Diyalog4

Page 1

Sayı: 4 15 Nisan 2010

Aylık Siyasi ve Kültürel Dergi

Kürt-Türk Dostluk Derneği (KTFA) Tarafından Erbil’de Hazırlanıyor Dernek Başkanı :Felekeddin Kakeyi Genel Yayın Yönetmeni: Şıwan Taveng Yazı İşleri Sekreteri: Sıtar Enwer Basın Danışmanı: Naile Aras Foto: Herdi Hewrami Grafik ve Dizayn: Akademi Dizayn, Çeviri ve Danışmanlık Ofisi akademidt@gmail.com +964 750 473 1923

Adres: Irak / Kurdistan Bölgesi – Erbil, Gulan Cad. Dream City, No: 779/U4 Tlf. (Erbil): 009647504628041 009647702356000 Tlf.(İstanbul): 00905353015894 Web: www.kurd-turk.org Mail: diyalog@kurd-turk.org turkiyenasi@yahoo.com Kürt-Türk Dostluk Derneği

1


S i y a s e t

Editör

Sayı: 4 15 Nisan 2010

Şıwan Taveng

Kürt Gazeteciliği: Kağıt üzerinde bir ulus yaratmak!

B

u ayın 22’sinde, Kürdistan Bölgesi ve bütün dünyadaki Kürt gazeteciler, diaspora (Sürgün) sürecinde Mısır’ın başkenti Kahire’de Mikdat Muhammed Bedirhan ve kardeşi Abdurrahman tarafından kurulan ilk Kürt gazetesinin 112.Yıl dönümünü yad edecekler.

2

Bu yâd, aynı zamanda Kürt gazeteciliğinin kurucusu olan bazı önemli şahsiyetlerin adıyla yapılıyor. Bu önemli şahsiyetler, bu konuda bir temel koymuş ve şimdiye kadar da kendilerinden söz ettirmişlerdir. Bildiğimiz gibi, Bedirhan ailesi, Kürdistan gazetenin kurulması ve yayınlanmasıyla sadece bir temel atmadılar belki bizi şimdiye kadar da devam eden önemli bir aşamanın geçek bir parçası haline getirdiler. Diasporaya uğramaları bir yana, onlar bir ulusu kâğıda aktardılar. Bunun elbet daha erken olması gerekiyordu. Bu çabalar takdir edilmeli ve saygın bir yeri olan bu tarihi kişilikleri yâd etmeliyiz. Ancak unutulmamalıdır ki, Kürt gazeteciğinin başlangıç aşamasını oluşturan bu çabaların günümüze kadar gelen bir

bütün aşamalarda eleştirilecek yönleri de yok değil. Eğer gazeteyi, toplumun sahip olduğu rüyaların ve gerçekliklerin ifadesi; dili ve aynası olarak biliyorsak, Kürt gazeteciliğinin çok sayıda aşamada bunu yerine getirdiği görülür. Ancak gazete, kendi gerçekliğinden etki aldığı için, Kürtlerin gerçekliği ile ilgili eksikliklerin, Kürt gazeteciği üzerinde yansıması olmuştur. Bütün bunlar bir yana, gazetecilerin önünde oluşan engellerin nedenlerinin ciddi bir tahlili ve araştırılması elzemdir. Eğer Bedirhaniler döneminden başlayacak olursak, diasporada gazete çıkarmak, Kürdistan’da gazete çıkarmak için uygun bir atmosferin olmaması ve Kürdistan’ın tehdit ve işgal adlında olmasından dolayı oluşan kopukluk sebebiyle Kürdistan gazetesi, bu etkiyle yönetici kişilerin arzu ve isteklerini de içinde barındırmıştır. Öte yandan, gazetecilik ne kadar toplumun hayallerinin ve gerçekliklerinin ifadesi ise, o kadar da toplumun eleştirel yüzü-


S i y a s e t

Sayı: 4 15 Nisan 2010

dür. Gazeteciliğin bu yüzüne aslında olmaması gereken ölçüde, daha az önem verilmiştir. Bizim gazeteciliğimiz toplumsal eleştiri açısından, özellikle son yıllarda, ihmal edilmiştir. Söylendiği gibi, “gazetecilik özgür gazetecilikten öte bir şey değildir’’ Bunun kendisi, özgür bir zemin ve alana ihtiyaç duyuyor. Kürdistan’da ekonomik, siyasi ve toplumsal nedenlerden dolayı gazetecilik kendi doğal mecrasında ilerleyememiştir. Bu gazeteciliğe zarar vermiştir ve bunu eleştirmemek olmaz. 112 yıl önce Bedirhaniler modern bir temel oluşturdular. Ancak ne yazık ki bu, şimdiyle bir kopukluk halindedir. Bir taraftan Kürt halkının yok edilmesi siyaseti ve bir diğer taraftan toplumumuz içindeki ideolojik çalışmalar bizim gelecekle ilgili planlarımızın hayalden öteye gitmemesine neden olmuştur. Sade bir karşılaştırmayla şunu anlıyoruz ki bizim gazeteciğimizin standart ve dünya gazeteciğinin düzeyine ulaşmasının önünde daha uzun bir yol var. Irak Kürdistan Bölgesi’nin özgürlük havası ve Kürt iktidarının kurulması bu konuda büyük bir değişiklik yaratabilir ve Kürt gazeteciliğinin özellikle ihtiyaç duyduğu önceliklerinin göz önünde bulundurulması ve bu alandaki eksiklik ve kopukların giderilmesiyle gelişim ve ilerleme sağlanabilir. Bizler, şimdi gerçekte önemli çalışmalar yapabilecek uygun bir durumdayız. Bu durum Kürtlerin kendi içindeki, dünyadaki ve bölgedeki değişiklikler sebebiyle Kürt gazeteciği için altın fırsatlar sunmuştur. Bundan ciddi anlamda istifade etmek için yenilenmeye ve eleştiri gücüne ihtiyaç vardır. Burada akıllıca, modern ve eleştirel yaklaşmak; fırsatlardan istifade etmek ve hataları ortadan kaldırmak konusunda iş bize düşüyor. Bu görüş açısıyla hareketle, bizler Diyalog Dergisi’nin çalışanları olarak, bütün Kürt basın kurumlarına gerçekçi; duygusallıktan, iç ve dış engellerden uzak bir şekilde gazeteciliği eleştiriler bir okumaya tabi tutmaları çağrısında bulunuyor ve bu yıldönümünün Kürt gazeteciliğinin ciddi eleştirisi için bir başlangıç olması ümidinde bulunuyoruz. Biz bu eleştirinin değişim ve yenilenme için vazgeçilmez bir başlangıç olduğuna inanıyoruz. Son olarak şunu dile getirmek istiyorum ki bütün Kürt gazetecilerini tebrik ediyoruz ve bu minval üzerine yazan köşe yazarlarını takdir ediyoruz. Kürt gazeteceğinin 112.Yıldönümü münsebetiyle, Diyalog dergisinden ve Hewler’den tutun dünyanın her yerinde bulunan bütün Kürt gazetecilerini kutluyoruz ve çalışmalarında başarılı olmaları temennisinde bulunuyoruz. Kürt gazeteciliğinin bayrağının daima dalgalanması ümidiyle!

“Sade bir karşılaştırmayla şunu anlıyoruz ki bizim gazeteciğimizin standart ve dünya gazeteciğinin düzeyine ulaşmasının önünde daha uzun bir yol var. Irak Kürdistan Bölgesi’nin özgürlük havası ve Kürt iktidarının kurulması bu konuda büyük bir değişiklik yaratabilir ve Kürt gazeteciliğinin özellikle ihtiyaç duyduğu önceliklerinin göz önünde bulundurulması ve bu alandaki eksiklik ve kopukların giderilmesiyle gelişim ve ilerleme sağlanabilir.”

3


S i y a s e t

Sayı: 4 15 Nisan 2010

Barış için “geç’’ demek için henüz erken

Z Felekeddin Kakeyi *

4

aman hayatın en değerli hazinesidir. Eğer dikkatli olmazsak elimizden çok kolay çıkabilir ve boşa gidebilir. Her şeyi ve her zenginliği bir defa daha elde edebiliriz. Ancak zaman geriye dönmez. Geçtiğinde artık ebediyen gider ve geçmişe karışır. Kürtlerde şöyle bir söz vardır: “hayırlı işte acele edin’’Bu öncekilerin deneyiminin verdiği derstir. Yasalardan bir yasa gibidir. Yerinde ve doğru bir söz olmakla beraber iyi bir sözdür. Halkımız için bundan istifade etmeliyiz. Barış, diğer bütün eylemlerden daha hayırlı ve daha faydalıdır. Hayatın her anı iyi ve hayırlı bir iş içindir. Çünkü hayat, barışın verdiği sıcakla biter ve çiçek verir. Demokrasi ve barış açılımının herkes için hayrı vardır. Kürt halkları, Türk halkları, bir bütün olarak Türkiye’deki bütün halklar ve genel olarak her yerde Kürt halkları için ve öte tarafta Irak ve bütün orta doğu için. Türkiye’de barışın yerleşmesi bütün dünyaya yarar sağlar. Bundan dolayıdır ki bölgenin barışsever tarafları, sürece destek vermişlerdir ve sürecin sonucunu beklemektedirler. Kürdistan hükümeti ve halkı herkesten önce bu hareketin destekçisidir. Ancak bir süredir sürecin yavaşladığını ve zayıfladığını görüyoruz. Her ne kadar sürecin devam ettiği en yüksek makamlarca dile getiriliyorsa da bir sonuca ulaşılmalıdır. Silah seslerinin bir süredir susması ve ateşin kalmaması memnuniyet verici. Ateşkes durumunun kontrol altına alınma-

sı zor ve önemli bir görevdir. Ta ki savaşın resmi ve artık kesin olarak sona ermesine kadar. Bir diğer taraftan da Recep Tayip Erdoğan, AKP ve Türk-Kürt barışseverler Kürtlere yönelik demokratik barış açılımı süreci için devamlı olarak hareket içindeler. Erdoğan’ın reformlara yönelik önerileri ki Türkiye Anayasası’nın bazı maddelerinin değiştirilmesiyle hayata geçirilebilir, yeni ve önemli bir adımdır. Bunun barış ve demokrasi sürecini ileriye doğru götüreceğinden eminiz. Erdoğan, sürecin prensip ve hedeflerinin korunması için sürekli bir mücadele içindedir. Örneğin, ki bu önemli bir örnektir, Erdoğan 1938’de Dersim’de gerçekleştirilen toplu katliamı destekleyen radikal milliyetçi partilere karşı çıkmakta. Dersim trajedisinde binlerce çocuk, kadın, genç ve yaşlı insan hiçbir suçları olmadıkları halde öldürüldüler. Bu trajik olayın “Toplu Katliam’’ olarak adlandırılması barış sürecinin yardımcısı olur. Çünkü bu Kürtlerin acısını azaltacaktır ve barış için uygun bir zemin hazırlayacaktır. Erdoğan ve AKP’nin bu konudaki düşünceleri çok insani ve ilericidir. Geçmişe eleştirel bakmak, bugünümüzün ilerlemesine hizmet edecektir. Bizler Irak’ta büyük bir soykırıma uğradık. Burada kastım Enfal, Kimyasal silahların kullanılması ve diğer soykırım çeşitleridir. Kürdistan halkı, 1987-1988’den sonra sürekli olarak psikolojik bir acı içindeydiler ve adalet ile insani olanın üstün olma-


S i y a s e t

Sayı: 4 15 Nisan 2010

sını bekliyorlardı. Irak rejiminin yıkılmasından sonra da soykırım suçlarının ifşası ve suçluların cezalandırılması için Yüksek Ceza Mahkemesi kuruldu ve ardından soykırımlar parlamento ve hükümet tarafından resmi bir şekilde “soykırım’’ olarak tanındı ve ilan edildi. Bu süreçten sonra, Kürdistan halkının altüst olan psikolojisi yavaş yavaş düzelmeye başladı ve artık Kürt halkı adaletin olduğuna ve suçluların cezalandırılacağına inanmaya başladı. Bu psikolojinin düzelmesi, Kürdistan Bölgesi’nde huzur ve istikrarı da olumlu etkiledi ve hatta Irak’taki siyasi sürece katkıda bulundu. Erdoğan’ın 1938 Dersim katliamı konusundaki ifadesi, eskinin olumsuzluklarının silinmesi ve şimdiki acıların azaltılması için tarihi bir adımdır. Bu, adaletin yükünü daha ağırlaştıracak cesurca atılmış bir adımdır. Irak baktığımızda ise Kürt ve diğer halklara karşı uygulanan baskı ve büyük soykırımları hala tanımayan siyasetçiler var. Bahane bulan siyasetçiler var. Bu Kürt halkının yüreğini acıtıyor. Evet! Irak’ta siyasi partilerin ve güçlerin büyük bir bölüm (Yani çoğu) işlenen suçları kınamıştır ve hatta bazıları Kürdistan halkından özür dilemiştir. Bir kısmı ise hala Yüksek Mahkemenin yasal kararlarına karşı gözlerini kapatmış durumdalar. Ama şu gerçeği de görmek gerekiyor ki hem Irak’ta hem de Türkiye’de gerçeği tanımayan Irakçılar karşısında geçekleri bilen ve gerçekler karşısında gözlerini kapatmayan insanlar var. Evet! Gerçekleri itiraf etmek barış için ilk adımdır. Bu, Kürtler tarafından olsun Türkler tarafından olsun fark etmez. Yani, daha az olsa da Kürtlerin de hatası var ve onlar da bunu bilmelidir. Türkiye’de partilerin özgürce faaliyetleri, dil, okuma ve öğrenme konusunda önemli gelişmeler yaşanıyor. Ayrıca, hiçbir çocuğun siyasi faaliyetlerden dolayı mahkemeye verilmemesi için düzenlemeler yapılmaya çalışılıyor. Bu anlamda, Neçirvan Barzani’nin Türkiye ziyareti ve başbakan Erdoğan

ile diğer üst düzey devlet görevlileri ile görüşmesi Kürdistan Bölgesi ile Türkiye arasındaki dostluk ve diğer ilişkilerinin gelişmesi için bir diğer ümittir. Bu, Irak ile Türkiye arasındaki dostluğu ve ilişkiyi daha da güçlendirecektir. Bütün bunlar iyi ve olumlu gelişmelerdir. Ancak yinede “barış için geç’’ demek henüz erken.

“Erdoğan, sürecin prensip ve hedeflerinin korunması için sürekli bir mücadele içindedir. Örneğin, ki bu önemli bir örnektir, Erdoğan 1938’de Dersim’de gerçekleştirilen toplu katliamı destekleyen radikal milliyetçi partilere karşı çıkmakta.”

“Silah seslerinin bir süredir susması ve ateşin kalmaması memnuniyet verici. Ateşkes durumunun kontrol altına alınması zor ve önemli bir görevdir.”

5


S i y a s e t

Sayı: 4 15 Nisan 2010

KYB bitmedi!

T Behroz Galali*

6

ürkiye’de çok sayıda seçim var. Türkiye Büyük Parlamento seçimi ve belediye seçimleri. Sendika seçimleri ve diğerleri… Ancak bu türdeki seçimlerin sonuçları, ayrı ayrı değerlendirilir ve birbirlerine karıştırılmaz. Partilerin gücü ve kapasitesi seçimlerin şekline göre değerlendirilir. Hatta halk dahi, parlamento ile belediye seçimleri için farklı oylar kullanır. Parlamento seçimlerinde belli bir partiye oy veren insanlar olabilir. Ama aynı insanlar belediye seçimlerinde farklı bir partiye oy vermiş olabilir. Seçimler başka bir şeye karıştırılmadan olduğu gibi değerlendirilir. Kürdistan’da yapılan hata ise KYB’nin küçük görülmesi. Şaşılacak şeylerden biri de şu ki bazen Irak genel seçimleri ile Kürdistan parlamento seçimleri birbirine karıştırılıyor. Irak parlamento seçiminin kendine has ve kendine özgü öneminin olduğu hesap edilmeden değerlendirmeler yapılıyor. Ne Kürdistan Parlamentosu seçimleri için ne de Irak parlamento seçimleri için aklıselim ve yerinde değerlendirmeler yapılıyor. Herkes şunu çok açık bir şekilde biliyor ki KYB, Kürdistan Parlamentosu’nda ittifakta olduğu partiyle yarı yarıya sandalye sahibi. Hatta Hewler il meclisinde de 41 sandalyenin 16’sına sahip. KDP’li kardeşler ise 19 sandalye sahibi. Geri kalan sandalyeler ise diğer partilerce alınmış. 7 Mart seçimlerinden sonra ise “KYB’nin artık önemini tamamen kaybettiği ve ikinci dereceden küçük bir parti haline geldiği ve artık bu parti için hayır işlenmesi gerek-

tiği’’ söylentileri çıktı. Hâlbuki KYB 650 bine yakın oy almış ve bu sayı az bir sayı değildir. Eğer bir hata yapılıyorsa bu hata KYB’ye küçük bir gözle bakılması hatasıdır. Bu şekilde bakanlar ne KYB’nin nede Kürdistan’ın tarihini biliyor. Eğer KYB Bağdat’ta bir şeyler yapmışsa bu kendi emeğinin ve çalışmasının bir sonucudur. Kimse KYB’ye hayır işlemiş değil. Mam Celal’in kendisi tek başına bir partidir. KYB’nin müttefiki KDP ile beraber düşmana karşı verdiği kanların unutulmaması gerekiyor. Mam Celal Kürtlerin çıkarı için Bağdat’a gitti. Bunda KYB kendi içinde zarar etmiş olabilir. Ancak burada Kürlerin çıkarları önceliklidir ve Mam Celal Bağdat’a bütün Irak halkına başkanlık ve hizmet etmiştir.

“Kürdistan’da yapılan hata ise KYB’nin küçük görülmesi. Şaşılacak şeylerden biri de şu ki bazen Irak genel seçimleri ile Kürdistan parlamento seçimleri birbirine karıştırılıyor.”


S i y a s e t Sayı: 4 15 Nisan 2010

Türkiye ve Kimlik

T

ürkiye’de ordunun siyasete müdahalesi Osmanlılar döneminde başladı. Osmanlı tarihi, Sultan II. Madmud dönemine kadar ordunun yenilenmenin önünde bir engel olarak durduğunu gösteriyor. Yenilenmemin önünde bir engel olarak duran ordunun, ortadan kaldırılması süreci Sultan II. Mahmut döneminde başladı. Ancak bu, öyle kolay gerçekleşmedi. Devlet, Yeni Çeri Ordusu’nun tasfiyesi için sert tedbirlere başvurdu. Yeni Çerililerin sona erdirilmesi, ordunun siyasetteki rolünü ortadan kaldırmadı. Bugünün Türkiyesi, ordunun Yunanlıların karşısında başarılı olup İzmir’i onlardan almasıyla ve Sevr anlaşmasını etkisiz hale getirmesi sayesinde bir yere vardı. Bugünün Türkiyesi’nin demokrasideki sorunu, ordu-sivil iktidar arasındaki egemenlik mücadelesidir. Bu durumda, iktidarın siyasette rolü kalmıyor. Eğer Türkiye demokratik dünyada kalmak istiyorsa orduyu siyasetten uzaklaştırmalıdır. Şüphesiz bugünün Türkiyesi’nde ordu, eski Yeni Çerili ordusu olmadığı gibi, Erdoğan da sultan II. Mahmut değildir. Ancak, yaklaşık 200 yıl önce Yeni Çeri ordusu ile sultan II. Mahmut arasında var olan gerilim, bugün ordu ile Erdoğan arasında da var. Bu konuda, Erdoğan ordunun etkisini silmek için hiçbir programa sahip olmadığı gibi, hiçbir alternatif te düşünmüyor. Erdoğan’ın en fazla çaba gösterildiği alan adalet alanı olmuştur. Ordunun siyasetten uzaklaştırılması ve ordunun sivil iktidara uyması için çaba göstermek bir diğer önemli çaba olmuştur. Bunu anlamı şu: “Ordu siyaseti siyasilere bırakmalı ve sivil iktidara uymalı’’ Eğer bu olursa, o zaman ordu ile hükmet birbirini küstürmeden beraber yaşayabilirler.

