Organik Türkiye Dergisi Nisan 2015

Page 1

Doğal Hayata Önem Verenlerin Dergisi

Or ga

nik Ned

“DOĞANIN SİZE VE EVİNİZE ARMAĞANI”

ir?

Kozmetik

ürünler

‘sağlığınızı’

tehdit etmesin!

DİLEK İNCE ÖZENEL

Hipp Ülke Müdürü, Mustafa Karık

“Çocuklarda organik ek gıdada ciddi bir pazar açığı var”

ISSN2149-293X

Sayı

#14


Doğu Karadeniz bölgesinde yetiştirilen çaylar, ekolojik iklim şartları nedeniyle, kış aylarında kar altında kaldığından çay tarımında zirai ilaç kullanılmaz. Bu durum ülkemizi sağlıklı çay üretimi için ideal ülke konumuna getirmektedir. Bu nedenle tarımında zirai ilaçlama, üretiminde katkı maddesi kullanılmayan tüm ürünlerimizi gönül rahatlığı ile tüketebilirsiniz.

TR-BIO-653 Agriculture of Turkey


ISSN2149-293X

NİSAN 2015 Binbir Basın Yayın Danışmanlık Reklam Organizasyon Tic. Ltd. Şti.

Editör

Adına İmtiyaz Sahibi Mehmet Akif Dilmen Yayın Koordinatörü Eda Zortul Yazı İşleri Müdürü Seda Arslan Marka Danışmanı Alara Üner

MEHMET AKİF DİLMEN

Kurumsal İlişkiler Direktörü Çağla Gök Reklam Yönetmeni Nilüfer Özyiğit Art Direktör Deniz Germiyan Web Teknolojileri Müdürü Sinan Soydan

“Güneş balçıkla sıvanmaz” Artık konvansiyonel firmaların yeni taktiği ürünlerini “doğal” adı altında tüketiciye pazarlamak...

T

üketiciler artık daha sağlıklı ve emin oldukları ürünleri tüketme eğilimi gösteriyor. Hali hazırda yüzde 1’in altında bir organik tüketim olsa da tüketicinin sergilediği eğilim, konvansiyonel üreticilerini farklı yollar denemeye itiyor. Son dönemde ayyuka çıkan bir “satış stratejisini” paylaşmak istiyorum. Her ne kadar “satış stratejisi” diye yumuşatsam da ifademi aslında büyük bir kandırmacaya dikkat çekmek istiyorum. Mevzuatta “doğal” ifadesinin sanıyoruz biraz sahipsiz olmasını fırsat bilen birçok üretici, ürünlerini artık “doğal” etiketi ile piyasaya sunuyor. Tüketicinin kafası zaten karışık. Organik ile doğal arasındaki fark halen toplum tarafından anlaşılabilmiş değil. Bunu fırsata çeviren bazı! üreticiler de sağlıklı ürünleri tercih etmek isteyen tüketiciyi adeta ağına düşürmeye çalışıyor. Doğal ile organik ürün arasındaki en temel fark, organik ürünlerin sertifikalı olması. Sertifikalı organik ürünler, üretiminde kimyasal girdi kullanılmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimi olup, insan sağlığına ve çevreye risk oluşturan hiçbir faktörü bulamazsınız. Aksi durumda o ürünün sertifika alması da imkansız. Doğal ürünlerde ise bu riskler her zaman mevcut. Evinin arka bahçesinde üretim tesisi kurup burada yetiştirdiği ürünleri doğal adı altında pazara süren bir üretici kötü niyetli olmasa bile en iyi tarifle bilinçsizdir. Ürünü tüketiciye sunarken de etik ve vicdani olarak bu ürünün, nasıl üretildiği konusunda tüketiciyi doğru bilgi vermesi gerekir. Bunun ötesinde bir sonraki satış stratejisi de organik ürünleri kötülemek. Bu yazıyı kaleme almamın nedeni de bu zaten. Geçtiğimiz günlerde bir konvansiyonel markanın bilgilendirme broşüründe, doğal piliç satışı yaparken organik ile kıyaslandığına şahit oldum. Doğalın organik ürünlerden daha iyi olduğundan bahsediyordu. Bilmiyorki bir ürün eğer organik ise zaten doğaldır, fakat her doğal, organik değildir. Yani aslında buradaki yaklaşımın amacı sadece tüketiciyi yanıltmak. Kafa karışıklığı yaratmak... Doğal kelimesi artık birçok konvansiyonel firmanın yeni imajı haline gelmiş durumda. Çünkü hiçbir yaptırımı yok. Özetle her aşaması kontrol edilmiyor. Son zamanlarda gerek medyada gerekse bazı konvansiyonel firmaların organik aleyhine konuşmaları ve bunu akademisyenleri kullanıp yapmaları hiç tesadüf değil. Biz tüketicilerin bilmesi gereken önemli bir ayrıntı, 'doğal' diye satılan ürünlerin organik olmadığı ve bunların herhangi bir güvencesinin bulunmadığı. Sonuçta güneş balçıkla sıvanmaz. Elma ile armutu kıyaslamak daha önce de dediğim gibi en iyi ihtimalle bilinçsizliktir. Burada organik sektörüne ve kamuoyuna da önemli görevler düşüyor. Sadece organik ürünleri piyasaya sürüp talebin kendiliğinden oluşmasını beklemek, karalamalara göz yummak, hiç bir reaksiyon göstermemek yaptığınız işin yarısını yapmıyorsunuz anlamı taşıyor. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın da iyi bir duruş değil. İnsanlara organik ürünü yeteri kadar anlatamazsanız, bu tür olaylarla daha sıklıkla karşılaşırsınız. Organik sektörü ancak, herkes elini taşın altına koyar ve üzerine düşen sosyal sorumluluğu yerine getirirse layık olduğu yerde olacaktır. Biz Organik Türkiye Dergisi olarak bir platform kurmayı hedefliyoruz. Sizleri de aramızda görmek isteriz.

Ma Dilmen Organik Türkiye Her Yerde! Dijital ortamda zengin bir dergi deneyimi yaşayın...

Katkıda Bulunanlar Fatma Taş Funda Göker Rahmi Aydın Murat Denizel Atila Ertem Dilek İnce Özenel Ekrem Sezik Temsilciler New York Jon Flavin Londra Reza Motevalli Tokyo Yasuaki Higashi www.organikturkiye.com.tr e-iletişim: info@1001ajans.com Abone Sorumlusu Ayşe Yaman Kemal Akıncı info@1001ajans.com OFİS İnönü Cad. No:14 Akarpalas Kat:1 Gümüşsuyu – Taksim/İstanbul 0 212 297 25 63 YÖNETİM YERİ Çobanoğlu Sok. No:109 D/28 C Blok Osmanbey / İstanbul MATBAA TOR OFSET SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ Akçaburgaz Mahallesi 116. Sokak No:2 Esenyurt/İstanbul Tel: 0212 886 34 74 Faks: 0212 886 34 80 © OrganikTürkiye Dergisi, T.C. yasalarına uygun olarak yayınlanmaktadır. Dergide yayınlanan yazı, fotoğraf ve konuların her hakkı saklıdır. izin alınıp, kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. OrganikTürkiye basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir. Ayda bir yayınlanır.

Organik Türkiye Dergisi iPad’te Apple AppStore’da Organik Türkiye adı ile aratabilirsiniz. Ayrıca iPhone ve Android cihazlardan da indirebilirsiniz

Bu derginin üretim aşamasından, elinize ulaşana kadar kullanılan kimyasallar için üzgünüz... Çabalarımız doğal hayata toplamda tükettiğimizden çok daha fazla yararlı olabilmek.


İÇİNDEKİLER Röportaj

Nisan 2015

48

22

Hipp Ülke Müdürü Mustafa Karık:

“ÇOCUKLARDA ORGANİK EK GIDADA CİDDİ BİR PAZAR AÇIĞI VAR”

Taze Direkt CEO Hasın Aslanoba

38

42

Sağlıklı gıda taze direkt ile bir tık uzağınızda

Organik ürünlere daha fazla tüketicinin ve daha kolay yoldan ulaşabilmesi için Taze Direkt’i kuran Hasan Aslanoba, bir evin bütün mutfak alışverişinin yapılabileceği bir site olma iddiasında olduklarını söylüyor.

36 12

DOSYA 28

Her geçen gün ‘organik’ ürünlere talep çoğalıyor

06

4

Nisan 2015 www.organikturkiye.com.tr

Plastik yiyecek kaplarına hayır!

34

100 BİN GİRİŞMCİ ARANIYOR

Hipp Ülke Müdürü Mustafa Karık, özellikle bebeklerin beslenmesinde organik besinlerin tüketiminin önemine dikkat çekerken, ek gıda konusunda pazarın ciddi bir açığı olduğunun da altını çiziyor.


Organik ürünler neden daha maliyetlidir?

Geleneksel yöntemlerle tarım yapan çiftçiler devlet sübvansiyonlarından faydalanırken, organik tarım yapan çiftçiler devlet sübvansiyonlarından faydalanamaz. Bu nedenle organik besinlerin fiyatı, gerçek maliyet masraflarını yansıtmaktadır. İyonlaştırıcı radyasyon

Genetik modifikasyon

Arıtma çamuru

Organik olmayan yemler

şunlar olmadan yetiştirilir

Büyüme hormonları

Çiftlik hayvanları

Suni gübreler

şunlar olmadan yetiştirilir

Antibiyotikler

Meyve ve sebzeler

Tarım ilaçları

Standartlar

Organik çiftlikler genellikle geleneksel çiftliklerden daha küçüktür Bu nedenle daha geniş araziye sahip olan yetiştiricilerin faydalandığı ekonomik tasarruflardan yararlanamazlar.

Ürün etiketleri Organik ürün

Organik ürün

Ürün içindeki bileşenlerin organik olması anlamına gelir. Tüm paketleme işlemlerinde Tarım Bakanlığı’nın logosu kullanılmalıdır.

Ürün içindeki bileşenlerin yüksek oranda organik olması anlamına gelir. Ayrıca Tarım Bakanlığı’nın tanıdığı sertifasyon kuruluşunun logosu olması gerekiyor.

Besin Unsurları

Sadece bileşen tablosunun sunulması Ürün içindeki bileşenler yüksek oranda organiktir.

Organik bileşenlerle hazırlanmış olması

Ürün içindeki bileşenlerin bir bölümü organiktir. Paketlemede Tarım Bakanlığı’nın logosu kullanılamaz.

Ekilebilir arazisinin organiklestirilmesi 1.Yıl

Gelecek 2 sene boyunca arazinin verimliliği arttırılır. Mahsül, organik olarak etiketlenemez.

2.Yıl

İkinci yılda, mahsül “Organikleşme Aşamasında” şeklinde etiketlenebilir.

3.Yıl

Üçüncü yıla kadar, mahsülün tam organik olduğu belirtilemez. Toprağın verimlileştirilmesi ve natürel verimliliğin arttırılması, organik tarımın önemli parçalarıdır.

Organik tarım daha yoğun bir emek gerektirir Çünkü gübreleme uygulaması ve toprak erozyonu karşıtı çevre düzenlemesi gibi yöntemler çok yoğun bir çalışma ve emek gerektirir.


ÜRÜN TANITIMI

Organik

MARKET

6

Organik Yulaf Kepeği

Organik sıvı ev temizleme

ORGANİK VÜCUT BAKIM

ORGANİK HEMŞİN ÇAYI

Bjorg

AlmaWin

Lavera

ÇAYKUR

% 15 lif içerir. Ayrıca protein kaynağı olan Bjorg Organik Yulaf kepeği midede tokluk hissi yarattığı gibi aynı zamanda kolesterolü de dengeler. %100 organiktir. Koruyucu madde ve hiçbir renklendirici kullanılmamıştır.

Çevreye karşı çok duyarlı ECO sertifikalıdır. Organik bitkilerden elde edilmiştir Geliştirilmiş yağ çözme gücü ile hem çevreyi hemde sizi korur. Bu ürün sadece el ile yıkama içindir. Bulaşık makinesinde kullanılmamalıdır.

Güzel, parlak ve yumuşak bir cilt için kullanılan bu losyon doğal ve hafiftir. Bu vücut losyonu ile cildinizi harika hissetmekle kalmaz, aynı zamanda vücut bakmınızı yaparsınız.

Hemşin organik havzasında üretilen, üretimden tüketime kadar her aşaması sertifikalanmış, hiçbir aşamasında kimyasal kullanılmamış Türkiye’nin en kıymetli çaylarındandır. Sağlıklı yaşam ve kaliteye önem verenlerin ilk tercihidir. IMO sertifikası bulunmaktadır. 25’li 50gr’lık kutularda satılmaktadır.

Organik Fındık Ezmesi

Organik elma suyu

ORGANİK TRAŞ YAĞI

ORGANİK TAVUK

Grünn

Hipp

Florame

Orvital

Organik tarım esaslarına göre üretilen pekmez ve fındığın geliştirilen tarif üzerine karıştırılarak üretilen ekmek üzeri sürülebilen yeni fındık kremasıdır. Dışarıdan şeker ve yağ ilavesi yapılmamasıdır. Şeker pekmezden gelen glukoz ve fruktozdur. Yağ fındığın kendi yağıdır.

Düşük asitli ve yumuşak içimlidir. Bebeğin artan sıvı ihtiyacını karşılamaya yardımcı olurken, yüksek vitamin içeriği ile sağlıklı gelişimine destek olur. Yetişkin tüketimine uygundur. Koruyucu madde içermez. Renklendirici ve yapay aroma içermez. Organik içerikli olduğundan GDO’suzdur.

Organik Sedir Esansiyel Yağı ve Argan Yağı’nın sinerjik bileşimi ile kolay ve keyifli bir tıraşın yanı sıra cildinizi arındırır ve yeniler. Florame Tıraş Yağı ile tıraş jiletiniz yüzünüz üzerinde kusursuz ve kolay bir şekilde kayar.

Kesinlikle hormon, antibiyotik, pestisit ve ağır metal gibi kimyasallar içermez. Organik yemlerle beslenen ve serbest dolaşan tavuklardır. Konvensiyonel tavuklardan farkı; kemiklerinin sert oluşu ve etleri normal tavuklara göre daha geç pişmesidir. Ağırlığı 1300-1600 gr arasındadır.

Nisan 2015 www.organikturkiye.com.tr


BEBEKLERE ORGANİK SÜTLÜ ve MEYVELİ ÖĞÜN

HiPP’ten bebeklere bol vitaminli, yepyeni bir öğün. HiPP Organik Sütlü Meyveli Tahıllı Ek Gıdanın, zengin vitamin içeriğiyle bebeklere kahvaltıda, öğle ve akşam öğünlerinde yedirilebilir. Anne sütü ilk aylarda, bebeğin bütün ihtiyaçlarını karşılarken, 6. aydan sonra, bebeğin demir ve diğer vitamin ihtiyaçlarını ek gıdalarla karşılamak gerekir. Bu süreçte, bebeklerin annelerinden aldıkları doğal beslenmeyi, sağlıklı ürünleriyle sürdüren HİPP’in, Organik Sütlü Meyveli tam tahıl içeren ürünü; içeriğinde devam formülü bulunduğundan su ile hazırlanabilir. Bebeklerin uzun süre tok kalmasını sağlayan bu ürün, lif ve mineral yönünden oldukça zengin olan HiPP’in bu ürünü, güçlü kemik ve diş gelişimi için gerekli kalsiyumu da sağlıyor. HiPP Organik Sütlü Meyveli Tahıl Bazlı Ek Gıda’nın enfes tadını elma, muz, armut ve şeftali meyveleri sayesinde alıyor. GDO’suz ve sanayi bölgelerinden uzak özel çiftliklerde yetiştirilen ürünleriyle HiPP ürünleri E-Bebek, Joker, Gratis, Migros, Tesco Kipa, Carrefour, Real, yerel marketler ve eczanelerde satılıyor.

Happy Moments Bacak Bakım Seti (Happy legs)

Bacak Bakımı için İdeal Ürünler: Happy Moments Sarı Kantaron Yağı: Sarı kantaron yağı, cildi nemlendirir ve besler. Ayrıca, spor gibi fiziksel aktivitelere bağlı ya da yorgunluk sonucu oluşan kas ve eklem ağrılarının giderilmesinde son derece kullanışlıdır. Bacaklara masaj yoluyla kullanıldığında rahatlatıcı etki gösterir. Happy Moments Nane Yağı: Nane yağı tazeleyici ve keskin aroması sayesinde canlandırıcı ve ağrı giderici etkiye sahiptir. Ayrıca cilt için arındırıcı ve ferahlatıcı özelliktedir. Happy Moments Sarı Kantaron Yağı ve Happy Moments Nane Yağı: 10ml Sarı Kantaron yağı içine 10 damla Nane yağını koyarak hazırlanan karışım akşamları yorgun ayak ve bacaklara masaj ile uygulanır. Aynı uygulama spor ve fiziksel aktivite sonrası da yapılabilir. Bu uygulama aynı zamanda cildi arındırır ve sıkılaştırır.

BEBEĞİNİZ İÇİN ORGANİK GİYSİLER

Bebeğinizin sağlığı için tamamen organik malzemelerden üretilen Pierre Cardin Bebek Koleksiyonu, hem bebeklerin hem de ebeveynlerin ihtiyaçları düşünülerek tasarlanıyor. Bebeğiniz için organik giysiler Organik ürünleri bilinçli anne-babaların hemen dikkatini çeken Pierre Cardin Bebek koleksiyonundaki her parça, kumaşından düğmesine kadar doğal malzemeler kullanılarak özenle hazırlanıyor. 0-3 yaş grubuna yönelik, bebeklerin sağlıklı ve güvenle büyümelerini temel alan koleksiyonu, birbiriyle uyumlu ve kullanımı kolay ürünleriyle bebekleri sarmalıyor. Uçuk pembe, mavi ve beyaz renkleri, kullanışlı tasarımlarıyla aynı zamanda ideal bir hediye seçeneği olan Pierre Cardin bebek koleksiyonu Türkiye genelindeki seçkin bebek ürünü mağazalarında.

