Kadro2

Page 1


Sayfa 2

Sayfa 2

Türkiye hareketli bir sürece girdi. Bir yandan yerel seçimler yaklaşıyor, diğer yandan AKP-Cemaat çekişmesi şiddetlenerek sürüyor. Meclisteki muhalefet ise oluşan iktidar boşluğundan bir türlü faydalanamıyor. Öyle ki krizi avantaja dönüştürmeye çalışan Metin Feyzioğlu’na acımasızca eleştiriler yöneltiliyor. Aynı kesim her seçim döneminde olduğu gibi “Oylar bölünmesin, Türkiye bölünsün” türküsüne geç kalmadan başladılar. Oylar bölünmesin diyerek Türkiye’yi, Atatürk’ü, TSK’yı, ekmeğimizi nasıl böldük? Yazarlarımız Ayşe Meral, Tekin Tek ve Kubilay Kızıldenizli, bu örtüşen olayları yazdılar bizlere bu ay. *** Geçtiğimiz sene yazdığı “Atatürk’ün Bakanı Şükrü Kaya” kitabı ile Yunus Nadi ödülü alan yazarımız Mustafa Solak, bu ay bizlere kitabının kısa bir özetini sunuyor. Kitabını da okumanızı ısrarla tavsiye ediyoruz. *** Çevre mücadelesi değerli bir ismini yitirdi geçtiğimiz ay. Savaş Emek’i kaybettik. Meftun Bulunmaz, aynı zamanda dik duruşlu bir sosyalist olan Savaş Emek’i anlattı. *** Ergenekon düzmecesi üzerinde tepinen yandaş yazarların bir kısmı “örgüt”ün kökenlerini İttihat Terakki’ye kadar dayandırıyorlar. Bu sayımızda Dr. Galip Baysan hocamız cemiyetin en popüler hadiselerinden birine, Bab-ı Ali Baskını’na ışık tutuyor.


Sayı 2, Şubat 2014 Sayfa 3

İÇİNDEKİLER 4 Feyzioğlu’nun çözüm önerisinden kim, neden rahatsız?

22 Kefen giyeceğinize gözlük takın 24 Büyük Patlama’dan günümüze Evren’in genişlemesi

6 CHP ve MHP kumpasın neresinde? 26 Tarihte bu ay 8 Atatürk’ün bakanı: Şükrü Kaya 28 Tiyatro 10 Açılsın kapılar! 30 Kitap 12 32 AKP’yi yıkalım da kim gelirse Konser-Sahne gelsin mi? 16 Savaş Emek’in ardından

33 Sinema

18 Bab-ı Ali Baskını

34 Bulmaca

Genel Yayın Yönetmeni Osman Budak Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Coşkun Turgut Editör Ersoy Münevis Yayın Kurulu Tekin Tek, Meftun Bulunmaz, Mehmet Esmer, Ayşe Meral, Kubilay Kızıldenizli, Av. Sedef Ünal, Mustafa Solak, Murat Kula


Sayfa 4

Sayfa 4

Feyzioğlu'nun çözüm önerisinden Kim, neden rahatsız? Ayşe Meral

5

Temmuz 2012 tarihinde Özel Görevli Mahkemeler kaldırılmış, ancak bu mahkemelerin ellerindeki davalar yasaya konulan 2. madde ile sürdürülerek, bildiğiniz gibi Ergenekon Balyoz davaları ağır hapis cezaları ile sonuçlanmıştı.

Yine, 5 yıl olan tutukluluk süresi sınırı en fazla 2 yıla indirilip, tutsaklar derhal tahliye edilerek normal mahkemelerde yargılansın diyor. Böylece zaten kendilerine kumpas kurulduğu, ki bunun kumpas olduğu AKP hükümeti tarafından da itiraf edildi. Özel mahkemelerde defalarca çürütülmüş sahte belgelerle ağır cezalara çarptırılan tutsaklar, dolayısıyla normal, yani doğal mahkemelerde, doğal yargıçlar tarafından yargılanacak, gün gibi açıktır ki aklanacaklar.

TBB Başkanı Metin Feyzioğlu,2. madde kaldırılsın, dolayısıyla Özel Görevli Mahkemeler kaldırıldıktan sonra verdikleri kararlar geçersiz hale gelsin diyor. Yani Genel AF gibi, üzerlerinde şaibe bırakılarak, pkk lılarla, Öcalan ile takasın yolu kapanaYani bu mahkemeler kaldırılmış olduğu halde cak. 2. maddeye dayanarak sürdürülen yargılamalar 2. maddenin kaldırılmasıyla geçersiz ola6 yıldır içerde olan ve verilen cezalarla ölümücak. ne yatırılan yurtseverler'in derhal tahliye edilerek doğal mahkemelerde yargılanıp aklanması-


Sayı 2, Şubat 2014 Sayfa 5

na karşı çıkanların amacı nedir!?

mi, bilmiyor muydu!?

Fevzioğlu'nun tutsak yurtseverlerce de kabul gördüğü, tutsakları özgürlüğüne kavuşturacak çözüm kimleri, neden rahatsız ediyor?

Hiç Ulusalkanal izlemediler mi, Aydınlık gazetesi okumadılar mı!?

Kimler bu çözümün karşısında konumlanıyor? 1-Fetulah Gülen Cemaati ve medyası Taraf, Zaman vs. yani kumpascılar! Tabi ki rahatsız olacaklardır.

Yıllardır bu yolsuzlukları yazan ve anlatanlar değil mi zaten Ergenekondan içerde yatanlar. Kumpaslarla tutsak edilenlerin, yolsuzluklarla mücade edenler olduğunu bilmiyorlar mı!? Yolsuzluklar konusunda bugüne kadar kendileri ne yaptılar!?

2-PKK yı rahatsız ediyor, Pkk'nın yayın organı Özgür Gündem gazetesi:"Ergenekon aklanacak" diyor. Genel Af olmaması, Öcalan'ın taka- Hadi canım sen de, yolsuzlukların üstü örtülüsının önünün tıkanması, pkk yı elbette rahatsız yormuş, kim inanır buna? edecek. 3-CHP ve MHP yönetimi niye rahatsız oluyor, halk tv de buna araç ediliyor!? Bahçeli:"MHP nin Barolar Birliği başkanından duyacağı ve öğreneceği bir bilgi, dikkate ve kayda alacağı parlak bir fikri de görülmemektedir."deyip, Feyzioğlu ile görüşmeyi iptal etti, çözüme kapıyı kapattı. Yani her zamanki tavrını koydu. Feyzioğlu, yolsuzluk soruşturmasını sonuna kadar götürelim derken, Kılıçdaroğlu'nun :"bana ne cemaatten" deyip kumpası görmezden gelmesi, yolsuzluklar örtülüyor bahanesi öne sürmesinin mantığı nedir !? Tutsaklar zindanlarda mı çürüyecek !? Bakınız, bu çözüm geniş kamuoyunda da kabul görünce malum medya ve sosyal medyada hemen Feyzioğlu'nun şahsına yönelik kara propaganda fırtınası estirildi. Çünkü Feyzioğlu'nun çözümü, ABD nin; Gül Gülen -Kılıçdaroğlu restorasyon hükümeti planını bozuyor, aynı zamanda yurtseverlerin birleşeceği Milli Hükümete giden yolu açıyor. Korkuları, feveranları telaşları bundan. Yolsuzlukların üstü örtülüyor bahanesi geçersizdir. Sanki yolsuzlukları yeni mi keşfetti CHP yöneti-


Sayfa 6

Sayfa 6

CHP ve MHP kumpasın neresinde? Tekin Tek

"2002'de başlayan vesayeti ortadan kaldırma süreci şimdi tersine dönmektedir. Kendisine "kumpas" kurulduğu öne sürülen o bildik bürokratik merkez büyük bir ustalıkla dinî grupların, cemaatlerin tümüne karşı kumpas kurmaktadır. Önce Hizmet, arkasından AK Parti ve diğer cemaatler! Bundan en ufak şüpheniz olmasın. İçimi sıkıntıya sokan bu!"

bir düzenlemeyle yeniden yargılanmanın yolunu açmak istiyorsa, açık çek veriyoruz. Getirsinler Meclis'e yasal düzenlemeyi, destekleyeceğiz."

Kılıçdaroğlu yılbaşı gecesi söylediği bu sözleri, Metin Feyzioğlu'nun "kumpası yargıla" çözümünden sonra dillendirmedi, tam aksine muhalefet etmeye başladı. Hem de yolsuzluk Bu sözler The Cemaat'in yayın organı olan soruşturmalarının üzerinin örtüldüğü iddiasıyZaman gazetesi yazarı Ali Bulaç'a ait. Erge- la... Öte yandan Feyzioğlu'nun girişimleri, nekon ve Balyoz davalarını, "vesayete son PKK'yı da rahatsız etti. PKK'nın yayın organı verme" olarak nitelemekte öte yandan esas Özgür Gündem, Feyzioğlu'nun girişimlerini "kumpas"ın Cemaat'e ve AKP'ye kurulacağını "Ergenekon'u aklama planı" başlığıyla hayazmakta. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Me- berleştirdi. Feyzioğlu'nun girişimleri CHP, tin Feyzioğlu'nun "kumpas"ı çözme önerileri- MHP, PKK ve Cemaat çevrelerini rahatsız ne cepheden karşı çıkmaktalar. etti. CHP ve MHP'nin PKK ve Cemaat kanadında yer alması, durulması gereken doğru CHP ve MHP Cemaat'in koruyucu yeri işaret etmektedir.

kalkanı mı? Peki CHP ve MHP neden "kumpas" meselesinde sessiz kalıyor? Hatta her iki partinin lideleri, Metin Feyzioğlu'nun "Orduya kumpas"ın üstüne gitmesini altını dolduramayacak nedenlerle eleştiriyor. Kılıçdaroğlu yolsuzluk soruşturmalarının üzerinin örtüldüğünü iddia ederken Devlet Bahçeli ise Abdullah Öcalan'a af getirme ihtimali üzerinde durdu. Gerçekten de her iki liderin söylediklerinin bir gerçekliği var mıydı? İlginç olan ise daha düne kadar Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, "yeniden yargılanma" meselesine destek vereceklerini belirterek şöyle demişti: "AKP eğer yasal

"Yolsuzluk" ve "Kumpas" Önce "Orduya kumpas" meselesinin nasıl gündeme geldiğini hatırlayalım. AKP-Cemaat savaşının kızıştığı bir dönemde Tayyip Erdoğan'ın Siyasi Danışmanı ve AKP Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, "Milli Ordu'ya kumpas" kurulduğunu itiraf etti. Kuşkusuz Akdoğan'ın bu itirafı, AKP'ye karşı yolsuzluk operasyonu yürüten Cemaat'e karşı bir hamleydi. Fakat hem "yolsuzluk" hem de "Orduya kumpas" iki gerçekliği ortaya koymakla birlikte, savaşanların birbirlerine çektikleri kılıçlardı. Nasıl ki yolsuzluğun üstüne gidilmesini savunmak Cemaat'i desteklemek olmaya-


Sayı 2, Şubat 2014 Sayfa 7

cağı gibi "kumpas"ın üstüne gitmek de AKP'yi desteklemek anlamına gelmez. Tam aksine iktidar koalisyonu olan her iki kuvvetin arasında kavgayı derinleştirecek ve mezarlarını kazacak bir süreci başlatacaktır. İktidar ortaklarının suçları da ortaktır. Öte yandan Yalçın Akdoğan'ın itirafı kişisel değildir. Tam aksine Tayyip Erdoğan'ın kendi ağzıdır. Bunun da altını çizelim.

