Medikent - Şubat 2019

Page 1

Kent Sağlık Grubu’nun ücretsiz yayınıdır. Alabilirsiniz.

Şubat 2019 / Sayı 25 • www.kentsaglikgrubu.com

ISSN: 1307-2242

Kent Tıp Merkezi Bayraklı Kapılarını Açtı

Ketojenik Diyet Hasta Etmesin SAYFA 5

Çocuklarda Kabızlık

Aşırı Titizlik Hasta Etmesin

SAYFA 11

SAYFA 33

Çocuklarda

Duruş Bozukluğu

Öfke Nedir? SAYFA 35

SAYFA 15

Meme Kanseri

Kalbimiz Ağır İşçi

SAYFA 51

SAYFA 19

Akciğer Kanserine Kapalı Ameliyat

Çocuklarda Obezite Tehlikesi SAYFA 29 Medikent

SAYFA 55

Tüp Bebek

Geçmiş, Günümüz ve Gelecek SAYFA 57 Online Dergi

Yeme içmede Kısır Döngü SAYFA 39

Seyahat

Röportaj

Strazburg

Ercan Kesal

SAYFA 67

SAYFA 63


BİRLİKTE DAHA GÜÇLÜYÜZ Kent Onkoloji Merkezi, dünyaca ünlü kanser merkezi Houston Methodist işbirliğiyle onkoloji hastalarının yanında!

Kent Hastanesi, 2006 yılından bugüne Joint Commission International tarafından akredite edilmektedir.



2019

medikent

Şubat

63

iÇiNDEKiLER

67

51

MEME KANSERİNDE SIK SORULAN SORULAR

33

Ercan KESAL

13

Blefaroplasti

STRAZBURG

29 23 55 21

ÇOCUKLARDA İDRAR YOLU ENFEKSİYONU

Süt dişleri de bakım ister

Çocuklarda OBEZİTE TEHLİKESİ

Neden Uykusuzluk Çekiyoruz?

35 57 ÖFKE

Akciğer Kanserine Kapalı Ameliyat

39

Kısır Döngü

Tüp bebek uygulamaları

Isıtılan Tuzak E-SİGARA

17

Medikent

Yayın Kurulu

Yönetim Yeri 8229/1 Sokak No: 56 pk: 35630 Çiğli / İZMİR Tel: 0232 386 70 70 (pbx) Faks: 0232 386 70 71 www.kentsaglikgrubu.com info@kenthospital.com

Safiye Taş KOÇYİĞİT Prof. Dr. Namık DEMİR Uzm. Dr. Burak PAKÖZ Doç. Dr. Aydın ERDEMİR Opr. Dr. Hülya DEVECİ Uzm. Dr. Süeda RÜKŞEN Uzm. Dr. Tayfun ÇAĞLAYAN Doç. Dr. Cevad SEKÜRİ Uzm. Dr. Burcu YÜCETÜRK Dr. Dt. Bengi AYDINEL Meral AVCI Uzm. Dr. Can ÖZOĞLU Aynur DÜZGÜNEL Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Uzm. Dr. Alper YÜKSEL Opr. Dr. Emin YEĞİNBOY Prof. Dr. Ömer HARMANCIOĞLU Prof. Dr. Gökhan YUNCU Opr. Dr. Dilek ASLAN Hanzade ÜNUZ Neşem ÇELİKKAYA İkbal KAYA Doç. Dr. Latife DOĞANAY ÇAĞLAYAN

Yayın Türü: Bölgesel - Süreli

Katkıda Bulunanlar

Kent Sağlık Grubu'nun ücretsiz kurumsal iletişim yayınıdır. İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Dr. Ruşen YILDIRIM Genel Yayın Yönetmeni Nesrin COŞKUN Görsel Yönetmen Burhan GÜNAY Editör

Cansu İNCİRCİ

Medikent

Özlem ÜNLÜ Leman PAT NURİOĞLU Görkem GÖRÜMLÜ Ali DOĞAN

www.kentsaglikgrubu.com

Basım Yeri Berke Ofset Matbaacılık Levent Demyen Sanayi Cd. No:30 Kazım Dirik Mh. Bornova - İZMİR - TURKEY Tel: 0(232) 449 77 47 449 77 14 - 449 97 97 Faks: 0 (232) 478 02 90

Basım Tarihi: Şubat 2019 Yıl: 13 Sayı: 25

Medikent Dergisi, Kent Sağlık Grubu'nun kurumsal iletişim yayınıdır. Dergide yer alan makalelerin telif hakları ve yasal sorumlulukları yazarlarına aittir. Reklamlardan doğacak haksız rekabetten reklamveren sorumludur. Kaynak gösterilmek şartıyla makale ve fotoğraflar kullanılabilir. Ücretsiz dergi talebinizi; görüş ve önerilerinizi telefon veya info@kenthospital.com elektronik posta adresimizle bizlere ulaştırabilirsiniz. YILDA 3 SAYI YAYINLANIR. ÜCRETSİZDİR.


Değerli

Medikent okurları, Koca bir yılı geride bıraktık. Yine “ne çabuk geçti” diye hayıflanıp heyecanla, umutla karşıladık gelen yılı. İyilikler, güzellikler getirsin 2019, tüm dilekler tutsun, hayaller gerçekleşsin. 2018 bizim hayallerimizin, hedeflerimizin gerçekleştiği bir yıl oldu, bu yıl da öyle olacak. Çünkü geçtiğimiz Eylül’de Bayraklı Tıp Merkezimizi hizmete açtık, İzmir’in yeni cazibe merkezi BayraklıBornova Bölgesi’nde, Şehit Fethi Sekin Parkı karşısında. Gökdelenlerle şehrimizin siluetini farklılaştıran bu bölge İzmir’de yeni iş ve sosyal yaşam merkezi haline geliyor. Sağlıkta “özel hizmet” almak isteyenlerin de sayısı hızla artıyor. İşte bu talebe Kent Tıp Merkezi Bayraklı cevap veriyor. Kent Sağlık Grubu’nun ikinci tıp merkezi olan Bayraklı Tıp Merkezimiz ile ilgili açılış haberlerini, özelliklerini, donanımını, sunduğu tanı ve tedavi olanaklarını detaylarıyla Medikent sayfalarında bulacaksınız. Kent kalitesi, uzman hekim kadrosu, deneyimli ve güler yüzlü personeli artık size daha yakın, yanı başınızda. Ama bizde hedefler de bitmiyor heyecan da. 2019’a bu heyecanla girdik ve geri sayıma başladık. Sizlere daha önce küçük küçük haberlerini verdiğimiz Kent Onkoloji Merkezimizi müjdeleyeceğiz. Kent Onkoloji Merkezimiz; Kent Sağlık Grubu’nun prestij yatırımı. İddialıyız, başta beyin kanserleri olmak üzere Türkiye’nin onkoloji referans merkezi

olacak. Tüm planlamalarımızı, donanımızı bu hedeflere göre yaptık. Bu hedefe ulaşmak için ABD’nin kanser alanında en önemli merkezlerinden Houston Methodist Hospital ile eğitim ve işbirliği anlaşması yaptık. Kent Onkoloji Merkezi Türkiye ve İzmir’e elbette değer katan bir yatırım. Ancak hastalar açısından Houston Methodist Hospital ile yaptığımız işbirliği anlaşmasının yanı sıra tüm hizmetlerin bu çatı altında veriliyor olması da çok önemli ve değerli. Hastalarımız bu kapıdan girdiğinde ihtiyaçları olan Medikal Onkoloji (kemoterapiler), Radyasyon Onkolojisi (ışın tedavileri) ve Nükleer Tıp (PET CT, radyoizotop tanı ve tedavileri) ve Onkolojik Cerrahi hizmetlerine ulaşabilecek. Bu hizmetlerin sunumunda iki kuruluş ortak tedavi protokolleri geliştirip kalite standartları oluşturacak. Onkoloji hastaları en çok kendilerine uygulanan tedavilerin en son araştırma ve gelişmelere paralel bir tedavi olup olmadığını merak eder. Olanağı olanlar bunu öğrenmek için ABD’deki hastanelere giderler. Artık hastalar bu sorunun yanıtını Kent Onkoloji Merkezi’nde alabilecek. İsteyen hastalarımız tanı ve tedavileri konusunda Houston Methodist Hospital uzmanlarına gerçekleştirilecek video konferans aracılığı ile ulaşabilecek. Hastalarımızın ikinci görüş almak için yurt dışına gitmesine gerek kalmayacak.

Kanser tanısı almış hastaların tedavilerinin planlanmasında farklı uzmanlık alanlarındaki hekimlerin bir araya gelerek oluşturduğu tümör konseyleri devrede olacak. Yani multidisipliler model uygulayacağız. Gerektiğinde Kent’in konseyleri Houston Methodist Hospital Tümör Konseyleri ile birlikte değerlendirmelerde bulunacak. Kent Onkoloji Merkezimiz, Prof. Dr. Rüçhan Uslu koordinatörlüğünde Prof. Dr. Mehmet Alakavuklar, Doç. Dr. Gürbüz Görümlü ve Doç. Dr. Tülay Akman’ın yer aldığı güçlü bir hekim kadrosuna sahip. Radyasyon onkolojisi, nükleer tıp bölümlerimiz de öyle. Uygulamalarda yenilikler, sağlayacağı olanaklar çok merkezimizin, onları bir başka yazıya bırakıyorum. İşte böyle sevgili Medikent okurları, Kent Sağlık Grubu büyüyor. Amiral gemisi Kent Hastanesi, Alsancak Tıp Merkezi’nden sonra Bayraklı Tıp Merkezi ve şimdi de karşınıza Kent Onkoloji Merkezi ile çıkmaya hazırlanıyoruz. Kent kalitesi ve güvencesiyle bu heyecanı birlikte yaşayalım. Sağlıklı günler dileğiyle saygılarımı sunarım. Dr. Ruşen Yıldırım Genel Müdür


2019

01

medikent

kent haber

TRT Radyo Haber'de Check - Up

Tirotoksikoz, ayırıcı tanı ve tedavisi

Check-Up doktorumuz Uzm. Dr. Demet Karadenizli TRT Radyo Haber’de yayınlanan Sağlık Raporu programına konuk oldu. Yaklaşık bir saat süren ve canlı olarak yayınlanan programda Kişiselleştirilmiş Check-Up ve Bireysel Sağlık Yönetimi ile ilgili detaylı bilgi veren Karadenizli, dinleyicilerin merak ettiği soruları da yanıtladı

Endokrinoloji bölümümüzden Prof. Dr. Mehtap Çakır, Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Derneği tarafından üçüncüsü düzenlenen Endokurs-3’te "Tirotoksikoz, ayırıcı tanı ve tedavisi” başlıklı bir sunum yaptı.

11. ULUSAL MATERNAL FETAL TIP VE PERİNATOLOJİ KONGRESİ

7. Onkolojide Arayışlar Sempozyumu Medikal Onkoloji Uzmanımız Doç. Dr. Gürbüz Görümlü, Dokuz Eylül Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü tarafından düzenlenen 7. Onkolojide Arayışlar Sempozyumu’nda Kent Sağlık Grubu’nu temsil etti. İzmir’de Wyndham Grand Otel’de 30 Kasım/ 2 Aralık tarihleri arasında gerçekleşen sempozyumda kanserin moleküler temelleri tartışıldı, buna yönelik tedavi seçenekleri ve gelecekten beklentiler ele alındı. Doç. Dr. Görümlü yakın zamanda hayatını kaybeden Enstitünün kurucusu, DEÜ’nin ikinci rektörü, pediatrik onkolog merhum Prof. Dr. Namık Çevik anısına düzenlenen sempozyumda, ““Meme kanserinde temel moleküler mekanizmalar” başlıklı bir bildiri sundu.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanımız Prof. Dr. Namık Demir, Türkiye Maternal Fetal Tıp ve Perinatoloji Derneği tarafından İstanbul Wyndham Grand Levent Otel’de düzenlenen 11. Ulusal Kongresi’nde Kent Sağlık Grubu’nu temsil etti. Prof. Dr. Demir, 31 Ekim- 3 Kasım tarihleri arasında gerçekleşen kongrede düzenlenen USG kursunda, konuşmacı, eğitimci ve panel yöneticisi olarak görev aldı.


2019

02

medikent

kent haber Diyabetle Yaşam Semineri Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanınız Prof. Dr. Mitat Bahçeci, Bornova Belediyesi Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Diyabetle Yaşam” konulu seminerde katılımcılara hastalıkla ilgili önemli bilgiler verdi, yapılan beslenme hatalarına dikkat çekti. Seminer sonrasında dinleyiciler Prof. Dr. Bahçeci'ye teşekkür etti.

Sağlıklı Beslenmenin Püf Noktaları Beslenme ve Diyet Uzmanımız Safiye Koçyiğit Schneider Electric’te düzenlenen eğitimlerin bir parçası olan “Sağlıklı Beslenme” konulu seminerde firma çalışanlarıyla bir araya geldi. Yoğun katılım ile gerçekleşen seminerde beslenme düzeni ve nelere dikkat edilmesi gerektiği konusunda önemli bilgiler veren diyetisyenimiz, çalışanların sorularını da yanıtladı.

Akciğer Kanseri

Bayraklı Tıp Merkezi’nde Miniklere

YENİ EVRELEME VE YANSIMALARI

Diş Kontrolü Göğüs Cerrahımız Prof. Dr. Gökhan Yuncu, 4-7 Ekim 2018 tarihlerinde Bodrum’da gerçekleşen 8. Ulusal Akciğer Kanseri Kongresi'nde Kent Sağlık Grubunu temsil etti. Prof. Dr. Yuncu, Türk Akciğer Kanseri Derneği ve Türk Göğüs Cerrahisi Derneği tarafından ortaklaşa düzenlenen kongrede “Yeni Evreleme ve Yansımaları” başlıklı oturuma başkanlık etti.

Graves hastalığında remisyon ve orbitopatiyi öngörmek mümkün müdür? Ağız ve Diş Sağlığı etkinlikleri kapsamında Pedodonti Uzmanımız Dr. Dt. Bengi Aydınel ile özel bir anaokulunun minik öğrencileri bir araya geldiler. Uzmanımızın ağız ve diş sağlığı ile ilgili sunumunu dinleyen öğrenciler sonrasında diş kontrolü yaptırdılar. Etkinlik boyunca hekimimize merak ettikleri soruları soran öğrenciler, korkularını yenmiş bir şekilde diş ünitine oturup, muayene oldu. Minikler, cesaret sertifikalarını alarak merkezimizden ayrıldı.

Endokrinoloji bölümümüzden Prof. Dr. Mehtap Çakır, bilimsel sekreteryasını yürüttüğü 8.Türkiye Tiroid Hastalıkları Kongresi’nde "Graves hastalığında remisyon ve orbitopatiyi öngörmek mümkün müdür?” başlıklı bir konferans verdi.



2019

04

medikent


2019

05

medikent

Safiye Taş KOÇYİĞİT Kent Sağlık Grubu Beslenme ve Diyet Uzmanı

Ketojenik diyetin amacı, vücudun ketozise girmesini sağlayarak, enerji olarak karbonhidratlar yerine depo yağları kullanmaya yönlendirmektir.

KETOJENIK DIYET HASTA ETMESIN


2018

06

Ketojenik diyet 1920’li yıllarda epilepsi hastalığının tedavisinde kullanılmaya başlanmıştır. 1990’lı yıllarda kanser hastalığının tedavisinde kullanılan ketojenik diyet, günümüzde ise zayıflama sürecinde uygulanan popüler bir diyet olarak karşımıza çıkmaktadır. Temel olarak, günlük besinlerle alınan enerjinin yüksek oranda yağdan (yüzde 60-70), orta oranda proteinden (yüzde 20-35), düşük oranda karbonhidrattan (yüzde 5-10) gelecek şekilde oluşturulan bir beslenme modelidir. Ketojenik diyetin amacı, vücudun ketozise girmesini sağlayarak, enerji olarak karbonhidratlar yerine depo yağları kullanmaya yönlendirmektir. Bu metabolik süreçten ötürü zayıflamada da yaygın olarak karşımıza çıkmaktadır. Depo yağların enerji olarak kullanılması büyük bir avantaj iken, dezavantajları da bulunmaktadır. Karbonhidrattan alınan enerji az olduğu için, doğru yapılmazsa hipoglisemik ataklar görülebilir.

• Karbonhidrattan alınan enerji az olduğu için, doğru yapılmazsa hipoglisemik ataklar görülebilir. • Yağdan zengin beslenmek, vücuda fazla enerji alımına sebep olarak depo yağların enerji olarak kullanılmasını durdurabilir. Karbonhidratların 1 gramı 4 kalori içeriyorken, yağların 1 gramı 9 kalori içermektedir. Artırılan günlük yağ tüketimi farkında olmadan yüksek enerji alımına sebep olabilir. • Yine yağdan zengin beslenmek, kan lipitlerini artırarak, karaciğer yağlanmasını ve büyümesini tetikleyebilir. • Kontrolsüz protein tüketimi karaciğer büyümesine, gut hastalığına, böbrek taşı oluşumuna yol açabilir. • Vitamin ve mineral eksiklikleri ve bunlara bağlı kontrendikasyonlar (kas zayıflığı, baş dönmesi vb.) • Diyet lifinin ve dışkı ağırlığını artıran dirençli nişasta tüketiminin azalmasına bağlı bağırsak dengesi bozulabilir. Kabızlık ve bazı minerallerin emiliminde problem yaşanabilir.

Uygulama alanları

Yan etkileri

• Obezite • Aşırı kilo • Tip 2 Diyabet • İnsülin direnci • Hiperkolesterolemi, hipertrigliserilemi, metabolik sendrom • Astım • Uyku apnesi • Kemik-iskelet sistemi hastalıkları • Lokalize adipoz doku artışı • Selülit • Menopoz sonrası kilo artışı • Cerrahi müdahale öncesi • Polikistik over sendromu • Migren • Alerji

Baş ağrısı Ağız kokusu:

• Böbrek yetmezliği • Ağır karaciğer yetmezliği • İnsüline bağımlı diyabet (Tip 1) • Kalp yetmezliği • Enfarktüs ve serebrovasküler kaza (12 ay içinde) • Hamilelik ve emzirme • Ağır psikiyatrik bozukluklar • İlerleyici neoplaziler • AV Blok, AF, majör aritmi • Gelişme çağındaki çocuklar • Yaşlılar (ketojenez, fizyolojik olarak 65 yaşından sonra proteolizi arttırır.)

Bu sebeple mutlaka hekim ve diyetisyen kontrolünde ve gerekli görülen durumlarda uygulanmalıdır. Ketojenik diyetin, yağ ve protein alımının sınırlı ve kontrollü olduğu, benim de zaman zaman diyetlerimde yer verdiğim ‘Düşük kalorili ketojenik diyet’ olarak adlandırılan bir versiyonu da bulunmaktadır.

Mutlaka hekim ve diyetisyen kontrolünde ve gerekli görülen durumlarda uygulanmalıdır. DÜŞÜK KALORİLİ KETOJENİK DİYET

Dezavantajları:

Uygulanılmaması gereken durumlar

medikent

• 80 gramın altında karbonhidrat, • İdeal ağırlığın kg’ı başına 1-1,4 gram protein, • 15-20 gram doymamış yağ, • Günlük gereksinimler kadar vitamin ve mineral takviyesi alımına ilave olarak • Bol su tüketimi, • Proteinin çoğunlukla hayvansal kaynaklar yerine bitkisel kaynaklardan sağlanması, • Yeterli lif alımı İle vücut kas dokusunu koruyup, tamamen yağdan kayıp sağlarken, ketozis ile diyete başlanılan 3.- 4. gün açlık hissi ortadan kalkar. Kan lipitlerinde kısa sürede azalma, karaciğer enzimlerinde, kan glikoz ve insülin düzeylerinde düşme sağlanabilmektedir. Ayrıca dirençli kilolarda, ya da daha fazla ve/veya daha hızlı yağdan kayıp gerekli olduğu durumlarda etkili bir sonuç vermektedir.

Trigliseritlerin hepatik beta oksidasyonu aseton kokusuna neden olur.

Baş dönmesi / Mide bulantısı / Taşikardi / Ortostatik hipotansiyon: Ketojenik diyette renal sodyum eliminasyonu fazla olduğu için sodyum takviyesi gerekmektedir. Sodyum yeterli alınmadığında bu ve benzeri şikayetler artar. Bu sağlık şikayetlerinin ortaya çıkmaması, sodyumun doğru miktarda kullanılmasına bağlıdır.

Kas zayıflığı: Potasyum mineralinin eksikliğinde kas zayıflığı oluşabilir. Doğru miktarda potasyum takviyesi kas zayıflığını engelleyecektir.

Kabızlık: Diyet lifinin yetersiz alınmasına bağlı olarak görülen bir sağlık problemidir. Yeterli miktarda diyet lifi alımı ve gerekli durumlarda probiyotik kullanımı ile ortadan kalkacaktır. Özetle; ketojenik diyet, birçok sağlık problemi riskini beraberinde getirmesine karşın; hekim ve diyetisyen kontrolünde düşük kalorili ketojenik diyet olarak uygulanabilmektedir. Ancak internetten okuyup, görerek, arkadaşın programına bakarak bu diyet programını uygulanmamalıdır. Farkında olmadan yapacağınız bir beslenme hatası komaya girmenize bile sebep olabilir.


2019

07

medikent

Böbrek nakli yapılan kadınların hemen hemen yarısı doğurganlık çağında olmalarına karşın, bu kadınlar arasında gebe kalanların oranı yüzde 2-5 arasında değişmektedir. 1990’lı yıllarda böbrek nakli yapılan kadınlar arasında gebelik oranları binde 52 civarında iken, 2000’li yıllarda bu oran binde 20’lere düşmüştür Halen literatürde böbrek naklinden sonra oluşan 5000 kadar gebelik bildirilmiştir.

Prof. Dr. Namık DEMİR Kent Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

5 SORUDA

BÖBREK NAKLİ VE GEBELİK Böbrek nakli yapılan kadınlar ne zaman gebe kalmalıdırlar?

Bağışıklık sistemini baskılayan hangi ilaçlar bebek üzerine zararlı etki yapmamaktadır?

2002 yılında nakil yapılan kadınların böbrek naklinden sonra 2 yıl süre ile gebe kalmamaları önerilirken, 2005 yılından sonra ise böbrek naklinin ardından 1 yıl içerisinde böbrek reddedilmemişse ve böbrek fonksiyonları iyi ise yani serum kreatinin düzeyi 1,5 mg/dl ‘nin altındaysa ve idrarda protein çıkışı yoksa , ve nakil yapılan kadında bağışıklık sistemini baskılayan ve teratojen olmayan ilaçlar ile böbrek fonksiyonları stabil ise gebe kalmalarında sakınca olmamaktadır.

Tacrolimus, azathioprine, cyclosporin ve prednisone gibi ilaçlar gebelik sırasında nispeten güvenli olarak kullanılan ilaçlardır. Bu ilaçlardan Tacrolimus anne sütüne annedeki dozun yüzde 1’i oranında geçer, buna karşılık cyclosporine ise anne sütüne daha fazla oranlarda geçer. Yenidoğanlardaki zararlı etkileri göz ardı edilemeyeceği için bu ilaçların doğumdan sonra kullanılmaları durumunda EMZİRME ÖNERİLMEMEKTEDİR.


2019

08

Böbrek Naklinden sonra gebe kalan kadınlarda gebelik sırasında ne gibi sorunlar ortaya çıkabilir? Böbrek nakli sonrasında gebe kalan kadınların gebelikleri sırasında hipertansiyon, preeklampsi, diyabet gibi komplikasyonlar diğer gebeler ile kıyaslandığında çok daha sık ortaya çıkabilir. Örneğin böbrek nakli sonrası gebe kalanlarda hipertansiyon ortaya çıkma oranı %54 iken, nakil yapılmayan gebelerde bu oran yüzde 5’dir. Aynı şekilde nakil sonrası gebe kalanlarda preeklampsi dediğimiz gebelik sırasında hipertansiyona ek olarak idrarda protein çıkması ve tüm vücutta ödem ortaya çıkma olasılığı %27 iken nakil yapılmayanlarda %3-4’dür. Keza gebeliğe bağlı diyabet sıklığı nakil sonrası gebe kalanlarda %8 iken, nakil yapılmayan gebelerde %4’dür. Böbrek nakli sonrasında gebe kalanlar arasında gebeliğin 37 haftadan önce, erken olarak sonlanma oranı %50, 2500 gramın altında bebek doğurma oranı %40 civarındadır. Ayrıca bu gebelerde anne karnında bebek ölümü oranları %2 civarında iken, böbrek nakli sonrası oluşan bu gebeliklerin %2-3 kadarı ölü doğum ile sonlanmaktadır. Bu nedenle böbrek nakli sonrasında gebe kalan anne adaylarının ve karnındaki bebeklerinin çok yakından izlenmesi gerekir.

Gebelik sonrası nakledilen böbrekte fonksiyon bozukluğu gelişebilir mi? Nakledilen böbreklerde vericinin cinsiyetine ve yaşına bağlı olmaksızın gebeliğe bağlı bazı uyum süreçleri çalışır. Gebelik sırasında böbrek fonksiyonlarını yansıtan serum kreatinin takibi önemlidir. Gebelik sonrasında %5 ile %10 oranında nakledilen böbreğin kaybı söz konusu olabilir. Gebelik sırasında akut olarak nakledilen böbreğin reddedilme oranı %4 civarındadır. Böyle bir durumda fetus dış ortanda yaşayacak duruma gelmeden önce böbrek biyopsisi yapılmalıdır. Eğer bu durum gebeliğin ileriki dönemlerinde oluşmuşsa o zaman doğumun zamanının erkene alınması düşünülebilir.

Böbrek nakli yapılan gebelerde doğum şekli nasıl olmalıdır? Doğum sırasında nakledilen böbreğin hasar görme olasılığı son derece düşüktür. Nakledilen böbreğin anatomik lokalizasyonu vaginal doğumu etkilememektedir. Doğum kararı büyük ölçüde anne ve bebekte ortaya çıkan komplikasyolara göre verilmektedir. Ancak gerek ülkemizde gerek Avrupa ülkelerinde başka bir endikasyon olmamasına karşın sadece böbrek nakli yapıldığı için sezaryen ile doğum yapan olgular vardır. Genel olarak böbrek nakli sonrası gebe kalan olgularda sezaryen oranları %75’lere kadar çıkmaktadır.

Mucize anne, mucize bebek Tip 1 diyabet tanısıyla 12 yıl önce insüline başlayan, 7 yıl sonra da böbrek yetmezliği gelişip nakil olmak zorunda kalan Gözde Gül Koç 38 yaşında mucizesini doğurdu, anne oldu.

Gözde Koç, hem diyabet hastası hem de böbrek nakilli anne adayı olarak İzmir Kent Hastanesi’nde Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı, Perinatolog (Perinatoloji -anne veya bebek açısından risk oluşturabilecek gebeliklerle ilgilenen bilim dalı) Prof. Dr. Namık Demir’e başvuran Koç, doktorunun tüm öneri ve uyarılarına harfiyen uyarak doğuma hazırlandı. Hamileliğin 7 ayını sorunsuz geçiren Koç, sezaryenle kızı Nehir’i dünyaya getirdi. 35 haftalık 2 kilo 590 gram ağırlığında, 48 santimetre boyunda doğan Nehir, Gözde ve Turgut Koç çiftine mutlulukların en büyüğünü yaşattı. Gözde Koç duygularını, “Bu zorlu dönemi çok iyi yöneten ve benim de yönetmemi sağlayan doktorum Prof. Namık Demir’e çok ama çok teşekkür ediyorum. Bir mucize yaşıyorum, çok mutluyum” cümleleriyle ifade etti.

medikent


2019

09

medikent

Uzm. Dr. Burak PAKÖZ Kent Sağlık Grubu Nöroloji Uzmanı

İnsan vücudu, ağırlıklı olarak da insan bağırsağı; bakteriler, mantarlar, parazitler ve virüsler gibi çeşitli mikroorganizmaları içerir ve vücudumuzdaki hücrelerin sayısının 10-100 katı kadar olan, 100 trilyondan fazla bakteri bulunur. Bunların toplam ağırlıkları bir buçuk - iki kilo civarındadır. Yani insan, %10 insan ve %90 mikrobiyal hücrelerin oluşturduğu bir süperorganizmadır denebilir. İnsanlarla birlikte yaşayan bu özel türlerin tamamına “mikrobiyata” diyoruz.


2019

10

Bedenimiz uzun süreli ortak evrimsel süreçten sonra, barsak bakterileri ile karşılıklı yarar sağlayan bir yaşamı paylaşır hale gelmiştir. Peki nedir bu yararlar? Ağız yoluyla aldığımız besin ve sıvıların içindeki zararlı bileşikleri, toksinleri, kanserojen faktörleri, alerjenleri temizlerler. Bağışıklık sistemimize destek olurlar, birçok hormonal kimyasal üreterek şekerimizi, yağlarımızı, kilomuzu ayarlarlar, çeşitli vitaminler üretirler ve sindirimi kolaylaştırırlar. Her geçen gün yararları konusunda yeni bir bilgi gelmektedir. Bağırsak mikroorganizmalarının (probiyotikler) miktarı ve çeşitliliğindeki bir değişiklik, bütün bu işlevleri azaltabilir; enteral ve diğer hastalıklara yol açabilir. Özellikle yaş ve beslenme, enfeksiyon ve hastalıklar, uygunsuz antibiyotik kullanımı bağırsak mikrobiyatası üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir ve sağlığa zararlı etkilere neden olur. Birçok yeni araştırma, bağırsak mikrobiyatasındaki bozulmanın; depresyon, anksiyete ve nörodejenerasyon (Parkinson, Alzheimer gibi) gibi pek çok merkezi sinir sistemi hastalığının patolojisine katkıda bulunduğunu ileri sürmektedir.

medikent

Beyin ve bağırsak; çeşitli yollarla birbiriyle bağlantı kurabilir. Bağırsak ve beyin arasındaki iletişimi yönlendiren çeşitli mekanizmalar vardır: Doğrudan nöronal (sinir hücreleri yoluyla) iletişim, endokrin (hormonal) sinyal iletişim araçları, bağışıklık sistemi gibi yollarla iletişim kurarlar. Bu iletişimi mikroorganizmalar, bağırsağın içinde ve dışındaki reseptörlere bağlanan kimyasal maddeler üretmek suretiyle yaparak vücutta nörofizyolojik değişikliğe neden olabilirler. Bağırsak mikrobiyotasının beyin üzerinde etkisi vardır ve davranışları (anksiyete, depresyon, öğrenme ve hafıza, sosyalite gibi), birçok hastalığın alt yapısını oluşturan bağışıklık sistemini, kan-beyin bariyeri bütünlüğünü, sinir hücresi yapımı ve sinir kimyasallarının üretimini etkilediği kabul edilmektedir. Kanıtlar, bağırsak mikrobiyatasının bozulması durumunda, nörolojik hastalıkların ilerlemesini etkileyebileceğini ve hatta hastalığın oluşumunu başlatabileceğini düşündürmektedir. Yaşlanan bağırsak mikrobiyatasında azalan çeşitliliğin, nörodejenerasyon gelişiminde önemli bir faktör olabileceğinin farkına varılmıştır.

