Çok kültürlü bir modernleşme öyküsü:Sevilla/A multi-cultural history of the city's modernization

Page 1

MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ MİMARLIK FAKÜLTESİ-ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA BÖLÜMÜ LİSANS BİTİRME ÖDEVİ

ÇOK KÜLTÜRLÜ BİR MODERNLEŞME ÖYKÜSÜ: SEVİLLA

HAZIRLAYAN GÖZDE AKKAYA

DANIŞMAN DOÇ. DR. RIFAT AKBULUT


……………………………………………………

tarafından

hazırlanan

“……………………………………………” adlı araştırmanın Bitirme Ödevi olarak uygun olduğunu onaylarım.

İmza Bitirme Ödevi Danışmanı

Bu çalışma Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde Lisans Bitirme Ödevi olarak kabul edilmiştir.

Danışman:…………………………………………………………..

Jüri Üyesi:……………………………………………………………

Jüri Üyesi:……………………………………………………………


İÇİNDEKİLER...................................................................................................i ÖNSÖZ............................................................................................................ii GİRİŞ..............................................................................................................iii ÖZET...............................................................................................................v ABSTRACT....................................................................................................vi İÇİNDEKİLER................................................................................................vii KAYNAKÇA..................................................................................................86 HARİTALAR..................................................................................................88

i


Önsöz Öncelikle, araştırmam süresince yardım ve önerileriyle çalışmama destek olan sevgili hocam Yrd. Doç. Dr. M. Rıfat Akbulut'a teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca tez jürimde bana destek olan ve eğitimim boyunca ders aldığım tüm hocalarıma teşekkürü bir borç bilirim. Çalışmam esnasında yardımlarını benden esirgemeyen, gerek kaynak gerekse çeviriler konusunda her türlü desteği veren İspanyolca hocam Maria Sabater'e beni tez konum hakkında yüreklendirdiği için minnet borçluyum. Ve en önemlisi bu günlere gelmemde en büyük payı olan, her zaman ve her koşulda desteklerini üzerimde hissettiğim, biricik annem Fatma Demirdal'a, babam Necati Akkaya'ya, abim Özgür Akkaya'ya ve gerek çalışmalarımda, gerekse psikolojik olarak verdiği destekler için hayat arkadaşım Ricardo Revert Arenaz'a sonsuz teşekkürler. İstanbul, 2013

Gözde Akkaya

ii


Giriş Endülüs'te Raks Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı... Şevk akşamında Endülüs üç defa kırmızı... Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir. İspanya neş'esiyle bu akşam bu zildedir. Yelpaze çevrilir gibi birden dönüşleri, İşveyle devriliş, saçılış, örtünüşleri... Her rengi istemez gözümüz şimdi aldadır; İspanya dalga dalga bu akşam bu şaldadır. Alnında halka halkadır aşüfte kâkülü, Göğsünde yosma Gırnata'nın en güzel gülü... Altın kadeh her elde, güneş her gönüldedir İspanya varlığıyla bu akşam bu güldedir. Raks ortasında bir durup oynar, yürür gibi; Bir baş çevirmesiyle bakar öldürür gibi... Gül tenli, kor dudaklı, kömür gözlü, sürmeli... Şeytan diyor ki, sarmalı, yüz kerre öpmeli... Gözler kamaştıran şala, meftun eden güle, Her kalbi dolduran zile, her sineden: "Ole!"

Yahya Kemal Beyatlı

Ortaçağ'dan günümüze İspanya genelinden, Sevilla özeline doğru çıkılan bu yolculuk zaman içinde İber yarımadasında ne gibi değişimler yaşandığını sosyal ve fiziksel boyutlarıyla ortaya koyacaktır. İber'in gelişme sürecini toplumun en üst kademe yöneticilerinden, en alt kademesine kadar inceleme fırsatı bulacağımız bu çalışma, bir şehrin modernleşme sürecini, bu süreçte ne gibi evreler geçirdiğini gözler önüne serecektir.

iii


Çalışmanın Amacı Bu çalışmanın amacı, Ortaçağ'dan günümüze zaman içinde değişen İspanya'nın Endülüs'e, değişen Endülüs'ün de Sevilla'ya olan etkilerini ortaya koymaktır. Zaman içinde bir kentin nasıl modernleştiğini ve bu modernleşme esnasında geçirdiği evreleri belirtmek esastır. Çalışmanın Kapsamı Bitirme ödevi çalışması iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde öncelikle İspanya genelinden yola çıkılarak, Ortaçağdan günümüze İber yarımadasında yaşanan siyasi, sosyal ve fiziki olaylar anlatılmakta ve bunların Sevillaya olan etkisi tartışılmaktadır. Yine ilk bölümde aynı şekilde Endülüs'ün siyasi, sosyal ve fiziksel evreleri anlatılmakta, bunları Sevilla'ya olan etkileri üzerinde durulmaktadır. İlk bölümün devamı olarak da Sevilla, Paris ve Barcelona gibi dünya kentleri ile karşılaştırılarak şehrin dili çözülmekte ve görsel bir boyut olarak gözler önüne serilmektedir. Çalışmanın ikinci bölümünde Sevilla'daki kültür ve toplum irdelenmektedir. Bölgedeki kültürün zaman içinde oluşum evreleri, nelerden etkilendiği, nasıl bugünkü hale geldiği kapsamlı bir çalışma ile ortaya konmaktadır. Çalışmanın Yöntemi Çalışma için izlenen yöntem olarak, ilk bölümde teorik bir çerçeve oluşturulup, konuya ilişkin literatür kaynakları incelenmiştir. Literatür araştırması sırasında MSGSÜ Merkez Kütüphanesi, Beşiktaş Bahçeşehir Üniversitesi Kütüphanesi, İspanyol Kültür Derneği Kütüphanesi'nde bulunan yazılı ve görsel kaynaklar incelenmiştir. Projenin ikinci bölümünde ise konuya ilişkin literatür kaynakların yanı sıra, eski gazete ve dergiler, internet haberleri, fotoğraflar incelenmiş, ve Sevilla'da yaşayan kişilerle sohbetler sonucu ortaya çıkan bilgiler ışığında bölüm oluşturulmuştur. Bölüm sonucunda ise elde edilen bütün veriler yorumlanmıştır.

iv


ÇOK KÜLTÜRLÜ BİR MODERNLEŞME ÖYKÜSÜ: SEVİLLA

Hazırlayan Gözde AKKAYA

Danışman Yrd. Doç. Dr. Rıfat AKBULUT

MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ MİMARLIK FAKÜLTESİ ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA BÖLÜMÜ

Mayıs 2013

ÖZET Bu proje Orta Çağ'dan günümüze İspanya genelinden yola çıkarak, Endülüs ve Sevilla'nın zaman içinde değişen, gelişen kültürünün sosyolojik ve fiziksel açıdan incelenmesini içermektedir. Sevilla'nın, Barcelona, Paris gibi dünya ülkeleri ile karşılaştırmalı analizi yapılarak kentin dili, kimliği ve kültürünün oluşma evreleri çözümlenmiştir. Bir kentin modernleşme öyküsünde başından geçen olaylar, günümüze ne şartlarda geldiği, tarihsel, fiziksel ve sosyolojik açıdan incelenmiştir.

v


A MULTI-CULTURAL HISTORY OF THE CITY'S MODERNİZATİON: SEVİLLA

Presented by Gözde AKKAYA

Supervisor Yrd. Doç. Dr. Rıfat AKBULUT

MIMAR SINAN FINE ARTS UNIVERSITY FACULTY OF ARCHITECTURE DEPARTMENT OF URBAN AND REGIONAL PLANNING

May 2013

ABSTRACT This project is based on the changes and the cultural evolution in Spain, Andalucia and Seville over time, starting in the mediaeval times and dating until nowadays. It is done throughout a sociological and physical examination of these changes. There is a comparative analysis between the cities of Seville, Barcelona and Paris, in terms of city language, identity and culture, regarding an analysis of the different formation phases. Moreover, there is also an examination in terms of the events dealing with the start of the city's modernization, its historical and present conditions, as well as physical and sociological aspects about it.

vi


İÇİNDEKİLER 1. Geçmişten Bu Güne Çok Kültürlü Bir Kentin İnşası: Sevilla...............10 1.1. Ortaçağ'dan Bu Yana İspanya'nın Tarihi ve Planlama Açısından Değerlendirilmesi.........................................................................................10 1.1.1. Konumu, Yüzey Şekilleri ve Yüzölçümü..........................................10 1.1.2. İklimi ve Bitki Örtüsü.........................................................................12 1.1.3. Nüfusu, Bölgeleri ve Önemli Şehirleri.............................................13 1.1.4. Politik Sistem.....................................................................................14 1.1.5. Evreler.................................................................................................15 1.2. Endülüs'ün Tarihi ve Planlama Açısından Değerlendirilmesi..........27 1.2.1. Siyasi..................................................................................................28 1.2.2. Teşkilat...............................................................................................37 1.2.3. Sanat...................................................................................................44 1.2.4. Mimari.................................................................................................47 1.3. Sevilla'nın Tarihi ve Planlama Açısından Değerlendirilmesi............56 1.4. Sonuç.....................................................................................................66 2. Sevilla'da Kültür ve Toplum...................................................................75 2.1. Flamenko ve Müzik...............................................................................75 2.2. Boğa Güreşi..........................................................................................82

vii


1. Geçmişten Bu Güne Çok Kültürlü Bir Kentin İnşası: Sevilla 1.1. Ortaçağ'dan Bu Yana İspanya'nın Tarihi ve Planlama Açısından Değerlendirilmesi 1.1.1. Konumu, Yüzey Şekilleri ve Yüzölçümü: Avrupa'nın güney batısında, iberik Yarımadasının altıdabeşini kaplayan İspanya; Balear ve Kanarya Adaları ve Kuzey Afrika'daki (Fas'ın içinde) Ceuta ve Malila adlı küçük toprak parçaları ile birlikte 505.478 km2'lik bir yüzölçümüne sahiptir. Kuzeyde Fransa ve batıda Portekiz ile kara komşusudur. Akdeniz ve Atlas Okyanusundaki kıyı uzunluğu 3000 km dir. Deniz seviyesinden yükseklik bakımından ispanya, Avrupa kıtasında isviçre'den sonra ikinci gelmektedir. ispanya'nın arazi yapısı son derece düzensizdir. Yarımadanın ortasında geniş bir blok yer alır. Bu blok, iç kısmı düz, kenarları inişli çıkışlı olan Meseta'dır. Mesata'yı kuzeyden Pireneler, güneyden Endülüs sıradağları çevreler. ispanya'da çok sayıda ekarsu olmakla birlikte arazi yapısına uygun olarak yatakları düzensizdir. En önemli akarsuları; Tage, Guadalquivir, Gaudiana, Ebre ve Ouoro'dur. Akdeniz'de bulunan ve dört adadan oluşan Balear takımadalarının kıyıdan uzaklığı 200 km olup bunların içinde en büyüğü Mayarka adasıdır. Atlas Okyanusunda bulunan ve 7 küçük adadan oluşan Kanarya Adalarının ispanya'dan uzaklığı 1300 km dir. Gül Işık bir romanında İspanya'yı şu şekilde betimlemiştir: ''Haritaya bir bakın... O zaman İspanya'yı yalnızca ''bir Akdeniz ülkesi'' diye tanımlamanın nasıl yetersiz kaldığını görürsünüz. Aynı zamanda ''bir Atlantik ülkesidir'' İspanya: Eski Dünya Karalar topluluğuna Yeni Dünya'nın kapılarını açışı bundandır, tüm uygarlığını özümsediği Akdeniz'de ki rotaların önemini yitirmesine yol açan yeni rotalar buluşu bundandır. Öteki Akdeniz ülkelerinin tanımadığı bir başka boyutu oluşu da bundandır.'' 10


Bir İspanyol kaynakta ise İspanya için şu sözler söylenmiştir: '' İber yarımadası Akdeniz'e uzanan yarımadalardan en Batı'da yer alanı ve kimliği en belirgin olanıdır. Gerek doğadan, gerekse insan topluluklarından aldığı etkiler öylesine zengindir ki, başlı başına bir kıta olarak nitelenebilir. Avrupa adını anakaranın Batı Atlantik kesimine verecek olursak, İber yarımadası Avrupa değildir; Afrika da değildir, çünkü bu niteleme kurak tropikal ortam için kullanılır. Akdeniz alanı içinde, ayrı doğal özelliklerin özgün bir bireşimidir. Morfolojik yapısı da Avrupa'nın kalan kesimlerinden çok ayrıdır. İklim koşullarına gelince, Akdeniz'in sayısız değişik özelliklerinin yanı sıra, Batı Avrupa'yı andıran bir Atlantik kesimi de vardır. Bu ayrılıklar yarımadanın ayrı denizler arasında uzanmasından ileri gelmektedir.'' (Geografia e historia de espana y de los paises hispanicos, Madrid, 1980, s.6) Plato ve yüksek ovaları çevreleyen dağların batı kesimleri hariç yarımadanın beşte ikisinden fazlasını sıradağlar kuşatır. Yarımadanın belli başlı nehirleri doğudan batıya doğru bir yol izleyerek Atlantik Okyanusu'na akar. Ebro nehri, Akdeniz'e dökülür. Denizciliğe elverişli tek nehir olan Guadalquivir ise Sevilla şehrinden geçer. İspanya'nın en kuzeydeki noktası Esteca de Vares, en batıda Torinana Burnu'dur, bunların ikisi de Galisya Bölgesi'ndedir. En güneydeki noktası Tarifa'daki Punta Marroqui, en doğudaki noktası ise Creus Burnu'dur. Kuzeyden güneye doğru uzanan en geniş alan 856 km, doğudan batıya uzanan en geniş alan ise 1. 020 km'dir. İspanya'nın en büyük ve tek gölü 368 hektarlık bir alana yayılan ve 55 metre derinliğinde olan Lago de Sanabria'dır. İspanya'daki en yüksek dağ Kanarya Adaları'na ait olan Tenerife Adası'ndaki Pico del Teide (3718 m)'dir. Anakaradaki en yüksek dağ Granada Eyaleti'ndeki Sierra Nevada'da bulunan Mulhacén (3482 m) dağıdır. İspanya'nın kuzey kıyısı sadece Gijon ve Aviles ve Ribadeo ve La Coruna'nın arasında önemli çıkıntılar gösterirken, diğer yerlerde neredeyse düz bir hat şeklinde ilerler. Ülkenin diğer kıyılarına nazaran bu kıyı şeritleri dik ve aşılması zor kıyılar olarak tanımlanabilirler. 11


Bunun nedeni burada bulunan dağların hemen hemen her yerde denizin içine kadar girmesidir. Bu kıyı şeridine ancak nehirlerin ağzından ve denizin kıyının iç taraflarına kadar girdiği, özellikle Galisya bölgesinde sıkça bulunan kollardan (Rialardan) mümkündür. İspanya'nın batısı da tamamen bu kıyı özelliklerini gösterir, ama buradaki dağlar sadece burunlarda denizin içine kadar girdiklerinden ve Ria'ların arka kısımlarında genellikle düzlük alanlar bulunduğundan kuzey kadar aşılması güç bir kıyı şeridi değildir. Güney ve Doğu kıyılarının karakteristik özelliği ise düz haliçler ve bu haliçlerin aralarında bulunan ve tepelik alanlarla sona eren çıkıntılardır. Bu şeritler kuzey ve batı kıyılarına oranla çok daha kolay aşılabilen kıyılardır. Güney kıyısındaki en önemli körfezler batıdan doğuya doğru Cadiz, Malaga, Almeria ve Cartagena Körfezleri; doğu kıyısındakiler ise Bahia Alicante ve Valencia Körfezi'dir. İspanya'nın en uzun nehirleri Duero, Tajo ve Ebro'dur. 1.1.2. İklimi ve Bitki Örtüsü: İspanya'nın yüzey şekillerinin sertliği ve çeşitliliği iklimde de farklılıklara yol açmaktadır. Sıcaklık farklılıkları büyüktür. Kısaca sıralayacak olursak: Atlantik İklim: Atlantik Okyanusu kıyısındaki bölgelerde görülür: Galisya, Asturya, Kantabria,Bask Ülkesi, Navarra. Özellikle kış aylarında yağış görülür, kış ve yaz oldukça ılıman geçer. Okyanus-Kıtasal İklim: İber Yarımadası'nın ortasında görülür: Kastilya Leon, Madrid, La Rioja, Kastilya-La Mancha , Ekstremadura ve Endülüs. Kışlar oldukça soğuk geçer ve özellikle kuzeyde kar yağışları görülür, yazlar ise sıcaktır. Kıtasal Akdeniz İklimi: Aragona, Katalonya, Valencia (iç kısımlarında), Murcia, Kastilya-La Mancha ve Endülüs'te görülür. Yağışlar ilkbahar ve sonbahar aylarında görülürken, yazlar sıcak, kışlar ise soğuk geçer. Akdeniz İklimi: Katalonya'da, Balear Adaları'nda, Valencia'da, Murcia'da ve Endülüs'te görülür. Çoğunlukla ilkbahar ve sonbahar aylarında yağış görülür. Yağışlar kuzeyden güneye doğru gidildikçe azalan bir seyirdedir (Barselona 640 mm, Tortosa 524 mm, Valencia 454 mm, Alicante 336 mm, Almería 196

12


mm). Kış aylarındaki hava sıcaklıkları çok düşük olmamakla birlikte yazın sıcak bir hava hakimdir. Subtropikal İklim: Kanarya Adaları'nda görülür. Neredeyse bütün yıl boyunca ılıman bir iklim hakimdir (18 ile 24 °C arası). Kış mevsimi yok denecek kadar hafif geçer. Santa Cruz de Tenerife'deki ortalama hava sıcaklıkları Ocak ayında 17,9 °C, Ağustos ayında ise 25,1 °C'dir. Kanarya Adaları'nın yağış oranı bölgeden bölgeye büyük farklılıklar göstermektedir. Dağ İklimi: Pireneler'in yüksek kesimlerinde ve Kastilya dağlarının yüksek yerlerinde görülen bir iklimdir. Kışlar uzun geçer, yazlar ise kısa ve ılımandır. özellikle kış ayları bölgede yogun don olayları görülür bu sebeple yaz aylarının gelmesi uzar yazlar kısa ve ılıman geçer temmuz ayının ortalarına doğru bölgede şiddetli yağmurlar başlar ve su baskınkarı meydana gelir 1.1.3. Nüfusu, Bölgeleri ve Önemli Şehirleri: 2011 yılı sayımına göre ispanya'nın nüfusu 46,24 milyondur. Nüfusun yıllık artış oranı % 1,2 olup, km2 ye 74,5 kişi düşmektedir. ispanya'nın başkenti Madrid olup, nüfusu 3,5 milyondur. Barselona'nın 2 milyon, Valencia'nın 800 bin, Seville'in ise 700 bin nüfusu mevcuttur. Bu şehirleri de önem sırasına göre Zaragoza, Malaga, Murcia, Granada, Las Palmas ve Alicante izler.