Ordu şimdiye kadar da yenilenmenin önünde en büyük engel olarak durmakta. Beklenen yenilenme ise anayasa değişmedikçe hiçbir değer ve önem taşımıyor. Ancak ordu, anayasa değişikliğini kırmızı çizgi saydığı için bu yönde atılan her adım tehlike arz ediyor. Avrupa Parlamentosu’nun 10 Şubat raporu açık bir şekilde Türkiye Anayasası’nın değişmesini istiyor ve bunu engellerin kaynağı sayıyor. Rapor, sorunların çözümünü öngörüyor. Rapor, 2007 seçimlerinden sonra askıda kalan anayasa değişikliği projesinin çok önemli olduğunu ve Türkiye’nin buna çok ihtiyacının olduğunu vurguluyor. Ancak, sorunun sadece anayasanın değişimi ile ilgisi yoktur. Bu, çok eleştirilen ve kötü bir yasa olduğu belirtilen siyasi partiler yasası gibi bazı yasaların değişikliğini de içine alıyor. Avrupalılar, Türkiye’deki siyasi partiler yasasının demokratik olmadığına inanıyorlar ve bunun Avrupa Parlamentosu’na bağlı Vinisia komisyonunun koyduğu kriterlere uyması gerektiğini düşünüyor. Türkiye’deki yasa, hiçbir ülkedeki yasaya benzemiyor. Yasalar gerektiğinde özgürlüklerin kısıtlanabileceği şekilde hazırlanmış. Gazeteci Vedat Kurşun sorunu meseleyi ifade etmek için bir örnek olarak verilebilir. Diyarbakır Mahkemesi, 19 Şubat’ta 105 ayrı ithamdan sonra gazeteciye 525 yıl hapis cezası çıkardı. Bu yasalar, bu çağa uymuyor. Eğer Türkiye 21. YY’da kendisine uyacak bir yer bulmak istiyorsa yasalarda ve anayasada değişimi başlatmalı. Hiç şüphesiz, yasaların ve anayasanın değişimi ordunun gönlüne göre değil ama ordunun sivil iktidara uymasının vakti de gelmiştir. Bu çağ, militarizm çağı değildir.

Ferid Eseserd

7


S i y a s e t

Sayı: 4 15 Nisan 2010

Sayın Erdoğan’a: önce Türkiye daha sonra komşular!

E Temen Şakir

8

ski Tükiye ile Yeni Türkiyenin siyaseti ve hükmeti karşısında birbirni kabul etmeme sebebiyle Türklerle Kürtler arasındaki tarihi sorun, Türkiye ile yakınlığımız olmasına rağmen her zaman askıda kalmış ve çözümsüz kalmıştır. Bu sorunlar da Türkiye’deki ulusların çok şeyden mahrum kalmasına neden olmuştur. Kürtlerle savaş için harcanan paralar bu ülkenin halkının ekonomik durumunun iyileştirilmesi için kullanılabilirdi. Ancak şimdiye kadar da bu ülkede Kürtlerin bir millet olarak kabul edilmesi çok zor bir iş olarak karşımıza çıkıyor. Bu sadece siyasiler içinde olan bir durum değil aynı zamanda asayiş halkının düşüncesi de bu şekilde cereyan ediyor. Onlar, Kürtlerin ülkelerini parçalayacağını sanıyorlar. Ondan dolayı geçmiş 85 yıl içinde Kürtlere yapılanları saklamaya çalışıyorlar. Bir diğer anlamda, onlar kendilerini suçsuz göstermeye çalışıyorlar. Kendi haklarını mahrum bıraktıkları şeyi başkaları için istiyorlar. Bu düşünce sanata dahi bulaşmış durumda. Taş İmdadı adlı dizi Türk yapımıdır ve Filistinlilerin acılarından bahsediyor ve filmin bir bölümünde hamile bir kandını öldürülüşü görüntüleniyor. Türkler bu filmde İsrail ordusunun vahşetinden bahsediyorlar. Ancak şunun farkında olmak gerekiyor ki savaşta şeker dağıtılmıyor ve savaşın olduğu her yerde suç vardır ve savaşta en fazla zararı görenler kadın ve çocuklar oluyor. Irak’ta Saddam Hüseyin kimyasal silahlarla Kürtleri yok etmeye çalışırken şeker dağıtmıyordu. Ne yazık ki o zaman Kürtler bizim acılarımızı dünyaya göstermek içim

bir film çekmediler ve aynı sorunlar karşısında şuna kadar da sessiz kalmayı yeğlediler. Kürt-Türk savaşında bundan daha kötü sahnelerin olduğundan eminin. Ama, ‘’biz daha önce buyduk ama şimdi değiştik’’ diyen sanatçıların kendi ülkelerinde meydana gelen felaketin ne zaman farkına varacaklarını bilmiyorum. Sayın Erdoğan, Filistinlilere her zaman destek oluyor. Uluslar arası toplantı ve konferanslarda bunda açık bir şekilde konuşuyor. Her ne kadar İsrail ile emni ve askeri güçlü ilişkileri olsa da, yeni Osmanlıcı politikalar ve Arap dünyasına geri dönüş için farklı bir siyaset güdebiliyor. Bir diğer taraftan Erdoğan, Almanya hükümetinden Türk vatandaşları için Türkçe eğitimin verildiği okullar yaptırmasını istiyor. Almanya’da 2 milyon Türk yoktur. Var olanlar da kentler de dağılmış durumdalar. Eğer anadile eğitimin öneminin farkındaysalar şunu sormamız gerekecek: Peki 20 milyon kadar nüfusu olan Kürtlerin Türkiye’de kaç okulu var? Sayın Edoğan’a şöyle bir hitabımız olabilir:‘’Lütfen önce kendi içinizde düzeni sağlayınız daha sonra komşularınıza bakarsınız’’

Her ne kadar İsrail ile emni ve askeri güçlü ilişkileri olsa da, yeni Osmanlıcı politikalar ve Arap dünyasına geri dönüş için farklı bir siyaset güdebiliyor.


S i y a s e t Sayı: 4 15 Nisan 2010

Türkiye ile Irak Kürdistan Bölgesi ilişkileri; geçmiş ve gelecek 4

T

ürkiye Kerkük nüfusunun büyük bir çogunlugu’nun Kürt olduğunu ve referandumun sonucunun şehri federe bölgeye bağlayacağını bildiği için 140. maddenin öngördügü çözüme karşi çikti, Irak’taki Türkmenlerin önemli bir bölümümünü buna karşi çikardi ve Kerkük’ün Kürdistana bağlanmasına baştan beri karşi olan ama güçleri yetmediği için ciddi bir engel olamayan sunni ve şii araplara da büyük bir destek verdi, hata aşirı ölçüde onları bile rahatsız edici boyutlarda müdahalelerde bulundu. Türkiye’ye göre Kerkük Kürdistan Bölgesi’ne katılırsa petrol ve gaz varlığıyla bağımsız bir Kürdistan’ın kurulmasına olanak verir. Bağımsız bir Kürdistan, hatta federal bile kalsa güçlü bir Kürdistan, kend Kürtleri açısından bir cazibe merkezi olacağı ve Türkiye’deki milliyetçi Kürt hareketini cesaretlendireceği için Türkiye onu kendi toprak bütünlüğüne karşi bir tehdit unsuru olarak gördü. Daha önce de belirttildiği gibi iki yıl önce Türkiye bugünkü genelkurmay başkanının ağzından Türkiye’nin doğu sınırındaki tehdid sıralamasını bağımsız Kürdistan birinci tehdid, Kerkük’ün federe de olsa Kürdistan’a bağlanması ikinci tehdid PKK’nin varlığı ise onlardan sonra gelen üçüncü tehdit olarak belirledi. Aslında bakılırsa bu sıralama da Türkiye’nin Kürtleri inkar döneminde kalması gereken siyasetin devamıdır ve Türkiye’nin Kürt varlığını tanıdığı koşullardaki ulusal çikarlariyla uyuşmuyor. Türkiye kendi Kürtleriyle eşit haklar tanıyarak tamamiyle barıştığında ve Kürdistan

Bölgesi’yle işbirliğini geliştirdiğinde Kürtlerin Türkiye açısından bir tehdid olmaktan çikarak bir avantaj durumuna geleceği önceki bölümlerde belirtildi. Geride Kürtlerin avantaj durumunda oldukları bir dönemda Kerkük’ün Araplar’da kalmasının mı yoksa Kürdistan’a bağlanmasının mı Türkiye’nin çikarlari açısından daha yararlı olacağı sorusuna cevap vermek kalıyor. Genel olarak Araplar, Osmanlı egemenlik dönemlerinden ve ardından cumhuriyet döneminde kemalist rejimlerin anti-Arap politikalarından dolayıTürklere hep kuşkuyla bakar ve onların Arapların içişlerine karışmamalarına aşirı dikkat ederler. Hatta son dönemde Ak Parti hükümetinin Arapİslam dünyasına ve Balkanlar’a yönelirken ’Yeni Osmanlıcılık’la ’denokratik model ülke olma’ rollerini birbirine karıştırdıkça Araplar arasında ’yoksa Türkiye biraz ayağa kalktı da gene osmalıcılık mı oynayacak, Arap ve islam dünyasına tarihsel imperyal haklar açısından mı yanaşacak diye kaygı ve kuşkular belirmeye başladı. Bu tarihsel olgular açısından baktığımızda Kekük Bağdat’a ya da sunni Araplara bağlandığında Türkiye’nin hem Kerkük petrolünden yaralanabilme olanakları en asgariye iner hem de onun Kerkük Türkmenleriyle ilişkileri zayıf bir noktaya çekilir. Türkmenlar zaten sünni ve şii olarak bölündükleri için varlıkları hem zayıf kalıyor, hem de daha çok sünni ve şii Araplara fayda sağlıyor. Türkmenlerin bir kısmı da Kürdistan Bölgesi’nde Kürtlerle birlikte yaşiyorlar. Kerkük’ün Bağdata ya da herhangi bir Arap tarafına bağlanması Türkmenlerin iç parçalanmışlığı devam et-

Mûrad Ali Ciwan

9


S i y a s e t

Sayı: 4 15 Nisan 2010

10

mesi demeketir. Ama Kerkük Kürdistana bağlanırsa hem Türkmenlerin gücü bir irade altında birleşir, hem Kürtler de yüzlerini kuzeye çevirmis Türkiye’yle işbirliği yapma heycanında olduklarından Türkiye’nin Kerkük’ten ve onun petrollerinden gelecekte sağlayabileceği faydalar az değilç Bu alternatif ucu Türkiye’ye yönelik öyle bir işbirliği doğurur kiTürkiye’nin kabus saydığı Irak’ın parçalanması koşullarında bile bölgeyle ve dolayısıyla Kerkük’le bütünleşmeye bile gidilebilir. Türkiye’nin Kerkük’ün Kürtlere bırakılmaması, eğer kendi başina federe bir bölge olmayacaksa doğal olarak sunni Araplara bırakılması anlamına gelir. Hem Irak’ın içindeki şii aAraplar hem de İran Kerkük’ün sunni Araplara kalmaktansa Kürtlere kalmasını tercih ederler. Nitekim İran, Türkiye’nin Kerkük’ün sunni Araplara verilmesi siyasetine karşi olduğunu açıkça belirtti. Türkiye Başbakanı Receb Tayipp Erdoğan son Bağdat ziyaretinde Irak Parlamento başkanıyla yaptığı ortak basın açıklamasında Kerkük’ün bir etnik gruba ya de bir mezhebe bırakılamayacağını açıklayınca bu sefer sunni Arap olan meclis başkanının tepkisini çekti ve meclis başkanı Kerkük için en iyi çözümün dışarıdan müdahele olmadan, Iraklılar arasındaki görüşmelerle bulunacağını söylemiştir. Sonuç olarak Kerkük gerçekçi bir çözüm olarak ya bir referandumla Kürdstan’a katılacak ya da iç uzlaşmlar yoluyla kendi başina bağımsız federe bir bölge olacaktır. Bu durumda da aslında çogunluk olan Kürtler tarafından idare edilecek ve gelecekte de Kürt nüfuz azalmayacak, artacaktır. Sadece Kürdistan’a bağlanmadığı için hem Kürtler hem Türkmenler hem de Türkiye daha az yararlanabilecekler, konumlarını birleşmeden doğabilecek olanakların verceği düzeyde güçlendirmemiş olcaklar. Hangi açıdan bakılırsa bakılsın aslında Türkiye’nin Kürtlerden duyduğu korkudan kaynaklanan kör siyaset sonuçta bizzat Türkiye’nin çikarlarina zarar verecektir. Kürdistan Bölgesi açısından bakıldığında Kerkük sorunu Irak anasasının 140. maddesine göre 2007 yılı sonunda çözümlenmesi gerekiyordu. Maddeye göre hem çözüm için belirlenmiş bir süre vardı, hem de anayasal

“Bu işbirliği içinde Kürdistan Bölgesi daha kolay Türkiye’ye ve Türkmenlere Kerkük’ün Kürdistan’a bağlanmasının bütün taraflar için daha önce belirttiğimiz kazançlarını anlatma iklim bulur.” bir iç sorundu. Fakat olmadı, 140. maddenin yaptırım gücü uygulanmadı, belirlenmiş süre aşildı, belirsiz bir geleceğe doğru ucu açıldı ve anayasal bir iç sorun olmaktan çikarildi. Birleşmiş Milletler’in işin içine karışmasına, komşu ülkelerin meseleye mudahil olma-


S i y a s e t Sayı: 4 15 Nisan 2010

larına yol verildi; BM Irak özel temsilcisi Staffan De Mastura’nın raporuyla sorun daha karmaşik hale geldi, dallanıp budaklandı. Komşu devletler geçmişe nazaran daha çok söz sahibi oldular; örnegin Türkiye’nin Bağdattaki temsilcileri ta Irak parlamentosunun içlerine kadar giderek gruplar nezdinde insiyatif kullanıyorlar. Kuşkusuz meselenin bu noktaya gelmesinde Kürdistan Bölgesi’nin izlediği kararsız ve ürkek tavrın da payı büyüktür, savundukları politikaların arkasına yaptırım gücü yüksek, onu inandırıcı kılacak tadbirler koymadıkları gibi, taraflar ve partner olabilecekler için de yeterince inandırıcı olamadı. Sebep ne olursa olsun Kerkük sorunu en makul ve demokratik çözüm olan anayasal yola konamadı. Hatta en gerçekçisi belki de 2003’te Sadam rejimi devrilirken Kerkük’ü yönetmeyi ve sorunu çözmeyi içerdeki ve dışardaki Kerküklülere bı-

rakmaktı. Irak’ın diğer tüm şehirlerinde nasıl oraların halkları yönetimi ele aldılarsa Kerkük’lüler de kendi şehirlerinin yönetimini ele almalıydılar, ama buna da fırsat verilmedi. Amerika bunu istemedi, Kürtler de bu isteğe razı oldular. O dünemde Amerika hernekadar 1 Mart tezkeresi nedeniyle Türkiye’ye oldukça kızgın olsa da Türkiye’nin Irak’taki rolünü abarttığı ve Kurdistan Bölgesi’nin rolünü küçümsediği için Kerkük konusunda Türkiye’nin görüşlerine öncelik verdi. Kürtlerin Kekük’e yanaşmamaları tutumunu takındı; ilk başta PUK peşmergeleri Kerkük’ü ele geçirmelerine rağmen KDP ile PUK Amerikan isteklerine razı oldular ve Kerkük’ü terkettiler. Kerkük sorunun bugüne kadar çözümlenmemesinde Türkiye’nin takındığı engelleyici tehdid edici tutum tayin edicidir. Çünkü gerçekte Kerkük sorununun 140. maddeye göre çözümünü engelleyen şii ve sünni Arapların gücü, İran ya da Arap ülkelerinin tutumları değil. PKK’nin

“Amerika bunu istemedi, Kürtler de bu isteğe razı oldular.”

11


S i y a s e t

Sayı: 4 15 Nisan 2010

12

Kandil’deki silahlı gücünü, oradan Türkiye içine yönelik eylemlerini bahane edip sınıra 250 bin kişlik askeri gücü yığan Türkiye’nin yarattığı tehdittir. Aslında Türkiye’nin Kerkük konusunda izlediği politika başka bakımlardan da büyük handikaptır. Türkiye Kerkük’ü Kürdistan’ın dışında tutarak, nüfus oranları bakımından haketmedikleri bir rolü Türkmenlere biçerek bu şehir üzerinde Osmanlı’dan gelen tarihi haklar tezine yaklaşiyor. Aslında Türkiye’de en üst makamlar bile soydaşlar ve tarihi haklar tezlerini dile getiriyorlar. Bu iddialar ortaya atıldığında akla sadece Kerkük şehri gelmez, eskiden Musul vilayeti olarak bilinen bütün Kürdistan ve Musul’un Arap bölgesi de gelir. Zaten bu nedenledir ki tarihsel hak tezleri ‘yeni osmalıcılık’ hayal ya da iddialarına delil oluyor, Türkiye’nin Kerkük’ü uluslararası bir soruna dönüştürmek istediği ve bölgeye gözkoyduğu kanaatlerine yolaçıyor. Bu hem komşu ve Arap ülkelerini rahatsız ediyor hem de sorunun uluslararasılaşarak bölge çapinda bir istikrarsızlığa, hatta savaşa götürebileceği kaygısına götürüyor, Türkiye’yi haksız hata kötülük isteyen bir ülke konumuna düşürüyor. Ne yazık ki geçmişten gelen siyasetlerin etkisiyle Türkiye’nin kendisi bile bu sorunla ilgili çatisma çikarabilecegi tehdidini yapabiliyor. Buradan hareketle yeni proaktiv ve komşularla sıfır sorun politikası izlediğini belirten Türkiye’nin kafasının henüz tam netleşmediği, ‘demokratik model devlet’ ile ‘yeni osmalıcılık’ arasında gidib gelen risk dolu bir siyaset izlediği kanısı bölgede ve Batı’da yaygınlaşiyor. Oysa Türkiye Irak anayasasının 140. maddesine dayanan bir çözümü savunsa ne sorunu uluslararası bir çatismaya dönüştürmekle itham edilir ne de hegemonyacı emeller beslediği suçlamalarına muhatap olur. Kürtlerin savunduğu bu yol adil, barışçıl, demokratik, içişlerine dayanan anayasal bir yol olduğu için uluslararası camiayı da endişelendirmez. Yazımızın daha önceki bölümlerinde belirttiğimiz gibi bu yol Türkiye’nin de en çok çikarina olacak olan Kerkük’ün Kürdistan’a bağlanması sonucunu doğurur. Bu, dış müdahele olmadığı zaman hem Irak’ın içinde hem de dışarıda herkesin boyun eğeceği bir yoldur. Aslında Amerika açısından da en uygun çözüm Kerkük’ün çatismalarin ne kadar süreceğinin, okonomik yatırım ve işbirliği için istikrarın ne zaman sağlanabileceği geleceğinin nereye gideceği belli olmayan Arap bölgelerine bağlanması yerine, istikrarın dünya ekonomisiyle bütünleşme ve demokrasiyi geliştirme iradesinin çok belirgin olduğu yurtdışı sermayeye ABD ve Avrupaya yakınlık duyan Kürdistan Bölgesine bağlanmasıdır. Son dönemlerde Ak Parti hükümetinin geliştirdiği Kürdistan Bölgesi’yle sivil temelde işbirliğini geliştirme iradesinin yanında anlaşildığı kadarıyla söylemde

140. maddeden taviz vermeyen Kürt yöneticilerin perde arkasında eylemde takındıkları esnek tutum, Kerkük konusunu karşilıklı tehdit unsurları temelinde değil, ortak çikar ve avantajlar temelinde çözüme yolunda maddi temeller yaratıyor. Bu işbirliği içinde Kürdistan Bölgesi daha kolay Türkiye’ye ve Türkmenlere Kerkük’ün Kürdistan’a bağlanmasının bütün taraflar için daha önce belirttiğimiz kazançlarını anlatma iklim bulur. Ak Parti’nin son iki yılda izleme olanağı bulduğu politika Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi’ni adım adım tanımaya, sivil temelde ekonomik, siyasi, diplomatik ve kültürel ilişkiler geliştirmeye götürüyor. Türkiye Erbil’de konsolosluk açacağını açıkladı. PKK’nin silahlı güçlerininin dağdan indirilmesi de başarılabilirse, en ciddi sorun olan Kerkük’ü daha sağlıklı ve gerçekçi değerlendirme olanakları artar. Beş, hatta on yıla varan bir geçici federe yönetim ve ardından şehrin kaderini belirleyen bir referandumla Kekük sorunu makul bir çözüme ulaştırılabilir ve Türkiye ile Kürdistan Bölgesi arası da bir çatlak olmaktan çikar, aksine onları birbirleriyle daha çok entegre edecek bir potansiyele dönüşür. Türkiye Iraktaki 2005 seçimlerine kadar 2-3 milyon Türkmen’in varolduğu yanılgısıyla Kerkük, Musl ve Erbil’in çogunlugunun türkmen olduğu idiaları peşinde politikalar yürüttü. Ancak 2005’teki seçimler Türkmenlerin bu rakamın çok çok altında olduklarını ve varolanların da kendi aralarında bölündüklerini gösterdi. Aslında iç ve dış konüktürün yanında bu gerçek de Ak Parti hükümetine Kürtlere karşi daha rasyonel politikalar geliştirmeye yöneltti. Bugün de Türkiye Kürtlerin Irak’taki güçlerinin aslında oradaki Türkmenler’den daha fazla Türkiye’ye avantajlar sağladığını görmesi onun daha sağlıklı politikalar geliştirmesini getirecektir. Kuşkusuz bunlar kendiliğinden olacak şeyler değil, bibirbirini anlamama, güvensizlik ve kuşkular çok etkindir. Tarafların bunları giderici önlemlere başvurmaları zorunludur. Özellikle Kürdistan Bölgesi’nin Türkiye, Amerika ve Türkmenleri Kerkük konusunda ikna etmeleri, güven verici alternatifler geliştirmeleri gerekir. Türkiye ve Kürdistan Bölgesi arasındaki ilişkilerde başlayan yeni süreç kuşkuların giderilmesi kırılma noktalarının onarılması koşullarıyla büyük umutlar vermektedir. Her iki tarafın bu işbirliğine sunacakları olanaklar da, elde edecekleri kazanımlar da muazzzam büyüklüktedir. Bu işbirliği bütün parçalardaki Kürtlerin önünü açacaktır. Tarihte 12. ve 16. yüzyıllarda zirveye çikan Kürt-Türk işbirlikleri onların Ortadoğu’daki rollerini muazzam biçimde yükseltti, tarih yapmalarına yolaçtı. Eğer bugün de bu işbirliğini başarırlarsa benzer bir kapıya çıkacaklarının açık kanıtları var.

