Kimse Yok Mu Kumbara Kardeş Dergisi Ocak-Şubat 2012

Page 1

Sayı: 29 OCAK, ŞUBAT 2012

Dünya kitapla dolsa!

Meþhur yazarlardan an kitap tavsiyeleri ri

Konserve ustasý sincaplar >20

>6

Uçan Eþek’ten yýlýn ilk röportajý >8



Yeniden Merhaba...

D

erginizi özlemiş olmalısınız. Birbirimizden ayrı olduğumuz süre içerisinde biz de sizleri epey özledik. Eh, özlemekle kalmadık, kavuştuğumuz zaman size armağan etmek üzere pek çok güzel yazı, hikaye, çizim ve fotoğraf biriktirdik kumbaramızda. Bununla da yetinmedik; sizin karşınıza yepyeni bir yüzle çıkmaya karar verdik. Logomuzu, tasarımımızı ve içeriğimizi yeniledik.

tekliflerinizi bize yazın. Hatta kumbaranızda biriktirdiğiniz hikayelerinizi, şiirlerinizi, çizimlerinizi, hatıralarınızı ve hayallerinizi de bize gönderin. (Aşağıdaki e posta adresine gönderebilirsiniz.) Kendinize iyi bakmaayı, yardıma ihtiyacı olanlara el uzatmayıı ve bol bol okumayı ihmal etmeyin.

Hoşçakalın! Şimdi heyecandan kalbimiz güm güm atıyor. Acaba yeni Kumbara’yı beğenecek necek misiniz; çok merak ediyoruz. Sizden bir de ricamız var: Yeni Kumbara hakkındaki görüşlerinizi, sun eleştirilerinizi, tavsiyelerinizi ve kumbaramiyilikdol @gmail.com

İÇİNDEKİLER

Kimse Yok Mu Derneği bakanlar kurulu kararıyla “Kamu Yararına Çalışan Dernek” ve TBMM “Üstün Hizmet” ödülüne sahiptir.

Bilgi Kumbarası . . . . . . . . 2

Kapak Dosyası . . . . . . . . 20

İyi Yolculuklar . . . . . . . . . 4

Uçan Eşek . . . . . . . . . . . 29

Yardımsever Dostlarımız . . 6

İyilik Kumbarası. . . . . . . 36

Röportaj . . . . . . . . . . . . . 8

Tarih Örtmeni . . . . . . . . 42

Hadi ile Sadi . . . . . . . . . 12

Hikaye . . . . . . . . . . . . . 44

Hikaye . . . . . . . . . . . . . 16

Bulmaca . . . . . . . . . . . . 47

İletişim: Kimse Yok Mu Derneği Bulgurlu Mh. Aydınoğlu Sk. No: 27 K. Çamlıca 34696 Üsküdar İSTANBUL Tel: 44 44 593 www.kimseyokmu.org.tr info@kimseyokmu.org.tr

Kimse Yok Mu Derneği adına İmtiyaz Sahibi: Ünal ÖZTÜRK Yayın Koordinatörü: Mevlüt ÖZKİŞİ Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Ülkü Fırat ATLAMAZ

Genel Yayın Yönetmeni: Halenur GÜRBÜZ Editör: Reyyan DENİZCİ Yayın Danışmanı: Dağıstan ÇETİNKAYA Görsel Yönetmen: Ersin ŞAHİN

Grafik Tasarım: Murat Çakır İllüstrasyonlar: Sevgi İçigen Dağıstan Çetinkaya Baskı: Mavi Ofset


Bilgi rası Kumba BİR BİLENE SORDUK

NEDEN BAZI YUMURTALAR BEYAZKEN BAZILARI SARIDIR? Çok basit: beyaz yumurtaları beyaz tavuklar yumurtlar, sarıları da sarı tavuklar. Ama bu kural her zaman geçerli değildir. Öyle çok tavuk çeşidi ve öyle çok yumurta şekli var ki… Kimi beyaz yumurtlar, kimi sarı, kimi benekli, kimi de mavi! Güney Amerika’da mavi yumurta var mesela. Gerçekten!..

BAŞ DÖNDÜREN SU DÖNGÜSÜ Dağlardan akan kar suları, nehir suları, yer altı suları; göller, denizler ve okyanuslarda bulunan sular sıcaklığın etkisiyle gökyüzüne çıkar. su Y Yoğunlaşan su buharı ise yağmur, kar ve N A T dolu olarak tekrar yeryüzüne iner. YeryüŞAŞIR T A zündeki lağım suları bile buharlaştıktan TABİ ssonra temizlenmiş olarak yeryüzüne döner. Bitkiler dahi terleyerek su döngüsüne katkıda Bit bulunurlar. Buna rağmen dünyadaki su miktarı hep aynı kalır. Ne artar, ne azalır.

NASIL OLUYOR D A OLUYOR?

H Havadan düşen cisimler ciddi yyaralanmalara sebep olurken, çok yüksekten ük gelen yağmur damlaları nasıl oluyor da kafamızı kırmıyor?

Çünkü hava yağmur damlalarına direnç uygular. Böylece yağmur damlaları aşağıya yaklaştıkça hızları azalır. Tıpkı aşağı düşerken her katta balkon kenarlarındaki saksılara çarpan bir top gibi...

2-


GÖKYÜZÜ ASLINDA MAVİ DEĞİLMİŞ

BİZDEN DUYMUŞ N OLMAYI

Denizin suyu mavi olmadığı gibi, gökyüzü de mavi değildir aslında. Sadece mavi görünür. Bu durum, içinde pek çok renk bulunduran ışığın kırılmasıyla ilgilidir. Güneş eş ışığının içinde zayıf olarak yer alan mavi renk, güneşle hava arasındaki kısa mesafede dağılarak kendini gösterir. Diğer yandan daha güçlü bir renk olan kırmızı, güneşten havaya doğru yol alırken parçalanmadığı için sadece uzak noktalarda kendini belli eder.

OPERACI BEBEKLER

ŞŞu bebekler, o küçücük be bedenlerinden bu kadar çok sesi nasıl çıkarırlar?

Çünkü onlara diyafram kaslarını opera sanatçıları gibi kullanarak bağırmak öğretilmiş. İnsan büyüdükçe bunu unutur. Bebekler doğuştan operacı oldukları için de sesleri gür çıkar.

İLHAM KAYNAĞI

Walt Disney’in ilham kaynağı İşsiz kalınca bir kilisede çalışmaya başlayan genç Walt Disney, köhne odasında kendine eşlik eden onlarca fareden birinin karikatürünü çizdi. Sonradan çok meşhur olacak olan fare Mickey Mouse’den başkası değildi.

-3


lo y i y İ ar l k u l u c Üzer ra Sümey Gezen: i İçigen g : Sev Çizen

KARPUZ CENNETİ DİYARBAKIR

Ç

in Seddi’nden sonra dünyanın en uzun surları nerede bil bakalım? Peki, hiç dört ayaklı bir minare gördün mü? Öyleyse hazır ol, surlar kentine, karpuz cennetine, ünlü şairlerin memleketi Diyarbakır’a gidiyoruz. Bu yolculukta çok fazla şey keşfedecek ve Diyarbakır’ın eşsiz güzelliğiyle büyüleneceksin.

4-


Çin Seddi’ne meydan okuyan surlar

“Ayaklı minare olur mu?” deme

Diyarbakır’ın, tarihi 3. ve 4. yüzyıla dayanan surları o kadar uzun ki neredeyse Çin Seddi’ne kafa tutacak. Dünyanın 2. uzun yapısı olan 5 km. uzunluğundaki surların eni ve yüksekliği tam 12 metre. Tehlikeli olmasa üzerinde futbol maçı bile yapabilirsin. (Tamam, biraz abarttım.) Bu surların üzerinde 82 tane de burç var. Burç mu? Hani düşmana karşı savunma etkisini artırmak için kalelere yapılan çıkıntılı bölümler var ya, işte onların adı. Surların her tarafı çeşitli devir ve medeniyetleri yansıtan kitabeler, asma ve kabartma motiflerle dolu.

Olurmuş, ben gördüm. Bu minarenin 4 tane ayağı var. Dört sütun üzerine inşa edilen bu ilginç anıt Akkoyunlu Kasım Han tarafından yaptırılan Şeyh Mutahhar Cami'sinin minaresi. Buraya ait ilginç bir inanış da var. İnanışa göre minarenin sütunlarının altından yedi defa geçen kişinin her dileği yerine geliyor.

En büyük beş mescidden beşincisi burada Anadolu’daki en eski caminin şehrinde olduğumuzu söylemiş miydim? Ulu Camii Diyarbakır’ın en nadide yapılarından… 639 yılında Diyarbakır’a egemen olan müslümanlar önceden kilise olan bu yapıyı camiye çevirmişler.

bir şehir. Çok misafirperver olan Diyarbakır halkı misafirlerine en güzel yemeklerini ikram ediyor. Merak eden oburlar için hemen sayalım: Ciğer Kebabı, içli köfte, çiğ köfte, kaburga, keşkek ve lebeni; tatlılardan ise burma, kadayıf ve nuriye… Ben hepsinden biraz tattım. Sana da şiddetle tavsiye ederim!

