Tigir:Er Malumat Deposu - 3

Page 1

eğmeyen kavim kalmamıştı. Kurtbaşlı Sancağımız yabancı budunların üstünde dalgalandı. Başbuğ bana bir emir verdi, Batı’nın daha uzağına gidip orası hakkında bilgi almamı istedi…) Tigirkut Motun (Mete) ya da Destandaki adıyla Oğuz Han, Türkler için çok mühim bir şahsiyettir. Nihal Atsız’ın Motun hakkındaki düşüncelerine bakalım.

“Mete’nin Hunlarının yiğitliğe ve nişancılığa ihtiyaçları yoktu. Lüzumundan çok cesur ve nişancı idiler. Mete, bu meziyetlere disiplini de ekleyerek Türk ırkını ebedileştirdi. Disiplin… Emir vermek gururu ve emir almak sarhoşluğu… Bu sarhoşluk müthiş bir şeydir ve içinde atom enerjisi gibi korkunç bir kuvvet gizlidir. Hunlar, Tabgaçlar, Aparlar, Gök Türkler, Uygurlar, Karahanlılar ve Selçuklular hep aynı strateji ve aynı taktikle savaşıyorlardı. Ani baskın yapmak; yahut düşman saldırınca çekilmek ve onu üssünden iyice uzaklaştırıp yıprattıktan sonra kesin sonuçlu savaşa girmek. Düşmanla karşılaşınca ok yağdırarak ince ay şeklinde saldırmak, düşman dayanırsa yine ince ay biçiminde hızla çekilmek ve çekilirken geriye şaşmaz oklarla atış yapmak. Bu ince ay, kovalarken de, kaçarken de düşmanı kıskaç içine almaya daima hazır bir metottur ve çok kere kapanarak onu yok etmiştir. Savaş, bozkırların bir hayat felsefesi olmuştur. Henüz İslâmiyet doğmamıştır ve Türkler ebedi cenneti bilmedikleri gibi şehitlerin cennete gideceklerinden de haberleri yoktur. Öyle olduğu halde savaşta ölmeye can


atarlar, evde ölmekten utanırlar, böyle bir ihtimal karşısında benizleri sararır. Böyle bir orduyu elbette yenemezsin. Yok edebilirsin, fakat mağlup, asla! Mete için yalnız Birleşik Türk Devletini değil,Türk milletini de yaratan adam demek yanlış olmaz.O katı disiplin olmasaydı,Türklerin yaşadığı uçsuz ve merhametsiz bozkırlardaki insanları büyük bir devlet haline getirmek mümkün olmaz,uruklar ve boylar birbirlerini yok etmekle uğraşan yiğit fakat bilinçsiz yığınlar olmaktan ileri gidemezdi.Mete,Türklere büyük devlet fikrini verdiği gibi toprağın kutlu olduğu düşüncesini aşılamış,evdeşini verdiği halde çorak bir toprak parçasını,vatan parçasıdır diye vermemiştir. Milattan önce 174 senesinde öldüğü zaman yerine oğlu Ki-Yo geçti.Kiok şeklinde de okunan bu isim Türkçe kök,kayı,kayag olabilir.Fakat bunun sadece bir ihtimal olduğu unutulmamalıdır”

Gerçek İşgalciler, Fatihler, İstilacılar Biziz!

Türk olmayanlara işgalci denmesini içimeze sindiremiyoruz. Biz işgal olunan değil işgal eden tarafta olmak zorundayız her zaman. Tarihin bazı bölümlerinde, iç karışıklığımızdan, teknolojik gelişmeleri takip edemememizden zayıf düşmüş olabilir ve bunun arkasından düşman tarafından saldırıya uğramış olabiliriz. Lakin sürekli bizle savaşan düşmanlara hatta ezik Yunan’a bile “İşgalci” demek nedir ulan? Sanki Tong Yabgu, Keykubat, Mukan Kağan var Yunanlıların başında.


Eziklik psikolojisinden kurtulun ve atalarımız gibi olun! Tigir:Er Düşünce Sistemi her türlü ezikliği ve sefilliği yasaklar.

İntihar Etmek Hakkında Malumat

İntihar eden kişi aveldir. Bir kişi kafasına ölmeyi koyduysa onu bu düşünceye sürükleyen kişileri öldürmelidir. Sen kendini niye öldürüyorsun geri zekâlı? İlla ki intihar etmek isteyen varsa bir katliam yapsın, hain bir milletvekilini öldürsün, kürt partilerinin mitinglerine dalsın. En kötü ne olabilir ki, zaten intihar etmek istiyor adam. Boku bokuna intihar etmeyin, ölümün bir amacı olsun. Boş yere ölmek bir Türk’e yakışmaz. Ölümünüz dahi Türklüğe hizmet etmelidir. Özellikle karı kız için intihar edenler ise avellik sancağını acuna dikmiş olanlardır.

Çöl Ahlakı ve Türkler


Yahudilerin kitaplarına bel bağlayıp Türk evlatlarını bu doğrultuda yetiştirmek, töremize ve maneviyatımıza yapılmış en büyük tahribattır. Çöl ahlakı ile hareket edecek kadar alçalmadık biz.

Çöl kitaplarında kardeşe kardeşe cima yapıp üreme vardır. Kardeşin kardeşi siktiği ve tüm insanlığın böyle ürediği övgüyle anlatılır. Çöl kitaplarında cennetten kovulan iki hırsız kahraman olarak anlatılır. İlk insan diyorlar birde bunlara. İnsanlarına atalarına bakın, cennetten kovulan iki hırsız. Peki, bizim atamız hırsız mı? Haşa ve Kella! Biz insan değiliz! Biz Türküz. Arap-Yahudi masallarına gıpta ile bakanlar, bebeğin dile gelip Firavun ve Yusuf adlı Yahudi ile konuştuğuna inananlar, ne hikmetse atalarımızın kahramanlık destanlarına çocuk masalı gibi bakmaktadır. Böyle atasını unutanların başına her türlü musibet gelir. Bu yüzden Türk dünyası kan ağlamaktadır.


Komünizm, İslamcılık, Solcuk, Kemalizm vs. gibi şeyler Türk ırkını asla kurtuluşa ulaştırmaz. Kurtuluş ancak bizim başa geçmemiz ve yüce Tigir’in iradesini izleyen kutlu yolda ilerlememiz ile mümkün olacaktır. Tigir:Er Düşünce Sistemi Türk ırkının biricik klavuzu olacaktır. Merhamet yok! Barış yok! Çünkü barış korkaklara göredir. Davam, Onurum, Sadakatim!

Padişahlar Evliya mı?


İslamcıysanız gidin Araplarla övünün. Ali-Muaviye ile övünün. Abbasiler ile övünün, İslam Halifeliği ile övünün, Hasan-Hüseyin ile övünün. Neden kendi ideolojilerinize Türklüğü katıyorsunuz? Alparslan’ı, Fatih’i neden kendinizden gibi gösteriyorsunuz? Osmanlı’yı neden pis ideolojinize alet ediyorsunuz bre gafiller! Ulan biz Araplarla övünüyor muyuz? Biz Arap’ın Ali’siyle ve Muhammed ile övünüyor muyuz? Utanmaz herifler koskoca Cihan İmparatorluğu’nu basit bir Arap devleti gibi gösteriyor. Tüm padişahları evliya olarak gösteriyorlar. Adamın savaşmadığı Müslüman kalmamış ama Yavuz Selim Han hazretlerine bile evliya diyorlar. Elin gavuru kendi liderini adam gibi anlatır bizimkiler ise evliya diyor. Sefil bir dilenci gibi tanıtıyor. Türkiye yapımı belgesellere bakın. Arka fona uyuz bir topaç mevlana müziği ve padişahlardan bahsederler. Yok efendim çok iyi huyluydu, merhametliydi, şöyle namaz kılardı, böyle Kuran okurdu… Yarım saat zaten böyle anlatmakla geçer. Ulan bize ne padişahın kıldığı namazdan ya da okuduğu Arap kitabı Kuran’dan? Siz, İmparatorluğa ve ırkımıza ne kadar faydası olmuş ona bakın ve onları anlatın. Biz başa geldiğimiz de bu tür rezillikler son bulacaktır.


Herkes haddini bilsin. İslamcıysanız Arap devletleri ile övünün. Sizin gibi sefiller yüzünden bu sefer Kemalistler de Osmanlı Türk İmparatorluğu’na her türlü iftirayı atmaktadır. Zaten bu putçu Kemalist köpekler bahane arıyor, bu amına koduğumun çöl aşıkları da bunlara sebep veriyor. Adam takmış kafasına sarığı ve giymiş altına arap Paçavrasını “Biz Osmanlıyız” diyor. Gafiller Osmanlı’da kılık kıyafet inkilabı bile yapıldığını bilmez. Bunu geçtik, Osmanlı hiçbir zaman Arap


gibi giyinmemiştir. Her yörenin farklı bir kıyafeti vardır. Padişahlar ve vezirler de üstlerine genelde kaftan giymiştir.

Yunanlılar ve Araplar

Görgüsüz Orospu çocukları… Bu piçlerin Kâbe’den trilyonlarca para götürmesi kanımıza dokunuyor. Yıllarca Arap dini İslamiyet’i koruyan bizleriz. Kâbe’nin hac gelirleri bize ait olmalıdır. Gerekirse kâbe yerinden sökülmeli ve Türkiye’ye getirilmelidir. Zaten Kabe dediğin nedir? Alt tarafı ufak bir put. Gerekirse biz yenisini yaparız sorun değil. Yavuz’un yarım bıraktığı iş biz tamamlamalıyız. O emanetleri yağmaladı, biz de kabenin kendisini yağmalamalıyız. Acunda bir tane Made In Arabia yazan ürün yok. Adamların tek yaptığı şey hazıra konmak. ABD’den silah satın almak. Kafirlerin köpekliğini yapmak. İşte


Arap demek bu demek. Kafirlerin itliğini yapan paragöz çöl insanları.

Yunanlılar sikişmeyi Araplar ise sadece dua etmeyi bilir. İkisi de tembel, işe yaramaz bir millettir. Eğer ki Arapların Petrolü ve Kâbesi olmasa her gün Yunanistan gibi krize girerler.

Saygıdeğer bir Romalı Konstantin Paleologos her ne kadar karı kılıklı tipik bir Romalı olsa bile kendi aklınca ecdadımızın kahredici kuvvetine karşı direnmiş ve en sonunda Türk’ün kılıcı altında can vermiştir. Savaşmak yerine şehri terk edebilirdi. Hatta Teslim de olabilirdi ve canı bağışlanırdı, fakat o savaştı ve öldü. Askerleriyle savaşıp onuru ile ölen bu cesur adama tarih asla gafil diyemez. Alman Kralı yamuk kafalı Şarlken gibi köşe bucak kaçmak yerine bizle savaşan bu adam saygıyı hak etmektedir.


Düşman dahi olsa hakkını vermek imanımızın bir icabıdır. Biz T.E.D.S’e iman edenler olarak Konstantin Paleologosine saygısızlık yapılmasına karşıyız.


Vatikan’ın Soytarıları Bu gördüğünüz soytarılar Papa’nın korumalarıdır. Palyaçoları koruma diye yanına almış bu avel papa. Mehmet Ali Ağca’da elini kolunu sallayarak vurmuştu Papa’yı.


Ç-Virüsleri ve MİT

Çoğu kişi bunu bilmez. Milli(!) İstihbarat Teşkilatı neden Türk Irkına bu denli ihanet ediyor? Neden avel gibi her operasyonda yakalanıyor? İşte cevap; Osmanlı Türk İmparatorluğu’nda İkinci Mahmud, yeni kurduğu Türk ordusunda, zekâlarının azlığından dolayı Çerkezler’in miralaylıktan daha yukarı terfi etmemeleri için ferman çıkarmıştı. Yani Çerkezler Osmanlı’da Albay rütbesinin üstüne çıkamıyordu. Bu karılarını Osmanlı sarayına satan Çerkezlerin zoruna gitti ve 1965’de kurulan MİT’te Çerkezzler en üst kademelere kadar yerleşti. Bu bir intikam alma olayıdır. Biz başa geldiğimizde MİT lağvedilecektir.


Aşağılık Kürdofil Zenci Türkiye’de yaşayıp ta Türk’e ihanet etmeyen bir etniği tarih şu zamana kadar kaydetmemiştir. 72 milletin hepsi bize düşmandır. Bunların nankörlüğü yetmiyormuş gibi bir de vatanımıza gelen Zenciler de nankörlük yapmaktadır. Biz kime ekmek verirsek karşılığında ihanet görmüşüzdür. Bu yüzden her daim tetikte olmamız icap eder. Elin kölesi bile Afrika’dan Türkiye’ye gelip Kürdofillik yapmaktadır. Türkiye’de büyük bir kömür tehlikesi vardır. Devlet bunları başıboş bıraktığı için hemen böyle nankörlüklere imza atmaktadırlar. Resimde de görüyorsunuz zaten. Adam buraya okumaya değil Kürtlerin savunuculuğunu yapmaya geliyor. Amına koduğumun kölesi. İndir ulan o elini yamyam köle! Kendi gibi düşük ırkların savunuculuğunu yapıyor aşağılık köle. Git saatini sat, yeşil sahada topunu oyna sen. Kürdofillik yapmak sana mı kaldı köle? Kürdofil piç.


Zavallı ve Ayyaş Neonaziler

Bakın bunlar günümüzün Nazileri. Almanya, İngiltere, Amerika, Fransa vb. her ülkede aynıdır bunlar. Öyle II. Cihan Savaşındaki gibi uniformalar ile dolaşmıyorlar, görüldüğü gibi hepsi aşağılık bir seviyede. Yani Kürt seviyesindeler. Zaten Roma’nın devamı olan gençlikten başka bir şey beklenemez. Bomber Jacket, kot ve bot giyerler, okul veya iş çıkışı sonrası hemen kafa çekmeye başlarlar, sesli müzik dinleyerek kendinden geçerler, hava kararınca Müslüman dövmeye çıkarlar, ayrıca Rusları da çok severler. Günümüzdeki Nazi hayatı kısaca budur.


Türkiye’de nazi götü yalayan, kendi Kahramanlarından, kültüründen bir haber olan, tamamen marjinal görünmek ve ergenliğin verdiği heyecan ile ideoloji orospuluğu yapan gençlik bir hayli çoktur. Bu aveller Hitler’in Irkından olan Naziler ile aynı ortamda bulunsa ilk dayak yiyecek ve dışlanacak olan kişilerdir. Şimdi böyle bir gerçek var iken, Hitler’in Irkından gelen Naziciler gerçek nazi değil, biz Türkiye’dekiler gerçek naziciyiz demek hangi deli tokmakcının ürünüdür? Türkiye’deki orospu çocuğu Naziperestler, kendilerini bu skinheadler ile kardeş mi görüyor? ”Hey nazici kamerad, biz biriz” deseler ilk götten sikilecek olanlar Türkiye’deki Nasyonal Sosyalistler olur.


Türkler ne kadar beyaz tenli olsa bile yine de bok tenli bir Ermeni ya da bok tenli bir Yunan’ın karşısında Neonazilere göre aşağı seviyededir. Neonaziler bok tenli Ermeni’ye alkış tutar ama beyaz tenli Türklere ise kin kusar. Ey gafiller! Siz istediğiniz kadar Neonazilere beyaz tenli olduğumuzu kanıtlamaya çalışın. Bunlar laftan anlamaz. Mesela beyazlık değil mesele Türklük. Türk olduğumuz için cihanın neresine gidersek gidelim her daim sevilmeyen ve nefret edilen olacağız. Bu 2×2=4 kadar gerçek bir durumdur. Herkes haddini bilsin!

Osmanoğulları ve Karamanoğulları Karamanoğulları üzerinden Osmanoğullarına saldıran geri zekâlıların sayısı azımsanmayacak kadar fazladır. Bu cahil, akıl fukarası kişiler “Ben Avşarım, Osmanlı bizi katletti, Osmanlı Türk düşmanı” diyerek ağlayıp zırlamaktadır.

Ulan bir kere Türk ağlar mı? Bize katliam yaptılar diye deli divane olur mu? Timur bu ibneleri görse fillere çiğnetir. Neyse konumuza dönelim… Osmanlı Karamanoğullarını neden yıktı? I. Murad devrine bakalım önce. Daha 1.Murad tahta çıktığı an Karamanoğulları Devlet-i Aliyye’de karışıklık var diye Osmanoğullarına hücum etmiştir. 1. Murad kâfirle cenk edip savaşacağı yerde mecburen Karamanoğulları ile savaşmıştır. Savaştan galip ayrılmış ve Karmanoğlu Alaaddin Bey savaşı terk edip kaçmıştır. I. Murad Anadolu beylikleri ile savaşmak


istemiyordu, onun hedefi Batıydı. Bu yüzden oğlu Yıldırım Bayezıd’ı Germiyanoğullarının kızı ile evlendirmiştir. Germiyanoğulları çeyiz olarak Kütahya, Simav, Tavşanlı ve Emet kentlerini Osmanlı’ya teslim etmiştir. Hamitoğulları ise 80 bin altın karşılığında Akşehir, Yalvaç, Beyşehir, Seydişehir, Karaağaç, Eğirdir ve Isparta’yı Osmanlı’ya teslim etmiştir. Ayrıca I. Murad Karamanoğullarına kendi kızını gelin olarak vermiştir.Kendi oğlu Savcı Bey isyan ettiğinde onu yakalatmış ve gözlerine mil çektirmiştir. Daha sonra hırsını alamamış onu öldürmüştür. Yani I. Murad kendi oğluna dahi kıyacak bir yapıdadır. Sonuç olarak kendisine savaş açan diğer Türk beylikleri ile savaşması da normaldir. Ama Türkçüler ya da sol eğilimli Türkçüler bunu Osmanlı’nın Türk düşmanlığına bağlıyor. Buna kargalar bile güler!


I. Murad 60 yaşına geldiğinde, kızını gelin olarak verdiği Karamanoğulları yine rahat durmamış ve Osmanlı topraklarını taciz etmeye başlamıştır. I. Murad, Konya üzerine yürüdü ve Karamanoğlu Alaaddin’i tutsak aldı. Lakin kan dökülmesin diye ve kızının kocası diye Alaaddin’i bağışladı. Gördüğünüz gibi kendi oğlunu acımadan öldüren I. Murad, kendisine silah çeken Alaaddin’i bağışlamıştır. I. Murad en sonunda Sırplarla ağız tadıyla savaşır ve o savaşta Sırp isyancı Obilic ibnesi sayesinde İslam dinine göre şehit olur. Gelelim Yıldırm Bayezıd dönemine; I. Murad’ın vefatından sonra tahta Yıldırım Bayezıd geçer. Yıldırım Bayezıd Konstantinopolis’i kuşatmak istiyordu, lakin Karamanoğulları bu fırsatı kaçırır mı? Hemen Alaaddin Bey Osmanlı topraklarını tacize başlar. Yani Osmanlı toraklarına saldırır. Görüldüğü üzere Osmanlı haçlıya ne zaman saldırsa zaten hemen arkadan Osmanlı’ya saldırır bunlar. Yıldırım Bayezıd kuşatmayı kaldırır ve Akçay Ovası Savaşında Karamanoğullarını yenilgiye uğratır. Aynı zamanda Alaaddin Bey Yıldırım’ın eniştesidir. Rezilliğe bakın. Karamanoğulları burada Osmanoğulları ile birlik olup küffere saldırmak yerine gidip küffara saldıran Osmanlı’ya arkadan saldırıyor. Şimdi biz bunları mazur mu görelim? Acaba Osmanlı’ya Karamanoğulları ile savaştı diye Türk düşmanı diyenler, hangi akıl ve mantık ile bunu izah edecek? Daha sonra ne mi oldu? Karamanoğulları yine rahat durmadı. Bu seferde Başbuğ Timurlenk’den destek istedi ve Osmanlı’yı sırtından hançerledi. En sonunda ise Büyük Kartal II. Mehmed Han, Karamanoğullarını tarihten sildi.


Sonra bir bakıyorsun yeni yetmeler Osmanlı’ya düşmanlık besliyor. Sanki Osmanlı keyfinden saldırıyordu Karamanoğullarına. Ulan adam Karamanoğullarının başını esir alıyor ama affediyor. Kızını gelin olarak veriyor yine olmuyor. Daha sonra Karamanoğulları bu sefer Timur’a güvenip Osmanoğullarına arkadan saldırıyorlar. Ulan bu nasıl rezalet?


