Rıfat ilgaz yıldız karayel yalçın yayınları

Page 206

ayakta tutanlardandı çevresinde. Her ne kadar memurlar yasa­ sıyla birlikte, parti tüzükleri Bayram’ın bütün eylemlerine pek elverişli değilse de Topsakal, on yıldır bu lojmanları, tarikatı adına işletmekte en küçük bir zorlukla karşılaşmamıştı. Daha bu işe atandığı yıl, kirayla tuttukları tekke görevini yapan evi. lojmana taşımış, kirasını da, yasa dışı açılan kuran kurslarına aktarmıştı. Cengiz Topkaç’m söylevi biter bitmez, onu Cide’ye yedekte getirdiği doru ata bindirip pazar günü hükümetin önündeki alana yetiştirecekti, «Allah kısmet ederse!» Hurşit Ağa, Cide’den telefonla konuştuklarına göre, şu saat­ te, Cengiz Topkaç onun camlı odasında olmalıydı. Alandaki söy­ levin de bir saat sonra başlaması gerekirdi. Buraya ayak basalı iki saat olmuştu. Hiçbir şey istediği gibi geçmemişti. Beklediği karşılanmayı bulamamıştı. Herkes mane­ viyatı bir yana itmiş, akıl ermez işlerin ardına düşmüştü. Neler dönüyordu şu Alcpelit’te? Yol işinde, şimdiden pes mi demişler­ di? Şaduman Dağlı adında birinin ağzının içine bakıyordu Hur­ şit Ağa. Bu da kim oluyordu! Yol kıyıdan geçsin diyenlerin ba­ şında gelen bir çıkarcı! Konağın üst katında Cemile Hanım’ın yanında Dağlı’nın karısı kızı, aşağı camlı odada Dağlı’nın ken­ disi... Karşısında da kendisinin hiçbir zaman hoşlanmayacağı pısırık, beceriksiz, belki de Süleymancılardan biri olan Muhtar Mecit Efendi!.. Yeni demlenen çayları, yukarı inip çıkmasında ailece hiçbir sakınca görülmeyen Zeynel, semaverle birlikte camlı odanın bir köşesine oturtmuştu. İstanbul’dan yeni getirilen çay bardaklarını da... önündeki senetlerden başını kaldıran Hurşit Karaman, Zey­ nel’e çıkışıyordu: «Sen şu çay işlerini Keşfi’ye bırak da hemen bul Akif’i ar­ tık! Nerde bu adam sabahtan beri!» «Başüstüne Ağam!» deyip çıkarken. «Dur!» dedi, «En son kaçta gördün bu adamı sen?» Zeynel oğlunu ulu orta harcayan Baba’yı hizaya getirmek is­ ter gibi: «Kimi?» diye sordu, «Akif Bey’i mi?» «Kim, o mu Bey! Akif Bey haaa!..» İçtenlikle gülüyordu Hurşit Karaman. Başkasının oğluymuş gibi alay ediyordu hem de! «Söyle, en son, saat kaçta, nerde gördün bu ademi!» Bir süre anımsamaya çalışırmış gibi düşündü Zeynel. Bal gibi biliyordu, onu şu Muhtar Mecit Efendi’nin damından çıktıktan sonra Şadiye’lerin bahçesindeki kestanenin altında gördüğünü... Gülizar’la konuştuklarını anlatıp onu sevindirdiğini... Sonra ne mi yapmıştı? Kızın şimdilik almadığı paha biçilmez kolyeyi geri 206


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.