Kusursuz evcil misis kitap demo

Page 1

Böyle hissetmek beni

korkutuyordu,

ama

kendimi vazgeçirmeye ne kadar çalışsam da bu duyguyu yaşamak

istiyordum.

Belki de

hata bendeydi. Beynimin bir parçası onlardan biri olmadığımı

anlayamıyordu. Aklımı dolduran

düşünceler sanki başka bir kıza, onunla aynı masada yemek yiyebilecek birisine onun

aitti. Herkesin önünde

kolları arasında dans edebilecek, kendisini

öpmesine izin verebilecek ve onu gerçekten

öpebilecek birisine...

Ben o kız değildim, ama olmak

KUSURSUZ EVCİL

istiyordum.

kate jarvik birch


Misis Kitap: 1 Kusursuz Evcil Kate Jarvik Birch Kitabın Özgün Adı: Perfected

Yayıncı ve Genel Yayın Yönetmeni: Zana Hocaoğlu Editör: Fatma Aktaş Çeviren: Özden Umut Akbaş Kapak ve İç Mizanpaj: Özgür Yurttaş Birinci Baskı: Ocak 2017

Baskı ve Cilt: Ali Laçin-Barış Matbaa Mücellit Davutpaşa Cad. Güven Sanayi Sitesi C Blok No: 286 Topkapı /Zeytinburnu -İstanbul Tel: (0212) 567 11 00 e-mail:barismucellit@gmail.com Matbaa Sertifika No: 33160

Yayıncı Sertifika No: 12431 ISBN: 978-605-66655-0-9

“Bu kitabın Türkçe yayın hakkı Nurcihan Kesim Telif ve Lisans Hakları Ajansı aracılığıyla Entangled Publishing’den alınmıştır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında, yayıncının yazılı izni olmadan, hiçbir şekilde kopyalanamaz, elektronik veya mekanik yolla çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.’’ Misis Kitap Sis Yayıncılık ve Dağıtım San. ve Tic. Ltd. Şti’nin tescilli markasıdır.

Misis Kitap Rasimpaşa Mah. Rıhtım Cad. No: 62 / A Kadıköy / İstanbul - Tel: 0(216)550-10-82 www.misiskitap.com e-mail: info@misiskitap.com

Ailem için...


Bir

B

ayan Gellner, her birimizi oturma odasındaki koltuk-

lara elbiselerimizin etekleri bileklerimizi zarif bir biçimde örtecek şekilde oturturken, “Unutmayın. Siz asla onlardan biri olmayacaksınız,” dedi. Geriye çekilip, yüzünde her zaman sabit olan sert ve kesin ifadeyle bize baktı. Ancak ben, nemli gözlerinde zayıf bir gurur ışığı görmüştüm. Her biri güzel, ağırbaşlı ve sakin yirmi kız... Yüksek sesle söylemese bile, bizimle gurur duyduğu açıktı. Bayan Gellner, gözlerini kırpıştırarak daldığı düşüncelerden sıyrıldı. “Buradan ayrılmanız her şeyin değişeceği anlamına gelmiyor,” diye devam etti. “Sizi şımarttıkları için birdenbire hayatta farklı bir amacınız olduğunu sanmayın. Bunu sakın unutmayın. Sizin tek amacınız yeni sahiplerinizin hayatını güzelleştirmektir.” Bunları söylerken bambu eğitim sopasıyla sırtıma ha-


KUSURSUZ EVCİL

8

kate jarvik birch

9

fifçe dokundu. Greenwich yetiştirme evinden sonra, Bayan

virişiniz, her dudak hareketiniz benim bir eğitimci olarak

Gellner ve elemanlarının, bizi olmamız gereken kızlar haline

başarılı olup olmadığımı gösterir. Ve ben, emeğimin boşa

getirmeleri için ilk gönderildiğimiz dönemde attığı acımasız

harcanmasına izin vermeyeceğim. Bu kapıları açtığım za-

dayaklara benzemiyordu. Bu sadece bana dik oturmam ve

man, size öğrettiğim her şeyi hatırlamanızı istiyorum.”

başımın omurgamın üstünde bir çiçek gibi durması gerektiğini hatırlatan bir uyarıydı.

