlar›n› gelifltirme amac›d›r. Ülke çap›nda yay›n yapan televizyon kanallar›ndan Do¤an Holding’in Kanal D, Medya Holding’in ATV ve Prima; Uzanlar›n Star, Kral ve Kanal 6, ‹hlas Holding’in TGRT, Erol Aksoy’un Show TV adl› kanallar› en yayg›n bilinenleridir. Bunlara ek olarak, MNG Holding’in TV8’i, Mustafa Süzer’in Kent TV’si, Bay›nd›r Holding’in BRT’si, Do¤ufl grubunun NTV’si ve Ceylan ailesinin CTV’si eklenince tablo tamamlanmaktad›r. Tüm bu ismini sayd›klar›m›z gazete, dergi ve televizyon alanlar›n›n d›fl›nda, birçok baflka sektöre de mamul ya da yar› mamul mal ve hizmetler sunarak karl›l›k oranlar›n› yükseltmektedirler. Art›k medya grubu denince anlafl›lmas› gereken, birden çok yay›n organ› sahibi olan bir kurulufl de¤il, matbaac›l›k, reklamc›l›k, da¤›t›m, organizasyon, halkla iliflkiler, tan›t›m, e¤itim, turizm vb. birçok alanda çal›flan kurulufllard›r. Bunlar›n hisseleri borsada ifllem görmekte, her y›l ilan edilen en büyük firmalar listelerinde ilk s›ralarda yer bulabilmektedirler. Nitekim Temmuz 1999’da ilan edilen ‹SO’nun 500 büyük sanayi kuruluflu s›ralamas›nda Do¤an Yay›n Holding, (Hürriyet, Milliyet, Hürgüç ve Simge Yay›nc›l›k/Radikal gazetesi) dört ayr› flirketle yer almaktad›r. Yine

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

63


PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

64 1998’deki 14,8 trilyon liral›k net kar› ile Do¤an Yay›mc›l›k Holding Türkiye’nin en karl› dördüncü holdingi olarak aç›klanm›flt›r. (Milliyet, 5.6. 1999) Tüm bu sömürücü egemenler tatl› karlar›n› iflçi s›n›f› ve halk›n al›nterleri üzerinden var etmektedir. Halklar›m›z yoksullaflt›kça, yaflamlar› çekilmez hale geldikçe sermaye sahibi egemenler daha da zenginleflmekte, daha da pervas›zlaflmaktad›rlar. Tüm dünyada oldu¤u gibi, ülkemizde de egemen medyan›n s›n›f niteli¤ine uygun olarak çal›flt›¤›, saltanatlar›n› y›kacak devrimci s›n›f mücadelesi karfl›s›nda nas›l aldatmaca ve manipülasyona dayal› faaliyet içerisinde olduklar›, ordu, polis, düzen partileri, istihbarat örgütleri gibi devletin bir kurumu fleklinde hareket ettikleri gün gibi aç›k gerçeklerdir. M‹T sorumlular›ndan Mehmet Eymür’ün kimi gazetecilerle ilgili aç›klamalar› henüz hat›rdad›r. Eymür birkaç gazeteci ismi vererek, bunlar›n M‹T’le çal›flt›klar›n› söylemiflti. Ancak bu bile, içerisinde bir yan›ltmaca tafl›maktad›r. Bu söylemle sanki gazetelerin devletle ya da M‹T’le ba¤lant›lar›, içlerindeki birkaç gazeteciden ibaretmifl gibi gösterilmektedir. Oysa gazetenin sahipleri ve yönetimleridir as›l bu organik iliflkiyi sa¤layan. Bu organik iliflki üzerinden ve MGK’ya ba¤l› Enformasyon Bürosu arac›l›¤›yla yönlendirilmektedir medya. Medyan›n propaganda, psikolojik savafl, ideolojik yönlendirme, kontrol ve denetim gibi konularda karfl› devrimci savafl kurmaylar›n›n en etkili gücü oldu¤u ortadayken, baflka türlüsü de olamazd› zaten. Bak›n bir gazeteci bu konuda neler söylüyor: “Asl›na bak›l›rsa yukar›da s›ralad›¤›m›z üç kiflinin d›fl›nda (Fatih Altayl›, Alaattin Demirtafl, Kas›m Gence) M‹T’in bas›n içinde ajan› var m›? Soruyu flöyle de sorabiliriz. Bu üç kiflinin d›-

fl›nda M‹T’in baflka ajan› yok mu? Bas›nda çal›flanlarla meyhaneye gidip iki tek atarsan›z bu hususta çok ayr›nt›l› bilgiler edinebilirsiniz. Tabi bu bilgilerin dayand›¤› baz› temel kaynaklar var. M‹T’in baz› büyük gazetelerimizi nas›l yönlendirdi¤i çok iyi bilinir. Sadece gazeteleri de¤il gazetecileri de”. Öte yandan bugün ülkemizde her ne kadar çok say›da burjuva nitelikte gazete, radyo ve televizyon kanal› etkinlik gösterse de, gelinen noktada iki dev medya grubu pazar›n yar›s›ndan fazlas›n›; bunlar›n içinde bulundu¤u en büyük befl grup da pazar›n %80 kadar›n› kontrol etmektedir. Bu medya gruplar›ndan hiçbiri bir di¤erinden ayr›lan bir gazeteciyi ya da çal›flan› ifle almamaktad›rlar. Böylece gazetecileri de k›skaç alt›nda tutmaktad›rlar. Siyasi iktidar, alana birkaç grubun hakim olma olgusunu engellemek bir yana yasal planda bunun önünü açm›flt›r bile. Gazeteci Nezih Demirkent RTÜK yasa tasar›s› için flunlar› söylüyor: “Son taslak herkesten gizli Bakanlar Kurulu’na sunuldu... Tek kelimeyle tekelleflmenin önü aç›l›yor. Buna karfl› ç›kman›n zor oldu¤unu biliyoruz... Çünkü holdinglerin hükümet üzerindeki etkisi büyüktür, önümüzdeki günlerde meclise geldi¤i flekilde yasalaflmas› hiç de zor olmayacak... ‹leride her siyasi kurulufl bu güç karfl›s›nda boyun e¤meye mecbur kalaca¤›ndan medyan›n birinci güç haline gelmesi kolaylaflacakt›r”. Böyle de oldu yasa muhalefetlere ra¤men meclisten geçip yasallaflt›. Buraya kadar esasta burjuva medyan›n niteli¤ine, rolüne ve amaçlar›na iliflkin aç›klamalar yapmaya çal›flt›k. fiimdi de daha çok somut örneklerle medyan›n devrimci mücadele ve halk savafl› karfl›s›nda nas›l konumland›¤› ve nelere baflvurdu¤u üzerinde duraca¤›z. Örneklerle Burjuva Med-

yan›n Komünist-Devrimcilere ve Emekçi S›n›flara Karfl› Baflvurdu¤u Taktikler: Toplumsal bilincin oluflturulmas›nda ve beslenmesinde en önemli rolü oynayan›n, dünyan›n her yerinde görsel ya da yaz›l› medya oldu¤unu ortaya koyduk. Ülkemizde de bu böyledir. Ülkemiz egemen s›n›flar›n›n her konuda oldu¤u gibi, bu konuda da ak›l hocalar› emperyalistlerdir. Onlar iflçi s›n›f› ve emekçilerin uyutulmas›, sermayenin dizginsiz vahfletinin daha da yayg›nlaflmas›, komünist ve devrimcilerin etkisiz k›l›nmas› noktas›nda, iletiflim araçlar› ve medyan›n nas›l kullan›lmas› gerekti¤i konusunda epey tecrübe sahibidirler. Gerek bu tecrübelerini ve gerekse de teknolojik olanaklar›n› yar›-sömürge ülke egemenlerine de aktarmaktad›rlar. ‹letiflim alan›na milyarlarca dolar yat›rmaktad›rlar. Ordu flakflakç›s› gazeteci ‹smet Solak bir yaz›s›nda bak›n neler anlat›yor: TSK’n›n (Türk Silahl› Kuvvetleri) Entegre Muhabere Sistemi TAF‹CS’i gezdik. Koramiral T. Uzunay ve Tu¤genaral E. U¤ur’un verdikleri brifingte flunlar söylendi: TSK bilgi otoyollar› ve haberleflmede en ileri teknolojiyi getirmek için çaba göstermektedir. Proje 200 milyon dolarl›k... Bu y›l›n Ekim ay›nda tamamlan›yor. Türkiye’nin hemen her yerinde 8500 kilometrelik fiber kablo döflendi. 107 radyo link istasyonu ile kesintiyi önleyen 11 dü¤üm istasyonu kuruldu. Kripto cihazlar› ve sistemleri TÜB‹TAK taraf›ndan yap›ld›. Sistem flu an Türksat 1 C uydusundan yararlan›yor. Eylül’de yörüngeye oturunca Türksat 2A uydusunda askeri hizmetlere tahsis edilen X-Band›’ndan yararlan›lacak. Telekom’un özellefltirilmesi muhabere güvenli¤ini etkilemeyecek (Hürriyet, 24 Haziran 2000). Halka kendi de¤erlerini, ide-


olojilerini, kültürlerini ve yaflam anlay›fllar›n› da esas olarak medya arac›l›¤›yla empoze ederler. Örne¤in flovenizmi ve ›rkç›l›¤› ele alal›m. Çeflitli ülkelerin egemen s›n›flar›n›n aras›ndaki dalafltan baflka bir fley olmayan “milli krizlerde” ya da futbol ve benzeri alanlarda sa¤lanan “baflar›larda” insanlar›n floven duygularla sokaklara dökülmesi önceden oluflturulmufl ideolojik temellere dayanmaktad›r. fiovenizm ve ›rkç›l›k burjuvazi taraf›ndan günlük malzemeyle sürekli beslenmekte ve yeniden üretilmektedir. Nas›l olmam›z, nas›l yaflamam›z ve nas›l düflünmemiz gerekti¤i ›srarla, flaflmaz bir sistematikle ve sürekli bir biçimde bizlere sunuluyor ve hat›rlat›l›yor. S›n›f bilincinden yoksun kitleler taraf›ndan bu sunulanlar sorgulanmadan ve esasta da farkedilmeden kabul edilmektedir. Tüm bu enjekte edilen ideoloji, kitlelerce yaflam tarz› haline getirilmektedir. Örne¤imize dönersek, flovenistlikle önemsemeden, farketmeden bilincin en derinlerine ifllenen bu hat›rlatma eyleminin simgesi asl›nda, sokaklarda sallanan bayraklar de¤il, herkesin çeflitli nedenlerle s›k s›k ziyaret etti¤i bir devlet binas›n›n giriflinde as›l› duran, günlük burjuva gazetelerin logolar›nda kullan›lan ve ço¤u zaman dikkat bile çekmeyen, sallanmayan bayraklar›d›r. Her gün gördü¤ümüz ve okudu¤umuz gibi onlar›n ›rkç›l›¤›, flovenizmi “hoflgörülü”, “iyi” ve “gerekli” gibi yans›t›larak do¤allaflt›r›l›rken, di¤er ülkelerin medyas› ayn› tür davran›fllarda bulundu¤unda “›rkç›l›k” olarak de¤erlendirilmektedir. Di¤erlerininki ›rkç›l›k “bizimki vatanseverlik” anlay›fl› veriliyor. Aras Yumul ve Umut Özk›r›ml› adl› gazetecilerin yapt›¤› bir araflt›rmaya göre Türkiye’de yay›mlanan 38 burjuva gazetenin 13’ü (yaklafl›k üçte biri) logosunda Türk bayra¤›n› (ve/veya

Türkiye haritas›n›) kullan›rken, yine 13’ü Türklü¤ü hat›rlatacak ya da ça¤r›flt›racak sloganlara yer veriyor (Türkiye Türklerindir, Ülkesini Sevenlerin Gazetesi, Bu Vatan hepimizin vb.). ‹ki gazeteci devamla flunlar› söylüyor: 38 günlük gazetede yer alan haberleri daha ayr›nt›l› bir flekilde inceledi¤imizde hemen tüm gazetelerin haber bafll›klar›nda ya da haberlerin ilk sat›rlar›nda Türklük olgusunun vurguland›¤›n› görüyoruz. “Türke casus suçlamas›”, “Türk füzelerine savsaklama”, “Türkiye karanl›kta kalmaz”, “Türk k›z›n›n dram›”, “Türk kad›n›n›n tarihi elbiseleri” gibi. Burjuva medya devrimci ve komünistlere karfl› özel yay›n politikas›na sahiptir. Bu politikalar› belirleyen ABD emperyalizmi öncülü¤ünde MGK’d›r. Herfleyden önce devrimcilerin-komünistlerin etkinlikleri ve eylemleri burjuva medya taraf›ndan haber konusu yap›lmaz. Sadece saklayamayacaklar› düzeydeki eylemleri verilir. Bu tür haberler de karalama ve yalan temeline dayal› flekilde verilmektedir (Örne¤in Çank›r› eylemi verilmek zorundayd› ve

Her gün gördü¤ümüz ve okudu¤umuz gibi onlar›n ›rkç›l›¤›, flovenizmi “hoflgörülü”, “iyi” ve “gerekli” gibi yans›t›larak do¤allaflt›r›l›rken, di¤er ülkelerin medyas› ayn› tür davran›fllarda bulundu¤unda “›rkç›l›k” olarak de¤erlendirilmektedir. Di¤erlerininki ›rkç›l›k “bizimki vatanseverlik” anlay›fl› veriliyor.

burjuva bas›n dönemin koflullar›nda eylemin hakl› prestijini sarsamad›; hal böyle olunca Perinçek alça¤› devreye sokularak eylem karalanmak istendi). Özellikle devrimcilerin amaçlar› noktas›nda bir aldatmaca söz konusudur. Komünistler, devrimciler ülkede “kar›fl›kl›k”, “huzursuzluk” yaratmak isteyen ve “d›fl mihraklar” taraf›ndan yönlendirilen “gözü dönmüfl”, öldürmeyi amaç edinmifl “teröristler” olarak lanse edilir sürekli olarak. Bunun d›fl›nda, yani büyük ve saklanamayacak eylemler ve devrimci yap›lardan üst düzey yakalanmalar d›fl›nda hemen hemen hiçbir habere rastlayamazs›n›z devrimciler hakk›nda. Ulusal demokratik haklar› için mücadele eden Kürt yurtseverleri “bölücüdürler”. Bu ülkede tüm vatandafllar (Kürtler de dahil) “birinci” s›n›ft›r. “Kürt sorunu yoktur”, bölgede (T. Kürdistan›’nda) ekonomik sorunlardan kaynakl› problemler vard›r. Da¤larda savaflan gençler çeflitli vaadlerle “kand›r›lm›flt›r” vs vs. Bu ve benzeri alçakça karalama ve aldatmacalar› sürekli pompalamakta ve tekrar tekrar ifllemektedir mehmetcik bas›n. ‹flçilerin, emekçilerin eylemleri (grev, protesto, yürüyüfl vb) yans›t›lmaz ya da çok seyrek olarak iç sayfalarda çok küçük haberler fleklinde verilir. ‹flçi s›n›f› aç›s›ndan en önemli gündemlerden biri olan özellefltirmelere fazla yer verilmez. Verildi¤inde ise özellefltirmelerin ülke ve milletin (bunlar›n ülke ve millet dedikleri her yerde egemen s›n›flar anlafl›lmal›d›r) “ç›kar›” için yap›lmak zorunda oldu¤u anlat›l›r sat›lm›fl kalemler taraf›ndan. Burjuva medya devletin bir kurumu olarak çal›flt›¤›ndan dolay›, devletin herhangi bir politikas› uygulanmadan önce, medyada bu politikaya zemin haz›rlayacak haberler ve köfle yaz›lar› yay›mlan›r. Örne¤in zindanlar

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

65


PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

66 sorununda oldu¤u gibi. Devlet F Tipi’ne geçiflte kamuoyunu haz›rlamak, tepkileri en aza indirebilmek, çeflitli kesimlerden destek alabilmek ve bu uygulamay› (hücre uygulamas›) hakl› ve meflru gösterebilmek için medya ile el ele çal›fl›r. Dü¤mesine bas›ld›¤› anda medya, “cezaevlerinin denetlenemedi¤i”, “devletin yetersiz kald›¤›”, “teröristlerin cezaevlerini kontrolleri alt›nda tutu¤u” ve bunun çözümünün “oda tipi” hapishanelerinde oldu¤u yollu haberleri ve köfle yaz›lar›n› basmaya bafllar. Zindanlar ile ilgili olarak A¤ustos 1996’da, ilgili devlet kurumu taraf›ndan yay›nlanan ve “gizli” ibareli “Cezaevlerindeki Eylemlere Karfl› Uygulanacak Faaliyet Program›” adl› talimatnamenin birçok bölümü medyayla ilgilidir. Afla¤›da çarp›c› bölümler aktar›lm›flt›r:(Tablo:1) Bahsi geçen belgede daha çok say›da medyaya iliflkin madde bulunmas›na ra¤men bu kadar›n›n dahi, medyan›n nas›l da devletin etkili bir kurumu olarak çal›flt›¤›na yeterli delil teflkil etti¤ini düflünüyoruz. Burjuva medyan›n s›n›f mücadelesi karfl›s›nda misyonunu nas›l yerine getirdi¤ine birkaç örnek vererek devam edelim: Kürt ulusal mücadelesinin, baflta A. Öcalan olmak üzere, önderli¤i taraf›ndan teslimiyet rotas›na sokulmas›n›n ard›ndan, burjuva medya kendisine verilen yeni görevi itinayla yerine getirmektedir. Bu görev, Kürt yurtsever y›¤›nlar›n›, baz› ulusal haklar (Kürt dili ve televizyon gibi) verilecekmifl havas› yaratarak beklenti içerisine sokmak ve tasfiye-teslimiyet rotas›nda tutmakt›r. Sürekli olarak özellikle Kürtçe televizyon konusunda yaz› ve haberler yaz›larak, bu konuda demokratik aç›l›m havas› yarat›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Kürt ulusalc› kitleler de, baflkanlar›n›n açt›¤› yeni yolun ne kadar “do¤ru ve isabetli” oldu¤unu düflünecekler böylece. Oysa ortada bu yönlü tek bir

ad›m bile yok. Kemalist çizgi ve uygulamalar h›z›ndan hiçbir fley kaybetmemifl durumda. Kald› ki bu k›r›nt› haklar verilse bile, nedeni Kürt ulusalc› taban›nda devrimci olan ne varsa bitirmek, yok etmek olacakt›r. Önce sistem içine çekmek ve sonra

lamalar› ve bas›n›n yorumlar› yukar›da bahsetti¤imiz plan›n bir parças›ndan baflka bir fley de¤ildir. Aral›k 2000’de Sabah gazetesinden bir haber örne¤ine bakal›m: Bafll›k flöyle: “Grev Çileden Ç›kard›”. ‹ngiltere’de liman Tablo 1

‹cra Edilecek Faaliyetler

‹cra Makam›

Koordine Makam›

Avrupa cezaevlerinde devlet kontrolü ve iç denetimin nas›l sa¤land›¤›n›, ayr›ca toplu isyan, açl›k grevi ve ölüm orucu gibi eylemlere karfl› al›nan tedbirler ve yap›lan uygulamalar›.

TRT Genel Müdürlü¤ü

Adalet ve D›fliflleri Bakanl›¤›

Cezaevlerinde yürütülen örgütlü eylemler ve ölüm orucu gi- Adalet ve ‹çiflleri bi menfi propagandalar›n medyada kontrolsüz bir flekilde haber Bakanl›¤› konusu yap›lmas›n›n önlenmesi Bas›n Yay›n Genel amac›yla mevcut yasalar›n (RTÜK yasas› da dahil) ihtiyaca Müdürlü¤ü TRT G. M. cevap verir hale getirilmesi Cezaevlerinde yürütülen organize terör eylemlerinin as›l amaçlar›n› aç›klayan yaz›, makale, haber ve yorumlar›n yap›lmas›n› sa¤lamak amac›yla sa¤duyu sahibi köfle yazarlar› ve özel TV yetkililerinin teflvik edilmesi

Adalet ve ‹çiflleri Bakanl›¤› Bas›n Yay›n ve TRT Gen. Müd.

tamam›yla yok etmek. Kürt halk›n› sistemli, planl› ve ince bir asimilasyon politikas›yla Türklefltirmek. Bu sürecin sonuna gelindi¤inde ise verilen k›r›nt› haklar› tekrar gaspetmek. Politika bu. Bilindi¤i gibi 2000 y›l›n›n Kas›m ay› sonlar›na do¤ru M‹T müsteflar› fienkal Atasagun’un Kürtçe TV konusuna s›cak bakt›¤› yönlü haberler ç›km›flt› bas›nda. 1 Aral›k tarihli Hürriyet’ten bir haber: M‹T müsteflar› Atasagun’un da kat›ld›¤› MGK toplant›s›nda, “Kürtçe TV üniter yap›y› zedeler” mesaj› verildi... Atasagun’un Genelkurmay’dan ba¤›ms›z, habersiz konuflmas› pek olas› de¤ildir. Öyle birfley olsayd›, MGK taraf›ndan bir güzel hafllan›r ve a盤a al›n›rd› k›sa sürede. M‹T müsteflar›n›n söyledikleri, ard›ndan MGK’n›n aç›k-

D›fliflleri Bakanl›¤›

Düflünceler

ABD, Fransa, ‹ngiltere, Almanya, ‹talya, ‹spanya gibi devletlerin konuyla ilgili yasalar› incelenmeli ve yararlanmal›

MGK Genel Sekreterli¤i

iflçileri greve gitmifller. Bundan etkilenen feribot yolcular›, “çileden ç›km›fllar”. Bu haber yoluyla grevin ne kadar kötü birfley oldu¤u, halk› olumsuz yönde etkiledi¤i, zarar verdi¤i empoze ediliyor. Amaç halk›n bir kesimiyle, greve giden di¤er kesimini karfl› karfl›ya getirmektir. Oysa iflçi grevlerinden gerçek zarar gören, patronlard›r. ‹flçiler ekonomik, sosyal, siyasal haklar› için greve giderler, bu anlam›yla grev onlar›n patronlara karfl› en etkili silahlar›ndan biridir. ‹flçilerin haklar› için ve s›n›f ç›karlar› için greve gitmeleri, direnifle baflvurmalar› fikrinin yayg›nlaflmas› kapitalistlerin en korktu¤u olgulardan birisidir. Bu yüzden medyalar›nda sürekli olarak grevler aleyhinde haber basarlar. Yine 29 Kas›m tarihli Sabah gazete-


sinden bir yaz› aktaral›m: Yaz› iç sayfalarda ve oldukça genifl yer ayr›larak verilmifl. Bafll›k: “Ölüm Makinesi: Suikastçilerin gözbebe¤i olan Baretta adl› tüfekle 7 kilometre uzakl›ktaki hedefi vurmak bile mümkün”. Ayr›nt›larda ise bir ‹srailli askerle kimin nerede ve ne zaman yapt›¤› belli olmayan k›sa bir söylefli var. Burada asker flöyle söylüyor: “Tafl atan bir Filistinliyi kafas›ndan vurup indirmemiz için sabit durdu¤u yerden flöyle 5-6 saniye kadar d›flar› ç›kmas› yeter. 12 yafl›ndan büyük oldu¤una emin olmadan kimseye atefl açmay›z. Tafl atanlar›n bacaklar›n› hedef al›yoruz. Silah kullananlara karfl› ise kesinlikle amac›m›z onu öldürmektir”. Avaz› ç›kt›¤› kadar her yerde fliddete, terörizme karfl› oldu¤unu söyleyen burjuvazi ve medyas› balland›ra balland›ra silah reklam› yap›yor. Sadece bu mu? Daha da önemlisi, ‹srailli siyonistlerin çocuklar› ve tafl atanlar› öldürmeyi hedeflemedi¤ini, öldürülenlerin silah kullananlar oldu¤unu kan›tlamaya çal›fl›yorlar. Son intifada da flimdiye kadar üç yüzün üzerinde Filistinli öldürdüler. Bunlar›n önemli kesimi çocuklar. Tafl atanlar› silahlar›yla alçakça vurdular. Türk medyas› iflte böyle bir silah tan›t›m haberiyle, ‹srail devletini aklamaya çabal›yor. Medyan›n en önemli görevlerinden biri de yaz›m›z›n birçok yerinde belirtti¤imiz gibi gündem de¤ifltirmektir. 1 Aral›k tarihli Hürriyet’teki köflesinde M. Ali Birand bu durumu belirliyor ve flöyle yaz›yor: Kamuoyunun gündemi ile medyan›n gündemi birbirinden öylesine farkl› ki, bizlerin tart›flt›¤›m›z konular kenarda köflede kal›yor... Kaz›lay›n 10 milyon liral›k yiyecek paketlerini alabilmek için birbirlerini çi¤neyen insanlar aç›k bir mesaj veriyorlar: “Biz aç›z” diyorlar. Kas›m ay› sonlar›ndaki bir Hürriyet’in ikinci k›sm›ndaki (Hürriyet 2) manflet, gündem konusuna oldukça çarp›c› bir örnek

olarak verilebilir. Neredeyse sayfan›n tümüne koca koca puntolarla flöyle manflet at›lm›fl: “Daniela’y› flok eden sözler”. Alt›nda ise biraz daha küçük harflerle devam ediyor: “16 y›ld›r arad›¤› Türk babas› Adnan Bereketo¤lu’nun izini Hürriyet sayesinde bulan Alman Daniela, ‹stanbul’dan gelen cevapla y›k›ld›: Benden oldu¤unu nereden bileyim.” Evet milyonlarca emekçinin gündemi ne iflsizlik, ne geçim ne de baflka birfley. Daniela’n›n babas›n›n sözlerinden daha önemli ne olabilir ki bu halk için. Oysa, örne¤in yüzbinlerin kat›ld›¤›, devletin, hükümetin politikalar›n› protesto gösterileri, ancak iç sayfalarda ve çok küçük flekilde yer buluyor. 27 Kas›m tarihli Sabah’ta, Kartal zindan›nda bulunan mafya babalar›ndan kimin ilk iftar yeme¤ini verece¤i merakla beklenen soru olarak beflinci sayfada ve sayfan›n yar›s›n› kaplayacak büyüklükte verilirken, ayn› gazetede, Türk-‹fl ve D‹SK’e ba¤l› 8 sendikada örgütlü iflçilerin toplam 18 iflyerinde sürdürdü¤ü grevlerle ilgili haber yirminci sayfan›n altlar›nda ve küçük bir flekilde verilmektedir. Zindanlarda bafllat›lan ölüm orucu 57. günündeyken Sabah gazetesi baflyazar› Güngör Men-

gi “Sabah Diyor ki” adl› köflesinde flöyle yaz›yor: “Devlet ya kendisine meydan okuyan örgütlerin cinayetlerini seyrederek kendini inkar edecek veya onlar› kurtarmak için güç kullanmay› göze alacakt›r... Hükümet, devletin zor kullanma hakk›na baflvurmamak için gerçekten herfleyi yapt›. Bundan fazlas› otoritenin iflas›n› getirecektir... Yaflama hakk›n› güvenceye almak amac›na yönelik devlet zoruna karfl› koymak... (Bunu yapanlar›) cinayete teflebbüs halindeki bir suçlunun kaderine mahkum edecektir.” Görüldü¤ü gibi bu alçak, devletin tutsaklara zor kullanarak ölüm orucu direniflini engelleme politikas›n› kamuoyuna hakl› göstermeye çal›flarak buna zemin haz›rl›yor. Ne diyelim? Ald›¤› kemiklerin karfl›l›¤›n› ödemek zorunda tabii ki. Benzer flekilde, Zülfü Livaneli de ölüm orucuna giden tutsaklar› ve onlar› savunanlar› kastederek flöyle diyor köflesinde: “Bir toplumu “yaflas›n ölüm” slogan›n› kutsayacak kadar ç›ld›rtan... Nedenler hakk›nda çok düflündüm. Ve gördüm ki bu ifl bir günde olmuyor. Toplum ölümü seven, ölümü yücelten, ölümü kutsayan provokatörler eliyle ak›l ötesi bir fliddet boyutuna çekiliyor... Bu tehlikenin panzehiri,

