Medeniyetlerimizin Kökleri

Page 1

Ak Parti Gençlik Kolları | Aylık Bülten | SAYI:1 | Ağustos’17

ALİYA’YI ANLAMAK Sayfa 2

Sayfa 3

OSMANLI ALİYA VE ALİYA’DAN BİZE KALANLAR

CUMHURBAŞKANIMIZ VE ALİYA İZZETBEGOVİÇ’İN ÖZLÜ SÖZLERİ VE ESERLERİ Sayfa 4

MEDENİYETİMİZİN KÖKLERİ KÖKÜ MAZİDE GÖZÜ ATİDE GENÇLİK

uniakgm

Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç Bosna-Hersek'in kuzeybatısındaki Bosanski Şamats şehrinde 1925 yılında dünyaya gelen ve babaannesi Üsküdarlı bir Türk olan Aliya Izzetbegoviç, Saraybosna'da 1943 yılında Alman Erkek Lisesi'ni bitirdi. Aliya İzzetbegoviç, İkinci Dünya Savaşı boyunca faşist ve Çetnik ideolojiye, daha sonra ise komünist ideoloji ve uygulamalarına karşı çıkarak Mladi Müslümani (Genç Müslümanlar) isimli, kolej ve üniversite öğrencilerinden oluşan teşkilatın kurucusu oldu. İlk kez 1946 yılında tutuklanan ve 1949 yılına dek hapiste kalan İzzetbegoviç, daha sonra 1970'li yıllarda kaleme aldığı ''İslam Manifestosu'' nedeniyle, ''Avrupa'nın ortasında radikal İslami bir cumhuriyet kurmak için çalıştığı'' iddiasıyla 12 Bosnalı aydınla birlikte 1983 yılında yargılandı ve 14 yıl hapis cezası aldı.

Zor koşullarda hapis hayatını sürdüren Aliya İzzetbegoviç, 1988 yılının sonunda Yugoslavya hükümetinin ''sözlü muhalefet sebebiyle cezalandırılana tanınan aftan'' yararlanarak serbest kaldı.Ancak Aliya İzzetbegoviç, hapisten çıkarken ''ateşten gömleği'' giyme hazırlığı başlattı. Bosnalı Müslümanların, silahsız bir şekilde savaşla yüzleştikleri İkinci Dünya Savaşı'nda tecrübe edilen durumun tekrarını önlemek için Aliya İzzetbegoviç, 27 Mart 1990 tarihinde Demokratik Eylem Partisi'ni (SDA) kurdu.Yugoslavya da ki Özerk cumhuriyetler birbiri ardından bağımsızlıklarını ilan ediyor ya da bu yönde niyetlerini ortaya koyuyorlardı.

Bosna-Hersek de 1 Mart 1992’de gerçekleştirdiği referandum sonrasında bağımsızlığını ilan etti. Çünkü yapılan referandumda halkın % 62,8’i bağımsızlığı tercih etmişti. Ancak Sırplar hemen arkasından Bosna-Hersek yönetiminde söz sahibi olan Müslümanlara karşı savaş açarak yeni bir katliam hareketi başlattılar. Hırvatistan ve Slovenya‘nın bağımsızlık mücadelesine destek olan Avrupa ülkeleri ve ABD ise Bosna-Hersek’i Sırp saldırıları karşısında yalnız bıraktılar. Bosna-Hersek Müslümanlarını en çok sıkıntıya sokan da, Avrupa’nın üçüncü büyük ordusu Yugoslavya Federal Ordusu‘nun Sırp çetnikleriyle birlikte hareket etmesi, onlara destek vermesiydi. Müslümanlarsa herhangi bir askerî destekten yoksun ve silah yönünden çok zayıftılar. Sonuçta Sırplar Bosna-Hersek’in önemli şehirlerini işgal ettiler. Bu işgal hareketi bir milyona yakın Müslüman’ı göçe zorladı. Sırplar işgal ettikleri yerlerde hem katliam hem de yıkım gerçekleştiriyorlardı. Özellikle camileri ve İslamî izler taşıyan tarihî eserleri yıkmaya özen gösteriyorlardı.