Meğer burada kimler kimler yaşamış… Şu anda kimlerin memleketinde olduğunu biliyor musun? Kendini şanslı hissetmelisin çünkü şu anda bazı ünlü şair ve düşünce adamlarının topraklarına ayak basıyorsun. Sezai Karakoç, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmed Arif ve Ziya Gökalp gibi… Daha bitmedi, burası ayrıca hat sanatçısı Hamit Aytaç’ın ve divan şairi Nesimi’nin de memleketi…

Devasa karpuzların şehri Devasa boyutlardaki karpuzu ile tanınan Diyarbakır yemek kültürü açısından da oldukça zengin

Güvercinlerin başkenti Çok enteresan bir şey daha öğrendim. Diyarbakır, bir güvercinin taşıdığı haberle kurtulmuş, bu yüzden bu sevimli kuş şehrin vazgeçilmezi olmuş. Diyarbakırlılar güvercinlere o kadar önem vermişler ki eski yapıların kapı tokmaklarında, surların üzerinde, halkın dokuduğu kilimlerde, ördükleri çoraplardaki heybelerde hep güvercin figürleri olurmuş. Hatta bir efsaneye göre hayatını kaybeden iyi insanların güvercin kılığında dünyada dolaştığına inananlar varmış. Diyarbakır’da anlatılan “Kral Kızı Efsanesi” de buna iyi bir örnekmiş. Onu da ben anlatmayayım. Sen biraz araştır bu efsaneyi olur mu?

-5


er v e s m ı d Yar ımız r a l t s o D er nsev i Hayva c a T : n Yaza gen gi İçi v e S : Çizen

Ormanda bir konserve fabrik asý var!.. incap

ns Unutka

ları akladık ylece s n e z ir. Bö lar ba Sincap ı bulamayabil rı bu tola lar tohum tında unuttuk larının l an a toprak yeni ağaç fid la ur. humlar i mümkün ol es yetişm

K

ışın başında biz taze sebzelerin, sulu sulu meyvelerin keyfini çıkarırken, ormanlardaki sincaplar kışa hazırlanmakla meşgul olurlar. Bir yerlerde eğer bir kırmızı sincap görürseniz, ne kadar telaşlı olduğunu, oradan oraya koşturduğunu fark edersiniz. Bu böyle birkaç ay daha devam eder. Çünkü onlar yaz ayları bitmeden, bitkilerin öldüğü, her tarafın kar beyaz olduğu kış mevsimi için birbirinden leziz konserveler hazırlarlar. Evet, konserve hazırlarlar. İnsanoğlunun binlerce yıllık tecrübeden sonra keşfettiği konserve tekniğini sincaplar yüz binlerce yıldır kullanıyorlar. Hatta “bir şeyi daha sonra kullanmak üzere saklamak” anlamına gelen “sincaplamak” deyimi de onların bu özelliğinden geliyor.

6-


Keşke şehrimizde sinc

aplar olsa…

Türkiye’de eğer bir si ncap görmek isterseniz ya hayvanat bahç esine ya da ormana gitmeniz gerekir. Fakat bazı ülkelerde, özellik le Amerika’da sincapla r yollarda, kaldırımla rd a, bahçelerde gezerler. Bunun sebebi ülkede yeşilliğin bolca olmasıdır. Ne dersiniz, bizim ya şadığımız şehirlerde de ayağımıza dolaşan m inik sincaplar olsaydı fena olmazdı değil mi?

şüt kullanır mı?

Sincaplar para

n rünün ismi. Uça tü ap c in s ir b r,” nra “Uçan sincapla n atladıktan so e rd ye ir b k e s esafe 20 sincaplar yük lebilirler. Bu m zü ü s e tr e m z ük ü yaklaşık y in oldukça büy iç ap c in s i k e d n yönünü cm büyüklüğü hareketlerinin n ke ay d a av H bir başarıdır. erler. İniş yapa d e in y ta la y rı kla dan 15 cm’lik kuyru vaşlar ve ardın ya e c n ö e is a n cakları zama aklarıyla sıkıc ay rt ö d e in s e d göv seçtikleri ağaç tutunurlar.

Sincaplar konservelerini adeta bir hazine gibi saklarlar ve asla kendilerinden başkası bulamaz. Bir kırmızı sincap bir günde yüzlerce çam kozalağı toplayabilir. Topladığı kozalakları ise, yapraklardan, ağaç dal ve kabuklarından yaptığı bir yığının altına gömer. Kozalaklar, içlerinde bulunan tohumlardan dolayı sincapların özelliklee ilgisini çeker. Bu doğal koruma sistemi sayesinde tazeliğini koruyan kozalak tohumları kış aylarında sincapları çürümüş ya da bozulmuş şeyler yemekten kurtarır.

Mantar konservesi isteyen var mı? Sincaplar, kozalak dışında bir de mantar konservesi yaparlar. Ama mantar işi, kozalak kadar kolay değildir. Mantarlar çabuk çürüyebileceği için önce güneşin altına serip kuruturlar, ardından depolarına yerleştirirler. Gerçekten ilginç değil mi? 20 santimetrelik Gerç bir hayvancık sanayi teknikleri öğretilmiş gibi hiç aksatmadan bir konserve fabrikası gib gibi çalışıyor. Kim bilir, belki atalarımız da gib konserve fikrini onlardan öğrenmiştir. kon

-7


taj r o p ö R lar: otoğraf f e v j a t Röpor n Çetinkaya Dağısta

N

ÖZ

8-

EŞEK’le

RÖ L E

R PO

-2012

TA J

-

UÇA

m ı r a l n a r "Ben hay " . . . m u r o y için yaşı


Bize röportaj verdiğin için teşekkür ederim Uçan Eşek. Aklıma takılan ilk soruyu sormak istiyorum: neden hep bir kahraman olma çaban var? Aslında çok meşgul bir eşeğim, yani uçan eşeğim. Öyle röportaja ve tanıtıma ayıracak hiç zamanım yok ama araya hatırlı kişiler girince kıramadım tabi. Soruna gelecek olursam baaayy… Neyse ismini hatırlayamadığım için sana bay çizer diyeyim, benim hiç de öyle bir çabam yok. Sen beni tamamen yanlış anlamışsın. Kahramanlık benim genlerimde var; içten gelen bir eşeklik dürtüsü. Şartlar beni zorluyor bay kafası karışık çizer.

Eşek. Fakat sorun sadece altyapı eksikliği olmasa gerek… Aaaaaa iiiiiiiiiiiiiii! Ne oldu, bir yerine bir şey mi oldu? Yok, asıl yarama parmak bastın bay çizer. Bu memlekette alt yapı yetersizliğinden daha büyük bir sorun varsa, o da önyargı. Ben, eşeklere karşı sergilenen ön yargının kurbanıyım. İnsanlar benim adımın başındaki “uçan” kelimesini bırakıp sonundaki “eşek” kelimesine takılıyor.

Özür dilerim seni yanlış anladığım için. O zaman seni zorlayan o şartlardan bahseder misin bize? Hah işte bana böyle can alıcı sorularla gel, yargılayıcı değil. Yoksa çok fena bozarım. Şimdi bu konuyu sana çok basit bir örnekle izah edeyim bay çizer. Mesela Örümcek Adam bizim ülkemizde kahraman olsaydı n’olurdu? N’olurdu? Patlama, cevabını vereceğim: tabi ki rezil olurdu. Öyle oradan oraya ağ fırlatıp zıplayacak gökdelen olmadığı için yerlerde sürünürdü; sıradan, Akbil’i olan bir vatandaşa dönüşüverirdi. Demem o ki bay çizer, benim ulusal sınırları aşmam için bu topraklarda altyapı yetersiz. Yoksa sorun benim eşekliğimde değil… Zaten senin eşekliğinle ilgili en ufak bir tereddüdüm yok Uçan

Sen de kendi hem cinslerine “sıradan” sıfatı yapıştırarak bir nevi önyargıyla yaklaşmadın mı? Bak, bana öyle felsefi sorular sorup, okuyucunun karşısında küçük düşürmeye falan çalışma, çiftemin tadına bakarsın sonra. Hem şimdi burada arkadaşım Filozof olsaydı ağzının payını alırdın bay ukala çizer!

-9


kalk gidelim dedim. Laf dinletemeFilozof’tan söz açılmışken, onun senin hayalinin bir ürünü olduğu yö- dim… Dedim ya, kabuğunu kıramamış bir şöhret düşmanı o… nünde dedikodular var ortalıkta… Bu dedikoduları hangi hastalıklı beyin üretiyor anlamıyorum. Filozof en az benim kadar gerçek. Sadece benden daha utangaç ve iletişim özürlü olduğu için halkın arasına çıkmak istemiyor. Soruyorum sana, benim beynimin ürünü olsa, öyle psikopat ve durmadan konuşan bir kedi üretip de n’apayım?

Şöhret demişken, şöhretli bir eşek olmak nasıl bir duygu? Hiç sevmem öyle meşhur kahraman havalarına girmeyi. Lakin halkın teveccühünü karşılıksız bırakmak, beni sevenleri hayal kırıklığına uğratır. Yani bu şöhret işleri çok zor, bir yerden sonra kendiniz için değil onlar için varsınız. Hayranlarınızın önceliği sizin isteklerinizin önüne geçiyor, ben onlar için varım yani… Madem öyle, niçin dağ başında ıssız bir kulübede yaşıyorsun? Bu, bir kahraman için sıra dışı değil mi? Kahramanlar sıra dışı olur. Batman bir mağarada yaşıyor da ben bir kulübede yaşamışım, çok mu? Hem toplu ulaşımı kullanmak gibi bir derdim yok. İstediğim yere uçarak gidebiliyorum. Uçmak çok keyifli olmalı, peki bir eşeğin uçmasının zor tarafları var mı?