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

67


PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

68 toplumun bilinçli kesimlerinin fliddet olgusunu toptan reddetmesi ve her insan can›n›n, korunmas› gereken bir de¤er olarak benimsemesi.” Bu burjuva bay, devletin bir anlam›n›n da bir s›n›f›n ç›karlar›n› korumak ve güvenceye almak için örgütlenmifl fliddet oldu¤unu gözlerden saklamaya çal›fl›yor. Tutsaklar›n hücrelere sokularak ideallerinden vazgeçirilmeye çal›fl›ld›¤›n›, ko¤ufl sisteminde bile olmayan can güvenliklerinin tamamen yok edilece¤ini ustaca görmezlikten geliyor. Komünist ve devrimcilerin ideallerini ve politik kimliklerini canlar›n› verme pahas›na korumalar›n› ç›lg›nl›k olarak de¤erlendiren bu soysuza sormak gerekiyor: B›rakal›m ölmeyi, sizin u¤runa bir tokat yemeyi göze ald›¤›n›z de¤erler oldu mu hiç? Kaleminizi bat›rarak yazd›¤›n›z emekçilerin, ezilenlerin, bask› alt›nda tutulanlar›n kan› bir gün sizi bo¤acak baylar bundan emin olun. Medya MGK’ya ba¤l› olarak çal›flan psikolojik savafl birimleriyle el ele yürümektedir. Bu durum özellikle 19 Aral›k katliam›nda çok net biçimde görülmüfltür. Daha önce F Tipini “villa” olarak tan›t›p propagandas›n› yapan medya, katliam öncesinde süren ölüm oruçlar› ve süresiz açl›k grevlerinin örgüt bask›s› ile zorla yapt›r›ld›¤›n› yaz›p çizdi. Bu anlam›yla ÖO ve SAG’lerine müdahalenin insan›n yaflama hakk›n›n bir gere¤i oldu¤unu söyleyerek, operasyona zemin haz›rlad›lar. Devlet örgüt “bask›s›” alt›nda, “zorla ölüme” yatan tutsaklar› operasyon yaparak “hayata” döndürmeliydi. Katliam›n ard›ndan psikolojik savafl gere¤i görevine devam eden medya bu sefer de, devletin istekleri do¤rultusunda katledilen tutsaklar›n kendilerini yakt›klar›n› kan›tlamaya çal›flt›. Bayrampafla’daki bir tutsakla Bart›n Zindan›’ndan bir tutsa¤›n

cep telefonuyla “yap›lan” konuflmas›n› yay›nlad›lar. Burada sözüm ona bir tutsak di¤erine kendilerini yakmas› için talimat veriyordu. Oysa bunun alçakça bir yalan oldu¤u, Bart›n’da cep telefonu bulunmamas›yla kan›tland›. Televizyonlarda ve gazetelerde zindanlarda ortaya “ç›kar›lan” silahlar›n ve cep telefonlar›n›n görüntü ve resimleri yay›nland›. ‹nsanlar›n yanarak kömür haline geldi¤i, her fleyin yang›ndan kaynakl› is nedeniyle simsiyah oldu¤u bir ortamda ne hikmetse bu silahlarda, cep telefonlar› ve di¤er eflyalarda tek bir çizi¤e ve k›r›lmaya rastlanm›yordu. Yine ayn› medya hayata “döndürülen” tutsaklar›n “güvenlik kuvvetlerine” teflekkür etti¤ini yazarken, egemen s›n›flar›n ve devletin do¤al bir kurumu oldu¤unu, s›n›f savafl›m›nda ald›¤› rolün ne derece önem teflkil etti¤ini bir kez daha ortaya koyuyordu. Katliamda direkt rol alan Türk burjuva medyas›ndan Star gazetesi, 20 Aral›k günü “nihayet operasyon” manfletiyle tutsaklar› katletmede devletten daha sab›rs›z olduklar›n› ilan ediyordu. Komünist Bas›n Üzerine: ‹nsan›n düflünceleri donmufl ve dura¤an de¤ildir. Düflüncelerimiz maddi yaflam›n bir yans›s› oldu¤una göre, bir yandan maddi yaflamdan etkilenirken bir yandan da maddi yaflam› de¤ifltirme yönünde ifllev görürler. Bu karfl›l›kl› etkileflim sonsuz bir biçimde sürer gider insan yaflam› boyunca. Sosyal alandaki iyi ile kötü, do¤ru ile yanl›fl, güzel ile çirkin vs. (ki tüm bu kavramlar görecelidir, s›n›flara ve insan bilincine göre de¤iflir) aras›ndaki savafl›m ve çat›flmalar insan beyninde de düflünsel planda sürer. Bu anlam›yla hiç kimse do¤du¤unda burjuva düflüncelerle do¤maz. Bu düflünceler do¤du¤undan itibaren ona aileden bafllayarak okul, çevre ve di¤er burjuva kurumlar› (devlet, ordu, medya vs.)

arac›l›¤›yla empoze edilir. Devrimci düflüncelerle, Marksizmle tan›flan biri bu ideolojiyi bilimsel bir flekilde kavrad›¤›, bilince ç›kard›¤› ve yaflama uygulay›p gelifltirdi¤i oranda burjuva düflüncelerden giderek ar›nabilir. Ve burjuva tarz›ndan ve yaflam›n›n o an›na kadar edindi¤i al›flkanl›klar›ndan kurtulabilir. Ancak bu kesinlikle “insan bir defa devrimci düflünüfl yaflam tarz›na sahip olursa bir daha burjuva de¤erlere geri dönemez” fleklinde anlafl›lmamal›d›r. Yaflam ve dolay›s›yla düflünceler dura¤an ve sabit olamayaca¤›na göre, s›n›flar ve bunun kal›nt›lar› oldu¤u sürece geriye dönüfl de mümkündür. Bu, çok da zor de¤ildir. S›n›f mücadelesi tarihi böyle örneklerle doludur. Burjuva ideolojisine karfl› kullanaca¤›m›z kalkan, elbette ki Marksizm-Leninizm-Maoizmdir. Nas›l ki, egemenler çok çeflitli flekillerde her gün, her saat, her saniye kendi kültürlerini yaflam›n her alan›nda fl›r›nga etmeye çal›fl›yorlarsa, komünistler de karfl› ideoloji ve kültürle (diyalektik materyalizm) her saat, her saniye donanmak ve kendilerini e¤itmek zorundad›rlar. Emperyalistlerin ve onlar›n uflaklar›n›n, beyinleri teslim almada böylesine yo¤un çal›flt›klar› koflullarda, bizlerin s›n›rl› olanaklar› düflünüldü¤ünde, e¤itim ve Marksist bilimi kavrama noktas›nda üzerimize ne denli önemli görevler ve sorumluluklar düfltü¤ünü görmek pek de zor olmayacakt›r. Salt sloganlarla ve al›fl›la gelmifl tarzla yaflam boyu kavga adam› olabilmek ve ömrümüzün sonuna kadar emperyalizme karfl› devrim mücadelesinin aktif bir militan› olabilmek, olas› de¤ildir. Olsa bile mücadelemizi baflar›ya götürmez bu yaklafl›m. Bugün emperyalist burjuvazinin günlük ideolojik sald›r›lar›na karfl› koyarken, en önemli silahlar›m›zdan birisi bas›n›m›z-


69 d›r. Her ne kadar sömürücü haydutlar›n olanaklar›n›n çok gerisinde imkanlara sahip olsak da, politikalar›m›z›, kültürümüzü, de¤erlerimizi, karfl› sald›r›lar›m›z› nas›l gerçeklefltirebilece¤imizi, sorunlar›m›z›n çözümlerini ö¤renebilece¤imiz kanallardan ve en önemlilerinden birisi bas›n›m›zd›r. Bu anlam›yla proleter bas›n dikkatli bir fle-

betlerinin önemli bir bölümünü oluflturabilmektedir. Onlara kendi gündemlerini götürecek olan bizleriz. Burjuvazinin sanal aleminden onlar› çekip ç›karma ve kendi gündemlerini önlerine koyma, sorunlar› temelinde mücadele fikrini ve prati¤ini verecek, bu temelde örgütleme

topluma, s›n›fa ve halka ulafl›l›rken bir tek yöntemle, bir tek araçla ulaflamayaca¤›m›z gerçe¤idir. Arac›n ya da yöntemin niteli¤ini, biçimini, kullan›l›fl tarz›n› belirleyen fley, hangi kitleye ulaflaca¤›m›z (iflçi, köylü,

sürecinde kapitalizmin insana düflman vahfli yüzünü, sömürü politikalar›n› göstererek sosyalizm kavgas›na kanalize edecek olan da yine bizleriz. Bu anlam›yla gazetemizi, bildirilerimizi, broflürlerimizi, kitaplar›m›z›, kasetlerimizi, filmlerimizi onlara yo¤un, sistematik bir flekilde tafl›mak zorunday›z. Birçok defa vurgulad›¤›m›z gibi, siyasi iktidar mücadelesinde temel sorunlardan birisi kitlelerin ideolojik, siyasi, kültürel vs. olarak hangi s›n›f›n etkisi alt›nda oldu¤udur. Temel amac›m›z iflçi s›n›f› baflta olmak üzere emekçi y›¤›nlar› burjuvazinin manyetik alan›ndan kurtararak proletaryan›n ideolojik-siyasi hatt›na çekmek, bu do¤rultuda örgütlemek, savaflt›rmak ve iktidar yolunda emin ad›mlarla ilerlemelerini sa¤lamakt›r. Demek ki gazetemizle, kitab›m›zla, bildirimizle, broflürümüzle, filmimizle, foto¤raf›m›zla, dergimizle, karikatürümüzle vs. yapmaya çal›flt›¤›m›z fley kitlelere gerçekleri aç›klamak, kendi s›n›fsal ç›karlar›n›n nerede oldu¤unu göstermek, kapitalizmi teflhir etmek ve onlar› siyasi iktidar mücadelesine kanalize etmektir. Yani hedef olan fley kitlelerdir. Onlar›n kazan›lmas›, mücadeleye çekilmeleridir. Burada vurgulamam›z gereken önemli bir nokta, bireye,

lar alt›nda bulundu¤umuz, hangi seviyede kitlelere hitap etmek istedi¤imiz (ileri, geri, s›n›f bilinçli, tarafs›z vs.) ve s›n›f mücadelesinin hangi alanlar›na yönelik olarak kullanaca¤›m›zd›r. Aç›kt›r ki iflçiye yönelik ç›karaca¤›m›z bir gazeteyle gençli¤e yönelik ç›karaca¤›m›z bir gazetede ön plana alaca¤›m›z konularda farkl›l›klar olabilecektir. Faflist bir ülkeyle emperyalist bir ülkede kulland›¤›m›z araçlarda da farkl›l›klar olur. Yine sanat konusunu temel ald›¤›m›z bir yay›nla bilimsel amaçl› bir yay›n aras›nda da baz› farkl›l›klar (dil, biçim vs.) arzedecektir. Hepsinde temel amaç ayn› olmakla beraber, hedef kitle ve konuya göre kimi farkl›l›klar olmas› bir gerekliliktir. Böylece iletiflim arac› üretimindeki uygulamalar, araflt›rmalar›m›z hedef kitleye yap›lacak etkinin, ölçerek, de¤erlendirerek yap›lmas›na neden olur, ki en do¤ru olan› da budur. Çünkü etki dedi¤imiz fley, do¤ru etki, yanl›fl etki, olumlu etki, olumsuz etki vs. biçiminde çeflitlenmektedir. Hedef kitle bütün etkilerin bask›s› alt›ndad›r. Önemli olan bilinçli bir flekilde do¤ru etkilerde bulunup, olumlu tepkiler alabilmektir. Her hedef kitleye ayr› ürünler sunmak, anlafl›lmay› ve okunmay› sa¤lar. Her hedefe özü bir, bi-

kilde takip edilmeli, tüm yaz›lar okunmal›, kavranmaya çal›fl›lmal›, e¤itim konusu yap›lmal›d›r. Gerekleri yerine getirilirse asl›nda gazetemizin binlerce muhabir ve yazara sahip olabilece¤i görülmelidir. Burjuva medyadan bizi farkl› k›lan en önemli ö¤elerden biri de budur. Onun yazarlar› ve muhabirleri maafll› ve okurlar›ndan ayr›d›r. Bizim ise her okurumuz ayn› zamanda da¤›t›mc›m›z, yazar›m›z ve muhabirimizdir, en az›ndan öyle olmak zorundad›r. Yurt d›fl›n› ele al›rsak, burjuva gazetelerin her flehirde bir muhabiri varken bu konudaki sorumluluklar›m›za uygun davrand›¤›m›z takdirde, bizim her flehirde onlarca muhabirimizin olmas› iflten bile de¤ildir. D›fl›m›zdaki iflçi, emekçi, iflsiz, ö¤renci, ev kad›n› y›¤›nlarca insan egemen medyan›n sald›r›lar›na aç›k durumdad›r. Bu sald›r›lardan yo¤un bir flekilde etkilenmektedirler. Kendi gündemleriyle de¤il burjuvazinin sanal gündemleriyle u¤raflmaktad›rlar. Televizyonda gösterilen falanca dizide bu akflam hangi geliflmelerin olaca¤› önemli bir yer tutmaktad›r yaflamlar›nda. Sosyetede kimin kimle evlendi¤i ya da dünya kupas›nda Türk milli tak›m›n›n hangi sonucu alaca¤› soh-

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

yaz›lar m ü t , i l ›r. me kip edil su yap›lmal›d azara a t e d l i u y ek tli bir fl al›, e¤itim kon ce muhabir ve a k k i d binler al›fl›lm r bas›n Prolete kavranmaya ç a gazetemizin r. i d al›, se asl›n e¤i görülmelid r i okunm l i r i gençlik, kad›n, t e rine g abilec l e o y i p r i memur, sanatç›, ayd›n vs.) hangi e h l sa Gerek ve mücadele sosyal-ekonomik-siyasal koflul-


PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

70 çimi ayr› yay›nlarla ulaflman›n getirece¤i yararlar dikkate al›nmak zorundad›r. Elbette ki bu ayn› zamanda güç ve eldeki olanaklarla ilintili bir durumdur. Bugün bu konuda, kulland›¤›m›z/kullanabilece¤imiz araçlar› flöyle s›ralamak mümkündür: Yaz›n Alan›nda: Gazete, dergi (bilimsel, polemik, sanat, gençlik, kad›n), kitap, broflür, bildiri Görsel-‹flitsel Alanda: Filmler, müzik kasetleri ve radyo Görsel-Yaz›nsal: ‹nternet Gazetecilikte seçilen haberlerle propaganda oluflturmay› hedefleyen “siyasal gazetecilik” kavram› gündemde tutulmal›d›r. Emekçi s›n›flara gerçekleri götürmede, siyasal bilinç tafl›mada en önemli ve flu an en yayg›n olarak kulland›¤›m›z araçlar›n bafl›nda gazetemiz gelmektedir. Bu anlam›yla gazetecili¤e profesyonelce bakmak ve bu anlamda kadrolar yetifltirmek flartt›r, zorunluluktur. Gazetecilik dendi¤inde insan›n akl›na ilk gelen haberdir. Haber vermekte amaç, genifl kitlelerin do¤ru bilgilere ve gerçeklere dayanan dünya görüflüne sahip olmalar›n› sa¤lamakt›r. Haber denen olgu kayna¤›n› olaylar ve gerçeklerden al›r. Olay ya da olaylar›n önemini Lenin flöyle belirtiyor: “Olay, belli ölçüde yasadan daha zengindir. fiu anlamda ki; o somuttur ve bireyselleflmifltir; s›rf kendine özgü olan, eflsiz ve tekil birçok yanlara sahiptir. Oysa yasa yaln›zca belli olaylardan oluflan bir fleyi tümüyle belirginlefltiren genel ve temel özellikleri yans›t›r”. Demek ki, gazeteci, olay› esas çerçevesi içine oturtup haber flekline dönüfltürebilirse “yasadan daha zengin” silaha dönüfltürebilmektedir. Gazetecilikte en önemli fleylerden biri kullan›lan dildir. Gazetecilik dili, verilmek istenen mesaj›n çok say›da insan›n anlayabilmesi amac›n› tafl›yarak oluflturulmal›d›r. Bu olgunun si-

yasal dergicilikte yeterince kavrand›¤› söylenemez. Genel olarak devrimci içerikli gazetelere bakt›¤›m›zda, genellikle bir haber, üste bafll›k alta imza konularak verilmektedir. Oysa dil herfleyden önce yal›n ve somut olmal› iken, dilbilgisi aç›s›ndan da basitlik gerekir. Okur, cümle içinde cümle araflt›rmak zorunda kalmamal›d›r. Cümlelerin k›sa olmas› anlafl›lmas›n› kolaylaflt›racakt›r. Her cümle neredeyse her sözcük haberin bir unsurunu ve en fazla bilgiyi tafl›mal›d›r. Haber kurgusu öyle yap›lmal›d›r ki, okur daha ilk sat›rlarda olabilecek azami say›da bilgiyi alabilmelidir. Okur haberi bütünüyle okumasa bile, olaydan haberdar olacakt›r. Di¤er unsur da görüntü malzemeleridir. Foto¤raf, desen malzemeleri, karikatürler, çizgi öyküler, gravürler, portreler öyle seçilmeli ve düzenlenmeli ki verilmek istenen mesajlar›n en etkili biçimde al›nmas›n› kolaylaflt›rs›n. Öte yandan gazetecilik bir anlamda zamanla yar›flmak oldu¤undan, yay›n periyodunun giderek k›salt›lmas› sürekli amaçlanmal›d›r. Tabi ki s›rf periyodu k›saltmak için k›saltmak gibi düflünülmemelidir bu. Gerçekten ifllevini görecek biçimde olmak zorundad›r. Son olarak en önemli fley, gazetede ifllenmesi gereken gündemlerin ne oldu¤udur. Burada çok kez rastlan›lan olgulardan birisi fludur: Gazetenin kendi siyasal gündeminin olmas› gerekmektedir. Gerek köfle yaz›lar›, gerek seçilen haberler, gerek röportajlar ve gerekse de yaz› dizileri bu gündem temeline oturularak ele al›nmak zorundad›r. Siyasal gündeminiz farkl› ama seçti¤iniz, de¤indi¤iniz konular farkl› olursa bu pek de amaca hizmet edici olmayacakt›r. Egemen s›n›flar›n oluflturdu¤u gündemlerin peflinden koflmak en olumsuz durumdur.

Kulland›¤›m›z/kullanmam›z gereken di¤er bir araç da teorikbilimsel dergilerdir. Siyasal dergicili¤in en önemli boyutlar›ndan birisidir bu alan. Bu tür dergilerle toplumsal, ekonomik, siyasal, felsefi, ve tarihi birçok gerçek bilimsel temellerine dayand›r›larak aç›klan›r. Bu anlam›yla, bilim yönteminin (diyalektik materyalizm) ›fl›¤›nda, geliflmeler ve olgular kamuoyuna aktar›l›r. Kimi anti-MLM anlay›fllarla polemikler de bu dergiler arac›l›¤›yla yürütülebilir/yürütülmelidir. Bu içerikteki dergilerin periyodu, ortalama 3 ayda bir olabilir. Ancak belirlenen periyotta ç›kmak zorundad›r. Bunun yan›nda olanaklar elverdi¤inde ayr› olarak gençlik, sanat-edebiyat ve kad›n dergileri de kesinlikle ç›kar›lmal›d›r. Özellikle gençlik ve kad›n dergilerinde emekçi kad›nlar›n ve gençlerin (iflçi, ö¤renci, köylü vs.) somut sorunlar› ele al›nmal›d›r. Bu konularda ayd›nlat›c›, perspektif sunucu, e¤itici yaz›lar yay›nlanmas›na özel önem verilmelidir. Öte yandan sanat›n siyaset üzerindeki derin etkileme gücünü gözönünde tutarak sanat konulu dergiler ç›karmak amac›m›z olmal›d›r. S›n›f›n dünyay› kavray›fl›na yard›mc› olan kültür ve sanat, okura dünya görüflünü çok daha kolay hissettirebilir. Tüm bu yaz›nsal araçlar›n yan›nda görsel malzemelerin de propagandan›n etkileyici olmas› noktas›ndaki önemi biliniyor. Salt ses ya da salt yaz›n›n etkisi görselli¤in yan›nda oldukça azd›r. Bu noktada egemenlerin televizyonu nas›l kulland›klar› ortadad›r. On milyonlarca emekçiyi burjuva ideolojisinin-politikalar›n›n yörüngesinde tutan en etkili araçlar›n bafl›nda gelmektedir televizyon. Geliflen iletiflim teknolojisi ve özellikle Bat› Avrupa’daki olanaklar›m›z düflünüldü¤ünde, bu konuda ne kadar geride sey-


retti¤imiz ç›plak bir flekilde ortaya ç›kacakt›r. Bunu k›rmak zorunday›z. Propaganda ve ajitasyonda çok çeflitli yöntemleri a盤a ç›karmak ve bunlar› etkili bir flekilde kullanmak zorunday›z. ‹letiflimde görselli¤i kapsayan araçlar› en etkili ve genifl flekilde kulland›¤›m›z ve bunu yapabilecek insanlar› buldu¤umuz, yetifltirdi¤imiz, bu konuda kurumsallaflmay› baflarabildi¤imiz takdirde, ajitasyon-propagandada önemli bir ad›m arm›fl sayabiliriz kendimizi. Son Söz: BU S‹STEM YIKILMAK ZORUNDADIR Kapitalist sermayenin uluslararas› kaynaklar, kaynaklar›n kullan›l›fl›, üretim araçlar›, yeralt› zenginlik kaynaklar› ve pazarlar üzerindeki egemenli¤i, üretim, da¤›t›m ve tüketimin kontrolü devam etmektedir. Befl yüz kadar tekel, dünya üzerinde egemenlik kurmufl durumdad›r. Yerel büyük firmalar da (uflak, iflbirlikçi burjuvazi), bu dev tekellerin birer temsilcisi, mal da¤›t›c›s›, montajc›s› durumundad›r. Politikalar birkaç merkezden (Washington, Tokyo, Berlin, Paris, Londra) belirlenmektedir. Kapitalizmin emperyalist aflamas›; insanl›¤›n iflsizlik, evsizlik, yoksulluk ve sefaletine çare bulamaz. Çünkü dünya iflçi s›n›f› ve tüm ezilenlerine bu vahfleti bir kadermifl gibi çektiren, do¤uran, gelifltiren ve say›s›n› h›zla ço¤altan kendisidir. Y›lda golf zevki için 25 milyar, modaya uygun giyinmek için 1.5 trilyon dolar... harcayan emperyalizm zevk-i sefas›, flan-› flöhreti, ‘asil ve asalet’in tad›n›, yoksulluk girdab›nda yaflam ile ölüm aras›nda bo¤uflan 7 milyar insan›n eme¤i üzerinde ç›karmaktad›r. Emperyalizm, insanl›¤›n her an yaflad›¤› iflkence, yoksulluk, açl›k, katliam, zulüm, soyk›r›mlara çare bulamaz. Çünkü afl›r›

kar ve sömürü h›rs›yla, her yerde haks›z ve gerici savafllar ç›kartan, insanl›¤› haks›z-gerici savafllara sürükleyerek katleden, toplu katliamlardan ve soyk›r›mlardan geçirten emperyalizmin kendisidir. Emperyalizm, insanl›¤a gerçek anlamda bir bar›fl, kardefllik, mutluluk ve refah getiremez. Çünkü yaflam› üreten ve örgütleyenler, zenginli¤i yaratan ve ilerletenler, her çeflit arac› üreten ve gelifltirenler, kendisini çepe çevre saran emperyalizmin esaret zincirlerinden baflka hiçbir fleye sahip de¤ildir. Katmerli bask›, eziyet ve sömürü cenderesi alt›ndaki emekçi kad›n emperyalizm taraf›ndan daha da kölelefltirilmekte ve metalaflt›r›lmaktad›r. Üretim araçlar›n›n özel mülkiyetine dayal› sömürücü sistemler erkek egemen toplumun yarat›c›s›d›r. Kad›n, kapitalist sistemde en afla¤›l›k muamelelerle karfl› karfl›yad›r. Özgür, kolektif olarak yaratan, üreten, paylaflan ve eflit bir

Burjuvazinin egemen oldu¤u kapitalizmde geliflmifl teknolojinin sanayide kullan›lmas› iflsizlik, yoksulluk ve sefaleti daha çok art›r›yor. ‹flçi k›y›m›, ücret ve sosyal yard›m kesintileri h›zla ço¤al›yor. Üretimin toplumsall›¤› en tepe noktaya ç›kmas› ile dünya emekçilerinin birbirine yak›nlaflmas› sürekli art›yor. Dünya emekçileri ve ezilen halklar› için enternasyonalizmin önemi, üretim faaliyetinde çok daha iyi anlafl›l›yor. Baflta enternasyonal proletarya olmak üzere, dünya ezilenleri birbirine daha çok yak›nlafl›yor. Emperyalist zincirin her bir ülke somutundaki halkan›n parçalanmas› kaç›n›lmazl›¤›n› daha çok dayat›rken, zincirin bölgesel halkalar› aras›ndaki dayan›flma önemini art›r›yor. Meksikal› emekçi Türkiye’den, Türkiyeli emekçi Malezya’dan, Malezyal› emekçi Fransa’dan, Fransal› emekçi Arjantin’den fazla uzak de¤ildir art›k. Tersine her geçen gün yak›nlafl-

Gazetenin kendi siyasal gündeminin olmas› gerekmektedir. Gerek köfle yaz›lar›, gerek seçilen haberler, gerek röportajlar ve gerekse de yaz› dizileri bu gündem temeline oturularak ele al›nmak zorundad›r. toplum yaratman›n yolu emperyalizme karfl› mücadeleden geçmektedir. Do¤a y›k›ma gitmektedir. Egemen haydutlar›n karlar› u¤runa güzel ve yaflan›las› do¤am›z› daha büyük felaketler beklemektedir. Y›¤›nlar zulme bir avuç insan görünümlü yarat›¤›n afla¤›l›k kahkahalar› aras›nda götürülüyor... ‹nsanl›k iflkenceye bir kaç despotun zevkiyle al›n›yor. Soyk›r›mlar, bir avuç vampirin emrinde ço¤al›yor. Sefalet, bir kaç tok kurdun hükümranl›¤›nda gelifliyor. Milyarlar›n açl›¤›, sefaleti, yoksullu¤u art›yor.

ma ve dayan›flman›n önemi daha çok art›yor. Hayat› ve herfleyi yaratan, gelifltiren ve yetkinlefltiren biz oldu¤umuza göre, bugün oldu¤umuz durumdan çok daha iyi olabiliriz. Her tür bask› ve zulüm gören, ölen biz isek; aya¤a do¤rularak örgütlenmesi ve silah› kuflanmas› gereken de biziz. Düflman›m›z, düflman›n›n beynini örgütlemeye ç›rp›n›rken, en baflta kendisini örgütlemesi gereken de biziz. Bu sistem y›k›lmal›d›r, y›kacak olan biz iflçiler ve emekçileriz. Bitti

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

71


72

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

Parti ve örgütlenme-5

Parti, ideolojisiyle, siyasetiyle, örgütsel yap›s›yla, üye ve kadro bileflimiyle bir bütündür. Bu anlamda, parti, üye ve kadrolar birbirine kopmaz bir flekilde ba¤l›d›r. Biri olmadan di¤eri var olamaz. Parti var olmadan tek tek üye ve kadrolar›n varl›¤› bir anlam ifade etmez. Tek tek üye ve kadrolar›n ortak iradesi ve MarksistLeninist-Maoist ideoloji etraf›ndaki birli¤i ise, partiyi oluflturur.