Bosna-Hersek meselesinin çözümü için değişik tarihlerde gerçekleştirilen görüşmeler ve arabuluculuk çalışmaları da bir sonuç vermedi. 1994’ün sonuna gelindiğinde Bosna-Hersek’teki iç savaşın aldığı can sayısı 250.000’i, göçe zorladığı insan sayısı ise 1 milyonu aşmıştı. Devamı 2’de

‘’Herşeye Kadir Olan Allah’a Andolsun ki Köle Olmayacağız’’

Aliya İzzetbegoviç


2

Medeniyetimizin Kökleri

Bosna-Hersek Müslümanlarının direnişlerine Müslüman halklar grubu sahip çıktı. İslam dünyasının muhtelif bölgelerinden gençler direnişçiler soykırıma dur demek için bu ülkeye gitti. Direniş ve savaş aynı zamanda Bosna-Hersek Müslümanları arasında İslami bilinçlenmenin artmasını da sağladı. Ancak ülke yönetimleri Bosna-Hersek Müslümanlarını büyük ölçüde yalnız bıraktılar. Katliamın son raddesine vardığı sırada da Sırpların isteklerini kabul etmeleri için Müslümanlara baskı yaptılar. İşte bu siyasi baskılar ve eşit olmayan savaş şartları karşısında Izzetbegoviç, önüne konulan anlaşmayı kabul etmiştir. Çünkü savaşın devam etmesi Bosna Müslümanlarının tam bir soykırımla karşı karşıya gelmeleri gibi sonucun doğmasına sebep olabileceğini düşünüyordu.

Neticede 1995’te ABD tarafından dayatılan Dayton Anlaşması‘nın imzalanmasıyla savaş sona erdi. Anlaşma Bosna-Hersek topraklarının % 51’ini Müslümanlara ve Hristiyan Hırvatlara, % 49’unu da Bosna-Hersek Sırplarına (veya bu ülkeye yerleşmiş Sırplara) veriyordu. Yönetimin de bu üç halk arasında paylaşılmasını şart koşuyordu. Aliya İzzetbegoviç, sağlık durumu kötü olmasına rağmen, savaştan sonraki dört yıl boyunca da ülkenin kalkınmasına önemli katkılarda bulundu.Aliya İzzetbegoviç 19 Ekim 2003’te vefat etti, Saraybosna’daki Kovaçi Şehitliği‘nde kendisi için hazırlanan mezara defnedildi.

Aliya’ya Göre İdeal Gençlik

BİLGEMİZ ALİYA Aliya Izzetbegoviç kendisine takılan “Bilge Kral” ismini hak edecek bir hayat yaşamış büyük bir düşünür ve önemli bir devlet adamıdır. Her ne kadar kendisine dair anlatılanlar Bosna Bağımsızlık Savaşı dönemine yoğunlaşsa da o, düşünür kimliği ile büyük bir mücadelenin içinden gelmektedir. Tarihte pek az kişinin başarabildiği bir şeyi gerçekleştirmiş; düşünür ve siyasetçi kimliğini çok sıkı bir şekilde örtüştürmüştür. Düşünceleri ile dile getirmiş olduğu olgunluğu aynı şekilde ahlaki bunalımlarla malul iç ve dış siyasette de göstermiş ve düşmanlarının dahi saygı duyduğu büyük bir devlet adamı olarak tarihe geçmiştir. İslam dünyasında soğuk savaş şartlarında ortaya çıkan lider tiplerinin tümünden ayrı olarak Aliya, düşünsel derinliği, uzlaşma ile ilkelerden tavizsizliği, diplomatik yetenekle askerî başarıyı şahsında birleştiren bir performans sergilemiştir. En olumsuz şartlarda bile iyimser tutumu, pozitif yaklaşımıyla uzun mesafe koşucusu bir eylem ve siyaset adamı olduğunu göstermiştir Aliya’yı değerli kılan; bireysel ve toplumsal anlamda dert edindiği meselelerde yalnızca ortaya bir düşünce koyması değil, bunu kişisel olarak yaşaması ve toplumsal hayata yönelik örnek yaşantısı ve �ikirleriyle bir eylem adamı oluşudur. Aliya’yı konuşmak; �ikirleri, idealleri ve eylemleriyle bir döneme damgasını vurmuş herhangi bir lideri konuşmaktan öte anlamlar taşımaktadır. Aliya’yı bir yönüyle ele aldığımızda yaşadığı dönem ve ortaya koyduklarıyla sınırlandırılabilecek bir düşünce ve eylem adamından söz ediyoruz demektir. Bu yaklaşım, Aliya’yı, misyonunu tamamlamış, etkisi kendi bölgesiyle sınırlı bir kişilik olarak tarih malzemesi yapmaktır. Geçmişte Türkiye’de, Bosna’da yaşanan dram nedeniyle biraz da unuttuğumuz Osmanlı bakiyesi unsurlarını keşfetmenin verdiği duygusallık ve karşılaşılan haksızlığa karşı ö�kenin birleşiminde bir Aliya ilgisi oluşmuştu. Oysa onun, kişiliği, kimliği ve idealleri bakımından kendini aşan bir öncü olarak yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu doğal sempatinin oluşturduğu duygusal ortam bir eylem adamını, bir düşünür olmanın yanı sıra temsil ettiği yoğun sembolizm açısından tarihi kavşakta buluşturuyordu.