Biz hiçbir zaman diğer Türk beyliklerine düşmanlık yapmadık. Hepsini severiz, sayarız Karamanoğullarını da öyle. Her ne kadar burada tenkit etsekte… Lakin sürekli Osmanlı Düşmanlığı yapanları karşı bunları açıklamak gerekli diye düşünüyoruz. Mezhepçilik yapanlar, kabilecilik yapanlar Osmanlı’ya saldırıyor. Osmanlı’nın tenkit edilecek yerleri var mı? Çok. Bizim putumuz olmadığı için bunları dile getirmekten çekinmeyiz. Biz göte göt diyoruz, her şey ortada. İstilacı Başbuğ II. Mehmed Han Hazretleri Karamanları kesti diye Türk düşmanı olmaz. Zira Cengiz Han’da Naymanları yok etti. Harzemleri yıktı. Lakin Cengiz Han en büyük Türklerden biridir. Bu savaşlar normaldir. Lakin Karamanoğulları arkadan saldırmasına rağmen biz Karamanoğulların Türk düşmanı demiyorken siz hangi akılla Osmanlı’ya saldırıyorsunuz? Karamanoğullarının yaptığını Osmanlı başka Türk devletine yapsa demediğiniz bırakmazdınız. Çünkü sizler Türk postunu üzerine giyen birer virüssünüz. Kim bilir damarlarınızda hangi etnik virüslerin kanını taşıyorsunuz ki bir Cihan İmparatorluğu olan Osmanlı’ya sürekli iftira atma gayretinde bulunuyorsunuz…

K-Virüsleri ve Terörizm Güneş batana kadar her Kürt normal bir vatandaş gibi etrafta dolanır, öğrenci, esnaf, işinde gücünde zararsız sanılırlar, bulunduğu ortama göre düşünceleri devamlı değişir, korktuğu için hiç bir zaman içinden geçenleri söylemez, bu yüzden vatansever ve iyi Kürtler var olduğuna inanır insanlar. İslamcının yanında İslamcı, Komünistin yanında komünist


olurlar. Zaten solcuların, milliyetçilerin (Ülkücüler, Alperenler ve Türkçülerin bir kısmı) ve İslamcıların çoğu da Kürdofil (Kürtsever) olduğu için onları hemen arasına alır. Oysaki güneş batıp hava kararınca her Kürt teröriste döner, yüzüne poşuyu takar, sokağa çıkar ve terör estirmeye çalışır. Bunların yüzleri devamlı kapalı olduğu için kim olduğunu çözmek zor olur, bu bu yüzden her Kürt potansiyel bir teröristtir. Sizin komşunuz, çocukluk arkadaşınız, arkadaşınızın arkadaşı, annenizin arkadaşının oğlu, alışveriş yaptığınız herkes terörist olabilir. Sokakta karşılaştığınız her Kürt potansiyel bir teröristtir. Bu aşağılık virüsleri toptan imha etmeden Türkiye yükselişe geçemez.

Biz Tigir:Er Düşünce Sistemi’ne iman edenlere olarak aşağılık Kürtleri düşman belleyecek kadar alçalmadık. Ancak tedbiri de elden bırakmamak gerekir. Yılanın başını küçükken ezeceksin ki sonra büyüyünce sana zehrini kusmasın. Boş yere bize de muhalefet olup zehir kusmaktan kaçının. Zira Kürt olmadığınız halde Kürtleri savunmak için bize zehir kusarsanız eğer elbette sonuçlarına katlanırsınız. Zira sizin kustuğunuz zehirin Kürt zehirinden farkı yoktur.


İki taraftan biri topyekûn yok olana dek bu savaş devam edecektir!


Pek çok şeyin suçlusu ve sorumlusu onlardır. Bir gün İzmir’de, bir gün Ankara’da, bir gün Antalya’da, bir gün Diyarbakır’da… Kısaca onlar her yerde olay çıkarır. Kendilerine ait bir vatanları yoktur. Bulunduğu yere asla adapte olmazlar. Yankesicilik, hırsızlık, gasp, kadın ticareti gibi her türlü pislik onlarda bulunur. Bir gün ABD’nin, bir gün Avrupa’nın başka bir gün ise Rusya’nın itliğini yaparlar. Pis kokarlar, kötü giyinirler, uyumsuzdurlar, leşdirler… Onlar birer virüstür. Sadece ürerler ve yayılırlar. Bu K-Virüsleri öyle aşağılık canlılardır ki Avrupa’dan, Rusya’dan ve ABD’den destek almak için Hristiyan bile olurlar.

Ufacık bir olayda yüz kişi toplanıp halka rahatsızlık verebilirler, üniversite de olanları ise çok pişkindir. Amaçları zaten okumak değil, okuyanlara da engel olmaktır. Birbirlerini desteklerler her zaman. Onlar yok edilmesi gereken aşağılık canlılardır. Barış, kardeşlik, insanlık laflarını dillerinden düşürmezler, çünkü ırkımızı savunmasız bırakmak isterler. Bu sayede kendilerini güvenceye alırlar. Saf, masum, avel Türkler hemen kardeşlik laflarına kanar ve virüslerin yaptıklarına ses çıkarmaz. Hatta bu Türkler utanmadan, “Benim iyi Kürt arkadaşlarım var” derler. Yani senin Kürt arkadaşının sana zararı yok diye bu aşağılık Kürtlerin yaptıklarını görmezden mi geleceğiz bre gafil! Kürtlerin eline fırsat geçince kimseyi sağ bırakmaz. Onlar batılıların köpekliğini yapmaya bayılır. Otobüsle okuluna giden masum kızları öldürmekten çekinmezler. K-Virüsleri gerçekten iflah


olmaz. Onlar sadece kafasına giren mermiden ve dipçik darbesinden anlar. Maalesef ki savaşı biz değil onlar başlattı. İki taraftan biri topyekûn yok olana dek bu savaş devam edecektir! Onlar bizden bir kişi öldürdüyse biz onlardan 100 kişi öldürmeliyiz. Zinhar Üremelerine izin vermeyin… Saddam kaçıp gelen Kürtler bugün kaç milyon oldu görüyoruz. Biz onlara iyilik yaptık ama karşılığında nankörlük gördük. Onlar bulunduğu yere dahi asla adapte olamazlar ve sürekli sorun çıkartırlar. Bakın, gittikleri hiçbir ülkede istenmiyorlar. Almanya’da yaptıkları pislikler de Türklerin üstüne kalıyor çünkü bu hainler Türk kimliği taşıyor orada. Türk kimliği ile iş buluyor ve saygı görüyorlar. Kürtler nankör ve ahlaksız bir virüstür.

Anadolu Zombileri: Solcular, Komünistler, İslamcılar, Kemalistler…

Avrupa Medeniyeti sadece rahat rahat sikişmekten ibarettir. Kim kimi tokmaklıyor, kim kiminle oynaşıyor kimse karışmaz, o yüzden memleketteki sol kesim Avrupa hayranıdır. Bunlar fahişe ve gavad ruhlu olduğu için devamlı batıyı örnek gösterir. Daha 20.yüzyılda dahi banyo ve tuvaletin ne olduğunu bilmeyen Batının medeniyetine sokayım. Günümüzde yani 21. Yüzyılda bile tuvaletlerinde taharet musluğu yok. Medeniyetmiş… Hassiktirin oradan.


Zaten ülkemizdeki tüm kesimler batının ilmini ve tekniğini değil ahlaksızlığını fuhuşunu alır. En başta ise bunu yapanlar Türkiye’nin Reis-i Cumhurlarıdır. Bilhassa birinci Reis-i Cumhur… Almanlar roket üretirken, fabrikalar yaparken bizler yerimizde saydık. II. Cihan Harbi’nden yenik çıkan ülkeler bile bizi geçti. Yıllardır sürekli Arap’ın dini ile savaşıyoruz diye milleti uyuttular. İrtica geliyor diye milleti kandırdılar. Bir yandan batının her türlü pisliğini alan Kemalist, laikçi, solcu, yobaz, kızıl komünist tayfa. Diğer tarafta ise yeşil komünist, Arapperest, İslamcı tayfa. Türkiye’yi resmen açık hava kerhanesine çevirdiler. Bakmayın bu İslamcılar da ahlaksızlıkta kafa kafaya yarışır diğerleri ile. Ahlak sadece zina ve sikişmek ile ölçülen bir durum değildir. İslamcılar her türlü rüşveti, ikiyüzlülüğü yapar. Keza İslamcılar da Âdem ile Havva adlı iki tane hırsız Yahudi’den peydahlandığına inanmıyor mu? Daha sonra bu Yahudilerin çocukları birbirleri ile zina edip üremedi mi? Gördüğünüz gibi hepsi aynı zaten.

Game Of Thrones’de aile içi ilişki çocukların ahlakını bozuyor diyor İslamcılar, acaba Yahudi Âdem ile Yahudi Havva’nın çocuklarının birbirini sikmesine ve üremesine ne buyuruyorlar. Ayrıca Game Of Thrones bir hayal ürünü ama Adem ve Havva ise size göre Allah’ın yarattığı ilk insanlar. Bir de bütün insanlık bunlardan türemiş. Neyse ki biz insan olmadığımız için böyle bir aile içi ilişki ile çoğalmadık. Biz insan mıyız? Haşa ve Kella!


Ne demişti Rıza Nur hep birlikte okuyalım.

“Yenilik ve medeniyet diye öyle delilikler yaptılar ki, aklı başında biri olsaydı bunları derhal tımarhaneye tıkardı. Bunlar yenilik diye atalara ve onların medeni ve sınaî eserlerin hor baktılar, hakaret yağdırdılar, milli an’anelerimizi ayak alında çiğnediler. Adetlerimizden iğrendiler. Hem de şurası pek fecidir ki, Avrupa’nın iyi şeylerini bırakıp, (kültürel olarak) en kötü şeylerini aldılar. Kendilerinden de birçok çocukça ve gülünç şeyler icad edip, bunlara kattılar.Fazilet, ahlâk ve namus gibi mefhumları boş şeyler sayıp, hayvan derecesine indiler. Bu adam (Mustafa Kemal) kendisini ebedi kilmak istiyor. Her tarafı heykellerle doldurdu. Sehirlere, sokaklara kendi adini verdi. Zaman ne sert seydir. Bir gün bunların hepsini birden temizlerler. Acınacak aklı var. İyi iş yap da heykelini millet diksin. Diğer bir zihniyet Türkiye’yi medenileştirmek, Avrupalılaştırmaktır. Fakat bunu bilmiyor. Medeniyet dans, fuhus, heykel zevk ve safa zannetmistir. Vahim bir hal var. Bizden Mustafa Kemal gibi Avrupayı gezenlerin çoğu sade bulvarları, oradaki heykelleri, fahişeleri, eğlence yerlerini, dansları baloları görüyor, medeniyet budur zannediyor. İste Mustafa Kemal de böyle. Medeni yapmak için Türkiye’yi bunlar tatbik ediyor. Medeniyet bu değil, bunlar bilakis medeniyetin hastalıklarıdır. O Avrupa’da nice mektepler, muhim ilmi muesseler, fabrikalar var. İşte medeniyet budur. Bu davada olanlar bunları Türk’e tatbik etmelidir. Mustafa Kemal’in medeniyeti yaya kaldırımı medeniyetidir.”


İşte Rıza Nur’un dedikleri bunlardır. Bizler dış ülkelerde böyle şeyleri destekliyoruz. Eş cinsellik, fuhuş, İslamcılık gibi akımları. Çünkü onları böylece daha kolay elimizin altında tutarız. Aile bağları yok olmuş ve mankurtlaşmış toplumları rahatça yönetiriz, ama bunların aynısının bize yapılmasına müsaade etmeyiz. Tigir:Er Düşünce Sistemi bu topraklara hakim olduğunda Yunan ve Arap töresi postallarımızın altında ezilecektir. Ey Kemalistler, Ey Komünistler, Ey İslamcılar! Aşağılık Anadolu Zombileri! Bu milleti ne hale getirdiğiniz ortada. Lakin bunlar iyi günleriniz, tadını çıkarın!Ayrıca bizler milliyetçi değiliz, daha sonra dediklerimizi okuyup bunlar milliyetçiliği yanlış tanıtıyor demeyin. Sizin o kanserleşmiş milliyetçiliğiniz ya da Türkçülüğünüz ile bizim zerre alakamız yoktur. Biz yüce Tigir’in iradesini izleyen mukaddes yolu izleyen T.E.D.S’in ideologlarıyız! Herkes yerini ve haddini bilsin. Kimseye de iftira atmıyoruz, gördüğünüz gibi gerçekleri söylüyoruz. Bizim iftira ile yükselmek gibi bir amacımız asla olmamıştır. Olanlar ortadadır. Hâlâ daha bunları görmezden gelip avellik yapmaya devam ederseniz yerleriniz krematoryumlar olacaktır! Şanlı bir ölüm, kusursuz bir zafer ve ihtişamlı bir gelecek için! Davam, Onurum, Sadakatim!


Koçgiri İsyanı ve Nurettin Paşa

Sivas’ın Koçgiri (Zara) kasabasında askerlere bir saldırı olduğu gerekçesiyle başlatılan tenkil hareketi çok vahşi boyutlara ulaşmıştır. Sakallı Nurettin Paşa’nın yöreye geldiğini duyanlar göt korkusundan hemen Romalılar gibi bir barış heyeti hazırlarlar. Şehir eşrafı bir öğüt kurulu oluşturarak araya girer ve bir uzlaşma sağlanır. Kaymakam ve subaylar serbest bırakılır. İsyancılar için Sivas’ta harp divanı kurulmasına karar verilir. Ayrıca yapılan uzlaşmayı güvence altına almak amacıyla bir taahhüt belgesi de hazırlanır. Nurettin Paşa bölgeye geldiğinden olaylardan haberdardır. Barış ortamı sağlanmıştır, fakat Sakallı Nurettin Paşa’nın ağzından şu cümleler dökülür;

“Meseleyi barış yoluyla da çözebiliriz fakat şimdi bu kadar asker toplandı, ben buraya kadar geldim; bir şey yapılmazsa olmaz.” Öğüt kurulu ise bu sözler karşısında hayretler içindedir. Böylelikle Ümraniye bucağına ve Zara ilçesinin merkezine bağlı köylerden 76 ve Divriki ilçesinde 57 köy, toplamda ise 132 köy savaştaki düşman istihkamları gibi yakılmış, yıkılmış ve yüzlerce kişi gebertilmiştir. Ayrıca bütün mal, eşya, zahire ve hayvanları yağmalanmıştır. Binlerce nüfus da dağlarda, kırlarda açlıktan ve sefaletten ölüme mahkum edilmiştir.


Sakallı Nurettin Paşa neden böyle bir şey yapmıştır? Çünkü düşman, karşısında güçlü birini görünce hemen teslim olmuştur. Bu ise kurnazlıktır. Biz onlara teslim ol çağrısı yapmadık. Bunlar Sakallı’yı görür görmez etekleri tutuştu. Ayrıca 1921 yılında Türkiye zaten işgal altına alınmış, bir yandan da Yunan bize saldırıyor lakin bu Koçgiri kasabasındakiler isyana kalkışıyor. İşte isyanın ve ihanetin sonu budur. Sakallı Nurettin Paşa’nın eline sağlık. Şüphesiz ki Tigir:Er Düşünce Sistemi bu topraklarda hakim olduğunda yaptıklarımızdan dolayı etnik virüsler Sakallı Nurettin Paşa’yı dahi rahmetle anacaktır! Alevimiş, Sunnimiş, Kürtmüş, şu veya bu… Bizi bağlamaz! İsyan eden, bize mukavemet eden kafasına postal darbesini yer! Bunların yeri şüphesiz ki krematoryumlardır.

Çerkes, Çerkez, Çerkezz, Ç-Virüsleri


Bunlar şiddet içeren eylemler düzenlemedikleri için milletimiz tarafından zararsız ve masum olarak görünür, lakin sinsi bir yılandır bu Ç-Virüsleri. Her Irkın özelliği vardır, mesleki karaktere sahiptir. Türkler demircidir, Çerkezler ise hırsız ve pezevenktir. Bunların zaten bu topraklarda yaşamaya hak kazanması tamamen pezevenklikleri sayesindedir. Bu arada Pezevenkliği hakaret olarak kullanmıyoruz. Zira çerkezler kadın pazarlamaları sayesinde Anadolu’da oturma izni alabilmişlerdir Osmanlı sarayına kızlarını, bacılarını sattıkları için buralarda yaşamaya hak kazanmışlardır.

Sinsidir bunlar, TSK’nın üst rütbeli, balo beyefendileri genelde Ç-Virüslerinden oluşur, oralarda gruplaşma içerisindedir bunlar, Türk subaylarına iftiralar atıp kendilerini yukarılara çıkarmışlardır. Ordumuzun bu kadar aciz durumda olmasının baş sorumlusu Çerkezz komutanlarıdır.

Aynı gruplaşma ise MİT’in içerisinde var, senelerdir Malatyalı (Germiyanoğulları) ve Ç-Virüsleri arasında kavgalar olur,


istihbarattan anlamayan avel insanların görev aldığı bir teşkilata dönmüştür MİT. Salak salak insanların arasına karışıp provokasyon yapmaya çalışan, muhalefet partiler ile uğraşan lamer bir teşkilata dönüşmüştür.


Çerkezz kızları orospu olur, erkekleri gavat ve at hırsızı. Kızları televizyonlarda fahişelik yapıp Türk aile ahlakını bozmaya çalışırlar. Şimdi” Vatansever Çerkezler var, onlara ne yapacağız Yönetici” diyenler olabilir. Siz sormadan cevap verelim. Bu adamlar vatansever olsa kendi vatanlarından kaçmaz ve Ruslar ile savaşırdı. Bugün kendi vatanını satan yarın bizim vatanımızı da satar. Bunlar topraklarımıza geldiğinde Türkiye’de sorunlar daha da artmaya başladı. Osmanlı Türkiye’sinde ki iç karışıklara baktığımızda bunların altında hep Çerkezzler olduğunu görürüz. İttihat ve Terakki, Teşkilat-ı Mahsusa… Nerede bir fitne fesat varsa bep bir yerlerde Çerkezz parmağı olduğunu görürsünüz. Çerkezzlerin sinsiliği dillere destandır. Onlar yeri gelince bir Türkten daha vatanperver gözükürler. Gerekirse bayrak, millet laflarını ağızlarından düşürmezler lakin en ufak bir fırsatta ihanet ederler. Kendi dillerinin resmi dil olmasını isterler hatta bununla da yetinmez Kiril abecesinin gelmesini isterler. Diğer virüslerle kontak halindedirler. Kürtler, dil hakkı ve bağımsızlık gibi taleplerde bulunduğunda Çerkezler de hemen sinsice onları destekler. Sonuçta düşük düşüğü sever, etnik etniği destekler, virüsler birbirine yardımcı olur… Çerkezzlerin faaliyet alanları gün geçtikçe gelişmektedir. Ülkü ocakları, Alperen Ocakları ve şimdi de Türkçü dernekler… Evet, Türkçü Teşkilatların içinde Çerkezzler had safhadadır. Biz Türkçü değiliz, bu bizim meselemiz değildir lakin durumun vahametini anlamanız için bu örnekleri veriyoruz. Zaten Türkçülerin çoğu da Çerkezzlere sempati ile bakmaktadır. Türkçülerin içindeki Kürt düşmanlığını da genelde Çerkezzler yapmaktadır. Peki, neden? Çünkü Türkçülerin tepkisini ve yönünü Çerkezzlere değilde Kürtlere çekmeleri için. Şimdi bir Türkçü sırf bu yüzden gece gündüz Kürtlere küfreder ama Çerkezzlere tek bir şey söylemez. Çünkü o saf ve avel Türkçü, sadece Kürt


düşmanlığı ile kendini yoğurmuştur. Çerkezler, Boşnaklar, Çeçenler bir Türkçü için dost ve kardeştir hatta Türktür.

Hülasa Çerkezzler sinsilikte Yahudiler’in düşük versiyonudur. Lakin bu düşüklükle ve iptidailik ile bile saf Anadolu çocuklarını, Türkçüleri rahatça kandırabilmektedirler. Biz düşman ülkenin başında olsak Türkiye’yi 1 sene içinde param


parça ederdik. Türkiye’nin şu an ayakta kalması tamamen düşmanın avelliği ve dünya dengelerinin bozulmaması içindir. Saf, masum, vizyonsuz, merhametli Türkler de maalesef ki bu etnik döküntüleri çok sever. Onlara acır ve onları koruyup kollar, ama virüsler ise Türklere ihanette geri durmaz. Böyle avel Türkleri de yok edeceğimizi buradan açıkça söyleyelim. Eskiden Türkler akıllıydı şimdi ise her şeye kanıyor, herkese kucak açıyor ve karşılığında ihanet görüyor. İhanet görmesine rağmen aynı hataları yapmaya devam ediyor. Demek ki böyle Türkleri de katletmek gerekmektedir. Bu aveller yüzünden ülke bu hale geldi.