Bebeklere %100 Organik Patik

Organik bebek giyim markası Organickid, sadece ipliği ile değil, fermuardan etikete askısından ambalajına kadar kullanılan tüm malzemeleriyle %100 organik. Klasik organik ürün algısını farklılaştıran marka, 600’ün üzerinde renk ve model alternatifi sunuyor. 0-6 yaş arası çocuklara hitap eden tasarımlarıyla Organickid, kız, erkek ve unisex gruplardan oluşuyor. Bebek tulumlarından şapkalara, bodylerden önlüklere, eldivenden battaniyeye varıncaya kadar yüzlerce alternatifin yer aldığı koleksiyonda sarı, şeker pembe, kırmızı, mor gibi canlı renkler ve tonları bulunuyor. %100 organik olduğunu uluslararası GOTS sertifikası ile tescilleyen Organickid yeni sezonda patik şapka, omuz örtüleri, battaniyeler ve yeni doğan bir bebeğin ihtiyacı olabilecek her türlü ürünü üretiyor. Bunlardan en yenisi ise tamamı organik pamuklu olarak üretilen el yapımı yeni doğan patikleri… Tamamen organik pamukla üretilen bu organik patikler de 0-3 aylık bebekler için tasarlandı. Kız ve erkek bebekler için üretilen patikler, pembe, mavi ve beyaz renk seçenekleriyle sunuluyor. Patikler www.organickidwear. com adresinden satışa çıkacak.

www.organikturkiye.com.tr

Nisan 2015

7


ORGANİK RÖPORTAJ

“Tanıtım faaliyetlerine önem verilmesi Türkiye’nin organik tarımda dünya markası olmasını sağlayacaktır”

8

Nisan 2015

www.organikturkiye.com.tr


Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker

“Dünya pazarında ürünlerimize duyulan güven artıyor” Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Türkiye’nin organik tarımda önemli avantajlarının bulunduğuna dikkat çekerek, şu anda yüzde 2 olan organik tarım alanlarının sayısını 2017’de yüzde 3,5’a, 2023’de ise yüzde 5’e çıkarmayı hedeflediklerini söyledi.

www.organikturkiye.com.tr

Nisan 2015

9


ORGANİK RÖPORTAJ

S

ağlıklı beslenme konusunda tüm dünyada artan duyarlılığa dikkat çeken Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, kimyasal gübre, ilaç ve hormon gibi hem çevreye hem de insan sağlığına zararlı etkenler kullanılmadan gerçekleştirilen doğal bir üretim biçimi olan organik tarımın son yıllarda yükselen bir trend haline geldiğini kaydetti. Bakan Eker, Organik tarım sisteminin Türkiye’deki işleyişine ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Organik tarım, yasal mevzuatla uygulama şekli ve kuralları belirlenmiş, Bakanlık tarafından yetki verilmiş, ulusal veya uluslararası akreditasyona sahip kuruluşlar tarafından kontrol işlemleri ve sertifikasyon faaliyetlerinin yerine getirildiği, sosyal ve etik değerler taşıyan bir sistemdir” ifadelerini kullandı. Organik tarım bünyesinde tohumdan sofraya ve üreticiden tüketiciye uzanan tüm süreçlerin bakanlığın kontrolünde olduğunu da anımsatan Eker, tüketicilerin aldığı ürüne ait sertifika ile ürünün üreticisini, nerde, nasıl, üretildiğini sorgulayabileceklerini sözlerine ekledi. Organik tarımın Türkiye için önemli bir şans olduğunun altını çizen Bakan Eker, şöyle devam etti: “Organik tarım ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içeren, esas olarak sentetik kimyasal tarım ilaçları, hormonlar ve sentetik mineral gübrelerin kullanılmasını yasaklayan, bunların yerine organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin direncini artırma, doğal düşmanlardan yararlanması gibi birçok çevre dostu tekniği tavsiye eden alternatif bir üretim sistemidir. Ancak, diğer iyi tarım uygulamaları ile desteklenmesi gerekmektedir. Organik tarım, Türkiye’nin önemli bir şansıdır. Ülkemiz coğrafyasının az kirlenmişliğinin, tarımsal üretim yönünden ürün çeşitliliğinin, organik tarım için gerekli işgücü açısından tarımsal nüfusun fazlalığının ve iklim özelliklerinin bizlere tanıdığı önemli bir fırsattır. Buna ilave olarak çok değişik ekolojilerde, çok çeşitli ve AB ülkelerinin talebi olan kuru üzüm, incir, kayısı, fındık, antepfıstığı gibi geleneksel ürün avantajımız ülkemizin bu konudaki şansını arttırmaktadır. Dünyada organik ürünlere olan rağbetin hızla arttığı mevcut dünya pazarındaki payının 72 milyar dolardan kısa vadede 100 milyar dolara çıkabileceği dikkate alındığında Türkiye bu pazardaki payını artırma şansına sahiptir. Organik tarımda sözleşmeli çiftçi modeli Bakanlığımızca üreticilere önerilmekte ve organik tarımda bu model yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu durum ürün pazarlanmasında avantaj sağlamaktadır. Organik ürünlere ihracatta duyulan talep bu ürünlerin ihracat şansını artırmakta ve ülke ekonomisine önem katmaktadır.”

10

Nisan 2015

www.organikturkiye.com.tr

Organik Tarım Logosu insan ve çevre sağlığını koruyan üretim tekniklerin kullanıldığının garantisidir.

“DÜNYA PAZARINDA ÜRÜNLERİMİZE DUYULAN GÜVEN ARTIYOR”

Organik tarım alanında yapılan mevzuat düzenlemelerine de dikkat çeken Bakan Mehdi Eker, ulusal mevzuatın varlığı, kurumsal yapının varlığı, pazara arz süresinin uzunluğu, zengin biyolojik çeşitlilik ve doğal kaynakların bulunması, zengin tarımsal eko sistemlere sahip olunması, temiz toprak ve su kaynaklarının varlığı, organik hayvancılığa uygun çayır ve meraların varlığı, geleneksel bilgi ve tecrübenin varlığı ve organik tarım döngüsü gibi etkenlerin Türkiye’nin organik tarımda güçlü yanları olduğunun altını çizdi. Dünya organik ürün ticaretinde organik ürünlere güvenin temel esaslarından birisinin de izlenebilirlik ve kayıtların bulunması olduğunu ifade eden Eker, “Bu konuda Bakanlığımız kurmuş olduğu Organik Tarım Bilgi Sistemi ile hem diğer AB ülkelerinde öncü olmuş hem de ülkemiz organik ürünlerine dünya pazarında bu konuda duyulan güveni artırmaktadır” diye konuştu. Türkiye’nin organik tarımının geliştirilmesi ve bir marka haline gelebilmesi için Organik Tarım Stratejik Planı ve Organik Tarım Ulusal Eylem Planı hazırlandığını anımsatan Eker, şunları söyledi: “Dünyada ve Türkiye’de organik ürünlere olan talebin artması, iç pazarın gelişiyor olması, üretici örgütlenmesine ilişkin yasal düzenlemenin bulunması, agro-ekoturizm ve sağlık turizmine talebin artması, paydaşlar arası işbirliğinin bulunması, entegre tesislerin varlığı, etkin lojistik hizmet ağının varlığı, konu bazında akredite analiz kapasitesinde gelişme de ülkemizin organik tarımda fırsatlarıdır. Güçlü yanlarımızın ve fırsatların en uygun şekilde değerlendirerek tanıtım faaliyetlerine de önem


verilmesi Türkiye’nin organik tarımda dünya markası olmasını sağlayacaktır. Ayrıca, uluslararası fuar, sempozyum, panel ve uluslararası projelere gerek özel sektör gerekse Bakanlık olarak katkı ve katılımlar bu alanda ülkemizin uluslararası düzeyde görünürlüğünü artırmaktadır.”

2023 HEDEFİ YÜZDE 5 ORGANİK TARIM ALANI

Bakanlık olarak organik tarım ve hayvancılıktaki hedeflerini de sıralayan Bakan Mehdi Eker, Dünya’da toplam tarım alanı içerisinde organik tarım yapılan alanın % 1’lik paya sahip olduğunu belirterek, “AB ülkelerinde bu oran % 2.4, Avrupa ise % 5.7 seviyelerindedir. Ülkemizde toplam tarım alanı içerisinde organik tarım yapılan alan % 2 lik paya sahiptir. Türkiye’de % 2 seviyelerinde olan bu oranın 2017 yılında % 3,5 e, 2023 yılında % 5’e çıkarılması ve beraberinde de organik hayvancılığın da geliştirilmesi, organik ürün ihracatının toplam tarım ihracatı içerisindeki payının da % 1 e ulaşması hedeflenmektedir” dedi. Ulusal Organik Tarım Eylem Planı’nın organik ürün konusunda tüketici bilincini geliştirerek organik ürüne olan talebi artırmak, kontrol ve denetime yönelik hizmetleri etkinleştirmek, kurumsal kapasiteyi güçlendirmek ve organik tarımın diğer sektörler ile entegrasyonuna katkı sağlamak amacıyla hazırlandığını da sözlerine ekleyen Eker, kurumlar arası koordinasyon ile kamu kaynaklarının etkin ve yerinde kullanılmasının hedeflendiğini de ifade etti. 2015 yılında da bu alandaki faaliyetlerin devam edeceğine vurgu yapan Eker, sözlerini

şöyle tamamladı: “Organik tarım ürünleri alırken şunlara azami dikkat edilmelidir. Bir kere üzerinde “% 100 Doğal, Hormonsuz, Hakiki, Köy Ürünü, Saf” gibi tanımlanan ürünler Organik Ürün değildir. Bu tanımlamalar tüketiciye ürün hakkında hiçbir garanti vermez. Ürün üzerinde mutlaka Organik ürün logosu olmalıdır. Çünkü organik ürünlerin etiketi ve logosu, reklam ve tanıtımı; sahte, yanıltıcı olamaz ve tüketiciyi yanıltacak yazı, resim, şekil ve benzerlerini içeremez. Bu nedenle Organik ürün alırken mutlaka ürünlerin etiketi ve logosuna dikkat edilmelidir. Organik ürünlerdeki, Organik Tarım Logosu insan ve çevre sağlığını koruyan üretim tekniklerin kullanıldığının garantisidir.”

2015 YILINDA 10 MİLYAR TL TARIMSAL DESTEK Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, bakanlık olarak tarımsal kalkınmaya sağlanan desteklerle ilgili şunları söyledi: “Üreticilerimizin daha karlı ve uygun üretim yapmaları için tarımsal destekleri verimlilik, kalite ve kırsal kalkınmayı esas alacak şekilde yeniden düzenledik ve etkinleştirdik. Tarımsal destek miktarını hem artırdık hem çeşitlendirdik. Organik tarım, iyi tarım, hububat, baklagil ve çaya prim desteği, kırsal kalkınmaya hibe desteği, tarım sigortası desteği gibi toplam 52 yeni destek kalemini uygulamaya geçirdik. Üreticilere ödenen tarım desteği miktarı 2002 yılında 1,8 milyar lira iken, biz bu rakamı yıllar itibariyle artırarak bu sene 9,7 milyar liraya çıkardık. 2003-2014 döneminde üreticilerimize ödediğimiz karşılıksız nakdi hibe desteği toplamı 70 milyar lirayı buldu. 2015 yılında ise 10 milyar lira destek vereceğiz.”

www.organikturkiye.com.tr

Nisan 2015

11


ORGANİK KOZMETİK

“Kozmetik ürünlerin organik olarak kullanılması vücudunuzun kimyasallardan uzak kalmasının garantisidir” 12

Nisan 2015 www.organikturkiye.com.tr


Kozmetik ürünler

‘sağlığınızı’

tehdit etmesin!

Güzelleşmek ve bakım yapmak için kullanılan kozmetik ürünler ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Kozmetik ürünlerin içerdikleri kimyasalların ve etkilerinin bilinmesi gerekiyor. Ayrıca kişiye özel ürün geliştirilmesi de bu noktada önem taşıyor.

İ

Prof. Dr. Dilek Demir Erol

laç haricinde vücuda uygulanan her türlü ürünü kapsayan kozmetik listesi; ruj, makyaj malzemesi, oje, saç boyası, şampuan, el sabunu, deodorant, güneş kremi, gündüz ve gece bakım kremleri, el losyonları şeklinde uzayıp gider. Yapılan araştırmalar, orta yaştaki bir erişkinin günde ortalama 9 kozmetik ürün kullandığı ve bunların 126 değişik içeriğe sahip olduklarını ortaya koyuyor. Bakım ve güzellik için kullandığımız kozmetikler göründüğü kadar masum olmadığı için , içerdikleri kimyasallar nedeniyle kullanım sırasında hassas davranmamız gerekiyor. Kimyasalları deri yoluyla almak, onları yutmaktan daha risk taşıyor. Çünkü, ağızdan aldığımız maddeler ağız içinde, sindirim sisteminde yıkılmaya başlarken deri yoluyla direk vücuda giren ve hızla dolaşıma karışan kimyasallar, organlara hızla taşınıyor ve uzun süreli kullanıldıkları için dokularda depolanıyor. Bazı kozmetikler, bir kez maruz kalmayla herhangi bir hastalık tablosu oluşturmazken; kimyasalın gittikçe artış gösteren etkileri ortaya çıkabiliyor. Kozmetiklerin kullanımı konusunda yanlış söylemler de olabiliyor. Örneğin; “Antiaging ürünlere ne kadar erken başlanırsa o kadar iyidir.” denir. Oysa, bu tip ürünlere erken yaşta başlamış olmak ileride kırışıklık ve leke oluşmasına engel olmaz. Göz etrafı, alın, ağız etrafı kırışıklıkları büyük oranda mimiklerle ve güneş hasarı ile oluşurlar kremler bu kırışıklıkları engellemekte yetersiz kalır. Bir diğer yanlış ise; birkaç kere kullan işe yaramazsa değiştir yaklaşımıdır. Bir

uzmanın önerdiği doz ve sürede kullanıma devam etmek gerekir. Bir ürünü kullanmaya başlamadan önce içeriğinin özenle okunması gerekiyor. Kadın erkek neredeyse her gün kullandığımız şampuanın içerdiği kimyasal madde sayısı 15. Yan etkileri ise tahriş, kaşıntı ve göz hasarı. Kadın makyaj malzemeleri arasında bulunan far 26 kimyasal madde içeriyor ve olası yan etkileri kanser, kısırlık, hormonal bozukluk, organlarda tahribat. 33 kimyasal madde içeren ruj ise alerjiden kansere kadar risk taşıyan bir ürüne dönüşebilir. İçeriğinde 31 kimyasal olan ojenin kullanımında da dikkatli olmak gerekir. Zira doğurganlığı azaltabilir, hamilelikte bebek gelişimini etkileyebilir. Güzel kokmak için sürdüğümüz parfümdeki 250 kimyasalın olası yan etkileri ise ağız, boğaz ve gözlerde tahriş, mide bulantısı, böbrek sorunları olarak ortaya çıkıyor. Yazın özellikle hanımların çokça kullandığı bronzlaştırıcı kremler de 22 kimyasal içeriyor. Kurdeşen, tahriş, hormonal bozukluk gibi sonuçlar ortaya çıkarabiliyor. 11 kimyasal içeren saç spreyleri de; alerji, gözlerde ve burunda tahriş, hücre yapısında bozulma yapabiliyor. Allık, formülünü oluşturan 16 kimyasal ile kurdeşen, tahriş, hormonal bozukluk yaratabiliyor. 24 kimyasal sahip fondöten basit alerjik reaksiyondan kansere kadar ciddi sonuçlara yol açabiliyor. Çevreye de zarar veren deodorant ise içeriğindeki 15 kimyasal ile ciltte ve akciğerlerde tahriş, baş ağrısı, solunum problemleri oluşturabiliyor. Tüm vücuda kullanılan losyonlar ise 32 kimyasal ile kurdeşene, tahrişe ve hormonal bozukluğa yol açabiliyor.

www.organikturkiye.com.tr

Nisan 2015

13


ORGANİK GIDA

“Kırmızı etsiz bir yaşam sağlıklı değil” Organik tüketin!

Her öğün et tüketmenin sağlık sorunlarına neden olabileceğini söyleyen Beslenme Uzmanı Gizem Şeber, “Kırmızı et, protein kaynağı olmasının yanı sıra, demir, B12 vitamini açısından önemli bir besin. Haftada üç gün düzenli olarak tüketilmeli” diyor.

Ö

zellikle protein ağırlıklı diyetlerle birlikte, “Günlük et tüketimimiz ne kadar olacak?” sorusu sıklıkla aklımıza geliyor. Son zamanlarda ülkemizde en çok tartışılan konulardan da biri olan et tüketiminin ne kadar olması gerektiği konusunda uzmanlar da farklı farklı görüşlere sahip. Uzmanların bir kısmı tamamen et ağırlıklı beslenmemiz gerektiğini söylerken, bir kısmı ise etten uzak durmamız gerektiğini düşünüyor. Peki, hangisi gerçekten doğru? Et, tavuk, balık gibi protein kaynakları beslenmemiz dolayısı ile sağlığımız için olmazsa olmazlardan. Özellikle kırmızı etin bazı uzmanlar tarafından aklandığı bazı uzmanlar tarafından karalandığı bir dönemde protein ağırlıklı beslenmeyi seçmekte zorlanabileceğimize dikkat çeken Şeber, “Kırmızı etsiz sağlıklı bir yaşam söz konusu değil. Ancak her öğün et tüketimi de başka sağlık sorunlarına neden olabilir” diyor.

“Kırmızı etin önemi yadsınamaz” Kırmızı etin çok kaliteli hayvansal kaynaklı bir protein kaynağı olmasının yanı sıra; demir, B12 vitamini açısından da oldukça önemli bir besin olduğunu belirten Gizem Şeber, o nedenle kırmızı etin haftada üç gün düzenli olarak tüketilmesini öneriyor. Hatta ameliyat olmuş kalp hastalarına dahi günlük beslenme düzenlerinde haftada iki kez yaklaşık 100 gram yağı alınmış (2 köfte kadar) kırmızı et tüketmelerinin önerildiğini söyleyen Şeber, özellikle çocuklar, ergenlik döneminde olanlar, gebeler ve emzikliler, yani protein gereksinimi yüksek olanlar için kırmızı etin öneminin yadsınamaz olduğunu ifade ediyor. Fakat her şey gibi kırmızı etin de kararında tüketilmesi gerekinin altını çizen Şeber, konuyla ilgili görüşlerini şöyle paylaşıyor: “Günlük beslenmenin tamamında sadece kırmızı etin kullanılması, gelecekte kalp-damar hastalıkları, kolon kanseri ve gut hastalığına yakalanma riskini arttırabilir. Kırmızı etin yetersiz tüketimi ise demir yetersizliğine ve buna bağlı kansızlığa, B12 vitamini yetersizliğine ve buna bağlı unutkanlığa neden olabilir. Ayrıca proteinler vücudumuzda yapım ve onarım işleminde kullanılır. Bu nedenle yetersiz protein alımı vücudumuzun kendini onarma yeteneğini kaybetmesine ve yara iyileşmelerinde gecikmeye neden olabilir.”