Feyzioğlu'nun çözümleri APO'yu kapsıyor mu? Feyzioğlu, "Orduya kumpas" meselesi gündeme gelir gelmez Tayyip Erdoğan ile görüştü. Görüşmede, Ergenekon ve Balyoz davalarında Özel Görevli Mahkemeler eliyle antidemokratik şekilde yargılama yapıldığı ifade edilerek, bu yargılamaların adil ve demokratik olması için, "Devam eden ÖGM yargılamalarının sonlandırılıp" yeniden yargılamanın yapılması gerektiği ifade edildi. Aslında ÖGM'ler Temmuz 2012'de kaldırılmıştı. Fakat CMK'da bulunan geçici 2. madde nedeniyle bitmeyen davaların yargılamalarına devam edildi. Feyzioğlu, bu geçici 2. maddenin kaldırılmasını istedi. Böylece Temmız 2012'den itibaren görülen davalarda yeniden yargılanma yapılabilinecekti. Abdullah Öcalan'ın 2012'den önce yargılanması nedeniyle "yeniden yargılama" APO için söz konusu olmayacaktır. Anlayacağınız MHP'nin iddiası asılsızdır.

AKP-Cemaatin kimyasını bozan halk hareketidir Kimi çevrelerde "kumpas"ın üstüne gidilmesinin AKP'nin ekmeğine yağ sürüceği iddia edilmektedir. Ancak bu iddianın altı doldurulamamaktadır. Çünkü yurtseverlere kumpas kurulmasında AKP-Cemaat suç ortaklarıdır. Kuşkusuz AKP "kumpas"ı gündeme getirerek Cemaate karşı bir savaş alanı açmak istemektedir. Öte yandan yaklaşan yerel seçimler nedeniyle omuzlarındaki "tertip" yükünü atmak, toplumu "rahatlama" yoluna gitmek zorunluluğu dayatmaktadır. Peki neden? 19 Mayıs 2012'de başlayan halk hareketi, 8 Nisan, 23 Aralık ve 5 Ağustos Silivri eylemleri

ile 29 Ekimlerde meydanlara inen milyonlar, Haziran Ayaklanmasıyla AKP-Cemaat iktidarının kimyasını bozmuştur. Dikkat ederseniz bu büyük kitle hareketlerinden sonra AKPCemaat kapışması kızışmıştır. Kimi Cemaat çevreleri Tayyip Erdoğan'ın Gezi döneminde takındığı tavrı eleştirmişti. Cemaat çevrelerinin Tayyip Erdoğan'ın kasedi olduğunu da yayın organlarından dillendirmesi akıllardadır. Ardından Dershanelerin kapatılması tartışması ipi koparan son nokta oldu. Halk hareketi AKP-Cemaat koalisyonu arasında iktidar paylaşımı krizi derinleştirdi. Halk hareketiyle sarsılan Tayyip Erdoğan, iktidardan düştüğü an Yüce divana gideceğini bilmektedir. Devlet erklerini tek elde toplama ve sırtını sağlam kayaya dayama ihtiyacı, AKPCemaat krizini çözülemez noktaya getirdi. Emniyet, Yargı, Yürütmedeki ağırlık kimin elinde olacaktı? Tayyip Erdoğan sırtını sağlama alma derdindeyken Fethullahçı Gladyo ise iktidar paylaşımındaki "adalet"sizlikten rahatsızdı. Son gelinen noktada halk hareketi, hükümet krizini devlet krizine çevirmiştir. Devlet içindeki her iki çetede kozlarını paylaşmakta birbirlerine güç kaybettirmektedir. Bu ikili çarpışmayı derinleştirmek, devrimci kuvvetlerin mücadelesinin yararınadır. Bu çarpışmada ortaya çıkan boşluklardan yararlanmak, hem devrimci cepheyi kuvvetlendirecektir öte yandan da AKP-Cemaat krizini derinleştirerek güç kaybetmelerine neden olacaktır. Bu nedenle hem yolsuzluğun hem de "Orduya kumpas" meselesinin üzerine gitmek aslında AKP ile Cemaat gibi gerici, emperyal işbirlikçi güruha darbe vurmak anlamına gelecektir. MHP, CHP'nin bu kavgada taraf olması, oldukları tarafı güçlendirmek anlamına gelecektir. Kılıçdaroğlu'nun en son Cemaatçi Ergenekon Savcısı Zekeriye Öz'e sahip çıkması kabul edilebilir bir şey değildir. Kılıçdaroğlu'nun ABD'ye gitmesi, ABD Büyükelçisi Ricardino ile bir ayda iki kez görüşmesi ve en son Cemaatten yana tavır alması, ABD'nin Gül-Gülen-Kılıçdaroğlu formülüne hevesli olduğunu göstermektedir. Zaten CHP çevrelerinden "ABD Tayyip'in üstünü çizdi" gibi lafları duymaktayız. CHP'yi de uyarıyoruz. ABD'nin planlarından rol almaktan vazgeç yoksa AKP-Cemaat koalisyonun sonunu paylaşmaktan paçanı kurtaramazsın!!!"


Sayfa 8

Sayfa 8

Atatürk'ün bakanı Şükrü Kaya Mustafa Solak

9

Mart 1883'te Ege'de İstanköy adasında dünyaya gelen Şükrü Kaya 1908 yılında İstanbul'da Hukuk Fakültesi'ni bitirince aynı yıl Paris'e giderek Sorbonne Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni de bitirmiş-

tir.

Cumhuriyetin İlanı Öncesindeki Görevleri 1913-1918 yıllarında iktidarda olan İttihat ve Terakki Partisi'nin İçişleri Bakanı Talat Paşa, kendisini Dahiliye Nezareti'ne (İçişleri Bakanlığı'na) almıştır ve Şükrü Bey, bir müddet mülkiye müfettişliği yapmıştır. Şükrü Kaya Birinci Dünya Savaşı esnasında Ermeni tehcirinde görev aldı. Kaya, Balkan Harbi bozgunundan sonra ülkeye gelen göçmenleri yerleştirmek, topraklandırmak, iş sahibi ve üretici yapmak amacıyla kurulan Aşâyir ve Muhâcirin Müdürîyett-i Umûmiyesi'ne 15 Mart 1916'da Genel Müdür olarak atanmıştır. Birinci Dünya Savaşının sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918)'nden sonra, İzmir Müdafaai Hukuk ve Osmaniye Cemiyeti'ne girerek dış ilişkiler bölümünde çalışmıştır. Şükrü Kaya, milli mücadelenin içinde yer alması , İttihat ve Terakki'nin ileri gelenlerinden olması , Ermeni tehcirine adının karışması sebepleriyle İzmir Müdafaai Hukuk Cemiyeti 2. Başkanı sıfatıyla 1919 Şubat'ında tutuklanarak Mart 1919'da Bekirağa Bölüğü'nde

hapsedilmiştir. İstanbul'un İtilaf devletlerince işgalinden sonra 28 Mayıs günü İstanbul'dan alınarak 2 Haziran'da Malta Adası'nda esir edilmiştir. Yurda dönüşünde danışman olarak Lozan görüşmelerine katılır. Bu esnada İzmir Belediye Başkanlığına seçilir. 1922-1923 yılları arasında belediye başkanlığı yapan Kaya milletvekili seçilerek önce Tarım, sonra Dışişleri daha sonra İçişleri bakanı olarak görev yapmıştır.

Yerel Yönetimleri Çağdaşlaştırma Çabaları Şükrü Kaya ülkemizin en uzun (11 yıl) İçişleri Bakanı olarak il ve yerel yönetimlerde birçok yeniliklere imza atmıştır. Vilayet İdaresi Yasası, Belediye Yasası, Belediyeler Bankası Yasasını hazırlayan Kaya, yerleşim yerlerinin modernleşmesine çalışmıştır.

Pragmatik Maddiyatçılığı Şükrü Kaya, laikliğe hem dinin dünya işlerine karışmayarak maddi hayatın gereklerine insanın hür aklının karar vermesi anlamında hem de feodal sınıfların toplumsal üstünlüklerine son vererek vicdanını ve aklını kullanabilen özgür, çağdaş bireylerin yetişmesi açısından önem göstermiştir. Kaya, felsefi anlayışını "tarihte deterministiz, icraatta pragmatik maddiyatçıyız" diyerek ortaya koymuştur. "Tarihte deterministiz" açıklamasıyla, doğanın ve toplumun belli yasalar kurallar dahilinde hareket ettiğini vurgulamıştır. Determinizm (gerekircilik), doğadaki hareketlerin,


Sayı 2, Şubat 2014 Sayfa 9

tarihsel olguların birbirini doğuran, birbiri ile ilişkili nedenlere bağlı olduğunu açıklayan terimdir. Kaya, tarihinin açıklanmasında, ekonomideki değişimleri belirleyici etken olarak kabul etmiştir. "Pragmatik maddiyatçılık" ise devrimin karşı karşıya kaldığı meseleler karşısında ortaya konan eylemleri açıklamaktaydı. "Pragmatik maddiyatçılık" düşünce akımları arasında akıl yürütmek yerine sorunları günlük hayatın pratikleri içinde halletmeye öncelik vermiştir.

"Biz akan, coşan inkılâp çağlayanı içinde birer su zerresiyiz. Güneş ziyası ile ara sıra parlayan bu zerrelerin o büyük şelalenin kütlesine katılıp gitmesi mukadderdir. Kuvvet ve kudret o küçük zerrelerden doğan çağlayandadır, millettedir."