Tigir:Er Düşünce Sistemi dalga dalga tüm evrene yayıldığında bu tarz etnik gruplar da hak ettiğini bulacaktır. Ruslardan kaçıp bize sığınan ve ardından ihanet eden bu aşağılık virüslere daha fazla yaşam hakkı verilmemelidir.


Orta Asya Cumhuriyetleri ve Bağımsızlık Millete bakıyoruz Kırgızistan’ın, Azerbaycan’ın, Kazakistan’ın, Türkmenistan’ın, Özbekistan’ın bağımsızlığını kutluyor. Bu neyin bağımsızlığıdır biri açıklasın! Bu ülkeler bir savaş mı verdiler, bir toprak mı kazandılar ki bağımsız oldular? Ulan Sovyetler Birliği krize giriyor, ulus devlet modeline geçiyor, fakirlik rejimi komünizmin hamallığını üstünden atıyor, Orta Asya’daki devletlere de kendi eliyle harita çiziyor, onlara kendi elleriyle alfabe ve lehçe yaratıyor sonra ise millet bağımsızlık kutluyor. Bu nasıl yüzsüzlüktür, rezilliktir?

“Bayrak günün kutlu olsun Kazakistan, Azerbaycan” gibi cümleler kurmak ezikçedir. Ortada bir bağımsızlık yok, Sovyetlerin kendini tasfiye etmesi var. Kırgız-Özbek çatışmasının bir diğer nedeni de Sovyetlerin çizdiği haritadan dolayıdır. Ne tesadüftür ki bu devletlerin hepsi sırayla bağımsız oluyor birde. Eğer ki Orta Asya Türk Devletleri kendi istekleriyle birleşir ve Türkistan Devletini kurarlarsa işte o zaman bağımsızlıklarını kutlamaya hak kazanırlar. Bizim amacımız tüm evreni kendi egemenliğimiz altına almak ve karşımızda duranları böcek gibi ezmek. Lakin ilk önce bizim olan toprakları tekrar Türkleştirmeli ve söz de bağımsız olan bu Türk devletlerini gerekirse sınırlarımıza katmalı, tek bir bayrak ve tek bir ülküde birleşmeliyiz. Katılmak istemeyenleri de öldürüp geçeriz. Keza bizim bunlarla birleşmek gibi bir niyetimiz de yok, lakin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını Ruslara ve


Amerikalılara kaptıracak kadar avel değiliz. Bu güya Türk olan Orta Asya Cumhuriyetlerin de zaten zerre akıl varsa bizimle birleşmek isteyecektir. Çünkü onların bizle birleşmesi bizden ziyade en çok onların yararına olacaktır. Bu sayede atalarımızın kabirlerini de ışıklandırmış olurlar. Cengiz Han, Timur, Tong Yabgu mezarından kalksa ilk bu Orta Asya devletlerinde yaşayanları kesecek. 21. Yüzyılda adamlar daha çadırlarda yaşıyor. Çobanlık yapıyorlar.

Anadoluda yaşayanlar nasıl zombiyse bunlarda çoban. Amına koduğumun çobanları. Cahillik hat safhada. Kendi dillerinden ziyade Rusçayı da şakır şakır konuşuyorlar… Bunları geçtik, adamlar utanmadan Sovyetler Birliği’nin 1944’de Cermenleri yenmesini bayram olarak kutluyor. Bu nedir şimdi? Sizler komünist misiniz? Sizler Rus musunuz? Bunların neresinden tutsak elimizde kalacak.


Biz Türkiye Türkleri en kötü anımızda bile cihanın büyük devletleri ile savaşıyorduk bunlar ise çobanlık yapıp Ruslara köle olmakla meşguldü. Hani millet diyor ya Osmanlı yobazdı, geri kalmıştı vs. diye. Peki, Osmanlı yobaz haliyle acuna kafa tutuyorken bu Orta Asya Türk Devletleri ne yapıyordu? Söyleyelim. Ruslara kölelik. Bizim yobaz ve cahil halimiz bile bu adamlardan 10 gömlek üstündür.


Ey Orta Asya Cumhuriyetleri. Eğer atalarınıza layık olmak istiyorsanız yapmanız gereken tek şey bize biat etmenizdir. Tigir:Er Düşünce Sistemi tüm evrene dalga dalga yayılmaya başladığında her şey çok geç olacak. Bu yüzden elinizi çabuk tutun ve gözümüzde bir virüs konumuna düşmeyin. Çobanlığı bırakın!


Esat Oktay Yıldıran ve Pis Kürt Komutanımız Esat Oktay Yıldıran ve otobüsleri yakan, toplumun düzenini bozan, çocukları kaçıran, estetik yoksunu, ucube Kürtler arasında geçen olay. Selim Çürükkaya adındaki bir Kürt anlatıyor. (Yüzbaşı Esat Oktay Yıldıran isminde bir zalim. Bizi sopa zoruyla Türkleştirmek istiyordu. Biz diretince günlerce yemek vermiyordu. Ara sıra hücreye uğrar, çavuşu yanına çağırır) Esat Oktay Yıldıran: Çavuş:“Evet

Çavuş, sen bunlara yiyecek alıyor musun?

komutanım alıyorum” derdi.

Esat Oktay Yıldıran:

istiyorlarsa esirgeme”

“Bak onlara bol bol turp ve havuç yedir! Ne kadar

(deyip, dışarı çıkardı.) Çavuşta yüksek sesle

“emredersin komutanım” (der salona giderdi)

(Tutukluların bir kısmı hemen kantinden gelecek olan turp ve havuçları beklemeye başlardı. Ama bir müddet sonra eli kalaslı yirmi komando içeri girer ortalık kasaphaneye dönerdi.)


Sadece T.E.D.S ile Mümkün

Türklerin üstünde yaşadığı toprak parçası kendiliğinden oluşmadı, bizim atalarımız o toprakları istila etti ve yurt edindi. Atalarımız Yahudiler gibi parayla toprak satın almadı. Bu topraklar kan ve kılıçla alındı. Kellelerden kuleler yaptık, düşmanın kanını döktük, kendi kanımızdan nice canlar verdik. Kanımızla ve canımızla o topraklara bedel ödedik. Artık geçmişten ziyade geleceğe bakma vaktidir. Geçmişimin kudretini geleceğe taşıyacağız. İrademiz, azmimiz, yeteneğimiz ve en önemlisi kanımız sayesinde sonsuz bir İmparatorluk kuracağız. Bu kaçınılmazdır ve sadece Tigir:Er Düşünce Sistemi ile mümkün olacaktır. Yaratacağımız yeni Türk ırkı, tüm kâinatın efendisi olacaktır. O muhteşem vakit geldiğinde düşmanlarımız ayağımızın altındaki postal ve dipçik darbeleriyle can verecektir. Bilim erlerimizin yaptığı mükemmel teknolojik silahlar sayesinde düşmanlarımız saniyede toz olacaklardır. Evrenin en üstün topluluğu biz olacağız. Teknoloji, Bilim, Ekonomi ve Ahlakta en ileri toplum biz


olacağız. Bizim safımızda olmayan herkes böcek gibi ezilecektir. Güneş doğmadan siren sesleriyle uyandığınız gün virüsler için kıyamet vaktinin geldiği andır!

Batının Gözünde Türkler Milli bir ülküye sahip olmayan Milletler yok olmaya mahkumdur. Şimdi bu batılı ülkelere baktığımızda şuursuzluk görürüz, bizim gözümüzde bunların kızları fahişe, erkekleri gavaddır. O ülkelerin devlet adamları da bunun farkındadır, halkları tam anlamıyla ile yarrağı yemesin diye geçmişteki olayları ısıtıp halkın önüne sunarlar. Durduk yere İslam veyahut Türk düşmanlığı yapar.

Yüzyıllarca Türk korkusu ile yaşamıştır batılılar, doğru düzgün tarihleri olmadığı için milli şuuru yüksek tutsunlar diye hep bizi öne sürerler. Bu İngiliz gavatların CHRISTMAS PLAYS diye dini bir şöleni vardır, İngiliz Şövalye ile Türk Akıncıyı dövüştürürler, oyunda geçen konuşmaların bir kısmı ;


O pardon me, St. George! O pardon me, I crave! O pardon me this once, and I will be thy slave. I never will pardon a Turkish Knight, Therefore arise, and try thy might Türk kostümü giymiş herif, beni öldürme diye yalvarıyor, İngiliz ibnesi de;

”Asla Bir Türk akıncısına acımam” diyerek onu öldürüyor. Vitaminsiz piç İsa’nın dinini alet ederek Türk düşmanlığı yapıyorlar. Türklük üzerinden milli bilinci ayakta tutmaya çalışıyorlar. Bu tür olaylar sadece İngilizler de yoktur. Avrupa ülkelerinin genelinde böyledir. Götveren Yunanlıların paylaço kıyafetlerindeki etek 400 katlıdır, bu ise Türk altında köle gibi yaşadığı 400 seneyi simgeler. Siz düşmanlarınızı unutsanız bile onlar sizi unutmaz. Gavurlara şirin gözükeceğim diye salak salak davranmayın.


Zeus’un dölü Yunanlı Herakles Herkül ya da diğer adıyla Herakles kimdir? Bu gavatı genç nesillere büyük bir kahraman diye yutturdular. Hatta bilenler bilir Kevin Sorbo adlı oyuncunun Herkül adlı dizisi vardı ve gayet kaliteli bir diziydi. Arada Zeyna ile beraber harekete ederlerdi. O zamanlar genç nesiller bu tarz şeylerle zehirlenirdi. Kür Şad’ı bilmeyen adam Herkülü biliyordu, şaka gibi. Dizide ise bu ibneyi tam bir halk kahramanı, en güçlü, en yüce adam olarak tanıtırladı. Lakin adamın gözü hep Zeyna’daydı. Tek amacı onunla cima etmekti. Neyse sadede gelelim, Yunan efsanesine göre bu herif büyük bir kahramandır. Pek çok insanüstü görevi başarıyla yerine getirmiştir. Bu herifin babası ise herkesin bildiği üzere Zeus olacak gavaddır. Neden gavaddır bu adam? Hatta alagavad desek daha iyi olur. Bu kendini ilah ilan eden adam başkasının karısını sikmek için kadının kocası kılığında karının koynuna girmiştir. Adamların Allahları bile pezevenklik, gavadlık peşinde. Sonra ise bu birliktelikten Herkül piçi doğmuştur. Söz de bu Herklül çok güçlü, attığını vuran, tuttuğunu deviren, yere vurdum mu binaları yıkan güçlü biri. Lakin bunları yapan bu herif ne yapmıştır biliyor musunuz? Truva savaşında karı kılıklı Paris’i okla arkasından, sırtından vurmuştur. İşte tam bir Yunan işi. Her yerde kahpelik, ibnelik peşindeler.


Çocuklarınıza bu ibneleri öğretmek yerine Boğaç Han’ı öğretin,Erlik Han’ı öğretin, Gökçe Kız’ı öğretin, Selim Pusat’ı öğretin. Öğretin ki kahramanlık, acımasızlık, savaşçılık aşılansın balalarımıza. Selim Pusat’ın karşısına çıksa bu gavat Selim bunu tek eliyle betona gömerdi.

Kızını Grup Yapmaya Gönderen Babalar Zinanın adı olmuş aşk, bekaretin bir önemi kalmamış, milletin derdi sadece sikişmek. Kimse düşünmüyor bu milletin geleceği ne olacak, nasıl sağlıklı bireyler yetiştireceğiz. Yarın bir gün dünya savaşına girdiğimizde sizin piçleriniz mi bu ülkeyi koruyacak? Aşk kavramı Türk aile yapısını bozmaktadır.Aşk dizileri ahlaksızlığı yaymakta, çekirdek aile yapısına zarar vermektedir. Kişiler artık evlenince “Banane be bu dünyaya çocuk mu getireceğim?” demektedir.


Biz başa geldiğimizde Türk aile yapısına yeni bir çehre getireceğiz. Türk aile yapısına uygun olmayan dizileri kaldıracağız. Diziye bakıyorsun kimin eli kimin götünde belli değil. Herkes birbirine aşık oluyor ve bunu çok normal bir şeymiş gibi gösteriyorlar. Hadi bu erotik bir dizi olsa sözümüz yok, sonuçta yetişkinlere özel dizi dersin ve geçersin, fakat bu dizileri “Aile Dizisi” diye pazarlayıp milletin beynini yıkıyorlar. İdeal aileyi gavad aile olarak gösteriyorlar. Buna dur diyeceğiz! Zira bu diziler aynı zamanda millete ders vermeyi de amaçlamıyor. En azından eskiden Nuri Alço filmlerine baktığımızda orada bir ders verme olayı vardı. Kimseye güvenme, tanımadığın adamların evine gitme gibi şeyler empoze edilirdi. Şimdi ise babalar kızlarını gururla grup seks yapmaya gönderiyor. Hülasa bu tip şeyler Türk aile yapısın bozmaktadır ve yok edilmelidir.

Kürt Kahpesi Gülten Kışanak Ağlıyor Cennetmekan, Merhum Esat Oktay Yıldıran’ın teröristlere neler yaptıklarını Orospu Gültan (Kışanak) anlatıyor.


“Size sadece şu kadarını anlatayım: Cezaevi Müdürü Binbaşı Esat Oktay Yıldıran vardı… Bir gün bizim kadınlar koğuşuna girdi… Herkes ayağa kalktı, ben kalkmadım… Sırf içeri girdiğinde ayağa kalkmadım diye, sırf bu gerekçeyle beni köpeği Co’nun kulübesine tıktırdı. Köpeğinin bile kalmak istemediği, pislik içinde, küçücük bir kulübeydi bu… Bir gün değil, iki gün değil, bir ay değil, iki ay değil, tam altı ay orada kaldım. Nefes almanın bile zor olduğu o kulübede bana her gün dayak attılar, her gün işkence yaptılar.” Oktay Yıldıran büyük adamdı, kime nasıl davranacağını çok iyi bilen bir komutandı. Komutanımızın ruhu şad, mekanı uçmağ olsun.


Yeniçeriler Kalp Masajı Yapmaz Kalp Söker

“Hayata El Ver” sosyal sorumluluk projesine katılan MHP’li Yeniçeri, kalp masajının nasıl yapılacağını öğrendi. Özcan kendisine sorulan bir soruya verdiği cevapta; “Öcalan’a bile kalp masajı yaparım” diyerek etrafındakileri şaşırttı.” Türkiye gerçekten rezil bir ülkedir. Ülkede siyaset yapanlara iyi bakın. Bunların çoğu kanı bozuktur. Mesela şu MHP’li Özcan Yeniçeri. Bu gafil bilmiyor ki gerçek yeniçeriler düşmana kalp masajı yapmaz gider onun kalbini söker. İşte MHP’lilerin nasıl bir gafillik içinden olduğunu anlamanız için meclise gönderdiği siyasetçilere bakmanız kâfidir. Boşnağından Çerkezine kadar hepsi içlerinden mevcut bunların. İşte Türkiye’de milliyetçilik budur. Milliyetçilik demek virüs sevmek demektir. Peki biz milliyetçi miyiz? Haşa ve Kella! Biz bu gafillerle zinhar aynı kategoride değiliz.


Türkler ve Güreş Küçüklüğünde güreş yapmayan çocuklar büyüdüklerinde ibne olur, gavat olur, embesil olur. Her Türk genci ufakken güreşe tutuşturulmalıdır. Arkadaşlarınızın çocukları ile kendi çocuğunuzu kapıştırın. Komşuların çocukları ile kapıştırıp tempo tutun. Çocuğu güç ve zafer arzusuyla doldurun.


Satranç Dersleri Okullarda Zorunlu Olmalıdır Satranç zekayı geliştiren bir oyundur. Oyuncu kendini gerçekten savaşta zanneder ve askerlerini yanipiyonlarını ona göre hareket ettirir. 24 saatte sonuç alınamayan satranç oyunları bile vardır. Timur, II. Beyazıd, Yavuz Selim, Emir İsmail satranç oynayan bazı hükümdarlardır. Günümüzdeki en son satranç üstadı Magnus Carlsen’dir. Timurlenk ise satranç konusunda çığır açmış, kendine özel taşlar yaptırmıştır. Yani satranç tahtasını onbire çıkarmış ve taşlara iki deve, iki zürafa, iki boğa, iki aslan, iki debbâbe, iki öncü, bir vezir, bir gözcü ve diğer bazı taşları eklemiştir. İki binden fazla yayınlanmış satranç türevi vardır. Bunlardan en çok oynananı Çin’de xiangqi, Japonya’da ise şogidir.

1770 yılında Yabancılar tarafından yapılan Satranç oynayan robotun adı da (TheTurk) Türk’tür. Düşünün, yabancılar robot yapıyor ve robota Türk adını veriyor ve bu 1770 yılında. Yani bizim düşüşte olduğumuz, İslam ve cehalet bataklığı içinde kıvrandığımız zamanlar. Buna rağmen yinede yabancılar bizim zekamızdan dolayı robota Türk adı veriyorlar. Hatta Terminator Sarah Conner Chronicles adlı televizyon dizisinde Satranç oynayan, dünyayı ele geçirip insan ırkını yok etmek isteyen yapay zekanın adıda Türk’tür.


Türkler zekidir, zeki oldukları için bu tür şeylere konu olmuşlardır. Üstün Türk ırkı için tüm Türk çocuklarına okullarda satranç öğretilmelidir. Satranç, ırkçı bireylerin vazgeçilmezidir, bir savaş oyunudur ve bu oyunu da en iyi Türkler oynamak zorundadır.

Cübbeli Ahmed Hoca gibi adamların dediklerine ise kulak tıkayın. İslam’a göre satranç harammış. Peki bundan bize ne? Türkler zaten yeterince İslam’a hizmet etti ve bunun karşılığında hiçbir şey görmedi. Artık bu tür hezeyanlardan kurtulmanın zamanı gelmiştir. Tigir:Er Düşünce Sistemi ile yeni ırkımız tüm evrene hakim olacaktır. Şimdilik Cübbeli gibiler zehir kusmaya devam etsin.


İndir O Bacağını Köle!

Sanki dünyayı fethetmiş gibi tribe girmiş amına koduğumun kölesi. Dişlere bak. Tipsiz nursuz orospu çocuğu. Köklerine, yamyamlık hayatına hasret kaldığı için K-Virüslerinin arasına karışmış. Bu kölenin adını öğreninceye kadar biz bunu erkek sanıyorduk, yandan bakınca Wesley Snipe’ı andırıyor köle. Meğersem dişi köleymiş. Kendisi insanlık (kürtler) için savaşa gitmiş, neresinden tutsak gülme krizine giriyoruz. Melez köle kanı ile acunu daha fazla kirletmeden geberdi gitti.

Küba Hakkında Malumat Sosyalizmi övenlerin geneli hep zengin ve ünlü olan kişiler. En lüks arabalara binerler, villalarda otururlar. Bir öğün yemek parası bir ailenin haftalık gideri kadardır, ama solculara şirin görünmek için sosyalizm mesajları yayınlarlar. Solcular zaten salak olduğu için hemen kanarlar ve bu insanları yüceltirler. Sol ideolojilerin ne kadar salakça ve samimiyetsiz olduğunu buradan anlamış oluruz.


Milletin Küba’yı övmesi kadar saçma bir şey yok. Millet açlıktan birbirini sikiyor, fuhuş olmuş 1 dolar ama Küba çok iyi diye kıçını yırtıyor millet. Ahlak yok, töre yok. Hiçbir bok yok. Fuhuşun ve uyuşturucunun ülkesi. Çok özgür, her şey mükemmelsanıyorlar alakası yok, Marta Beatriz Ferrer Cantillo 15 yaşında bir kız çocuğu eylem düzenlediği için polisler tarafında tecavüze ve işkenceye uğradı. Bu geri zekâlılar internetin, bilgisayarın ne olduğunu bilmiyordu. 2013’de çıkan bir karar ile Küba vatandaşları bilgisayar sahibi olmaya başladı, tam geri kalmış aveller. Öyle fakir ama gururlu mutlu falan da değiller. Oranın halkı tam anlamı ile geri kalmış, Afrika kabileleri ile cehalette kafa kafaya yarışırlar. Kadının orada bir değeri yoktur, çünkü Kübalı kadın orada sadece fahişedir. Ayrıca Küba’da halkların kardeşliği saçmalıkları da yoktur, zencilerden nefret edilir. Bütün pis işleri onlara yaptırırlar, regla de ocha (afro küba) kültür müzesi vardır. Küba’da, bilerek zencileri düşük ırk ve geri kalmış olarak gösterirler. Ama Türkiye’deki komolara bakarsak Küba dünyanın en adaletli, eşit ve mükemmel ülkesi. Solcular zaten salak olduğu için bunların yücelttiği ne varsa her şey değersizdir.