*Gazeteci-yazar


S i y a s e t Sayı: 4 15 Nisan 2010

Türkiye’nin ilk Erbil Başkonsolosu:

Türkiye’nin taktik bir adımla değil, stratejik vizyonun gereği olarak Erbil’de Aihan Hasenoğlu

Türkiye’nin ilk Erbil Başkonsolosu Aydın Selçin, Türkiye’nin taktik bir adımla değil, stratejik vizyonun gereği olarak Erbil’de bulunduğunu söyledi. Birkaç gündür Erbil’de Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nden yetkililerle bir araya gelerek, konsolosluğun açılmasına ilişkin görüşmelerde bulunduğunu söyleyen Selçin, kendisinin bölgeye gelişi ile birlikte Erbil’de Türk konsolosluğu fiilen başlamış olduğuna da dikkat çekti. Hem bölge yönetiminin hem de halkının kendilerine çok sıcak ilgi gösterdiğini ifade eden Selçin, görevinin temelini ise “bölge ile tam ekonomik entegrasyonu sağlamak” olarak açıkladı. Türkiye’nin ilk Erbil Başkonsolosu Aydın Selçin, Erbil’de iki ay içerisinde konsolosluğun tüm birimleri ile birlikte faaliyete geçeceğini bildirdi. Görev bölgelerinin Irak’ın Erbil, Süleymaniye ve Dohuk illerini kapsadığını belirten Selçin, “Her başkonsoloslukta olduğu gibi ilk hedefimiz faaliyette bulunabileceğimiz uygun bir yer bulmak. Türkiye’ye yakışan bir temsilcilik olması için ince eleyip sık dokuyoruz. Bazı seçenekler için mutabakat sağladık. Bunları Ankara’ya ve sayın büyükelçimize sundum. En kısa sürede kira anlaşmalarını imzalayıp tadilat işlemlerine başlayacağız.” dedi. Konsolosluk binasının faaliyete geçmesi ve personel istihdamının 2 aylık bir sürede tamamlanmasının öngördüklerini aktaran Selçin, “Mayıs ayı ortası veya sonu gibi Türk

Başkonsolosluğu işlevini yerine getirmeye başlayabilecektir diye ümit ediyoruz. Ayrıca bu süreyi daha kısaltmak için de yoğun çalışıyoruz. Bu ilk geçici adımdır.” diye konuştu. Selçin, “Türkiye’ye yakışır bir temsilcilik açmak için temaslarda bulunduklarını” dile getirdi. “Stratejik vizyonun gereği burdayız” Selçin, “Esasen bölgesel yönetimin temsilcileri ile temin edeceğimiz bir arazide konsolosluğumuzu inşa edeceğiz. Bulunan yerden sonra derhal inşaatına da başlayacağız. O zaman gerçekten ülkemize yakışır bir konsolosluğa kavuşacağız.” dedi. Erbil Başkonsolosu Selçin, Türkiye’nin de bölgede taktik bir adımla değil, stratejik bir vizyonun gereği olarak bulunduğunu vurguladı.

13


S i y a s e t

Sayı: 4 15 Nisan 2010

“Tam ekonomik ve entegrasyon hedefini hayata geçireceğiz” Irak ve Kürdistan’la Türkiye arasındaki tam ekonomik ve entegrasyon hedefini hayata geçirmek için Erbil’de olduğunu ifade eden Selçin, “Geçtiğimiz aylarda sayın Başbakanımızın tarihi önemdeki Bağdat ziyaretinde 40 küsur mutabakat muhtırası imzaladıktan sonra dile getirdiği üzere; tam ekonomik entegrasyonu sağlamaktır, esasen görevin temeli budur. Sayın Dışişleri Bakanımızın bana verdiği talimat da hayatın her alanında faal ve görünür olmaktır. Buna sosyal, kültürel, ekonomik eğitim alanları dahildir.” ifadelerini kullandı. “Kürdistan’da 400 Türk şirketi faaliyet gösteriyor” Bölgede faaliyet gösteren Türk Okulları olduğunu hatırlatan Selçin, “Ancak bunların sayısı çeşitlenerek, genişleyerek artacaktır. Burada 400’den fazla Türk şirket de var. Bütün bu vatandaşlarımızın da sorunları var. Normal olarak yapmaları gerek vatandaşlık işlemleri var. Biz bu konularda yardımcı olacağız. Bölgeden Türkiye’ye yoğun ziyaret trafiği olmaktadır. Bunların da vizelerinde veya yönlendirmelerinde başkonsolosluğumuzun rolü olacaktır.” diye konuştu. Selçin, şöyle devam etti: “Diğer taraftan ekonomi alanında, enerji dahil hatta başta olmak üzere bir çok atılım sağlamak için, çeşitli ortak projeler geliştirmek için faaliyetlerimizi sürdüreceğiz. Ayrıca sivil toplum örgütleri ve üniversitelerimiz arasındaki ilişkileri arttırmayı, derinleştirmeyi ve çeşitlendirmeyi öngörüyoruz.” “Her kesimden destek görüyoruz’” Aydın Selçin, ayrıca Türk konsolosluğunun bir an önce açılması için her kesimden tam anlamıyla destek gördük-

14

lerini kaydetti. Bölgede çok sıcak ilgi ile karşılaştıklarını söyleyen Selçin, burada yöre insanının Türk başkonsolosluğunun açılmasını gerçekten beklediğini anladıklarını ifade etti. Buraya geldikten sonra bölgesel yetkililerin tamamıyla görüştüğünü vurgulayan Selçin, “Lojistik anlamda daha doğrusu bölgede tam anlamıyla bir destek görüyoruz. Erbil Kalesi’ne çıktık, Kayseri çarşısında dolaştık. Kürdüyle Türkmeniyle bölge halkıyla ilk temaslarımızı yaptık. Çok sıcak bir ilgi ile karşılaştık. Gerçekten burada yöre insanının Türk başkonsolosluğunun açılmasını beklediğini anladık. Bunun yanında da bölgesel yetkililer de bize ilgilerini esirgemiyorlar. Kısa zamanda üst düzey liderin tamamıyla görüştüm; hepsinden başkonsolosluğunun açılmasının kendileri açısından tarihi bir önemde olduğunu ifadesini duydum. Kendilerinden tam destek sözü aldım. Biz de gösterilen ilgiye layık bir biçimde görevimizi en iyi bir şekilde yerine getirmeye çalışacağız.” dedi. “Bölge ile Tütkiye ilişkileri ivme kazandı” Türkiye’nin Irak ile ilişkilerinin çok iyi bir durumda olduğunu ifade eden Selçin, bölge yönetimi ile olan ilişkilerinin de bir ivme kazandığını vurguladı. Daha önce kendisinin de görev yaptığı Bağdat Büyükelçiliğinin en zor zamanlarda bile kapanmadığına dikkat çeken Selçin, “Asayişin en zor olduğu dönemde Musul Başkonsolosluğumuzu açtık. Ardından da Basra’da Başkonsolosluğumuzu açtık. Irak’ın tamamını kucakladığımızı Iraklılara gösterdik. Şimdi Erbil başkonsolosluğumuzu da faaliyete geçirmiş bulunuyoruz. Bu yaklaşımımızla gerek Türkiye ve Irak ilişkilerine gerekse de, Türkiye’nin bölge ile ilişkilerine olumlu katkı yapabileceğimize ve ivme kazandıracağımıza inanıyoruz.” diye kaydetti.


S i y a s e t Sayı: 4 15 Nisan 2010

Seçimin Galibi El-Irakiye Dış müdahaleler tartışılıyor Kürtler iktidar için yine denge unsuru olmaya devam ediyor

Foto: Sefin Hemid

7 Mart’ta yapılan Irak genel seçimlerinden sonra siyaset sahnesine farklı bir yüzle girecek olan Kürtler’in hem Irak’ın hemde Kürdistan Bölgesi’nin kaderi üzerinde ne kadar etkili olacağı yoğun bir şekilde tartışılıyor. Irak’ta seçimin galibi El Irakiye Listesi oldu. Irak’ta seçim öncesinde ve seçim sonrasında, dış güçlerin etkili olduğu söylemi gündemden düşmedi. İran’ın radikal ve ılımlı şii parti ve oluşumlar üzerinde etkili olduğu ve ABD’nin de Laik parti ve oluşumlar üzerinde etkili olduğu görüşü hâkimdi. Bu görüş ve düşünceler hükümetin kurulaması döneminde de kendini göstereceğe benziyor. Seçim sonuçları belli oldu ve seçimi iki sandalye farkla Eyad Allavi liderliğindeki El Irakiye kazandı. Başbakan Nuri el Maliki’nin Kanun Devleti İttifakı Listesi ise seçimlerden ikinci parti olarak çıktı. El Hekim’in listesi ve Kürt İittifakı de seçimlerden 3. ve 4. Parti olarak ayrıldılar. Kürt İttifakı bu seçimde 43 sanadalye alarak iktidar yarışında var olduğunu gösterdi.

15


S i y a s e t

Sayı: 4 15 Nisan 2010

Vilayetlere göre milletvekili dağılımı

Anbar Babil Bağdat Basra Diyala Duhok Erbil Kadisiye Kerbala Kerkük Miysan Musanna Musul Necef Selahattin Süleymaniye Vasit Zikar Ulusal Bakiye Toplam

Irakiye (333) 11 3 24 3 8 2 1 6 20 8 2 1 2 91

KDK (337) 8 26 14 1 4 6 4 4 7 5 8 2 89

IUİ (316) 5 17 7 3 5 3 6 3 1 5 4 9 2 70

KİL (372) 1 9 10 6 8 8 1 43

Goran (329) 2 6 8

Tavafuk (338) 2 1 1 2 6

IB (348) 1 1 2 4

KİB (315) 1 1 2 4

KİH (352) 1 1 2

Kaynak: Orsam

16

Seçim öncesi genel durum Irak’ta seçimler öncesi sürece bakılacak olursa, çok sayıda partinin farklı farklı ittifaklar ve koalisyonlarla seçime girdiği görülür. Irak’ın genelinde yüzlerce partinin katıldığı seçimlere ittifaklar damga vurdu. Şiiler, Sünnileri, Kürtler ve Türkmenler her bir etnik ve mezhebi oluşum ya kendi ittifakını kurarak seçime girdi yâda başka ittifaklarla hareket ederek seçime girdi. Irak’ta seçimin resmi olmayan ilk günkü sonuçlarına göre başbakan Nuri Maliki’nin lideri olduğu Hukuk Devleti İttifakı Listesinin ve Kürdistan’da ise Kürdistan Demokratik Parti (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) başını çektiği Kürdistan İttifakı Listesinin ezici bir çoğunlukla seçimde en fazla oyu alan listeler oldukları belirtildi. Ancak resmi sonuçlara göre eski başbakan Allav’nin lideriğini yaptığı El Irakiye listesi seçimlerin galibi oldu.Ancak, parçalanmışlık ve yalnızlık ikileminde nasıl bir hükümet kurulacağı tartışmalar yaratıyor. Zira seçime katılan parti ve ittifaklar birlik düşüncesinden çok ayrılık temelinde haraket etmişlerdi.

Genel Durum Seçime katılan ittifakların başlıcaları şunlar: Nuri el-Maliki’nin liderliğindeki Hukuk Devleti İttifakı, Irak Milli İttifakı, Başta Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ve Kürdistan Demokratik Parti’nin (KDP) oluşturduğu Kürt ittifakları, El-Irakiye ve Irak Uzlaşma Cephesi Aşieret Reisleri. 325 sandalyeli Federal Irak Meclisi için 6 ittifak halinde seçimlere girdi. Seçime katılan belli başlı ittifakları tanıyalım: Hukuk Devleti Irak Başbakanı Nuri El-Maliki, kendi partisi Dava ile aralarında bazı Sünni aşiret liderlerinin, Şii Kürtlerin, Hristiyanların ve bağımsızların bulunduğu geniş tabanlı bir ittifak oluşturdu. Dava partisinin kökeni Şii olsa da ittifak mezhepçi olmayan bir platformda seçime katıldı. Bu listenin bünyesinde şu oluşumlar yer alıyor: İslami Dava Partisi, Bağımsızlar, İslami Dava Partisi Irak Örgütü, Ulusal Liste, Irak Türkmenleri İslami Birliği, Ulusal Kalkınma Hareketi, Irak Geliştirme Atılımı, Irak Şeyhler ve Ayanlar Ulusal Meclisi, Adalet ve Kalkınma Akımı, Özgür Irak Egemenlik Akımı, Irak’ın Gelişimi


S i y a s e t Sayı: 4 15 Nisan 2010

için Ulusal Topluluk, Şaban AyaklanmasıGenel, Sekreterler, Demokratik Ulusal İtilafı, Bağımsız Irak Yetenekleri Topluluğu, 1991 Yılı Irak Şaban Ayaklanması Kitlesi, Irak’ta Kolektif, Irak Vefa Hareketi, Ulusal Reform Hareketi, Birlik Partisi, Irak Bayrakları Birleşimi, Ulusal Buluşma, Türkmen Karar Partisi, Ulusal Bayrak Topluluğu, Bağımsız Irak Akımı, Rafideyn Ülkesi Vefa Topluluğu, Temim Divanı ve Irakı Sevenler Ulusal İtilafı, Irak Süvarileri Meclisi, 20 Ayaklanma Topluluğu Irak Milli İttifakı Çoğunluğu Şiilerden oluşan ittifak, ülkenin en büyük Şii partisi Irak İslam Yüksek Konseyi (IİYK), Amerikan karşıtı Şii lider Mukteda Sadr, Basra merkezli Fadhila, 2003 öncesinde Washington’ın destekli Ahmed Çelebi ile birkaç Sünni lideri bir araya getirdi. İttifak, Şii oyları açısından Maliki ittifakının baş rakibiydi. IİYK ile Sadrcılar, bu seçimde geçen sene Maliki’ye kaptırdıkları oyların bir kısmını geri alma umudunu taşıdılar. Bu listenin bünyesinde şu oluşumlar yer alıyor: Irak İslami Yüksek Konseyi, Ahrar (Özgürler) Kitlesi, Bedr örgütü, Ulusal Reform Akımı, Irak Ulusal Kongresi, İslami Fazilet Partisi, Devlet Partisi, Anbarı Kurtarma Meclisi, Hamit Ferhan El Haiz, Irak Anayasal Hareketi, El Duat El Ahrar, Irak’ta Hizbullah Hareketi, İslami Irak Kalkınma Partisi, İslami Seyyid Şüheda Hareketi, Irak’ta İslami Hareketi, İslami Öncü Partisi, Irak İslami Çaba Örgütü, İslami Akım, Birleşik Demokratik Irak Meclisi, Bağımsız Kolektif Kitle, Bağımsız Ulusal Kitle, Adalet ve Birlik Topluluğu, Irak’ın Geleceği Topluluğu,İslami Dava Örgütü/ iç Örgütü, Feyli Kürtlerin Genel Ulusal Kongresi, Demokratik Ulusal Parti, Irak Temizlik, ve Yükselme Partisi, Eh Ahvar MücahitleriHizbullah, Akademisyenler Kitlesi, Irak Özgürleri, Türkmen Vefa Hareketi, Türkmenli Partisi Kürt İttifakları Kürt ittifaklarının başında Kürdistan İttifakı Listesi var. Bu liste Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesut Barzani’nin lideri olduğu Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ile Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin

liderliğini yaptığı Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği’den (KYB) oluştu. Bu iki partinin Kürdistan Bölgesi’ndeki etkisi, reform yanlısı Gorran (Değişim) bloğu tarafından zayıflatılmaya çalışdı. Geçen sene Kürt parlamentosu seçimlerinde 25 sandalye alan bu liste, Irak genel seçimlerine tek başına girdi. Kürdistan İttifakı Listesi Bu liste KDP ve KYB’nin başını çektiği bir liste olup aynı zamanda Bölge’deki siyasi yapıyı kontrol eden bir liste konumunu taşıdı. KDP ve KYB, geçen yıl Temmuz ayında yapılan Bölge’deki seçimlerde oyların % 65’e yakınını almıştı. Bu listenin bünyesinde şu oluşumlar yer alıyor: Kürdistan Demokratik Partisi, Kürdistan Yurtseverler Birliği, Irak Kürdistan’ında İslami Hareket, Kürdistan Demokratik Sosyalist Partisi, Bağımsız Emekçiler Partisi, Kürdistan Komünist Partisi Irak Kolu, Türkmen Liberaller Cemiyeti, Kürdistan Demokratik Milli Birliği, Kürdistan İşçi ve Emekçi Partisi, Kürdistan Emekçiler Partisi, Erbil Türkmen Listesi, Türkmen Kardeşlik Partisi/Irak, Kürdistan Halkı için Demokratik Hareketi