Toprak Ağalığına Karşı Köylüyü Özgürleştirme

Kaya, köylünün emeğinin ağa tarafından sömürülmesine Kaya'nın materyalizm anlayışında dinler, "işlerini bitirmiş, karşı çıkmıştır. Kaya, Köyceğiz'de Hükümet Konağı'nın vazifeleri tükenmiş, yeniden uzviyet ve hayatiyet bulama- bir çiftlik ağasının tarlası içinde olduğunu örnek göstereyan müesseselerdir." Kaya, laikliğin çerçevesini ve hudu- rek köylünün bir karış toprağının olmadığını, ağanın yadunu "dinin memleket işlerinde müessir ve amil olmama- nında çalıştığını, buna karşılık ağanın çalışmadan otursını temin etmemek" ile sınırlamıştır. Dinler, "vicdanlarda duğunu TBMM'de dile getirmiştir. Kaya, vatandaşı aç ve topraksız bırakıp belirsiz idealler peşinde koşmanın kenve mabedlerde" kalmalı, "maddi hayat ve dünya işine" dini aldatmak olduğunu düşünür. karışmamalıydı. Kaya, ulusu oluşturan bireyler arasında ayrım olmaması amacıyla kadınlara önce 1930'da Belediye Yasası ile İçişleri Bakanı Şükrü Kaya aşiret reisliği, beyliği, ağalığı belediye seçimlerine katılma , seçme ve seçilme, daha ve şeyhlik gibi herhangi bir belgeye ve göreneğe dayasonra 1933'te köy ihtiyar heyetini seçme ve bu heyetlere nan her türlü teşkilat ve organ kaldıran 21 Haziran 1934 seçilme, 1934'te de milletvekili seçme ve seçilme hakkı tarihli 2510 sayılı İskan Yasasının hazırlanmasını sağlaveren yasa tasarılarının hazırlanmasında öncü olmuştur. mıştır. Bu sebeple laiklik milli egemenliği sağlayan önemli bir araçtı. Siyasetin yanısıra yazarlık yapan Şükrü Kaya'nın birçok çevirisi vardı. Daniel Defoe'dan "Robinson Crusoe (1919)", Henri Berau'dan "Şişko (1924)", Charles Rist ve Halkçılığı Charles Gide'den "Günümüze Kadar İktisadi Mezhepler Kaya'da Halkçılık iki yönüyle ele alınır. Bunlardan biri Tarihi (1927)", Bukley'den "Eski Yunan Masalları" ve Alhalkın yönetime ve siyasal hayata katılmasıdır. Bu bakımdan demokrasiyi, "halkın, halkı için ve halk tarafından bert Mathiez'den "Fransız İhtilali (1940)" adlı eserleri idaresi" olarak yorumlar. Kaya, kuvvet ve kudretin kayna- Türkçeye çevirmiştir. Şükrü Kaya, 10 Ocak 1959 yılında bir kalp krizi sonucu İstanbul'da hayata gözlerini yumğının millet olduğu fikrini şu şekilde ortaya koyar: muştur.


Sayfa 10

Sayfa 10

Açılsın kapılar! Özgür Senger

Ç

Hem AKP'ye, hem Kontrgerilla'ya, yani F Gladyosuna önemli darbeler vurabiliriz. alan ezgi, devrimin ezgisidir.

İsteğimiz Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Haziran Ayaklanmasında, Silivri taarruzu Sincan, Metris ve Şirinyer kapılarının açılmasıve 29 Ekim kalkışmalarında, sonrasında ise 10 dır! Kasım Aslanlı Yol çıkarmasında, ezilen milletimizin büyük gücü ortaya çıktı. İsteğimiz, tertiplere noktanın konması ve acil olarak zindanların boşalmasıdır! 17 Aralık'ta başlayan hesaplaşma, Cemaat-AKP hesaplaşması ise, bu büyük hareketlerin sonun- İsteğimiz ivedidir! Zindanların kapıları açılmazsa, da oldu. Yani fizik bilimindeki tasviriyle çatlayan kimin başına yıkılacağını okyanus ötesi bile kesbir cismin kendi içinde gerçekleşen kırılmalardı tiremez. bunlar. Bu yazıda, sizle, düzenin sahiplerinin yaptırdığı Halk büyük bir rüşt gösterdi, öncüsünün izini ta- anketi konuşacağız ve hiçbir çıkarımda bulunkip etti ve 17 Aralık'ın önünü açtı. mayacağız. Kumpası ve yolsuzluğu ortaya serdi.

Anketin sonucu çıkarımdır.

Şimdi ise önümüzde önemli bir yol var.

Zindan kapılarının gardiyanları,Fabdullah Gül,


Sayı 2, Şubat 2014 Sayfa 11

Zindan kapılarının gardiyanları,Fabdullah Gül, Mevcut Yasama ve Yürütme organlarını yöneFemal Kılıçdaroğlu ve Fevlet Bahçeli de dahil ten partinin yaptırdığı ve kendi gazetelerinden bilcümlesinin anlaması için tek tek izah edece- ilan ettiği sonuçlar bunlar. ğiz. Bizce düzenin sonu gelmiştir. GENAR'ın anketine 3.181 kişi katıldı. Devrimciler, yumruklarını, düzenin köhne duVatandaşların yüzde 87.7'si dini cemaatlerin varlarına hazırlamalıdır. devlet içinde varolmasına karşı çıktı. En önemlisi de, kapıların açılacağı zaman gelKendini "CHP seçmeni" diye niteleyenlerin % miştir, çanlar çalmaktadır. 75'i CHP+Cemaat ittifakına "kesinlikle oy vermem" dedi. Bu oran, genel seçmen kesimi için- Düzenin efendilerine, hem Tayyip'in AKP'sine, de %94'ü bu ittifaka oy vermeyeceğini ilan edi- hem F Tipinin Gülen+Gül+CHP+MHP'sine yor. meydan okuyoruz! Bu ankette %69'luk bir kesim, "Balyoz ve Erge- Açılsın kapılar! nekon yargılamaları hukuksuz yapılmıştır, yargılama yenilensin, tutuklular salıverilsin" diyor. Yurtseverlere özgürlük!


Sayfa 12

Sayfa 12

AKP'yi yıkalım da kim gelirse gelsin mi? Kubilay Kızıldenizli

S

rın gönderdiği iletilere göre yanıtını veriyor. Mesela "milliyetçi" MHP'ye bakın, her adımda, oruyu şöyle de sorabiliriz; 1950'lerden her durumda sistemin ürettiği "çarelere" göre bu yana sistemin sunduğu seçenekle- yanıtını üretiyor. rin üzerimize binmesine izin verecek Bu yanıt, Libya'nın bombalanmasına destek miyiz? vermekten,Fettullah'ı aklayan ve arkalayan ve Bakın "seçmek" zorunda mıyız diye sormuyo- her durumda AKP'ye destek vermeye kadar ruz, "üzerimize binmelerine izin verecek miyiz" uzanıyor. diye soruyoruz. Çünkü MHP bilmektekiler ki ülkemizi bu krizİki soru arasındaki kilit farklılık buradadır. den çıkaracak çözüm ancak sistem dışı olmakVe bu nedenle "bu kez asla olmaz!" la mümkündür ve bu seçeneği üreten tek ciddi güç İşçi Partisi'dir. Faşist darbelerin gerçekleştiği zamanlarda dâhil Atlantik Sistemi'nin en derin ve en çözül- Bu nedenle ısrarla İşçi Partisi'nin ürettiği "Milli mez kriziyle ülkemiz karşı karşıyadır. Hükümet"seçeneğine cepheden karşıdır MHP. Bu krize herkes kablolarla bağlı olduğu odakla-


Sayı 2, Şubat 2014 Sayfa 13

Atlantik sisteminin utanmazları Bir de YCHP'ye bakınız; Amerikalı kara para spekülatörü Soros'un Vakfını kurmaktan bir nebze bile utanmayan ve üstelik "vakıf kuruculuğundan ayrılmak olmaz" demekten çekinmeyen, otel odalarında kaçak aşıklar gibi kimseye haber vermeden ABD BüyükelçisiRiccardione'la görüşen, "kurmaylarıyla" BüyükelçilikRezidence'ndaki yemek davetlerine giden ve ülkemiz sorunlarını parasını ABD Hükümeti'nin ödediği yemek masasına yatıran bir Genel Başkan ve onun "solunda" Kennedy Vakfı'ndan ödüllü ve TR 705 koduyla ünlenen bir Genel Başkan Yardımcısı ve Pensilvanya'ya ahlâksız ilişkiler kurmaktan çekinmeyen kadrolarla yönetilen bir YCHP…

derlerinin hapisten çıkmasını Milletvekili seçim süreci sonlanana kadar kesinlikle istememektedirler. Bu cümleyi boşuna kurmadık. TBB Başkanı Metin Feyzioğlu'nun bu konudaki girişimine cepheden bu nedenle karşı çıkmışlardır ve bu açıdan her hareketleri hesaplıdır. YCHP ve MHP, kendi sistemleri olan Atlantik Sistemi'ni kurtaracak çözümleri bile üretemezler.Çünkü dayandıkları güç ABD çözümsüzlüğün ve çıkmazın içindedir.

Ama ne yaparlarsa yapsınlar, sistemin içine girdiği bu derin kriz sarmalından çıkılması mümkün değildir ama NATO'cu MafyaTarikat-Gladyo sistemine destek vermekten başka çareleri de yoktur! Çünkü bu görev için YCHP yönetimi de MHP'yle aynı konumdadır çeşitli kaset operasyonlarıyla CHP ve MHP ve Atlantik Sistemini desteklemekten bir neb- yönetimi yeniden bu amaç için düzenlenmiştir. zecik bile utanmamaktadır. Libya'nın bombalanmasına destek vermişler, Fettullah'ıaklayan, onlarla Genel başkanları düzeyinde ilişkiler kurup toplantılar yapan, Çin'den füze sistemi alınmasına karşı çıkan,biz NATO'cuyuz diyen, Ergenekon Mahkemesi Savcısı için "sözüne güvenilir, itibarlı bir adamdır" diye arka çıkan ve vesöz konusu ABD ve çıkarları söz konusu olduğunda AKP'ye destek vermekten bir an bile çekinmeyen bir YCHP yönetimi.

YCHP ve MHP'nin sistemin devamlılığı için AKP'nin sistem içi önerilerine destek vermekten başka çaresi yoktur, "görevli" olarak atanmaları işte bu yüzdendir ve karşılığını ödemektedirler.