KADROLAR VE KADRO POL‹T‹KASI “Parti kadrolar›, partinin komuta toplulu¤udur”(70) Kadro, sadece devrimci ve komünist parti ve örgütlere özgü bir olay de¤ildir. Aksine bunlardan daha önce ortaya ç›km›fl, toplumsal geliflim içerisinde her s›n›f ve toplumsal tabaka veya örgütlenme, kendi anlay›fl ve amaçlar›na uygun bir kadro politikas›na sahip olmufltur. Her iflin veya görevin kendine has bir inceli¤i ve özelli¤i vard›r. Bunlarla herkesin u¤raflmas› mümkün olmad›¤› gibi, herkesin ayn› oranda hakk›n› vererek yapmas› da mümkün de¤ildir. fiüphesiz her s›n›f veya örgütlenme farkl› amaç ve hedefler güder ancak hepsinin birleflti¤i ortak bir nokta vard›r; o da, bu görevleri ve iflleri yapacak olan KADRO! Kelime ve kavramlar, yüzeysel ve kaba bir bak›flla fazla bir fley ifade etmezler. S›n›flar ve toplumsal gruplar ve bunlar›n oluflturdu¤u örgütler aç›s›ndan sorun incelendi¤inde, iflte o zaman ifl de¤iflir. Çünkü art›k so-

runa ideolojik yaklafl›mlar kar›fl›r. Buradan hareketle flu sonuca var›r›z: KADRO, her s›n›f ve toplumsal grup aç›s›ndan kelime olarak ayn›d›r, ancak içerik ve nitelik olarak farkl›d›r. Bu farkl›l›k en baflta ideolojide kendisini gösterir. Farkl› ideolojik flekillenmelerin ortaya ç›karaca¤› kadro tipleri de mutlaka farkl› olur. ‹flte kadro konusunda temel farkl›l›k burada bafllar. Normal yaflamda teknik, mesleki vb. ifllerin yerine getirilmesi için yetifltirilecek kadrolar›n, mesleki ve teknik bilgi ve beceri yönleri ayn› olsa da s›n›fsal ve ideolojik bak›fl farkl›l›¤› de¤iflmeyecektir. Toplumda s›n›flar›n ortaya ç›k›fllar›yla birlikte, her dönemde toplumsal geliflim içinde, de¤iflik düzeylerde ve amaçlar do¤rultusunda, uzmanlaflma ve iflbölümüne dayal› bir kadrolaflma ve kadro yetifltirme çabas› oldu¤unu görüyoruz. Do¤al olarak her s›n›f ve örgütlenme kendine uygun kadro yetifltirir ve bir kadro politikas›na sahip olur. Sanayinin ve tekni¤in geliflmesiyle birlikte, bu kadro ye-


tifltirme ve kadrolaflma daha bilinçli bir hal alm›fl ve önemi artm›flt›r. Kapitalizmin baflka olumsuzluklar›n› bir yana b›rak›rsak, güçlü bir yönü, iflbölümü temelinde geliflen örgütlenme ve uzmanlaflma olgusudur. Yani insanlar› herhangi bir uzmanl›k dal›nda tek yanl› olarak donat›r, kendine uygun kadro yetifltirirken insanlar› adeta robotlaflt›r›r. Bununla da kalmaz, insanlar› üretim arac› ve nesnelerinin birer kölesi haline getirir. K›sacas› kendisinin kulu kölesi ve çal›flt›¤› makinenin bir parças› olacak tarzda kadro politikas› uygular. Devrimci ve komünistler kapitalizmin ortaya ç›kard›¤› bu olguyu olumlu ve olumsuz yönleriyle birlikte ele al›r, olumlu olan yönünü kendisine örnek al›p gelifltirirken olumsuz olan yönünü ise atar. Gerçekleflmesi için mücadele edilen s›n›fs›z toplum, tek dalda geliflip yetkinleflmeye son verir. Ancak, komünistler, s›n›fs›z toplumun yads›d›¤› bu fleyi, egemen sömürü s›n›flar› altetmek için zorunlu olarak kendilerine karfl› kullan›r. Her kadro her konuda asgari bir bilgiye sahip olabilmeli, her ifli asgari oranda yapabilmeli ancak bir veya iki dalda uzmanlaflmal›d›r. Aksi halde, uzmanlaflma ve iflbölümü diye birfley kalmaz. Herkesin her ifli ayn› düzeyde yapabilmesi çok iyidir, ama bu mümkün de¤ildir. Herkes her ifli yapmaya kalkarsa, verimli bir çal›flma yürütülemez veya yap›lacak ifllerden do¤ru dürüst bir sonuç al›namaz. Komünistlerin uzmanlaflma ve iflbölümü anlay›fl› burjuvaziden temelden farkl›d›r.

Çünkü, komünistlerin amac›, insanlar› kul köle yapmak ve çal›flt›¤› makinenin bir parças› haline getirmek de¤il, onlar›n her alanda özgürce geliflmesini ve özgürleflmesini sa¤lamakt›r. Kadro, sömürücü egemen s›n›flarda oldu¤u gibi, bu s›n›flara karfl› mücadele yürüten, baflta proletarya olmak üzere, di¤er s›n›f ve tabakalar, onlar›n öncü ve örgütlü gücü olan partiler için de, gerekli ve vazgeçilmez bir ihtiyaçt›r. Nas›l ki egemen sömürücü s›n›flar, kendi egemenlik arac› olan devlet yap›lar›n› sürdürmek ve “ebedi” yaflamas›n› sa¤lamak için, yetiflmifl ve e¤itilmifl kadrolara ihtiyaç duyuyorsa, bu s›n›f ve devlete karfl› mücadele yürüten, devrimci ve komünist parti ve örgütler de, s›n›f mücadelesi içinde, her türlü zorlu¤a gö¤üs gerecek, so¤ukkanl›l›¤›n› yitirmeden yoluna devam edecek, umutsuzlu¤a kap›lmadan zafere olan inanc›n› koruyacak, sab›r, ›srar ve kararl›l›k çizgisinde mücadeleyi sürdürecek, önüne ç›kacak engelleri aflmas›n› bilecek, kendi bafl›na kald›¤›nda bile yolunu flafl›rmayacak, sorumluluk almaktan korkmayacak, inisiya-

tifli ve davas›na ba¤l› kadrolara ihtiyaç duymaktad›r. Zaten kadrolar, bu özelliklerinden dolay›, s›n›f mücadelesi prati¤inde tayin edici bir yere ve fonksiyona sahip olmaktad›rlar. Mao’nun dedi¤i gibi “her fleyi tayin eden ideolojik ve siyasi çizginin do¤rulu¤udur.” Ancak bu do¤ru çizgiyi hayata uygulayacak üye ve kadroya sahip olmak gerekir. E¤er parti, bu do¤ru çizgiyi hayata uygulayacak kadroya sahip de¤ilse, bu çizginin, cans›z bir topraktan fark› olmayacakt›r. Yani parti, nitelikli ve yetenekli kadrolara sahip olmad›¤› sürece, çizginin hayata do¤ru bir biçimde uygulanmas› ve bundan olumlu sonuçlar al›nmas› mümkün de¤ildir. “Do¤ru bir siyasal çizgiye sahip olmak elbette ilk ve en önemli fleydir. Ama bu henüz yetmez. Do¤ru bir siyasal çizgi, sadece ilan edilmek için de¤il, ama uygulamak için çizilmifltir. Ne var ki, do¤ru bir siyasal çizgiyi pratik olarak uygulamak için, kadrolar gerekir. Partinin siyasal çizgisini anlayan, onu kendi öz çizgileri olarak kavray›p uygulamaya haz›r bulunan,

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

73


PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

74

onu prati¤e geçirmesini bilen ve onun için savaflmaya yetenekli olan insanlar gerekir. Yoksa do¤ru siyasal çizgi, ka¤›t üzerinde kalma tehlikesi tafl›r.” (71) Parti sadece do¤ru bir ideolojik-siyasi çizgiye sahip olmakla var olmaz. Parti tarihi, bunun böyle olmad›¤›n›, do¤ru bir çizgi yan›nda, nitelikli ve yetenekli kadrolara ve do¤ru bir kadro politikas›na da sahip olmak gerekti¤ini gösterdi. Parti, ideolojisiyle, siyasetiyle, örgütsel yap›s›yla, üye ve kadro bileflimiyle bir bütündür. Bu anlamda, parti, üye ve kadrolar birbirine kopmaz bir flekilde ba¤l›d›r. Biri olmadan di¤eri var olamaz. Parti var olmadan tek tek üye ve kadrolar›n varl›¤› bir anlam ifade etmez. Tek tek üye ve kadrolar›n ortak iradesi ve Marksist-LeninistMaoist ideoloji etraf›ndaki birli¤i ise, partiyi oluflturur. Devrim yapmak için, Marksizm-Leninizm ve Maoizmi kendisine rehber edinmifl, güçlü ve nitelikli bir partiye, güçlü ve nitelikli bir parti için de, güçlü ve nitelikli kadrolara sahip olmak gerekir. Güçlü ve nitelikli kadrolar ise, ancak, güçlü ve nitelikli bir parti taraf›ndan yarat›l›r. “Her fleyi kadrolar belirler” sözü çok do¤ru ve yerinde bir sözdür. Dikkat edilirse tüm ustalar ve komünist önderler sürekli kadrolar›n öneminden bahsetmifl ve bu tür kadro yetifltirmek için sürekli çaba sarfetmifltir. Mesela ayn› konuyu ele alan Dimitrov, karar al›nd›ktan ve do¤ru bir siyaset belirlendikten sonra, bunu hayata uygulayacak olan›n kadrolar oldu¤unu söylüyor.

“En iyi kararlar›m›z, onlar› prati¤e uygulamas›n› bilen kimselere sahip olmazsak ka¤›t üzerinde kalacakt›r.”(72) Bir baflka ifadeyle Mao, bunu flöyle ifade ediyor: “Siyasi çizgi bir kere saptand› m›, kadrolar belirleyici bir etken haline gelir.”(73) Çünkü parti ve devrim onlara emanettir, partinin ve devrimin gelece¤ini onlar tayin edecektir. Onun için bilinçli, nitelikli ve inisiyatifli kadrolara sahip olmal›y›z. Parti kadrolar›n›n niteli¤i, bilinç düzeyi ve inisiyatifi ne kadar yüksek olursa, davam›z›n ilerlemesi, mücadelenin geliflmesi ve olumlu sonuçlar al›nmas› da, o oranda yüksek olacakt›r. Devrim yapmak zor bir ifltir. Devrim, yemek yemeye ya da makale yazmaya hiç benzemez. Çünkü o bir sanatt›r. O sanat› yapacak, iflin erbab› sanatç›lar gerekir. Devrimin sanatç›lar› ve ustal›kla uygulay›c›lar› ise, kadrolard›r. Sorun sadece devrim yapmakla bitmiyor. Devrim yapt›ktan sonra da onu yolundan sapmadan s›n›fs›z ve sömürüsüz bir dünya kurulana dek, yani komünizme kadar ayn› kararl›l›k ve azimle sürdürmek gerekiyor. Devrimin zorlu¤u ve mücadelenin ac›mas›zl›¤›; ülkede iktidarda bulunan egemen s›n›flar›n durumu, devletin yap›s› ve niteli¤i, uluslararas› durum, emperyalistler aç›s›ndan ülkenin askeri, ekonomik, jeopolitik önemi ve emperyalist dengelerdeki yeri vb. taraf›ndan belirlenir. Bugün Türkiye ve Türkiye Kürdistan›’nda verilen mücadelenin ve devrimin zorlu¤u ve ac›mas›zl›¤›n›, flimdiye kadarki sosyal prati¤e bakt›¤›m›zda rahatl›kla anlayabiliriz.

Düflman zalim, düflman ac›mas›z; ama devrim de çok zorlu olacakt›r. Ancak, bu mücadeleyi kararl›ca sürdürmek, difle difl, ölüm pahas›na davadan vazgeçmeden, mücadeleye devam etmek de, o oranda flerefli ve onurludur. ‹flte böylesine zorlu mücadelenin alt›ndan kalkacak, ac›mas›zl›klardan ve zalimliklerden y›lmadan mücadeleye devam edecek ve tüm bunlar›n üstesinden gelecek, nitelikli ve yetkin kadrolara ihtiyaç vard›r. “Büyük bir devrimi yönetmek için büyük bir partiye ve çok say›da yetenekli kadroya sahip olmak gerekir... “E¤er önderlik küçük ve dar bir gruptan meydana geliyorsa ve partinin önderleri ve kadrolar› dar kafal›, dar görüfllü ve beceriksiz kimselerse, tarihte efli bulunmayan büyük devrimlerimizi gerçeklefltirmemiz mümkün olamaz... bilinçli bir flekilde on binlerce kadro ve yüzlerce yetenekli önder yetifltirmeliyiz. Bunlar MarksizmLeninizmi s›k› bir flekilde kavram›fl, siyasi bak›mdan uzak görüfllü, çal›flmada yetenekli, fedakarl›k ruhuyla dolu, sorunlar› tek bafllar›na çözebilen, güçlükler karfl›s›nda y›lmayan ve millete, s›n›fa ve partiye hizmet etmede sad›k ve kararl› kadrolar ve önderler olmal›d›rlar. “...Devrimimizin gelece¤i kadrolara ba¤l›d›r...”(74) Peki, bu kadar önemli olan ve önemle üzerinde durulan kadro nedir? Kadro, belirlenen amaçlar› gerçeklefltirmek ve ifl yapmak için, ifl bölümü ve uzmanlaflma temelinde e¤itilen ve yetifltirilen, kendi bafl›na karar al›p uygulayabilecek


75

PART‹ KADROLARININ SAH‹P OLMASI GEREKEN ÖZELL‹KLER Kadrolar›m›z, kendilerini, sorumlu olduklar› alan›n siyasi iktidar› gibi görmeli ve ona göre davranmal›, güçlü bir partiye, ancak, kendi alanlar›ndan bafllayarak ulafl›labilece¤i gerçe¤ini iyi kavramal›d›r. Güçlü bir parti yaratma hedefiyle hareket etmeyen bir kadro, kendi gücünün fark›na varamaz, dolay›s›yla hiçbir fleyi baflaramaz. Kadrolar›m›z, MarksizmLeninizm-Maoizmi bir dogma olarak de¤il, bir eylem k›lavuzu

olarak kavramal›, onun her zaman yaflayan ruhunu, yani “somut flartlar›n somut tahlili” ilkesini, yarat›c›l›kla hayata uygulamal›d›r. Kadrolar›m›z, Marksist-Leninist-Maoist çizgide hareket etmede tereddütsüz, partinin ilkelerini savunmada tavizsiz ve kararlar› uygulamada ›srarl› olmal›d›r. Kadrolar›m›z, proleter enternasyonalist bir ruha sahip olmal›, her flart ve koflulda onu savunmal›, her türlü milliyetçili¤e ve flovenizme karfl› tavizsiz ve kararl› mücadele yürütmelidir. Kadrolar›m›z, ideolojik sa¤laml›¤a sahip olmal›, oportünizme, revizyonizme, tasfiyecili¤e, liberalizme, kariyerizme ve sekterli¤e karfl› amans›z bir mücadele yürütmeli, örgüt içinde komploculu¤a, darbecili¤e, hizipçili¤e, y›lg›nl›¤a, ihanete ve örgütsel anarflizme müsade

rir. Kadrolar›m›z, do¤ru görüflleri savunmada ›srarl›, yanl›fllar›n üzerine gitmede cesur ve sab›rl›, mücadelede ise kararl› olmal›d›r. Bu anlamda, kadrolar›m›z, ISRAR, SABIR, KARARLILIK çizgisini kendilerine de¤iflmez ve vazgeçilmez bir yol olarak seçmelidir. Sars›lmaz bir irade, ideolojik inanç, bilimsel ve s›n›fsal temele dayal› bilinç, komünist bir kadronun vazgeçilmez özellikleri aras›ndad›r. Kadrolar›m›z, do¤rular› savunmada ve yanl›fllara karfl› mücadelede ak›ma gö¤üs germe cesaretine sahip olmal›d›r. Ak›ma gö¤üs germe cesaretine sahip olmayan bir kadro, zorluklar karfl›s›nda sürekli yalpalama geçirir, rüzgar›n güçlü esti¤i yöne do¤ru e¤ilir. Kendi do¤ru bildi¤i yolda kararl›l›kla ve cesaretle ilerleyemez. Do¤ru

Kadrolar›m›z, kendilerini, sorumlu olduklar› alan›n siyasi iktidar› gibi görmeli ve ona göre davranmal›, güçlü bir partiye, ancak, kendi alanlar›ndan bafllayarak ulafl›labilece¤i gerçe¤ini iyi kavramal›d›r. etmemelidir. Kadrolar›m›z, do¤ru bir anlay›fla, derin ve berrak bir teorik kavray›fla sahip olmal›d›r. Do¤ru bir anlay›fla ve parti çizgisi konusunda berrak bir kavray›fla sahip de¤ilse, süreç içerisinde mücadelenin zorluklar› ve sorunlar›n karmafl›kl›¤› karfl›s›nda, anlay›fllarda sapmaya, çizgide bulan›kl›¤a kayabilir. O da zamanla, parti çizgisinin ve politikas›n›n pratik mücadele içinde, do¤ru ve yeterince uygulanmamas›n› gündeme geti-

ve tutarl› bir çizgiye sahip olamaz. “Bir kas›rga ç›kt›¤› zaman, ona gö¤üs geremeyen karars›z unsurlar yalpalamaya bafllarlar. Bu bir yasad›r.. Baz›lar› birkaç kez yalpalad›kt›n sonra tecrübe kazan›rlar ve yalpalamaktan vazgeçerler. Fakat sonuna kadar yalpalamaya devam eden insanlar da vard›r. Bunlar, saplar› ince oldu¤u için en hafif rüzgarda bile sallanmaya bafllayan baz› bitkiler, örne¤in çeltik gibidirler... Sadece büyük a¤aç-

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

düzeyde inisiyatife ve kararl›l›¤a sahip, ve o iflin yöneticisi veya uygulay›c›s› konumunda olan kiflilerdir. Genel anlamda söylersek, kadrolar, parti üyeleri olabilece¤i gibi, parti üyeleri de olmayabilir. Devrimci ve komünist partilerde kadrolar›n hepsi parti üyesidir. Her parti üyesi kadro de¤ildir, ama her kadro ayn› zamanda parti üyesidir. Yani parti üyesi olduktan sonra kadro haline gelir. Bu anlamda kadro ve üye aras›nda belli bir seviye fark› vard›r. Ancak bu fark nitel de¤il niceldir. Parti, hem bu farkl›l›¤› ortadan kald›rmaya çal›flmal› ve hem de devrim davas›na uygun yeni kadrolar yetifltirmek için berrak bir anlay›fla ve do¤ru bir kadro politikas›na sahip olmal›d›r. Aksi halde devrim davas› yar›m kalacak, devrim yap›lm›fl olsa bile ayn› fleklinde baflar›yla sürdürmek mümkün olmayacakt›r. Onun için devrim davas›na uygun kadrolara sahip olma sorunu, birinci derecede önem arzeden görev ve sorunlar aras›nda yer al›r.


PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

76

lar kaya gibi dimdik dururlar. Her y›l do¤ada kas›rga ç›kt›¤› gibi, ülke içinde ve d›fl›nda da ideolojik ve siyasi kas›rgalar ç›kar. Bu, toplumdaki do¤al olgudand›r...”(75) Ak›ma gö¤üs germe cesaretinden bahsederken, bu kör bir cesaret olarak alg›lanmamal›d›r. Olaylar›n üzerine gözü kara bir flekilde gitmek cesaret de¤ildir. Bilinçsiz cesaret gösterisi, bilinçli cesaretsiz davran›fltan daha kötüdür. Komünistler bilinçli mücadeleyi ve olaylara bilinçli müdahaleyi savunur. Bilinçle cesaretin birleflti¤i yerde, hem ifller daha iyi yürür hem de nitelikli komünist kadrolar yetiflmeye bafllar. Kadrolar›m›z, her zaman ve her flart alt›nda do¤rular› ve gerçekleri savunmal›, onlardan asla taviz vermemelidir. Bunlardan taviz veren halk›n ve partinin ç›karlar›ndan taviz vermifl demektir. Halka, devrime ve partiye ba¤l›l›k, ancak, nesnel koflullara uygun hareket etmekle, do¤rular› ve gerçekleri savunup uygulamakla mümkün olabilir. Gerçekler ve do¤rular tektir o da her zaman halk›n yarar›nad›r. Kiflilere göre de¤il, nesnel koflullara ve ilkelere göre politika yap›lmal›, her flart ve koflulda, kim ne savunursa savunsun, kendisi her zaman do¤rular› ve gerçekleri savunmal›d›r. Çünkü kimin söyledi¤i de¤il, ne söylendi¤i ve do¤ru olup olmad›¤› önemlidir. O anlamda kiflilere göre yön tayin etmek, ona göre politika belirlemek do¤ru de¤ildir. Kadrolar›m›z, hak ve görev bilincine sahip olmal›; haklar›n› kullan›rken görevlerini de eksiksiz yerine getirmelidir. Haklar kullan›l›rken görevlerin

yap›lmamas› veya savsaklanmas› nas›l yanl›fl ise, ayn› flekilde görevler yap›l›rken haklara sahip olmamak da ayn› flekilde yanl›flt›r. Her ikisi de olmal›, ancak birbirine kar›flt›r›lmamal›d›r. HAK ve GÖREV, parti üye ve kadrolar›n›n ayr›lmaz iki bileflenidir. Bunu, demokrasiyle merkeziyetçili¤in birli¤inden oluflan demokratik merkeziyetçili¤e de benzetebiliriz. Bunlar, t›pk›, diyalekti¤in temel yasas› olan “z›tlar›n birli¤i” gibidir. Biri olmadan di¤eri, di¤eri olmadan öbürü olmaz. Her ikisi de birlikte ve bir arada uyumlu flekilde var olmaya devam eder. Kadrolar›m›z, yarat›c› ve üretici olmal›, tüketici ve asalak yaflamaktan uzak durmal›d›r. Bulunduklar› alanda ve sorumlu olduklar› ifllerde, partinin ortak iradesinde ifadesini bulan anlay›fl ve yaklafl›m›n›, kolektif yaflam ve üretimin yans›malar›n› gösterirken, bunlara, kendilerinden de bir fleyler katarak zenginlefltirmeli, alan›n özgün özelliklerine uygun politikalar üretmeli ve pratikte ikisini birlefltirerek uygulamal›d›r. “Yarat›c› olmak ne demektir? Zanaatç› ile yarat›c› aras›ndaki fark nedir? Ressamla s›radan resimci aras›ndakinin ayn›... Yarat›c› ise bambaflka birisidir. O, en basit fleyi yaparken hatta çar›k bile yaparken tüm ruhunu verir. Zanaatç›, ifline ruhunu katt›¤›nda sanatç› olur. Ressam da salt f›rças›yla boya sürdü¤ü, ifline ruhunu katmad›¤› zaman zanaatç› olur. Ruhtan, yarat›c›l›ktan yoksun bir Marksizm, olan bitenin sürekli ve canl› bir biçimde hesab› tutulmazsa sözde Marksizm olur. E¤er siz ö¤rendiklerinizi bulundu¤unuz yerlerde skolastik

bir biçimde, basmakal›p uygularsan›z, Leninizm’in zanaatç›lar› olursunuz. Kitleleri arkan›zdan sürükleyemezsiniz, Marksist yöntemi yanl›fl uygulam›fl olursunuz. Marksist yöntem, do¤ru olarak, ancak Marx’›n kuram› ile çal›fl›rken, pratik hayat› kavrad›¤›m›z zaman uygulanabilir ve ald›¤›m›z karar her seferinde yeni bir karar olur. E¤er bir sorunu bugün flöyle hallettiysen, yar›n ayn› sorunu yeni bir biçimde halledeceksin; çünkü yar›n durum yeni olacakt›r. Durum durmadan de¤iflir. Tarih sonsuz olarak ileriye do¤ru hareket halindedir, yürür, bir yerde durmaz. Bir Marksistin de tarihsel ak›flla birlikte sürekli olarak ileriye do¤ru hareket etmesi, tam olarak yönünü saptamay› baflarmas› gerekir. Düflüncesi, ifli ne denli s›radan olursa olsun sürekli araflt›rmal›, ö¤renmeli, yaratmal›d›r.”(76) E¤er bir kadro, kendisinden birfleyler katmadan, partiye dayanarak, partinin sermayesinden ve de¤erlerinden yiyorsa, o kadro üretici de¤il tüketicidir. O kadro asalakça bir yaflam sürdürüyor demektir. Yarat›c› ve üretici olmayan bir kadro bulundu¤u çal›flma alan›nda partiyi gelifltiremez, o alan›n siyasi iktidar› olamaz. Elbette kadrolar›m›z, daha iyi ifl yapabilmek, devrime ve partiye daha yararl› olabilmek için, partiden bir fleyler alacak ve partinin otoritesini kullanacakt›r. Ancak birey olarak yap›lacak ifllerde, partinin gücü ve otoritesi öne ç›kar›lmal›, partiye de kendilerinden bir fleyler verilmelidir. Sürekli alan de¤il, hem alan ve hem de veren konumunda olunmal›d›r. Partiyi gelifltirip ilerleten


kadrolard›r. Kadrolara birfleyler veren ve kazand›ran da partidir. Yani her ikisi de birbirini besler ve gelifltirir. Kadrolar›m›z, her zaman yenilenmeye ve de¤iflmeye aç›k olmal›, kendilerini gelifltirmeli, teorik bilgilerini art›rmal›, ideolojik bak›fl aç›s›n› ve siyasi kavray›fl›n› derinlefltirmeli, ufkunu geniflletmeli ve tecrübesini zenginlefltirmelidir. Sorunu, öncelikle kendisi kavramaya, anlamaya çal›flmal› ve baflkalar›na kavratmak için sürekli çaba sarfetmelidir. Kendisini gelifltirmeyen ve yenilemeyen bir kadro, b›rakal›m y›¤›nlara önderlik etmesini, süreç içerisinde bizzat kendisi geliflmenin ve yenilenmenin önünde engel teflkil edecek ve ayak ba¤› olacakt›r. Kadrolar›m›z, her f›rsatta teorik seviyelerini yükseltmeli, sürekli araflt›rmal› ve incelemeli, her geçen süreçte kendilerini yeniden aflmal›d›r. Bildikleriyle yetinmemeli hem kendisini ilerletmeli hem de bildiklerini baflkalar›na ö¤retmelidir. Devrim davas› için mücadele edip yaflayan bir kadro araflt›r›r, in-

celer, her gün kendisini yeniden yarat›r. “Bildi¤iyle yetinmek incelemenin düflman›d›r. Bildi¤iyle yetinme anlay›fl›ndan kurtulmad›kça gerçekten hiçbir fley ö¤renemeyiz. Kendimize karfl› tutumumuz ‘ö¤renmeye doymamak’; baflkalar›na karfl› tutumumuz ise, ‘ö¤retmekten usanmamak’ olmal›d›r.” (77) Kadrolar›m›z, her zaman sürecin gerisinde de¤il ilerisinde yürümeli, geliflmeleri önceden görme ve ona uygun çözümlemelerde bulunma yetisine sahip olmal›, sorunlar› inceleyici ve çözümleyici bir tarzda ele almal›, genifl ve zengin yorumlarla sorunu ortaya koymaya çal›flmal›d›r. Kadrolar›m›z, de¤iflen ve geliflen koflullar karfl›s›nda, kendilerini ondan daha h›zl› ve önce gelifltirip yenileyemezse, zamanla, geliflen ve de¤iflen sürecin gerisinde kalmaya mahkumdur. Sürece ve geliflmelere hükmetme, onlar› önceden görme ve çözüm için önermelerde bulunma görevini yerine getiremez. “Kuflkusuz bunu yapmak

her zaman kolay de¤ildir. Ele geleni, kula¤a rastgeleni, daha ‘aç›ktan’ hayk›r›lan› falan oldu¤u gibi kabul etmek, çok ‘daha kolay’d›r. Ancak bunlarla yetinen kifliye herkes ‘ak›ls›z’ der, kufl beyinli der, kimse ciddiye almaz. Önemli herhangi bir sorunda, ba¤›ms›z olarak gerekli ölçüde araflt›rma, inceleme yapmad›kça gerçe¤i bulmak olanaks›zd›r. Çal›flmaktan korkan kifli, gerçe¤i bulamaz.” (78) Partide, bir fikre körce ba¤l›l›k ve körce hareket etmek kötüdür ve zararl›d›r. Bir fikri bilerek ve kavrayarak savunmal› ve öyle hareket edilmelidir. Bunun yolu ise, düflünme, inceleme ve araflt›rma yöntemini ö¤renmek ve bunu bir al›flkanl›k haline getirmektir. “‘Makinay› harekete geçirmek’ düflünce organ›n› iyi kullanmak demektir. Baz› kifliler hiç yük tafl›masalar da kitlelerle yak›n iliflki kurma meziyetine sahip olsalar da, hiçbir ifl baflaramazlar, çünkü araflt›r›c› bir flekilde düflünmeyi bilmezler veya çok düflünmek için kafalar›n› kullanmay› istemezler. Baz›lar› da, zekalar›na set çeken yükleri tafl›d›klar› için kafalar›n› kullanmay› reddederler... Partimizde çok görülen körce hareket etme al›flkanl›¤›ndan kurtulmak için yoldafllar›m›z› düflünmeye, inceleme yöntemini ö¤renmeye ve inceleme al›flkanl›¤›n› edinmeye zorlamal›y›z. Partimizde bu al›flkanl›k pek azd›r..” (79) Kadrolar›m›z, h›zl› hareket etmeli, tembellikten uzak, çal›flkan ve dinamik olmal›d›r. Bir kadro aç›s›ndan en kötü olan, haz›r formüllerle hareket etmesi ve zihin tembelli¤i içinde bulunmas›d›r. Zihnini çal›flt›rma-

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

77


PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

78

yan ve haz›r reçetelerle düflünen bir kadro, ne kendini gelifltirebilir ve ne de partinin geliflmesine ve güçlenmesine yard›mc› olabilir. Kendini gelifltiremeyen bir kadro ise, her zaman geliflme ve de¤iflmelerin gerisinde kalmaktan kendisini kurtaramaz. “Bir zamanlar Stalin yoldafl en kötü fleyin, insanlar›n haz›r formüller ve haz›r çözümlerle düflünmeleri oldu¤unu söylemiflti. Do¤ald›r ki bu, en kolay›d›r. E¤er flu ya da bu kuram› kendi sözlerinle belirtmek istersen her fleyden önce üzerinde iyi düflünmen, onu anlaman gerekir. Aksi halde flafl›rman mümkündür. Ezberlenmifl formüllerle konuflursan da belle¤in gerekti¤i gibi çal›flmaz, uyuklar. Bunun için kuramsal çal›flma konusunda birinci koflul flu ya da bu tezin ezberlenmesi de¤il, sorunun derinlemesine ö¤renilmesi, anlafl›lmas›d›r.” (80) Kadrolar›m›z, teknolojinin h›zl› geliflti¤i bir ça¤da teknik yenilenmeye aç›k olmal›, düflman›n, geliflen teknolojiyi bizden daha iyi ve genifl olanaklarla kulland›¤›n› bilerek hareket etmelidir. Teknolojik yenilikleri kullanma konusunda düflmanla yar›fl edemeyiz. Onlar devrimci ve komünistlerden daha avantajl› bir konuma sahiptir. Devrimci ve komünistler ancak, devrimci irade, yarat›c›l›k, fedakarl›k, kolektif ruh ve kararl›l›k vb. konular›nda düflmandan daha üstün yanlara sahiptir. ‹flte, devrimci ve komünistler, bu üstün niteliklerini iyi ve verimli, ama yerinde kullanarak düflmana üstünlük sa¤layabilir ve zafer elde edebilir. H›zl› de¤iflimin ve geliflmelerin yafland›¤› günümüzde, ya-

flam›n h›zl› ritmine ayak uydurabilecek, dahas› o geliflmenin ve toplumun önünde yürüyebilecek kadrolar yetifltirmeli ve öylesi h›zl› ve dinamik hareket edebilen, karar vermede tereddütsüz, mücadelede kararl›, inisiyatifli kadrolara sahip olmal›y›z. Böyle kadro yap›s›na sahip olamazsak, her zaman geliflen olaylar›n ve toplumun gerisinde kalmaktan kendimizi kurtaramay›z. Partinin ve devrimin sorunlar›n› çözemeyiz. Geliflmelere ve de¤iflime ayak uyduramayan eski kadrolar, kendilerini bu yeni normlar temelinde gözden geçirmeli, yeni normlara uymayan yönlerini yenilemeli ve yeniden de¤ifltirmelidir. Kadrolar yenilendi¤i ve de¤iflti¤i, o anlay›fl ve politika partide ortak irade haline geldi¤i oranda, parti de de¤iflecek ve yenilenmifl olacakt›r. Partinin de¤iflip yenilenmesi ise, kadrolar›n o de¤iflime ve yenilenmeye zorlanmas›, onlar›n de¤iflmelerine ve yenilenmelerine yard›mc› olunmas› demektir. Kadrolar›m›z, eskiyeni de¤il yenileneni, dura¤an› de¤il hareketli olan›, gerileyeni de¤il ilerleyeni, tutuculu¤u de¤il devrimcili¤i savunmal›d›r. Bunlar› savunmak, öncü olman›n bir gere¤i, devrimci ve komünist birer kadro olman›n getirdi¤i bir vas›ft›r. Kadrolar›m›z ancak böyle olursa, dogmatizme öldürücü darbeyi indirebilir, gelifleni ve ilerleyeni her zaman bulup ç›kartabilir yani eskiyene, gerileyene, dura¤anlaflana, yozlaflana, devrimci ahlak ve ilkelerden sapana karfl›, radikal mücadele etmeli, yenili¤e, geliflmeye herkesten önce sahip ç›k›p savunmal›d›r. Kadrolar, bunun bilinci içinde, eskiye

karfl› kuflkucu ve elefltirel yaklafl›rken, yeniye karfl› aç›k ve öngörülü olmal›d›r. Yeniler, eskiyene ve gerileyene karfl› mücadele içinde geliflir. Yeni eskinin içinden ç›kar. Onun için vurun eskiye y›k›ls›n, omuz verin yeniye geliflip boy versin. Eskiyi y›karken yeniyi de yapma, onu kurma bilinci içinde hareket edilmeli, salt y›k›c› olunmamal›d›r. Yap›c› anlamda y›k›c›l›k, yani yarat›c› y›k›c›l›k iyidir. Teori nicel bilgi birikimleri sonucunda üretilir, yenilenme de eskiye karfl› sab›rl› ve ›srarl› bir mücadeleyle sa¤lan›r. Eskiye kuflkuyla yaklaflma ve sorunlar› elefltirel tarzda ele alma, yeniyi bulmada itici bir güçtür. Kadrolar›m›z, ülkenin ekonomik, toplumsal ve siyasi sorunlar›yla yak›ndan ilgilenmeli, objektif durum ve gidiflat› inceleyerek ona uygun politikalar oluflturmaya çal›flmal›d›r. Ekonomik durumun sa¤l›kl› incelenebilmesi, ekonomik bunal›m›n boyutunun ve derinli¤inin kavranabilmesi, ancak, asgari bir Marksist ekonomi bilgisine sahip olmakla mümkündür. Onun için devrimci mücadeleye girdikten sonra, tüm parti üyeleri ve kadrolar, ekonomi-politik konusunda bilgisini art›rmal› ve kavray›fl›n› derinlefltirmelidir. Mesela; ekonominin di¤er alanlara yans›mas›, ekonomik bunal›m›n siyasal ve toplumsal sonuçlar› nelerdir, ona karfl› neler yap›lmal› ve nas›l bir politika izlenmeli, bu bunal›mdan devrim lehine nas›l yararlan›lmal› vb. sorular›na do¤ru ve doyurucu cevaplar bulabilmek için, kadrolar›m›z, ekonomiyi bilmeli ve kendilerini sürekli gelifltirmek için her f›rsatta okumal› ve araflt›rmalar yapmal›d›r.


79

m›z ve Komünist Partisi üyesi ve kadrosu olma gerçekli¤imiz bizi buna mahkum ve mecbur etmifltir. “Okumak ö¤renmek demektir; ama uygulamak da ö¤renmek demektir ve üstelik daha önemli bir ö¤renme biçimidir. Esas yöntemimiz savafl› savaflarak ö¤renmektir... Devrimci savafl kitlelerin yürüttü¤ü bir faaliyettir. Genellikle önce ö¤renilip sonra yap›lacak birfley de¤il, önce yap›l›p sonra ö¤renilecek bir fleydir. Çünkü yapmak ö¤renmek demektir.”(81) Kadrolar okumal›, araflt›rmal› ama bir amaç tafl›mal›d›r. Amaçs›z okuma devrimciler için pek bir anlam ifade etmez ve sonuç al›c› olmaz. Kulaktan

mini iyi kavramal›d›r. Burada amaç, geçmifle ait salt tarihi bilgiler elde etmek de¤ildir. Geçmifli anlamak ve bugüne ›fl›k tutmak için geçmifl tarih incelenmeli, esas olarak geçmifl de¤erler ve olaylar›n alt›nda yatan düflünceler a盤a ç›kart›lmal›d›r. “Geçmifli olmayan›n gelece¤i olmaz” do¤ru önermesi do¤ru özümsenmeli ve iyi kavranmal›d›r. Geçmifl tarihi araflt›rmak esas olarak tarihçinin görevidir, ancak bu, devrimci ve komünistlerin tarih bilgisine sahip olmamay›, hele de tarih bilincinin önemini kavramamay› getirmez. Tarih bilinci, tarihi miras›m›za sahip ç›kman›n gere-

Tarihten ders almak ve al›nan dersler ›fl›¤›nda yolumuzu ayd›nlatmak Marksist bir yöntemdir. Tarihi bilimsel bir yöntemle incelemek ve günümüze rehber etmek, tarihten ö¤renmek demektir. Ülkenin tarihini incelemek, “somut flartlar›n somut tahlili” ilkesini hayata uygulayarak, Marksizm-Leninizm-Maoizm’in teorik do¤rular›n› ülke koflullar›na uyarlamak için somut ad›m atmakt›r. ne anlayabilir? Bunlar›n hepsi soru iflaretleri içeriyor. Okumak gerekir, özellikle kadro ve üyeler okumal›, okumayla da s›n›rl› kalmamal›, araflt›rmalar yap›lmal›, baz› konular derinlemesine araflt›r›l›p incelenmelidir. Okumayan bir önderlik, ne baflkalar›na okuyun demeye cesaret eder, ne de okuma ve araflt›rma al›flkanl›¤› kazand›r›r. Onun için okumaya ve araflt›rma yapmaya, kendimizi gelifltirip yetkin k›lmaya, kitleye önderlik edecek birer örnek ve önder kifliler haline gelmeye mecburuz. Kendi misyonumuz, omuzlad›¤›m›z görev ve sorumluluk bizi buna mecbur k›lm›flt›r. Evet, devrimci varl›¤›-

dolma, sa¤dan-soldan edinilmifl bilgilerle devrimcilik yap›lmaz, hele ki, yönetici bir kadro ve önder hiç olunmaz. Bir kadro aç›s›ndan sadece okumak da yeterli de¤ildir. O ayn› zamanda, düflüncelerinden ve araflt›rmalar›ndan baflkalar›n›n faydalanmas›n› sa¤lamak için yazmal›d›r. Çünkü yazmak okumaya da k›lavuzluk eder, okunan fleylerin daha iyi anlafl›lmas›n› sa¤lar. “Yazma, okumaya k›lavuzluk eder, onu yönetir, verimli k›lar. Yazd›kça neyi arad›¤›m› daha iyi bilir, buldu¤umun anlam›n› ve konuyla iliflkisini daha iyi kavrar›m.”(82) Kadrolar›m›z, tarih bilincine sahip olmal› ve bunun öne-

¤inin anlafl›lmas› ve bilince ç›kart›lmas›d›r. Devrimci mücadele yürüten bir üye ve kadro aç›s›ndan, halklar›n tarihi, s›n›f savafllar› tarihi ve parti tarihi oldukça önemlidir. “Bir baflka görevimiz de tarihi miras›m›z› incelemek ve onu elefltirici bir gözle özümleyebilmek için Marksist yöntemi kullanmakt›r. Tarihimiz binlerce y›l gerilere uzan›r ve kendine özgü nitelikleri, say›s›z hazineleri vard›r. Ama bizler bu konularda ilkokul çocuklar› kadar cahiliz.” (83) Tarihten ders almak ve al›nan dersler ›fl›¤›nda yolumuzu ayd›nlatmak Marksist bir yöntemdir. Tarihi bilimsel bir yöntemle incelemek ve gü-

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

Genel olarak toplum, özel olarak da devrimciler, daha özele inersek parti üye ve kadrolar› pek okumuyor. Araflt›rma ve inceleme yapan pek az. Günlük gazete ve haftal›k ekonomi ve siyasal dergileri düzenli takip eden kaç kifli var? Takip edenler aras›nda ise, ekonomi haberlerini ve geliflmeleri anlatan sayfalar› veya köfleleri okuyan ve düzenli takip eden kaç kifli var? Belki parmakla say›lacak düzeydedir. Peki bu geliflmeler yak›ndan ve günü gününe takip edilmezse, güncel ve do¤ru politikalar üretilebilir mi? Soyut konuflma ve tart›flmalarla ve bofl genel laflarla politika yap›labilir mi? Bu durumda kime ne verilebilir, kim


PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

80

nümüze rehber etmek, tarihten ö¤renmek demektir. Ülkenin tarihini incelemek, “somut flartlar›n somut tahlili” ilkesini hayata uygulayarak, MarksizmLeninizm-Maoizm’in teorik do¤rular›n› ülke koflullar›na uyarlamak için somut ad›m atmakt›r. “Tarihten ders ç›karmak hiçbir zaman tek yönlü bir süreç de¤ildir. Geçmiflin ›fl›¤›nda bugünü ö¤renmek, ayn› zamanda bugünün ›fl›¤›nda geçmifli ö¤renmek demektir. Tarihin ifllevi, geçmifl ve yaflan›lan zaman hakk›nda daha sa¤lam bir anlay›fl›, bunlar›n karfl›l›kl› iliflkisi içinde, ilerlemektir.”(84) Marksistler geçmifli incelerken, olaylar›n bugünle olan ba¤lant›s›n› kurmal›, bugünden de hareketle yar›nlara ve mücadelenin geliflimine ›fl›k tutmal›d›r. “Geçmifl, büyük bir ölçüde bugüne, bugün de gelece¤e ba¤l›d›r.” (85) “Geçmifl bizim için bugünün ›fl›¤›nda anlafl›labilir ve bugünü tümüyle ancak geçmiflin ›fl›¤›nda anlayabiliriz.”(86) Kadrolar›m›z, mensup olduklar› partinin tarihini iyi bilmeli; Partinin geçmifline olumlu olumsuz yönleriyle sahip ç›kmal›, geçmiflinden ö¤renmeli, geçmifl olumlu miras› ileriye tafl›mada bir köprü olmal›d›r. Bunu yaparken asla inkarc›l›¤a düflmemeli, her zaman do¤runun ve hakl›n›n mücadelesini vermelidir. Kadrolar›m›z, partinin de¤erlerini çok s›k› bir flekilde korumal›, onlar› sahiplenmeli ve sürekli yaflat›lmas›na önem vermelidir. Partinin de¤erlerine sahip ç›kmak, geçmiflini sahiplenmektir. Partinin de¤erlerine önem vermek, partinin gelece-

¤ini flimdiden teminat alt›na almakt›r. O de¤erler ki, partinin kuruluflundan bu yana binlerce yoldafl›n eme¤i, yüzlerce yoldafl›n can› pahas›na yarat›ld› ve bugünlere tafl›nd›. Bundan sonra da, ileriki kuflaklara aktar›lmas›, elden ele korunarak götürülmesi için gereken duyarl›l›k ve sorumluluk gösterilmelidir. O de¤erler ki, emektir, cand›r, kand›r ve y›llar›n tecrübe birikimidir. O de¤erler ki, proletaryan›n öncü ve önder gücü olan partinin, yani Dünya Komünist Hareketi’nin Türkiye ve Türkiye Kürdistan› topraklar›ndaki temsilcisinin tarihidir. Partinin ve s›n›f mücadele-

tecrübe kazand›r›r. Devrimci ve komünistler, yüre¤i ve kafas›yla devrimci davaya kat›lm›fl, partilerine ve halka ba¤lanm›flt›r. Bu tarihsel gerçekli¤in ›fl›¤› alt›nda hareket eden, her üye ve kadro kendi halk›n›n geçmiflini elefltirel bir yaklafl›mla incelemeli, onu ne küçümsemeli ve hor görmeli ve ne de abartmal›d›r. Objektif gerçekli¤i neyse onu oldu¤u gibi kabul etmeli, baflka halklarla olan benzerli¤ini, yak›nl›¤›n› ve birlik oldu¤u yönleri de ortaya koyarak, halklar aras›nda kardefllik, dayan›flma ve enternasyonal ruhun daha da geliflmesi için birer miras olarak yararlanmal›d›r. “Bir komünist aç›k yürekli,

sinin tecrübelerini özetlemek ve geleneklerini ileriye tafl›mak gerekir. Ancak bu yap›l›rken sorunun özü kavranarak yap›lmal›, olgular alt alta s›ralanarak donuk bir tarz uygulanmamal›d›r. Canl› ve teorik zenginlik içinde yap›lacak bir özetleme, partiye ve mücadeleye canl›l›k getirir, ifllerin daha iyi ve kolay yap›lmas›n› sa¤lar ve ayn› zamanda, üye ve kadrolara büyük

sad›k ve faal olmal›, devrimin ç›karlar›n› hayat›ndan daha de¤erli saymal› ve kendi ç›karlar›n› devrimin ç›karlar›na tabi tutmal›d›r; Partinin kolektif hayat›n› kuvvetlendirecek ve ayn› zamanda partinin y›¤›nlarla olan ba¤lar›n› sa¤lamlaflt›racak flekilde her zaman ve her yerde do¤ru prensiplere s›k› s›k›ya ba¤l› kalmal› ve her türlü yanl›fl düflünce ve harekete karfl› yo-


rulmadan mücadeleye giriflmelidir. Kiflilerden çok parti ve y›¤›nlarla, kendisinden çok baflkalar›yla ilgilenmelidir. Bir kimse ancak böylelikle komünist ünvan›na hak kazan›r.” (87) Kadrolar›m›z, halk› iyi tan›mal›, onun ne istedi¤ini ve ruh halini iyi bilmelidir. Halkta ifllenmifl ve ifllenmemifl, ham olan ne varsa onu almal›, ifllenmifl olanlar› geniflletmeli, ham olanlar› iflleyerek onu tekrar halka götürmelidir. Ö¤renci ve ö¤retmen olma görevini her düzeyde iyi yapmal›d›r. Halk›n önderi olmak için önce halk› tan›mak, onun ö¤rencisi olmak gerekir. Mao’nun deyimiyle, kitlelerin ö¤rencisi olunmadan ö¤retmeni olunmaz. “Partimizin bütün pratik faaliyetlerinde do¤ru bir yönetim flu prensip üzerine kurulmal›d›r: Y›¤›nlardan hareket edip gene y›¤›nlara dönmek. Bunun anlam› fludur: Y›¤›nlar›n düflüncelerini (da¤›n›k, sistemsiz düflünceleri) toplamal›d›r (incelemeler yap›ld›ktan sonra genelllefltirilmifl ve sistemlefltirilmifl düflünceler haline getirilmelidir), sonra bunlar› yaymak ve aç›klamak için yeniden y›¤›nlara gitmelidirler ve böylece y›¤›nlar bu düflünceleri sindirebilir, kesinlikle benimseyebilir ve hareket haline çevirebilir. Ve ayn› zamanda da y›¤›nlar hareket halindeyken bu düflüncelerin do¤ru olup olmad›¤› denetlenmelidir. Sonra y›¤›nlar›n düflünceleri bir defa daha toplanmal› ve uygulanmas› için yeniden y›¤›nlara götürülmelidir. Böylece ayn› usul sonsuza kadar tekrarlan›r ve düflünceler her defas›nda daha do¤ru, daha canl› ve daha zengin bir hale gelir. ‹flte Marksist bilgi nazari-

yesi budur.” (88) De¤iflmenin ve hedeflenen toplumun temeli olan halk› tan›madan, halkta var olan cevheri ve potansiyeli bilmeden, halka önderlik etmek ve devrimi ilerletmek mümkün de¤ildir. Kitle içinde çal›fl›rken, hem derinlemesine hem de genifllemesine ilerlemek gerekir. Kitlelerle ba¤›n güçlendirilmesi kadrolar›m›z›n temel bir görevidir. Gücünü ve g›das›n› kitlelerden alan bir parti için, kitleler, sadece savaflmak için de¤il, partinin yaflamas› ve korunmas›, partiye yeni üyeler kazan›lmas› için de zorunludur. Kadrolar›m›z, halk›n durumu, düzeyi, devrime ve devrimcilere karfl› yaklafl›m› ve yak›nl›¤› ne olursa olsun, ona her zaman ve her koflulda inançla bakmal›, onun yarat›c› ve kahredici gücünün bilincinde olmal›, geçici ve anl›k durumlar›na aldanmamal›d›r. Halka güvenmeyen, ona inanmayan bir devrimci, devrimci olamaz. Devrime canla baflla sar›lamaz, kendinde, kendini feda etme ruhunu gelifltiremez. Bu durumda o kifli zamanla halktan uzaklafl›r, ondan korkar hale gelir ve ona yabanc›lafl›r. Böylece var olan devrimcili¤i de burada son bulur. “Bütün kalbimizle halka hizmet etmek, y›¤›nlardan bir an bile ilgimizi kesmemek; kiflinin veya küçük bir grubun de¤il de her fleyde halk›n ç›karlar›ndan hareket etmek; halk önündeki sorumlulu¤umuzu partinin yönetici organlar› önündeki sorumlulu¤umuzu partinin yönetici organlar› önündeki sorumlulu¤umuz ile mutabakata vard›rmak; iflte bunlar ç›k›fl noktam›zd›r.” (89) Halka güvenmek, onun

yarat›c› ve kahredici gücüne inanmak, devrimci mücadelede baflar›l› olman›n ve can bedeli bir mücadele yürütmenin ilk ve de¤iflmez flart›d›r. “Nerede mücadele varsa, orada fedakarl›k vard›r, ölüm de ola¤an bir fleydir. Ama halk›n ç›karlar›na, halk›n büyük ço¤unlu¤unun ac›lar›na ilgi duydu¤umuzdan halk için ölmek, ölümümüze bütün anlam›n› vermek demektir. Bununla beraber gereksiz fedakarl›klar› mümkün oldu¤u kadar asgariye indirmeliyiz.” (90) Dünyan›n çeflitli uluslar›ndan halklar gibi, Türk, Kürt ve çeflitli milliyetlerden Türkiye halk› da, kendi tarihlerini yaratt›lar ve önemli kültürel birikimlere sahip oldular. Bugün yarat›lan bu de¤erlerin kan ve canla sulanan topraklar› üzerinde amans›z bir mücadele yürütüyoruz. Geçmiflte oldu¤u gibi tarihi yaratan halkt›r. Bundan sonra da böyle olacakt›r. Hiç kimse kiflisel kahramanl›k peflinde koflmas›n ve kendi bafl›na tarih yazmaya kalkmas›n. Geçmiflte ve bugün, iyi-kötü, güzel-çirkin, güçlü-zay›f vb yanlar› varsa yine de bizim halk›m›zd›r. ‹yi ve kötü yanlar›yla birlikte onlar› sevmeliyiz, onlara inanmal› ve güvenmeliyiz. Elefltirilecek yanlar› varsa elbette o da elefltirilmeli, ama kesinlikle tepeden bakma anlay›fl›na ve e¤ilimine girilmemelidir. Halk kendisine o davran›fl› gösteren kim olursa onu mahveder. Devrimci ve komünistlerin her eksi¤ini ve hatas›n› affeder, ama kendisine tepeden bakan ve hor göreni asla affetmez, affetmeyecektir. “Görevimiz halka karfl› sorumlu olmakt›r. Her sözümüz,