17


S i y a s e t

Sayı: 4 15 Nisan 2010

Kürdistan Bölgesi’ndeki diğer ittifaklar Gorran (Değişim) KYB’den koparak oluşan ve geçen yıl 25 Temmuz’da yapılan genel seçimlerde yüksek bir oy alarak sürpriz yapan Goran Hareketi Irak genel seçimleri için de iddialı olduğunu gösteriyordu. Bu Liste Irak genel seçimlerine ayrı bir liste olarak girdi. KYB’nin eski yöneticilerinden olan Nevşirvan Mustafa’nın liderliğindeki hareketin seçim sürecinde en fazla kullandığı argümanların başında “yolsuzluk’’ geliyor. Bu partinin etkili olduğu yerlerin başında Süleymaniye vardı. Bu listenin Kerkük ve Diyala vilayetlerinde etkili olması bekleniyordu ancak Kerkük’te istenen sonucun alınmadığı görüldü. Kürdistan İslami Birliği ve İslami Cemaat Kürdistan Bölgesi’ndeki bir diğer önemli liste ise Kürdistan İslam Birliği’dir.Selahattin Bahattin’in başkanlığını yaptığı Kürdistan İslam Birliği 2005 seçimine ayrı bir listeyle katılarak 5 milletvekili kazanmıştı. Böِlge’de yapılan son meclis seçiminde 4 sandalye kazanan parti daha çok Dohuk bِölgesinde güçlü. Liste, Kürdistan Bölgesi’nde demokratik bir otoritenin kurulması, yolsuzlukla mücadele, basının ِözgürleştirilmesi, yargının siyasi partilerin etkisinden uzaklaştırılması gibi konular üzerinde yoğunlaşıyordu. Liderliğini Ali Bapir’in yaptığı ve Kürdistan Parlamentosu’nda 4 sandalyeye sahip İslami Cemaat listesi ise ilk kez tek başına seçime katıldı. Daha önceki seçimlere Kürt ittifakıyla katılan parti 1 milletvekiline sahipti. Irakiye Listesi Sünni Devlet Başkan Yardımcısı Tarık el-Haşimi, laik ve Şii eski Başbakan İyad Allavi ve Sünni Salih el-Mutlak’ın oluşturduğu grup, seçimde milliyetçi bir temelde yarıştı ve seçimlerin galibi oldu. Ancak ittifakın planları, El Mutlak ve diğer bazı Irakiye adaylarının Baas partisiyle bağlantıları olduğu gerekçesiyle yasaklanması girişimleri yüzünden zora girdi. Bu listenin bünyesinde şu oluşumlar yer alıyor: Ulusal Iraklılar Listesi, Ulusal Irakiyyun Topluluğu, Yenileme Listesi, Ulusal Gelecek Topluluğu, Irak Türkmen Cephesi, Irak Arap Topluluğu, Irak Adalet ve Reform Hareketi, Bağımsız Ulusal kadrolar ve Seçilmiş Elitler, Bağımsız Adalet ve Sosyal Kalkınma Örgütü, Muhafazakâr Orta Akımı, Bağımsız Ulusal Irak Misakı Topluluğu, Ulusal Demokratik Topluluk, Geleceğin Akımı, Ulusal Nehreyn Cephesi, Reform ve Geliştirme Ulusal Hareketi (El Hal), Irak Ehli Hareketi, El Hayat Akımı

18

Irak Birliği Listesi Bu laik ittifakın başını, Şii İçişleri Bakanı Cevad el-Bolani, Anbar vilayetinden Sünni aşiret lideri Ahmed Ebu Rişa ve Ahmed Abdül Gaffur el-Samaray çekiyor. Bu listenin bünyesinde şu oluşumlar yer alıyor: Irak’ın Birliği, Irak Cumhuriyetçi Topluluğu, Irak Sahva Kongresi, Irak Misak topluluğu, Bağımsız Ulusal Yol, Irak Demokratik Ulusal İttifakı, Demokratik Toplum Hareketi, Bağımsız Irak Topluluğu, Tek vatan Kitlesi, Irak Öğrenci ve Gençler Ulusal cephesi,

Demokratik Özgür Irak Birliği Topluluğu, Kalkınma ve Barış Irak Kitlesi, Ulusal Adalet ve Kalkınma Cephesi, Halk Akımı, Irak Ulusal Tutum Hareketi, Irak Ümit Partisi, Ulusal Değişim Projesi, Cenan Mübarek, Dr. Abbas Dıeyç El Mamuri, Birleşmiş Irak Meclisi, Irak’ın Saygınlığı Cephesi, Irak Sosyal Hareketi, Irak İçin Toplanma, Birleşik Ulusal Akım, Fazıl El Lami, Şeyh Raim Ebu Cari, Muin El Saadi, Değişim Güçleri Oluşumu, Birleşmiş Cephe, Bağımsız Ulusal Akım, Demokratik Kasımcı Topluluğu, Ulusal Egemenlik Kitlesi, Parti ya da Oluşum, El Hilal, Irak Ulusal Hareketi, Bütün Irak Kitlesi, Evlatlarımız Kitlesi, Irak Ulusal Uğraşı Birleştirme Heyeti, Irak Ayan Meclisi Topluluğu Irak Uzlaşma Cephesi Bir zamanlar ülkenin en büyük Sünni ittifakı olduğu halde, Irak Uzlaşma Cephesi’nden 2005 seçimlerinden sonra kaçışlar oldu. Cephe halihazırda Irak İslam Partisi ve bazı aşiret liderlerinden oluşuyor. Bu ittifakın en ِönemli partileri Irak İslami Partisi (IİP), Ulusal Aşiretler Birliği Irak Ulusal Projesi ve Türkmen Adalet Partisi’dir. Partinin ِözellikle Diyala ve Selahaddin vilayetlerinde etkili olduğu biliniyor. Nitekim son vilayet meclisi seçimlerinde Uzlaşma Cephesi diğer vilayetlerdeki büyük kaybına rağmen bu vilayetlerde göِreli olarak daha az kayıp yaşamıştı. Bu listenin bünyesinde şu oluşumlar yer alıyor: Irak İslami Partisi, Bağımsız Aşiretler Ulusal Topluluğu Irak Türkmen Adalet Partisi, Irak Halkları Ulusal Topluluğu. Seçim Öncesi Senaryolar Seçimlere hazırlıklarda hem Irak’ın genelinde hem de Kürdistan Bölgesi’nde ittifaklar yarışı söz konusuydu. Kürtler seçimlere tek liste halinde girmek yerine farklı farklı listelerle girdiler. Şiiler de önceki dönemlerden farklı olarak parçalı bir şekilde seçime hazırlandılar. Türkmlenler de aynı şekilde p

Allavi’nin seçimlerden birinci çıkması ve hükümeti kurmakla görevlendirileceği meselesinin yanında gerçekte belirleyici olan onun yalnız olmasıdır.


S i y a s e t Sayı: 4 15 Nisan 2010

arçalı bir şekilde seçime gireceklerini ilan etmişledi ve bu yönde her bir parti farklı bir ittifakla birleşerek seçime girdi. KDP’nin seçimlerde sürpriz yapacağı söylentileri dolaşıyordu. KDP seçim sürecinde en az propagandayla yetindi. Ancak KDP’nin Kürdistan Bölgesi’ndeki siyaset sahnesinde en güçlü parti olacağı yönünde düşünceler hakimdi. Seçin anketlerinde

KDP’nin toplam 65 sandalyenin 25’ini alacağından bahsediliyordu. Ancak, KDP’nin içindeki yorumlar, var olan verilerden çok farklıydı. KDP’deki bazı yorumlara göre, Dohuk’ta KDP’nin dışında hiçbir parti hiçbir sandalye alamaz. Eğer, Dohuk’ta seçime katılım oranı % 85’e ulaşırsa, o zaman sandalye değeri artmış olacak ve ne Gorran ne KYB ve ne de İslam Birliği bir sandalye

Kaynak: Orsam

alabilir. “Ancak eğer bu oran aşağıya düşerse, Kürdistan İslam Birliği’nin bir sandalye alma ihtimali var’’ şeklinde düşünülüyordu. Seçim öncesi tahminlere göre KDP Dohuk’ta 9 ve Hewler’de 8 sandalyeyi garantiliyordu. KDP, Musul’da 8, Süleymaniye’de 2 ve Kerkük’te de 2 sandalye elde etme ümidindeydi. Ancak, Hanekin ve Bağdat’ta hiçbir sandalye elde edeceğini sanmıyordu. Bunun dışında, KDP azınlıklardan da 3 sandalye almayı beklerken toplamda 32 sandalye almayı hedefliyordu. Bu sonuç KDP’yi, değil sadece Kürdistan Bölgesi’nde; aynı zamanda bütün Irak’ta tek başına en çok sandalye elde eden büyük partilerle aynı hizaya getirmiş olacaktı. Gorran harketinin ise seçim öncesi çalışmalarına bakıldığınında beklentisinin çok oldğu anlaşılıydu. Ancak, seçim sonra sonuçlar Gorran hareketinin bekleni veremediğin or-

taya çıkardı. KDP, her halükarda Gorran ve KYB’nin alacağı sandalyelerden daha fazla sandalye almayı hedefliyordu. Seçim sonrası süreç Seçim ülkedeki başlıca dört partinin başarısıyla sonuçlandı. Ancak şimdi sürecin hangi yöne doğru gideceği meselesi hangi taraf yada tarafların hükümeti kuracağına bağlı. Bununlai ilgili olarak çok sayıda senaryo var. Seçim sonçlarına göre Maliki’nin Kanun Devleti Listesi 89 sandalye, Allavi’nin başkanlığını yaptığı El Irakiye listesi 91 sandalye, El Hekim listesi 70 sandalye ve Kürdistan İttifakı listesi 43 sandalye ile hükmeti kurma konusunda koalisyon için müzakereler yapacaklar. Dış güçlerin etkisi Seçimlerden önce de iddia edildiği gibi, hem ABD’nin hem de İran’ın Irak’a açık bir

Kürtler, önceki seçimlerden farklı olarak, 7 mart seçimlerine farklı listeler halinde katılma kararı aldı. Ancak bu listelerin yeni parlamentoda ulusal çıkarları ilgililendiren meselelerde tek ses olup olmayacakları ise net değil.

19


S i y a s e t

Sayı: 4 15 Nisan 2010

şekilde müdahale ettiği söylentileri dolaşıyor. Amerika Irak’tan çıkmadan önce, Sünnilerden, Şiilerden ve Türkmenlerden oluşan geniş tabanlı El Irakiye listesine destek veriyor. ABD’nin burada niyeti açık. Zira ABD Irak’tan çıktıktan sonra geride sağlam bir siyasi yapı bırakmak istiyor. ABD Kürtlerin de bu listeye destek vermesini umuyor. Buna karşılık ise, İran’ın etkisi altındaki Maliki, El Hekim ve Sadr grubu Irak’ın geleceği için yeni bir hükümet kurmak için kapalı çalışmalar yapıyor. Kürt İttifakı Kürtler seçime bölünmüş olarak girdiler. Ancak Kürtlerin parlamentoda milli çıkarlar konusunda birlikte hareket edecekleri sık sık dile getirildi. Bu konuda hem Kürt İttifakı’nın hem Gorran Listesi’nin hemde İslami grupların aynı çerçevede hareket etmeleri bekeleniyor. Irak’ta Şiiler ve Sünniler güçlendikçe Kürt ittifakına verilen önemde o oranda değişiklik gösteriyor. Kürdistan İttifakı’nın eskisi gibi önemi kalmamakla beraber ittifaka liderlik yapan Talabani ve Barzani’nin de hangi ittifakla hareket edileceği konusunda farklı görüşleri olabilir. Allavi şahsi olarak, Barzani ile çok yakın ilişkilere sahip. Bundan dolayıdır ki, seçimlerin hemen sonrasında ilk önce Barzani’yi ziyaret etti. Devlet başkanlığı meselesi Kürtlerin anayasa çerçevesinde anlaşma sağlayabileceği ittifakların sahip oldukları bağlılığın yanında, bir diğer önemli mesele de devlet başkanlığının kime verileceğidir. Kürtler, özellikle de Kürdistan İttifakkı, bu makamın Talabani’ye verilmesinden yana. Hem Kürtler hemde diğer siyasi güçler bunun hem Kürdistan Bölgesi hemde Irak için bir denge unsure olduğunu düşünüyor ve bunu açıkça dile getiriyor.

20

Allavi’yi bekleyen süreç Allavi’nin seçimlerden birinci çıkması ve hükümeti kurmakla görevlendirileceği meselesinin yanında gerçekte belirleyici olan onun yalnız olmasıdır. Şiilerin İran’ın etkisi altında olduğu bir durumda, Allavi ile yakınlaşma olmayacaktır. Bundan dolayı eğer Allavi, hükümeti kuramazsa kurma görevi Maliki’ye geçecektir. Şiiler arasındaki temel anlaşmazlık, Maliki’nin yeniden başbakanlığa aday olarak seçilecek olmasıdır. Eğer, Devlet Başkanlığı Kürtlere verilirse ve Şiiler kendi aralarında Adil Abdülmehdi gibi bir siyasetçiyi başbakanlık için seçerlerse ve onu devamlı desteklerlerse Kürtler bu defa Allavi ve ABD’yi destekleyebilir. Çünkü Kürtlerin Şiilerle geçmişe dayanan uzun bir deneyimleri var ve birbirlerini kolay anlıyorlar. Amerikan’nın duruşuna bakacak olursak şu görebilir ki, her ne durumda olursa olsun Irak’tan çekileceği için yeni bir hükümetin kurul-

masını çok yakından takip ediyor. Gelecek süreçte hükümeti kurma görevi ve devlet başkanlığı görevini kimin alacağı büyük bir önem taşıyor. Zira Irak’ın gelecek dönemde ABD olmadan ayakta kalması gerekiyor. Kürtlerin eğilimi Kürtler, önceki seçimlerden farklı olarak, 7 mart seçimlerine farklı listeler halinde katılma kararı aldı. Ancak bu listelerin yeni parlamentoda ulusal çıkarları ilgililendiren meselelerde tek ses olup olmayacakları ise net değil. Başkan Mesut Barzani, seçimlerden sonra yaptığı açıklamada, Kürt oluşumları ulusal meselelerde ortak hareket etmeye çağırmıştı. Gözlemcilere göre, dış müdahalelere uğramayan tek taraf Kürtlerdir. Kürtler hiçbir etkinin altında değil. Irak’taki herkes, Kürtler olmadan sürecin işlemeyeceği ve başarılı olamayacağı kanaatinde. Şiiler, diktatörlüğe karşı oldukları için Kürtlere yakınken, Sünniler ise Mezhebi olarak Kürtlere yakındır. Bir diğer taraftan da Sünniler Kütlerle coğrafik olarak büyük bir sınırı paylaşıyor. Bütün bu açılardan bakıldığında, Kürtler bütün taraflar için bir denge unsuru olarak belirleyici bir taraf konumundadır. Bütün taraflar, çoğunluğu elde ederek iktidar olabilmek için Kürtlere ihtiyaç duymakta. Cephe kurmak Hekim, Ocak ayının ortalarında Kürdistan Bölgesi’ne düzenlediği ziyaretinde, geniş tabanlı bir cephenin kurulması yönünde Kürdistan Liderliği’ne bir teklifte bulunmuştu. Bundan amaç, seçimlerden sonra Irak’taki siyasi süreçte ortak tutum içinde olacak ve özellikle de siyasi sürece katılma girişiminde olan eski Baasçıların dönüşüne karşı çıkmak için bir cephe kurulmasına zemin hazırlamaktı. Cabir Halife, Ammar el-Hekim’in amacının Irak’taki başlıca üç oluşumu içine alacak geniş tabanlı bir cephe oluşturmak; eğer olmazsa Kürtleri ve Şiileri içine alan iki oluşumlu bir cephe kurmak istediğini belirmişti. Kürdistan İttifakı Listesi üyesi Dr. Buhari Abdullah, “yeni cephenin seçim sonrası gelişmelere hazırlandığını ancak Kürtlerin İbrahim Caferi ve Nuri el-Maliki dönemlerindeki tecrübeyi göz önünde bulundurarak bazı ön koşullarının olması gerektiğini’’ söylemişti. Hükümet kurulması Yeni süreçte El Irakiye yeni hükümeti kurmak için çalışmalara başladı. Kürtler, hangi tarafta yer alacaklarına dair çizgilerini henüz netleştirmiş değiller. Yeni süreçte kimin nerde ne konumda olacağı siyasi teamüller ve muhatap olmaya bağlı.


S i y a s e t Sayı: 4 15 Nisan 2010

Kotadan razı olmayan Türkmenler zarar etti

Ken’an Şakir: “Kotayı kabul etseydik daha iyi olurdu ve nazımız geçerdi’’

Faysal Halil*

7 Mart seçimleri herkese ders olacak bir şekilde sonuçlandı. Seçime bölünerek giren etnik ve mezhebi grupların çoğu pişman. Zira bazı oluşumlar istediklerini alamadan seçimden başarısız bir şekilde ayrıldılar. Türkmenler de bu seçimden istediklerini alamayanlar arasında. Türkmenler daha önce kendilerine sunulan kotadan istifade etmeyerek seçimlere girdiler. Ancak şimdi onlarda hâkim olan düşünce şu zira bir azınlık kadar bir parlamentoda sandalye alamadılar: “Türkmenlerin kotayı kabul etmesi daha iyi olurdu’’ Erbil, Süleymaniye kentlerinde çok sayıda adayları vardı ancak seçim sonuçlarına göre sadece 3 bin oy alabildiler ve bu sonuç onlarda hayal kırıklığı yarattı. Zira onlar bu defaki seçimlerden çok şey bekliyorlardı.

21


S i y a s e t

Sayı: 4 15 Nisan 2010

Seçim öncesi durum Türkmen partileri geçmiş seçimlerin aksine, bu yıl Irak’ın genelinde yapılan genel seçimler için ortak bir cephe etrafında toplanmadıkları gibi, büyük ve başlıca ittifakların bir parçası olarak seçime girdiler. Birkaç partiden oluşan Türkmen Cephesi, daha önceki seçimlerde sadece bir aday çıkarabildi. Yani parlamentoda sadece bir temsilcileri vardı ve o da Sadettin Muhammed Emin’di. Kürdistan İttifakı Listesi’yle beraber seçime katılan Türkmen Kardeşlik Cephesi de bir kişiyle Irak Parlamentosu’nda temsil edildi ki o da Veliydin Muhammed Salih idi. Türkmen İslami Birlik Partisi lideri Abbas Bayati de Birleşik Şii Listesi üzerinden seçime girerek parlamenter olma hakkını elde edebilmişti. 7 Mart 2010’da yapılan Irak genel seçimlerine katılan başlıca Türkmen partileri kısaca tanıyalım.

22

Hâlbuki daha önceki seçimlerde 7 sandalyeleri vardı. Bu durumda Türkmenlerin zarar ettikleri açık bir şekilde görülüyor. Bu durum Türkmenlerde şaşkınlık yaratırken şimdilerde sebepler üzerinde duruluyor.