Her şeyden evvel, gençlerde bulunan güçleri öldürmemelerini tavsiye edebiliriz.

Öyle yapacaklarına, onları yönlendirsin ve belli bir şekle soksunlar. Onların uyuşuğu Müslüman değildir ve ölü birini İslam’a “çevirmenin” imkânı yoktur. Müslümanları eğitmek için insanları eğitsinler, hem de en mükemmel ve kapsayıcı şekilde. Onlara tevazudan çok şeref ve haysiyet, teslimiyetçilikten çok cesaret, merhametten çok adalet hakkında konuşsunlar. Kendi yolundan gidecek ve bunun için kimseden izin istemeyecek şeref sahibi bir nesil yetiştirsinler. Çünkü aklımızda hep tutalım: İslam’ın ilerlemesini her türlü ilerlemeyi olduğu gibi sakin ve teslimiyetçi kimseler değil, cesur ve itiraz ruhlu kimseler gerçekleştirecektir.


Medeniyetimizin Kökleri

Aliya’nın temsil ettiği önderlik ve entelektüel birikim, Osmanlı geçmişi ile ilişkilendirilmeden anlaşılamaz. Aynı şekilde, Boşnaklara reva görülen saldırı ve onların maruz kaldıkları uluslararası haksızlık Avrupa’nın Osmanlı ile olan hesabının dikkate alınmadan anlaşılamaz olduğu gibi…

Aliya Izzetbegoviç’in temsil ettiği sembolizm, yaşayan bir dinamizm olarak Osmanlı medeniyetidir. Bir kişinin şahsında bir medeniyet sembolize ediliyor olması abartılı bir yaklaşım olarak algılanma tehlikesini içerse de entelektüel ve sosyal anlamda hayatı kuşatan, yaşayan bir medeniyeti temsil etmektedir. Bu noktada, Balkanlardaki Osmanlı bakiyesi olarak İslam varlığı, bölgenin geleceğini belirlemede dinamik bir unsur olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Savaşın tüm acımasızlığına rağmen yaşanan bu sembolizm, her iki taraf için de önemli bir referans hâline gelmiştir. Aliya’nın önderliği, temsil ettiği ve sahiplendiği gelenek (yani Osmanlı ile ilişkisi) bu bağlamda Boşnakların bir yanda kendileri olmak iradesi göstererek sahnede yerlerini almalarını diğer tarafta da tarih sahnesinden silinmek istemelerini meşrulaştıran bir gerekçe olmuştur. Aliya’nın mücadelesi, Maddi anlamda Osmanlı birikiminin tüketildiğinin, tas�iye edildiğinin düşünüldüğü dünya sistemi için Balkanlarda yeniden Osmanlı’yla karşılaşmanın somut ifadesi olmuştur. Büyük bir medeniyetin mirasçısı olmanın bilinciyle, içinde bulunduğu kaotik ortamda Aliya’nın yenilmiş bir ulusun çocuğu olmaktan çok, devraldığı mirasın sorumluluk bilincini kuşanması, ait olduğu geleneğin büyüklüğü ile izah edilebilir. Aliya’nın bize bıraktığı miras, düşünceleri ve kişiliğidir. O �ikirleri ile eylemlerini birleştirmiş ve derinlikli düşünceyi ahlaki eyleme dönüştürebilmiştir. Aliya hayatı boyunca her düzeyde medeniyetin yeniden diriltilmesi için çalıştı. Cephede verdiği mücadele �ikirde ortaya koyduğu yenilenmenin bir parçasıydı. Aliya bir komutan olmadan önce bir mütefekkirdi. Aliya bir nesli yetiştiren muallim, bir halka önderlik eden siyasetçiydi. Fakat bunların hepsi onun damıttığı �ikirlerinden beslenmekteydi. Ait olduğu medeniyetin bilincinde olan bir düşünür olarak bir ayağını kendi medeniyetine sımsıkı sabitleyip diğer ayağıyla doğudan batıya tüm dünyayı dolaşan Aliya bize engin bir felse�i miras, çağı ve hayatı anlamlandırmak için önemli ipuçları bıraktı.