Özellikle yaş ve beslenme, enfeksiyon ve hastalıklar, uygunsuz antibiyotik kullanımı bağırsak mikrobiyatası üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir.

Yaş, nörodejeneratif hastalığın gelişmesinde ortak bir faktördür ve probiyotikler; yaşlanmanın birçok zararlı etkilerini engellemektedir.

Peki probiyotikten zengin besinler nelerdir? Doğal yoğurt, probiyotikli yoğurt, tarhana, kefir, ayran, fermente et ürünleri, şalgam suyu, turşu, boza gibi besinler probiyotikten zengindir.

Prebiyotik gıdalar ise bağırsaklarımızdaki probiyotik bakterilerin oluşumunu artıran besinlerdir. Bunlar bizim akdeniz mutfağımızda yaygın olarak kullanılan sebzeler, meyveler, kuru baklagiller, tam tahıllar, yağlı tohumlardır. Mümkün olduğu kadar taze, organik ürünler tüketilmelidir.

Yediklerimizin bağırsak florası üzerinde doğrudan etkisi vardır. Aşırı yağlı ve şekerli modern beslenme tarzları bağırsak florası üzerinde yıkıcı bir etkiye sahiptir. Yine gereksiz antibiyotik kullanımının da sadece bağırsak değil vücuttaki diğer organlarda yaşayan yararlı bakterilerin üzerinde de yok edici etkisi vardır.

Normal doğum ve anne sütü bebeklerin bağırsak florası için son derece önemlidir. Normal doğum desteklenmelidir ve yeterli süre anne sütü verilmelidir.


2019

11

medikent

Doç. Dr. Aydın ERDEMİR Kent Sağlık Grubu Alsancak Tıp Merkezi Çocuk Hastalıkları ve Sağlığı Uzmanı

Kabızlık çocuk hekimlerinin sık karşılaştığı bir sorundur. Bu sorun, poliklinik başvurularının % 3’ünü oluşturmaktadır. Kabızlık dışkı yapamama veya sert ve seyrek dışkılama durumudur. Başka bir tanıma göre haftada 3 defadan az dışkılama, dışkının sert olması, dışkılamanın ağrılı olması ve isteğe bağlı dışkı tutma durumudur.

COCUKLARDA KABIZLIK I


2019

12

medikent

Çocuklarda dışkılama sıklığı doğumdan sonraki ilk haftalarda günde ortalama 4 kez, iki yaşına kadar 2 kez, dört yaşına kadar 1 kez olmaktadır. Anne sütü alan bebeklerde ise her beslenmeden sonra dışkılamadan, birkaç gün dışkılama olmamasına kadar değişen bir aralık vardır. Gecikme süresi 10 gün, nadiren 2 haftaya kadar uzayabilmektedir. Genellikle altıncı aydan sonra ek gıdaya geçilmesi ile birlikte düzelmektedir. Dışkılama sırasında bebeklerde ıkınma olabilmektedir. Bu durumda aileler çok endişelenmekte ve gereksiz tedaviler uygulayabilmektedirler. Beslenmesi iyi olan, kilo alımı yeterli olan, karın şişliği olmayan ve dışkısı sert olmayan bu bebeklerde endişe etmeye gerek yoktur, normal bir durumdur, herhangi bir müdahaleye ve tedaviye gerek yoktur.

Kabızlık nedeni ile başvuran çocukların çok büyük bir kısmında altta yatan herhangi bir hastalık bulunmaz, bunlar fonksiyonel kabızlık olarak adlandırılır. Geri kalan çok az bir kısmında hipotiroidi, elektrolit bozuklukları, nörolojik problemler, bağırsak tıkanıklıkları gibi hastalıklar olabilmektedir. Bu nedenle kabızlık varsa bunun ayrımı için mutlaka doktora gidilmelidir. Genellikle fonksiyonel kabızlığı başlatan bir neden vardır. Özellikle ek gıdaya başladıktan sonra sık nedenlerden biri yetersiz sıvı verilmesidir. Bunun dışında tuvalet eğitiminin erken başlanması ve eğitim verilirken yapılan yanlışlar, araya giren bir enfeksiyon hastalığı nedeniyle yeterli sıvı ve besin alınamaması, çocuğun oyun nedeniyle dışkılamayı ertelemesi, diyet değişiklikleri, okullarda tuvaletin uygun olmaması, stres gibi nedenler de kabızlığı başlatan nedenler olabilmektedirler. Dışkının tutulması sonucu, dışkı sıvısı vücut tarafından daha fazla emilir ve dışkı daha sertleşir, sert dışkı anal kanaldan geçerken yırtılmaya yol açar (anal fissür), bu ağrıdan dolayı çocuk dışkısını daha çok tutmaya başlar, yapmak istemez, tutulan dışkı daha çok sertleşir ve kısır bir döngü gelişir. Bu nedenle en kısa sürede uygun tedaviye başlamak gerekmektedir.

Eğer organik bir neden saptanırsa öncelikle bu organik nedenin tedavisi yapılmalıdır. Fonksiyonel kabızlığın tedavisinde ilk olarak eğer bağırsaklarda sert dışkı varsa, genelde dışkıyı boşaltmak için lavman tedavisi gerekmektedir. Anal fissürü olan hastalarda dışkı yaparken ağrının giderilmesi amacıyla anal fissür iyileşinceye kadar ağrı kesici krem uygulanmalıdır. Daha sonra tekrar sert dışkı birikimini önlemek amacıyla ve düzenli olarak normal kıvamlı dışkı yapılmasını sağlamak amacıyla idame tedavisi verilmelidir. Diyet değişikliği, aile eğitimi, dışkı kıvamını yumuşatmak için ağızdan ilaç tedavisi ve yakın izlem çok önemlidir. Sıvı alımı mutlaka artırılmalı; lifli besinler, kuru erik, incir, kayısı, armut, elma gibi gıdalar verilmeli; dengeli beslenmenin önemi anlatılmalı; tedavinin uzun süreli olacağı ve izlem sonucu bunun süresine karar verileceği anlatılmalıdır. Çocuklara düzenli tuvalet eğitimi verilmesi çok önemlidir, normal dışkılama alışkanlığının kazandırılması için yemekten sonra günde 3-4 kez 10 dakika tuvalete oturtulmalıdır. Tedavide başarısızlığın en büyük nedeni tedaviye yeterince uzun süre devam edilmemesi, tedavinin erkenden kesilmesidir.

Sıvı alımı mutlaka artırılmalı; lifli besinler, kuru erik, incir, kayısı, armut, elma gibi gıdalar verilmeli...


2019

13

medikent

Blefaroplasti

Opr. Dr. Hülya DEVECİ Kent Sağlık Grubu Alsancak Tıp Merkezi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı

Göz çevresi estetiği gençlestirir Göz kapağı cerrahisi en sık yapılan yüz gençleştirme cerrahisidir. İyi bir cerrahi sonucunda yüzdeki yorgun, kızgın ifade ortadan kalkar daha genç ve enerjik bir görünüm ortaya çıkar.


2019

14

Göz çevresi yüzümüzde ilk yaşlanma belirtilerinin ortaya çıktığı alanlardır. Özellikle otuzlu yaşlarda üst kapak cilt dokusunda katlantılar ve sarkmalar, alt kapaklarda torbalanmalar ve morluklar başlar. Bunlar insanın sürekli yorgun ve uykusuz görünmesine neden olur. Gözkapaklarında oluşan bu değişim görme alanında daralmaya neden olabilir. Bu durumu kompanse etmek için kaşların yoğun yukarıya hareketi ve bunun sonucunda da alında kırışıklıklar ve gün sonunda da yoğun bir baş ağrısı ortaya çıkabilir.

BLEFAROPLASTİ AMELİYATI NASIL YAPILIR? Genellikle lokal anestezi ile uygulanır. Gerekirse sedasyon yapılabilir. Hasta ve doktorun ortak kararıyla veya üst alt kapak ameliyatı aynı seansta yapılacaksa genel anestezi tercih edilebilir. Operasyon, üst alt kapakların ayrı ayrı veya bir arada yapılması durumuna göre 1-3 saat aralığında sürebilir. Ameliyat, çıkarılacak cilt dokusunun kalem ile çizilip işaretlenmesi ile başlar. Gerekli kas ve yağ dokuları çıkarılır.

Gözkapaklarında tekrarlayan alerjik reaksiyonlar özellikle cilt dokusunda erken yaşlarda değişimlere yol açabilir. Göz kenarlarında da mimikler ile kazayağı adı verilen kırışıklıklar ortaya çıkabilir. Göz kapağı cerrahisi en sık yapılan yüz gençleştirme cerrahisidir. İyi bir cerrahi sonucunda yüzdeki yorgun, kızgın ifade ortadan kalkar, daha genç ve enerjik bir görünüm ortaya çıkar.

Blefaroplasti Üst Göz Kapağı İnsizyonu

Alt Göz Kapağı İnsizyonu

Göz çevresindeki ince kırışıklıklar laser veya kimyasal soyma işlemi ile tedavi edilebilir. Gözaltı morluklarında lazer veya özel dolgu maddeleri kullanılabilir. Üst göz kapağında fazla deri ve torbalanma yapmış yağ dokusu çıkarılarak kapaktaki yığılma önlenir. Sadece üst kapak ameliyatı 45-60 dakika aralığında sürebilir. Alt kapak ameliyatı cilt yoluyla kirpikli kenar alt çizgisinden yapılabileceği gibi kapak iç kısmından da yapılabilir. Torbalanan yağ dokularının bir kısmı çıkarılabilir ancak tercih edilen yağ dokuları koruyarak cilt altı bağ dokusunu kuvvetlendirip yağ dokusunu normal yerine taşımaktır. Alt kapak ameliyatları 1-1.5 saat sürebilir. Cilt ince sütürler ile kapatılır. 5-7 gün içinde sütürler alınır. İlk günlerde morluk ve şişliklerin olması normaldir. Ameliyat sonrası ilk iki gün özellikle soğuk kompres önem taşır. Morluğun daha az olması için hastaların ameliyat öncesi kan sulandıcı ilaçları almaması önemlidir. Yine bazı besinler ve yeşil çay gibi içecekler de kanama riskini arttırabilir. Dikişler alındıktan donra 1-2 ay yara izleri pembe renkli hafif belirgin olabilir ancak zamanla silinip normal deri rengine döner. Göz çevresindeki ince kırışıklıklar laser veya kimyasal soyma işlemi ile tedavi edilebilir. Göz kenarlarındaki kaz ayaklarına botox yapılabilir. Gözaltı morluklarında lazer veya özel dolgu maddeleri kullanılabilir. Yıllar içinde yaşlanma süreci devam edeceği için üst kapaklarda tekrar sarkmalar oluşabilir. Ancak hiçbir zaman ameliyat öncesi şekline dönmez. Üst göz kapaklarına tekrar ameliyat uygulanabilir. Alt kapaklara genellikle tekrar ameliyat gerekmez.

Göz kenarlarındaki kaz ayaklarına botox yapılabilir

medikent


2019

15

medikent

Çocuklarda Duruş Bozukluğu

Çocuğunuz uzun süre ayakta durduğunda kamburlaşıyorsa, başı önde duruyorsa ya da omuzları arasında asimetri varsa duruş bozukluğundan söz edilebilir.

Uzm. Dr. Süeda RÜKŞEN Kent Sağlık Grubu Bayraklı Tıp Merkezi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı


2019

16

Çocukluk çağında edinilen vücut duruşu ileri yaşlar için çok önemlidir. Yanlış duruş şekli ileri yaşlarda boyun, sırt ve bel ağrılarına yol açabilir. Günümüzde okul çağı çocuklarında bel ağrısı sıklığı yüzde 70’lere kadar çıkabilmektedir. Ayrıca hızla gelişen çocuk omurgasında en sık kamburluk ve skolyoz (eğrilik) görülmektedir. Çocuğunuz uzun süre ayakta durduğunda kamburlaşıyorsa, başı önde duruyorsa ya da omuzları arasında asimetri varsa duruş bozukluğundan söz edilebilir.

medikent

Yandan bakıldığında sırtta hafif kamburluk ve belde hafif bir çukur normaldir. Bu eğrilerin artması duruş bozukluğunu gösterir.

Bilgisayar kullanımının yaygınlaşması sonucu çocuklar, ne yazık ki, hem daha az hareket ediyor, hem de uzun saatler bilgisayar başında kötü pozisyonda oturuyorlar. “Dik dur çocuğum, düzgün otur” şeklinde sürekli uyarmak bir süre sonra bıkkınlığa ve gerginliğe dönüşebiliyor.

Doğru bir duruş nasıl olmalı? Vücuda önden ve arkadan bakıldığında baş orta hatta yer alır. Omurga ise dik bir doğru halinde kuyruk sokumuna kadar iner. Omuz yükseklikleri ve leğen kemiği hizaları sağ ve solda eşittir. Yandan bakıldığında sırtta hafif kamburluk ve belde hafif bir çukur normaldir. Bu eğrilerin artması duruş bozukluğunu gösterir.

Okul çağı çocuklarında duruş bozukluğu yapabilecek nedenler • Ağır çantaların dengesiz taşınması • Uzun süre hareketsiz zaman geçirilmesi (TV, bilgisayar, tablet başında) • Vücuda uygun olmayan okul sıralarında oturulması • Yanlış ayakkabı seçimi • Çocuğun fazla kilolu olması

Ebeveynlerin uygulayabileceği muayene yöntemi 9-10 yaş grubu çocuklarda ergenliğin sonuna kadar 6 ayda bir bakılabilir. Çocuğunuz çıplak vaziyette kollarını sarkıtıp öne eğilir. Siz, baş veya kalçalar tarafından baktığınızda sırtın simetrik olduğunu görmelisiniz. Aynı şekilde ayakta dik durduğunda omuzları ve leğen kemiklerini aynı hizada görmelisiniz. Aksi durumlarda mutlaka doktora başvurulmalıdır.

Ne gibi önlemler alınabilir? • Sırt çantalarının ağırlığı, vücut ağırlığının %10-15 ini geçmemeli.

• Sandalyeleri mutlaka kol destekli olmalı, okullarda sıra yerine tekli sandalye tercih edilmeli, mümkünse kolları dirseklerden destekleyen kısım olmalı • Çocuğun oturduğu sandalyenin boyu, ayak tabanı yere 90 derecelik açı ile tam temas edecek şekilde ayarlanmalı, dizler kalça seviyesinden biraz daha yüksekte olmalı • Ayakkabı seçiminde dikkat edilmesi gerekenler; rahat, esnek ve çocuğun ayağına uygun büyüklükte bir ayakkabı tercih edilmelidir. Topuk kısmı ve ayak başparmağı tarafında bir parmak kadar boşluk olmalıdır. Ayakkabının ön kısmı geniş, yuvarlak ve esnek, arka kısmı güçlü ve nispeten hareketsiz olmalı, bağ ve yapışkanlı kısımlar topuğu ayakkabının arka kısmına sağlam şekilde tespit edebilmelidir.

• Sırt çantalarında iki geniş omuz askısı ve bel kemeri bulunmalı

• Ayrıca ayakkabının üst kısmı yumuşak ve özellikle sıcak havalarda havayı geçiren bir malzemeden yapılmış olmalıdır.

• Sırt çantaları hafif materyalden yapılmalı, uzun süreli kullanılmamalı, eğer uzun süre çanta kullanılacaksa tekerlekli olanlar tercih edilmeli.

• Düzenli yapılan spor (özellikle yüzme) duruş bozukluğunu önlemede etkilidir.

• Bilgisayar ve tabletler her zaman masa üzerinde, göz hizasında ve 30 cm. uzakta olmalı .

Bilgisayar masa üzerinde, göz hizasında ve 30 cm uzakta olmalı


2019

17

medikent

Isıtılan Tütün Ürünleri Bir Tuzaktır

E S IGAR A Uzm. Dr. Tayfun ÇAĞLAYAN Kent Sağlık Grubu Alsancak Tıp Merkezi Göğüs Hastalıkları Uzmanı

Sigara ile az miktarda nikotin alınıyor ama nikotin sıvı olarak içilirse ölüme neden olabilir!


2019

18

Nikotin dünyada bilinen en kuvvetli bağımlılık maddesi ve en kuvvetli zehirdir. Kokain ve alkol bağımlılığından daha güçlüdür. Sigara ile az miktarda nikotin alınıyor ama nikotin sıvı olarak içilirse ölüme neden olabilir. Bizlere sık sık sorulan ve gündemde olan ısıtılan tütün ürünleri (e-sigara) zararlıdır, bağımlılık yapar, yeniden tütün kullanımını normalleştirir. Hava yollarının bozulmasına ve kalıcı bronşit hastalığının oluşmasına sebep olurlar. Bu ürünler sadece sigara içenlere değil, başta gençler olmak üzere sigara içmeyen ve başlamamış tüm topluma pazarlanmaktadır. Tütün şirketleri ısıtılan tütün ürünlerinin sigara kadar zararlı olmadığının reklamını yaparak ve anlaşmalı çalışmalar yaptırarak yeni zararsız bir ürün gibi piyasaya sokmaktadırlar. Kesinlikle tütün yanmasa bile doğal haliyle de kanser yapıcı birçok madde içermektedir.

Nikotin bağımlılığı, insan beyninin henüz gelişmeye devam ettiği 18-21 yaşlarda beynin fiziksel, biyolojik ve kimyasal özelliklerinin değişmesine sebep olur. Bu yaşlarda edinilen bağımlılık ömür boyu devam eder. Türkiye’de özellikle üniversite gençliğinin yarısı nargile kullanıyor. Bir nargile içiminde ciğerlere alınan tütün miktarı ortalama 100 ile 200 sigara karşılığıdır. Ülkemizde nargile içimi tütün ürünleri yasalarını delmenin bir yöntemi haline getirilmiştir. Geleneksel tütün ürünüdür veya meyve içiyoruz diye daha az zararlı sanarak gençlerin beyinlerine ömür boyu sürecek bağımlılık sokulmuş olmaktadır. Dünyada yaklaşık yılda 7 milyon kişi tütün kullanımına bağlı olarak hayatını kaybetmektedir. Bu sayının 1 milyon kadarı sigara içmedikleri halde başkasının içtiği sigaranın dumanına maruz kalanlardır. 21. yüzyılda yaklaşık 1 milyar kişi tütün ürünlerinden dolayı gerekli önlemler alınmaz ise hayatını kaybedecektir. Endüstri sigaranın kanser yaptığı ispat edildiği 1950’li yılların başından bu yana satışlarına artarak devam etmektedir. Sigaradan ölen her kişi endüstri kasasına en az 10.000 ABD doları bırakmaktadır. Tütün şirketleri bu güne kadar önce filtrenin sigaranın toksinlerini süzdüğünü, sonra light sigaraların daha az katran ve nikotin içerdiğini, mentollü sigaraların daha hafif olduğunu iddia etmişlerdir. Eldeki tüm kanıtlar bu iddiaların bilerek aldatma olduğunu bizlere göstermiştir. 2020 yılı sonrası ısıtılmış tütün ürünleri pazarı 35 milyar Amerikan Dolara ulaşacak ve 35 ülkede pazarlanacaktır. Türkiye bu ülkeler arasındadır. Sonuç olarak bu ürünler arasında az veya çok zararlı tanımı yapmak bilimsel değildir. Nikotinin güvenilir dozu yoktur. Her dozda ölümcül olan ve bağışıklık yapan bir maddedir.

21. yüzyılda, gerekli önlemler alınmazsa yaklaşık 1 milyar kişi tütün ürünlerinden dolayı hayatını kaybedecektir

medikent


2019

19

medikent

Kalbimiz günde ortalama yüz bin kez atıyor ve yaklaşık 350 su damacanası kadar kanı çevreye pompalıyor. Gündüz ortalama 75 bin, gece ise 25 bin civarında kalp vurusu oluşuyor.

Doç. Dr. Cevad ŞEKÜRİ Kent Sağlık Grubu Kardiyoloji Uzmanı

KALBİMİZ AĞIR İŞÇİ


2019

20

Her yıl tüm dünyada Dünya Kalp Federasyonu tarafından 29 Eylül günü “Dünya Kalp Farkındalık Günü’’ olarak anılmaktadır. Bunun amacı insanlarda kalp hastalıkları ve bu hastalıklardan korunma farkındalığı yaratmaktır. Biz de “kalbini koru ve tanı” diyoruz. Kalbimiz, vücudumuzun en çalışkan ve en nazik organıdır. Tüm yaşam boyunca durmadan çalışmak ve temiz kanı tüm vücudumuza pompalamak zorundadır. Günde ortalama yüz bin kez atan kalp yaklaşık 350 su damacanası kadar kanı çevreye pompalıyor. Gündüz ortalama 75 bin, gece ise 25 bin civarında kalp vurusu oluşmaktadır. Tüm hayat boyunca 3-3.5 milyar vurunun üzerinde atarak ufak bir göl kadar kan pompalıyor. Bu kadar çalışkan organımızı mutlaka iyi bakmamız iyi korumamız gerekmektedir. Kalbimizin bu görevi sağlıklı bir şekilde yürütebilmesi için kalp kasını besleyen ve yeterli oksijeni sunan sağlıklı ve açık koroner damarlara ihtiyacı vardır. Ortalama 3 milimetre olan koroner damarlarımızı daraltan, tıkayan ve pıhtılaştıran en önemli risk

faktörlerinin başında hipertansiyon, diyabet, aşırı kolesterol yüksekliği, hareketsiz yaşam, kilo fazlalığı, genetik yatkınlık, sigara ve tütün mamülleri tüketimi gelmektedir. Kalp damar hastalıklarından korunmanın en önemli ve kolay yolu ona yakalanmamaya çalışmaktır. Dünyada kalp damar hastalıkları en önemli ölüm sebebidir. Kalp damar hastalıkları ardından kanser ve enfeksiyon hastalıklarına bağlı ölümler gelmektedir. Ani ölümlerin çoğu kalp damarının tıkanmasına bağlı gerçekleşen kalp krizleri sonucu oluşmaktadır. Dünyada yılda 17 milyon ülkemizde ise 250 binin üzerinde insan kalp damar hastalığı nedeniyle kaybedilmektedir.

medikent

Kalp damar hastalıklarından korunmanın en önemli ve kolay yolu ona yakalanmamaya çalışmaktır.

Kalp sağlığımızı tehdit eden sigara tüketiminin ülkemize yıllık paket ve sağlık giderlerinin maliyetinin 35-40 milyar dolardan fazla olduğu varsayılmaktadır. İnsan gücü kaybı değer olarak maalesef ölçülememektedir.

Kalp damar hastalıklarından korunmanın en önemli ve kolay yolu ona yakalanmamaya çalışmaktır. Bunun için; Periyodik kontrollerinizi yaptırın Sağlıklı ve doğal beslenin

Sebzeler, süt ürünleri, balık, zeytinyağlı sulu yemekları, taze çerezler, yeşil yapraklılar, salatalar, doğal çorbalar, tahıl ve baklagiller en önemli besinler. Unlu mamullerden tatlılardan uzak durun.

Sigara içiyorsanız en kısa sürede bırakın Alkol kullanmayın Bu önerilere uyarak kalp ve damar sağlığımızı koruyabiliriz. Ayrıca kalp damar hastalığı olanlar düzenli olarak beyin damarlarını da kontrol ettirmeli ve tedavilerini aksatmamalıdır.

Düzenli olarak tansiyon, şeker ve kolesterol kontrollerinizi yaptırın Düzenli yürüyüş, yüzme, koşu, bisiklete binme sporlarını yapın (haftada 2,5 -3 saat)

Fazlı kilolardan kurtulun (diyet ve hareketle)

Günlük stresten uzak durun


2019

21

medikent

NEDEN UYKUSUZLUK CEKİYORUZ? İnsanların yaklaşık olarak yarısının uykusuzluk sorunu vardır dersek abartmış olmayız. Yaşla birlikte bu sorun daha sık gözlenmektedir.

Uzm. Dr. Burcu YÜCETÜRK Kent Sağlık Grubu Alsancak Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı


2019

22 Uykuya dalamama, sürdürmede güçlük, dinlenmiş uyanamama, sabah uyanmakta zorlanma olarak karşımıza çıkan durumlara "uykusuzluk (insomnia)" adını veriyoruz. İnsanların yaklaşık olarak yarısının uykusuzluk sorunu vardır dersek abartmış olmayız. Yaşla birlikte bu sorun daha sık gözlenmektedir. Akılda tutulması gereken nokta, uykusuzluğun ve diğer uyku bozukluklarının, birçok fiziksel ve ruhsal bozuklukla ilişkili olduğudur. Uykusuzluk ile gelen bir kişide ağrılı hastalıklar, ateşli hastalıklar, kalp hastalıkları, parkinson ve demans gibi nörolojik hastalıklar, solunum sistemini ilgilendiren ve nefes darlığı oluşturan hastalıklar, tiroid fonksiyon bozuklukları, noktürnal myokloni, uyku apne sendromu gibi fizyolojik rahatsızlıklar araştırılmalıdır. Kullandığı ilaçlar (uyarıcılar, antidepresanlar, doğum kontrol hapları, bazı ritim düzenleyiciler...) sorgulanmalıdır. Psikiyatrik bozukluk (duygudurum bozuklukları, kaygı bozuklukları, alkol-madde kullanım bozuklukları, psikotik bozukluklar, uyum bozuklukları...) açısından detaylı bir şekilde incelenmelidir. Uykusuzluğun stres

verici yaşam olayları nedeniyle başlayıp başlamadığı, ne zamandır sürdüğü, tedavi için hangi yolların denendiği öğrenilmelidir. Polisomnografik testlerin yapılması gerekebilir. Beynimizin sağlıklı çalışması için günlük 8 saat kadar uyumamız gerekmektedir. Yeterli uyumazsak beynimiz, sinir hücrelerini tahrip etmeye başlar. Yani uykusuzluk başta alzheimer ve diğer nörodejeneratif hastalıklar olmak üzere pek çok fiziksel ve ruhsal bozukluğa davetiye çıkarmaktadır. Tekrarlayan rahatsız edici düşüncelerin artması, kalbin sağlıklı çalışmasının bozulması, bağışıklık sisteminde değişiklikler olması, bazı kanser türleri (meme, prostat ve kolorektal kanserler), depresyon ve anksiyete gibi duygudurum bozuklukları, obezite ve ciltte erken yaşlanma belirtileri de uykusuzluk ile ilişkilendirilmiş durumlar arasındadır.

Sabahları uyanır uyanmaz yataktan çıkılmalıdır.

Gündüz vakitlerinde uyunmamalıdır.

Yatma saatlerinin aynı saat olmasına çalışılmalıdır.

Düzenli egzersiz yapılmalıdır. Fakat yatma saatinden 3-4 saat öncesine kadar, yorucu ve heyecan verici aktiviteler bitirilmiş olmalıdır.

Anksiyete bozukluklarında başta olmak üzere bazı gevşeme egzersizleri ve psikoterapi tekniklerinin kullanılması yararlı olabilir.

Anksiyete bozukluklarında başta olmak üzere bazı gevşeme egzersizleri ve psikoterapi tekniklerinin kullanılması yararlı olabilir.

Uykusuzluk şikayeti olan kişi, mutlaka bir uzman tarafından ayrıntılı muayene edildikten sonra gerekli tedavi planı oluşturulmalıdır. Uykusuzluğun nedeni ne olursa olsun ilk önce “uyku hijyeni” düzenlemesi yapılmalıdır. Uykusuzluğa neden olabilecek durumlar ayrıntılı olarak incelenip tanı koyuldukta sonra, bu hastalıklara yönelik tedavi düzenlemeleri yapılmalıdır. Hipnotik (uyku yapıcı) ve/veya sedatif (yatıştırıcı) ilaçların yazılması düşünülebilir. Anksiyete bozukluklarında başta olmak üzere bazı gevşeme egzersizleri ve psikoterapi tekniklerinin kullanılması yararlı olabilir.

TEDAVİ

Her sabah aynı saatte kalkılmalıdır. Oysa alıştığımız saatte kalkmamak dinlendirici olmadığı gibi uyku ritmimizi bozabilir.

medikent

Yorgunken değil, uyku geldiğinde yatağa geçilmelidir. Yatak ve yastık, aşırı sert veya aşırı yumuşak olmamalıdır.

Yatak odası ses, ısı ve ışık yönünden ideal bir durumda olmalıdır.

Uyku saatine yakın yemek yenmemeli, aşırı sıvı alınmamalıdır. Aç da olunmamalıdır.

Yorgunken değil, uyku geldiğinde yatağa geçilmelidir.

Yatak odasının sadece uyku ve cinsel aktivite için kullanılması gerekir. Yatakta TV izlemek, PC oynamak, en güncel sorunlardan biri olan akıllı telefonlar ile oyalanmak ve benzeri aktiviteler uygun değildir.

Uyarıcı olabileceğinden, yatmadan önceki 6 saat içinde kola, kahve, çay tüketilmemesi gerekir.

Gece uyunamadığında, uyumak için aşırı çaba sarf edilmemelidir.

Yatak ve yastık, aşırı sert veya aşırı yumuşak olmamalıdır.

Gece uyanıldığında, uyanıklık süresi 30 dakikayı geçerse yataktan kalkılmalı, başka bir odaya geçilmelidir. Uyku geldiğinde tekrar yatağa dönülmelidir. Bu arada dikkati çekecek tv programları, sürükleyici romanlar ve benzeri şekilde uyku açan aktivitelerden uzak durulmalıdır. Bazı durumlarda vitamin D takviyesi ile uyku kalitesini artırmak uykuya dalmayı kolaylaştırmak ve uyku süresini uzatmak mümkündür.


