Antalya Literary Express 14

Page 1

Dr. mult. Harun Taner, D. Sc., Editör

Antalya Literary Express Cilt: 1 Sayı: 14 28 nisan 2013

Fiyatı: PDF ücretsiz, basılı: 2 TL

Antalya Chess Express Cilt: 8 Sayı: 68 28 nisan 2013

Editörden Değerli okuyucular, sonraki sayıdan itibaren Antalya Literary Express de, Antalya Chess Express gibi, Antalya Güzeloba Express içinde yayınını sürdürecek. Adil Yüksel ve Kayaalp Büyükataman’a katkılarından dolayı ne kadar teşekkür etsek kâfi gelmez. Neşeli okumalar & uğraşlarınızda kolaylıklar, Dr. mult. Harun Taner, D. Sc., Editör

Yazın Çıkmaz Sokak Java motosikletlerin meşhur olduğu zamanlarda birkaç arkadaş motosikletle yurt gezisine çıkarlar. O yıllarda taksi az ve taksisi olan parmakla gösterilmektedir. Geziye çıkan arkadaşlar dört kişidir. İki tane motosiklete binerler. Dördü de motosikleti çok iyi kullanmaktadır. Ama iki tanesinin sürücü belgesi (ehliyeti) vardır. Çoğunlukla motosikleti sürücü belgesi olanlar kullanır. Ama ara sıra sürücü belgesi olmayanlarda direksiyona geçiyorlar.

Beş altı günlük bir gezi olur. Gezi çok zevkli geçer. Hoşlarına giden yerleri gezerler. Tarihi ve turistik yerleri görürler. Gördükleri her çeşmenin yanına giderler. Kana kana sularını içerler, dinlenirler. Bazen daha önceden satın aldıkları öteberi ile çeşme başında karınlarını da doyururlardı. Mevsim yaz olması nedeniyle sıcak saatlerde ellerini, yüzlerini hatta bazen saçlarını da yıkarlardı. Gezinin sonu yaklaşmış, dönüş yolu ayrı bir yoldur. Değişik yerler görmek için ayrı yollar tercih edilmektedir.


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 14

sokakta yol biter. Çıkmaz sokağa girmiştir. Kaçacak yeri yoktur. Yakalanmıştır. Mecburen motosikletten iner. Motosikleti ayağa alacaktır. Bir taratan ayağa alırken bir taraftan da: -- Ağabey ben suçsuzum. Hiç suç işlemedim. Sadece ehliyetim…

Daha sözünü bitirmeden gülüşmeler başlar. Biraz önceki kaçan ve yalvaran gitmiş. Yerine kahkahalarla gülen bir insan gelmiştir: -- Siz misiniz o? Ben sizi trafik sandım. Onun için kaçıyorum der. Akşam saatlerinde yolculuk sona erecek. Kısmet olursa, herkes evine kavuşacaktır. Sıra komşu şehirdedir. Orada biraz gezecekler. Mola vereceklerdir. Her zaman olduğu gibi motosikletin biri önde diğeri arkada yol almaktadır. Öndeki motosikletin sürücüsü yol sapağını tam bilmiyordur. Şehre gelinmiştir. Arkadaki arkadaşlarına- motosiklete aynadan göz atar.

En son çeşme başı molasında, su içtikten sonra serinlemek için ellerini ve yüzlerini yıkarlar. Arkadaşların bir tanesi kafasını da yıkar. Saçlarını mendil ile siler. Sonra da mendilin dörtkenarına küçük düğümler yapar. Mendili şapka gibi başına geçirir. Bu ara öndeki gurup yola çıkmıştır. Arkadaşlarının mendil giydiğini fark etmez.

O da ne: Arkasında, arkadaşları değil; beyaz şapkalı trafik polisleri gelmektedir. O yıllarda trafik polislerinin şapkaları beyaz renkliydi. Onları takip ediyorlar. Motosikleti kullananın sürücü belgesi yoktur. Son molada motosiklet kullanmak için direksiyona o geçmiştir. Çare kaçmaktır. Gaza basar ve sokak aralarına sapar. Döner yine bakar takip ediyorlardır. Kaçar kaçar kurtulamaz. Polisleri atlatamaz... Yolun sonu gelir. Bir çıkmaz

3013


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 14

Yolda gördüğü polis(!) onların arkadaşıdır. Mendilli arkadaşını trafik polisi zanneder. O polislerden kaçmakta arkadaşları da onu takip etmektedir. Öndeki kaçar; arkadaki kaçanları yitirme korkusuyla yakından takip eder. Kaçma ve takip bir hayli devam eder.

--Ağabey ehliyetim, der. Birde bakar ki kaçtığı kişi arkadaşıdır. Hem sevinir. Hem anlatır. İş aydınlanınca hepsi beraber başlarlar gülmeğe. Sonra yollarına devam ederler.

Ben niçin geldim?

