Tybbulten ocakson

Page 1

OCAK-ŞUBAT 2014

Yayınlanışının 80. Yılında “Mehmed Âkif ve Gölgeler” Bilgi Şöleni 2013 Yılının “Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları” açıklandı / 3 Mehmet Âkif Ata Diyarında anıldı / 4 Konya’da Ahlâk ve Siyaset konuşuldu / 5 “Tarihi Roman ve Romanda Tarih” sempozyumu / 6 İstiklâl Şairimiz Taceddin Dergâhı’nda anıldı / 6-7 Mehmed Âkif’in Gölgeler Kitabının Yayınlanışının 80. Yılı Dolayısıyla Düzenlenen bilgi şöleni Halkalı Sabahattin Zaim Üniversitesi’nde yapıldı. İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Burdur Mehmet Âkif Ersoy Üniversitesi ve Türkiye Yazarlar Birliği’nin müşterek olarak düzenlediği, “Mehmet Âkif ve Gölgeler” bilgi şöleni 26-27 Aralık 2013 tarihinde İstanbul eski Halkalı Baytar Mektebi, şimdiki Sabahattin Zaim Üniversitesi yerleşkesinde gerçekleştirildi. Açılış konuşmalarını Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Bulut; Burdur Mehmet Âkif Üniversitesi Rektörü Mustafa Saatcı ve Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı Başkanı D. Mehmet Doğan yaptılar. İlgili üniversitelerin rektörleri konuşmalarında böyle güzel bir mekânda, çok yerinde bir konu ve bir şahsiyet çerçevesinde bir arada olmanın kendilerini çok memnun ettiğini vurguladılar, bilgi şöleninde emeği geçenlere teşekkür ettiler. D. Mehmet Doğan Türkiye Yazarlar Birliği’nin Mehmed Âkif’e ilgisinin kuruluşuyla başladığını, aradan geçen bunca seneye rağmen bu ilginin devam ettiğini belirterek sözlerine başladı. Doğan, Türkiye’nin milli şairinin son kitabını ülke-

sinde değil de Mısır’da yayınlamasının düşündürücü olduğunu belirttikten sonra Gölgeler’in yayınlanışının 80. Yılı dolayısıyla onun yayınlandığı ülkede geniş katılımlı bir toplantı yapılmasının planlandığını, fakat Mısır’da meydana gelen olaylar dolayısıyla bunun imkânsızlaşması üzerine Âkif’le bütünleşmiş bir mekânda toplantının gerçekleşmesinin kararlaştırıldığını, bu hususta İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi ile Burdur Mehmet Âkif Ersoy Üniversitesi’nin ilgisine müteşekkir olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Turan Koç tarafından yönetilen ilk oturumda Prof. Dr. Fazıl Gökçek “Mehmet Akif’in bir kısmı 1924-1926 yılları arasında henüz Türkiye’deyken ve bir kısmı da 1926 yılında Mısır’a gidişinden sonra kaleme aldığı şiirlerinden meydana gelen Gölgeler kitabı, bazı bakımlardan diğer kitaplarından farklılık arz eder .” dedi. Bu kitapta, önceki şiir kitaplarındaki gibi uzun soluklu ve bütünlüklü bir yapıya sahip olan şiirlerden çok perakende kıtalardan oluşan manzumelerin dikkati çektiğine vurgu yaparak kitaptaki “Şiirlerin dikkati çeken bir diğer yanı da şairin kendi içine dönmüş olması, toplum 2 ’de

5. Edebiyat Mevsimi’nde 5 büyük usta konuşuldu / 7 Ocak - Şubat Programı / 8-9 Şair Mustafa Aydoğan ile “Modern Şiirin Serüveni ve İnsan” / 10 Kamil Yeşil Türk Hikâyesinde Tasavvuf Geleneği “Yol Durumu” üzerine konuştu / 10 Yaşayan Yazarlara Saygı Programı’nda Hüseyin Albayrak konuşuldu / 11 Kayıplarımız / 11 Türkoloji Söyleşileri Prof. Dr. Hayati Develi ile ikinci döneme başladı / 12 Şubelerden Haberler / 13-15 “Gölgeler” 80 yıl sonra orijinali ve latin harfli metni ile birlikte yayınlandı / 16 II. Şehir Tarihi Yazarları Kongresi Bildiriler Kitabı yayınlandı / 16

Camideki Şair’in 5. baskısı Yazar Yayınları’ndan çıktı 16 ’da


meselelerinden daha çok kendi ruh halini tasvir ve tahlil etmesidir.” dedi. Prof. Dr. Nizamettin Erduran ise Modern fizik kavramları ve görsel bir sunum ile Âkif’in şiirlerinde fizik ve metafizik üzerinde durarak dikkatleri üzerine çekti. Âkif’in bilime verdiği önemi vurgulayarak, bilim öğrenmenin Âsım’ın nesli için öneminden bahsetti. Doç. Dr. Özlem Fedai “Gölge” imgesinden hareketle Âkif’in şiirlerindeki karakteristik duruştan bahsetti. Platon’un “Gölge” istiaresinden ve Kierkegaard’ın şairi toplumsal sorumluluğuyla “iman şövalyesi”ne benzeten anlayışından hareket edilerek Mehmet Âkif Ersoy’un ömrünün son on yılında yazdığı ve Mısır’da yayımladığı son kitabı Gölgeler üzerinde durdu. Prof. Dr. Alaaddin Karaca, Mehmet Âkif’in vatan coğrafyası ve millet anlayışında, özellikle Balkan Savaşı’ndaki milliyetçi düşüncelerin etkisiyle İslâmcı bir bakış açısı egemen olduğunu; şairin, coğrafyaya, vatana ve millete, din eksenli bir medeniyet perspektifinden baktığını; bu sebeple şiirlerinde, vatan coğrafyasının sık sık mülk-i İslâm, diyar-ı İslâm, Müslüman yurdu, İslâm’ın yurdu, dinimizin son yurdu gibi adlandırmalarla anıldığını belirtti. Prof. Dr. Yakup Çelik yönetiminde gerçekleştirilen ikinci oturumda ise D. Mehmet Doğan Âkif’in neden Mısır’a gittiğinden, bu ülkenin dilimiz ve kültürümüz açısından öneminden ve şairin Mısır’daki hayatından bahsetti ayrıca Gölgeler’in yayınlanış öyküsüne değindi. Yrd. Dr. Cengiz Karataş, “Âkif ilk Abdülhamit ve uygulamalarına karşıdır; İttihat ve Terakki Cemiyet’ine önceleri sıcak bakarken 1908 devrimi sonrasındaki adaletsiz uygulamaları sebebiyle İttihat ve Terakki Partisi’nden de yollarını ayırmıştır.” dedi. Âkif’in Meşrutiyet dönemi hakkındaki bakış açısı ortaya konulduktan sonra “Ona göre galeyanla gelen ve tekâmülünü tamamlayamayan, yapıcı olmak yerine yıkıcı olan, fazilet fukarası, cehaletin karanlığına gark olmuş, insanları şer’i hükümlerden uzaklaştırmaya meyyal bir hürriyetin hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur. Zira Âkif için hatırların en güzeli ve en üstünü Hakkın hatırıdır ve hiçbir hakka feda edilemez.” dedi. Oturumun sonunda Erbay Kücet ‘Dünden Bugüne Halkalı Baytar Mektebi ve Mehmet Âkif’ konulu etkileyici poster bildirisini sundu. Prof. Dr. Fazıl Gökçek başkanlığında gerçekleştirilen üçüncü oturumda Doç. Dr. Mümtaz kısaca şunlardan bahsetti: “İnsan

2

Ocak -Şubat 2014

ruhunun ilkel ve kötücül yönünü temsil eden gölge arketipi bilinçdışının karanlıklarında bastırılmış kişiliktir. O sık sık yüzeye çıkar ve kendiliğe hâkim olmaya çalışır. Gölgesi tarafından ele geçirilmiş kişilikler her türlü kötülüğü yapabilen hilekâr, zalim, şeytanî varlıklara dönüşürler. Mehmet Akif’in Safahat’ının “Gölgeler” başlığını taşıyan yedinci bölümünde gölge ile özdeşleşen insan tipleriyle sıkça karşılaşılmaktadır. Şaire göre, milletin içine düştüğü sefaletin sorumlusu gölgesine yenik düşmüş; nefsinin esiri olmuş, zavallı, tembel, öngörüsüz, idealsiz halk ve aydınlardır. Mehmet Akif bu figürleri, ruhsal ve fiziksel yönlerden mitolojik metinlerin karanlık yüzlü kötü karakterMehmed Âkif ve

‘Gölgeler’ Bilgi Şöleni

26-27 Aralık 2013 Mehmed Âkif’in son kitabı Gölgeler’in Mısır’da yayınlanışının 80. yılı dolayısıyla...

leri gibi kurgulamıştır. Onlar yaşadıkları çevreyi de kendilerine benzetmiştir. Edebî metnin asıl gayesinin okuyucuda estetik haz uyandırmak olduğu göz önüne alınırsa, kendisine sık sık “sanatkârâne”likten uzak bir rol biçen Mehmet Akif’in aslında bunu mütevazılıktan yaptığı; esasında usta bir sanatçı olduğu anlaşılır.” Doç. Dr. Musa Kazım Arıcan ise Akif’in Müslümanların ve İslam düşüncesinin en temel problemi olarak gördüğü meselelerin başında sorunlu tevekkül anlayışının geldiğinden bahisle Safahat’ında dile getirdiği yanlış tevekkül anlayışının, aynı zamanda Müslümanların tembellik ve cehaletlerinin de kaynağı olduğuna işaret edildiğine değinildi. Doç. Dr. Ersin Özarslan, Mehmed Âkif Ersoy’un şair, düşünce adamı olarak bilindiği, içtimaî münekkidliği ve buna bağlı olarak siyasetçiliğinin akla geldiğinden bahisle bazı çevrelerde ise sadece ideolog olarak görülme temayülünün söz konusu olduğunu belirtti. Hâlbuki bütün bunların ötesinde bir insan Âkif’in söz konusu olduğunu, onun insanlığı, dostluğu, arka-