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

81


82

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

her hareketimiz ve her siyasetimiz halk›n ç›karlar›na uygun olmal›d›r, ve e¤er hatalar ifllenmiflse bunlar›n düzeltilmesi gerekir. Halka karfl› sorumlu olmak iflte budur.”(91) Kadrolar›m›z, devrimin dostlar›n› ve düflmanlar›n› çok iyi bilmeli ve tan›mal›d›r. Bu sorun stratejik bir sorundur. Devrimin dostlar›yla düflmanlar›n› ay›rt etmesini bilmeyen bir üye veya kadro, komünist olma s›fat›n› gerçek anlamda hak etmifl say›lmaz. Çünkü, dost ve düflman ayr›m› ayn› zamanda, proletarya ve onun öncü gücü olan Komünist Partisi’nin, bu iki güce karfl›, ittifak ve mücadele politikas›n›n pratikteki uygulan›fl›n› belirleye-

ulaflmaz. Devrimi kesin olarak baflar›ya ulaflt›rabilmek ve kitleleri yanl›fl yola sokmaktan kaç›nabilmek için, gerçek düflmanlar›m›za sald›rmak üzere, gerçek dostlar›m›zla birleflmeye dikkat etmeliyiz. Gerçek dostlar› gerçek düflmanlardan ay›rt etmek için, Çin toplumundaki çeflitli s›n›flar›n ekonomik durumlar›n›n ve bu s›n›flar›n devrim karfl›s›ndaki tutumlar›n›n genel bir tahlilini yapmal›y›z.”(92) Kadrolar›m›z, s›n›f savafl›n›n niteli¤ini iyi kavramal›, savafl yasalar›n›, savafl›n inceliklerini ve iyi savaflmas›n› ö¤renmelidir. S›n›flar aras› savafl, toplumun gelece¤ini belirleme savafl›d›r. S›n›flar aras› savafl,

Güven vermek, güven yaratmak, kitleleri kazanmak zordur, ancak kazan›lm›fl güveni ve kazan›lan kitleleri kaybetmek çok kolayd›r. Bir komünist kadro aç›s›ndan önemli olan kolay› seçmek de¤il, zor olan› baflarmakt›r. cetir. Çünkü Komünist Partisi, dost ve düflman s›n›flara karfl› farkl› politikalar izler. Mao Zedung, bu sorunun önemini daha 1926 y›l›nda ortaya koymufl ve aradaki farkl›l›¤› belirlemifltir. “Düflmanlar›m›z kimlerdir? Dostlar›m›z kimlerdir? Bu, devrimin en önemli sorunlar›ndan biridir. Çin’de daha önceki bütün devrimci mücadelelerin çok az ilerleme sa¤lamas›n›n temel nedeni, gerçek düflmanlara sald›rmak üzere, gerçek dostlarla birleflmeyi baflarmam›fl olmalar›d›r. Devrimci bir parti kitlelerin rehberidir; devrimci parti kitleleri yanl›fl yola sokarsa, devrimi yolundan sapt›r›rsa, hiçbir devrim baflar›ya

gelece¤i temsil edenle etmeyen, ileriye gitmemekte direnenle ileri toplumsal düzeni kurmak isteyenler aras›nda süren bir savaflt›r. “Devrimci savafl ister devrimci s›n›f savafl› olsun, ister devrimci bir milli savafl olsun savafl›n genel koflullar›na ve niteliklerine ek olarak kendine özgü koflul ve niteliklere sahiptir. Dolay›s›yla savafl›n genel yasalar›n›n yan›s›ra kendi özel yasalar› da vard›r. Kendine özgü koflullar›n› ve niteli¤ini anlamad›¤›n›z, özel yasalar›n› kavramad›¤›n›z sürece devrimci bir savafl› yönetemez, baflar›yla sürdüremezsiniz.”(93) S›n›f savafl›m›n›n nihai amac› komünizmi kurmakt›r.

Onun ön ad›m› sosyalizm, Türkiye ve Türkiye Kürdistan›’nda ise, sosyalizme geçmeden önce yeni demokratik toplum ya da yeni demokratik düzendir. Bu toplumsal düzenleri kurmak isteyen parti ve onun üye ve kadrolar›, uzlaflmaz s›n›f karfl›tl›¤›nda süren s›n›f savafl›nda, uzlaflmaz ve ilkeli bir tarzda savaflmal› ve o özelliklere sahip olmal›d›r. Oportünist ve uzlaflmac› anlay›fllara, o tür e¤ilimlere ve toplumsal tabakalara karfl› savafllar›nda, daima proleter ideoloji ve anlay›flla hareket etmeli ve onlara karfl› savafl› asla elden b›rakmamal›d›r. “Bütün di¤er fleyleri yöneten yasalar gibi savafl yasalar› da, nesnel gerçeklerin zihnimizdeki yans›malar›d›r. Zihnin düflündeki her fley nesnel bir gerçekliktir. Dolay›s›yla ö¤renilmesi ve bilinmesi gereken fleyler aras›nda düflman›n durumu ve kendi durumumuz da vard›r ve bunlar›n ikisinin de birer inceleme konusu; zihnin (düflünme yetene¤i) ise bu incelemeyi yapacak fley olarak görülmesi gerekir. Baz› kimseler kendilerini iyi tan›makla birlikte düflmanlar›n› iyi tan›yamazlar, baz›lar› içinse bunun tersi geçerlidir. Bunlar›n her ikisi de savafl yasalar›n› ö¤renme ve uygulama sorununu çözemez. Eski Çin’in askerlik bilimcisi Sun Vu Zu’nun kitab›nda hem ö¤renme aflamas›na, hem de uygulama aflamas›na de¤inen; hem nesnel gerçekli¤in geliflme yasalar›n›n bilinmesi ve hem de karfl›m›zdaki düflman› altedebilmek için bu yasalara uygun olarak nas›l hareket edece¤imize karar verebilmemez gerekti¤ini belirten flu söz yer almaktad›r: ‘Düflman› ve kendini iyi tan›rsan, yenil-


me tehlikesi olmaks›z›n yüz kere bile savaflabilirsin.’ Bu sözü yabana atmamal›y›z.” (94) S›n›f savafl›n› ö¤renmesi ve iyi birer s›n›f savaflç›lar› olarak yetiflmeleri gereken kadrolar, proletaryan›n geçmiflten beri verdi¤i s›n›f savafllar›n› bilmeli, onun geliflimini ve tarihini incelemeli, ondan dersler ç›kararak mücadelede tecrübe zenginli¤ine sahip olmaya çal›flmal›d›r. “‹lke niteli¤inde olan bütün askeri yasalar ve teoriler eski savafllar›n, o günün ya da günümüzün insanlar› taraf›ndan özetlenmifl tecrübeleridir. Kan pahas›na edinilen ve geçmifl savafllar›n bir miras› olan bu tecrübeleri ciddi bir flekilde incelemeliyiz. Bu, sorunun bir yönüdür. Fakat sorunun bir di¤er yönü daha vard›r. Ç›kar›lan sonuçlar› kendi tecrübelerimiz ›fl›¤›nda s›namal›, yararl› olanlar› benimsemeli, yarars›zlar›n› atmal› ve onlara kendi tecrübelerimizi de katmal›y›z. Bu sonuncusu çok önemlidir, yoksa bir savafl› yönetemeyiz.” (95) Kadrolar›m›z, tüm zamanlar›n›, irade ve enerjilerini parti çal›flmalar›nda kullanmal›, çevresindekilere örnek olmal›, onlar›n partiye yak›nlaflmalar›n› sa¤lamal›, sevgi ve güvenlerini kazanmal›d›r. Partinin ad›n› lekelemek flöyle dursun, örnek kiflilik ve davran›fllar›yla partinin kitleler nezdinde yüceltilmesine önayak olmal›, komü-

nist ad›n›n lekelenmemesi için azami çaba sarfetmelidir. Kadrolar›m›z, s›n›f mücadelesi içerisinde güven y›k›c› de¤il kitlelere güven verici ve kitleleri kazan›c› bir iflleve sahip olmal›d›r. Güven vermek, güven yaratmak, kitleleri kazanmak zordur, ancak kazan›lm›fl güveni ve kazan›lan kitleleri kaybetmek çok kolayd›r. Bir komünist kadro aç›s›ndan önemli olan kolay› seçmek de¤il, zor olan› baflarmakt›r. Aks i

halde s›radan bir vatandafltan ne fark› olabilir. Kadroyu kadro yapan kimli¤i de¤il, onun gerçek niteli¤idir. Kimlik bofl ve soyut bir fleyin örtüsü de¤il, bizzat o niteli¤in ifadesi olmal›d›r. Kadro sorunu böyle kavranmal› ve sorun bu biçimde ele al›nmal›d›r. Bir üye veya kadro, ne olursa olsun, bunlar basit fleylerdir vb. biçiminde sorunlar› küçümseyici tarzda ele alamaz. Bu bak›fl bir kadronun vasf›n› küçültür, bir kadro her sorunu, büyük-küçük, kolay-zor vs ayr›m› yapmadan ayn› sorumluluk ve

ciddiyetle ele alan ve ayn› ciddiyet ve sorumluluk bilinciyle çözüm bulup uygulayan ya da uygulatmaya çal›flan kiflidir. Bir üye veya kadro, mücadele içinde herfleyi göremez ve bilemez. Ama kitleler o kiflinin ne yapt›¤›n› bilir ve görür. Çünkü sürekli kitlelerin gözlemine tabidir, onlar›n projektörüyle ayd›nlan›r. Bilindi¤i gibi projektörle ayd›nlanan bir fleyi ayr›nt›lar›yla görmek daha kolayd›r. S›radan bir insan›n hata yapmas›yla, kitlelere önderlik etmek için yola ç›km›fl bir kadronun hata yapmas› aras›nda çok önemli bir fark vard›r. Kitleler nezdindeki önemi ve yeri de farkl›d›r. S›radan bir insan›n çok önemli bir hatas› belki pek dikkate al›nmaz, ama bir kadronun en ufak ve basit hatas› kitlenin gözünde çok büyür, çok önemsenir. Bu da bize, kitlelerin, s›radan insanlarla kadro aras›ndaki fark› ne oranda ele ald›¤›n› ve ona ne kadar önem verdi¤ini gösterir. Olumlu bir davran›fl ne kadar hofllar›na giderse, bir olumsuz davran›fla karfl› da, çok büyük bir tepki gösterebilir. Kadrolar›m›z, kitleler olumlu tepki verince nas›l hofluna gidiyorsa; olumsuz tepki verdi¤inde de k›zmamal›, hatta hofl karfl›lamal› ve onlar›n bu tepkisini anlamaya çal›flmal›d›r. Bu tepki, kendilerini kitlelerin denetimine sunan kadrolar taraf›ndan, kitlelerin bir elefltirisi olarak alg›lanmal›d›r. Madem ki kadrolar, s›n›f›n bir parças›d›r ve onlar›n bilinçli ileri kesimi olarak kabul ediliyor, o halde niçin kendilerini, onlar›n denetimine sunmas›n ve onlardan birisi gibi davranmas›n. Kadrolar›m›z, proleter ahlaka uygun yaflamay› ve dav-

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

83


PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

84

ranmay› kendisine ilke edinmelidir. Bir kadro aç›s›ndan kitleler nezdinde ahlaki bir sayg›nl›¤a da sahip olmak önemlidir. Kitlelerin o kadroya güvenmesi ve sözü dinlenir bir sayg›nl›¤a eriflebilmesi için, öncelikle proleter bir ahlaka sahip olunmal›d›r. Düflünce ve davran›fl birli¤i, tutarl›l›¤› ve proleter ahlaka uygun hareket etmesi, kitlelerin önem veridi¤i konular›n bafl›nda gelmektedir. Bu anlamda kadrolar, düflüncede tutarl›, yaflamda ilkeli ve ahlak› temiz olmal›d›r. Düflünce ile pratik yaflam›n birli¤i ve uyumu bir kadro aç›s›ndan vazgeçilmez ve hayati bir konudur. Kendi içinde samimi ve dürüst olmal›, her zaman kendisiyle bar›fl›k yaflamay› esas almal›d›r. Kendisiyle bar›fl›k yaflamayan düflünce ve davran›flta da tutarl› olamaz, samimi ve dürüst davranmaz. Samimiyet ve dürüstlük, olmazsa olmaz özelliklerden birisidir. Bu özellik, salt üye ve kadrolarda aranmaz, insan›m diyen herkeste aranmas› gereken bir özelliktir. Bir üye ve kadro, devrimci olmadan önce samimi ve dürüst olmay› ö¤renmelidir. Samimi ve dürüst olmayan bir üye ve kadro olmaktansa, samimi ve dürüst s›radan bir vatandafl olmak daha iyidir. Kadrolar›m›z, partinin, kitle nezdindeki somut birer ifadesi oldu¤unu, kitlelerin kendilerine “Parti” gözüyle bakt›klar›n›, kendileri flahs›nda partiyi gördüklerini ak›ldan ç›karmamal›d›r. Parti, kitleler nezdinde kendisini üye ve kadrolar düzeyinde gösterir. Ancak bu ifade edifl ve temsil olay› soyut de¤il somut olmal›d›r. Yani öncülük ve

önderlik, ideolojik, politik, örgütsel, kültürel, ahlaki ve pratik vb. dir. Kadrolar ve parti, her alanda, her yerde, her olayda ve k›saca yaflam›n tüm alanlar›nda örnek ve önder olmal› ve bunu mücadelesiyle, yaflam›yla, davran›fl›yla göstermelidir. ‹flte kadrolar›n önderli¤i, örnek kiflili¤i ve ö¤retmenli¤i bu anlamda önem kazan›r. Kadrolar, kitleler içinde s›radan birer kifli gibi davranacaksa, ideolojik, siyasi, kültürel ve ahlaki alanda o insanlardan farkl› olmayacaksa, nerede kald› onun örnek ve önder niteli¤i. Önderlik ve örnek kiflilik lafla olmaz. O ancak, pratik yaflam içinde, hayat›n her alan›nda bilfiil gösterilerek olur. Bu, ayn› zamanda, kadrolar›n, daha fazla özveride bulunmas› ve çok çal›flmas› anlam›na gelir. Bu da zaten bir komünistin ruhunda ve mayas›nda vard›r. Kadrolarm›z, kitlelere bilinç tafl›r, onlar› devrime kazanmaya ve devrim için savaflt›rmaya haz›rlar. Ancak, bu, kitlelere bofl laflar etmek, politik içerikten yoksun konuflmalar yapmak anlam›na gelmez. Aksine politik içeri¤i olan, onlara siyasi bilinç kazand›racak içerikte konuflmalar olmal›d›r. Kitleler, zaten, kendilerinin ezildi¤ini, sömürüldü¤ünü biliyor. Onu her zaman duyuyor ve okuyor. Bizzat kendi yaflam pratiklerinde de görüyor. Onlarda eksik olan s›n›f bilincidir. Bir kadronun yapmas› gereken de budur. Onun için konular onlar›n anlayaca¤› bir dille ve içerikte anlat›lmal›, yaz›lmal› ve böylece s›n›f bilinci kazand›r›lmaya çal›fl›lmal›d›r. Kadrolar›m›z, kitleleri mücadele saflar›na kazanma, örgütleme ve onlar› bilinçlendir-

me faaliyeti yan›nda, kitlelerin kendili¤inden mücadelesine de kat›lmal›d›r. Ancak bu kat›l›m, s›radan bir nefer olarak de¤il, kendili¤inden harekete önderlik etme ve do¤ru bir yön vermek bilinciyle olmal›d›r. Kendili¤inden hareketlere s›radan bir nefer olarak kat›lmak, ancak kat›l›m›n niceli¤ini bir say› art›rmaktan baflka bir ifle yaramaz. Oysa ki, kendili¤inden geliflen hareketlere nicelik olarak de¤il, nitelik olarak kat›lmak gerekir. Orada ihtiyaç, niceli¤e de¤il esas olarak, ideolojik ve siyasi bilinç anlam›nda niteli¤e ve do¤ru yönlendirmeyedir. Kendili¤inden bilinç zaten her gün yaflam›n sorunlar› taraf›ndan kitlelerde yarat›l›yor. Onlarda eksik olan ideolojik ve siyasi bilinçtir. Kendili¤inden hareketi yönlendirmenin ve ona önderlik etmenin yolu, bizzat o hareketin içinde yer almak, yani kitlelerle beraber olmak, onlar›n bulundu¤u mevzilerde ç›karlar› için savafl›ld›¤›n› göstermektir. Kendili¤inden harekete yön verip önderlik edebilmek için o hareketin niteli¤i ve içeri¤ini kavramak ve o harekete bir amaç u¤runa bilinçli ve güçlü bir flekide bir flekilde kat›lmakt›r. “E¤er parti, iflçi s›n›f›n›n kitlesinin duyduklar›n› ve düflündüklerini kaydetmekle yetinirse; kendili¤inden-hareketin kuyru¤unda sürüklenirse; kendili¤inden-hareketin günlük seyrinin ve siyasete karfl› ilgisizli¤in üstesinden gelemezse; e¤er parti, proletaryan›n geçici ç›karlar›n›n üstüne ç›kmazsa; kitleleri, proletaryan›n s›n›f ç›karlar› bilinci düzeyine yükseltemezse, gerçek bir parti olamaz. Partinin iflçi s›n›f›n›n ba-


fl›nda olmas› gerekir; parti, iflçi s›n›f›ndan daha uzaklar› görebilmelidir; parti, kendili¤indenhareketin kuyru¤unda sürüklenmemeli, proletaryaya k›lavuzluk etmelidir.”(96) Kadrolar›m›z, materyalist felsefeyi iyi kavramal›, parti içinde ve kitleler aras›nda sayg›nl›¤›n› ve manevi otoritesini, disiplinle ve konumuyla de¤il, sayg›n ve önder niteli¤iyle kazanmal› ve sürdürmelidir. Do¤ada ve toplumda her fleyi aç›klayan, çözümleyen ve gözlemleyen bilimdir. Komünistler aç›s›ndan ise, felsefe bilimi önde gelendir. Onun için kadrolar diyalektik materyelist felsefeyi iyi kavramal› ve özümlemelidir. Bu anlamda diyalektik materyalist felsefe her fleyin anahtar›d›r dersek fazla abartm›fl olmay›z. Aksine önemini ve gereklili¤ini tam ifade etmifl oluruz. Teoriyi ve diyalektik materyalist felsefeyi kavramaya önem vermeyen bir kadro, her zaman dar-pratik içinde bo¤ulmaya, kendili¤indenci hareketlerin peflinden koflmaya, dahas› ona tap›nmaya ve dar deneycili¤e düflmeye mahkumdur. Do¤ada hiçbir kuvvet beyin gücü kadar güçlü, beynin sa¤lad›¤› otorite kadar otoriter de¤ildir. Onun için beynimizi çal›flt›rmal›, beyin gücüne güvenerek ifl yap›lmal›d›r. Yani beynin bir ürünü olarak ortaya ç›kan düflünce eylemini, zorla, otoriteye dayanarak yok etmek de¤il, yine beynin bir düflünce eylemi olan bir baflka düflünceyle, o düflünceden daha iyi, do¤ru ve üstün olacak bir düflünce ileri sürerek ortadan kald›rmak, yok etmek gerekir. Kadrolar›m›z, ifl yapma ve

yapt›rmay› yetki ve disipline dayanarak de¤il, kendi siyasi bilincine, düflüncenin do¤rulu¤una, ikna kabiliyetine, sabr›na ve inand›rmaya ba¤l› olarak ifl yapmay› ve yapt›rmay› esas almal›d›r. Partinin ismine, kimli¤ine ve bulundu¤u mevkinin otoritesine dayanarak ifl yapma anlay›fl› yanl›flt›r. Böyle bir anlay›fla dayanarak ifl yap›lmas› partiye ve bulundu¤u mevkiye itibar kazand›rmaz, aksine kaybettirir. Bunun yerine kendi gücü, niteli¤i ve otoritesine dayanarak ifl yap›p, partiye ve mevkisine itibar kazand›rmal›d›r. Zaten bir kadronun görevi itibar kaybetmek de¤il, kazand›rmakt›r. “‹nsanlar› ikna etmenin yolu, zor kullanmak de¤il, inand›rmakt›r. Zorlama hiçbir zaman onlar›n ikna olmalar›yla sonuçlanmayacakt›r. Onlara zorla boyun e¤dirmeye kalkmak hiçbir sonuç vermeyecektir... Ya baflkalar›n› ikna etmesini bilmiyorsak? O zaman ö¤renmek zorunday›z. Tart›flma ve ak›l yürütme yoluyla, yanl›fl fikirlerin üstesinden gelmeyi ö¤renmek zorunday›z.” (97) Kadrolar›m›z, amir-memur zihniyetinde olmamal›, “gözlerimi kapar›m vazifemi yapar›m” bürokratik anlay›fl›n› savunmamal›d›r. Bir kadro, niteli¤ine uygun hareket etmeli, bulundu¤u organ›n görev ve sorumlulu¤unda davranmal›d›r. Ayn› zamanda, kendisini, partiye, yoldafllar›na, parças› oldu¤u s›n›fa, içinde yaflad›¤› topluma ve tarihe karfl› görevlerinin oldu¤unu bilmeli, yarat›c› ve inisiyatifli davranmal›d›r. “Bu inisiyatif, yönetim organlar›n›n, kadrolar›n ve partinin s›radan üyelerinin yarat›c› bir flekilde çal›flma yetenekle-

rinde, sorumluluk yüklenmek istemelerinde, çal›flmalar›nda gösterdikleri coflkunlukta, soru yöntemindeki, düflüncelerini belirtmedeki ve hatalar› elefltirmelerindeki cesaret ve yetenekte ve yönetim organlar› ile yönetici kadrolar üzerinde kurulan yoldaflça denetimde somut olarak ortaya konmal›d›r. Aksi takdirde ‘inisiyatifin’ hiçbir anlam› kalmaz. Ancak böyle bir inisiyatifin uygulanmas›, parti hayat›nda demokrasinin yayg›nl›¤›na ba¤l›d›r. Parti hayat›nda yeterince demokrasi yoka, bu inisiyatif uygulanamaz. Çok say›da yetenekli kifli, ancak demokrasi ortam›nda yetiflir.” (98) Komünist bir kadronun ay›rt edici bir özelli¤i, inisiyatifli davranmas›, yarat›c› bir düflünceyle hareket etmesi ve çözümleyici bir zekaya sahip olmas›d›r. ‹nisiyatif ve yarat›c› düflünce gerçek somut görevlerle yak›ndan ilgilidir. ‹nisiyatif, bir kadroda do¤ufltan var olmaz, o sonradan, pratik mücadele içinde kazan›l›r. “‹nisiyatif ve kendi bafl›na hareket etme, düflünce ve davran›fltaki devrimci kavramlard›r. Bunlar ne kendili¤inden ortaya ç›km›fllard›r, ne de baflkalar› taraf›ndan haz›r olarak sunulmufllard›r, tersine parti talimatlar›n›n ideolojik-politik özünün derinlemesine bilinmesinden, gerçe¤in, kitlelerin görüfl ve deneylerinin araflt›r›lmas› ve do¤ru bir biçimde de¤erlendirilmesinden ve sürdürülen hareketin tam sorumlulu¤unu alma cesaretinin bir sonucu olarak ortaya ç›km›fllard›r. (99) Kadrolar›m›z, partinin ilke ve kararlar›n› uygulama, Marksist-Leninist-Maoist çizgide hareket etme d›fl›nda, ayr›ca,