2019

23

medikent

Diş çürüğü başlangıç aşamasında, dişin en dış tabakası olan mine düzeyindeyken önlenebilir bir lezyondur.

Dr. Dt. Bengi AYDINEL Kent Sağlık Grubu Baynaklı Tıp Merkezi Pedodonti Uzmanı


2019

24

medikent

Pit ve fissür örtücüler yaklaşık olarak 50 yıldır süt ve kalıcı dişlerde çürük lezyonlarından korunma amacıyla pedodonti (çocuk diş hekimliği) ve koruyucu diş hekimliği alanlarında kullanılmaktadır. Diş çürüğü; fermente edilebilen karbonhidratlara uzun süre maruz kalınmasına bağlı olarak bakteriyel biofilm tabakasının kompozisyon ve aktivitesinde ekolojik değişimin oluşması ve demineralizayon-remineralizasyon dengesinin zarar görmesi sonucunda oluşan bir hastalıktır. Diş çürüğü başlangıç aşamasında, dişin en dış tabakası olan mine düzeyindeyken önlenebilir bir lezyondur. Amerikan Dental Birliği (ADA) 2015 yılında Çürük Sınıflama Sistemi’ni yayınlamıştır. Bu sınıflamaya göre kavitasyon oluşmamış başlangıç çürük lezyonlarında, demineralizasyonun sonucu olarak diş yüzeyinde renk, parlaklık ve yapısal olarak değişiklikler meydana gelmektedir. Pit ve fissür örtücü uygulaması ile bu aşamada çürüğün ilerlemesi durdurulabilir. Ebeveynlerde geçmişten bu yana oluşmuş yanlış bir algı “süt dişlerinin nasılsa düşeceği, bu nedenle tedavinin gereksiz olduğu” dur. Oysa süt dişlerinin çeşitli ve önem arz eden görevleri nedeniyle ağızda varlığının korunmasının gerekliliği net ve şarttır.

Süt dişlerinin diğer bir görevi; kalıcı dişler sürene dek onların çeneler üzerindeki yerini tutmak ve sürerken kalıcı dişlere rehberlik etmektir.

SÜT DİŞLERİNİN ÖNEMİ SAYMAKLA BİTMEZ Çiğneme ve beslenmeyi sağlaması; süt dişlerinin görevlerinin başında gelmektedir. Çürük nedenli diş ağrısı sonucu yeterli beslenmenin olamaması halinde çocukta gelişim geriliğine dek uzayan problemler ortaya çıkabilmektedir. Diş çürüğünün, dişin en dış yüzeyindeki mine tabakasının altında yer alan dentin tabakasına ulaşması sonucu soğuk uyaranlara hassasiyet, kısa süreli, rahatsız edici ağrılar başlar. Çürük bakterilerinin, dişin en derininde yer alan, sinir ve damar paketlerinin yer aldığı pulpa dokusuna ulaşması halinde ise şiddetli ve uzayan ağrılar nedeniyle çocukta yeterli beslenememe ve düzenli uyuyamama gibi problemler ortaya çıkar ve yapılacak tedavi de daha komplike, çocuğu yoran bir hale dönüşür. Bu aşamada çocuğun tedaviye ikna olması ya da tedavinin düzgün bir şekilde devamlılığının sağlanması, başlangıç çürüklerine müdahale etmekten daha zordur. Süt dişlerinin diğer bir görevi; kalıcı dişler sürene dek onların çeneler üzerindeki yerini tutmak ve sürerken kalıcı dişlere rehberlik etmektir. Süt dişlerinin çürük ya da travma sonrası erken kaybı sonucu gerekli önlemler alınmazsa (yer tutucu yapılması) dişlerde boşluğa doğru kayma görülerek boşluğa sürecek olan kalıcı dişin yeri kaybedilir. Böylelikle diş dizilimi düzensizleşmeye başlar ve çiğneme rahat yapılamaz.

Ağızda çürük bakterilerinin artması, diğer dişler için tehdit oluşturur ve yüksek çürük riskini ortaya çıkarır.


2019

25

medikent

Dişlerimizin görevleri arasında konuşma ve estetiği sağlaması da yer alır. Ön dişlerinde çürük ya da kayıp olan çocuklar sıklıkla ağızlarını kapalı tutar ya da konuşmak istemezler, gülümserken ağızlarını saklama eğilimindedirler. Bu durum onların özgüvenlerini ve ruhsal gelişimlerini olumsuz etkileyecektir. Süt dişleri 6-7 yaşında değişmeye başlar. Genelde ilk olarak alt ön kesici dişleri takiben üst ön kesici dişler değişir. 6-13 yaş arası karışık dişlenme dönemidir. Bundan sonra süt dişleri yerini kalıcı dişlere bırakır. 6 yaş civarında süt dişlerinin en arkasından alt-üst çenede, sağ-sol dalmak üzere dört adet 1. büyük azı dişleri (6 yaş dişleri) çıkar. Çok erken yaşta çıktıkları için süt dişleri ile karıştırılabilir. Oysa ömür boyu ağızda kalan ve çiğnemenin merkezi olan ilk kalıcı dişlerdir. Bunların korunması gereklidir. Bu dişleri korumak için fissür örtücü denilen dişi çürüğe karşı koruyan uygulamalar yapılmalıdır. Ağızda çürük bakterilerinin artması, diğer dişler için tehdit oluşturur ve yüksek çürük riskini ortaya çıkarır. Yüksek çürük riski varlığında çürük tedavilerinin yanı sıra koruyucu tedaviler de uygulanmalıdır. Fissür örtücüler, pedodontinin (çocuk diş hekimliği) ve koruyucu hekimliğin önemli bir parçasıdır.

PİT VE FİSSÜR ÖRTÜCÜLERİ

Çocuklar ve adolesanlarda süt ve kalıcı azı dişlerinin okluzal (çiğneyici) yüzeylerinde bulunan anatomik oluk ya da dar girintiler “fissür” olarak adlandırılmaktadır. Azı dişlerinin yanağa, dile ya da damağa bakan yüzeylerinde bulunan noktasal girintilere “pit” denilmektedir. Pit ve fissürler; diş fırçasının bu dar ve derin alanlara ulaşamamasından dolayı bakteriyel biofilm tabakası ve gıda artıklarının birikimi için ideal bölgelerdir. Bu anatomik oluşumları etkin bir şekilde örtüleyen pit ve fissür örtücüler çürük lezyonlarından koruyucu etkide bulunmaktadır. Bu uygulama süt azı, kalıcı büyük azı ve küçük azı dişlere yapılmaktadır. Orta ve yüksek çürük riskine sahip çocuk ve adolesanlarda yapılması şiddetle önerilmektedir. Süt dişlenme döneminin tamamlandığı 3 yaştan itibaren çürüğe eğilim gösteren süt azı dişlerine ve 6 yaştan itibaren kalıcı büyük azı ve küçük azı dişlerine uygulanabilir. Uygulamanın koruyuculuğu süt azı dişi düşene kadar devam etmektedir. 6 aylık kontrollerde hekim tarafından aşınma ya da kırılma tespit edilirse kolaylıkla yenilenebilmektedir. Fissür örtücünün çürükten korumadaki başarısının arttırılması, günde iki kez etkin şekilde diş fırçalanması, günde bir kez diş ipi kullanılması ve yılda iki kez olmak üzere düzenli diş hekimi kontrollerinin yapılmasına bağlıdır.

Pit ve fissür örtücülerin uygulanma tekniği; örtüleyicinin tipine ve üretici firmanın önerilerine göre değişmektedir. Bu uygulamaların başarısı, genel olarak pit ve fissürlerin tükrükten iyi bir şekilde izole edilmesi ve kuru ortam sağlanması ile mümkündür. Rezin içerikli örtüleyiciler klinikte yaygın olarak kullanılmaktadır. Uygulama öncesi diş yüzeyi özel fırçalarla temizlenir, debrisden arındırılır. Özel solüsyonlar kullanılarak fissür örtücünün yüzeye tutunmasına hazır hale getirilir. Diş yüzeyinde tükrük izolasyonunun tam sağlanmasının ardından akışkan kıvamda olan materyal, diş yüzeyindeki girintilere sürülerek özel bir ışık kaynağı yardımıyla 20 saniye içersinde sertleştirilir ve yüzeye tutunur. Kısa süreli ve ağrısız bir işlemdir, lokal anestezi gerektirmez. Uygulanan materyal şeffaf ya da beyaz renktedir. Dokuz randomize kontrollü çalışmada, sağlıklı (çürüksüz) fissürlere sahip çocuk ve adolesanlarda pit ve fissür örtücü kullanıl-

Çürüksüz ve hijyenik ağızların arttığı yarınlar için ihtiyacımız olan şey koruyucu hekimlik ve hasta koordinasyonunun artmasıdır.

ması, hiç örtücü kullanılmaması ile karşılaştırıldığında kalıcı azı dişlerinde yeni çürük oluşumunu %76 oranında azalttığı 3 yıllık takip sonucunda belirtilmiştir. Fissür örtücünün diş yüzeyine retansiyonu açısından değerlendirildiğinde saf cam iyonomer örtücülerin rezin de içeren cam iyonomer örtücülere göre 3 kat daha fazla retansiyon kaybına neden olduğu belirtilmiştir . Tüm bu bilgiler ışığında fissür örtücülerin süt ve kalıcı azı dişlerinde çürük lezyonu insidansını azalttığı, orta ve yüksek çürük riskine sahip çocuk ve adolesanlarda çürükten kurtarıcı olduğu, başarısının artırılmasında ağız hijyeninin en yüksek düzeyde hasta tarafından sağlanması ve ebeveynlerin bu konuda daha çok bilgilendirilmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır. Çürüksüz ve hijyenik ağızların arttığı yarınlar için ihtiyacımız olan şey koruyucu hekimlik ve hasta koordinasyonunun artmasıdır.



2019

27

medikent

Meral AVCI Kent Sağlık Grubu Klinik Psikolog

Tükenmişlik Sendromu; insanın yavaş yavaş mesleki heyecanından başlayarak yaşamdaki tüm heyecanlardan uzaklaşması, kendisini depresif bir kısır döngüye teslim etmesidir.

TÜKENMİŞLİK SENDROMUYLA BAŞA ÇIKMAK


2019

28

medikent

Son yıllarda oldukça yaygınlaşan ve giderek popüler hale gelen bir durum olarak bakabiliriz tükenmişlik sendromuna. Aslında iş dünyasıyla ilgili yüksek mesleki hedeflere ulaşamamanın sonucunda ortaya çıkan motivasyon eksikliği ve “yanmak, yok olmak, tükenmek” anlamına gelen “burn out” sözcüğünden gelmektedir ismi. İnsanın, yavaş yavaş mesleki heyecanından başlayarak yaşamdaki tüm heyecanlardan uzaklaşması, kendisini depresif bir kısır döngüye teslim etmesidir. Bu durumda insan, önce duygularını kaybeder. Daha sonra bu eylemlerine yansır. Günlük yaşam monotonlaşır. İş yaşamı, sabah gidilen – akşam dönülen ve tüm hafta boyunca hafta sonunun beklendiği, sıkıcı bir durum olarak algılanır. Pazartesi sendromlarıyla, yakınmalarla, olumsuzluklarla geçer. İş odaklı olmanın yerini sorun odaklı olmak alır. Bu olumsuz bakış açısı sadece iş yaşamıyla sınırlı kalmaz. Kişinin, kendisine bakış açısı da olumsuzluklardan nasibini almıştır. Yaşam enerjisi bir alandan gidince, virüs gibi yayılır ve yaşamın diğer alanlarını da tüketir. Kişi, artık kendisine yatırım yapmaz olur. Sağlığına, kişisel bakımına dikkat etmez. Kendisini geliştirmek adına bir çabası yoktur. Üretme, zamanını etkin kullanma, değişme gibi bir derdi olmaz. Ev ve aile yaşamı da monotonlaşmıştır. Sorumluluklar orada da külfet gibi görülür. Zorluklarla başa çıkmak yerine neden bunlar beni buluyor diyerek yakınma duygudurumuna geçilmiştir. İnsanı asıl tüketen işte bu noktadır. Gelişmekten, üretmekten vazgeçmek. Halbuki insan üretmekle, kendisine ve çevresine karşı sorumluluklarını yerine getirmekle, sürekli bir gelişim ve değişimle varolabilir. Yeni yetenekler öğrenmeyen, becerilerini gelişirmeyen insanlar, yaşam sorunları karşısında problem çözme yeteneklerini de geliştiremezler.

Etkin şekilde çözülemeyen yaşam sorunları, yaşam içinde zorluklara ve krizlere neden olur. İyi yönetilemeyen krizler ise kişinin zaten zor olan yaşam sürecinde onun çöküşünü hızlandırır.

Yeni şeyler öğrenmenin, size neler katabileceğini önceden bilemezsiniz. Yaşamınıza girdikten sonra bunu deneyimleyerek fark edersiniz. Meslek yaşamım boyunca pek çok hasta ve danışanlarım oldu. Ailelerle, çiftlerle ve bireylerle çalıştım. Birçok psikolojik sorunla birlikte duygusal tükenmişliğin de varolduğunu farkettim. Çok basit gibi görünen yaşam sorunlarının, insanları nasıl çöküşe doğru sürükleyebildiğini de gördüm. Çok büyük yaşam sorunlarına rağmen direnen, üstesinden gelen ve sağlam kalmayı başaran insanları da tanıdım. İnsanların, küçük dokunuşlarla nasıl değişebildiğini gözlemledim. Değişen bir bireyin, tüm çevresine ışık saçtığını farkettim. Çabayla üstesinden gelinemeyecek durum olmadığını, çaba olmadan da ne söylersek söyleyelim nafile olduğunu gördüm. Küçük bir tutunmayla, yaşamda çok büyük adımlara doğru gidilebileceğine şahit oldum. Bu yüzden, yaşama tutunmaya çalışan insanlar en hassas yanım oldu. Desteklemek için elimden geleni yaptım. Hiçbir çıkış noktası olmadığını düşünen insanların, kendi çıkış noktalarını bulmalarına yardımcı oldum. Kendi küllerinden yeniden doğan insanları görmek, onlara dokunmuş olabilmek bana çok şey kattı.

Çözüm, değişim ve gelişim odaklı yaşamayı kendim de yaşam biçimi haline getirdim. Yaşamı, yeni beceriler öğrenebileceğim bir platform haline getirdiğimde mutluluğun da ardından geldiğini farkettim. Sırf yenilenmek adına kırk dokuz yaşında bisiklete binmeyi öğrendim. Zorlanmayı, çabayı ve pes etmemeyi bizzat yaşayarak deneyimledim. Yaşantıma ve bakış açıma bu kadar katkısı olabileceğini asla düşünmemiştim. Düşündüğümden çok daha fazla şeyler kazandım sadece bisiklet öğrenmekle. Yeni şeyler öğrenmenin, size neler katabileceğini önceden bilemezsiniz. Yaşamınıza girdikten sonra bunu deneyimleyerek fark edersiniz. Yaşamda her durumu kontrol edemeyiz. Biz ne kadar çabalasak da bazen olaylar bizim dışımızdaki nedenlere bağlı olarak olumsuzluğa doğru gidebilir. En olumsuz durumlarda bile yapılması gerekenleri planlayabilmek ve durumu en az zararla toparlayabilmek adına çabalamaktan ve emek vermekten vazgeçmemeliyiz.


2019

29

medikent

Çocuklarda

OBEZİTE TEHLİKESİ Doç. Dr. Aydın ERDEMİR Kent Sağlık Grubu Alsancak Tıp Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı

Obezite yalnızca yetişkinlerde görülen kronik bir hastalık değildir; hareketsiz yaşam ve beslenme bozuklukları nedeniyle çocuklarda da ortaya çıkabilmektedir. 21. yüzyılın en ciddi sağlık sorunları arasında gösterilen bu hastalık dünya genelindeki milyonlarca çocuğun sağlığını tehlikeye atmaktadır.


2019

30

Fazla kilolu olan ya da obezite hastalığına yakalanan çocuklar üzerinde yapılan araştırmalar neticesinde bu çocukların hayatlarının ilerleyen dönemlerinde de aynı sorunu yaşamaya devam ettikleri sonuçları elde edilmiştir. Aşırı kilo sorunu yaşayan çocukların bu hastalığa bağlı olarak oluşan metabolik hastalıklara yakalanma risklerinin büyük ölçüde arttığı da bilinmektedir. O yüzden çocuklarda obezite hastalığının yol açtığı sorunların ciddiyetine dikkat çekmek istiyorum.

medikent

Çocuklarda Obezite Nedenleri Çocuklarda obezite hastalığına yol açan tek bir neden bulunmaz; genetik yatkınlık, aşırı beslenme, yanlış beslenme, hareketsizlik, hormonal sebepler gibi farklı nedenlerin bir ya da birkaçı bir araya gelerek bu tehlikeli ve kronik hastalığa neden olabilir. Obezite genetik faktörler doğrultusunda oluşabilse de ailesinde obezite hastalığı olan tüm çocukların bu hastalığa yakalanacaklarını söylemek doğru olmaz. Doğru yönlendirilen ve sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazandırılan çocukların kilo kontrolleri sağlanabilir. Çocuklarda obezite hastalığına yol açan temel neden enerji tüketimi ve enerji yakımı arasındaki dengesizlik olarak ön plana çıkar. Çocuklar giderek daha yüksek kaloriye sahip, daha yağlı ve daha şekerli gıdalar tüketmeye başlamışlardır. İhtiyaçları olan temel gıdalardan daha fazlasını tüketmeleri ve giderek hareketsiz bir yaşam sürmeleri onların aşırı kilo almasına yol açar. Çocuklarda obeziteye neden olabilen bir diğer unsurun hormonal sorunlar olduğu kabul edilir. Aşırı kilo sorunu yaşayan çocukların kan tahlilleri mutlaka yapılmalı ve kilo almalarının ardındaki metabolik nedenler ortaya çıkarılmalıdır. Obezite salt fiziksel nedenlerden ötürü meydana gelmez; çocuklardaki yeme bozuklukları ve çocukların yetiştiği sosyo - kültürel çevre de onların beslenme yanlışları yaparak kilo almasına neden olabilir.

Obezite hastalığı olan çocukların uyku bozuklukları yaşama ihtimallerinin arttığı bilinir. Özellikle gece uykusu sırasında nefes durması olarak bilinen uyku apnesi; ciddi sonuçlara ve hatta ani ölümlere neden olabilir ve obezite nedeniyle ortaya çıkma riski yükselir.


2019

31

medikent

Obezitenin Zararları Obezite hastalığına sahip çocukların uzun dönemde sağlıklı kilo değerlerine sahip yaşıtlarına göre daha çok sağlık problemi yaşama riskleri bulunur. Aşırı kilolu olma zaman içerisinde çocukların özgüvenini azaltır, toplumdan soyutlanmalarına yola açar ve aynı zamanda ciddi hastalıkların oluşumunu da tetikler. • Yapılan araştırmalar aşırı kilolu çocukların sinir hasarına, böbrek yetmezliğine ve göz hastalıklarına neden olabilen diyabet hastalığına yakalanma riskini artırdığını gösterir. • Aşırı kilolu çocukların yüksek kolesterol ve yüksek tansiyon değerleri ileriki yıllarda kalp krizi ve felç gibi hastalıkların oluşumunu tetikler. • Obezite hastalığı olan çocukların uyku bozuklukları yaşama ihtimallerinin arttığı bilinir. Özellikle gece uykusu sırasında nefes durması olarak bilinen uyku apnesi; ciddi sonuçlara ve hatta ani ölümlere neden olabilir ve obezite nedeniyle ortaya çıkma riski yükselir. • Aşırı kilolu çocuklarda eklem ağrıları görülür. İskelet sistemi sağlığına olumsuz etki eden aşırı kilo, çocukları hareketsizliğe sevk edebilir. İlerleyen dönemlerde aşırı kilolu çocuklarda fıtık oluşumları gözlenebilir.

Hareket düzeyinin artırılması için çocuklar spora teşvik edilmeli, ailece yapılan aktiviteler sıklaştırılmalı ve çocukların bilgisayar ya da televizyon önünde geçirdikleri zaman dilimleri kısıtlanmalıdır.

Obeziteden Korunmak İçin Sağlık ve Hareketli Bir Yaşam Seçilmelidir Obezite hastalığına yakalanan çocukların öncelikle genel sağlık muayenelerinin yapılması ve obeziteye neden olan kişisel faktörlerin belirlenmesi gerekir. Obezite tedavisi kişiye özel planlanırsa yüksek oranda başarı sağlanır. Ancak obezitenin tedavisi ve önlenmesi için çocuklarla birlikte ebeveynlerin de bilinçlendirilmesi gerekir. • Çocuklar mümkün olduğunca hazır ve paketli gıdalardan uzak tutulmalıdır. • Sebze, meyve ve lif içeren sağlıklı besinler tüketilmelidir. • Sağlıklı yağlarla sağlıklı pişirme teknikleri bir araya getirilmesi ve çocukların aşırı kalori tüketmesi engellenmelidir. • Hareket düzeyinin artırılması için çocuklar spora teşvik edilmeli, ailecek yapılan aktiviteler sıklaştırılmalı ve çocukların bilgisayar ya da televizyon önünde geçirdikleri zaman dilimleri kısıtlanmalıdır.



2019

33

medikent

Aşırı titizlik hasta etmesin

ÇOCUKLARDA İDRAR YOLU ENFEKSİYONU Uzm. Dr. Can ÖZOĞLU Kent Sağlık Grubu Bayraklı Tıp Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı

İdrar Yolu Enfeksiyonu (İYE) çocukluk çağının önemli ve riskli bir hastalığıdır. İYE ilk yıl içinde yüzde 12-30, 5 yıl içinde yüzde 50 oranında tekrarlama gösterir.


2019

34

Üriner sistemin herhangi bir bölümünün bakteri, virüs veya mantar gibi mikroorganizmalar ile enfekte olması durumu idrar yolu enfeksiyonu (İYE) olarak tanımlanır. İYE’nin çocukluk çağında görülme sıklığı yüzde 2-8 oranındadır. İlk yaşta erkeklerde daha sık görülürken daha sonraki yaşlarda erkeklere göre kızlarda görülme sıklığı artar. İYE ilk yıl içinde yüzde 12-30, 5 yıl içinde yüzde 50 oranında tekrarlama gösterir.

İdrar yolu enfeksiyonu, sık görülmesi, uzun dönemde böbrek hasarlanmasına, hipertansiyona, idrardan protein kaçağına, nadir de olsa ilerleyici böbrek yetmezliğine ve bunlara ek olarak kız çocuklarında ileride gebelik problemlerine yol açabilmesi nedeniyle çocukluk çağının önemli ve riskli bir hastalığıdır. İdrar yolu enfeksiyonu olan yenidoğan ve küçük bebeklerde bulgular genellikle üriner sistemle ilgili değildir ve kolaylıkla gözden kaçabilir. Bu bulgular, uzamış sarılık, ateş, kusma, halsizlik, uyaranlara aşırı tepki verme, yetersiz kilo alımı, kanlı veya kötü kokulu idrar yapma şeklinde karşımıza çıkabilir. Daha büyük çocuklarda kesik kesik, sık idrara çıkma, idrar yaparken ağlama, idrar kaçırma, karın ağrısı şikayetleri saptanabilirken, iletişimin daha kolay olduğu okul çağındaki çocuklar, sırt, bel ağrısı çektiklerini, idrar yaparken canlarının acıdığını dile getirebilirler.

İdrar yolu enfeksiyonunda tanı, tedavi ve izlemin temel amacı, böbrek hasarının ve gelişecek geç komplikasyonların önlenmesidir. İdrar yolu enfeksiyonunun kesin tanısı idrar bakısı ve idrar kültürü ile konur. İlk yaşta böbrek ultrasonografisi, atipik ve tekrarlayan enfeksiyonlarda diğer radyolojik tetkikler istenebilir. İdrar yolu enfeksiyonunda tanı, tedavi ve izlemin temel amacı, böbrek hasarının ve gelişecek geç komplikasyonların önlenmesidir. İdrar yolu enfeksiyonu saptanan çocuk uygun ve hızlı bir şekilde tedavi edilmelidir. İdrar yolu enfeksiyonuna neden olan ve eğilim sağlayan patolojiler varsa bunlar saptanmalı ve hastalar enfeksiyon tekrarından korunmalıdır.

OKUL ÇAĞINDA İDRAR YOLU ENFEKSİYONUNA DİKKAT! Okul çocuklarında sık görülen idrarı eve saklama eylemi idrar yolu enfeksiyonuna zemin hazırlayan bir etkendir. Özellikle yuva ve anaokulu çağındaki çocuklar birçok nedenle tuvalete gitmeye çekinirler. Bu da idrar yolu enfeksiyonlarına yol açar. Çünkü idrarın mesanede uzun süre kalması hastalık yapan bakterilerin artmasına, koruyucu hücrelerin bozularak idrar yolu enfeksiyonu oluşmasına yol açar. Tuvalete gitmeye çekinen çocukta gelişen kabızlık da idrar yolu enfeksiyonunu tetikleyen faktörlerden birisidir. Çocukların tuvalete çekinmeden gitmelerini sağlayacak uygun koşulların sağlanması konusunda anne-baba ve öğretmenlerin işbirliği içinde olmaları, idrar yolu enfeksiyonlarının önlenmesi aşamasında atılacak en önemli adımlardan biridir.

ÇOCUKLARDA İDRAR YOLU ENFEKSİYONLARINDAN KORUNMAK İÇİN NELER YAPILMALI? • Çocuklara idrarın açık renk olmasını sağlayacak şekilde yeterli miktarda sıvı verilmelidir. • Çocukların günde 6-8 kez idrar yapması sağlanmalıdır. • Çocuklar tuvalette yeterli süre kalmalıdır. Aceleyle yapıp kalkmamalı, mesanenin tam olarak boşalması sağlanmalıdır. • Tuvalete girmeden önce ve sonrasında eller mutlaka yıkanmalıdır. • Özellikle kız çocuklarında banyo süresi çok uzatılmamalı, tahriş edici özelliğe sahip köpüklü sabun ve şampuan kullanılmamalıdır. • Genital bölge temizliği önden arkaya doğru ve bir kez olacak şekilde uygulanmalıdır. Akşam ayakta alınacak bir duş bu bölgenin tam anlamıyla temizlenmesini sağlayacaktır. • Naylon ve dar pantolonlar vulva hijyenini olumsuz etkilediğinden dolayı kullanılmamalıdır. • Kabızlık ve bağırsak paraziti tedavi edilmelidir. • Sünnet açısından olgular değerlendirilmeli, gereken olguya yapılmalıdır.

medikent


2019

35

medikent

ÖFKE NEDiR? NASIL KONTROL EDiLEBiLiR? Öfke, ruh ve beden sağlığımızı tehdit eder, ilişkilerimize ve çevremize zarar verir; bazı durumlarda, telafi edilemeyen sonuçlar doğurur

Psikolog

Aynur DÜZGÜNEL Kent Sağlık Grubu Alsancak Tıp Merkezi ve Bayraklı Tıp Merkezi


2019

36

Öfke, insana özgü, belirli bir düzeyde yaşanması normal ve doğal olan bir duygudur. Şiddet, saldırganlık, düşmanlık duygularından farklıdır. Bastırılmış duygu ve düşünceler, sürekli kızmıyormuş gibi görünmek, sakin kalmaya çalışmak, zamanında uygun şekilde ifade edilmediğinde birikip, yanardağ gibi patlamaya yol açabilir. Bazen öfke kontrolden çıkabilir ve gerek iş, gerekse özel hayatınız ve sosyal ilişkilerinizde yıkıcı davranışlara neden olabilir. Belli bir düzeyde normal ve tolere edilebilir bir duygu olmasına rağmen, şiddet skalasında anlık değişim riskinden dolayı, kontrol altına alınmalıdır. Kanunlar, sosyal normlar ve kendi sağduyumuz, öfke duygumuzu nereye kadar götürebileceğimiz konusunda sınırlar koyar. Öfke, ruh ve beden sağlığımızı tehdit eder, ilişkilerimize ve çevremize zarar verir; bazı durumlarda, telafi edilemeyen sonuçlar doğurur.

ÖFKENİN DOĞASI

Bedenimizde fizyolojik ve biyolojik değişimler meydana getiren bir duygudur. Öfke anında adrenalin ve noradrenalin gibi stres hormonlarının salınımının artışı ile birlikte kalp atışları hızlanır, kan basıncı ve tansiyon yükselir, kaslar gerilir, sindirim sistemi yavaşlar, eller ve ayaklarda soğuma ve titreme, tüm vücutta terleme başlar. Fizyolojik belirtilerin yanı sıra, dikkat ve konsantrasyon bozukluğu, unutkanlık gibi zihinsel yetilerde sıkıntılar baş gösterir. Öfke ile baş etmede zorluk yaşayanlar, kolaylıkla sigara, alkol, aşırı yeme ve gereksiz ilaç kullanımı gibi, sağlıksız yöntemlere başvurabilirler. Fakat öfkenin uygun olmayan yöntemlerle ifade edilmesi, sağlığı ve sosyal ilişkileri zedeler. Öfkenin kaynağı içsel veya dışsal etkenler olabilir. Kişinin geçmiş yaşantıları, buzdağının görünmeyen kısmında yatan kaygı, üzüntü, hayal kırıklığı, değersizlik, umursanmama, kıskançlık, çaresizlik, yalnızlık gibi bastırılmış duygular, bazen beklenmedik bir anda ya da herhangi bir dış uyaranla harekete geçebilir ve bir patlama meydana gelebilir. Bazı durumlarda ise, kişiye ve kişiliğe yönelik saldırılar, hakaretler, “damarına basılma”lar, kasıtlı ya da istenmedik dışavurumlara neden olabilir.

medikent

ÖFKEYİ DOĞRU İFADE ETMEK

Öfkenin doğal ve içgüdüsel dışavurumu, saldırgan tepkilerdir. Fakat kendimize ve başkalarına zarar verebilecek davranışlardan kaçınma zorunluluğu, bizi dışavurum konusunda doğru yöntemleri bulma ve uygulamayı gerekli kılar. Sürekli olarak, öfkeyi bastırmak, kızmıyormuş gibi yapmak, sakin kalmaya çalışmak, yanardağ gibi patlamaya yol açabilir. Ya da hoşnut olmadığımız durum, olay ya da kişilerle ilgili duygularımızı içimize atmak, depresyona yol açabilir ve ruh sağlığımızı bozabilir. Peki anlık veya sürekli olarak öfke kontrolü nasıl sağlanabilir?