daşlığı, cesareti, kararlılığı, hakperestliği, çalışkanlığı, vazife ve sorumluluk anlayışı, fedakârlığı, diğerkâmlığı, dürüstlüğü, sözünün eri oluşu, aile reisliği, babalığı, hocalığı, hatipliği, okuyuculuğu, sporculuğu gibi hususlar Gölgeler merkez olmak üzere diğer şiirleri yanında söz ve davranışlarından hareketle ele alınıp tahlile tâbi tutulmasının öneminden bahsetti. Doç. Dr. Şevkiye Kazan Nas sunduğu bildirisinde Âkif’in Gölgeler’inin aslında bir gölge olmaktan ziyade bir ışık bir yol gösterici olduğuna değinerek Âkif’in inanç sisteminde ümitsizliğe asla yer olmadığına değindi. Bilgi Şöleninin dördüncü oturumu Doç. Dr. Mustafa Orçan yönetiminde başladı. Tülin Arseven, Mehmet Âkif’in yaşamı ile sanatı arasında sarsılmaz bir bağ olduğuna Mehmet Âkif’in yaşam felsefesi haline getirmediği, inanmadığı hiçbir düşünceye eserlerinde yer vermediğine, sanatçının nasıl duymuş, düşünmüş ve yaşamışsa eserlerinde de onları dile getirdiğine değindi. Yrd. Doç. Dr. Mithat Durmuş, “İstiklal Marşımızı yazarak aziz milletimizin değerler manzumesinde önemli bir yer edinmiş olan Mehmet Akif Ersoy’u anmak, II. Meşrutiyetten sonraki devrede “Hasta Adam” konumuna düşürülmüş Osmanlı’nın küllerinden Türkiye Cumhuriyetini kuracak olan bir nesli anmakla eşdeğerdir.” dedi. Kibar Ayaydın, memleketin en zor hâllerinde Âkif’in çığlıklarından bahisle, Âkif’in hassasiyeti ve Allah’tan yardım dileyişine değinerek içinde bulunulan durumlardan şikâyetin hiçbir zaman isyan noktasına gelmediğini, nihayetinde Âkif’in bütün çığlıklarının secde ile bittiğini vurguladı. Mehmet Âkif Köseoğlu sunduğu tebliğinde Mehmed Akif’in hakkında şiir yazdığı Hoca Hüsameddin Efendi ve postnişini olduğu Hatuniye Tekkesi konu edindi. Canan Olpak Koç, Mehmet Akif’in Safahat’ın son merhalesi Gölgeler kitabında ve Tanpınar’ın Mahur Beste romanının “Garip Bir İhtilalci” bölümünde anlatılan Doğu üzerinde karşılaştırmalı olarak durarak yapılan doğu tasvirlerinin net olarak ortaya konulabilmesi için Tanpınar ve Akif’in bütüncül yapısı dikkate alınırken özelde şiirde konuşan dil ile romanda yaşayan karakterlerin ele alınmasının gerekliliğini belirtti. Bilgi şöleninin ikinci günü olan 27 Aralık Cuma günü ise sabah Edirnekapı Şehitliği’ne gidilerek merhum Âkif’in ve


Babanzâde Ahmet Naim’in kabri ziyaret edilerek dua edildi. Türk Edebiyatı Vakfı, Türkocağı İstanbul Şubesi ve çevresi gezilerek Sultan II. Abdülhamit, Sadullah Paşa, Ziya Gökalp’ın mezarları ziyaret edildi. Prof. Turan Koç’un yönettiği 5. oturumun ilk konuşmacısı olarak Doç. Dr. Zeki Taştan “Âkif’in Gölgeler’de Yükselen Feryadı” konulu bildirisini sundu. Oturumun ikincisi konuşmacısı olan Levent Bayraktar ise Mehmet Âkif’in değerler buranı karşısındaki hassasiyetini ortaya koyarak, ‘Âkif’teki mensubiyet duygusuna dikkati çekerek, Âkif’in Türk-İslam düşüncesi ve hissiyatı açısından önemine değindi. Araştırma görevlisi Şeyma Karaca ise Âkif’te umut ve umutsuzluk kavramlarını irdeleyen bir tebliğ sundu. Mehmet Ali Abakay ise “İslam Medeniyeti” kavramını merkeze alarak Âkif’in Safahat’ındaki medeniyet anlayışını ortaya koydu. Doç. Dr. Mustafa Orçan, yerli ve özgün bir aydın olarak M. Akif’in Ersoy’un toplumsal ve kültürel değerlerle ilgili ileri sürdüğü görüşlerini, diğer aydınların topluma ve bu tür değerlere karşı koymuş olduğu mesafe karşısındaki duruşunu ve ortaya koymuş olduğu “aydın ruhu ve dinamizmini” ele aldı. Yrd. Doç. Dr. İdris Nebi Uysal, Âkif’in ‘Hüsran’ şiirinden hareketle örnekli bir şekilde Safahat’ın bağlamlı sözlüğünün hazırlanmasının gerekliliğini belirtti. Bu sözlük çalışmasının Mehmet Âkif’in fikirlerinin ve sanatının daha iyi anlaşılmasında büyük katkılar sağlayacağını belirtti. Araştırma görevlisi Zeynep Tek, Mehmet Akif Ersoy’un şiirlerinde ebediyet arketipini ele aldığı tebliğinde temel metot olarak, Carl Gustav Jung’un çalışmalarından hareket etti. “Bir sanat yapıtı gerçekten insan soylarına bir bildiri denebilecek olan şeyi içinde bulundurur.” diyen Jung’un ortak bilinçdışı kavramı üzerine yaptığı okumalar, incelemesinin kuramsal arka planını oluşturdu. Böylece Mehmet Akif Ersoy’un şiirlerinde ölümsüzlük arketipinin eserlerinin edebî anlam değerlerini oluşturmada etkisi ortaya koymaya çalıştı. Mustafa Dağ tebliğinde, Âkif’in yedi bölümden oluşan Safahat adlı eserinde yer alan birçok şiirde; yeise kapılmamanın, azimli olmanın, çalışmanın gerekliliği ve doğru tevekkül inancının yer almakta olduğundan bahsetti.

Prof. Dr. Fazıl Gökçek başkanlığındaki kapanış oturumunda ise Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı Başkanı D. Mehmet Doğan, Bilgi şölenine ev sahipliği yapan İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi ve bilgi şöleninin hazırlanmasında akademik koordinasyonu sağlayan Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nden Cengiz Karataş’a da teşekkür etti. Sabahattin Zaim Üniversitesi’nden Prof. Dr. Turan Koç ve sunumu yapan Özlem Güneş Hanımefendi’ye de özellikle teşekkür edildi. Doç. Dr. Ersin Özarslan ise Âkif’in Safahat’ının Cumhuriyet Döneminde korsan baskısı yapılan ilk kitap olduğunu belirterek Safahat ezberlemelerine bile şahit olduğundan bahsederek “safahat hafızlığı” diye bir kavramın varlığından bahsetti. Doç. Dr. Mustafa Orçan, Safahat başta olmak üzere Mehmet Âkif’in eserlerinin yabancı dile çevrilmesinin öneminden bahisle Âkif Şark’ın sesi ve vicdanı olduğunu vurguladı. “Âsımla ilgili çalışmalar devam etmeli ve Âsımla ilgili gençlik ve çocuk merkezleri açılmalıdır.” dedi. Doç. Dr. Levent Bayraktar ise, Âkif’i anmak ve anlamak konusundaki çalışmaların kurumsallaşmasının önemine değindi. Doç. Dr. Şevkiye Kazan Nas, D. Mehmet Doğan’ın sözlerine atfen bir dahaki sene yapılacak olan Âsım sempozyumunda Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nin ev sahibi ve ana sponsor olabileceğini belirtti. Doç. Dr. Musa Kâzım Arıcan,”Âkif davası ve derdi olan adamdı günümüzde kaybettiğimiz en büyük değer budur.” dedi. Doç. Dr. Zeki Taştan ise “Bu ülkede davası ve derdi olan insanların üzeri ne kadar ‘Gölgeler’le kapatılmaya çalışılırsa çalışılsın her gece güne gebedir ve bir gün ışık saçacağı aşikârdır.” dedi. Bu sempozyumun birçok disiplinden alan uzmanlarına yer vermesi ve genlerden de katılımı sağlaması yönüyle de güzel bir başlangıç olduğunu vurguladı. Kapanış oturumu başkanı ve Türkiye’de akademik camiada Âkif üzerine en çok çalışanlardan biri olan Prof. Dr. Fazıl Gökçek ise “Muhteva konusu önemlidir ama üslup meselesi de ihmal edilmemelidir.” dedi. “Zira Âkif’in uslübu yok esalibi vardır” diyerek oturumu kapattı.

2013 Yılının “Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları” açıklandı

Türkiye Yazarlar Birliği Genel Başkanı İbrahim Ulvi Yavuz düzenlediği Basın toplantısı ile 2013 yılında ödüle layık görülen “Yazar, fikir adamı ve sanatçıları”nı açıkladı. 2013 Yılının TYB için ayrı bir anlamı olduğunu söyleyen Yavuz, 2013 yılının aynı zamanda TYB’nin 35. yılı olduğunu ifade etti. “Geride bıraktığımız 2013 yılında TYB Ankara’da ve Türkiye genelinde sürdürdüğü faaliyetler yanında uluslararası alandaki faaliyetleriyle de verimli bir yılı geride bırakmıştır.” dedi. Ödüllerin, önceki senelerde olduğu gibi geniş katılımlı bir heyet tarafından, tarafsız ve kapsayıcı bir şekilde belirlendiğini belirten Yavuz, ileriki günlerde açıklayacakları bir zamanda belgelerin takdim edileceğini söyledi. Türkiye Yazarlar Birliği 2013 yılı yılın yazar, fikir adamı ve sanatçıları şöyle: Hikâye dalında, Aykut Ertuğrul, Mümkün Öykülerin En İyisi kitabıyla, şiirde, Ali Ural, Gizli Buzlanma kitabıyla, romanda, Beşir Ayvazoğlu, Ateş Denizi romanıyla, denemede, Nazım Payam, Ses ve Yaz eseriyle, fikir’de, Ebubekir Eroğlu, Geçmişin İçindeki Geçmiş kitabıyla, araştırmada, İsmail Erünsal, Sahaflar adlı kitabıyla, incelemede, Köksal Alver, Mahalle adlı kitabıyla, Edebi Tenkitte,

Ocak -Şubat 2014

3


Yakup Altıyaprak, Dünyaya Karşı Şiir adlı kitabıyla, hatırada, Necati Mert, Memleket Kitabevi kitabıyla, dilde, Yakup Şimşek, Dilin Tetiği Bozuldu adlı eseriyle, gezide, Muharrem Sevil, Maveraünnehir Defterleri kitabıyla, tercümede, Halil İbrahim Sarıoğlu, Mevlana’dan Rubailer tercümesiyle, biyografide, Fatih Birgül, İrade Hareket İsyan Nurettin Topçu’nun Entelektüel Biyografisi kitabıyla, Şehir Kitaplarında, Rahşan Tekşen, Kırbirkere İstanbul eseriyle, Çocuk Edebiyatı dalında

Yılmaz Erdoğan, Konaktaki Hazine kitabıyla, ödüle layık görülmüşlerdir. Basın fıkra dalında Haşmet Babaoğlu (Sabah) , Basın fikirde, Vedat Bilgin, (Bugün), Basın kültür sayfası, Bedir Acar, (Star), Basın röportajda Nil Gülsüm Gül, (Yeni Şafak), Dergi yayıncılığında, Derin Tarih, Elektronik Yayıncılıkta, Kaynakça İnfo sitesi, TV Kültür programları dalında, Gündem Edebiyat (TRT Türk), TV Belgesel’de Muharrem Coşkun, Yoldaki Çığır, Radyo programı, Nebahat Koru

Yılmaz, Gönül Ustalarımız (TRT Radyo 4), Sinema dalında, Atalay Taşdiken, Meryem adlı filmi ile, Kamu yayıncılığında, Edirne Valiliği, Özel yayıncılıkta, Hece Yayınları, Yayıncılık özel ödülünde, Konya Selçuklu Belediyesi Büyük Selçuklu Mirası ile ödüle layık görülmüşlerdir.

görüp de söylemişim” mısralarında anlatır.” dedi.

söylemek isterim ki dünyanın birçok yerindeki bilim adamları Mehmet Akif ile ilgili birçok bilgiye sahip iken ailesi olarak biz, Kosova ve Arnavutluk’taki eğitim kurumları onu bilmiyorduk. Arnavut tarih ve edebiyatı kasıtlı ya da cehaletten kaynaklanarak neredeyse hepsinden, hem çalışmalarından hem de yazılarından uzak durdu. Ne yazık ki, Mehmet Âkif’in şiirlerindeki Arnavut kimliğinin derinlemesine ve kapsamlı sunumu ve mantalitesi Arnavutların mili eğitim kurumlarınca işlenmedi. Hatta herhangi bir yerde bir kişilik olarak dahi kendisine değinilmedi” dedi. Aynı zamanda Akif’in akrabası da olan Mulaj “bu panelle inşallah bütün bunların önüne geçilecek ve Akif Kosova’ya tanıtılacaktır” dedi.

