Yaylalarda yayla sahipleriyle yapılan anlaşmalar, göçebe aşiretlere belirli bir süre için, sadece faydalanma hakkı ve rir. Göçebe, dışarıdan gelecek bütün saldırıları kendisi defet mek zorundadır. Ne köy mahalli idaresi, ne de Çiftçi Koruma Teşkilatı, göçebelere gelecek bu saldırılardan sorumlu değil dir. Aynı şekilde yaylaların sahipleri de sorumlu değildir. Kışlaklarda ise durum farklıdır. Eğer kışlak olarak seçi len yer bir ağa köyü ise göçebeler ile ağanın mera ve kira ko nusunda anlaşmaları üzerine, ağa, göçebe kendi arazisi üze bakımdan Doğu Anadolu feodalizminin siyasal kurumlan olan aşiret sistemleri ancak kapitalist ilişkilerin yoğunluk kazanmasıyla yıkılır. Kapitalist ilişkilerin yoğunluk kazanmasının siyasi plandaki en önemli sonucu ise uluslaşmadır. Böylece feodalizmin kapitalizme doğru ev rimi, aşiret sistemlerinin de ulusa doğru evrimi sonucunu doğurur. O halde göçebe aşiretlerin göçebeliği bırakıp toprağa yerleşmeleri üretim biçiminde esaslı değişikler meydana getirmediği için, aşiret sistemleri ortadan kalkmaz. Yalnız, toprağa yerleşenler, yani topra ğa yerleşen aşiretlerin reisleri, kendi aşiretlerinin üzerindeki siyasi nüfuzlarıyla birlikte, başka olanakları da kontrol etmeye başladıkları için, eski durumlarına nazaran daha kudretli bir hale gelirler. Bu ba kımdan halen göçebelik yapan aşiretlerin reisleri fakir durumda ol dukları halde, toprağa yerleşen aşiretlerin reisleri çok büyük servet sahibi olmuşlardır. Öte yandan Cumhuriyetin kuruluşundan sonra, Doğu Anadolu'da merkezi otoriteye karşı sürekli bir direnme hareketi başlamıştır. 1926, 1 93 0-1932,1937 bu sürekli direnmelerin zaman zaman patlak vermesinden başka bir şey değildir. Burada konumuz, bu direnmele rin sebebini ve oluşumunu tartışmak değildir. Yalnız, her direnmenin sonunda sürgünler meydana gelmiş, Doğu'nun bazı bölgelerinden insanlar kitleler halinde Batıya aktarılmıştır. Bu olaylar sırasında bir kısım aşiret reisleri merkezi otorite ile sürtüşüp sürgün edilirken, bir kısmı da merkezi otorite ile uyuşma ve onunla bütünleşme süreci içi ne girmiştir. Özellikle 1945 yılına, yani çok partili demokrasiye gelin ceye kadar, Doğu'daki aşiret reisleri, merkezi otorite ile sürtüşen ve sürtüşmeyen diye ikiye ayrılmıştır. Bu tarihten sonra ise bu ayırım or tadan kalkmış, bütün aşiret reisleri merkezi otorite ile merkezi otorite de bütün aşiret reisleriyle bütünleşme olanaklarını aramış ve bul muşlardır. Çok partili demokratik düzen içerisinde Doğulu ve Batılı egemen sınıfların ve merkezi otoritenin bütünleşmeleri kendiliğinden ortaya çıkmıştır. Bu konuya ilerde yine döneceğiz.