14

Nisan 2015 www.organikturkiye.com.tr

HANGİ ETİ NE KADAR TÜKETMELİYİZ? • • •

Bir yetişkin günde ortalama 150 gram et veya tavuk veya balık tüketmeli. Haftada 2-3 defa kırmızı et tüketebilir. Eğer kırmızı et az yağlı tercih ediliyorsa ve ızgara, haşlama, fırında pişirme gibi sağlıklı yöntemlerle hazırlanıyorsa, yanında zeytinyağlı sebze yemeği veya salata gibi bir lif kaynağı varsa, haftada üç yerine her gün bir öğün de tercih edilebilir. Organik tüketmeye dikkat edin.


ORGANİK TALKIM ELMA SİRKESİ


ORGANİK OFİS

Diyetisyen Nilay Alban

OFİSTE SAĞLIKLI BESLENMENİN YOLLARI Pek çok çalışan ofiste tüm gününü geçirirken iş yoğunluğu arasında sağlıklı beslenmeyi erteliyor. Aslında ofiste de diyet ve sağlıklı beslenme mümkün. Birkaç püf noktasıyla ofiste sağlıklı beslenmeyi başarabilirsiniz. Bunun için;

ek beslenm Sağlıklı ikkat biraz biraz d daha kolay zla çabanı a asıl önemli d olsa denize sahip olan iralmaktır. o

Ana öğünlerinizi atlamayın Gece açlığı sonrası güne kahvaltı yapmadan başlamayın. Evden kahvaltı yapmadan çıkıyorsanız, dışarıda poğaça yemek yerine evde kendinize tam buğday ekmeği, beyaz peynir ve bol yeşillikle hazırlayacağınız sandviçleri tüketin. Öğünlerinizi tam zamanında yemeye özen gösterin. Aksi halde atladığınız her öğünle performansınız ve metabolizma hızınız düşecektir. Uzun süreli açlıkta ise vücudunuz besin ihtiyacını karbonhidratla karşılamaya çalışacaktır. Bu nedenle öğünlerinizi tam zamanında yapmanız hem sağlıklı beslenmenizi sağlayacak hem de basit karbonhidrat ihtiyacınızı azaltacaktır. Aynı zamanda öğünlerdeki beslenme tercihlerinizi belirlerken öğlen yemeği tercihinizi etten yana kullanıyorsanız, akşam sebze ağırlıklı beslenin. Ya da bu besin sıralamasının tam tersini uygulayabilirsiniz.

Ara öğünlerdeki atıştırmalıklarınızı sağlıklı seçin Ara öğün tüketmeniz çalışma performansınız düşmemesine

16

Nisan 2015 www.organikturkiye.com.tr

ve metabolizma hızınızı arttırarak kilo vermenize yardımcı olur. Masa başı çalışanların fiziksel olarak aktif çalışanlara göre beslenmelerine daha çok dikkat etmeleri gerekir. Bu nedenle sağlıklı atıştırmalıklar seçiniz. Bu atıştırmalıklar örneğin; hareketsizliğe bağlı kabızlığı önlemek için lif içeriği yüksek (yulaf kepeği, müsli vb) vitamin ve mineral açısından zengin, hem doyurucu hem de düşük kalorili olmalıdır. Organik gıdalar tüketmeye özen gösterin.

Ofiste olmanız spor yapmanıza engel değil Sağlıklı beslenmenin yanında fiziksel aktiviteyi de unutmamak lazım. Ofiste her ara verdiğinizde hareket edebileceğiniz alanlar yaratın. Masa başından kalkarak çalışma aralarında esneme hareketleri yapın. Evinizde ya da iş yerinizde asansör yerine merdiven kullanmayı tercih edin.

Susamayı beklemeden su için Hareketin az olmasına bağlı kabızlık sorunu yaşamamak ve metabolizmanın yavaşlamasını önlemek için sıvı alımına dikkat edilmeli, günde 8-10 bardak su içmelisiniz.



ORGANİK GIDA

Organik Tarhana çorbasının bilinmeyen faydaları

Anadolu sofralarının vazgeçilmezi olan tarhana çorbası, pek çoğumuzun, özellikle kışın tükettiği çorbaların başında gelir.

Sofraların en lezzetli çorbalarından biri olan organik tarhananın faydaları saymakla bitmiyor.Vitamin ve mineral açısından zengin olan tarhana çorbası, buğday unu, yoğurt, maya, domates, biber, soğan, sarımsak ve çeşitli baharatların yoğurulduktan sonra kurutulmasıyla elde edilen çok besleyici bir çorbadır. Mayalama yani fermantasyon sonucu elde edilen tarhana her yaş grubu tarafından rahatlıkla tüketilebilecek bir besindir.

18

Nisan 2015 www.organikturkiye.com.tr


İşte organik tarhana çorbasının bilinmeyen faydaları: •

• • • • •

• • • • • •

Bol miktarda A, B ve özellikle C vitamini, bol fosfor, iyot, silis, kükürt gibi vücuda çok faydalı maddeler vardır. Tarhananın vücuttaki fazla tuzu da attığını belirten uzmanlar, pankreası çalıştırarak insülin ifrazatını artırdığını, kanda şeker seviyesini ortaladığını kaydediyorlar. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Nefes borusundaki pislikleri temizler. Damar tıkanıklığı ve daralmasını önler. Doğal tokluk hissi verdiğinden dolayı zayıflama ilacıdır. Birçok yiyecekte olmayan P ve K vitaminlerini içerir, P vitamini kanamaları önler ve yumuşatır, K vitaminide kanın pıhtılaşma kabiliyetini artırır. Kansere karşı önemli bir koruma sağlayan antioksidan etkili quarcetin açısından en zengin bitki olan soğan tarhananın içindedir. Bağırsak temizlemede birebirdir. Astım ve bronşit hastaları için ön tedavidir. Çok etkili kolesterol düşürücü, mide asiti düzenleyicidir. Soğuk algınlığına karşı etkili vitaminler içerir. Cilt sıklığını korur. Acidophilus özellikle kadınlarda, cinsel organlardaki iyi ve kötü bakterilerin dengelenmesini sağlar. Yağ yakma özelliği olduğundan dolayı karın bölgesindeki zararlı yağları vucuttan atmaya yardımcı olur. Betaceroten antioksidan görevi görür. Kansere yol açan ve gözlere zarar verebilecek olan kimyasalları engeller.


ORGANİK GÜNDEM

Tarımda 100 bin girişimci aranıyor

Dünyadaki hızlı nüfus artışı tarım girişimciliğini öne çıkardı .2023’te ilk 10 ekonomi arasına girmek isteyen Türkiye’de her yıl bu alanda 12 milyar $’lık yatırım ve 100 bin girişimci çıkarma hedefi var ABD’li Tarım Bilimci Lester Brown’un analizlerine göre dünya nüfusu, 1970’ten beri neredeyse iki katına çıktı. Yakın zamanda da 9 milyara varacak. 3 milyar kişi, gıda zincirinde normalden daha fazla et, süt ve yumurta tüketiyor. 30 yıl içinde 3 milyarlık ek bir nüfus da kapıda. Çin, Hindistan ve diğer ülkeler de daha fazla aile “orta sınıf” kategorisine ulaştıkları için, daha iyi beslenmeyi umuyorlar. Bu doğrultuda her ülkenin kaynakların yeniden gözden geçirilmesi ve yeni nesil girişimcilerini bu alana kaydırması gerekiyor. Türk tarımı da bu doğrultuda yeniden yapılanıyor. Türkiye’nin bu süreçteki en güçlü enstrümanı da yine gözü kara girişimciler olacak. Yapılan araştırmalara göre Türkiye’nin 8 yıl içinde tarım alanında gelişmiş ilk 10 ekonomi arasına girebilmesi için her yıl ortalama 12 milyar dolarlık sıfırdan kurulmuş yatırıma ve ortalama 100 bin yeni girişimciye ihtiyacı var. Ayrıca bu süreçte tarım sektörünün ihtiyaçları da doğal olarak, daha ‘karmaşık’ hale geliyor. Bu alanda önemli unsurlardan birisi de finansman sıkıntısı olarak öne çıkıyor. İşte bu noktada da bankacılık hizmetleri devreye giriyor. Son yıllarda birçok banka konuya eğilmiş durumda. Kredi vermenin de ötesinde üreticiyle, çiftçiyle aynı havayı solumaya başmış olan Türk bankacılık sistemi sektörün yeniden şekillenmesinde büyük rol oynuyor

20

Nisan 2015 www.organikturkiye.com.tr

9 milyar TL teşvik var Devlet de tarımsal destekler de kesenin ağzını açmış durumda. 2015 için 9 milyar TL’lik bir bütçe hazırlanmış durumda. Hayvancılık ile kırsal kalkınma desteklerinin toplam ödemeler içindeki payında ise bir miktar azalma öngörülse de özellikle endüstriyel ve modern tarım girişimlerine oldukça yüksek oranlar da teşvikler yer alıyor.

En büyük destek organiğe Organik Tarım uzun süredir hükümetin de özel destek programları arasında yer alıyor. Bu kapsamda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı “Organik Tarım Destekleme Programı” kapsamında hibe vererek yatırımcıları destekliyor. Örneğin meyve ve sebze üreticilerine dekar başına 50 TL destek veriliyor. Tarla bitkilerinde dekar başına 10 TL ödeniyor. İyi tarım uygulamalarına ise dekar başına 25 TL hibe var.

5 NOKTAYA DİKKAT!

Tarım sektöründe yatırım yapacakların dikkat etmesi gereken beş nokta. •

BİRÇOK KİŞİDEN GÖRÜŞ ALIN: Uzman kişilerden tavsiye almak her zaman için faydalıdır

UYGULANABİLİR PROJELER: Girişimcilerin en büyük sorunu uygulanabilirliği zor hayallerin peşinde takılmaları. Özellikle ilk girişim projenizin her anlamda ayaklarının yere basması gerekiyor.

TÜM BİRİKİMİNİZİ YATIRMAYIN: Özellikle tarım sektöründe bir işe çok fazla sermayeyle başlamak da zaman zaman sorun yaratabilir. Bütçenizin çokluğu gereksiz harcamalar yapmanızı körükleyebilir.

TEKNOLOJİYİ TAKİP EDİN: Girişimciler tüm yenilikleri en ince ayrıntısına kadar takip etmek zorundalar.

FİNANSAL YENİLİKLER: Girişimlerinizde kurumsal ve finansal yönetim sistemlerini öğrenerek, gelenekselliğin getirdiği yüklerden kurtulabilirsiniz.


Yörünge R A H M İ AY D I N

Organik Güvenilir Gıdalar Derneği Başkanı

Müdahalesiz bahar organiktir E

ğer doğaya bir müdahale etmesek bile kendi içinde yaşadığını görmek için baharın gelişini takip edersek yeterli olur. Hiçbir müdahale yapmadan bütün bitkiler canlandılar. Meyve verenler çiçek açtılar vermeyenlerde yapraklarını büyütmek için sürgünlerini uzatıyor. Tohumlar çimlenecekler ve yıllık bitkilerin sebze türlerinin devamını sağlamak için yeniden meyve, yeniden tohum üretecekler. Her bölgenin kendine has tohum ve bitki çeşidi var. Her bitki kendi bölgesinde daha iyi bir şekilde büyüyüp gelişecek. Hiçbir müdahale yapılmadan bile bu yetişme şekli İlahi emir ile her yıl tazelenir, devam eder. Bu yetişen bitkiler, meyveler, sebzeler doğal dediğimiz şeklin dışına çıkarılmadığı takdirde, kimyasal takviye yapılmadığı, kimyasal müdahale yapılmadığı takdirde insan bünyesi için besleme amaçlı kullanıldığında bünyemize hiçbir zararı olmayacaktır. Çünkü kendini yaşatmak amaçlı üreme ve çoğalma sistemindedir. Aynı zamanda bu yetişme alanları eğer endüstriyel alanlar dışında ise yani orman, yayla

bölgelerinde iseler o zaman doğal halinde ürün demek olur ki ürünlerin en makbulüdür. Bu tür ürünlerin yetiştirilmesi tohumlarından itibaren sürdürülebilir yaşam için kaçınılmaz bir durumdur. Doğallığından şüphe edilemeyecek ürünlerin kontrol sertifikası ile yazılım ve denetim altına alınmasına da organik ürün denmektedir. İlkbaharda hemen hemen birçoğumuz bazı bitkilerle uğraşma amacımız olabilir. Tohumundan başlamak üzere ekeceğimiz bitkiler olabilir. İyi bir toprak yapısı hazırlayıp kimyasal kullanmadan ekeceğimiz her sebzenin tadına doyamayız. Bu yıl böyle bir ilkbaharı karşılamak adına sürdürülebilir sağlık programı yaparak önce toprak hazırlayıp sonra ona bir tohum ekelim. Saksıda, balkonda, bahçede veya tarlada olsun yeter ki bir tohumu toprakla buluşturmuş olalım. Onun toprakta bizim tarafımızdan ekilerek çoğalması sağlığımız için gerekli bitki tohumlarının çoğalması demektir. Bu da sürdürülebilir sağlık programını başlatmış olmak için bir tohumu da sen toprakla buluştur. Organik beslenmek vücuda verilen hürriyettir.

www.organikturkiye.com.tr

Nisan 2015

21


ORGANİK FİRMA

22

Nisan 2015

www.organikturkiye.com.tr


Hipp Ülke Müdürü Mustafa Karık: “ÇOCUKLARDA

ORGANİK EK GIDADA CİDDİ BİR PAZAR AÇIĞI VAR”

Hipp Ülke Müdürü Mustafa Karık, özellikle bebeklerin beslenmesinde organik besinlerin tüketiminin önemine dikkat çekerken, ek gıda konusunda pazarın ciddi bir açığı olduğunun da altını çiziyor.

D

aha önceki sayılarımızda da hikayesine kısaca yer verdiğimiz Hipp, Almanya’da 100 yıldan fazla süredir faaliyet gösteren bir şirket. 7 çocuğunu yetersiz beslenme yüzünden kaybeden Hipp ailesinin sağlıklı gıdalar üretmek amacıyla çıktıkları yolda büyüyen şirket, bugün toplamda 22 üretim tesisi ile tüm dünyaya organik bebek besinleri ihraç ediyor. İzmir’de Türkiye’den Almanya’ya organik hammadde ihraç etmek amacıyla kurulan Hipp Türkiye’nin ayrıca İstanbul’da da firmanın ürünlerinin ithalat, satış ve pazarlamasını yapan ikinci bir şirket yapılanması var. Hipp Türkiye Ülke Müdürü Mustafa Karık, bu şirketlerin iki ayrı şirket gibi yönetildiği bilgisini verirken, Hipp’in Türkiye’deki faaliyetleri konusunda şu bilgileri veriyor:

www.organikturkiye.com.tr

Nisan 2015

23


ORGANİK FİRMA

Bio Sertifika, AB direktiflerini baz alıyoruz ama bu direktiflerin üzerinde de limitler uyguladığımız anlamına geliyor.

“Hipp, sadece ürünler değil ürünlerin ambalajlarından tutun da nakliyesine kadar fabrikalarında, sıfır emisyon ile çalışıyor. Araçları elektrikli tırlara çevirebilir miyiz fikirleri konuşuluyor. Hipp ürünleri başta Almanya, Avusturya, İsviçre olmak üzere Avrupa’nın farklı ülkelerinde toplam 22 farklı tesiste üretilmektedir. Hipp Türkiye aslında 1999 yılında kurulmuş, İzmir merkezli bir firma. Amaç da Türkiye’den organik hammadde ihracatı gerçekleştirmek. Hipp’in Dünya üzerinde çalıştığı 6 bin çiftçisinin 1500 tanesi Türkiye’de. Aslında toplam Hipp ihtiyacının yaklaşık yüzde 3’ü buradan karşılanıyor. Türkiye’den giden organik hammaddenin ağırlıklı kısmını organik elma oluşturuyor. Özellikle Doğu, Kuzeydoğu bölgelerinden ürün gönderiliyor. Bir kısmı hammadde olarak bir kısmı da konsantre meyve suyu olarak ihraç ediliyor. Türkiye’de İzmir bölgesinde ciddi bir yatırım yapmayı da planlamışlar. Bu amaçla organik elma fidanları alınmış ortasında da bir konsantre meyve fabrikası kurmak gibi bir düşünce varmış ama o zaman bir takım sebeplerden dolayı bu durdurulmuş. Bu yatırım 2007-2008 yıllarında Gürcistan’da gerçekleşti. Gelecekte farklı projelerle Türkiye’de yatırım yapma fikri halen devam ediyor. Ürün gamı olarak dünyadaki en geniş ürün gamına sahip firmalardan biri. 500’ün üzerinde ürün var. Ürün çeşidi olarak bir bebeğin doğumundan, küçük çocukluğa geçiş dönemine kadar ihtiyacı olan her çeşidi kapsar. Ayrıca hamilelik için kullanılabilecek ürünlerde bünyemizde mevcut.

BİO SERTİFİKA İLE ÜRÜNLERE FİRMA GARANTİSİ Hipp’in Türkiye’de yapmayı planladığı yatırımdan bahsettikten sonra burada yaşanan sorunlara da

24

Nisan 2015

www.organikturkiye.com.tr

değinen Mustafa Karık, geçtiğimiz 6 yıl boyunca çok ciddi sorunlar yaşadıklarını dile getiriyor. Hipp ürünlerinin, Bio Sertifikalı ürünler olduğunu sözlerine ekleyen Karık, yasal bio logolarının dışında şirketin kendi logosuyla da AB direktiflerinin üzerinde limitler baz alındığını belirtiyor. Karık, T.C.Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın verdiği sertifika, yine sertifikasyon kuruluşlarından alınan sertifikanın yanında firmanın kendi denetimlerini de hassasiyetle yürüttüğünün altını çizerken, Türkiye’de yaşadıkları sorunları şöyle aktarıyor: “Hipp İstanbul 2007 yılı sonlarında İzmir merkezli Hipp Dış Tic.’in ikinci bir kâr merkezi olarak kuruluyor ve 2008 başında çalışmalarına başlıyor. Buradaki şirketin amacı da organik bebek mamalarını ve Hipp Anne Bebek kozmetik ürünlerini Hipp grup şirketlerinden ithal ederek satış pazarlama ve dağıtımını yapmaktır. Bu şekilde faaliyetine devam ediyor. Son 6 yıl içinde tüm sektör özellikle ithalat aşamasında zaman zaman sıkıntılar yaşamıştır. Biz biraz daha fazla etkilenmiş olabiliriz çünkü bizim bütün ürün gamımız organik ve biz çok yeni bir firmayız . Problemlerin etrafında dolanmayıp yüzleşmeye çalıştık. Buradaki amaç günü kurtarmak değildi. Hem markamız için hem de organik için bir gelecek yaratabilmekti. Devletin sektörü ve Türk tüketicisini korumaya yönelik ve AB uyum süresince yapılan yeni yönetmeliklerin ve uygulamaların gerçekleştiği bu dönemde bir takım sıkıntılar yaşamıştık.