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

85


PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

86

kazand›klar› devrimci ve komünist kifliliklere uygun belli do¤ru prensipler de edinmeli ve o prensiplerden vazgeçmemelidir. Yani k›sacas› kadrolar›m›z, do¤ru prensip sahibi insanlar olmal›d›rlar. Kadrolar›m›z, düzenli ve disiplinli olmal›, planl› ve programl› çal›flma ve yaflama al›flkanl›¤› kazanmal›d›r. Planl› ve programl› olmak ve hareket etmek, tek bafl›na üye ve kadrolar›n sorunu de¤il, tüm partinin bir sorunudur. Zaten partinin sorunu da, tek tek üye ve kadrolar taraf›ndan de¤il, kolektif irade taraf›ndan çözülür. Parti, tüm sorunlar› belirleyecek, çözecek, planlayacak ve planlama bilincini verecek, parti üye ve kadrolar› ise uygulayacak. Yap›lmas› gereken görevler, çözülmesi gereken sorunlar tek tek üye ve kadrolar›n gönlüne, yetenek ve becerisine b›rak›lamaz. Elbette tek tek bireylerin yapmas› gereken görevler olacakt›r, ancak tüm iflleri parti belirleyip planlamaz. Baz›lar›n› da, bireyin kendisi, inisiyatifi, bilinci, becerisi ve yetenekleri oran›nda yerine getirecektir. Her fleyi parti belirleyip planlam›fl olsa, birey, sadece basit bir uygulay›c›, yani bir memur durumuna düfler. Oysa bir kadronun, kendi inisiyatifinin geliflebilmesi, tecrübe kazanmas› ve kiflisel yeteneklerinin ortaya ç›kabilmesi için, onlara çekinmeden görev ve sorumluluklar vermek ve o görevler üzerinde denetlemek gerekir. Devrimci ve komünistler, sadece günü kurtarmak için çal›flmaz, esas olarak gelece¤i kazanmak ve onun yollar›n› flimdiden döflemek için müca-

dele eder. Bu ise, bilinçli ve planl›, ama ›srarl›, sab›rl› ve kararl› hareket etmekle mümkündür. Peki partinin yaflam prati¤i böyle midir? Öyle olmad›¤›n› biliyoruz, hep beraber bunu yaflad›k ve gördük. Ancak, öyle olmad› diye, bundan sonra da, öyle mi olmas› gerekir? Hay›r! Bu, parti üye ve kadrolar›n›n elindedir. Do¤ru olan›, verimli ve yararl› olacak neyse onu yapmak bir görevdir. ‹flte, parti üye ve kadrolar›, do¤ru ve yararl› oldu¤una inand›klar› fleyleri partinin geliflmesini, ilerlemesini önlemeyecek, tam aksine uzun soluklu bir mücadelede, onun daha da geliflmesini ve güçlenmesini, dahas›, devrime önderli¤ini sa¤layacaksa, hiç çekinmeden ve bir an bile tereddüt etmeden hayata uygulamal›d›r. Gerçekten bugün, parti içinde mevcut kavray›fl ve bilinç düzeyiyle, böylesi bir politikay› hayata uygulamak, uzun vadeli düflünüp planl› ve bilinçli seçim yapmak, onu ›srarla, sab›rla ve kararl›l›kla uygulamak oldukça zor. Ancak zor olan, ama gelece¤i kazanmada önemli bir ad›m teflkil eden bu politikay› prati¤e uygulamak önemlidir, gerekli ve zorunludur. Partinin bilinçli ve planl› hareket etmesi ve bunu partiye yerlefltirmesi, kaç›n›lmaz olarak, bu, üye ve kadrolara da yans›yacak, onlar›n da kendilerine çeki düzen vermesini, planl› ve programl› hareket etmelerini sa¤layacakt›r. Plans›z ve programs›z hareket etme neticesinde, günlük ifllerin do¤ru dürüst yap›lmad›¤›n› ve zaman›nda yetifltirilemedi¤ini, en basitinden randevula-

r›n bile %30-40’›n›n bofla geçti¤ini, hatta bazen, randevular› birbirine kar›flt›r›p hiç birisine yetiflememekten yorgun düflen çok say›da üye ve kadronun varl›¤›n› biliyoruz. Plans›z ve programs›z flekilde, üye ve kadrolar, akflama kadar koflturmufltur, yorulmufltur, çok zaman harcam›flt›r. Peki ya sonuç? Bir günün sonunda al›nan sonuç kocaman bir H‹ÇT‹R! Çal›flmada verimli olmay›, sonuç elde etmeyi, ilerlemeyi bir yana b›rakal›m, sadece randevular› kaç›rmasalar, onlara zaman›nda yetiflseler yine iyidir. Randevu kopunca u¤rafl ki yeni randevu sa¤layas›n. Plans›z, programs›z, günü birlik ifl peflinde koflmaktan, günler, saatler sadece randevu peflinde koflturmakla geçiyor. O tür üye ve kadrolar kendi zamanlar›n› öldürdükleri ve çal›flmalar›n› aksatt›klar› gibi karfl›s›ndaki kiflilerin de zamanlar›n› çal›yor, ifllerini aksat›yor, resmen zaman›n› ve enerjisini gaspediyor. Buna da hiç kimsenin hakk› yoktur. Randevuya gelecek kifliye verilmek üzere önemli belge veya malzeme ile gelinmiflse, düflünün bir, o malzeme ve belge getiren kiflinin halini. Çekti¤i s›k›nt› bir yana, geçirdi¤i veya geçirebilece¤i tehlikeyi bir düflünün. Asl›nda sadece o kifli tehlike geçirmiyor, esas olarak parti tehlike ile yüz yüze geliyor. Aç›kça parti tehlikeye at›l›yor. Randevu kaç›ranlar, atlatanlar veya randevuya geç gidenler, acaba bu tür tehlikeleri hiç düflünüyorlar m›? Hiç kimsenin kiflisel keyfi, tembelli¤i veya plans›z ve programs›z çal›flmas› yüzünden, yoldafllar›n› ve partiyi tehlikeye atmaya, ifllerini aksatma-


ya hakk› yoktur. Randevu olay› tek bafl›na ve baflka ifllerden soyutlanarak ele al›nd›¤›nda asl›nda basit gibi gözüküyor, ama hiç de basit bir olay de¤ildir. Onun anlam› ve çal›flmalar›ndaki önemi oldukça büyüktür. Randevu dahil birçok iflin unutulmas›, aksat›lmas›, yap›lmamas›, önemli oranda plans›z ve bilinçsizce sa¤a sola kofluflturmaktan, günü kurtarma peflinde koflmaktan kaynaklan›yor. Bu durumda, sadece randevu yüzünden ifllerin bu kadar aksamas›na, zaman›n bu kadar bolca harcanmas›na flaflmamak mümkün müdür? Peki basit bir randevu iflini bile beceremeyen, kar›flt›rmadan ve kaç›rmadan yürütemeyen, bir üye ve kadro, baflka zor ve a¤›r iflleri nas›l planl› ve bilinçli bir flekilde yürütebilir ve kim ondan verimli olmas›n› bekleyebilir? Hele de yönetme ve önderlik etme ifllerini nas›l becerebilir? Kadrolar›m›z, planl› ve programl› olman›n yan›nda zaman› da iyi ve verimli kullanmas›n› ö¤renmelidir. Okumaya, düflünmeye ve dinlenmeye de zaman ay›rmal›, zaman kendilerini kullanmadan ve ak›p gitmeden, kendileri zaman› kullanmal› ve iyi de¤erlendirmelidir. Üye ve kadrolar gerçekten zaman› kullanmas›n› bilmiyor. Zaman, plans›z ve programs›z bir çal›flma tarz› uygulanarak ve bilinçsizce kullan›l›yor. Daha do¤rusu zaman bofla harcan›yor. Zaman yerinde durmuyor, o su gibi ak›p gidiyor. Zaman› iyi kullanmas›n› beceremeyen, bir üye ve kadro, baflka iflleri de, sa¤l›kl› ve verimli bir flekilde yapamaz, onlar› bir plan dahilinde yerine getire-

mez. Asl›na bak›l›rsa, ço¤u üye ve kadro, sürekli zaman yoklu¤undan, iflleri zaman yüzünden yetifltirememekten yak›n›r. Bir gazete ve kitap okuyamamaktan s›k s›k bahseder. Acaba niçin böyle oluyor diye kendi kendine sorup üzerinde fazla düflünmez. Gerçekten bunun sebebi zaman yoklu¤u mu, yoksa zaman› kullanmay› becerememek mi? Zaman var, yeter ki o zaman, ifllere göre planlanarak kullan›ls›n, verimli ve yararl› olacak tarzda de¤erlendirilsin. Özellikle okuma ve e¤itim

Özellikle okuma ve e¤itim için zaman yok gerekçesini yerinde ve hakl› görmek mümkün de¤ildir. Dar-pratik içinde hareket edilir, plans›z ve programs›z bir flekilde çal›flma yürütülürse, enerji gelifligüzel ve günü kurtarmak ad›na harcan›rsa, elbette zaman da olmaz, o insanda istek de kalmaz. için zaman yok gerekçesini yerinde ve hakl› görmek mümkün de¤ildir. Dar-pratik içinde hareket edilir, plans›z ve programs›z bir flekilde çal›flma yürütülürse, enerji gelifligüzel ve günü kurtarmak ad›na harcan›rsa, elbette zaman da olmaz, o insanda istek de kalmaz. Devrimci kalmak için devrimci çal›flma içinde olmak nas›l zorunlu ise, devrimci çal›flmada geliflmek, gelifltirmek ve baflar›l› olmak

için de, e¤itim zorunludur. E¤itimin olmad›¤› yerde t›kanma ve k›s›rlaflma yaflanmas› kaç›n›lmazd›r. Onun için okumak ve e¤itim flartt›r. E¤itimin gereklili¤i ve zorunlulu¤u kavrand›¤›nda ifller ona göre ayarlanacak, görevlendirmeler ona göre yap›lacakt›r. Pratik iflleri bafl›ndan aflan birisi, b›rakal›m araflt›rma yapmay›, kitap, dergi ve gazete bile okuyamaz. Hatta partinin ç›kard›¤› bildiriyi, dergiyi ve broflürü bile okuyamaz. Devrimci mücadele içinde, bildirileri okumadan da¤›tan yoldafllar›n oldu¤unu bilmeyen mi var? Partinin propaganda ve ajitasyon ürünlerini okumayan bir parti üye ve kadrosu nas›l kendisini gelifltirebilir ve yenileyebilir? Kitleye ve görüfltü¤ü iliflkilerine ne verebilir? Kendinde var olan mevcut birikimiyle bir süre idare etse bile, bir süre sonra t›kanacak, o iliflkileri gelip kendisini geçecektir. O koflullarda kiflide bir darlaflma, bunalma ve hatta mücadelenin ulaflt›¤› seviyenin alt›nda kalarak mücadele saflar›ndan ayr›lma bafl gösterecektir. Türkiye Devrimci Hareketi içinde bu tür örnekler de az de¤ildir, bolca mevcuttur. Kadrolar›m›z, baflar› ve zafer kazan›ld›¤›nda zafer sarhofllu¤una, yenilgi ve baflar›s›zl›klarda ise, umutsuzlu¤a ve karars›zl›¤a kap›lmamal›d›r. Komünist bir kadro, kendi kendisini idare eden, zor anlarda o zorlu¤u yenen, önüne ç›kan engelleri aflabilen, baflar› ve zaferde zafer sarhofllu¤una kap›lmayan, yenilgi ve baflar›s›zl›klarda ise, yolunu flafl›r›p karars›zl›¤a ve umutsuzlu¤a kap›lmayan insand›r. “Gerçek devrimci, muzaffer

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

87


PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

88

ayaklanma döneminde yi¤itçe savaflan kifli de¤il, tersine, devrimin muzaffer sald›r›s›nda iyi savaflmas›n› bilen, ama ayn› zamanda devrimin geri çekilme döneminde, proletaryan›n yenilgisi döneminde de yi¤it olan, flaflk›na dönmeyen ve devrim darbeler ald›¤›nda, düflman baflar› kazand›¤›nda ifli yar›yolda b›rakmayan, devrimin geri çekilme döneminde pani¤e kap›lmayan ve umutsuzlu¤a düflmeyen kiflidir.” (100) Halk›n davas› için savaflan devrimci ve komünistler, s›n›f mücadelesi içinde düflman›n ve halk›n mant›¤›n› çok iyi kavramal›, baflar›s›zl›klar› baflar›ya dönüfltürmek için y›lmadan mücadele vermelidir. Yap›lmas› gereken bir iflte, mutlaka yerine getirilmesi gereken bir görevde, bir defa baflar›s›zl›¤a u¤rand›¤› zaman geriye çekilmek, sürdürülen davan›n baflar›s›zl›¤a u¤ramas›n› kabul etmek demektir. Oysa bu bir komünist tutum de¤ildir. Komünist tutum, “baflar›s›zl›k, baflar›n›n anas›d›r” ilkesinden hareket eder, baflar›s›zl›k ve yenilgilerden ders ç›kart›r. Bir defa yenilgiye veya baflar›s›zl›¤a u¤rad›ktan sonra, ta ki baflar›l› oluncaya kadar devam etmek gerekir. “Kar›fl›kl›klar ç›karmak, yenilgiye u¤ramak, yeniden kar›fl›kl›klar ç›karmak, yeniden yenilgiye u¤ramak, ve onlar›n yok olmalar›na kadar hep böyle davranmak, halk›n davas›na karfl› emperyalistlerin ve dünyadaki bütün gericilerin mant›¤› iflte budur ve onlar hiçbir zaman da bu mant›ktan ayr›lmayacaklard›r. Bu bir Marksist kanundur. ‘Emperyalizm zalimdir’ dedi¤imiz zaman bundan tabiat›n›n de¤iflmeyece¤ini,

emperyalistlerin kasap b›çaklar›n› hiçbir zaman bir yana b›rakmayacaklar›n› ve gene hiçbir zaman buda’lar olmayacaklar›n› ve bütün bunlar›n da yokolmalar›na kadar devam edece¤ini kastediyoruz. “Savaflmak, baflar›s›zl›¤a u¤ramak, gene savaflmak, yeniden baflar›s›zl›¤a u¤ramak, yeniden savaflmak, zafere ulaflana kadar böyle davranmak, iflte halk›n mant›¤› budur, halk da hiçbir zaman bu mant›ktan ayr›lmayacakt›r. Bu da Marksist bir kanundur. Rus halk›n›n devrimi bu kanunu izlemifltir ve Çin halk›n›n devrimi de bu kanunu izlemektedir.” (101) Türkiye ve Türkiye Kürdistan› devrimi de bu kanunu izleyecektir. Kadrolar›m›z, duygusuz insanlar de¤ildir. Komünist kadrolar, insani de¤erler ve duygulara en çok sahip olan insanlard›r. Ancak devrimci mücadelede duygular kadrolar› yönlerdirmemeli, bilinç yönlendirmeli, duygu ona ba¤l› geliflmelidir. Kadrolar›m›z, mücadele yaflam› içinde karfl›laflabilece¤i her fleye, ama her olumsuzlu¤a karfl› haz›r olmal›, onun bilinci içinde hareket etmelidir. Bir kadro mücadele yaflam› boyunca de¤iflik sürpriz olaylarla ve olumsuzluklarla karfl›laflabilir. Hiç beklemedi¤i bir anda ummad›¤› birinden veya bir parti organ›ndan olumsuz bir tav›r ve hareket görebilir. Belki de do¤ru bulmayaca¤› bir haks›zl›¤a u¤rayabilir. Tüm bunlara da haz›r olmal›d›r. Toplumsal yaflam çeflitlidir ve de¤iflik renk tonlar›yla doludur. Ekonomik ve siyasal bunal›m içinde ve istikrars›z bir düzende yafl›yoruz. Her fley insanlar› etkiliyor, de¤ifltirip dönüfl-

türüyor. Onun için bugün iyi olan birisi yar›n kötü hale gelebilir. Bugün devrimci olan birisi yar›n karfl›-devrim saflar›na geçebilir. Bugün do¤ruyu, Marksist-Leninist-Maoist düflünceleri savunan birisi yar›n karfl›m›zda yer alabilir. ‹flte tüm bunlar ve benzer fleyler mücadele yaflam›n›n bize sunabilece¤i sürprizlerden baz›lar›d›r. Asl›nda tüm bunlar olabilecek fleylerdir. Ancak aniden, beklenmedik bir anda oldu¤u için sürpriz gelebilir. Ama asl›nda her zaman beklemek ve o bilinçle hareket etmek gerekir. Kadrolar›m›z, hata yapmaz de¤il onlar da insand›r ve hata yapabilir ve eksikleri olabilir. Ancak kadrolar hata yapmayan de¤il az hata yapan ve hatalar›n› zaman geçirmeden aflan ve düzelten insanlard›r. “Eflek bile eflekli¤iyle çamura düfltü¤ü yerden bir daha geçmez” diyoruz. Hatalardan ders ç›kartarak kendisini e¤iten ve gelifltiren kadrolar güçlüdür, hatalardan korkan ve onlardan kaçanlar de¤il. Kadrolar›m›z, kendi eksik ve hatalar›na karfl› ac›mas›z oldu¤u gibi, partinin, di¤er kadro ve üyelerinin eksik ve hatalar›na, yanl›fllar›na karfl› da elefltirel yaklaflmal›, hatalar› giderici ve yanl›fllar› düzeltici olmal›d›r. “Biz halka hizmet ediyoruz, onun için, e¤er noksanlar›m›z varsa bunlar›n ortaya ç›kar›larak elefltirilmesinden korkmuyoruz. Kim olursa olsun, bize noksanlar› ortaya ç›karabilir. E¤er hakl› ise, noksanlar›m›z› düzeltiriz. Teklif etti¤i fley halka yararl›ysa, biz de ona göre hareket ederiz.” (102) Parti de hata yapar. Parti hata yapmaz mant›¤› partinin yanl›fl ve hatalar›na karfl› uya-


n›k olmamay› getirir. Parti bir tabu, yan›lmaz bir otorite de¤ildir. Partiyi de oluflturan nihayetinde insanlard›r. Partide, program› d›fl›nda güncel ve taktiksel konularda görüfl farkl›l›klar› olabilir. Görüfl farkl›l›klar›na karfl› mücadelede yine yap›c› elefltirel yaklafl›lmal› ama partiye ba¤l›l›k ve sahiplenme de gösterilmelidir. Partiye sahip ç›kmak, onun eksik ve hatalar›n›, yanl›fl bulunan görüfllerini elefltirmemek de¤ildir. Elefltirerek sahiplenmek en do¤ru olan›d›r. Elefltirisiz körü körüne savunmak esa-

¤e göz yumulmamal›d›r. Somut duruma uygun olarak, hata yapan yoldafllara do¤ru bir temele dayanan elefltiriler yöneltmek ve hatta onlara karfl› gerekli mücadeleyi vermek normaldir, bu, onlar›n hatalar›n› düzeltmelerine yard›m eder. Onlara yard›m etmeyi reddetmek ve daha da kötüsü hatalar›ndan sevinç duymak sekterliktir.” (103) Kadrolar›m›z, elefltiri-özelefltiriyi devrimci bir silah olarak kullanmal›, onu de¤iflimin ve geliflmenin bir motoru olarak görmelidir. Elefltiriden asla korkmamal›d›r. Elefltiri ve öze-

Partiye sahip ç›kmak, onun eksik ve hatalar›n›, yanl›fl bulunan görüfllerini elefltirmemek de¤ildir. Elefltirerek sahiplenmek en do¤ru olan›d›r. Elefltirisiz körü körüne savunmak esas›nda parti savunuculu¤u de¤ildir. Komünistler, bazen, partiyi savunmak için partiye karfl› ç›kmak zorunda kalabilir. Bu da hiçbir zaman unutulmamal›d›r. s›nda parti savunuculu¤u de¤ildir. Komünistler, bazen, partiyi savunmak için partiye karfl› ç›kmak zorunda kalabilir. Bu da hiçbir zaman unutulmamal›d›r. Parti, üye ve kadrolar›n›, elefltiri ve önerileriyle düzeltir, yenilenmelerini ve geliflmelerini sa¤lar. Ayn› flekilde, üye ve kadrolar da, partiyi, elefltiri, öneri ve düflünceleriyle olumlu yönde etkilemeye, düzelmesini ve geliflip ilerlemesini sa¤lamaya çal›fl›r. Bu, üye ve kadrolar›n hakk› ve görevidir. “Do¤ru ile yanl›fl aras›nda kesin bir ayr›m yap›lmal›d›r, çünkü Parti içinde ilke tart›flmalar›, toplumdaki s›n›f mücadelesinin Parti içindeki yans›mas›d›r ve bu konuda belirsizli-

lefltiriden korkan, kendine güvenmeyen, de¤iflim ve geliflimden yana olmayanlard›r. Elefltiriden korkan hata yapmaktan da korkar. Böylece kendi geliflmesinin önüne set çekmifl olur. Bu tür kifliler elefltirilince ve özelefltiri yap›nca küçük düflece¤ini düflünürler. Komünistler aç›s›ndan elefltiri-özelefltiri güçsüzlü¤ün de¤il güçlülü¤ün bir belirtisidir, gerilemenin de¤il ilerlemenin, dura¤anl›¤›n de¤il canl›l›¤›n bir göstergesidir. “Elefltiri amans›z olmal›d›r... Elefltiriniz yeterince amans›z de¤ilse, i¤nenizi yeterince derine bat›rmam›flsan›z, elefltirilen kifli hiçbir ac› duymaz ve elefltiriye kulak asmaz... Baflkalar›n› incitme korkusu...

Asl›nda, söylemek istediklerinizi aç›kça söyler ve meseleyi dobra dobra ortaya koyarsan›z, baflkalar›yla daha iyi geçinebildi¤inizi göreceksiniz... Boynuzlar savaflmak için, kendini savunmak ve sald›rmak içindir... Elefltiri-özelefltiri Marksizmin temel ilkelerinden biridir.” (104) Kadrolar›m›z, elefltiri yaparken ulu orta konuflmamal›, dedikoduculuk yapmamal›, kimsenin aleyhine ve arkas›ndan konuflmamal›d›r. Parti disiplini içinde ve parti iflleyifline uygun davranmal›d›r. Elefltiri yapmak, dedikodu yapmak ya da ulu orta konuflmak de¤ildir. Elefltiri yerinde ve zaman›nda bizzat muhataplar›na yap›lmal›d›r. Zaman›nda yap›lmayan ve biriktirilerek f›rsat kollanan bir elefltiri anlay›fl› do¤ru de¤ildir, devrimci bir nitelik tafl›maz. Her zaman kapal› kap›c›l›k politikas›na karfl› ç›kmak, “kol k›r›l›r yen içinde kal›r” anlay›fl›na karfl› da mücadele etmek gerekir. “Hayat mücadeledir ve parti üyelerinden yaflant›lar›nda ve çal›flmas›nda kusursuzluk bekleyemeyiz. Fakat parti üyesinin temel örgütündeki yaflant›s› ve çal›flmas› onu kusursuzlu¤a götürür. Elefltiri ve özelefltiri silah›, gerçek komünisti biçimlendirir. Fakat kendilerine yöneltilen elefltiriden çabucak incinen garip kimseler de vard›r; bunlar kendilerine hakim de¤illerdir ve sorunlar› parti ruhuyla çözümlemek için hiçbir çaba göstermezler, fakat bir hoflnutsuzluktan di¤erine giderler, bu flekilde, geliflen ve parti için tehlikeli hal alan kin ba¤lar›, kavgalar ve onur yaralay›c› durumlar yarat›rlar. Bu kimseler mutlaka yaflant›lar›nda da hata yapacak-

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

89


90

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

lar, elefltirileceklerdir, fakat elefltiri kabul etmeyecekleri aç›kt›r, çünkü onlar gerçek özelefltiri yapamazlar. Bu kimseler fazlaca güçlük ç›kar›rlar, sürekli endifle içindedirler, kuflku yarat›rlar, di¤er yoldafllar› veya forumlar› suçlarlar ve kendilerini suçlu görmezken, Partinin ve Merkez Komitesinin hatalar› hakk›nda dedikodu yaparlar. Onlar için tek çare; Bolflevik özelefltiridir. Aç›k özelefltiri yapan bir komünistin endiflelenmesi için hiçbir neden yoktur, tam tersine kendini üzen fleyden kurtulur.” (105) Parti kadro ve üyeleri aras›nda ahbap çavufl iliflkilerinin do¤mas› do¤ru de¤ildir, buna izin verilmemelidir. ‹zin vermeme idari tedbir uygulayarak de¤il, siyasi ve ideolojik müca-

l› ve teflvik edilmelidir. Parti kadro ve üyeleri birbirinden etkilenir ve birbirini etkiler. Bu normaldir, bunda flafl›lacak birfley yoktur. Ancak baz› zay›f ideolojik yap›ya ve kiflili¤e sahip, kendisine güvensiz kimseler, etkilenmekten de öteye giderek, kendilerini, güçlü gördükleri, güvendikleri kiflilere adeta ba¤›ml› k›larlar. Bu tür bir anlay›fla sahip olan ve öyle davran›fllar gösteren üye ve kadrolar, partiden çok kiflilere güven ya da güvensizlik ikilemine göre hareket ederler. Kendilerini gelifltirmek ve kendine olan güvenlerini art›rmak yerine, baflka birilerinin kol ve kanatlar› alt›nda varl›klar›n› devam ettirmeye bakarlar, onlar›n ürettikleri ve yapt›klar›yla kendilerine de bir övünç pay› ç›-