ANLIK ÖFKE KONTROLÜ

• Bedensel ve fizyolojik belirtilere odaklanarak, öfkeli olduğunuzun farkına varın. • Nefes egzersizi uygulayın. 3-4 kez derin nefes alıp vermek, beyne ve hücrelere daha fazla oksijen girmesini sağlayacak, sizi rahatlatacak ve sakinleştirecektir. • Bedensel olarak ortamdan uzaklaşın. Ortamdan uzaklaşmak, size sakinleşmeniz ve olaylara bakış açınızı değiştirmeniz için gerekli olan zamanı kazandıracaktır. • Zihinsel olarak ortamdan uzaklaşın. Hayal gücünüzü kullanarak, kendinizi bulunduğunuz yerde değil, mutlu olduğunuz farklı bir ortamda hayal edin. (Deniz ya da göl kenarı, su sesi, yeşil çimenlik alan, kuşların cıvıltısı vs.) • Sakin olmaya çalışın. İç sesinizi kullanarak kendinize sakin olmayı telkin edin. • Soğukkanlı ve sakin iletişim kurmayı deneyin. • Herhangi bir tepki vermeden önce içinizden 10’dan geriye doğru sayın. • 4 D Tekniğini kullanın: DUR! DÜŞÜN! DÜŞÜNCELERİNİ DEĞİŞTİR! DAVRAN!

Sürekli olarak, öfkeyi bastırmak, kızmıyormuş gibi yapmak, sakin kalmaya çalışmak, yanardağ gibi patlamaya yol açabilir.

SÜREKLİ ÖFKE KONTROLÜ

• Sorun çözme becerilerinizi geliştirin. • İletişim becerilerinizi, beden dilinizi geliştirin. • “Ben” dili kullanın. “Sen” dili kullanmaktan, suçlayıcı, yargılayıcı, eleştirel olmaktan kaçının. • Etkin dinleme becerilerinizi geliştirin. İletişim halinde olduğunuz kişiyi olduğu gibi kabul ederek, empati kurarak, içten ve samimi bir şekilde duygu ve düşüncelerinizi aktarın. Sabırla dinleyin. Pasif dinleme yanıtları (“Evet!” “ Yaaa, öyle mi?...vb.) vererek, empati kurabildiğinizin dönütlerini verin (“Sizi anlıyorum!”…vb.) • Bilişsel yeniden yapılandırma tekniklerini öğrenin ve uygulayın. Bakış açınızı değiştirmeyi deneyin. Bazen olayların arka planları sizin gördüğünüz gibi olmayabilir. Önyargılı olmamaya çalışın.

• Affedici olun. Unutmayın ki, hiç kimse mükemmel değildir ve karşınızda her hangi bir davranış ya da söylemiyle sizi öfkelendiren kişi de hata yaptığının farkında olmayabilir. • Fiziksel egzersiz yapın. Kendi ilgi alanınıza uyabilecek bir spor dalı seçin ve uygulayın. Yürüyüşler yapın. Açık havada yapılabilecek spor dalları seçin. Fiziksel etkinlikleriniz sürekli ve düzenli olmalı. • İlgi alanlarınıza uygun hobiler edinin. Sanat dalları, müzik, edebiyatla ilgilenin. • Sizi huzursuz ve rahatsız eden ortam ve kişilerden uzak durun. • Mizah hayatınızda her zaman yer alsın. Gülmek için fırsatlar kollayın. Komedi filmleri, dizileri izleyin. Fıkralar okuyun, anlatın. • Dengeli ve düzenli beslenin. Uzun süre aç kalmamaya gayret edin. Kan şekeriniz düştüğünde, öfke ve asabiyete zemin hazırlanmış olur. • Sağlıklı ve düzenli uyuyun. Uykusuz kalmak, sizi sakinleştiren hormonların salgılanamamasından dolayı kolay öfkelenmenize yol açar. • Düzenli olarak dinlenmeye ve tatil yapmaya zaman ayırın. Yoğun ve stresli iş hayatının yol açtığı yorgunluk ve negatif enerji atılıp, beden ve ruhunuzun yeni enerjiler depolamasına fırsat tanıyın.


2019

37

medikent

NOVACO ÖFKE ÖLCEĞİ Aşağıda tarif edilen potansiyel olarak sıkıntı verici 25 durumun listesini okuyun. Her olaydan sonra bırakılan boşluğa, bu basit derecelendirme ölçeğini kullanarak, olayın sizi ne derece kızdıracağıyla ilgili tahmininizi yazın.

0

Hiç rahatsızlık hissetmezsiniz

1

Biraz huzursuzluk hissedersiniz

2

Orta derecede sinirli hissedersiniz

1. Yeni aldığınız bir aleti açıyorsunuz fişe takıyorsunuz ve çalışmadığını fark ediyorsunuz. 2. Bir tamirci sizden çok fazla para istiyor. 3. Diğerlerinin yaptıkları fark edilmezken, bir tek sizin hatalarınız göze batıyor. 4. Arabanız çamura ya da kara saplanıyor. 5.Birileriyle konuşuyorsunuz ve size yanıt vermiyor. 6. Birileri kendilerini farklı göstermeye çalışıyor. 7. Kafeteryadaki masanıza dört fincan kahve taşımaya çabalarken, biri size çarpıyor ve kahveler dökülüyor. 8. Giysilerinizi astınız; fakat geçenler onları yere düşürüyor ve kaldırmıyor. 9. Mağazaya girdiğiniz andan itibaren bir satıcı tarafından inceleniyorsunuz. 10. Biriyle bir yerlere gitmek için randevulaştınız. Bu kişi son dakikada vazgeçiyor ve sizi ortada bırakıyor. 11. Size şaka yapılıyor ya da sizinle alay ediliyor. 12. Trafik ışığında arabanız stop ediyor. 13. Park yerinde yanlışlıkla hatalı bir dönüş yapıyorsunuz. Arabanızdan çıktığınızda birileri size “Araba kullanmayı nerede öğrendin” diye bağırmaya başlıyor. 14. Biri bir hata yapıyor ve suçu sizin üzerinize atıyor. 15. Konsantre olmaya çalışıyorsunuz; fakat yanınızda bir kişi ayaklarını yere vuruyor. 16. Birine önemli bir kitap ya da bir alet ödünç verdiniz; fakat geri vermedi. 17. Çok yoğun bir gün geçirdiniz ve birlikte yaşadığınız kişi önceden anlaştığınız bir şey yapmayı unuttuğunuz için şikayet etmeye başlıyor. 18. Arkadaşınızla ya da sevgilinizle önemli bir şeyi tartışmaya çalışıyorsunuz; fakat o kişi sizi dinlemiyor. 19. O konu hakkında çok az fikri olmasına rağmen, ısrar eden kişilerle tartışıyorsunuz. 20. Biri, sizle başka biri arasındaki tartışmaya burnunu sokuyor. 21. Acele olarak bir yere yetişmelisiniz; fakat önünüzdeki araç 90 km hızla gidilecek bir yerde 30 km hızla gidiyor ve onu geçemiyorsunuz. 22. Bir sakızın üstüne bastınız. 23. Yanlarından geçerken bir grup insan sizinle alay ediyor. 24. Bir yere yetişme telaşıyla, iyi bir pantolonu sivri bir yere takarak yırtıyorsunuz. 25. Son jetonunuzu bir telefon konuşması yapmak için kullanıyorsunuz; fakat daha çevirmeniz bitmeden hat kopuyor ve jeton boşa gidiyor.

3

Oldukça kızgın hissedersiniz

4

Çok kızgın hissedersiniz

TEST SONUCU

Yirmi beş durum için puanlarınızı toplayın. Testte olabilecek en düşük toplam puan 0'dır. Bu durumda her maddeye 0 puan vermişsiniz demektir. En yüksek puan 100'dür.Bu durumda da 25 maddenin her birine 4 puan verdiniz demektir. Kaynama noktasının ya çok yakınındasınız ya da kaynamaktasınızdır.

Toplam puanınızı aşağıdaki ölçeğe göre yorumlayabilirsiniz. 0-45: Yaşadığınız öfke ve rahatsızlık miktarı oldukça az. Nüfusun ancak küçük bir yüzdesi testte bu kadar az puan alacaktır. Seçilmiş azınlıktan birisiniz.

46-55: Ortalama insandan daha huzurlu ve barışçılsınız.

56-75: Yaşamın getirdiği sıkıntılara ortalama bir öfkeyle yanıt veriyorsunuz.

76-85: Yaşamın getirdiği sıkıntılara öfkeli bir şekilde tepki veriyorsunuz. Sıklıkla, ortalama birinden daha sinirlisiniz.

86-100: Gerçek bir öfke şampiyonusunuz. Kendinizi kolayca kurtaramadığınız yoğun duygularla istila edilmiş durumdasınız. Büyük olasılıkla, sizi inciten olaydan çok sonra bile olumsuz duygularla savaşıyorsunuz. Çok sık baş ağrıları ve yüksek tansiyon gibi sorunlar yaşayabilirsiniz. Öfkeniz kontrolden çıkabilir ve zaman zaman başınızı derde sokacak dürtüsel saldırgan patlamalara yol açabilir. Yetişkin nüfusun sadece küçük bir yüzdesi sizin kadar yoğun tepki verir.


2019

38

ÖFKE KONTROLÜNDE 4D TEKNİĞİ

“DUR!” “DÜŞÜN!” “DÜŞÜNCENİ DEĞİŞTİR!” “DAVRAN!” Pek çok duygu, düşünce ve davranış gibi, öfkeyi de “beynimizde bitirmek” mümkündür. Öfke anında bedenimiz ve beynimizde duyumsamaya başladığımız fizyolojik belirtilerin farkına vararak, zihnimize “DUR!” komutu verebiliriz. Bizi öfkelendiren durumun üzerinde DÜŞÜNEREK, zihnimizi öfkelenmenin mantıksız olduğuna ikna edebiliriz. Öfkenin bize faydadan çok zarar vereceğini, tepkimizden dolayı sonradan pişman olacağımızı kendimize telkin edebiliriz. Öfkelenmemize yol açan düşünce ya da bakış açısını DEĞİŞTİRİP, onun yerine daha mantığa uygun ve tolere edilebilir hale getirebiliriz. Eğer buraya kadar başarıyla gelebilirsek, doğru, sakin ve daha kabul edilebilir bir DAVRANIŞ ve tepki sergilememiz mümkün olacaktır. Örneğin, çok önemli bir toplantıya yetişmek zorundasınız ve trafik oldukça sıkışık. Sürekli saate bakıyor ve zamanın daraldığını düşünerek öfkelenmeye başlıyorsunuz. Önünüzdeki araç, sollamanıza da bir türlü izin vermiyor. Araç sürücüsüne bağırıp, çağırmaya başlıyorsunuz ve o da size küfrederek, hakaret ederek cevap veriyor. Olay kavgaya dönüşüyor… Ve sonrasında belki bir kaza meydana geliyor.

4 D tekniğini kullanarak, sakin kalmak ve belki bir kazayı önlemek mümkün olabilirdi. Nasıl mı? Yapacağınız içsel konuşmaya örnek verelim: “DUR!”: “Kalp atışlarım hızlanıyor. Terlemeye ve titremeye başladım. Kan beynime sıçrıyor sanki. ÖFKELENMEYE BAŞLADIM. Bunu DURDURMALIYIM.” “DÜŞÜN!”: “Sakin olmalıyım. Öfkelenirsem, hatalı davranabilirim. Belki kırıcı konuşabilirim. Diğer sürücüleri de öfkelendirebilirim. Sonradan pişman olacağım davranışlarda bulunabilirim. Kazaya sebebiyet verebilirim.” “DÜŞÜNCELERİNİ DEĞİŞTİR!”: Toplantıya yetişemeyeceğimi düşünüyorum ama belki de yetişebilirim. Az sonra trafik açılabilir. Diğer sürücülerin de trafiğin sıkışmasında hataları yok. Herkes bir yerlere yetişmeye çalışıyor. Onların da durumu benden farksız. “DAVRAN!”: “En iyisi ben sakin kalayım. Derin nefes alıp vereyim. Biraz su içeyim. Radyoyu açıp müzik dinleyeyim. Şarkıya eşlik edeyim. Gülümseyeyim. Evet, çok şükür sakinim. Her şey yolunda.”

medikent


2019

39

medikent

Yeme içme keyfinde Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Kent Sağlık Grubu Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı

Kısır Döngü

Tat almanın azalmasında ya da kaybında kişi aşırı derecede yemek yemekte ve sonunda obezite olarak karşımıza çıkmaktadır.


2019

40

medikent

Yediğimiz içtiğimiz gıdaların tadını dilimizde bulunan tat reseptörleri aracılığıyla alırız. Tat reseptör hücreleri dilimizdeki tat tomurcuklarında bulunur. Tat tomurcukları çıplak gözle görülebilen dilimizdeki kırmızı noktacıklardır ve her birisinde 50-100 kadar tat alma hücresi bulunur. Tat reseptörleri bir taraftan yediğimiz yemekten zevk almayı sağlarken, diğer taraftan toksinlerin tanınmasını ve uzak durulmasına da neden olur. Örneğin çürümüş ve bozulmuş gıdaların bozuk tadının ne olduğunu bilmesek bile onlardan uzak durmamızı sağlar. Tat alma reseptörleri aynı zamanda doyma merkezine de sinyal göndererek besin alımını durdurma ve aşırı kilodan korunmaya da katkıda bulunur. Tat almanın azalmasında ya da kaybında kişi aşırı derecede yemek yemekte ve sonunda obezite karşımıza çıkmaktadır. Beş temel tat tanımlanmıştır. Bunlar; acı, tatlı, tuzlu, ekşi ve umami biçiminde sıralanabilir. Umami kavramı, Dr. Kikunae Ikeda tarfından 1908’de tanımlanmış ve 1985’te, glutamat ve nükleotidlerin tadını açıklamak için kullanılmış ve 5. tat olarak kabul edilmiştir. Günümüzde umami, bir cins aminoasitli, et, balık, sebze ve peynir gibi ürünlerde bulunan tuzlu baharatlı ama asla kesin olarak tanımlanamaz hoş bir tat olarak kabul ediliyor.

Kişilerin yemekten tat alma miktarı ve tat ayırımı dillerinde bulunan tat tomurcukları ile doğru orantılıdır.

TAT TOMURCUKLARI SAYESİNDE Kişilerin yemekten tat alma miktarı ve tat ayırımı dillerinde bulunan tat tomurcukları ile doğru orantılıdır. Ne kadar tat tomurcuğu fazlaysa alınan besinden tat alma kapasitesi ve ayrım yapma yeteneği o kadar fazladır. Mesela yapılan çalışmalarda gurmelerin dillerindeki tat tomurcuklarının diğer insanlardan daha fazla sayıda olduğu gösterilmiştir.

İnsanda tat reseptörlerinin sayısını ve kalitesini etkileyen çeşitli koşullar vardır. Mesela yüksek yağ ve karbohidratla oluşturulan obezitede tad tomurcuklarının sayısının azaldığı gösterilmiştir.


2019

41

medikent

ŞiŞMANLIK TAT RESEPTÖRLERiNi BOZAR MI? İnsanda tat reseptörlerinin sayısını ve kalitesin etkileyen çeşitli koşullar vardır. Mesela yüksek yağ ve karbohidratla oluşturulan obezitede tad tomurcuklarının sayısının azaldığı gösterilmiştir. Yani kilo alımı ya da diğer bir deyişle şişmanlık yenilen yemekten tat almayı azaltmaktadır. Gerçekten de insanlarda tat almanın daha ortaokul çağlarında kilo alımına bağlı olarak azaldığı da anlaşılmıştır. Vücudumuzdaki hemen hemen tüm hücreler gibi tat tomurcuğunu oluşturan hücrelerin de bir yaşam süresi vardır ve bu hücreler zaman içerisinde yaşlanarak yaklaşık 10 gün içerisinde ölmekte, ölen hücrelerin yerini yeni ve genç hücreler almaktadır. Düşük dereceli iltihabi durumun tat hücrelerinin ortalama yaşam sürelerini kısalttığı gösterilmiştir. Obezitenin sadece bir kilo ya da yağ miktarında artış olmadığı, aynı zamanda iltihabi bir durum olduğu da bilinmektedir. Bilimsel kanıtlar obezite ile ilişkili metabolik bozuklukların gelişiminde düşük dereceli kronik iltihabın temel önemde bir role sahip olduğunu göstermiştir. Bu konuda Türk bilim adamı Gökhan Hotamışlıgil’in yaptığı çalışmalar büyük önem taşımaktadır.

Yapılan çok sayıdaki çalışmada obezitede TNF-alfa ve interlökin-6 gibi iltihabi sitokinlerin arttığı bilinmektedir. İşte artan bu maddeler hem obezite ile ilgili insülin direnci, tip 2 diyabet ve ateroskleroz gibi bozukluklara yol açmakta hem de tad alma tomurcuklarının sayısını ve kalitesini azaltarak kişinin daha fazla yemek yemesine ve yediği yemekten tat almamasına neden olmaktadır. Bu durumda bir kısır döngü söz konusudur. Bunun aksine kilo kaybına yol açan müdahaleler, ister diyet veya ilaç isterse de cerrahi girişim (mide küçültme ve gastrik bypass dahil) olsun, verilen kiloyla birlikte, tad alma bozukluğunun hafiflemesini ve kişilerin yediklerinden daha fazla keyif almalarını sağlamaktadır. Tat tomurcuklarının yeterli sayıda ve olgunlaşmış olmaları doyma merkezinin de daha sağlıklı çalışarak aşırı yemeyi önlediği akılda tutulmalıdır Kısacası kilo almamak ve varsa da kilo vermek sağlığımız için olduğu kadar, yediklerimizden tat almamız ve daha mutlu olmamız için de önemlidir.



2019

43

medikent

Kent’in onur günü Hasta kabulüne 4 Eylül’de başlayan Kent Sağlık Grubu’nun ikinci tıp merkezi Kent Tıp Merkezi Bayraklı’nın resmi açılışı törenle gerçekleştirildi.


2019

44

İzmir’in yeni cazibe merkezi Bayraklı’da Mansuroğlu Mahallesi, 286/10 Sokak, No: 7A adresinde hizmete açılan Kent Tıp Merkezi’nin resmi açılış törenine Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ, Kent Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Cem Bakioğlu, gazete temsilcileri, Kent ailesi, konuk hekimler katıldı. Törende konuklara hitap eden Kent Sağlık grubu CEO’su Dr. Ruşen Yıldırım, Kent Tıp Merkezi hakkında bilgi verdi. Bayraklı Tıp Merkezi’nin 6 bin metrakare kapalı alana sahip bir cerrahi merkezi olduğunu belirten Dr. Yıldırım,

“ 45’er metrekare büyüklüğünde iki ameliyathanenin yer aldığı merkezimizde 24 saat içinde taburcu edilebilecek operasyonlar gerçekleştiriliyor. Cerrahi Tıp Merkezlerinde bugün hastanelerde yapılmakta olan operasyonların büyük bir kısmı yapılabilmektedir. Büyük ameliyatlar dışında birçok ameliyat ve girişim için yatış süreleri bir günden daha az sürede tamamlanmakta, hastalar çoğunlukla aynı gün içinde evlerine gönderilmektedir. Toplam 10 yatak kapasitesi ile bu merkezimiz aslında çok yetenekli ve kapasitesi yüksek bir hastane gibi görülebilir” dedi.

medikent


2019

45

medikent

ÇOK GELİŞMİŞ GÖRÜNTÜLEME SİSTEMLERİNE SAHİP Dr. Yıldırım, Merkezin ameliyathane ve yataklı hizmetlerin yanı sıra çok gelişmiş görüntüleme sistemlerine sahip olduğunu söyledi. Kent Bayraklı Tıp Merkezi’nin son teknolojileri barındıran MR, BT, tomosentezli mamografi, röntgen, ultrasonlar ve kemik dansitometre cihazlarıyla birçok hastanenin radyoloji merkezinden daha donanımlı olduğunu kaydeden Dr. Yıldırım, konuşmasında poliklinik hizmetlerine de değindi. Neredeyse tüm branşlarda hekimlerin tam zamanlı poliklinik hizmeti sunduğunu belirten Dr. Yıldırım sözlerini şöyle sürdürdü:

HASTANEMİZ ÖNEMLİ BİR DESTEK VE GÜVENCEDİR “Dahiliye, çocuk, genel cerrahi ve kadın doğum uzmanlıkları yanında endokrinoloji, gastroenteroloji, göğüs hastalıkları, kardiyoloji, KBB; göz, ortopedi, üroloji, fizik tedavi ve rehabilitasyon, plastik cerrahi, nöroloji, dermatoloji, radyoloji, diş hekimliği gibi uzmanlık alanlarında da doktorlarımız hizmet sunabilecektir. Acil servisimiz şimdilik çalışma mesaisine paralel olarak akşam saat 18.00’e kadar hizmet verecek olup ilerleyen dönemlerde 24 saate kadar uzatılması planlanmaktadır. Başlangıç aşamasında toplam 22 tıp branşında 24 hekim kadrosuyla hizmet verecektir. Merkezimizde 10 hemşire, 14 tıbbi personel ve 17 idari personel görev yapacaktır. Ayrıca ISS firması tarafından temizlik, catering ve güvenlik hizmetleri sunulmaktadır. Çiğli’de bulunan Kent Hastanemiz bu merkezimiz için büyük bir destek ve güvencedir. İleri seviye hastane hizmetleri için gerektiğinde hasta naklini sağlayacak olan bir ambulans ve hasta transport aracı burada hazır bekletilmektedir. Hastanemizde tedavisi devam eden, evi ya da işleri bu merkezimize yakın olan hastalarımız tedavi ve kontrollerini merkezimizde sürdürebileceklerdir. Bilgi ve iletişim alt yapısı olarak hem Bayraklı hem Alsancak Tıp Merkezlerimiz hem de hastanemiz sanal ortamda tek bir merkez gibi yapılandırılmıştır. Yani buraya gelen hastamıza ait daha önce oluşturulmuş olan her türlü tıbbi bilgi ve görüntüler sistemden ekranlara aktarılıp doktor ve tıbbi personelin kullanımına hazır hale getirilmiştir. Aynı şekilde bu merkezde oluşan hasta kayıt ve tıbbi bilgiler de ana sunucu üzerine kaydedilip hastane ve Alsancak Tıp Merkezimize aktarılmaktadır.”


2019

46

medikent

AKILLI BİNA Öte yandan bitmiş olarak alınan binanın tıp merkezine dönüştürülmesinin ciddi bir zaman, emek ve maliyet sonucu gerçekleştirildiğine de dikkat çeken CEO Dr. Ruşen Yıldırım, “İklimlendirme ve temiz hava sistemleri, su arıtma alt yapısı, trafo, UPS ve jeneratörler, ilave yapılan asansörler, merdiven ve yangın önleme sistemleriyle tamamen akıllı bir binaya dönüştürülmüştür. Bu süreçler özellikle üst katlarda hizmet vermekte olan Bölge İdare Mahkemesinin çalışmasını engellemeyecek şekilde yapılması nedeniyle uzun bir sürede ve zorluklarla gerçekleşmiştir. Tüm bu süreçlerde bu merkezimizin açılışı sırasında bizlere destek olan Sayın Belediye Başkanımız Hasan Karabağ ve tüm ilgili mesai arkadaşlarına, İl Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Bediha Salnur ve Bayraklı İlçe Sağlık Müdürlüğündeki tüm görevlilere verdikleri destekten ve yardımlardan dolayı teşekkür ederim. İçinde bulunduğumuz Bayraklı İlçesi İzmir’in hızlı gelişen ve şehrin simgesi haline gelen modern yüzünü oluşturmaktadır. Bu bölgede yaşayan ve çalışan kişilerin ihtiyaç duyacakları yüksek kaliteli sağlık hizmetini vermek için elimizden gelen tüm çabayı göstereceğiz. Kent Sağlık Grubu olarak böyle bir merkezi şehrimize kazandırmaktan dolayı mutlu ve gururluyuz. Herkes için hayırlı olsun” diyerek sözlerini tamamladı.

ZOR OLDU AMA İYİ OLDU Açılış kurdelasını Dr. Yıldırım, Cem Bakioğlu ve hekimlerle birlikte “hayırlı olsun” dilekleriyle kesen Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ da konuşmasına Kent yöneticilerine teşekkür ederek başladı. Merkezin büyük bir çaba ve zorluklardan sonra hayata geçirildiğine bizzat tanık olduğunu belirten Karabağ, şöyle konuştu: “Dünyanın ve Türkiyemizin yaşadığı ciddi ekonomik sıkıntıları göze alırsak yapılan yatırımın ne kadar önemli olduğunu anlarız. Ruşen Bey’den burada 100 kişinin çalışacağını öğrendim. İşsizlikle boğuşan bir kentin ilçesinin belediye başkanı olarak en çok karşıma çıkan çalışma taleplerinin karşısında böylesine istihdamın yatırımcılarla karşılanması ayrıca önemli ve değerli. Hepsinin ötesinde sağlık herkes için önemli. O nedenle bu tesisleri gözümüz gibi koruyacağız, Bayraklı Belediye olarak hep yanınızdayız, hep beraber olacağız.”


2019

47

medikent

Kent Tıp Merkezi Bayraklı

Uzm. Dr. Alper YÜKSEL Kent Sağlık Grubu Radyoloji Bölüm Sorumlu Hekimi

Radyoloji Bölümü Bayraklı Tıp Merkezi Radyoloji Bölümü, kullanılmakta olan en son donanımlı teknolojik ekipman ile tasarlanmıştır.


2019

48

medikent

Hem mimari olarak hem de işlevsellik olarak yaklaşık 400 m2 lik bir alanda hastalarımıza hizmet veriyoruz. Merkezimizde amacımız yılların deneyimi ile gelen güvenilir, doğru tanı birikimini yeni teknolojik üstünlüklerle daha hızlı ve verimli olarak İzmirlilere sunmaktır.

Merkezimizde bizi farklı kılan özelliklerimizi sıralarken bunların en başında yeni jenerasyon Manyetik Rezonans (MR) sisteminden söz etmek isterim. Önceki MR cihazlarına göre çok daha konforlu bir MR sistemini kullanıyoruz. Bu konfor; inceleme yapılırken hastanın içerisine girdiği kısmın önceki sistemlere göre daha geniş açıklığı olan (wide-bore MRI) geniş çaplı bir MR cihazı olmasıdır. Kalsik bilgilerde MR sistemlerinde mıknatıs açıklığı (hastanın içerisine girdiği bölüm) ne kadar dar ise o kadar iyi görüntü alınmaktaydı ancak Bayraklı Tıp Merkezi’nde kullanılan bu yeni nesil MR cihazı, görüntü kalitesi artırarak geniş çaplı mıknatıs kullanımı ile hasta konforunu üst düzeye çıkartmakta ve daha hızlı sürede görüntü almayı sağlamaktadır. Özellikle iri yapılı kişilerde, MR ciazına girerken sıkışıyormuş hissi yaşamaları ve buna bağlı kapalı yer korkusunun (klostrofobi) arttığı bilinen bir gerçektir, bu tip geniş çaplı yeni MR cihazlarında iri yapılı kişilerde işlemin kolaylıkla yapılabilmesi ve hastalarımızın geniş magnet çapı nedeni ile ferah bir ortam sunulması hasta konforu için oldukça önemlidir. Hastalarımızın konforunun artırılması incelemelerin daha doğru ve güvenli yapılmasını sağlamaktadır. Merkezimizde kullanılan tomografi cihazımız da oldukça kompakt ve hızlı bir cihaz olup, optimum ve düşük dozda radyasyon kullanılarak incelemeleri yapabilmektedir. Önceki yıllarda tomografi cihazları teknolojik gereklilikten dolayı daha büyük boyutlu ve hacimli olmak zorundaydı ancak yeni cihazlar oldukça kompakt ve etkin kullanım ile hasta konforu sağlamaktadır.

Merkezimizdeki en yeni gelişmelerden biri de son teknoloji ile donanımlı dijital 3 Boyutlu (3D) mammografi (Tomosentez) ünitesidir. Şu anda dünyada kullanılmakta olan en yüksek çözünürlüğü olan (50 µ) mammografi cihazı özelliğine sahip bu ünite aynı zamanda tomosentez denen farklı bir tarama özelliği de içermektedir. Tomosentezin özelliği 2 boyutlu (2D) mammografiden farklı olarak memenin tamamının 0.5mm’lik ince kesitler şeklinde taranarak incelenmesini sağlayan bir yöntem olmasıdır. Böylece meme içerisinde normal dokunun altında, süt bezeleri ve destek dokudan gizlenebilecek küçük tümör odaklarının ortaya konulabilmesi ve erken evre bulguların görülerek tespit edilmesi çok daha kolay olmaktadır. Özellikle genç yaş grubu hastalarda meme dokusunun yoğun özellikte olması nedeni ile erken evrede tanı konulması hayat kurtarıcı olabilmektedir.

Uzm. Dr. Alper YÜKSEL

Tomosentez


2019

49

medikent

3 Boyutlu Dijital Mammografi cihazında 2D dijital mammografi gibi pozisyonlama yapıldıktan sonra memenin tarama yapılarak çok sayıda görüntüsü alınır. Alınan bu görüntüler daha sonra mammografi sistemine bağlı bilgisayara otomatik olarak yollanır. Bu istasyonda işlenen (rekonstrüksiyon) görüntülerinden memenin tamamına ait çok daha ince kesitlerle (bunlara tomo plan denir) görüntüler elde edilir. Daha sonra radyoloji uzmanlarının film okuduğu yüksek çözümleme gücüne sahip özel ekranlar ile bilgisayarlara gelen bu kesitleri, ardışık video formatında incelendiğinde memenin 3. boyutu, yani derinliği de görülmüş olur. 3 Boyutlu (3D) Mammografi ile elde edilen farklı açılardaki ince kesit görüntülerle 2D mammografi görüntülerinde gizlenebilecek küçük kanser odakları ortaya konur. Tespit edilen kanser odağının boyut, yapısı ve meme içerisindeki yerleşimi daha ayrıntılı olarak görülür. Mammografi görüntülerindeki ayrıntının artması, incelemeyi yapan radyolog ve muayenesi yapılan hastanın da stresini azaltmakla birlikte tanısal başarıyı arttırır. Böylece gereksiz biyopsilerin sayısı azalır. Meme içerisinde var olabilecek birden fazla kanser odağı (meme kanserli yüzde 15 olguda görülebilen) kolaylıkla ortaya konur. Süt bezelerinden zengin, yoğun meme dokusu içeren özellikle genç yaş grubu hastalarda erken meme kanseri işaretleri daha net olarak görülür. 2D ve 3D (Tomosentez) Mammografi ile yapılan karşılaştırmalı son bilimsel çalışmalarda, 3D mammografinin erken meme kanseri tanısında doğruluk oranının daha yüksek olduğu ortaya konmuştur. 3D dijital mammografide alınan radyasyon 2D mamografiye göre minimal daha yüksektir ve önceki yıllarda kullanılan konvansiyonel mamografiye eşit dozdadır. Yani hastalarımızın “fazla radyasyon alıyorum” kuşkularının yersiz olduğunu söyleyebiliriz.