Çünkü CHP'de bilmektekiler ki kendisi Atlantik hizmetkârıdır ve sistem içindedir ama ülkemizi bu krizden çıkaracak çözümleri uygulama ancak sistem dışı olmakla mümkündür ve bu seçeneği üreten tek ciddi güç İşçi Partisi'dir.

Sistemin tüm medyası aşağıdaki önermeyi pompalamaktadır.

Bu nedenle ısrarla İşçi Partisi'nin ürettiği "Milli Hükümet"seçeneğine cepheden karşıdır YCHP ve MHP.

Böylesine sürsün sistem ve yıkılsın Cumhuriyet, öyle mi?

Sistem içi düşünme

Peki, biz bu partilerin adaylarını her durumda desteklemek zorunda mıyız? Elbette değiliz.

"Güneydoğu için AKP ve BDP, diğer bölgeler için ise YCHP, MHP ve AKP adayları arasından biri sizin için üretilmiştir."

Değil elbette.

İstanbul'da seçmen Topbaş ve Sarıgül'e mahkûm ediliyor. İstanbul'da MHP bile seçeBakın bu iki parti "kurulan kumpasla" yıllarca nek değil. hapislerde tutulan Türk Ordusunun Kemalist subaylarının ve özellikle İşçi Partisi'nin ön-


Sayfa 14

Sayfa 14

"AKP'yi yıkalım da kim gelirse gelsin" fikri üzerinden halk yönlendiriliyor, dönüştürülüyor.

Doyurucu bir yanıt yok değil mi?

Buna izin verecek miyiz?

CHP Atatürk'ten ve O'nun devrimci çizgisinden koptuğu için oy kaybediyor, çünkü Atatürk ve devrimci çizgisinden vazgeçerseniz Atlantikçi olursunuz ve bunu sizden daha iyi yapanlar varken neden siz tercih edilesiniz?

Net tavır net program İşçi Partisi'nin tavrı net; "Gelin Atatürk'te birleşelim ve AKP'yi yıkalım." Kolay ve kanıtlanmış çözüm budur.

Oysa buna bizim yanıtımız var!

Bu nedenle CHP oyları AKP'ye aktı. CHP ve MHP intihara doğru gitmektedir.

ABD'nin çözümü ise Sarıgül veya Topbaş'tır. İşçi Partisi elini uzatarak "Gelin Atatürk'te birleşelim"diyerek bu intiharı önlemeye çalışıSarıgül mü rantı ortadan kaldırıp, "Halk için İstanbul"hedefini merkezine alan adil bir baş- yor. kan olacak? İşçi Partisi'nin dostluk eli defalarca reddedilmiştir ve bu iki parti sistemin içinde kalma ısBiz aklımızı mı kaybettik? rarıyla yok olmayı seçmişlerdir. Biz devrimciler sistemin seçenekleri olan Topbaş ve Sarıgül'ün karşısına işte bu yüz- Milli Anayasa Forumları ve Milli Merkez çalışmaları İşçi Partisi'nin CHP ve MHP'ye "Gelin den"Halk için İstanbul"diyecek bir seçenek Atatürk'te birleşelim"dediği ve içinde olduğu çıkardık. ve can verdiği çalışmalar oldu. Örneğin Şişli'de Ümit Zileli ve İstanbul'da Leİşçi Partisi'nin bu açıdan gönlü rahattır ama vent Kırca ile özdeşleşen devrimci tertemiz yine de bu partileri ikna edemediğimiz için adaylar bu yüzden var. sorumluluk duyarız ama halkımızı da bu iki Şimdi yine başlayacaklar "oylarımızı bölüyor- seçeneğe mahkûm edemeyiz. sunuz?" diye. İşçi Partisi, MHP ve YCHP tarafından rehin Hatırlayalım. CHP'nin yüzde 45'lerden yüzde alınmış, önemli bir kısmı AKP'ye akmış Ata20'lere gerilerken, İşçi Partisi mi kaybettikleri türkçü, devrimci oylarını istemektedir. %20 oyu aldı? Bunun dışındaki tüm çabalar Atlantikçi sisteme hayat veren çalışmalar olarak tarihte yerini alacaktır. Evet cevap lütfen?


Sayı 2, Şubat 2014 Sayfa 15


Sayfa 16

Sayfa 16

Savaşçı, ütopyacı en önemlisi devrimciydi

Savaş Emek’in ardından... Meftun Bulunmaz

Y

mak istenen termik santrala karşı İzmir'den Aliağa'ya 30 Km'lik insan zincirinin de örgütleusuf Savaş Emek'i tanımlamak yicisi ve önderiydi. Çok sayıda ve yaratıcı eyiçin tek bir sözcük yeter: Aydınlık- lemi düzenledi, tüm Türkiye'de duyulmasını sağladı. Çevreci değil, anti endüstriyalist, ekoçı'ydı! lojistti. TKP Üyesi emekçi terzi Emin'in (Komünist Emin) oğlu olarak 1948 yılında, devrimci ve Yeşil hareket içindeyken de Aydınlıkçı ve aydın bir çevreye gözlerini açtı. İstanbul Üni- iflah olmaz bir antiemperyalistti. Yeşil haversitesi Orman Fakültesi'ndeyken Aydınlıkçı rekete en büyük katkısı, çiçekçi- böcekçi anlayışı yıkıp anti emperyalist bir karakter oldu. kazandırması oldu. Bu sırada SOS Akdeniz TİİKP'de (Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi) Bürosu'nu ve Derneğini de kurdu, alanında çalışırken partinin verdiği her göreve koşarak tek olan ekolojist, anti emperyalist Ağaçkakan gitti. Hep örgütlü, hep örgütçüydü. dergisini çıkardı. Partisi kapatıldıktan sonra çevresindeki pek çok kişiyi İşçi Partisi'ne yön12 Mart döneminde aranan devrimciler aralendirdi. sındaydı. Ali Karşılayan ile birlikte İzmir'de, bir süre önce yitirdiğimiz Gökdere Evren'in evin- 1994 yılında Datça'da başlayıp Gümüldürde saklanmışlar, bir ihbar sonucu yakalanmış- Ürkmez ve Karabun'da, günümüze kadar delardı. Serbest kaldıktan sonra Gültepe Beledi- vam eden Ütopyalar Toplantıları'nın kurucuyesi'nde çalışmış ama bir süre sonra işten su, emekçisi oldu. Bu toplantılarda düzenatılmıştı. lenen oturumlarda ülke gündemindeki konuların "Ütopyalar" başlığıyla tartışılmasını sağlaTürkiye İşçi Köylü Partisi (TİKP) ve Yurtse- dı. Türkiye'nin dört bir yanından gelen konuşver Sanatçılar Birliği Derneği'nde (YSBD) macı ve izleyicilerle canlı taştışma ortamları çalıştı. Kısıtlı olanaklarla, politik/mesleki oluşturdu. Bilim adamları ve araştırmacıları dergi Halkın Ormanı'nı yayınladı. 12 Eylül dö- halkla buluşturdu. neminde İzmir Orman Bölge müdürlüğü'ndeki işinden 1402 sayılı yasa nedeniyle atıldı. 90'lı Yine aynı yıllarda Mersin'in Akkuyu Mevyılların ortalarında çıkan afla işe alınarak Kas- kii'nde kurulmak istenen Nükleer Santrala kartamonu'ya sürgün edildi. Tekrar İzmir'deki işi- şı, Antinükleer Platform kurulmasına önne geri dönerek emekli oldu. derlik etti. Akkuyu ve Büyükeceli köyündeki eylemlere bu platform ile birlikte yıllar boyu 80'li yılların ortalarında yeşil, ekolojist hareke- katıldı. Ağaçkakan dergisinde konu hakkında te ilgi duydu. 1988'de kurulan Yeşiller Partigerek kendi yazdı, gerekse bilim çevrelerinin si'nin aktif üyesiydi. Partinin en etkili olduğu karşı çıkışlarının kamuoyuna duyurulmasını yıllarda İzmir İl Başkanı'ydı. Aliağa'da kurulsağladı. Hükümetin her hamlesine, yöre halkı


Sayı 2, Şubat 2014 Sayfa 17

sağladı. Hükümetin her hamlesine, yöre hal- Her yeni öğrendiği yemeğin tarifini alır, mutkı ile birlikte eylemler ve konferanslarla celaka pişirirdi. Yemeklerinin yanında, reçellerivap verdi. ni, çeşitli likörlerini de dostlarına ikram etmeye bayılırdı. Çok temiz, titiz ve takıntı dere2000'lerin başında yeniden İşçi Partili oldu. cesinde ayrıntıcıydı. İlgi alanı çok çeşitli, meKaraburun'a yerleşerek kedileri ve köpekle- raklı ve araştırıcıydı. İnternetten günlük gariyle yarı münzevi bir yaşam sürmeye başla- zeteleri okur ama mutlaka Aydınlık'la birlikte dı. Ancak, aklı hep Türkiye'de ve partideydi. bir kaç gazete daha alırdı. Kitap kurdu da İnternet ortamında parti görüşleri doğrultudenilebilir ona, yayın dünyasını izler, besunda çalışmalar yapıyordu. ğendiklerini edinir ve bir solukta okurdu. 'Üstü kalsın' diyebileceği bir hayat yaşadı. Çok zeki, becerikli, yaratıcı ve örgütçüydü. Ama inandıklarında ısrarcı, ayakları ve beyni vatan toprağında, bilgi ile savaşan, lafını esirgemez ve solcu geçinen sahtekarların düşmanıydı. Bunlara en acımasız bir şekilde karşı çıkar, hele Parti'ye dil uzatanları hiç affetmezdi. Bu yüzden çıkardığı kavgalar ve zeka dolu sözleri, sivri dilli konuşmaları hafızalara kazınmıştır. Yine de, hiç kimsenin inkar edemeyeceği, kendini geride tutan çok önemli işler yaptı, izler bıraktı. Savaş'ın kaybıyla oluşan üzüntü ve eksiklik duygusunu anlatmak çok zor. O'nu tanımak, onunla birlikte Aydınlıkçı olmak, hatta onunla kavga etmek bile çok güzeldi. Parti ile ilgili anıları bitmez tükenmez ve sohbetleri doyulmazdı. Rakısını soda ile karıştırır, demlendikçe neşesi artar ama kafası hiç karışmazdı. Kendi deyimiyle "Vakti Kerahat" gelinceye kadar biraz asabi, hırçın ama vakit geldimi keyfi yerine gelirdi. "24 saat bana yetmiyor" diyecek kadar meşgüldü, günlük işlerini mutlaka yazarak proğramlardı. Karaburun'a yerleştikten sonra yemek yapmaya merak sarmıştı.