13


Görsel 1: İspanya'nın Bölgeleri ve Bölgelerin Bayrakları

1.1.4. Politik Sistem: 1978 yılında kabul edilen Anayasaya göre, ispanya, Devlet Başkanlığını Kralın üstlendiği monarşik sistemle idare edilmektedir. Kral, Başbakanı ve onun tavsiyesi ile bakanları atar. Yasama gücü Cortes Generales adı verilen parlemento tarafından kullanılır. Parlamento iki meclisli olup, dört yıl için genel ve doğrudan oy prensibi ile seçilir. Temsilciler Kongresi (Congress of Deputies) nüfus oranına göre belirlenen 350 üyeden; Senato (Senate) ise 207 üyeden oluşur. Senato'da (47 vilayetin her birisinden 4 olmak üzere) İspanya karasını 188, Balear Adalarını 5, Kanarya Adalarını 10 ve Ceuta ile Melilla adlı Afrika'daki iki bölgeyi 2'şer senatör temsil eder. Bir partinin meclise girebilmesi için ayların en az yüzde üçünü alması zorunludur.

14


ispanya, her birinin kendi Valisi ve Konseyi (Diputacion Provincial) olan 50 vilayete ayrılmıştır. Bask Ülkesi, Katalonya, Calicia ve Andalucia bölgeleri ise özerk topluluklar oluşturduklarından, yerel parlementolarca yönetilmektedir. Her bölgenin kendine özgü bir bayrağı olmasına karşın bölgeler de tek bir İspanya bayrağı altında birleşir.

Görsel 2:İspanya Bayrağı

1.1.5. Evreler: İspanya tarihi boyunca Avrupa'da ki en büyük güçlerden bir tanesi olmuş, Avrupa'nın bir çok bölgesine hükmetmiştir. Yaşadığı siyasi kararsızlıkları, askeri rejimleri, baskıcı politikaları da İspanyanın son dönem çehresini oluşturmuştur. İnsan uygarlığın İber yarımadasındaki tarihi günümüzden 35.000 yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Bu dönem boyunca İber yarımadası Keltler, Kartacalılar, Fenikeliler veYunanlar dahil bir çok kavim tarafından istilaya uğramıştır. MÖ 2. yüzyılda İspanya Roma Cumhuriteti 'nin bir parçası haline geldi. 410 yılında İspanya bir Cermen ırkı olan Vizigotların eline geçti. Orta 15


Çağ boyunca süren anlaşmazlıklara rağmen, İspanya Avrupa'daki en eski milli devletlerden biridir. İspanya'nın Orta Çağdan günümüze geçirdiği evreleri bu bölümde sırasıyla göreceğiz. 8.-15. Yüzyıl, Zaman diliminde yaşanan önemli olayların kronolojik sıralaması: 711/714 Araplar, Vizigot krallığını ele geçirdi, 1009/1031 İç savaş ve Emevi halife hanedanının çöküşü; Reconquista'nın başlaması, 1099 El Cid adıyla tanınan Valencia fatihi Rodrigo Diaz de Vivar öldü; El Cid hem Hıristiyan, hem de Müslüman ordularını yönetmişti, 1492 Granada'nın ele geçmesiyle Reconquista sona erdi. Müslüman Araplar 711/714'te Vizigot krallığını ele geçirince Hıristiyan otoritesi, İber yarımadasının kuzey Bölgesiyle sınırlı kaldı. Emevi halifelliğinin 11. yüzyılda çöküşüyle Reconquista (İspanya'nın yeniden fethi) başladı. Kastilya ve Aragon kralları, 1492'de Granada'yı ele geçirerek bütün İber yarımadasını fethedip egemen oluncaya kadar, yüzyıllarca, Müslüman düşmanlarını hep daha güneye çekilmeye zorladılar. Kuzeydeki direniş 718'de Vizigot Pelayo, Kuzey İspanya'da ki dağlık bölgede Araplara karşı lider seçildi. Pelayo, sonradan Leon krallığı adını alacak Asturias krallığını kurdu. Basklar bir yandan Araplar'la savaşırken, bir yandan da Fransa kralı Charlemagne'ın fetih saldırılarına karşı koymak zorundaydı. 824'te İnigo Arista ilk Navarra kralı seçildi. Kastilya ve Aragon krallıkları, 1035'te Navarra'dan ayrıldı.

16


Görsel 3: Vizigot Pelayo

Reconquista Müslüman yönetimin çözülüşüyle, 11. yüzyılda İber yarımadasının geri alınması başladı. Yine de, Müslüman ve Hıristiyan hükümdarlar, karşı dinsel saflarda farklı koalisyonlar halinde birbirleriyle savaşmayı sürdürdüler. Portekiz kralı I. Alfonso, Kastilya ve Leon krallıklarından ayrılarak kendisini kral ilan etti. 1139'da Müslümanları yenerek sonradan Portekiz'in başkenti olacak Lizbon'u aldı.

17


16. Yüzyıl, Zaman diliminde yaşanan önemli olayların kronolojik sıralaması: 1492 Reconquista ile Granada'nın ele geçirilmesi, 1492 Colomb Amerika'ya ulaştı, 1516-1556 İspanya'da, 1519'dan sonra kutsal Roma-Germen imparatoru olan kral I. Carlos (V. Karl) dönemi, 1571 Osmanlılarla İnebahtı deniz savaşı. İspanya, 1516'da birleşince, egemenliği altındaki topraklar da, İtalya'nın bazı bölgelerinden Amerika'da ki sömürge imparatorluğuna kadar uzandı. Habsburg'ların kutsal Roma-Germen imparatorluğundaki, Burgonya ve Felemenk'teki topraklarıyla, V. Karl bu amacında pek başarıya ulaşamadı. Oğlu, II. Felipe, 1580'de Portekiz'i işgal ederek yeni topraklarla imparatorluğun sınırlarını genişletti. Ancak, Protestanlara karşı sert tutumu yüzünden Felemenk'in kontrolünü kaybetti, İngiltere ve Fransa'ya karşı giriştiği saldırılar da, devrim davasını güçlendirmekten başka bir işe yaramadı. Yayılmacı siyaseti, İspanya ekonomisinin aşırı büyümesine neden oldu. Çok katı bir yönetime başvuran II. Felipe, yazılı pek çok kural ve yasayı yürürlüğe koydu. 1563'te, Madrid'in kuzeyinde, iktidarının ve sadakatininsembolü, El Escorial manastır sarayını inşa ettirdi. Katolik hükümdarlar Kastilya kraliçesi I. Isabel ile Aragon Kralı II. Fernando'nun evliliğle 1469'da iki İspanyol krallığı birleşti. 1492'de ki Reconquista'yla İspanya, son Müslüman liderleri de yenerek İber yarımadasının kontrolünü aldı. Yahudilere ve Müslümanlara yönelik eziyet, ''Katolik hükümdarların'' din değiştirmeye ya da göçe zorlamasıyla devam etti. Bu faaliyetleri ekonmiye çok büyük zarar verdiği gibi, değerli uzman topluluklar da neredeyse tamamen yok oldu. Fernando, Akdeniz'in batısındaki egemenliğini genişletip Güney İtalya'yı ele geçirirken, Isabel de, Cristof Colomb'un büyük seferini finanse etti, böylece muazzam bir sömürge imparatorluğu kuruldu. 18


Görsel 4: II. Felipe

İspanyol Gümüşü, 1540'da İspanyollar Porco'da gümüş çıkarmaya başladı. Cerro Potosi ve Konik dağ 1545 yılındaki gümüş keşfinden sonra İspanyol imparatorluğunun göz kamaştırıcı zenginlik kaynağı oldu. Pek çok yerli, Amerikalı gümüş madenlerinde çalıştırıldı ve değerli gümüş eşyalar yaptırıldı. İspanya gümüş işlemeciliği ile de zenginliğine zenginlik kattı. Gümüşün işlenmesi, lojistiği, çıkarılması için de birtakım bilimsel yollar geliştirildi. ''Amerika'daki kolonilerden büyük servet edinen İspanya, artık Avrupa'da yayılmacı savaşlarını finanse edebilecek durumdaydı. Ancak, ülkeye sürekli değerli metallerin getirilmesi, kur değerlerinde enflasyona neden olarak ekonomiyi mahvetti ve devlet iflas etti. Kolonilere göç edilmesi, buraların savulnulması ve yönetilmesi, anavatanın kaynaklarını tüketti.''

19


16.-18. Yüzyıl, Zaman diliminde yaşanan önemli olayların kronolojik sıralaması: 1627 devletin iflası, 1659 Pirene Antlaşması sonucunda Fransa, İspanya topraklarını ve İspanyol Felemenkini aldı, 1701/1714 İspanya Veraset savaşı, 1704 İngilizler Cebelitağık'ı fethetti. İspanya II. Felipe'nin ardılları döneminde üstünlüğünü kaybetti. III. Felipe, sarayın gözdelerinin etkisi altında kaldı ve Otuz Yıl Savaşlarında Katolik güçlere mali destekte bulunmakla İspanya'nın mali durumunu iyice zarara uğrattı. İspanyol Habsburglarının sonuncusu II.Carlos'un ölümünden sonra, 1701'de bir veraset savaşı patlak verdi. İspanyol toprakları bölündü; en büyük kısmını, Fransa kralı V. Felipe aldı. III. Carlos'un hükümdarlığı döneminde İspanya, parlak bir dönem yaşadı. 1713/1714'te İspanyol Veraset Savaşı bitince, İspanyol mirasının bölünmesi kararlaştırıldı. Bu dönemde İspanya Engizisyonu patlak verdi. Engizisyon Heretiklere ve radikallere eziyet etmek üzere kurulan İspanyol engizisyonuna, kilise üyeleri başkanlık ediyordu . Bu mahkemelerde ülkenin toplumsal ve siyasi yapışını eleştirenler, dolayısıyla '' Tanrı iradesini'' sorgulayanlar da yargılanıyordu. Engizisyon mahkemeleri, etkin bir sansür mekanizması ve ilerici görüşleri bastırma aracıydı.

20


Görsel 5: Ludolf Bakhuizen'in İspanyol Engizisyonu'nu Resmetmesi

1815-1914 Dönemi, Zaman diliminde yaşanan önemli olayların kronolojik sıralaması: 1822 Brezilya bağımsız oldu, 1873/74 İspanya'da birinci cumhuriyet, 1895-1898 Küba ayaklanması; İspanyol-Amerikan savaşı, 1909 Barcelona'da genel grev. 1815 Viyana kongresinin ardından İber yarımadası, bir kez daha mutlakıyetçilerin ve ruhban otoritelerin eline geçti. Büyük toprak sahiplerinin güçlenmesi sonucu ekonomi son derece kötü kalmıştı. Sanayileşmeye yönelik çekingen girişimler, Miguelist ve Carlismo savaşları gibi iç savaşların patlak vermesiyle sekteye uğradı. Ayrıca demokrat liberaller ile Katolik muhafazakarlar arasındaki mücadele, ülkenin başına dert oldu.

21


İspanya'da iç çatışmalar ve bölgesel milliyetçi hareketler, merkezi hükümeti zayıflattı. 1874'te Bourbon'ların yeniden başa geçmesine karşın, radikal sosyalist ve anarşist topluluklar ortaya çıktı ve giderek terörist taktiklere daha çok yönelmeye başladılar. ''İspanyol kolonisi Küba, tarihi boyunca kölelik sistemiyle ayakta duran şekerkamışı plantasyonlarından oluşuyordu. İspanyolların bu sömürü sisteminden vazgeçmeye yanaşmamaları, 1868 ve 1874 yılları arasında ilk Kreol ayaklanmasına yol açtı. Çok yıkıcı sonuçları olan savaş 1880'de, İspanya'nın köleliği tamamen kaldırmasıyla son buldu. 1895'te bu kez ABD'nin desteklediği yeni bir ayaklanma patlak verdi.1898'de ABD'ye karşı süren savaşta İspanya, Küba'yı bırakmak zorunda kaldı. 1901'de Küba'da cumhuriyet ilan edildi.'' 1918-1975 Dönemi, Zaman diliminde yaşanan önemli olayların kronolojik sıralaması: Eylül 1923-Ocak 1930 İspanya'da General Miguel Primo de Rivera diktatörlüğü, Nisan 1931 XIII. Alfonso tahttan çekildi, İspanya'da cumhuriyet ilan edildi, 1931-1939 İspanya'da ikinci cumhuriyet, 1933 Jose Antonio Primo de Rivera, antidemokratik Falange Espanol'u kurdu, Temmuz 1936 Franco'nun askeri ayaklanmasıyla İspanyol iç savaşı başladı (1939'a kadar sürdü), Nisan 1937 Almanların Guernica bombardımanı, Ocak 1939 İspanyol cumhuriyeti feshedildi, Şubat 1939-Kasım 1975 İspanya'da Francisco Franco diktatörlüğü 1955 İspanya BM'ye katıldı, 1960'lar Ekonomik ve siyasi reformlar, 1975 Franco öldü: Juan Carlos de Borbon kendini kral ilan etti, 1975 Bask, Katalan ve Galicia'lılar, kendi dillerini resmi dil ilan ettiler.

22


İspanya'da toplumsal gerlimin tırmanması, ülkeyi 7 yıl diktatörlükle yöneten General Primo de Rivera'yı 1930'da istifa etmeye zorladı. Nisan 1931'de, kral XIII. Alfonso'da ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Yeni kurulan ikinci cumhuriyet, en başından büyük muhalefetle karşılanmıştı. Bu şiddet ortamında, General Franco'nun 1936'da ki sağ kanat darbe girişimi, 1939'da cumhuriyetin yıkılması ve Franco diktatörlüğünün kurulmasıyla sona eren kanlı iç savaşı başlattı. Başlangıçta İspanya II. Dünya Savaşı'nda tarafsız kalmıştı.

Görsel 6: General Francisco Franco

İspanyol Cumhuriyeti 1931'de ki kuruluşunan itibaren, halkta kutuplaşma yarattı. Sol ve sağ eğilimli radikal hareketler arasında giderek büyüyen çatışma, cumhuriyeti şekillendirdi. 1931'de kiliselere ve manastırlara saldırılar oldu, 1933'te işçiler ayaklandı. Cumhuriyeti en çok öğrenciler ve 23


entellektüeller hararetle destekledi, ayrı ayrı bölgeler ise kültürel özerklik kazanma peşindeydi. Yaklaşık 3 yıl süren İspanyol iç savaşı, in binlerce insanın hayatına mal oldu. General Franco'nun askeri darbesiyle başlayan, iki tarafın da kitlesel kıyımlar gerçekleştirdiği bu iç savaşta sayısız İspanyol ülkesini terk edip Fransa'ya kaçtı.

Görsel 7: Falanj Devlet Partisinin Kurucu ve Başkanı Jose Antonio Primo de Rivera

Savaş sırasında Bask kenti Guernica, Nisan 1937'de, Franco'nun birliklerini desteklemiş olan Alman hava kuvvetleri tarafından bombalanıp yıkıldı. Bu saldırı sayesinde Franco'nun birlikleri sonunda iç savaştan galip çıktı. İkinci cumhuriyetin devrilmesinden sonra General Francisco Franco İspanya'da diktatörlük kurdu. Muhalefeti acımasızca sindirdi, yüz binlerce muhalifi hapse attırdı ve 350.000 den fazla kişiyi idam etti. II. Dünya Savaşı sırasında tarafsızlığını koruyan İspanya, savaştan sonra kendini uluslararası siyasi izolasyondan kurtarmaya çalıştı. Franco, Faşist devlet partisi ''Falanj''ın, Katolik kilisesinin ve diğer muhafazakar güçlerin desteğiyle, 24


1950'lerde ve 1960'larda İspanya'nın ekonomik bakımdan dünyaya açılmasına önayak oldu. Böylece İspanya'nın ekonomik durumu iyileşti ve İspanya hem sanayileşmiş bir devlet hem de bir turizm ülkesi haline geldi. ''Sanayi ve turizm 1950'lerde soğuk savaşın başlamasıyla birlikte İspanya, önemli bir müttefik kazandı. İspanya, askeri üsler kurulması karşılığında, ABD'den ekonomik yarıdm aldı. İspanyol hükümeti, ekonomik bağımsızlık idealinden vazgeçti ve ülkeyi, yabancı yatırımcılara açtı. Bu durum, özellikle düşük maliyet nedeniyle, çok sayıda şirketi ülkeye çekti. Turizm ekonominin önemli bir unsuru haline geldi.'' Yaşlanan diktatör Franco, Bourbon prensi Juan Carlos'u, ardılı tayin etti. 1975 Sonrası Dönem, Zaman diliminde yaşanan önemli olayların kronolojik sıralaması: 1975 Franco'nun ölümü, Juan Carlos de Borbon kral oldu, 1978 Yeni anayasa; parlementer demokrasiye geçiş, 1979 Katalonya ve Bask bölgesine özerklik tanındı, 1986 İspanya AB'ye katıldı, Mart 2004 Parlemento seçimleri; sosyalist Jose Luis Rodriguez Zapatero kazandı. Diktatör Franco 1975'te ölünce, I. Juan Carlos İspanya kralı kabul edildi.

25


Görsel 8: I. Juan Carlos

Gelenekçilerin muhalefetine karşın, İspanya'da meşruti demokrasiye geçişi başlattı. Sosyalist başbakan Gonzales'in görev süresince, 1996'ya kadar İspanya, düzenli bir şekilde modernleşti. İspanya'nın 1986'da AB'ye girmesi, İspanyol ekonomisine büyük bir canlılık getirdi. Merkezi devlet federalleşti ve bölgelere büyük oranda kendi kaderini belirleme hakkı tanındı. Buna rağmen, Bask'ın ayrılıkçı yeraltı hareketi ETA'nın terör kampanyası devam etti. 2004'te sosyalistlerin iktidara gelmesiyle birlikte İspanya, liberalleşme sürecine devam etti. Liberalleşme; hemcinsle evliliğin, Zapatero'nun sosyalist hükğmeti tarafından 2005'te yasal hale gelmesi, gelenekçi, katı Katolik İspanya'nın liberalleşmesine verilebilecek en yeni örneklerden biri. Kilisenin bu yasaya çok karşı çıkmasına rağmen, yerel muhafazakar muhalifler, hemcins evliliklerinin uygulanmasına ciddi bir direnç göstermedi. Bu tür ilkler, şimdiki rejimi en iyi anlatan örneklerdendir. İspanyanın 20 Kasım 2011 tarihinden bu yana başbakanı Mariano Rajoy'dur. 26


1.2. Endülüs'ün Tarihi ve Planlama Açısından Değerlendirilmesi Araplar tarafından İspanya için kullanılan ve ülkeden tamamen çıkarılmalarından sonra İspanyolca'ya Andalucia şeklinde ve önceleri yalnız '' müslüman İspanyası'' alnamında geçen Endülüs kelimesinin kökeni kesin biçimde tespit edilebilmiş değildir. Bugün genellikle, Hispania karşılığı olarak ilk defa fetihten sonra 716 yılında basılmış bir sikke üzerinde görülen ismin, V. yüzyılda Kuzey Afrika' ya geçmeden önce on sekiz yıl kadar İspanya'nın güneyinde kalan Vandallar'ın adından türetilmiş olabileceği kabul edilmektedir.