Ayrıca kültür, ilim ve sanat hayatımıza uzun süreli katkılarından ötürü Prof. Dr. Şaban Karataş, Prof. Dr. Nimetullah Hafız ve Şule Yüksel Şenler’e Üstün Hizmet Ödülü verilmesi kararlaştırılmıştır.

Mehmet Âkif Ata Diyarında anıldı İstiklal Marşımızın şairi “Mehmet Akif Ata Diyarında Anılıyor” paneli ve “İpek Mehmet Akif Şiir Akşamları” programıyla baba memleketi İpek’te anıldı. TYB Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan, TYB Başkan Yardımcısı Ahmet Fidan ve Priştine Üniversitesi öğretim üyesi İsa Mulaj panelin katılımcılarıydı. “Akif’in baba memleketinde anılması çok önemlidir. Türkiye ve Kosova arasında böyle muazzam bir ortak değerin olması iki ülke için de övünülecek bir vesiledir.” diyen TYB Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan, “Sessiz yaşadım, kim beni nerden bilecektir” demesine rağmen bugün hepimiz onun için buradayız. Mehmet Akif, sanatını, inancının, milletinin hizmetin sunmuştur. Şiiri bir tebliğ vasıtası olarak kabul ettiği için, düşüncesinin emrine verdiği şairanelik kaygısı yoktur. Söz odun gibi de olsa dâvâyı anlatmalıdır. Eşyanın hakikatini hayal gücüyle değiştirmedi, her şeyi olduğu gibi, göründüğü gibi tasvir etti. Bunu da “... hayal ile yoktur benim alışverişim/inan ki her ne demişsem

4

Ocak -Şubat 2014

TYB Başkan Yardımcısı Ahmet Fidan Mehmet Akif’i önemli kılan diğer bir gerçek, nesillerin örnek alması gereken çok yönlü bir şahsiyet olmasıdır. Öncelikli olarak o geçen yüz yılın önemli bir şairidir. Şiirlerini topladığı “Safahat”kitabı şairliğinin açık seçik delilidir. Bildiğiniz gibi safahat dönemler/ devreler anlamındadır. Mehmed Akif yaşadığı dönemi devre devre şiirlerine aksettirtmiştir. Safahat aynı zamanda tarihin dönemlerini anlatmaktadır.” dedi. Panelin diğer konuşmacısı Ekonomi Politikaları Araştırma ve Analizleri Enstitüsü Başkanı İsa Mulaj ise “Size şunu


Programın üçüncü oturumu olan Uluslararası Siyasetin Ahlâkî Sorgulanması başlıklı oturumu Prof. Dr. Şükrü Karatepe yönetti Prof. Dr. Muhittin Ataman Batı’nın ahlaki temelleri üzerine genel bir değerlendirme yaparak konuşmasına başladı. Prof. Dr. Muhittin Ataman’ın müzakeresini Prof. Dr. Birol Akgün gerçekleştirdi. Aynı oturumun ikinci bildiricisi Prof. Dr. Ramazan Gözen’di. Gözen’in müzakerecisi ise Prof. Dr. Berdal Aral’dı.

Konya’da Ahlâk ve Siyaset konuşuldu Konya’da üç gün siyaset ve ahlâk konuşuldu. İlim ve fikir adamları iç ve dış siyasetin ahlâkî meselelerini tartıştı. Türkiye Yazarlar Birliği ile Konya Büyük Şehir Belediyesinin ortaklaşa düzenlediği II. Ahlâk Şûrası Siyaset ve Ahlâk özel teması ile 22-24 Kasım 2013 tarihinde Konya Bera Otel’de gerçekleştirildi. Program Cuma sabahı protokol konuşmaları ile başladı. Şûra Akademik Sekretaryası adına Doç. Dr. Musa Kazım Arıcan konuşmasında günümüzde artık önemsenmeyen ahlâk meselesinin masaya yatırılmasının önemine dikkat çekti ve konunun hayatiyet arz ettiğini dile getirdi. Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı D. Mehmet Doğan ise konuşmasında, ahlâkın insanlıkla eşdeğer ve insanlık tarihi kadar eski ve köklü bir kavram olduğunu belirterek, aklın insana ahlâklı olmayı telkin ettiğini, kalbin insanın ahlâklı olmasını istediğini, dinden konuşulduğunda da aslında ahlâktan konuşulmuş olduğunu vurguladı. AK Parti Konya Milletvekili Mustafa Kabakçı da yapmış olduğu konuşmada, ahlâkın yalnızken de kalabalıklar içindeyken de geçerli olduğunu hatırlatarak, sadece siyasette değil, hayatın her sahasında ahlâkî ölçüler bulunduğunu dile getirdi. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek de, Şûranın Konya’da

düzenlenmesinin anlamlı olduğunu belirterek Avrupa Rönesans’ının temelini Endülüs medeniyeti oluşturuyor, Anadolu Rönesans’ının merkezi de 1200’lü yıllarda Konya olmuştur, dedi. Bunun temel taşlarından birinin Hazreti Mevlânâ olduğunu vurgulayarak, sosyal genetik yoluyla bugün de Anadolu’da ve Konya’da bu mirası taşımak gerektiğini ve Ahlâk Şûrası’nın bu farkındalığa vesile olmasını temenni ettiğini belirtti. Protokol konuşmalarının ardından Şûranın I. Oturumu Prof. Dr. Mustafa Aydın’ın oturum başkanlığını yaptığı ve siyaset ile ahlâk alanında fikir sahibi olan iki seçkin düşünce adamının, Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç ve Eski Devlet Bakanımız Prof. Dr. Mehmet Aydın hocaların yer aldığı açılış oturumuyla başladı. Şûranın ikinci oturumu Prof. Dr. Hüsameddin Erdem’in başkanlığında Siyaset ve Ahlâk konusunu ele aldı. Oturumun ilk tebliğini Doç. Dr. Hasan Yücel Başdemir, Başdemir’in müzakeresini ise Prof. Dr. Celal Türer gerçekleştirdi. Ardından Prof. Dr. Bekir Berat Özipek bildirisini sundu. Bu tebliğin müzakerecisi Prof. Dr. İlhami Güler, geçirdiği boğaz operasyonu nedeniyle programa katılamadı ancak müzakere metnini gönderdiği için, müzakeresi organizasyon komisyonundan Arş. Gör. Muhammed Enes Kala tarafından okundu.

Verilen öğle yemeğinin ardından Prof. Dr. Mehmet S. Aydın’ın başkanlığında Müslüman Ülkelerde Siyaset ve Ahlâk İlişkisi konulu dördüncü oturumuna geçildi. İlk bildiriyi sunan Doç. Dr. Süleyman Elik İran Siyaseti ve Mezhepçilik Tartışması’nı ele aldı Bildiri metninin müzakeresini Doç. Dr. Âdem Çaylak yaptı. Aynı oturumun ikinci konuşmacısı olan Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu Metnin müzakerecisi Prof. Dr. Bilal Kuşpınar idi. Ekonomi Politikaları ve Ahlâk başlıklı beşinci oturumda oturum başkanı olan Prof. Dr. Mehmet Bulut’tu. Bildirisini sunan Prof. Dr. Cem Somel liberal ekonomi politikalarında gayr-i ahlâkîliği hangi yöntemlerle gizlendiğini bazı örneklerle anlattı. Müzakereci olarak sözü alan Doç. Dr. Hüsnü Kapu Somel’in sözlerine katıldığını söyledi. Liberal ekonomi politikaların eleştirisine katkıda bulunan Kapu, kapitalizm eşitsizlik ve adaletsizlik yarattığını belirtti. Ardından ise liberal bir düşünce insanı olan Prof. Dr. Mustafa Acar oturumun ikinci bildirisini sundu. Yine bazı Bu sunumun müzakeresini yapan Prof. Dr. Abdülkadir Buluş da benzer noktalara dikkat çekerek liberalizme yapılan eleştirilere dikkat çekti. Şûranın son oturumu olan altıncı oturum D. Mehmet Doğan’ın oturum başkanlığında, önceki oturumlarda oturum başkanlığı yapan Prof. Dr. Mustafa Aydın, Prof. Dr. Hüsameddin Erdem, Prof. Dr. Şükrü Karatepe ve Prof. Dr. Mehmet Bulut hocaların şûraya ilişkin değerlendirmeleriyle tamamlandı. Ortak vurgu, şûranın müzakere ve soru-cevaplarla çok verimli, heyecan dolu ve başarılı bir şûra olduğu şeklinde dile getirildi.