Yıllar önce, ilkokulda okurken, her gün olduğu gibi, bir bahar günü erkenden uyandım. Ben uyandığımda tüm aile ayaktaydı. Dedem, ninem, annem, babam, ablam ve ağabeyim hepsi uyanmış, çeşitli işlerle meşguldü. Ben de yardımcı oldum. Ağabeyim koyunlarımızı çobana götürdü. Ben diğer hayvanlarımızı çeşmeden suladım. Babam hayvanları yemledi. Annem tarhana çorbasını kaynattı. Yanına bir şeyler daha hazırlıyordu. Kahvaltı yapacaktık.

Bu iş karakolda biter derler ya; kaçma ve kovalama çıkmaz sokakta biter. Bir çıkmaz sokağa girerler. Sokağın sonuna varırlar. Kaçamazlar. Öndeki sürücü kendisini kapana giren kuş gibi; yakalandım zanneder.

Derken kapı çaldı. O yıllarda elektrik ve zil olmadığı için gelen misafirler kapıya veya ‘’dul’’ adı verdiğimiz bir yere taşla dokunarak haber verirlerdi. Kapı çalınca ben kapıya baktım. Gelen büyük amcamdı. Yani dedemin kardeşiydi. Buyurun dedim. Yol gösterdim. Babamda karşıladı. Amcam yabancı değildi, sık sık gider gelirdik. Muhabbetimiz çok iyi idi. Babam odayı gösterdi. Buyur etti. Minderi serdi. Amcama hoş geldiniz dedi. Elini öptü.

3014


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 14

Amcam da babamı öptü. Amcam mindere oturdu. Ben de:

uğradım. İkincisi acaba babam, annem, dedem beni ne yapar. Daha önce böyle bir şey yapmadığım için başıma ne gelecek. Nasıl döverler ondan korkuyorum.

-- Amca hoş geldiniz dedim. Amcamın elini öptüm.

Rahmetlilerin Cennet mekânları olsun. Allah razı olsun bu güne kadar bu suçum olmadığı için bu suçtan cezalandırmadılar ama diğer suçlardan ara sıra pataklarlardı. O suçlardan pataklanan birinin en kötü ve en büyük suçtan cezası ne olur? Bu durum sizin başınıza gelse, o yaşta siz ne yapardınız.

Amcam nasılsınız, ne var ne yok demeden hemen söze başladı. Babama döndü ve: --Hasan ben erkenden niye geldim? Biliyor musun? -- Hayrola amca bilmiyorum.

Öğle tatili oldu. Öğleyin eve gelemedim. Bazen öğleyin akrabalara veya arkadaşlara giderdik. Arkadaşlarda bize gelirlerdi. Öğle yemeğini gittiğimiz yerde yerdik. O gün hiç bir yere gitmedim. Öğle yemeği de yemedim. Öğleden sonra dersleri işledik. Okul dağıldı. Eve gidemiyorum. Korkuyorum.

-- Dün öğleyin Adil bizim evde idi. Evden giderken tavukların folluğundan (yumurtladığı yerden) yumurtaları çalmış. Bakkala satmış. Okula gitmeden söyleyeyim diye geldim. Babam amcamın sözü karşısında: -- Ben onun tebriyesini yaparım. Dedi. Başımdan aşağıya kaynar su dökülmüş gibi oldum. Şaşırdım ne diyeceğimi bilemedim. Gerçekten bir gün önce öğle tatilinde amcamlara gittim. Öğle yemeğimi onlarda yemiştim. Ama amcamın attığı iftirayı ne o zaman ne de başka zaman yaptım. Allah öyle şey nasip etmesin de. Ama amcama göre, suçum çok büyüktü.

Birkaç saat oralarda oyalanacak (vakit geçirecek) bir bahanem bari var. Koyun önü: O yıllarda koyunlarımız vardı. Koyunlar kış ve ilkbahar mevsiminde akşam eve gelirlerdi. Akşamüzeri çobanın otlattığı koyunları, hayvan sahipleri karşılar. herkes kendi koyunlarını evlerine getirirdi. Koyun karşılama işine koyun önü denirdi. Sabahleyin ağabeyimin götürdüğü koyunları eve getireceğim. Zaten bu iş çocuklarındır. Her gün ağabeyim veya ben yapardım.

Gözlerimden yaş akarak odadan çıktım. Usulca önlüğümü giydim. Çantamı aldım. Hıçkırarak merdivenleri indim. Sokak kapısının yanında ablam karşımdan geldi:

Koyun önünde arkadaşlarla oynuyoruz, akşam yaklaşıyor. Koyunlar gelecek; kendimi için için yiyorum. Ne yapabilirim başıma neler gelecek. O gün hiç bir şey yemediğim halde açlık aklımda dahi yok. Acaba bu iftiradan sonra ne yaparım. Akşam yaklaştı. Koyun sürüleri gelmeğe başladı. Derken bizim koyunların bulunduğu sürü de geldi. Her evin koyunu yol ayrımında kendileri ayrılır. Evin yolunu tutar. Nadir de olsa bazen, sürüden ayrılmayan veya yanlış gelen koyunlar olursa onları kontrol ederdik. Koyunlarımız