Görsel 9: Endülüs Haritası

Müslümanlar başlangıçta Endülüs ismini, bir süre ellerinde tuttukları Fransa'nın güneyindeki Septimania bölgesi dahil İspanya'da yönetimleri altına aldıkları toprakların tamamı için kullandılar. Ancak 718'de başlatılan ve yaklaşık sekiz asır devam eden hıristiyanların ''reconquista'' hareketinin gelişme seyri içersinde, özellikle XI. yüzyıldan itibaren islam hakimiyeti alanının gittikçe küçülmesine paralel olarak bu ismin başlangıçtaki geniş 27


kapsamlı anlamı daralmaya başladı ve sonunda Endülüs adlı sadece küçük Nasri emirliğinin idaresindeki topraklara tabi kaldı. Andalucia ismi bugün İspanya'da hala kullanılmakta ve Almeria, Granada, Jaen, Cordoba, Sevilla, Huelva, Malaga ve Cadiz şehirlerini içine alan bölgeyi ifade etmektedir. 1.2.1. Siyasi Fetih ve Valiler Dönemi (711-755) İlk islam fetihlerinin son halkasını Endülüs'ün fethi teşkil eder. İspanya'da ilk fetih hareketinin başlangıç tarihi hakkında farklı rivayetler vardır. Ancak bunlardan genellikle kabul edileni şu şekildedir; Tarık B. Ziyad'ın emrindeki kuvvetlerin karaya çıktığı 711 yılıdır. İlk islam fetihlerinin seyri göze alındığında, 710 yılına kadar birkaç şehir ve kale dışında Kuzey Afrika'nın tamamını ele geçirmiş olan müslümanların yeni bir hamle daha yapmaları tabii görünmektedir. Bu nedenle 500 kişilik bir birlik 710 yılının ilk baharında keşif gayesiyle İspanya'nın güney kıyıların yola çıktı. Birliğin bol miktarda ganimetle geri dönmesinden sonra İspanya'nın fethi için hazırlıklara başlandı ve711 ilk baharında 7000 kişilik bir ordu ve arkasında 5000 kişilik bir takviye ile İspanya'ya gitti. Bu sırada İspanya'da hüküm süren Vizigot Krallığı taht kavgaları, toplum içindeki çatışmalar ve yahudileri zorla hıristiyanlaştırma politikasının sebep olduğu çeşitli problemlerle karşı karşıya idi. İslam ordusunun İspanya'ya geçişinde, Vizigotlar' la ilişkileri bozuk olan Ceuta hakimi Julianos'un da yardımları dokundu. Tarık İspanya'nın en güneyindeki Calpe dağında kararğahını kurduktan sonra yakınındaki Algeciras'ı kontrol altına aldı ve çok geçmeden Rio Barbate kıyısında karşılaştığı Kral Rodrigo kumandasındaki kalabalık bir Vizigot ordusunu, üç gün ve ya bir hafta süren zorlu bir şavaş sonunda büyük bir kısmını imha etmek suretiyle ağır bir hezimete uğrattı. Artık İspanya'nın fethi için müslümanların önünde ciddi bir engel kalmamıştı. Nitekim Tarık'ın bu savaş sonrasında görevlendirdiği kumandanlar kısa sürede Malaga, Elvira ve Cordoba'yı ele geçirirlerken kendisi de Ecija'yı ve arkasında Vizigot'ların başkenti Toledo'yu fethetti. Bu sıralar Vizigot idaresinde memnun olmayan 28


bazı şehir ve kale halklarının, özellikle ağır dini baskılara maruz kalan yahudilerin kapılarını kendiliklerinden açtıkları bilinmektedir. 712 yılında, fethin tamamlanmasına yardımcı olmak için çoğunluğu araplardan oluşan 18.000 kişilik bir ordunun başında İspanya'ya geçti ve Sevilla, Carmona, Niebla ve Merida'yı zaptettikten sonra Todedo'da Tarık'ın ordusu ile buluştu. İki ordu daha sonra fetih hareketini İspanya'nın kuzeyine doğru iki koldan devam ettidiler ve ertesi yıl içerisinde Leon, Galicia bölgeleri ve Lerida, Barcelona, Zaragoza şehirleri hakimiyet altına alındı; hatta bir rivayete göre Pireneler aşılarak Frank topraklarına girildi. Ayrıca Valiler dönemindeki siyasi faaliyetler arasında fetih hareketini Avrupa içlerine kadar götürme teşebbüsleri önemli bir yer tutar. Müslümanların 732 yılında Tours ve Poitiers şehirleri arasında yer alan ovada Frank'lara yenilmesi, Avrupa'da gerçekleştirilmek istenen fetihler açısında bir dönüm noktası olmuştur. İslam kaynaklarında Belatüşşüheda adıyla geçen bu savaştan sonra eskisi kadar dışa açılamayan müslüman fatihler güçlerini kendi aralarında baş gösteren iç çekişmelerde tüketmeye başladılar. Fetih hareketi sırasında İspanya'nın kuzeyinde dar ve dağlık bir bölge olan Asturias'a kaçan ve orada sıkışıp kalan hıristiyanlar, müslümanlar arasındaki iç çekişmelerden istifade ederek Endülüs topraklarına saldıracak kadar güçlendiler. Endülüs'te bu gelişmeler meydana gelirken Abbasiler, Emevi hanedanına vererek bu hanedan mensuplarını sıkı bir şekilde takip etmeye ve öldürmeye başladılar. Bu takipten kurtulmayı başaran çok az sayıdaki kişiden biri de Abdurrahman idi. Filistin ve Mısır üzerinden Kuzey Afrika'ya kaçan, ancak burada da rahat bırakılmayacağını anlayan Abdurrahman 755 yılında Endülüs'e geçti. Endülüs'e geçerken sadece canını kurtarmayı değil, burada bulunan çok sayıdaki Emevi yanlısı Arap, Suriye'li asker ve diğer unsurlardan faydalanarak Emevi hanedanını yeniden kurmayı düşünüyordu. Ve kısa sürede tehdit ve engellemelere karşın, Kayslılar'a kızgın olan Yemenliler'in ve 29


Berberiler'in de desteğini sağlayarak Sevilla ve çevresini aldı, daha sonra Cordoba'ya girerek bağımsızlığını ilan etti. Endülüs Emevileri (756-929) Bağımsız Endülüs Emevİ Devleti'nin kurucusu ve ilk başkanı 1. Abdurrahman'ın karşılaştığı problemlerin başında hiç şüphesiz iç karışıklıklar geliyordu. Zira son valinin Abdurrahman'a yenildiği halde onu hala emir olarak tanımıyor ve isyan halinde bulunuyordu; Yemenliler ve Berberiler de sağladıkları yardımın bedelini istiyorlardı. Ancak Abdurrahman Yemlilerin de Berberilerin de isteklerine boyun eğmedi ve bütün grupların yetkilerini kısarak otoriteyi kendi elinde topladı. Ayrıca aldığı askeri tedbirler yanında her grubu kendi içinde bölme yoluna gidip onların birbirlerine düşmesini sağladı; ardından da para, mal, makam vererek bunlardan bazılarını kendi yanına çekti. Bu suretle muhaliflerinde geri kalanları daha kolay bir şekilde itaat altına alma imkanına kavuşmuş oldu. Öte yandan Araplar arasındaki kabile çekişmeleri devlet otoritesini zaafa uğratacak bir durum oluşturduğundan orduyu, çoğunluğu Kuzey Afrika'dan getirtilen para askerlerden ve savaş esirlerinden oluşturdu. I. Abdurrahman bu iç meseleler yanında 778 yılında İspanya'nın kuzeydoğusundan girerek Sarakusta'ya yaklaşan Franklar'la da uğraştıve neticede Franklar ülkelerinde çıkan karışıklıklar yüzünden geri çekilmek zorunda kaldılar; Yol boyunca uğradıkları baskınlar sebebiyle de ağır kayıplar verdiler. I. Abdurrahman daha sonraki yıllarda hıristiyanların hakimiyetine geçen bazı şehirleri geri almaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Buna rağmen öldüğünde (788) iç karışıklıklar askeriye indirilmiş, gücü Abbasiler ve Bizanslılalr tarafından dahi kabul edilen bir devlet bıraktı. Bundan sonraki dönemde i ,ç karışıklıklar yeniden patlak verdi. Bu dönemde çıkan isyanlardan en çok faydalananlar, hiç şüphesiz 801 yılında Endülüs'ün en önemli sınır şehirlerinden biri olan Barcelona'yı ele geçiren Franklardır. I. Hakem'den sonra tahta geçen II. Abdurrahman'ın saltanat yılları (822-852) emirliğin en parlak dönemi oldu. İç karışıklıkların azlığı ve Abdurrahman'ın bunların çözülmesinde gösterdiği kararlılık neticesinde ülke uzun süreli bir iç 30


istikrara kavuştu. Bu durum Endülüs'ün iktisaden zenginleşmesine ve Abbasiler örnek alınarak yeniden düzenlenen devlet idaresinin güçlenmesine imkan verdi. Bunlara bağlı olarak Arapça'nın ve islam dininin yayılışı hızlandı; bu dönemin sonlarına doğru Endülüs'teki müslüman nüfusun çoğunluğunu Müvelledün teşkil ediyordu. Ancak Cordoba, Sevilla ve Toledo gibi büyük şehirlerde hıristiyan halk dahi din adamlarının şiddetli tepkisine rağmen Arapça'yı kullanır hale geldi; özellikle gençler Arapça'yı ana dillerinde daha iyi konuşup yazıyorlardı. II. Abdurrahman, İspanyol krallıklarının hücumlarına karşı Endülüs topraklarını korumada son derece başarılı olduğu gibi 844 yılında denizden hücum eden Vikingler'i de yerli müslümanlardan Musa'nın büyük gayretleriyle geri püskürtüldü. Bu arada Bizans İmparatoru Theophilos da elçi göndererek Endülüs Emevi Devleti'yle diplomatik ilişki kurdu. Bu başarılardan ötürü II. Abdurrahman dönemi ''düğün günleri'' olarak anılmıştır. II. Abdurrahman'ın oğlu ve halefi Muhammed (852-886) emirliğinin ilk döneminde babasının başarılarını devam ettirdi. Cordoba'da başlayıp Toledo'ya kadar yayılan ''hıristiyan fedaileri hareketi'' adlı isyanı kontrol altına alırken kuzeydeki İspanyol krallıklarına karşı da başarılı seferler tertip etti. Ancak son on beş yılında idareyi genç ve tecrübesiz kimselerin ellerine teslim ettiği için devlet düzeni bozulmaya yüz tuttu. Sonunda Müvelledün başta olmak üzere Araplar ve Berberiler çoğunlukta bulundukları bölge, şehir ve kalelerde merkezi idareye karşı ayaklandılar. Ülkede hem siyasi hem de sosyal parçalanma söz konusuydu ve bu gelişmelerin sonucu olarak merkezi idareye şeklen bağlı ya da tamamen müstakil ve sayıları yirmiyi aşkın küçük devlet kuruldu. Enülüs'ün, Muhammed'in son on beş yılından itibaren yaşadığı bu dahili çalkantı ve parçalanmanın en önemli sonuçları, kuzeydeki hıristiyan saldırılarına karşı mukavemet gösterilememesi ve ayaklanma bulunan bölgelerde verdi toplanamadığı için de zayıflama oldu. Ayrıca bu siyasi bölünmeler toplumun bazı kesimlerini de karşı karşıya getirdiğinden çeşitli sosyal karışıklıklar ortaya çıkmıştır. Halifelik Dönemi (929-1031) III. Abdurrahman ülke içinde birlik ve huzuru sağladıktan sonra Fatimiler'e ve kuzeydeki İspanyol krallıklarına karşı ciddi 31


bir mücadele başlattı. Sonuçta Leon ve Pamplona krallıkları vergi ödemeyi kabul ederek onun himayesine girdiler. Bu başarıları halifenin şöhretini iyice arttırdı: Bizans ve Germen İmparatorları elçiler göndererek kendisiyle siyasi münasebet kurdular. III. Abdurrahman, iç parçalanmada önemli rol oynayan Arap kabileleri arasındaki rekabeti kaldırarak ''tek bir ümmet'' oluşturmak için devlet kapılarını her kesimden insana açma yoluna gitti ve eğitimin yaygınlaşmasına önem verdi. Öte yandan Cordoba'yı birçok mimari eserle donattı. Hanedanın gelirleri daha önce hiç görülmemiş bir şekilde yükseldi. Endülüs Emevilerinin tartışmasız en büyük hükümdarı olan III. Abdurrahman 961 yılında öldüğünde yerini oğlu II. Hakem aldı. Bu halifenin döneminde (961-976) daha önce sağlanan iç istikrar devam ettiği gibi dış ilişkilerde İspanyol krallıkları karşısında elde edilen üstünlük de korundu. II. Hakem zamanındaki asıl gelişmenin ilim ve sanat alanında olduğu görülür; Endülüs bu dönemde islam medeniyetinin en faal merkezi haline gelmiştir.

Görsel 10: Cordoba Camisi

32


1016'da Şii hanedanı, Emevi hanedanının kötü durumundan faydalanarak Cordoba'yı ve tahtı ele geçirdiler. Ancak başlangıçta görülen sükunete rağmen onlarda hali hazırda var olan meseleleri çözemediler ve nihayet 1022 yılında halk tarafından Cordoba'dan sürüldüler. Bundan sonraki yedi yıl yeniden Emevi hanedanına mensup kişilerin aralarındaki taht mücadeleleriyle geçti. Bu durum karşısında Cordoba ileri gelenleri ve halk Emevi sülalesine mensup kişileri sürgüne yollayıp idareyi ileri gelenlerden oluşacak bir meclisin üstlenmesine karar verdiler. Böylece 756'da bağımsız bir emirlik olarak kurulan Endülüs Emevi devleti yıkılmış oldu (422-1031). Ortaya çıkan otorite boşluğunun doğal bir sonucu olarak Endülüs Emevi Devleti'nin enkazı üzerinde irili ufaklı birçok devlet kuruldu ve Endülüs tarihinde yeni bir dönem başladı. Bu dönemde Endülüs'te yaşanan siyasi olayların en önemlilerinden biri dönemin adıyla bilinen (mülükut-tavaif) arasında başlayan ve kıyasıya devam eden savaşlardır. Bu durum müslümanların gittikçe zayıf düşmesine sebep oldu ve hıristiyan krallıklarının ''reconquista''yı gerçekleştirmeleri için bir fırsat teşkil etti. İlk olarak 1057 yılında Kastilya Kralı I. Fernando Batalyevs'e hücum ederek Eftasiler'i, 1062'de de Toledo'daki Zünniler ile Sevilla'daki Abbadiler'i ağır haraca bağladı. 1085 yılında Kastilya Kralı VI. Alfonso'nun Endülüs'ün Cordoba'dan sonra ikinci büyük şehri olan Toledo'yu ele geçirmesi ise o döneme kadar hıristiyanların müslümanlara indirdiği en ağır darbeyi oluşturdu. Toledo'nun düşmesi, Endülüs'ün hıristiyanlar karşısındaki en önemli savunma merkezlerinden birinin yok olması demekti ve benzeri bir tehlike Batalyevs, Sevilla ve Cordoba'yıda tehdit altına alabilirdi. Yaklaşmakta olan bu tehlikeyi hisseden bazı emirler halkın da teşviki ile Kuzey Afrika'da hüküm süren Murabıtlardan yardım istemek zorunda kaldı.