Elbisemin sert astarı göğüs kafesime sürtünüyordu ve daha rahat bir konuma geçmeye can atıyordum. Ama ye-

Son dört yıldır müzik ve zarafet derslerinde, akşam ye-

rimden kıpırdamadım. Dikkatle dudaklarıma yerleştirdi-

meklerinde, hatta her gece banyo yaparken bile bu duruşu

ğim yumuşak bir tebessümle tam karşıya, Bayan Gellner’a

çalışmıştık. Ancak midemde uçuşan kelebekler dikkatimi

doğru bakmaya devam ettim.

dağıtıyor, âdeta oturduğum yerde küçülmeme neden olu-

“Çenenizi tutmayı unutmayın,” diye devam etti. “Seçimi

yordu. Bütün vücudum karıncalanıyordu. Ellerim, ayak-

siz yapmıyorsunuz. Soru sormayın. Size bir şey sorulursa ya-

larım, hatta gözlerim bile. Misafir odasının kapısının iki

nıt verin, ama fazla uzatmayın. Misafirlerimizi, burada kimin

kanadı açıldığı anda, rüzgâra tutulmuş bir tüy gibi uçup

sorumlu olduğunu bilmeyen bir kızla korkutmak istemeyiz.”

gideceğimden korkuyordum.

Yanımdaki diğer kızlar hiç ses çıkarmadan oturuyordu.

Yanımda oturan “Yedi Numara” gergin bir şekilde alt

Hepimiz mükemmel bir eğitim almıştık. Aynı zamanda çok

dudağını ısırıyordu. Bugün kendisine yeni ve gerçek bir

hoş görünüyorduk, yeni elbiselerimiz içinde prensesler

isim verileceğini düşünmek tuhaftı. Greenwich’teki yetiş-

gibiydik. Bayan Gellner, hepimize farklı renkte birer elbi-

tiriciler bize doğduğumuz zaman isim yerine numaralar

se seçmişti. Bunlar, yalnızca bize ait olan ilk kıyafetlerdi.

vermişlerdi. Birden yirmiye kadar numaralar vardı, çünkü

Renklerini seçerken uzun uzun düşünmüştü, çünkü her bi-

her yıl en fazla yirmi kız alabiliyorlardı. Ben “Sekiz Numa-

rimizin farklı görünmesini istiyordu. Aramızda gözle görü-

ra”ydım, ama şimdilik. Bu akşam artık bambaşka bir adım

lür pek çok fark olmasına rağmen, müşterilerin birbirinin

olacaktı.

aynısı olan kızlardan birini seçtiklerini sanmaları doğru ol-

Odanın diğer tarafında, Bayan Gellner büyük ahşap

mazdı. Evet, hepimizin yuvarlak yüzleri, parlak ve iri göz-

kapıya doğru birkaç adım ilerledi. Kapının kolunu sımsıkı

leri vardı. Hepimizin burunları küçük, boyunları uzun ve

tutup son bir defa bize doğru döndü.

dudakları gül kurusu rengindeydi. Ancak ten, saç ve göz

“İçeri girdikleri zaman sakin olmanızı istiyorum. Sizi

renklerimiz farklıydı. Yedi’nin saçları siyahtı. On Altı’nın

dört yıl boyunca bu an için hazırladım.” Sözlerini vurgu-

yeşil gözleri, yazın kesilen çimenleri anımsatıyordu. Yir-

lamak için eğitim sopasını yere vurdu. “Dört yıl... Bunu

mi’nin teni pazar sabahları yediğimiz kızarmış ekmeklerle

boşa harcamayın. Yaptığınız her hareket, başınızı her çe-

aynı tondaydı. Hepimiz farklıydık. Hepimiz eşsizdik.


KUSURSUZ EVCİL

10

Bayan Gellner’ın benim için seçtiği elbiseyi beğenmiştim. Beyaza yakın, çok açık mavi renkteydi. Bu elbiseler yeni evlerimize götüreceğimiz tek eşyalarımız olacaktı. Diğer her şeyi bize yeni sahiplerimiz alacaktı. “Şanslıyız ki, bugün burada çok sayıda senatör ve milletvekili de bulunuyor,” dedi Bayan Gellner. “Güç, ayrıcalık, zenginlik... Çevrenizde her şeyin en iyisi olacak. Bu yüzden sizin de en iyi olmanız çok önemli.” Bayan Gellner derin bir nefes alarak başını salladı. “Pekâlâ kızlar! Zaman geldi...”