Sevdiği arkadaşlarına "Babam" ya da "Güzel Çocum" diye hitap eder, siyasi olayların ardındaki ayrıntıları görür, bunların tahlilini yapar, uzun uzun ideolojik çözümlemelerini anlatırdı. Gençleri çok sever, destekler ve cesaretlendirirdi. TGB'li gençlere siyasi tercihleri ve eylemleri nedeniyle hayrandı. Son Ütopyalar Toplantısı'na katılan gençler için hızla maddi destek kampanyası oluşturmuş ve sessizce TGB'lilere ulaştırmıştı. On'larca sokak kedilerini bahçesinde besler, özel yemekler yapar, kapısının önüne de sokak köpekleri için mutlaka mama ve su bırakırdı. Sakat, kör ve kimsesiz kedi ve köpekleri evine alır, onları çocuğu gibi sever ve onlarla konuşurdu. Kedisi Jorjet, köpeği Kıtmir ve bir kaç kedi daha evinin nüfusuna kayıtlı bireyler gibiydi. Kalemi de dili gibi çok güçlü, iğneleyici, biraz hınzır, daha çok kafa açıcıydı. Ağaçkakan dergisindeki yazılarını okuyanlar çok iyi bilir. Yine de, kendisiyle bir nehir söyleşi yapmamı ve anılarını yazıya dökmemi isterdi. Bir türlü fırsat olmadı ama bu görev hâlâ önümde duruyor. Savaş Emek'i yazmak! Onun kaybına hâlâ inanamazken...


Sayfa 18

Sayfa 18

Bâb-ı Âli baskını Dr. M. Galip Baysan

T

Mümtaz'la karşılaştım. O bana "burada gördüğün subayların hepsi İttihatçıdır, Hürriyet ve İtiürkiye demokratik yaşamının dönüm lafçılara karşı biz de hazırlanıyoruz. Her gün noktalarından biri, 23 Ocak 1913 de Meserret Kıraathanesine gel, bir gün buradan başta Enver Bey olmak üzere İttihat ve Terak- Babıâli üzerine yürüdüğümüzü göreceksin..." ki'nin silahşorlarının Babıâli'yi basarak bir askeri dedi ve baskının Bakanlar Heyeti toplantı halindarbe ile yönetimi ele geçirmeleri olayıdır. Bu deyken yapılacağını ilave etti."(1) gün sizlere tarihimizin çok az işlenmiş bir sayfasından bahsetmek istiyoruz. Bu olayı, Teşkilatı "Nihayet, soğuk bir gün, 1913 Ocağının 23. Mahsusa (günümüzde Milli İstihbarat Teşkilatı) Perşembe günü, öğleden sonra vakit ikindiye yakındı. Meserret kıraathanesinde görünürde başkanı Emekli Süvari Albayı Hüsamettin Erkimse yoktu. Fakat İttihat ve Terakkiciler hemen türk'ün anılarından izliyoruz: her tarafta muayyen bir plan içinde hareket haBirinci Balkan Savaşının en sıkıntılı günleri ya- linde idiler. Talat Paşa ile Sapancalı Hakkı'ya şanıyordu. Edirne, Yanya ve İşkodra Kaleleri verilen vazife, Babıâli ile Meserret Kıraathanesi kuşatma altında direniyorlardı. O günlerde ka- arasında gözcülük etmek, baskına katılacak muoyunda bir şayia dilden dile dolaşıyordu. resmi ve sivil subayların toplandığını Enver ve "Hükümet, Edirne'yi Bulgarlara terk ediyor, arkadaşlarına haber vermekti. Enver Bey ve arbütün Rumeli'den vazgeçiyor... İşte, Ordu kadaşları, Cemiyet Merkezinin karşısındaki Asmensuplarının tahammül edemediği bu şayia idi keri Menzil Müfettişliğinde gelecek işareti beklive müthiş bir feveran uyandırmıştı... O tarihler- yorlardı. Burada ünlü Yüzbaşı Yakup Cemil, de İttihat ve Terakki'ye mensup subaylar BaCemiyetin bir numaralı azası Mustafa Necip, bıâli'deki Meserret Kıraathanesinde toplanıyor- İzmitli Süvari Yüzbaşısı Mümtaz (Enver Palardı. Ben de buraya devama başladım. Bir gün şa'nın yaveri) hazırdılar. 10'a yakın resmi elbise Harbiye'den sınıf arkadaşım süvari yüzbaşısı giymiş subay da bekleşiyordu. Ünlü konuşmacı


Sayı 2, Şubat 2014 Sayfa 19

Mücahit Ömer Naci, Nafıa Nezaretinin merdivenleri üzerinde ve Babıâli önünde hitabette bulunacaktı. Tam saat iki buçukta, Meserret Kıraathanesi önünden Babıâli'ye çıkmakta olan Talat Bey, Sapancalı Hakkı'ya gidip Enver Bey'e "her şeyin tamam olduğunu" söylemesini istedi. Sapancalı Hakkı yokuşu acele çıkarak Düyun-u Umum iye'nin bulunduğu sokağa sapmış, Menzil Müfettişliğine gelip Enver'e "Her şey hazırdır" dediği zaman Enver heyecan içinde kapının önünde bekleyen kır bir ata atlayarak "Haydi arkadaşlar, Allah yardımcımız olsun" diye bağırmıştı.

Tam bu sırada Mustafa Necip kendilerine direnç gösteren komiseri ve Ohri'li Nafiz'i yaraladı ve kendisini içeri atan yaverin arkasından koşmaya başladı. Necip Bey bir taraftan ona tabancasını boşaltırken Nafiz Bey de onu vurmuş ve her ikisi de ölmüştü. Silah sesleri üzerine Kıbrıslı Tevfik (yaver) ve Harbiye Nazırı Nazım Paşa odalarından fırlamışlardı. Nazım Paşa Enver'i görünce şaşırmış: "Bu ne cesaret, burada ne arıyorsunuz, asi herifler" diye bağırmaya başlamıştı. Enver Paşayı askerce selamlamış, "Vatanı satanlara Ordu müsaade etmeyecektir" demiştir. İşte bu sırada yanında duran Yakup Cemil, koEnver Bey kır atın üzerinde ilerliyor, subaylar lunu Paşanın arkasından çevirip sağ şakağısağdan soldan yürüyorlardı. Enver'in sağın- na tabancayı yaklaştırarak onu vurmuş ve da İzmitli Mümtaz, solunda Yakup Cemil ve yere sermişti. Enver hiddetle "Eyvah, ne yapMustafa Necip yaya geliyor, onu bir koruma tınız, bu cinayete ne lüzum vardı?" diye bağıaltına almış görünüyorlardı. Tam bu sırada rınca, hala tabancasından duman çıkan Yacaddeye açılan sokaklardan birer ikişer mü- kup Cemil, Nazım Paşa'ya bir kurşun daha rettep baskında vazifeli olanlar ortaya çıkma- sıkarak "Bu herife laf anlatılır mı?" demiştir. ya başlamıştı. Babıâli önü tenhaydı. Tam bu sırada ateşli bir konuşmacının sesi yükseldi. Sonra subaylar, Bakanlar Kurulunun toplan"Vatandaşlar, hükümet Edirne'mizi Bulgarla- dığı salona girmişlerdi. Bakanlar korkudan ra teslime karar verdi, Babıâli'ye yürüyükaçmışlar, yalnız masada Osmanlı İmparanüz..." Halk bu heyecanlı hitabet karşısında torluğunun ünlü Sadrazamı Kıbrıslı Kamil Pacoşarak bir hamlede sel gibi Babıâli önüne şa kalmış, yerinden oynamamıştı. Kâmil Paakmış, Meserret Kıraathanesinden ve civar- şa içeri girenlere "Ne istiyorsunuz oğlum? Bu dan koşup gelen subaylarla ortalık dolup taş- hareketi yapmasaydınız memleket sulha kamıştı. Ben Enver'i Menzil Müfettişliğinden çı- vuşmuş olacaktı... İstediğiniz mühür değil mi, kışından beri takip etmekteydim. Kır at dealınız" demiş ve mührü atmıştı. Daha mir parmaklıklı kapıdan girince Enver sonra kâğıt ve kalem alarak zabıtaüstünden atlayarak Doktor Abidin Benın zoru ile istifa ettiğini yazarken, ye: "Kapıların derhal kapanması, vaziEnver Bey elini tutup "Milletin arzusu felilerden başka kimsenin girmemesi" ile" ibaresini koyunuz demiş. Sademrini verdi. Sonra üç dört arkadarazam da istenileni yaparak kâğışıyla Babıâli'nin mermer merdivendı ona vermişti. lerini sıçradı. Bir sivil komiser girEnver, Yakup Cemil ve İzmitli mek isteyenlere mani olunca SaMümtaz'la kapının önünde pancalı Hakkı Bey hiddetle bağırŞeyhülislam Cemaleddin mıştı: "Çekil oradan, yoksa başım Efendi'nin otomobiline atlamış belaya girer" ve kapıda duran iki ve şoförü tehditle saraya sürnöbetçiye de askerce "selam dur" dürmüşlerdi. Bu sırada Babıâli emrini vermişti. Nöbetçiler bu emordu mensupları tarafından re uyup selam dururken Enver ve işgal edilmiş; Azmi Bey muavini arkadaşları büyük salona girmişlerSudi Bey Polis Müdürlüğüne, di. O sırada içerdeki odalardan biKurmay Binbaşı Cemal Bey Merrinde çay içmekte olan Sadaret kez Kumandanlığına, Kara Kemal Yaveri Ohri'li Nafiz Bey tabancaPosta ve Telgraf Nezaretine, Talat sıyla dışarı fırlamış ve subaylara da Dâhiliye Nezaretine el koyateş etmiştir.