33


Murabıtlar Dönemi (1090-1147) Murabıtların hükümdarı Yusuf Toledo'nun ele geçirilmesinden bir yıl sonra büyük bir orduyla Endülüs'e geçti ve bu sırada Batalyevs'i tehdit eden VI. Alfonso'yu Zellaka savaşında ağır bir yenilgiye uğrattı (1086). Bu zaferle güneye doğru gelişen hıristiyan yayılması bir süre için durdurulmuş oldu. Ancak kısa bir süre sonra emirliklerin kendi içinde çatışmaya girmesini fırsat bilen hıristiyan birlikleri yeniden hücumlarını yeniden başlattılar ve emirlikler üzerinde baskılarını arttırdılar. Bunun üzerine Yusuf cihadla yetinmeyip bazı emirlerin de teşvikiyle bütün endülüs'e hakim oldu ve burayı Murabıt'lar devletine bağlı bir vilayet haline getirdi. Murabıtlar'ın Endülüs'teki hakimiyeti yaklaşık altmış yıl sürdü. Bu sürenin ilk yirmi beş yılında içeride istikrar sağlanmış, dışarıda ise hıristiyanlara karşı başarılı bir cihad faaliyeti yürütülmüştür. Ancak daha sonraki yıllarda iç karışıklıklar yeniden başladı. Bunda Endülüslü emirlerin Murabıtlar'a olan desteklerini azaltmaları, halkın ağır vergiler karşısında bunalması, daha önce Murabıtlar'a yardım eden fukahadan bazılarının bu defa tam aleyhte bir tavır takınması ve Kuzey Afrika'da baş gösteren bazı iç huzursuzlukların önemli rolu bulunuyordu. Murabıtlar'ın yıkılışıyla (1147) Endülüs'Ün siyasi birliği tekrar bozuldu. Bu parçalanmadan istifade eden Kastilya Krallığı Aragon, Piza ve Cevovalılar'dan oluşturduğu bir haçlı odusu ile Meriye'yi (1147) ve Katalonya'yı ele geçirdi. Bir taraftan siyasi parçalanmanın devam ettiği, diğer taraftan hıristiyan krallıklarının toprak kazanmaya başladığı bu dönemde de Endülüs'ün imdadına yine bir başka Kuzey Afrika devleti olan Muvahhidler yetişti. Muvahhidler Dönemi (1147-1229) İlk yıllarda Cordoba, Batalyevs, Sevilla ve Silves gibi şehirleri kontrol altına alan Muvahhidler daha sonra Murabıtlar'ın devamı olan Ganiye'yi yenerek Balear adalarını zapt ettiler ve nihayet 1172'de Kastilya Krallığının himayesinde bulunan Merdineş'ten Muhammet Sad'ı mağlup ettiler: Valencia, Guadix, Baeza ve Granada'yı ele geçirdiler. Muvahhid ordusunun Kuzey 34


Afrika'ya geri dönmesinden sonraki yıllarda tekrar harekete geçen hıristiyanlardan Portekizliler 1189'da Fransız, Alman ve İngilizlerin'de katıldığı bir haçlı orduğuyla Şilb'i işgal ettiler. Bu sırada Kastilya Kralı VIII. Alfonso da Sevilla ve Cordoba'nın kuzeyindeki bazı kaleleri ele geçirmiş bulunuyordu. Muvahhid hükümdarı Mansur bu defa hıristiyanların ilerleyişini durdurmak gayesiyle yeniden Endülüs'e geçti ve 1195 yılında Cordoba'nın kuzeyindeki Alarcos denilen mevkide Kastilya kuvvetlerine karşı parlak bir zafer kazandı. Arkasından kuzeye doğru Salamanca ve çevresi ile bazı kaleleri geri aldı (1196); Toledo'yu da kuşattı fakat bir sonuç elde demedi. Alarcos zafer hıristiyanlarda müslümanların İspanya'da hakimiyeti yeniden ellerine geçirmekte oldukları fikrini uyandırdı. Bu durumu engellemek için Papa III. Innocent'in çağrısı üzerine Kastilya Kralı VIII. Alfonso ve Başpiskopos Rodrigo Jimenezde Rada'nın öncülüğünde Aragon, Navarra, Leon, Portekiz ve Fransız güçlerinin katıldığı büyük bir haçlı ordusu toplandı. Bu ordu 16 Temmuz 1212'de yapılan meşhur İkab savaşında Muvaddihi ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu maglubiyet Muvahhidlerin Kuzey Afrika ve Endülüs'teki hakimiyetlerinin zayıflamasına ve buna bağlı olarak Murabıtlar ve Muvahhidlerin Endülüs'e geçmeleri üzerine kısmen durdurulan ''reconquista'' hareketinin yeniden hızlı bir sürece girmesiyle sonuçlandı. 1227 yılında bu olumsuz gelişmelerden sorumlu tutulan Muvahhidler'e karşı bir dizi isyan başlatıldı. Granada Emirliği Dönemi ve Endülüs'te İslam Hakimiyetinin Sonu (12381492) Hıristiyan krallıklarının süratli bir şekilde gerçekleştirdiği istila hamlesinden sadece, Nasr tarafından Granada'da kurulan ve Endülüs'ün güneydoğusundaki İlbire'den Ronda'ya kadar uzanan dar sahil şeridi üzerine hüküm süren Nasriler kurtulabildi. Son derece güç şartlara rağmen iki buçuk asrı aşkın bir süre tarih sahnesinde kalmayı başaran bu devlet, hem Endülüs'te islam hakimiyetinin son temsilcisi olması hem de Alhambra sarayı

35


gibi islam mimarisinin en güzel örneklerini verdiği bir dönemi temsil etmesi açısından tarihte seçkin bir yere sahiptir.

Görsel 11: Alhambra Sarayı

Granada emirlerinin çoğu, dış ilişkilerinde şartlara göre değişen esnek bir siyaset takip ederek özellikle hıristiyan krallıklarını karşılarına almamaya dikkat ettiler. Öte yandan bu krallıklardan gelebilecek herhangi bir tehlike karşısında yalnız kalmamak için de Kuzey Afrika'daki Meriniler ile iyi ilişkiler kurdular. Bu siyaset sonucunda 1462 yılına kadar nispeten istikrarlı bir dönem geçirildi; ancak bu tarihten sonra ortaya çıkan iç karışıklıklar nedeniyle durum değişti. ''Reconquista'' hareketinin tamamlanması açısından fırsatı değerlendiren Kastilya-Leon krallığı 1462'de, Endülüs müslümanlarının kuzey Afrika ile irtibat sağladıkları tek nokta olan Cebelitarık'ı ele geçirdi.

36


1489'a kadar Granada emirliğinin başkenti dışındaki şehirlerin hemen hemen tamamını ele geçirdiler. Sıra Granada'ya geldiğinde müslümanlar şehrin müdafası için büyük bir gayret sarfettilerse de kuşatmanın yol açtığı tahribat, erzak yokluğu ve çeşitli imkansızlıklar yüzünden 1492'de teslim olmak zorunda kaldılar; böylece islam hakimiyetinin Endülüs'teki en son kalesi de düşmüş oldu. Bu tarihten sonra, İspanya'da kalan müslümanlar, hıristiyanlığı kabul edenler de dahil olmak üzere bir asrı aşkın bir süre çok büyük sıkıntı içerisinde yaşadılar ve sonunda tamamen ülkden sürüldüler (1609).

1.2.2. Teşkilat Sosyal Yapı Endülüs fetihten Vizigotlar dönemindekinden farklı bir sosyal yapılanmaya sahne oldu. Din bakımından toplum müslümanlar ve gayri müslimler olmak üzere iki gruptan meydana geliyordu, müslümanlarda Araplar, Berberiler, mevali,müvelledün ve sakalibe gibi farklı unsurlardan meydana geliyordu. Araplar sayı bakımından azınlıkta kalmalarına rağmen fetihten Endülüs Emevi devletinin yıkıldığı 1031 yılına kadar gerek idari gerekse sosyal ve ekonomik hayatın hakim ve yönlendirici unsuru oldular. Ülkede sık sık ve çoğunluğu Kayslılar'la Yemenliler arasında olmak üzere, kökü islam öncesi döneme dayanan ''asabiyet'' duygusunun etkisiyle meydana gelen kabile çekişmeleri görüldü. Bu çekişmeler devletin güç otoritesini sarsmaktaydı. Gayri müslim kısım hıristiyan ve yahudilerden oluşmakta idi. ''Acem'' denilen hıristiyanlar fetih esnasında yapılan antlaşmalar çerçevesinde dinlerini, örf ve adetlerini muhafaza hakkına, can ve mal emniyetine sahip bulunuyor, buna karşılık devlete cizye ve toprağı olanlar da haraç ödüyorlardı. Hıristiyan halk zamanla islam kültürünün derin tesiri altında kaldı; İspanyollar'da kendi ana dillerinin yanında yazı ve konuşma dili olarak Arapçayı kullanır hale geldiler. Giyim kuşam, yeme içme vb. günlük hayatlarını ilgilendiren pek çok konuda müslümanları taklit ediyorlardı. Bndan dolayı onlara ''araplaşmış'' denilmektedir. Başlarında ''comes'' adı verilen cemaat lideri bulunuyor ve 37


lider devlet önünde cemaatini temsil ediyordu. Bunlar ordu dahil devletin çeşitli kurumlarında önemli görevler üstlendiler. Bu şekilde idari, sosyal ve kültürel hayata katkıda bulundular. Oldukça yaygın bir biçimde müslüman erkeklerle evlenen hıristiyan kadınlar kendi dinlerini diledikleri gibi yaşama hakkına sahiptiler. Hem arapçaya hem de latinceye hakimiyetleri hemde islam kültürünü yakından tanımaları sayesinde bu cemaat Endülüs ile hıristiyan İspanya hatta avrupanın diğer ülkeleri arasındaki kültürel alışverişde köprü vazifesi görüyordu. Bu konuda yahudilerin oynamış olduğu rol de göz ardı edilmemelidir. Vizigotlar'ın sonlarına doğru dini hakları tamamen ellerinde alınan ve köleleştirilen yahudiler, islam fethiyle birlikte dibi bir topluluk olarak yeniden dirilme ve dinlerini rahatça yaşama hakkını elde ettiler. Devlete olduğu kadar komşularıyla da ilişkileri iyiydi. Geniş ticari faaliyetleri sayesinde iktisadi hayatta ve ibranice, latince ve arapça bilmeleri sebebiyle de idari ve kültürel hayatta önemli bi yer işgal ettiler. Endülüs toplumunda bir kişi, toplumun hangi kesiminden olursa olsun, hanedana mahsus devlet başkanlığı hariç diğer üst makamların hepsine yükselebilirdi. Bununla birlikte toplumda birtakım farklı katmanlarında var olduğu bilinmektedir. Endülüs toplumunda zenginler lüks ve gösterişli bir hayat sürüyorlardı. İçme suyu da temin edilmiş evleri genellikle iki katlı ve bahçeli idi; bazılarının geniş bir kütüphanesi bile bulunurdu. Hükümdarın ve devlet adamlarının sarayları, vilayetlerde vali ve diğer idarecilerin kaldıkları geniş müştemilatlı konaklar adeta küçük birer şehir merkezi halinde idi. İdarecilerin ve zenginlerin evlerinde hoş vakit geçirmek için edebiyat ve münazara meclisleri ve av partileri düzenlenir, satranç gibi oyunlar oynanırdı. Şehirlerde birçok hamam bulunuyor, bunlar bir gün erkekler, bir gün kadınlar için açılıyordu; zenginlerin gittiği hamamlar ise ayrıydı. Endülüslü kadınlar geniş bir özgürlüğe sahiptiler. Sokaklarda rahatça dolaşır, halkalar oluşturarak sohbet ederler ve vakit namazlarını da çoğu kez camide kılarlardı.

38


İdari Yapı Endülüs 711'den 756'ya kadar doğudaki Emevi Devleti'nin bir parçası olarak kaldığından bu dönemde idari işlerbazen Kuzey Afrika genel valisi, bazen de bizzat Emevi halifeleri tarafından gönderilen valilerce yürütülmüştür. 756 yılında I. Abdurrahman'ın Endülüs'te bağımsız bir devlet kurmasından sonra idari yapı Emevi devleti örnek alınarak yeniden düzenlendi. Endülüs Emevi Devleti'nin başında buluna hükümdarlar için 929 yılına kadar ''hulefa'', bu tarihten sonra ise ''halife'' ünvanları kullanıldı. Başkent Cordoba dışında kalan yerler idari bakımdan biri ''vilayetler'' diğeri ''sınır bölgeleri'' olmak üzere iki kısma ayrılmıştı. Vilayetler doğrudan hükümdarlar tarafından tayin edilen valiler, sınır bölgeler ise kumandanlar tarafından idare edilirdi. Endülüs Emevi Devleti kısa süreli barış dönemleri hariç bir taraftan kuzeydeki hıristiyan İspanyol krallıklarıyla, IX. yüzyılın ortalarından itibaren de Şiiler'le sürekli savaş halinde bulunduğu için 2550.000 kişilik bir daimi orduyu hazır bulundururdu, ayrıca buna sefer sayısında çok sayıda gönüllü de katılırdı. Valiler döneminin sonuna kadar ordu Araplar ve Berberilerden meydana gelirken I.Abdurrahman'dan itibaren çeşitli avrupa ülkelerinden getirtilen kölelere de yer verildi. Ordu yayalar ve atlılar olmak üzere iki grup askerden oluşmaktaydı. Savaş aleti olarak kılıç, mızrak, ok, yay, kalkan, miğfer, tekerlekli mancınık ve geç dönemde de tüfek kullanılmaktaydı. İktisadi Hayat Endülüs özellikle III.Abdurrahman döneminden itibaren avrupanın en kalabalık ülkesi durumuna gelmişti. I.Abdurrahman tarafından inşaasına başlanan ve daha sonraki hükümdarlar tarafından genişletilen Cordoba camisi, diğer camileri, hanları, hamamları ve çarşılarıyla başken Cordoba bütün dünyanın gözünü kamaştırıyordu. III.Abdurrahman'ın yaptırdığı Medinetüzzehra ve Amir'in inşa ettirdiği Medinetüzzahire sarayları başlı başına birer küçük şehir görünümündeydi. Bu dönemde Cordoba'yı ziyaret eden bir alman şairi burayı dünyanın incisi olarak tanımlamaktadır. 39


Sevilla,Toledo, Saracosa, Batalveys, Granada gibi şehirlerde aynı gelişmişlik düzeyini aksettirmekteydiler.

Görsel 12: Cordoba Camisinin İçinden Bir Görünüş

Ülkedeki istikrarın sarsıldığı dönemler dışında hazinenin gelirleri sürekli bir artış kaydediyordu. Endülüs'ün ulaştığı bu zenginliğin temelinde hiç şüphesiz tarım, ticaret ve imalat alanlarında kaydedilen gelişmeler yatmaktaydı. Bir taraftan fetihten sonra yapılan toprak reformuyla küçük çiftçiler güçlendirilir ve toprağın işletilmesiyle ilgili yeni düzenlemeler yapılarak çiftçilerin daha iyi çalışmasına imkan tanırken diğer taraftan Doğu'da ve Kuzey Afrika'da 40


gerçekleştirilen zirai gelişmeler Endülüs'e aktarılıyordu; sulu tarımda da büyük bir ilerleme kaydedilmişti. Pirinç, şeker kamışı, kayısı, portakal, nar, pamuk gibi ürünleri İspanya'ya getiren ve üretimini sağlayanlar da müslümanlardır. Zeytincilik yanında ıtriyat yapımında kullanılmak üzere çeşitli otlar, dokumacılıkta kullanılmak üzere pamuk ve keten gibi bitkiler yetştiriliyordu. Granada ve civarında ipek böcekçiliği, bazı yörelerde de arıcılık çokça gelişmişti. Vizigotlar döneminde ihmale uğrayan maden işletmeciliği müslümanlar tarafından yeniden canlandırıldı. Başta altın, gümüş ve demir olmak üzere çeşitli madenler çıkartılarak işletiliyordu. Yün, pamuk ve ipek dokumacılığı da çok gelişmişti. Yalnız Cordoba'da 13.000 dokumacının bulunduğu rivayet edilmektedir. Malaga ve Belensiye'de ileri seviyede bir seramik sanayisi vardı, Toledo'da kılıç ve diğer savaş aletleri imal ediliyordu. Yine Cordoba'da deri işlemeciliği sektörü Endülüs sınırlarını aşacak kadar gelişmiş bulunuyordu. Gerek tarım gerekse imalat sanayisinde görülen bu ilerleme ticari hayata ve özellikle deniz ticaretine büyük bir canlılık kazandırmıştı. Başta Sevilla olmak üzere Malaga ve Pechina gibi sahil şehirlerinden pamuk, zeytin, zeytinyağı, incir, şeker gibi ürünler Kuzey Afrika, Bizans ve Mısır'a ihraç ediliyor ve bu mallar.oralardan da öteki Asya ülkelerine götürülüyordu.

41


Görsel 13: Sevilla Limanının Resmedilmesi (1590)

Endülüs Emevi Devleti'nin yıkılması, iktisadi hayatta genel bir duraklama dönemine girilmesine yol açtı. Gerçi Sevilla, Granada ve Cordoba gibi şehirler eski durumlarını bir ölçüde korudular; ancak önceki dönemde yaşanan iç karışıklıklar tarım alanlarının tahrip edilmesine, şehirlerin yağmalanmasına ve bunların sonucu olarak da mal darlığına sebep oldu. İktisadi durgunluğun diğer bir sebebi de eski dönemlerde hıristiyan krallıklarına ödemek zorunda kaldıkları ağır vergilerdi. Buna rağmen Endülüs, iktisadi yönden eski döneminde yine hıristiyan krallıklardan daha ilerideydi ve bu durum daha da eskilere dayanmaktadır. Muvahhidler idaresinin sonlarına doğru Cordoba, Sevilla, Malaga gibi şehirlerin hıristiyanlığın eline geçmesinin ardından müslüman nüfusun büyük bir bölümünün Granada ve civarına göç 42


etmesiyle bu yörede gözle görülür bir canlanma oldu. 1492'de Endülüs'teki islam hakimiyetinin tamamen sona ermesinden sonra da müslümanlar hıristiyan İspanya'nın iktisadi hayatında bir süre daha etkili olmaya devam ettiler. Endülüs'te de doğudaki islam ülkelerinde olduğu gibi dinar (altın para) ve dirhem (gümüş para) kullanılıyordu. Ancak fethin ilk yıllarında paraların bir yüzünde daha sonra kaldırılan latince ibareler yer almıştı.

Görsel 14: Cordoba'da Bulunmuş Dinar Para

Devlet gelirlerini esas itibariyle zekat, cizye, haraç, ticaret malları vergisi, ganimetler ve humus arazilerinde çalışanların ödedikleri vergiler teşkil etmekteydi. Bu gelirler cami, medrese, köprü, hamam, kanal vb. imar faaliyetlerinde, askeri ihtiyaçların karşılanmasında, devlet memurlarının maaşlarının ödenmesinde ve kıtlık yıllarında fakirlerin ihtiyaçlarının giderilmesinde kullanılırdı. Eğitim Endülüs'te üç aşamalı bir eğitim ve öğreitm sistemi vardı. Altı yaşından itibaren başlayıp altı yedi yıl süren ilk dönemde, diğer islam ülkelerinde olduğu gibidini eğitim arapça şiir okutuluyor, mekan olarak da küçük mescidlerle camilere yakın evler, öğretmenlerin evleri ya da devlet tarafından açılan yatılı okullar kullanılıyordu. Yatılı okullarda görev yapan öğretmenlerin ücretini devlet, diğer öğretmenlerinkini ise öğrenci velileri ödüyordu. İlk aşamayı tamamlayan öğrenciler dilerlerse eğitim halkalarına katılırlardı. Belli 43


bir program ve süreyle kayıtlı bulunmayan bu halkalarda dil ve edebiyat, tefsir, hadis, tıp, matematik, kimya gibi ilimler okutulurdu. Metot olarak okuma, dinleme ve yazdırma uygulanırdı. Üçüncü aşamada ise ihtisaslaşma başlardı. Bu da XI. yüzyıldan itibaren açılan medreselerde veya Kayrevan, Kahire, Bağdat, Medine ve Mekke gibi ilim merkezlerinde gerçekleşirdi. 1.2.3. Sanat İspanya'da 781 yıl süren islam hakimiyetinin mümessili sanat eserleri, bugün islam sanatiiçin olduğu kadar dünya sanati için de büyük önem taşırlar. Günümüze gelebilen pek az sayıdaki örneğine rağmen Endülüs'ten geriye kalan mimari eserler, plastik sanat eserleri ve çeşitli sanat alanlarına ait küçük boyutlu, fakat büyük hünerle meydana getirilmiş olan eserler, eşsiz nitelikleriyle Endülüs'ün üstün kültür ve düşünce hayatındaki erişilmez doruğu yansıtan bir güzelliği ve görkemi sergilemektedir. Bütün sanat kollarında yoğun bir faaliyet gösterildiği bilinmektedir; ancak bazı sanat kollarının örneklerin azlığından, bazılarının da büyük ölçüde diğerlerinin gölgesinde kalmış olmasından dolayı haklarında fikir yürütmek hayli güçtür. Mesela alimleriyle ve ilme meraklı halkıyla ünlü olan Endülüs'te kitapla ilgili büyük bir faaliyetin bulunduğu muhakkaktır; fakat bu alana giren sanat kolları ve minyatürler hakkında iyi fikir verebilecek örnekler az ve yetersizdir. Buna rağmen çok az sayıdaki bu örnekler Endülüs'ün bu sanatlara verdiği önemi göstermeye yeterlidir. Hat sanatine verilen önem büyük ölçüde mimari süslemelere bağlı olan örnekler yoluyla anlaşılmaktadır. Endülüs islam sanatının bilinen en önemli temsilcileri az sayıda olmalarına rağmen mimari eserlerdir. Mimari, kendine has bir ustalık ve ince zevkin ürünü olan binalarıyla hem yazı hem plastik sanatlar, hem de seramik gibi sanat kolları açısından ana kaynaktır ve seçkin bir yere sahiptir. Mimarlık eserlerinden sonra sırayı özellikle fildiği ve ahşap oyma eserlerle seramik almaktadır. Bu eserler, yine çok sınırlı sayıda olmalarına rağmen üstün nitelik ve mükemmellikleriyle yapan sanatçıların ustalığı kadar yaptıranların da 44