Ocak -Şubat 2014

5


Bunun üzerine araya giren Ortaylı, “Goethe mi Faust’u, Faust mu Goethe’yi yazmıştı, hep karıştırıyorum.” sözünü duyduğunu anlattı. Prof. Dr. Yakup Çelik’in oturum başkanı olduğu ikinci oturumda, Sevinç Çokum, Sadık Yalsızuçanlar, Murat Koçak ve yurtdışından Annaguli Nurmehmet ile John McDonagh bildirilerini sundular. Doç. Dr. Salih Yılmaz’ın oturum başkanılığı yaptığı üçüncü oturumda ise, yurt dışından katılan Prof. Dr. Roin Kareashvili, Ismayilova Xalid Xalid Qızı, Yrd. Doç. Dr. Ulanberk Alimov, Nuray Güneş ve Hatira Kamalova bildirilerini sundular. Birinci günün akşamında bir konser verdi. Türkiye Yazarlar Birliği Üstad Munib Utandı ve kızı Merve Utandı birlikŞeref Başkanı D. Mehmet Doğan, te sundukları Konserde dinleyenlere güzel bir açış konuşmasında, 10 yıl önce ilki Türkiye Yazarlar Birliği, İstanbul Büyükşehir gerçekleştirilen sempozyum hakkında İstanbul akşamı yaşattılar. Cumhuriyet öncesi Belediyesi ve TBMM Milli Saraylar, dönemde yaşamış bestekârlarımızdan Abdulkabilgi verdi. Tarih ve roman üstüne Müzecilik ve Tanıtım Başkanlığı’nın dir Meraği, Itri, Sadullah Ağa, Dede Efendi, Hafız düşüncelerini dile getiren Doğan, “Tarih ortaklaşa düzenledikleri sempozyum Post, Şevki Bey, Lemi Atlı’nın bestelerini seslenbizim tecrübe alanımız değil. Geçmişi 7-8-9 Kasım 2013 tarihlerinde yurt içinden bırakın, bugünün olaylarını bile tamamıyla dirdiler. Sözleri Yahya Kemal Beyatlı’ya, bestesi ve yurt dışından değerli ilim ve fikir Münir Nurettin Selçuk’a ait olan ‘Sana dün bir görmemiz, müşahede etmemiz adeta adamlarının katılımıyla gerçekleştirildi. II. imkânsız. Tarihi roman bir dışa bakıştır. Ne tepeden baktım Aziz İstanbul’ şarkısı dinleyMilletlerarası Tarihi Roman ve Romanda icilerin katılımı ile seslendirildi. Konser, Hacı Arif zaman ki, olaylara atılan kişilerin hissiyatı Tarih Sempozyumu’na Türkiye dışında Bey’in ‘Vücut ikliminin sultanısın sen’ bestesinin yansıtılır, o zaman içe bakış ve gerçek roAzerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, seslendirilmesinin ardından Yunus Emre’nin “Şol man olur.” dedi. Özbekistan, Gürcistan, TürkmeniProf. Dr. İlber Ortaylı ise açış konuşmasında cennetin ırmakları akar Allah deyu deyu” ilahisi stan ve İrlanda’dan yazar ve edebiyat ile son buldu romanın batı medeniyetinin bir ürünü eleştirmenleri katıldı. İkinci günde Oturum Başkanlığını Prof. Dr. olduğunu söyledi. “Şunu biliniz ki, roman Sempozyum boyunca “Romancı, tarih Hicabi Kırlangıç’ın yaptığı ilk oturumda Prof. Dr. kendine özgü bir türdür ve batı medeniymalzemesini yeniden üretim sürecine Mehmet İpçioğlu, Prof. Dr. Turgut Göğebakan, etinin ürünüdür. Şehname şehnamedir, tabi tutarken nelere dikkat etmelidir?”, Prof. Dr. Kamil Veli Nerimanoğlu, Prof. Dr. Hamzaname Hamzanamedir, Ramayana “Tarihî malzeme üzerinde sınırsız bir Mehmet Narlı, Prof. Dr. Ahmet Kankal; OtuRamayanadır.” diyerek her elbiseyi her müdahale hakkına sahip midir?”, “Tarihe rum Başkanlığını Prof. Dr. Kubilay Aktulum’un gövdenin üzerine oturtamayacağımızı edebiyat aracılığıyla yeni bir bakış açısı yaptığı ikinci oturumda, Beşir Ayvazoğlu, Prof. ifade etti. ve derinlik getirmenin ne gibi olumlu ve Dr. Kurtuluş Kayalı, Prof. Dr. Hakan Poyraz, Doç. İlber Ortaylı’nın oturum başkanlığı yaptı olumsuz yönleri vardır?”, “Tarihî malzeDr. Zeki Taştan, Doç. Dr. A. Teyfur Erdoğdu; birinci oturumda Doç. Dr. Özlem Kummenin edebî malzemeye veya senaryoya Oturum Başkanlığını Prof. Dr. Kamil Veli rular, Prof. Dr. Kubilay Aktulum, Doç. Dr. dönüştürülmesinde ne gibi sorunlarla Nerimanoğlu’nun yaptığı üçüncü oturumda Mehmet Önal, Nuriye Akman ve Burçak karşılaşılmaktadır?”, “Tarih eğitiminde Prof. Dr. Osman Gündüz, Dr. Gülseren Özdemir, Evren bildirilerini sundular. Kumrular, tarihî romanın rolü var mıdır?”, “Tarih bilProf. Dr. Alaattin Karaca, Doç. Dr. Cüneyt Issı, öğrencilerine bazı roman tavsiyelerinde inci ve millî ruhun oluşturulmasında tarih Yrd. Doç. Dr. Mehmet Akif Fidan ve oturum bulunduğundan söz etti ve bununla ilgili bilgisinin edebiyat ve sanat vasıtasıyla verbir anısını anlattı: Bir öğrencisinin dersten başkanlığını Doç. Dr. Metin Arıkan’ın yaptığı son ilmesinin önemi ve yöntemleri nelerdir? “ oturumda, Doç. Dr. Özlem Fedai, Doç. Dr. Salih sonra yanına gelip “Madame Bovary’nin gibi sorulara cevap arandı. Yılmaz,Yrd. Doç. Dr. Cengiz Karataş, Doç. Dr. hangi romanını okuyacaktım?” dediğini Ahmet Şimşek, Yrd. Doç. Dr. Bahtiyar Aslan, Yrd. Sempozyumun açılışında İstanbul söyleyince salonda gülüşmeler yaşandı. Doç. Dr. Ahmet Özcan bildirilerini sundular. Büyükşehir Belediyesi Mehteran Takımı

“Tarihi Roman ve Romanda Tarih” Dolmabaçe Sarayında konuşuldu

İstiklâl Şairimiz Taceddin Dergâhı’nda anıldı 6

Ocak -Şubat 2014

Mehmet Âkif Ersoy’un vefatının 77. Yıldönümü dolayısıyla 27 Aralık’ta düzenlenen program Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı. Açış konuşmasını, Türkiye Yazarlar Birliği Şeref Başkanı ve Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı D. Mehmet Doğan gerçekleştirdi. Konuşmasında “Mehmet Âkif’in hayatını tek bir kelime ile anlatmak istesek “vahdet” kelimesini kullanırdık” diyen Doğan, onun

birlikten, beraberlikten yana, fitneden uzak bir hayat geçirdiğini ifade etti. Görevini yaptığı zamanlarda, çıkardığı dergi Sebilürreşad’ın kapalı olduğunu ama devlete küskünlüğün olmayacağını düşündüğü için görevlerini yerine getirdiğini anlattı. Âkif’in vahdet fikrinin temel olduğunu anlatan Doğan 80 yıl önce Mısır’da yayınlanan Gölgeler Kitabı’ndaki bir şiirinden de bir mısraı örnek olarak sundu:


Bülent Parlak, Gökdemir İhsan, Tarık Tufan, Furkan Çalışkan, Haluk İmamoğlu, Uğur Uzunok, Yusuf Tosun, Süleyman Doğan, Ekrem Kaftan, Murat Tokay, Mahmut Bıyıklı, Prof. Dr. Turan Karataş, Yusuf Kaplan, Prof. Dr. İlhan Genç, Melek Paşalı, Ali Haydar Haksal,Ferman Karaçam, Ali Ayçil, Bülent Ata, Haydar Ergülen, Mevlana İdris, İsmail Kılıçarslan, Âdem Turan, Zafer Acar, Bünyamin Yılmaz, Ensar Altay, Nevzat Bayhan, Sadık Yalsızuçanlar, Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan,Prof. Dr. Turan Koç, Dr. İbrahim Demirci, Hüseyin Su, Rasim Özdenören, Vefa Taşdelen, İsmail Kıllıoğlu, İbrahim Paşalı, Salih Tuna, Ahmet Edip Başaran, Selçuk Küpçük, Ali Görkem Userin, Vural Kaya, Hasan Ali Yıldırım, Işık Yanar ve Topçu, Cemil Meriç, Sezai Karakoç ve Nuri Necip Evlice gibi birbirinden değerli isimler, Pakdil tüm yönleriyle ele alınacak.Etkinlik, pek hayatlarına yön veren büyük üstadlar çok önemli isme de ev sahipliği yaptı. Dursun hakkında birikimlerini paylaştılar. Gürlek, Mustafa Yazgan, Prof. Dr Bedri Gencer, Prof. Dr.Nevzat Yalçıntaş, Ali Ural, Yalçın Turgut Edebiyat Mevsimi Büyük Ödülleri, bu sene Balaban, Muzaffer Doğan, Mustafa Özçelik, beş büyük usta üzerine çalışmaları olan, Vahap Akbaş, Bestami Yazgan, Özcan Ünlü, onların yeni kuşaklar tarafından tanınması Nurettin Durman, Yusuf Özkan Özburun, için özel hizmetlerde bulunan isimlere Cihat Şimşek, Hüseyin Emin Öztürk, Ahmet verildi. Buna göre Necip Fazıl Kısakürek Yenilmez, Ebubekir Kurban, Aykut Kuşkaya, Ödülü Mustafa Miyasoğlu ve Üstün İnanç’a, Davut Göksu, Ahmet Fidan, Doç. Dr. Rıdvan Nurettin Topçu Ödülü Prof. Dr. İsmail Kara’ya, Canım,Mehmet Sılay,Doç. Dr. Ergün Yıldırım,D. Cemil Meriç Ödülü Halil Açıkgöz’e, Sezai Mehmet Doğan, Hüseyin Öztürk, Doç. Dr. Karakoç Ödülü Ali Haydar Haksal’a, Nuri Emin Işık, Yunus Emre Altuntaş, Mustafa Pakdil Ödülü Hüseyin Su’ya verildi. 18 Kasım Özcan, Ercan Yıldırım, Necmeddin Kemal, Pazartesi günü başlayan ve dün sona eren 5. Bahtiyar Arslan, Hüseyin Akın, Meryem Aybike Edebiyat Mevsimi’nde, Necip Fazıl Kısakürek, Sinan, Osman Akkuşak, Dilaver Demirağ, Nurettin Topçu, Cemil Meriç, Sezai Karakoç Cemal Şakar, Recep Garip, Celal Fedai, ve Nuri Pakdil, beş gün boyunca yüze yakın Necmettin Şahiner, Şeref Akbaba, Memduh şair yazar ve akademisyenle birlikte tartışıldı. Cumhur, Ekrem Kızıltaş, Selvigül Kandoğmuş,

5. Edebiyat Mevsimi’nde 5 büyük usta konuşuldu İBB Kültür Müdürlüğü ve Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi’nin birlikteliği ile hayat bulan Edebiyat Mevsimi’nin beşincisi, ‘Ustaların İzinde’’ temasıyla 18-23 Kasım 2013’te Sultanahmet’te tarihi Kızlarağası Medresi’nde gerçekleştirildi. Geçtiğimiz sene ‘Tasavvuf ve Edebiyat’ ilişkisini ele alarak büyük yankılar uyandıran Edebiyat Mevsimi’nin 5. si, kültürümüze yön veren ve ikisi hayatta bulunan 5 büyük ustayı, yüze yakın şair yazar akademisyen ve kültür adamının katılımı ve tanıklıklarıyla yeniden gündeme getirdi. Konuyla ilgili açıklama yapan TYB İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı, ‘’Kendilerine has özgün duruşları ve derin müktesebatlarıyla edebiyat ve kültür dünyamıza ayrı bir soluk getiren 5 büyük ustayı; Necip Fazıl Kısakürek, Nurettin Topçu, Cemil Meriç, Sezai Karakoç ve Nuri Pakdil’i tarihe kazınmış sesleri ve nefesleriyle 6 gün boyunca Edebiyat Mevsimi’nde ele alacağız. Onların kültür dünyamızdaki öncü rollerini özel etkinlikler düzenleyerek İstanbullularla paylaşacağız’ diye konuştu. “Ustaların İzinde” temasıyla altı gün sürecek etkinliklerde; Necip Fazıl Kısakürek, Nurettin