Sayfa 20

Sayfa 20

muştu. Saraya varan Enver, Mahmut Şevket Paşanın sadarete getirilmesini istemiş ve Sultan Reşad bu isteği kabul edince Mahmut Şevket Paşa da sadrazam olmuştur.(2)

parlak bir cenaze merasimi yaptırdığını, İstanbul'da bulunan bütün askeri ve sivil erkânla ecnebi devlet ataşelerinin bu törene katılmalarını ısrarla sağladığını ifade etmektedir.(4)

"Gece yatsıdan sonra Mahmut Şevket Paşa Babıâli'ye geldi. Şehitleri başka bir yere naklettirdi. Daha sonra, eski vekillerin de birer ikişer evlerine gitmek üzere ayrılmalarına izin verildi. Sadrazam Mahmut Şevket Paşa, eski sadrazam Kamil Paşa ile bana (Şeyhülislam'a), Adliye Nezaretine atadığı İbrahim Bey aracılığıyla saygılı bazı tebliğler yaptı. Gece yarısı yemek hazırlatarak ikramda bulundu. Sabaha karşı yanımıza verilen bir subayla evlerimize döndük."(3)

DİPNOTLAR:

İstanbul Merkez Komutanlığını ele geçiren Cemal Bey (Paşa) anılarında Nazım Paşa'ya

(1) Samih Nafiz Tansu, İki Devrin Perde Arkası, s. 100–101 (Anlatan Hüsamettin Ertürk, Çınar Matbaası, 2. Baskı, İstanbul–1969) (2) Aynı Eser, s. 102–106; Aynı olayın farklı bir anlatımı için bknz. Örsan Öymen, Bir İhtilal Daha Var, s. 19-38 (Milliyet Yayınları, İstanbul -1987) (3) Şeyhülislam Cemalettin Efendi: Siyasi Hatıralarım s. 104( İstanbul–1990) (4) Cemal Paşa, Hatıralar, s. 21 (İttihat ve Terakki ve 1. Dünya Harbi, Selek Yayınları)


Sayı 2, Şubat 2014 Sayfa 21


Sayfa 22

Sayfa 22

Kefen giyeceğinize gözlük takın Ersoy MÜNEVİS AKP ile cemaat arasındaki gerilim; bizler için bildik, bazı insanlar için ise Higgs bozonunu bulmuşçasına etkileri olan suç delillerinin ortaya çıkmasına neden oluyor.

Bu dinleme kayıtlarının ortaya çıkmasıyla beraber, AKP’nin halkı nasıl kandırdığının daha net bir şekilde anlaşılması gerektiğini düşünmemize rağmen, takma adıyla Mark Twain’in “İnsanları kandırmak, kandırılmış olduklarına ikna etmekŞu ana kadar ortaya çıkan bu suç delillerinin en ten daha kolaydır” sözünün geçerliliğini de, zasonuncusu ise, Recep Tayyip Erdoğan ile Ha- man zaman yaptığımız tartışmalarda görüyobertürk Televizyonu Kanal Yöneticisi Fatih Sa- ruz. raç arasında geçen görüşmenin dinleme kayıtları oldu. İnternete düşen dinleme kayıtlarına Gerçekten de AKP’nin eline su dökülemeyecek göre, o sırada Fas’ta yurt dışı gezisinde buluen büyük başarısı, halktan gerçekleri gizlemelenan Recep Tayyip Erdoğan, Gezi Parkı olayları ri, kandırmaları ve olur da yakalanırlarsa üzerlesebebiyle Abdullah Gül’ü göreve davet eden rine çektikleri şimşekleri bir anda başka yöne MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin sözlerinin Ha- çevirebilmeleri, kamuoyunu kontrol altına alabilbertürk ekranında akan yazılı banttan geçmesi- meleri olsa gerek. ne tepki göstererek, Bahçeli’nin bu sözlerinin yayından kaldırılması talimatı veriyor. Fatih Sa- Özellikle Erdoğan’ın bu dinleme kaydının ortaya çıkmasından sonra AKP destekçilerinin sorguraç ise “Emredersiniz” diyerek talimatı yerine getiriyor ve akan bandı anında yayından kaldırı- laması gereken şey sahip oldukları bilgilerin ne kadar güvenilir olup olmadığı olması gerekir. yor.


Sayı 2, Şubat 2014 Sayfa 23

Yine bir başka anlamaları gereken şey bizlerin feni neyin ve kimin uğruna giydiğinizi anlamakimsenin düşmanı olmadığımız, yalnız insanlı- dığınız sürece, ölüme hazır olduğunuzu anlatğın düşmanı olanların düşmanı olduğumuzdur. ma çabanız bir şey ifade etmeyecek. Çünkü aslında düşmana hizmet etmiş olacaksınız. Bizleri ülkeyi karıştırmak, anarşi ortamı yaratarak darbeye zemin hazırlamakla suçlayanların Keşke kefen giymek yerine, gözlük takıamacının eş, dost, akraba arasında kurdukları yor olsaydınız. Pembe olmamak şartıyla tabii. saadet zincirinin zarar görmemesi, istiklal mü- Öyle 65 yaşındaki, 2 evlilik yapmış Ahmet amcadelesi dedikleri şeyin servetlerini ve iktidarlacayı izlemekten değil. Tekrar tekrar gerçekleşrını korumaktan başka bir şey olmadığının, tiği halde bir türlü farkına varamadığınız tarihi sağlam irade dediklerinin sağlam bir saltanat hataları okumaktan gözleriniz bozulduğu için. olduğunun anlaşılması gerekir. Geçmişte yapılan hataları, gaflet, dalalet ve hıBiz “Dost acı söyler” diyoruz. 2500 yıldır var yanetleri anlamak için çaba göstermezseniz, olan bir stratejinin varlığından bahsediyoruz. vatanınız, özgürlüğünüz elinizden alındığında Savaşmaksızın başkalarının ordularını alt etErdoğan sizi kurtaracak değil. Sahi Gezi Parkı menin, hünerlerin en iyisi olduğunu, düşmanın olayları sırasında nereden “Alo” demiş Tayyip? bu stratejiyle bizleri savaşmaksızın esir almak istediğini söylüyoruz. Şimdiye kadar söylediklerimizde haklı çıktık. Düne kadar Ergenekon davasının savcısı olduğunu söyleyenler, bugün orduya kumpas kurulduğunu söylüyorlar. Bunu yeni fark ettikleri için değil, suçüstü yakalandıkları için söylüyorlar. Yine aynı şekilde sözde saf olduklarını söyleyerek, HSYK konusunda hata yaptıkları konusunda beyanlarda bulunanlar HSYK’nın 10 asıl, 6 yedek üyesinin kendilerinin desteğiyle seçildiğini unutturmaya çalışıyorlar. Gelinen son nokta ise, halkın gerçeklere ulaşmasının en kolay yolu olan interneti kontrol altına almak oldu. Sansür yasası meclisten geçti. Böylelikle telefon açıp, “yayından kaldırın” diyemedikleri, internet dünyasını da kontrolleri altına almış oldular. AKP’ye destek verenler manidar bir şey bulacaklarsa, cemaatle olan sürtüşme sonucunda ortaya çıkan tüm rezilliklerin nasıl örtbas edilmek istendiğini, gizlemeye çalışıldığını, gerçeklerin ortaya çıkmasından tavuk gibi korktuklarını manidar bulmalı. Birilerinin talimatıyla, birilerinin “emredersiniz” demesiyle ele geçirilen zihinlerin, istiklal mücadelesi verilmediği, gerçekler aranmadığı, o ke-


Sayfa 24

Sayfa 24

Büyük Patlama’dan günümüze Evren’in genişlemesi BİLİM TEKNOLOJİ

Evren: Genel Bakış

E

Büyük Patlama’dan 380.000 yıl sonra, şeffaf ve elektriksel nötr gazların oluşması ile sonuçlanan yeniden birleşme döneminde madde atomların şekillenmesi için yeterince soğuktu. Her ne kadar Büyük Patlama esnasında büyük bir ışık oluştuğu öne sürülse de Büyük Patlama’dan sonra henüz yıldızlar ve parlak gökyüzü cisimleri oluşmadığı için evren karanlıktı.

vren, aşırı yoğun ve sıcak bir nokta olarak kabul edilen Büyük Patlama sonucunda oluştu. Patlama’dan 10-35 saniye sonra uzay genişlemeye başladı. Uzayın ışık hızından daha hızlı genişlemesi esnasında evren, atom altı parçacıklardan daha da küBüyük Patlama’dan 400 milyon yıl sonra, ilk yıldız ve çük olan halinden golf topu büyüklüğüne ulaştı. kasarlar yerçekiminin çöküşüyle şekillendi. Sahip oldukları yoğun radyasyon, evrenin çevresinde yeniden Büyük Patlama’dan sonra evrenin genişlemesi daha yavaş ilerledi. Uzayın genişlemesiyle birlikte evren so- iyonlaşmaya yol açtı. ğudu ve madde oluşmaya başladı. Büyük Patlama’dan Evrenin genişlemesi Büyük Patlama’dan 5-6 milyar yıl yalnızca birkaç saniye sonra evren; nötron, proton, sonra yavaşlamış olsa da, bugün karanlık enerji olarak elektron, anti-elektron, foton ve nötrinolar ile doldu. adlandırılan bir güç evrenin genişlemesini hızlandırmaBüyük Patlama’nın nükleosentez aşaması olarak ad- ya başladı. landırılan evren oluşumunun ilk üç dakikasında hafif elementler oluştu. Uzayın genişlemesinden dolayı so- Büyük Patlama’dan 9 milyar yıl sonra, Güneş Sistemi ğuyan evrende bulunan proton ve nötronlar nükleer oluştu. tepkime sonucunda döteryumların meydana gelmesini sağladı. Nötron ve protonlar çiftler halinde birleşmesi Büyük Patlama ve bu çiftler de birleşerek helyum elementinin çekirdeğini oluşturdu. Nükleosentez aşamasında kabul edilebi- Büyük Patlama, olağan patlamalardan farklıdır. Evren, lir oranda lityum da oluştu. uzaya doğru genişlemedi; çünkü evrenden önce uzay yoktu. Büyük Patlama, herhangi "bir yer"de olmuş bir Evren, oluşumunun ilk 380.000 yılında ışığın parlaması patlama değildir. Yani Big Bang (Büyük Patlama), adıiçin çok sıcaktı. Büyük Patlama esnasındaki aşırı sıcak, nın böyle olmasına karşın, konuya aşina olmayan kimidağınık halde bulunan proton, nötron ve elektronların lerinin adını ilk duyduğunda hayal ettiği gibi, günümüzbir araya gelmesini sağladı. deki galaksileri oluşturan maddeyi dışarı fırlatıp atan,


Sayı 2, Şubat 2014 Sayfa 25

herhangi bir noktada meydana gelmiş bir patlama değildir.

Evren’in Yaşı Evren’in yaşı 13.7 milyar olarak hesaplanmaktadır. Güneş Sistemi'nin yaşı ise 4.6 milyar olarak hesaplanmıştır. Bu hesaplamalar evrendeki madde oluşumu ve enerji yoğunluğunun ölçümüne göre yapılmıştır. Yapılan bu hesaplamalar sayesinde araştırmacılar, evrenin geçmişte ne kadar hızlı genişlediğini hesaplayabilmiştir. Bu bilgiler ışığında, Büyük Patlama’nın ne zaman olduğu hesaplanarak evrenin yaşı bulunmuştur.