Türkmen Cephesi Türkmen Cephesi 24.04.1994’te kuruldu ve bu cephe Bölge’deki üç önemli Türkmen partisini bünyesinde toplamıştı. Türkmen İli, Bağımsız Türkmenler Hareketi ve Ulusal Türkmen Partisi bu Cephe etrafında toplanan üç önemli Türkmen partisiydi. Türkmen Cephesi, Irak’ın özgürleştirilmesinin ardından Türkmenlerin başlıca siyasi kanadı olarak siyasi sürece katıldı. 15.12.2005 seçimlerine katılan Cephe, sadece 1 sandalye alabildi. 30.01.2005’te yapılan il meclisleri seçimlerinde de ise Selahaddin kentinde 5 ve Kerkük’te ise 7 sandalye aldı. 31.01.2009’da yapılan il meclisleri seçimlerinde Selahaddin kentinde sadece 2 sandalye alabildi. Türkmen Cephesi’nin hedeflerini şu şekilde sıralayabiliriz: Irak toprağının ve halkının birliğini korumak, yeni Irak’ta yasalar temelinde bir devlet teşkili için çalışmak, silahlı milis güçlerin kalmaması ve siyasilerin müdahalelerinden uzak güçlü bir ordunun kurulması için çalışmak, Duz Hurmatu ve Telafer’de olmak üzere Türkmenlere ait iki bölgesinin kurulması için çalışmak. Şimdi bazı partiler bu cepheden ayrılıp başka listelerle ittifak kurmuş bulunmakta-

lar. Türkmen Cephesi de tek taraflı bir hareket olarak 333 numaralı El-Irakiye listesi üzerinden 7 Mart seçimlerine katıldı. Türkmen İli Partisi Türkmen İli Partisi, daha önce Ulusal Türkmen Partisi adı altında 1990’da Türkiye’de kuruldu. Irak Ulusal Türkmen Partisi, Nisan 1991 ve Kürdistan halkının ayaklanmadan başarı ile çıkmasının ardından, Kürdistan Bölgesi’nin çeşitli yerlerinde karargâhlarını kurdu. 13.06.1996’da Hewler’de yapılan kongrede partinin ismi Türkmen İli olarak değiştirildi. Bu parti şimdi, Riyaz Sari Kehye liderliğinde faaliyetlerini sürdürüyor. Türkmen İli Partisi, 2005’te Türkmen Cepsi oluşumunda yer almıştır. Riyaz Sari Kehya, 1956’da Kerkük’te dünyaya geldi. Keyha, ilk, orta ve lise eğitimini Kerkük’te aldı. Kehye, 1975’te Türkiye’ye gitmiş orada da Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde mühendislik okumuştur. Ankara’ya yerleşen Kehye, orada bulunduğu süre içinde muhalif Türkmen gruplarıyla hareket etmiştir. Kehye ve bazı arkadaşları, 1983 Anayasası’ndan sonra 1984’te Irak Türkmenleri Derneği adı altında bir derneğin açılışı için izin almıştır. Bu derneğin Türkiye’ye göç eden Türkmenlere yardım konusunda çok önemli bir rolü olmuştur. Türkmen İli Partisi, Türkmenlerin ulusal haklarının sağlanması ve Türkmen kültürünün geliştirilmesi için mücadele vermekte. Parti, ülkenin ilerletilmesinde Türkmenlerin Arap ve Kürtlerin yanında üçüncü büyük millet katılım sergilemesi için çalışmakta. Parti’nin programında Irak’ta coğrafik ve tarihi gerçekler temelinde federalizmin kurulması talebi yer almakla birlikte Türkmenlerin yasal güvencelerle, Irak’ta Arap ve Kürtlerden sonra üçüncü büyük millet olarak haklarının güvence altına alınması talebi yer almakta. Türkmen İli Parti’si, 316 numaralı Ulusal Irak İttifakı Listesi üzerinden genel seçimlere katıldı.


S i y a s e t Sayı: 4 15 Nisan 2010

İslami Türkmen Birliği İslami Türkmen Birliği 1990’da kurulmuş bir partidir ve Abbas Beyati liderliğinde faaliyetlerini sürdürmektedir. IranIrak savaşında, Irak ordusunda subay olan Beyati, savaş sırasında İran’a kaçmıştır. İran’da Yüksek İslam Devrimi Konseyi’nin çalışmalarına katılan Beyati, daha sonra Suriye’ye gidip oraya yerleşmiştir. Beyati, 15.12.1995’te Irak’ta yapılan genel seçimlerde Irak Birleşik Şii Listesi üzerinden parlamenter oldu. Partinin programında Türkmen halkının haklarının elde edilmesi ve bu hakların anayasada yer alması için mücadele edileceği ve partinin Türkmenlerin Kürt, Arap ve diğer milletlerle olan ilişkilerinin güçlenmesi için çalışılacağı geçiyor. Irak toprağının ve halkının birliğinin savunulması, Irak’ın inşası için çalışmanın yanı sıra İslam’a, vatana ve halka hizmet için iyi kadroların yetiştirilmesi partinin diğer amaçları arasında yer almaktadır. İslami Türkmen Birliği, Mart ayındaki genel seçimlere 337 numaralı Kanun Devleti Listesi’nin yanında yer alarak seçime girdi. Türkmen Adalet Partisi Türkmen Adalet Partisi, 26.03.2004’te kuruldu. Reformist siyasi bir parti kimliğine sahiptir. Türkmenlerin bütün siyasi, ekonomik ve toplumsal sorunlarının çözümü için çalışmalar yürütüyor. Daha önce Irak genel seçimlerine ve Irak il meclis seçimlerine Türkmen Cephesi saflarında katılmıştır. Parti, Irak halkının daha da ilerlemesi ve ülkenin sağlam temeller üzerinde inşası için çalışmalar yapmakta. Türkmen Adalet Partisi, 7 Mart 2010 Irak genel seçimlerinde 337 numaralı Irak Diyalog Listesi’nin bünyesinde yer alarak seçime girdi. Hayal kırıklığı Türkmenler seçimden istediklerini alamadılar. Türkmenler daha önce kendilerine sunulan kotadan istifade etmeyerek seçim-

lere girdiler. Ancak şimdi onlarda hâkim olan düşünce şu “Türkmenlerin kotayı kabul etmesi daha iyi olurdu’’ Erbil, Süleymaniye kentlerinde çok sayıda adayları vardı ancak seçim sonuçlarına göre sadece 3 bin oy alabildiler ve bu sonuç onlarda hayal kırıklığı yarattı. Zira onlar bu defaki seçimlerden çok şey bekliyorlardı. Bütün Irak’ta 5 sandalye elde edebilen Türkmenlerin bu sandalyeleri El Irakiye listesinin bünyesinde seçime katılan Türkmen Cephesi tarafından kazanıldı. Hâlbuki daha önceki seçimlerde 7 sandalyeleri vardı. Bu durumda Türkmenlerin zarar ettikleri açık bir şekilde görülüyor. Bu durum Türkmenlerde şaşkınlık yaratırken şimdilerde sebepler üzerinde duruluyor. Türkmen Bağımsızlar Hareketi lideri Ken’an Şakir bu konuda şu tespiti yapıyor: “Kürdistan’da güvenlikli bölgenin oluşmasıyla beraber Türkmen Cephesi oluştu. Ancak Saddam rejiminin yıkılmasıyla bu cephe Kürdistan’da kalmadı. Kerkük’e gittiler ve bundan dolayı da genel olarak Türkmen siyaseti zayıfladı. Cephenin çoğu karargâhı diğer Türkmen partileri tarafından işgal edildi. Bu zayıflamanın ilk sebebi oldu. Hewler’de sembol olmayan kişilerin aday olması az oy alınmasının sebebi idi. Bir diğer sebep ise çoğu partinin Kürt partileriyle hareket etmesi idi. Ancak ay oy alınması Türkmenlerin sayısının az olduğunu göstermez. Bu bir nüfus sayımı değildir. Biz 200 bin Türkmenin Hewler’de olduğunu tahmin ediyoruz. Ancak sadece 3 bin ol alınabildi. Çünkü çoğunluk Kürdistan İttifakı listesine oy verdi’’ Türkmenlerin Irak’taki nüfusu hakkında Şakir : “ 1957 sayımına göre Irak’ta 500 bin Türkmen vardı ve bu toplam nüfusun % 10 idi. Şimdilerde ise 3 milyon Türkmenin olduğu söyleniyor. Hristiyanlar kotaya uydu ve rahat bir şekilde 5 sandalye aldılar. Biz daha fazlaydık ve daha 10 sandalye talep edebilirdik. Kotayı kabul etseydik daha iyi olurdu. Nazımız geçerdi ve daha iyi adım atmış olurduk. Kürdistan Parlamentosu’na girebilen temsilcilerimizi de halkı seçime teşvik etmedikleri için eleştiriyorum’’ diyor. *Sivil Dergisi yazar

““Kürdistan’da güvenlikli bölgenin oluşmasıyla beraber Türkmen Cephesi oluştu. Ancak Saddam rejiminin yıkılmasıyla bu cephe Kürdistan’da kalmadı.”

23


S i y a s e t

Sayı:44 15 15Nisan Nisan2010 2010 Sayı:

Musul… Kardeşlik Listesi ile Hedba Listesi arasındaki sorunların son bulacağı öngörülüyor Diyalog / Musul

8 anlaşmazlık noktasından 5’inde anlaşmaya varıldı

Geçen sene Irak’ta yapılan yerel seçimlerin sonucunda meydana gelen sorunlar hala çözüme kavuşmuş değil. Musul, özellikle sorunların yaşandığı bir yer olarak sürekli gündemde yerini korudu. Musul’da çoğunluğu elinde bulunduran Hedba Listesi ile Kürt Kardeşlik Listesi arasındaki gerginlikler hala çözülmüş değil. Kürtler ile Sünni Hedba listesi sorunların çözümü konusunda Bağdat’ta bir araya geldi. İki taraf arasındaki anlaşmazlık noktaları konusunda kısmen anlaşmaya varıldığı belirtiliyor.

24


S i y a s e t Sayı: 4 15 Nisan 2010

Kardeşlik Listesi sözcüsü Darman Hetari, Hedba listesi ile hiçbir müzakere imzalamadıklarını ve Hedba Listesi’nin Ninova sınrılarının 2003 öncesi sınırlarına dönmesi, tutuklular dosyası ve göçmenlerin zararlarının tazmini konularına eğildiğini belirtti. Hetari, iki taraf arasında yapılan toplantıdan sonra kentte durumun iyiye gittiğini, Musul Valisi Esil Nuceyfi’nin Kürtlerin il meclis başkanlığı mevkiini alması konusunda rızasının olduğunu ve bunun Kürtlerin hakkı olduğunu herkese gösterdiğini ve ayrıca Peşmerge güçlerinin kentte kalması konusunda olumlu bir tutum içinde olduğunu belirtti. Anlaşmanın içeriği konusunda Hetari, görüşmelerin anlaşmayla sonuçlanmadığını ancak, el Irakiye Listesi temsilcisi Rafi İsevi’nin bir çalışma programı hazırladığını ve yakın bir zamanda bunun uygulamaya geçeceğini ifade etti. Kardeşlik Listesi başkanı Husrev Goran, Kürdistan Bölgesi İçişleri Bakanı Kerim Şengari’nin, Hedba Listesi Lideri Esil Nuceyfi, el Irakiye temsilcisi Rafi İsevi

ve BM temsilcisinin de hazır bulunduğu toplantı konusunda Hetari, üzerinde konuşulan maddelerin Kürtlerin çıkarına olduğunu ifade etti. Hetari, sözkonusu noktalarda Kürtlerin önemli bir avantaj sağlayacağını ve merkezde yer alacağını ifade etti. Toplantıya ilişkin Sava Radyosuna konuşan Hedba Listesi ve Musul Valisi Esil Nuceyfi, “8 anlaşmazlık noktası olduğunu 5 noktada anlaştıklarını ve üç nokta da prensipte anlaştıklarını ancak aradaki güvenin tam sağlanması için bir mekanizma olması gerektiğini’’ ifade etti. Seçimin El Irakiye Listesi tarafından kazanılması konusunda Nuceyfi, “bu süreçle birlikte Kardeşlik Listesi ile aralarındaki sorunların çözüleceğini umut ettiğini’’ söyledi. Hüsrev Goran da yaptığı açıklamada, Kürdistan İttifakı Listesi’nin El Irakiye Listesi ile, sorunların çözümü konusunda tam bir mutabakata varılmadan siyasi ortaklık yapmaması gerektiğini belirtti.

25


S i y a s e t

Sayı: 4 15 Nisan 2010

Irak Devlet Başkanlığı seçimi ve Irak Daimi Anayasasına göre yetkileri Hakim Avni Bezaz*

I

rak Daimi Anayasasının 66. Maddesine göre, Federal Uygulama yetkisi Devlet Başkanı ve Başbakana aittir. Yetkiler de anayasaya göre uygulamaya sokulmaktadır. Cumhurbaşkanı, Devletin başkanıdır, ulusun birliğinin sembolü, devletin temsilcisi, anayasaya bağlılığın esas kaynağı, Irak’ın bağlımsızılığının, egemenliğinin ve toprak birliğinin-bütünlüğünün korunmasının sorumluluğunu üstlenir. Devlet Başkanlığına seçilmek için şu şartlara haiz olmak gerekiyor: 1-Irak Doğumlu olmak ve anne babanın Iraklı olması. 2-40 yaşını doldurmuş olması. 3-Tanınmış olması, siyaseti iyi bilmesi, ulus nezdinde iyi, doğru sözlü, işini tam yapan, adaletli ve samimi biri olarak bilinmesi. 4-Yüzkızartıcı bir suçla cazalandırılmamış olması. 5-Baasçı olarak tanınan biri olmaması. Şunu da belirtmek gerekiyorki Anayasanın 69. Maddesine göre cumhurbaşkanlığı ve yardımcısının yada yardımcılarının seçimi yasal düzenlemelerle olur. Parlamentoda bulunan parlamenterlerin 3/2 oranındaki oyu (toplam 325 sandalyenin 210’una tekabül ediyor) cumhurbaşkanı seçilmek için yeterli. Eğer hiçbir aday gerekli çoğunluğu elde edemezse, bu durumda en fazla oyu alan iki aday rekabet eder. Bu aşamada en fazla oyu alan aday cumhurbaşkanlığı makamına oturmuş olur. Yani, ikinci aşamada toplum oyun yarısından fazlasınını alan (163) aday cumhurbaşkanı olur.

26

Cumhurbaşkanının Anayasal Yemini Cumhurbaşkanı, yeminini aşadağıda geçtiği şekliyle parlamentoda eder: “ Görev ve işlerimi içten bir şekilde yerine getireceğime, Irak’ın bağımsızlığı ve egemenliğini koruyacağıma, halkın çıkarlarını gözeteceğime, ülkenin federal ve demokratik sistemininin, toprağının, hava ve suyunun ve de zenginliklerinin selameti için çalılacağıma, genel ve özel özgürlükler ve adalet için çalışacağıma, emanetle yasalara ve tarafzılık ilkesine bağlı kalacağıma ulu ve büyük olan Allah’a yemin ederim. Allah sözlerime şahittir.’’ Cumhurbaşkanlığı süresi 4 yıl olup, görev süresinin dolmasından sonra sadece bir dönem daha seçilebilir. Cum-

hurbaşkanının görev süresi, hükümetin görev süresinin paralelinde olup, görevi yeni hükümetin kurulmasına kadar devam eder. Boşluk durumunda, yeni bir cumhurbaşkanı seçilir. Cumhurbaşkanı’nın yetkileri Cumhurbaşkanın şu yetkileri bulunuyor: Bir: Başbakanın teklifiyle, uluslararası suç, terörizm,

Cumhurbaşkanı, Devletin başkanıdır, ulusun birliğinin sembolü, devletin temsilcisi, anayasaya bağlılığın esas kaynağı, Irak’ın bağlımsızılığının, egemenliğinin ve toprak birliğinin-bütünlüğünün korunmasının sorumluluğunu üstlenir.


S i y a s e t Sayı: 4 15 Nisan 2010

mali ve idari yolsuzluk ile özel haklar haricindeki suçlardan tutuklu olanlar hakkında özel af çıkarmak. İki: Parlamentonun rızasından sonra uluslararası anlaşmaları onaylamak. Üç: Parlamento tarafından çıkarılan yasaları onaylamak. Dört:Anayasada berlirtilen durumlar doğrultusunda toplantı için seçilmiş parlamentoyu çağırmak. Beş: Yasalar çerçevesinde başbakanının teklifiyle madalya vermek. Altı: Büyükelçileri Kabul etmek. Yedi: Cumhuriyete dair törenlerler. Sekiz: Mahkemeler tarafından çıkarılmış idam kararlarını onay. Dokuz: Silahlı güçlerin yüksek komutanı sıfatıyla teşrifat ve kutlamaların düzenlenmesi. On: Anayasada belirtilen ve aynı zamanda anayasanın 75 maddesi uyarınca başkanlığa dari diğer her yetkiyi uygulamak:

1. Başkan parlamento başkanına yazılı olarak görevden çekildiğini bildirebilir. Sunumdan 7 gün sonra, yazılı sunum işleme geçirilmiş sayılır. 2. Başkan yerinde olmadığında yerini yardımcısı alır. 3. Her ne suretle olursa olsun, başkanın yerinden ayrılması durumunda yerini yardımcısı alır. 4. Yardımcısının olmaması durumunda yeni başkanın 30 gün içinde seçilmesi şartıyla geçici olarak yerini parlamento başkanı alır. 5. Başkan, seçimde birinci olan partiyi hükümeti kurmakla görevlendirir. 6. Eğer hükümet kurulmazsa 15 gün içinde yeni bir aday belirler. 7. Başbakanın olmaması durumunda devlet başkanı yerini tutar ve 15 gün içinde yeni birini görevlendirir. Bütün bunların yanında, Irak’ta devlet başkanının yetkileri azdır. *Parlamento Yasama Komisyonu Başkanı Yardımcısı

27


S i y a s e t

Sayı: 4 15 Nisan 2010

Neçirvan Barzani: “Enerji temini konusunda Kürdistan’ı Dünya haritasına yerleştirdik’’ Diyalog/Hewler

28


S i y a s e t Sayı: 4 15 Nisan 2010

Kürdistan Bölgesi hükümetinin petrol siyaseti son birkaç yıldır sorunlarla karşılaşıyor. Bu sorunların en belirgini de merkezi hükümetin karşıtlık politikası olmuştur. Merkezi hükümette meseleye ilişkin en fazla sorun yaratan isimlerin başında da Kürdistan Bölgesi’nin petrol üretimine ve ihraç etmesine karşı olan petrol bakanı Hüseyin Şehristani geliyor. Şehristani, yabancı petrol şirketlerinin bölgeye gelmemesi için çalıştı ve onları bölgeden soğutma çabası içine girdi ve bu amaçla bölge hükümeti için çok sayıda töhmette bulundu. Ancak, Bölge son olarak 01.06.2009’da petrol ihraç ettikten sonra ekonomistler ve siyasi gözlemciler bunu bölgenin enerji başarısı olduğunu kaydettiler. Şimdi bölgede 40’tan fazla petrol şirketi faaliyet gösteriyor ve bazıları yeni petrol yatakları bulduklarını bildiriyor. Irak parlamentosunda bulunan petrol ve gaz komisyonunun eski başkanı Ali Belo, “aynı hükümetin ve aynı kişilerin göreve gelmesi durumunda Erbil ile Bağdat arasındaki sorunların devam edeceğini’’ söylüyor. Belo, sorunun daha da derinleşeceğini ve teamülün daha da sertleşeceğinin altını çiziyor. Irak hükümetin, Bölge’nin yabancı petrol şirketleriyle anlaşma yapmasına karşı çıkıyor ve bölge hükümeti de buna çıkarak petrol imzalamanın anayasal çerçevede hakları olduklarını belirtiyor. Anayasal ve yasal değişiklikler süreci çerçevesinde gelecekte daha fazla sorunun Irak’ın gündemine düşe-

ceğine kesin gözüyle bakılıyor. Bundan dolayı bundan sonraki süreçte bazı yasaların onayı konusunda Bağdat ile Erbil arasında bazı sorunlar ve gerilimler yaşanabilir. Bu gerilim ve sorunlar özellikle de doğal zenginliklerin paylaşımı konusundaki yasanın çıkmasında yaşanabilir. Bölge’nin eski başbakanı Neçirvan Barzani, bu yasanın çıkmasının önemli olduğunu her defasında yinelemiş ve bu yasanın hemen parlamentoda kabul edilmesini istediklerini bildiriyor. Barzani: “ Bu yasanın çıkmasının Kerkük sorunu için de istifadesi olur’’ diyor. Şunu ifade etmek gerekiyor ki, Irak’ta siyasi ve emni durumun normalleşmesi Irak’taki enerjiden en büyük hisseyi kapmak için süper güçlere de kapı açmış olacak. Siyasi gözlemcilere göre Kürdistan Bölgesi hükümeti, Bağdat’ın petrol anlaşmalarına karşı olan çabalarını boşa çıkararak başarılı bir çizgi çizdiğini belirtiyor. Bölge hükümeti, petrolün dışında bütün muhalefetlere karşı çıkarak doğal gaz ihracı yapmaya hazırlanıyor. Neçirvan Barzani, anlaşmalarını uluslar arası yasa ve petrol uzmanlarına gösterdiklerini belirterek şöyle dedi: “Hepsi anlaşmaların anayasal olduğunu ve hiçbir sorun taşımadığını belirtti’’ dedi. Amerikalı ve Avrupalı strateji ve düşünce kurumları petrol ve doğal gaz konusunda yapılan çalışmaların Nerçirvan Barzani kabinesinin attığı adımların en önemlisi olduğunu belirtiyorlar.