çal›flma tarz›n›n de¤iflmez ve vazgeçilmez bir kural›d›r. Yönetici organlar, sorumlu olduklar› alanlardan ancak böyle sa¤l›kl› ve ayr›nt›l› haberdar olabilir. Kendileri de altlar›na önderlik görevlerini bu yöntemle daha sa¤l›kl› yerine getirebilir. Parti üye ve kadrolar›n›n en önemli ve ulvi görevlerinden birisi de, partiyi her türlü sald›r› ve anti-Marksist-Leninist-Maoist ak›mlara karfl› korumak ve s›rlar›n› saklamay› bilmek, gizlilik ilkelerine riayet etmektir. Partinin, geçmiflten bu yana, yaflam prati¤ine bakt›¤›m›zda, üye ve kadrolar aç›s›ndan, kabaca bir s›n›fland›rma yaparsak flunu görüyoruz. 1. ‹deolojik ve siyasi mücadelede ve düflmana karfl› sava-

Parti içinde kadro ve üyeler aras›nda sekter ve hotzotçu tav›r ve davran›fllardan itina ile kaç›n›lmas›n› sa¤lamak gerekir. Bunun için sekterli¤e ve hotzotçulu¤a karfl› mücadele edilmeli, yoldafll›k iliflkilerinin gelifltirilmesine yard›mc› olunmal› ve teflvik edilmelidir. dele yürütülerek, o tür iliflkilerin partiye ve devrime verece¤i zararlar bilince ç›kart›larak yap›lmal›d›r. Bu anlamda, aradaki iliflkileri ideolojik-siyasi temele dayand›ran ve kendisini ahbap çavuflluktan kurtarm›fl, partiye ve yoldafllar›na ideolojik-siyasi temelde ba¤l›, sad›k üye ve kadrolara daha çok ilgi gösterilmeli ve görevlendirmelerde bunlar da dikkate al›nmal›d›r. Parti içinde kadro ve üyeler aras›nda sekter ve hotzotçu tav›r ve davran›fllardan itina ile kaç›n›lmas›n› sa¤lamak gerekir. Bunun için sekterli¤e ve hotzotçulu¤a karfl› mücadele edilmeli, yoldafll›k iliflkilerinin gelifltirilmesine yard›mc› olunma-

karmaya çal›fl›rlar. Partiye üye al›rken, kadro yetifltirirken ve bunlar› görevlendirirken, bu tür anlay›fla sahip olanlara karfl› dikkatli olmak, her flart ve koflulda, kendine güvenen, baflkalar›n› gelifltiren, ar›nma ve yenilenme ruhu tafl›yan, teoriyle siyaseti küçümsemeyen, onlara önem veren, d›fl›ndaki kadro ve üyelerle olan iliflkilerinde ahbap çavufl iliflkileri de¤il ideolojik ve siyasi iliflkiyi esas alan, güçlü bir kiflili¤e sahip kadrolar yetifltirmeyi esas almak gerekir. Parti üye ve kadrolar› çal›flmalar› hakk›nda sürekli ve düzenli olarak partiye rapor sunmal›d›r. Rapor haz›rlamak parti

fl›mda cesaretli, kendisini feda etmekten çekinmeyen, ideolojik olarak sa¤lam, partiye ve halka ba¤l›, devrime ve partiye inanc›n› koruyan, parti içinde ilkeli ve disiplinli hareket eden, ilkeleri ve do¤rular› savunmakta taviz vermeyen, bir niteli¤e sahip olanlar 2. Parti çizgisini savunan ancak onu tamamen özümsemifl, ideolojik ve siyasi mücadelede cesaretli davranmayan, zaman zaman yalpalayan, kim güçlüyse o tarafa yelken açan, k›sacas›, ifli idare etmeye çal›flan, hiç kimseyle “kötü” olmamak için do¤rular› savunmada cesaretsiz, ideolojik mücadelede ilkesiz, ak›ma yeterince gö-


¤üs germeyen, zor anlarda bir kaç›fl yolu bulmaya çal›flan, çok zorland›¤›nda ise mücadeleyi terk eden tipler 3. Parti içinde komünist niteliklerini kaybetmifl, “yorulmufl”, ancak, aç›k ve samimi davranarak mücadeleyi b›rakt›m deme yerine, kaçmak için bahane arayan, bu süre içerisinde kendi rahat›n› düflünen, tehlikeli durumlardan s›yr›lmaya çal›flan, ideolojik ve siyasi oldu¤u kadar politik mücadelede de, hiç güven vermeyen küçük burjuva tipler. Bu üç üye ve kadro tipi geçmiflten beri parti içinde mevcut olmufl ve bugün de olmaya devam etmektedir. Parti içinde var olan bu üç üye ve kadro tipinin ortak özelli¤i ise fludur: Parti içinde ideolojik-siyasi mücadele çizgisinde sab›rl› davran›p, araflt›rmalar ve genifl teorik aç›l›mlar yaparak ikna edici olmam›fllard›r. Bu da gösteriyor ki, parti içinde ideolojik-siyasi çizgi mücadelesi gelene¤i ve al›flkanl›¤› henüz tam olarak yerleflmemifltir. Farkl› görüfl ve düflünceleri, karfl› görüfl ve düflüncelerle alt etme anlay›fl› yeterince kavranmad›¤› için, karfl›l›kl› iknaya dayal›, sab›rl› ve ›srarl› mücadele edilmeden ve bu mücadelenin sonucu beklenmeden ayr›lma yolu seçilmifltir. Yine parti içinde, HAK ve GÖREV kavramlar›n›n içeri¤i, tek tek kadrolara ve üyelere yükledi¤i görev ve sorumluluklar, onun bilincinde olma yönleri hep eksik kalm›flt›r. K›sacas›, parti içi demokrasi ve disiplin sorunu, Maoist tarzda kavranmad›¤› için, uygulamada hep bir yön eksik b›rak›lm›flt›r. Burada esas sorun, bunu tam olarak kavramak ve bilince ç›-

karmakt›r. Bu, hem partiyi daha güçlü k›lacak, hem de partide ideolojik-siyasi mücadelenin sa¤l›kl› geliflmesine ve partiye yararl› olacak flekilde verilmesine yol açacak, yoldaflça iliflkileri, güven ve dostlu¤u pekifltirecektir. Ayn› zamanda, parti içi yaflam› canland›racak, parti ruhunun geliflmesinin ve pekiflmesinin kanallar› aç›lacakt›r. KADROLAR PART‹Y‹ GÖZBEBEKLER‹ G‹B‹ KORUMALIDIR Partinin korunmas›, s›rlar›n›n saklanmas› ve güvenli¤inin sa¤lanmas›, üye ve kadrolar›n en bafl görevleri aras›nda yer al›r. Partiyi korumak ayn› zamanda kendilerini korumakt›r. Bu ikisi birbirinden kopar›larak ele al›namaz. Her ikisi birbirini tamamlar, karfl› karfl›ya konulamaz. Di¤er tüm konularda oldu¤u gibi, koruma ve korunma konusunda da, partinin kendi üye ve kadrolar›na karfl› görev ve sorumlulu¤u oldu¤u gibi, tek tek üye ve kadrolar›n da partiye karfl› görev ve sorumlulu¤u vard›r. fiimdiye kadar partinin bu konuda verdi¤i s›nav genel anlam›yla baflar›l› de¤ildir. Partinin, üye ve kadrolar›n korunmas› konusunda çok kötü s›navlar verildi. Komünist önder ‹brahim KAYPAKKAYA’dan bafllayan “SER VER SIR VERME” ilkesi ve gelene¤i yeterince sürdürülemedi. Poliste s›r vermemek ilkesi tek bafl›na yeterli de¤ildir. Çünkü partiyi korumak, tek bafl›na düflman eline düflüldü¤ünde çözülmemekle olmuyor. O önemlidir ve ilkesel bir de¤er tafl›maktad›r. Ancak partiyi, d›fl düflmanlara karfl› korumak kadar, parti içindeki yanl›fl anla-

y›fllara ve anti Marksist-Leninist-Maoist ak›mlara, oportünist grup ve hiziplere karfl› da korumak gerekir. Her iki koruma yöntemi birlikte uygulanmal›d›r. ‹kisi birlikte yürütülmezse tam bir parti savunuculu¤u ve korumas› yap›lamaz. Parti içinde bu tür düflünce ve ak›mlara karfl› mücadelenin esas›n› ideolojik mücadele oluflturur. Örgütsel tedbirler ona ba¤l› olarak uygulanmal›d›r. Bunlar›n d›fl›nda, sa¤da solda, gelifligüzel konuflmamak, parti mallar›n› ve belgelerini en az kendimiz kadar korumak, partiye ajanlar›n s›zmas›na karfl› uyan›k olmak, gerekli önlemleri almak ve ajan olma ve s›zma ihtimalini hiçbir zaman gözard› etmeden, onlar›n hareket alan›n› daraltmak, onlara rahat çal›flma zemini yaratmamak, kendisini ilgilendirmeyen ve onlarla ifli olmayan belge ve bilgilere ulaflmas›na meydan vermemek de gerekir. Bu tür önlemeler de al›n›p disiplin uygulanmazsa örgütü düflmana karfl› korumak mümkün olmaz. Düflman kendisine karfl› mücadele yürüten devrimci ve komünist örgüt ve partileri, y›kmak ve içine ajan yerlefltirmek için, hiçbir yola baflvurmaktan çekinmez. Sat›n ald›¤› kiflileri ajanlaflt›r›r, d›flarda yetifltirilmifl ajanlar› örgüt içine s›zd›r›r, hiçbir fley yapm›yorsa, baz› üye ve kadrolar hakk›nda flaibe yaratarak, örgütü ve yoldafllar›n› sürekli kuflku içinde b›rak›r, onlar› gözden düflürmeye çal›fl›r. Parti içinde kuflku ve kargaflal›k sürekli devam etsin ister. Zaten en tehlikelisi de, insanlar›n birbirinden kuflku duyarak yaflamas› ve hareket etmesidir. Bir de düflman kendi

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

91


PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

92

ajanlar›n› gizlemek ve a盤a ç›kmas›n› engellemek için sürekli hedef flafl›rtma yolunu seçer. Dikkatleri hep baflka yönlere çekmek için flaibe ç›kart›r, kayna¤› belli olmayan dedikodular yayar. Düflman›n bu tavr›ndan, parti içine s›zma hareketinden ya da giriflimlerinden, en baflta ve en çok etkilenen, yeterince ideolojik sa¤laml›¤a eriflmemifl veya küçük burjuva niteli¤e sahip üye ve kadrolar olur. Bu anlamda, herhangi bir tehlike durumunda “gemiyi ilk terkeden fareler” misali, partiyi ilk terkeden de oportünist ve güvensiz unsurlar olur. Geçmiflte çok yafland›, baz› yoldafllar can› pahas›na parti mallar›n›, belgelerini, malzemelerini ve partiye yard›m etmifl parti taraftarlar›n› düflmana vermeyip direnirken ve hatta ölürken, baz›lar› da o can bedeli korunan parti de¤erlerini, s›rlar›n›, belgelerini ve hatta birlikte mücadele yürüttü¤ü, can›n› korumas› için emanet etti¤i yoldafllar›n› kuzu kuzu polise teslim ettiler. Poliste çözülmemek sadece parti s›rlar›n›, belgelerini, yoldafllar›n› vermemek de¤ildir, o ayn› zamanda, iki s›n›f ideolojisi aras›nda amans›z mücadelede davaya ba¤l›l›¤›n, ideolojisine olan inanc›n, kararl›l›¤›n bir göstergesidir. Mücadele etti¤in s›n›f›n iflkenceci güçlerine teslim olup olmama, bazen o anl›k da olsa kendi ideolojik kimli¤inden ar›n›p ar›nmama sorunudur. Bu da çok önemle üzerinde durulmas› gereken bir noktad›r. ‹flte size iki tav›r, iki davran›fl. ‹flte size partiye karfl› sorumluluk ve onu düflmandan koruma örne¤i. Bunlar ne bü-

yük çeliflki de¤il mi? Bu tür tedbirsizlikler yapmaya, partinin s›rlar›n› iffla etmeye, kan can pahas›na kazan›lan de¤erleri ayaklar alt›na almaya, partinin mallar›n› düflmana teslim etmeye, s›rf kendi bireysel ç›kar› ve yaflam› için hiç kimsenin hakk› yoktur. Ama maalesef bunlar› birçok defa yaflad›k ve halen de yaflamaya devam ediyoruz. Bunlar›n sebeplerini ortadan kald›rmak, buna bir son vermek, en az›ndan çok asgari seviyelere indirmek gerekir. Daha fazla bu hatalar› tafl›mak ve ona göz yummak hiçbir üye ve kadronun iradesinde ve bilgisinde olmamal›d›r. Hemen her fleyiyle düflman eline geçmeyi parti daha fazla kald›ramaz. Bunun anlam› fludur: Partinin her yönden korunmas› için gerekli tedbiri ve önlemi almak, onun parti içinde e¤itimine öncelik vermek ve önderlik etmektir. Sorunun çözümü, öncelikli olarak ilk akla gelen idari tedbir olarak alg›lanmamal›d›r. O en basiti ve kesin çözümü olmayan bir yöntemdir. O da gereklidir ve gerekti¤inde mutlaka uygulanmal›d›r, ancak ideolojik, siyasi e¤itim, örgütsel düzenleme ve mekanizmalar›n ona uygun yeniden ele al›nmas›, çal›flma tarz›n›n düzeltilmesi, üye ve kadro seçiminin titizlikle yap›lmas›, denetimin aral›ks›z ve düzenli sürdürülmesi, görevlendirme ve atamalar›n, yetenek, bilgi, tecrübe ve beceriler dikkate al›narak, iflin üstesinden gelebilecek flekilde yap›lmas› gerekir. Partiyi korumak ve gizlilik deyince, bu, yanl›fl anlafl›lmamal›d›r. Gizlilik ve koruma, kendimizi saklamak, görevlerden uzak yerlerde yaflamak de-

¤ildir. Kitle içinde, çal›fl›lmas› gereken her yerde olup, çal›flmalar aral›ks›z sürdürülecek, ancak örgütsel kimlik düflmana ve bilmesi gerekmeyen hiç kimseye bildirilmeyecek. Örgütsel ve siyasi faaliyetler sürdürülecek, eylemlere kat›l›nacak, eylem örgütlenecek, ancak ondan önce veya beraberinde gerekli örgütsel ve idari önlemlerin al›nmas› ihmal edilmeyecek. Her fleyin bir kural› vard›r ilkesini unutmamak gerekir. Mekanik anlamda kuralc› de¤iliz, ama kurals›z da olmamal›y›z. Yeralt› çal›flmas› sert ve s›k› disiplin kurallar›n› gerekli k›lar. Bu gerçekli¤in bilincinde olmadan ve düflmanla mücadelenin ciddiyetini kavramadan, disiplini kendisine bir yük olarak gören, kurallar› kabullenmek ve uygulamakta zorlanan kimse, yeralt› faaliyetinin zor flartlar›na ve görevlerine dayanamaz. Zoraki yap›lan bir görev veya bir iflin bedeli de kötü olur. Bu konuda halk›m›z›n güzel bir deyimi var. “Gönülsüz afl, ya kar›n a¤r›t›r ya da bafl.” Bu özdeyiflte oldu¤u gibi, gönülsüz ve zoraki bir davran›fl da, bir yerde, kendisini su yüzüne ç›kart›r. Belki onun bedeli bir ölüm bile olabilir. “Hareketimizde yetkin olarak çal›flanlar için biricik ciddi örgüt ilkesi, en s›k› gizlilik, üyelerin en s›k› elekten geçirilmesi ve profesyonel devrimcilerin e¤itilmesi olmal›d›r. Bu nitelikler birleflince, ‘demokratç›l›k’tan çok daha de¤erli olan bir fleye, devrimciler aras›nda eksiksiz bir yoldaflça karfl›l›kl› güvene kavuflmufl olaca¤›z...” (106) Devam edecek


93

60- V. ‹. Lenin, Komünizmin Çocukluk Hastal›¤› ‘Sol’ Komünizm, s. 52, Sol Yay›nlar›, Beflinci Bask›: Haziran 1991 61- Han Suy›n, Sabah Tufan› 2, s. 334, Berfin Yay›nlar›, Birinci Bas›m: Kas›m 1995 62- M. ‹. Kalinin, Devrimci E¤itim Devrimci Ahlak, s. 102, Sorun Yay›nlar›, Üçüncü Bask›: Eylül 1989 63- V. ‹. Lenin, Partileflme Süreci, s. 282-283, Yar Yay›nlar›, ‹kinci Bask›: Eylül 1988 64- Dimit›r Blagoev, Seçmeler, s. 185 65- Arnavutluk Emek Partisi’nin ‹nflas› ve Parti Yaflant›s›na, s. 171. Komün Yay›nlar›, Ocak 1977 66- F. Engels, Anti-Duhring, s. 175-176, Sol Yay›nlar›, ‹kinci Bas›m:1977 67- M. ‹. Kalinin, Devrimci E¤itim Devrimci Ahlak, s. 71, Sorun Yay›nlar›, Üçüncü Bask›: 1989 68- Baflkan Mao’dan Seçme Sözler, s. 64-65, Umut Yay›mc›l›k, Kas›m 1993 69- Arnavutluk Emek Partisi’nin ‹nflas› ve Parti Yaflant›s›, s. 238. Komün Yay›nlar›, Ocak 1977 70- J. Stalin, Leninizmin Sorunlar›, s. 719, Sol Yay›nlar›, ‹kinci Bask›: Kas›m 1992 71- J. Stalin, Leninizmin Sorunlar›, s. 719, Sol Yay›nlar›, ‹kinci Bask›: Kas›m 1992 72- G. Dimitrov, Savafla ve Faflizme Karfl› Birleflik Cephe, s. 156, Kaynak Yay›nlar›, Üçüncü Bas›m: Ocak 1995 73- Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt II, s.209, Kaynak Yay›nlar›, Üçüncü Bask›: Nisan 1992 74- Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt:1, s.370-371, Kaynak Yay›nlar›, Üçüncü Bask›: Kas›m 1989 75- Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt V, s.385, Kaynak Yay›nlar›, ‹kinci Bask›: Kas›m 1993 76- M. ‹. Kalinin, Devrimci E¤itim Devrimci Ahlak, s. 15, Sorun Yay›nlar›, Üçüncü Bask›: Kas›m 1989 77- Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt: II, s. 218, Kaynak Yay›nlar›, Üçüncü Bask›: Nisan 1992 78- V. ‹. Lenin, Tasfiyecilik Üzerine, s. 249, Sol Yay›nlar›, ‹kinci Bask›: Ekim 1993 79- Mao Zedung, Sa¤ ve Sol Sapma, s. 27, Ekim Yay›nevi, Eylül 1970 80- M. ‹. Kalinin, Devrimci E¤itim Devrimci Ahlak, s. 22, Sorun Yay›nlar›, Üçüncü Bask›: Kas›m 1989 81- Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt:I, s. 243-244, Kaynak Yay›nlar›, Üçüncü Bask›: Kas›m 1989 82- Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt:II, s.217, Kaynak Yay›nlar›, Üçüncü Bask›: Nisan 1992 83- Edward Hallet Carr, Tarih Nedir?, s. 35 84- Edward Hallet Carr, age, s.81 85- Ahmet Mumcu, Siyasal Tarihe Girifl, s. 6 86- Edward Hallet Carr, Tarih Nedir?, s. 66 87- Baflkan Mao’dan Seçme Sözler, s. 15 Umut Yay›mc›l›k, Kas›m 1993 88- age, s.76 89- age, s.99 90- age, s.100 91- age, s.100 92- Mao Zedung’tan Seçme Eserler, Cilt: I, s. 19, Kaynak Yay›nlar›, Üçüncü Bask›: Kas›m 1989 93- Mao Zedung, age, s. 231 94- Mao Zedung, age, s. 244-245 95- Mao Zedung, age, s. 243 96- J. Stalin, Leninizmin ‹lkeleri, s. 100, Sol Yay›nlar›, Beflinci Bask›: Kas›m 1978 97- Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt: V, s. 470-471, Kaynak Yay›nlar›, ‹kinci Bask›: Nisan 1993 98- Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt:II, s.212, Kaynak Yay›nlar›, Üçüncü Bask›: Nisan 1992 99- Arnavutluk Emek Partisi’nin ‹nflas› ve Parti Yaflant›s›, s.239, Komün Yay›nlar›, Ocak 1977 100- J. Stalin, Muhalefet Üzerine, Cilt:1, s.91, ‹nter Yay›nlar›, Birinci Bas›m: Ocak 1993 101- Baflkan Mao’dan Seçme Sözler, s.45, Umut Yay›mc›l›k, Kas›m 1993 102- age, s.149 103- Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt:V, s. 326-327, Kaynak Yay›nlar›, ‹kinci Bask›: Kas›m 1993 104- Mao Zedung, age, s.185 105- Arnavutluk Emek Partisi’nin ‹nflas› ve Parti Yaflant›s›, s.87, Komün Yay›nlar›, Ocak 1977 106- V. ‹. Lenin, Ne Yapmal›, s.141, Sol Yay›nlar›, Dördüncü Bas›m, Kas›m 1992

PART‹ZAN 44/ Nisan-May›s 2002

Kaynaklar


94

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

Devrim ve sosyalizm bir gereksinimdir-4

Marks kapitalist üretim biçimi çerçevesinde ve bu süreç içinde iflçi s›n›f›n›n sömürülme biçiminin “nas›l” gerçekleflti¤ini tan›tlayarak kendi ö¤retisinin kilit tafl› olan “art›-de¤er teorisini” ortaya koyarak kapitalist sistem içinde iflçi s›n›f›n›n gerçek durumunu aç›klad›. O bu tarihsel bulufluyla sosyalizmi bilimsel sosyalizm yapan fleyi de bulmufl oluyordu, materyalist tarih anlay›fl› ile birlikte.

3) ‹NG‹L‹Z EKONOM‹ POL‹T‹⁄‹ Marksizmin üç ayak üzerinde yükseldi¤ini söylemifltik. S›kça kullan›lan deyimle üç oluflturucu ö¤esi vard› Marksizmin. Bunlardan ilk ikisini ele ald›k. fiimdi üçüncü aya¤a geçiyoruz. Bu, ‹ngiliz ekonomi politi¤idir. Marks’›n söylemiyle klasik ekonomi politi¤in kurucusu William Petty’dir. Petty ile bafllay›p Adam Smith ve David Ricardo ile doruk noktas›na varan ‹ngiliz ekonomi politi¤i d›fl›nda da elbette ki klasik ekonomi politi¤in t›pk› Fransa’da oldu¤u gibi Boisquillebert’le bafllay›p daha Ricardo hayattayken ona karfl› kapitalizmin iktisadi çeliflmelerini küçük burjuva görüfl aç›s›ndan elefltiren Sismondi ile son bulan önemli iktisatç›lar› vard›. Ne ünlü fizyokrat Quesnay’a ne Rodbertus’a ne Franklin, Ramsay, West, J. Stuart’a gözlerimizi kapayamay›z. Ama bunlar›n hepsinin içinde Adam Smith ve David

Ricardo kapitalizmin modern ekonomik koflullar›n›n uygun oldu¤u bir ülkede, yani en uygun haliyle ‹ngiltere’de kapitalizmin ekonomik yasalar›n› analiz etmede hepsinden daha de¤erli araflt›rmalara girifltiler ve en önemli olan›n, “emekde¤er” teorisinin temellerini ortaya koydular. Yeterli ve köklü bir yan›t› ifade etmese de bu teorinin temellerinin ‹ngiliz ekonomi politikçilerince ortaya konmas› Marksist art›de¤er teorisine ulaflman›n vazgeçilemez önkoflulunu teflkil etti. ‹ngiltere’de do¤an ve yine bu ülkede doru¤una varan ekonomi politik Marks’›n ekonomik teorisinin oluflumunda gerçek bir temel oluflturdu. Temelleri at›lan emekde¤er teorisi Marks gibi bir dehan›n beyninde ar›t›larak gelifltirildi ve tutarl› bir flekle sokuldu. Marks kendi teorisini gelifltirirken Adam Smith ve David Ricardo’nun emek-de¤er teorisini elefltirel tarzda ele alarak kendi özgün teorisine, kendi özgün teorisinde anahtar rolü gören fleye, yani


95

Belirtmeliyiz ki, ekonomi politik yaln›zca geliflkin burjuva koflullarda de¤il, kapitalizmin daha bafllang›ç aflamas›nda da, manüfaktürün bafllang›ç mecras›nda da dar biçimiyle de olsa çiçeklenmeye bafllad›. Smith ve Ricardo’ya gelinceye dek, onlar›n emek-de¤er teorilerine gelinceye dek bu teoriye kaynakl›k edebilecek teoriler daha önce de, ortaça¤›n sonlar›na do¤ru, feodalizmin giderek y›k›lmaya yüz tuttu¤u son dönemlerinde de ortaya ç›km›flt›. Merkantilizm denen ak›mla, fizyokratlar› bir yana koyamay›z bu ba¤lamda; ancak bu iki çizgiyi incelemeden önce feodalizmin çökmeye aday oldu¤u bir dönemin sonuna do¤ru ortaya ç›kan iki ünlü ütopyac›y› birkaç cümleyle de olsa aç›klamak gerekir.

de tar›msal ifllerle u¤raflmas›. Moore, “Ütopya” adl› ünlü eseri ile, Campanella ise, “Günefl Devleti” kitab› ile mevcut ideal toplumu çözümleyen projelerini ortaya koymufllard›. Nedir ki, bu projenin yaflam hakk› bulmas› düflünülemezdi. Çünkü bu düflünürler mevcut toplumun geliflmesinin yasalar›n› bilmiyorlard› ve bilemezlerdi de. Dolay›s›yla düflünceleri ütopik komünizmin sembolü olarak ancak kalabildi ve asla o dönemde gerçekleflme olana¤› bulamad› ve gerçeklefltirilebilecek gibi de de¤ildi. 16. ve 18. yüzy›lda yani bu düflünürlerin ortaya ç›kt›¤› dönemde ekonomi politikada merkantilizm diye bir ak›m ortaya ç›kt›. Bu ak›m Bat› Avrupa’da ve özellikle de ‹ngiltere, Fransa ve ‹talya’da ortaya ç›km›flt›. Bu e¤ilim, ülkenin zenginli¤i ve onun yollar›n› araflt›r›yor ve buna uygun projeler ortaya koyuyordu. Bu ak›m, tefeci tüccar sermayesinin egemen oldu¤u ve manüfaktürün üretim alan›nda sürgün vermeye bafllad›¤› bir dönemde ortaya ç›kt›. Zenginli¤i üretimde de¤il, ürünlerde de¤il, parada ar›yordu bu ak›m; özellikle de alt›n ve gümüflte.