BİLGEMİZ ALİYA

“OSMANLI ALİYA”

3

Medeniyetini her düzeyde savunan, geliştiren ve farklı ufuklara açılmaktan korkmayan bir Müslüman olarak bize yapılması gerekeni gösterdi. Batı uygarlığını ve Doğu medeniyetini derin bir bakışla kavrayarak durmamız gereken noktayı belirleyen Aliya, çağının ötesine seslenebildi. Şimdi de bu sese kulak verip yeni bir heyecanla donanmalıyız. Aliya zor zamanlarda bedelini ödemeyi göze alarak medeniyetimizin kök paradigmalarına yönelik bir üst dil geliştirmiştir. Ama geliştirdiği bu üst dil onu halkından soyutlamamış, halkına yabancılaştırmamıştır. Aliya, baskı zamanlarında bile �ildişi kulelerde yaşamamıştır. Zor zamanlarda halkının askeri olmaktan gurur duymuş, halkıyla bütünleşerek dünyaya ve ölüme meydan okumuştur. Aliya bir entelektüel olarak düşüncelerin eyleme yansımasının ne kadar önemli olduğunu bizatihi yaşamıyla anlamlandırmıştır. Aliya eylemleriyle düşüncelerinin tutarlı olmasını ahlaki bir mesele olarak görmüştür. Aliya yaşamıyla bizlere siyasetin bir ahlak müessesesi olması gerektiğini anlattı. Onun Bosna’yı ayağa kaldıran ve tüm dünya Müslümanlarının yüzünü ağartandiplomatlığı ve devlet adamlığı, entelektüel perspekti�i kadar önemlidir. Aliya dünyaya, barbarlıklararağmen ahlaklı bir isyanın köklerini, İslam medeniyetinden aldığını açıklıkla ifade eden kökü mazide bir liderdi. Maziyi iyi bilen, geleceğe ümitle bakan, hali iyi değerlendiren Aliya “yüzyılımızda iyilik ve güzelliğin mihengi” olarak ömrünü tamamladı. Bugün bizler Aliya’nın izinden giden nesillerin yetişmesi için onun kişiliğini, �ikirlerini, mücadelesinive en önemlisi emanetini anlamalı, sahiplenmeliyiz.


4

......................................................................................