Haklısın… Filozof ile aynı evde yaşamak nasıl? Biraz bahseder misin okurlarımıza? Seni çakal seniiii! Bugün hep can yakıcı sorular soruyorsun. Arkasından konuşmak gibi olmasın ama Allah düşmanımın başına bile vermesin öyle bir huysuzu. Bak bugün çekimler var dedim, biz artık global kahramanlar oluyoruz, halk bizi tanımak istiyor,

10 -

Evet, gerçekten uçmak çok harika bir duygu; herkese tavsiye ederdim ama tavsiyeden öte gitmez sanırım. En azından yüksek bir tepenin başına çıkıp kollarını iki yana açıp, gözlerini kapatıp, rüzgarı tüm vücutlarında hissetsinler. İmkanları varsa bir uçağın kanadının üzerinde yolculuk etsinler. Benim için uçmanın tek zorluğu havadayken sıkışınca tuvalet bulamamak. İnsanlar güvercinler üzerine yapınca koşarak gidip piyango bileti alır, ben yapsam aynısı olmaz herhalde…


Diğer kahramanların kendilerine has kostümleri, imajları var. Senin bir imajmeykırın var mı? Bir ara denedik tutmadı. Hatta adamın biri beni o kıyafetlerle görünce “Ya bizim çocuğun sünnetine de gelir misin? Gelirsen kaç para istersin?” dedi. Amca beni uçan palyaço sanmış. İyi ama sen aynı zamanda insanları güldürebilen de bir kahramansın. Bu yönünü neye borçlusun? Galiba bu yönümü sülaleme borçluyum. Benim büyük büyük büyük dedemin dedesinin dedesi Nasreddin Hoca’nın eşeğiymiş. Bizimkisi kuşaktan kuşağa geçen bir komiklik yani... Hatta bir gün babama sormuştum “Ya baba bu hoca bizim dedeye niye ters binmiş?” diye. Babam ne cevap verse beğenirsin, “Biz eşeklerin ağzı pis kokar. O zamanlarda da henüz diş fırçası yoktu, hoca dedeyin ağız kokusundan rahatsız olduğu için ters binmiş. Sen sen ol sana ters binmelerini istemiyorsam dişlerini fırçala.” O günden beridir her akşam yatmadan dişlerimi mutlaka fırçalarım. Bu da dişlerini fırçalamayan çocuklara kapak olsun..

eşek kadar olamıyorlarsa, yazık onların insanlığına! Ağır konuştun. Duyarsız insan, duyarsız toplum demek. Bu da çok ağır bir toplumsal hastalık... Siz insanları biz eşeklerden ayıran özelliğiniz duygularınız ve duyarlılığınız. Bir eşekten beklemediğim cevaplar aldım. Teşekkür ediyorum dergimize röportaj verdiğin için. Başlangıcı kötü yaptım ama sonunu iyi bitirdim galiba. N’apalım o da senin eşekliğin. Ben de teşekkür ederim beni okurlarıma tanıttığın için bay eşek çizeri.

Senin yaptığın kahramanlık sanırım insanlara yardım ve iyilik üze-rine kurgulanmış bir kahramanlık. Aynı zamanda da bir yardım kuruluşuna bağlı çocuk dergisinin n kahramanısın. İnsanlara bu konu-da ne tavsiye edersin? İnsanların iyilik ve yardımlaşma konusunda bir eşeğin tavsiyelerine ihtiyaçları mı var ki? Bu konuda bir

- 11


HADÝ ile SADÝ

12 -

Sevgi Ýçigen


- 13


14 -



e y a k i H

en rhan Eretinkaya u B : n Ç Yaza ıstan ğ a D : Çizen

iyiyim, iyisin, iyi...

B

enim adım Cemo. Aslında Cemil. Ama arkadaşlarım kısaca böyle diyor. On bir yaşındayım ve beşinci sınıfa gidiyorum. Bir de kardeşim var, adı Cemile. Benden on dakika küçük. Evet, Cemile ile ikiziz. Ama hiç benzemiyoruz birbirimize. O sarışın, bense kumralım. Onun burnun üzerinde çilleri var, benim yok. O anneme benziyor, bense babama çekmişim. O benden birkaç santim daha uzun, benim ayaklarım ondan bir numara büyük. On dakika farkla, abisi sayılırım Cemile’nin. Oysa bunu kabul etmiyor. Aslında “çoğu zaman kabul etmiyor” desem daha doğru olur. Üstesinden gelemeyeceği bir şey olduğunda “abi” deyip yardım istiyor benden. Ben de bir

16 -


abi gibi davranıp ne isterse yapıyorum. Biliyorum, ağabeylik duygumu kullanıyor. Ama ne zararı var. Çünkü kısa süreli de olsa abi olmak ve onu mutlu etmek çok güzel. Çünkü Cemile, bence dünyanın en iyi kardeşi… Küçük bir kasabada yaşıyoruz. Babam bir berber. Laf aramızda eli yavaştır biraz. Başka bir berberin iki kişiyi tıraş ettiği sürede babam ancak bir kişiyi tıraş eder. Ama babam elinin yavaş olmasına değil, daha özenli olmasına bağlar bunu. Tıraş parası vermiyorum anlayacağınız. Ama şakacı adamdır babam; her defasında parasını ister. Ben de, “Hesabımıza yazın, babam ödeyecek” derim. Annem, oldukça becerikli, babamın aksine eline çabuk bir kadındır. Bizim evle birlikte, anneannemin ve babaannemin evini de çekip çevirir. İyi bir aşçı olmasının yanı sıra iyi bir terzidir de. Bize harika kıyafetler diker. Sadece bize değil, başkalarına da kıyafetler diker. Hatta kasabanın

- 17

gizli terzisi diyebilirsiniz ona. Diğer terziler gibi bir dükkânı yoktur; ama onlardan daha çok iş üretir. Onca işi hangi arada yapar, her birine nasıl yetişir; kimse anlayamaz. Annemi, babamı, Cemile’yi size uzun uzun anlatabilirim. Onlardan söz etmek dünyanın en güzel işi… Ama bunun için daha çok zamanımız olacak. Bense şimdi başımdan geçen ilginç bir hikâyeyi anlatacağım. On beş gün kadar önce, bir cumartesi günüydü. Babam dükkânda üşümüş olmalı ki telefon edip annemden hırkasını istemiş. Babamın hırkasını alıp çarşıya doğru yola koyuldum. Bu yoldan geçerken, kısacık da olsa, mutlaka bir mola veririm. Burası, kasabanın en güzel oyuncakçısının önüdür. Harika oyuncaklar olur vitrininde. Onlar satıldıkça, yerlerini yenileri alır. Buradan her geçtiğimde, oyuncakları seyreder, yeni bir şey gelmiş mi diye bakarım. O gün de öyle yaptım. Sarı renkli büyük metal araba hâlâ yerindeydi. Kapıları açılabilen, lambaları içinden düğmelerle yakılabilen ve daha bir sürü ilginç özelliğe sahip güzel bir oyuncaktı bu. Pahalı olmalı ki satılmamış, uzun zaman vitrinde kalmıştı. Kasabadaki tüm erkek çocuklar gibi ben de bu oyuncak arabanın sahibi olmak istiyordum. Ama bunu kimseye söylememiştim. Sarı oyuncak arabayı


bir süre seyrettikten sonra yola koyuldum. Yolda, sarı arabanın önüm sıra gittiğini hayal ederek yürüyordum. Birden, arabanın yanından patatesler, soğanlar, elmalar yuvarlanmaya başladı. Başımı kaldırdım. Biraz önümde bir kadın, elindeki çantalarla yere düşmüş, çantaların içindekiler etrafa yayılmıştı. Hemen koşup kadının kalkmasına yardım ettim, dağılan sebze ve meyveleri toplayıp çantalara yerleştirdim. Kadın, bizim mahallede oturan, anneme kıyafet diktirmek için ara sıra evimize gelen biriydi ve tanışıyorduk. “Cemil, çok teşekkür ederim, ne iyi bir çocuksun sen!” dedi kadın. O böyle deyince utandım biraz. “Rica ederim” dedim, “Kim olsa aynı şeyi yapardı.” Babam “Yapılan iyilikler söylenmez” der. O yüzden bunu anlatmayacaktım aslında. Ama hikayenin anlaşılması

18 -

için anlatmam gerekiyordu. Neyse, hırkayı babama götürdüm. Dönüş yolunda oyuncakçının önünden geçerken vitrine şöyle bir göz attım. Beklemeyecektim. Ama ister istemez duruverdim. Çünkü vitrinde sarı araba yoktu. İçeri girip oyuncakçıya sordum, araba satılmıştı. İtiraf etmeliyim ki arabanın satılmasına ve onun sahibi olamayışıma üzüldüm. Eve dönüp Cemile ile oynama başlayınca, araba da, arabanın hayali de zihnimde buharlaşıp gitti.

için babamın kollarına atıldık. Babam bizi kucaklarken, “Bana değil, başka birine teşekkür edeceksiniz.” dedi, “Çünkü bunları ben almadım.”

Bu oyuncağı istediğimi kimseye, bütün sırlarımı bilen Cemile’ye bile söylememiştim. Babama kimin gönderdiğini sordum. Göndereni tanımadığımı söyledi. Daha çok şaşırmıştım. Beni tanımayan biri, bu oyuncağı istediğimi nereden bilebilirdi ve üstelik hiç tanımadığı birine neden hediye ederdi? Ben çok üsteleyince babam da anlatmak O akşam babam eve çok geç zorunda kaldı. Dükkânı kapatıp geldi. Geldiğinde ise elinde eve dönüyormuş. Yolun kenakocaman iki paket vardı. “Bunrında, elinde paketler olan ve lar sizin!” dedi. Heyecanla önce Cemile’nin paketini açtık. Oyun- hiç de iyi görünmeyen yaşlı bir kadın gözüne çarpmış. Arabacak bebek çıkmıştı. Sonra da bana ait olan paketi açtık. Paketi sından inip yanına gittiğinde, açtığımda, sevinçten çok hayret kadıncağız oracıkta bayılıvermiş. Babam da onu arabasına alıp içindeydim. Aylardır oyuncakçı hastaneye götürmüş ve tedavitrininde seyrettiğim araba visi tamamlanıncaya kadar da elimde duruyordu ve benimdi. Ne yapacağımı bilemedim uzun yanından ayrılmamış. Sonra da süre. Sonra, teşekkür etmek evine bırakmış. Bu arada konu-


şup tanışmışlar. Babam bizden söz etmiş, o da başka şehirlerde yaşayan torunlarından… Babam yaşlı kadını evine bırakıp ayrılırken, kadın torunlarına göndereceği paketleri babama uzatmış ve bize götürmesini isteyerek, “Ben onlara yenilerini alırım.” demiş. Babam ne yapsa, ne dese de ikna edememiş onu. Sonunda isteğini kabul edip paketleri almış. Ertesi gün hep birlikte hem geçmiş olsun demek, hem teşekkür etmek için ziyaretine gittik. Yaşlı kadın, anneme bir önceki günün hikâyesini anlatırken bir ara,

artık eskisi gibi gücünün yerinde olmadığından, tanıdığı genç bir kadının evini temizlediğinden söz etti. Annem o kadının kim olduğunu sordu. Yaşlı kadın cevap verdiğinde, gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Sözünü ettiği kişi, bir önceki gün, yerden kalkmasına yardım ettiğim kadındı! Büyükler “Yaptığınız bir iyilik bir gün gelir sizi bulur” derler hep. Karşılıksız yaptığım küçük bir iyiliğin, bu kadar kısa zamanda ve bu kadar güzel bir biçimde bana dönmesine şaşırıp kalmıştım.