“PAZARIN BÜYÜMESİ BİR SOSYAL SORUMLULUK” Türkiye’de pazarın büyümesinin sadece ticari bir şey


olmadığını, aynı zamanda bir sosyal sorumluluk olduğunu sözlerine ekleyen Karık, Türkiye’de bebek maması pazarının muhakkak büyümesi gerektiğinin altını çiziyor. Bunun olması için de hem başka ülkeleri örnek aldıklarını hem de piyasadaki eksikleri bulmaya çalıştıklarını ifade eden Karık, diğer ülkeler ve Türkiye arasındaki farkları şöyle aktarıyor: “Genel olarak baktığımızda Türkiye’de biberon formülü ile beslenmeye bıraktıktan sonra günlük hayatta nelerle beslendiği ile alakalı. Türkiye burada çok eksik kalıyor potansiyeline göre. Burada çok ciddi bir pazar açığı var. Diğer ülkelerde kıyasladığımız zaman da çok net bir şekilde çıkıyor. Biz biberon formüllerinde çok düşük kalmıyoruz tüketim olarak. Fakat ek gıdalarda inanılmaz bir fark var arada. Almanya’da 650 milyon Euro’luk bebek maması pazarında biberon formülleri onun çok daha düşük bir payını alıyor. Asıl büyük pay yine ek gıdalardan geliyor. Bunun aynısı Fransa’da İtalya’da. Polonya mesela satın alma gücü olarak bize çok yakın bir ülke. 40 milyon civarında bir nüfus var. 400 bin çocuk civarında bebek doğuyor yıllık. Satın alma gücü de 10 bin dolarlar 11 bin dolarlar civarında. Böyle olmasına rağmen doğan bebek sayısı da bizim üçte birimiz olmasına rağmen pazar orada yaklaşık 360-370 milyon Euro. Bizde hala 200-220 milyon Euro civarında. Bakıyorsunuz biberon formülleri sütler bizde daha fazla ama orada işte bu aradaki farkı ek gıdalar oluşturuyor. Kavanozlar, kaşık mamaları ve özellikle de Türkiye’de hiç olmayan atıştırmalıklar. Yani biz ister istemez yoksa bunun alternatifi büyükler için üretilmiş ek gıda tebliğine uygun olmayan atıştırmalıkları, bunları çocuğa bir şekilde vermek zorunda kalıyorsunuz. Çok istemeseniz de eninde sonunda çocuk bir şekilde tüketmek zorundak alıyor. Her annenin de bunu evde yapma imkanı da yok. Bu şekilde idare ediyoruz. Aslında bunların hiçbiri çocuk için uygun gıdalar değil. Özellikle 5-6 yaşına kadar biz veriyoruz ama en azından 3-3,5 yaşına kadar çocukların bu tarz beslenmesi gerekiyor.”

“ORGANİKLE ANNELERİN İÇİ RAHAT EDER” Bebek beslenmesinde organik ürün kullanımının önemine de değinen Mustafa Karık, organik tüketiminin ailelerin içinin rahat etmesini sağlayacağını ifade ediyor. “Bebek maması hiçbir zaman kötü olmamalı, olamaz” diyen Karık, organik ürünlerin avantajlarını şöyle açıklıyor: “İçerik olarak da baktığınız zaman, organik ve

konvansiyonel arasında çok büyük farklar yoktur. Organikte asıl amaç neyi daha çok verdiği değil neyi vermediğidir. Bizim zaten daha iyi besliyor daha çok vitamin içeriyor gibi bir iddiamız yok. Ama bizim ürünlerimizde veya organik ürünlerde anneler şunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirler, benim çocuğum bunu alırken içerisindeki hammaddeden kötü bir şey vücuduna girmeyecektir. Bu çok önemli. Zaten önlenmeye çalışılan budur. Organik tarımda da organik hayvancılıkta da budur. Daha fazla beslemesi değil. Bu fark çok net bir şekilde ifade edilmeli. Organik bir ürün hammadde olarak baktığınız zaman çok daha çirkin de durabilir ama asıl amaç GDO, renklendirici, koruyucu, antibiyotik vb.istenmeyenleri beraberinde bulundurmamasıdır.”

“MECBUR KALMADIKÇA KULLANMIYORUZ” Kendisi de tüketici olarak organik ile çocuğunun hastalığı sürecinde tanıştığını ifade eden Karık, bu noktada toplumun bilinçlendirilmesinin gerekliliğine vurgu yapıyor. Bazı ülkelerde organik tarımın konvansiyonel tarımın önüne geçtiğini sözlerine ekleyen Karık, “Biz bir hastalıkla karşı karşıya kalınca bu ürünlere yöneliyoruz, bunu mecbur kaldığımı zaman kullanıyoruz” diyor. Bu konuda kamunun teşviklerle organik üretimi desteklemesi gerektiğini belirten Karık, şunları söylüyor: “Sağlık Bakanlığı ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bu konuda aslında ciddi çalışmalar yapıyor. Bir yanda dünyadaki organik tohum bankalarından en önemlilerinden bir tanesi Türkiye’de oluştu. Dünyadaki ilk 3 tohum bankasından biri haline geldi, bir yandan bunu yapıyoruz öte yandan da bununla ilgili faaliyetleri bir türlü teşvik edip birilerini ayakta tutamıyoruz. İnsanları bilinçlendiremiyoruz. Satışta ne sadece ürünü forse ederek satış yapabilirsiniz ne de taleple. İkisinin aynı anda olması gerekir. Şu anda organik tarıma yönelik insanların bir ilgisi var. Bu ilgi varken bu tarafı desteklemek gerekiyor. İnsanlara bir şeyler sunmak gerekiyor. İlk başta bilgi ikincisi imkan sunmak gerekiyor, sonra ürünü sunmak gerekiyor. Bunlar oluştuktan sonra talep olacaktır. Talep arttıktan sonra sunum artacaktır. Bir şekilde bunun gelişmesi gerekiyor. Piyasa da her zaman hem organik hem konvansiyonel ürünler olacaktır. Bizim amacımız ve dileğimiz bu ayrımın tüketici tarafından daha net algılanması ve ayrışmasıdır.

Organik ürünlerde anneler şunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirler; “Benim çocuğum bunu alırken içerisindeki hammaddeden kötü bir şey vücuduna girmeyecektir.”

www.organikturkiye.com.tr

Nisan 2015

25


ORGANİK HABER

Organik

Gıdaya Yönelin Prof. Dr. Dilek Anaç “Bebeklerimizin, hastalarımızın ve yaşlılarımızın organik ürünlerle beslenmesini istiyorum. Yetiştiği yerin havası toprağı temizdir ve bu güvenli bir gıdadır”dedi.

E

ge Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü Bitki Besleme Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilek Anaç, “Dünya nüfusu arttıkça birim alanından alınan verim de yetmemeye başladı. Ülkeler, verimi arttırmak ve insanları besleyebilmek için tarımda değişik kimyasallar kullanılmaya başladı. İnsana, çevreye her şeyden önce çok canlı olarak kabul ettiğimiz toprağımıza zarar vermeye başladı. Bu durum Yeşil devrimine kadar devam etti. Biz ilk önce toprağımızı düzgün besleyeceğiz. Oradaki canlıları sağlıklı kılalım ki her türlü tarım yapabilelim. Neden organik tarım kullanılmalı; Gelecek nesilleri korumak, toprak verimliliğini korumak, genetik kaynakları korumak, su miktarı ve kalitesini korumak, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak ve enerji tasarrufu yapmak,küçük çiftçilerin gelir düzeylerini arttırmak, sağlıklı ve besin kalitesi yüksek ürün elde etmek

için organik tarım yapılmalıdır.”dedi. En çok organik üretimin yapıldığı yerin Avustralya olduğunu belirten Prof. Dr. Anaç, ’Ülkemizin farklı yerlerinde organik üretim yapılmaya başlasa da esas başlangıcı Ege Üniversitesi’dir. Tarım Bakanlığı ile işbirliği yaparak yaptığımız araştırmalar ve çalışmalar ile Türkiye genelinde organik tarımı tanıdık. Bebeklerimizin, hastalarımızın ve yaşlılarımızın organik ürünlerle beslenmesini istiyorum. Yetiştiği yerin havası toprağı temizdir ve bu güvenli bir gıdadır. İzmir’de çeşitli yerlerde organik ürünlerin satıldığı yerler bulunmakta. Organik gıdaların fiyatlarının pahalılığından şikayet ediyoruz. Ben inanıyorum ki organik gıdaya yönelim artıkça fiyatlar düşecektir. O yüzden organik tarım alanların yapıldığı yerlerin sayısı arttırılmalı. Aynı zamanda organik tarım ürünlerin satıldığı alanların da sayısı arttırılmalı” şeklinde konuştu.

2010 yılında faaliyetlerine başlayan Organik Mağazam; gıda,sağlık ve kozmetik alanında Türkiye’de temin edilebilen sertifikalı organik ürün çeşitlerini en ekonomik şekilde siz değerli müşterilerimize sunmaktadır. Misyonumuz; Türkiye’de henüz olgunlaşmamış olan organik ürün tüketimini çevreye ve sağlığa duyarlı olan siz değerli müşterilerimizin de desteği ile yaygınlaştırmaktır. Bunun yanında; Organik Mağazam, daha sağlıklı bir yaşam arzulayan ve daha güvenilir gıdalarla beslenmek isteyen müşterilerimize en iyi ürünleri en uygun fiyatlara temin edebilmeyi prensip edinmiştir.

26

Nisan 2015 www.organikturkiye.com.tr

Merkez Mh. Menekşe Sk No:17 34320 Avcılar/İstanbul

www.organikmagazam.com


Tarif DİLEK İNCE ÖZENEL dilekozenel@hotmail.com

5 adımda organik elma sirkesi Malzemeler • 1 adet 5 litrelik geniş ağızlı bir cam kavanoz • Kavanozun ağzını kapamak için tülbent parçası • Tülbenti bağlı tutmak için paket lastiği / ip parçası • 2 kilo organik elma • 1 avuç kadar nohut • Varsa 1 su bardağı kadar ev yapımı sirke • Varsa bir parça sirke anası Yapımı 1.Adım : Kış mevsiminin en olgun ve şeker oranı en yüksek organik elmalarını alın.Yeşil, ham, ekşi elmalardan kaçının. Eğer bir elma ağacınız varsa ,diplere dökülen çürük çarık (ama küflü olmayan ) elmalar varsa harika olur. Sirke yapımında kullanılacak kavanoz/kabı ve elmaları güzelce yıkayın. 3 farklı yöntem var: Elmaları katı meyve sıkacağında sıkarak suyundan sirke yapabilirsiniz. Elmaları yeyip sadece kabuklarından sirke yapabilirsiniz. Ya da benim yaptığım gibi en pratik şekliyle elmaları 4 e bölüp ,ortadaki sert kısım haricinde çekirdekleriyle birlikte kavanoza koyabilirsiniz.Her türlü sirkeleşme olur. Farklılık sirkenin tadında ve bulanıklılığında olabilir. 2.Adım: Nohutu ve varsa sirke ya da sirke anasını bu aşamada kavanoza koyun. Şart değildir sadece fermentasyon sürecini hızlandıracaktır.Elmalarun üstünü kavanozun üstünde birazcık boşluk bırakana kadar içme suyuyla doldurun. 3.Adım : Tülbent parçasını 2 kat yaparak paket lastiği ile kavanoza bağlayın. Sirkeleşmenin olabilmesi için mutlaka hava alması gerekir ve tülbent bunu sağlayacak. Bir müddet sonra sirkenin etrafında sirke sinekleri oluşacak ve ertesi gün kaybolacaklar. İşte paket lastiği de bu sinekçikler kavanoza girmesin diye. Sirkeniz oluşana dek kavanozun kapağını kapatmayın. Aksi takdirde havayla teması kesersiniz ve bakteri ler çalışamazlar. 4.Adım : Kavanozunuzu direkt güneş ışığı almayan loş ve ılık bir yerde tutun. İlk yapıldığında elmalar henüz suyun üstündedir. 1 -2 hafta sonra yavaş yavaş aşağıya inecekler, en sonunda da kavanozun dibinde kalacaklar. Elmalar suyun

altında kalana dek yaklaşık 1 hafta kadar gün içinde 2-3 kez kavanozu karıştırmanız gerekiyor. Böylelikle elmalar suyla temas edecek ve küflenme olmayacaktır. 5.Adım: Kullandığınız elmaların türüne bağlı olarak sirke 1-2 hafta sonra önce şarap gibi kokacak , beklemeye devam ettikçe sirke kokusunu almaya başlayacaksınız. Bu yaklaşık 2 ay gibi bir süredir. Daha fazla beklemeye devam ederseniz fermentasyon sürecek ve kavanozun ağzında balıkçı ağlarını andıran dantel gibi beyaz bir tabakanın oluştuğunu farkedeceksiniz. Bu tabaka beklemeye devam ettiğinizde fotoğrafta görüldüğü üzere bir sirke anasına dönüşecek .Sirke anası sirkeyi oluşturan bakterilerin atıkları. Elmalar tamamen dibe çöktüğünde keskin sirke kokusunu ve tadını aldığınızda kendinizi tebrik edip sonraki aşamaya geçebilirsiniz. Sirkenizi tülbentten geçirerek gerekiyorsa 2 kez süzün. Süzülmüş sirkelerinizi ince uzun şişelere alın ve havayla temasını kesin. Serin ve loş bir yerde muhafaza edin. Oluşan sirke anasını da yaptığınız sirkeden bir miktar alıp içinde ,buzdolabında ,kapağı kapalı halde cam bir kabın içinde 1 yıl muhafaza edebilirsiniz.

www.organikturkiye.com.tr

Nisan 2015

27


ORGANİK DOSYA

Her geçen gün

‘organik’ ürünlere talep

çoğalıyor

50 yıl öncesine kadar soframıza gelenin gerçek olup olmadığını sorgulamazdık. Yoğurdun, balın “yüzde yüz doğal” olması ispatına gerek yoktu. Tarım ilacı, sentetik gübre bilmezdik. Şimdilerde “O günlere dönüş mümkün mü?” sorusunun cevabı aranıyor. OYA AYMAN

28

Nisan 2015 www.organikturkiye.com.tr


K

entlere göç edip, topraktan uzaklaştıkça gıdamızın nasıl üretildiğinden de bihaber olduk. Artık meyve sebzemizi, onu yetiştiren çiftçiden değil, market raflarından alıyorduk. Sonra kiremit tozlu kırmızıbiberleri, siyaha boyanan zeytinleri, eşek etinden sucukları öğrendik. ‘İçindekiler’ bölümünde yazılanlar bize yabancılaştı; emülgatörle, aspartamla, monosodyum glutamat (MSG) ile homojenize yoğurtla, UHT sütle tanıştık. Birçoğumuz tarım ilaçlarının, hormonların ve sentetik gübrelerin sağlığa zararlı olabileceğini, ihraç edilen sebze ve meyvelerdeki ilaç kalıntısı yüzünden yabancı gümrüklerden geri döndüğüne ilişkin haberleri dinlediğinde öğrendi. Yozgat’ta aspir hasadı başladı. Sonunda hibrit tohumları, genleriyle oynanmış gıdaları konuşur olduk. Gıdamız doğadan koparak laboratuvara girdi, endüstri haline geldi. Ve zihinlerde sorular birikmeye başladı. Yetiştirilirken ilaç kullanılmış mı? Tohumu yerel mi? Bu kadar uzun ömürlü olması için nasıl bir işlemden geçirilmiş? Sütünü içtiğim inek GDO’lu (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) yemle beslenmiş midir? Tavuklar serbest geziyorlar mı? Yediğim ette antibiyotik var mı? Zirai ilaç kalıntılarının kanser, üreme sistemi ve doğum bozuklukları, beyin ve sinir sisteminde, bağışıklık sisteminde hasar, alerji, çocuklarda gelişim bozukluklarına neden olduğuna ilişkin bilimsel araştırmalar var. Columbia Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, tarım ilacı etken maddesi ‘chlorpyrifos’un, anne karnındaki bebeğin ön beyin zarının küçülmesine neden olduğu, ilerleyen yaşlarda zihinsel yeteneklerinde soruna yol açtığı belirlendi.[1] Greenpeace’in uluslararası araştırmalarına göre, endüstriyel

Endüstriyel tarım yapan küçük çiftlikler mazot, tohum, ilaç, gübre vs. gibi girdi maliyetlerini karşılamakta zorlanıyor.

Geleneksel tarımdan endüstriyel tarıma geçiş, başlangıçta verimi artırdığı için herkes tarafından olumlu karşılanıyordu. Yıllar içinde endüstriyel gıdaya güven azaldı.

tarımda kullanılan pestisit (böcek öldürücü), kimyasal gübre, toprağı fakirleştirdiği, yeraltı sularını kirlettiği için sürdürülebilir değil.[2] Ege Üniversitesi’nden tarım ekonomisi uzmanı Prof. Tayfun Özkaya bunun açlığa davetiye çıkardığını söylüyor. “Tarım zararlısı böcekler çoğalmaya devam ediyor. Çünkü pestisitler öldürürken ayrım yapmıyor. Zararlıları yiyen diğer böcekler de ölüyor. Ayrıca böcekler, tarım ilaçlarına karşı evrim yoluyla dayanıklılık kazanıyor. Ekolojik tarımda ise canlılar arasında çoğunlukla hiçbirinin zarar vermediği bir denge oluyor.” 10 yıldır Bursa Karacabey’de ekolojik tarım yapan Şaban Burhan tarım ilacı gözlemlerini aktarıyor: “Fare yiyen yılanı da, yaprak bitini yiyen uğurböceğini de öldürürsünüz. İlaç, sentetik gübre doğal yapıyı bozar, daha fazla zararlı gelir; daha fazla ilaç gerekir. Doğal preparatla zararlı kontrolü yapabiliyoruz, doğaya zarar vermeden ürün yetiştiriyoruz.” Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, her yıl 3 milyon kişi pestisit zehirlenmesine maruz kalıyor. Gıda endüstrisi geliştikçe, katkı maddeleri, beyazlatma ya da rafinerasyon gibi işlemler gerçek ve doğal olandan uzaklaşmaya neden oluyor. Tip2 diyabet ve obezite gibi hastalıkların tedavisinde kullanılan Yaşam Tarzı Tıbbı uzmanı Dr. Nurhayat Gül “UHT gibi uzun raf ömrünü hedefleyen ürünlerden, dayanması için antibiyotik ve anti mantar kimyasalları kullanılmış; maliyeti düşürmek, verimi artırmak için sentetik, GDO’lu yemlerle beslenmiş hayvan ürünlerinden de uzak durulmalı.” diyor.