Merkezimizde dijital röntgen sistemi kullanılmaktadır. Bu sayede çok hızlı ve güvenli bir şekilde, daha az radyasyon dozu kullanılarak son teknolojik röntgen incelemeleri yapılmaktadır. Bu sistemde özel olarak kullanılan skolyoz grafi standı ile omurga eğriliklerinin tanısı detaylı olarak ortaya konabilmektedir.

Yine high-end olarak tabir edilen üst sınıf ultrasonografi ve renkli doppler cihazları da bulunmaktadır, hastaların ultrasonografik incelemeleri yüksek çözünürlükteki bu cihazlarla yapılmaktadır. Kemik yoğunluğu ölçümleri ve diş hastalıklarının görüntülenmesinde kullanılan panoramik röntgen cihazları da yine modern teknolojik ekipmanlarla donatılmıştır. Tüm radyolojik görüntüler ve yapılan raporlamalar, görüntülerin depolandığı ve organize edildiği, doktorların kolaylıkla ulaşabilecekleri ileri teknolojiye sahip PACS sistemi ile depolanmaktadır. Hastaların farklı merkezlerde yapılan diğer incelemeleri bile, istendiğinde hastanın doktoru tarafından tüm şube ve merkezlerimizde online olarak görüntülenebilmektedir.


2019

50

DTM ETKİNLİĞİ

Meme kitlelerinde Opr. Dr. Emin YEĞİNBOY Kent Sağlık Grubu Bayraklı Tıp Merkezi Genel Cerrahi Uzmanı

Meme muayenesinde en değerli ve etkili incelemeler altın standart olarak, doktor muayenesi, ultrason ve DTM’dir.

Günümüzde meme kanseri tanısını koyma doktorları en çok zorlayan konulardan birisi olmaya devam ediyor. Dijital Tomosentez Mamografi (DTM) bugün için meme kanseri tanısında altın standart olma yolunda ilerlemektedir. Mamografik çekimin teknik olarak bilgisayar ortamında 3 boyutlu görüntüye çevrilmesi, meme kanserinin tanısı konusunda çok yardımcı olmaktadır. Tomosentez yardımıyla bilgisayar ortamında ince kesit ve 3D olarak elde edilen görüntüler, üst üste binen dokuları ayrıştırarak, maskelenen kitleleri ortaya çıkarmaktadır. Yapılan geniş kapsamlı karşılaştırılmalı çalışmalarda bilhassa 40-49 yaş arası kadınlarda DTM’nin etkinliğinin yüksek olduğu saptanmıştır. Meme dokusunun daha yoğun olduğu bu yaş grubunda standart 2 boyutlu dijital mamografiye oranla kanserli kitleyi tanımakta yüzde 2 oranında daha belirleyici olduğu gözlenmiştir. Tanı konusunda doktoru en fazla zorlayan unsurlardan biri olan yanlış pozitiflik ise bu yöntemle yüzde 15 gibi önemli bir oranda azalma göstermiştir. İri ve yüksek yoğunluktaki memelerde kanserli kitlenin normal dokunun içinde saklanma riski de, doğru tanı konulmasını zorlaştırmakta ve hastaların sık sık geri çağrılmasına yol açmaktadır.

Doğru tanı konulmasını kolaylaştıran bu yöntemle hasta hem zamandan kazanmakta hem de ağır psikolojik baskıdan kurtulmaktadır. 2014 yılında yayımlanmış 454 bin hasta üzerinde yapılmış bir araştırmada (Friedewald ve arkadaşları) tümü 2 boyutlu ve DTM tekniğiyle değerlendirilmiştir. Sonuçta incelemeye DTM eklendiğinde kanser yakalama oranı tüm yaş gruplarında yüzde 29 oranında artış göstermiş, yine bu kanserlerden yüzde 41’inin patolojik incelemede invazif tip olduğu saptanmıştır.

medikent


2019

51

medikent

Prof. Dr. Ömer HARMANCIOĞLU Kent Sağlık Grubu Genel Cerrahi Uzmanı

MEME KANSERINDE

SIK SORULAN SORULAR

Meme kanseri dünya istatistiklerine göre bir kadının ömründe sık karşılaşabileceği kanser türüdür ve günümüzde sekiz kadında birinde görülmektedir.


2019

52 Meme kanserinin görülme sıklığı nedir, en çok hangi yaş grubunda görülür? Meme kanseri, dünya istatistiklerine göre bir kadının ömründe sık karşılaşabileceği kanser türüdür ve günümüzde sekiz kadından birinde görülmektedir. Yıllar geçtikçe maalesef görülme olasılığı artmaktadır. En sık görülme yaşları ise dünya genelinde 50-60 yaş grubudur. Irklar arasında en sık beyaz, en az ise siyah ırkta görülmektedir, ancak bu ırkta hastalığın gidişi hızlı olmakta ve tedavi sonuçları pek yüz güldürücü olmamaktadır.

medikent

Meme kanserinin başlıca nedenleri nelerdir? Meme kanserinin tam nedeni bilinmemektedir. Yapılan istatistik çalışmalar ve hayvanlarda yapılan deneyler kadınlık hormonu olan östrojen hormonuna meme dokularının hassasiyeti olduğu kabul edilmektedir. Yine hayvan deneylerinde herpes virüslerinin de hastalığa sebep olabileceği gösterilmiştir. Tahmin edeceğiniz gibi insanlarda bu tür deneyler yapılamayacağı kesindir, bu nedenle de bu görüş bir hipotez olarak ifade edilebilir.

Türkiye açısından durum nedir? Türkiye’de görülme sıklığı kuzey Avrupa ve kuzey Amerika da görüldüğü kadar sık değildir. Ancak Türkiye Meme Hastalıkları Federasyonu’nun yaptığı çalışmalar ve klinik gözlemimize göre ülkemizde görülme yaşı daha erken, 40’larda başlamaktadır. Bu nedenle bizler meme kontrolünün ülkemiz kadınlarında 50 yaşından sonra değil 40 yaşlarından itibaren başlamasını savunuyoruz.

Meme kanserinin erken yakalanabilmesi için öneriniz nedir? Avrupa topluluğunda meme taramaları 50 yaşta mecburi olarak mamografi ile yapılmaktadır. Ülkemiz de Sağlık Bakanlığı tarafından ‘Ketem’ adı ile anılan kanser tarama üniteleri kurulmuş, bu ünitelerde müracaat eden vatandaşlarımıza mamografi yapılmaktadır. Ancak mecburi değildir, müracaat eden kişilere yapılmaktadır. Yine ülkemizden yayınlanan epidemiyolojik çalışmalar sonucunda meme taramaları 40 yaşından itibaren yapılabilmektedir. Mamografinin hastalığı ortaya çıkartma olasılığı yüzde 75’dir. Bu tetkike meme usg’side yapılması ilave edilirse tanı olasılığı yüzde 90’a çıkmaktadır. Bazı meme kanserleri görüntüleme yöntemlerinde belirti vermeyebilir, bu tiplerin atlanılmaması için de fizik muayene dediğimiz hekim tarafından elle yapılan palpasyonun da görüntüleme yöntemleri ile beraber yapılması önerilmektedir. Her kadın 20 yaşlarından itibaren memelerini kontrol etmelidir. Özellikle bu işlemin menstruasyondan sonraki ilk banyoda sabunlu iken yapılması kitlelerin hissedilmesini kolaylaştırır

Akraba evlilikleri meme kanserine yol açan nedenler arasında mı? Kadınlık hormonu, geç evlilik, geç doğum, tek doğum ya da hiç doğum yapmamış olmak, ırk gibi faktörlerin meme kanseri oluşumunda etkileri nelerdir? Aile evliliği o ailedeki tüm hastalıkların görülme sıklığını artırdığı biyolojik bir gerçektir. Anne ve babadan gelebilecek resesif genler o kişide birleşirse dominant olur ve hastalık ortaya çıkar. Bu görüşün ispatı için gösterilen örnek Yahudiler kendi ırklarından başka kişilerle evlenmedikleri için dünyada en sık meme kanserinin görüldüğü topluluktur. Kadınlık hormonu östrojenin uzun süre veya yüksek dozlarda kullanılmasının meme kanseri riskini yükseltiği bilinmektedir. Doğum kontrol haplarının kullanımına çok genç yaşlarda başlanması ve uzun süre kullanılması ile menopoz sonrasında hormonun yerine konulması tedavisinin (HRT) uzun süre yapılması da istatistik çalışmalar sonucunda meme kanseri oluşma sıklığını artırdığı gösterilmiştir. Tüp bebek çalışmalarında da yüksek doz östrojen kullanıldığı bilinmektedir. Bunun da fizyopatolojik olarak meme kanserinin oluşmasını artırdığı düşünülmekte olup uygulanan tedavi sayısı arttıkça olasılığın da artıyor olması doğaldır. Tüp bebek çalışmaları son yıllarda rutine girmiştir, istatistiksel çalışmalar için 15 yıl gibi bir zamana ihtiyaç olduğundan bu görüş de bilimsel olarak ispatlanmamıştır. Ancak klinik izlenimimiz maalesef hastalığın görülme yaşının aşağı çekildiği, kitle görülme sıklığının arttığıdır.


2019

53

medikent

Her kadının belli aralıklarla elle meme muayenelerini yapması öneriliyor. Kadının eline tümör geldiğinde bu erken tanı mıdır? Her kadın 20 yaşlarından itibaren memelerini kontrol etmelidir. Özellikle bu işlemin menstruasyondan sonraki ilk banyoda sabunlu iken yapılması kitlelerin hissedilmesini kolaylaştırır. Bu işlemin ayda bir yapılması gerekir, her banyodan sonra yapılması doğru değildir, yanıltıcı sonuçlar ortaya çıkartır. Ayrıca memelerde simetri olup olmadığı, çekilme varlığı, meme başının çökmesi veya meme başında yaraların olup olmadığının gözlenmesi gerekir. Yine izlenmesi gereken bir başka bulgu da meme başından kendiliğinden gelen akıntılardır. Özellikle kanlı meme başı akıntısı kanserin ilk bulgusu olabilir. Her ele gelen kitle erken evre midir sorusuna yanıt; 4 santimetreden küçük kitleler eğer koltukaltında herhangi bir patoloji yoksa kanserse erken olma olasılığı yüksektir.

Ele gelen her kitle kanser midir? Her ele gelen kitle tabii ki kanser değildir, kenarları düzenli, hareket edebilen kitlelerin kanser olma olasılığı azdır. Bu tür kitlelerin hanımlarda sık gördüğümüz kistik yapılar veya iyi huylu yavaş büyüyen özellikle genç yaşlarda ortaya çıkan fibroadenom olarak isimlendirdiğimiz kitle olma olasılığı yüksektir. Unutulmaması gereken biyolojik gerçek insanın hem anneden hem de babadan gen almasıdır. Bu nedenle baba tarafındaki hastalıklar da bizler için önemlidir ve sorgulanmalıdır.

Kitle gelişmeden meme kanserinin tespit edilmesi mümkün müdür? Kitle gelişmeden memede kanser gelişme olasılığını tespit etmemiz mümkündür. İşte bu nedenle tarama modelleri geliştirilmiştir. Mamografide görülebilen USG de tespit edilmeyen gruplaşmış mikokalsifikasyon kümeleri veya distorsiyon olarak ifade edilen düzensiz bölgeler riskli sahalar olarak kabul edilir. Bu bulguların ileri tekniklerle incelenmesi veya sık olarak kontrol edilmesi gerekir. Şunu da unutmamak gerekir ki insan elinin orta büyüklükte bir memede 1 cm’nin altında olan kitleleri hissetmesi mümkün değildir. Bu nedenlerle belirli aralıklarla meme kontrolünün yapılmasını tavsiye ediyoruz.


2019

54 Risk grupları kimlerdir? Sadece anne, teyze, kız kardeşi mi sorgulanmalı? Tüm kadınların mamografi yaptırması idealdir. Bizler için hastalık ne kadar küçük yakalanırsa tedavimiz o kadar kolay, kısa ve başarılıdır. Halkımız tarafından yanlış bilinen bir durum hastalığın genetik olarak anne tarafından geldiğidir. Unutulmaması gereken biyolojik gerçek insanın hem anneden hem de babadan gen almasıdır. Bu nedenle baba tarafındaki hastalıklar da bizler için önemlidir ve sorgulanmalıdır. Ailede erkekler de, iki kuşakta meme kanseri olan kadınlar en yüksek risk gurubunu oluşturur. Bunu annesinde meme kanseri olanlar takip eder. Bilinen gerçeği unutmamak gerekir meme kanseri tespit edilenlerde hastalığın sebebinin genetik olanların oranı çalışmalarda yüzde 10 ile 20 arasında değişmektedir. Yani ailede hastalığın olmaması hiçbir zaman garanti değildir. Genetik araştırmayı ailede yukarıda değindiğim durumlar varsa BRCa1 ve 2 genlerinin araştırılması uygun olur.

Kimlerde hangi kanser varsa kadın risk grubundadır diyebiliriz. Meme kanseri geni ile endometrium (rahim) kanseri, over (yumurtalık) kanseri ve kolon (kalın barsak) kanseri genleri aynı kromozom üzerinde yerleşir. Bu nedenle hastalara ailede varlığı sorulması gereken hastalıklardır. Bu kanserlerin birinin kişide olması halinde diğerlerinin de araştırılması önemlidir.

• Genetik dışındaki riskler ise doğum yapmamış olmak veya geç doğum (32 yaşından sonra) yapmak; • Az doğum yapmak ; • Erken menarş (ilk kirlenme), geç menopoz. • Yani uzun doğurganlık ömrü ; • Uzun süre veya yüksek doz östrojen kullanmak; • Obezite, (aşırı şişmanlık); • Sık alkol kullanmak; • Bol kızartma ve aşırı yağlı gıda ile beslenme; • Mamografide mikrokalsifikasyon ve distorsiyon içeren sahaların olması; Yapılan tetkiklerde hastada Duktal karsinoma insitu, atipik duktal hiperplazi, ıntra duktal papillom gibi tanı olması şeklinde özetlenebilir.

Türkiye’de gen tetkikleri yapılabiliyor mu? Kimler bu testi yaptırmalı? Bu testi yaptırmanın önemi, yararı nedir? Son yıllara kadar ülkemizde gen çalışmaları yapılan merkezler yok denecek kadar azdı. Ama bugün aşağı yukarı tüm gelişmiş üniversite hastanelerinde bu tetkikler ve genetik danışmanlık yapılabilmektedir. Ayrıca bazı özel genetik merkezlerinde de başarılı şekilde testler gerçekleştirilmektedir. Bu testler BRCa1 ve 2 testleridir. Eğer BRCa1 ve 2’de gen mutasyonları varsa gerek cerrahi gerekse medikal korunma yöntemleri mevcuttur. Hastayla tartışılarak korunma tedbirleri alınmalıdır. Unutulmaması gereken de halk sağlığının birinci prensibi hastalıklardan toplumları korumaktır.

medikent


2019

55

medikent

Prof. Dr. Gökhan YUNCU Kent Sağlık Grubu Göğüs Cerrahisi Uzmanı

AKCIĞER KANSERINE KAPALI AMELIYAT


2019

56

Akciğer kanserinde kapalı ameliyatlar, daha ileri yaşlardaki veya nefes darlığı, obezite ve ilave hastalıklara sahip hastalara, daha az komplikasyon ve daha çabuk iyileşme oranları ile cerrahi tedavi şansı vermektedir.

Akciğer kanserinin cerrahi tedavisini daha iyi anlayabilmek için kısaca akciğerin anatomisinden bahsetmek istiyorum; Sağ akciğer soldan biraz daha büyük olup, anatomik ve fizyolojik olarak akciğerlerimizin yüzde 55’ini, sol akciğer ise yüzde 45’ini oluşturur. Sağ akciğer üst, orta ve alt lob olmak üzere 3, sol akciğer üst ve alt lob olmak üzere 2 lobdan oluşur. Sağ orta lob nispeten küçük olup üst ve alt lob esas oranı oluşturur. Erken evre akciğer kanserinde standart cerrahi tedavi tümörün oluştuğu lobu çıkarmak anlamına gelen lobektomidir. Lobektomiye ilaveten lenf bezlerinin örneklenip, çıkartılması ameliyatı tamamlar. Bazen her iki lobu tutan kanserlerde iki lob veya bir akciğer tamamen çıkartılabilir. Evre 1 ve Evre 2 akciğer kanserinde, standart tedavi olan lobektomi, açık veya kapalı ameliyatlarla yapılabilir. Açık ameliyatlar, torakotomi denilen göğüs kafesinin yan tarafından, kaburgaların arasından yapılan kesi içinden gerçekleştirilir. Kaburgalar metal bir ekartör yardımı ile açıldığından, kaslar kısmi olarak kesildiğinden, ameliyat sonrası ağrı ve solunum fonksiyon kaybı daha fazla olur. Bu da hastanın nekaheti ve günlük işlerine dönmesi için belli bir süre gerektirir. Kapalı ameliyatlar, “videotorakoskopik veya VATS lobektomi” olarak adlandırılır. Kapalı ameliyatlarda, daha küçük kesiler yapıldığından ve metal ekartör kullanılmadığından, kas hasarı ve travma minimaldir. Erken dönemde ağrı ve solunum fonksiyon kaybı ve komplikasyon oranı daha az olur, böylece hasta daha kısa sürede iyileşir. Bu da daha kısa süre hastane yatışına neden olur. Hastalar günlük hayatlarına daha çabuk döner.

Tıbbi teknolojinin gelişmesi ile daha az invaziv cerrahi yöntemler giderek daha fazla kullanılmaktadır. Teknolojinin tıbba katkıları ile operasyonlarda kanamayı minimale indiren enerji aletleri, otomatik dikiş atıp dokuyu kesen “stapler” denen makineler, hareket kabiliyeti yüksek cerrahi diseksiyon aletleri geliştirilmiştir. Ayrıca yüksek çözünürlüklü, hatta 3 boyutlu görüntüler elde edilmesi ile çok daha küçük kesilerden uygulanan kapalı operasyonlar ile akciğer kanseri ameliyatları daha az travmatik ve daha güvenli olarak yapılmaktadır. Bu yöntemler sayesinde, hastalar daha büyük ameliyatları, açık ameliyatlara göre daha iyi tolere edebilmektedir. Eskiden ameliyat edilemeyecek olan yüksek riskli hastalar, akciğer kanserinin yegâne tedavi şansı olan cerrahi tedaviden yararlanma şansına kavuşmaktadır. Örneğin; KOAH ve nefes darlığı olan, solunum kapasitesi sınırda olan hastalar, kapalı ameliyatlar ile ameliyat sonrası kısa sürede nekahet dönemini atlatmaktadırlar.

KOAH ve nefes darlığı olan, solunum kapasitesi sınırda olan hastalar, kapalı ameliyatlar ile ameliyat sonrası kısa sürede nekahet dönemini atlatmaktadırlar.

Kapalı ameliyatların avantajları; Düşük komplikasyon oranları, daha az kan kaybı, azalmış kan transfüzyon gereksinimi, hastanede daha kısa yatış süresi, azalmış ağrı ve ameliyat sonrası ilaç gereksinimi, normal diyete daha çabuk dönüş, göğüs drenlerinin daha kısa süre kalması, çabuk iyileşme ile normal aktivitelere dönüş ve daha az yara izi ve daha iyi kozmetik görünümdür. Açık ameliyatlarla karşılaştırıldığında, kapalı ameliyatlarda operasyona bağlı olarak bağışıklık sisteminin baskılanmasının daha az olduğu ve bunun iyi sonuçlara katkısı olduğu düşünülmektedir. Bu görüşü destekleyen kanıtlar giderek artmaktadır. Göğüs cerrahisinde video yardımlı veya torakoskopik olarak adlandırdığımız kapalı ameliyatların uygun hastalarda açık ameliyatlara üstünlüğü kanıtlanmıştır.

medikent


2019

57

medikent

Opr. Dr. Dilek ASLAN Kent Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları, Doğum ve İnfertilite Uzmanı

Dünyada ve Türkiye’de tüp bebek uygulamaları

GECMIS GÜNÜMÜZ VE GELECEK Geçtiğimiz 40 yılda Tüp Bebek tedavisi alanında yaşanan gelişmeler, teknolojinin yardımıyla inanılmaz bir hızla başarı oranlarını arttırdı


40

2019

58

medikent

İlk tüp bebek Louise Brown 40 yaşında! Kasım 1977 tarihinde İngiltere’de 9 yıldır bebek sahibi olamayan Lesley-John Brown çiftine tüp bebek tedavisi uygulandı ve 25 Temmuz 1978’de Louise Brown doğdu. Geçtiğimiz 40 yılda tüp bebek yöntemi ile doğan bebek sayısı ise 6 milyona yaklaştı.

Tüp bebek nedir? Tüp bebek teriminin bilimsel ismi IVF yani İn Vitro Fertilizasyon olup vücut dışında döllenme anlamına gelmektedir. Kadından alınan yumurta erkekten alınan sperm ile laboratuvarda dölleme gerçekleşir. Oluşan embriyo anne rahmine transfer edilir.

Ailede ciddi bir genetik hastalık taşıyıcılığı varsa embriyonun bu hastalığı taşımadığından emin olup sağlıklı embriyoyu anne rahmine yerleştirebiliyoruz.

Tüp bebek tedavisinde başarı son 40 yılda nasıl değişti? Geçtiğimiz 40 yılda Tüp Bebek tedavisi alanında yaşanan gelişmeler, teknolojinin yardımıyla inanılmaz bir hızla başarı oranlarını arttırdı. İlk yıllarda bütün dünyada başarı oranları yüzde 10’u geçmiyordu. Laboratuvar ortamındaki teknolojik yenilikler, embriyo dölleme tekniklerindeki gelişmeler, embriyo tutunma oranlarını giderek arttırdı. • 1992’ den beri tek bir sağlıklı sperm ile gebelik elde etme şansımız var. • Sperm ve yumurtayı buluşturan mikroskoplarda müthiş gelişmeler yaşandı. Spermi 8 bin kat büyüterek seçebiliyoruz. • Embriyoları laboratuvarda ‘sanki anne rahmindeymiş gibi’ doğala yakın ortamlarda 5. güne dek büyütebiliyoruz. • Embriyolara hiç zarar vermeden tek bir hücresi üzerinden 46 kromozomunun sağlık durumunu 2 gün içinde kontrol edebiliyoruz. • Ailede ciddi bir genetik hastalık taşıyıcılığı varsa embriyonun bu hastalığı taşımadığından emin olup sağlıklı embriyoyu anne rahmine yerleştirebiliyoruz. • Lazer teknolojisi ile embriyonun zarını inceltip tutunmasını kolaylaştırabiliyoruz. • Elde edilen fazla sayıdaki embriyoları gelecek için hızlı dondurma tekniği ile saklayabiliyoruz. • Doğurganlığını kaybetme tehlikesi ile karşılaşan örneğin kanser hastalarında yumurta ve spermi dondurarak sağlıklarına kavuştukları zaman bebek sahibi yapabiliyoruz. • Artık ülkemizde de serbest olan yumurta dondurma yöntemi ile çalışma hayatında yer alan kadınlara kariyer basamaklarında doğurganlığını erteleme olanağını sunabiliyoruz. Google ve Apple gibi firmalar kadın çalışanlarını yumurta dondurma programına girmeleri için teşvik etmektedirler. • Genetik mühendisliği ile embriyolardaki hastalıkların düzeltilmesi gelecekteki en önemli beklentidir. Geçtiğimiz 10 yıl içinde bile tüp bebek tedavisi sonrası canlı doğum oranları yaklaşık 2 kat artmıştır. 35 yaşından genç olan kadınların yaklaşık yarısı ilk denemede gebeliğe ulaşabilmektedir. İlk denemede başarısızlık durumunda ise vazgeçmeden denemeye devam etmek önerilmektedir. Tedaviyi bırakmayan kadınların yaklaşık yüzde 90’ı ise 6. denemenin sonunda pozitif sonuç elde edebilmektedir. Kadının doğurganlık kapasitesi yaşa bağlı azalmaktadır. Bu nedenle denemeye ne kadar erken yaşta ve hızlı karar verilirse gebelik şansı o kadar artmaktadır. Günümüzde bütün gelişmiş ülkelerde “TEK SAĞLIKLI EMBRİYO” ile gebelik elde edilmeye çalışılmaktadır.


2019

59

medikent

Tüp Bebek Yöntemi ile oluşan gebelikler ikiz mi oluyor? Tedavinin verimliliğini belirleyen en önemli kavramlardan biri ‘TEK bir embriyo transferi’ ile gebelik elde etme oranıdır. Oysa tüp bebeğin ilk 20 yılında çoklu embriyo transferi nedeniyle çoğul gebelikler sıklıkla problem oluyordu. Üçüz, dördüz, beşiz, altız hatta dokuzuz gebeliklere rastlamak mümkündü. Çoğul gebelikler sempatik görünse de erken doğum ve buna bağlı kuvöz gerekliliği, kalıcı sakatlıklara neden olacak şekilde önemli sağlık sorunları oluşturuyordu. Günümüzde bütün gelişmiş ülkelerde ‘TEK SAĞLIKLI EMBRİYO’ ile gebelik elde edilmeye çalışılmaktadır.

Türkiye tüp bebek alanında nerede? Türkiye’de ilk tüp bebek tedavisi ile doğum Ege Üniversitesi’nde 1988 yılında elde edilmiştir. O günden bu yana bu alanda uluslararası kongrelerde konuşma için davet edilen çok önemli bilim adamları yetiştirmeye devam ediyoruz. Ülkemizde transfer edilecek embriyo sayısı 35 yaş altındaki kadınlarda 1 embriyo, 35 yaş üstü veya 2 defadan fazla denemede başarısız olmuş kişilerde 2 embriyo ile sınırlandırılmıştır. Türkiye’ de bir kısmı kamu bir kısmı özel merkez statüsünde 150 Tüp Bebek Merkezinde 2017 yılında toplam 140 bin tüp bebek uygulaması yapıldı. Doğurganlık çağındaki kadınlarımızın yaklaşık 1 milyonu bebek sahibi olmak için tedavi ihtiyacı duymaktadır. Kamuoyunda tüp bebek tedavisi ile ilgili önyargıların azalması, açılan çok sayıda merkez, sivil toplum kuruluşlarının tüp bebek tedavisinin yaygınlaşmasına katkıları sayesinde her geçen yıl uygulama sayısı artmaktadır.

Türkiye sağlık turizminde birçok ülke tarafından tercih edilmektedir. Özellikle diş, estetik, göz ve kalp damar cerrahisi alanlarında sağlık turizmi giderek gelişmektedir. Tüp bebek alanında da özellikle İstanbul, İzmir ve Antalya giderek daha fazla sayıda başvuru almaktadır. Türkiye’ de tüp bebek merkezlerinin teknolojik donanımı ve bilimsel perspektifi saygın bir konumdadır. Tüp bebek uygulamalarının hem maliyetinin azlığı hem de başarı oranlarının yüksekliği nedeniyle ülkemiz sağlık turizmi alanında cazibe merkezi konumundadır. Tedavi maliyeti Amerika’da 10-25 bin USD, Avrupa’da 3-10 bin USD iken Türkiye’ de 2-3 bin USD olarak uygulanmaktadır. Bebek sahibi olma isteği insanoğlunun en güçlü duygularından biridir. Bilimsel ve sektörel dernekler gibi sivil toplum kuruluşlarının çabaları ve Sağlık Bakanlığı’nın desteği ile gelecekte bölgemizin de bu alandaki potansiyelini değerlendirebileceğini ve daha çok ailenin özlemlerini duydukları bebeklerine kavuşabileceğini umut ediyorum.


www. ke nt s a g l i kg r u b u .co m

Kent Hastanesi, 2006 yılından bugüne Joint Commission International tarafından akredite edilmektedir.

/KentS ag likGrub u


2019

61

medikent

Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Kent Sağlık Grubu Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı

1950’li yıllar, Karaburun’un bir köyünde birbiriyle bir türlü geçinemeyen, hırgürün hiç eksik olmadığı bir aile vardır. İşler bir türlü yürümeyip iyice çığırından çıkınca karı-koca nihayetinde boşanıp ayrılırlar. Ayrılırlar ama çocukları ne ailesinin yanına baba ocağına dönen anne alır, ne de terki diyar eyleyen baba!


2019

62

1950’li yıllar, Karaburun’un bir köyünde birbiriyle bir türlü geçinemeyen, hırgürün hiç eksik olmadığı bir aile vardır. İşler bir türlü yürümeyip iyice çığırından çıkınca karı-koca nihayetinde boşanıp ayrılırlar. Ayrılırlar ama çocukları ne ailesinin yanına baba ocağına dönen anne alır, ne de terki diyar eyleyen baba!

Bu andan sonra kocaman konağın her türlü bakımından ve temizliğinden, yaşına boyuna posuna, cüssesine bakmadan o sorumludur artık ve kısacası evin evlatlığı değil “beslemesi” olmuştur. Bodrum katta, bol nem ve küf kokulu bir odada yatıp kalkar, ev temizliğinden ve bulaşıkları yıkayıp yerleri silmekten fırsat bulduğu zamanlarda.

Bir sabah 4 kardeş dımdızlak ortada kalırlar; 3 kız 1 erkek çocuk olarak. En küçükleri Fatma’dır ve henüz 6 yaşındadır. Hiç kimse onları almak istemeyince, gariban yavrucaklar babaannelerinin yanına sığınırlar. Fakirlik her yerde ve her zaman olduğu gibi köy yerinde de başa beladır. Bir değil, iki değil; tamı tamına 4 çocukla ne yapsın zavallı babaanne?