- 19


sı a y s o D Kapak Yazan: Halenur Çalışan Gürbüz Çizen: Dağıstan Çetinkaya

Okumak iyiliğin ta kendisidir H

arflerin olmadığı bir dünya düşünebiliyor musun? Kozmik savaşların başladığını, dünyayı işgal eden uzaylıların bütün harflerimizi söküp kendi gezegenlerine götürdüklerini hayal et mesela. Annenin eline tutuşturduğu alışveriş listesindekileri satın almaya giderken “tamam annee” demek zorunda olmadığın bir dünya güzel olabilirdi belki. İyi ama o zaman Guliver’in cüceler ülkesinde yaşadıklarına nasıl şaşıracaktın? Baban nereden bulup da okurdu sana en güzel masalları? Harflerimiz çalınsaydı, yüz yıllarca önce yaşamış bir kahramanın hayatı-

20 -

nı da okuyamazdın. Denizlerin yirmi bin fersah altında yaşanan, o nefes kesici maceraları da bilemezdin, değil mi? En iyisi harflerin olmadığı bir dünyayı aklından bile geçirmemek. Aksi halde, dünyanın her yerinde birden bire elektrikler kesilmiş de ışıksız kalmışız gibi, kapkaranlık olurdu yaşadığımız âlem. Eğer kitaplar olmasaydı, ne fantastik hikayelerin büyülü dünyasının kapısından girebilirdin, ne uzak ülkelere seyahat edebilirdin, ne de dile gelip konuşan hayvanların, oyuncakların, eşyaların seslerini duyabilirdin.


Ya kitapsız kalsaydık? Hafta sonlarını sever misin? Okulda verilen ev ödevlerini, pazartesi için yapılan çanta hazırlığını, banyoyu, tırnaklarının kesilmesini falan bir yana bırak. Hafta sonu annenle baban pazar uykusundayken erkenden kalkıp yarım kalan kitabına iştahla devam etmeyi sever misin? Peki, akşamüstü bir koca fincan sıcak kakaolu süt alıp, yeni bir kitabın sayfaları arasında bambaşka dünyalara yolculuk etmeye ne dersin? Hele gece yorganının altına sızan incecik ışığın eşliğinde okunan o birkaç sayfayla hafta sonunu bitirmek…

Ha, eğer bu sorulara “Hayır, sevmem!” diyerek cevap veren, kitap yerine bilgisayar oyunlarının tercih eden şanssız çoğunluktansan, senin adına üzüldüğümü bilmeni isterim. Hoş, yazının burasına kadar geldiğine göre kitap sevmeyen bir çocuk olduğunu zannetmiyorum ama yine de kulak ver söyleyeceklerime: İnsanoğlu yazıyı icat ettiğinden bu yana söylemedik söz bırakmamış. Öyle sözler çıkmış ki kalemlerden, ne kadar çok okunurlarsa okunsunlar kıymetlerinden hiçbir şey eksilmemiş. Önce yazıtlar, abideler; sonra destanlar, efsaneler yayılmış kulaktan kulağa. Kağıda

dökülmeye başladığındaysa hikayeler, ismine senin dilinde “kitap,” başkasının dilinde başka bir ad verilmiş. İki kapağın arasına doldurulan olaylar, maceralar, hayat öyküleri ve nasihatler yüz yıllar boyunca kuşaktan kuşağa aktarılmış. Önceleri elle yazılan kitaplar sonra matbaalarda çoğaltılmaya başlamış. Kitapçılar açılmış; raflarında yeni bir kitap görmek isteyenlerin yol gözlediği. Ve dünyanın her yerinde insanlar en güzel kitapları çocuklar için yazmış. Yeter ki oku ! Şimdi artık yaşadığımız ülkede onlarca yayınevi, pek çok yazar ve on binlerce kitap var. Her kitap, ilk sayfasını çevirir çevirmez başka âlemlere açılacak bir kapı gibi bekliyor seni kitapçı raflarında.

- 21


Okundukça kıymetlenen, kıymetlendikçe artan sözcükler hiç de uzak değil sana. Yeter ki okumak iste, yeter ki o âlemlere uzanmak için heves olsun içinde… Biz, elinde tuttuğun dergide, sana rehberlik edebilecek yazarlardan,

senin için tavsiyeler aldık. Okuma kültürünü besleyecek küçük bölümler hazırladık. Bazı kitaplardan söz ettik, geri kalanını ise senin sınırsız keşif dünyana bıraktık. Haydi bakalım, bundan sonrası senin işin. Ne kadar çok kitap

okuyup, ne kadar fazla sözcükle tanışırsan o kadar büyür hayal dünyan. Ve hayal dünyası genişleyen çocukların önünde, dünyayı daha güzel bir yer haline getirmek için hiçbir engel kalmaz. İyi okumalar…

SANA BİR SIR VERECEĞİM Sana söylemem gereken bir şey var. Ama bunun aramızda kalması lazım. Şşşş, sessiz ol, bir tek bana kulak ver. Yaklaş şöyle yanıma, kimse duymasın. Önce bir soru sorayım. Kaç yaşındasın? Dokuz? On bir? On iki? Hangisi olduğunu söyle ve sonra şunu kendine hatırlat: “Bir daha bu yaşta olmayacağım.” İşte büyük sır buydu. “İnsan her yaşı yalnızca

22 -

bir kere yaşar.” Üstelik her yaş sadece bir yıllığına verilir sana. Bir yıllığına sekiz, bir yıllığına on üç olursun. Bir daha istesen de tadamazsın aynı yaşın güzelliğini. Sözlerimi ciddiye aldıysan eğer –ki senin kimsenin sözlerini yabana atmayacak kadar erdemli bir çocuk olduğunu tahmin ediyorum- bu güzelim yaşları iyi değerlendirmeye bak. Tabii ki bunu yapmanın en iyi yolu da kitap okumak. Maceralı bir roman, inanılmaz güçlere sahip metafizik bir kahraman, eğlenceli bir hikaye ya da duygu dolu bir dram… Ne olursa olsun, hangisini çekerse canın… Yatağında, okul yolunda, ağaç dalında, çalışma masanda, sıra altında, okul aracının koltuğunda, evinizin salonunda, orada burada şurada…


Bu sayının eylemi: ANNE BABAYA OKUMA ALIŞKANLIĞI KAZANDIRIYORUZ!..

Y

etişkinler için yapılan yayınlarda onlara şöyle bir tavsiye verilir: “Çocuğunuzun kitap okuma alışkanlığı kazanması için evde hep birlikte okuma saati düzenleyerek ona örnek olmalısınız.” Çoğunuzun “Bizim evde okuma saati falan yok, dizi saatiyle maç saati var” dediğinizi duyar gibiyim. Merak etmeyin bu durum aramızda kalacak. İyisi mi bu alışkanlığı onlara siz kazandırın. İşte bu haftanın görevleri: şlatyapılacak. İş yava mi yapılarak ye le ey a m e yretm t • Akşam dizi se yeme süreleri, sü ek m en an ah hazırlıkları yapan kue saatleri ve sab o m ın iç an ab b at p ve ka e • Ann azırlanye televizyonu kula giderken h hakkıno r la p ta . k ki ı ce ar ile kl u d tılacak. ması teklif ed ma süreleri uza lık olarak kendita af h a d ları futbol ınacak. ne de • Pazar akşam lerinden bilgi al Anne ve baba yi • rrü yü ar ev kl rı cu la program Karşılığında ço olmazsa harçlık a n ik . k ca i ıla ır a bilg ım, lüğünden kald da anne babalar rı azaltılacak. (H la am gr ro p sa n değil Kaldırılamaz verecek. bu pek mümkü lla ra ku k cu öncesi “ço sanırım.) anın bu tatalep • Anne ve bab rı” uygulanması emesi lepleri kabul etm edilecek. e de çocuklar grev in al h azlık lları gereği ebilecek. Yaram d • Çocuk kura gi 0 2 her akşam ailece kitap dakika boyunca okunacak.

Önemli not: Derginin bu bölümü kesilerek anne babaların ulaşamayacağı yerlerde saklanacak.

- 23


İYİ BİR OKUR MUSUN? Reşat Nuri Güntekin kimdir?

Ukala test

a) Annenin yıllarca seyrettiği Yaprak Dökümü dizisinin senaristi. b) Başyapıtı “Çalıkuşu” olan ve yirmiye yakın romanı bulunan Türk yazarı.

b) Aradığım pek çok kitabı bulabilmek için güzel bir fırsat. c) Kağıt zayiatı; orman katliamı. Bir Şeftali Bin Şeftali ne olabilir? a) Bir şeftali, bin şeftali, milyon şeftali diye giden bir oyun türü. b) Samed Behrengi’nin klasikleşen eseri.

c) Türkiye’nin yedinci cumhurbaşkanı.

c) Bir tür pazarcı sloganı.