Geleneksel tarımda çiftçi kendi tohumunu ayırıyor, gübresini hayvanından ve bitkilerinden sağlıyor.

www.organikturkiye.com.tr

Nisan 2015

29


ORGANİK SAĞLIK

Sağlıklı gıda sağlıklı tohum, sağlıklı toprak ve temiz suyla mümkün.

Hasadı, geleneksel tarım aletleriyle yapıyorlar

Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin 2009’da yaptığı araştırmada tezgâhtan gelişigüzel alınan 10 üründen yedisinde yasaklı tarım ilacı, limiti aşan pestisit kalıntısı belirlenmiş. Şube Başkanı Ahmet Atalık, bunun üzerine Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın 81 ilde tarım ilacı kalıntısı denetimlerini artırdığını söylüyor. Tüketicinin kafasındaki sorulardan biri de katkı maddesi. Gıda Mühendisleri Odası İstanbul Başkanı Sedat Kuru’ya göre, üreticiler tüketicinin görsellik, kıvam taleplerini karşılamak için, altyapısı uygun değilse daha fazla katkı maddesi kullanabiliyor. “Oysa oksijensiz ortamda vakumla paketlerseniz, ürünün raf ömrünü katkı maddesiz de uzatabilirsiniz. Hükümet 2014’te geleneksel ürünlerde katkı maddesi kullanımını büyük oranda yasakladı. Örneğin çiğ köftede askorbik asit (C vitamini) haricindeki bütün katkı maddeleri yasak.” Kuru, tüketicinin sağlıklı gıdaya ulaşmaya çalışırken büyük bilgi kirliliğiyle karşı karşıya kaldığını, bu nedenle yorgun düşerek sorgulamaktan tamamen vazgeçebildiğini söylüyor.

Organik gıdaya talep artıyor

Newcastle Üniversitesi’nden Prof. Carlo Leifert ve ekibinin araştırmasına göre, organik süt konvansiyonel süte oranla daha yüksek E vitamini içeriyor; organik meyve ve sebzelerdeki C vitamini, mineral ve antioksidanlar organik olmayanlara göre daha fazla.[3] 2008’de ABD’de yapılan bir araştırmada, konvansiyonel ve ekolojik ürünlerin besin değerlerini karşılaştıran bilim insanları 236 örnek üzerinde yaptıkları incelemede şu sonuca vardılar: Aralarında antioksidan, beta-karoten, E vitamini, fosfor ve proteinin de bulunduğu 11 ayrı besin maddesi, ekolojik ürünlerin yüzde 61’inde daha yoğundu.[4]

30

Nisan 2015 www.organikturkiye.com.tr

Tahılların tam olması yani herhangi bir işlemle kepek ve rüşeymlerinden (özünden) ayrılmamaları, lif, mineraller, protein gibi besleyici unsurların çoğunu barındırmalarını sağlıyor. Uzmanlar, tam gıdaların özellikle kalın bağırsaktaki bakteri florasının devamlılığında önemli rol oynadığını belirtiyor. Sentetik ilaç ve gübre kullanmadığından emin olduğu çiftçilerden doğrudan satın alma olanağına sahip olmayanlar, genellikle sertifikalı ekolojik ürünleri tercih ediyor. Türkiye’de 1980’li yıllarda yurtdışından gelen talep üzerine başlayan ekolojik üretim, iç pazarda yükselen taleple 2000’lerde ciddi ivme kazandı. Ekolojik üretim yapan çiftçi sayısı 2002’de 12 bin 428’ken, 2013’te 60 bin 797’ye yükseldi. Üretim beş kat artarak, 310 bin tondan 1 milyon 620 bin tona çıktı. Ama Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) verilerine göre, 2012’de Türkiye’de ekolojik tarım alanının payı sadece yüzde 2,95 oldu. Bundan 10 yıl önce ekolojik sertifikalı gıdalar sadece belli başlı doğal ürün dükkânlarında satılıyordu. Bugün market reyonlarında, sayısı giderek artan ekolojik pazarlarda ve internet yoluyla ekolojik gıdaya ulaşmak mümkün. Elma üreticisinin umudu “Rusya pazarı”

Endüstriyel tarımla üretilen ürünlerde pestisit (böcek ilacı) kullanılması tüketiciyi endişelendiriyor. Pek çoğu fazla miktarda ilaç kullanıldığı kanısına sahip.


‘Yüzde 100 Ekolojik Pazarlar’ı organize edip, denetleyen Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin Eş Genel Müdürü Batur Şehirlioğlu, ekolojik pazar müşterisinin ağırlıklı olarak gelir düzeyi değil, eğitim düzeyi yüksek olanlardan oluştuğunu belirtiyor.

Bayramı fındık toplayarak geçiriyorlar ‘Topluluk Destekli Tarım’ denemeleri Türkiye’de de yapılıyor. Destekçiler ya hasattan pay satın alıyor ya da çiftlik işlerine yardımcı oluyor.

Neden ekolojik ürün daha pahalı?

Dar gelirli pek çok kişi ekolojik ürün alamıyor. Batur Şehirlioğlu fiyatı artıran nedenleri şöyle sıralıyor: “Ekolojik pazarlarda tezgâh açanların yüzde 60’ı küçük çiftçi ve üretici. Yabani ot ilaçları kullanmak yerine, otları çapalama, toplama işlemi yapılıyor, bu da daha fazla iş gücü demek. Ekolojik tohum, organik ilaçlar, gübre, yem vb. pahalı. Kontrol, sertifikasyon, analiz bedelleri ödeniyor. Talebin az oluşu, pazar ağının, pazarlama alternatiflerinin darlığı lojistik maliyetleri etkiliyor. Ekolojik ürünlerde, konvansiyonel ilaç, hormon, gübre kullanılmadığı için ürün kaybı bazen daha fazla olabiliyor.” Dünya ekolojik ürün pazarından elde edilen gelir listesinin başında ABD, Almanya ve Fransa var. En fazla ekolojik üretim yapılan alan ise Avustralya ve Arjantin’de. Dünyadaki ekolojik tarım alanlarının yüzde 1,2’sine sahip olan Türkiye üretimde 12’inci sırada. Tüketimde üretimden farklı bir sıralama var. Kişi başı tüketim İsviçre 250 dolarla birinci sırada, onu 226 dolarla Danimarka, 187 dolarla Lüksemburg izliyor. Bu veriler ekolojik ürün talebinin, o ülkede ekolojik üretim yapılmasından çok, sağlıklı beslenme ve doğa koruma bilinci ile satın alma gücü gibi farklı nedenlere bağlı olduğunu gösteriyor. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ekolojik tarım uygulamalarının yaygınlaşması yönünde dekar, hayvan, kovan ve balıkta kilo başına belli destekler veriyor. Biyolojik mücadele yöntemlerini uygulamak isteyen çiftçilere de maddi destekte bulunuyor.

Ekolojik üretim verimi düşürür mü?

Tayfun Özkaya, “Aç insan sayısının azalmasında elbette endüstriyel tarımın rolü oldu. Ancak düşüş, büyük kirlenme, çevre problemleri, sosyal dengesizlikler pahasına oldu. 1990’da 1 milyon aç varken bu sayı günümüzde sadece 868 bin. ABD’deki Rodale Enstitüsü’nün 30 yıldan fazladır sürdürdüğü denemeler ekolojik mısır ve soyada verimin biraz daha yüksek olduğunu gösterdi. Kurak yıllarda verim daha da artıyor. Araştırmalar, böyle dönemlerde ekolojik üretimde kârdaki artışın üç misli olduğunu; enerji kullanımının, iklim değişikliğinde rol oynayan sera gazlarının belirgin düzeyde düştüğünü gösteriyor.” Tarım ekonomisti gıda politikalarında çok sayıda makale ve kitabın yazarı gazeteci, aktivist Michael Pollan, dünya nüfusunun beslenmesini, tarımın sürdürülebilir olmasına bağlıyor: “Endüstriyel ürünler yüzde 20 daha verimli. Ama kuraklık zamanı ekolojiklerin performansı çok daha yüksek; çünkü sağlıklı toprak, iklim değişikliğinin etkilerine karşı

koruyucu görev yapıyor. Sürdürülebilir tarım değişen iklim koşulları karşısında avantaj sağlayabilir. Belki de mesele, sürdürebilir tarımın dünyayı besleyip besleyemeyeceği değil; sürdürülebilir tarım dışında hiçbir şeyin dünyayı besleyemeyeceği.”

Sağlıklı gıdaya ulaşmanın yolları

Gerçek gıda talebi, doğa dostu üretim yapan küçük çiftçilerin geniş pazarlama ağına ihtiyacı, sağlıklı gıdaya ulaşma yollarını çeşitlendiriyor. İstanbul ve Ankara’da canlanan bostanlar, Boğaziçi Üniversitesi arazisinde ekim yapan Tarlataban Grubu ve Yeryüzü Derneği’nin desteğiyle hayata geçirilen kent bahçeleri bunlara örnek. 1960’ların ortasında Almanya, İsviçre ve Japonya’da gıda güvenliği konusundaki kaygılar sonucu ortaya çıkan ve bugün milyonlarca üyesi olan ‘Topluluk Destekli Tarım’ denemeleri Türkiye’de de yapılıyor. Bu yöntemde destekçiler hasattan pay satın alarak, bazen de çiftlik işlerine destek olarak çiftliğin giderlerini karşılamaya yardımcı oluyor. Karşılığında, çiftlik mümkün olan en sağlıklı ve taze mevsimlik ürün temin ediyor. Bir diğer gıda temini yolu da, Katılımcı Onay Sistemleri (KOS). Üreticiler, tüketiciler ve diğer taraflar standartların tanımlanmasından, kontrol yöntemlerinin belirlenmesine kadar sürece doğrudan katılabiliyor. Ankara’da faaliyet gösteren Doğal Besin, Bilinçli Beslenme (DBB) grubu bu sistemi uyguluyor. Doğa dostu yöntemlerle üretilen sağlıklı besinlere aracısız şekilde ulaşmak isteyen ve bunun için sorumluluk alan bireylerden oluşan DBB, duyarlı üreticiler ile alıcıları yakınlaştırmayı, karşılıklı güven oluşturmayı hedefliyor. İstanbul, Çanakkale, İzmir, Balıkesir’de de bu yönde adımlar atılıyor. Kaynaklar: [1] http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3237355/ [2] http://www.greenpeace.org/international/Global/international/publications/ agriculture/2011/Defining-Ecological-Farming-2009.pdf [3]http://www.ncl.ac.uk/press.office/press.release/item/new-study-finds-significantdifferences-between-organic-and-non-organic-food [4] http://www.organic-center.org/reportfiles/5367_Nutrient_Content_SSR_FINAL_V2.pd

Ekolojik ürünlerde ilaç, hormon ve gübre kullanılmadığı için ürün kaybı daha fazla olabiliyor.


ORGANİK SAĞLIK

Sağlıklı bir ömür yaşamak isteyenlerin son yıllardaki tercihi, üretiminde hiçbir kimyasal kullanılmayan organik gıdalar. Ancak organik diye satılan her ürüne de güvenmemek gerekiyor. Sertifikalarının olup olmadığı mutlaka incelenmeli. Bu konuda en güvenilir yerler organik pazarlar. Biz de o pazarlardan birini gezdik.

32

Nisan 2015 www.organikturkiye.com.tr


S

on zamanlarda artan hastalıkların önemli nedenlerinden biri de hormonlu gıdalar. Bu durum hepimizi sağlıklı beslenmeye yönlendirdi. Tabii ki sağlıklı beslenme deyince ilk akla organik gıdalar geliyor. Adını sıkça duyuyoruz ama organik gıdanın ne olduğunu pek çoğumuz tam olarak bilmiyoruz. Organik ürün, üretimde kimyasal girdi kullanılmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı olan tarımsal bir üretim biçimi. Son yıllarda Türkiye’de de önem kazanan organik tarımda amaç, toprak ve su kaynaklarıyla havayı kirletmeden, bitki, hayvan ve insan sağlığını korumak ve daha sağlıklı nesiller yaratmak. Etrafımızda bu kadar katkı maddeli gıda varken bizler için en sağlıklısını nereden bulabileceğimizi bilemiyoruz. Bu noktada organik pazarlar devreye giriyor.

İlki İzmir’de açıldı

Türkiye’de ilk organik pazar 2010’da İzmir’de açıldı ve şu anda İstanbul’da sayıları giderek artıyor. Bizler de Mektebim Okulları öğrencileri olarak insanların neden organik ürün tüketmek istediğini tam anlamıyla öğrenebilmek için Zeytinburnu Organik Pazarı’nı ziyaret ettik ve üreticilerden bilgi aldık. Pazarda satış yapmaya ilk başladıklarında şu anki kadar kazanamadıklarını belirten üreticiler, belediyelerin uygun pazar yerleri açması ve medyada yapılan haberlerin artmasıyla insanların dikkatinin organik ürünlere yöneldiğini söylüyorlar. Organik pazarda örneğin domates ve salatalığın kilosu 8 TL, marketlerde ise aynı ürünleri 3 TL’ye alabiliyorsunuz. Üreticiler fiyatların yüksekliğini kimyasal ilaç kullanmadan ürün yetiştirmelerine ve daha az mahsul elde edilmesine bağlıyorlar. Tüketicilerin bilinçlendiğini ve pazara gelenlerin sayısının her geçen gün arttığını dile getiriyorlar. Biz gittiğimizde pazar, çok kalabalık değildi. Ancak röportaj yaptığımız kişilerin, pazarın sürekli müşterileri olduğunu öğrendik. Neden organik pazar diye sorduğumuzda, ürünlerin sertifikalı olmasının güvenirlilik açısından önemli olduğunu söylediler; bu ürünlere güveniyor ve daha çok tercih ediyorlarmış.

Bez çanta kullanılıyor

Organik pazarda meyve ve sebzelerin daha küçük boyutlarda olması dikkatimizi çekti. Marketlerdeki manav reyonlarında yer alan parlak

Stephen Hawking’in sıra dışı hikâyesi meyve sebzelere benzemiyorlardı. Ancak kokuları ve tatları çok güzeldi. Bir de insanlar, aldıkları ürünleri poşetlerde değil, bez çantalarda taşıyorlar. Organik pazar denildiğinde akla sadece meyve sebzeler geliyor. Oysa ki burada bal, krem, sıvı yağ, reçel, tarhana, baklagiller olmak üzere pek çok ürün bulunuyor. Pazarı gezip üreticilerden aldığımız bilgilerle sağlıklı bir gelecek için organik ürünleri tercih etmenin daha faydalı olacağının kanısına vardık. Artık ailelerimize de organik pazardan alışveriş yapmalarını önereceğiz.

Türkiye’de 27 Şubat 2015’te vizyona girecek “Her Şeyin Teorisi” adlı film, ünlü fizikçi ve bilim adamı Stephen Hawking’in hayatından kesitler sunuyor. Filmde Hawking’in kariyerinin ilk yıllarını, fiziksel anlamda onu engelleyen ALS hastalığına karşı verdiği mücadeleyi ve ilk eşi Jane Wilde ile ilişkisini izleyeceğiz. David Thewlis, Emily Watson, Eddie Redmayne, Felicity Jones ve Harry Lloyd’un başrollerini paylaştığı film, modern bilim ve teknoloji tarihini değiştiren İngiliz fizikçinin hayatının bilinmeyen yönlerini de izleyiciye aktarıyor. Yönetmenliğini James Marsh’ın yaptığı “Her Şeyin Teorisi”nde Hawking’in üniversitedeki öğrencilik yıllarında başından geçen olaylara da şahit olacaksınız.

Organik mi değil mi?

Stephen HawkIng kimdir? İngiltere’de 8 Ocak 1942 tarihinde doğan Stephen Hawking, Oxford Üniversitesi’ne devam ederken matematik bölümü olmadığı için fizik bölümü okumaya karar verir. Üç yıl sonra doğa bilimleri konusunda onur madalyasıyla ödüllendirilen Hawking, daha sonra kozmoloji üzerine yoğunlaşmak için Cambridge Üniversitesi’ne giderek eğitimini bu alanda sürdürür. Doktorasını aldıktan sonra ilk önce araştırma asistanı, daha sonrada profesör asistanı olan Stephen Hawking, 1979’dan sonra matematik bölümünde Lucasion Matematik Profesörü unvanını alır.

Bir ürünün organik olup olmadığını dışarıdan anlamak mümkün değil. O nedenle ürünün ambalajındaki sertifikayı kontrol etmek gerekiyor. Ürünün organik olabilmesi için Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş ve uluslararası kuruluşlara akredite olmuş bağımsız bir kurum tarafından sertifikalandırılmış olması gerekiyor. Ürünün üzerinde “Organik Tarım - Türkiye Cumhuriyeti” logolu etiketle denetleme kuruluşunun etiketi yoksa o ürün organik değildir.

İstanbul’un semtlerindeki organik pazarlar • • • • • •

Şişli’de Lala Şahin Sokak’ta her cumartesi organik pazar kuruluyor. Bakırköy’de Airport Alışveriş Merkezi’nin yan ve arka açık otopark alanında salı ve cumartesi günleri kurulmakta. Beylikdüzü’nde Çarşamba Pazarı olarak bilinen kapalı pazar alanında organik ürünler cumartesi günleri satışa sunulmakta. Kartal’da tren istasyonun hemen yanında kurulan pazarda, pazar günleri organik ürünleri bulabilirsiniz. Küçükçekmece-Arenapark ekolojik pazarı, her pazar açık. Kadıköy’deki Özgürlük Parkı’nda kurulan organik halk pazarı çarşamba günleri düzenleniyor.

www.organikturkiye.com.tr

Nisan 2015

33


ORGANİK RÖPORTAJ

Sağlıklı gıda

taze direkt ile bir tık uzağınızda

Organik ürünlere daha fazla tüketicinin ve daha kolay yoldan ulaşabilmesi için Taze Direkt’i kuran Hasan Aslanoba, bir evin bütün mutfak alışverişinin yapılabileceği bir site olma iddiasında olduklarını söylüyor.