Bu ütopyac›lardan biri Thomas Moore, öteki ise, Thomas Campanella’d›r. Varolan toplumdaki yo¤unlaflan sefalet ve artan eflitsizli¤e karfl› kendi toplumsal projelerini ortaya koyan bu iki ütopyac› komünist, ideal toplumu flöyle aç›kl›yorlarAdam Smith d›: Özel mülkiyetin Amerika’n›n olmad›¤› bir toplum, ihkeflfedildi¤i bir dötiyaca göre ürünlerin da¤›t›lnemde oradaki alt›n ve gümas›, herkesin alt› ya da dört müflün Avrupa’ya akt›¤› bir saat çal›flmas›, çocuk e¤itimi- dönemde, bu e¤ilime göre bir nin topluma devri, toplum ülkeye ne kadar çok para girer üyelerinin hem zanaat ve hem ve ne kadar az ç›karsa o ülke o

David Ricardo

denli çok kalk›n›r. Ve devlet de iktisadi yaflant›ya müdahale etmeliydi bu çizgiye göre. Böylece ileride giderek kökleflecek olan proteksiyonizm denen politikan›n yani korumac›l›k politikas›n›n temelleri bu dönemde vücut bulmufl oluyordu. Ne var ki sonradan ortaya ç›kan fizyokratlar ve Adam Smith’in daha geliflkin teorileri bu e¤ilimi bir kenara koyacakt›. Merkantilizmin hakk›ndan gelerek zaferini ilan eden fizyokratlar, zenginli¤in kayna¤›n› merkantilizm gibi parada de¤il, tar›mda ar›yordu. Fizyokratlar›n teorisinin kilit tafl› “net ürün” teorisiydi. Bu ak›m›n en önde duran ekonomi politikçisi de François Quesnay’d›. Fizyokratlara göre, üretim harcamalar›n›n üzerindeki tüm ürün fazlal›¤› net ürünü oluflturur. Kapitalizmde art› de¤eri cisimlefltiren ürünün bu bölümüne onlar net ürün ad›n› veriyorlard›. Marks’›n Kapital’de çözümledi¤i gibi, fizyokratlara göre yaln›zca tar›msal alanda harcanan emek üretkendi ve dolay›s›yla, yaln›zca bu alanda harcanan emek art›-de¤er sa¤layabilirdi. Di¤er alanlarda yarat›lan de¤erler net ürün yara-

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

art›-de¤er teorisine ulaflt›. Öyle ki bu teori kapitalist üretim tarz›n› anlamada gerçek bir anahtar oldu.


96

tamazd› çünkü, bu alanlarda yarat›lan de¤erler tar›m taraf›ndan yarat›lan ürünlerin biçim de¤ifltirmifl halidir ve dolay›s›yla art›-de¤er yaratamazlar. Bu anlay›fltan hareketle fizyokratlar, net ürünün yaln›zca tar›m alan›ndan elde edildi¤i teorilerinden hareketle tüm vergilerin yaln›zca toprak sahiplerinden al›nmas›n›, sanayicilerin bu iflten muaf tutulmas›n› öngörüyorlard›.

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

Fizyokratlar›n en ünlüleri Quesnay ve onun “Ekonomik Tablo” adl› eseridir. Quesnay’›n kazan›m›, bilimsel bir yeniden üretim teorisini gelifltirmeden de olsa, kapitalist yeniden üretim sürecini ortaya koymay› denemesidir. Fizyokratça ekonomi politi¤e göre, insan ve iktisad›n do¤al yasalar›na uygun olan fley serbest rekabettir. Bundan dolay›d›r ki, merkantilizmin proteksiyonizm yani korumac›l›k politikas›n›n yerini serbest ticaret almal›yd›. Burjuva toplumdaki gerçek üretim iliflkilerini araflt›ran klasik ekonomi politi¤in ilk temsilcisi W. Petty’den sonra burjuva toplumdaki üretim iliflkilerini araflt›rma iflinde ekonomi politi¤in kendilerinde doruk noktas›na vard›¤› iki büyük ekonomi politikçiye Adam Smith ve David Ricardo’ya geçiyoruz; emek-de¤er teorisinin bu önemli kurucular›na. Smith, manüfaktür döneminin iktisatç›s›d›r; Ricardo geliflkin burjuva koflullar›n. Smith’in en önemli eseri “Ulusal Zenginli¤in Özü ve Nedenleri Üzerine Araflt›rmalar”d›r. Bir ülkenin zenginli¤ini parada gören merkanti-

lizmin teorisini bu zenginli¤in kayna¤›n› tar›mda arayarak aflan fizyokratlar›n bu teorisini de aflan Smith bu zenginli¤i üretilen metalar›n tüm kitlesinde görmüfltür. Dolay›s›yla, fizyokratlar›n net ürünü yaln›zca tar›msal alandaki emekten olufltu¤u fleklindeki anlay›fl Smith taraf›ndan reddedilir. Smith’e göre, yaln›zca tar›m alan›nda harcanan emek de¤il, her üretim dal›nda harcanan emek üretkendir ve dolay›s›yla her tür emek, de¤erin kayna¤›n› oluflturur. Smith burjuva üretim iliflkilerinin görüntülerinin iç do¤as›n› analiz etti. Metan›n de¤erinin onun üretimi için harcanan emek miktar›yla belirlenece¤ini ortaya koydu. Ne ki, de¤erin emek taraf›ndan belirlenmesini yaln›zca küçük üreticinin üretiminde gördü ve dolay›s›yla toplumun ilkel durumu için geçerli gördü¤ü bu teorisini kapitalizmdeki metalara uygulamad›. Bu alandaki metalar›n de¤erinin gelirlerden do¤du¤unu ileri sürdü. Smith sonras› Ricardo, Smith’in teorisinde varlaflan hatalar› aflt› ve de¤erin yaln›zca toplumun ilkel durumunda emek taraf›ndan belirlendi¤i fleklindeki hatay› aflarak de¤erin emek taraf›ndan belirlendi¤ini ve dolay›s›yla iflçinin eme¤i taraf›ndan yarat›lan de¤erin hem ücretin, hem kar›n ve hem de rant›n ç›kt›¤› kaynak oldu¤unu tan›tlayarak son derece önemli bir noktay› aç›kl›¤a kavuflturmufl oldu. Oysa Smith, metan›n de¤erinin ücret, kar ve ranttan olufltu¤unu iddia etmiflti. Ricardo’nun önemli eseri “Politik Ekonominin ve Vergilendirmenin Temel ‹lkeleri” dir. Ve Ricardo burjuva

toplumdaki gerçek üretim iliflkilerini, bu toplumun do¤as›n› büyük bir analiz gücü ve sa¤lam bir bak›fl aç›s›yla tahlil ederek hem kendisinden önceki klasik ekonomi politikçilerin ve hem de Smith’in teorilerini hem gelifltirdi ve hem de eksik ve yanl›fl olan yanlar›n› çürüttü ve nihayet bu temel üzerinde emek-de¤er teorisini ortaya koydu. Dolay›s›yla Ricardo’nun de¤er analizi kendisinden önceki iktisatç›lara göre bir ilerlemedir. Ricardo öncesi burjuva ekonomi politikçileri de eme¤in niteli¤ini farketmifllerdi, Petty ve Franklin örne¤inde oldu¤u gibi. Franklin her fleyin de¤erinin özü emektir diyordu. Ancak burada bir parantez açmal›y›z. O da flu ki, Marks Kapital’de de¤erin biçimlerini tart›flt›¤› bölümde Aristoteles’e bu büyük ilk ça¤ Yunan filozofuna göndermede bulunarak metalar›n de¤eri ifadesinde bir eflitlik ilkesinin ilk kez bu ünlü düflünürce bulunmufl oldu¤unu ifade ederek bu parlak düflünürün dehas›n›n büyüklü¤ünden övgüyle sözederek ondan flu al›nt›y› aktar›r: “Eflitlik olmadan de¤iflim, ortak bir ölçü ile ölçülebilme olmadan eflitlik olmaz”. Klasik ekonomi politi¤in en iyi temsilcileri de, Smith ve Ricardo da dahil bütün bu okulun temsilcileri meta, para sermaye ve kar gibi iktisadi kategorilerin tarihsel kökenini hiç mi hiç araflt›rmam›fllar ve bu sorular› sormay› ak›llar›ndan geçirmemifllerdir. Klasik ekonomi politik, de¤er ve de¤erin büyüklü¤ünü analiz etmifl ve bu biçimler alt›nda yatan fleyi de a盤a ç›karm›flt›r. Ancak bu ekonomi politik


97

Yine bu ekonomi politi¤in temel kusurlar›ndan biri de metalar›n ve özellikle bunlar›n de¤erlerinin tahliliyle, de¤erin, de¤iflim de¤eri halini ald›¤› biçimi ortaya ç›kartamamas› olmufltur. Smith ve Ricardo de¤er biçimini önemsiz, metalar›n niteli¤i ile ba¤lant›s›z bir fleymifl gibi ele alm›fllar›d›r. Dolay›s›yla da de¤er biçimi, para biçimi ve bunlar›n sonraki geliflmeleri olan para ve sermaye biçimi ay›rdedici niteli¤i bu iktisatç›larda daima ihmal edilmifl bulunuyor. Bu ekonomi politi¤in bir baflka en önemli en zay›f yan›, eme¤i soyut insan eme¤ine indirgemeyi hiç düflünmemesidir diyor Marks. ‹ngiliz klasik burjuva iktisatç›lar› emek-de¤er teorisinin temellerini atarken ne oldu¤unu bilmeden de olsa, Marks’›n art› de¤er dedi¤i fleyi de, bunun neden ibaret oldu¤unu da ortaya koymufllard›. Bir metan›n de¤erini ölçen fleyin emek oldu¤unu da, iflçi iflveren ç›karlar›n›n çeliflkili oldu¤unu da saptam›fllard›. Klasik burjuva iktisatç›lar› Petty ya da Franklin örne¤inde oldu¤u gibi, eme¤in niteli¤ini fark etmifl, eme¤i her fleyin de¤erinin özü olarak ele alm›fllard›, daha modern iktisad›n ilk aya¤a do¤ruldu¤u y›llarda. Ayr›ca emek ürününün iflçi ile iflveren aras›nda neye göre bölüflüldü¤ünü de araflt›rm›fllard›. Ama onlara göre bu bölüflümde zenginlikteki art›fltan her iki kesim de yararlan›yordu. Ve bu düzen do¤al düzendi. Engels’in sözleriyle “Ri-

cardo, sonunda bilinçli olarak, s›n›f ç›karlar›n›n, ücret ve kar›n, kar ve rant›n karfl›tl›¤›n›, bu karfl›tl›¤›, safça, do¤an›n toplumsal bir yasas› kabul ederek, araflt›rmalar›n›n hareket noktas› yapar.” Bu bölüflmeyi adaletsiz bulan ütopik sosyalistler bunu ortadan kald›rman›n ütopik

satç›lar› bu iliflkiyi bulan›k bir biçimde de olsa, iliflkiler sürecinin tümü hakk›nda de¤il de flu ya da bu yan›na iliflkin olarak da olsa birçok fley ortaya koymufllard›. Oysa Marks daha ileriye, kimsenin tek bafl›na göremeyece¤i noktaya dek ilerleyerek

Sorun, ne sonsuz adalet ile gerçek ahlak aras›ndaki çat›flmaya iflaret etmekti ve ne de hayali yollar önermekti. Tarihte yaln›zca Marks bu “nas›l”a gerçek yan›t› buldu. Sermaye ile emek aras›ndaki iliflkilerin nas›l›n› da, bu iliflkideki sömürülme biçiminin “nerede” oldu¤unu da ilk kez aç›klayan Marks oldu. yollar›na sapm›fllard›. Bu sosyalistler avaz› ç›kt›¤› kadar ba¤›ra ba¤›ra iflçi s›n›f›n›n sömürüldü¤ünü ilan ettiler. Nedir ki, bu hayk›r›fl, bu duygusal 盤l›klar sömürülmenin “nerede” ve “nas›l” oldu¤unu aç›klamaya yetmedi. Sorun, ne sonsuz adalet ile gerçek ahlak aras›ndaki çat›flmaya iflaret etmekti ve ne de hayali yollar önermekti. Tarihte yaln›zca Marks bu “nas›l”a gerçek yan›t› buldu. Sermaye ile emek aras›ndaki iliflkilerin nas›l›n› da, bu iliflkideki sömürülme biçiminin “nerede” oldu¤unu da ilk kez aç›klayan Marks oldu. Marks’tan önce de burjuva iktisadi iliflkileri aç›klayan burjuva iktisatç›lar›n›n oldu¤unu gördük. ‹ktisad›n konusu da nesne de¤il insand›r; onlar aras›ndaki iliflkidir ve en nihayet s›n›flar aras›ndaki iliflkidir. Nedir ki bu iliflki nesneye ba¤l› oldu¤u için daima nesneye ba¤l› olarak nesne örtüsü alt›nda gözükür. ‹flte burjuva ikti-

bu iliflkiler yuma¤›n›n tümü noktas›nda bu zincirleme ba¤lant›y› ilk keflfeden ve de burjuva iktisatç›lar› için tam bir bilmece olan iliflkiyi ekonominin bütünü için de çözümlemek gibi çetin bir görevi tek bafl›na baflaran ilk insan olmufltur. Marks kapitalist üretim biçimi çerçevesinde ve bu süreç içinde iflçi s›n›f›n›n sömürülme biçiminin “nas›l” gerçekleflti¤ini tan›tlayarak kendi ö¤retisinin kilit tafl› olan “art›-de¤er teorisini” ortaya koyarak kapitalist sistem içinde iflçi s›n›f›n›n gerçek durumunu aç›klad›. O bu tarihsel bulufluyla sosyalizmi bilimsel sosyalizm yapan fleyi de bulmufl oluyordu, materyalist tarih anlay›fl› ile birlikte. Ekonomi politik alan›nda Marks’la bafllayan derin devrimci dönüflüm Marks’›n diyalektik materyalizm yöntemini kapitalizmin ekonomik iliflkilerinin araflt›rmas› alan›nda mükemmel biçimde kullanma-

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

Marks’›n sözleriyle bir kez olsun eme¤in niçin onun ürün de¤eri ile ve emek zaman›n›n bu de¤erin büyüklü¤ü ile temsil edildi¤i sorusunu sormam›flt›r.


98

s›yla ortaya ç›km›flt›r.

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

N. Sieber “David Ricardo’nun De¤er ve Sermaye Teorisi” adl› kitab›nda Marks’›n ekonomik teorisinin temellerinin Smith ve Ricardo’nun ekonomik ö¤retilerinin devam› oldu¤unu aç›klad›ktan sonraki flu çarp›c› aç›klamas› Marks’›n ekonomik iliflkileri araflt›rmalar›nda kulland›¤› yöntemi berrakça saptamas› aç›s›ndan son derece önemlidir. “Böyle bir incelemenin bilimsel de¤eri, belli bir toplumsal organizman›n kökeni, varoluflu, geliflmesi ve ölümü ile onun yerini bir baflka ve daha yüksek bir organizman›n al›fl›n› düzenleyen özel yasalar›n aç›klanmas›ndad›r. ‹flte asl›nda da, Marks’›n kitab›n›n de¤eri buradan gelir.” Marks materyalist diyalektik yöntemi ustaca ekonomik iliflkilerin araflt›r›lmas› alan›na uygulayarak, kapitalist üretim biçimini do¤ufl, geliflme ve kaç›n›lmaz çöküflüyle birlikte aç›klamakla yetinmedi, ayn› zamanda bu iliflkinin gizemli temel niteli¤ini de büyük bir yal›nl›kla ortaya koydu. Marks, ekonomik teorisini olufltururken, her fleyden önce klasik ekonomi politi¤in temsilcilerinin teorilerini ve bu arada bu ekolün son temsilcisi Ricardo’nun -Smith’inki de dahil- ö¤retilerini, emek-de¤er teorisini çok yönlü bir elefltiri süzgecinden dam›tt›. Dar ve eksik yanlar›n› aflarak, tutarl› bir çizgide gelifltirdi ve gerekçelendirdi. Kendi teorisinde anahtar rolü gören art› de¤er teorisine ulaflmak için kendisinden önceki klasik burjuva iktisatç›lar da, Smith

ve Ricardo’da k›s›rlafl›p, hep ayn› daire içinde dönüp duran kategorilerin tutsa¤› olmad›; fasit daireyi parçalad›. Önce klasik burjuva iktisatç›lar›n ve bu arada Smith ve en son halka olarak Ricardo’nun de¤er teorisini elefltirel olarak ele ald›.

somut emek, de¤erini yaratan da soyut emekti. Eme¤in ikili karakterini saptad›ktan sonra emek-de¤er taban›na dayal› olarak kapitalist toplumdaki üretim iliflkilerinin ve varolan tarz›n tüm görüngülerini örneklerinin çeflitli oluntular›yla ortaya koyar duruma geldi.

Bafltan ele alal›m: Neydi Marks’›n ekonomik teorisinin kilit tafl›n› oluflturan art›-de¤er ve nas›l ortaya ç›k›yordu bu?

De¤erin donmufl emekten baflka bir fley olmad›¤›n› saptayan Marks, de¤erin nesne olmad›¤›n›, nesne örtüsü alt›ndaki nesneler iliflkisi olarak görünen insanlar aras›ndaki üretim iliflkisi oldu¤unu göstererek meta fetiflizmi denen fleyin sakl› duran gizini ortaya ç›kard›. Sonra, meta-para iliflkisi ve karfl›tl›¤›n› tahlil etti. Metalar›n özünde de¤er arac›l›¤›yla metan›n meta para karfl›tl›¤›n› niçin ve nas›l yaratt›¤›n›, yaratmak zorunda oldu¤unu ortaya koydu.

Marks, art›-de¤ere giden yola de¤erin çok yönlü gerçek bir analizinden geçerek ulafl›yor. Böylece bafllang›ç noktas›, Rikardocu de¤er teorisinin elefltirel bir çözümlemeden geçmesiydi. De¤erin emek zaman› taraf›ndan belirlendi¤ini ortaya koymas›na, yani metan›n de¤erin emek zaman› taraf›ndan belirlenmesi yasas›n› saptamas›na karfl›n, Ricardo hiçbir zaman daha ileri gitmemifl ve daima de¤erin hacmi s›n›rlar› içinde kalm›flt›r. Yaln›zca miktarla u¤raflan bu çizgi, eme¤in niteli¤i ya da eflitli¤i anlay›fl›na ulaflmad›¤› için de bu eme¤i soyut insan eme¤ine indirgemek gibi bir yolu asla denememifltir. ‹flte Marks’›n bafllang›çta tam da göründü¤ü yer buras›d›r.

Buradan genel eflde¤er olarak paran›n gerçek do¤as›na ulaflt› ve bu temele dayanan para teorisini ilk kez kapsaml› olarak çözümledi. Akabinde paran›n sermayeye dönüflmesini inceledi ve de bu dönüflümdeki iflgücünün o muazzam rolünü ortaya koydu. ‹flgücünün de bir meta, özel nitelikli bir meta oldu¤unu ilk kez ortaya koyan da Marks oldu.

Meta ile ifle bafllad› Marks. Meta ve onun iki ö¤esini ele ald› bafllang›çta. Eme¤in de¤er üreten özelli¤ini ayr›nt›l› tahlil etti ve de¤eri yaratan eme¤in ne oldu¤unu ve bunu niçin ve nas›l yapt›¤›n› ilk kez saptad›, Engels’in sözleriyle. Ve de de¤erin donmufl emekten ibaret oldu¤unu ortaya koydu. Metan›n kullan›m de¤eri ile de¤erinin tahlilinden eme¤in ikili karakterine ulaflt›: somut emek, soyut emek. Bir metan›n kullan›m de¤erini yaratan

Böylece Ricardocu teoriyi parçalad›. De¤iflen ve de¤iflmeyen sermayeyi ve aras›ndaki ayr›m› ortaya koyarak art› de¤erin de¤iflen sermayeden olufltu¤unu apaç›k sergiledi. Ve böylece de art›-de¤erin izledi¤i yolu derinli¤i ve geniflli¤i ile ve zengin bir düflünce bollu¤u ile aç›klayarak kendisinden önceki tüm burjuva ekonomi politikçilerin asla ulaflamad›klar› ve sosyalizme bilimsel bir temel olarak ifllev gören art›-de¤er teorisine ulafl-


99

Nedir Marks’›n ekonomik teorisinin temeli olarak art›de¤er? Tek bir cümleyle ifade etmek gerekirse, iflçinin ödenmemifl eme¤ine kapitalistçe el konmas›d›r. Ama bu yetmez. Nas›l gerçekleflmektedir? Meta dolafl›m›nda elde edilmez art›-de¤er. Eflde¤erler de¤iflimi vard›r bu süreçte. Öyleyse art›-de¤er, bu dolafl›mda de¤il, üretim sürecinde do¤maktad›r. Bu süreçte elde edilebilmesi için meta pazar›nda tüketimi yeni bir de¤er yaratan özel nitelikli bir meta bulunmas› gerekir. Kapitalist de mevcut toplumsal koflullarda bu özel nitelikli metay› bulur. Bu özel nitelikli meta iflgücüdür (buna emek gücü de denir). Bu iflgücü ya da emek gü-

Bu iflgücü ya da emek gücü tüketildikçe de¤er yarat›r; ki bunun tüketimi de de¤er yaratan emektir. Kapitalist t›pk› öteki metalar gibi, de¤eri, üretimi için gerekli emek ile ölçülen bir meta, yani iflgücü ya da baflka bir ifade ile emek gücü sat›n al›r piyasadan. cü tüketildikçe de¤er yarat›r; ki bunun tüketimi de de¤er yaratan emektir. Kapitalist t›pk› öteki metalar gibi, de¤eri, üretimi için gerekli emek ile ölçülen bir meta, yani iflgücü ya da baflka bir ifade ile emek gücü sat›n al›r piyasadan. Peki nedir iflgücünün ya da emek gücünün de¤eri? ‹flgücü de meta oldu¤una göre, bunun de¤eri de t›pk› öteki metalar gibi üretim için gerekli-emek ile belirlenir. Ölçü gerekli emektir. ‹flgücünün süreklili¤ini sa¤lamak için, iflçinin ve bu iflgücünün devam› olarak ailesinin varl›¤›n› sürdürmesi için gerekli olan belli miktardaki geçim araçlar›n› üretmek için gerekli emek zaman› ile belirlenir ya da daha tam bir ifade ile ölçülür. Demek ki, iflçinin ve ailesinin geçim araçlar›n› üretmek için gerekli emek zaman› iflgücünün de¤erini temsil etmifl oluyor. Böylece kapitalist sat›n ald›¤› emek gücünü günlük, ayl›k, y›ll›k vb. kullanma hakk›na sahip olmufltur. Marks’›n Kapital’deki sözleriyle;

“Para sahibi bir günlük emek-gücünün de¤erini ödemifltir, bunun için onun bir günlük kullan›m›, bir günlük emek ona aittir. Emek-gücünün günlük tüketimi yar›m günlük çal›flmaya mal olmas›na karfl›l›k ayn› emek-gücünün tam bir gün çal›flabilmesi ve dolay›s›yla bir gün zarf›nda kendisi için ödenen iki kat› de¤er yaratmas›” art› de¤erin f›flk›rd›¤› kaynakt›r. Yar›m günde karfl›l›¤› ödenmifl gerekli zaman› harcanm›fl, ama ötekinde karfl›l›¤› ödenmemifl art› emek zaman› harcanm›flt›r. ‹flte bu ödenmemifl emek, art›-de¤erin kendisidir; ve bu ayn› zamanda kapitalist s›n›f›n pay›n› oluflturur. Bu art› emek, ayn› zamanda sermayenin de, büyüyen sermayenin de, kar›n da kayna¤›d›r. Engels’in sözleriyle “iflgücünün de¤eri ödenir, ama bu de¤er, kapitalistin iflgücünden s›zd›rmak istedi¤i de¤erden çok düflüktür, ve aradaki fark, kapitalistin ya da daha do¤ru söylemek gerekirse, kapitalist s›n›f›n pay›n› oluflturur.” Marks ekonomik ö¤retisiyle ve özellikle de bu ö¤retinin kilit tafl›n› oluflturan art›-de¤er teorisiyle sermaye ile emek aras›ndaki iliflkilerin ve bu arada karfl›t antagonist s›n›flar aras›ndaki çeliflkinin gerçek bir çözümlemesini yapt› ve böylece kapitalist üretim biçimi içinde iflçi s›n›f›n›n sömürülme biçiminin nas›l ve hangi yollarla gerçekleflti¤ini tan›tlayarak hem teorisinin bilimselli¤ini kan›tlad› ve hem de s›n›fa tarihin flimdiye dek çürütemedi¤i paha biçilmez bir silah sa¤lanm›fl oldu. Devam edecek

PART‹ZAN 45/ Temmuz-A¤ustos 2002

t›. Art›-de¤eri ve daha da ileri giderek bu tahlilini art› de¤erin iki biçimine dek geniflletti: nispi art› de¤er, mutlak art› de¤er. Elbette ki Marks yaln›zca bununla yetinmedi. Art› de¤erin kökenine ve kayna¤›na ulaflmakla yetinmedi. Teorisini daha da geniflleterek kapitalist sömürünün nas›l gizlendi¤ini de gösterdi. Nihayet, sermaye birikim yasas›n›, geliflen kapitalizmin sermayenin yo¤unlaflmas› ve merkezileflmesini kaç›n›lmaz k›laca¤›n› ve bunun da kapitalizmin çeliflkilerinin keskinleflmesine nas›l yol açt›¤›n› aç›kça gösterdi. Kapitalist bunal›m›n özünü ve bunun kapitalizmin astar› oldu¤unu sergiledi ve kapitalizmin kendi çeliflkileri alt›nda nas›l kaç›n›lmaz çöküfle gidece¤ini ve bu çöküflte proletaryan›n tarihsel rolünü apaç›k tan›tlayarak gerçek bir bilimsel temel sa¤lad›; bizi yeni topluma götürecek olan s›n›f için.



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.