Tmolos sayı 54

Page 11

9

Tmolos Edebiyat

Hülya SOYŞEKERCİ

SAVAŞ CEHENNEMİ VE ÇOCUKLAR ülseren Engin yıllardan beri yazın dünyasında yer alan, birçok yapıta imzasını atan, çeşitli ödüller kazanan bir yazar. Engin; şiir, öykü, roman, tiyatro oyunları, makale ve anı gibi pek çok türde yazılar yazdı. İlk kitabı 'Yorgun Konak' 1989 yılında yayımlandı. 1993'te Ömer Seyfettin Öykü Ya-rışması'nda ikincilik ödülünü, 1994'te aynı yarışmada özel ödül aldı. Ödül kazanan öykülerinin yer aldığı 'Kaçış Düşleri' 1994'te yayım-landı. 1998'de 'Sıradan Öyküler' adlı dosyasıyla Yunus Nadi Öykü Birincilik Ödülü'nü aldı. 2000 yılında 'Kaçış Düşleri'nin ikinci bası-mı yapıldı. 2001'de 'Bozgun Dönemeci' adlı dosyasındaki öykülerle Orhan Kemal Öykü Yarışması birincisi oldu. 2001 yılında ise ilk romanı 'Cehennemde Bir Ada' yayımlandı. Son yapıtları ise 'Yorgun ve Yaralı' ve 'Ağlama Smyrna Döneceğim' başlıklarını taşıyor. Bildiğim kadarıyla 'Cehennemde Bir Ada', (*) 2016'ya kadar birkaç baskı yaptı. Bu ilginç başlıklı kitap, fazla gürültü koparmadan fakat etkili biçimde başarısını kanıtlayan bir yapıt olarak dikkat çekiyor. Savaşların tüm dehşetiyle acımasızca sürdüğü günümüzde, bu savaşlardan en çok etkilenenler kuşkusuz, dünyanın geleceği ve umudu çocuklar. Savaşların alevleri en çok, çocuk yüreklerini yakıyor; üstelik ne olduğunu kavrayamadıkları bir ateşin ortasında kalan çocuklar, tüm masumluklarıyla bu anlamsız bilmeceyi çözmeye çabalıyorlar. Savaş ve çocuk, yeryüzü yazınında birçok şiire, öykü ve romana konu olduğu gibi, resim, sinema, tiyatro gibi diğer sanat dallarının da önemle işlediği konular arasında yer alıyor. Şair, yazar ve sanatçıları derinden etkileyen bu duyarlı konuda söy-lenecek sözler bitmiyor ve bitmeyecek; savaşlar sürse de sanatçıların yapıtlarında barış ve çocuk sevgisi buluşmaya devam edecek. 'Cehennemde Bir Ada' savaşın tüm dehşetini çocukların penceresinden bakarak anlatan bir yapıt. Bu romanda cehennem; İkinci Dünya Savaşı'nın tüm korkunç cepheleriyle sürdüğü Avrupa'dır. Cehennemin ortasında yer alan, sığınılan ada ise İstanbul... Savaş felaketi, bu adaya sıçramamıştır o yıllarda. Polonya'dan ve Romanya'dan kaçan, göç yollarında çileler çeken, sonunda İstanbul'a gelen insanların iç parçalayan öyküleri... Birbirinden kopan insanların kavuşmak için didinmeleri... Büyük bir insani dramı yazar, sayfalar boyunca okurun iç dünyasına taşıyor, o acıları duyumsatıyor. Olaylar oldukça başarılı bir kurgulamayla düzenlenmiş 'Cehennemde Bir Ada'da. Roman, dört ço-cuğun farklı bakış açılarıyla anlatılan, aynı veya yakın günlerde fakat ayrı yerlerde geçen olaylardan oluşuyor. Sözgelimi, bir çocuk Polonya'daki bir gününü anlatıyor; başka bir çocuk ise aynı günde İstanbul Pera'da ailesi ve çevresinde yaşananları yansıtıyor... Hepsinin anlatımlarında ortak nokta, savaşın ayak seslerinin bazen çok yakından bazen de çok uzaktan sürekli duyulması. Romandaki çocukların İstanbul'da kesişen yazgıları, bu buluşma noktasına kadar olayların gelişmesi, çocukların dehşet ve korku anları, sefillikleri, yitiklikleri, yoksunluk ve öksüzlükleri başarıyla, gerçekçi bir bakış açısı ve söylemle yansıtılıyor. Savaşın acıları ve yıkımlarının zamanından önce olgunlaştırdığı dört çocuğun günce biçimindeki anlatımları, romanda dört eksen etrafında toplanan olaylar dizgesini oluşturuyor bu şekilde. Roman kurgusundaki bu dörtlü yapılanma, kişilerin bir noktada buluşmalarından sonra da, yaşadıkları zaman boyutunda sürüyor. Böylece mekân (cehennemdeki ada: İstanbul), kişileri ve dolayısıyla olayları (geçmişte ve şimdide yaşananları) bir araya toplayan önemli bir kurgusal işlev yükleniyor. Roman, bu özgün yapısıyla ilgi çekiyor. Bu kitabı okurken, yer yer sinema tadı almamızda kuşkusuz, yapıtta anlatılanların görselliğe dönüşebilmesinin, olayların hızlı bir tempoda akıp gitmesinin önemli bir payı var. Savaşın korkunç yüzünün anlatıldığı sahneler bazı sayfalarda yoğunluk kazanıyor. Gerçekçi bakış açısı, edebiyatın savaş karşıtı duruşuna güç katıyor. Okuru etkilemede başarı kazanıyor bu eser.