Bir yıl sonra yaşı gelse de okula falan gönderilmez, dışarıya pek çıkarılmaz ve sadece çalışır, çalışır, çalışır.

Şansına küser, talihine kahreder ama sonunda başa gelen çekilir hasebiyle kaderine razı olur ve torunlarını yanına alıp fakirliğin sofrasında kuru katıksız ekmeğini paylaşır onlarla. Küçük erkek çocuk kısa süre sonra hayata veda eder, kalırlar 3 kız kardeş. Aradan birkaç ay geçer, sonbahar gelir hafiften. Bir gün babaannesi küçük Fatma’yı elinden tutar ve birlikte arabaların geçtiği ana yolun kenarına gelirler. Bir süre bekledikten sonra gelen bir köy otobüsüne binerler. Otobüs homurtuyla hareket eder, arkasında toz bulutu kaldırarak İzmir’e doğru yol alır. Fatma ilk kez otobüse binmenin heyecanı içinde etrafa baka baka, her gördüğüne şaşıraraktan önce İzmir’e ilçe garajına, oradan da bir dolmuşa binerek doğru Güzelyalı’ya büyük ve güzel konak benzeri iki katlı bir eve gelirler. Evde orta yaşın üzerine bir bayan vardır. Bir süre hep birlikte oturduktan sonra, babaannesi Fatma’yı alır karşısına ve pazara gidip pırasa falan alıp geri döneceğini, o gelene kadar evde sessizce akıllı uslu durmasını ve kendisini beklemesini söyler. Biçare Fatma evin bir köşesinde sessizce ve boynu bükük bir halde gelmesini bekler babaannesinin. Fakat heyhat ne gelen vardır ne de giden. Saatler geçer vakit akşam olur hala hiçbir haber yoktur. Hava kararmaya başlayınca Fatmacık iyice panik olur. Evin içerisinde bir o yöne koşar bir bu yöne; feryat figan babaannesini sorar. En sonunda ve nihayet evin sahibi yaşlı kadın zavallının ağlamasına daha fazla dayanamaz, zavallı çocuğun iki elini kavrayarak onu tutar, alır karşısına gözlerinin içerisine dik dik bakarak, çok soğuk bir yüz ifadesiyle artık babaannesinin gelmeyeceğini, ağlamasının boşuna olduğunu ve bundan sonra devamlı olarak bu evde kalacağını söyler. Fatma başına gelen olayı geç de olsa anlamıştır, kısacası terkedilmiştir. İki gözü iki küçük pınar, gözyaşları sel olur akar kan çanağına dönmüş kara gözlerinden. Hıçkıra hıçkıra, kıpkırmızı olmuş burnundan akan gözyaşıyla ağlar, ağlar ve ağlar. Bir süre sonra gözyaşı da gelmez olur kurumuş gözlerinden. Biçarenin tüm umudu tükenir, duvara yaslanıp başını dizlerinin arasında koyarak sessizce ağlasa da nihayetinde kötü yazılmış kaderine boyun eğer.

Beslemelik yaptığı ev oldukça bakımlı, içinde, kayısı, kiraz, vişne, portakal ağaçları ve çeşitli üzüm asmaları olan bahçe içerisinde büyük bir konaktır. Bahar geldiğinde o güzel bahçede envayi renkte çiçekler ve çeşit çeşit güller açar. Biraz daha zaman geçip havalar iyice ısınınca iri iri altın sarısı kayısılar süsler yeşil dalları, ama O birisinin tadına bile bakamaz. Bırakın yemeyi dokunması yasaktır Fatma’nın onlara. Hele kiraz ve vişneler o kıpkırmızı renkleriyle bizi yiyin diye kışkırtırlar ama bakıp yutkunmak düşer zavallıya daima. Çok nadiren bazı günler ev sahipleri bir yere giderlerse yanlarında götürürler onu ve bu sayede farklı insanları da görür ve onların serbestçe gezişine imrenerek bakar. Günler günleri, aylar ayları, yıllar yılları kovalar.

medikent

Babaannesi ev sahibi kadınla yaptığı kısa süreli nasılsınız iyi misiniz faslından sonra, yan odaya geçer, Fatma’yı yanına çağırır, alır karşısına ve artık büyüdüğünü ve evlilik zamanı geldiğini, bir kısmeti olduğunu, yanındaki kadının oğluna Fatma’yı istediğini anlatır. Gelen kısmet Fatma’nın köyünden bir delikanlıdır ve Konak’ta, İş Bankasında hizmetli olarak çalışmaktadır. Hiç konuşmaz babaannesiyle, göz göze bile gelmekten kaçınarak beslemelikten kurtulmak için, hiç görmediği adamla yapılan evlenme teklifine olumlu cevap verir; ev sahibi kadına “evet” der. Kısa süre sonra iki üç hafta içinde nikah kıyılır ve Fatma evlenerek Buca’da küçücük bir eve gelin gider.

Fatma başına geleni geç de olsa anlamıştır, kısacası terkedilmiştir.

Fatma hayaller kurar hep, köyüne döneceğine, ablalarının onu alacağına dair, ama boşunadır. Kimse bırakın yanına almayı ziyaretine bile gelmez. Oysa o hep ablalarını düşünür ve en çok onlara kızar, çünkü en büyük umudu onların bir gün mutlaka geleceğine dairdir. Ondan bu kadar kolay vazgeçebileceklerine inanamaz hiçbir zaman, bir kuru ekmek de olsa payına düşen ona bile razıdır. Yeter ki ablalarına, ailesine kavuşsun. Ancak ne yazık ki ne ablalar gelir, ne babaanne ne de onlardan bir haber. Ona düşen önüne konan artık yemekle mutfakta karnını doyurmak ve durup dinlenmeden çalışmaktır. Günler günleri, aylar ayları ve yıllar yılları daha da kovalar. Bir gün meme uçlarında ağrı ve sızı hisseder Fatmacık, boyu da daha bir hızlı uzamaktadır. Daha sonra memelerinde büyüme başlar ve vücudunun bazı bölgelerinde tüyler çıkmaya başlar, panik olur neler oluyor bana diyerek ama kimselere bir şey diyemez hem utancından hem de korkudan. Bu arada kaldığı eve tanımadığı ve daha önce görmediği kadınlar da gelip gitmeye başlamıştır. Ve bir gün nihayet evde yerdeki halıyı temizlerken babaannesiyle burun buruna gelir. Fatma ona çok kırgındır. Yüzüne bile bakmaz, ağız ucuyla bir hoş geldin der ve hiç oralı bile olmadan silmekte olduğu halıyı temizlemeye devam eder. Sonra fark eder ki, babaannesinin yanında tanımadığı bir kadın da vardır.

Aradan yıllar geçer, zamanla kocasını da sever, 3 çocuğu olur, onlar da büyürler ve onlar da birer birer evlenip yuvadan ayrılırlar. Sonunda kocası da emekli olunca, onun önerisiyle hiç gitmediği köyüne dönüş yaparlar. Ablalarını bulur önce ama terkedilmenin, aranıp sorulmamanın yüreğini dağlayan kor ateşi ilk günkü gibi sıcaktır hala ve kırgındır onlara bu yüzden. O zavallılar da aynı köyde evlenmiş ve çoluk çocuğa karışmışlardır. Köye gittiğinde dikkatini çeken şey, aradan geçen onca yıla rağmen köyde pek bir şey değişmemesi olur. Bunca yıl içerisinde köydeki tek değişiklik daha önce bulunmayan, köy meydanındaki camidir. Ve öğrenir ki bu cami besleme olarak gittiği evin beyi tarafından Fatma’ya karşılık olarak yaptırılmıştır. Çünkü babaannesi besleme olarak gittiği o evin sahiplerine Fatma’ya karşılık köye bir cami yapılması şartını koşmuştur. İşte köydeki bu cami küçük Fatma’nın diyet camisidir ve hala hizmet vermektedir. Ve hala Fatma hanım her fırsat bulduğunda büyük bir gururla elini caminin duvarına koyarak “bu camiye iyi bakın, benim diyetimin camisidir.” diyor.


2019

63

medikent

Aslında Ercan Kesal’da bir İdris

Şimdilerde Çukur dizisinde İdris Baba rolüyle izleyicinin karşısına çıkıyor. Oyuncu, yazar, yönetmen…aslında bir tıp hekimi. Ercan Kesal çocukluğundan günümüze hayatını Hanzade Ünuz’a anlattı.

Söyleşi Hanzade ÜNUZ Konuk Yazar www.egedesonsoz.com

Ben hayatımda en çok iyi bir adam olmayı istedim. Meslek şu bu yetmiyor bunu tarif etmeye, kendime olan saygımı kaybetmemek istedim. Kendimden memnun bir adam olarak ölmek istedim.


2019

64

Bazen çok istediğiniz bir şey, hiç beklemediğiniz anda olur. Ercan Kesal ile söyleşimiz de böyle gelişti. Biz onu şimdilerde Çukur’un İdris Babası olarak tanıyoruz. Pos bıyıklı, çatık kaşlı, tok sesli... Keskin tehdit ve derin şefkatle bakan İdris Koçovalı... Adamları yere seren İdris Baba’nın elleri, tipi, ifadesi... Dizide attığı Osmanlı tokatlarına hakkını verecek denli heybetli. Yeterince otoriter, disiplinli ve titiz bir karakter. Sözünü sıkça “Sanki” diyerek bitiren... Hoyrat köşeli cümleleri, sert kelimeleri yumuşatan... Göz hizasında konuşan babacan bir öğretmen, güvenilir bir dost tadında. Nevşehir Avanoslu Ercan Kesal susarken ne kadar ağırbaşlı, ciddi görünüyorsa... Konuşurken o kadar içten ve yalın, gülerken çocuk gibi neşeli biri. Bozkırda yetişmiş gür bir ağaca benziyor. Dalları her yere uzanan, kökleri derinlerde kadim bir ağaç. Tek tek seçerek, esler vererek konuşuyor. İçeride bir kuyudan çıkar gibi geliyor kelimeler. Kavramakta güçlük çekilecek denli doğal. Nasıl yani, hiç mi şımarmaz insan? Birazcık kaşı gözü oynamaz mı diye şaşırıp kalıyorsunuz. On parmağında, on marifetli işler yapıyor. Aslında meslekten tıp hekimi iken çıktığı sinema yolculuğunda... Bir Zamanlar Anadolu’da gibi başyapıt film senaryoları yazdı, oynadı. Senarist ve oyuncularından biri olduğu o film Cannes Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’nü kazandı. Peri Gazozu, Evvel Zaman, Cin Aynası gibi anlatı kitapları var. Yozgat Blues, Vavien, Üç Maymun, Ben O Değilim gibi başrolde oynadığı bol ödüllü filmlerde yer aldı, şimdilerde yönetmen olarak kamera arkasına geçiyor. Çukur dizisinde baba İdris Koçovalı karakterine can verdi. Milyonların kalbinde taht kurdu, artık neredeyse sokakta yürüyemiyor. Ama sımsıkı bağlı olduğu tevazudan bir santim bile ayrılmamış. Diğergamlığı... Başkalarının yararını kendi yararı kadar gözetme, bencillik karşıtı olma halini.. İdris Baba gibi hayat düsturu yapmış kendine... Anadolu’nun gömülü ruhunun peşinde bir anlatıcı... Ercan Kesal en az benim kadar keyfi almanızı dilediğim bu sohbette... Kişisel tarihi içinde “Olmamış şeylerin masum başkenti İzmir” diye tanımladığı... Eninde sonunda bir gün İzmir’e yerleşme arzusuyla... Hayata bakışını, dert edindiklerini, gönlündekileri… Seçtiği en güzel kelimelerle... “Çok istersen mutlaka olur kuzum” diyen anacığının ne kadar haklı olduğunu anlattı.

BİZİM BALIMIZ KIYMETLİDİR Ben Anadolu çocuğuyum, baktığında Avanos bozkırdır. Ankara’da okudum, İzmir’de üniversiteyi bitirerek ayrıldım. Tekrar döndüğüm yer yine kendi topraklarımdı. Kırıkkale, Keskin, Bala, Avanos’un, bozkırın devamıydı oralar. Onların çocuğuydum, doğdum büyüdüğüm yere doktor olarak geri gittim. Bozkırda tevekkül vardır. Ne olabilir başka ağaç yok, yeşillik yok, su yok. O bozkırda yaşamakla mükellefsin, orada büyüyeceksin. Ben organik gıda meraklısıyım, neden Ankara balı çok kıymetli diye sordum. Arı kilometrelerce çiçek arıyor dediler, bulacak da iki gıdım bal getirecek. Bizim balımız kıymetli çünkü çok zor buluyoruz. Bozkırın

insanları bu yüzden sabırlıdır, mütevekkildir, hoşgörülüdür ve beklemeyi bilir. Bu çok önemli bir haslet.

ANNEMİ TAKLİT ETTİM Sinema anlatmaktır, edebiyat da öyle. Aslında ben her seferinde bir hikaye, içinde kıssası hissesi olan bir mesel anlatıyorum. Bunu annemden öğrendim ben. Anne tarihtir, bellektir. Biriktirip aktarır. Annem öyle bir kadındı, anlatıcıydı. Ben onu taklit ediyorum sadece. Sinemada da, edebiyatta da aynı yöntemi kullanıyorum. Özellikle Peri Gazozu ve Cin Aynası’nda, denemelerimde bir hikayeyi sanki biriyle yan yana sohbet ediyormuş gibi yazıyorum. Bir edebiyatçı tarzıyla değil de, hikayenin bir parçası olduğumu unutmadan, ben de işin içinde birlikte oluyorum.

BABAMIN PROJESİYDİM Babam çok enteresan bir adamdı, şehir kulüplerinde ne zaman babamın yanına gitsem ya bir öğretmenin, ya kaymakamın, ya da savcının yanında otururdu. Amcamlar, (aile çiftçi ya) kızarlardı babama kendine benzeyen yerlere git diye. ‘’Niye kahveye gitmiyorsun da memurlar kulübüne gidiyorsun’’ derlerdi. Babamda müthiş bir okuma özlemi vardı, onun kalbine koymuşlar öyleydi. Biz dört erkek kardeştik, ben en küçükleriyim biraz da projesiydim babamın. Çok hayranlık, çok sevgi vardı ilişkimizde. O da beni çok severdi ve beni hayranlıkla izlerdi. Bu beni ayrıca güçlendiren bir şeydi, babamın gözlerinde beni takdir ettiğini görüyor olmak... Tamam diyorsun kendini test ederken, doğru yerden gitmişim. Bu çok özel bir şey tabii.

Bozkırda yetişmiş gür bir ağaca benziyor. Dalları her yere uzanan, kökleri derinlerde kadim bir ağaç.

medikent


2019

65

medikent

TESADÜFLER TESADÜF MÜDÜR? Babam ben 10 yaşımdayken önüme Drina Köprüsü’nü koyup okutmasaydı, ben 40 sene sonra Kustrica’dan Drina Köprüsü kitabını hediye almayacaktım. O kitaplar beni açtı, aslında o yolculuğa beni babam başlattı. İçini doldurmak lazım, oturup kendinize yeni tesadüfler beklemek değil bu çok kolaycı olur. Yani tesadüflerin hakkını vererek yaşamak lazım. Altı boş hiçbir şeyin sizi gelip bulacağına inanmıyorum, anlam onun üzerinden kuruluyor. Ben esnaf çocuğuyum. Babamın çiftçilikten sonra yaptığı gazozculuk işi, Peri gazozu benim çocukluğumu ve gençliğimi de şekillendirdi. Çok erken yaşta çok değişik insanlar tanıdım ve ayakta kalmayı, mücadele etmeyi, bir çeşit survivor gibi onlardan öğrendim. İlişkilerimi esnaflık üzerinden kurdum, onları tanımak onlara göre pozisyon almak. Oyunculuğum da belki oradan besleniyor.

BİR YANDA EN KIYMETLİNİZ... Şimdiki çocukların işi çok zor, onlara haksızlık ediyoruz. Ben çok geç baba oldum. Ebeveynlerin sosyal hayatları çok meşgul, bu yüzden bir parça yazık ediyoruz onlara. Vazgeçemiyoruz da bir yandan kendi programımızdan. Oğluma hep zaman ayırmaya çalışıyorum bakma sen, her şeyi bırakırım oğlumun basketbol antrenmanına gitmesi gerekiyorsa örneğin her şeyimi kapatırım iki saat. Ama bazen de yapamıyorsunuz, dün gece saat üçte geldim setten. Beni saat on birde arıyor, annesi de (Nazan Kesal) Bahçeşehir’de oyunculuk dersi veriyor. ‘’Baba ne zaman geleceksiniz’’ diyor. Bir yandan en kıymetliniz, bir yandan yapacaklarınız var. Bu çok trajik bir şey.

OKYANUSUN BİR DAMLASIYIM

BİLGİ VE BİLGELİK

Keder bizimle birlikte, onunla öleceğiz. Ama o varken de dünya güzel. Her şeye rağmen şanslıyız. 12 Eylül öncesi gençlikten olmama rağmen yaşadığım döneme şahitlik etmiş olmaktan bile kendimi bazen şanslı hissederim. Onlardan ders aldım, daha erken büyüdüm, başka türlü bir insan oldum. Dünyanın ömrü sizin kaderinizden de, kederinizden de uzundur. Çaresizlik hiç kabullenemeyeceğim bir şey ama kendini bu dünyanın vazgeçilmezi zannetmek de budalaca bir şey. Bizden önce de var olan bir dünya, bizden sonra da var olacak bir yeryüzü. Arif Damar’ın şiirinden hep örnek veririm ya... “Bir damlasıyım okyanusun” der. “Ama damlası” der arkasından. Okyanusun damlasıyım ama damlası ya... Ben olmasam bir damla eksik olacak ama okyanusun damlası. O damlanın hakkını ver, ne kendini okyanus zannet, ne de damla olmaktan gocun!

Bilginin tek başına kendine ait bir iktidarı var ve pekala kibire dönüşebiliyor. Bilgelikle mücehhez edilmesi, bilgelikle kuşatılması, iç içe geçmesinin daha doğru ve faydalı olduğunu düşünüyorum. Bilginin altını çizip sanki bütün dertlerin dermanı imiş gibi sunduğumuz bu çağın sonunda insanlık birçok savaştan, yıkımdan, kederden kurtulamadı. Burada bir yanlışlık var, ben bunu anlatmaya çalışıyorum.

NE KADAR HAKKINI VERİRSEM... Bu çağ sürekli ‘’senin hiçbir şeyi değiştirecek gücün yok’’ anlayışını empoze ediyor bireye. ‘’Sen ne kadar müdahale edebilirsin ki? Sen kredi kartının asgarisini öde, sorun yaratma, dört beş yılda bir sandığa git oy at’’ filan. Sonra da tüketici olarak öl, kendinden sonrakilere yer aç. Buradan hayırlı bir şey çıkmaz ki, bu işte kıymetsizleştirmek değersizleştirmek denilen şey! İyi ki yaşamışım diye ölmeli insan ama iyi ki yaşamışım. Dünya tarihine baktığında insan ömrü 70 – 80 yıl, çok komik bir süre. Ege Tıp’ta okurken ben İzmirspor durağında oturmuştum, şimdi geçerken bir hesap yaptım 40 yıl geçmiş. 40 yıl, bu nasıl bir şey... İnsan hüzünleniyor, o zaman anlıyorsun. Ne kadar hakkını verirsem kendime o kadar az haksızlık yapmış olurum.

Teorize edilen şeyler, bilgi üzerinden kurulan tahayyüller insanlığı mutlu etmediyse oturup bir hesaplaşma yapmak zorundayız. Burada bir problem var, dönüp kadim belleğe, hafızaya bakmak lazım. Benim anamda olan bilgeliğe bakmak, o aktarılan belleği tekrar hatırlamak, kaybettiğimiz bağlantıyı yeniden kurmak lazım. Bu kitaplarda yazan bir şey değil, Anadolu’nun gömülü duran ruhu gibi bir şey. Belki benim bu anlatıcılığım, mesellerin peşine düşme sebebim de budur.

GÖZLERİMLE OYNUYORUM Mizaç olarak ne kadar İdris Koçovalı’yım? Daha önce oynadığım rolleri de hatırlarsanız, çok farklı karakterleri canlandırdığımı görürsünüz. Belki bazıları öne çıkıyor, kendisini daha güçlü gösteriyor. 2008 yılında Üç Maymun ile ilgili Cannes Film Festivali’ne gitmiştik. Orada festival yöneticilerinden bir Fransız sinemacı, “Sizin yüzünüze baktığımda hem şefkatli bir baba, hem bir politikacı, belki de bir seri katil, çok otoriter bir işadamı... Bütün bunları bir arada görebildiğim bir yüzünüz var. Hepsini aynı güçte hissedebiliyorum” demişti. Bu kıymetli bir şey, oyuncu bütün rolleri oynayacak diye bir şey yok. Üstelik benim gibi eğitimini almamış birisi bu kadar kolayca kılık ve şekil değiştiremez. Ama ben galiba kendi içimde taşıdığım bu birikimi yüzümde rahatlıkla, hızla geçiş yapacak bir şey keşfettim ve oyunculuğumu da onun üzerinden yapıyorum. Daha çok gözlerimle ve yüzümle oynuyorum.

ROL YAPMAYI BİLMİYORUM Ben ne kadar İdris’im? Aslında Ercan Kesal’ın kendisi de bir İdris. Yozgat Blues’daki Yavuz’un da bir parça Ercan Kesal olması gibi! Ya da Bir Zamanlar Anadolu’daki muhtar, o da Ercan Kesal’dan azade değil. Ben kendimden başka bir şeyi oynayamıyorum ki, sadece o oynadığım karakterle ilgili kendi içimdeki bir şeyi arıyor, onu biraz daha öne çıkarıp göstermeye çalışıyorum. Bu yüzden oyunculukla ilgili bütün deneyimlerim bir çeşit psikoterapotik deneyimlerdir. Ben rol yapmak yerine o olmayı tercih ediyorum, bende duran bir şeyin altını çizip daha güçlü bir şekilde gösteriyorum. Şöyle söyleyeyim, Bir Zamanlar Anadolu’daki muhtarı oynarken gece yarısı evine gelen bürokratlara yağcılık yapan bir adam kimliğini aslında bir özel hastane sahibi doktor Ercan Kesal’in Sağlık Bakanlığı’ndan gelen müfettişlere gösterdiği tavır gibi gösteriyorum.


2019

66

medikent

POPÜLER KÜLTÜR BÖYLE BİR ŞEY Isparta Kitap Fuarı’na gidecektim, havalimanında arabamı park etmek için yer arıyorum. Bir yer gördüm, hemen gaza bastım. Bi delikanlı bekliyor başında, ben yanaştım yavaşça “Bilader kimin burası, ne bekliyorsun orada” dedim. Durdu, “Senin abi “dedi. İyi burada ekmek var diye düşündüm, ciddi misin dedim. “Ne demek abi İdris Baba gelmiş” dedi. Meğer bir şirketin adamıymış, teşekkür ettim. “Abi sen ne zaman istersen gel” dedi. ‘’Ama bi fotoğraf çekinelim!’’ “Ne demek fotoğrafın lafı mı olur” dedim (gülüyor) kucaklaştık ayrıldık. Bir de dürümcüler beni seviyor, para almıyorlar. Ama onlar da fotoğraf peşinde, “İdris baba burada dürüm yiyor” diye yazıyorlar sonrasında. Çağ kebabı çok severim mesela, gidemiyorum, beni mutlaka o dönen şeyin başına geçirip fotoğraf çekiyorlar. Büyük boy fotoğrafımı koyuyorlar sonra. (Kahkahalar). Popüler kültür böyle bir şey ama oğlum Poyraz hiç memnun değil galiba bu durumdan. Benim eşim de Fazilet Hanım ya (Nazan Kesal) şimdi Fazilet ile İdris el ele tutuşmuşlar yolda gidiyor. Oğlum Poyraz da basketçidir, bizden on metre uzakta yürüyor “Tanımıyorum ben bunları” havalarında!

ÇOK TİTİZ VE DİSİPLİNLİYİM Prof. Dr. Süheyl Ünver çok kıymetli bir hocaydı, İstanbul aşığıydı rahmetli oldu çoktan. Risalelerini okuyorum şimdi, tanıdıkları ondan ‘’budalalıktan nefret ederdi ve çok kızardı’’ diye söz ediyor. Ben de Süheyl Hoca ile aynı zaviyedeyim, aynı hatayı ısrarla sürdürmektir budalalık. Farkındalığın olmaması, ders alınmaması beni çok öfkelendirir. Hayatın her alanında böyledir, içinde biraz kurnazlık da var ve bu bana çok yakışıksız geliyor. O yüzden biraz gergin bir yöneticiyimdir. Hastanedeki çalışma arkadaşlarım da bilir, hatanın tekrarlanmasına çok kızarım. Dikkatli, planlı yaşayan birisiyim. Kaybedilmiş zaman parçasına çok üzülürüm, yaptığım her şeyin bir işe yaramasını isterim. Böyle yaşayan birisiyim, sabahlara kadar otururum maillerime kendim cevap veririm. Bir şey yapmaya kalkışmışsam en iyisi olsun isterim. Sette de disiplinli bir oyuncuyum galiba, bütün yönetmen arkadaşlarım defalarca söylemişlerdir bunu.

ÇOK İSTERSEN MUTLAKA OLUR KUZUM Annem Fadime Kesal’ın lafıdır, “Çok istersen mutlaka olur kuzum.” Bu böyledir, çünkü bir şey olmamışsa onu gerçekten çok istememişsin demektir. Bunu bir çeşit tedavi cümlesi gibi de düşünebilirsin, insanı depresyondan alıkoyar. Ben bir şeyi çok istiyorsam bütün dünyanın size yardım ettiğine, yol verdiğine, önünüzü açtığına inananlardanım. Olmuyorsa demek ki onu yeterince istememişim diye düşünürüm. Herkes çok istediğini sanıyor ama işte sorun biraz da o. Çok istemek emek isteyen bir şey. Biz biraz böyle isteyelim de hemencecik olsun, emeksiz yemek olsun bir dünyanın çocuklarıyız. Halbuki her şey çok zor, çok zahmetli. Metin Erksan, kitap okumak dünyanın en zor şeyi derdi. “Yalan söylüyorlar, okuyorum havasına giriyorlar” derdi. Gerçekten okumak ama, Metin hoca kitaplarını cetvelle çize çize okurdu. Bizde birçok kütüphane okunmamış kitaplarla doludur. Onun hakkını vermek lazım, emeğini zahmetini yaşamak lazım. Hala olmuyorsa, çok da dert değil. O zaman zaten vazgeçiyorsun, sahip olma tutkusunun sende bırakacağı yıkımdan da kurtuluyorsun.

KENDİMDEN EN ÇOK NE İSTEDİM? Ben hayatımda en çok iyi bir adam olmayı istedim. Meslek şu bu yetmiyor bunu tarif etmeye, kendime olan saygımı kaybetmemek istedim. Kendimden memnun bir adam olarak ölmek istedim. Kendine saygı duyarak defteri kapatan bir insan olmak istedim. Bu dünyanın hakkını vermiş bir adam olmak istedim. Çünkü bir insanın kendinden daha ağır bir yargıç yoktur, o çok acımasız bir yargıçtır. Başkası size ne söyleyebilir ki Allah aşkına? Kimin ne söylediğini ne kadar ciddiye alabilirsiniz? Kendinize söylediğiniz şeyler çok daha yakıcı ve çok daha yıpratıcı olabilir. Sanki, bazı, galiba, aslında kelimelerini söylediğin gibi çok kullanıyorum. Bu bir çeşit empati kurmakla ve diğergam olmakla ilgili bir şey. Köşeli, sert

cümle kurmak, sert kelimeler kullanmak kolay bir iştir. Cümlenizin sonunu sanki diye bağlarsanız, bütün sertliği, köşeleri, hoyrat tarafı uçar gider. Sanki dediğiniz zaman “Ben de o kadar emin değilim galiba, sen ne diyorsun....” demektir aslında.

BENİM BAŞKENTİM İZMİR Yarım kalmış aşkların, olmamış hayallerin masum şehri İzmir. Benim başkentim İzmir, niye öyle? Ben 17 yaşımda geldim İzmir’e, ilk gençliğimin kenti. Ayrıldığımda da 24 yaşımdaydım. İlk gençliğin bütün heyecanlarını, coşkularını, hayal kırıklıklarını, bütün ümitlerini o senelere sığdırdım. Türkiye zor yıllar geçiriyordu. Ben bütün bu kaosun içerisinde İzmir’e dair hiç kötü bir şey hatırlamadığımı fark ederim hep. Nedense İzmir deyince hemen içime bir ferahlık doğar, kendimi İzmir’de hep iyi hissederim. Bunu da gençlik yıllarımı İzmir’de geçirmeme bağlıyorum. Niye olmamış şeylerin masum başkentidir? Dünyanın en güzel şehirlerinden bir tanesi ama bence içinde yaşayanların kendilerini gerçek anlamda ifade etme, kendilerini gerçekleştirme yollarına dair de bir yarım kalmışlık taşır İzmir. Taşra olduğu için İstanbul karşısında ezilir, Ankara’nın karşısında güçsüz hisseder. İzmir kendisini İstanbul gibi dominant ve biraz da kibirli bir biçimde ifade etmeyi bilmez. Ankara gibi otoriter bir dili de yoktur. Sanki habitatı, yaşadığı besi yeri içindekini de kendine benzetmiştir. Aslında İzmirli de İzmir gibidir. İstanbullunun o tuhaf üstenci dili yoktur İzmirlide. İzmirlinin dışarıdan bakıldığında sanki biraz daha keyifçi, biraz daha sakin, biraz daha neşeli, dünyaya boş veren bir yapısının arkasında ben bu dünyaya dair bir çeşit keder, hayal kırıklığı taşıdığını düşünürüm. Hafıza olarak en az İstanbul kadar güçlüdür, Ankara ile karşılaştırmıyorum bile. Nerede yaşamak istersiniz dendiğinde en sonunda dönüp dolaşacağım yerin İzmir olduğunu düşünüyorum. Kendimi İzmir’de hep iyi hissederim. Eninde sonunda İzmirli olacağım, başka çaresi yok (gülüyor).