“CUMHURBAŞKANIMIZ VE ALİYA İZZETBEGOVİÇ”

Medeniyetimizin Kökleri "Merhum İzzetbegoviç'le, son olarak, vefatından kısa süre önce bir araya gelme imkanı bulmuştum. Avrupa'daki bir programdan Türkiye'ye dönerken, Saraybosna'ya inmiş, sağlık durumu ağırlaşan Bilge Lider'i tedavi gördüğü hastanede ziyaret etmiştim. Kendisi bu sohbetimizde ellerimi tutarak, bana önce “dualarımız sizinle" dedi, arkasından da şu vasiyette bulundu: “Bosna'mı koruyun, Bosna'ma sahip çıkın, o size emanet." Aliya vefat ettiğinde, ben Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'teydim. Daha sonra kendisini de kaybettiğimiz büyük yazar Cengiz Aytmatov'la, Aliya'nın anısı üzerinden, müşterek rüyalarımızla ilgili coşkulu bir sohbet gerçekleştirmiştik. Merhum Aliya'nın vasiyetini yerine getirmek için bugüne kadar tüm gücümle çalıştım, çalışmaya devam ediyorum. Aliya İzzetbegoviç, İslam coğrafyasının herhangi bir köşesinde ortaya çıkmış, herhangi bir siyasi lider değildir. ”

Her şeyden önce, onun yaşadığı yer, geçtiğimiz yüzyılın en zor, en sıkıntılı, en acılı coğrafyalarından biridir. Aliya, �ikri gelişimini, siyasi çizgisini ve liderlik konumunu, işte bu sıkıntılı coğrafyada, savaşların, katliamların, etnik ve dini gerilimlerin içinde yoğurarak zirveye çıkarmıştır." Kendinden, inancından ve toplumundan emin bir lider

"Halkıyla birlikte yaşadığı acılara rağmen Aliya, “Geleceğimizi geçmişimizde aramayacağız, kin ve intikam peşinde koşmayacağız" diyebilecek kadar kendinden, inancından ve toplumundan emin bir liderdir. Aliya, sadece kendinden emin değil, aynı zamanda gerçekçi bir liderdi." Aliya'nın emanetine sahip çıkıyoruz

"Aliya'nın emanetine, devlet ve millet olarak sahip çıkıyoruz. Döneminin en önemli düşünce ve devlet adamları, mücadele insanları arasında yer alan, hepsinden önemlisi samimi bir Müslüman olan Aliye İzzetbegoviç'i rahmetle, şükranla yad ediyor, mekanı inşallah cennet olur, diyorum."

Bilge Kralın Özlü Sözleri

“Her şeye kadir olan Allah’a andolsun ki köle olmayacağız.” “Ölmeye hazır olan insanlar, ölmeye hazır olmayanlara karşı galip gelirler.” “Savaşta büyük zulme uğradınız. Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın, ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.” “Bir kelimeyi hiç aklınızdan çıkarmayın: Devlet. Devletin ne kadar önemli olduğunu hepimiz idrak etmeliyiz. Devletsiz bir millet boşluğa düşer, rüzgarda savrulup gider.” “Kabile ve ulusun dar sınırlarından kurtulmak için kendinizi Müslüman olarak düşünmeye başlayın.” “Nefrete nefretle cevap vermeyin. Bosna için nefret çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna’nın özünü de zedeliyor.” “Hukuk benim için sadece meslek değil inancım, yaşam tercihim ve hayat felsefem.” “Din hurafeleri yok etmezse, hurafeler dini yok eder.” “Kur’an edebiyat değil, hayattır; dolayısıyla O’na bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır.” “Geleceğimizi geçmişimizde aramayacağız. Kin ve intikam peşinde koşmayacağız.” “Ey teslimiyet, senin adın İslam’dır!” “Ben Avrupa’ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı’nın gözü önünde; Batı medeniyeti adına.” “İnsan şahsiyetini alçaltan, onu eşyayla bir tutan her şey gayri insanidir.” “Balığın suda yaşaması gibi dünyanın içinde yaşadığı çevre Kur’an ve İslâm’dır.” “Müslümanların hızla artan büyük nüfusuyla övünmemiz, bana şişmanlığıyla övünen ve aldığı yeni kilolardan haz duyan bir adamı hatırlatıyor. Ruhumuza, akılımıza ve başarılarımıza vurgu yapmaya ne zaman başlayacağız? Küçük ve kırılgan bir insanda bile insanlığa katkıda bulunabilecek büyük bir ruh bulunabilir. Gücümüz, bilimimiz, edebiyatımız nerede? Nerede buluşlarımız, küllî iyiliğe katkılarımız?”


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.