Kübaya bir Kürt gitse zenciden daha kötü muamele görür, pis kürt neden geldin buraya? Pis kürt seni burada istemiyoruz derler. Oranın polisi de tam gavaddır, orospuluk yapan kadınları karakola tıkar ve tecavüz ederler. Ayrıca devlet herkese yardım ediyormuş, devlet herkesi doyuruyormuş, ya amına koyayım kim uyduruyor bunları? Adamlar iki kuruş para verip halka siktir çekiyorlar, aileler geçinemediği için orospuluk yapıyorlar. Küba istila edilmeye değecek bir ülke bile değildir, çünkü değerli hiçbir şeyi yoktur.

Çingenelerin Ana Vatanı Hindistan’dır Çingenelere baş belasıdır. Sığıntıdır. Ana vatanları Türkiye değildir. Hindistan’dan gelmişlerdir. Bulunduğu her ülkede çıkıntılık yaparlar. Kürtlerin gelişmemiş versiyonlarıdır. Türkiye’de geçim kaynağı hırsızlıktır, oto teybi çalmaktır. Cennet Mahallesi gibi etnik özürlü dizilerle millete sempatik gösterilmeye çalışılırlar. Zorla millete çiçek satarlar, satın almayanların üzerlerine saldırırlar. Çok yüzsüzdürler. Yok edilmelidirler. Avrupalılar ile akrabadır çingeneler. Dil ve ırk olarak HintAvrupa grubunda yer alırlar. Türkleri sürekli aşağılayan Avrupalı Şarlken’in piçleri acaba buna ne buyuracaklar? Güya kendileri üstün ırk ama Türkler aşağı ırk. Buna kargalar bile güler!


Şarlken’in piçleri haddini bilecek. Bizi Arap yapan bazı Avrupalı beyinsizlere de şunu diyoruz. Araplar Hint-Avrupa ailesindendir. Hem ırk hem de kan bakımından İngilizler, Fransızlar, Almanlar ve ilâh… hepsi kardeştir. Türklerin ise Araplar ve Çingeneler ile Irk ile dil bağı yoktur. Avrupalılar aşağı olan birilerini görmek istiyorlarsa kendilerine baksınlar.

Saddam ve Kürtler 16 Mart 1988’de Saddam ve Kimyasal Ali temizlik yapmıştı. Kürt diye adlandırdığımız değişik canlıları yok etmişlerdi, bu K-Virüsleri yaşadığı her yerde katliama uğruyorlar, aşağılanıyorlar, istenmiyorlar. Bu ne demek? Kürt sorundur demek. Eğer ki her yerde aynı muameleye tabi tutuluyorsa sorun Kürdün kendisindedir. Sorunları gidermek için ne yapmak lazım? Sorun çıkaranı yok etmek lazım, olay bu kadar basit. Şimdi bazıları diyebilir, Türkler de istenmiyor diye. Cevap verelim, Türkler bulundukları yerde Kürtler gibi sorun çıkartmamıştır. Avrupa’ya yerleşen Türkler efendice işlerini yaparlar, Kürtler ise hep sorun çıkartırlar. Türkleri istememelerin nedeni ise tarihten gelen eziklik duygusundandır. Çünkü Türk acunu yönetmiştir. 72 milletin tepesine oturmuştur.


Onlar Şii Biz Sunniyiz Bu Şişko Özal hainin tekidir. Ermenistan-Azerbaycan savaşında, “Onlar Şii biz Sunniyiz” diyerek Azerbaycan’a sırt çevirmiş bir Kürt piçidir. Saddam Kürtleri tek tek avlarken bu piç Kürtleri Türkiye’ye sokmuş ve Kürtleri başımıza sarmıştır. Tam anlamıylada bir Amerikancıdır. Amerika’nın Truva atı olarak Orta Asya’ya girmeye çalışmıştır. Bazı salaklarda bu şişkoya Turancı demiştir. Ayrıca tam anlamıyla bir alagavattır. Bu salak gazinolarda sikini taşşağını dolaştırırken karısı Semra Özal jigolo tutup kendini siktiriyordu. Çünkü bu salak karısını bile sikemeyen beceriksiniz teki. O göt göbekle sikmesi de imkansız zaten. Bülent Ersoy’da 2011 yılında Semra Özal’a bir lokantada bu yüzden “Orospu” diye bağırmıştır.


Acizlik ve Zayıflık Eğer kazanmak istiyorsak düşmandan daha acımasız ve daha merhametsiz olmalıyız.


Dünyadaki hiçbir İmparatorluk kan ve gözyaşı olmadan kurulmamıştır. Şüphesiz ki bizim atalarımızda kan dökerek, istila ederek İmparatorluk kurmuştur. Eğer düşmana acırsanız ileride başınıza bela olurlar. Özellikle iç düşmanlar, içimizde dolananlar, Türk gibi gözükenler… Zayıf acıma. Hayvanlar aleminde Aslan ceylanı avlarken “Bu zayıf ben buna saldırmayayım” demez. Gider zayıfı avlar ve karnını doyurur. Çünkü bu doğanın kanununudur. Zayıf olan yok olmaya mahkumdur. Acizlik gayri Türklere has bir durumdur. Bir Türk asla aciz duruma düşmemelidir.

Bu Dünya Bize Yetmez Biz sadece bu dünya ile yetinecek kadar dar düşünemeyiz. Çünkü biz Türküz. Savaşmak, istila etmek bizim kanımızda var. Diğer gezegenlere açılmak için öncelikle sahip olduğumuz dünyadaki her şeyi sömürmemiz ve yüce Türk ırkının en ileri teknolojiye sahip olması gereklidir.

Bu resimde gördüğünüz kara parçası Grönland’dır. Bu Grönland Danimarka’ya bağlı Özerk bir bölgedir. Biraz şaşırmış olabilirsiniz, bu ufacık Danimarka nasıl oluyor da kendisinden bu kadar büyük bir yeri himayesine aldı. Neyse bizim konumuz bu


değil şimdi. Millet geri zekâlı olduğun içi Grönland denildiği zaman “Buzullar eriyor, hayvanlar ölüyor” diye ortalığı velveleye veriyorlar. Çünkü bazı şeyleri öğrenmemizi istemiyorlar. Boş beleş şeylerle kafamızı dolduruyorlar. Bu Grönland denilen yerde Suudi Arabistan’daki kadar Petrol olduğu söylenmektedir. Hatta Danimarka bir kaç yıl önce, “Grönland’da bir şey çıkarsa Danimarka hak sahibi olamayacak” diye sözleşme imzalamıştır. Bunu yapmasının nedeni ise Grönlandlıların rahat durmaması ve bağımsızlık istemesidir. Danimarka’da nasıl olsa amına koduğumun buzunda balıktan başka ne var diyerek böyle bir anlaşma imzalamıştır. Fakat anlaşma götünde patladı, zira bir İngiliz Şirketi Grönland’da petrol tespih etti. Şimdi Danimarka hükümeti hain olarak anılmaktadır. Neyse sadede girelim, neden bu tarz yerlerde bizim de parmağımız yok? Şimdi petrol İngilizlere gidecek. Bu arada bilmeyenler için, Grönland Özerk bölge olduğu için Avrupa Birliğine üye değildir. Zaten daha önce üyeydi sonra üyelikten çıkmıştır.

Boş Beleş Yaşayan Nankör Virüsler Atalarımızın kan dökerek yurt edindiği bu topraklarda etnik döküntüler boş beleş yaşayıp, Türk’ün kuyusunu kazmaya çalışıp birde utanmadan zaferlerimize ortak oluyorsa, başına gelecek her türlü soykırımı hak ediyor demektir.


“İnsaniyetperverlik köpekliktir. İnsaniperverlik yüksek gurur ve haysiyet duygularına zıttır. İnsaniyetperverlik domuz katolik papazının ve sinsi protestan misyonerinin kendi alçakça maksatlarına âlet edindikleri bir tuzaktır. Hayır! Biz barışta da değiliz. Biz savaşçıyız…” Nihal ATSIZ

Themis Heykeli Denen Ucube Bütün Devlet dairelerinden bu Yunan Orospusunun heykelini görmek zorunda mıyız? Nedir bu Yunan özentiliği. Bu Themis denilen kahpe adaleti temsil ediyormuş. Peki bundan bize ne? Koskoca Türk tarihinde adaletiyle ünlü birini bulamadılar da bu Yunan Fahişesini mi buldular ki her yerde bunun heykeli var? Bir taraftan Arap kültürü diğer yandan Yunan kültürü. ULAN YETER! BIKTIK ARAP’ın Dininden ve Batının pisliğinden.


BİR ALAGAVADLIK DESTANI Ç-Virüsleri neden balık yemez? Vatansız olan toplumlar her yerden sürülmeye mahkûmdur. Ç-Virüsleri de kaderine boyun eğmiştir. Bu Virüsler, adını kölelikten alan Slavların topraklarında sefasını sürerken topluma mikrop saçıyorlar diye Çar tarafından sürgüne tâbi tutulmuştur. Bu sürgün esnasında Ç-Virüsleri isyan etmeye başlamışsa da bir bok becerememiştir ve daha da bir bok beceremeyeceğini anlayan virüsler kurtuluşu barış antlaşmasında aramıştır, ama adını kölelikten alan Slavlar ise virüslerin bu anlaşmasına yakınlaşmamış ve ne kadar virüs varsa sürgün etmeye başlamıştır. Virüslerin aralarında çakal olanlar vardır, bunlar tren veya yayan olarak gitmek istememiştir ve gemi biletleri almışlardır, aklı sıra çakallık edip rahat rahat göç edecekler, ama diğer yandan daha çakal olanlar vardır. Bunlar ise gemi sahipleridir, 100 kişilik kapasitesi olan gemi sahipleri 500 kadar virüsten bilet parası almış ve onları gemilere sokuşturmuştur. Bu gemiler ise fazla yükten denizin ortasında batarak yarrağı yemiştir. İşte asıl komedi de şimdi başlıyor, gemi batma olayını ise Ç-Virüsleri Balıkların İntikamı olarak görür, herkese balıklar bizim akrabalarımızı yedi, biz önceden çok balık yedik bu yüzden balıklar bizden intikam alıyor diye yıllardır ortalığı yaygaraları ile doldururlar. İşte, bir avellik örneği. Bu yüzden dolayı ÇVirüsleri balık yemiyor. Çünkü balıklar Ç-Virüslerinin atalarını yediği için kendi atalarını yemiş gibi oluyorlarmış. Kafaya bakın. Her taraflarından bir eziklik, bir acıtasyon,bir avellik akıyor.


Şimdi bu aptalca olaya eminim pek çoğunuz inanmayacak. Bu kadar da olmaz diyeceksiniz. Ama oluyor işte.

Huzur İnsanlara Göredir!

İnsanlar tarafından edilen beddualar dinimize olan bağımızı sıklaştırıyor. İnsanların iftiralarını, hazımsızlıklarını, yalanlarını gördükçe onlara acı verdiğimizden emin oluyoruz. Bizler, insanlığın başına bela olmak için yaratıldık ve yaratılış amacımızdan sapmayacağız. Huzur insanlara göre,


Huzursuzluk ise bizden size hediye.Boşuna sevinmeyin! Zaferler bize yazılmıştır. Fikirlerimizi bulaşıcıdır!

Zombilere ve Çobanlara Uyarı!

Anadolu piçleri ve Rus çöpü çobanlar, zombi sürüsü gibi uyuz uyuz buraya akın ediyor ve zehirlerini kusuyor. Bizler bu zehirleri antidot vazifesi gören amentüler eşliğinde savuşturuyoruz lakin bu evlad-ı zaniyeler otağa gelmeye devam ediyor. Dediklerimizi kaldıramıyorsanız gidin diyoruz ama yok, zombiler illa buraya gelecek sonrada şok yaşayacak, paylaşımları kaldıramayınca da çekememezlik yapacak. Arkamızdan her türlü iftirayı çirkince atacaklar. Kim bizim hakkımızda bir şey diyorsa bilin ki yalan söylüyordur. Şu otağı ne zaman açsak falanca Türkçü teşkilatın bizi dövdüğü haberi ile karşı karşıya kalıyoruz. Ulan yeter! Bunlara inananlar varsa zaten bizi hiç takip etmesin. Bizim kimseyi kazanmak, kimseye bir şeyler ispatlama yükümlülüğümüz yoktur. İlgi aramak isteyen piçler sürekli arkamızdan iftira atıyor. Piknikte domates sömüren


adamları kâle alıp seviyemizi düşürmeyeceğiz. Herkes haddini bilecek ulan! Sizler daha burada yazılanlara bile tahammül edemiyorsunuz. Esas kitapta yazılanları görün. Hepiniz ananızın eteğinin altına kaçacaksınız. Ayrıca fikirlerimizi bulaşıcıdır. Ya bizimle olup Yüce İmparatorluğun bir fedaisi olursunuz ya da yok edilirsiniz. Tigir:Er Düşünce Sistemi ile kurulacak olan mükemmeliyetçi İmparatorlukta, evrendeki hak ettiğimiz yeri alacağımızdan kuşkunuz olmasın. Yeni ırkımız tüm yaratılmışların efendisi olacak.

Biz burada yazdığımız hiçbir şeyi fantezi olsun diye yazmıyoruz. Her şey yüce ırkımızın kayrası içindir. Bizler istiyoruz ki Türk milleti avel olmasın, acuna hükmetsin. Lakin sizler sırf bize inat olsun diye düşmanla bile iş birliği yaparsınız. Sizler zavallısınız. Hepinizi krematoryumlara atacağız. Özellikle bizi hâlâ trol sananlar var, bunlar insanları kandırıyor diyenler var. Sizler gülmeye devam edin. Bol bol gülün. Cumhuriyet rejiminin tadını çıkarın. Sizi de rejiminizi de putlarınızı da yerle yeksan edeceğiz! Bunu asla unutmayın! Korkularınızı mizahla ve gavadlık yaparak bastıramazsınız. Biz her şeyi biliyor ve her şeyi görüyoruz. O kutlu günler geldiğinde sizin için çok geç olacak.


Anadolu Zombileri

Her yerden putperestlerin uğultularını duyuyoruz. Zombi gibi uyuz uyuz yürüyerek etrafa zehirlerini kusuyorlar. Televizyona bakıyoruz bir soytarılık ile karşılıyoruz, sanal acuna bakıyoruz orası daha fena. Her yerden bir avellik akıyor. Her yerden bir putçuluk fışkırıyor. Meclis denilen sirk yuvası var. Orada insanlar birbirlerine ayakkabı fırlatıyor, birbirlerinin saçını çekiyor. Gavadın biri kız hesabı açıp mecliste travestilik yapıyor. RSK denilen kurum her gün Türklüğü rezil etmeye devam ediyor. Koskoca adamlar bunları yaparken de hiç de utanmıyor. Çünkü onların tek derdi vardır o ise milletvekili maaşlarını almaktır. Millette bu adamlar için deli divane oluyor. İşte tam bir zombi memleketi burası. Anadolu zombileri yine yapması gerekeni yapıyor. T.E.D.S odaklı Teokratik Tigir:Er İmparatorluğu’nda böyle soytarılıkların olabilme ihtimali var mıdır? Haşa ve kella! Düşünmesi bile ahmakça. Lakin pespayelik rejimi cumhuriyette her şey olur. Zaten bu meclis daha ilk açıldığından beri böyle. Bir süre cinayetler olduktan sonra tek parti meclisi yönettiği için çok fazla şamata gürültü olmadı lakin zevk-ü sefaya iyi daldılar ve meclisi iyice tulumbacı koğuşuna çevirdiler. Hatta


1937 yılında Frenk ellerinden dansöz bile getirtti gafiller. Güya muasır medeniyetlerin seviyesine çıkıyoruz böylece. Sizin medeniyetinize sokayım! Ey Anadolu zombileri, değerli eşyalarınızı, karınızı ve kızlarınızı iyi saklayın. Zamanı geldiğinde hepsine el koyacağız! Karınızı kızınızı o meclis denilen yerde cariyemiz yapacağız.

Feto, Çaycı, Kürt

Fethullah Gülen davasına sadık bir adamdır. Çizgisini bozmamıştır. Kürtlükle alakası yoktur. Gençlik yıllarında çevresindekiler yanına gelip, K-Virüsü Said’i ziyaret edip hayır duası almasını istediğinde şu cevabı vermiştir:

“Ben bir Kürdün ayağına gitmem, gerekirse o gelir bizimle görüşür.” Diyeceksiniz ki bu adam nasıl bunu der. Çünkü Fethullah Gülen güya Nurcudur. Aslında Fethullah Gülen Nurcu değildir o sadece kendi ideolojisinin taraftarıdır. Millet cahil olduğu için Nurculuk adı altında taraftar toplamıştır. Hassan Sabbah’ın başka bir sürümüdür Fethullah Gülen. Lakin Türkiye’yi tamamen ele geçirmeden Gürcü tarafından önü kesilmiş ve itibarı iki


paralık olmuştur. Gürcü burada akıllı bir hamle yaptı. Sonuçta iktidar gölge kabul etmez. Muhakkak bir iç savaş çıkacaktı. Çaycıya gelelim. Çaycı ise pasif bir adamdır. Kendisinde dava duruşu yoktur. Hatta açık konuşmak gerekirse Fethullah Gülen bu çaycıdan daha fazla Türklüğe yarar sağlamıştır. Çaycı Kürtseverdir. Bin yıllık kardeşlikten dem vurur. Fethullah Gülen müslümanlığı öne atmasına rağmen Kürtlerin peygamberine laf sokmuştur. Türkçeyi yaymaya çalışmıştır. Tabii ki bundaki gayesi Türklüğü yüceltmek değildir fakat çaycı ile kıyasladığımızda Türklüğe daha fazla katkısı olduğunu görürüz. Çaycının devrinde pek çok ülkücü boş yere ölmüştür. Solcular ülkücü avına çıkmıştır desek yeridir. Ama insanlar avel olduğu için çaycıyı lider bellemeye devam etmektedirler. Zaten ülkücülerin çoğu iptidai bir düşünce yapısına sahiptir. Onlardan çok fazla bir şey beklememek lazım. Gelelim Kürt Said’e. Kürt Said İslam’ı bahane ederek Kürtlük davası gütmüştür. Türkiye’deki Türk milliyetçilerinden milliyetçilik bakımından bin kat daha milliyetçidir. Her daim Kürtlüğü savunmuştur. Onun ektiği tohumlar her yere yayılmıştır. Kendine Türk milliyetçisiyiz diyenler ise Türklüğün kalbine zehir ekmiştir. Bir misal vermek gerekirse Topaç Mevlana’nın öğretileri, etnik kardeşliği, Cumhuriyetçilik gibi zehirler bunlardan bir kaçıdır. Dediğimiz gibi Kürd Said Kürt milliyetçisiydi. Şu sözlerine bakalım.

“Ey Asurîler ve Keyânîlerin cihangirlik zamanından pişdar, kahraman askerleri olan arslan Kürtler!… Beşyüz sene yattınız. Yeter artık. Uyanınız.” Bir K-Virüsü bile bunları söylüyor. Peki Çaycı ne diyor? Provokasyona gelmeyin. Anlayacağınız Kürt kadar zekâ yok bunlarda. Peki biz milliyetçi miyiz? Haşa ve Kella! Bizim böyle bir zihniyet ile uzaktan yakından alakamız olamaz. Biz milliyetçi değiliz, T.E.D.S’e iman ediyoruz!