zevk, görgü ve sanata karşı olan sevgi ve koruyuculuklarını ortaya koymaktadır. İslami dönemdeki iç çekişmelerle İspanyollar'ın ülkeyi tekrar ele geçirmeleri sırasında maruz kaldıkları saldırıların, daha sonraki yıllarda gerçekleştirilen yıkımların ve tabiat şartlarının etkisiyle birçoğu ortadan kalkmış olan mimari eserlerin bu güne gelebilen az sayıdaki örneği, islam sanatının avrupadaki zarafet göstericileri olarak varlıklarını devam ettirmekte ve artık özenle korunmaktadırlar. Endülüs, bütün islam alemiyle paylaştığı ortak özelliklerin dışında kendine has bir zevkin de sahibi olmuştur. Bunda, islam aleminin en uzak köşesinde bulunması kadar Avrupa'daki hıristiyan alemiyle sürekli temas halinde olmasının ve yerli halkla iç içe yaşamanın verdiği hoşgörüye dayalı değişik bir ruh hali taşımasının tesiri büyüktür. Kültürel ve siyasi bakımdan hıristiyan tebaaya karşı takındıklar hoşgörüyü dini bakımdan da büyük ölçüde sürdürmeye çalışan Endülüslü hükümdarların yaptırdıkları binalar ve küçük sanat eserleri, islam ülkelerinde olduğu kadar hıristiyan ülkelerinde de büyük övgülere konu olmuştur. Zengin yıllarında Endülüs şehirlerinin ve buralarda bulunan sanat eserlerinin şöhreti büyüktü; geçen zaman rağmen Endülüs islam eserlerinin şöhreti hala devam etmektedir. Endülüs islam medeniyeti sekiz asırlık mevcudiyeti boyunca çeşitli devreler geçirmiştir. Müslüman halkın değişen siyasi ve kültürel olaylardan etkilenerek meydana getirdiği eserler de değişiklikler göstermekte ve bu sebeple Endülüs sanatını Endülüs'ün tarih safhalarına göre dönemlere ayırmak gerekmektedir. Bu dönemler eserlerde görülen değişikliklerle birbirinden ayrılmakta ve değişiklikler özellikle mimari eserlerle bunlara bağlı olarak diğer sanat kollarının ürünlerinde kendini göstermektedir. Buna göre Endülüs sanatını dört dönemde incelemek mümkündür.

45


Emevi Sanatı Endülüs islam sanatının veya ispanya'daki müslüman kimliğinin en büyük ve en önemli eserlerinin meydana getirildiği dönemdir. Hükümdarların güç ve zenginlikleriyle paralel olarak ortaya konan sanat eserleri de büyük bir ihtişamı aksettirmektedir. Endülüs'ün sanatı tamamen kendine has özelliklere sahiptir ve farklıdır. İspanya'nın geçmişindeki unsurların da içinde eritilmiş olduğu bu sanat yeni bir anlayışın ifadesidir. Özellikle halifeliğin üstlenilmesinden sonra Endülüs Emevi sanatı, islam aleminde güç ve zenginliklerini göstermek isteyen hükümdarların sözcüsü olmuştur. Tavaif Sanatı Büyük kargaşa döneminden sonra emevi sülalesinin iktidarını kaybetmesi üzerine, merkezi otoritenin yerine parçalanmış bir islam cemaatini yöneten küçük devletlerin temsil ettiği devrin sanatıdır. Birbirleriyle ve hıristiyan düşmanlarla mücadele etmekte olan bu küçük devletlerin sanat anlayışı, daha çok koruma ve saldırma üzerine kurulu genel tutumlarına uygun bir askeri hususiyet gösterir. Mağribi Sanatı Büyük ölçüde parçalanmış olan Endülüs üzerinde, toprak kayıplarına rağmen denge ve birlik sağlamayı başaran bu iki sülalenin hakimiyeti altında Fas'a bağlanan ülkenin sanatı da aslen mağribi olan hükümdarların sanat anlayışına tabi olmuştur. Hıristiyanlarla olan devamlı çatışmaların tehdidi altında askeri amaçların öncelik taşımasına rağmen bu iki sülalenin gücüne bağlı olarak yoğun bir imar faliyetinin yer aldığı bu devrin sanatı, özellikle Muvahhidler zamanında sivil alanda da öenmli eserler vermiştir.

46


Son Dönem (Nasri Sanatı) Askeri gücünü kaybeden İspanya'daki islam varlığının son temsilcileri olan Nasri hükümdarları, büyük ölçüde diploması yoluyla hakimiyetlerini sürdürdükleri için sanat faaliyetlerine destek olmuşlar ve yaptırdıkları muhteşem eserlerle şöhret kazanmışlardır. Nasri sanatı daha önceki devirlerden etkiler taşımakla birlikte aslında kendine has bir sanat anlayışına sahiptir. Bu sanat Emevi sülalesinin ihtişama öncelik veren, lükse düşkün, göz kamaştırıcı, tavrından ve Mağribli hükümdarların vakarlı tutumlarından farklı olarak samimiyete sahip ve Endülüslü müslümanların tabiatına çok daha uygun bulunan bir özellik arzetmektedir. 1.2.4. Mimari Bu devir mimarisinin İspanya'da bıraktığı en önemli ve en ünlü bina, hiç şüphesiz bütün dünya camileri içinde de öenmli bir yere sahip olan Cordoba camisidir. Yapımına I. Abdurrahman zamanında (756) başlanan ve daha sonraki tarihlerde gerçekleştirilen çeşitli eklemelerle genişletilerek bugünkü şeklini alan cami Endülüs Emevi mimarisi için tam bir örnek teşkil etmekte ve bilhassa mimarinin ana hatlarıyla tam bir uyum içinde olan zarif ve göz alıcı süslemeleriyle bu mimarlık anlayışının en önemli özelliklerini sergilemektedir. İnce sütunlara sahip çifte pencerelerden dışarı açılan binanın dış kısmı vakur ve haysiyetli bir etki bırakacak şekilde en alt boyutta tutulurken, iç kısmında tam anlamıyla bir ihtişam gösterisine gidilmiştir. Mimari kuruluşun temelini teşkil eden sütunlar ve at nalı kemerlerden oluşan taşıma sistemi mimari işlevi kadar süsleme aracı olarak da hesaplanmış ve sade görüşünüşlü dış cephelerin arkasında yer alan iç mekanların çarpıcı zenginlikteki dekorasyonuna destek olmuştur. Emevi mimarisi kadar bütün Endülüs mimarisinin de ana maddelerini teşkil eden bu durumun en güzel örneğine bu camide rastlanmaktadır. XIII. yüzyılda kiliseye çevrilen binanın içinde XVI. yüzyılda da bir katedral inşa edilmiştir.

47


Görsel 15: Cordoba Camisi

Emevi mimarisinin günümüze ulaşabilen sınırlı örnekleri içinde özellikle dikkati çeken bir diğer cami de Toledo'da ki Babü Merdüm camisidir. 1000 yıllarında yapıldığı düşünülen küçük tuğla bina, Cordoba camisinin devasa yapısından ve ihtişamından çok uzaktır; ancak bu küçük eser yinede Emevi mimarisi hakkında bilgi verebilen önemli özelliklere sahiptir. Todelo'nun el değiştirmesinden sonra kiliseye çevrilen bina, dört sütun tarafından taşınan biçimleri birbirinden farklı dokuz kubbeyle örtülüdür. İlginç bir mimari tarzı sergileyen bu kubbelerin dayanağını oluşturan kaburgalı kemerlerin kullanılış biçimi Endülüs mimarisine has özellikler göstermektedir. Kare planlı binanın bu özellikleri ona değişik bir görünüm vermekte ve binayı örten kubbelerin çeşitli biçimlerde yapılmış olması da bu değişiklik etkisini iyice artırmaktadır. Cephe duvarında geçmeli kemerler şeklinde ilginç ve gösterişli tuğla süslemeler bulunmaktadır.

48


Görsel 16: Babü Merdüm Camisi (Toledo)

Endülüs Emevileri'nin, içinde bulundukları özel şartlar nedeniyle askeri mimari alanında önemli eserler bıraktıkları görülmektedir. Askeri mimari faaliyetlerinin en ilginç yapıları, daha sonraki devirlerde de kullanılmış olan kalelerdir. Bu kaleler emevi sülalesinin iktidardan düşmesinden sonraki devirde müslümanlar tarafından olduğu kadar daha sonra bu bölgeleri ele geçiren hıristiyanlarca da itinayla korunmuş ve kullanılmıştır. Emevi kaleleri için fikir verebilecek en önemli örneklerden biri, II. Abdurrahman tarafından Maride'yi korumak ve kontrol altında tutmak için yaptırılan kaledir. 835'te tamamlanan kale, aynı zamanda Emevi topraklarının kuzey sınırını oluşturan ve bölgeyi korumak için yapılan kaleler zincirinin bir parçasıydı. Bölgenin hıristiyanların eline geçmesinden sonra tamirat görmüş ve Santiago şövalyeleri tarafından da kullanılmıştır. Planı aşa yukarı ana yçnlere göre düzenlenmiş olan kalenin kalın duvarları dikdörtgen kulelerle ve payandalarla desteklenmiştir. Ana malzemesi kesme taşlardan sağlanan kalenin yapımında Vizigot ve Roma kökenli devşirme malzeme de kullanılmıştır. Kalenin içindeki, yer altında bulunan bir hazne ile ona ulaşan üzeri kemerle 49


örtülü iki paralel rampadan meydana gelen sarnıç özellikle dikkat çekicidir ve bu tip mimari kullanım açısından önem taşımaktadır. Emevi sülalesinin iktidardan düşmesinden sonraki parçalanma devri olan bu dönemde birçok küçük devlet kurulmuş ve bu devletlerin başında bulunan sülalelerin istediği mimari faliyetler, devrin kargaşası ve savunmaya yönelik tutumu sebebiyle daha çok askeri mimariye ağırlık verilmiştir. Bu devrin yöneticileri genellikle eski Emevi kalelerini veya kendi yaptırdıkları şatoları iskan yeri olarak kullanmayı tercih ettiklerinden saray ve sivil mimari eserleri de belirtilmiş binalar dahilinde kalmıştır. Meriye'de bulunan kale bu dönem mimarisi için önemli bir örnektir. Aslında Emevi halifesi III. Abdurrahman'ın yaptırdığı ve daha sonraki zaman sürecinde genişletilen kale, daha sonra saray olarak kullanılmıştır. Üç kat suru bulunan kalenin ikinci sur kademesinin arkasında saray bölmeleri ve hamam yer alıyordu. Dışarıdan dörtgen kulelerin görüldüğü surlarıyla göz dolduran kale hıristiyanların eline geçtikten sonra tekrar onarılmıştır. Devrin mimarisinin önemli bir örneği olan Zaragoza'daki Caferiye Sarayı bu dönemde yapılmıştır.

50


Görsel 17: Caferiye Sarayı (Zaragoza)

Kabaca dikdörtgen bir şeması olan bina, kulelerle takviyeli taş ve tuğladan örülmüş bir duvarla çevrilidir. Bu duvarın ardındaki saray bölümleri bir merkezi ana avluya göre konuşlandırılmıştır. Kuzey-güney doğrultusunda inşa edilen sarayın içinde, etrafı çok zengin tezyinata sahip bir revakla çevrelenmiş olan ve sarayın bütün bölümleriyle bağlantı kuran merkezi avlunun önemi büyüktür. Üst kısmı daha sonra hıristiyanlar tarafından yapılmış olan ana avludan taht odasına geçilmektedir. Taht odasının yanındaki küçük cami özellikle dikkat çekici bir yapıdır. Dikdörtgen bir ana şema içinde sekizgen bir plana göre inşa edilen cami kaburgalı bir kubbeyle örtülmüştür. Mihrabı derin bir girinti şeklinde yapılan caminin arabesk alçı tezyinatı çok gösterişlidir. ve çeşitli ayetlerle daha etkileyici bir hale getirilmiştir. Bu saray bütün özellikleriyle bu devir mimarisini temsil eden fazla değişikliğe uğramamış bir kale sarayıdır. Murabıtlar'ın kısa ömürlü hakimiyetlerine rağmen dönem güçlü eserler vermiş ve Andalucia mimarisine damgasını vurmuştur. Eski mimari anlayış, sonradan gelen mimari tesirlerle birlikte yeni ve daha değişik bir gelişme sürecine girmiş ve devrin parçalanmış Endülüs'ün yerine güçlü bir merkezi 51


otoritenin hakim olması sebebiyle meydana gelen ortamda büyük boyutlu dini ve sivil binaların yapılmasına imkan bulunmuştur. Özellikle geniş geçmelerle temsil edilen sade tezyinat tipinin Fas'ta benzerlerine rastlanan yalın ve mağrur binalarla kaynaştırıldığı Muvahhid mimari zevki Endülüs'ün eski mimari zevkiyle bağdaştırılmış ve yeni üslupta eserlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu büyük faaliyet, sivil ve dini mimarinin dışında askeri mimaride de kendini göstermiştir. İspanya'nın güneyinde bulunan kalelerin birçoğu Muvahhidler tarafındna aynen kullanılmış veya yeni düzenlemelerle bu devrin mimari anlayışına göre şekillendirilmiştir. Hıristiyanların sürekli tehdidi altında bulunan Endülüs topraklarını savunmak için yapılan kaleler ve askeri binalar sivil mimaride olduğu gibi yine Kuzey Afrika özelliklerini göstermektedir. Muvahhidler'in Endülüs'teki idare merkezleri olan Sevilla'da yaptıkları binalardan geriye hemen hemen hiçbirşey kalmamıştır. 1171-1176 yılları arasında yapılan ve bazı bölümleri dışında tamamen ortadan kalkmış olan Sevilla camisinin yerinde bugün bir katedral bulunmakta ve caminin Cordoba camisinin bir benzeri olduğu bilinmektedir. Yalnız caminin minaresi büyük bölümüyle ayakta kalmış olup islam sanatının muhteşem örneklerinden birini teşkil etmektedir. La Giralda adıyla anılan minarenin XIV. yüzyılın ortalarında yıkılan üst kısmı XVI. yüzyılda çan kulesi şeklind etamamlanmıştır; orjinal bölümün yüksekliği 74 m. civarındadır. Muvahhid mimari faliyetleri en fazla askeri amaçlı bina yapımında yoğunlaşmıştır. Günümüze kalan çok sayıdaki kale ve şato benzeri bina Güney İspanya'da sıklıkla rastlanan eserlerdir. Bu binaların özellikle çokgen plana göre inşa edilmiş burç ve kuleleri için fikir verebilecek en önemli örneklerden biri, 1220 yılında Sevilla şehrinin nehir tarafındaki surlarını takviye etmek maksadıyla yapılan ve bugün La Giralda'nın yakınında ona eş olan Altın Kule'dir. On iki kenarlı çokgen bir plan üzerine inşa edilen kule, üzerini kaplayan altın yaldızlı çinilerin bıraktığı tesir sebebiyle bu adı almıştır.

52


Görsel 18: La Giralda

Muvahhidler'den sonra Endülüs'ü terk etmek zorunda kalan Mağribiler'in hükmettikleri toprakların büyük bir kısmı hıristiyanların eline geçmiş, fakat Granada'da bağımsız bir yönetim kurmuş olan Nasri sultanlığının sınırları içinde Endülüs islam sanatı son, fakat belkide en gösterişli eserlerinden bazılarını meydana getirme fırsatını bulmuştur. Askeri gücünü büyük ölçüde kaybeden Endülüs islam cemaatinin yegane koruyucusu olan bu küçük devlet savunmaya yönelik mimariye önem vermekle beraber ihtişamlı sivil ve dini binalarla çeşitli sanat eserlerinin de yeri olmuştur. Özellikle iç tezyinatta çok başarılı olan sanatkarlar mermer, yalancı mermer, alçı ve çini gibi değişik malzemeyi ustalıkla bir araya getirmişler, ayrıca Emevi devrinde önemli bir kullanım alanı bulan mozaiklerin yerine küçük çinilerle yapılan yeni bir süsleme tarzını hakim kılmışlardır. Bu süslemeler binaların genel 53


görünümüne canlılık kattığı gibi duvar yüzeylerine ve mimari mekanlara da ağır kumaşlarda görülen ihtişamlı havayı veriyordu. Bu süsleme tarzı, Emeviler'in hakimiyet duygusundan doğan Magribiler'in askeri başarılarını ifade etmek isteyen sade ve vakur üsluplarından çok farklıdır. Özellikle yerel Endülüs zevkine uygun düşen bir hayat anlayışını ve yaşama sevincini yansıtan bu tip tezyinat dönemin süsleme sanatı anlayışının takipçisidir. Nasriler devri eserleri arasında en tanınmışı Alhambra Sarayı'dır. Sarayla ona bağlı olan kale ve şehir kompleksi Beni Ahmer hükümdarlarının başkenti Granada'ya yukarıdan bakan bir tepe üzerinde bulunmakta ve tepenin eteğinden Darro nehri akmaktadır. Endülüs'ün kale-saraylarının tipik tipik örneklerinden biri olan eser Alhambra adını yapımında kullanılan harcın kızıla çalan renginden almıştır.

Görsel 19: Alhambra Sarayı

54


Nasri hükümdarlarının himaye ve hakimiyetinde gelişen mimari anlayışın askeri niteliği belirgindir. Bu devrin askeri binaları ve kaleleri de Alhambra saray kompleksinde olduğu gibi hem savunma hem de sanat zevkinin bir kaynaşması niteliğiyle karşımızda durmakata ve tabii uyumlarıyla dikkat çekerken askeri açıdan da çok güçlü olduklarını sergilemektedir. Bu tip askeri binaların en ilgi çekicilerinden biri olan Malaga kalesi, eski bir roma kalesi üzerine inşa edilen IX. yüzyıla ait bir Emevi kalesinde yapılan çeşitli değişikliklerle XIV. yüzyılda son şekline kavuşturulmuştur. Kale güçlü kuleler ve rampalarla takviye edilmiş olup bahçe mimarisiyle göz dolduran alçı tezyinatının güzelliğiyle ünlü sarayı da içine almaktadır.