“Sen! Ben! Desin efrâd, aradan vahdeti kaldır; Milletler için işte kıyamet o zamandır” ( Hâlâ mı Boğuşmak?) Âkif’in mısralarından örnekler vermeye devam eden Doğan, onun 80-90 yıl öncesinde yazdıklarının bugün bile geçerliliği olduğunu ifade etti. Örnek olarak sunduğu mısralar ise şunlardı: “Gazâ nâmıyla dindaş öldüren biçâre dindaşlar” “Ne gurbettir çöken İslam’a İslam’ın diyârında” “İslam’ı evet, tefrikalar kastı, kavurdu Kardeş, bilerek bilmeyerek kardeşi vurdu. Can gitti vatan gitti bıçak dine dayandı (…) Saldırsa da kırk Ehl-i Salîb ordusu, kol kol, Dört yüz bu kadar milyon esîr olmaz, emîn ol”

“Müslümanlık hissi gayet sıkı gayet sağlam Bağlamak lazım iken anlamadım anlayamam Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize? (…) Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez; Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.” Mehmed Âkif’in bu mısraları içi kan ağlayarak yazdığını ifaden eden Doğan, bunları, haçlı saldırılarıyla karşı karşıya kalan bir milletin durumu karşısında yazdığını söyledi. Bugün adı konmasa bile Müslüman âleminin haçlı saldırılarıyla karşı karşıya olduğunu söyleyen Doğan, “böyle bir dönemde vahdet fikir esas fikrimiz olmalıdır” dedi. Türkiye Yazarlar Birliği olarak, Taceddin Dergâhı’na ilk defa gidildiğinde mezbelelikten başka bir şey bulamadıklarını, binanın terk edilmiş olduğunu, müze eşyasının Üniversite tarafından depoya kaldırılmış olduğunu ve yapının uygunsuz kişilerin

barınağı haline gelmiş bulunduğunu gördüklerini ifade etti. Yazarlar Birliği’nin 33 yılı aşan ilgisi ile, binanın ve çevresinin korunması, düzenlenmesi yönünde adımlar atılmasını sağladıklarını ifade eden Doğan, her sene tekrarladığı şeyi bir kez daha tekrarladı: “Taceddin Dergâhı ile Karacabey Camiî’ni gölgeleyen ucube binanın yıkılması boynumuzun borcudur”. Doğan sözlerini “Bu millet yaşadıkça onu (Âkif’i) yaşatacağız ve bu milleti yaşatacak olan da odur” diyerek sonlandırdı. Doğan’ın ardından söz alan, Ak Parti Kocaeli milletvekili Muzaffer Baştopçu, Âkif’in tüm yönleri ile burada anlatılmasının mümkün olamadığını söyledi ve onun mücadeleci yönünden vaizliğinden, hafızlığından söz etti. Mısralarından örnekler sunarak konuşmasını sonlandırdı. İstiklâl Marşı’nın ve şiirlerinden seçkilerin sunulduğu program Kur’an-ı Kerim tilaveti ile son buldu.

Ocak -Şubat 2014

7


TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ OCAK-ŞUBAT 2014 FAALİYETLERİ 8

GÜNLER

MEHMET ÂKİF DİVANI

04 OCAK CUMARTESİ

14:00 TYB Ankara Sohbetleri Hayriye Ünal ile “İnternet Çağında Şairin Politik Sorumluluğu” Hazırlayan: Bahar Emre

06 OCAK PAZARTESİ

18:30 Mesnevi Okumaları Dr. Halil İbrahim Sarıoğlu

08 OCAK ÇARŞAMBA

18:30 Kişisel Gelişim Konferansı Müzik, Şiir ve Söyleşi

11 OCAK CUMARTESİ

14:00 Rasim Köroğlu ile Halk Edebiyatında Mizah Hazırlayan: Yılmaz Erdoğan

13 OCAK PAZARTESİ

18:30 Mesnevi Okumaları Doç. Dr. Zülfikar Güngör

15 OCAK ÇARŞAMBA

18:30 Kişisel Gelişim Konferansı Adem Karafilik ile “Öğrenmeyi Öğrenme Zamanı”

18 OCAK CUMARTESİ

18. Olağanüstü Genel Kurulu

20 OCAK PAZARTESİ

18:30 Mesnevi Okumaları Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç

22 OCAK ÇARŞAMBA

18:30 Kişisel Gelişim Konferansı Yrd. Doç. Dr. Levent Vurgun ile “Liderlik ve Motivasyon”

25 OCAK CUMARTESİ

14:00 TV Dizilerinde Yapımcı, Yönetmen, Senarist İlişkileri Yönetmen Erhan Baytimur Hazırlayan: Yılmaz Erdoğan

27 OCAK PAZARTESİ

18:30 Felsefe 18:30 Mesnevi Okumaları Okumaları Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu Doç. Dr. M. Kazım Arıcan

29 OCAK ÇARŞAMBA

18:30 Kişisel Gelişim Konferansı Abdullah Yılmaz ile “Algı ve Dil”

Ocak -Şubat 2014

MEVLÂNA DİVANI

18:30 Felsefe Okumaları Doç. Dr. M. Kazım Arıcan

YUNUS EMRE DİVANI

Diğer Salon


01 ŞUBAT CUMARTESİ

14:00 Dr. Namık Kemal Coşkun ile Roman Sanatı ve Din Hazırlayan: Zehra Yücel

03 ŞUBAT PAZARTESİ

18:30 Mesnevi Okumaları Prof. Dr. Mustafa Aşkar

05 ŞUBAT ÇARŞAMBA

18:30 Kişisel Gelişim Konferansı Adem Karafilik ile “Kişilik Gelişimi(2)”

8 ŞUBAT CUMARTESİ

14:00 TYB Sinema Kulübü Hazırlayan: S.Cenap Baydar

10 ŞUBAT PAZARTESİ

18:30 Mesnevi Okumaları Dr. Halil İbrahim Sarıoğlu

12 ŞUBAT ÇARŞAMBA

18:30 Kişisel Gelişim Konferansı Yüksel Bağışlar ile “Protokol de Kadın ve Erkek İlişkileri”

15 ŞUBAT CUMARTESİ

14:00 TYB Ankara Sohbetleri Yazar Selçuk Karakılıç ile “Tanımadığımız Meşhurlar” Hazırlayan: Bahar Emre

17 ŞUBAT PAZARTESİ

18:30 Mesnevi Okumaları Doç. Dr. Zülfikar Güngör

19 ŞUBAT ÇARŞAMBA

18:30 Kişisel Gelişim Konferansı Melek Abca ile “Öfkenin ve Sevginin Hayatımızdaki Yeri”

22 ŞUBAT CUMARTESİ

14:00 TYB Sinema Kulübü Hazırlayan: S.Cenap Baydar

24 ŞUBAT PAZARTESİ

18:30 Mesnevi Okumaları Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç

26 ŞUBAT ÇARŞAMBA

18:30 Kişisel Gelişim Konferansı Dr. Cüneyt Karabiber ile “Tam Aydınlanacağım… Bir gülme geliyor”

18:30 Felsefe Okumaları Doç. Dr. M. Kazım Arıcan

18:30 Felsefe Okumaları Doç. Dr. M. Kazım Arıcan

Faaliyetlerimiz sürekli üç mekânda yapılacak. Bunun dışındakiler ayrıca duyurulacaktır.

Ocak -Şubat 2014

9


Şair Mustafa Aydoğan ile “Modern Şiirin Serüveni ve İnsan” Mustafa Aydoğan: “İnsan kendisinde birikmiş bir varlıktır. Bütün zenginlikleri kendisinde barındırır.” Türkiye Yazarlar Birliği’nin Ankara Sohbetleri yeni dönemde Şair Mustafa Aydoğan ile başladı. Sohbetine Cahit Zarifoğlu’nun bir zamanlar çıkardığı Mavera dergisinden bahsederek başlayan Aydoğan, Mavera dergisinin uzaklarda, taşradaki gençlerin başını okşayan bir dergicilik anlayışı ile edebiyat tarihinde yer aldığını, derginin gençlere şiirin nasıl yazılabildiğini ve şair olmanın nasıl bir edep gerektirdiğini gösterdiğini söyledi. Ayrıca genç kuşağın nefesini hissetmeyen bir yazarın hantallaştığından bahseden Aydoğan, gençlerin hep yenilikle edebiyat dergilerine bir ses

Kamil Yeşil Türk Hikâyesinde Tasavvuf Geleneği “Yol Durumu” üzerine konuştu Türkiye Yazarlar Birliği Ankara Şubesi tarafından düzenlenen Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cengiz Karataş’ın yönettiği programda bu ayın misafir konuşmacısı yazar Kâmil Yeşil oldu. Cengiz Karataş toplantının açılışında misafir yazarımızın özgeçmişi

10

Ocak -Şubat 2014

getirdiğini ve her yeni neslin yeni bir form getirdiğini ve bunun gerekli olduğunu belirtti. Gençlerin bu anlamda kaleminin özgür ve hırçın olduğunu da söyleyen Aydoğan, İkinci Yeni’den sonra yeni bir tür doğacak olursa bunun gençlerin sesinden doğacağını da belirtti. İkinci Yeni şiirinin hâlâ aşılabilmiş bir şiir olmadığını ve üzerine yeni bir türün inşa edilmediğini söyleyen Aydoğan, yeni bir şiir gelecekse bunun ancak İkinci Yeni şiirinin iktidarının kırılarak olabileceğini de sözlerine ekledi. Modern şiirin anlamlardan ziyade kendisini zihinlerde çağrışımlardan kuran bir şiir olduğunu ifade eden Aydoğan, modern şiirdeki varoluş yolculuğunu

karşılaştırmak üzere Yunus Emre ve Cahit Zarifoğlu’ndan şiirler okudu. İnsanın acı kavrayışını gösteren bu şiirlerdeki ortak yanın aşk ve acı olduğunu ve metafizik unsuru kendisine hakim kılmış olan her şiirin lirizmi ana ögesi yapan şiir olduğunu söyledi. Son iki yüzyılda toplumun acıyı algılayışının değiştiğinden bahseden Aydoğan, acının aynı olduğunu ancak formun farklı olduğunu belirtti. Tarihsel sürece de değinen Aydoğan, Fransız Devrimi’nin kendini Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışıyla taçlandırdığını belirterek, 1839 Tanzimat Fermanı’nın ve devamında geçen dönemin lirizm ile mutlak gerçekçilik arasındaki gerilim ve savaş dönemi olduğunu; sonunda lirizmin savaşı kaybettiğini ve reel olanın, elle tutulabilir olanın tek hakikat olarak kabul edildiği bir dönemin başladığını ileri sürdü. Bunun da eski medeniyetimizin ruhunun kaybolduğu anlamına geldiğini; kendi ruhunu kaybetmiş olan her şeyin kendine ait olanları da doğal olarak kaybetme arzusu duyacağını ve bu nedenle seküler bir dönüşümün kaçınılmaz sonuç olarak gerçekleştiğini ifade eden Aydoğan, lirizm barındıran İkinci Yeni şiirinin aslında kaybedilen acı algılayışımızı yeniden elde etme teşebbüsü olduğunu da sözlerine ekledi.