Gerici Putperest Kemalistler Kendine Osmanlıcıyım diyen kitleyi bilirsiniz. Bunlara göre Osmanlı robot yapıyordu, Osmanlı Türkiye’si Abdülhamid devrinde dünyanın en güçlü ülkesiydi. Buna kargalar bile güler. İşte Kemalistlerde tıpkı bunlar gibi hareket ediyor. Abartılı derecede yalan söyleyip zehir kusma olayını başlatanlar ilk Kemalistlerdir. Onlara göre 1923-1950 Türkiye’si her şeyi üreten dünyanın 1. sınıf ülkesidir. Osmanlıcılar da aynısını Abdülhamid devri için der. Gerçi Abdülhamid devri Kemalist devirden daha ileridedir. Neyse, işin aslı Kemalist devirde biz hiçbir şey yapmadık. Dünyada büyük teknolojik gelişmeler olurken kemalistler ne mi yaptı? Dağda tarlada çalışan adamın eline Keman verdi. Batının ilmini alacağına fuhşiyatını aldı. Açılıp saçılmayı, fuhşiyatı, dalkavukluğu, putçuluğu büyük meziyet saydılar. Bunun sonucunda ise Kemalistler yıllarımızı heba ettiler. Her şeyi geçtik, Kemalist devirde askerlerin kafasına taktığı miğfer bile İngiliz malıdır. Ey Kemalistler! Madem biz her şeyi üretiyoruz ulan miğferimiz bile niye İngiltere’den. Sizde miğfer üretecek kadar teknoloji yok mudur? Gerçi sizler Anıtkabir ipi yapmakla övünüyordunuz değil mi? Sizler güya çok Türksünüz, bu ülke Türklerindir dediniz ama ne kadar etnik varsa siyasetin üst kademelerine getirdiniz. Özgürlükçüyüz dediniz ama kendinizden farklı düşünen herkesi tevkif ettiniz. İşte Kemalist Cumhuriyet rejimi. Yalan, entrika, dalkavukluk, zevk-ü sefa, putçuluk, ikoncanlık, gavadlık, ferdiyetçilik, tarihimizi sadece malum şahsa bağlama. Malum şahsın sevdiğini sevmek, sevmediğini sevmemek…. Düşmanlarımız harıl harıl çalışırken Kemalistler ise zevk-ü sefaya daldı.


Düşünün, II. Cihan Harbi’nden yenik çıkan ülkeler bile bizi solladı. Kemalistlerden sonra ise iktidarı çöl aşıkları ele geçirmeye başladı. Türkiye dediğimiz ülke çöl aşıkları ve Cumhuriyetçi laik pezevenklerin elinde oyuncak oldu.

T.E.D.S bu tür soytarılıkların hepsine son verecek ve bizi hak ettiğimiz konuma taşıyacaktır. Sadece üzerinde yaşadığımız dünya ile yetinecek değiliz, tüm evren bize biat edecek! Frenk alametleri ve Çöl kanunlarına karşı yüce Tigir’in buyrukları ile hareket ederek arşa ulaşacağız!


İmparatorlukta Estetiğe Önem Verilecek Türkiye’de bir moda düşmanlığı almış başını gidiyor. Gerçi günümüzdeki moda anlayışına biz de karşıyız ve vakti zamanında pek çok tenkitlerimiz olmuştur. Nejdet Sançar’ın da bununla ilgili bir hayli haklı tenkitleri vardır. Lakin biz Türkiye’yi bu saçma sapan moda anlayışından kurtarıp gerçek modayı getireceğiz. Şimdilik moda yerine başka bir ad bulmadık bu yüzden bu şeye moda diye hitap etmekte fayda var. Yoksa dediklerimizi anlaşılmayacak. Moda köken itibari ile latinceden gelmektedir. Hızlı, çabuk, hemen gibi anlamlara tekabül eder. Trend kelimesini ise eğilim, yönelme gibi anlamlara gelmektedir.

Moda okuyanlar kendilerini krematoryumlara atacağımızı zannetmesin. Adam olun, efendi olun, ikoncanlık yapmayın. Modacı olacağım diye ikoncan, eşcinsel olmak gibi bir zorunluluk yoktur, fakat günümüzde böyle bir anlayış türemiştir. Bu anlayışı sizler yıkacaksınız ve Yüce


İmparatorluğumuz için yeni tasarımlar yapacaksınız. Zira İmparatorlukta estetiğe önem verilecektir. Modanın kalbi tekrardan bizim elimizde olacaktır. Şimdi diyeceksiniz ki nasıl yani, eskiden bizde miydi diye. Hemen cevap verelim. Tabii ki. Bilhassa 16. ve 18. Yüzyılda Turquerie yani Türk modası tabiri kullanılırdı. İngiliz Kraliçesinden Fransız Kralına çeşitli Düklerden elçilere kadar herkes Türk gibi giyinmek isterdi. Evlerinde “Şark Köşesi” yaparlardı. Türk gibi giyinirler Türk gibi beslenirlerdi. Lakin bu kemalistlere sorsak Osmanlı İmparatorluğu’nun Suriye’den farkı yok. Neyse şimdi konu başka yerlere gelmesin. Zira biz bunların hezeyanlarından bıktık artık. Ümmetçilerin de zaten başından kaynar sular dökülecek. Osmanlı’da kadınları çarşafla falan geziyor zannediyorlar. Yazık ki ne yazık. Tam anadolu zombisi işte bunlar. Krematoryumlar bunları cayır cayır yakarken bizler de zevkle kafatastan kımız içeceğiz. Hülasa İmparatorlukta estetiğe önem verilecektir. Yapacağınız tasarımlarla modanın kalbi bizim elimizde olacaktır. Günümüzdeki gibi ikoncanlık modası değil Tigir:Er İmparatorluğu’nun Türk modası acuna hakim olacaktır.

Osmanlı Türk Değil mi? Anadolu zombileri cehaletten ölecek. Neymiş Osmanlı Türk değilmiş ve Osmanlı’da Türk vezirler yokmuş. Bütün yönetim devşirmeymiş. Buna kargalar bile güler. Ulan bütün uğursuzlukların başladığı II. Viyana Muharebesindeki baş komutanlara bakın. Bizzat Padişah tarafından en geniş yetki ile donatılmış, padişahtan tek bir farkı kalmayan ve Serdar-ı Ekrem olarak İmparatorluğu temsil edip tüm orduları kontrol eden kişi kimdir? Merzifonlu bir Türktür. Yani Kara Mustafa Paşa’dır. Merzifonlu’dan sonra ordunun ikinci en büyük komutanı kimdir? Kırım Tatarı Murad Giray Han’dır. Yani çağın en büyük ordusuna iki Türk serdarlık ediyor. Peki buna rağmen bu gafil beşerler neye dayanarak Osmanlı’da Türk vezirler, paşalar yoktu diyor? Ulan en büyük mağlubiyeti aldığımız savaşa serdarlık edenler bile Türk. Daha neyin tantanası bu?


Hülasa şimdi burada Merzifonlu ile Kırımlıyı tenkid etmeyeceğiz zira kendileri hakkındaki malumatı kitapta vermiş bulunmaktayız. Lakin özellikle kemalistlerin aptal telkinlerine kanmayın. Osmanlı Türk değil ama Cumhuriyet Türk değil mi? Hasssiktirin lan oradan. Cumhuriyet’in ilk başkanı bile Bitlisli bir K-Virüsü. Gerisini artık siz düşünün. Güya Cumhuriyet’in başında da ırkçı biri var birde… Neyse konu çok farklı yerlere gitmeden bunu buradan sonlandıralım.

Mustafa Kemal ve NWO Öncelikle biz bu konuyu Mustafa Kemal Paşa’yı tenkid etmek ya da ona iftira atmak için açmıyoruz. Bunu belirtelim.


Şimdi gelelim Atatürkçü zümreye. Bütün Atatürkçülere baktığımızda hepsinin NWO’ya yani Yeni Dünya Düzenine karşı çıktığını görüyoruz. Aynı zamanda bunlar Mustafa Kemal’in izindeyiz diyorlar. Bu nasıl tezatlıktır? Mustafa Kemal Paşa Nutuk adlı kitabında NWO’yu methetmiştir. Dinlerinve milliyetlerin olmadığı dünya düzenine yeşil ışık yakmıştır. Lakin Banu Avar ve avanesi (Buna İdeoloji Orospluğunun Lideri D.P ve onun eski müridi G.F’de dahildir) her tv kanalında avazı çıktığı kadar bağırarak NWO düşmanlığı yapıyor ve bunu yaptıkları zamanda sürekli Mustafa Kemal’den dem vuruyorlar. Tamam, biz sizlerin putçu olduğunu zaten biliyoruz lakin Mustafa Kemal Paşa NWO’ya düşman değilken siz nasıl oluyorda Mustafa Kemal’i öne atarak NWO düşmanlığı yapıyorsunuz? Tabii bir de Mustafa Kemal’i Turancı olarak gösterenler var. Bununla ilgili zaten daha önce malumat vermiştik. Açıp nutuk okursanız orada Turancılıkla ilgili malumatı görürsünüz. Ulan ülkenin her yerinden bir samimiyetsizlik akıyor. Nereye baksak bir gavadlık, samimiyetsizlik, riyakarlık görüyoruz. Mustafa Kemal bile bu avelleri görse onlarda iğrenirdi. Siz nasıl benim izimden gidiyorsunuz diye. Nutuktaki bölüm: “Efendiler, bütün insanlığın görgü, bilgi ve düşüncede yükselip olgunlaşması, Hristiyanlığı, Müslümanlığı, Budizmi bir yana bırakarak basitleştirilmiş ve herkes için anlaşılacak duruma getirilmiş saf ve lekesiz bir dünya dininin kurulması ve insanların, şimdiye kadar kavgalar, çirkeflikler, kaba istek ve iştahlar arasında bir sefalethanede yaşamakta olduklarını kabul ederek, bütün vücutları ve zekâları zehirleyen zararlı tohumları yok etmeye karar vermesi gibi şartların gerçekleşmesini gerektiren «birleşik bir dünya devleti» kurma hayalinin tatlı olduğunu inkâr edecek değiliz.” http://www.atam.gov.tr/nutuk/hilafet-konusunda-halkin-suphe-veendisesini-gidermek-icin-yaptigim-aciklamalar


Sigara İçmek

Bizi samimiyetle takip edipte sigara içenler varsa derhal bizi takibi bıraksın ve kendini öldürmeye devam etsin. Sigara ırksal üstünü yok eden bir keyfiyet alametidir. Ayrıca Müslüman olan birinin de dinen sigara içmesi caiz değildir, çünkü Allah sana vücut vermiş, organ vermiş. Sen ise Allah’ın emanetine ihanet edip o organlarını pisletiyorsun. Neyse, zombi veyahut köle olmak istiyorsanız içmeye devam edin. Nasıl olsa krematoryumlarda o pis ciğerinizden enerji elde edilecektir. Türk gençliği kendini değil diğer ırkları zehirlemelidir. Her türlü uyuşturucu maddeyi üretmeli ve bunları Avrupa ile Asya pazarlarına sokmalıyız. Aveller bizim mallarımız ile zehirlesin ve bizim de hazinemiz zenginleşsin. Ayrıca toplumları bu şekilde avareleştirerek onları daha kolay kölemiz yaparız. Bakın Yahudiler bu konuda çok şuurludur. Kendilerine yapmadığı her işi başkalarına uyguluyorlar. Pek çok zehirli fikir akımı Yahudilerden peydahlanmıştır.


“İktidara geçtiğimiz zaman yeni Anayasanın birinci maddesi sigaranın yasaklanması hakkında olacak. ” Nihal ATSIZ

Rıza Nur, Çöl Aşıkları ve Kemalistler


Son zamanlarda çöl aşıkları tarafından Rıza Nur’un yazıları kaynak gösteriliyor. Bundan mütevellit Kemalistler de iyice zıvanadan çıkmaya başladı. Rıza Nur için Müslüman ve Şeriatçı diye arkasından ithamlarda bulunuldu. Lakin bunların yalan olduğunu uzun uzun açıklamaya gerek duymuyoruz. Çünkü Rıza Nur gibi bir melunu İslamcı göstermek ancak Kemalistlerin seviyesinde bir itham olabilir. Aynı ithamı Nihal Atsız’a da yapmıştı bu Kemalistler. Hatta bunu yapanlardan biri sol eksenli milliyetçilerin ve solcuların kalemi Sinan Meydan’dır. Lakin Sinan Meydan rehberimizi “Kemalizm” karşıtı olarak göstermesiyle de iftihar ettiğimizi söyleyebilirim. En azından bu konuda dürüstler. Bizim en çok dikkatimizi çeken husus özellikle gizli kemalistlerin yani malum zümrenin, Rıza Nur’un hatıratı hakkında asılsız şeyler yayınlamaya başlaması. En komik açıklama ise hatıratı Rıza Nur değil Kadir Mısıroğlu yazmış. Atsız’da güya hatıratı okuyunca Rıza Nur’dan soğumuş. Buna kargalar bile güler. Ayrıca hatıratı gören ilk kişi Kadir Mısıroğlu değildir. Biz bunların belgelerini daha sonra paylaşacağız. Zaten daha önce buna benzer bir belge paylaşmıştık. Hatıratlardan dolayı Atsız ile Kadir Mısıroğlu arasında geçen bir husumet vardı. Velhasıl kemalistler ve özellikle gizli kemalistler boş yere kıvranmasın. Büyük adamlar kanunla korunmaz. Çünkü büyük adam zaten büyüktür. Onu korumak için kanuna gerek yoktur. Cumhuriyet çocuklarının çöl aşıklarını bahane edip her önüne geleni gerici ilan etmesi de gülünçtür. Siz gerici görmek istiyorsanız önce bir aynaya bakın. 2017 yılındayız ama daha 1920’li yılların Türkiye’sinde kalmışsınız. Ayrıca Önderimiz Rıza Nur gerici değildir, aksine terakki taraftarıdır. Lakin önderimizin yazılarını okuduğunuzda sulanmış beyniniz birden bire kuruduğu için bu terakkiyi anlayamazsınız. Son olarak, çöl aşıklarıda önderimizi kaynak olarak göstermekten vazgeçsin.


Elimizden kaçan imkanlar Bakıyoruz, bizimkiler bir çok şeyi zamanında icat etmiş ya da dünya arenasına tanıtmış ama hiçbir şeyin kaymağını yiyememiş. El alemin gavuru bizden görüp zenginleşiyor. Reklam, dağıtım, propaganda… Anadolu zombileri bunlarda çok geridir. Çünkü anadolu zombisi putçudur. Onun tek ibadeti putlara tapmaktır. Anadolu zombileri sadece şahısları değil siyasi rejimleri de put yapar.

Yoğurdu dünyaya tanıtan biziz ama elin Yahudisi yoğurdun içine iki tane meyve atıyor ve kapitalizmin kitabını yazıyor. Sonra ise ticarette köşeyi dönüyor. Kahve de aynı şekilde. Her yer Amerikan kahve şirketleri ile dolu. Lale de eskiden sadece Osmanlı topraklarında yetişirdi lakin bizler Avrupa’ya lale tohumu gönderiyoruz ve sonra elin Hollandalısı lale ticareti


ile zengin oluyor. Resmen kepazelik. Biz bunları görünce kahroluyoruz. El alem bunlarla ülke ekonomisini geliştiriyor, bizler ise ekonomik krizle boğuşuyoruz. Millet parasızlıktan et yiyemiyor. Elin Japonu et yiyerek beynini geliştiriyor teknoloji icat ediyor.

Biz de ise bir bok yok. Türkiye insanları putçuluk derdinde. Adam utanmadan otağa gelip pespayelik rejimi Cumhuriyet’i savunmak için paylaşımların altına zehrini kusuyor inanılır gibi değil. Lakin başa geçtiğimizde Tigir:Er Düşünce Sistemi ile tekrar hak ettiğimiz konuma geleceğiz ve o konumdan asla aşağıya düşmeyeceğiz.

Hülasa putları yıkmazsanız daha çok geri kalacağız. Ya birer put yıkıcı olacaksınız ya da putlarınızın altında ezileceksiniz. Vücudunuzdaki zehirleri yok etmek ve içinizdeki putları yıkmanın yolu size verdiğimiz antidotlarda gizlidir.


Ankara Savaşı ve TRT’nin Avellikleri

TRT okul denilen bir televizyon kanalı var. Bunun aynı zamanda youtube kanalı da mevcuttur. Bu TRT okul güya talebelere, çocuklara tarih öğretiyor. Biz bunların izletilerine baktık resmen kepazelik. Tarihi açıdan da milli ruh aşılanması bakımından da beş para etmez. Açık konuşalım, bunları hangi evlad-ı zaniye hazırlıyor?


Evvela şu Ankara Savaşındaki rezilliklere bir göz atalım.

Osmanlı ordusuna Selçuklu bayrağı, Timur ordusuna ise günümüz Moğolistan bayrağını vermek nasıl bir akıl fukaralığıdır? Ayrıca bu Selçuklu bayrağını hazırlayan da TRT’nin kendisi. Rehberimiz Atsız bu konu hakkında malumat verdi, şimdi burada her şeyi paylaşmayacağız. Velhasıl o bayrağın Selçukluya ait olduğunu ve Osmanlı’yı temsil etmeyeceğini kendileri bilmeleri gerekirdi. Ankara niye orta doğudaki bir çöl gibi gösteriliyor? Belli ki bu izletiyi yapan avel Total War oyunun etkisinde kalmış. İzletide Timurlenk genç ama Yıldırım ise yaşlı gözüküyor. Aslında tam tersi olacaktı. Çünkü Timurlenk Yıldırım’dan yaş olarak büyüktür. Bundan da daha komiği ise koskoca savaş başbuğu Yıldırım’ı Topaç Mevlana’ya benzetmişler. Sizin evveliyatınızı sikeyim kahpe enikleri. Dahası da var. Bu tarih özürlü TRT çalışanları Korkusuz Jean adlı Frenk şovalyesini günümüz İsveç Bayrağı ile temsil etmiş. Frenk elleri nere İskandinav nere?


Bunların neresinden tutsak elimizde kalacak. İşte pespayelik rejimi Cumhuriyet işte bu Cumhuriyet’in bir kanalı ve talebelere sunduğu izleti. Özen yok, estetik yok, şuur yok, ciddiyet yok.

Evlad-ı Mevlana

Biz bunu paylaşmak istemiyorduk ama her alanda putları yıkmak gereklidir. Osmanlı’nın Devşirme Yeniçerisi Cumhuriyet’in sözde Türk olan askerinden bin kat daha Türktür. Utanmadan şu orduya Motun’un ordusu diyenler var. Buna ilaveten Muhammed’in ordusu diyenler de var. Türklük ve Araplık arasında sıkışıp Mevlana öğretileri ile beslenen bir ordudan da ancak bu kadarı beklenirdi. Ulan Muhammed’in ordusu bile bu ordudan daha disiplinli ve savaşçıydı. Adamlar İspanya’ya kadar kan kusturdu. Arap ordusunda Tarık Bin Ziyad, Arap Ali, Halid bin Velid, Yezid, Muaviye gibi komutanlar vardı. Cumhuriyet ordusunda ne var? İşte Ruhu olmayan ordunun sonu budur. Soytarılık, ikoncanlık, ferdiyetçilik, putçuluk. Yahudisinden Çerkezzine kadar olan generalleri saymıyoruz daha…


Demokrasi ve Komünizm

Şu komünistler sürekli vızıldayıp duruyor. Yine Türkiye’nin mevcut durumundan kendilerine vazife çıkarıp gericilik yapıyorlar. Tüm komünist ülkeler anti demokratik bir şekilde yönetilmesine rağmen ve bu komünist ülkelerde fikir hürriyeti ile basın hürriyeti olmamasına rağmen bunlar utanmadan Türkiye’de demokrasi ve özgürlük istiyor. Her Allahın günü Gürcüyle kapışıyorlar. Gerçi Gürcü bunları pek siklemiyor ama orası da ayrı bir konu. Hülasa bunların neresinden tutsak elimizde kalacak. Hadi biz bunları bir kenarı atalım.


Bize komünizm sayesinde gelişmiş bir tane ülke gösterin, eğer gösterirseniz biz komünist olacağız. Lakin gösteremezler çünkü komünizm bildiğiniz gibi gittiği her yere açlık ve sefalet getiren iptidai bir rejimdir. Daha ötesi yoktur. Biz istiyoruz ki içinde bulunduğumuz ülke gelişsin, putlarla boğuşmayalım. Lakin Anadolu’nun her yerinden putçuluk fışkırıyor. Sadece şahıslara değil siyasi rejimlere bile tapılıyor. Sol kafalar buna örnektir. Rusya bile komünizmi bıraktı ama bu aveller utanmadan Türkiye’ye komünizm getirmeye çalışıyor. Avrupalılar terakki derdinde anadolu zombileri ise gerileme.