Görsel 20: Malaga Kalesi

Endülüs islam sanatını meydana getiren ve ortaya büyük şaheserler koyan müslüman sanatkarlar özellikle son dönemlerde hıristiyan hükümdarlara da hizmet vermişlerdir. Müslüman ve hıristiyan ustaların birlikte bir araya getirdikleri, islam sanatının hıristiyan sanatına uygulanmış şekli olan bu üsluna Mudejar (yerleşmiş, uyum sağlamış) adı verilmektedir. İspanyol sanatının bazı önemli özelliklerinin yapıldığı bir devri adlandıran ve mimari 55


kadar küçük sanat kollarında da uygulanan bu üslup genel hatlarıyla Endülüs islam sanatının devamı niteliğindedir. Mudejar üslup yalnız İspanyollar tarafından geri alınan eski Endülüs topraklarında kalmamış, kuzeydeki islam yönetimine hiç girmeyen bölgelerde de kendini göstermiştir. Özellikle Cordoba'nın güçlü tesirleri Toledo ve Zaragoza'dan ötelere taşınırken eskiden beri hıristiyanların elinde bulunan şehirler de bu üslupta inşa edilmiş kapı ve pencereleri at nalı kemerli, kubbeleri kaburgalı kemerlere oturan binalarla dikkat çekmeye başlamıştır. İspanya'da siyasi ve askeri bakımdan gücünü kaybeden islam varlığı, mimarideki gücünü en önemli örneğini Sevilla Alcasar'ının teşkil ettiği mudejar üslup vasıyasıyla XVI. yüzyılın ortalarına kadar sürdürmüştür. Bu üslubun diğer sanat kollarındaki ömrü ise daha fazla olmuş, özellikle seramikte uzun süre varlığını hissettirmiştir. Mudejar sanatın dini mimaride verdiği örneklerin en önemlileri arasında, Burgos'taki Las Huelgas Manastırı ile Zaragoza'daki Seo Kilisesi'ni saymak mümkündür; her iki binada da özellikle tezyinat çok dikkat çekicidir. Dini binalar içinde havralar da önemli bir yer tutmaktadır. Bunlardan özellikle sonradan kiliseye çevrilen Toledo ve Cordoba havraları, mudejar sanatın en önemli örneklerinden oldukları gibi bütün Endülüs sanatının da şaheserleri arasında yer alır. 1.3. Sevilla'nın Tarihi ve Planlama Açısından Değerlendirilmesi Sevilla, İspanya'da büyük bir şehir olup, bugünkü nüfusu 700.000'i geçmektedir. Sevilla krallığının en eski başkenti ve aynı isimdeki eyaletin merkezi olan bu şehir, deniz seviyesinden 14 m. yükseklikte Quadalquivir'in sol kıyısındaki geniş ovada konuşlanmıştır. Bu nehir, şehri Triana varoşundan ayırmaktadır. Atlantik'ten 97 km. içeride bulunmasına rağmen, nehrin hafif meyilli olması dolayısı ile bu şehir bir deniz limanının bütün imkanlarına sahiptir, med cezirler Sevilla'da şehrin ta yukarı kısımlarına kadar kendini hissettirir. İklim kuru ve sıcaktır. Sevilla Endülüs'ün kalbinde bulunur ve Akdenize kıyısı yoktur. Akdeniz'e kıyısı olmamasına ragmen Quadalquivir nehrinden dolayı Sevilla için bir su 56


kenti demek yanlış olmayacaktır. Tarihsel süreçte Sevilla'nın bir liman şehri olarak kullanılması bunun bir göstergesidir. Görsel 22'de Sevilla'nın Endülüs içindeki konumu ve şehrin sınırları ayrıntılı bir biçimde gösterilmiştir.

Görsel 21: Sevilla'nın Endülüs İçindeki Konumu

Sevilla eyaleti islamiyet devrinde Quadalquivir'in aşağı vadisini beslemekte olup, Arcos ile Cadiz'den Guadiana vadisine kadar uzanmakta idi. Şehrin çok yakınlarında bulunan Aljarafe'nin yamaçları bilhassa verimlidir; burada zeytin ve incir ağaçları bütün müslüman Endülüs'te meyveleri ile nam salmıştı. Arap coğrafyacıları memleketin büyük serveti karşısında hayretten kendilerini 57


alamamışlardır; bu bölge İspanya yarımadasının pamuk üreten tek bölgesi olup, pamuk ihracatı büyük bir öneme sahipti. Diğer önemli maddeler ise safran ve şeker kamışı idi. Nüfus artışı son derece fazla idi. İdrisi'ye göre, bu şehre bağlı olan köylerin sayısı 8.000'den aşağı değil idi.

Görsel 22: Sevilla'dan Bir Görünüş

Eski çağ ve Roma dönemindeki adı Hispalis olan şehir 93'te Nusayr tarafından fethedildi ve Endülüs'ün ilk idari merkezi oldu. Sevilla halkı ertesi yıl anlaşmayı bozup isyan edince Nusayr, oğlu Abdülaziz kumandasında bir ordu göndererek şehri tekrar hakimiyeti altına aldı. Emeviler'in Endülüs valisi Abdurrahman'ın Endülüs'ün idari merkezini Sevilla'dan Cordoba'ya nakletmesi şehrin önemini azaltmadı. Şehirde ticaret hayatı zeytinyağı üretimine dayalı idi. Ayrıca çevresinde üretilen aspir (sarı boya yapımında kullanılan bir bitki çeşidi), şeker kamışı ve pamuğun da ticaret merkezi idi. Araplar, Müvelledler ve Mevali arasındaki sürtüşmelere rağmen Sevilla sosyal ve ekonomik açıdan kalkındı. 742'de Humus valisi buraya yerleştirildi. Bundan dolayı şehir zaman zaman Humus adıyla anıldı. Bu tarihlerde Mısırlı 58


ve Yemenli aileler de bu yörede iskan edildi. 844 yılında Normanlar Sevilla'yı ele geçirip yağmalayınca Endülüs Emevi Hükümdarı II. Abdurrahman şehri bu tür saldırılardan korumak için sur içine aldı ve bir de cami inşa ettirdi (günümüzde bu caminin yerinde San Salvador kilisesi bulunmaktadır). Abdullah zamanında birtakım ileri gelen aileler şehri yakıp yıktılar. III. Abdurrahman isyanlara son verip şehirde devlet otoritesini hakim kıldı. 913'de tahrip edilen ve III. Abdurrahman tarafından yeniden yaptırılan Sevilla surları Endülüs Emevi Devleti'nin yıkılışından sonra tekrar inşa edildi.

Görsel 23: Sevilla'nın Yağlı Boya ile Resmedilmesi

Sevilla Mülukut döneminde Abbadiler'in eline geçti. 1023 yılında İbn şehri hükümet merkezi olarak ilan edince Endülüs'ün en önemli merkezlerinden biri haline geldi. İbn, Cehveriler'İn hakimiyetine son vererek Cordoba'yı da Abbadiler'e bağladı. Bu dönemde Sevilla edip ve şairlerin toplandığı bir kültür merkezi oldu. 1091 Murabıtlar'ın eline geçen Sevilla, (1091-1145) yılları 59


arasında mamur bir şehir haline geldi. Çarşı ve pazarlarında canlı bir ticari hayat göze çarpıyordu. Sevilla 1132'de Kral VII. Alfonso tarafından yağmalandı ve Murabıtlar'ın Sevilla valisi çarpışmalar sırasında öldürüldü. İbn döneminde Sevilla halkı sıkıntılı günler yaşadı ve aile içinde hükümdar değişiklikleri yaşandı. Ancak Muvahhidler'in zamanında şehir Merakeş'ten sonraki ikinci hükümet merkezi haline geldi. 1168-69 yılında sel suları yüzünden büyük ölçüde tahribata maruz kalarak yıkılan eski surları dönem hükümdarı kendi özel servetiyle yeniden yaptırdı.

Görsel 24: Guadalquivir Nehrinden Bir Görünüm

Sevilla, Muvahhidler döneminde birçok imar faaliyetine sahne oldu, uzak mesafelerden su getirildi. Şehrin nüfusu arttı: Halkın gelir düzeyi yükseldi ve şehir ''Endülüs ülkesinin geliri'' diye tanınmaya başlandı. Muvahhidin camisi olarak bilinen Sevilla camisi yetersiz kalınca, Sevilla ulu camisinin yapılması emredildi (1171). Caminin çan kulesine dönüştürülen ve La Giralda adı verilen minaresi Sevilla'nın bu günkü sembolü durumundadır.

60


Şehrin en önemli yapılarından biri olan Alcazar Sarayı'nın yapımına Muvahhidler döneminde başlanmış, ancak hıristiyan hakimiyeti zamanında bitirilmiştir. Muvahhidler'in Sevilla'da inşa ettiği eserlerin sonuncusu ve Alcazar'ın bir parçası olan Altın Kule (La torre del oro) Günümüze kadar ulaşmıştır.

Görsel 25: Alcazar

1220'de Sevilla'nın surları yenilendi. Şehir 1200 yılında meydana gelen sel felaketinden, hıristiyan saldırılarının artmasından ve Muvahhidler devletindeki karışıklıklardan büyük zarar gördü. XIII. yüzyılda Sevilla'da tercüme okulları açıldı. Yıllarca devam eden savaşlar ve on sekiz ay süren kuşatmadan sonra Kastilya kralı III. Fernando şehri ele geçirdi (1248). 400.000 kadar insan bölgeyi terk etmek zorunda kaldı. Sevilla ulucamisi, Santa Maria kilisesine dönüştürüldü. Daha sonra Sevilla geri alınmak için çok uğraşıldıysa da başarılı olunamadı.

61


Görsel 26: Altın Kule (La Torre Del Oro)

1996'da ki sayıma göre şehrin nüfusu 697.487'dir. Ortaçağda Sevilla adıyla ve ünüyle tanına birçom bilim adamı vardır. Sevilla EXPO İspanya 1992'nin en gözde ülkesiydi: Madrid "Avrupa Kültür Başkenti" olarak zengin etkinlikler organize etti; Barcelona "92 Olimpiyatları"nin ev sahibiydi; Sevilla ise EXP0 '92 Dünya Fuarı'na sahne oldu. Bu üç dev organizasyon için İspanya, ulusal ve uluslararası çapta pekçok mimara, çok sayıda tasarım ve inşa olanağı sundu. Özellikle Sevilla ve Barcelona'da inşa edilen yapılar, ulusarası ölçekte önem gördü. EXPO alanı; Quadalquivir nehrinin kıyısında, Sevilla stadyumunun hemen yanında, geniş bir alana yayılmış halde bulunmaktadır. Görsel 28'de EXPO alanının Sevilla içindeki konumu gösterilmiştir.

62


Görsel 27: EXPO Alanının Sevilla içindeki konumu

Sevilla 1929 yılında Latin ülkelerine yönelik EXPO benzeri bir sergi deneyimi yaşamış ancak esas bugünkü anlamda EXPO deneyimi 1992 yılında meydana gelmiştir. 1992 EXPO'su Kristof Kolomb'un 1492 yılında Amerika'yı keşfetmesinin 500. yıldönümünü kutlamak için organize edilmiş ve teması ''Keşif Çağı'' olarak belirlenmiştir. O dönem EXPO için kullanılan arazinin genişliği 215 hektar olarak belirlenmiş, ziyaretçi sayısı ise 40 milyon kişinin üzerinde olmuştur. Günümüzde bir Teknopark olarak kullanılan, çok sayıda ispanyol ve uluslarası şirketin temsilciliğinin bulunduğu EXPO alanında yine o dönemde turizm amaçlı yapılmış çok sayıda otel ve kültürel merkez bulunmaktadır. EXPO Sevilla'ya yeni bir merkez kazandırdığı gibi, çok sayıda otelin yapımına da neden olmuştur. Bu oteller günümüzde hem turistik amaçlı hem de SPA ve iş otelleri olarak kullanılmaktadır. 63


Görsel 28: Sevilla EXPO 92'den Siemens Pavilyonu (Mimarı: Gunter R. Standke)

EXPO '92 için yapılan İspanya Pavyonu, hala ihtişamlı görüntüsüyle, içinde müze ve sergilerin bulunduğu çok amaçlı işlevlerle kullanımını sürdürmektedir. 1992 EXPO'su diğerlerinden farklı olarak, fuarın açılışından iki yıl önce Sevilla'nın en büyük meydanında düzenlenen renkli ışık ve ses festivali ile duyurulmuştur. EXPO'ya 100 den fazla ülke katılmıştır. Keşifler yolu üzerinde birtakım canlandırmalar gerçekleştirilmiştir. Her gün yüzlerce turistin gezdiği ispanyol pavyonunda, İspanyol sanatlarının bileşkesi yaratılmıştır. Bunun yanı sıra etkileyici bir şekilde varlığını hala koruyan kalıcı pavyonlardan biri de Fas pavyonudur. EXPO'nun Sevillaya getirileri birçok ve çok yönlüdür. Sevilla fuar sayesinde dikkat çekici yapılara kavuşmuştur. En önemlisi birçok tarihi bina restore edilerek kent yaşamına kazandırılmıştır. Bazı yeni yapılar günümüzde de faal bir şekilde kullanılmaya devam edilmektedir. Örneğin Meksika pavyonu

64


hastaneye dönüştürülmüştür. Sevilla kenti yaşadığı birçok olumsuzluğa ragmen EXPO sayesinde birçok kazanım elde etmiş, evrensel ülüşküleri etkinleşmiştir. Kent aynı zamanda turizm kenti haline gelmiştir. Şehrin yapılanmasında 10 adet yeni köprü inşa edilmiş, yollar ve demiryolu yenilenmiştir. Yatak sayısı artırılmış, kıyılar düzenlenmiş, yeni yeşil alanlar yaratılmıştır. Sevilla'da o dönem yapılan yatırım tutarının 10 milyar doları bulduğu belirtilmektedir. Aynı zamanda Sevilla EXPO'su, İspanya'nın dünyaya bir kez daha adını duyurmasına yardımcı olmuştur.

Görsel 29: Puente del Alamillo Köprüsü

215 hektarlık EXPO alanının, 100 hektarlık bölümü, EXPO organizasyonunun üzerinden 20 yıl geçmesine ragmen, hala 'atıl' durumdadır. Bu nedenle kalıcı stratejik hedefler belirlemek ve alan üzerinde etkin bir çalışma yapmak son derece önemlidir. Sevilla hem çok değerli bir tarihsel mirasın hem de modernin birlikte yaşandığı bir kenttir. Aynı zamanda çok fazla kültürleri buluşturan ve buna uygun mimari eserlerin de sunulduğu bir kent özelliği 65


taşır. Bu durum 20 yıl önce nüfüsü sadece 600 olan tarihi İspanya kentini yeniden dünya gündeminde önemli bir yere taşımıştır. 1.4. Sonuç İspanya genelinde ele alacak olursak; İspanya II. Dünya Savaşı'ndan sonra siyasi ve ekonomik bakımdan kendini diğer devletlerden izole etmiştir. 1930'larda şiddetle devam eden iç savaşta ülkenin büyük bölümü mahvoldu. İspanya büyük oranda geri kalmış, birkaç varlıklı toprak sahibinin tüm ekonomik araçları kontrolünde tuttuğu ve halkın ve halkın büyük bölümünün yoksul emekçülerden oluştuğu bir tarım ülkesiydi. Nüfusun büyük bir kısmı daha iyi bir gelecek ümidiyle, bu kırsal alanlardan göç edip büyük kentleri çevreleyen gecekondulara yerleşti. Sanayileşmenin hızla gelişmeye başlaması ise ancak 1950'lerden sonra gerçekleşti. Bu nedenle İspanya'nın planlama anlamında biraz geç kalmış, geç planlı şehir anlayışına geçmiş olduğunu çıkarabiliyoruz. Endülüs genelinde ele alındığında; şimdiki adıyla Andalucia en parlak dönemini Endülüs Emevileri zamanıda yaşamış, büyük bir zenginliğe kavuşmuştur. Bu dönemde bölgede sanat, mimari, bilim büyük bir hızla gelişmiş ve dünyanın farklı ülkelerini de etkisi altına almıştır. Sevilla'nın gelişimini Barcelona Madrid ve Paris karşılaştırmaları ile ele alacak, bu açıdan tartışacağız.

66


Tarihsel Süreçte Sevilla Kenti

Görsel 30: 1860 Sevilla Kenti

1860 yılı Sevilla planında kentin günümüzde sur içi dediğimiz bölgede konumlandığı görülmektedir. Günümüzde bu sur içi bölgesi kentin merkezi olarak işlevlendirilmiş ve tarihi, kültürel yapıların bulunduğu alan olarak ön plana çıkmıştır. Kent gerek Endülüs'ün ilk başkenti olması nedeniyle gerekse coğrafik konumu, liman kenti olması gibi nedenlerle son derece önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle tarihsel süreçte kent koruma altına alınmak istenmiştir. Koruma amaçlı olarak kent sürlarla çevrilmiştir. Surlarla çevrilmesinin bir getirisi olarak kentin büyümesi, gelişmesi sınırlandırılmıştır. Bu nedenle kent uzun bir süre boyunca çeperini genişletememiştir. Zamanla Endülüs başkentinin Sevilla'dan Cordoba'ya geçmesi, şehrin önemini bir ölçüde azaltarak dikkatleri üzerinden çekmiştir. Ancak Sevilla bu zamandan sonra adını liman, ticaret ve kültürel faaliyetlerle duyurarak önemini korumayı başarmıştır.

67


1860'da Sevilla kenti nehrin güneyine kadar uzanmamaktadır. Nehir kıyıları hariç diğer bölgeler de organik doku, nehir kıyılarında ise kısmen ızgara plan göze çarpmaktadır.

Görsel 31: Günümüz Sevilla Kentinden Uydu Görüntüsü

Geleneksel sur içi bölgesinde organik yapıdan söz edilebilmektedir. Bölgede planlı bir yerleşim görülmemektedir. Ancak günümüz planına baktığımızda kentin nehrin güneyine taştığını görmekteyiz. Ve bu taşan kent dokusunun daha planlı bir bütün oluşturduğu görülmektedir. Bölgede ızgara plan mevcuttur. Ve yer yer geniş akslar, paralel caddeler göze çarpmaktadır. Kentin saçaklanan bölümlerinde de ızgara plan görülmekte olup bir planlama anlayışından söz etmek mümkündür. Kent zamanla sur dışına kaymış olmasına ragmen, eski sur içi planının daha geniş ölçekli bir haline bürünmüştür. Kısaca kent çok fazla saçaklanmamış ilk halinin kemik yapısını günümüze kadar korumuştur. Bu durumun sebeplerinden biri Sevilla'nın nüfusunun, kentin potansiyelleri göz önünde 68


bulundurulduğunda yeterli sayıya ulaşmaması olarak ele alınabilmektedir. Kentteki ticaret, kültür ve sosyal gelişim düşünüldüğünde kent nüfusunun daha fazla olması beklenmektedir. Sevilla kenti, kent merkezi olarak sur içi bölgesini kullanmaktadır. Kent ise bu merkez etrafında zamanla gelişmiş, sur dışına taşmış ve büyümüştür. Görsel 29'da kent merkezi harita üzerinde gösterilmiştir.

