Kapı boyuna çalınıyordu. Kilit şık.ırdarken, "Başgardiyan gel di ! " diye haber verilmediği için, Yusufbunu herhangi bir mahkum sanarak, "Beklesin . . . Patlamadı ya . . . " diye aldırış etmedi . Halbuki kapı omuzlanıyordu adeta . . . Kapının açılmamasın dan manalar çıkarıyor, kapıyı mahsustan geç açıp "zvlacı"lara vakit kazandırmak istediğini sanıyordu. Neden sonra, ilkönce sıhhiyeler ecza odasından firladılar, kapıda başgardiyanı görünce, revir sofasında bir telaştır başladı. "Yusuf! " "Yusuuf! " "Yusuf nerede be? " "Ne cehennemde bu herif yahu?" " Zaten hiç yerinde durduğu yok ki . . . " "Heey, Yusuf! " " , Yusuf işin önemini kavrayıp da kapıya koştuğu zaman iş işten geçmişti . Başgardiyan hırslı hırslı bağırmaya başladı: " İşiniz gücünüz dalga! Alt tarafi bir kapı açacaksınız . . . Bir sa attir kapı önündeyiz . . . Reviri saHasırt etseler haberiniz olmaya cak ! " Aşçı d a ıslak bir tavuk gibi, mutfaktan telaşla geldi . Şimdi her kafadan bir ses çıkıyor, kapının geç açılma kabahati doğrudan doğruya Yusura yükletiliyordu . Başgardiyan uzun uzun bağınp çağırdıktan sonra, "Değiştirin bu herifi ! " diye sıhhiyecilere emir verdi . "Atın içeri gitsin . . . Şöy le dah a bir gözü açığı yok değil ya bu kadar mahpusun içinde . . . " Ve hasta koğuşlarından birisine girdi . Mahkum sıhhiyecilerle mahkum aşçı, mahkum Yusura baktı lar. Aşçı, "Topla yataklarını ! " dedi . Meydancı Yusuf, "içeri atılıp bir kap yemekten olmanın" kay gısını yüreğinde taşıyarak, yataklarını eski bir çula sararken, aşçı başucuna dikilmiş, "giderken bir şeyler alıp götürmesin" diye onu dikkatle koiiuyordu. lO