KÜN EDEBİYAT

Page 20

KÜN EDEBİYAT

“Eylül” üstüne

NE DEDİLER?

NURETTİN DURMAN

Eylül Oluyor Bakışlarınız

T

abii bütün mesele ağustostan çıkınca başlıyor. Ağustos’un o insanı terleten, sıkan, bunaltan, havası nasıl da aniden çekip gidiyorsa insanın o anlık duygusundan da neşet eden bir başkalık hali gelip insanın hüzün halesine konuveriyor. Yani eylül aslında biraz hatta biraz değil daha çok insana musallat olan o meşhur halini getiriyor. Eylül için hüzün ayı veya hüzün zamanı dahası hüzün saatleri de diyebiliriz. Böyle bir şey nerede olursanız olun gelip yakanıza yapışıyor. Bazen Eylül oluyor bakışların diye şiirler de söylediğimiz oluyor tabii. Bazen de Eylül de olan olaylara kıyımlara zulümlere bakıp ki geçmişte Sabra ve Şatilla da olmuştu o hali pür melale ise Ah Kara Eylül diye söylenir olmuştuk o hüzünlü günlerde. Bir de eylül sanki bir hakikati de öğretmiş oluyor biz fanilik hülyası içinde kendimizi kaybetmişken bir hatırlatıcı olarak da bizi uyarıyor adeta. Ey insan bak işte mevsimler gelip geçiyor. Günler aylar birbirini takip ediyor ve geçip gidiyorlar mekânı âleme. Ey insan uyan artık, sen de o terki diyar yoluculuğuna çıkacaksın bir gün ve hiç de umurunda olmuyor; bakışsız, duruşsuz bir hal içerisinde günlerini ziyan edip duruyorsun. Olsun umurunda olsun, aklında olsun, gönlünde olsun ve hayatında öyle bir hali dikkat ile boy atsın ki senin de dünyan güzelliklere güzellikler katabilsin… Biraz da hiç bitmeyecek gibi görünenin bir gün mutlaka biteceği. Devamlı bir oluşun ardından devamlı bir yok oluşun ve tekrarından bir dirilişin hâkim olduğu dünya kaidesi. Ağustos; o bütün ağırlık telkin eden, ağırlık aşılayan, kendini aylarca büyüten, kendine özel bir pay ayıran, başıboş, insanı serapa rahat olmaya şartlayan, hissi galip olarak özgür bırakan, gecesi gündüzü kendince ayrı bir zaman, bir ay, ağaç gölgele-

20

rinin, deniz kenarlarının, duldaların ayı. Unutulmaz depremlerin ayının ardından geliyor ya Eylül o da bir başkalık katıyor tabii hayatın gidişatına. Önce hafif bir rüzgâr esiyor. Itır kokuları, hanımeli kokuları, envai çeşit bitkinin âleme saldığı rayihalarıyla birlikte yol alan, ortalığa düşen ılık, hoş bir rüzgâr... Eylül bir de kendine has havaların güzel çeşnisini de ortalığa düşürüp, denizin hafif çalımlar atar gibi kıyıya doğru gelişini de yanına alınca başka oluyor haliyle Eylülün serencamı. Acayip güzel; insanın içini harekete geçiren mavi bir tonlama ile huşu içinde sallanıyorken deniz. Küçük kıvrımlarla müthiş bir ahenk, müthiş bir şiir yazılıyor Eylülün yavaşça kendini bırakmaya başladığı ve bazı ağaçların yapraklarını hafiften sarartmaya başladığı o güzelim ibretlik zamanlarında. Bakışlarınız nemleniyor Sizi tutuyor nedense Eylül oluyor kalbiniz Ve daha da sarartarak Saçlarınızı Tebessümsüz bir yaprak gibi Solmaya gidiyorsunuz. MUHSİN İLYAS SUBAŞI

Hüznün Anası Eylül’dür!

E

vet, soruşturmanıza böyle bir başlıkla gireyim istedim. Gerçekten öyle değil midir? Şair, kendi ortamının bir parçası ve o ortamın duyarlılığını şiirine yansıtan bir insansa, Eylül’de hüznü duymaması mümkün değildir. Çünkü Nisan’da Mayıs’ta büyük bir coşkuyla önümüze açılan tabiatın kırk dilli güzelliği, Eylül’de kendi kabına çekilir, dalını budağını rüzgâra teslim ederek sönüp gider. Dikkat ederim, yaşlanmış şairlerimiz içinde bulundukları duygusal çözülmeyi anlatırken hep güzü kendi yalnızlıklarına arkadaş edinirler: Yaşlı bir halk


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.