ve eserleri hakkında bilgi verdi. Hikâyeci Kâmil Yeşil, Profil yayınlarından yeni çıkan “Yol Durumu” adlı hikâye kitabından hareketle Türk öykü geleneği ve edebiyatımızda tasavvufun izleri konusu üzerine konuştu. Yazar konuşmasında ana hatlarıyla tasavvuf nedir ve tasavvufi unsurların edebiyatta ve kendi eserindeki izleri nelerdir gibi sorulara cevap vermeye çalıştı. Modern dünyanın karmaşası içerisinde bireyin iç dünyasının ihmal edildiğine değindi. “Aslan vücudu yediği gıdaların toplamından müteşekkildir.” diyerek kendisinin yazı hayatında hangi kaynaklardan beslendiğinden bahisle Mustafa Kutlu, Rasim Özdenören, Sezai Karakoç gibi yakın dönem yazarların oluşturduğu geleneği vurguladı. Rasim Özdenören’in “Denize Açılan Kapı” adlı eserinden hareketle insanın kendi nefsiyle mücadelesinin önemine değindi. Daha erken dö-

nemde ise Yunus Emre, Mevlana, Ahmet Yesevi, Muhyiddin İbn Arabî, İbn Haldun, Feridüddin Attar, İsmail Hakkı Bursevi gibi isimlerden etkilendiğini belirtti. Erol Güngör ve Süleyman Uludağ gibi isimleri de referans verdi. Sanat ve tasavvufun içiçeliğine dikkat çeken yazar, “Tasavvuf bizim için trafikteki


Yaşayan Yazarlara Saygı Programı’nda Hüseyin Albayrak TYB Genel Başkanı İbrahim Ulvi Yavuz konuşuldu ise, Hüseyin Albayrak’ın kendisine yol

gösteren bir şahsiyet, bir abi olduğunu söyledi. TYB için yaptığı faaliyetlerin önemine değindi. Özellikle bir resmi muhasip gibi TYB’nin muhasebatında büyük bir dikkatle hizmet verdiğini anlattı.

Hüseyin Albayrak Programında TYB Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan yaptığı açış konuşmasında genelde ünlü medyatik kişiler için bu tarz programların yapıldığını ama medya nezdine ünlü olmayanların da bu tarz faaliyetleri hak ettiğini düşündüğünü ifade etti. TYB’nin bu sebeple Yaşayan Yazarlara Saygı Programı ile Hüseyin Albayrak gibi sessiz sedasız eser veren ve çalışan şahsiyetleri gündeme getirdiğini söyledi.

mecburi istikamet gibidir.” diyerek tasavvufun önemine değindi. Yazar kendisini Mustafa Kutlu ile Rasim Özdenören arasında bir yere yerleştirdi. Bizler Kutlu, Özdenören ve Karakoç geleneğinin verimleriyiz dedi. Tasavvuftan hareketle günümüz toplumlarındaki yozlaşmalara da değinen yazar “Mürid şeyh arıyor; tam aksine şeyh de mürid arıyor.” diyerek aslında birçok sorunun ancak çoklu yönlü ve geniş bir zaviyeden bakılarak çözülebileceğine değindi. Günümüzde şeyhlerin ve dervişlerin kılık değiştirdiğini modernitenin sonucu olarak bazen bir sanatçı bazen de bir yazar olarak karşımıza çıkabileceğini vurgulayarak KutluÖzdenören-Karakoç ve İsmet Özel’e atıfta bulundu.

Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu, Hüseyin Albayrak’ı üniversite camisinde yaptığı imamlıktan tanıdığını, kendisinin Diyanet Vakfı yurtlarının oluşmasında büyük emek sahibi olduğunu belirtti. Eski TYB başkanlarından Nazif Öztürk, Albayrak’ın ömrünü hayırlı faaliyetlerle geçirdiğini ve siretinin suretine yansımış önemli bir şahsiyet olduğunu ifade etti. İsmindeki gibi hüseynî bir hüzne ve İstiklal Marşı’nın ilk mısraındaki gibi bayrağın dalgalanması çabası içerisinde bir ömre sahip olduğuna işaret etti. Ali Akbaş, Albayrak’tan “Trabzon sevdalısı Hüseyin Albayrak” olarak bahsetti ve şehir ve medeniyet alanının çok bereketli ve önemli bir alan olduğunu, Albayrak’ın da bu alanda önemli bir yeri olduğunu söyledi. Programa katılan eski diyanet işleri başkan yardımcısı okul arkadaşı Rıza Selim Başoğlu ise, ”Hüseyin Albayrak’ı aranızda en erken tanımış olan benim” diye sözlerine başlayarak onunla İmam-Hatip Lisesi yıllarından başlayan dernekçilik faaliyetlerinden ve bazı hatırlarından bahsetti. Muhsin Mete ise, Albayrak’ın isminin önüne birçok sıfat konulduğunu, bunların yanına “emekçi” sıfatının da eklenmesi gerektiğini söyleyerek, kendisine hayırlı bir ömür diledi. Kendisine söz verilen Albayrak ise, ifade edilen sözlere layık olmaya çalışacağını, konuşmak için notlar almasına rağmen bu notlardan konuşamayacak kadar duygulu olduğunu ifade etti ve Türkiye Yazarlar Birliği’ne teşekkürlerini sundu. Programın ardından TYB Genel Başkanı İbrahim Ulvi Yavuz Albayrak’a teşekkür beratı takdim etti.

Kayıplarımız Dr. Müjgan Cunbur 1926’da İstanbul’da doğan Cunbur, Ankara Kız Lisesi’nden sonra Ankara Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. 1952’de doktorasını tamamladı. Önce fakültesinin kütüphanesinde, ardından da Milli Kütüphane’de çalıştı. Türk Kadın Yazarlar Bibliyografyası (1955), Yunus Emre’de Namaz (1956), Ali Kuşçu Bibliyografyası (1974), Türk Kadının Şiiri (1970), Karacaoğlan-Hayatı ve Şiirleri (1972) gibi pek çok esere imza atan Cunbur, 1959 yılında “Batıya Kaçırılan Kitaplarımız” isimli makalesi ile Türkiye’den Avrupa’ya götürülen yazma kitapların kaçırılış hikâyelerini anlatmıştı.

Şair Sedat Umran Erenköy 38. İlkokulu, Kadıköy 3. Erkek Ortaokulu’ndan sonra Haydarpaşa Lisesi’ni bitirdi (1942). Bir süre İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne devam etti. Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne geçerek buradan mezun oldu (1948). Tüm zamanını şiire ve Almanca çevirilere ayırdı. Yeni Devir, Tercüman ve Türkiye gazetelerinde yazılar yazdı. İlk şiiri 1943’te Yedigün dergisinde yayımlandı. Hisar, Beş Sanat, Varlık, Türk Dili, Güney, Yeditepe, Soyut, Büyük Doğu, Diriliş, Türk Edebiyatı, Sözcükler, Sedir, Tan, Gösteri, Gergedan, Mavera, Aylık Dergi, Milli Kültür, Yaba/ Öykü dergilerinde şiirleri ve çeviri şiirleri yayımlanmıştır. Leke isimli kitabıyla tanındı. ‘Eşyanın şairi’ olarak anılmıştı. İnsan Gelişiminin Devridaimi çevirisiyle 1994 Türkiye Yazarlar Birliği Çeviri Ödülü’nü almıştı.

Ocak -Şubat 2014

11


Türkoloji Söyleşileri Prof. Dr. Hayati Develi ile ikinci döneme başladı

malını satmak için mal sahibi olmak ve yer edinmek gerekiyorsa- bir anlamda “benim dünyaya satacak bir malım var” demek olduğundan hususi bir önemi haiz olduğunu ifade etti.

Doç. Dr. Salih Yılmaz yönetiminde her ay düzenlenecek olan Türkoloji Söyleşileri’nin ilk konuğu Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Hayati Develi idi. Develi, “Dünya Dili Türkçe ve Yunus Emre Enstitüsü” konulu bir konuşma gerçekleştirdi. Prof. Dr. Hayati Develi Yunus Emre Enstitüsü’nün en önemli iki işini; Türkçe öğretmek ve her anlamda kültürümüzü tanıtma işi olarak tanımladı. Kültürel faaliyetlerin tek bir sefere mahsus olamayacağını, bunun devamlı surette ve çıtası yüksek şekilde olması gerektiğini ifade etti. Kültür Diplomasisi’ni kısaca “Kendi kültürümüzü, politikalarımızı başkalarına anlatabilme işi” olarak tanımladı. Kültür Diplomasisi’nin aslında bir iddia olduğunu, bu alanda varlık gösterebilmenin- nasıl ki bir pazarda

Prof. Dr. Mehmet Türkeri İzmir Şubesinde “Ahlak” üzerine Konuştu 12

Ocak -Şubat 2014

Türkiye’nin bu alanda yeni yeni atılımlar yapabildiğini (son 20-30 yıl), zira 70-80 yılın ancak yeni bir kimlik, yeni bir insan tipi yaratmakla geçtiğini söyledi. Son 10 yıl içinde ise sinema-dizi dünyası, tarihi romanlar ve edebiyat eserleri ile Nijerya’dan Yemen’e kadar birçok ülkede tanındığımızı ve bu nedenle dilimize, kültürümüze olan ilginin de giderek arttığını ifade etti. Türkiye tarihinden dolayı bilinen sebeplerle, 50-60’lardan beri ise Avrupa’daki işçi konumundan dolayı kötü bir imaj sahibi ve bu yüzden imaj değişimi açısından bu ilginin doğru kanallara aktarılması önemli. İşte kültür diplomasisi bu noktada devreye giriyor. Ülkeler dış politika hedeflerini oluşturmada kültürel diplomasinin önemini anlasalardı bu alana daha fazla önem verirlerdi” diyerek sözlerini sürdürdü. Türkiye’de 40.000’in üzerinde yabancı öğrenci bulunduğunu ve tüm bu sebeplerle Türkçeye olan ilginin her geçen gün arttığını ifade etti. Türki diller olarak ifade ettiği dil gurubunun toplam konuşan sayısının- farklı kaynaklarda farklı rakamlar olsa da- 150 milyon civarında kabul edilebileceğini söyledi. Ama bunun akademik anlamada bir

şey ifade etmediğini çünkü birbirlerini anlamayan toplulukların aynı dil altında toplanmasının yanlış olduğunu söyledi. Sorular üzerine arapça ve çince için böyle bir sıkıntının olmadığını, çünkü onların farklı dil guruplarına rağmen anlaşabilecekleri ortak yazılı dillerinin olduğunu aktardı. “Türkçe batıda Osmanlı Türkçesi ve doğuda Çağatayca ile ortak bir dile sahipti ama batıdaki dil kültürel devrimlerle, doğudaki dil ise Sovyet politikaları nedeniyle artık kullanılmıyor” diyerek ortak bir dilimizin olmadığını aktardı. Develi, dilin uluslararası ticarette, bilimde, uluslararası diplomaside ne kadar etkin olduğunun da önemli olduğunu söyledi. Bu alanlarda etkin olmadığımızı ama küçük çaplı değişimlerin olduğunu aktaran Develi, bunun yanında yazılı geçmişi 1000 yılı aşmış diller alanında Türkçe’nin 1500 yıllık bir geçmişe sahip olmasından dolayı en önemli dillerden birisi olduğunu ifade etti. Türkçe’nin dünya dilleri arasındaki yeri hakkında önemli bilgiler veren Develi, dil eğitiminin faaliyetlerindeki ağırlığını yüzde kırk olarak ifade etti. Yüzde atmışlık kısmı ise kültürel faaliyetlerin ağırlığı… Kültür diplomasisinin önemini kavramış olmaları onları kültürel faaliyetlere daha fazla yönlendiriyor. Kültürel faaliyetleri gerçekleştiren kurumların önemini anlatmak için verdiği örnek ise çarpıcı. “Mısır ile ilişkilerimiz bozulmuş olsa da bizim kuruluşumuza yönelik her hangi bir tepki gelmedi ve hatta kuruluşlumuzun orada her zaman bulunmasını istediklerini ifade ettiler.” diyen Develi, bu gibi kuruluşların bu nedenle daha fazla desteklenmesi gerektiğini ifade etti.