Necip Fazıl Kısakürek ve Nazım Hikmet Necip Fazıl iyi bir şair ve iyi bir edebiyatçıdır. Edebi yönüyle Nazım Hikmetof’u yerden yere vurur. Lakin komünistler fesat olduğu için Necip Fazıl’ın bu yönünü hiç çekemezler. Onlara göre en büyük şair ve edebiyatçı Nazım Hikmetof’dur. Bu külliyen yalandır. Mesela Nazım Hikmet’in Mustafa Kemal aleyhine yazdığı şu şiirin ilkelliğine bakalım

“Trabzondan bir motor açılıyor Sa-hil-de-ka-la-ba-lık! Motoru taşlıyorlar Son perdeye başlıyorlar! Burjuva Kemal’in omuzuna binmiş Kemal kumandanın kordonuna Kumandan kahyanın cebine inmiş Kahya adamlarının donuna Uluyorlar Hav… hav… hak… tü ” Şimdi bunları yazan biri Necip Fazıl ile kapışabilir mi? Kesinlikle hayır. Necip Fazıl edebi yönden güçlü bir adamdır lakin karakter bakımından 5 para etmez adamın tekidir. İftira


atmayı çok sever. Ziya Gökalp’in vefatından sonra çok iğrenç bir iftira ortaya atmıştır. Aynı zamanda gelmiş geçmiş en büyük dalkavuklardan biridir. Dalkavuklukta Kemalistler ile kafa kafaya yarışır.

Nihal Atsız – Necip Fazıl – Mustafa Kemal Necip Fazıl ve Nihal Atsız “Atatürk İlke ve İnkilaplarına” karşı geldiğinden mahkeme huzurunda bulunurken. Necip Fazıl ile Nihal Atsız’ın geçmişte birlikte çalıştığı zamanlar olmuştur. Irkçılık davasından sonra Necip Fazıl ırkçıları evinde ağırlamış ve onlara rakı balık ziyafeti çektirmiştir. Rehberimiz vefat ettikten sonra ise Necip Fazıl tarafından tenkide ve iftiraya maruz kalmıştır.

Sarı Selim (Sultan II. Selim)


Devlet işleri ile ilgilenmediğinden sevdiğimiz biri değildir. Lakin balkan fışkırığı Arnavutları Türk ahlakını bozuyor diyerek anadoluya girmesini engellemesi sebebiyle gözümümüzde büyük bir iş yapmıştır. Şimdi ise anadolu fışkırıklardan geçilmiyor.

Üniter Devlet-Eyalet Sistemi


Son zamanlarda eyalet düşmanlığı yapanlar türedi. Bunu yapanlar ise genelde milliyetçi zümre. Sizler Japonya’dan Macaristan’a kadar olan coğrafyayı üniter devlet yapısı ile mi yöneteceksiniz? Hani Turancısınız ya o bakımdan diyoruz. Japonya’da yaşayan adamla Macaristan’da yaşayan adam niye aynı vergiyi versin ya da aynı kanunlara tabi olsun? Bunun mantığı nedir izahatı nedir? Adamlar Gürcüye düşman olacağım diye her şeyi reddediyor. Ulan sanki Türk devletleri bu zamana kadar üniter yapı ile yönetildi. Bu üniter devlet zırvalığı tipik bir Kemalist propagandasından başka bir şey değildir. Kürtler, Boşnaklar, Çerkezzler, Pomaklar, Arnavutlar ve envaı çeşit etnik döküntü üniter devlete göre Türk oluyor, Allahlarının ise kim olduğunu söylemeye gerek yok. Sonra bunlar polis oluyor, asker oluyor, jandarma oluyor. Bir de öldüklerinde başımıza şehit diye geliyorlar. Şimdi avelin biri çıkacak, siz nasıl oluyorda üniter devleti yapısını savunmazsınız, diyecek. Ulan biz İmparatorlukçuyuz. Ne üniteri!

Tigir:Er Emperyalizmi


İstilacı ve şuurlu başbuğlarımız önderliğinde yoksullar zenginleşti, fakirlik suç sayıldı. Ülkemize bereket geldi. Erlerimiz cenk etme arzusuyla yanıp tutuştu. Düşmandan aldığımız ganimetler refahımızı ve moralimizi yükseltti. Bu kutlu günlerde düşmanlar önümüzde secde ediyor, bizden aman diliyor, altınlarını ve gümüşlerini sandıklar içinde önümüze yığıyor, kadınlarını otağımıza sunuyordu. Ne demişti rehberimiz Atsız? Tanrı kızlar yaratmış erlere satmak için. Tekrardan refah mı istiyorsunuz? Bereket mi istiyorsunuz? O zaman Tigir.Er Emperyalizmi ile buna ulaşabileceksiniz. Bizler putçular gibi geçmişte debelenmeyeceğiz, geçmişin kudretini geleceğe taşıyacağız! Hakkımız olanı tekrar alacağız. Kainat bizim mülkümüz olacaktır.


Tiberius Gracchus, Komünistler ve TBMMRoma Senatosu Tiberius Gracchus’u Komünist İlan Eden Zihniyet

Eline her kalem alanın tarihçi kesildiği Türkiye’de pek çok zehirli fikriyatlar hakimdir. Türkiye içinde küçük bir zümreyi kapsayan komünistlerde, millete karşı zehrini akıtmayı ihmal etmemektedir. Spartaküsü Komünist yapan sol kafalar, daha da ileri giderek Tiberius Grakus’u da komünist yapmaktadır. Bunlara göre Tiberius’un yaptığı toprak reformu aslında komünizmden başka bir şey değilmiş. Buna kargalar bile güler. Komünizmde her şey devlet malıdır. Özel mülkiyet hakkı yoktur. Tiberius ise bu aveller gibi düşünmüyordu. Özel mülkiyet ve vatandaşlara toprak verilmesi komünizme zıt bir meslektir. Sırf senato ile ters düştü diye bu Romalıyı komünist yapmak nasıl bir avelliktir? Madem konu bu adamdan açıldı o zaman bir iki kelam edelim. Kendisi general ve tribündür.


İspanya’da kanlı savaşlar veren Emperyalist Roma’nın bir generali olan Mancinus orada savaştığı Numantiler ile sulh yapmak mecburetinde kalmıştır. Sulh yapmasının doğru ya da yanlış olması bakış açınıza göre değişir. Çünkü elinde bulundurduğu kuvvet düşmandan sayıca azdı ve bir süre sonra yaptığı hata yüzünden dar bir alanda sıkışmıştı. Savaşılması halinde elindeki 20 bin Romalı askerin ölmesi gerekmekteydi. Hülasa bu sulh için bir etkendi. Numantiler aslında barış yapmak istemiyordu fakat Tiberius’un babası onurlu ve dürüst bir adamdı. Daha önce pek çok savaşlara katılmış ve sözünün eri olmasından mütevellit düşmanları bile kendisine saygı duyardı. Binaenaleyh Numantiler de Tiberius’un şeref sözü vermesi halinde sulh yapılacağını onayladı. Tiberius aynı zamanda General Mancinus’a danışmanlık yapıyordu. Tiberius babasından gelen prestiji iyi kullandı ve barış antlaşması imzalandı. 20 bin Romalı’nın ölmesine engel oldu. Olaylar Roma senatosunun kulağına gittiğinde bir kargaşa bir, kıyamet kopmaya başladı. Tıpkı günümüzdeki TBMM’deki olaylar gibi. Herkes birbirine küfür ediyor, şişe ve ayakkabı fırlatıyor. Tam anlamıyla soytarılık. Cumhuriyet’in kurucuları şimdiki düzeni görseler bununla gurur duyarlardı. Sonuçta onların zamanında da aynı olaylar hakimdi. Gerçi onlar gücü tamamen ele alınca kendileri çalıp kendileri oynadılar ama bu ise ayrı bir mevzudur.


Neyse,Romalılar hemen barış antlaşmasını yırttı. Bu yaptıkları aslında şerefsizlik değildir çünkü Roma’da bir antlaşmanın onaylanması için Senatonun bunu onaylaması gerekiyordu. Mancinus ise zincire vuruldu ve İspanya’ya sürgüne gönderildi. Tiberius ise 20 bin Romalı askerin ailesi tarafından sevgiyle karşılandı. Halkın belli kesimlerinden desteğini alan Tiberius, Tribün olmak için adaylığını koydu ve oylamayla tribün oldu. Her şeyde bundan sonra başladı. Özgürlüğü savunan Cumhuriyetçiler, Tiberius’un yapmak istediği toprak reformundan dolayı onu linç ettiler. Zira Roma’da ekonomik anlamda büyük bir dengesizlik vardı, herkes kendi cebini düşünüyordu. Tıpkı günümüz milletvekilleri gibi. İşte bu günümüz milletvekillerinin Roma senatosunda muadilleri Tiberius’un halk tarafından desteklenmesini içine sindiremedi ve ceplerindeki haram paranın azalacağı gayesiyle bu Tiberius’u linç ettiler.


İşte Türkiye’de de aynı mantık var. Adama bakıyorsun Cumhuriyetçiyim diyor, özgürlükçüyüm diyor ama kendi fikrinin dışında biri bir şey söyleyince hemen hain ilan ediliyor. Ulan madem özgürlükçüsünü o zaman her görüşe saygı duyacaksın. Her görüşe sağduyulu bir şekilde yaklaşacaksın. İnsanların fikir hürriyetine karışmayacaksın. Biz özgürlükçü ve Cumhuriyetçi olmamamıza rağmen bu özgürlüğün ve cumhuriyetin ne anlama geldiğini bu gafillerden daha iyi biliyoruz.

T.E.D.S odaklı Teokratik İmparatorluk Düzeni geldiğinde böyle soytarılıklar son bulacaktır. Şimdi bazı şeylerin tadını çıkarın…


Irk Diye Bir şey Yok mu?

Bazı gafil beşerler bize karşı “ırk diye bir şey yok” diyor. Fasulye tanesi kadar beyinleriyle bizi bu şekilde tenkid etmeye çalışıyorlar. Bir şeyin olup olmaması sizin demenizle açığa çıkacak değildir. Hatta Allah yok din yalan diyorsunuz ama bugün milyonlarca hatta milyarlarca insanda Allah inancı var. Türkiye’de bile insanların inandıkları en az 3 çeşit Allah vardır. Şimdi burada isimleri tek tek yazmayacağız. Kimlerin Allah olduğunu görmeniz için birazcık zekâ kırıntısına sahip olmanız kâfidir. Hülasa sizler bizi davamızdan vazgeçirmeye çalışmak yerine kendinize bakın. Neymiş ırklar yokmuş. Madem yok o zaman bu bizim sorunumuz, size ne oluyor? Siz niye bu kadar bir tarafınızı yırtıyorsunuz? Sizi geren nedir? Bize bunu kanıtladığınız zaman size para ödülü falan mı verecekler? Herkes kendi işine baksın ve üstüne vazife olmayan işlere karışmasın. Son olarak, biz zaten Tigir:Er Düşünce Sistemi’ne uygun yeni bir ırk meydana getireceğiz. Gelecek bizimle şekillenecektir. Bize muhalefet olmaya çalışmanız beyhudedir çünkü fikirlerimiz bulaşıcıdır!


Köle Olmak İsteyen Komünistler

Tarihi geçmişi yoktur. 250 yıl önce onun bunun dölünden peydahlanmış bir ülkedir. Ama başındaki adamları dürüsttür. Özgür bir ülke kuracağız derler ve gerçekten kurarlar. Özel mülkiyet hakkı getirirler. Sonra zamanla köleliği de kaldırırlar. Serbest piyasa ekonomisini getirirler. Halkı istediği her şeyi yapar. Başkanını bile eleştirir. Herkes fikirlerini özgürce yerine getirir. Dünyaya yön verirler. Diğer tarafta ise Sovyetler Birliği var. Güya köleliğe başkaldırı amacıyla kuruldu. Ama insanlar Çarlık dönemindeki durumlarından daha kötü hale geldi. İnsanlar aç, yiyecek ekmekleri yok. Gıda kuyrukları oluyor her gün. Herkes aynı şeyleri yiyor. Serbest piyasa yok. İsteyen istediğini alıp satamıyor. Devletin verdiği patatesle yetineceksin. Tenkid yasak. Fikir hürriyeti yasak. Basın özgürlüğü yasak. Güya Çarı diktatörlük yapıyor diye devirdiler ama kendileri bizzat diktatör oluyor. Halka seçme ve seçilme hakkı vermiyorlar. Bir araba almak için 10 sene bekliyorsunuz…Ama bizim avel komünistlere sorsak Sovyetler Birliği özgürlükler ülkesi, orada herkes mutlu, herkesin karnı tok, herkes zengin… Anlayacağınız üzere insanlar aveldir ve köle olmak insanların vazgeçilmez bir arzusudur. Bu yüzden insanlara arzu ettiği köleliği vermek icap eder.


Timur Özbek mi yoksa Türk mü? Şu ülkede eline kalem alan tarihçi kesiliyor. Nereye baksak bir avellik görüyoruz. Kitaplar resmen zehir kusuyor. Neymiş, Timur Özbekmiş. Buna kargalar bile güler.

Timurlenk Özbek değildir, Barlas Aşiretine mensup bir Türktür. Bu aşiretin Özbeklikle alakası yoktur. Özbek adı ise Cengiz Han’ın torunundan gelmektedir. Timur Devletini yıkanlar ise kendilerini Cengiz’in torununa nispet edip aşiretlerini Özbek olarak adlandıran göçebe topluluklardır. Paylaştığımız görsel de ise bir Özbek asker vardır. Timurlu askerini, eşi ve çocuğu ile sürüklemektedir. Bu Özbeklerin tarihi olmadığı için Timurlenk’i Özbek yapmaya çalışıyorlar. Böyle şeylere aldanmayın. Timur devletini bizzat yıkanlar bunlardır. Özbek diye bir ırk ya da boy yoktur. Özbekler kendilerine şan ve şeref bahşetmek istiyorlarsa Türklüğü kabul etsinler. Bu sayede onlarca, yüzlerce atası


olur. Tek adam putçuluğu yapmazlar. Lakin onların Türklüğü kabul etmesi yetmez, bunu bizim onaylamamız gereklidir. Öyle herkes Türk olamaz. Daha kendilerine bile hayrı yok adamların. Dağda bayırda koyun güden, dünya ile alakası olmayan adamları biz niye Türk sayalım?

Karnında Piç Besleme! Türkiye’de çok acayip fikriyatlar türedi. Güya soy babadan geçermiş. Ulan senin ekim yaptığın tarla radyasyonlu ise o tarladan adam gibi sağlıklı gıda yetişir mi? Yetişmez. İnsanlar bunu bile anlayamayacak kadar ahmak. Zaten bunların insan olması ahmak olması için kâfidir. Bu gafil beşerlere kulak asmayın. Hadi her şeyi geçtik bugün bir Zenci ile halvete girseniz ve ardından bir tane veled-i zinapeydahlansa bu çocuk sırf babası Türk diye Türk mü olacak? Haşa ve Kella! Elleri uzun, ucube, kömür suratlı bir virüs meydana gelecek. Bu yüzden doğum yapacak olan kadını iyi seçin. Kadının hastalığı var mı? Beden ve kemik yapısı nasıl. Kanında virüslük var mı? Sigara ve alkol kullanıyor mu? Bunlara dikkat edin. Şimdi birileri diyecek geçmişte falanca kişinin anası Türk değildi vs. Ulan sen 21. yüzyılı orta çağ kafası ile mi yorumlayacaksın bre gafil! Geçmişte ne olduysa oldu. Sen önüne bak.


Günümüzdeki Osmanlı Torunları Günümüzde kendini Osmanlı torunu olarak gören leş bir kitle var. Bunlar neye dayanarak kendilerine Osmanlı torunuyuz diyor anlamış değiliz. Hadi Kemalistler gerçekten kemalizme göre hareket ediyor ve Kemalistliği fevkalade bir şekilde yansıtıyor. Alagavadlıkta çığır açıyor Kemalistler. Peki, bu kendine Osmanlı torunuyuz diyenler ne yapıyor? Orta çağ kafası ile yaşıyor. Şu gafiller özellikle son Osmanlı padişahlarına ve şehzadelerine bir baksınlar. Hepsi gayet kültürlü ve yetenekli (kişisel bakımdan) adamlar. Piyano gibi müzik aletleri çalarlar, yabancı dil bilirler, Avrupa’da kendilerine hürmet edilir, besteledikleri marşlar vardır… Bunun gibi pek çok şey.

II. Abdülhamid bile o kadar yobaz gösterilmesine rağmen günümüzde kendine Osmanlı torunuyuz diyenlerden kat be kat ileri görüşlüydü. Onun çağında ordu bakımından olmasa da ilmi manada gerçekten ilerleme olmuştur. Cumhuriyet kurulduğunda beri bizi yönetenler Türkiye’yi hep Avrupa’nın parçası olarak görmüşler ama Avrupalılar ise bunu kabul etmemiş ve bizi Ortadoğulu Arap ülkesi statüsünde göstermişlerdir. işin en tuhaf yanı ise Avrupalılar bizi Osmanlı yıkılana kadar Avrupalı


Devlet statüsünde görmüştür. Şimdi burada Avrupalı statüsünde görünmekle övündüğümüz zannedilmesin. Lakin burada tarihi bir hakikati paylaşmak ve durumun vahametini anlamanız açısından bir misal verdik. Hülasa bu kendine Osmanlı torunuyuz diyen gafillerin Osmanlı ile zerre alakası yoktur. Osmanlılar kaliteli adamlardır, bunlar gibi zır cahil değildi. Osmanlı’nın en cahili bile günümüzdeki bu gafillerin yanında zeka küpü kalır. Yüce Tigir’in emri ile kuracağımız İmparatorlukta bu gafillerin her biri krematoryuma gönderilecektir.

Komünistler, Özgürlükçüler, Cumhuriyetçiler Dini, kültürü, ırkı, fikriyatı ne olursa olsun bu ülkede gerçek manada özgürlük isteyenlerin yapması gereken ilk iş kendine Özgürlükçü, Demokrat ve Cumhuriyetçiyim diyen yobazları yok etmek olmalıdır.

Özgürlük ve demokrasiden yana olanlar tıpkı Allah’ın adını ağızlarından düşürmeyip kutsal kitabına zıt bir yaşam süren putperestler gibidir. Bunlar, anti kapitalistiz diyerek burger kingden çıkmayan komünistler gibidir.


Bizler özgürlükçü, demokrat, Cumhuriyetçi, müslüman değiliz, fakat bu kavramların ne ifade ettiğini çok iyi biliyoruz. İstersek dünyanın nasıl daha iyi bir yer hale getirileceği, ırksal kavgaların bittiği, din-mezhep çatışmalarının olmadığı bir dünya görüşü ile ilgili öyle şeyler yazarız ki aklınız hayaliniz durur, fakat biz T.E.D.S’e iman ediyoruz, bunu yapmayacağız, atalarımızın misyonunu ilerleteceğiz.


Yoksa kanımıza ihanet etmiş oluruz. Her şey yaratacağımız yeni ırkımıza ve yüce İmparatorluğa hizmet etmelidir. Zaferler bize yazılmıştır. Tüm canlılar bize biat etmelidir! Özgürlükle ilgili ise son olarak, “Kendisi için olduğu kadar, hasımları için de özgürlük hakkını istemeyen ve kabul etmeyen bir kimse özgür olmaya layık değildir.” Anastasius Grün

Özgürlükçüler ve Çöl Aşıkları

Bazı Çöl aşıkları, dinine hürmeten ya da avellik olsun diye gitmişler bildiri dağıtmışlar. Bu bildirinin içeriğine ise “Yılbaşı ve Noel Kutlamayın” yazmışlar. Sonra ise özgürlükçüler, demokrasi aşıkları ve Cumhuriyet sevdalıları bu adamları tartaklamaya, kovalamaya, ellerindekileri alıp yırtmaya başladılar. Ulan bu nasıl iş? Sizler özgürlükçü ve demokrat değil misiniz? Adamların dağıttığı bildiriden size ne ulan! Hadi biz karşı çıksak bu olaya, gidip adamları dövsek neyse diyeceğiz çünkü bizler demokrat ve cumhuriyetçi değiliz.