Oliver Twist nerelidir?

Küçük Prens kimdir?

a) Uzaylı

a) Kanuni Sultan Süleyman’ın küçük oğlu.

b) İngiltereli c) Bayburtlu Kitap fuarları senin için ne ifade eder?

b) Antoine de Saint Exupery’nin muhteşem kahramanı. c) Bir pleysteyşın karakteri.

a) Kalabalık, ter kokusu ve bitmeyen sıkıcı kitap rafları.

Puanlama A’lar 10 puan, B’ler 15 puan, C’ler 5 puan

24 -

50-75 puan: Tebrikler, iyi bir okur sayılabilirsin! Yine de böyle basit bir testten yüksek puan aldığın için havaya girmemelisin. Okumaya devam et, ileride senden Nobel Edebiyat Ödülü beklemesek de vatana millete faydalı biri olacağın kesin.

30-50 puan: Yahu sizin oralarda hiç kitapçı yok mu? Var da sen oyuncakçılarla ilgilenmekten kitapçılara fırsat bulamadın mı yoksa? Hiç değilse genel kültürünü artırmak için okuma yelpazeni genişlet. Biraz roman biraz da hikaye kitabı ekle kütüphanene.

0-30 puan: Merhabaaa! Dilimizi biliyor musun? Bu yazıları doğru okuyabildiğine emin misin? Nerede yaşıyorsun sen kuzum, Mars’tan gezegenimize taş örneği almak için mi geldin? Bir an önce kendine gelip bir şeyler okumaya başlamazsan hayatın boyunca dar görüşlü bir insan olarak kalırsın. Sahi, okuma yazman vardı değil mi?


“NE OKUYAYIM?” DİYENLERE BİRKAÇ TAVSİYE Paulo Coelho: Ezop Masalları Hayvanların konuşabildiği (ya da konuştuğu) zamanlarda, çok sevdiğim o iki radyo programı başladığında, anneme hep sorardım: “Gerçekten ten böyle bir zaman var ar mıydı?” Hiçbir şey söylemezdi annem. Aslında nasıl bilebilirdi ki? Bilseydi bile, bir çocuğun zihninden “büyülü bir dünya”

Buket Uzuner: Küçük Kadınlar Küçükken okumayı en çok sevdiğim kitaplardan biri Louisa May Alcott'un Küçük Kadınlar romanıydı. Amerikan iç savaşı sırasında babaları savaşa gidince anneleriyle yokluk içinde kalan orta halli bir ailenin dayanışmasını anlatan nlatan romandaki Jo adlı genç nç kız, benim kahramanım olmuştu. Jo hikayeler yazıp, onları ailesinden gizlii edebiyat dergi-lerine yollamış, ş, hikayesi beğenilip nilip yayınlanınca kendi-

ihtimalini çıkarmanın ne anlamı vardı… Ormanlar, evler, karakterler… Şimdi siz benden sevdiğim çocuk kitap kitaplarıyla ilgili bir şeyler söylememi isteyince, kendimi çocukluğuma geri dönmüş buldum. Şu d aanda, bu ikindi vakttinde, ailemle birlikte radyonun başındara yım, ormanı ve sakinyım lerini dinliyorum… ler Çeviri: Esra Tur Çev

sine yollanan telif hakkı parasıyla ailesine yiyecek alabilmişti. Bir kızın hayal gücü ve güçlü fikirleriyle yarattığı kurgu eserler sayesinde ailesine bakacak para kazanabilmesi beni büyülemişti. Kendimi hep Jo ile özdeşleştirir, çocukken başladığım hikaye yyazma serüvenine daha da ve bir tutkuyla bağlanır b benim de yazarak gün beni hayatımı kazanabilehayatım ceğimi hayal ederdim. SSonunda bu gerçekleşti ve ben gerçe artık uzun zamandır artı yazarak hayatımı yaz kazanıyorum. ka Tıpkı Jo gibi. T

- 25


Gülten Dayıoğlu: Köprüaltı Çocukları Doğrusu küçüklüğümde pek fazla kitaba ulaşamadım. Aklıma Köprüaltı Çocukları geldi. Elime nereden geçti bilmiyorum. Hüzünlü bir kitaptı. Kimsesiz kalıp köprü altına sığınan çocukların yaşam savaşlarını anlatan serü-

venlerle örüldüğünü, hayal meyal anımsıyorum. Daha sonra kütüphaneye dadandım. Okudum okudum… Okuyorum okuyorum hâlâ… Son soluğuma kadar da okumak istiyorum. Dilerim gözlerimin ışığı hep parıldar.

Ahmet Turan Alkan: Bin Bir Gece Masalları Eniştemin kütüphanesinde, sinde, Raif Karadağ'ın yayınladığı iki ciltlik bir Binbir Gece Masalları bulmuştum. O günlerde elime ne geçerse mürekkep kağıdı gibi kurutuyordum hemen.. Top oynamayı bile aklı--

Sadık Yalsızuçanlar: Küçük Prens Küçük Prens, adı küçük ama kendisi büyüklerin bile algılamakta zorluk çektiği bir kitap. Kitaptaki kahramanın ismi yanıltıyor insanı. Hayatta çocukluğun büyüklüğünü koruyanlar, büyüklere karşı her

26 -

ma getirmeden bir köşeye kıvrılıp okudum, okudum. Hiç unutmuyorum, "acûze" y kelimesi geçiyordu kelim "Yaşlı, âciz bir yerde. y kadın" kad demekmiş; sözlükten bakıp söz öğrenmiştim, öğ hâlâ h unutmam; şarkın büyülü ş dünyasını da.

zaman galip çıkarlar. Her şeye bir çocuk hayreti ile bakmak lazım. Hayret duygusunu korumak... Küçük Prens herkesin okuması gereken bir kitap.


Prof. Dr. Hayrettin Karaman: Ev Okulu, Siyer 1 ve devamı Çocukluğumda çocuk kitabına hem aile ve çevre kültürü hem de ekonomik bakımdan ulaşmamız mümkün değildi. Bir akrabadan ödünç aldığım Beyböyrek ile Tellikız Masalı belki ilk okuduğum kitaptır. Çocuklara Peygamber Efendimiz’in (SAV) hayatını okumalarını tavsiye ederim. Bestami Yazgan: Anadolu Fatihi Alp Arslan Çocuklarımızın tarihimizi öğrenmesi ve sevmesi için okunacak güzel bir roman. Bizlere vatan topraklarının kapısını açan Anadolu fatihi Alp Arslan’a layık bir eser… Bu kitapta okuma zevkini geliştirecek akıcı bir dil, şiir güzelliğinde bir anlatım bizleri bekliyor.

Leyla İpekçi: Fadiş Gülten Dayıoğlu'nun Fadiş kitabını defalarca okumuş olmalıyım ilkokuldayken. Her seferinde ağlardım. Gözü yaşlı bir çocuktu kitabın kahramanı. Ben de gözü yaşlı çocuklardandım. Belki acıklı hikayeler okumak biraz terapi oluyordu, bilmiyorum. Ama her seferinde kitabın kapağındaki Fadiş'i resmeden hayali görüntüye bakardım uzun uzun.

Kumbara’nın tavsiyeleri: Kumbara’nın da sana tavsiyeleri var… (Kitap isimlerine göre “ters” alfabetik sırayla) (Bu liste Kumbara Dergisi yazarları, çizerleri, editörleri ve yöneticileri tarafından Kumbara okuyucuları için hazırlanmıştır.)

• Pıtırcık Serisi h şa di Pa ile e ed D • Yürek n Hikayeleri • Ömer Seyfeddi (Cahit Zarifoğlu) scar Wilde) urhan Eren) • Mutlu Prens (O • Yıldızlı Atlas (B Lind) lar İçin • Kumkurdu (Asa • Yaramaz Çocuk Masalları • Korku Dükkanı ngin) in) (Jacques Prevert'n (Mevlâna İdris Ze ez • Şeker Portakalı celo) • Kirpiler Şapka Giym in) on sc Va de ro au M (Jose (Mevlâna İdris Zeng rdal Öz) • Safahat • Kırmızı Balon (E y) so Er f ki  ed m eh (M eydeba) n Kelile ve Dimme (B da • na ha La an şt Ta • Puldan deş Massaallar arde (Sevim Ak) • Kar yziooğlu) Feyz el Fe ücel (Y (Yüc ap ap r or o Ç n zu U ta ilo pp • Pi

• • • • • • •

Çocuk ve Allah rca) (Fazıl Hüsnü Dağla Çocuk Hikayeleri (Peter Bichsel) Fabrikası Charlie'nin Çikolata (Roald Dahl) i Bir Şeftali Bin Şeftal ) (Samed Behrengi Bitmeyecek Öykü (Michael Ende) uillot) Beyaz Yele (Rene G Bostan-Gülistan (Şeyh Sadi Şirazi)

- 27


Ayın İyilik Tavsiyesi BİR PAKET KİTAP HEDİYE ET

KİTAPSIZ KÖYLER Ülkemizde kütüphanesi olmayan kaç tane köy okulu bulunduğunu tahmin bile edemezsin. Bu köy okullarına kitap ulaştırmak için ailen ve arkadaşlarınla birlikte bir kampanya düzenlemeye ne dersin? Önce kampanyayı duyuran afişler hazırla, sonra izin alıp apartmanınıza, bakkalınıza, komşularınızın evlerine afişlerini as. Toplanan kitapları köylere ulaştırmak için Kimse Yok Mu Derneği’ne başvurabilirsin.