G

Romanın üst kurmacalı ve katmanlı olmaması, metinde eksik bırakılan ögelerin bulunmaması nedeniyle 'Cehennemde Bir Ada'nın yalın anlamlı metinlere örnek oluşturduğunu belirtmek mümkündür. “Yazar söylemek istediğini açık seçik belirttiği için, okuyucu hiçbir anlama engeline kapılmadan kendini anlatılanların akışına kaptırıyor. Yabancılaştıran ve örtük anlamlı metinlerde ise okuyucunun tamamlaması gereken boş alanlar öylesine çoktur ki okurun şiirle (metinle) düşünsel düzeyde diyalog kurması kaçınılmaz olur”. (**) Romanın bu özelliği, okura anlama kolaylığı sağlıyor; yabancılaştıran veya örtük anlamlı metinler karşısında zorlanabilen okur, bu yapı içinde, romanda anlatılan dünyaya daha kolay girebiliyor ve roman tadına ulaşıyor. Okurun dünyası, romandaki dünyayla özdeşleşiyor. Öyle ki okur, roman kişileriyle birlikte ve “bir”, akıp gidiyor satırlarda. Olaylar gerçekçi bir bakış açısıyla anlatıldığı gibi, kişiler de bu bakış açısı içinde canlılık ve gerçeklik kazanıyorlar. Kişiler etkileyici, inandırıcı ve tutarlı. Bazıları güçlü oluşlarıyla (Mama), bazıları zayıflığıyla (Marco), bazıları da yardımsever yönleriyle (Marika) ön plana çıkıyor. Bence en canlı kişiler dört çocuk; Janusz, Enrico, Cemil ve Haldun. Ayrıca Erica, Sara ve diğer çocuklar... Romanda çok kişiye yer veriliyor. Bunlardan bazıları, roman metninde yeterince işlenip derinleştirilememiş izlenimi veriyorlar. Örneğin Cemil'in babası, Gregor, Eva daha derinlikli işlenebilecek kişiler olarak görünüyorlar. Olay ağırlıklı bir romanda ruhsal çözümlemelerin ağırlık taşımaması, bu tür metinlerin doğasında var olan bir özellik olarak değerlendirilmelidir. Derin ruhsal çözümlemeler yerine, olayların insanda bıraktığı etkiler anlatılıyor romanda. Olaylar hızlı bir akış halindeyken, kişiler bu olayların içinde var oluyor ve canlılık kazanıyorlar. Romanda yazar, betimlemelerin işlevsel olmasına da dikkat ediyor. Gerçekçi ve çarpıcı betimlemeler, olay kurgusunda ve kişilerin canlandırılmasında önemli işlevler yükleniyor. Cehennemde Bir Ada'da İkinci Dünya Savaşı ortamının etkili bir biçimde işlendiğini belirtmiştik. Yazarın bu konuda iyi bir araştırma yaptıktan sonra romanını oluşturduğunu; o dönemin gazetelerini ve diğer güncel yayınları dikkatle okuyup değerlendirdiğini belirtebiliriz. Bu tutum, bazı sayfalarda roman kişilerinin bilgi verici nitelikte, kitabi konuşmalar yapmalarına neden oluyor. (s:14, 15,16'da olduğu gibi.) Böyle konuşmalar pek fazla yer almıyor romanda. Çocukların kendilerine özgü anlatımlarıyla, çocuksu yorumlarıyla dolu tümcelerin bu yapıtın anlatımına damgasını vurduğunu belirtebiliriz. Bu tümcelerde doğallığı, güzelliği, duygusallığı ve masumiyeti buluyoruz. Yazarın anlattığı dönemle ilgili geniş araştırma yapması, anlattıklarını elbette daha inandırıcı kılıyor. Fakat yazarın bu romanda, gerçekliği tıpatıp yansıtan bir röportajcı tavrından çok, gerçekliği dönüştürüp ona estetik ve yazınsal boyutlar kazandıran; yaşamı yeniden üreten bir sanatçı tavrı sergilediğini özellikle vurgulamak gerekir. 'Cehennemde Bir Ada', birçok roman çeşidi arasında yer alabilecek nitelikte bir yapıt. Bir serüven ve casusluk romanı gibi soluk soluğa okunan pek çok bölüm içeriyor. Nazilerden kaçırılan Polonya altınlarının, bunların peşindeki casusların ve bu casusları gözetleyen çocukların öyküsü, okuru da ardı sıra sürüklüyor. Yakın tarihten bir dönemi işlediği için tarihsel yönü olan, belgelerden hareket eden bir roman olarak da düşünülebilir 'Cehennemde Bir Ada'. Satır aralarındaki savaş karşıtlığıyla, düşünsel boyutu olan bir roman olarak da değerlendirilebilir. Sonuçta, 'Cehennemde Bir Ada' roman tadı veren, etkili bir okuma serüveni yaşatan; düşündüren, duygulandıran ve heyecanlandıran bir yapıt. Tüm roman severlere... (*) Gülseren Engin, “Cehennemde Bir Ada”, Remzi Kitabevi, 2001. Zehra İpşiroğlu, “Alımlama, Boyutları ve Çeşitlemeleri 2 YAZIN” Papirüs Yayınları,İst.2001, s.41'den alıntı (Parantez içindeki sözcük bana ait-H.S) (**)


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.