Prof. Dr. Mehmet Türkeri ile “Ahlak, Değer Üretimi Nedir, Ne Değildir? Çalışma Örneği” konusu masaya yatırıldı. Türkeri yaptığı konuşmasında, ahlak, değer ve çalışma konularında aslında negatif bir tavır takındığımız için, bu konularda değer üretemediğimizi hem teorik hem de pratik alandan örnekler vererek analiz etti. “Ahlak kelimesi nitelik olarak sadece cinsellik için kullanılan bir anlam daralması göstermiştir. Böyle olunca ahlakın değer


TYB Ankara Şubesi 4. Olağan Genel Kurulu: Mehmet Kurtoğlu tekrar başkan Türkiye Yazarlar Birliği Ankara Şubesinin 4. Olağan Genel Kurulu Genel Merkez Mehmet Akif Divanında 02 Kasım 2013’te yapıldı. Genel Kurulda söz alan Şube Başkanı Mehmet Kurtoğlu geçmiş dönemlere ilişkin bir değerlendirme konuşması yaptı. Türkiye Yazarlar Birliği Ankara Şubesinin çalışmalarındaki güçlüklerden bahsedip özveriyle çalıştıklarını belirten Mehmet Kurtoğlu, konuşmasında: “İçinde yaşamakta olduğumuz küresel dünyada bilgi toplumları değiştirip dönüştüren bir güç! Bu güç kimin elindeyse o toplumu şekillendirmektedir. Bu bağlamda içerde ve dışarıda yaptıkları faaliyetleriyle Türkiye Yazarlar Birliğine baktığımızda, özellikle kültürel bağlamda son 35 yıl içinde önemli etkinliklere imza attığını ve büyük bir güç olarak algılandığını görürüz.

Oysa bu birliğin bir üyesi olarak içeriden baktığımda, TYB’nin gücünün farkında olmadığını veya olmak istemediğini görüyorum. Böylesine büyük bir kültürel potansiyele sahip olmasına karşın, onu gerçek anlamda kullanacak iradeyi göstermekten sanki çekinmektedir” dedi. Daha sonra Genel Kurulun çalışmaları ile ilgili bir değerlendirme konuşması

TYB Erzurum Şubesi’nde Rıdvan Canım’dan sonra M.Hanefi İspirli üretmesi beklenen, iş ve çalışma dâhil her alanda problem yaşanmaktadır. İnsanlar ahlak ve değer kavramları konusunda daha çok sübjektif kanaatleriyle hareket etmektedirler. Tahsili yapılan bir alanda dahi insanlar hatalar yapabiliyorken, üzerinde düşünülmeyen, hakkında bilgi edinilme ihtiyacı duyulmayan ve daha

yapan Türkiye Yazarlar Birliği Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan; emeği geçen yönetim kurulu üyelerine teşekkür ederek, yeni seçilecek üyelere de başarılar diledi. 2 Kasım Cumartesi günü yapılan TYB Ankara Şubesi 4. Olağan Kongresinde Mehmet Kurtoğlu, Selami Yıldız, Zehra Yücel, Yılmaz Erdoğan, Cengiz Karataş, Ziya Demirel ve Ö.Naci Fidan Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi. Denetleme Kuruluna ise Davut Gazi Benli, Üzeyir Gündüz ve Selim Cerrah seçildiler. Yeni Yönetim Kurulu 4 kasım pazartesi günü toplanarak Mehmet Kurtoğlu’nu ikinci kez Yönetim Kurulu Başkanlığına getirdi. Yönetim Kurulu Sekreterliğine Yılmaz Erdoğan ve Muhasip üyeliğe ise Ö. Naci Fidan seçildiler.

Türkiye Yazarlar Birliği Derneği Erzurum Şubesi 6. Olağan Genel Kurulu yapıldı. TYB Erzurum Şube Başkanı Hanifi İspirli güven tazeleyerek yeniden başkanlığa seçildi. Türkiye Yazarlar Birliği Derneği Erzurum Şubesinde gerçekleştirilen ve Divan Başkanlığını Doç. Dr Rıdvan Canım’ın yaptığı genel kurulda mevcut başkan M. Hanefi İspirli yeniden başkanlığa getirildi. Açış konuşmasının ardından Edirne’den gelerek Erzurum’daki 6.genel kurula katılan; 9 yıl boyunca derneğin başkanlığını yapmış olan Doç. Dr. Rıdvan Canım’a yönetim kurulu kararı ile “Şeref Başkanı” ünvanı verildi. Şube Başkanı İspirli ve mevcut Yönetim Kurulu üyelerinin elinden plaketi alan Canım duygusal bir konuşma yaparak teşekkür etti. Yönetim kurulu üyeliklerine M. Hanefi İspirli, Yaşar Genç, Yusuf Kotan, Ferit Karaköse ve Harun Kazan seçildi. Denetleme Kurulu üyeliklerine ise İsmail Bingöl, Salih Lütfü Şengül ve Hakan Kadıoğlu seçildiler. (1988). AntoIoji: Çağdaş İsIâmî ŞiirIer AntoIojisi (1988). DenemeIeri: Edebiyat qeIeneği (1975), DevIet ve Zihniyet (1980), Muhacir (1981), Roman Düşüncesi ve Türk Romanı (1998).

çok başkasının davranışlarını eleştirirken nitelik olarak kullanılan ahlak kavramı konusunda doğru düşünme ihtimalimiz yok denecek kadar azdır. Bunun en büyük sebebi, ahlakın bizde her bakımdan var olduğunu ve bildiğimizi düşünmemiz ve varsaymamızdır. Bizde var olduğunu düşündüğümüz şeyleri hiç sorgulamayız

ve üzerinde düşünmeyiz. Oysa değer üretmek için “ahlak konusunda nerelerde hata yapıyorum?” diye işe başlanmalıdır.” Diyen Türkeri, çalışma ahlakı, ticaret ahlakı hakkında da önemli bilgiler verdi. Erdemler hakkındaki bilgisizliğe de değinen Türkeri “doğru bildiğimiz yanlış çıktı” dedirten bir konuşma gerçekleştirdi.

Ocak -Şubat 2014

13


Eskişehir’de “Şehir ve Medeniyet Paneli” sözcüğünün anahtar bir rol oynadığını belirtti. Medeniyetler İttifakı Projesi’nin yoluna devam ettiğini söyleyen Karlığa şunları söyledi:

Başbakanlık Başdanışmanı ve Birleşmiş Milletler(BM) Medeniyetler İttifakı Eşgüdüm Komitesi Başkanı Prof. Dr. Bekir Karlığa, Türkiye Yazarlar Birliği Eskişehir Temsilciliği ve Odunpazarı Belediyesi iş birliğiyle düzenlenen “Şehir ve Medeniyet” konulu panelde yaptığı konuşmada, insanlığın üzerinde buluşabileceği değerler manzumesini oluşturmada ise “medeniyet”

“Bu proje, bizim geleceğimizi aydınlatacak bir projedir. Bu projede Türkiye’nin öncü rol alması çok önemlidir çünkü biz, 20’nin üzerinde medeniyete ev sahipliği yapıyoruz. 20’nin üzerinde dinin mensubunu, 20’nin üzerinde dili konuşan insanları, farklı yüzlerce kültürleri, asırlarca bir arada tutma başarısını ve becerisini göstermiş, dünyanın belki yegane topluluğuyuz. Bu çerçevede bugün, medeniyetin temel en büyük göstergesi olarak dünya çapında, çok kültürlülük, çoğulculuk ve birlikte

yaşama tecrübesi gösteriliyor. Öyle sanıyorum ve öyle biliyorum Eskişehir, bu çok kültürlülüğün güzel örneklerinden biri. Burada farklı kültürlerden insanlar bir arada yaşamanın güzel yollarını anahtarlarını bulmuşlar. İnşallah, gelecekte de medeniyetimize ve medeniyetlere önemli katkılarda da bulunacak nesiller buralardan yetişir.” Etkinliğe katılan Türkiye Yazarlar Birliği Onursal Başkanı Mehmet Doğan ise birliğin 13’üncü şubesini Eskişehir’de, 14’üncüsünü ise Edirne’de 2014 yılında açacaklarını bildirdi. Panel sonunda “Batıya Doğru Akan Nehir” belgeseli izlendi.

Bursa Şubesi 11. Olağan Genel Kurulu: Mustafa Efe ile devam Türkiye Yazarlar Birliği Bursa Şubesi 8.12.2013 Pazar günü üyelerinin yoğun katılımı ile 11. Olağan Genel Kurulunu Seyyid Usul Kütür Merkezinde gerçekleştirdi. Divan başkanlığını şair Yasin Doğru’nun yaptığı genel kurulda yapılan seçimin sonunda TYB Bursa Şube Başkanlığına Mustafa Baki Efe yeniden başkan seçildi. TYB Bursa Şubesi’nin Yönetim ve Denetim Kurullarına seçilen diğer üyeler şu isimlerden oluştu. Mustafa Muharrem Tüfekçi (Başkan Yrd.), M.Çağan Azizoğlu (Muhasip), Deniz Kurtyılmaz

"Göç" konulu hikâye yarışmasında dereceye girenler ödüllendirildi 14

Ocak -Şubat 2014

(Sekreter), Uygar Umut (Yönetim Kurulu Üyesi), Mustafa Başpınar, Cahit Çollak, İhsan Deniz, Doç.Dr. Kasım Küçükalp, Doç.Dr. H.Basri Öcalan. Denetim Kurulu; Metin Önal Mengüşoğlu, Yasin Doğru, Enes Battal Keskin. Genel kurul Delegeleri ise şu isimlerden oluştu: Prof. Dr. Mustafa Kara, Cahit Çollak, Dr. Sefer Özdemir, Servet Hocaoğulları, Enes Battal Keskin, Metin Önal Mengüşoğlu, Bilal kot, Doç.Dr.H.Basri

Öcalan, İhsan Deniz, Abdurrahman Tığ, Aydın Kılıç, Yener Emer, Mustafa Başpınar, Yasin Doğru. 1994’ten beri Bursa’da faaliyet gösteren TYB Bursa Şubesi 11. Genel Kurulu dilek ve temenniler bölümünde ŞairYazar Metin Önal Mengüşoğlu, Cahit Çollak, Dr. Sefer Özdemir’in konuşmaları ve Mustafa Baki Efe’nin teşekkür konuşması ile son buldu.