Telefon: 44 44 593

Çevrende, oturduğunuz apartmanda yahut sokakta ihtiyaç sahibi aileler var mı? Muhtemelen vardır, belki senin yaşında çocukları da vardır. Peki, onlara “okuma yardımı” yapmaya ne dersin? Cici bir kutunun içine dolduracağın yeni alınmış gıcır gıcır kitapları götürüp armağan ederek arkadaşını çok sevindireceğine emin olabilirsin. Kim bilir, belki de böylece uzun sürecek bir dostluğun ilk adımını atarsın…

Bu kütüphaneler yalnızca çocuklara İstanbul’da bulunan çocuk kütüphaneleri kitaba ulaşmak için harika imkanlar sunuyor. Sadece Üsküdar’da bile dört tane çocuk kütüphanesi bulunuyor. Üye olmak ve binlerce kitaba ulaşmak isteyenler için işte İstanbul’un çocuk kütüphaneleri: Çinili Çocuk Kütüphanesi (Üsküdar) 0 216 334 68 86, Mihrimah Sultan Çocuk Kütüphanesi (Üsküdar) 0 216 342 74 54, Selimiye Halk Kütüphanesi (Üsküdar) 0 216 553 31 06, 23 Nisan Ulusal Egemenlik Çocuk Kütüphanesi (Üsküdar) 0 216 324 51 55, Eyüp Sultan Barış Manço Kütüphanesi (Eyüp) 0 212 564 19 12, Kadıköy Belediyesi Çocuk Kütüphanesi 0 216 348 23 93, Kartal Barış Manço Çocuk Kütüphanesi 0 216 387 75 15, Levent Fatma Banat Çocuk Kütüphanesi 0 212 264 16 72, Serap Sedat Çocuk Kütüphanesi (Kadıköy) 0 216 380 15 17, Esenler Barış Manço Çocuk Kütüphanesi 0 212 430 42 03

28 -


UÇan EŞek Dağıstan Çetinkaya

"Medyatik Eşek"


30 -


- 31


32 -


- 33


34 -


OKUMA PROGRAMI Kendine bir okuma programı yapmaya ne dersin? Plan şu: önce önümüzdeki bir ay içinde okumayı düşündüğün kitapları seç. Sonra aşağıdaki şemaya göre kendini programla. Programını hazırlarken okuldaki ders yoğunluğunu ve sınav haftalarını da dikkate al. Programına öncelikli olarak evde bulunan ve henüz okumadığın kitapları almayı unutma.

1. HAFTA Başlama Zamanı

KİTAP ADI:

Bitirme Zamanı

Kitap Hakkında Görüşlerim:

2. HAFTA Başlama Zamanı

KİTAP ADI:

Bitirme Zamanı

Kitap Hakkında Görüşlerim:

3. HAFTA Başlama Zamanı

KİTAP ADI:

Bitirme Zamanı

Kitap Hakkında Görüşlerim:

4. HAFTA KİTAP ADI:

Başlama Zamanı

Bitirme Zamanı

Kitap Hakkında Görüşlerim:

- 35


un n ’ u M ok Kimse Y mbarası u İyilik K KURBAN BAYRAMINDA BULAŞICI “İYİLİK SALGINI” YAŞANDI Kurban Bayramı senin için nasıl geçti? Büyüklerin ve akrabalarınla güzel vakit geçirmiş olmalısın. Ekmek arasına doldurulan sıcacık etleri ise söylemiyorum bile… Ailenin komşulara dağıtılmak üzere hazırladığı kurban eti paketlerini de sen mi götürdün yoksa? Hiç şaşırmadım! Laf aramızda bizim okurlarımızın huyudur; pek yardımsever olurlar.

Önce haberleri sunuyoruz Kimse Yok Mu gönüllüleri kurban bayramında neredeyse çalınmadık kapı bırakmadı. Hatta onlar oradan oraya koşuştururken açığa çıkan enerjiden elektrik üretilmesini teklif edenler oldu. Bu arada çalınan kapılardan bir kısmının aşınması yüzünden dernek çeşitli illerde kapı yardımı da yapmak zorunda kaldı. Diğer yandan bayram sabahını kendi evinden uzakta karşılayan gönüllülerden bir kısmı yardım heyecanıyla ailelerine telefon açmayı unutunca, bazı gönüllülerin babalarından azar işittiği öğrenildi. Şaka şaka… Hepsi şakaydı.

Hadi bakalım şimdi gerçek haberler İçinden elli sekiz bine kadar sayabilir misin? (Rakamla 58.000) Peki 58.309 aileyi ziyaret edebilir misin? Hem de 4 gün içinde. Evet, bunu tek başına yapman mümkün değil. Ama Kimse Yok Mu gönüllüleri bir araya gelip ülkemizin dört bir yanından 58.309 aileyi ziyaret etti. Üstelik de kurban yardımı ve bayramlık hediye paketleriyle birlikte… Bu sayı, yurtdışındaki ziyaretler ve yardımlar da eklenince 237.352’ye ççıkıyor. y Muhteşem, ş değil ğ mi?

36 -


Parmağını bir saniye verir misin? Teşekkür ederim. Şimdi gözlerini kapa. Şu haritadaki herhangi bir noktaya parmak basacağız da… Hmm, bakalım nereye parmak basmışsın? Burkina Faso demek… Daha önce hiç duymadın demek… Aşk olsun sana! Oysa Kimse Yok Mu gönüllüleri bu bayram pek çoğumuzun adını bile duymadığı ülkelerde geçirdiler bayramlarını. Tekbirlerle kesilen kurbanlıklar fakir sofralara bayram ettirdi. Tabii, kesenlere, sırat köprüsünde yardımcı olma sözü vererek. Ne yardımsever hayvanlar şu kurbanlıklar! İşte yardım götürülen ülkeler. Eline bir dünya haritası alıp bu ülkelerin yerlerini bulmaya ne dersin? (Rahat bulabilmen için bölgelere ayırdık)

BURKİNA FASO

Asya Afganistan, Bangladeş, Burma, Endonezya, Hindistan, Kamboçya, Kırgızistan, Moğolistan, Pakistan, Sri

Lanka, Tacikistan, Tayland, Vietnam, Yemen, Gürcistan, Laos, Nepal, FilipinlerDoğu Afrika Somali, Etiyopya, Sudan, Uganda, Kenya

Güney Afrika

Batı ve Orfa Afrika

Orta Doğu

Benin, Burkina Faso, Çad, Ekvator Ginesi, Tanzanya, Gana, Gine Bessau, Kamerun, Liberya, Mali, Moritanya, Nijer, Nijerya, Senegal, Togo, Gine, Demokratik Kongo Cumhuriyeti

Güney Afrika Cumhuriyeti, Madagaskar, Malavi, Mozambik, Zambiya, Angola

Kuzey Afrika Mısır, Tunus, Libya, Fas

Filistin

Orta ve Güney Amerika Arjantin, Kolombiya, Paraguay, Venezuela, Şili, Peru, Haiti, ABD, Arnavutluk, Bosna Hersek, Sırbistan, Karadağ, Lübnan

- 37


VAN’I YALNIZ BIRAKMADILAR Van Depremi’nin ardından televizyonda gördüğün görüntüleri unutamadığına eminim. Öncelikle şunu hatırlamamız lazım: evet, yeryüzünde bazen kötü olaylar oluyor. Ama bunların hepsi aslında insanların sınanması için birer araç. Deprem ggibi afetler yaşand dığında aslında sa sadece depremden eetkilenenler değil, eetkilenmeyenler d de sınav veriyor. B Bu sınav okuldakkiler gibi kalem kağıtlı bir sınav değil tabii ki. Sınavın önemli sorusu “Kardeşinizin başına ona sıkıntı verecek bir olay geldiğinde ne yaparsınız?” Cevap şıkları ise hemen hemen şöyle: a) İlgilenmem. Başa gelen çekilir.

38 -

Sen, bu satırları okuduğuna göre b veya c şıkkını işaretleyenlerdensin. Yalnız değilsin! Senin gibi b ve c şıklarını işaretleyen binlerce kişi var. Kimse Yok Mu ise onların yardımlarını Van’daki ihtiyaç sahiplerine ulaştırmakla yükümlü bir köprü. Bak bakalım bu köprüden kimler gelmiş geçmiş, Van için neler yapılmış: Kimse Yok Mu depremden hemen sonra 22 kişilik “Acil Arama Kurtarma Birimi” (ASYA) görevlilerini Van’a gönderdi. Çadır, battaniye, kilim, kışlık kıyafet, ayakkabı, gıda, su, kahvaltılık, katalitik soba, elektrikli ısıtıcı, bebek bezi ve temizlik malzemesi taşıyan 100’ü aşkın tır afet bölgesine gönderildi. Gönüllüler, çadır çadır, ev ev dolaşarak açıkta kalanlara ulaşıp yardım malzemelerini teslim ettiler. Çocuklara psikolojik destek vermek için 15 kişilik psikoterapi ekibi görev yaptı. Ayrıca günde 5000 kişiye sıcak yemek servisi yapıldı.

b) Elimden geldiğince yardım ederim. Dua etmeyi de ihmal etmem.

EN ÖNEMLİSİ VAN’DAKİ EĞİTİM YARDIMLARI

c) Yardım eder, başkalarının da yardım etmesi için çalışırım.

Gönüllüler Van’da yapılabilecek en önemli yardım olan eğitim yardımları için kolları sıvadı. Van’da yurtlarını


kaybeden öğrencileri unutmadılar. Van’da yüzlerce öğrenciyi barındıracak beş adet yurt binası yapılıyor. Ayrıca 1000 öğrenciye de burs veriliyor. Bu yurt binaları ve verilen öğrenci bursları Vanlı çocuklara ve gençlere eğitimlerine rahatça devam edebilme imkânı sunacak.

SÜPRİZ KESELERDE NE VAR? Van’da kurban bayramı bu sene harika geçti. Aralarında ünlülerin de bulunduğu gönüllüler bayramlarını Van’da geçirmeye karar verdi. Bayramın ikinci günü yüzlerce gönüllünün

çocuklarla oyun oynayıp eğlenerek geçirdiği sıralarda ortaya bir sürü kese çıktı. Keselerin içinden de rengarenk çikolata ve şekerlemeler… Ayrıca, dünyanın dört bir yanından yardımseverlerin gönderdikleri bayram harçlıkları. Her kesenin içinde 10 TL vardı. Ama aslında her kesenin içinde evleri yıkılan, oyunları bozulan, arkadaşları dağılan Vanlı çocuklara uzanan kardeşlik elinin parmak izleri vardı.