kate jarvik birch

11

püskülü gibi,” dedi. “Sarışın ya da kızıl saçlı bir kız mı istiyordun? Bu, ikisinin karışımı gibi duruyor.” “Gözleri de çok güzel. Bak, turkuaz rengi,” dedi kadın. “Ama ben tam kızıl saçlı bir kız istiyordum. Şurada kestane rengi saçları olan bir kız var. Ona mutlaka bakmalıyız.” Dönüp “On Numara”nın yanına yaklaşırlarken, başımı çevirip onlara bakamadım. Orta yaşlı bir çift “Yedi Numara”ya bakmayı bitirmiş ve dolaşıp benim yanıma gelmişti. Adamın koyu renk gözleri üzerimde dolaşırken, görüşümü netleştirmek için birkaç

Dönüp kapıları ardına kadar açtı ve bizim henüz gö-

defa gözlerimi kırptım. Yaşı benden çok büyüktü, ama çene-

remediğimiz kalabalığa seslendi: “Bayanlar ve baylar...”

si gördüğüm diğer erkeklere göre daha güçlüydü ve parlak

Diğer odanın içine doğru ilerlerken gür sesi duyuluyordu:

gözleri vardı. Koyu renkli saçlarına, özellikle şakaklarına be-

“Beni takip ederseniz, sizi salona almak istiyorum. Kararı-

yaz teller düşmüştü. Yanındaki kadının gençliğinde çok gü-

nızı vermeden önce kızların hepsini inceleme şansı bula-

zel olduğu belliydi. Ama şimdi de farklı bir çekiciliği vardı,

caksınız. Hepinize telefonda söylediğim gibi, etiket sıranı-

asil ve kibar duruşu ile çevredeki diğer kadınlardan ayrılı-

za göre seçim yapabileceksiniz.”

yordu. Bayan Gellner’dan bile daha uzun boyluydu. Elmacık

Bir dakika sonra bedenler ve sesler odaya doğru ak-

kemikleri çıkık, parlak mavi gözlerinin üstündeki kaşları yay

mıştı. Derin bir nefes alıp, içimde tuttum. Kendime hâkim

gibiydi. Gözlerinin ve ağzının kenarında çizgiler görünse de,

olmaya çalışıyordum, ancak içimdeki titreme artmıştı. Ka-

tek bir beyaz tel olmayan saçları, “Yedi Numara”nın saçları

dınlar ve erkekler yakınıma gelip yüksek sesle kendi arala-

kadar siyahtı. Bu kadında beni korkutan bir şeyler vardı.

rında konuşurken gözlerim bulutlanmaya başlamıştı. “Aman Allah’ım... Çok küçükler,” diye mırıldandı bir kadın. “On iki yaşındaki kızlara benziyorlar.” “Sizi temin ederim hepsi on altı yaşında,” dedi Bayan

“İşte bu kız bir şeye benziyor,” dedi adam. “Bunu beğendin mi?” “Ah John, gerçekten bunu yapmamız gerekiyor mu?” Kadın içini çekerek gözlerini odanın içinde gezdirdi.

Gellner. “Her biri gelişimini tamamlamış durumda. Hepsi

“Neyi yapmamız gerekiyor mu, hayatım?”

en az bir metre elli santim boyunda.”

“Bana ‘hayatım’ demene gerek yok. Kimse seni dinlemi-

Yaşlıca bir adam saçımın bir buklesini eline aldı ve par-

yor. Herkes kendine bir evcil seçmekle meşgul,” elinin hızlı

maklarının arasında dolaştırdı. Yanındaki kadına, “Mısır

bir hareketiyle odadaki diğer insanları gösterdi. “Ve küçük


KUSURSUZ EVCİL

12

projende bir söz hakkım varmış gibi davranmayı da bırakabilirsin. Onu almakla hiç ilgilenmediğimi biliyorsun.”

kate jarvik birch

13

Adam alnını kırıştırdı ve gözlerini kıstı. İçimde bir şeyler titredi. Eğer Bayan Gellner yanımda duruyor olsaydı,

Adam kadına yaklaştı. Neredeyse vücutları birbirine de-

bana sopasıyla sıkı bir dayak atardı. Söyleyeceklerimizi

ğecekti. “Bizde bir tane olmazsa nasıl görüneceğini biliyor-

defalarca çalışmıştık, ama ben yine de yanlış cümleler kur-

sun, değil mi? Şu yasayı çıkartmak için harcadığım onca

muştum. Eksikliklerimi bu kadar açıkça ifade etmeme hiç

zamandan sonra... İnsanlar kendi aralarında konuşuyor.

gerek yoktu. Sadece piyano çaldığımı ve dans ettiğimi be-

Onların farklı düşünmesini istemiyorum...”

lirtmeli, şarkı söyleyebildiğimden hiç bahsetmemeliydim.