Görsel 32: Sevilla Kent Merkezi

Sevilla kent merkezindeki mülkiyet dokusuna baktığımız zaman, genelinin kamusal alanlardan oluştuğunu, büyük parseller olduğunu ve boş yer bırakmayan sıkışık bir doku göze çarpmaktadır. 19. yy dan sonra oluşan Quatalquivir nehrinin güneyindeki bölge mülkiyet dokusu bakımından, kamusal alanlardan ziyade konutların göze çarptığı, bir

69


planlama anlayışından bahsedilebilecek kentin merkezinden son derece farklı bir bölgedir. 19. YY BARCELONA-MADRİD-PARİS-SEVİLLA PLANLARI

Görsel 33: 1859 Barcelona Planı (Pla Cerda)

Lldefons Cerda'nın hayata geçirdiği 1859 tarihli Barcelona planının ızgara plan olduğu görülmektedir. Bu planlama anlayışının Haussman'dan etkilendiği aşağıda belirteceğimiz bir takım nedenlerden ötürü açıktır. Günümüzde Barcelona'sına baktığımız takdirde bu planlama anlayışının kentin bütününe hakim olduğu görülmektedir. Geniş akslar, birbirine paralel ve birbirinin dengi caddeler, bazı yol kesim noktalarında kent simgelenirinin sergilenmesi, ızgara plan gibi özellikler aynı Pla Cerda'da olduğu gibi günümüzde de kente hakim planlama anlayışıdır.

70


Görsel 34: Günümüz Barcelona Kenti

Haussmann'ın Paris planına baktığımız takdirde Barcelona ile birçok benzerlikler görülmektedir. Ancak Paris planı Barcelona'ya göre daha çok merkezlidir. Aynı zamanda Barcelona'nın bir sahil ve liman kenti olması da kentin gelişimini, her ne kadar planlama anlayışı aynı olsa da, farklı bir yöne taşımıştır. Ayrıca Barcelona planında sosyal sınıflar arası eşitlik Pla Cerda'da esas alınırken, modern kent dokusunda bir takım hiyerarşiler göze çarpmaktadır. Yani Pla Cerda fiziksel boyutu ile günümüze kadar ulaşmış ve kente hakim planlama anlayışı olmuş ancak sosyal açıdan değişmiştir. Başka bir değişle Plan sosyal açıdan zamanla amacından sapmıştır. Lldefons Cerda'nın hayata geçirdiği 1859 tarihli Barcelona planının ızgara plan olduğu görülmektedir. Cerda planlama anlayışında sınıflar arası eşitlik arayışı içinde oldu, bu düşüncesini mekana aktarmaya çalışmıştır. Haussmann Paris'i planlarken ciddi bir sınıf ayrımına gitmiş kentin merkezini burjuva ağırlıklı kılmayı hedeflemiştir. Sosyal açıdan Haussmann'ın planı ile Cerda'nın planı arasında bir bağ bulmak olanakszdır. Ancak Fiziksel açıdan 71


bakıldığı takdirde bir takım benzerliklerin göze çarptığı görülmektedir. Kent genelinde ana aksların oluşturulması, ızgara plan, birbirine paralel caddeler, köşe başlarında kenti modern gösterecek bir takım simgeler gibi benzerlikler bu etkiyi açıkça gözler önüne sermektedir. 1762 yılı Madrid planına baktığımızda, planda organik doku ilk göze çarpan olmaktadır. Knetin başkent oluşu ve kendini dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı koruma ihtiyacı nedeniyle şehir bir sur ile çevrilidir. Daha önce de bahsettiğimiz gibi kentin surlar ile çevrili oluşu kentin büyümesini kısıtlayan bir unsurdur.

Görsel 51: 1762 Madrid Planı

1762 Madrid planında Haussmann etsikisinde söz etmek mümkün değildir. Izgara plan, geniş bulvarlar, paralel caddeler olmadığı açıkça görülmektedir. Ayrıca Madrid tarihsel süreçte hep, başkent olması nedeniyle 'Burjuva' kenti olarak ön plana çıkmıştır. Bu nedenle kentte sosyal planlama anlayışından söz edilememektedir. Barcelona planındaki sosyal boyut Madrid planında bulunmamaktadır.

72


Görsel 36: Günümüz Madrid Uydu Görüntüsü

Günümüz Madrid'in de 1762 planında yer alan bölgenin aynen kaldığını görmekteyiz. Zamanla gelişen, sur dışına çıkan bölegede ise bir planlama anlayışından söz etmek mümkündür. Izgara plan, paralel cadde ve bulvarlar, geniş akslar göze çarpmaktadır. Bu yönleriyle modern Madrid Barcelona, Paris ve Sevilla'nın modern dokusu ile bir takım benzerlikler göstermektedir.

Görsel 37: Haussmann'ın Paris Planı

73


Görsel 38: 1860 Sevilla Planı

Sevilla planına bakıldığında ise kent genelinde bir ızgara planından bahsetmek mümkün değildir. Quadalquivir ırmağının kuzeyinde ki bölge de kısmı bir ızgara plan uygulansa da kent genelinde uygulama alanı bulamamıştır. Paris örneği ile benzeşen kısım kentin surların içinde kalan bölgedir. Bunun yanı sıra bir ana akstan ve paralel caddelerden söz etmek de mümkün değildir. Bu da göstermektedir ki 1860 Sevilla Planında bir Haussmann etkisi görülmemektedir. Günümüz Sevilla'sında ise sur dışındaki modern doku da ızgara plan bulunmaktadır. Nehrin güneyine doğru uzanan bölgede yeni gelişen alanlar ızgara plan ile planlı bir şekilde oluşmuştur. Buradan genel bir sonuç çıkaracak olursak; Madrid ve Sevilla'da kentin tarihi dokusu organik planlama, daha sonra modernleşen kentte yeni oluşan bölgelerde ise ızgara plan görülmektedir. Bu açılardan Madrid ve Sevilla'da bir Haussmann etkisinden bahsetmek mümkün değildir. Ancak Barcelona'da Haussmann etkisi açık bir şekilde görülmektedir. Fiziksel açıdan neredeyse 74


aynı olan planlama anlayışı sosyal farklar nedeniyle birbirinden ayrışmaktadır. 2. Sevilla'da Kültür ve Toplum 2.1. Flamenko ve Müzik Flamenko, akademik olmayan Avrupa müzik formlarından biri, Endülüs Halk Müziği ve bu müzik eşliğinde yapılan dansın adıdır. Basit bir folk türü olmanın ötesinde kompleks ve yoğun kültürel geleneğe sahiptir. İspanya'ya özgü olduğu bilinmesine rağmen, aslında Endülüs bölgesi kültürüdür. Kökenleri hakkında birçok soru işareti bulunur, ancak genel olarak bölgedeki Latince konuşan asimile olmuş yerli İberik halklar, Berberi-Arap Müslümanlar, İspanyalı Yahudiler ve Çingeneler tarafından beraberce ortaya çıkarılan bir tür olarak kabul edilmiştir.

Görsel 39: Flamenko Dansı

Basit bir folk türü olmanın ötesinde kompleks ve yoğun kültürel geleneğe sahiptir.

75


Flamenkoda Şarkı (Cante) Flamenkoda öncelikli ve vazgeçilmez olan şarkıcıdır. Flamenko şarkıcısı, en azından "cante"nin birkaç tarzında uzman olmalı ve ilgili olduğu tarzın ise birçok ritmini, geleneksel ezgilerini ve çeşitli şiirlerini bilmek durumundadır. Klasik geleneklerde iyi vokal tekniği olarak bilinen, kendine özgü, ayırdedilebilen bir sese sahip olmalıdır. Ayrıca sesini batıdan çok doğu tekniğine yakın bir tarzda kullanabilmelidir. Flamenko şarkıcıları, parmaklarını masaya vurarak, alkış yaparak, ayaklarıyla -yaşlıysa bastonuyla- yere vurup ritm tutarak, kendi sağlayacağı ritmik eşlikle geleneğe bağlı fakat kendi ruhunu ve anın getirdiği hisleri de katarak kendi solosunu yaratır. Kadın ve erkek şarkıcılar tipik olarak aynı mutlak ses aralığında, birbirine yakın seslerde söylerler. Teknik olarak erkekler yüksek tenor, kadınlar da alto aralığında söyler.

Flamenkoda gitar (Toque) Şarkıcıya bir gitarcı eşlik eder. Gürültülü bir eğlence ortamında iki ya da daha fazla gitarcının da olduğu görülür. Gitarcı tabii ki icra edilen şarkı formunun ritmini iyi bilmeli ve şarkının geleneksel melodilerine aşina olmalıdır. Şarkıcıyı desteklemek için cümlelerin sonuna kısa dekorasyonlar ya da cevaplar ekleyebilir. Letralar arasında "faseta" denen melodik çeşitlemeler (geleneksel ya da kendi keşfettiği) çalabilir. Şarkı ile birlikte dansta varsa o zaman gitarcının dansçıyı da desteklemek gibi bir görevi vardır. Bu durumda dansın ritmlerine uygun üslupları da bilmek zorundadır. Böyle bir ortamda gitarcı sololarda yapabildiğinden değil öncelikle dansa ve / veya şarkıya getirebildiğinin en iyisinden dolayı ödüllendirilir. Flamenko gitarı ve tekniğini ele alırsak: Enstrümanın kendisi daha çok klasik gitara benzer. Yapısı daha hafif, sesi daha parlaktır ve teller gitarın gövdesine daha yakındır. Ses deliği ve köprü arasındaki bölgeyi "golpe"denen (yüzük parmağının tırnağı ile yapılan hafif vuruşlar) tıklatmalardan koruyan ince bir plastik tabaka vardır. Bu, sese, perküsyona 76


yakın bir vurgu sağlar. Sol el tekniği, klasik tekniğe benzemesine rağmen perdeli pozisyonları bireyselleşmiş parmak pozisyonlarından daha çok tutulur. Sağ el tekniği, klasik teknikten daha fazla olarak birkaç şey daha ister. Bunlar çeşitli rasqueadolar (çeşitli parmaklarla bütün tellere yapılan hızlı ve perküsyon tarzı çarpmalar) ve yukarıda da bahsettiğim golpelerdir. Genel olarak flamenko gitarı daha çok atakla ve daha agresif çalınır. Paco Peña Paco Peña,1942'de Cordoba'da doğan İsüanya'nın en ünlü flamenko gitaristlerinden biridir. Asıl adı Francisco Peña Perez olan sanatçı gitar çalmaya çocuk yaşlarda başlamıştır. İlk profesyonel konserini 12 yaşındayken gerçekleştirdi 1960`ların sonuna doğru İspanya'dan ayrılarak Londra'ya yerleşti. Carnegie Hall (New York), Royal Albert Hall (Londra), Concertgebouw (Amsterdam) gibi önemli yerlerde konserler verdi. Dünyada ilk defa, 1985 yılında flamenko gitar üzerine Rotterdam'da bir üniversitede flamenko dersi kurdu.

Görsel 40: Paco Peña

77


Paco de Lucia Paco de Lucia, gerçek adıyla Francisco Sanchez Gomez İspanyol gitarist ve bestecidir. Flamenko müziğinin en önemli gitaristlerinden biri olduğu kabul edilir. Lucia, caz, funk, klasik müzik ve yöresel müzik alanlarında da eserler vermiştir.

Görsel 41: Paco de Lucia

Beş erkek kardeşin en küçüğü olarak İspanya'nın güney ucunda, Cadiz iline bağlı Algeciras'da dünyaya geldi. Müzisyen bir aileden geliyordu: Babası flamenko gitaristi Antonio Sanchez, abilerinden biri flamenko şarkıcısı Pepe de Lucia, diğeri flamenko gitaristi Ramon de Algeciras'dı. Paco de Lucía adını Portekizli annesi Lucia Gomes'in şerefine edindi. 1958'de, onbir yaşında ilk defa radyoya (Radio Algeciras) çıktı. Bir yıl sonra prestijli Jerez flamenko yarışmasında özel ödül aldı. 1961'de dansçı Jose Greco'nun flamenko grubuyla turneye çıktı, çeşitli ülkelerde konserlere katıldı. New York 'ta kendisini etkileyen müzisyenlerden gitarist Sabicas'la tanıştı. İspanya'ya döndükten sonra, 1964'te ailesiyle birlikte Madrid'e taşındı. Madrilenian gitaristi Ricardo Modrego ile üç albüm kaydetti: Dos guitarras 78


flamencas, Dos guitarras flamencas en stereo, ve Doce canciones de Federico Garcia Lorca para guitarra. 1966'da kardeşi Ramon ile birlikte üç albüm kaydetti. 1967 'de ilk solo albümünü yayımladı: La Fabulosa Guitarra de Paco de Lucia. 1968 ile 1977 arasında dostu ve yeni flamenko müzisyeni Camaron de la Isla ile verimli bir işbirliği gerçekleştirdi. İkili birlikte on albüm doldurdu. De Lucia, 1970'lerin sonlarından itibaren caz fusion 'a ilgi duymaya başladı. Al Di Meola'nın 1977'deki Elegant Gypsy albümünde yansıttığı bu tarz, saf flamenkocuların tepkisine yol açmadı. De Lucia, 1979'da, John McLaughlin ve Larry Coryell ile Gitar Üçlüsü kurdu ve kısa bir Avrupa turuna çıkarak Londra'da Royal Alber Hall'da Ruhların Buluşması adlı bir video kaydı yaptılar. İlerleyen zamanda Al Di Meola, Coryell'in yerini aldı. 1981'den itibaren bu üçlü üç albüm kaydetti. De Lucia'nın kardeşleri Ramon ve Pepe'nin de dahil olduğu kendi grubu,Paco de Lucia Sekstet de kendi çıkaracakları üç albümden ilkini aynı yıl yayımladı. De Lucia, kendi başına geleneksel ve modern flamenko stillerinde çeşitli albümler çıkardı. Geniş repertuarıyla yeni bir flamenko anlayışı yarattı, gitarın teknik ve müzikal sınırlarını aştı. 23 Mart 2007'de Cadiz Üniversitesi, de Lucia'nın müzikal ve kültürel katkılarını kendisine fahri doktora (Doktor Honoris Causa) payesi vererek ödüllendirdi. De Lucia'nın bir rasgueado ve picado ustası olduğu kabul edilir, klasik gitarı son derece hızlı kullanabilir. 1991'de Joaquin Rodriugo'nun Concierto de Aranjuez'ini yorumlaması istenene kadar de Lucia nota okumayı bilmemekteydi. De Lucia, daha sonra, Concierto'yu yorumlarken klasik gitarcıların önem verdiği tonal sadakatten ödün vererek ritmik doğruluğa önem verdiğini belirtti. Ayrıca Levent Yüksel tarafından seslendirilen, sözleri Sezen Aksu'ya ait olan "Tuana" isimli parça bir Paco de Lucia bestesidir.

79


Görsel 42: Paco de Lucia'nın Websitesinden Bir Görünüş

Ayrıca Paco de Lucia, çıkmış olduğu turne kapsamında (Nuevo Disco) bir dizi konser vermekte olup, 30-31 Mayıs tarihlerinde İstanbul'da sahneye çıkacaktır. Sanatçının Diskografisi 

Dos Guitarras Flamencas (1965) Ricardo Modrego ile

12 Canciones de García Lorca para Guitarra (1965) Ricardo Modrego ile

Dos Guitarras Flamencas en America Latina (1967) Ramon de Algeciras ile

La Fabulosa Guitarra de Paco de Lucia (1967)

Hispanoamerica (1969)

Fantasia Flamenca de Paco de Lucia (1969)

Recital de Guitarra (1971)

El Duende Flamenco de Paco de Lucia (1972)

Fuente y Caudal (1973)

En Vivo Desde el Teatro Real (1975)

Almoraima (1976) 80


Interpreta a Manuel de Falla (1978)

Castro Marin (1981) Larry Coryell ve John McLaughlin ile

Friday Night in San Francisco (1981) Al Di Meola ve John McLaughlin ile

Solo Quiero Caminar (1981) The Paco de Lucia Sextet

Passion, Grace and Fire (1983) Al Di Meola ve John McLaughli ile

Live... One Summer Night (1984) The Paco de Lucia Sextet

Entre Dos Aguas (1986) derleme

Siroco (1987)

Live recordings (1987) George Dalaras ile

Zyryab (1990)

Concierto de Aranjuez (1991)

Live in América (1993) The Paco de Lucia Sextet

The Guitar Trio (1996) Al Di Meola ve John McLaughlin ile

Luzia (1998)

Cositas Buenas (2004)

Bölgeden çıkan sanatçılarda göstermektedir ki flamenko İspanya'da ve özellikle Endülüs bölgesinde çok önemli bir yere sahiptir. Sevilla'da ki flamenko festivali, şehirde hemen her yerde karşınıza çıkan flamenko dükkanları bunun en büyük göstergesidir.

81


Görsel 43: Sevilla'da Bir Flamenko Marketi

2.2. Boğa Güreşi Boğa güreşi (İspanyolca'da: corrida de toros) iki boğanın çeşitli amaçlarla güreştirilmesini ya da matador adı verilen bir insanın boğayı gittikçe yorup öldürmesini esas alan eğlence ve yarışma biçimidir. İspanya'da yoğun olarak düzenlenen boğa güreşlerinde matador olarak adlandırılan kişi önceden yorulmuş ve kan kaybetmesine yol açacak şekilde yaralanmış boğayı öldürür. Boğa güreşleri İspanya'da son derece büyük öneme sahiptir. Özellikle turist çekme ve en eski geleneklerinden biri olması nedeniyle boğa güreşleri Katalonya bölgesi hariç tüm İspanya'da hala sürdürülmektedir. 2012 yılında alına Parlamento kararı ile boğa güreşleri Katalonya bölgesinde yasaklanmıştır. 82


1670 yılında 'Teatro de la Maestranza' adı verilen bir boğa güreşi arenası inşa edilmiştir. O tarihten bu yana Sevilla'da önemli olayları anmak, kutlamalar ve festivaller gibi önemli olayları anmak amaçlı bu arenada boğa güreşleri yapılmaktadır.