34

Nisan 2015

www.organikturkiye.com.tr


S

on yıllarda tüketicilerin ilgisiyle günden güne büyüyen e-ticaret pazarı ile organik sektörünü bir araya getiren Taze Direkt, organik tüketicilerine sağlıklı gıdaya daha kolay erişmeleri için imkan tanıyor. Erikli markasını su sektöründe liderliğe taşıyan isim Hasan Aslanoba tarafından kurulan Taze Direkt’in hikayesini Hasan Bey’den dinledik. “Her gün heyecanla işe gidiyorum; bu duygu ancak işinizi çok sevdiğiniz zaman mümkün olabilir” diyerek sözlerine başlayan Aslanoba, aynı zamanda bir melek yatırımcı olarak çok sayıda girişimciye destek oluyor. Aslanoba, işine olan tutkusunu şu sözlerle dile getiriyor: “Bir işi sevmenin en önemli şartı da farklı, heyecanlı ve dinamik olmasıdır. Özellikle, internet teknolojilerini kullanarak, geleneksel işleri büyük bir hızla ölçeklendirebilmek ve önemli ekonomik değerler üretmek mümkün. Diğer taraftan, yatırımcı olarak, çok sayıda farklı girişimci ile etkileşimde olmak beni de bir girişimci olarak besliyor, geliştiriyor. Bilgi ve tecrübe paylaşıldıkça daha da değerli hale geliyor.” Tazedirekt.com’un, insanların taze ve organik gıda ihtiyacını karşılamak amacıyla başladıkları online bir iş modeli olduğunu belirten Aslanoba, insanların şehrin gürültüsü ve yoğun yaşam temposunda, beslenme için doğru yerlerden doğru alışverişi yapmaya vakit ayıramadığını ifade ediyor. “Tazedirekt.com ile tüketicilerin organik, doğal ve güvenilir taze gıdalara ulaşma ihtiyacına cevap vermeyi hedefliyoruz” diyen Hasan Aslanoba, şöyle devam ediyor: “2014 yılının Mart ayında pilot olarak Bursa’da faaliyete geçirdiğimiz girişimimiz, Aralık’tan itibaren

de İstanbul’da hizmet vermeye başladı. Tazedirekt. com’u milyar dolarlık bir iş haline getirmeyi hedefliyorum. Market alışverişi, e-ticaret sektörü çok büyümüş olsa da hala fazla gelişmedi. Biz de bu alanda bir eksiklik gördük ve bunu değerlendirip kapatmaya karar verdik. Bizim odak noktamız taze ve organik gıdalar olsa da müşteri talepleri doğrultusunda yerel ve gurme ürünlere hatta bazı gıda dışı ürünlere de sitemizde yer veriyoruz. Şu an 2 binin üzerinde ürünümüz var. Bu rakamı daha da artıracağız.”

“BÜTÜN MUTFAK İHTİYAÇLARININ KARŞILANACAĞI SİTE OLMA İDDİASI TAŞIYORUZ”

Tazedirek.com ile bir evin bütün ev ve mutfak alışverişinin yapılabileceği bir site olma iddiası taşıdıklarını da sözlerine ekleyen Hasan Aslanoba, tamamen müşteri odaklı çalıştıkları için ürünlerin siparişi verildiğinde, ertesi gün sizin istenilen saatte teslimat yaptıklarını ifade ediyor. Tazedirekt.com için çok ciddi yatırımlar yaptıklarını da kaydeden Aslanoba, “Özellikle et konusu fazlasıyla güven gerektiriyor. Biz de bu nedenle bu alanda dikey entegre olmaya karar verdik. Bunun için de kendi çiftliğimiz Boğazköy Çiftliği’ni kurduk. Küçükbaş ve büyükbaş hayvanları kesinlikle GDO’lu yemler kullanmadan besliyoruz. Et parçalama tesisimiz de kendimize ait. Yani, et ürünlerimize bizden başka hiçbir el değmiyor. Organik sebzeler yetiştirebilmek için de Bostandere Çiftliği markamızı kurduk. Yaklaşık bin dönümlük bir araziyi organik tarım yapmak üzere hazırladık. Sertifikasyonlarımızı tamamladıktan sonra daha kaliteli ve uygun fiyatlı organik tarım ürünlerimizi piyasaya sunacağız” diyor.

www.organikturkiye.com.tr

Nisan 2015

35


ORGANİK RÖPORTAJ

“OnlIne alışveriş tüketiciye hem zaman hem de maliyet tasarrufu sağlıyor”

“ÖLÇEĞİMİZ ARTTIKÇA MALİYETLERİMİZ DAHA DA DÜŞECEKTİR”

Tüketicilere sağladıkları kolaylıklarla ilgili bilgiler de veren Hasan Aslanoba, öncelikle taze ve doğal gıdaları soğuk zinciri bozmadan online alışveriş yolu ile tüketicilere ulaştırdıklarını, ürünleri akşam 23:00’e kadar sipariş verdiklerinde ertesi gün kapılarında bulma imkanı sağladıklarını dile getiriyor. Bunun dışında özel hazırlanan bazı listeleri ve bu listelerde yer alan ürünlerinin bulunduğunu da kaydeden Aslanoba, emziren anneler, diyabetik ürünler, glutensiz ürünler gibi listeleri ile ihtiyaca özel ürünleri bir araya getirdiklerini de ifade ediyor. Ürünlerinin fiyatlarının uygunluğuna da dikkat çeken Aslanoba, şöyle devam ediyor: “Aslında, ölçeğimiz arttıkça maliyetlerimiz daha da düşecektir. En başta organik ürünler olmak üzere, tüm taze gıdaları aracısız biçimde direkt eve ulaştırmak istiyoruz. Organik gıdalara, daha geniş kitlelerin, daha uygun fiyatlarla ulaşması gerektiğine inanıyoruz. Benzersiz iş modelimiz ile yarattığımız verimliliği ve değeri müşterilerimize yansıtmak konusunda kararlıyız. Amacımız, birim başına kar maksimizasyonu değil; devamlı büyümek ve pazarı da büyütmektir. Online alışverişin tüketici açısından çekici bulunmasının pek çok sebebi var. Tüketiciler sadece bir bilgisayar ya da akıllı cihaz sayesinde istediği yerden istediği ürünü bir tıkla alabiliyor. Ayrıca birbirinden farklı pek çok ürüne aynı yerden ulaşabiliyor ve siparişleri kapısına kadar getiriliyor. Online alışveriş tüketiciye hem zaman hem de maliyet tasarrufu sağlıyor.”

36

Nisan 2015

www.organikturkiye.com.tr

“ÜRÜN ÇEŞİTLİLİĞİMİZİ 5 BİNE ÇIKARMAK İSTİYORUZ”

Tazedirekt.com’un müşteri profilinin, iyi beslenmek, doğal ürünleri tüketmek isteyen, yoğun hayat temposu olan herkes olduğunu ve müşterilerinin %55’ini kadın, %45’ini ise erkeklerin oluşturduğunu da ekleyen Aslanoba, taze gıda alışverişinde akla gelen ilk marka olmanın öncelikli hedefleri olduğunu ifade ediyor ve ekliyor: “Bunun için, teknoloji, operasyon ve ürün çeşitliliği konusunda özenle çalışıyoruz. Ürün çeşitliliği konusundaki hassasiyetimizden de vazgeçmeyi düşünmüyoruz, bulunabilirliği zor olan gurme ve yerel ürünleri her zaman yer vermeyi hedefliyoruz. Aynı zamanda market raflarında satışı bulunmayan yerel üreticileri de desteklemek arzusundayız. Ürün çeşitliliğimizi ve gamımızı 5000’e çıkarmak istiyoruz.” Şu anda sadece İstanbul ve Bursa’da hizmet verdiklerini de kaydeden Aslanoba, tüketicilerin neden tazedirekt.com’u tercih etmesi gerektiğini ise şu sözlerle ifade ediyor: “Tazedirekt.com, insanların taze ve organik gıda ihtiyacını karşılamak amacıyla başladığımız online bir iş modeli. İnsanlar tazedirekt. com sayesinde evinin konforunda alışverişini yapabiliyor ve doğadan kopup gelen ürünleri ertesi gün kapısında buluyor. Ayrıca ürünlerimiz hakkında bilgilere de internet sitemizden ayrıntılı olarak ulaşabiliyor. Günümüzde özellikle de et konusunda yediklerimizin nereden geldiği, nasıl üretildiği gibi sorular hep kafamızı bulandırıyor. Tazedirekt.com bu konuda tam bir şeffaflık da sunuyor. Tüm bunlar da tercih edilme sebeplerimizi oluşturuyor.”


Çuvaldız M U R AT D E N İ Z E L muratdenizel@gmail.com

Organik beyin eynin organiği olur mu? Olur. Kirlenmemiş, tüm yaşananlara ve yaşanmışlara rağmen temiz kalmış beyinlere ‘’organik beyin’’ denir. Kısmen kirlenmiş olsa dahi yeniden arınma sürecine girmiş beyinlere ise, ‘’geçiş dönemi beyni’’ denir. Organik ürünlere ilgi duymak, organik ürünleri üretmek, tüketmek, doğru tanıtmak için önce beyninde organik olması gerekiyor. Üretici ve basın cephesinde, akademik alanda organik beyinlerin sayısı gittikçe artıyor. Aynı oranda artışı maalesef tüketenler adına söylemekse mümkün değil deniyor. Mümkün değil çünkü tüketicinin çok büyük bir kısmının beyni kirli ve hızla daha da kirlenmeye, kirletilmeye devam ediyor yaşadığımız ülkede, deniyor. Deniyor ki, televizyon bile yeter tek başına. Nasıl bir toplumsak, ya kan dehşet göz yaşı ile bezenmiş dizilerin esiriyiz, ya siyasetin, ya futbolun, ya aklı uyuşturan yarışmaların ya da kendine eş arayanlar için çöpçatan programlarının. Raytinglerin verileri öyle diyormuş. Ve de beyinleri daha da çok kirleten bir başka faktör daha var ki, o en beteri. Kaygıymış. Zaten kirlenmiş olan beyinler bir de irili ufaklı kaygılar ile allak bullak edilince iyice, doğru ile yanlışların önem sırasına göre dizilimi değişiyormuş zihinlerde. Ve bu gittikçe sertleşen karmaşa ve geleceğe yönelik belirsizlikler arasında bir yerde toplumun her yönüne doğru sızabilmek adına kendine çatlaklar arıyormuş organik sektör. Ve buluyormuşta. Doğru. Pırıl pırıl insanlar, ellerinde var olan imkanlarla hayatları boyu şahane yaşayacaklarına takılıyorlar organik beyinlerinin peşine, üretiyorlar, araştırıyorlar, satıyorlar, yaratıyorlar. Sayıları belki az. Az sayıyı oluşturan her bir kişiyse bir çatlağı temsil ediyor aslında ve gittikçe sertleşen acımasızlaşan kirlenmenin sızmaya çalışıyor içine. Hadi gel organik ye iç kullan demekle olmuyor demek. Bak ne güzel ürünler yaptım demekle de olmuyor. Bak fiyatları ucuzlattım hadi koş gel al demekle de olmuyor. Diğer yöndeyse organik olmaya hazır, geçiş dönemini yaşayan beyin sayısı ise gittikçe çoğalıyor ‘’muş’’ demeyeceğim, çoğalıyor çünkü. Gözlerimle gördüğüm, şahsen yaşadığım bir festivalde şahit oldum bu duruma. Ürünler organik sertifikalı falan değildi. Ancak çoğu bal gibi organikti, bir sertifikası eksikti. Tertemiz dağlardan tepelerden tek tek elle toplanmışlardı çünkü. Ürünleri

B

hazırlayanlar, pişirenler, satanlarınsa beyinleri tertemiz, neredeyse tam organikti. Alıcılarda tam geçiş dönemi beyinleri. Ver doğru bilgileri, ver desteği her yönde, ver doğru servisi, mutlu et onları, bir yıla kalmaz organik olurlar hepsi. Tarih 26 – 29 Mart günleri. Yer Alaçatı. Konumuz; Ot Festivali. Şakır şakır yağmur yağıyor. Biz sıkıntıdan kahroluyoruz, hay allah ellerinde kalacak yiyecekler, otlar diye. Zaten sayılı günler. Yağmur bir duruyor, sonra yine şakır şakır. Demeye kalmadı, binlerle insan. Akın akın geliyorlar. Şakır şakır yağmura rağmen. Köyün dışında araba park edecek bir karış yer yok. Plakalara bakıyoruz onlarla farklı şehirden. Altı yüzden fazla sayıda masanın üstleri insanı çıldırtacak kadar otlarla, yiyeceklerle dolu. Hele o otlar. Tam ziyafet. Hem gözlere, hem gönüllere, hem miğdelere, esas ruhlara büyük ziyafet. Sohbetler, şakalaşmalar, yemeler, içmeler. E ne oldu o yüzlerce marka restoranlara? Kapattılar da, aç mı kaldı insanlar? Hayır. Doğru anlattılar neyi neden yaptıklarını Alaçatılılar. Yıllardır. Sabırla. Taviz vermeden. İğne ile kazdılar kuyuyu. Sonuç? Şakır şakır yağmur, ama zannedersin yazın göbeği, sokaklarda adım atamıyorsun. İnsanlar otluyorlar. Bizde tabiki. Postmodern teyzenin ısırgan otundan yaptığı krepi mutlu mesut götürürken hamudu ile, demeğe kalmadı bir sonraki masada ansızın soğan dolmasına aşık olup akıl tutulmasına uğrayınca, iyice zıvanadan çıkıp tavan yaptık mecburen enginar tatlısı ile. Bir tarafta söylemler, iç pazarda organik müşteri yeteri kadar hevesli değil, satışlar hiç mi hiç yeterli değil diye diye. Diğer tarafta binlerle insan, on binin üstünde binlerle derken, yüzlerle kilometre kat edip, önce sokakları, sonra da midelerini doldurdular otlarla. Organik ürünlerin yer almadığı ancak beyinlerin organik olduğu bir festival yaşayınca, içim gitti nedense. Neden tek bir tane dahi organik markası yok bu festivalde diye. Bir tarafta tek bir yeni müşteri için kendi paralayan organik sektörü, diğer tarafta binlerle organik veya geçiş dönemi beyinlerin cirit attığı festivalde tek bir organik markasının yer almaması. En büyük eksiğimiz ‘’pazarlama pazarlama pazarlama’’ diye sayıklıyor duruyorum ha bire. Uykumda değil ama. En son Alaçatı Ot Festivalinde… Seneye yine gideceğim. Bir gün bizimde organik festivalimiz olursa, ona da giderim. Hatta sırtımda taşırım ürünleri. Eğer ki bir gün derin uykularından uyanırlarsa patronlar tabiki…

www.organikturkiye.com.tr

Nisan 2015

37


ORGANİK SAĞLIK

Gezegenimiz için en sağlıklı 6 yiyecek Hem bizler hem de çevremiz için iyi bir besindüzeni Dünya Üzerinde Bulunması Kolay ve Besin Değeri Yüksek Besinler

Balık Balıklar, en değerli element olan iyotun da aralarında bulunduğu mineraller açısından zengin sulardan beslenir.” Tuzlu su balıkları, en çok tüketilen ve en sağlıklı türler arasında; dünya çapında tüketilen protein kaynaklarını oluşturan türlerdir. Tuzlu su balıkları, bugün dahi, kimyasal gübrelerle yetiştirilmiş gıdalarla beslenmezler. Ancak sorun şu ki, her geçen gün daha nadir bulunur hale gelmekte. Tuzlu su balıklarının listesi de her geçen gün giderek azalmaktadır. Yenilebilecek en sağlıklı balıkları, yani somon ve doğal yollarla avlanan sardalya gibi sürdürülebilir balık tarlalarında yaşayan yabani balıkları seçin. Çevreye zarar vermeden yetiştirilen bir dizi çiftlik balığı olsa da, tatlısu çipurası ve kedi balığı gibi bazı türler, genetiği değiştirilmiş ve tarım ilaçlarıyla yetiştirilmiş olabilecek mısırlarla beslenir.

Mantarlar

Mantarlar sadece sağlıklı değil, aynı zamanda bağışıklık sistemini güçlendirme ve enfeksiyonları engelleme konusunda da büyük bir öneme sahiptirler ve giderek ilaç yapımında kullanılan oldukça önemli bir malzeme haline gelmektedirler. Araştırmalar, mantar bileşenlerinin meme kanseri gibi hastalıklarla savaşmakta etkili olduğunu ortaya çıkarmıştır. Ancak bir organik mantar üreticisi günümüzde ticari mantar üreticilerinin yüksek miktarda böcek ilacı kullanıdığını söylüyor. “Temel uygulama, mantarları mağaralarda veya mağara benzeri yapılarda yetiştirmek,” diyor. Bu tarz alanlar, böcekler için en ideal yumurtalama yerleri olduğundan mahsüller genellikle böcek ilaçları ile ıslatılır. Mantarlar da 15 böcek ilacı kalıntısı olduğunu saptamış olup bu zararlı kimyasalların kullanılmadığı, organik ürünleri tercih edin.

38

Nisan 2015 www.organikturkiye.com.tr

Suyosunu Suyosunu, potasyum açısından zengindir. Doğu’da saman nezlesinin ortaya çıkmayışının sebebinin, Japonların ve Çinlilerin bu ürünü bol miktarda tüketmesi olduğuna inanılır. Esmer yosunun yenilebilir bir versiyonu olan suyosunu, potasyumdan daha fazlasına sahip. İyot, protein, magnezyum ve birçok toprak sebzesinden daha yüksek miktarda bulunan diğer mineraller ve omega-3 yağ asidi EPA açısından da zengin. Suyosunu avı, genel olarak, doğru yapıldığı takdirde deniz ortamı üzerinde çok düşük bir etkiye neden olabilecek, sürdürülebilir bir uygulamadır. Fakat yine de bazı suyosunu çiftçilerinin, çiftlikten dışarı sızıp çevredeki ortamı kirletebilecek genetiği değiştirilmiş türleri ortaya çıkarmaya başlamış olduklarını ve zehirli atık salgılayan endüstrilere yakın sularda yetişen suyosunlarının ağır metallerle zehirlenmiş olabileceğini de bilmenizde yarar var. Dünyadaki suyosununun %80, %90 kadarı Çin’den gelmektedir ve bu tür, Japon suyosunu olarak adlandırılır,” diye ekler. Verilen isimler karmaşık olduğundan, aldığınız suyosununun nereden geldiğini anlamak zor olabilir. Bu nedenle yerel olarak yetiştirilen suyosunu türlerine sadık kalmanızı öneriyoruz.


Bal

Organik bal, besindüzeni için önemli bir yardımcı olan, hormon benzeri özelliklerle doludur.” Bal, antioksidanlar yönünden zengindir ve genellikle yaraların antiseptik tedavisinde kullanılır. Rodale’e göre, balda bitkisel östrojenler de bulunur. Yapılan araştırmalar, bu bitkisel östrojenlerin meme, prostat kanseri ve endometriyal kanserlerin ilerlemesini durdurabileceğini göstermiştir. Ayrıca bal, düşük bir glisemik indeksine sahip olduğundan, çay veya kahve için tatlandırıcı olarak kullanılması, günün devamında kan şekeri düşüşlerine neden olmaz. En iyi yöntem, yakındaki bir çiftçiden ham, yerel bal almaktır. Piyasada satılan balların %75’inden fazlası yüksek oranda işlenmiş ve süzülmüştür. Yüksek oranda süzme işlemi, baldaki polenlerin tümünü ortadan kaldırıyor. Organik tercih ediniz...