“Sen nasıl istersen, canım!” Kadın, konuşmalarını dinleyen yaşlı bir adama bakarak kocasından bir adım uzaklaştı. “Ben sadece iş olsun diye katılıyorum.” “Ruby’nin buna ihtiyacı olduğunu biliyorsun,” dedi adam. “Bu konuda konuşmuştuk.”

İnsanları etkilemek için çok fazla uğraşıyordum. “Üç becerin mi var?” diye sordu. “Mükemmel. Seni seçersek paramızın karşılığını daha çok alacağız o zaman, değil mi?” Adamın sözleri kafamı karıştırmıştı. Başımı öne eğdim

Kadının yüzü yumuşadı. “Evet, haklısın...”

ve bir soruya nasıl yanıt vereceğimizi bilemediğimiz za-

Adam derin bir nefes aldı. Bana döndüğü zaman, sanki

man, yapılması öğretildiği gibi gülümsedim.

bir düğmeye basılmış gibi yüzüne anında onu ilk gördü-

“En sevdiğin hangisi?”

ğüm zaman taşıdığı kişilik ve ağırlığı tekrar yerleştirdiğini

“En sevdiğim mi?” diye sordum.

görüyordum.

“En çok hangisini yapmayı seviyorsun?”

“Ayağa kalkıp kendi etrafında döner misin canım?” dedi bana. Bacaklarım titriyordu, ama ayağa kalkıp zarafet derslerinde öğrendiğim şekilde yavaşça döndüm. Çenemi

“Hepsinde iyiyim, ama yavaş şarkıları daha iyi söyleyebiliyorum.” “Ama içlerinde yapmayı daha çok sevdiğin bir tane vardır mutlaka.”

kaldırmış, boynumu ileri uzatmıştım. Ellerimle sanki bir

Panik içinde, konuşma dersinde böyle zor durumlar-

balerinin eteğini tutuyormuş gibi, kollarımı bedenimin

da nasıl yanıt vereceğimizle ilgili çalıştığımız senaryoları

yanlarında hafifçe havaya kaldırmıştım.

düşünmeye başladım. Ama aklıma hiçbir şey gelmedi. Bu

Dönüp tekrar kendisine baktığımda adam bana gülüm-

dersler yeni sahiplerimizi tanımamız için bize yardım etme-

sedi. “Peki, ne gibi becerilerin var? Eğitimciniz hepinizin

yi amaçlıyordu, bizi tanımaları için onlara yardımcı olmayı

iki becerisi olduğunu söyledi.”

değil. Çıkıp ona hangi becerimi daha çok sevdiğimi söyle-

“Piyano çalabiliyorum, dans edebiliyorum ve şarkı söy-

yemezdim. Bayan Gellner çok sinirlenirdi. Acaba konuyu

leyebiliyorum. Ama sesim başka kızlar kadar güçlü değil.”

değiştirmeye çalışmalı mıydım? Ama o zaman sorusunu


KUSURSUZ EVCİL

14

kate jarvik birch

15

yanıtlamaktan kaçındığımı ve gerçekten de becerilerimden

dı. Ama odanın kenarlarına dizilmiş kadife kaplı koltukla-

birini daha çok sevdiğimi anlardı.

rın birinde otururken tek düşünebildiğim, Bayan Gellner’ın

Bu konuşma benim için çok zor ilerliyordu.

benim çalmam için seçtiği Debussy’nin mi majör “Arabesk

Kadın sinsice gülümsedi. “Belki de sorunu anlamamış-

No. 1” isimli parçasıydı. Karışık bir eser değildi. Proko-

tır, John. Güzel bir kız, ama biliyorsun ki akıllı olmak için

fiev’in bestesi gibi, önceki yıl öğrendiğim çok daha zor

eğitim almadılar.”