Evren’in yoğunluğu kritik yoğunluktan fazla olursa, kapalı (sonlu) ve küresel bir evren modeli oluşur. Evren’in genişlemesi durursa, evren küçülür ve galaksiler birbirlerine daha yakın hareket etmeye başlar. Bu durum gerçekleşirse “Büyük Patlama’nın” tam tersi olan “Büyük Çöküş” başlar. Evren'in gerçek yoğunluğu kritik yoğunluktan daha az olursa, evrenin genişlemesini durdurmak mümkün olmaz, evren sonsuza kadar genişler. Bunun sonucunda da eyer şeklinde açık bir evren modeli oluşur.

Evren’in yoğunluğu kritik yoğunluğa eşit olursa, evren bir kağıt gibi düz ve sonsuz olur. Bu durumda, evrenin herhangi bir sınırı yoktur ve sonsuza kadar genişlemeye devam eder. Ancak genişleme oranı giderek sıfıra Evren’in Yapısı ulaşacaktır. Yeni ölçümler evrenin %2 hata oranıyla Bilim adamları, erken evren döneminde üzerine konu- düz olduğunu göstermektedir. şulabilecek herhangi bir madde olmaması nedeniyle bir yapının da olmadığını düşünüyor. Maddenin yo- Her ne kadar bu modeller verilmiş olsa da evrenin dağunluğunda yer çekimi ile meydana gelen küçük dal- ha karmaşık şekillerde olması mümkündür. galanmalar, bugün görülen gök cisimlerini ve boşlukları oluşturdu. Ama yine de evrenin bir kısmında gök Genişleyen Evren cisimleri varken çok büyük bir bölümü boştur. 1920’li yıllarda astronom Edwin Hubble, evrenin durağan olmadığını keşfetti. Büyük Patlama’dan sonra evEvren’in İçeriği renin genişlemesinin hiç durmadığı fikrini ortaya attı. Yaklaşık 30 yıl öncesine kadar astronomlar, evrenin tamamen sıradan atomlardan ya da “baryonik madde- Bir süre, genişlemenin madde çekimi nedeniyle yavaşlerden” oluştuğunu düşünüyordu. Ancak, son zaman- ladığı düşünüldü. 1998 yılında Hubble Uzay Teleskolarda yapılan araştırmalar, evrenin bizim gözlemleye- bu’ndan elde edilen veriler, uzun zaman önce evrenin bugünkünden daha yavaş genişlediğini ortaya koydu. mediğimiz maddelerden oluştuğunu kanıtlamıştır. Bilim dünyasında büyük bir sır olan karanlık enerji, Araştırmalar, evrenin yalnızca %4.6’sının atomlardan evrenin daha hızlı genişlemesine neden oluyor. oluştuğunu göstermektedir. Geriye kalan %23 gözlemlenemeyen karanlık maddelerden oluşurken %72 ise evrenin genişleme hızının yavaşlaması gerekirken hızlanmasına neden olduğu düşünülen karanlık enerji- Kaynak: http://www.space.com/52-the-expandingden oluşmaktadır. universe-from-the-big-bang-to-today.html Evrenin %75’i hidrojen, %25’i ise helyumdan oluşur. Evren’in Şekli Evren’in şekli ve sonlu olup olmaması yer çekimi ile genişleme hızının mücadelesine bağlıdır. Söz konusu yer çekiminin şiddeti ise evrendeki maddenin yoğunluğuna bağlıdır.


TARİHTE Sayfa 26

Sayfa 26

1 ŞUBAT 1979 4 ŞUBAT 1997 Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi, suikasta kurban gitti. 25 Haziranda yakalanan saldırgan Mehmet Ali Ağca, 1980'de ölüm cezasına çarptırıldı.

2 Şubat'ta Sincan belediyesinin düzenlediği geceye tepki olarak tanklar Ankara Sincan'dan geçti. Genelkurmay 2. Başkanı Org. Çevik Bir bunun "Demokrasi'de Balans Ayarı" olduğunu söyledi. Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız İçişleri Bakanlığı'nca görevden alındı.

8 ŞUBAT

1956 Gazetelerin sayfa sayısı sınırlandı; piyango ve ikramiyeler yasaklandı.

9 ŞUBAT

1934 Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasında ''Balkan Paktı'' imzalandı.

11 ŞUBAT 1979 13 ŞUBAT 1925 15 yıllık sürgün hayatından sonra ülkesine 9 gün önce dönen Ayetullah Humeyni yanlıları İran'da yönetimi ele geçirdi. Şah'ın Başbakanı Bahtiyar istifa etti.

Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk isyanı olan Şeyh Said İsyanı başladı.

14 ŞUBAT 1987

Tunceli iline bağlı 234 köyde yaşaŞUBAT 1937 yan 50 bin kişinin Anayasa'nın 2. Mersin, Antalya, maddesinde değiŞUBAT 1937 İzmir ve Muğla'ya şiklik yapıldı. CumAtatürk'ün Selayerleştirilmesi kahuriyet Halk partiŞUBAT 1969 nik'te doğduğu ev, rarlaştırıldı. Karar si'nin 6 ilkesi AnaSelanik belediye- 6931 sayılı Orman yasa metnine girdi: Amerika Birleşik ŞUBAT 1997 since sahibinden Devletleri 6. FiKanunu'na ve AnaAnkara Sincan'da "Türkiye Devleti lo'suna ait gemile- satın alınarak Ata- yasa'nın 170. MadRefah Partili bele- cumhuriyetçi, millirin İstanbul'a gelişi türk'ün emrine tah- desine dayanılarak diyenin düzenlediği yetçi, halkçı, devöğrenciler tarafın- sis edildi. alındı. letçi, laik ve inkı"Kudüs Gecesi" dan protesto edildi. lapçıdır". tepkiye yol açtı. Türkiye Sincan'daŞUBAT 1933 ki konuşması nedeniyle İran Büyü- Hakimiyeti Milliye kelçisi Muhammed gazetesi günlük olarak çıkmaya Reza Bagheri'yi başladı. resmen protesto etti. ŞUBAT 1924 Nezihe Muhittin'in başkanlığında Türk ŞUBAT 1809 Kadınlar Birliği kuHutbe, İstanbul'da ruldu. Türkçe okunmaya başlandı.

5

10

2

6

7

3

12


E BU AY

Sayı 2, Şubat 2014 Sayfa 27

15 ŞUBAT 1999 18 ŞUBAT 1952 20 ŞUBAT 1930 PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan, Türk güvenlik güçleri tarafından Kenya'da yakalandı.

16 ŞUBAT 1969 Amerikan 6. Filosu'nun İstanbul'a demirlemesini protesto için "emperyalizme ve sömürüye "karşı bir miting düzenlendi. Sağcı militanlar gösteri yürüyüşüne "Müslüman Türkiye" sloganlarıyla saldırdı; Ali Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan öldürüldü, yaklaşık 200 kişi yaralandı. Bu olay tarihe "Kanlı Pazar" diye geçti.

17 ŞUBAT 1993 Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'in bulunduğu askeri uçak Ankara Güvercinlik alanından kalktıktan hemen sonra düştü. Eşref Bitlis ile beraberindeki 3 subay ve bir astsubay öldü.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), Türkiye'nin NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı) üyeliğini onayladı..

Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu 1930'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edildi.

22 ŞUBAT 1950 26 ŞUBAT 1961 Yüksek Seçim Ku- Türk aydınlanmasının öncülerinden, rulu kuruldu. eski Milli Eğitim baŞUBAT 1998 kanlarından öğretAnayasa Mahkemen, yazar Hasan mesinin Refah Par- Ali Yücel, İstantisi'nin kapatılması- bul'da 64 yaşında na ilişkin gerekçeli öldü. kararı Resmi Gazete'de yayımlandı. ŞUBAT 1985

23

24 ŞUBAT 1993

27

Bazı Ege illerindeki okulların "Devrim" Türkiye Büyük Milolan adları değiştilet Meclisi İnsan rildi. Hakları Komisyonu, Said-i Nursi'nin ŞUBAT 1997 itibarının iade edilmesi kararlaştırdı. Milli Güvenlik KuruŞUBAT 1932 lu muhtıra verdi; Halkevleri kuruldu. ŞUBAT 1925 Milli Güvenlik KuruAmaç; halkın polilu'nun 1997'de ŞUBAT 1927 Hıyanet-i Vataniye tik, ideolojik ve külyaptığı toplantıda Kanunu'nda değiTime dergisi, Mustürel eğitimini sağlaik devlet ilkesine şiklik yapıldı; Dintafa Kemal Paşa'yı lamaktı. Cumhuriaykırı hareketlerin politikaya aletedileikinci kez kapak yet Halk Fıkrası arttığına dikkat çemeyecek ve bu suç yaptı. Genel Sekreteri kilerek Refahyol vatan hıyaneti saRecep Bey (Peker) hükümetine bir dizi yılacak. bu amacı şöyle ifaönlem önerildi. Bu de etti: toplantı MGK'nın "Halkevlerinin gatarihinin en uzun yesi ulusu katılaştoplantısı oldu. 8.5 tırmak, sınıfsız katı saat sürdü. bir kitle haline getirmektir". Halkevleri 1951'de Demokrat Parti (DP) tarafından kapatıldı.