“Bizi durdurmak istiyorlar ancak biz teslim olmayız’’

29


S i y a s e t

Sayı: 4 15 Nisan 2010

Büyük petrol şirketleri ve süper güçler Kürdistan Bölgesi’nde petol ve doğal gaz alanında faaliyetler göstererek Bölge’nin kalkınmasında ve canlanmasında önemli roller üstlenmek istiyorlar. Bölge hükümeti ile petrol anlaşmaları imzalayan büyük şirketler, Bağdat ile Erbil arasındaki sorunların aşılması ve meselenin Erbil lehine sonuçlanması için kenti ülkelerinin Bağdat üzerinde baskı uygulamaları için dolaylı olarak çalışıyor. Kürdistan Bölgesi hükümeti, hem petrolde hem de doğal gazda, Amerika, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya gibi süper güçleri bir denge unsuru olarak kullanarak büyük şirketlerin ilerde lobi çalışmaları çerçevesinde Kürt davasına yardımcı olmaları için siyasi ve ekonomik gayret sarf ediyor. Bölge’nin Petrol Bakanlığı şimdi de Bağdat’ı petrol şirketlerinin payını vermemesi durumunda petrol ihracını durdurma tehdidinde bulunuyor. Petrol ihracının da bu senin sonuna kadar günlük 100 bin varilden 500 bin varile artması bekleniyor. Bu sayının 2011’in sonuna kadar günlük 1 milyon varil olması için çalışmalar devam ediyor. Şuna dikkat çekmek gerekiyor ki Barzani başkanlığı döneminde 25 eylül 2008’de Güney Kore’yi ziyaret ederek petrol üretimi ve çıkarılması için Kore Milli Petrol Şirketi (KNOC) ile bir petrol anlaşmaları imzaladı. Barzani, bu anlaşmadan sonra, bu anlaşmanın alt yapı ve enerji çerçevesinde Kürdistan halkına hizmet

30

için yapıldığını vurguladı. Ancak, merkezi hükümet ve özellikle de Petrol Bakanı Hüseyin Şehristani yine sert tepkilerle bu anlaşmaların yasal olmadığını bildirdi. Barzani’ye göre Irak Anayasasının Kürtler açısından en önemli ve en güçlü yönünün Kütlere petrol anlaşması imzalaması yetkisini vermesidir. Bundan dolayı Barzani, petrol ile ilgili adımlarının hepsinin anayasal çerçevede olduğunu belirtiyor ve bu münasebetle de daha önde bütün Iraklı tarafların üzerinde hemfikir olduğu petrol ve gaz kanununu Kürdistan Bölgesi’nin lehine çevirmek için çalışıyor. Neçirvan Barzani, işi Bağdat’ta bırakmaları durumunda şimdi gelinen noktaya gelmemiş olacaklarını ve hatta 10 megabayt elektriklerinin arttırılması için Mam Celal’in Elektrik Bakanlığını aramak zorunda kaldığını belirtiyor. Barzani: “Elektrik Bakanı elektrik Kürdistan Bölgesi’nin elektrik siyasetinin iflas ettiğini açık bir şekilde ifade ediyordu. Ancak 500 megabaytlık elektrik istasyonunu açtığımızda onu da davet ettik ki Kürdistan Hükümetinin elektrik siyasetinin iflas etmediğini görsün diye’’ Enerji meselesinin kendisi ve Aşti Hewrami ile değil ulus ile ilgisi olduğunu ve enerji temini konusunda Kürdistan’ı Dünya haritasına yerleştirdiklerini ifade eden Barzani, merkezi hükümet tarafında çok defa engellendiklerini ancak hiçbir şekilde ve hiçbir zaman teslim olmadıklarını ve teslim olmayacaklarını da belirtti.


S i y a s e t Sayı: 4 15 Nisan 2010

Zeynep Dağı: “Türkiye’nin yapısal sorunlarının özünde anti-demokratik uygulamalar yatmaktadır’’ «Demokrasi standardının yukselmesi, Kürt sorununa da çözüm getirecektir» Biyografisi Zeynep Dağı, 20 Aralık 1964’te Ankara-Gölbaşı’nda doğdu. Babasının adı İbrahim, annesinin adı Fatma’dır. Akademisyen; Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdi. Yüksek lisansını ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde; doktorasını Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde tamamladı. Gazi Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalıştı. George Washington University’de misafir araştırmacı olarak bulundu.

Yardımcı doçent olarak, Atılım Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyeliği, Demokrasi Platformu Dergisi’nde editörlük, Bugün gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Basılı üç kitabının yanısıra yurtiçi ve dışında makaleleri yayınlandı. 23. Dönem’de Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi Türk Grubu Üyesi ve Avrupa-Akdeniz Parlamenter Asamblesi Türk Grubu Başkanı. Çok iyi düzeyde İngilizce bilen Dağı, evli ve 2 çocuk annesidir

31


S i y a s e t

Sayı: 4 15 Nisan 2010

Zeynep Dağı, Türkiye’deki siyasi gelişmeler konusunda Diyalog dergisinin sorularını yanıtladı.

larının çözümü konusunda kararlı siyasi adımlar atıldığı görülür.

AKP’nin Türkiye’deki sorunlar karşısındaki tutumu çok defa belirsiz kalıyor. Hatta bazen sorunları dosyasından çıkartıp bir kenara atabiliyor. Acaba AKP parlamento seçimleri için kalan 15 aylık süre zarfında demokratik öncelik, Kürt Sorunu’nun çözümü ve anayasanın değiştirilmesi gibi, ülkede askıda kalan sorunların çözümünde ne kadar başarılı olabilir?

AKP’nin şimdiye kadar günlük ve kısa vadeli politikalarla Türkiye’deki sorunları çözmeye çalıştığını, bu yolla kendini saklayarak hükümetinin geleceğini tehlikeye atmak istemediğini’’ düşünen siyasi gözlemciler var. Eğer bu düşünce doğruysa, AKP’nin bu tavrı stratejik meselelerin önünde engellerin oluşmasına yol açmaz mı ve bu engellerin daha da derinleşmesine sebebiyet vermez mi? AK Parti soruda iddia edildiğinin tersine günlük ve kısa vadeli politika değil, gerek iç ve gerekse dış politikada uzun vadeli ve vizyoner bir politika izlemektedir. Demokratikleşme konusunda göstermiş olduğu kararlılık da, Türkiye’nin ekonomik ve siyasi istikrarına katkıda bulunmuştur. Türkiye’nin geleceğini kurmada ve ülkemizi 10 yıllık zaman diliminde dünya ekonomisinde ilk 10’a gelmesi konusunda altyapı çalışmalarına devam etmektedir. Dolayısıyla, bir akademisyen ve milletvekili olarak, bu sorunun taşıdığı iddianın yanlış olduğunu düşünüyorum.

- AK Parti iktidara geldiği 3 Kasım 2002’den bu yana, Türkiye’nin demokratikleşmesi yönünde çok ciddi adımlar atmıştır ve atmaya da devam ediyor. AK Parti’nin iktidara geldiğinde yaptığı ilk icraatlara baktığınızda da bu çok net anlaşılmaktadır. Demokratikleşme konusunda Bilgi Edinme Hakkı’nın yasalaşmış olmasından Doğu ve Güneydoğu bölgesinde devam eden “olağanüstü hal” uygulamalarının kaldırılmasına kadar uzanan çok geniş yelpazedeki iyileştirmelere imza atmıştır. Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde Özal dönemi ve AK Parti dönemi öne çıkmaktadır. 1980’lerde Özal, ekonomik, siyasi ve hukuki açıdan Türkiye’nin yeniden yapılanmasının öncüsü olmuştur. Ancak, 1990’lı yıllardaki koalisyon yönetimleri Türkiye’yi hem derin bir ekonomik krize sürükledi hem de demokratikleşme süreçlerinde tıkanmalara neden oldu. AK Parti ise 2002’den bu yana bir yanda ekonomik krizleri çözerken diğer yandan da Türkiye’nin demokratik standartlarının yükselmesi yönünde net bir siyasi tutum belirledi. 17 Aralık 2004 yılında Türkiye’nin AB ile müzakerelere başlanacağı kararının alınması da bunun en somut örneklerindendir.

32

Dolayısıyla, AK Parti’nin 8 yıllık icraatına bakıldığında, önceki iktidarların yaptığı gibi sorunları görmezden gelen zihniyetin terk edildiğini, Türkiye’nin yapısal sorun-

Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde Özal dönemi ve AK Parti dönemi öne çıkmaktadır.

AKP’nin Kürt meselesi karşısındaki tutumuna gelelim. Türkiye’de şuanda “Demokratik Açılım”da bir kriz yaşandığını ve meselesinin unutulmaya başlandığını görüyoruz. Bu konudaki düşünceniz nedir? Acaba AKP Kürt meselesinde ne kadar adım atmak istiyor? Sayın Başbakanımız, 2005’de Diyarbakır’da çok net bir şekilde Kürt sorununda söz etmiştir. Bu bağlamda da sorunun demokratik açılımlarla çözümüne büyük önem vermiştir. Aslında Türkiye’nin tüm yapısal sorunlarının özünde antidemokratik uygulamalar yatmaktadır. Dolayısıyla ülkede bireyin hak ve hukukunu güçlendiren adımlar, demokrasi standartlarının yükselmesi diğer sorunların yanı sıra Kürt sorununa da çözüm getirecektir. Sayın Başbakanımız Demokratik Açılım konusundaki kararlılığını ise her platform-


S i y a s e t Sayı: 4 15 Nisan 2010

da tekrarlamaktadır. Yeni anayasa çalışmaları da aslında demokratik açılımın bir parçasıdır. Dolayısıyla Türkiye’nin 81 ilinin 80’inden milletvekili çıkaran AK Parti, Türkiye deki tüm kesimleri kucaklayan merkez bir parti konumundadır. AK Parti de zaten gücünü Doğudan Batıya, Kuzeyden Güneye uzanan geniş yelpazede tüm halkla buluşmasından almaktadır. Bazı siyasi gözlemciler, AKP’nin Kürtleri muhattap almadan Kürt meselesini çözmeye çalıştığı düşüncesinde. Acaba AKP, BDP olmaksızın başarılı olabilecek mi? Ya da, acaba AKP siyasi kazanımlar elde etmek için bu meseleyi siyasi bir kart olarak mı kullanmak istiyor? Sayın Başbakan Demokratik Açılımı AK Parti’nin bir projesi olarak değil, bir Türkiye projesi olarak görmektedir. Bu nedenle de, Demokratik Açılım aynı zamanda Milli Birlik ve Kardeşlik Programı olarak da anılmaktadır. Demokratik Açılım Ak Parti’nin Genel Merkezde hazırlayıp, sunduğu bir paket olmamıştır. Aksine, İçişleri Bakanının koordinatörlüğünde Türkiye’de her kesimle görüşülerek, istişare edilerek şekillenmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda da BDP de dahil olmak üzere tüm toplumsal kesimlerle diyalog içinde çözüm arayışı esas alınmıştır. Akademik çevrelerden medyaya, sivil toplum kuruluşlarından yazarlara uzanan geniş yelpazede tüm aktörler sürece dahil edilmektedir. Son olarak demokratik açılım Türkiye’nin demokratikleşmesinin geleceği açısından son derece kritik öneme sahiptir. Türk-Kürt-Alevi-Gürcüsü-Lazı yani hep birlikte bu ülkede yaşayan her bireyin bu sorunun çözümüne katkıda bulunma sorumluluğu vardır. Türkiye’de Türk devletinin sadece Türkler’den oluştuğu anlayışı mecvut. Bu ülkede “ tek bayrak, tek ulus, tek dil ve tek toprak vb.” şeklinde vatandaşlık, devlet ve nasyonalizm kavramları, Anayasa metinlerinde Türkçeyle tanımlanmış. Yani devletin resmi ideolojisi şimdiye kadar bu ayakları üzerinde durmuş. Acaba

Türkiy’e Cumhuriyeti devletininnin ayrım yapılmaksızın bütün oluşumların devleti olduğuna yönelik devlet, ulus ve vatandaşlık kavramları için yeni bir tanımlama bulunmasının vakti gelmedi mi? Demokrasinin kurumsal olarak yerleşmesi hepimizin bildiği gibi zaman alan bir süreçtir. Türkiye Özal’dan bu yana bir zihniyet değişimi yaşamaktadır. AK Parti bu zihniyet değişiminin günümüzdeki tek temsilcisidir. AK Parti bir yanda içerde yapısal sorunlarını çözerken, bir yandan da bölge ülkeleri ile barışçı bir dış politika geliştirmeye büyük bir önem vermektedir. Bütün bu gelişmeler ışığında, AK Parti 12 Eylül’de süngülerin gölgesinde yapılan anayasayı değiştirmeye çalışmaktadır. 1982 Anayasasının her ne kadar yarısı değişmiş olsa da, Anayasanın militer ruhu hala Türkiye’deki toplumsal uyumun ve barışın önünde bir engel teşkil etmektedir. Dolayısıyla, anayasanın değiştirilmesi ile birlikte, Türkiye’de Kürt sorunu gibi var olan pek çok sorunun çözümü de daha kolay olacaktır. 22 Temmuz 2007’de seçime katılım oranı ve AK Parti’nin aldığı orana bakacak olursak, Türkiye’de halkın güçlü bir demokrasi talebinin olduğu görülür. Halkın sorunlarının çözümüne verdiği destek de, başarıyı da birlikte getirecektir.

Sayın Başbakan Demokratik Açılımı AK Parti’nin bir projesi olarak değil, bir Türkiye projesi olarak görmektedir. Bu nedenle de, Demokratik Açılım aynı zamanda Milli Birlik ve Kardeşlik Programı olarak da anılmaktadır.

33


E k o n o m i Sayı: Sayı:43 1515Nisan Mart 2010 2009

Ortadoğudaki en uzun hava yolu Hewler uluslar arası hava limanı deneme uçuşlarıyla hizmete girdi

Hewler Hava Limanı yılda üç milyon turist kapasiteli en uzun hava limanlarından biri olacak şekilde yapıldı. Kürdistan Bölgesi, ortadoğudaki en büyük hava limanlarından birine sahip oluyor. Yapımı Türk inşaat firmaları tarafından üstlenilen ve hizmete girme aşamasında olan Hava limanı, yılda 3 milyon turistin geçişi için tasarlanmış. Hava limanının ilk etapta deneme uçuşları için hizmete girdiği geçtiğimiz 24 Mart 2010 tarihinde ilan edildi. Açılışla ilgli olarak gazetecile konuşan Hava Alanı genel müdürü Staford Clarry Hava Alanın yönetimi ve çalışma şekli konusunda açıklamalarda bulundu. Clarry, yaptığı açıklamada, “Kürt halkının başına gelenlerden sonra, onlar için yapılan hava limanı askeri amaçlı kullanılıyordu. Ancak bugün sivil bir hava alanı oldu ve Kürtleri dünyaya bağlıyor. Her Kürt bundan gurur duymalı. ’’ dedi. Havalanın sadece turistik amaçlı olmadığını söyleyen Clari, çok açıdan bundan faydalanılacağını özellikle de kültürel alışveriş, diğer halk ve Kürtler arasında uzmanlık alışveriş açısından büyük bir yarar taşıdığın ifade etti.

34


E k o n o m i Sayı: 34 15 Mart Nisan2009 2010

Hizmete girme aşamasında olan Hava limanının, yılda 3 milyon turistin geçişi için tasarlandığını söyleyen Clarry, bunun bölgeye büyük bir yararının olacağını söyledi ve ayda 686 uçağın hava limanına inip kalkacağını belirtti. Hava limanının aynı zamanda önemli bir gelir kaynağı olacağını belirten Clarry, bununla birlikte halk için büyük iş fırsatlarının açılacağının altını çizdi. Belirtmek gerekiyorki bu yeni yapılan hava limanı Orta Doğudaki en uzun hava alanı olma özelliğini taşıyor. Hava Limanı’nın uzunluğu 4800 metre olup genişliği ise 90 metredir.

35


E k o n o m i Sayı: 4 15 Nisan 2010

Piyasa ekonomisi ve plan:

Kürdistan ekonomisinin seyri Faysal Ali

36

Dünya ekonomisi, son birkaç on yıl içinde, bazı siyasi ve ekonomik değişimler yaşadı. Bu durum, ülke ekonomisinin yönetiminde planlı çalışmanın devamı üzerinde şüpheler oluşturdu. Sosyalist devletlerin çöküşü ve plan uygulayan bazı devletlerin ekonomilerinin gelişim süreci deneyiminin başarısızlığının ortaya çıkması, bunun somut örnekleridir. Asya kaplanları ve uluslar arası hazine ile uluslar arası bankanın gelişmiş ülkeler üzerindeki baskısının gözle görülür bir etkisi var. Zira özellikle de çok borçlanan ülkeler, dayatılan ekonomik sistemi uygulamaya zorlanıyor.


E k o n o m i Sayı: 4 15 Nisan 2010

Değer sistemi Dünya ekonomisindeki gelişmeyle beraber, piyasa temelli ekonomik sistem, planlamayı ekonomi yönetimi üzerinde egemen kıldı. Ancak, gelişmiş ülkelerde ekonomik, sosyal ve siyasi durumun karışması, karar mercileri için büyük bir sorun yaratmıştır. Bu durum, özellikle üretimde temel oluşturma konusunda kriz yaşandığında, Kürdistan Bölgesi’yle beraber Irak için çok belirsizlikler doğuruyor. Geçmiş birkaç on yıl içinde çok sayıda çarpıklık ve dengesizlik yaşandı. Bunun sebebi ülke içinde uygulanan sağlıksız ekonomik siyaset ve arda arda yaşanan savaşlardır. Ekonomik ambargo ise, sorunu daha da derinleştirmiştir. Dış borçların artması ve işsizlik oranının artması, ekonomik alt yapının zayıflığı, kurumsal yapının işten düşmesi gerilmeyi ve gerekli yasal düzenlemelerin yapılmamasını beraberinde getirmiştir. Bu içinden çıkılmaz durum, Kürdistan Bölgesi’nde çalışma mekanizmasını da çökertti. Çalışma mekanizması, genel olarak hükümetin baskısı altında sağlıklı bir şekilde çalışamayınca gerekli üretimi yapamayacak duruma geldi. Rekabetin zayıflığı hükümet ile özel sektör arasında ayrıcı bir durumun meydana gelmesine neden oluyor. Şimdi açık olan şu ki piyasada var olan kurumların durumu ve ekonomik belirsizlik vaziyete dair yorumda bulunmayı kolaylaştırıyor. İşsizliğin yükselmesi ise, sermaye sahibi olanların lehinde işleyerek onları iyice şişiriyor.

İlerleme için ekonomik formül Şartlar, bölgenin bir plana ihtiyaç duymasını beraberinde getiriyor. Bu sadece ekonomik sektörler arasında koordinasyon için değil; aynı zamanda sosyal güçleri de birbirine uydurmak için olmalı. Bunlar arasında ekonomik bir formül ile bir yere varılabilinir. Bu formül, ekonomik ve sosyal gelişmeye dair uzun vadeli bir stratejik plandan geçer. Bu plan, taraflar arasında kazanç ve görev dağılımı konusunda şeffaf görüşmeler ve müzakereler yoluyla olabilir. Yani, burada, şunu belirtmek gerekiyor ki, piyasa gücü tek başına çıkarlar arasındaki dengeyi korumaya yetmiyor. Çünkü bölgede insanlar iş yapabilecek yeterlilikte değil. Ebetteki bunun için güçlü bir kurumsal donanıma ihtiyaç var. Böyle bir durumda, plan hükümete büyük bir yardımda bulunabilir ve uzun vadede gelişmeyi sistematik bir hale getirebilir. Bununla beraber, iç ve dış değişiklikler de yerli yerine oturabilir ve böylelikle Kürdistan Bölgesi üzerindeki olumsuzluklar da kalkmış olur. Irak’ın Uluslar arası Ticaret Organizasyonuna bağlanmasından sonra, Bölge’nin ekonomisi her zamankinden daha fazla plana ihtiyaç duyuyor. Şüphesiz ki bu organizasyonla beraber, Kürdistan Bölgesi ve Irak ekonomisi dünya ekonomisiyle daha hızlı bir ekonomik entegrasyona girmiş olur.