-- Ne oldu? Niçin ağlıyorsun? Dedi. Ona cevap vermeden oradan uzaklaştım. En tenha yoldan, ağaçlar arasından, hıçkıra hıçkıra okula gittim. Yolda gelenler olunca ağladığımı görmesinler diye gizlendim. Sessizce ağlaya ağlaya okula yakalaştım gözlerimi sildim. Hiç kimseye belli etmeden okulda dersleri işledim. Dersleri işledim ama nasıl işlediğimi bilmiyorum. Birincisi çok büyük bir iftiraya

3015


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 14

ayrıldı. Evin yolunu tuttular. Yolda takip ettim eve geliyoruz. Ayaklarım geri geri gidiyor. Eve gelemedim. Koyunlar eve girdi. Aslında koyunlarla gelip evde onlarla ilgili bazı işler yapmam, evdekiler yardım etmem gerekirdi. Gelmedim, gelemedim. Olanları duyan ablacığım manzarayı çakmış yalnızca koyunları kapatmış. Benim niçin gelmediğimi tahmin etmiş.

Uygun yalanı söylerlerse genelde geçiyor. Bazen geçmiyor uzun süre devam ediyor. Konu açılmışken bununla ilgili bir fıkrayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bir kişi seslenir.

eczaneye

girer.

Eczacıya

-- Bana acilen hıkkıdık ilacı veriniz der. -- Eczacı yaklaşır ve hıkkıdığın ilacı budur der. Adama bir şamar atar.

Ben oralarda bir yere saklandım. Akşam iyice yaklaştı; hava kararmak üzere ablam geldi. Beni buldu. Gülerek:

-- Hıkkıdıklı ben değilim. Eşim. Oda arabada.

--Gel gel sana şaka yapmışlar. Sen bilmiyorsun dedi.

-- Git ona da sen şamar vur.

Bir nebze ferahladım ama böyle şaka olur mu?

Adam gider ve arabada bekleyen hanımına şamarı yerleştirir. Suçunu bilmeyen hanımla tartışmaya girerler. Hıkkıdık geçer.

Meğerse bu şaka mecburi imiş. Ablam anlattıkları, sonraki duyduklarım ve deneyimlerimle her şeyi öğrendim:

Hıkkıdıkla ilgili kasabamızda yaşanan bir olaydan da söz etmek istiyorum. Benim işittiğime göre:

Ben sabahleyin amcamı karşılarken sık sık ‘’hık hık’’ etmişim. Beni hıkkıdık tutmuş. Hıkkıdık tutanlara bizim oralarda ‘’ Yumurta Çaldın’’ diyorlar. Sonra da o merak edince hıkkıdığı, gerçekten geçiyor. Tabii bu çocuklar için çok geçerli. Onlar bilmedikleri için merak ediyor. Benim gibi olan var mı bilemiyorum, ama meraklanınca da genellikle hııkıdık kalmıyor. Büyükler hıkkıdık tutunca aynı sözü onlara söylesen yutmazlar. Böyle zamanda onların merak edeceği veya sinirleneceği bir konu buluyorlar. Onu merak ettiriyorlar.

Kasabamızdan bir vatandaşı hıkkıdık tutar. Su içirirler, şaka yaparlar birçok yöntemi denerler. Her şey nafiledir. Hıkkıdık geçmez ve sıklaşır. Vatandaş çok fenalaşır. Bu ara bir yakını hıkkıdık tutan kişinin kardeşine haber verir. Durumu anlatır. Kardeşi bir arkadaşının arabasını atlar. Eve gelir. Evdekilere ağlamaklı bir şekilde ve gerçekmiş gibi, seslenir:

3016


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 14

--Durmayın durmayın. Osman (hastanın oğlu) kaza geçirmiş. Ağır yaralı hastanedeymiş. Çabuk olun gidelim! Der. Herkesi telaş ve üzüntü sarar. Ağlamalar çığrışmalar başlar. Hıkkıdıklının kardeşi durumu kontrol eder. Hıkkıdık geçmiştir. Durumu anlatır. Hepsi ferahlar. Hıkkıdık kalmaz. Bu şakaya hiç kızmazlar. Amcamın şakasından ise hiç bahsedilmedi.

Adil Yüksel

3017


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 14

Amerika’da Kara Kış

3018


Antalya Literary Express cilt 1 say覺 14

3019


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 14

Kayaalp Büyükataman

3020


Antalya Literary Express cilt 1 say覺 14

Avusturya

3021


Antalya Literary Express cilt 1 say覺 14

3022


Antalya Literary Express cilt 1 say覺 14

3023


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 14

Harun Taner

Köprü Manzaraları 2: Eski Köprüler

3024


Antalya Literary Express cilt 1 say覺 14

3025


Antalya Literary Express cilt 1 say覺 14

3026


Antalya Literary Express cilt 1 say覺 14

3027


Antalya Literary Express cilt 1 say覺 14

3028


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 14

Kayaalp Büyükataman

Editörler Kurulu Adil Yüksel, Korkuteli <adilyuksel55@gmail.com> Harun Taner, Antalya <harun.taner.antalya@gmail.com> Kayaalp Büyükataman, ABD <kbuyukataman@gmail.com>

3029


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.