130
DEVLET İNŞASI
bilirdi. Avrupalılar, ne Başkan Bush’un Ocak 2002’deki Ulusa Sesleniş konuşmasında kullandığı “kötülük ekseni” ifadesin deki dini söylemini, ne de bu genel politika değişikliğinin bir ön bildirim ya da açıklama olmaksızın uçakta yapılmasından haz etti. Birleşik Devletler, uluslararası kabulleri keyfince şe killendirmekte güçlü taktiklere başvurmak ve son anda bu ka bullerden öylece uzaklaşmak konusunda tutarlı bir tavra sa hip olmuştur. Rio Paktinda, Kyoto’da ve ICCde de sürdü rülen bu tavrın isim hakkı gerilere, Milletler Cemiyeti’ne ve Woodrow Wilson’a kadar uzanır. Gündemdeki tartışmaları vurgulamak, Birleşik Devletler ve pek çok Avrupa ülkesi arasında, uluslararası düzeydeki de mokratik meşruiyetin kaynaklarına ilişkin ilkede var olan çok daha temel bir farklılığa işaret ediyor. Basitleştirerek ya da şe matik de olsa ortaya koymak gerekirse, Amerikalılar anayasal cı demokratik ulus-devletten daha öte hiçbir demokratik meş ruiyet kaynağı tanımamak eğilimindedir. Öyle ki, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası örgütlerin meşru olması, bunların, demokratik çoğunluğun bu örgütlere meşruiyet tanıdıkları müzakereci, hükümetler arası bir sürece uygun olarak kurul muş olmaları sebebiyledir. Bu çeşit bir meşruiyet, sözleşmeci taraflarca her an askıya alınabilir; uluslararası kanunlar ve örgütlerin, egemen ulus devletler arasındaki bu çeşit iradi bir uzlaşmadan bağımsız olarak hiçbir geçerlikleri yoktur. Avrupalılar ise tersine, demokratik meşruiyetin, herhan gi bir ulus-devletten çok daha geniş olan uluslararası toplum dan kaynaklandığına inanmak eğilimindedir. Bu uluslarara sı toplum, somut olarak tek bir küresel, demokratik anayasal düzende vücut bulmamakla birlikte, var olan uluslararası ku ramlara meşruiyet bahşeder ki bunlar, uluslararası toplumun kısmen simgelenmiş şekli olarak değerlendirilir. Dolayısıyla, eski Yugoslavya’daki barış gücü, özel olarak hükümetler ara-