5777

BİR MESAJ LA VAN’A YARDIM EDEBİLİRSİN! Cep telefonun va r mı? 12 yaşından küçüksen cep telefon un olmadığını u mut ediyorum çünkü cep telefonu adı veri len radyasyon canavarları senin için pek u yg un değil. Ama anne ve b abanın mutlaka vardır. Ve sen onlara 5777 ’ye kısa mesaj at arak Van’a 5 TL yardım gön dermelerini hat ır latabilirsin. Hey, sakın gi zlice onların tele fo nundan mesaj atma. “Yar dımın gizli olan ı makbuldür” demek o d emek değil yahu …

- 39


TEŞEKKÜRLER SOMALİLİ YARDIMSEVERLER!

İnanabiliyor musun? Bir aylık ihtiyaçlarını karşılamaları için kendilerine verilen 150’şer lirayı feda eden bu Vanlı depremzedeler için Vanl arkadaşlarımız Somalili. Yani yoksulTürkiye’nin ve dünyanın dört bir Türk luğun ve kuraklığın memleketinden yanından yardım yağdı. Eğer yapı- geliyorlar. Bak, onlardan biri olan yanı lan yardımların listesini yazmamız Muhammed İsmail örnek davranışın gerekseydi bu dergiyi tamamen ger sebebini nasıl açıklamış: yardımseverlerin adlarıyla dolyar “Van’daki öğrenciler zamanında bize durmamız gerekirdi. Neyse ki du yardımseverler genellikle isimle- yardım göndermişlerdi. Şimdi sıra ya rinin anılmasından hoşlanmaz- bizde. Bizler birer aylık burslarımızı rin lar. Fakat şimdi bahsedeceğimiz bağışladık. Ben kendi bursumu bala ğışlamanın mutluluğunu yaşıyorum. yyardımın eşi benzeri yok: Allah oradaki çocukların ve ailelerin Geçtiğimiz yaz kuraklık haG yardımcısı olsun…” berleriyle gündeme gelen b Somali’ye Türkiye’den yardım- Vanlı öğrenciler de Somali’ye lar gitmişti. Ayrıca Somalili yardım göndermişlerdi bazı öğrenciler eğitimlerine daha rahat devam edebilsin- Van Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’nda kalan çocuklar, ler diye Türkiye’ye getirildi. ramazan ayında açlık ve susuzluk İşte bu öğrencilerden olan çeken Somalili çocuklar için yardım otuz Somalili öğrenci bir aylık burslarını toplayarak Van’a gönderdi. toplayıp göndermişlerdi.

40 -


SOMALİLİ ÇOCUKLAR OKUMAK İÇİN TÜRKİYE’YE GELDİ

SOMALİ’YE YARDIM N İÇİN SMS ATABİLİRSİ

Kimse Yok Mu örnek bir projeyle Somalili çocukların eğitimine katkı sağlıyor. Daha iyi eğitim alabilmeleri için Somali’den 500 çocuğu Türkiye’ye getiren dernek, öğrencileri Türkiye genelindeki okullara yerleştiriyor. Öğrencilerin eğitim masraflarını üstlenen Kimse Yok Mu’nun amacı açlık, yoksulluk ve imkansızlık yüzünden eğitimine ara vermek zorunda kalan Somalili öğrencilere yardımcı olmak. Kimse Yok Mu gönüllülerinin en büyük hayali bu öğrencilerin Türkiye’de eğitimlerini tamamladıktan sonra meslek sahibi olarak kendi ülkelerine dönmeleri ve güzel işlere imza atmaları…

zıp SOMALİ EĞİTİM ya her 5777’ye gönderilen rdım kısa mesaj 5 TL’lik ya ıyor. olarak Afrika’ya ulaş ucunKim parmaklarının ı geri daki yardım fırsatın çevirmek ister ki…

5777

- 41


Tarih i ÖrtmElief Anyla

en: Öğretm gen evgi İçi Çizen: S

Osmanlýca ilk çocuk gazetesi “Mümeyyiz” ama ilk defa bana böyle bakıyordu. Kumbara’da olmayı ne kadar istemişse artık… Mümeyyiz, ülkemizde yayınlanan ilk çocuk gazetesi. Mümeyyiz kelimesi “doğruyla yanlışı birbirinden ayırabilen” anlamına geliyor. 1869 yılında yayınlanmaya başlanan bu haftalık gazete, büyükler için çıkarılan bir gazetenin “çocuk eki” olarak gelmiş dünyaya.

Cuma olsa da okusak…

Karşınızda Mümeyyiz Hayatımda ilk defa sadece çocuklar için yayınlanan bir dergide g yyazıyoy rum. Kütüphanemin önünde düşünürken birden kendisi de bir ilk olan Mümeyyiz’in bana göz kırptığını fark ettim. Uzun zamandır oradaydı

42 -

Cuma günleri dağıtılan Mümeyyiz Gazetesi Osmanlı çocuklarının daha eğitimli, ahlaklı, dünyadaki bilimsel faaliyetlerden haberi olan bireyler olmasını hedefliyormuş. Müslüman, Ermeni ve Yahudi; Türk, Rum ve Arap A çocuklar bir arada a oyunlar oynarken, oyn cumaları bu d derginin çıkmasını ma heyecanla beklermiş. bek


Mümeyyiz’in geliri yoksullara Mümeyyiz Gazetesi bazı sayılarının gelirini tamamen yoksul çocuklara bırakmış. Gazetenin isminin altına da: Çocuklara özel gazetenin olağanüstü zamanlarda çıkan sayısıdır. Bu sayının bütün geliri muhtaç çocukların emrine harcanacaktır yazılmış. Yine böyle bir yardım sayısının geliriyle o sene kurban bayramı öncesinde Müslüman, Yahudi ve Hıristiyan çocuklara bayramlıklar alınıp sevindirilmiş.

Yardımsever Mümey yiz’den çağrı Kar yağınca her yer be mbeyaz olur… Çocuklar da evlerinden çıkm az, zevkle bu güzelliği seyreder… Fakir fukara bu soğuklarda ne yapar? Onların çocukl arının karınlarını doyuracak yemekleri, ısıta cak giysileri ve akşam karanlık çöktüğünde ya kacak mumları var mıdır? Haydi çocuklar fukaranın imdadına yetişelim. Aç olanlara ekmek verelim, çıplak olanları giydirelim, soğu ktan üşüyenlere kömür verelim. Zira he pimiz kardeşiz.

ler Tuhaf istatistik

a ri iki ay zarfınd le k yü ü b ın ın ıs Bal ar bunlardan üç ve ar p ya a rt u m yevmi iki yüz yu iş. miş peyda eylerm u vr ya a d ın rf gün za

Mümeyyiz’den Alıntılar Sual: İki kimsenin bir testide on okka zey-

rler. tinyağı var imiş. Yarı yarıya bölüşmek iste okHalbuki bir yedi okkalık ve biri dahi üç terazi kalık iki testiden başka kap ve ölçek ve yağı ve dirhemleri yokmuş. Bunlar on okkalık vap yarı yarıya nasıl taksim edebilirler? (Ce 1870, s. ıs öteki sayıda verilecektir) (No: 30, 13 May 1)

Fıkra: Bir ahmak çocuğun validesi bir gün

ıyı gödüğüne gideceğinden, oğluna sen kap ının kap zet dedi. Validesi gittikten sonra oğlu canı yanına oturdu. Validesi geç kaldığından gitti. sıkılıp nasıl ise kapıyı çıkarıp omuzlayıp pek Evin kapısı olmadığından hırsızlar girip de çok şey çalmışlar. Validesi eve geldiğin ıyı bağırıp çağırdı ise de çocuk sen bana kap lar gözet dedin, işte ben de kapıyı çalmasın s. 4) diye sakladım dedi. (No: 29, 6 Mayıs 1870,

vasati sıcaklığı -i ce e er d ın ın yüz İnsan kan z iki ve ördeğin yü n u n yu o k ve doksan iki 70, s. 1-2) o: 47, 30 Eylül 18 (N . iş im ce e yedi der

Mümeyyiz’e gelen mektuplar Gazeteye çocuklardan mektuplar geliyor, gazeteyi çıkaranlar da bunları cevaplıyormuş. Ülkenin ve dünyanın durumuyla ilgili mektup yazan da oluyormuş, savaşların gidişatına dair fikri olan da, bazı çocukların sokakta fazla oynayıp ilim irfan faaliyetlerine az zaman ayırmasından yakınan da.

- 43


e y a k i H

Ayçiçeği Tarlasındaki Ayakkabı

lkaya ilal Kınzkı aya H ı l z a N eti Yazan: an Ç t s ı ğ : Da Çizen

Ç

ok çok uzaklarda, söğütlü yolların, yaşlı ahlatların, uçsuz bucaksız çiçekli kırların ortasında, güzel bir ayçiçeği tarlası vardı. Bu tarladaki ayçiçekleri, sabahtan akşama kadar parlayan güneş ışıkları altında keyifle yıkanır, çam ormanlarının kokusunu taşıyan rüzgârla, hafif hafif salınırlardı. O sabah da, her sabah olduğu gibi, güneş tan yerinden

44 -

kıpkırmızı bir yüzle doğdu. Gittikçe yükseldi, yükseldikçe keyfi yerine geldi, sararmaya başladı. Güneşin doğuşunu bekleyen bütün ayçiçekleri, bir türlü vazgeçemedikleri o sıcak yüzlü, eski dostlarına doğru dönerek “Merhaba!” dediler. Tarladaki en yaşlı ayçiçeği, etrafına şöyle bir göz attı. Uyuyakalan, birbirleri arasında şakalaşıp güneşe dönmeyi unutan genç ayçiçeklerini uyardı:


“Haydi, ne duruyorsunuz, güneşe dönsenize! Yoksa düz bir şekilde büyüyemez, yamru yumru bir şey olursunuz!”