TYB Konya’da M. Ali Köseoğlu güven tazeledi TYB Konya Şubesi’nin 10. Genel Kurulu’nda güven tazeleyen Başkan M. Ali Köseoğlu, “Bir yandan Konya’nın birikimini yaptığımız çalışmalarla ortaya koyarken, yine bu birikime katkıda bulunacak çalışmaların da içinde olacağız” dedi Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Konya Şubesi’nin 10. Genel Kurulu hafta sonunda İl Halk Kütüphanesi Salonu’nda yapıldı. Akademisyen, yazar, şair ve sanatçıların katıldığı genel kurulun açılışında konuşan Büyükşehir Belediyesi, Basın-Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanı Ahmet Köseoğlu, TYB Konya Şubesi’nin faaliyetlerinden övgüyle bahsederek, bundan sonra da daha aktif çalışmalar beklediklerini söyledi. İç Anadolu Gazeteciler Federasyonu ve Konya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Adem Alemdar da, TYB ile birlikte ortak programlara imza atmak istediklerini belirtti.

Türkiye Yazarlar Birliği Kayseri Şubesi ile Melikgazi Belediyesi’nin birlikte düzenlediği “Göç” konulu hikâye yarışması tamamlandı ve dereceye giren yazarlara düzenlenen tören ile ödülleri takdim edildi. 6 ayrı alanda yarışmaya 57 eser katıldı. Balkanlarda Göç, Almanya’ya İşçi Göçü, Terör Dolayısı ile Göç, Kan Davası Nedeni ile Göç, Tayin Sebebi ile Göç, Kiracı Göçü olmak üzere 6 ayrı olayda göç konulardan oluşan yarışmaya 57 eserin katıldığını ifade eden Melikgazi Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç, Türkiye çapında düzenlenen yarışmaya yazar düzeyindeki 57 eserin katıldığını ve ilk yirmiye giren eserlerin kitap halene getirildiğini kaydetti.

Konuşmaların ardından başlayan genel kurulun divan başkanlığını Prof. Dr. Nazmi Zengin yaparken, divan üyeliklerini de Ali Fuat Baysal ve Cemil Paslı gerçekleştirdi. Genel Kurulu açan Prof. Dr. Nazmi Zengin, TYB Konya Şubesi’nin 10. Olağan Genel Kurulu’nda şehrin sanatçı ve yazarlarıyla bir arada bulunmanın memnuniyetini dile getirdi. Daha sonra TYB Konya Şube Başkanı M. Ali Köseoğlu, 2012 ve 2013 yılı faaliyet raporunu, Doç. Dr. Nuri Şimşekler de denetim kurulu raporlarını okudu. Raporların genel kurul tarafından kabul edilmesinin ardından, yeni yönetim ve denetim kurulları ile genel kurul delegelerinin seçimi gerçekleştirildi. Genel kurulun ardından yeniden TYB Konya Şubesi Başkanlığı’na seçilerek güven tazeleyen M. Ali Köseoğlu, tüm üyelere teşekkür etti.

Melikgazi Tiyatro Salonunda düzenlenen ödül töreninde dereceye giren yazarlara eserlere ödüllerin verildiğini ifade eden Başkan Memduh Büyükkılıç, bu tür bir güzelliğe vesile olan, öncülük eden ve eserleri titizlikle tek tek inceleyen Türkiye Yazarlar Birliği Kayseri Şubesi Başkanı Ahmet İlhan ile Yönetim Kurulu Üyelerine teşekkür etti. Başkan Memduh Büyükkılıç, verilen ödüllerin bir kıstas olduğunu aslında her eserin ödülle layık olduğunu ancak teşvik etmek ve bu tür etkinliklere vesile olmak için hem ödüllendirdiklerini hem de 20 eseri basılı eser haline getirdiklerini sözlerine ekledi. Türkiye Yazarlar Birliği Kayseri Şubesi Başkanı Ahmet İlhan ise Melikgazi Bele-

10. Genel Kurul’un ardından TYB Konya Şubesi’nin yönetim kurulu asil ve yedek şu isimlerden oluştu: M. Ali Köseoğlu, Dr. Bekir Biçer, Doç Dr. Hayri Erten, Doç. Dr. Fatih Özkafa, Duran Çetin, Dr. Abdullah Harmancı, Osman Bozdemir, Prof. Dr. Oktay Sarı, Vural Kaya, Hüzeyme Yeşim Koçak, Murat Ak, Zeki Oğuz, A. Fuat Baysal, Saffet Yurtsever. Denetim Kurulu da asil ve yedek şu isimlerden oluştu: Prof. Dr. Haşim Karpuz, Prof. Dr. Nazmi Zengin, Doç. Dr. Nuri Şimşekler, Melahat Ürkmez, Dr. Aziz Ayva, Sadık Gökçe. eğitim verdi. Yüzlerce seminer, sempozyum ve toplantılarda Uluslararası Hukuk ve İlişkiler alanının yanında İslami Hukuk ve Kuran-ı Kerim Hukuku konularında izahatlarda bulundu.

diyesinin sanatın, kültürün ve edebiyatın adresi olduğu gibi bu yönde uğraş veren gönül veren ve emek verenlere de gönülden destek olduğunu ve hizmet verdiğini söyledi. Birincilik ödülünü ‘Demirkazık”’ isimli hikâyesi ile alan Hasan Erbay’a ödülünü Melikgazi Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç, İkincilik ödülünü ‘Gurbet O kadar Acıdır’ isimli hikayesi ile alan Rahmi Özen’e ödülünü Yazarlar birliği Kayseri Şube Başkanı Ahmet İlhan ve üçüncülük ödülünü ‘Bir Ömür Ebelemece’ isimli hikayesi ile alan Zeynep Sati Yalçın’a ise Şair Sergül Vural verdiler. Ödül töreni sonrası topluca hatıra fotoğrafı çektirildi.

Ocak -Şubat 2014

15


Camideki Şair’in 5. baskısı Yazar Yayınları’ndan çıktı Mehmet Âkif’le ilgili kitaplar arasında seçkin bir yeri olan Camideki Şair yeni baskısıyla kitapseverlerle buluşuyor Yazar kitabı şöyle sunuyor: “Camideki Şair, Mehmed Âkif’i dönemi ve yaşanan tarih kesiti içinde oynadığı rol yönünden ele alma gayretlerinin sonucunda ortaya çıkan bir çalışma. Esas itibariyle iki bölümden meydana geliyor. İlk bölümde Mehmed Âkif’in hayatı ve eserleri üzerinde duruluyor. İkinci bölümde ise O’nun “Millî Mücadele”deki konumu etrafında kişiliği araştırılıyor. Elinizdeki kitapcıkda “Millî Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” konusunun alışılmış resmî görüşün dışında bir çerçeveye oturtulduğu dikkati çekecektir. “Millî Mücadele”nin gerçek konumunun bilinmesi, Mehmed Âkif’in şahsî tutumunun doğru olarak değerlendirilmesine de imkân sağlıyacaktır. Camideki Şair’i, Mehmed Âkif’in idealindeki gençliğe, “Âsım’ın nesli”ne ithaf ediyorum.”

“Gölgeler” 80 yıl sonra orijinali ve latin harfli metni ile birlikte yayınlandı Gölgeler Mehmed Âkif’in yedi kitaplık Safahat’ın 7. ve son kitabıdır. Mehmet Âkif, 1918’den itibaren yazdığı şiirleri 1933’de Mısır’da “Gölgeler” adıyla bastırmıştır. Mehmet Âkif Türkiye’den ayrılmak zorunda kalmasa idi, onun son kitabı (veya kitapları, çünkü muhtemelen şairin Mısır’da olduğundan daha verimli bir edebiyat hayatı olacaktı) İstanbul’da basılacaktı. Gölgeler’deki Mısır şiirleri: Firavun ile yüz yüze, Hilvan, 29 Kânun-ı evvel 1339 (uzun bir şiir, 1923), Şehidler âbidesi için, kıt’a, Hilvan, 27 kânun-ı evvel 1340 (1924), Vahdet, Hilvan, 12 kânun-ı sâni 1340 (1924, 1925 de olabilir, yayın tarihine bakılarak), Gece, Hilvan, 5 kânun-ı sani 1341 (1925, ihtilaflı), Hicran, Hilvan 10 kânun-ı sani 1341 (1925), Secde, Hilvan 15 kânun-ı sani 1341 (1925), Hüsam Efendi hoca, Hilvan, 4 şubat 1341 (1925), Bir arîza, Hilvan, 1 ağustos 1345 (1929), Bir gece, Hilvan 14 rebiüevvel 1347 (1928), Ne eser ne semer, Hilvan, 21 mart 1346 (1930), Derviş Ahmed, Hilvan, 1 eylül 1346 (1930), Said Paşa İmamı, Hilvan, 1 teşrinisani 1347 (1931), Resmim için, kıt’a, Hilvan, 10 teşrinisani 1347 (1931), Nefsi nefsi, (kıt’a) Hilvan 12 temmuz 1348 (1932), Yaş altmış, Hilvan 4 ağustos 1348 (1932), Nevruz’a, (kıt’a) Hilvan 15 teşrinisani 1348 (1932), Nerdesin, kıta, Hilvan, 19 teşrin-i sâni 1348 (1932), Tek hakikat, kıt’a, Hilvan, 17 temmuz 1349 (1933), Hayat arkadaşıma, yer adı ve tarih yok, Sanatkâr, Hilvan, 22 ağustos 1349 (1933 Şerif Muhiddin’le ilgili)

II. Şehir Tarihi Yazarları Kongresi Bildiriler Kitabı yayınlandı Şehir ve medeniyet ilişkisi en fazla şehir tarihi ile ilgili kitaplarda ve şehirleri konu alan edebiyat eserlerinde görülmektedir. Türkiye Yazarlar Birliği de 2012 yılının ekim ayında ikincisi yapılan Şehir Tarihi Yazarları Kongresi ile şehir tarihi yazarları ile bu konunun edebî yönü üzerinde çalışanları bir araya getirerek bu sahadaki birikimi gözler önüne sermeye çalıştı. 2012 yılının ekim ayında Konya’da gerçekleştirilen sempozyumda sunulan bildiriler ise Konya Büyükşehir Belediyesi’nin destekleri ile kitaplaştırıldı.

Gölgeler’in tıpkıbasımıyla birlikte Latin harfli metnini ve açıklamalarını D. Mehmet Doğan hazırladı. Türkiye Yazarlar Birliği Kültür ve Sanat Bülteni / OCAK -ŞUBAT 2014 TYB adına sahibi İbrahim Ulvi Yavuz - Yazı İşleri Müdürü / Atilla Mülayim - Yayın Sorumlusu Dilara Coşkun İdare yeri Sümer 1 Sokağı 11/5 Kızılay-Ankara Tel: +90 312 232 05 71 - 72 www.tyb.org.tr • e-posta:tyb@tyb.org.tr • Tasarım mtr tanıtım görsel hizmetler • Baskı Özel Matbaası


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.