Fakat sizler demokratsınız, fikir özgürlüğünden yanasınız ve Cumhuriyetçisiniz lakin kimsenin fikirlerine tahammül edemiyorsunuz. Nasıl demokrasi bu? Bunları geri zekâlıya anlatır gibi anlatıyoruz. Bir cümlelik vereceğimiz malumalattan 10 cümle yazı çıkartıyoruz, sırf okuduğunuzu anlayın diye fakat bunu bile anlamıyorsunuz. Bu ülkede kendine özgürlükçüyüm diyenler niye bu kadar yobaz? Siz kendinizden başka düşüncesi olanlara asla tahammül edemiyorsunuz. Kendilerine bakmadan önlerine gelene yobaz diyorlar ayrıca. Esas yobaz olan birileri varsa bunlar sizsiniz. Sözü rehberimiz Atsız’a bırakıyoruz

“Kemalizm denilen muazzam safsata kısmen Fransa kısmen de İtalya ve Rusya’dan alınmak suretiyle dış alemin bir değil, birkaç merkezine birden bağlı olan, bu suretle diğerlerden daha çok ve karmakarışık bir şekilde dışarıya bağlı bulunan bir ucubedir. Bugün dönme, mason ve Kemalist güruhunun ağzında sakız gibi dolaşan yobazlık kelimesi en çok kendilerine yakışmaktadır: İnkılâp yobazları… Kendilerinden başka türlü düşünenlere tahammül edemeyen Kemalist ve mason yobazlar… Irkçılıkla Kemalizm arasında bir ölçüştürme yapmak gerekirse şöyle denebilir: Irkçılık, bizden olmayanların bize hep ihanet ettiklerini bilmekten doğan tarihi bir gerçeğe, Kemalizm ise otuz yılın yalan‐dolan propagandasına dayanmaktadır.” Rehberimiz bu yazıyı 1951’de yazmıştır ve “30 yılın yalan dolan propagandası” diye eklemiştir. Şimdi birileri çıkıp bu yazıyı İnönü’den sonrakilere yazıldı diye ithaf etmesin. İnönü iktidara 1938’den sonra Reis-i Cumhur olmuştur. Ey Cumhuriyetçiler, solcular, kemalistler, dönmeler! Sizler yobazsınız bunu kabul edin. Sizden daha da yobaz olanları ise ırkçıyız diye ortalıkta dolaşıp Cumhuriyet seviciliği yapanlardır. Ulan ülkenin neresine baksak bir samimiyetsizlik bir gavadlık fışkırıyor.


İkoncanlık Alameti: Yılbaşı Kutlaması


2017 yılına girdik ne oldu? Bu neyin kutlamasıdır? Gafillerin işi gücü sırf soytarılıktır. Eğlenmek için bahane arıyorlar. Anadolu zombilerinin yeni yıla girilen günü kutlaması ayrı bir ironidir. Ulan yaşadığınız topraklarda her gün biri bok yoluna geberip gitmiş. Adalet, özgürlük diye ağlayıp sızlıyorsunuz, ama iş eğlenceye geldim zaman alayınız dansöz kesiliyorsunuz.

Anadolu denilen lağım çukuru topraklarında yaşayan canlıların başına ne geliyorsa müstahaktır. Bir de bu günü sokaklarda içkili şekilde kutlayanlar var, şu an sokaklarda ne tacizler, ne tecavüzler gerçekleşiyordur. Sevgilisini, kızını, karısını dışarı çıkaran ayrı bir gavaddır. Zira biz başa gelince bu tarz eğlence günlerini Türklere yasaklayacağız. Hatta sadece Türklere değil tüm dünyaya yasaklayacağız. Sen bu dünyaya hayvanlar gibi zevk etmek için değil asil bir görev için geldin. Bu görevi ifa etmen ise vücudundaki zehri ve kalbindeki putları parçalamakla oluşacaktır.


Son olarak komünistlerin de yine iki yüzlülüğüne şahit oluyoruz. Gece gündüz kapitalizme söverler ama yılbaşı günü gelmeden kapitalist mağazalarının önünde kuyruğa girerler. İşçi haklarını savunurlar ama mağazalarda kendilerine en lüks ihtiyaçları alırlar. Bir tane işçi çocuğuna ceket almazlar. Sizin de ananızın vajinasına Troçki’nin gözlüğünü sokayım.

Lozan Konferansı, Rıza Nur, Lord Kurzon, İsmet İnönü Yabancıların gözünde Lozan Konferansı. Sağ taraftakiler Türk delegeleri. Ortada duran şişko ise İngiliz baş murahhası Lord Kurzon. Söz de Türk delegeleri ise kafayı eğmiş ve biz ne yapacağız havasında bunalıma girmiş. Fransız, İtalyan, Yunan delegeleri de harıl harıl çalışıyor. Lord Kurzon’un ise keyfine diyecek yok, dediklerini rahat rahat kabul ettiriyor herkese. Lakin bir tek Rıza Nur Lord Kurzon’a karşı çıkıyor. İsmet Kürtönü ise kafasını eğip umutsuzluk içinde konferansın bitmesini bekliyor. Türkiye’de Lozan ile ilgili yabancı kaynaklara pek yer verilmemektedir. İnsanların karşılaştırma


yapmasını istemiyorlar. Hem Yunanlıların hem İngilizlerin hem de diğer milletlerin gözünden Lozan Konferansı hakkındaki kitaplar Türkçeye çevrilmelidir. Yanlışlar ve doğrular açığa çıksın ki bir daha ki sefere aynı avellikler yapılmasın. Ama millet putçu olduğu için bunlara gerek duymuyor. Şu karikatür bile her şeyi açıklar nitelikte.

Çobanlar ve Zombiler

Ülkedeki zombiler yetmiyor gibi çobanlar çıktı başımıza. Nereye baksak bir gavadlık görüyoruz. Bu topraklar üzerinde ne varsa ciddi anlamda yıkılıp tekrar inşa edilmeli. Zaten estetik bakımından çingene mahallesine benziyor ülke. Diğer avele ise diyecek sözümüz yok. Kendisini anasıyla birlikte krematoryuma atmamız evladır.

Fuhuş Cenneti Ankara


Ankara bir fuhuş cennetidir. Bunun baş sorumlusu ise mendebur Şahin Giray’ın torunu olan Tatar Melih’tir. Biz bu adamın neresinden tutsak elimizde kalacak. Yazdığı sözleri 5 yaşındaki çocuk yazmaz. Bu adam bir devlet görevlisi ama yazdıklarına bakın. Biri bunun yazdıklarını İngilizceye çevirse cümle aleme rezil olacağız. Hadi yaptığı bu soytarılıkları bir kenarı bırakalım. Ankara’yı resmen fuhuşhaneye çevirdi. Yerlerde sürekli fahişelere ait kartlar dolaşıyor. Çoluk çocuk o yollardan geçiyor ve o kartları alıp okuyor. Kartın üzüerinde çıplak karı resmiyle birlikte geceliği şu kadar vb. gibi edepsizce şeyler yazıyor. Otobüs durakları, garajlar ve havaalanlarının önü Suriyeli kaynıyor. Her yerde dilenci var. Musluktan çamur akıyor. Sonuçta böyle millete böyle adamlar yakışır… Ülkenin başkenti ülkenin prestij penceresidir. Buradan da T.C.’nin ne kadar yerle bir olduğunu görmüş oluyoruz. Ayrıca bu Tatar Melih tam anlamı bir soytarıdır, şirin görüneceğim diye sirkteki maymunlara dönmüştür. Aslında maymun çarli bile bundan daha ciddidir. Utanmadan da ailecek başkenti sömürmeye çalışıyorlar, kendisi yetmiyormuş gibi birde oğlunu çıkardı piyasaya. Ülkenin her tarafından zombi fışkırıyor.

Hülasa Tigir:Er İmparatorluk Çağı ile bu tür soytarılıkların


hepsi son bulacaktır. Görev ve ciddiyetten taviz verilmeyecektir. Herkes işini yapacaktır. Kimse kibre kapılıp kendisini yüce görmeyecektir. . Yüce olan şey İmparatorluk ve ırkımızın çıkarlarıdır.

Allah Amerikalılar ile Arapları Seviyor Maalesef ki insanlar gerçeklerle yüzleşmek istemiyor. Avrupa bu kafayı bıraktı ve yükselişe geçti bizler ise yerimizde saymayı bırakın daha çok dibe çöküyoruz. Güya herkes mükemmel, herkes en iyi ama hiçbir şey yolunda gitmiyor. Yıllarca insanlar kandırıldı ve kandırılmaya devam ediyor. Zaten bu milletten fazla bir şey beklememek lazım. Zira Piri Reis’in haritasını alıp yemek örtüsü yapanlardan ne bekleyeceksiniz? Şurada tarihi bir gerçek paylaşıyoruz fakat millet bu gerçeği bile inkar ediyor. Bu yüzden başımıza gelecek felaketlere şaşırmamak lazım. Bu ülkenin bereketi yoktur. Berektsizdir. Çünkü bereketi sizin yobaz anlayışınız yüzünden kaçmıştır. Yüzyıllardır defans yapıyoruz. Hiçbir ilahi güç bu ülkeye yardım edemez. Tanrı bile Arabın, Amerikalı’nın yanında. Adamlar dünyanın her türlü zenginliğinden faydalanıyor. ABD süpergüç. Bu yüzden paralarına bile “Allah’a Güveniyoruz-God We Trust” yazmışlar.

Bu millete yazıyla ya da sözle bir şeyler anlatmaya çalışıp kendimizi paralamayacağız. Anlayan anlar, alamayan anlamaz.


Yeter ki bizimle birlikte olacak olan samimi olsun ve dediklerimizi anlasın, putları yıksın. Evet putları yıkın! Geriye kalan kitle ise umurumuzda değil. Lakin yinede Yüce Tigir Bu millet Hüviyet-i Asliyesine çevirsin!

Paragöz Napolyon ve Enver Paşa Paragöz Napolyon, Moskova Seferinde yarım milyona yakın askerini kara kışa teslim etmiştir. Askerler hastalıktan, açlıktan ve soğuktan telef oldu. Lakin kimse Napolyon’u bu hareketinden dolayı yerden yere vurmuyor çünkü paragözden sonra Fransa çökmedi, hatta aksine paragözün mirasını sahiplenerek yükselişini sürdürdü. Enver Paşa’da ise tam tersi oldu, çünkü Enver Paşa’dan sonra ortada toprak kalmadı. Devlet otoritesi çöktü. Her şey mahvoldu. Eğer Enver Paşa I. Cihan Harbi’ni kazansaydı bugün kimse Sarıkamıştan bahsetmezdi… Fakat buna rağmen Enver Paşa’da bir put olmuştur. Tıpkı II. Abdülhamid ve diğerleri gibi. Paragöz eşeğe ters bindirildi, adaya sürgün edildi ama insanlar ona saygı duymaya devam etti, savaş taktiklerinde övgüyle bahsetti. Enver Paşa ise sadece Ermeni Soykırımı ile anılır oldu. Eline sağlık Enver Paşa’nın. Bu konuda onu tenkit edecek değiliz zaten tenkit edilecek çok yönü var ve bunları da söylüyoruz. Hülasa Enver Paşa kibrine yenik düşmüştür. Cermenlerin desteğine çok güvenmiştir. Halifenin yapacağı cihat çağrısı ile Müslümanların bize tam olarak destek vereceğini hesap ediyordu. Kaşındaki bir tutam beyazlık yüzünden kendisinin ileride büyük bir fatih olacağına inanıyordu. Bu beyazlık ona göre cihangirlik alametiydi, fakat işler yolunda gitmedi ve İmparatorluk dağıldı. Birinci Balkan harbinde bile köksüz milletlere yenildik. Ülkeyi adam gibi yönetemediler. Büyük harpten sonra Türkiye’nin işgal edilmesi döneminde ise başımıza gelen rezilliklerin haddi hesabı yok. İşte paragözün ve paşanın bıraktığı miraslar böyleydi. Hitler bile Fransa’yı istila ettikten sonra paragözün kabrinin başına gidip saygısını sunmuştur.


Kemalist Rejimin Türklüğe İhaneti Gazetede yazıldığı gibi, Çanakkale için o zamanlar Türklerin şehitlik abidesi yoktu çünkü buna kimse gerek duymuyordu. Bunun nedeni ise Türkiye’nin tek bir kahraman vardı, ondan başka kahraman olduğunu söylemek vatan hainliği demekti. Onun sevmediğini sevmek, onun sevdiğini sevmemek büyük suçtu. Bu yüzden her yere onu heykelleri ve onun onun anıtları dikilirdi. Cengizlerin, Atillaların, Tuğrul-Çağrı Beylerin, Yavuzların bir önemi yoktu. Hatta yabancı fatihlerden İskender, Napolyon, Sezar bile onunla boy ölçüşemezdi. Bu yüzden her yere onun heykeli, onun büstü dikilmeliydi. Tüm padişahların mezarlarına kilit vurulmalıydı ve vurulduda. Fatih’in türbesi pislikten geçilmiyordu. Günümüzdeki Çanakkale Şehitlik Anıtı’da Amerikancı Etnan’ın zamanında yapılmıştı. İşin en rezil tarafı ise elin Frenki, İngilizi bizi öldürmeye geliyor fakat bizler kendi şehitlerimiz için anıt dikmiyoruz lakin onların ölen askerleri için anıt dikiyoruz. Sonuçta “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” anlayışı destur kılınmış. Bunun dışına çıkmakta vatan hainliğidir. Bu yüzden yabancı devletleri kızdırmamamlıyız. Bizi öldürmeye gelenlerin anıtını dikmemiz gereklidir, vatan savunması yapan bizlerin ise anıtına gerek yok…


Anlayana sivrisinek saz, anlamayının götüne sazı soksan az demişler. Eminiz ki bu dediklerimizden de bir şey anlayıp salyalarını, zehirlerini akıtmaya çalışan zombiler olacaktır, lakin bunlar iyi günleriniz. Tadını çıkarın.


Özgürlük ve Cumhuriyet Bir kişi kendine Cumhuriyetçiyim diyorsa halkın seçtiği kişiye saygı duymak zorundadır. Çünkü Cumhuriyet demek halkın başındaki kişiyi kendisi seçmesi demektir. Sizler ise hem halkın seçtiklerine burun kıvırıyorsunuz hem de Cumhuriyetçiyim diyorsunuz. Sizin Cumhuriyet denilen pespayelik rejimini savunmanız bizi dertlemiyor fakat Cumhuriyetçi olduğunuzu söylüyorsunuz lakin kendinizden başka hiçbir fikre yer vermiyorsunuz. Bu ne tezatlıktır böyle? Sizler özgürlükçü olduğunu söylüyorsunuz ama kendinizden başka kimsenin özgürce hareket etmesini, özgürce fikrini söylemesini istemiyorsunuz.


Sizin fikir özgürlüğünüz bu mu? Ulan herkes sizin gibi düşünmeye mecbur mu? Gece gündüz fikir özgürlüğü diye köpek gibi havlarsınız, fakat biz bir şey dediğimizde arkamızdan atmadığınız iftira kalmaz. Ulan biz sizin gibi düşünmek zorunda mıyız? Sizin gibi yaşamak zorunda mıyız? Hani nerede sizin savunduğunuz bu fikir özgürlüğü ya da demokrasi? Sizin fikir özgürlüğü, demokrasi, cumhuriyet gibi söylemleriniz sadece kendiniz gibi düşünenler içindir. En basitinde bugün ABD denilen melezler ülkesinde kafasına sarık takıp orduda subay olanlar var. İngiltere gibi kafirliğin beşiği bir ülkede türbanla çalışan devlet memurları var. Lakin Türkiye’de biri kafasına türban taksın, sarık taksın Cumhuriyet elden gidiyor, atam bizi kurtar diye ağlarsınız. Kafasına eşarp takıyor diye şehit olan askerlerin analarını ordu evine almazsınız. Lakin askerler şehit olurken golf oynayan Gavad Generallerin mini etekli karılarına hürmetle yaklaşırsınız. Sizler samimiyetsiz birer yavşaksınız. Sizin fikir özgürlüğünüz sadece kendinizedir. Yıllarca insanları sebepsiz yere mahkemelerde süründürdünüz, sırf fikri düşünceleri farklı diye. Yıllarca insanları kendi kanunlarınıza, kendi söylemlerinize taptırmaya çalıştınız. Tapmayanları ise tevkif ettiniz, karaladınız, zindanlarda çürüttünüz. Ama sorsak sizler fikir özgürlüğünden yanasınız. Sorsak hepiniz demokratsınız. İşin tuhaf yanı ise II. Abdülhamid bile sizden daha demokrattı. Adamın sövülmedik yanını bırakmadılar padişahken. Sizler ise sırf fikrinize uymuyor diye herkesi susturmaya çalışıyorsunuz. Tenkide müsaade etmediğiniz gibi farklı bir görüş söyleyene bile tahammülünüz yok. Ama sorsak hepiniz demokratsınız, özgürlükçüsünüz, cumhuriyetçisiniz. Sizin Cumhuriyetinize sikeyim! Özgürlüğünüze tüküreyim, demokrasinize sokayım! En komik olanı ise gece gündüz bizler için “Bunları ciddiye almayın, bunlar salak, bunlar 15-16 yaşında çocuk, bunların fikirleri gerçek olmayacak, bunlar hayalperest, bunlar asla başa gelemeyecek,” gibi vb. şeyler diyenler. Tamam biz madem başa gelemeyeceğiz ya da bunları yapmayacağız sizler neden gece gündüz bunları söylüyorsunuz ve söylediğiniz yetmiyormuş gibi bir de bizi takip edip fikirlerimizi engellemeye çalışıyorsunuz? Sizler bizi takip etmeye mecbur musunuz? Bunun cevabı belli aslında, çünkü sizler korkuyorsunuz! Sizin gibi


düşünmediğimiz için, hür bir irademiz olduğu için, pespayelik rejimine boyun eğmediğimiz için korkuyorsunuz! İstilacı Atalarımızın kutlu mirasını devraldığımız için ve onların misyonunu ileriye taşıyacağımız için korkuyorsunuz! Söylemlerimiz bile o çürümüş beyninizde travma yaratmaya yetiyor. Siz! Güya Cumhuriyet, demokrasi, özgürlük taraftarı olan sizler! Sizin gibi düşünmeyen her sesi kesmeye çalışan sizler! Hepinizin postallarımızın altında meze yapacağız. Krematoryumlarda cayır cayır yanacaksınız. Allahınız bile gelse sizi bizim elimizden alamayacak! Kara Ruhlu Nökerler, sizlerin kutsal gördüğünüz her şeyi parçalayacak! Putlarınızla birlikte yok edileceksiniz, ezileceksiniz, tarihten silineceksiniz..

Cumhuriyet Askerleri Osmanlı Türkleri batının yakaladığı ilim ve teknikten geri kaldığı için ordumuz günden güne erimeye başladı. Bazı devlet büyükleri bu kötü gidişe dur demek için bizzat batının bazı tekniklerini uygulamaya koyuldular. Mesela Humbaracı Ocağı bir Frenk olan lakin Türk topraklarına sığınmacı olarak gelen ve Türkçe öğrenip Müslüman olan Humbaracı Ahmed Paşa (Claude Alexandre) tarafından kurulmuştur. Kendisi bize gelmeden önce kâfir ordusunda subaylık yapmış biridir. Lakin artık günümüz de artan teknoloji sayesinde uçan kuştan bile haberimiz olmaktadır. Dışarıdan adam getirip devşirmeye pek ihtiyaç yoktur. Buna rağmen Cumhuriyet Ordusunda büyük bir disiplinsizlik hakimdir. Zaten Cumhuriyet’ten de böyle bir hareket beklenirdi. Boş yere ölen askerlerin haddi hesabı yoktur. Şu alttaki görsele bakın.


Tipik bir Roma piyadesi gibi duran Kalkanlı adam arkada ama kalkansız olanlar önde duruyor. Güya burada askerleri eğitiyorlar. Kim bilir başlarına hangi etnik fışkırığı komutan diye verdiler. Sonra vay efendim askerlerimiz ölüyor, şu kadar kayıp veriyoruz diyorsunuz. Bunlar daha hiçbir şey. Biz az kayıp veriyorsak eğer bu düşmanın avelliğidir. Ulan bir de karlı havada kullandığınız kamuflaja ise zaten bir şey demiyoruz. Ne düzen var ne estetik var.

Çanakkale ve Ç-Virüsleri Yeryüzünde sadece karılarını pazarlamakla ünlü olan pezevenkler gelip Türklerin zaferlerini sahiplenmeye kalkmasın. Tutturmuşlar bir Çanakkale türküsü gidiyorlar. Ulan siz madem bu kadar savaşçısınız gidin topraklarınızı Moskoflardan kurtarın. Zaten I. Cihan Harbi’ndeki çoğu cephede yenilmişiz, lakin Çanakkale’de bir zafer kazandık diye bunu da sahiplenme derdinde kafkas piçleri. Yenilirken kafalarını kuma gömenler, zafer kazanırken kafalarını saksoya yatan yonja kaşarları gibi uzatıyorlar. Zaten bu virüslerden de ancak böyle bir hamle beklenirdi. Bu Ç-Virüslerinin yapacağı en iyi iş kadınlarını Nökerlerin altına göndermek olacaktır. Gerisi bunları aşar. Sizler ajitasyon yaparak ancak bu bu toprakların zehriyle beslenen Anadolu zombilerini kandırırsınız.


