simalannca karşılanıyordu. Kuru poğaçalar, şekerli kaymak lar, çeşitli tava kızartmalar, en gözde yemek olan yufka ara sındaki koyun ızgaralar herkes tarafından kapışılıyordu. Ayrıca, herkes hemen hemen her eve gircbiliyor ve orada verilen yemekleri yiyebiliyor. Fakir veya zengin bütün Müslü manlar, güçleri nisbetinde bu dini görevi yerine getirmeye ça lışıyorlar. Üstelik evlerine gelen kimselerin Müslüman olup ol madıklannada bakmıyorlar. Aynı adet, Yahudi dininde de bu lunmaktadır. Bayramın ikinci ve üçüncü günleri de, birinci günün bir devamı şeklinde sürüyor. İstanbul'un çok yazılıp çizilmiş saraylannı, camilerini, hamamlarını, kıyılannı, yalı boylannı dile 'getirmeye kalkışma dım. Ben sadece, İstanbul'da yaşayan
hayattan bazı
bilgiler
vermeye gayret gösterdim. Bu şehir, Avrupa ile Asya'nın bir leştiği noktada, güzel bir mühürdür. Uzaktan görünen emsalsiz güzelliğinin yanında,
bazı kenar mahallelerinin
fakirliği ve
pisliği tenkit edilebilir. İstanbul, kulislerine ve kirli
tarafia
nna bakılmaksızın sadece sahnesi seyredilmesi gereken bir ti yatro. Ekseriya, Sarayburnu çevresinde şöyle bir dolaştıktan sonra, buharlı vapurlarla Haliç'e ve Boğaziçi'ne uzanmakla ik tifa eden ve görülmesi gereken her şeyi gördüm diyen İngiliz ler vardır. İstanbul'u görmek hiçbir zaman bu değildir. Üzü lerek belirtmek lazımdır ki, İstanbul artık eski İstanbul de ğildir. Taribi görünüşünü ve hatta yaşayışını yavaş yavaş kay betmektedir. Her tarafı tepelerle kaplı İstanbul'un
( 188) intiza
mını ve temizliğini Avrupa başkentleri ile mukayese etmek im kanı yoktur. Böylesine çetin bir tabiata hakim olmak da kolay değildir. Fakat, yakın bir gelecekte, bunların da tanzim edile bileceği kanaatini taşıyorum. İstanbul'un boyalı şirin evleri, sanki kalaylı imiş gibi panldayan kubbeleri, yükselen minare leri, şairane manzarası, her zaman hayranlıkla seyredilebilir. Fakat, yangınlann pek sık çıktığı iç mahallelerdeki 242
binlerce