Gölge e Dergi Aralık 2014 Sayı 87

Page 44

Sinema

Sinema

katıldığı önemli bir bilim konferansında kendini yepyeni bir dünyanın içinde bulmasını anlatıyor. Filmin Norveç’in Yabancı Dilde En İyi Film dalında 2015 Oscar aday adayı olduğunu da ekleyelim. Genellikle görkemli Hollywood filmlerinde karşımıza çıkmasına alıştığımız üç boyut kullanımının Godard’ın Dile Veda’sı dışında bir örneği daha var festivalde. Dünyanın farklı yerlerinden farklı tarzlara sahip altı yönetmenin (Wim Wenders, Michael Glawogger, Michael Madsen, Robert Redford, Margreth Olin, Karim Aïnouz) altı farklı mekânı (Berlin Filarmoni, Rusya Ulusal Kütüphanesi, Halden Hapishanesi, Salk Enstitüsü, Oslo Opera Binası ve Pompidou Merkezi) konu ettiği kısa filmlerden oluşan Kültür Katedralleri (Cathedrals of Culture) binaları seyirci ile konuşturuyor. İlk gösterimi Berlin Film Festivali’nde yapılan Kültür Katedralleri, festivalin kaçırılmaması gereken filmlerinden biri. Festivallerin en önemli özelliklerinden biri de daha önce pek duyamadığımız filmleri seyirci ile buluşturması. Gezici Festival işin bu yönünü de hiç ihmal etmedi. “Dünya Sineması” bölümünde yer alan bu tip filmlere de bir göz atalım: “Yönetmenliğini Levan Koguashvili’nin yaptığı İlk Randevu (Brma Paemnebi / Blind Dates), orta yaş yalnızlığını samimi bir şekilde beyazperdeye yansıtıyor. Ailesiyle birlikte yaşayan 40’lı yaşlarındaki bekâr öğretmen Sandro’nun, öğrencisinin annesi Manana ile ilişkisi, kadının kıskanç kocasının hapisten çıkıp Sandro’yu şoförü olarak işe almasıyla beklenmedik şekilde ilerliyor. Dostoyevsky’nin Beyaz Geceler hikâyesinden uyarlanan, Kazak yönetmen Nariman Turebayev imzalı Beyaz Gece (Priklyuchenie / Adventure), gece bekçisi Marat’ın her akşam aynı sokakta ve aynı yerde bekleyen gizemli kadına duyduğu tek taraflı aşkın ve sonrasında başlayan arkadaşlıklarının hikâyesini konu alıyor. Viviane Amsalem’in Boşanma Davası (Gett: The Trial of Viviane Amsalem), 20 yıllık mutsuz evliliğini bitirmek isteyen Viviane’in, buna karşı çıkan pasifagresif kocası Elisha ile haham hakimlere karşı yıllar süren mücadelesini konu alıyor. Yönetmenliğini Shlomi Elkabetz ve filmin başrol oyuncusu Ronit Elkabetz’in üstlendiği filmde, İsrail’de evlilik kurumuyla ilgili kararların haham hâkimlerin kontrolünde olması ve boşanmanın ancak kocanın rızasıyla mümkün olabileceği çarpıcı şekilde anlatılıyor. Yönetmenliğini Pedro Pires ve Robert Lepage’ın yaptığı Üçleme (Triptyque); zihin, dil ve düşünce arasındaki ilişkiyi birbirine bağlı üç hayat ve üç farklı karakter üzerinden inceliyor. Lepage’ın tiyatro oyunu Lipsynch’ten sinemaya uyarlanan film; şizofreni hastası Michelle, beynindeki tümör nedeniyle konuşma kabiliyetini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya olan kardeşi Marie ve Marie’nin önce doktoru sonra da sevgilisi olan Thomas’ın hayal ve gerçekle örülü hikâyesini konu alıyor.” Gelelim Türkiye 2014 bölümüne. Bu bölümde yine geçtiğimiz yılın Türkiye sinemasının önemli filmleri yer alıyor. Hemen hepsi yönetmen ve oyuncuların katılımıyla gerçekleşecek gösterimlerde sinemaseverler bazı filmleri sinema salonlarında izlemek için son fırsatı bulacaklar. Bazı filmleri ise vizyona girmeden izleyebilecekler. Saraybosna Film Festivali’nden En İyi Film ve En İyi Erkek Oyuncu ödülleriyle dönen Erol Mintaş’ın ilk filmi Annemin Şarkısı, Adana Film Festivali’nde En İyi Senaryo ödülü alan Derviş Zaim’in yeni filmi Balık, Tayfun Pirselimoğlu’na Roma’da En İyi Senaryo, İstanbul’da En İyi Film, En İyi Senaryo ve En İyi Müzik ödüllerini getiren Ben O Değilim ve Venedik Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü alan Kaan Müjdeci imzalı Sivas, vizyon sonrası festivale konuk olan filmlerden. Dördü de izlenmesi gereken filmler. Murat Düzgünoğlu’nun Adana Altın Koza’da Yılmaz Güney Ödülü’nü alan filmi