Rus Çarı Putin ve Komünistler

Bu sol kafalar boşuna sevinmesin. Fasulye tanesi kadar beyincikleriyle Putin’in Sovyetler Birliği’ni tekrar kuracağını zannediyorlar. Rus halkı komünizmden çok çekti, açlık ve sefaletle boğuştu. Sizlerin tuzu kuru olduğu için Rusların ne gibi sıkıntılar çektiğini bilmezsiniz. Putin’in amacı Sovyetleri diriltmek değil, Çarlık Rusya’sını diriltmektir. Zira Putin SSCB’nin kurucusu Lenin’i açık bir şekilde tenkit


ederek bunun sinyallerini verdi. Biz bu adını kölelikten alan Moskof dölü Putin hakkında gerekli uyarımızı yapmıştık, fakat tekrardan bir hatırlatma yapmakta fayda görüyoruz. Bu adam açıkça Deli Petro’nun varisliğini yapmaktadır ve onun vasiyetini tek tek uygulayacaktır. Bunu asla unutmayın. Ayrıca bu putçu Kemalistler neden İran savunuculuğu yapıyor hep? Hem irtica geliyor, İran gibi olacağız diye kafa sikiyorlar hem de dış politikada Acemlerin köpekliğini yapmak için can atıyorlar. Çünkü Kemalistlere göre kim İslam’a kim fitne sokuyorsa onun yanında durmak mübahtır.

Ateist misiniz? Komünist misiniz? Müslüman mısınız? Nesiniz ulan siz! Bizler toplum içinde ikilik çıkartanların sevmeyiz. Mesela bir kişi kendine Müslümanım diyorsa Muhammed’in kitabına ve hükümlerine uymak zorundadır, yok eğer Muhammed’in hükümleri kişiye ağır geliyorsa o zaman kendini Müslümanlıktan afaroz eder. Bize sürekli İmparatorlukta aleviler ne olacak diye sualler geliyor. Bu yüzden bu konu hakkında ufak bir malumat vermeyi uygun gördük. Aleviler önceliklene olduğuna karar versin. Eğer aleviler Müslümanlarsa gitsinler camide namaz kılsınlar. Cem evinde cümbüş yapmasınlar. Cemevi ibadethane değildir. Yok eğer bu cümbüşhane denilen yer ibadethane olsa evvela Timurlenk her yere cümbüşhane kurardı, ama Timurlenk gibi biri bile Cami kuruyorsa bir bildiği vardır. Herhalde başbuğumuzdan daha bilgili olduğunu iddia edecek bir gafil yoktur aranızda… Zira Kuran’daki ayette ise aynen şöyle yazar: “O kâfirlere ki oyunu, eğlenceyi kendilerine din edindiler ve o Dünya hayatı kendilerini aldattı, onlar bu günlerine mülâkı olacaklarını unuttukları ve âyetlerimizi inkâr ettikleri gibi biz de bugün onları unutacağız”


Sizler açık açık Muhammed’in kanunlarına karşı geliyorsunuz. Neyse, biz başa geçtiğimizde Alevilikle ilgili reformlarımız olacak. Evvela ne kadar alevi varsa bunların dede kabul ettiği adamları toplayacağız ve bunlar ne olduklarına karar verecek. Sizler müslüman mısınız? Ateist misiniz? Komünist misiniz? Nesiniz ulan siz? Her birinizin kafasından ayrı bir ses çıkıyor. Arap Muhammed’e küfür edersiniz ama onun damadı ve silah arkadaşı olan Arap Ali’yi göklere çıkartırsınız. Sizin amacınız nedir? Bir an önce bunu açıklayın. Sonra da sizin hakkınızda nihai kararı veririz. Zira bu gidişle uçmağmekan Yavuz Selim Han’ı mumla arayacaksınız… 1500 yıl önce meydana gelmiş Ali-Muaviye kavgası yüzünden kendinizi zorla öldürtmeyin… Ulan 21. yüzyıla gelmişiz bunlar hala Arabın bataklığında debeleniyor. Şu ilim ve teknoloji çağında bu yazıları paylaşmak bile bizi iğrendiriyor…


Mülteci Sorunu: Suriyeliler, Gotlar, Romalılar ve Türkler

Kadının yüzüne iyi bakın. Korku, dışlanmışlık, eziklik.. Hepsi suratından okunuyor. Elindeki veled-i zinaya iyi bakın. Korkuyor, acı çekiyor. Belki babasını ve kardeşlerini kaybetti. Kendisi de büyük ihtimal bomba yemiş bir ev enkazının altından çıkmış olabilir Şimdi ise bunlar Türkiye’de. Devlet her ne kadar bunlara baksa da bize karşı intikam hissiyle yanıp tutuşuyorlar. Çünkü bu savaşın sorumlularından biri olarak bizi görüyorlar. Bu çocuklar yarın büyüyecek, üreyecek ve hepsi bu devletin başına bela olacak. Bu ve buna benzer şeyleri biz zaten yıllar önce söyledik, fakat durumun vahametini anlamanız için bir misal vereceğiz.


MS 376. Kavimler göçünün de etkisiyle Roma’ya karşı büyük bir mülteci harekatı başladı. Türk kuvvetlerinden kaçan herkes Roma’ya sığınıyordu. Bu sığınanlardan biri ise Gotlardı. Gotlar, Roma’ya çeyrek milyon sığınmacı ile geldi. Gotların hepsi de korkuyordu. Yetimler, sakatlar, yaşlılar… İçlerinde her çeşit insan vardı. Eli kılıç tutanlar bile korkudan savaşamadı ve mülteci konumuna düştü. Tüm Gotlar Roma’nın egemenliğini kabul etmek istiyorlardı. Çünkü Türk korkusu bu adamlar üzerinde muazzam bir tahribat bırakmıştı. Adımızın duyulduğu topraklarda ot çıkmıyordu, gittiğimiz her yere kasırga gibi giriyorduk. Nehirler, akarsular önümüzde secde ediyordu. Uçan kuşlar bile yayımızdan fırlayan oklara hedef oluyordu. Böyle bir dehşet ortamında Gotlarda mecburen eski düşmanı Roma’ya sığınmak zorunda kaldı… Gotlar çiftçilikten anlayan bir kavimdi. Romalılardan tek istedikleri barınma ihtiyacıydı. Romalılar bunları kabul ettiler ama her zaman ki gibi Romalılar gavadlık derdine düştü. Sonuçta bu adamlar Suriyeli bir Arap değil. Ellerinden bir kaç iş geliyor. Çiftçilik yapıyorlar, iyi eğitilirlerse savaşırlar. Romalılar bunu anlayamadı. Bu adamları sürekli aşağıladı. Hor gördü. Hatta bir ara büyük bir ziyafet verdi Romalılar ve Got komutanlarını bu ziyafete davet etti. Ziyafet esnasında ise Got komutanlarını öldürtmeye kalktılar. Lakin Romalı gavadlar ellerini yüzlerine bulaştırdı. Got komutanlarını öldüremedi. Sonucunda ise Roma’da büyük bir isyan patlak verdi. Gotlar her yeri yakıp yıkmaya başladı. Türkler yetmiyormuş gibi bir de Roma iç savaş ile uğraşıyordu. Sonrası ise zaten malumunuz.


İşte vaziyet bu. Bu mülteciler sanmayın ki hepsi uslu duracak, söz dinleyecek. Bu adamlar yeri gelince silahlanıp sizin karınıza kızınıza tecavüz edecek, çocuklarınızı babasız-anasız bırakacak. Çünkü bu mülteciler zaten bu acıları kendileri yaşadı, size yaşatmamaları için ellerinde bir neden yoktur. Ayrıca Suriyeli Mülteciler Gotlar gibi akıllı değil. Fakat biz yinede uyarımızı yapalım.

Avrupa geçmişi iyi biliyor, tarihi analiz ediyor ve bu yüzden mültecilerden mümkün mertebe uzak kalmaya çalışıyor. Gürcü bu elindeki mültecileri Avrupa’ya salsa yer yerinden oynar lakin şimdilik Gürcü’de bu götün olmadığını görüyoruz.


Turancılık ve Kurt Katleden Orta Asyalılar

Eğer ki tüm Türkleri yek vücud haline getirmek istiyorsanız evvela hepsini aynı kültür potasında eritmeniz gerekmektedir. Dil-Lehçe bakımından da herkes aynı dili ve lehçeyi konuşmaktadır. Çok kültürlülük birer ucubedir. Lakin bunu bırakın, Türkiye bile kendi içinde değişik fraksiyonlara bölünmüştür. Dini farklı, mezhebi farklı, lehçesi farklı, kültürü farklı toplumları sırf aynı kanı taşıyoruz diye birleştirmeye çalışırsanız sonucu hüsran olacaktır. Ha keza bugün Rusya, tekrardan Sovyetler Birliğini kurduğunu iddia etse ilk başta bu Sovyetler’e katılacak olanlar Orta Asya Cumhuriyetleridir. Sovyetler dağıldığında Rusya Önderliğinde kurulan BDT’ye bakmanız ve BDT’ye ilk kimlerin üye olduğunu öğrenmeniz kâfidir. Bizler vaktimizi ve enerjimizi boşa harcamayacağız. Bizim çadır kurmak, keçi çobanlığı yapmak, Moğol kızları ile yatmak ya da Turancılık gibi bir gayemiz yoktur.


Bizim mukaddes saydığımız Bozkurt’a bile her türlü saygısızlığı yapan, bizler Bozkurt’un geçtiği yol üzerine tükürmeye bile haya ederken onlar ise Bozkurt katlediyor.Zira onlar seçimini çoktan yaptı. Lakin gerekirse onları döve döve adam etmesini de biliriz.

Fışkırık Kafkas Dansları Başımızı sağa çevirsek gavad, sola çevirsek fahişe, düz baksak değersiz canlı görüyoruz. Her yerde virüs var, zombi var. Bu ülkeye acunun en büyük krematoryumlarını ve en iyi Viroloji laboratuvarını kuracağız. Son zamanlarda iğrençliği ile gözümüze çarpan bir ayin var. Kafkas dansı denilen putperest ayinidir bu. 3-5 zibidi çıkmış kendini yerlere fırlatıyor diye adına dans demiş fışkırıklar… Herkes dansı kendi (Türk) kültüründen çıktı diye bir tarafını yırtıyor, bari gurur duyulacak bir şey olsa bu girilen sidik yarışına neyse diyeceğiz. Ç-Virüslerinden tutun E-Virüsüne kadar herkes bu dansı oynuyor ve milli dansı olarak kabul ediyor. Bizim zavallı


Türklerde 3-5 zibidinin kendini yere attığı, düğünlerde kadınların götünü başını kıvırttığı dansa Türk dansı diyor. Kafkaslarda çadır kurmuş ne kadar halk varsa bozuktur. Ermeniye bakıyoruz fışkırık dansını oynuyor ve benim milli kültürüm diyor, Çeçene bakıyoruz aynı kafa, Çerkezzi zaten saymaya gerek yok. Güya Türk olan Karapapaklar, Ahıskalılar, Azerler de aynı şekilde. Bu nedir şimdi? Hayır, birde bu utanmazlar gece gündüz Türkiye Türklerine Arap diyor. Ulan siz kendinize bakın önce çobanlar. Bu topluluklar bu tür ilkelliklere devam ederlerse eğer biz onları Türkten saymayacağız. Bunu da şimdiden söyleyelim. Gitsinler Ermeniyle, Çerkezzle kardeş olsunlar. Ayrıca toplumlar neden bu kadar ilkel olmak için uğraşır? İlkellik bizim harsımıza zıt bir eylemdir. Biz putçulukla ve ilkellikle savaşacağız! Bu ilkel danslarınızı ve putlarınızı postallarımızın altında çiğneyeceğiz!

T.E.D.S’in hüküm sürdüğü bu topraklarda çağdışı ve yobaz ayinlere kat’i surette müsaade edilmeyecektir!


Milli Sözcüğü Hakkında Malumat “Milli” sözcük anlamı ile millete özgü, ulusal olan demektir. Aslen Arapça bir kelimedir. Genç nesil ise bu kelimeyi gavatlıkla özdeşleştirmeye başlamıştır. Gençlere milli olmak denildiğinde “sikişmek” anlıyor. Neyse, biz Türkler bunu zamanla özgünleştirerek günümüzdeki anlamına tekabül ettirdik, yani ulusal olan. Aslında milli ve milliyetçilik kavramı Arap kitabında din birliğini ifade eder. Şimdi burada bu sözcüğün tarihçesini konu almayacağız. Demek istediğimiz mesele milli yani ulusa özgü olan kavram ile ilgilidir. Bu kavram ile bunu öne çıkarınca herkesin aklına bir simge, marş, kendi ırkına özgü bir olay gelir. Mesela Malezya Milli marşı denildiği zaman herkesin aklına Malezya’ya özgü bir marş gelir. Arapların milli alfabesi dediğimizde ise Arap’ın yılan harfleri ile yazılan Arapça akıllara gelir. Türkler de ise bu kadim Göktürkçedir. Gördüğünüz gibi milli kelimesi, bir ulusa özgü olan şeylerle özdeşleştirilir. Peki, bugün kendine milliyetçiyim diyen kişilere bakalım. Bunlar ne kadar milli? Biri Arap’ın çöl kanunlarını savunur, biri Yunan’ın demokrasisini savunur. Gördüğünüz gibi tam bir tezatlık söz konusudur. Çünkü Türkiye’de o kadar çok ideoloji orospusu var ki daha neyi savunduğunu bilmiyor. Eğer ki milli bir devlet kurmak istiyorsanız bu devlet ırksaltabanlı olmalıdır. Yönetim şekli kendimize özgü olmalıdır. Tabii ki diğer milletlerden az biraz etkilenmeler olabilir, lakin diğer milletlerin yaptığını süzgeçten geçirmeden alıp kendimize uyarlamak başlı başına bir kepazeliktir. Cumhuriyet, Şeriat, Demokrasi gibi ucubeler bize göre değildir. Bize ait, bize özgü zannettiğiniz pek çok şey yine bize ait değildir. Mesela nedir bize ait olan? Kağanlıktır. Nedir bize ait olan? Militarizm’dir. Militarizm başka milletlerde de olabilir, lakin bu bize özgü olmayan bir şey olmadığı anlamına gelmez. Bizim tarihimiz bile darbeyle başlıyor. Militarizm derken de her köşe başına asker yerleştirip insanları rahatsız edeceğimiz manasına gelmesin.


Militarizm’den kasıt ABD gibi yayılmacı olup yabancı ülkelere askeri üsler açmaktır. Bu arada eski Kağanlık Sistemini de olduğu gibi alıp uygulayacak değiliz tabii ki. Biz eskiden yapılan hataları analiz ettik. En iyi ve en kötü olan şeyleri ayıkladık. Günümüzde bunları nasıl mükemmelleştireceğimizi düşündük. Büyük Devletlerin nasıl var olduğu ve nasıl yıkıldıklarını analiz ettik. Biz hatalarımıza baktık, düşmanın hatalarına baktık. Kendi liderlerimiz ve düşman liderleri ile duygudaşlık kurduk. Sadete gelirsek biz bunu uzun uzun düşündük ve bu konuya el attık.

Bunun akıbetinde ise Tigir:Er Düşünce Sistemine uygun bir düzen, yönetim biçimi tesis ettik. Bu düzenin pek çok ayrıntısı var. Acunda asla uygulanmamış bir yönetim düzeni bu. Biz buna kısaca Tigir:Er İmpartorluk Düzeni veyahut İmparatorluk Otoritesi diyoruz. Bunun açılımını ve ayrıntılarını da kitaba yazıyoruz. Tabii ki bunları sizinle paylaşmıyoruz, çünkü bunlar sizde şok etkisi yaratır ve dediklerimizden de bir şey anlamazsınız. Daha basit bir meseleyi bile anlamıyorsunuz. Sizlerin mizahınızla, avelliklerinizle uğraşamayız. Zaten bunlar sizin için değil gelecek içindir. Sizler çadır kurup, Moğol kızlarla sevişmeyi ülkü edinin. Bunlara kafanızı yormayın.


Tigir:Er ve Bilim (Topraksız Tarım)

Bitkileri toprağa gömdüğümüzde bütün enerjisini köke vermektedir. Lakin bitkiyi kuma alıştırırsak tüm gücünü mevyesine verecektir. Böylece hem daha çok meyve üretilir hem de milletimiz daha çok beslenir. İstila ettiğimiz yerlerdeki topraklar, eğer ki bizim tarafımızdan nükleer saldırıya maruz kalırsa şüphesiz ki o bölgenin toprakları bizim işimize yaramaz. Lakin bitkileri topraksız tarım formülü ile beslersek bu sayede gıda açığınıda kapayabilir ve dış ülkelere karşı bağımlılığımız azalır. Öncelikle bu ürettiğimiz besinleri etnikler yemeli ve onlar üzerindeki deneylerin sonuçlarını görmeliyiz. Eğer ki sonuçlar olumluysa, üstün Türk ırkının bu tür gıdaları yemesi sorun olmaz. Zira bir gezegen istila ettiğimizde, o gezegende toprak yoksa topraksız tarım sayesinde kendi bitkilerimizi yetiştirebilir ve bu sayede sömürge gezegenlerimizde yaşayan vatandaşlarımızın besin ihtiyaçlarını karşılayabiliriz.


Görmezden Gelinen Nihal ATSIZ Sözleri Türkçüler-Milliyetçiler tarafından özellikle görmezden gelinen Nihal ATSIZ sözleri.


“Alman ırkçılığı yalnız Yahudilere karşıdır. Anası veya babası Çek, Lehli gibi Alman düşmanı milletlerden olan fertleri Almanlar yabancı saymıyorlar. Bizim ırkçılığımız ise bütün milletlere karşıdır.” Nihal ATSIZ, 1 Ağustos1943, Maltepe

“Rıza Nur ise mütedil bir ırkçıdır. Fransızcayı iyi bilen Rıza Nur Batı Kültürüne bu dil vasıtasıyla girmiş yıllarca Fransa`da kalmış, Almanya ve İngiltere`ye ancak kısa yolculuklar yapıp müze ve kütüphaneleri gezmiştir. Rıza Nur hem siyasi, hem fikri, hem de ameli Türkçülük yapmıştır. Yani maarif ve sıhhiye vekillikleri sırasında Türk olmuyan unsurları çıkarmış, bütün memurları öz Türklerden seçmeğe çalışmıştı.” Nihal ATSIZ, 1 Ağustos1943, Maltepe

“Tanrı kızlar yaratmış. Erlere satmak için.” Nihal ATSIZ Kahramanların Ölümü

” Kadına saygı beslemek, onu erkekle kayıtsız şartsız eşit tutmak anlamına gelmez. Tanrı’nın ayrı yarattığı iki cinsi bir tutmak, tabiat yasalarına aykırı bir davranıştır.” Orkun, 68. Sayı, 18 Ocak 1952

“Kadın öğretmenler erkek talebeye ders vermemelidir.” Çınaraltı Dergisi, 21 Mart 1942, Sayı:35

“Aile yapısının korunması bakımından kadının her şeyden önce analık ve evdeşlik görevini yapmasını isteriz.” Nihal ATSIZ, Orkun, 68. Sayı, 18 Ocak 1952

“Tarihlerde hâlâ Sümerler”in veya Hititler”in Türk olduğu hakkındaki hezeyan tekrarlanmakta, bunu inanmadan öğrenen çocukta millî tarih sevgisi diye bir şey kalmamaktadır.” Nihal ATSIZ, Ötüken, 65. sayı, 1969

“Osmanlı Hanedanı, Türk tarihindeki ailelerin en büyüğüdür. Tarihî vazifesini şerefle yapıp çekilmiştir. Şüphesiz onların da kusurları vardır. Fakat Osmanlı padişahların topyekûn küçük görmek ve göstermeye çalışmak, nihayet, kendi tarihimize ve geçmişimize karşı nankörlük olur. ” Tanrıdağ, 10. ve 11. sayı, 10 ve 17 Temmuz 1942 Nihal ATSIZ


“Milli ahlakın mezbahası olan bar, meyhane, balo gibi şeyler Türkiye’de yasak edilmelidir.” Kızıl Elma, Nisan 1948 Hüseyin Nihal ATSIZ

“En büyük Türk hakanlarından olan Yavuz Sultan Selim, kısa saltanatında, üssülharekesinden çok uzaklarda Kölemen ve Safevî ordusu gibi iki müthiş orduyu tam bozguna uğratmak ve çölü 30.000 kişiyle geçerek Mısır’a dalmak gibi gözü karalık gösteren eşsiz bir kahraman askerdir. Hakanlığı çok kısa sürmeseydi, bir o kadar daha yaşasaydı bugünkü Türk dünyasının manzarası çok başka olacaktı.” Nihal ATSIZ, Ötüken, 1975, Sayı: 9


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.