“Şartlar, bölgenin bir plana ihtiyaç duymasını beraberinde getiriyor. Bu sadece ekonomik sektörler arasında koordinasyon için değil; aynı zamanda sosyal güçleri de birbirine uydurmak için olmalı.”

37


TE ka or ni ho m i

Sayı:44 15 15Nisan Nisan2010 2010 Sayı:

Irak’ın en yeşil kenti: Hewler Ziyad İsmail

P

arklar Genel Müdürlüğüne göre, Hewler Irak’n en yeşil kenti olarak anılıyor. 2005’ten önce Hewler’de yeşillik oranı sadece % 1 iken şimdi bu oran çok daha fazla artmış bulunuyor. Parlakler Genel Müdürlüğü eski müdürü Nevzat Ethem, Hewler’de daha önce yeşil alan oranının % 0.3 olduğunu, ancak şimdi bu oranın % 8 olduğunu belirtti ve bunun dünya standardı olan % 30’a yükseltilmesi için proje hazırlandığını belirtti. Ethem, hükümetin bu konuyla ilgili olarak çok önemli çalışmalar içinde olduğunu ve hükümetin halkı ağaç dikmeye teşvik ettiğini belirtti. Ağaç dikme aşamasının üç bölümden oluştuğunu bildiren Ethem, 2008’de 250 bin ağaç dikimi için ağaçların çeşitli yerlere dağıtımının yapıldığını, ikinci ve üçüncü bölümler için ise 2009’da ilk etapta 40 bin ve daha sonra ise 60 bin ağaç dağıtımının yapıldığını söyledi.

38


E k To na or mi hi

Sayı: 4 15 Nisan 2010

Uygulamanın başarılı geçtiğini belirten Ethem, bazı yerlerde % 75 bazı yerlerde % 60 ve bazı yerlerde de % 40 başarı elde edildiğini ve bunun ortalama % 58 başarı demek olduğunu söyledi. Ethem, % 42’lik zaiyatın vatandaşların ağaçlara hizmet etmemesinden kaynaklandığını söyledi. Şuana kadar da maddi cezalandırma yapmadıklarını belirten Ethem: “biz vatandaşları maddi ceza yoluyla hizmete teşvik etmiyoruz. Biz vatandaşlar içinde bir sevgi oluşmasını istiyoruz. En başta şu kararı aldık: Eğer vatandaş ağaca hizmet etmiyorsa kendi cazasının ne olacağına kendisi karar versin. Bundan dolayı biz vatandaşlarda bir sevgi oluşmasını bekliyoruz’’ diye konuştu. Ethem, Hewler kentinin % 30’una ağaç dağıtıldığına dikkat çekerek kentte çok sayıda yeni parkın yapıldığını ve eskilerin ise yenilendiğini ifade etti. Ethem, geçmiş 4 yıl içinde Hewler’de 27.000 bin ağacın dikildiğini, 8 milyon 200 bin gül ekildiğini ve bunun 83 km uzunluğa denk geldiğini ifade etti. Malzemenin kendilerini ait olduğunu ifade eden Ethem, bundan dolayı fazla bir bütçe harcaması olmadığını sözlerine ekledi.

39


K ü l

t ü r

Sayı: 4 15 Nisan 2010

Işık Üniversitesi’nin rektörü Profesör Dr. Salih Hoşoğlu:

“Üniversitelerin ve bölümlerin açılmasında belli kriterler getirilsin’’ Kürdistan Bölgesi’nde eğitim ve öğretim her geçen gün yeni okul ve üniversitelerin açılmasıyla modern ve dünya standartlarına ulaşmaya çalışıyor. Bölge hükümetinin son zamanlarda uygulamaya koyduğu özel eğitimden çok sayıda öğrenci faydalanıyor. Bölge’de değişik ülkelerin açtığı çok sayıda üniversite var. Bu üniversitelerden biri de Türkiye’den gelen bilim adamları tarafından kurulan Işık Üniversitesi. Diyalog dergisi olarak, 2008 yılında kurulan üniversitenin bugün gelinen noktada nasıl bir gelişme gösterdiğini üniversitenin rektörü sayın Prof. Dr. Salih Hoşoğlu’yla konuştuk.

40


K ü l

t ü r

Sayı: 4 15 Nisan 2010

Müessesenizin tarihinden kısaca bahsedebilir misiniz? Salih Hoşoğlu: Fezalar eğitim kurumuna bağlı bir müessese olan Işık üniversitesi, 2008 yılının başında Kürdistan Bölgesi hükümetinden onay alarak kuruldu. On iki kişilik eğitim kadrosu Irak’tan ve Türkiye’den olan kişilerden oluşuyor. Üniversite, Eylül 2008’den itibaren fiili olarak kayıtlarına başladı ve bir taraftan da prosedürlerini oluşturmaya ve yerlerini temin etmeye başladı. Kurumumuz 22 Kasım 2008’de Bölge Başbakanı Sayın Neçirvan Barzani, Türkiye başkonsolosu ve çok sayıda üst düzey yetkili ve milletvekilinin katılımıyla açılışını yapmış oldu. 60 metre üzerinde olan Üniversitemizde eğitim dili İngilizce olduğu için İngilizce bilmeyenler için hazırlık sınıfı açtık. 5 programla eğitime başladık ancak 2009’da bu programlar çeşitlendi. Çünkü öğrenci sayısı 160’tan 380’e ulaştı. 2008 yılında 8 programda öğrenci aldık ve bu sayıyı 10’a çıkarmayı hedefliyoruz. Üniversitenizin Türkiye’de ya da başka bir ülkede ofisi var mı? Salih Hoşoğlu: Fezalar kurumunun organik olarak başka bir ülkede bir şeyi yok ama Fezaların çok önceden başka ülkelerde eğitim ve üniversite tecrübesi var. Bir gönül bağı var yoksa fiziki olarak bir bağlantısı yok. Fezalar 1994’te Erbil’de kurulmuş. Ancak dünyanın başka ülkelerinden gelip tecrübesi olan arkadaşlarımız var. Irak’ta kurulan Fezalar eğitim kurumlarının tecrübesi geniştir. Bölge’nin eğitim kurallarını nasıl görüyorsunuz? Salih Hoşoğlu Irak genelinde daha önceden kaynaklı bir dışa kapalılık söz konusu olduğu için sıkı kurallar var. Ancak Bölge’yi (Kürdistan Bölgesi) bundan ayrı tutmak gerekiyor. Bölge bu konuda daha iyi. Okulların kurulmasında üniversite dâhil olmak üzere kolaylıklar sağlanmış. Hukuki olarak bir zorlukla karşılaşmadım. Burada yorumcuların yorumu önemlidir. Ebetteki bazı konularda sorunlar var. Bazı şeyler kanunlarda tanımlanmamış. Bundan dolayı mesela sağlık konusunda sorunlarla karşılaşılıyor. Eğer bir kanun yapı-

lacaksa da bunda çok dikkatli olunmalıdır. Zira çıkarılacak kanun ilgili alanı daha da darlaştırmamalıdır. İhtiyaçların ne olduğuna dikkat edilmeli ve bu şekilde kanun çıkarılsın önerisinde bulunuyorum.

“Bizim daha önceden burada açılmış Fezalar eğitim kurumalarımız var. yeni model bir tabirle söyleyecek olursak bunlar kar amacı gütmeyen eğitim amacı taşıyan kurumlardır.”

Özel üniversiteler konusunda kanuni bazı eksiklikler olduğunda bahsediliyor. Bu konudaki düşünceniz nedir? Salih Hoşoğlu Kanunlar ihtiyaçlara göre yapılır. Kimse ihtiyaç yokken gelin kanun koyalım demez. Daha önce burada özel üniversite yoktu. Burada özel üniversite kanunu daha yeni. Benim hükümetten isteğim ve önerim şu: Üniversitelerin ve bölümlerin açılmasında belli kriterler getirilsin. Eğer yeni bir üniversite açılacaksa bunun için gerekli şartlar tam olmalı ve kurulmuş olanlar da kendilerini yenilemeli ki bunu yapıyorlar zaten. Ancak objektif olmak gerekiyor. Belli objektif kurallar olacak ve buna göre öğrenci alınmalıdır. Suiistimal olmamalıdır. Bir bölüme çok fazla talebe alınmamalıdır. Çünkü daha sonra sorunlar yaşanıyor. Öğrenciler mağdur oluyorlar. Örneğin Eczacılık bölümlerinde bu olay yaşandı. Biz sınırlı sayıda aldık ve böyle olması gerektiğine inanıyoruz. Eğer sayı 60 ise bunun aşılmasına müsaade etmemek gerekiyor. Eğer aşılıyorsa sonraki seneye şartlar koymak gerekiyor. Bir diğer konuda şu: Devlet üniversiteleri ile özel üniversiteler arasında paylaşım konusunda eksiklikler var. Bir de şuna dikkat çekmek gerekiyor ki üniversiteye alımlarda sorunlar var. Öğrenci notu hiç değişmiyor ve bu sürekli böyle olduğunda öğrencinin başka bir şansı olmuyor. Eğer bir sınav olursa, bir kat sayı uygulaması olur ve öğrenci çalışarak sınavdan aldığı puanlarla bazı avantajlar sağlayabilir ve öğrenci istediği bölüme girebilir. Kürdistan Bölgesi’nde üniversite anlayışı hakkında ne düşünüyorsunuz? Salih Hoşoğlu Bizim daha önceden burada açılmış Fezalar eğitim kurumaları var. Yeni model bir tabirle söyleyecek olursak; bunlar kar amacı gütmeyen eğitim amacı taşıyan kurumlardır. Bunların bölgeye, Irak’a ve Türkiye’ye çok önemli katkıları var ve bunu açık bir şekilde görebiliyoruz. Bunun yanında büyük talep oldu bu da bir anlamda buradaki eğitime ciddi katkıda bulunmak içindi.

41


K ü l

t ü r

Sayı: 4 15 Nisan 2010

Kürdistan Yüksek Öğrenim Bakanlığı size nasıl yardımcı oluyor? Salih Hoşoğlu Bize makul davranarak yardımcı oluyorlar. Bize işlerde yardım ediyorlar ya da taleplerimizin hukuki karşılığının ne olduğu konusunda yardımcı oluyorlar. Ayrıca diş hekimliği bölümü konusunda eğer devlet üniversitelerinden bize öğretmen gerekiyorsa sağlanıyor. Bundan sonra da daha iyi kalitede nasıl eğitim verilebilir konusunda yardımların devam etmesini bekliyoruz.

42

Aktivitelerinizden biraz bahsedebilir misiniz? Salih Hoşoğlu Konferans ve başka bilimsel aktivitelerimiz oluyor. Örneğin İngilizce eğitimi konusunda bir konferansımız var. Birçok alanda yardımlaşma söz konusu. Diğer üniversiteler ile ilişkilerimiz de bakanlık üzerinden yürütülüyor.


K ü l

t ü r

Sayı: 4 15 Nisan 2010

Her sene kaç öğrenci alıyorsunuz? Salih Hoşoğlu Bizim sayımız değişiyor. Her sene artıyor. Geçen yıl 160 öğrencimiz vardı. Ancak bu sene 380’e yükseldi. Bazıları İngilizce hazırlık okuyor. Önümüzdeki sene 500’ün üzerinde yani 600 öğrenci alma hedefimiz var. Öğrencilerin çoğu Erbil’den ancak Süleymani ve Kerkük gibi her yerden öğrenci geliyor. Musul ve Dohuk’tan daha az sayıda öğrenci geliyor. Eğitim dilimiz İngilizce ancak Arap-

ça ve Kürdoloji dersimiz de var. İsteğe bağlı olarak da Türkçe kursları açıyoruz. Üniversitemizin halka yönelik birimi var. Ve orada 4 dilde bir de gelecekte Rusça dahil olmak üzere 5 dilde kurs açmayı planlıyoruz. Hocalarınızın branşı konusundan bahsedebilir misiniz? Salih Hoşoğlu Her hocanın ihtisas alanı vardır. Örneğin diş hekimliği bölümünde protez uzmanımız, anatomist ve organik kimyacımız var. Her alanda uzmanlarımız var. İşletme ve iktisat alanların uzman hocalar var. Bilgisayar mühendisliğinde de aynı şekilde yazılım mühendislerimiz var. Yani her branşta mastır ve doktorası olan hocalar var. Dil kursunun ulusların kaynaşmasındaki rolünü nasıl görüyorsunuz? Salih Hoşoğlu Bunun yapıcı bir etkisi var. Örneğin bize gelip de Türkçe öğrenen iş adamları oldu. Türkiye ile ticaret yapıyorlar. Buradaki arkadaşlarımız Kürtçe öğrenmeye çalışıyorlar. Çünkü burada ağırlıklı olarak kullanılan dil Kürtçedir. Buna Türkiye’den gelen iş adamlarından da talep var. Tabiki İngilizce de öğrenilmek isteniyor. Dolayısıyla bu diller gerekli ve aktif olan dillerdir. Kürt-Türk Dostluk Derneği’nin kurulmasını nasıl görüyorsunuz? Salih Hoşoğlu Bu aslında sadece dostluk derneğine indirgenecek kadar az değil. Bu çok güzel bir gelişme. Çok yakın olmamıza rağmen birbirimizi bilmiyoruz. Dünya çok küçüldü. Ben Güney Afrika’daki biriyle yazışıyorum ve birbirimize kitap gönderiyoruz. Çok yakınımızda olanlarla konuşmuyoruz ancak dünyanın öbür ucundaki bir adamla konuşup yazışıyoruz. Bu bir sorun. Bu sorun belki tam olarak çözülemez ancak çözüme katkı olabilecek bir şeyler yapılabilir. Bunun için de bir yerden başlanmalı.

“Bu aslında sadece dostluk derneğine indirgenecek kadar az değil. Bu çok güzel bir gelişme. Çok yakın olmamıza rağmen birbirimizi bilmiyoruz.”

43


K ü l

t ü r

Sayı:44 15 15Nisan Nisan2010 2010 Sayı:

Röportaj: Diyalog

Hewler Güzel Sanatlar Enstitüsü Müdürü Ferheng Aziz:

44

“Hewler’de Güzel Sanatlar Enstitüsü’nün kurulması bu kentte sanat devriminin başlangıcı olmuştur’’


K ü l

t ü r

Sayı: 4 15 Nisan 2010

Başlangıçta, Güzel Sanatlar Enstitüsü’nün kaç bölümden meydana geldiğinden bahsedebilir misiniz? Enstitü başlangıçta üç ana bölümlerinden oluşuyordu (resim, müzik ve tiyatro) her bir bölüm kendi içinde farklı bölümlere ayrılıyor. Okuma süresi 5 yıldır ve okuldan sonra diploma verilir. Okuma sürecinde her ders verirli ve sona doğru uzmanlaşma evresine geçilir. Yakın bir zamanda sinema bölümü açacağız. Kurumuzu içinde çok sayıda müzik aleti bulunup, bu aletler konusunda hem teorik hem de pratik bilgiler verilir. Enstitü’den mezun olanlar hangi alanlarda hizmet edebiliyorlar? Mezunlar ilkokullarda tayin edilip öğretmen oluyorlardı. Ancak son zamanlarda çıkarılan kararla mezun olanlar bakanlıklarda ve özel kurumlarda da çalışabiliyorlar. Kendi alanında çalışması fırsatı veriliyor mu? Bu konuda hiçbir engel yok. İsteyen farklı merkezlerde çalışabiliyor ve oralarda kendi alanlarında kendilerini geliştirebiliyorlar. Enstitüden önce bölgede sadece iki grup vardı ancak şimdi onlarca grup var ve onlarca tiyatro grubu bakanlıklarda ve değişik yerlerde faaliyetlerine devam ediyorlar. Ama şunu da belirtmek gerekiyor ki kurumumuzun teknik bölümünden mezun olanların bazıları tamir ve boya sektörü gibi sektörlerde çalışıyorlar. Kızların durumu burada farklı. Zira onlar cesaret edip de sahneye çakamıyorlar ya da evlendikten sonra eşleri tarafından engelleniyorlar.

Kürdistan Bögesi’nde sanatın akademik bir şekilde öğretildiği ve verildiği önemli kurumlardan biri güzel sanatlar enstitüsüdür. Bu enstitü, sanatsal yaracılığın her iki cinste tezahürünün olduğu, kurulduğu günden beridir açık bir şekilde görülüyor. Yaklaşık 18 yıldır faaliyet gösteren Enstitü, bazı sanatçılar tarafından 1991’de gündeme taşındı ve bu düşünce 26.11.1992’de hayata geçirildi. Enstitü Müdürü Ferheng Gafur, Enstitü’nün gelişim evreleri konusunda Diyalog’a konuştu.

Enstitüye sadece Hewler’den öğrenci kabul ediliyor yoksa diğer yerlerden de öğrenci alıyor musunuz? Diğer yerlerden de kabul var. Örneğin Süleymaniye’den ve Kerkük’ten gelip de okuyanlar var. Ancak yakın bir gelecekte dışardan öğrenci alınmamasına yönelik karar alınabilir. Hewler’e bağlı her yerden öğrenciler Enstitüye özel bir form aracılığıyla başvurabilir. Alınması kararından sonra adaylar teste tabi tutulur. Her yıl festivalleriniz oluyor mu? Evet, bu sene 14 Şubat 2010’da sevgililer günü için bir festival düzenledik. 45


K ü l

t ü r

Sayı: 4 15 Nisan 2010

Genel olarak kaç festivaliniz var? Çok sayıda faaliyetimiz var. Ancak sadece bir festivalimiz oldu. Enstitü’nün Her yıl festival düzenleme hakkı vardır. Her bölüm festival düzenleyebilir. Örneğin tiyatro bunlardan biridir. Öğretmen öğrencileriyle beraber böyle bir faaliyet içinde olabilir. Örneğin bu sene düzenlenen festivalde her türlü müzik aleti ve müzik türü sergilendi. En önemli faaliyetleriniz nedir? Hewler Güzel Sanatlar Enstitüsü her gün gelişiyor. Şimdilerde, her çeşit ve her alanda heykeller yapılıyor. Şimdi kurum içinde çok sayıda heykel dikilmiş durumda. Ancak daha fazlasının yapılmasını istiyoruz. Genel yerlerde de çalışmalarımız var. Çalışmalarımız, dışardan gelenler tarafında çok beğeniliyor ve takdir ediliyor. Örneğin, Almanya Konsolosluğunun binasının duvar resimleri bizim çalışmalarımızdandır. Fransa Konsolosluğu da aynı şekilde bizimle koordinasyon halindedir. Folklor üzerinde çalışmalarmız var. Öğreneğin oluşturduğumuz arşiv sayesinde çok sayıda kolleksiyon öğrencilerin ve araştırmacıların hizmetine girmiştir. Bu da öğrencilerin ata müziğini ve kültürnü anlaması açısında çok önemlidir. Bundan dolayı şunu diyebilirim ki: “Hewler’de Güzel Sanatlar Enstitüsü’nün kurulması, bu kentte yeni bir sanat devriminin başlangıcı olmuştur’’

46

Enstitünüz, sanat merkezlerinde rollerini icra etmeleri için kız kadrolar konusunda nasıl bir etkinliğe sahip? Toplam 518 öğrencinin 172 si kız geri kalanları ise erkek. Kızları oranı az ancak onların çok aktif olduğu dikkatlerden kaçmıyor. Ancak dışarıya çıktıklarında cesaretleri ve enerjileri kalmıyor. Örneğin Baran isminde bir kız öğrencimiz var ve bu öğrencimiz hem konuşma , hem dil bilme ve hem de müzik aleti çalma konsunda son derece yetenekli. Çok sayıda alanda çok sayıda yetenekli öğrencilerimiz var. Ancak sosyal hayata indiklerinde yaratcılıkları kalmayabiliyor. Bunun nedenleri üzerinde duruyoruz. Irak ve Kürdistan’daki enstitülerle ilişkileriniz ne durumda? Kürdistan Bölgesi’nin ve Irak’ın çoğu kentinde güzel sanatlar enstitüsü vardır. Süleymaniye, Musul ve Bağdat gibi. Sistemin değişmesi için bakanlığa talebimiz olmuştur. Ders verme ve okuma metodunuz nasıl? Sanat ortak bir dildir ve her milletin kimliğidir ve aynı zamanda özel bir dildir de. Bu açıdan bakıldığında milletimiz için bir sanat kimliği oluşturmak istiyoruz. “Eğer milletinin düzeyini ve konumunu görmek istersen sanatına bak’’ şeklindeki Konfiçyüs’ün sözü bizim için çok açıklayıcıdır. Örneğin İngiltere ve Türkiye’de okunanın aynısı burada da okunuyor. Çünkü müzik notaları her yerde aynıdır. Türkiye gibi komşu ülkelerle kültürel münasbetlerimizin olması bizim için çok önemlidir.