O bölgede keşif gezisine çıkmış bir grup karınca da, ayçiçeklerinin sesini duyup, doğruca ayakkabının yanına geldiler.

“Ah gençlik!” diye söylendi sonra kendi kendine. “Sararıp solmadan, bu günlerinizin kıymetini bilin…”

“Hmmm” dedi, liderleri. “Bu ayakkabıyı buradan alıp, ayçiçeğini kurtarmalıyız. Ayakkabıyı da yuvaya götürürüz.”

O sırada, tarlanın arka taraflarında bir hareketlilik oldu. Yaşlı Ayçiçeği, boynunu uzatıp neler olduğunu görmeye çalıştı. Henüz büyüme çağındaki bir ayçiçeği, tarlaya boylu boyunca uzanmış, bir türlü kalkamıyordu. Arkadaşları onu kaldırmaya çalışıyordu, ama hareket edemedikleri için bu çaba bir işe yaramıyordu.

“Onu yuvaya nasıl götüreceğiz efendim?” diye sordu işçi karıncalardan biri merakla. “Hem götürsek de ne yapacağız!”

“Neler oluyor orada?” diye sordu merakla Yaşlı Ayçiçeği. “Efendim, arkadaşımızın o incecik gövdesinin üstüne, bir şey konmuş… Nasıl olup da oraya gelmiş bilmiyoruz ama bu bir ayakkabı!” “Belki de uçan bir ayakkabı!” diye seslendi bir başka genç ayçiçeği. “Ayakkabı mı?” diye söylendi Yaşlı Ayçiçeği. “İyi ama nereden gelmiş!” Zavallı körpe ayçiçeği, gerçekten de bir ayakkabının altında kalmış, bir türlü doğrulamıyordu. Gerçi buna ayakkabı demek için de bin şahit isterdi ya! Her yanı eski püsküydü, üstelik burnu da delinmişti...

“Ne yapacağımıza o zaman karar veririz. Bakarsın, küçük parçalara ayırıp, yavru karıncalara beşik yaparız, ya da kraliçemize güzel bir taht!” Sonra bütün karıncalar, ayakkabının altına girip, var güçleriyle yerinden kaldırmaya çalıştılar. Ama ayakkabı yerinden bir santim bile kımıldamadı. Bütün ayçiçekleri, yüzlerini güneşe dönmeyi unutmuş, onları seyrediyordu. Yeşil yapraklarını bellerine koymuş, topraktan çıkamadıkları için hayıflanıyorlardı bir yandan da. “Daha çok kuvvet gerekli, yuvadaki bütün karıncalara haber vermemiz lazım!” diye seslendi liderleri. O sırada olay yerine gelen bir anne Tarla Kuşu, ayakkabıya alıcı gözlerle baktı: “Bu ayakkabı” dedi, “benim olmalı. Onunla yavrularıma güzel bir yuva yaparım, kışın ayazından, yazın sıcağından koruyacak bir yuva…” “Hayır” dedi karıncalar, “Bu kraliçemizin tahtı için güzel bir malzeme. Hem yumuşak, hem dayanıklı.”

- 45


Tarla kuşu onları dinlemedi. O minik gagasıyla, ayakkabının bağından tutarak kaldırmaya çalıştı. Ama bu iş için çok küçük ve zayıftı. Ne kadar uğraştıysa da, o da kaldıramadı ayakkabıyı yerinden. Tarlanın kenarındaki ahlat ağacının dallarına tünemiş bir Ala Karga, kalabalığa seslendi: “Bu ayakkabı tam bana göre! İçinde kışlık çekirdek biriktireceğim ve bütün bir kış afiyetle yiyeceğim.” Ayçiçekleri, Ala Karga’nın kendi meyvelerinden almasına göz yumarlardı. Biraz çok konuşsa da iyi bir komşuydu o. Karıncalar ve Tarla Kuşu, hep bir ağızdan “Hayır, bizim olacak! Bizim olacak!” diye bağrıştılar. O sırada oradan geçmekte olan bir kırkayağın hayallerini kimse duymadı. “Eğer bu ayakkabı küçük olsaydı, acaba hangi ayağıma giyerdim!” diye düşünüp, tek tek ayaklarına bakıyordu ama o kalabalıkta toza toprağa bulanıp, kendini yuvasına zor attı. Zavallı ayçiçeğine gelince, ayakkabının altında öylece hareketsiz kalmaktan iyice bunalmıştı. Tam o anda bir hışırtı duyuldu. Ayçiçekleri sağa sola yatıyor, aralarından geçen küçük bir kız çocuğuna yol veriyorlardı. Etrafı meraklı ve endişeli gözlerle araştıran küçük kız, sonunda ayakkabının bulunduğu yere kadar geldi ve kendisini takip eden ablasına sevinçle bağırdı: “İşte burada! Ayakkabımı buldum abla, onu buraya atmışlar…” Ve sonra

46 -

sevinçle yere eğilip, ayakkabıyı ayçiçeğinin üzerinden aldı. Üstünde biriken çer çöpü temizledi, altındaki karıncaları üfledi. “Ayakkabımı bulamasaydım, bu kış ne yapardım bilmiyorum” diye söylendi. Ve elindeki ayakkabıyı büyük bir özenle ayağına giydi. “Aaa duymadın mı!” dedi ablası. “Yardım cemiyetindekiler bu kış yeni ayakkabı dağıtacaklarmış.” “Sahi mi!” diye sevinçle ellerini çırptı küçük kız. “Ama ben bunları da seviyorum.” Küçük kız ve ablası, sonra el ele tutuşup, koşarak tarladan çıktılar. Ayakkabı gittiğine göre kavga bitmişti. Yerde yatan ayçiçeği yavaşça doğruldu. Tarla Kuşu, yuvası için yeni çalı çırpı toplayacağını söyleyerek izin istedi ve uçup gitti. Giderken söylediği şarkı, gökyüzüne yükseldikçe daha berrak bir şekilde duyuluyordu. Karıncalar: “Ayakkabı, yuvamız için zaten çok büyüktü” dediler ve taşıyabilecekleri küçük yemleri toplayarak, kışlık hazırlıklarına devam ettiler. Ala Karga ise, her zaman yaptığı gibi çekirdek çitleyip, gevezelik ettiği ahlat ağacının dallarına tünedi yeniden. Güneş, masmavi gökyüzünün tam tepesindeydi ve ayçiçekleri, yüzlerini ona dönüp, hayranlıkla bakmaya devam ettiler.


c a m l u B

a Aşağıdaki kutularda Kimse Yok Mu’nun kurban yardımı götürdüğü ülkelerin isimleri gizli. Bakalım bulabilecek misin? (Sayfa 37’deki haberden yardım alabilirsin.)

8

7 9 1

M

O

Z

A

M

B

10 İ

11

K

2

3

4

5

6

SORULAR: 1. Kuzey Afrika’da yer alan 21 milyon nüfuslu Afrika ülkesi. (Cevabı senin için yazdık.) 2. 241.038 kilometrekare yüzölçümüyle uçsuz bucaksız Afrika ülkesi. 3. Yaşadığı deprem felaketiyle gündeme gelen Karayip ülkesi.

5. Kimse Yok Mu’nun en çok su kuyusu açtığı ülke.

9. Afrika’nın en küçük ülkelerinden biri.

6. Güney Asya’da bulunan, yaşanan sel felaketinden sonra Kimse Yok Mu’nun acil insanî yardım götürdüğü ada ülkesi.

10. Sömürgecilerden 1960’da kurtulan, 14 milyon nüfuslu Afrika ülkesi.

7. Geçen yaz yaşanan kuraklık nedeniyle Türkiye’de yardım kampanyaları yapılan ülke.

8. Sri Lanka, Pakistan, 4. Eskiden “Habeşistan” ismiyle Bangladeş gibi ülkelerin yer anılan ülke. aldığı kıta.

11. Sınırında yaşanan tatsız olaylar yüzünden dernek tarafından 2008 yılında kampanya düzenlenen Orta Afrika ülkesi. (Cevaplar sonraki sayıda…)

- 47


TEKRARLA BAKALIM BU TEKERLEMEYİ!

GICIK BİLMECELER

Tekerlemeleri tekerleyemeyen Tekir tek tek tekrarlarsa tekerlemeleri tekerleyebileceğini tekrar edip duran Tekirdağlı Tekin’in teknesinde tek kerede tekerleme tekerleyememenin tedirginliğiyle tekleye tekleye bekledi.

1) Tüyü vardır kesilmez Biti vardır seçilmez Tarla gibidir biçilmez 2) Kitap konan dolaba ne denir? 3) CD sürücüsünün birden bire bozulmasının sebebi ne olabilir? Cevaplar: 1) Peruk 2) Kitap konan dolap 3) Trafiğe uykusuz çıkmıştır

RESİM BİRLEŞTİRME Aşağıdaki kurbanlık koçu birleştirebilir misin? Önümüzdeki bayram için besleyeceğiz de…

Aşağıda senin için paketlediğimiz yumurtayı birleştirebilirsen sabaha güzel bir omlet yapabilirsin.

1

B

3

A 2 D

4

C 5

Doğru sıralama: 1-4-3-2-6-5

Doğru sıralama: B-D-A-C

48 -

6



Sayı: 29 OCAK, ŞUBAT 2012

Dünya kitapla dolsa!

Meþhur yazarlardan an kitap tavsiyeleri ri

Konserve ustasý sincaplar >20

>6

Uçan Eþek’ten yýlýn ilk röportajý >8


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.