Hindistan Cevizi İyi bir yağ ve karbonhidrat kaynağı olan” hindistancevizi, aynı zamanda “dişler için de mükemmel faydalara sahip.” Hindistancevizi ağaçları için yüksek dozda sentetik ve petrol bazlı gübre kullanımı gerekmez. Hindistancevizi ürünleri yüksek bir doymuş yağ oranına sahip olsa da, özellikle hindistancevizi yağının son derece sağlıklı olduğu kanıtlanmıştır. Yüksek miktarda hindistancevizi tüketen toplumlar üzerinde yürütülen çalışmalar, bu toplumlarda daha düşük kalp hastalıkları oranlarına rastlandığını ve hindistancevizi yağının, bakteriyel ve viral enfeksiyonlarla savaşma konusunda bağışıklık sistemine yardımcı olan laurik asit kaynaklarından biri olduğunu ortaya çıkarmıştır. Hindistancevizinin her bölümü değerli. Hatta kabuğu bile, bazı bölgelerde su filtresi yapımında kullanılıyor. Günümüzde hindistancevizi ağacı çiftlikleri, dünyada en çok hindistancevizinin yetiştirildiği alan olan Güneydoğu Asya’yı ele geçirmiş durumda. Sentetik gübre ve tarım ilacı ihtiyacını arttıran çiftlikler, besin toprağını azaltmakta ve zirai sorunları arttırmakta. Sertfikalı, tamamen organik hindistancevizi bulmak zor olabileceğinden, bunun yerine organik hindistancevizi ürünlerini tercih edin.

Yaban meyveleri Yaban meyve ağaçları kimyasal yardım almadan büyür ve nadiren tarım ilacı uygulanmış olanlarda vardır. Özellikle çay üzümü olmak üzere tüm yaban meyveleri, işlenmiş meyvelerden daha yüksek bir antioksidan seviyesine sahiptir. Kanada’da yapılan bir araştırma, yaban böğürtleninin, anormal seviyelere ulaşmaları durumunda kireçlenme ve diyabete neden olabilecek iki sorun olan iltihaplanma ve insülin duyarlılığını etkisiz hale getirdiğini ortaya çıkarmıştır. Özellikle dut, kambur üzüm ve böğürtlen çok fazla önemli diğer meyveler. Bunların tümü, işlenmiş meyvelere oranla daha yüksek antioksidan seviyelerine sahiptir. Yaban meyveleri için, bahar ve yaz mevsimleri boyunca çalılıklara göz atmanızı öneririz:)

www.organikturkiye.com.tr

Nisan 2015

39


ORGANİK BAHÇE

Hesaplı Çevre Düzenlemesi

Bahçenizi organik cennete dönüştürmek için bütçe ve çevre dostu fikirler...

H

esaplı çevre düzenlemesi fikri, organik ilkelere tam olarak uyumlu. Belli bir alan için doğru yollarla bahçecilik yapmak, bir bahçeyi çevrenizde yetişmeyen bitkiler yetiştirmek için zorlamaktan çok daha yüksek bir başarı şansına sahip. Ülkenin farklı bölgelerindeki kaynaklarımızdan topladığımız, hesaplı bir bütçeyle daha iyi bir bahçecilik yapmaya dair sekiz harika fikri burada bulabilirsiniz: Hedefleriniz İçin İyi Bir Fikir Geliştirin - Parkları gezin, favoriniz olan bahçelerin fotoğrafını çekin, dergilerden fotoğraflar kesin ve sonra arzu ettiğiniz bitkilere ve nerede yetişeceklerine dair bir liste yapın. Ve bu listeye sadık kalın. Önerilerini almak için, özellikle hayran kaldığınız bir bahçesi olan bir komşunuza danışın, bahçevanlar paylaşmayı sever.

40

Nisan 2015 www.organikturkiye.com.tr

Kendi Gübrenizi Yapın – Biçilen çimler, yapraklar ve çöpler neden boşa gitsin, neden gübre almak için para ödeyelim? Biraz geri dönüştürülmüş kümes teli, eski saman balyası vb. kullanarak bir gübre kütlesi elde edin. Para Ödemenizi Gerektirmeyen Malzemeler Neler? – Yapraklar, çim, belediyenizden alabileceğiniz tahta parçaları, yerel kafelerden isteyebileceğiniz kahve telvesi, parçalanmış gazeteler olmak üzere, hayvani yan ürünler dışındaki doğada çözünebilen her şey. Patika ve bordür yapmak için gerekli taş ve tuğlalar için inşaat alanlarını kontrol edin. Elinizdekileri Kullanın (veya Başkalarınınkilerden Faydalanın) – Gübre yapımında kullanmayacağınız yumurta kabukları


içinde fide yetiştirin ya da bulduğunuz her küçük kabı veya yumurta kartonlarını kullanın. Fideleri yumurta kabuğunun tam içine yerleştirin. Plastik şişelerden su kanalları, süt şişesinden bitki koruma fanusu yapın. Atacağınız çekmeceleri ve eski alet çantalarını bitkileriniz için kullanın. Hurda halindeki pencere çerçevelerini seraya dönüştürün. Yetiştireceğiniz Bitkiler İçin En İyi Seçenekleri Bulun – Çalı bezelyesi gibi uzunlamasına büyüyen, en çok ürün veren sebzeleri seçin. Hoş görünüme sahip olan ve kelebekleri çeken bitkiler yetiştirin. Bahçenizi büyütün. Su faturanızı ödeyin, bölgenizde iyi şekilde büyüyecek, kuraklığa dayanıklı bitkileri seçin. Bahçecilikle İlgili Bir Arkadaş Bulun – Tohumları ve araçlarınızı paylaşın; saksı setleri gibi büyük boyutu daha ucuza gelen ve bölüşebileceğiniz ürünleri toptan alın. Yerel bir bahçecilik grubuna katılın veya bir bahçe arkadaşı bulmak için bölgenizdeki ofislere başvurun. Toptan satılan ürünlerin veya kiralanan makinelerin giderlerini paylaşmak için kafadengi komşularınızla yakınlaşın. Bitkiler Konusunda Ufkunuzu Genişletin – Yeni bitkiler yetiştirmenin alternatif yollarını bulun. Bitki takası ve indirim yapan bahçecilik grupları bulmak için araştırma yapın, bir arkadaşınızla bitki takası yapın ya da takas yapabileceğiniz bir komşunuzu bulun. Hastalık ve böceklenme sorunlarını engellemek için tüm bitkiler hakkında araştırma yapın. Posta siparişi ile alınan bitkiler fidanlıklarda satılanlardan daha küçüktür, fakat genellikle daha pahalıdırlar. Botanik bahçelerinde sıkça bitki satışında indirimler olur. Fiyatlar Düştüğünde Alışveriş Yapın – Mesela uzun ömürlü bitkiler için sonbaharı tercih edin. Ağaç ve çalı malçı ve toprağı, sezon sonunda daha ucuzdur. Eğer yükseltilmiş bir çiçeklik veya üst döşeme yapmak istiyorsanız (ham keresteyi tercih edin), kereste kışın daha ucuzdur.

Organik bahçe nasıl hazırlanılır? Organik bahçe ürünleri satın almak bitki ve toprak kullanımı hakkında bilinçli seçimler yaparak dünyamızı korumak için harika bir yoldur. Organik bahçe sahibi olmak isteyen her kişinin ilk başlarda önem vermediği beş basit ayrıntı vardır. En iyi sonuçları alabilmeniz için bahçenize gerektiği gibi özen göstermelisiniz.

İpucu 1 :

Bahçenizi sulayın. Konu bahçe olduğu zaman yapılacak en önemli işlerden biri sulamadır. Yapılabilecek en etkili ve akılda kalır uygulama, işi pratiğe bağlayabilmek için, her gün aynı saatlerde düzenli olarak sulama yapmaktır

İpucu 2 :

Gündüz vakitleri sulayın. Eğer bahçenizi öğlen vakti sularsanız, güneş ışınlarının yoğun olduğu öğle saatlerinde sıcaklık yüzünden sular buharlaşır ve bahçenizdeki bitkileriniz beslenmeleri ve yaşamaları için gerekli olan suyu topraktan ememezler. Eğer mümkün ise saat 10:00 civarı bahçenizi sulamanız en iyisi olacaktır.

İpucu 3 :

Bahçenizin yabani otlar tarafından istila edilmesine izin vermeyin. Kulağa basit bir öneri gibi geliyor; fakat, yabani otlar bahçeniz için tıpkı vampirler gibidirler. Yabani otlar, bitkilerinizin ihtiyacı olan ve kullanacakları besin, mineral, madensel tuz ve suyu topraktan emerler. Her

bir gün bahçenize çıkıp, yabani otlar bitkilerinizin köklerine kadar ulaşmadan onları temizlemelisiniz. Olası bütün kalıntıları temizlemek için ara sıra toprağı eşeleyip bakmanız bahçeniz için çok yararlı olacaktır.

İpucu 4 :

Bahçenizdeki zararlı böcek ve haşerelerden kurtulun. Organik bir bahçe yetiştiriyorsunuz diye, zararlı böceklerden kurtulmuş olmuyorsunuz. Eğer isterseniz evinizde kendi böcek ilacınızı bile yapabilirsiniz. 2 çay kaşığı bulaşık deterjanı ile bir fincan bitkisel yağı karıştırın. Bu karışımdan 2 çay kaşığı alıp, içinde su bulunan bir sprey kabına ekleyin. Ve daha sonra böceklerin bulunduğu yere bu karışımı sıkın.

İpucu 5 :

Bahçenize bir bütün olarak özen gösterin. Eğer bahçeniz yabani otlar, yapraklar, böcekler tarafından sarılmışsa, başınız dertte demektir. Eğer sadece bir seferlik bile ekim yaptıysanız, yine de toprağı böyle kirli bırakmaya hakkınız yoktur.

www.organikturkiye.com.tr

Nisan 2015

41


ORGANİK BAHÇE

Dolgun Ev bahçelerinde kullanılabilecek 10 basit ipucu. Yan sayfadaki basit adımları izleyin ve yaz salataları ve taze soslar için mükemmel bir seçim olan olgun ve sulu domateslerin keyfini çıkarın.

42

Nisan 2015 www.organikturkiye.com.tr


Çok Olgunlaşmış Fideleri Geri Çevirin Domates fidesi alırken, yemyeşil yaprakların zayıf kök sistemiyle başladığının farkında olun. Domatesler, büyümeden önce birkaç hafta boyunca solgun olacaktır. Aydınlık ve Havadar Bir Yer Seçin Domatesleri, aralarında hava dolaşımı olabilmesi için yeterli bir mesafe bırakmaya dikkat ederek ve yaz mevsiminde en az 10 saat boyunca güneş ışığı alabilecekleri bir yere ekin.

Bitki Gövdelerini Ekin Domates fidelerini ilk yapraklara kadar ekin. Gövdeler üzerinde kısa zamanda yeni kökler oluşacaktır. Ne kadar fazla kök olursa, o kadar çok meyve olur.

Mahsulün Yerini Değiştirin Bakteriyel lekelenme ve erken küflenme gibi toprak kaynaklı hastalık riskini azaltmak için, domateslerinizin yerini bahçenizdeki birkaç yer arasında sırayla değiştirin.

Diplerden Fakat Seyrek Aralıklarla Sulayın Domateslerin toprağını haftada bir kez veya yüksek yaz sıcaklarında beş günde bir sulayın. Yaprakları değil, direk olarak toprağı sulayın. Sarmaşık Sırığını Yüksek ve Uzun Tutun “Brandywine” domatesi gibi sınırsız büyüme kapasitesine sahip türler için 2 metrelik sırık kullanın. Köklerin zarar görmesini engellemek için, sırıkları fidenin ekimi sırasında yerleştirin. Gübre Ekleyin ve Budayın İlk meyve olgunlaşmaya başlayınca, yeni mahsulü ve olgunlaşmakta olan meyveleri desteklemek için gövdenin etrafını eşeleyip gübre ekleyin ve üst yaprakların bazılarını budayın. Tekrar Ekim Yapın Bahçenize ektiğiniz domateslerin üzerinden üç hafta geçince, yeni bir dizi daha ekin. Böylece bütün hasat aynı ana denk gelmez. Olgunlaşanları Toplayın Domatesleriniz tam boyutuna ulaştığında ve tam olarak renklendiğinde mahsülleri hasat edin.

Az Gelişmiş Dalları Budayın Meyve vermeyen dalları budayın. Budama, bitkinin enerjisinin daha çok büyüyen, iyi meyvelere aktarılmasını sağlar.

Bitki Gövdelerini Ekin Domates fidelerini ilk yapraklara kadar ekin. Gövdeler üzerinde kısa zamanda yeni kökler oluşacaktır. Ne kadar fazla kök olursa, o kadar çok meyve olur.

www.organikturkiye.com.tr

Nisan 2015

43


ORGANİK AMERİKA

Görünüşe bakılırsa, “doğal” olarak adlandırılan yeni patates türleri oldukça ilgi çekici. Amerika’daki patateslerin üzerindeki kahverengi kabuğu soyduğunuzda, hoş bir görünüme sahip olmayan küçük, siyah noktacıklarla karşılaşmıyorsunuz. Ayrıca kızartma yaptığınızda, muhtemelen daha düşük dozda zararlı kimyasallara maruz kalıyorsunuz. JON FLAVIN

44

Nisan 2015 www.organikturkiye.com.tr


F

akat bir sorun var: Ülkedeki Frito-Lay ve McDonald’s gibi büyük patates alıcılarının bir kısmı, bu patateslere dokunmak dahi istemiyor. Diğerleri de bu konu hakkında konuşmaya dahi yanaşmıyor, çünkü bu yeni patateslerin genetiği değiştirilmiş yani GDO’lu ürünler olduğunu söylüyorlar. Patatesler henüz piyasaya sürülmedi (bu konuyu daha sonra tartışacağız). Bu yüzden konu hakkında ön bilgi edinmek için Michigan Eyalet Üniversitesi’ni ve üniversitenin patates yetiştiriciliği şefi David Douches’i ziyaret ettim. Douches, sürekli hareket halinde olan, fit ve yüksek konsantrasyona sahip bir insan. Meslek hayatının büyük bir bölümünü patatesler üzerinde çalışarak geçirmiş. Bunun, fedakarlık gerektiren ve sürekli ilgi bekleyen bir ilişki olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Douches’in patates hakkındaki ilgisi, 32 yıl önce yüksekokul eğitimi sırasında başlamış. “Üzerinde çalışılabilecek güzel bir bitki gibi görünüyordu,” diyor kendisi. Ayrıca patates, birçok insanın besin kaynağı. Uluslararası Patates Merkezi’ne (International Potato Center) göre, patates dünyanın en önemli üçüncü besin ürünü. “Bunun gibi bir şeyin üzerinde çalışırsam büyük bir etki yaratacağımı hissettim,” diyor Douches. Patateslerin biraz daha iyi hale gelmesini istiyor. Fakat ne yazık ki bu bitki gelişmelere karşı direniyor. David Douches Söz konusu direncin nedeni, bu mahsulün genetik yapısında gizli. Gelişmiş bir patates türünde, geleneksel yetiştirme yöntemlerini kullanarak kademeli ilerlemeler kaydetmek oldukça zor. Bunları başka türlerle eşleştirmek ise ortaya son derece çeşitli ürünler çıkarıyor, bunların büyük bir çoğunluğu ise geliştirmeyi umduğunuz türden daha düşük kalitede. Bu aynen pokerde çok iyi olan elinizi geliştirmek için elinizdeki desteyi karıştırıp kağıtları yeniden dağıtmaya benziyor. Douches’in yeni patatesler hakkında fazla heyecanlı olmasının sebebi de bu: Yeni patatesler, oldukça sevilen türlere benziyorlar ama aslında daha iyiler. Douches ve meslektaşı Joseph Coombs, bunu göstermek için patatesleri eski ve dönen bir ahşap fıçının içine fırlatıyorlar. Bu işleme zedeleme testi deniyor. Bu yolla iki farklı tür arasında karşılaştırma yapıyorlar. İlk tür, Amerika’da en yaygın kullanılan patates türü olan kızıl-kahve Burbank. Bir yüzyıldan fazla bir süredir geniş çapta üretimi yapılmakta. Diğer tür de,

kızıl-kahve Burbank’la neredeyse birebir aynı olsa da, Idaho, Boise’li J.R. Simplot Şirketi, bunların içine labaratuvar ortamında bazı ek genler enjekte etti ve bu patateslere “Doğal” kızıl-kahve Burbank ismini verdi. Simplot Şirketi’nin “doğal” kelimesini seçmesinin nedeni, enjekte edilen yeni genlerin aslında, patateslerin içinde doğal olarak var olan bazı genlerin değiştirilmiş versiyonları olmaları ve bu türlerin kalıtımında var olmalarıdır. Fakat bu türlerin ender rastlanan bir etkisi var: Patatesin orijinal, doğal genlerinden bazılarını devre dışı bırakırlar. Bilim insanları bu durumu, gen susturma olarak adlandırmaktadır. Deneyin sonuçlarına yaklaştık. Dün zedeleme fıçısından geçen patateslerin bir bölümünü soyup masanın üzerine koyuyoruz. Geleneksel kızıl-kahve Burbank patateslerinde birkaç zedelenme belirtisi ortaya çıkıyor. Siyah noktacıklar oluşmaya başlıyor. Aksi şekilde Doğal kızıl-kahve Burbank patateslerinde ise çok az zedelenme belirtisi var. Göremediğimiz bir başka farklılık da mevcut. Eğer bu patatesleri kızartırsak, Doğal kızıl-kahve Burbank patateslerinde daha az, zararlı akrilamid kimyasalı ortaya çıkar. Birçok besin, mesela kahve akrilamid içerir. Fakat akrilamidle beslenen deney farelerinde kanser riskinin daha çok olduğu ortaya çıkmıştır. Çalışmalar, akrilamid tüketimi ve insanların kansere yakalanması arasında net bir ilişki olduğunu ortaya çıkarmamış olsa da, Besin ve İlaç Kurumu hala az miktarda akrilamid tüketmenin daha iyi bir fikir olduğunu söylemektedir.