28

19

21

25


Sayfa 28

Sayfa 28

TİYATRO

YOLCU Yazan

: NAZIM HİKMET

Yöneten Dramaturgi Sahne Tasarımı Işık Tasarımı Kostüm Tasarımı Efekt Süre

: YILDIRIM FİKRET URAĞ : HATİCE YURTDURU : BARIŞ DİNÇEL : MUSTAFA TÜRKOĞLU : DUYGU TÜRKEKUL : HANEFİ TOPRAKTEPE : 1 SAAT 30 DAKIKA

OYUNCULAR ASLIHAN KANDEMIR, BAHTİYAR ENGİN, GÜN KOPER, MEHMET AVDAN

KONUSU Olay, 1921 yılında, Kurtuluş Savaşı'nın yoğun biçimde sürdüğü günlerde, Anadolu'nun ücra bir köşesindeki tren istasyonunda geçmektedir. Kar ve buzla kaplı istasyonda çok seyrek duran trenler artık hiç durmadan yollarına devam etmektedir. İstasyon şefi, karısı ve makasçı, devrilen telgraf direğiyle birlikte tamamen dış dünya ile bağlantılarını kaybetmişler ve kendi yalnızlıkları içinde birbirleriyle de iletişimlerini koparmışlardır. İstasyona gelen "Atlı" onlara hem dış dünyadan haber hem de umut getirir. Hatta yaşama yeniden bakmalarını sağlayan bir "kurtuluş 05-06-07-08 Şubat 2014 20:00 08-09 Şubat 2014 15:30 Şehir Tiyatroları Ümraniye Sahnesi


Sayı 2, Şubat 2014 Sayfa 29

TİYATRO

YAŞAR NE YAŞAR NE YAŞAMAZ Yazan

: AZİZ NESİN

Yöneten Koreografi

: Y.KENAN IŞIK : ÇİĞDEM GÜREL, Y. KENAN IŞIK : RIFKI DEMİRELLİ, M.EMİN Sahne Tasarımı KAPLAN : FATİH MEHMET HAROĞIşık Tasarımı LU Kostüm Tasarımı : DUYGU TÜRKEKUL Yönetmen Yardımcısı : SELİN İŞCAN, REYHAN KARASU, SENEM OLUZ (KOREOG.YRD.) Süre : 2 SAAT 45 DK. 2 PERDE

OYUNCULAR ABDULLAH TOPAL, BERK SAMUR, BURTEÇIN ZOGA, CAN DOĞAN,CİHAN KURTARAN, DENİZ EVRENOL, DERYA KURTULUŞ, DOĞAN ŞİRİN,ERGÜN IŞILDAR, EZGİM KILINÇ, GÖKSEL ARSLAN, HAMİT ERENTÜRK,HASİBE EREN, MEHMET BULDUK, MELİSA DEMİRHAN, MEVLÜT DEMİRYAY, MURAT GÜREÇ, NURDAN KALINAĞA, OKAN PATIRER,REYHAN KARASU, SAVAŞ BARUTÇU, SENEM OLUZ, SERKAN BACAK

KONUSU Yaşar, okula başlarken nüfus kaydına göre ölmüş olduğunu öğrenir. Bundan sonra hiçbir olayda da yaşadığını anlatamaz. Ama iş babasının vergi borcunu ödemeye gelince "resmen ölü" olduğunu söyleyip kurtulamaz da... Sevdiği kızla evlenemez, çünkü nüfusta kaydı yoktur. Babasından kalan mirası alamadığı gibi, yaşadığını ispat için başvurduğu bürokrasi girdabında kaybolur. Baba olur, oğlunu nüfusa kaydettiremez ve memura hakaretten düştüğü cezaevinde hayatı öğrenir. Büyük mizah ustamız Aziz Nesin'in devlet-birey ilişkisini sorguladığı bu oyunda, "vatandaş" Yaşar'ın bürokrasi karşısındaki ezikliği anlatılıyor. sonunun" neden, nasıl, ne zaman, yaşanacağını merak ediyorsanız beklemeye gerek yok. 12-13-14-15 Şubat 2014 20:00 15-16 Şubat 2014 15:30 Şehir Tiyatroları Ümraniye Sahnesi


Sayfa 30

Sayfa 30

KİTAP Balyozda Kumpas Belgelerle Balyoz Davası ve Sonrası Saygı Öztürk Usta gazeteci-yazar Saygı Öztürk, "Milli orduya kumpas kuruldu" açıklamasıyla yeni bir boyut kazanan, yankıları, tartışmaları, sarsıntıları sürmekte olan Balyoz Davasına hukuki, siyasi ve insani açılardan bakıyor. Davadan hüküm giyenlerin açıklamalarına, iç dünyalarına ve yakınlarının sıkıntılarına ilişkin de çok şey barındıran Balyozda Kumpas, adaletsizlik iddialarının yoğun olarak dile getirildiği bu sansasyonel davanın bilinmeyenlerini gözler önüne seriyor, çok sayıda Balyoz hükümlüsünün mektubuna yer veriyor. Hangi hâkime, "Ankaradan emir var. Bu askerlerin içerde tutulması isteniyor. Dört beş yıl kalır, sonra çıkarlar" dendi. "Mahkeme salonunda başıma taş atılsa bile..." sözünün sanık yakınlarıyla ilgisi ne? "Önceden yazılmış kararlar, flaş-bellekle getiriliyordu" ve sonra ne oluyordu? "Tahliye kararı verenlerden hesap sorulacak" tehdidi kime yönelikti? "Ne zaman çıkacağımı bilmiyorum ama nasıl çıkacağımı biliyorum" diyen hükümlü kimdi? "Saygı Öztürk bu kitabında özellikle Balyoz Davasının bilinmeyenlerini açıklıyor. Ortaya adeta belgelerle dolu bir macera romanı çıkardı. Okuyunca göreceksiniz, hepsi doğru, hepsi gerçek." -Emin Çölaşan(Tanıtım Bülteninden)

Sayfa Sayısı: 256 Baskı Yılı: 2014 Dili: Türkçe Yayınevi: Doğan Kitap


Sayı 2, Şubat 2014 Sayfa 31

KİTAP Gölge Hükümet 11 Eylül’den Obama’ya Amerikan derin devletinin icraatları Jürgen Elsasser George W. Bush’un başkanlık dönemi hakkında yüzlerce televizyon programı yapıldı, yüzlerce kitap yazıldı. Arkamıza dönüp baktığımızda fark edeceğiz ki böylesine bütünlüklü, konunun hiçbir ucunu açıkta bırakmayan, tatmin edici kanıtlar sunan bir kitap yazılmadı. Jürgen Elsässer beklendiği gibi yine çok net; Yine hiç dolandırmadan açıkça yazıyor. Gölge hükümet, 11 Eylül’den Obama’ya Amerikan derin devleti ve icraatları adlı kitap, Jürgen Elsässer’in tatlı sert üslubuylabizi bir dedektif gibi Beyaz Saray’ın karanlık dehlizlerinde dolaştırıyor. Politik kurgu romanı olsa “bu kadar da olmaz” diyeceğiniz komplolar, ayak oyunları… Jürgen Elsässer, yalnızca o dönemin şifrelerini kırmakla yetinmiyor; Günümüzde, özellikle tam göbeğinde ülkemizin bulunduğu bölgedeoynanan oyunların karar alıcılarını da deşifre ediyor. Hâlâ Amerika’dan, hatta Obama’dan demokrasi bekleyen liberallerimize duyurulur… Birleşik Devletler başkanlık uçağının gizli şifresini kim ele geçirdi? Irak savaşı’nı tezgâhlayan 25 kişi kim? İsrail ve karanlıklar prensi devreye ne zaman giriyor? İran’a saldırabilmek için planlanan yeni 11 Eylüller nelerdi? Suriye’de iç çatışma nasıl tertiplendi? Çuvalcı Petraeus kimin adamı, neye hizmet ediyor? (Tanıtım Bülteninden) Sayfa Sayısı: 152 Baskı Yılı: 2014 Dili: Türkçe Yayınevi: Kaynak Yayınları


Sayfa 32

Sayfa 32

KONSER - SAHNE

GİTARCILAR GECESİ Bulutsuzluk Özlemi - Akın Eldes & Serdar Öztop Yıllara meydan okuyan isimlerden Bulutsuzluk Özlemi, Akın Eldes ve Serdar Öztop, 21 Şubat'ta Kadıköy Shaft Club'da gerçekleşecek olan Gitarcılar Gecesi'nde aynı sahneyi paylaşacaklar. Türkiye'de birçok ilke imza atan Bulutsuzluk Özlemi, kendi türlerinin ilklerinden biri olma özelliğini taşıyor. Bugüne kadar kaydettiği albümler ve Türkiye'nin her yerinde verdiği sayısız konserlerle müzikseverlerin aklından hiç çıkmayacak bir yer edinen, müziğine Batı kaynaklı rock melodi ve ritmlerine Anadolu'nun yüzlerce yıllık birikimini de katmayı başaran ve bu sayede büyük ilgi gören, şarkı sözlerinde özellikle sosyolojik, psikolojik, ekonomik ve politik konuları işleyen Bulutsuzluk Özlemi, Türkiye'de uzun süre tartışılan "Türkçe sözlü rock yapılır mı?" sorusuna yaptıkları müzikle cevap verdi. Nejat Yavaşoğulları, Sina Koloğlu, Sunay Özgür, Deniz Demiröz ve Ekin Cengizkan'dan oluşan grup; müzik serüvenlerinin 28. yılında, eski gitaristleri Akın Eldes ve Serdar Öztop ile birlikte Kadıköy Shaft Club'da sevenleriyle buluşuyor.

21 Şubat 2014 22:30 Shaft Club, İstanbul


Sayı 2, Şubat 2014 Sayfa 33

SİNEMA 12 Yıllık Esaret (12 Years A Slave) Vizyon Tarihi : 24 Ocak 2014 Yapımı : 2013 - ABD , Yeni Zelanda Tür : Biyografi , Dram , Tarih Süre : 134 Dak. Yönetmen : Steve McQueen (II) Oyuncular : Chiwetel Ejiofor , Michael Fassbender, Benedict Cumberbatch, Lupita Nyong'o, Paul Giamatti Senaryo : Steve McQueen (II) , John Ridley Yapımcı : Brad Pitt , Steve McQueen

Film Özeti 1841'de New York'ta yaşayan Solomon Northup, kendisini müziğe adamış siyahi bir adamdır. Ailesiyle birlikte yaşayan Solomon, özgür yaşayan ve istediği şeyleri yapabildiği için mutlu bir adamdır. Fakat bir gün bir müzik işi için 2 adam ile tanışır ve çalışmak için Washington'a gider. İnandığı medeni dünya alt üst olur çünkü kendisini kaçırıp Güney'de bir çiflikte köle olarak çalışması için satarlar. Özgürlüğünü korumak için verdiği tüm emekler ve mücadele yerle bir olmuş, hayatı kabusa dönmüştür. Bu cehennemde Solomon acıyı, şiddeti, küçük düşürülmeyi yeniden öğrenecek ve isyan etmeye cesareti olmayan br grup insanın umutsuzluğuna şahit olacaktır. Sevdiklerini ve hayatını geri almak için ne yapması gerektiğini kesinlikle bulmuştur... İngiliz sinemacı Steve McQueen'in yönetmenliğini ve John Ridley ile birlikte senaristliğini üstlendiği filmin oyuncu kadrosunda Michael Fassbender'ın yanı sıra Brad Pitt, Benedict Cumberbatch, Paul Giamatti gibi yıldızlar da yer alıyor.


Sayfa 34

Sayfa 34

SUDOKU

KARE KARALAMACA


Sayı 2, Şubat 2014 Sayfa 35



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.