soloları çalabiliyordum. Yine de Bayan Gellner o besteyi

“Karışmak istemediğini sanıyordum.”

seçmediği için memnundum. “Birinci Arabesk”i çalarken

Kadın ellerini havaya kaldırdı ve başka bir söz söyleme-

parmaklarımın kabiliyetini gösteremeyecektim elbette, ama

den geriye doğru bir adım attı.

bu önemli değildi. Şarkının notalarının parmaklarımda ve

Adam yeniden denedi; “Demek istediğim, becerilerin-

kollarımda dolaşmaya başladığını hissedebiliyordum. Bu

den hangisini diğerlerine tercih edersin? Seni daha mutlu

âdeta bir dostun sıcak eli gibi ensemde bir yerlere yerleşen

eden bir becerin var mı?”

yumuşak bir tınıydı.

Boğazımdaki yumruyu gideririm umuduyla yutkun-

Sırayla ilerledik: Bir, İki, Üç, Dört... Sıra bana gelene ka-

dum. “Bayım, eğer sizin tercih ettiğiniz bir beceri varsa,

dar böyle devam etti. Basamaklardan odanın ortasındaki kü-

sizin için memnuniyetle gerçekleştiririm.”

çük sahneye çıkıp piyano sandalyesinin püsküllü minderine

Adam içini çekti ve başını salladı. “Boş ver! Yerine oturabilirsin.” Tekrar gülümsedim ve koltuğa oturdum. Gözlerim yanıyordu, yine de başımı dik tutmaya çalıştım.

otururken, dinleyicilerle arama beyaz bir perde inmiş gibi hissediyordum. Derin bir nefes alıp bir anlığına durdum ve ardından ellerimi tuşların üstüne koyup çalmaya başladım. Parmaklarım fildişi rengi tuşlar üzerinde sadece dört

Sonraki bir saat boyunca erkekler ve kadınlar odada

dakika boyunca dolaşmış, ama kalbim ve zihnim sakinleş-

dolaşıp durdular. Hepsi de düşündüğümden daha koca-

mişti. Diğer kızlar da çalarken sanki dünya erimiş gitmiş,

mandı. Yalnızca fiziksel olarak değil, varlıklarıyla da âdeta

geriye bir toz bulutu kalmış ve kendilerini böyle yapayalnız

odaya sığamıyorlardı.

hissetmişler miydi? Bilmiyordum. Sormaya utanırdım. Bel-

En sonunda Bayan Gellner bizi konser odasına aldı. Müş-

ki de tuhaflık bendeydi, kim bilir?

terilerin ne satın alacaklarını daha iyi görmeleri için, hepi-

Dört dakika göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş ve son

miz bir becerimizi sergileyecektik. Dört ve Beş Numara’nın

notalar kulaklarda kaybolurken, parmaklarım tuşların üze-

ikisi de bale yapacaktı. Birkaç kız flüt ve viyolonsel çalacak-

rinde durmuştu. Nazik bir alkış beni tekrar yabancılarla

tı. Ama çoğumuz piyano çalacak veya şarkı söyleyecektik.

dolu odaya geri döndürdü. Ayağa kalkarken dinleyicilere

Belki kendimi gösteremeyecek oluşum canımı sıkmalıy-

bakarak, bu insanlardan hangisinin gelecekteki sahibim


KUSURSUZ EVCİL

16

olacağını düşünüyordum. Odanın arka taraflarında saçlarına ak düşmüş bir adam ve alımlı eşi gözüme ilişti. İkisi de beni alkışlamıyordu. Sonra adamla bir saniyeliğine göz göze geldim ve bana hafifçe başını salladı. Bu hareket yüzümün utançla kızarmasına neden olmuştu. Adam hangi becerimi daha çok sevdiğimi sorduğu zaman, ona yalan söylediğimi artık biliyordu. Elbette en sevdiğim becerim piyano çalmaktı. Ama bunu yüksek sesle söyleyemezdim. Kendimi değil, yeni sahiplerimi mutlu etmek zorundaydım. Sırtımdan soğuk terler aktı. Diğer gösterileri izlemek için koltuğuma otururken titriyordum. Kır saçlı adam bu kadar kolay anlıyorsa, belki de herkes ben bir şey söylemeden beni çözüyordu.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.