“Sanat ortak bir dildir ve her milletin kimliğidir ve aynı zamanda özel bir dildir de. Bu açıdan bakıldığında milletimiz için bir sanat kimliği oluşturmak istiyoruz. “Eğer milletinin düzeyini ve konumunu görmek istersen sanatına bak’’ şeklindeki Konfiçyüs’ün sözü bizim için çok açıklayıcıdır.”


K ü l

t ü r

Sayı: 4 15 Nisan 2010

47


K ü l

t ü r

Sayı: 4 15 Nisan 2010

Hewlêr’de geleneksel Kürt motiflerinin merkezi

AYDIN ORAK

HEWLÊR - Federal Kürdistan Bölgesi’nin Hewlêr kentinde Kürt motifleri, giysileri ve takılarının yer aldığı müzeye her gün yüzlerce ziyaretçi geliyor. 2004 yılında Kürdistan Hükümeti’nin katkıları sonucu açılan müze, Kürtlerin en eski dönemlerinden bugüne ışık tutuyor. Müzeye yıllık ziyaretçi girişi ise yüz binleri aşıyor.

48


K ü l

t ü r

Sayı: 34 15 Mart Nisan2009 2010

49


K ü l

t ü r

Sayı: 4 15 Nisan 2010

Müze sorumlusu ve sahibi 50 yaşındaki Lolan Mustefa, çok eskilere dayanan Kürt motiflerini, takılarını, giysilerini ve el nakışlı kilimlerini büyük emeklerle köylerden ve eskicilerden toplayıp müzeyi oluşturmuş. Mustafa, müzede ayrıca koçerlerin eşya ve giysilerini de sergiliyor. Mustafa, koçerlerin kilimlerine çok önem veriyor ve müzenin en gösterişli yerinde sergiliyor. Çünkü, onların el nakışları çok farklı ve daha geleneksel olduğunu belirtiyor. İsmini de “Mûzeya Ristin û Çinîn” koymuş. Bu ismin kaynağının da el işi ve nakışları olduğunu belirtiyor. Aslen Hewlêrli olan müze sahibi Lolan Mustefa, Kürtlerin eski kaynaklarını yeni nesile tanıtmak ve kendi gelenek ve göreneklerine bağlı olarak büyümelerini sağlamak istediğini belirtiyor. Ayrıca bu müze işletmeciğini de çok severek yaptığını belirtiyor.

50

ESKİ KÜRT KÜLTÜRÜNÜ YAŞATIYOR Bir inşaat şirketinde çalışan Lolan Mustefa, bu işe merakını şöyle anlatıyor: “Ben eski Kürt kültürünün kaybolmamasını sağlamak için böyle bir çalışmaya girdim. Ve kökleri M.Ö 5000 yıllarına dayanan Kürtlerin bu geleneklerini sembolik de olsa yaşatmak çabası ve gayreti içerisindeyim.” Hewlêr Kalesinin iç bölümünde bulunan müze, bölgede bulunan birkaç müzeden sadece bir tanesidir. Ayrıca en çok ziyaret edilen müzelerin başında geliyor. Günde yüzlerce kişinin ziyaret ettiği müzeye, yurtdışından gelen turistlerin de gözdesi durumunda. Daha müzeye ilk ayak basışınızda Kürt motifleri gözünüze çarpıyor. Cansız mankenlere giydirilen geleneksel Kürt giy-


K ü l

t ü r

Sayı: 4 15 Nisan 2010

silerin yanı sıra Kürt aksesuar ve nakışlarına rastlamak mümkün. Duvarlarda asılı el işlemeli kilim ve halılar Kürtlerin yıllardır süre gelen kültürlerin kaybolmayan kanıtlardan bazılarıdır. Bu kilim ve halılar çeşitli nakış ve desenlerle yapılmış ve müzenin duvarlarını süslüyor. EHMEDÊ XANÎ’NİN GÖRKEMLİ HEYKELİ Bölgesel Kürdistan’ın başkenti Hewlêr’de bulunan müzenin üst katında, Kürtlerin gelenek ve göreneklerinin sembolize edildiği bir bölüm var. Bu bölümde Kürtlerin tarla ve bahçelerinde kullandıkları alet ve çalışma figürlerine yer verilmiş. Tırpan, kazma, balyoz v.b gibi çalışma aletleri bunlardan bazıları. Ayrıca “Meşk” denilen ayran kayığının yanı sıra köylerde geceleri yanan çira

(lamba), sepet, gumgum, kazan v.b gibi eşyalar sergileniyor. Müzenin en üst kısmında ise bir çadır kurulmuş ve bu çadırda bazı taşların yanı sıra Kürtlerin bölgedeki eski yerleşim alanlarında çekilen çok eski siyah-beyaz fotoğrafları yer alıyor. Hewlêr Kalesi’nin hemen yanında bulunan müzenin damından kale ve kalenin üstünden tüm Hewlêr şehri görünüyor. Hewlêr Kalesi’nin giriş kısmında bulunan Ehmedê Xanî’nin büyük dev heykeli görenleri hayretler içinde bırakıyor. Bu kadar görkemli bir heykelin yanından müzeye giriş yapılıyor. Hewlêr’e yolunuz düşerse Hewlêr Kalesi, Ehmedê Xanî’nin büstünü ve Kürt motifli müzeyi gezmeden dönmeyin. orakaydin@gmail.com

51


T Ka ür li ht ü r

Sayı:44 15 15Nisan Nisan2010 2010 Sayı:

Tekstil fuarına Türk modeller damga vurdu

Halk büyük ilgi gösterdi

Foto: Sefin Hemid

Hazırlayan: Halil Barzani

52


K ü Tl at ür ri h Sayı: 4 15 Nisan 2010

K

ürdistan Bölgesin’de yaşanan gelişmeler yabancı modacıların da büyük ilgisini çekiyor. Erbil’de ikincisi düzenlenen tekstil fuarı renkli görüntülere sahne oldu. Mart ayında Pyramid Group tarafından düzenlenen fuarda, ilk fuardan farklı olarak bir moda gösterisi düzenlendi. Kürt halkı, daha önce TV’lerden izlediği moda defilesini bu defa canlı izleme fırsatı buldu. Moda gösterisi halkın büyük ilgisini çekerken, fuarın gözde şirketleri yine Türkiye’den gelen şirketler oldu. Fuar hakkında konuşan vatandaşlardan Tavge Ahmed, fuarın kendisi için çok önemli olduğunu, yeni model elbiselerin kendisi için dikkat çekici olduğunu ve Türk şirketlerinin yeni modellerle fuara katıldığını belirtti.

Moda defilesinin düzenlendiği sırada, orada bulunan bir diğer vatandaş Haja Khorshid, moda gösterisinde çok sayıda yeni şey gördüklerini bunun sevindirici olduğunu ve Kürt kızlarının sergilenen yeni elbiseleri giyme fırsatı yakaladıklarını söyledi. Bir diğer Kürt kızı Şehla Kerim, Kürt kızlarının yeni model elbiseleri görmekten mutlu olduğunu ve bu tür gelişmelerin bölgenin yararına olduğunu ve böyle gösterilerin devam etmesini istediklerini belirtiyor. Uluslar arası Erbil Fuarı, her sene düzenlenen onlarca fuara sahne oluyor. Hiç şüphe yok bu fuarların halkın bilgilenmesi, ekonominin canlanması ve turizmin hareket kazanması açısında çok büyük bir önem taşıyor.

53


S a n a t

Sayı:44 15 15Nisan Nisan2010 2010 Sayı:

Kürdistan’ın Sindrellası Diyalog /Erbil

54

Hâni: “Güzel hayalli ve gözleri kapalı bir gelin gibi Kürdistan’a geldim ve her şeye teslim oldum’’


S a n a t Sayı: 4 15 Nisan 2010

Hâni Müctehidi, son zamanlarda, Kürt müziğinin ve sanatının önde gelen isimleri arasında yer alan bir sanatçı olarak kendisinden söz ettirmeye başladı. Almanya’da yaşayan bayan sanatçımız Hani, özgün sesiyle diğer sanatçılardan farklı bir yoruma ve tarza sahip olmanın yanı sıra, çok sayıda konsere katılarak halkla buluşuyor. Uzun bir dönem Kürdistan Bölgesi’nde kalan Hâni, kalış süresi içinde kazandığı deneyimleri çeşitli konserlerle geliştirmiştir. Hani’nin kendi çalışmalarına yönelik eleştirileri ve değerlendirmelerle ilgili yorumları var. Hani: “ Hewler’de bulunduğumu süre içinde çevreyi tanımıyordum. Bundan dolayı toparlanmam ve sanata konsantre olmam zor oldu. Maalesef Kürdistan’da alanında çok uzman ve sanatçı ile şarkı söyleyeni birbirinden ayırabilen insan yok. Ancak şunu da ifade etmek istiyorum ki ihmal bende idi. Bazıları ile haşir neşir oldum ancak bunu yapmamam gerekiyordu. Kürdistan’dan olmaması gereken bir şekilde çıktım. Çok sayıda projem vardı’’ diyor. Hani, şimdilerde yeni bir proje ve yeni bir albüm çalışması üzerinde duruyor. Hani’ye göre, yeni albüm bir önceki albümden farklı bir yorum ve tarzda hazırlanıyor.

Kendini gözleri kapalı bir gelin olarak tanımlayan Hâni, Kürdistan’dan istemediği bir şekilde ayrılışının sebebini şöyle ifade ediyor: “Ben bir süre Almanya’da yaşıyordum ve Almanya’daki grubumla meşgul oluyordum. Her hafta konserim vardı ve Kürt toplumundan kopuktum. Dünyadan haberim yoktu. Ben güzel hayalleri olan gözleri kapalı bir gelin gibi Kürdistan’a geldim. Her şeye teslim oldum. Ben her şeyi yapacağımı sandım. Kimsenin benden haberi olmaz sandım. Öyle olmadığını sandım’’ İran ve Almanya gibi her yerde kendisine kapı açıldığını söyleyen Hani Müctehidi, milletini sevdiğini ve milletinin kendisini tanımasını istediğini ve Kürdistan Bölgesi’ni tercih ettiğini belirtiyor. Kürdistan Bölgesi’ndeki giyim tarzından dolayı özür dilediğini ifade eden Hani, giyim tarzı konusunda şanssızlık yaşadığını itiraf ederek: “Eğer herkes giyindiğim şekilde giyinseydi sorun olmazdı. Benim giyim tarzım ve çıplaklığım öne çıkmazdı. Ve kimse buna şaşırmazdı. Ancak benim biraz çıplak olmam şaşkınlık yarattı’’ diye konuştu. Hâni, bayan sanatçıların değil sadece Kürdistan’da bütün dünyada dile düştüğünü söyleyerek bazılarının bunu kötüye kullanarak herkesi kolay bir şekilde elde edebileceklerini sandığını söylüyor. Hani, bir daha Kürdistan’a geldiği zaman sınırlı hareket edeceğini belirtiyor.

55


S a n a t

Sayı: Sayı:43 1515Nisan Mart 2010 2009

Sanat, Tasavvur ve İnsan Faysal Osman

H

56

er hangi bir sanat çalışması içinde rol sahibi olacak yada temel bir araç olarak bulunacak insan, hiç şüphesizki hayata dair bütünleyici bir resim oluşturacaktır. Bu, doğayla karıştığında tabloda hareketin sebebi olur. Çünkü insanın doğayla ilgili görüş ve düşüncesi tablodaki iki boyutlu oluşum gibidir. Doğa değişir. Doğanın, figürlerin oluşumunda ve sanata renkli bir düzenin verilmesiyle somut sanatın renkleri üzerinde etkili olduğu söylenebilir. Bu sanat, belirli bir resmin bütün çıplaklığıyla gösterilmesi konusunda kendisine düşen payı almaz. Bu durumda, somut (tecdid) sanatın hafi yönleri ve somut olanın gizli yönlerinin ifadesiyle dolu bir uğraş meydana gelir. Burada, tabloda bazı sanatsal özellikler ortaya çıkar. Ki, burada, tabloya bakan kişi bir güzellik tezahürüyle karşı karşıya gelir. Güzellik, burada, bir düzeye kadar içerik ve diyalog açısından hafidir. Bu, bizi çoğu zaman dolaylı bir yola sevkederek sanatın anlaşılması ve ifade şekli üzerinde öncü bir rol üstlenir. Şunu da bilmeliyiz ki, düşünmenin dışında, ilgili eğitim alanına ve buna yönelik kolaylığa ulaşmanın hiçbir yolu yoktur. Bana göre, sanat çalışması için en önemli özellikler şunlardır: Şekil, boşluk, fikir ve his, hareket ve hepsinin

de üzerinde güzellik. Burada, bir tablonun oluşumu için sahip olduğumuz farklı düşünce şekillerimizi ve tablo okumalarımızı hangi yönde yapacağımıza dair tercih hakkımız var. Yada, sanat sergilerinde sanat konularında diyaloğun başlaması. Örneğin, vaktin yokluğu, anlam üstü mekân ve ifade tarzı; sanatın anlamlandırılmasında zamanın çok önemli olduğu romantizim veya realizm de olduğu kadar güzellik anlayışını değiştirmiyor. Bununla beraber, Kürdistan’daki sanat etkinliklerinde düşüncemizin bir parçası olan ulusal yönelim ve entelektüalite belirli bir yer ve zaman içinde kendini etkili bir şekilde gösterebiliyor. Bunun çevreyle de yakın bir ilişkisi olmakla beraber, bunu ortaya çıkaran bir cinsiyet sabitesinin olduğunu görüyoruz. Bu da, bunun devamlı erkek sanatçılar tarafından icra edilmesinin bir sonucudur. Folklor, giysi, belirli bir mekân, toplumdaki örf ve adetler ortaya çıkacak sanat eserinde etkili birer öğedirler. Kürt sanatının da bunlarla kendini tanıttığı ve böyle tanındığı saklı değildir. Ben bunu bir tür tanıma özelliğinin bir parçası olarak düşünüyor ve bu yönde bir perspektif oluşturulması gerektiğine inanıyorum.


S a n a t Sayı: 34 15 Mart Nisan2009 2010

Faysal Osman • 1959’da Hewler’de doğdu. • 1986’da Bağdat’ta Güzel Sanatlar Enstitüsünü tamamladı. • Kürdistan Sanatçılar Organizasyonu üyesidir. • 1974-2010 yılları arasında, Hewler, Süleymaniye, Dohuk ve Bağdat’ta 12’ye yakın sergi açtı. • 1074-2010 yılları arasında İran, Japonya, Mısır, Hollanda ve Almanya’da düzenlenen çok sayıda sergiye katıldı. • Çeşitli gazete ve dergilerde çok sayıda makalesi yayınlanmış ve Milli Eğitim Genel Müdürlüğü’nde Sanat çalışmaları dairesinin başkanlığını yapmakta.

57


S a n a t

Sayı: 4 15 Nisan 2010

Nazım Hikmet İnsanlığa Hitap Ediyor Letif Helmet Doğduğumda hüzün rüzgar gibi, Ölüm taş ve gölge gibi olağandı. Mutluluk, benzin istasyonlarının önünde olduğu gibi sigara ve kibrit gibi yasaktı...! Sessizlik, favori madalyasıydı, Her korkak şairin yakasında asılıydı… Kelimeler de bıçaktı kendi sahiplerinin boğazlarında... Ben de gelip ateş verdim korku köklerine, Mevsimlerin rüzgarında aşk bulutlarını diktim, Açlığın ve yağmursuzluğun ülkesinde, Parfüm nehiri yaptım şiirlerimi Ve nefret ettim bir yüzyıldan. O yüzyılın şairleri korkudan Altın ve para tarafından yakalanıyordu,

Kuşları açlıktan tuzaklar ve kapanlar tarafından yakalanıyordu... Dağların üstünde, ovalarda ve vadilerde… burada… orada bağırdım: Ey benim aç ülkem, Seni seviyorum ve seveceğim… İşte kirpiklerle yetiştiriyorum bu toprakları, Tümünü bostan yapıyorum ki Dünyanın geleceği çocukları, özgürlük dünyası, barış Ve aşk için kırmızı gül ve şiir yetiştirsin. Süt ve bal nehirleriyle dolu bir dünya için... İşçinin içinde kapitalistlere karış karış kazacağı kara mezarlar bir dünya için... Ey zorbalar, bu geniş topraklar, Her zaman yoksulların ülkesi Ve zorbaların mezarlığı olacaktır! Çeviren: Baker Schwani Kaynakça: Beyaz fırtına, Letif Helmet, Kürt Bilimler Akademiyasi, Bağdad, 1978

Paylaştırmak Bahtiyar Ali Dünyayı bölüştüklerinde Sabahın sert yüzü senin Şefkatli yüzü benim olsun. Hayali dengbejlerin otları senin Islak haşhaşın akşamı benim olsun.

58

Ülke senin, şeref senin, şarap senin hatta yar bile senin olsun. Benim için sadece ben! Ot da,bağ da,üzüm de, şıra da senin olsun. Benim için sadece ben! Tüfek de,savaş da,güneş de senin olsun. Benim için sadece ben!

Dansların kokusu senin Ağaçların kanı benim olsun.

Gonca da,bıçak da, güvercin de, Allah da senin olsun. Benim için sadece ben !

Bağ içindeki şaşkın tavşan senin Kapanın altındaki küçük kuş benim olsun.

Çeviri: Nejla Rehim Sirwan Rehim

Hayır dostum,hayır


S a n a t Sayı: 4 15 Nisan 2010

Şair Abas Abdullah Yusuf´tan Şiirler -Rüzgar-haber vermeden, kapıyı çalmadan İçeriye girer O kadar zalimdir ki Vedalaşmadan da dışarı çıkar! *** Parmaklarımla tarıyorum saçlarımı Saç tarağına ne gerek var?! Saçlar parmakla taranır Rüzgar beni yıkamak istiyor Su ve sabuna ne gerek var?! Vücut rüzgarla yıkanır! *** Bülbül ötüştü ve uçtu O bir şiir yazdı hakkında Ne kadar zevalidir romantik şair Bülbülün psikolojisinden anlamıyor! ***

Küçük kürekli sandal Okyanusu geçer Niye geçmesin ki? Ben hayal edersem Fazlasıyla geçer! *** Mürekkeple Kendi dileklerimi yazdım Ve çiviyle okyanus üzerinde Yapıştırdım! Not: A. A. Yusuf´un bu kısa şiirleri 1978 yılında yayımlanmıştır. çeviren: Baker Schwani

Savaş Qubad Celîzade Savaş bitti Ay bir göğsünü kaybettikten sonra Artık neye yarar?

dıktan sonra Artık neye yarar?

Savaş bitti Karın dudakları kana bulan-

Savaş bitti Kelebekler gül bahçesine dönemedikten sonra Artık neye yarar semanın varlığı? Savaş bitti Dulların ve gazilerin Hüznünden geçilmiyor. Artık neye yarar?

Savaş bitti Bülbül sonsuzluğa kadar yasa bürünmüş. Artık neye yarar melodinin varlığı? Savaş bitti Geride,yüreği gam ve hüzünle dolu Yuvasız, varını yoğunu kaybetmiş şehitler Bıraktıktan sonra, Savaş bitti Mezarcı bile elindeki kazmayı bırakmamışken? Artık neye yarar yasamın varlığı? Savaş bitti Ne barışı! Savaş bitmedi ve bitmeyecek! Çevirenler: Nejla Rehim Sirwan Rehim

59


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.