86

Neden Tarkovski Olamıyorum? ve Adana Altın Koza’nın En İyi Film’i seçilen, Nesimi Yetik ’in ilk uzun metrajlı filmi Toz Ruhu filmlerinin ise vizyon öncesi gösterimleri yapılacak. Özellikle Nesimi Yetik’in uzun yıllar Ankara’da yaşamış olmasından ve festival salonlarında seyirci olarak sık sık karşımıza çıkmasından dolayı başkentte Toz Ruhu’nu büyük bir merakla bekleyenler olduğunu biliyorum. Bu arada Yetik’in çok başarılı kısa filmi Annem Sinema Öğreniyor’un da festival programında olduğunu hatırlatmadan geçmeyelim. Gezici Festival’in başından beri vazgeçilmez bir parçası olan Tuncel Kurtiz de halen aramızda. Festival bir vefa örneği göstererek Kurtiz’i bu yıl da unutmadı. Bu kez bir belgesel yönetmeni olarak karşımızda Kurtiz. E5 Ölüm Yolu filminde Kurtiz adından da anlaşılabileceği gibi 1978 yapımı bu filmde, bir dönem adını sürekli duyduğumuz E5 Karayolu üzerinden Avrupa-Türkiye arasında göç eden insanları konu alıyor. Görüntü yönetmenliğini Gani Turanlı’nın üstlendiği film tarihi bir belge olarak söz konusu bölgede bugüne kadar yaşanan değişimi de gözler önüne seriyor. Önceki yıllarda Zeki Demirkubuz, Tuncel Kurtiz ve Barış Bıçakçı’nın seçtiği filmleri sinemaseverlerle buluşturan festival, bu yıl Murathan Mungan’ın seçtiği üç filmi “Gerçeğe Açılan Üç Kapı” başlığında karşımıza getiriyor. Mungan’ın seçtiği üç filmin de birbirinden başarılı olduğunu söylememiz gerekli. “Fotoğrafta ne görmek istiyoruz?: Cinayeti Gördüm (Blow Up)”, “Ne duymak istiyoruz?: Konuşma (The Conversation)” ve “Hangi hikayeye inanmak istiyoruz?: Rashomon” alt başlıkları ile izleyeceğimiz filmler, gerçeklik algısı üzerine zihin açıcı deneyimler sunuyor. Her biri birer klasik olan filmlere dair uzun uzun bir şeyler söylemeye gerek yok aslında. Kısaca şöyle diyelim. İzlemeyenler ne olursa olsun programlarına uydurup bu filmleri izlemeliler. Bu klasikleri sinema salonunda izlemenin keyfi de paha biçilemez. Bu nedenle sadece küçük ekranda izleyenlerin de bu fırsatı kaçırmaması gerekli derim kendi adıma. Festivalin bu yılki ilginç bölümlerinden biri “Müzede Bir Gün” bölümü. Bu yıl Venedik Film Festivali’nde “Yaşam Boyu Başarı” ödülü alan sinemacı Frederick Wiseman’ın yönettiği, ilk gösterimi Cannes Film Festivali’nde yapılan National Gallery ve Jem Cohen imzalı, Locarno Film Festivali’nden ödüllü Ziyaret Saatleri (Museum Hours) bu bölümde izlenebilecek filmler. Önceki filmlerinde izleyiciyi Paris Opera Binası, Berkeley Kampüsü ve Central Park ’ta gezdiren 84 yaşındaki yönetmen Frederick Wiseman imzalı National Gallery, görsel hikaye anlatıcılığının yepyeni bir formu olarak görülüyor. Jem Cohen’in Ziyaret Saatleri’nde, iki yabancının yolları Viyana’da Sanat Tarihi Müzesi’nde kesişiyor. New Yorklu sinemacı Cohen’in en ilginç işlerinden biri olarak görülen film, izleyiciyi hem müze içinde hem de Viyana sokaklarında tuhaf bir gezintiye çıkarıyor. Filmi daha önce izleyen birkaç kişiden çok olumlu yorumlar aldığımı, hatta izlediğim en iyi filmlerden biri nitelemesi yapanlar olduğunu da söylemeliyim.

87


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.