İlk tür, Amerika’da en yaygın kullanılan patates türü olan kızıl-kahve Burbank. Bir yüzyıldan fazla bir süredir geniş çapta üretimi yapılmakta. Diğer tür de, kızıl-kahve Burbank’la neredeyse birebir aynı olsa da, Idaho, Boise’li J.R. Simplot Şirketi, bunların içine labaratuvar ortamında bazı ek genler enjekte etti ve bu patateslere “Doğal” kızıl-kahve Burbank ismini verdi. www.organikturkiye.com.tr

Nisan 2015

45


ORGANİK YEŞİL

Plastik yiyecek kaplarına hayır! Bu yazımızda, yiyecekleri saklama konusunda göze hitap eden ve plastiklerin ve tek kullanımlık kapların çevreye saçılmasına engel olmak için üzerinize düşen görevi yerine getirmenize yardımcı olacak bir dizi çözümü bir araya getirdik.

A

tık yönetimi, gerekli bir bilimsel uğraş haline geldi. Yapılan bir araştırmay göre yalnızca 2010’da 8 ton dolaylarında plastiğin okyanuslarımıza karıştığını ortaya koydu. Bunun yanı sıra, Birleşmiş Milletler Çevre Programı raporuna göre, her yıl çöpe attılan onlarca tonluk plastiğin sadece 10’da 1’i geri dönüştürülüyor. Geri kalanı ise katı atık sahalarına gönderiliyor. Ve plastiğin yiyeceklerimizde hormon bozucu kimyasallara dönüşebileceği hakkındaki endişelerin varlığı göz önünde bulundurulursa, kendi evlerimizde küçük çaplı atık yönetimi planlamaları yapmamızın önemli bir anlam ifade ettiği ortadadır. Bunu yaptığınızda ise, form ve işlevin doğru bir şekilde bir araya gelmesine ve sürdürülebilir yöntemlere ve malzemelere önem veren faaliyetlere destek olduğunuzdan emin olabilirsiniz. Arı Balı Mumundan Paketler Arı balı mumu ile kaplanmış pamuk veya muslin bezinden yapılan, yumuşak ve yeniden kullanılabilir bu paketler sayesinde plastik kaplara gerek kalmayacak. Elinizin doğal vucüt ısısı sayesinde bu paketleri kaselerin, sandviçlerin ve diğer besin malzemelerin etrafına sarabilirsiniz. Keten Bezinden Besin Kılıfları Kumaştan yapılan kavanoz kılıflarında eski moda bir sevimlilik olsa da bu besin kılıfları tam anlamıyla modern ürünler. Organik pamuk ve kenevir karışımıyla elde edilen bir kumaştan yapılan bu iki katmanlı kılıflar, hava alan kaplarda saklamanın iyi olduğu salataları ve meyveleri paketlemek için ideal bir ürün.

U-Konserve Paslanmaz Çelik Yiyecek Saklama Seti Arta kalan yiyecekler veya paketlenmiş öğle yemekleri için düzenli bir seçenek olan, gıdada kullanıma uygun bu paslanmaz kapların kapakları, BPA, PVC‘den yapılmıştır ve ftalat, plastik içermez. Bulaşık makinesinde yıkanabilir ve

46

Nisan 2015 www.organikturkiye.com.tr

içiçe geçecek şekilde tasarlandıklarından kolay bir şekilde muhafaza edilebilirler. Bauer Çömleği Seramik Buzdolabı Saklama Kapları Kurşunsuz camla kaplanmış bu rengarenk seramik saklama kapları, tasarım, eğlence ve işlevi bir araya getiriyor. Bambu + Mantar Saklama Kapları Organik bambu ve mantardan üretilen bu saklama kabı, kahve, çay veya baharatlar için kullanılabilecek aerodinamik bir saklama kabı yaratmak için iki farklı sürdürülebilir malzemeyi bir arada kullanır. Holmegaard Minima Cam Şişe Tasarım meraklıları, yüzyılın ortasında üretilen Danimarka’ya özgü modern tasarımlarıyla dikkat çeken Holmegaard camına hayranlık duyuyor. Şirket hala Danimarka’da cam eşyalar üretmekte ve özgün bir bakışa sahip zanaatkarlarla birlikte çalışmaya devam etmektedir. Hava sızdırmaz kapağa sahip bu şık kaplar sayesinde, yiyeceklerinizi taze tutarken bir yandan da modaya uyabilirsiniz. Türkiye’de de bu kalitede kaplar bulmak mümkün. Chabatree Emaye Taylandlı bir tasarım firması tarafından üretilen, bulaşık makinesi ve fırında kullanılabilen bu porselen kaplama çelik kaplar zamansız oldukları kadar da dayanıklı. Tazeliği muhafaza eden kapaklar, gözetimli ormanlardan alınan doğal mimoza ahşabından üretilir ve yapımında asla kimyasallar veya vernik kullanılmaz.


ORGANİK SAĞLIK

Telefonların yaydığı radyasyondan korunmanın basit bir yolu

Hepimiz, cep telefonu kullanılımının bizleri sağlığa zararlı ve zaman içerisinde bir dizi korkunç rahatsızlıklara neden olabilecek bir seviyede rasyasyona maruz bıraktığını biliyoruz. Peki biberiye kullanarak kendinizi cep telefonunun yaydığı rasyasyonun tehlikelerinden koruyabileceğinizi biliyor muydunuz?

B

ir antioksidan olan biberiyenin, radyasyona maruz kalan kişiler için harika bir tedavi yöntemi olduğu keşfedildi. İngiliz Radyoloji Dergisi, biberiye asitlerinin içindeki yağda çözünen canosol ve karnosik asitlerin, bir serbest radikal tutucusu ve vücudun kendi endojen savunma mekanizmasının bir uyarıcısı gibi davranarak, ışıl-koruyucu görevi gördüğünü ortaya çıkardı. Biberiye asidi kullanımının, toksik üretimi oluşumunu engellediği ve bu korumanın, diğer bileşenlerden 4 kat daha güçlü olduğu ortaya çıkarıldı.

kaynatılmış olan suyu dökün. İçmeden önce, karışımı 5-10 dakika boyunca demlenmeye bırakın. Ayrıca biberiye yağını, taşıyıcı bir yağ ile karıştırabilir ve bu karışımla her gün ayağınıza uygulama yapabilirsiniz. Biberiye karışımını solumak da iyi bir fikirdir. Hatta bu karışımı yemeklerinizde bile kullanabilirsiniz!

İçindekiler: • 1 Bardak Kaynatılmış Su • 2 Çay Kaşığı Doğranmış Organik Biberiye Yaprağı Hazırlanışı: Organik biberiyeyi bir kaba alın ve üzerine

www.organikturkiye.com.tr

Nisan 2015

47


ORGANİK ÜLKE

ORGANİK SİDNEY Fantastik restoranlar, oteller ve çiftçiler pazarı

Sidney’e bir gün yolunuz düşerse eğer... Şehirdeki tüm restoranlar harika. Ve iş çiftlikten-tabağa servis yapan restoranlara gelecek olursa da, Sidney, bu terimin lezzetli bir şekilde hakkını verir. Bu tarz terimler ne anlama gelirse gelsin, bu yazıda yemek sanatını ileri bir aşamaya taşıyan şefleri bulacaksınız.

48

Nisan 2015 www.organikturkiye.com.tr


Yemek İçin Önerilen Adresler 20 yıldan uzun bir süredir Sidney akşam yemeklerinin favori mekanı (ve büyük ihtimalle sakin Pazar öğle yemekleri için şehirdeki en iyi seçim) olan, şef Sean Moran’ın restoranı Sean’s Panaroma, mevsimlik ve çiftlikten-tabağa yemek servisleri yapmaya, bu terimler gurme sözlüğünün en havalı ve en çok kullanılan moda kelimeleri haline gelmeden çok önce başlamıştı. Bondi Sahili’nin kuzey kıyısının üstüne kurulmuş ve öldürücü güzellikte bir manzaraya sahip olan bu şık fakat mütevazi Sidney ikonu, keyifli bir ortamda nazik ve dürüst bir servis yapıyor. Sunulan yemekler, – zahmetsiz, taze ve hem Akdeniz hem de Asya etkilerini taşıyan - klasik Avustralya mutfağının bir örneğini oluşturuyor. Menü günlük olarak değiştirilmekte ve menüde, genellikle, yerel deniz mahsüllerinin yanında şefin Blue Mountains’ten iki saatlik sürüş mesafesinde yer alan çiftliğinden gelen tavuk ve sığır eti ve servislere ek olarak kullanılan birçok sebze, yumurta ve otlar da mevcut. Çiftlikte yetişen ayçiçeği çekirdekleri bile restoranın taze tereyağı ile servis edilen ekmeklerinde kullanılmakta. 270 Campbell Parade, Bondi Beach; seanspanaroma.com.au

4FOURTEEN

Genellikle Kopenhag’daki Noma’ya Sidney’den gelen bir cevap olarak tanımlanan ki şefi, bir zamanlar Noma’da stajyerlik yapmıştı. Sixpenny, Danimarka’ya özgü ürün merkezli tarif geliştirme ruhunu, eşsiz Avustralya duyarlılığıyla birleştirir. Restoran, iki şefin ortaklığıyla kurulmuştur: yukarıda bahsi geçen, İspanya’daki Mugaritz’de çalışmış olan Parry ve New York’daki WD-50’de ve Chicago’daki Alinea’da eğitim almış olan Avustralyalı Daniel Puskas. SixPenny, gösterişli bir secereye sahip olmasına rağmen, Sidney şehir merkezinden trenle 15 dakika uzaklıktaki Stanmore banliyosundaki küçük ve mütevazi bir binada bulunmaktadır. Küçük, 36 kişilik yemek salonu, sade bir atmosfere sahiptir. Öyle ki harika bir şekilde hazırlanmış şık, eğlenceli ve tutku dolu yemek servisi geldiğinde sessiz bir ortam oluşuyor. Altı veya sekiz parçadan oluşan tadım menüsü ve aparatifler büyük oranla, şefin Patch ismiyle bilinen çiftliğinden ve yakın ilişkiler kurduğu küçük ölçekli butik tedarikçilerden alınan mahsüllerden, başrolde sebzeler kullanarak yapılıyor. Hatta ufak malzemeler bile sebze bahçesinden ve caddenin sonundaki bir komuşunun bahçesinden tedarik ediliyor. 83 Percival Road, Stanmore; sixpenny.com.au

THREE BLUE DUCKS

Şehirdeki en heyecan verici ve en rahat yemek salonlarından biri de, rock’n’roll enerjisine ve harika yemeklere sahip olan bir İrlandalı şarap/yemek barı olan 4Forteen. Yüksek tavanlı, çıplak tuğla duvarlı ve parlak sanat eserlerinin asılı olduğu büyük ve havadar bir salona sahip olan bu hip Surry Hills restoranı, açık menüsüyle güçlü bir kalabalığı çekmekte. İrlanda asıllı baş şef Colin Fassnidge, anavatanına ait tatları eğlenceli ve rafine bir şekilde balık, konserve sığır eti, kuzu kızartma, patates parçaları, geleneksel İrlanda yemekleri ve daha da fazlasıyla harmanladığı hareketli ve canlı bir açık mutfak kurmuş. Menü, kemik iliği, sığır dili ve domuz kuyruğu gibi sıradışı malzemelerin kullanıldığı doyurucu ve sofistike yemeklerden oluşur. Domuz eti yemeyeceğinizi önceden belirtmenizde yarar var. Fassnidge, Sidney havzasındaki Martin Boetz (Rodale Organic Life’ın lansman baskısında yer almıştır) gibi lokal tedarikçilerle çalışıyorlar. Boetz, restoranda kullanılan sebzeleri tedarik ederken bir yandan da evinin bahçesinde yetiştirdiği yeşillikler ve çatısındaki arılardan aldığı balda menüsünde bulunuyor. 414 Bourke Street, Surry Hills; 4fourteen.com.au

NOMAD

Gündüzleri pasaklı ve sakin bir sahil kafesi olan Three Blue Ducks, geceleri müthiş bir restorana dönüşüyor. İyi bir işletmede olması gereken, iyi pişirilmiş ve iyi sunulmuş yemekleriyle tanınsa da, tıkabasa dolan bir restoran değil – açıkçası restoranın sahipleri de bundan memnun. Avustralya’nın en ünlü restoranlarından biri olan Tetsuya’da baş şeflik yapmış olan Darren Robertson’un da dahil olduğu bir grup arkadaş tarafından işletilen Three Blue Ducks, “dürüst, yenilikçi ve yerel” bir mekan. Şefler, söylediklerine uygun şekilde davranıyor. Restoranın dışı sebzelerle dolu, Avustralya tavuklarının etrafta gezindiği bir sebze bahçesi bulunur ve Byron Koyu’nda oluşum halinde

www.organikturkiye.com.tr

Nisan 2015

49


ORGANİK SAĞLIK

olan bir çiftlik menzili de var. Ekip, 86 dönümlük bu çiftlik sayesinde felsefelerini gerçekleştirme imkanı bulmuş. Şimdilik Sidney çevresindeki organik ve biyodinamik tedarikçilerin mahsüllerinin kullanıldığı menüde, taptaze, mevsimlik malzemeler ön plana çıkmakta. Tavuklu parfe ve tartar gibi bistro klasiklerinin yanında Asya’ya özgü bazı tarifler de kullanılıyor. Eğer şanslıysanız, zeytinli ekmek, yabanturpu ve frenksoğanıyla birlikte servis edilen kanguru tartarını tatma şansı bile bulabilirsiniz. 141-143 Macpherson Street, Bronte; threeblueducks.com Hem bir restoran hem de bir şehir kileri olan Nomad’ın eşsiz “kendin yap” anlayışı, %100 Avustralya yapımı şarap menüsü ve lokal tarif geliştirme yeteneği restoranta adından söz ettirecek bir onur katıyor. Nomad, şehir merkezini çevreleyen harika barların, kafelerin ve restoranların oluşturduğu bir üçgende yer alır ve açık bir mutfağın, barın, büyük şarap fıçılarının ve peynir ve şarküteri ürünlerinin hoş bir şekilde sergilendiği bir vitrinin bulunduğu ambar stili hoş bir salona sahip. Pastırma, valabi salamı, İtalyan sosisi vb. et ürünleri restoranda tütsülenir ve terbiye edilir. Jersey sığırı sütünden yapılmış peynir gibi peynir çeşitleri de burada üretilir ve bekletilir ve şef Nathan Sassi’nin turşuları ve günlük pişirdiği ekmekler ile birlikte sunuyor. Paylaşılabilir küçük ve büyük tabak alternatiflerinin olduğu restoran, paylaşmayı seven kişiler için oldukça ilgi çekici. Şarap menüsü, çoğu küçük ve tanınmamış üreticilerden tedarik edilmiş olan Avustralya şaraplarının en iyilerinden oluşur. Mevsime göre caddenin sonundaki dut ağacı da tatlınızı süslemiş olabilirsiniz. 16 Foster Street, Surry Hills; restaurantnomad.com.au Alışveriş İçin Önerilen Adresler Sidney, son beş yıl içinde çiftçilik piyasasında bir patlama yaşamış olsa da, şehir merkezindeki belki de en bilindik pazar, cumartesi günleri Redfern’de kurulan Eveleigh Farmers’ Market’tir. Pazarın en meşhur tezgahı, her hafta muhteşem lezzetteki Çin omletlerini, çörek ve hamur tatlılarını sunan restorancı Kylie Kwong’a aittir. Pazarda 70 tezgah vardır ve taze yiyecekler ve Sidney havzasından gelen organik ürünlerle birlikte hazır yiyecek satıcılarını bulmak da mümkün. Alto Zeytinleri tarafından üretilen Avustralya’nın en iyi natürel zeytinlerini ve The Sweetness Patisserie’nin ürettiği karamel dilimleri gibi harikulade tatlıları bulmak mümkün. Şef Alex Herbert’in tezgahı olan Bird Cow Fish’te “kambur madam” isimli kahvaltılık sandviçi veya tartlarından ve pastalarından birini mutlaka tadın. 245 Wilson Street, Redfern; Cumartesi 08:00 – 01:00; eveleighmarket.com.au

50

Nisan 2015 www.organikturkiye.com.tr

Otel Önerileri Eğer büyük ve ruhsuz bir otel sizin tarzınızı yansıtmıyorsa, Tara Guest House’da kalmalısınız. Sidney şehir merkezinin batısında yer alan bu etkileyici pansiyon (kahvaltı dahil), yerli halktan biriymiş gibi hissetmenizi sağlayacak. Bu pansiyon, iyi kafelere, barlara, etnik yemek dükkanlarına, vintage mağazalarına ve hatta bir butik birahaneye yakın. Pasiyon sahipleri, aşçılık ve bahçecilikle ilgili olan yaratıcı kişiler-ki kuruma ve servis ettikleri yemeklere karşı olan yaklaşımlarına bakınca bunu görmek oldukça kolay. Lokal olarak temin edilen organik yumurtalar, ekmekler ve kahve çeşitleri kaliteli olup mekan dahilinde güneş panelleri, yalıtımlı zemin ve bir su deposu bulunuyor. Odalar geniş, aydınlık, havadar ve zevkli bir şekilde döşenmiş ve zevkli tablolarla, posterlerle ve sanat eserleriyle dolu. Günlük ücreti 195 Avustralya dolarıdır. 13 Edgeware Road, Enmore; taraguesthouse.com.au Sidney’in en iyi ev mobilyası ve vintage mağazalarından biri tarafından işletilen butik rezidanslar The Guest Residencies by The Country Trader’in genelinde iyi şekilde tasarlanmış bir estetik algısı hakim. Şirketin sahip olduğu üç daire, yükselişteki Darlinghurst’ün kalbindeki, 1890’lı yıllara ait Viktoryen tarzdaki bir terastan dönüştürülmüş. Sessiz ve yeşil bir caddede konuşlanmış olan rezidanslar, sayısız restoran, bar ve butikle çevrelenmiştir. Rezidansların her biri, en küçük ayrıntıya bile dikkat edilerek, sanat eserlerinden seçkilerle dekore edilmiştir ve piknik sepetleri ve sahil havluları gibi misafirperver dokunuşlarla dolu. Günlük ücreti 445 Avustralya dolarıdır. 92 Surrey Street, Darlinghurst; tctsydyneyaccommodation.com.au


“DOĞANIN SİZE VE EVİNİZE ARMAĞANI”

Paraben, mineral yaĞlar, polietilen glikol, yapay koruyucular ve koku veren maddeler içermez.

Organik Kozmetik, Temizlik, Gıda ve Tekstil Ürünleri San. ve Tic. Ltd. Şti. Tel: 0212 220 44 50 Fax: 0212 222 84 47 E-posta: zuhal.biomarket@gmail.com



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.