2019

67

medikent

Almanya ve Fransa’nın ortak bir çocuğu olsa, muhtemelen bu Strazburg’dan başkası olamazdı. Yüzyıllardan beri iki ülkenin kültürü ile işlenmiş bu Orta Çağ dokulu modern şehir, Alsace gezilerinin olmazsa olmaz rotalarından biri.

Neşem ÇELİKKAYA Konuk Yazar journavel.com


Gotik stildeki dev katedrali ve paralelindeki eski şehir merkezinin yanı sıra Petite France mahallesindeki kanalı, Alman stilindeki renkli ahşap evleri ve nostaljik Alsace tavernaları ile yolu düşenlere görsel bir şov sunan Strazburg eski ile yeniyi benzersiz bir şekilde birleştirebilen ender şehirlerden. Almanya ve Fransa’nın ortak kültürel mirasını sonuna kadar sahiplenmiş bir şehirden bahsediyoruz. Strazburg’dayız; bu yüzden sokaklarda dolaşırken gördüğünüz bir ev sizi Almanya’nın tatlı bir kasabasında yürüyormuş gibi hissettirebilir, yediğiniz bir yemekte Paris’in en lezzetli reçetesini tadabilirsiniz, tüm bunlara bir Alsace tavernası eşlik edebilir ya da yolda yürürken duyduğunuz Almanca ve Fransızca kelimeler birbirine karışabilir. Katedral çevresinde gözleriniz Gotik birkaç mimari ararken, bir bakmışsınız, Avrupa’daki old town’larda pek de bulunmayan geniş bir alışveriş caddesine çıkmışsınız ve süper modern bir apartman size oradan göz kırpıyor. Strazburg; işte tam da böyle çok kültürlü, hem geçmişine sıkı sıkıya bağlı hem de modern yaşama çok açık bir şehir.


2019

69

medikent

Tüm bunların yanında; Strazburg bir de Noel’in Başkenti. Almanya’da başlayan Noel pazarı kültürünü tüm neşesi ile Alsace’a taşıyan Strazburg, rengarenk ve bol ışıltılı süslemeleri ile bu döneme özel gezilerin gerçek anlamda başkenti. Noel zamanı Strazburg sokaklarında geziyorsanız eğer, kendi romantik komedi filminizi çekiyormuş gibi hissetmeniz pek de zor değil.

STRAZBURG NEREDE Strazburg, Fransa’nın kuzeyinde yer alan Grand Est bölgesinde yer alıyor. Eski adı ile Alsace, yeni adıyla Grand Est bölgesinin başkenti ve en büyük şehri olan Strazburg, Fransa-Almanya sınırında konumlanıyor.

STRAZBURG HAKKINDA BİLGİLER Fransa’nın nüfus açısından en kalabalık şehirlerinden biri olan Strazburg, 1949 yılından beri Avrupa Birliği görüşmelerinin yapıldığı yer olarak aynı zamanda Avrupa Konseyi ile Avrupa Parlamentosu’nun da ev sahibi. Hem Fransızlar hem de yabancılar açısından sevilen bir öğrenci şehri olan Strazburg’un eski şehir merkezi de 1988 yılından bu yana UNESCO koruması altında. Stratejik ve siyasi açıdan önemi bu özelliklerle de sınırlı değil. Alsace bölgesinin genelinde olduğu üzere, Almanya’nın sınırında konumlanan Strazburg, yıllarca Fransa ve Almanya arasında el değiştiren önemli bir merkez olmuş; ancak kentin kurulumu aslında taa Roma İmparatorluğu dönemine denk düşüyor. 362 ile 1262 arasında piskoposlar tarafından yönetilen şehir, 1262’deki Hausbergen Savaşı ile önce bir imparatorluk şehri, 1681 yılında gerçekleşen fetih ile de Fransız şehri olmuş. Bize göre kıyamet buradan sonra kopuyor; çünkü 1681 yılı itibariyle Strazburg, bir yoyo edasıyla Almanya ve Fransa arasında yer değiştirmeye başlıyor. Önce Fransa-Prusya Savaşı ile Alman kontrolüne, sonra Birinci Dünya Savaşı’nın bittiği 1918’de tekrar Fransa’ya, İkinci Dünya Savaşı’nı Almanların kazanması ile yeniden Almanya’ya ve 1944 yılındada kesin ve son olarak Fransa’ya geçiyor. Şu dönem arasında Strazburg’da yaşamış insanlara üzüldük desek yeridir; insanın kültürüyle ancak bu kadar oynanabilir…… Günümüzde Alsace, Lorraine ve Champagne-Ardenne bölgelerinin birleşmesi ile oluşturulan yeni Grand-Est bölgesinin başkenti olan Strazburg’un tarihi geçmişi bugün her sokağına yansımış durumda. Özellikle tarihi merkezlerinde bol bol rastlayacağınız Alman mimari stili Strazburg’a karakteristik bir özellik katıyor. Alman kültürü, şehrin yapılarından mutfağına kadar her yerde belli oluyor. Aynı nedenlerden dolayı, hem Almanca hem de Fransızca’nın konuşulduğu şehirde çift dilli yön tabelalarını da görmeniz mümkün.

STRAZBURG’A NE ZAMAN GİDİLİR Strazburg ve Alsace bölgesi için en çok tercih edilen dönem yaz ayları; çünkü bölgenin ve şehrin özellikle tarihi merkezlerine hakim Alman mimarisi çiçeklendikçe daha da güzel bir görünüme kavuşuyor. Tabii, bu dönemler aynı zamanda en kalabalık gezilere işaret. Strazburg ve Alsace’ın dolup taştığı bir diğer zaman aralığı ise Kasım sonu ile Aralık sonu arası. 25 Kasım itibariyle kurulan farklı noktalardaki Noel pazarları ve Noel gününden önceki 4 haftayı kapsayan Advent dönemindeki çıldırmalık Noel süslemeleri sayesinde Strazburg ve aslında Alsace’ın geneli tam anlamıyla bir Noel dünyasına dönüyor. Avrupa’nın ilk Noel pazarlarından birinin kurulduğu Strazburg, kendi deyimleriyle ‘Capitale de Noel’, yani Noel’in Başkenti olarak unvanının hakkını tam anlamıyla veriyor diyebiliriz.

STRAZBURG’DA GEZİLECEK YERLER Barrage Vauban

Vauban Barajı, 1686-1690 yılları arasında şehri olası saldırılarda korumak adına askeri mühendis Vauban’ın planı baz alınarak yapılmış. Projeye göre, eğer şehrin güney kısmından Strazburg’u tehdit eden bir saldırı olursa nehir seviyesi yükseltilerek bu kısmın sular altında bırakılması ve düşman ordusunun buradan geçememesi üzerine kurgulanmış. 1966 yılında tamamalanan çatı eklemeleri ile artık Vauban Barajı’nın çatısından Strazburg’un panoramik manzarasını görmek mümkün. Strazburg’daki ilk günümüzde hava çok yağmurlu olduğu için biz panoramik manzara konusunu pas geçtik; girişi ücretsiz olduğu için sizin aklınızda olsun.


2019

70

Ponts Couverts Ponts Couverts ile birlikte Strazburg’un en güzel mahallelerinden biri olan Petite France’a da gelmiş bulunuyorsunuz. Bu çevre; aynı Vauban Barajı gibi, şehrin savunma amaçlı yapılan mimarilerine ev sahipliği yapıyor; Ponts Couverts de onlardan biri. Üç köprü ve dört kulenin oluşturduğu Ponts Couverts, şehri olası saldırılardan korumak için yapılmış. Köprülerin ve kulelerin yapılma amacı, Strazburg’u savunacak askerlerin duracağı korunaklı bir yer oluşturmak. Zaten, bunun için de bir zamanlar bu köprülerin üzerindeki ahşap çatılar varmış. Köprüler bu çatılarla kapatılıyormuş; Ponts Couverts de ‘kapalı köprüler’ anlamına geldiği için aslında adını buradan alıyor. 1250 yılında tamamlanan yapı, 1690 yılında Vauban Barajı açıldıktan sonra savunma görevini ona devretmiş. Sonrasında ise üzerindeki çatılar kaldırılarak, bugünkü köprü halini almış.

medikent

Maison des Ponts Couverts En basit hali ile günümüzde aile-çocuk terapi ve buluşma merkezine ev sahibi olan bu küçük ev, Ponts Couverts’de görebileceğiniz en tatlı manzaralardan birini sunuyor. Terapi merkezinin gezilecek bir durumu yok; ancak evin görüntüsü Strazburg’a çekilecek en fotojenik fotoğraflardan birine ortam sağlıyor. Evin önündeki kapı sabah saatlerinde kapalı oluyor; ancak akşamüstü yolunuzu buraya düşürürseniz, merdivenlerinde poz vermeniz imkansız değil.

Cathedrale Notre Dame de Strasbourg Tamamlanması 400 yıl alan Gotik stildeki bu dev katedral, şehrin en görkemli mimarisi olarak old town merkezinde ışıldıyor. Gutenberg Meydanı’nın hemen sonrasında görebileceğiniz Notre Dame Katedrali, Romanesk detaylardaki Gotik mimarisi ile kendi alanının en güzel örneklerinden biri kabul ediliyor.

Petite France Sıra Strazburg’daki favori mahallemiz Petite France’a geldi! Kanal çevresinde sıralanmış süper fotojenik ahşap evleri, Alsace bölgesinin tanımını yapan Arnavut kaldırımlı nostaljik sokakları, bu sokaklarda sizi selamlayan geleneksel mekanları ve eğer Noel döneminde gelmişseniz gözünüzü alamadığınız süslemeleri ile Petite France’ın şehirdeki en iyi manzaraları sunduğu bir gerçek.

Palais Rohan Fransız Barok mimarisindeki Rohan Sarayı; Kardinal Prens Piskopos Armand-Gaston de Rohan-Soubise için yapılmış. Fransa’nın soylu ailelerinden Rohanlar’ın evi olan bu sarayda, Louis XV, Marie-Antoinette ve Napoléon gibi önemli isimler de konaklamış.

Place Kléber Strazburg’un en büyük meydanı Kleber, şehrin eski ticaret bölgesinin merkezinde bulunuyor. UNESCO koruması altındaki bu meydan, sizi kısa bir an Paris’e götürüp getirebilir. Öyle geniş ve sakin ki bunu hissetmek çok da zor olmuyor. Birçok global markanın çevresinde ve yakınlarında mağazaları ile sıralandığı Kléber Meydanı, Noel zamanında kurulan dev çam ağacı ve Noel pazarları ile şehrin gözdelerinden biri.


2019

71

medikent

İkbal KAYA Konuk Yazar Kişisel Gelişim Uzmanı /ikbalkayasosyal


2019

72 Neye ihtiyacınız varsa karşınıza o çıkar. Siz ona ‘Tesadüf’ dersiniz. Bir sabah uyanırsınız, telaşla evden çıkarsınız, her zaman aynı saatte bindiğiniz metro kalkmak üzeredir. Tam merdivenlerden inerken metronun uzaklaştığını görürsünüz. Kendinize kızmaya başlarsınız. “Biraz daha erken kalksaydım, o çalan telefona bakmasaydım” diye düşünürken... Bir yandan da işe 5 dakika gecikme ile patronunuza vereceğiniz açıklamayı düşünürsünüz. O arada yeni bir metro gelmek üzeredir. Aklınızda bir sürü soru ve telaşla binersiniz. Kafanızı yerden şöyle bir kaldırdığınızda bir çift gözle göz göze gelirsiniz. Etkilenirsiniz; zihninizdeki bütün sorular, açıklamalar uçar gider. Bir anda ‘keşke’ler, ‘of aman’lar, ‘iyi ki’lere bırakır. “İyi ki o metroyu kaçırmışım. Bu ne güzel tesadüf” diye düşünürsünüz. O güzel kızın ya da yakışıklı adamın sizin işyerinize çok yakın bir yerde çalıştığını fark ettiğinizde şaşkınlığınız daha da artar. Gerisi mi? Tesadüf bir başlangıçtır. Finali sen oynarsın. Perdeyi kader kapatır. (Bob Marley) ‘Tesadüf’ dediğimiz şey, sizin enerji alanınıza uyan olayları, kişileri hayatınıza çekmenizdir. O günkü ruh haliniz, o günü nasıl yaşayacağınızın göstergesidir. Gününüzün kahramanı siz olurken, eziyet edeni de siz olabilirsiniz. Herkes kendi senaryosunda başroldür. Oyununuzu nasıl yazdığınız sizin enerji alanınıza bağlıdır. Bu enerji alanına uygun sürekli yeni rol dağılımları yaparsınız ve sonrasında karşınıza çıkan kişilere, yaşadığınız olaylara ‘Tesadüf’ dersiniz. Tekrar bir düşünün, tesadüf müdür? Güzel ve mutlu karşılaşmalara ‘Tesadüfen oldu’ yakıştırması yaparken... Acılı, kısır döngülü yaşanan olaylara da ‘Kader’ der, susarız. Bazen de öfkelenir, şikayet ederiz. “Hep mi ben, hep mi beni bulacak?” dedikçe bir kısır döngünün içine girer ve benzer şeyleri yaşarken bulursunuz kendinizi. Mutlu tesadüflerden uzaklaşırsınız.

Kader ağlarını acımasızca örmeye de başlar. Kurbansınızdır artık. Kader kurbanı... Ne hissediyorsunuz? Hayatınıza bu şekilde devam etmeye kararlı mısınız? Bu olumsuz döngü ilk ne zaman başladı, düşünün bir kere... Hangi ruh halindeyken, hangi korkularınız ve olumsuz inançlarınızla, kaygılarınızla yaratmaya başladınız? Bu yaşam sizin eseriniz. İlk önce bunu kabul edin. Kabul edin ki, tekrar değiştirebilme gücünün de sizin elinizde olduğunu görün. Nasıl mı? Bir deneyelim... Ne zamandır yapmak isteyip de bir türlü başlayamadığınız ve size iyi geleceğinden emin olduğunuz ne var? Örnek mi? Kilo vermek için diyet, spora başlamak, para biriktirmek, kitap okumak, alkolü bırakmak, sigarayı bırakmak, abur cubur yemeyi bırakmak... Birinin üzerinde çalışalım. Diyelim ki, bir spor salonuna kayıt oldunuz. Ya da evde kendi kendinize yapacaksınız. İlk gün, ‘1 saat yapacağım’ diye zorlamayın kendinizi. Büyük hedef göz korkutur ve yapamayınca da suçluluk duygusuyla enerji alanınızı negatife çevirip kirletir. Öyleyse 10 dakika ile başlayalım. Ne kadar kolay değil mi? Güne aldığınız bu kararla başlayın. Yaptığınızı, başardığınızı görünce mutlu hissedeceksiniz kendinizi. Böylece enerji alanınız pozitif olacak. Pozitif şeyler de düşünmeye başlayacaksınız. ‘Yapabilirim’ duygusu özgüveninizi artıracak ve başka şeyler de planlamaya başlayacaksınız. Farkında olmadan şikayet ettiğiniz alandan çıkıp harekete geçmeye başlayacaksınız. Kendinizi daha da iyi hissettikçe hayatınıza giren kişiler, olaylar değişecek, güzel tesadüfler sizi bulmaya başlayacak. Gelin, buna şu andan itibaren ‘Tesadüf’ demeyelim. Ben değişirsem hayatım değişir, kaderim yeniden yazılır. Yeniden başlamaya, tekrar denemeye, yeni senaryonuzu yazmaya cesaretiniz olsun. Sağlıkla, iyilikle, güzellikle, sevgiyle kalın. Çok sevin, en çok da kendinizi...

medikent


2019

73

medikent

PATOLOJI UZMANIMIZDAN SIIR KITABI Çoktan Eridi Yaktığım Mumlar İzmir Kent Hastanesi Patoloji Uzmanı Doç. Dr. Latife Doğanay Çağlayan, yıllardır yazıp biriktirdiği şiirlerini “Çoktan Eridi Yaktığım Mumlar” adlı kitabında topladı. Doç. Dr. Çağlayan’ın meslektaşları patologlar için kaleme aldığı “Ölüm” başlıklı şiiri, kitabının en ilgi çekici şiirlerinden biri oldu. Kapak tasarımını da kendisinin yaptığı ilk kitabında 46 şiirine yer veren Doç. Dr. Çağlayan, yazım hayatına öykü yazarak başladığını söyledi. Çağlayan, öykülerden şiire geçişini, meslektaşları için neden şiir yazdığını şöyle anlattı: “Şiir yazmaya çok önceki yıllarda başlamış, uzun süre ara vermiştim. Ama her zaman çok iyi şiir okuyucusuydum. Son yıllarda belki yaşımın ilerlemesi nedeniyle bir şeyler anlatmak, içimde birikmiş bazı duyguları insanlarla paylaşmak istedim. Önce öyküler yazmaya başladım. Ama o sırada baktım şiir aradan öne çıkmaya çalışıyor. Ben de öykülerimin bazılarını şiir haline getirdim. Şiirlerimi okuyunca fark edecek okuyucular. Her şiirde bir öykü var gibi. Şiir yazmak öykü yazmaya göre daha etkileyici gibi geldi bu dönemde bana. O yüzden ona ağırlık verdim. Yaklaşık 6-7 aydır yoğunlaştım şiirlere yeniden. Ama bu kitaptaki şiirlerin bazıları gençlik yıllarımda yazılmış şiirler. Bunu kitabın başında da belirttim. Fakat o dönem yazdığım şiirleri de bu günkü duygularıma göre küçük değişikliklerle kitaba koydum. Ama birçoğunu son dönemde yazdım. Bir patolog olarak zamanında adli ve tıbbi çok otopsi yaptım. Patologluğun bu en az bilinen ve uygulamada en az yapılan tarafıdır ama beni çok etkilemişti özünde; hayata bakış açımı, insanları değerlendirmemi. Ve biz işimizi hep kapalı kapılar arkasında bir odada yaparız. Hastalar da bunu bilmez. Çok yoğun, yorucu çalışan insanlarız aslında.

Belki onu da ifade etmek istedim. Hem işimizin zaman zaman ağır hastalıklarla zaman zaman insanların biyopsilerdeki umudu arayışlarıyla bir arada olması, ölüme hem yakın olmak hem hayatın içinde olmak. Onlar herhalde beni yoğun çalıştığım bir dönem duygulandırdı. Hem de meslektaşlarımın farkedilmek anlamında tıpta birazcık geri planda kaldığını düşündüm, onlara küçücük bir hediye vermek, onları öne çıkarmak istedim.”


2019

74

ÖLÜM

GÖMÜ

(Patologlara ve patoloji teknisyenlerine)

Dün öğleden sonra İşçiler Toprağa gömülmüş şiirler buldular. Hepsinde sen vardın.

Ölüler gördüm uykuda gibiydiler. Kalplerini avuçlarıma aldım. Bazıları hala sıcaktı. Sanki yeniden atmaya başlayacaktı. Hepsi sonunu bilmedikleri bir öyküyü yaşamıştı. Ölüm korkusunu gördüm bazen. Umutla yan yanaydılar. Kimse görmedi beni. Gözümde ışık bir duvarın arkasındaydım. Başını bilmediğim öyküler anlatıyordum. Sonra da adımı adlarının altına yazıyordum. Yaşamak ve ölmek kol kolaydı. Ben tam karşılarında duruyordum. Ölülere alışmıştım da ölüme alışamıyordum.

Onları pencereden izledim. Beni görmediler. Seni bir aşk çiçeği Beni bir çaresiz böcek olarak düşündüler. Gülüşüp Şiirlerimi ortalığa saçıp gittiler. Onları tek tek topladım. Sonra bütün senleri ben bütün benleri sen yaptım.

BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ Yıllar sonra buluşmuşuz. Sen beni özlemişsin. Unutamamışsın. Bu şehre yalnızca beni görmek için gelmişsin. Ben seni büsbütün terketmişim. Uzun bir süre kurtulamamışım gölgenden ama artık tamamen sensizmişim. Sen bir varmışsın ben hiç yokmuşum. Varmışız. Yokmuşuz.

medikent


2019

75

medikent

TRENDLER & YENİLER

V

Battlefield

Bitmemişlik hissiyatına rağmen, gelecek için güçlü temeller atmış güzel bir FPS (first person shooter) oyunu. Klasik video oyunu senaryosu çizgisinden çıkarak farklı hikâyeler sunan Battlefield 1, bu yönü ile tartışmalara neden olmuştu. DICE, gidişattan memnun olacak ki Battlefield 5 ile birlikte de savaş hikâyeleri ile karşılaşıyoruz. Pek çok 2. Dünya Savaşı oyununun aksine daha az bilinen hikâyelerin işlendiği oyunda, farklı kahramanlık öykülerine tanıklık ediyoruz. Anlık geçişler ve beklenmedik sürprizler de bu özelliği desteklemekte ve son olarak en büyük artı, artık Premium Pass olmadığı için BF V’nin tüm DLC'leri ücretsiz olacak.

Yeni BMW 3 Serisi Mart 2019’dan itibaren yurt dışı pazarına açılacak olan yeni BMW 3 Serisi, yedinci nesli ile büyük ilgi görüyor. Markanın en çok satan modellerinden birisi olan 3 Serisi, şimdi G20 kasası ile sınıfının en geniş iç hacmini sunuyor. Yeni 3 Serisi’nin kaputunun altında ise ilk etapta 5 motor seçeneği sunuluyor. Serinin giriş versiyonu olan 320i, 184 beygir güç ve 300 Nm tork sunuyor. 330i ise kullanıcısına 255 beygir güç ve 400 Nm tork gibi etkileyici veriler sunuyor. Aracın dizel üyelerinde başı çeken 318d, 150 beygir güç ve 320 Nm tork gibi değerlere sahip. 190 beygir güç ve 400 Nm tork sunan 320d ve 320d xDrive’ın yanı sıra serinin tek 6 silindirli ve en performanslı üyesi olan 330d’nin ise 265 beygir güç ve 580 Nm tork sunduğunu belirtelim. Bu seçeneklere önümüzdeki ilkbaharda 387 beygir güç ve 500 Nm tork üreten M340i de eklenecek.


2019

76

medikent

Siz Oturun Evinizi Robot Temizlesin! Miele Scout RX1 robot süpürge, şık tasarımı ve üstün teknolojisiyle evinizin en iyi yardımcısı olacak gibi görünüyor. Bu robot sizi hiç zahmete sokmadan evinizi baştan aşağı temizleyebiliyor. Size sadece izlemesi kalıyor. Özel kamera, sensör, elektronikten oluşan yazılımı, iç mekan algılama sistemine sahip. Akıllı yönlendirme “navigasyon” sayesinde ulaşılması zor alanlar bile kolayca süpürebilir.

2019 ayakkabı

TRENDLERİ Maksimalist giyim trendlerinden sonra ayakkabılara taşınan seksenler ihtişamı gösterişi zirveye çıkarıyor. Tüyler, kristaller ve geometrik şekillerin ön planda olduğu 2019’da, eğlenceli stiller yaratabilirsiniz. ‘Statement’ tarzına uygun olan ayakkabıların yanı sıra babetler de 2019’un yıldızları arasında. Topuklu giymekten yorulduğunuz zaman çantanıza attığınız babetlerinizi rahatlıkla giyebilirsiniz!

HTC RE Kamera HTC RE Kamera, aksiyonu hızla yakalamak gereken durumlarda video ve fotoğraflar yoluyla anı doğal şekilde yakalamanıza ve deneyimlemenize imkân veren küçük bir el kamerası. Silindirik tasarımı ile elinize rahat şekilde oturacak şekilde üretilen HTC RE Kamera, kamerayı ele alındığında otomatik olarak çalıştırarak açma düğmesine olan ihtiyacı ortadan kaldıran bir dahili kavrama sensörüne de sahip. Cihazın denklanşör düğmesine tek defa dokunulduğunda fotoğraf, daha uzun süre basıldığında ise video çekildiğinden modları ayarlamak için zaman kaybetmeyeceksiniz.

Omega Seamaster 1948 Limited Editions Omega, Seamaster’ın 70. Yılını kutlamakta. Yeniden üretilen bu klasik tarzdaki 38 mm'lik zarif saatler, gerçekten kutlamaya değer… 38mm paslanmaz çelik kasa, kubbeli gümüş göstergeler ve klasik tarzda uygulanmış işaretlerden oluşan kadranlarıyla beraber Seamaster serisinin vintage zarafetini gözler önüne sermekte. Günümüz trendlerine uygun boyutuyla dikkat çeken Omega Seamaster’lar sadece 1.948 adet üretildi.


2018’İN

2019

77

medikent

EN İYİLERİ

SİNEMA

Opr. Dr. Ahmet Emin YEĞİNBOY Kent Sağlık Grubu Genel Cerrahi Uzmanı

Her yılın sonunda en iyilerini yazarken zorlanırım. Beğendiğim filmleri sıralarken, ne kıyıya köşeye sıkışmış festival filmlerine, ne de seyirciye geniş anlamda ulaşmış olan vizyon filmlerine haksızlık yapmamaya çalışırım. Buna rağmen birçok kaliteli filme, haksızca bir kıyımım da hep olmuştur. Örneğin bu yıl “Sessiz Bir Yer”, “Yeşil Rehber”,” Ayin”, “Görevimiz Tehlike-Yansımalar”, “Deadpool 2” ve "Foxtrot" beğenmeme rağmen haksızlık yaptığım filmler oldular. "Roma" 2018’in son ayında gösterime girdi ve listemde zirveye yerleşti.

ROMA

1

Alfonso Cuaron

2

Pawel Pawlikowski

Roma 70’lerde Mexico City'den, yaşamın bir yılık bir dilimini, büyüleyici sinema diliyle anlattı. Alfonso Cuaron çocukluk anılarını ve hizmetçi Cleo’nun özveri, sevgi dolu yaşamıyla harmanlayarak kalbimize işleyen bir film yaptı.

WIDOWS

SOĞUK SAVAŞ

4

Steve McQueen

"Dul Kadınlar" politik soslu bir soygun öyküsünü, kadın oyuncuların güçlü performansları ve aksiyondaki yaratıcılığıyla hayran bıraktı.

"Soğuk Savaş" bir dönemin getirdiği talihsizlikler içinde, aşk için çarpan iki kalbin savaşını, şiirsel bir görsellikle sundu. Farklı karakterlerin aşkı ne birlikte olmaya ne de olmamaya şartlamıştı.

PHANTOM THREAD

5

Paul Thomas Anderson

“Phantom Thread” tutkulu bir modacının yaşamını, yarattığı kıyafetler gibi ince teyelleyip sundu.

THE FLORIDA PROJECT

3

Sean Baker

"Florida Projesi", bir anne ve kızın Disneyland düş bahçesinin yanı başında yaşadıkları yoksulluğun, yürek burkan bir hikayesiydi. Sade üslubu, karakterlerine duyduğu sempati, Willem Dafoe’nun ve küçük yaştaki oyuncuların mükemmel performanslarıyla yılın en sıra dışı filmi oldu.

BOHEMIAN RHAPSODY

6

Bryan Singer / Dexter Fletcher Bu yılın gişede en sürpriz çıkışını yapan “Bohemian Rhapsody” rock dünyasının ayrıksı solisti Freddie Mercury ve Queen grubunu anlatırken, seyircisini yetmişli yılların müzik dünyasına ışınladı.


LOVELESS

7

Andrew Zvyagintsev

10

CLIMAX

Japon anime sanatına selamlarını gönderen “Köpek Adası”, politik göndermeleriyle ilk 10 listeme girdi.

13

Lynn Ramsey

“Hiçbir Zaman Burada Olmadın” Joaquin Phoenix’in usta performansıyla yeni bir “Taksi Şoförü” çağırışımları yaptı.

BLACKKKLANSMAN “Karanlıkla Karşı Karşıya” ABD’nin bitmeyen/bitmeyecek ırkçılık sorununu, yetmişlerden bir öyküyle güncelleyerek aktardı.

11

ZAMA

12

Lucrecia Martell

“Climax” çığırından çıkan bir partiyi dumanlı, hallüsinatif deneyim olarak sundu.

THE DEATH OF STALIN

9

Spike Lee

“Suçlu” tek mekan tek karakter öyküsünü gerilim dolu bir dille anlatıyor.

Gasper Noe

Wes Anderson

YOU WERE NOT REALLY HERE

THE GUILTY Gustav Moller

“Sevgisiz” kapitalist Rusya’da aile içindeki iletişimsizliğin dramatik bir portresini çizdi.

ISLE OF THE DOGS

8

14

“Zama” Arjantin’de kolonial döneme pencere açan nefis bir film oldu.

IN THE FADE

15

Fatih Akin

Armando Iannuci

Bu yılın en iyi kara komedisi “Stalin’in Ölümü “ diktatörlük sonrası etrafındaki yalakaların içler acısı durumunu anlattı.

Gerilim dolu mahkeme sahneleriyle Altın Küre ödüllü “Paramparça” faşizmin günümüzdeki izlerini sürdü.


