Böyle Söyledi Zerdüşt
Bir balıkçıl kuşu sığ göllere nasıl başını g�riye atarak aşa ğılamayla bakarsa: ben de öyle bakıyoruru küçük dalgalardan ve istemlerden ve ruhlardan oluşan külrengi kalabalığa. Çok uzun süre hak verildi onlara, bu küçük insanlara; b ö y
-
1 e c e güç de verildi sonunda onlara - şimdi öğretiyorlar ki:
'Küçük insanlar neye iyi derlerse, odur iyi sadece.' Ve onların arasından çıkan o vaizin, o tuhaf ermişin, o kü çük insanların savunucusunun, 'Ben - hakikatim,' diyerek ken di kendine tanıklık edenin söylediklerine 'hakikat' deniyor gü nümüzde. Bu kibirli adam çoktandır küçük insanların i bikierinin de kabarınasına sebep oluyor. - Hiç de küçük bir yanılgı değildi, 'Ben - hakikatim,' derken öğrettiği. Küstah birine daha nazik bir yanıt verilmiş midir şimdiye dek? - Ama sen, ey Zerdüşt, onun önünden geçip gittİn ve, 'Ha yır! Hayır! Üç kere hayır! ' dedin. Yanılgısına karşı, merhamete karşı ilk uyaran sendin - her kesi değil, hiç kimseyi değil, kendini ve kendi türünden olan ları. Büyük acı çekenin utancından utanırsın; ve sahiden, 'Mer hametten bu yana büyük bir bulut geliyor, dikkatli olun, ey in sanlar! ' derken. - 'Tüm yaratıcılar serttir, bütün büyük sevgiler, onların mer
hametinin üstündedir,' diye öğretirken; ey Zerdüşt, hava-işa retlerini okumayı ne kadar da iyi öğrenmişsin! Ama sen - k e n d i merhametine karşı da uyar kendini! Çünkü birçok kişi sana gelmek için düştü yollara, acı çeken, kuşkuya düşen, ümitsizliğe kapılan, boğulan, üşüyen birçok kişi kendime karşı da uyarıyorum seni. Benim en iyi, en kötü bilmecemi çözdün, kim olduğumu ve ne yaptığımı bildin. Seni deviren baltayı biliyorum ben. Ama onun, - ölmesi g e r e k i y o r d u : h e r ş e y i gö ren gözleriyle gördü o - insanın derinliklerini ve uçurumları nı, insanın gizli saklı tüm rezaletlerini ve çirkinliklerini. 269