Görsel 44: Teatro de la Maestranza

Real Maestranza'ya yüklenen bir çok misyon vardır. Burada yapılan boğa güreşleri bölgenin gücünü sergilemek, kahramanlık destanlarını yaşatmak gibi görevleri üstlenmiştir. Aynı zamanda ulusal partinin de paradigması haline gelmiş olup, sosyal ve kültürel hayatında bir parçası olmuştur. 2.3. Carmen Müzikali Operanın hikayesi 1830 civarlarında İspanya'nın Sevilla şehrinde geçer. Eserin baş kadını çok güzel ve ateşli bir tabiatı olan ve bir tütün fabrikasında işçi olarak çalışan bir çingene genç kız olan Carmen'dir. Aşkını kullanmada çok serbest olan Carmen, aşk alanında hiç tecrübesiz bir asker olan onbaşı Don Jose'yi kandırır. Bu ilişki yüzünden Don Jose eski nişanlısını bırakır. 83


Birliğindeki üst rütbedeki subayların emirlerine karşı gelip askerlikten kaçar. Bir kaçakcı ekibinin üyesi olur. Carmen kendinden bıkıp boğa güreşçisi Escamillo ile aşk hayatına başlayınca kıskançlığından Carmen'i öldürür.

Görsel 45: Carmen'in Prömiyer Afişi, 1875

Fransız besteci Georges Bizet'in 4 perdelik opera eseri. Ana konusu Merimee'nin Carmen adlı kısa romanından alınmıştır. Librettosu ise Meilhac ve Halevy tarafından yazılmıştır. Prömiyeri Paris'te , Opera Komik'te, 1875'te sahnelenmiştir. Fransa'da 3 Mart 1875'te ilk sahnelendiğinde yerleşik opera ve ahlak anlayışının ihlali gibi algılandığından olumsuz tepkilerle karşılanan eser, eleştirmenler tarafından yüzeysel, üstünkörü bulunmuş ve afişten kaldırılmıştır. Bizet bu üzücü olaydan üç ay sonra henüz 37 yaşındayken ölmüştür. Bu durum kimselerin garip tahminlerine yol açmış, onun bu başarısızlık üzerine üzüntüden öldüğü söylentileri çıkmıştır. Halbuki Bizet 84


eserin kaderini önceden sezmiş, o çağın ahlak kurallarına uygun olmayacağını anlamıştı. Metin yazarlarından Meilhac'a bu inancını belirtmiş, ilk gecede sonra suçun kendisinde olduğunu söyleyerek, özür dilemiştir. Bizet daha birkaç yıl yaşasaydı operanın kısa bir zaman sonra tekrarlanışını, kazandığı muhteşem zaferi, dünya sahnelerine fırtına gibi yayılışını görecek başka eser yazmasa da mutlu bir hayat geçirecekti. Carmen, çevresindeki tartışmalar, çatışmalar, tereddüt ve ön yargılar ne olursa olsun günümüzde bildiğimiz tek şey bu eserin opera repertuarında çok az görülen bir ilgi toplamış olmasıdır. Carmen hikayesinin bu önemli opera eserinin dışında birtakım başka uyarlamaları da bulunmaktadır. Film, sessiz film, müzikal filmi, opera filmi ve tiyatrosu yapılmıştır.

85


KAYNAKÇA

Nicolas Salas, (2005). Sevilla en Sepia, Almuzara.

Rafael Raya Rasero, (2010). Sevilla-En La Historia Y La Leyenda, Guadalturia.

Jason Webster, (2004). Flamenko izinde, Ayrıntı.

Cemal Bali Akal, (1997). Modern Düşüncenin Doğuşu: İspanyol Altın Çağı, Dost.

Ali Bulaç, (1990). İslam Dünyasında Toplumsal Değişme, Endülüs.

(1995). İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı, Cilt 11-23.

İslam Ansiklopedisi, İslam Alemi Tarih, Coğrafya, Etnografya ve Biyografya Lugatı, (2001). MEB, Cilt 5/2.

(2010). Dünya Tarihi, NTV.

Şeyban, Lütfi, (2010). Reconquista: Endülüs'te Müslüman Hıristiyan İlişkileri, İz.

Şablon:Url=http://www.flamenkoevi.com

Flamenko Evi

http://esflamenco.com/

86


http://www.labienal.com/

http://www.potajegitano.com/previos.html

http://www.nodo50.org/sevilla2002/mapas.html

(2011). Tarih Atlası, Boyut.

W. Montgomery Watt-Pierre Cachia, (2011). Endülüs Tarihi, Kğre.

Selahattin Batu, (1972). İspanya Büyüsü, Varlık.

J. M. Roberts, (2002). Dünya Tarihi Cilt 1, İnkılap.

Benevolo, Leonardo, (2006). Avrupa Tarihinde Kentler, Literatür.

www. seville.org ,Ayuntamiento de Seville (Sevilla Belediyesi)

87


GÖRSEL KAYNAKÇA

Görsel 1: İspanya'nın Bölgeleri ve Bölgelerin Bayrakları : https://www.google.com.tr/search?q=ispanyan%C4%B1n+b%C3%B6lgeleri&rlz=1C1SNNT_enTR513TR513&tbm =isch&tbo=u&source=univ&sa=X&ei=S3WbUZL9IoLGPeeugBg&ved=0CEUQsAQ&biw=1600&bih=756#imgrc=eV u9MWte611FaM%3A%3BojOHkcf4Ib3C5M%3Bhttp%253A%252F%252Fuze506management2010.wikispaces.co m%252Ffile%252Fview%252Fsp.JPG%252F140421163%252F312x294%252Fsp.JPG%3Bhttp%253A%252F%2 52Fuze506management2010.wikispaces.com%252FUniversitat%252BOberta%252Bde%252BCatalunya%252C %252B%2525C4%2525B0spanya%3B312%3B294 (E.T.: 04.05.2013)

Görsel 2:İspanya Bayrağı https://www.google.com.tr/search?q=ispanyan%C4%B1n+b%C3%B6lgeleri&rlz=1C1SNNT_enTR513TR513&tbm =isch&tbo=u&source=univ&sa=X&ei=S3WbUZL9IoLGPeeugBg&ved=0CEUQsAQ&biw=1600&bih=756#imgrc=5p TJvYOK2TjQM%3A%3BOeeuTmHhl1RgHM%3Bhttp%253A%252F%252Filetisim.ieu.edu.tr%252Funivers%252Fwpcontent%252Fuploads%252F2011%252F10%252Fb-398527-ispanya_bayra%25C4%259F%25C4%25B1_1300x200.jpg%3Bhttp%253A%252F%252Filetisim.ieu.edu.tr%252Funivers%252F%253Fp%253D6586%3B300%3 B200 (E.T.:04.05.2013)

Görsel 3: Vizigot Pelayo https://www.google.com.tr/search?q=vizigot+pelayo&rlz=1C1SNNT_enTR513TR513&source=lnms&tbm=isch&sa =X&ei=OqibUfiZFonFPbv7gcAB&ved=0CAoQ_AUoAQ&biw=1600&bih=799#rlz=1C1SNNT_enTR513TR513&tbm =isch&q=don+pelayo+vizigot&spell=1&sa=X&ei=eKibUZSrNsXbPdqVgYAO&ved=0CEsQBSgA&bav=on.2,or.r_qf .&bvm=bv.46751780,d.ZWU&fp=661a422546d4f10a&biw=1600&bih=756&imgrc=A1eOm_86Src5QM%3A%3BX7 FYYG8b5XiMsM%3Bhttp%253A%252F%252Fupload.wikimedia.org%252Fwikipedia%252Fcommons%252Fthum b%252F8%252F8b%252FDon_Pelayo.jpg%252F260pxDon_Pelayo.jpg%3Bhttp%253A%252F%252Fsh.wikipedia.org%252Fwiki%252FDon_Pelayo%3B260%3B311 (E.T.: 04.05.2013)

Görsel 4: II. Felipe https://www.google.com.tr/search?q=2.+felipe&rlz=1C1SNNT_enTR513TR513&tbm=isch&tbo=u&source=univ&s a=X&ei=262bUfaYOoOFO7regfAB&ved=0CEgQsAQ&biw=1600&bih=756#rlz=1C1SNNT_enTR513TR513&tbm=i sch&sa=1&q=el+rey+II.+felipe&oq=el+rey+II.+felipe&gs_l=img.3...11014.18837.0.19014.21.19.2.0.0.0.106.1716.1 7j2.19.0...0.0...1c.1.14.img.grxYDlRc2Ag&bav=on.2,or.r_qf.&bvm=bv.46751780,d.ZWU&fp=661a422546d4f10a& biw=1600&bih=756&imgrc=pdhPx5Bsn4Dk8M%3A%3BnMRntB9lRMmh3M%3Bhttp%253A%252F%252Fwww.im perioromano.com%252Fblog%252Fimg%252Ffelipeii02.jpg%3Bhttp%253A%252F%252Fwww.imperioromano.co m%252Fblog%252F%253Fp%253D1178%3B390%3B600 (E.T.:04.05.2013)


Görsel 5: Ludolf Bakhuizen'in İspanyol Engizisyonu'nu Resmetmesi http://www.innl.nl/page/2746/nl (E.T.:04.05.2013)

Görsel 6: General Franco https://www.google.com.tr/search?q=ispanyol+kolonisi+k%C3%BCba&rlz=1C1SNNT_enTR513TR513&source=ln ms&tbm=isch&sa=X&ei=VcKbUccBIiMOOvRgPgE&ved=0CAoQ_AUoAQ&biw=1600&bih=756#rlz=1C1SNNT_enTR513TR513&tbm=isch&sa=1&q =general+franco&oq=general+fra&gs_l=img.1.0.0j0i24l4.6163.9033.2.10808.11.10.0.1.1.0.136.1087.3j7.10.0...0.0 ...1c.1.14.img.c3AnsmmZxUY&bav=on.2,or.r_qf.&bvm=bv.46865395,d.ZWU&fp=6f27309e3a589bba&biw=1600& bih=756&imgrc=CA_UBBs7bKCqkM%3A%3BlLHhiuMvkEpRM%3Bhttp%253A%252F%252F1.bp.blogspot.com%252F-EMkumb3R3xQ%252FTVj3M2x9JI%252FAAAAAAAAAA8%252F3oypHnxhZkA%252Fs1600%252F680-004A01F5ADF.jpg%3Bhttp%253A%252F%252Fmadridistanbul.blogspot.com%252F2011%252F02%252Fgeneralfranco-tek-askyd-galactico.html%3B355%3B450 (E.T.:04.05.2013)

Görsel 7: Falanj Devlet Partisinin Kurucu ve Başkanı Jose Antonio Primo de Rivera http://es.wikipedia.org/wiki/Falange_Espa%C3%B1ola (E.T.:04.05.2013)

Görsel 8: I. Juan Carlos https://www.google.com.tr/search?q=1.+juan+carlos&rlz=1C1SNNT_enTR513TR513&source=lnms&tbm=isch&sa =X&ei=D9KbUZf_OMm_OeT7gOAC&ved=0CAoQ_AUoAQ&biw=1600&bih=756#rlz=1C1SNNT_enTR513TR513 &tbm=isch&sa=1&q=el+rey+juan+carlos+1&oq=el+rey+juan+carlos&gs_l=img.1.2.0i19l7.14700.22373.0.23783.2 2.15.7.0.0.1.166.1374.12j3.15.0...0.0...1c.1.14.img.3hPgylDy5k8&bav=on.2,or.r_qf.&bvm=bv.46751780,d.ZWU&f p=661a422546d4f10a&biw=1600&bih=756&imgrc=lgYZdxwIwnVQDM%3A%3BK9iwfJX7ofWuqM%3Bhttp%253A %252F%252Fwww.ctspanish.com%252Flegends%252Fking%252Fking.jpg%3Bhttp%253A%252F%252Fwww.ct spanish.com%252Flegends%252Fking%252Froyal.htm%3B400%3B584 (E.T.:04.05.2013)

Görsel 9: Jose Luis Rodriguez Zapatero https://www.google.com.tr/search?q=jose+luis+rodriguez+zapatero&rlz=1C1SNNT_enTR513TR513&source=lnm s&tbm=isch&sa=X&ei=dSbUfnrK8SVO66KgOAJ&ved=0CAoQ_AUoAQ&biw=1600&bih=756#imgrc=SS3Ytcyk1XCJTM%3A%3BZ5Kzwv JN8wjUFM%3Bhttp%253A%252F%252Fnicoleferspain.files.wordpress.com%252F2011%252F07%252Fjose_luis _rodriguez_zapatero_presidente_gobierno.jpg%3Bhttp%253A%252F%252Fnicoleferspain.wordpress.com%252F 2011%252F07%252F13%252F%3B340%3B462 (E.T.:04.05.2013)


Görsel 10: Endülüs Haritası http://goeurope.about.com/od/andalusiaspain/l/bl-andalucia-map.htm (E.T.:15.05.2013)

Görsel 11: Cordoba Camisi http://www.itusozluk.com/gorseller/kurtuba+camii/50317 (E.T.:15.05.2013)

Görsel 12: Alhambra Sarayı Gözde Akkaya, 2012

Görsel 13: Cordoba Camisinin İçinden Bir Görünüş http://www.istanbultasarimmerkezi.org/ispanya_detay_foto_galeri.asp (E.T.:15.05.2013)

Görsel 14: Sevilla Limanının Resmedilmesi (1590) http://www.zazzle.com/the_port_of_seville_c_1590_poster-228154242898791217 (E.T.:15.05.2013)

Görsel 15: Cordoba'da Bulunmuş Dinar Para http://tr.wikipedia.org/wiki/II._Hi%C5%9Fam (E.T.:15.05.2013)

Görsel 16: Cordoba Camisi http://www.izafet.com/genel-kultur/524410-kurtuba-cordoba-camii.html (E.T.:15.05.2013)


Görsel 17: Babü Merdüm Camisi (Toledo) http://dunyacamileri.blogspot.com/2011/04/babul-merdum-camii-mezquita-cristo-de.html (E.T.:15.05.2013)

Görsel 18: Caferiye Sarayı (Zaragoza) http://kiricioglue.blogspot.com/2012/02/zaragoza-caesaraugusta-saragossa.html (E.T.:15.05.2013)

Görsel 19: La Giralda Gözde Akkaya, 2012

Görsel 20: Alhambra Sarayı http://famouswonders.com/alhambra-palace-in-granada/ (E.T.:15.05.2013)

Görsel 21: Malaga Kalesi http://www.travelsignposts.com/Spain/sightseeing/alcazaba-malaga-castle (E.T.:15.05.2013)

Görsel 22: Sevilla'dan Bir Görünüş http://congreso.us.es/amphipoda/general.htm (E.T.:15.05.2013)

Görsel 23: Sevilla'nın Yağlı Boya ile Resmedilmesi http://www.1st-art-gallery.com/(after)-Hoefnagel,-Joris/Map-Of-Seville-From-Civitates-Orbis-Terrarum.html (E.T.:15.05.2013)

Görsel 24: Guadalquivir Nehrinden Bir Görünüm http://www.placesonline.com/europe/spain/andalucia/seville/photo_detail.asp?filename=24663_sevilla_vista_del_r io_guadalquivir (E.T.:15.05.2013)


Görsel 25: Alcazar Gözde Akkaya, 2012

Görsel 26: Altın Kule (La Torre Del Oro) http://aprendersociales.blogspot.com/2007/12/la-torre-del-oro-de-sevilla.html (E.T.:15.05.2013)

Görsel 27: 1860 Sevilla Kenti http://www.sevilla21.com/foro/viewtopic.php?f=7&t=3815 (E.T.:15.05.2013)

Görsel 28: Günümüz Sevilla Kenti https://www.google.com.tr/search?q=sevilla+kent+plan%C4%B1&rlz=1C1SNNT_enTR513TR513&source=lnms&t bm=isch&sa=X&ei=lQKcUc7cA4KsO8TEgLgE&ved=0CAoQ_AUoAQ&biw=1600&bih=799#rlz=1C1SNNT_enTR5 13TR513&tbm=isch&sa=1&q=sevilla+%C5%9Fehir+plan%C4%B1&oq=sevilla+%C5%9Fehir+plan%C4%B1&gs_l =img.3...6979.8242.12.8425.6.6.0.0.0.0.84.495.6.6.0...0.0...1c.1.14.img.Qr2a3H_Psag&bav=on.2,or.r_qf.&bvm=b v.46751780,d.ZWU&fp=661a422546d4f10a&biw=1600&bih=799&imgrc=adVa2v8jhFpJdM%3A%3B4mXSiiQCsE KlrM%3Bhttp%253A%252F%252Fwww.diriklik.com%252Fendulus%252Fsevilla%252Fharita%252Fsevmap41.jp g%3Bhttp%253A%252F%252Fwww.diriklik.com%252Fendulus%252Fsevilla%252Fharita%252Fsevillamap_2.ht m%3B811%3B621 (E.T.:15.05.2013)

Görsel 29: 1859 Barcelona Planı http://ca.wikipedia.org/wiki/Pla_Cerd%C3%A0#Geometria_de_l.27Eixample (E.T.:15.05.2013)

Görsel 30: Haussmann'ın Paris Planı https://www.google.com.tr/search?q=haussmann+paris+plan+time&hl=tr&rlz=1C1SNNT_enTR513TR513&noj=1& source=lnms&tbm=isch&sa=X&ei=aPSbUZ3PHMarO9H1gMAC&ved=0CAoQ_AUoAQ&biw=1600&bih=756#imgr c=6GSoQDoj6SySKM%3A%3BsdNaHFrRiTs5JM%3Bhttp%253A%252F%252Fcdn.theatlanticcities.com%252Fi mg%252Fupload%252F2012%252F02%252F21%252Fparis.jpg%3Bhttp%253A%252F%252Fwww.theatlanticciti es.com%252Farts-and-lifestyle%252F2012%252F02%252Fparis-ificationhanoi%252F1286%252F%3B1116%3B724 (E.T.:15.05.2013)


Görsel 31: 1860 Sevilla Planı http://www.sevilla21.com/foro/viewtopic.php?f=7&t=3815 (E.T.:15.05.2013)

Görsel 32: Flamenko Dansı http://www.babylon-idiomas.com/blog/spanish-culture/flamenco-and-castells-declared-world-heritage/ (E.T.:15.05.2013)

Görsel 33: Paco Peña http://www.pacopena.com/ (E.T.:15.05.2013)

Görsel 34: Paco de Lucia http://www.pacodelucia.org/ (E.T.:15.05.2013)

Görsel 35: Paco de Lucia'nın Websitesinden Bir Görünüş http://www.pacodelucia.org/ (E.T.:15.05.2013)

Görsel 36: Sevilla'da Bir Flamenko Marketi Gözde Akkaya, 2012

Görsel 37: İspanyol Boğa Güreşinden Bir Kare http://ole.corrida-de-toros.com/es/tauromaquia/ (E.T.:15.05.2013)




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.