KENT SAĞLIK GRUBU

KURUMSAL BİLGİ

M E DİKA L

KADROMUZ

Kent Çiğli Hastanesi Acil Tıp Uzm. Dr. Fecri BENGİ Uzm. Dr. Melek GÜRYAY Uzm. Dr. Nesibe SÖNMEZ DEMİRYOĞURAN Uzm. Dr. Sevilay KARADUMAN

Yenidoğan Yoğun Bakım Servisi Uzm. Dr. Cengiz ÖZTÜRK

Ağız ve Diş Hastalıkları Dt. Cüneyt IŞIKER

Dermatoloji Uzm. Dr. Ergün KUŞKU Uzm. Dr. Hacer KÖKSAL Uzm. Dr. M. Cüneyt SOYAL

Anestezi ve Reanimasyon / Yoğun Bakım Prof. Dr. Ali Reşat MORAL Doç. Dr. Mert AKAN Uzm. Dr. Ahmet SUBAŞI Uzm. Dr. Ali Han PİRİM Uzm. Dr. Ayhan ÖNAL Uzm. Dr. Erhan OLGUN Uzm. Dr. Gökhan AYHAN Beslenme ve Diyet Dyt. Safiye TAŞ Uzm. Dyt. Gamze GÜLTEKİN

Çocuk Kardiyolojisi Doç. Dr. Önder DOKSÖZ

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR

Çocuk Nörolojisi Uzm. Dr. Benal ÇUBUK

Nefroloji Doç. Dr. Ebru SEVİNÇ OK

Ortopedi ve Travmatoloji Prof. Dr. Erdal CİLA Doç. Dr. İbrahim AKEL Opr. Dr. Levent TAD Opr. Dr. Serdar SÖYLEV

Karaciğer Nakli Merkezi Doç. Dr. Murat KILIÇ Opr. Dr. Hüseyin Cahit YILMAZ Opr. Dr. Rasim FARAJOV Opr. Dr. Zaza IAKOBADZE Prof. Dr. Sema AYDOĞDU (Çocuk Gastroenterolojisi Konsültan Hekim)

Psikiyatri Uzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU

Radyoloji Uzm. Dr. Alper YÜKSEL Uzm. Dr. Dilşat ÇAMLI Uzm. Dr. Ali Osman EVLİCE Uzm. Dr. Setareh FAAROKHNIA Uzm. Dr. Nadir MUSTAFA

Göz Hastalıkları Opr. Dr. Filiz KUZUM AKYOL Opr. Dr. Safiye Can KÜÇÜKGÜL

Pratisyen Hekim Dr. Agit YILDIRIM Dr. Bekir KOŞAN Dr. Elçin YÜCEBAŞ Dr. Emrah GEZER Dr. Fatma SEFER Dr. Gülten BÜRLUKKARA Dr. Murat GÜNDÜZ Dr. Özge Ekim BIÇAKÇIOĞLU Dr. Selçuk Onur DUYGU

Kemik İliği Nakli Merkezi / Hematoloji Prof. Dr. V. Gürhan KADIKÖYLÜ Doç. Dr. Ahmet İRFAN

Kulak Burun Boğaz Prof. Dr. Alp DEMİRELLER Prof. Dr. Onur ODABAŞI Opr. Dr. Nihan AKÇA GÜR

Üroloji Doç. Dr. Ömer ÖGE Opr. Dr. Işık H. ÖZGÜ Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU

Genel Cerrahi Prof. Dr. Ömer HARMANCIOĞLU Doç. Dr. Murat KILIÇ Opr. Dr. Berkhan SAVAŞÇIN Opr. Dr. Cezmi KARACA Opr. Dr. Hüseyin Cahit YILMAZ Opr. Dr. Rasim FARAJOV Opr. Dr. Zaza IAKOBADZE

Çocuk Hastalıkları ve Sağlığı Doç. Dr. Aydın ERDEMİR Uzm. Dr. Aysu ÖZTUNÇ DİKERLER Uzm. Dr. Buket ÖZTÜKEL Uzm. Dr. Dilber BEKTAŞLAR Uzm. Dr. Recep KAHRAMANER Uzm. Dr. Seral KADINŞAH Uzm. Dr. Meltem ERTURAÇ

Medikal Onkoloji Prof. Dr. Rüçhan USLU Prof. Dr. Mehmet Niyazi ALAKAVUKLAR Doç. Dr. Gürbüz GÖRÜMLÜ Doç. Dr. Tülay AKMAN

Kardiyoloji Doç. Dr. Murat TÜMÜKLÜ Doç. Dr. Abdi SAĞCAN Uzm. Dr. Mustafa ZUNGUR Uzm. Dr. Seyyed Hamed MOGHANCHI ZADEH

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzm. Dr. Atiye AYRAL

Böbrek Nakli Merkezi Opr. Dr. Işık H. ÖZGÜ (Üroloji) Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU (Üroloji) Doç. Dr. Ebru SEVİNÇ OK (Nefroloji)

Çocuk Cerrahisi Opr. Dr. Şamil KUDAY

Kadın Hastalıkları ve Doğum Prof. Dr. Namık DEMİR Doç. Dr. Mehmet Tunç CANDA Opr. Dr. M. Zeynep KUŞKU Opr. Dr. Orçun SEZER Opr. Dr. Tayfun ÖZAYDIN Opr. Dr. Mustafa Melih ERKAN

Nöroloji Uzm. Dr. Burak PAKÖZ Uzm. Dr. Yaprak ALPER

Gastroenteroloji Prof. Dr. Ethem TANKURT Uzm. Dr. Bülent ŞENGÜL Uzm. Dr. Mustafa YALÇIN

Çocuk Alerji Prof. Dr. Ayşe YENİGÜN

Romatoloji Uzm. Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK

Laboratuvar Doç. Dr. Latife DOĞANAY ÇAĞLAYAN Uzm. Dr. Gültekin TAŞ Uzm. Dr. Işın MÜFTÜOĞLU Uzm. Dr. İsmail AYDIN Uzm. Dr. Leman Evren YILMAZ

Kalp Damar Cerrahisi Prof. Dr. Suat BÜKET Opr. Dr. Arzum KALE Opr. Dr. Makbule KESİCİ Opr. Dr. Ulusal COŞKUN Opr. Dr. Yılmaz DENİZ

Estetik ve Plastik Cerrahi Opr. Dr. Haluk MIDOĞLU Opr. Dr. Kamil KILIÇ

Beyin ve Sinir Cerrahisi Prof. Dr. Altay BEDÜK Opr. Dr. Mete RÜKŞEN Opr. Dr. Rauf NASİROV

Check-Up Ünitesi Uzm. Dr. Demet KARADENİZLİ

İç Hastalıkları Prof. Dr. Kadir BİBEROĞLU Uzm. Dr. Hülya AZİZAĞAOĞLU Uzm. Dr. Necdet YETİM

Göğüs Cerrahisi Prof. Dr. Gökhan YUNCU Göğüs Hastalıkları Prof. Dr. Ülkü BAYINDIR Uzm. Dr. Deniz ATASEVER

Nükleer Tıp Doç. Dr. İnanç KARAPOLAT

Psikolojik Danışmanlık ve Psikoterapi Psikolog Birgül GÖKÇE DOERING Psikolog Meral AVCI

Tüp Bebek Merkezi (IVF) Opr. Dr. Dilek ASLAN Dr. Tunç PINAR


ME DİKA L

KADROMUZ

Kent Alsancak Tıp Merkezi

Kent Bayraklı Tıp Merkezi

Ağız ve Diş Hastalıkları Dt. Ceyda AFYONCU Uzm. Dt. Neslihan EFEOĞLU

Ağız ve Diş Hastalıkları Dt. Muhsin Özcan ÜSGÜLEN

Kardiyoloji Uzm. Dr. Hakan ERİKÇİ

Anestezi ve Reanimasyon Uzm. Dr. Berna ERÖZKAN AKAN Uzm. Dr. Mehmet KISAKOL

Nöroloji Uzm. Dr. Aycan OTO

Algoloji Prof. Dr. Mehmet İbrahim YEGÜL Beslenme ve Diyet Uzm. Dyt. Gamze GÜLTEKİN Dyt. Asena GÜNEŞ Beyin ve Sinir Cerrahisi Opr. Dr. Ali AKAY Opr. Dr. Mete RÜKŞEN Çocuk Hastalıkları ve Sağlığı Doç. Dr. Aydın ERDEMİR Uzm. Dr. Süreyya PAKSOY Uzm. Dr. Meltem ERTURAÇ Çocuk İmmunolojisi ve Allerji Hastalıkları Prof. Dr. Ayşe YENİGÜN Dermatoloji Uzm. Dr. Arzu GÖRGÜLÜ ERASLAN Uzm. Dr. Sinem KARACA Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR Uzm. Dr. Füsun SALGÜR Estetik ve Plastik Cerrahi Opr. Dr. Kamil KILIÇ Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzm. Dr. Atilla AYRAL Gastroenteroloji Prof. Dr. Ethem TANKURT Uzm. Dr. Abdullah OKAN Genel Cerrahi Opr. Dr. Atilla ÖZER Göğüs Hastalıkları Uzm. Dr. Tayfun ÇAĞLAYAN Göz Hastalıkları Opr. Dr. Hülya DEVECİ

İç Hastalıkları Uzm. Dr. İnci OKAN Uzm. Dr. Tuğba EMÜROĞLU Uzm. Dr. Tuncay FİLİZ Kadın Hastalıkları ve Doğum Opr. Dr. Şebnem ALTUNYURT Kalp Damar Cerrahisi Prof. Dr. Suat BÜKET Kardiyoloji Doç. Dr. Cevad ŞEKURİ Kulak Burun Boğaz Opr. Dr. Evrim Güleç DOĞAN Opr. Dr. Dilek SINMAZ Nöroloji Prof. Dr. Aytekin AKYÜZ Uzm. Dr. Sezgin ÖZTEKİN Ortopedi ve Travmatoloji Doç. Dr. İbrahim AKEL Opr. Dr. Levent TAD Opr. Dr. Serdar SÖYLEV Pratisyen Hekim Dr. Gamze GÖZÜM Psikiyatri Uzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU Psikolojik Danışmanlık ve Psikoterapi Psikolog Aynur DÜZGÜNEL

Beslenme ve Diyet Dyt. Asena GÜNEŞ Beyin ve Sinir Cerrahisi Opr. Dr. Ali AKAY Opr. Dr. Mete RÜKŞEN Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzm. Dr. Can ÖZOĞLU Dermatoloji Prof. Dr. Kübra Eren Bozdağ Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Estetik ve Plastik Cerrahi Opr. Dr. Haluk MIDOĞLU Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzm. Dr. Süeda RÜKŞEN Fizyoterapist Dilek KÜÇÜKVARDAR Gastroenteroloji Uzm. Dr. Azmi SERİN Genel Cerrahi Opr. Dr. Ahmet Emin YEĞİNBOY

Radyoloji Uzm. Dr. S. Onur SUMAN

Göğüs Hastalıkları Uzm. Dr. Tayfun ÇAĞLAYAN

Üroloji Opr. Dr. Işık H. ÖZGÜ Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU

İç Hastalıkları Uzm. Dr. Hümeyra AMUCA Kadın Hastalıkları ve Doğum Prof. Dr. Namık DEMİR Opr. Dr. Nagihan SAZ Kulak Burun Boğaz Prof. Dr. Onur ODABAŞI Odyometrist Fatma ÇETİN

Ortopedi ve Travmatoloji Opr. Dr. İsmail OYTUN Pedodonti (Çocuk Diş Hastalıkları) Uzm. Dt. Bengi AYDINEL Pratisyen Hekim Dr. Benek TÖR Psikolojik Danışmanlık ve Psikoterapi Psikolog Aynur Düzgünel Radyoloji Uzm. Dr. Seçil KARACAN Üroloji Opr. Dr. Hüseyin Serhat KERMAN


KENT SAĞLIK GRUBU

KURUMSAL BİLGİ

ANLAŞMALI KURUMLAR Kent Çiğli Hastanesi Özel Sağlık Sigorta Şirketleri Acıbadem Sağlık Ve Hayat Sigortası (Sencard) Ak Sigorta A.Ş. (Sencard) Allianz Sigorta A.Ş. Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi Demir Hayat Sigorta A.Ş. Ergo Sigorta A.Ş. Groupama Sigorta A.Ş. Güneş Sigorta A.Ş. Mapfre Genel Sigorta A.Ş. Anadolu Sigorta (Personel Ve Emekli) Bankalar Türkiye İş Bankası A.Ş. T.C. Merkez Bankası (Sencard) T.C. Ziraat Bankası & T.Halk Bankası Çalışanları Emekli Sandığı Vakfı Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Vakfı Türkiye İhracat Kredi Bankası (Türk Eximbank) Ziraat Bankası A.Ş. (Memur Ve Emeklileri) Uluslararası Kuruluşlar Aıd Asistance Adac Axa Assistance Blue Cross Blue Shield Bupa International Companion Global Healthcare Europ Asistance Geoblue International Health Insurance International Medical Group Img J.Van Breda Marm Sağlık A.Ş. Redstar Marm Reise Extra Remed Assistance Sos International Sos International Uk Seven Corners Hth Worldwide Tricare International Sos Vakıf, Dernek ve Odalar Edremit Ticaret Odası Uşak Ticaret Odası Uşak Ticaret Odası Personel Makina Mühendisleri Odası İzmir Eczacı Odası Darüşşafaka Cemiyeti

Özel Kuruluşlar İzmir Bölge Adliye Mahkemesi İzmir Bölge İdare Mahkemesi İzmir Adalet Sarayı Makine Mühendisleri Odası Nato German Nse Türkiye Emekliler Derneği Bahçeşehir Okulları Polinas Plastik Bahçeşehir Okulları Dirinler Döküm Sanayi Bakioğlu Holding A.Ş. Özkar İnşaat Turizm Gıda Tekstil Özel Eğitim Krumları Dirinler Makine Sanayi Amcor Tobacco Packagıng İmzir Gravür Baskı San.A.Ş. İmbat Madencilik A.Ş. Galata Taşımacılık A.Ş. Check-Up Anlaşmalı Kurumlar Acıbadem Sigorta Allianz Sigorta Anadolu Sigorta Axa Sigorta Mapfre Sigorta Mapfre Yaşam Sigorta Bnp Paribas Cardif Emeklilik Boyner (Dr.Back-Up) Demir Hayat Sigorta Garanti Emeklilik Ibm Global Services Ibm Türk İnterpartner (İng Emeklilik ) Philsa Remo Assist Groupama Sigorta Ray Sigorta Aegon Emeklilik Güneş Sigorta Cigna Finans Emeklilik Compu Group Medical Türkiye (Cgm) Ace European Sigorta Aıg Sigorta Ankara Sigorta Eureko Sigorta Fortis Bank Sandık A.Ş. Ray Sigorta Generali Sigorta Hdı Sigorta (Ferdi Kaza Ve Acil Sağlık) Ziraat Sigorta Zürih Sigorta Sompo Japan Sigorta A.Ş. T-Sigorta

İmece Destek Danışmanlık Hizmetleri Halk Sigorta Unico Sigorta Türk Nippon Doğa Sigorta Resmi Kurumlar T.B.M.M T.C Yargıtay Başkanlığı T.C. Genel Kurmay Başkanlığı Inter Partner Assistance (Ipa) Nn Hayat ve Emeklilik Acil Tedavi Sigortası Ankara Sigorta Acil Tedavi Sigortası Aviva Sigorta Acil Tedavi Sigortası Metlife Emeklilik Acil Tedavi Sigortası Türk Nippon Sigorta Acil Tedavi Sigortası Dubai Starr Sigorta Acil Tedavi Sigortası Halk Sigorta Acil Tedavi Sigortası Sbn Sigorta Acil Tedavi Sigortası Turins Sigorta Acil Tedavi Sigortası Zirve Sigorta Acil Tedavi Sigortası Akbank Avivasa Emeklilik Ve Hayat A.Ş. Benefit Global Card Benefit Global&Aıg Card Benefit Global&Eureko Sigorta İş Birliği İle Kobi Sağlık Paketi Card (Sadece Anlaşmalı Eczaneler İçin Geçerlidir) Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi & Fortis Bank Card Ipa Card Ipa Privilege Card Ing Bank Platınıum Card Metlife Emeklilik Ve Hayat Kobiler İçin İşletme Kartı Sbn Şeker Hayat Projesi Sbn Sigorta & Boğaziçi Brokerlik (Sadece Ağız ve Diş Sağlığı Tedavilerinde Geçerlidir) Tav Passport Edıtıon Türkiye Petrolleri A.Ş. Vakıf Emeklilik(Bireysel Emeklilik Sigortalıları) Axa Ppp & Axa Assıstance

SGK Anlaşmalı Branşlar Karaciğer Nakli Merkezi Böbrek Nakli Merkezi Kemik İliği Nakli Merkezi Medikal Onkoloji Merkezi Kardiyoloji Çocuk Kardiyoloji Kalp Damar Cerrahisi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi


ANLAŞMALI KURUMLAR Kent Alsancak Tıp Merkezi Özel Sağlık Sigorta Şirketleri Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigortası (Sencard) Ak Sigorta A.Ş. (Sencard) Allianz Sigorta A.Ş. Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi Demir Hayat Sigorta A.Ş. Ergo Sigorta A.Ş. Groupama Sigorta A.Ş. Güneş Sigorta A.Ş. Mapfre Genel Sigorta A.Ş. Anadolu Sigorta (Personel Ve Emekli) Bankalar Türkiye İş Bankası A.Ş. T.C. Merkez Bankası (Sencard) T.C. Ziraat Bankası & T.Halk Bankası Mensupları Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Vakfı Türkiye İhracat Kredi Bankası (Türk Eximbank) Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O Ziraat Bankası A.Ş (Memur ve Emeklileri) Uluslararası Kuruluşlar Aıd Asistance Vakıf, Dernek Ve Odalar Edremit Ticaret Odası Uşak Ticaret Odası Uşak Ticaret Odası Personel Makina Mühendisleri Odası İzmir Eczacı Odası Check-Up Anlaşmalı Kurumlar Acıbadem Sigorta Allianz Sigorta Anadolu Sigorta Axa Sigorta Mapfre Sigorta Mapfre Yaşam Sigorta Bnp Paribas Cardif Emeklilik Boyner (Dr.Back-Up) Demir Hayat Sigorta Garanti Emeklilik Ibm Global Services Ibm Türk İnterpartner (İng Emeklilik ) Philsa Remo Assist Groupama Sigorta İmece Destek (Ray Sigorta ) Aegon Emeklilik Güneş Sigorta Cigna Finans Emeklilik

Özel Kuruluşlar İzmir Bölge Adliye Mahkemesi İzmir Bölge İdare Mahkemesi İzmir Adalet Sarayı Makine Mühendisleri Odası Compu Group Medical Türkiye (Cgm) Ace European Sigorta Aıg Sigorta Ankara Sigorta Eureko Sigorta Fortis Bank Sandık A.Ş. Ray Sigorta Generali Sigorta Hdı Sigorta (Ferdi Kaza Ve Acil Sağlık) Ziraat Sigorta Zürih Sigorta Sompo Japan Sigorta A.Ş. T-Sigorta İmece Destek Danışmanlık Hizmetleri Halk Sigorta Unico Sigorta Türk Nippon Doğa Sigorta

Kent Bayraklı Tıp Merkezi Bankalar T.C Ziraat&Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı Çalışan/Emekli T.C Ziraat Bankası A.Ş. Memurları /Emeklileri T.C Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı T.A.O İş Bankası Türkiye Vakıflar Bankası Fortisbank Özel Sağlık Sigorta Şirketleri Acıbadem Sigorta A.Ş.(Sencard) Ak Sigorta A.Ş.(Sencard) Allianz Sigorta A.Ş. (Ücretli) Anadolu Anonim Türk Sigorta A.Ş. Anadolu Sigorta Personel (Ücretli) Mapfre Genel Sigorta (Ücretli) Groupama Sigorta A.Ş. Güneş Sigorta A.Ş. Ergo Sigorta A.Ş. Demir Hayat Sigorta (Ücretli) Axa Sigorta (Ücretli) Compu Group Medical Türkiye (Cgm) Ankara Anonim Türk Sigorta Ziraat Sigorta Sompo Japan Sigorta Ray Sigorta Zürich Sigorta Hdı Sigorta Generali Sigorta Ace European Sigorta Aig Sigorta T-Sigorta Eureko Sigorta İmece Destek Danışmanlık Hizmetleri Halk Sigorta Türk Nippon Doğa Sigorta Unico Sigorta (Hasta Ödemeli) Ethica Sigorta (Hasta Ödemeli) Güneş Sigorta (Hasta Ödemeli) Resmi Kuruluşlar T.B.M.M (Ücretli) Genel Kurmay Başkanlığı (Ücretli) Yargıtay Başkanlığı (Ücretli)

Cgm Sağlıkta Avantajlar Dünyası (Hasta Ödemeli) Medline Box Üyeleri Bireysel Medline Box Üyeleri Kurumsal Groupama Emeklilik Kobi Sağlık Paketi Üyeleri Roche Diagnostik Assist Line Ege Sigorta Demir Sigorta Hdı Sigorta Acil Sağlık Sigortası Hdı-Gs Sigorta-Galatarasay Aslan Yürek – Aslan Taraftarım Güvende Ace Group Sigorta Üyeleri Care& Create ( C&C) (Kry Grup) Mobile Plus Asist A-Prestige Card Turk Asist Card Safir Card Çilek Grup Hs Grup Artı Yaşam Med Power Super Card Check-up Anlaşmalı Kurumlar Acıbadem Sigorta Anadolu Sigorta Groupama Sigorta Ray Sigorta Güneş Sigorta


ULAŞIM

Kent Hastanesi ve Kent Onkoloji Merkezi

ÜCRETSİZ SERVİS GÜZERGÂHLARIMIZ Ücretsiz ring servislerimiz, 7’den 70’e tüm İzmirlileri bir an önce sağlığına kavuşturmak için hazır bekliyor. Hasta servislerimizin KONAK-KARŞIYAKA-BORNOVA’dan kalkış ve hastanemizden dönüş saatleri aşağıdadır. 1.Güzergah ( Konak - Kent Hastanesi ) Konak'tan Kent Hastanesi'ne 09.30 ve 13.30 Saatlerinde Kent Hastanesi'nden Konak'a 08.30 ve 12.30 Saatlerinde Konak (Sabancı Kültür Merkezi) B. Belediye Otobüs Durağı Basmane Postane Önü Fuar Möntrö Kapısı Önü Fuar Lozan Kapısı Önü Alsancak Camii Durağı Alsancak Garı Otobüs Durağı Soğukkuyu Üst Geçit Karşıyaka Devlet Hastanesi Önü Kent Hastanesive ve Kent Onkoloji Merkezi * Hasta servislerimiz sadece belirtilen duraklardan yolcu alır ve durak haricinde durmaz. Not: Pazar günleri servis hizmetimiz bulunmamaktadır.

2.Güzergah ( Bornova - Kent Hastanesi ) Bornova'dan Kent Hastanesi'ne 09.30 ve 13.30 Saatlerinde Kent Hastanesi'nden Bornova'ya 08.30 ve 12.30 Saatlerinde Bornova Otogar Canım Öğretmenim Parkı Önü Hükümet Konağı Önü Peterson Köşkü Önü Özkanlar Migros Önü Kibaroğlu Market Önü Manavkuyu Kipa Eczane Durağı Bayraklı Smyrna Meydanı Alaybey Tersane Otobüs Durağı KSK OsmanBey Parkı KSK Yelken Kulübü Otobüs Durağı Yıllar Market Önü Bostanlı Pazaryeri Otobüs Durağı Beşikçioğlu Camii Durağı Mavişehir Otobüs Durakları Kent Hastanesi ve Kent Onkoloji Merkezi

Kent Çiğli Hastanesi Kent Onkoloji Merkezi

Kent Alsancak Tıp Merkezi

Kent Bayraklı Tıp Merkezi


e-Sağlık üyeliği ile her zaman yanınızdayız!

SAĞLIĞINIZ BİZİM İÇİN DEĞERLİ Sağlık alanında ve hastanemizdeki gelişmeleri düzenli olarak takip etmek ve aktüel sağlık dergimiz Medikent’e sahip olmak için aşağıdaki formu doldurarak bize teslim edebilir ya da kare kodu akıllı telefonunuzdaki barkot okuyucu uygulama ile okutarak dijital kayıt yaptırabilirsiniz.

Dijital Form

Kayıt Formu

Akıllı telefonunuzdaki barkot okuyucu uygulamayı açınız ve kare kodun üzerine getiriniz. Uygulama aracılığı ile yönlendirildiğini web sitemizdeki formu doldurunuz ve kayıt işleminizi tamamlayınız.

Formu doldurarak Kent Hastanesi ya da Alsancak Tıp Merkezi danışma bölümüne teslim edebilirsiniz.

Adınız*

Soyadınız*

E-posta adresiniz*

Hastanemizin sağlık ve aktüel dergisi Medikent’e abone olmak için aşağıdaki bilgileri de doldurabilirsiniz. *Doldurulması zorunlu alanlar. MEDIKENT DERGİSİ ABONE AYDINLATMA METNİ İşbu Aydınlatma Metni, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK”) uyarınca, Özel Kent Sağlık Hizmetleri ve Malzemeleri Sanayi Ticaret Anonim Şirketi’nin (“Şirket”) yayımladığı Medikent Dergisi aboneleri ve diğer tüm okurlarına karşı olan aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmesi amacıyla hazırlanmış ve bilginize sunulmuştur. Kişisel verileriniz elektronik, fiziki yahut sözlü yollarla toplanmakta ve KVKK’nın 5. ve 6. maddelerinde belirtilen kişisel veri işleme şartları çerçevesinde ve kişisel verilerin korunması hukukunun temel prensipleri doğrultusunda ve Şirketimizin ya da Şirketimizin iş ortaklarının hukuki ve ticari güvenliğinin sağlanması, ticari faaliyetlerinin sürdürülmesi ile insan kaynakları ve istihdam politikalarının yönetilmesi amaçları ile işlenmektedir. Yukarıda belirtilen yollarla toplanan kişisel verileriniz, Şirketimizce özenle ve gizlilik içinde ve Şirketimizce oluşturulmuş Kişisel Verilerin Korunması ve İşlenmesi Hakkında Politika’da öngörülmüş süreler boyunca elektronik ve fiziki ortamda muhafaza edilecektir. Şirketimizce muhafaza edilen verilerinize sadece yukarıda öngörülen amaçlar doğrultusunda işlem yapmaya yetkili kişiler erişebilecektir. Öngörülen sürenin sona ermesiyle beraber, kişisel verileriniz KVKK’nın ilgili hükümleri, “Kişisel Verilerin Silinmesi, Yok Edilmesi veya Anonim Hale Getirilmesi Hakkında Yönetmelik” ve Şirket politikalarımıza uygun şekilde derhal imha edilecektir. Veri sahibi olarak aşağıda belirtilen haklarınıza ilişkin taleplerinizi, yazılı olarak info@kenthospital.com iletmeniz durumunda, talepleriniz mümkün olan en kısa sürede ve her halde 30 (otuz) gün içerisinde değerlendirilerek sonuçlandırılacaktır. KVKK’nın 11. maddesi uyarınca kişisel veri sahibi olarak kişisel verilerinizin işlenip işlenmediğini öğrenme, kişisel verileriniz işlenmişse buna ilişkin bilgi talep etme, kişisel verilerinizin işlenme amacını ve bunların amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını öğrenme, yurt içinde veya yurt dışında kişisel verilerinizin aktarıldığı üçüncü kişileri öğrenme, kişisel verilerinizin eksik ve/veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesini isteme ve bu kapsamda yapılan işlemin kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişilere bildirilmesini isteme, KVKK ve ilgili diğer kanun hükümlerine uygun olarak işlenmiş olmasına rağmen, işlenmesini gerektiren sebeplerin ortadan kalkması hâlinde kişisel verilerinizin silinmesini veya yok edilmesini isteme ve bu kapsamda yapılan işlemin kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişilere bildirilmesini isteme, işlenen verilerinizin münhasıran otomatik sistemler vasıtasıyla analiz edilmesi suretiyle kişinin kendisi aleyhine bir sonucun ortaya çıkmasına itiraz etme ve kişisel verilerinizin KVKK’ya aykırı olarak işlenmesi sebebiyle zarara uğramanız hâlinde zararlarınızın giderilmesini talep etme haklarına sahip bulunmaktasınız. Söz konusu haklarınıza ilişkin talepleriniz için https://www.kentsaglikgrubu.com web sitemizde yer alan “Kişisel Verilerin Korunması, İşlenmesi ve İmhası Hakkında Politika” metnini inceleyebilir ve web sitemizde yer alan “Kent Sağlık Grubu KVKK Başvuru Formu” aracılığıyla başvuruda bulunabilirsiniz.

İnternet sitemizde mevcut olan “Kişisel Verilerin Korunması, İşlenmesi ve İmhası Hakkında Politika” ve işbu “Medikent Dergisi Abone Aydınlatma Metni”ne uygun olarak; kişisel verilerinizin “Özel Kent Sağlık Hizmetleri ve Malzemeleri Sanayi Ticaret A.Ş.” tarafından işbu metinlerde belirtilen amaçlarla işlenmesini onaylıyor musunuz? Evet, onaylıyorum. İmza

Telefon numaranız Adresiniz


MEDİKENTSUDOKU 3 9 8 4 6 9 2 8 5 7 4 3 2 4 8 1 7 3

1 7 5 4 1

8 8

7

3 9 5 7 4 2

4

Oyunun amacı dokuzar hücreden oluşan 9 eşit kutuya bölünmüş bir alan üzerinde sayıları tekrar etmeyecek şekilde dizmeyi başarmak. Her satır ve sütunda 1'den 9'a kadar olan sayıları sadece bir kez kullanarak dizmeniz gerekiyor. Aynı şekilde çizgilerle ayrılmış her kutu içerisinde de 1'den 9'a kadar olan sayılar 1 kez kullanılmak zorundadır.

Oynama Yöntemleri Oyun sırasında sayıları tahmin etmek yerine sadece emin olduğunuz sayıları işaretlemeniz daha mantıklıdır. Her Sudoku'nun sadece bir çözümü vardır ve bu çözümü tahmin ederek bulmak neredeyse imkânsızdır. Bunun yerine bulmacada yüklü gelen sayıları kullanarak diğer bir sayının nerelerde olamayacağı ya da nerede olması gerektiğini saptamak daha mantıklı ve kolaydır veya koyacağınız sayıyı yazmadan önce kafanızdan yazmış gibi davranarak deneyin eğer yanlış sayı ise başka bir sayıyı deneyin sudokuda sağdan sola yukarıdan aşağıya aynı kutu içerisinde aynı rakam bulunmamalıdır.

1 9 8 2 4 5

5

3

6

9 4

4

Nasıl oynanır? Japonca "Sayılar TEK olmalı" anlamına gelen "Suuji wa dokishin ni kag" kelimelerinin kısaltması olan Sudoku, günümüzde Asya'dan, Avrupa ve Kuzey Amerika'ya da yayılan oldukça popüler bir oyundur.

8 6

8 1 9 2 7 5 9

3

8 9 7 5 1 8 9 5

9

2 6 3 9 2 1 6 5

1

6 1 2 5

9 3 6 7


Sağlıklı hayatın merkezindeyiz

Kent Bayraklı Tıp Merkezi Sağlığın modern yüzü Kent Sağlık Grubu yeni tıp merkezi ile Bayraklı’da


Kent Onkoloji Merkezi, dünyaca ünlü kanser merkezi Houston Methodist Hospital işbirliğiyle.

BİRLİKTE DAHA GÜÇLÜYÜZ Kent Onkoloji Merkezi, tüm gelişmelerin takipçisi olan deneyimli hekim kadrosu, hastalarının yaşam kalitesini yükseltmeyi hedefleyen bakış açısı ile yanınızda yer alırken, kansere karşı savaşınızda “Birlikte Daha Güçlüyüz” diyor.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.