Gezenti Paralel Evrenler

Page 44

oluşturuyor. İnsanlar üçe ayrılmış: Beyaz olanlar (Avrupa ve Amerika kökenliler), paranın ve her şeyin sahibi; İspanyol–yerli karışmış olanlar, daha çok yönetici pozisyonundalar; ve yerli olanlar, düşünebildiğiniz en kötü işlerde çalışanlar. İnsanların ekonomik koşulları renkleri koyulaştıkça kötüleşiyor.

Celaya Mexico City’den sonra önümüzdeki bir kaç sene boyunca yaşayacağımızı düşündüğümüz Mexico City’nin 300 km kuzeyindeki Celaya isimli şehre geçiyoruz. Mexico City dışında Meksika’nın genelinde olduğu gibi burası da müstakil evlerden oluşan bir şehir ve yine diğer Meksika şehirleri gibi merkezinde bir meydan ve bu meydanda devamlı bir hareketlilik. İnsanlar, özelikle de yaşlılar hafta içi akşam saatlerinde hafta sonları ise gün boyu dans ediyor, palyaçolar gösteri yapıyorlar. Günün 24 saati ise devamlı yemek yeme halindeler. Düşündükçe ağzım sulanıyor: tortiya denilen mısır unundan yapılmış 10 cm çapındaki ekmeklerin içine ne isterseniz dolduruyorsunuz ve oluyor size taco. Bir başladınız mı zaten 5-6 taneyi rahatlıkla yiyebilirsiniz. Hele de Meksikalılar’ın acıya olan düşkünlüklerini de göz önüne alırsak 5-6 büyük bir ihtimalle yeterli olmuyor ve taco’cudan çıkıp tabi ki mısır almaya gidiyorsunuz. Ama öyle haşlayıp kuru kuru yemek yok, mayonez ve peynire bulandırıp üstüne de pul biber. Ve tabi ki her derde deva tekila. Ne tür ağrı çekerseniz çekin (baş, diş, kalp) hemen tekila. Hatta hastalıklarda bile. Grip mi oldunuz? Hemen tekila, tuz ve limon, ve 3 üncü bardağın ardından güzel bir uyku. Tecrübeyle sabittir. Mescal adındaki kurtlu içki de yine tekila gibi bir çeşit kaktüsten yapılıyor. Fakat mescal Meksikalılar için tekiladan tamamen farklı. Ayrıca bilinenin aksine içindeki kurtçuğu da şişenin dibini bulunca yemiyorlar. İçine kurt konulmasının amacı mescalin tadını hafifletmek. Celaya’yı ilk görüşte köhne bir kent olarak düşünmüştük. Ama ev ararken gezdiğimiz yerler işin iç yüzünü bütün çıplaklığı ile gösterdi. Zengin ve fakir ayrımının büyük uçurumuyla ilk defa böyle burun buruna

geliyorduk. Öyle lüks ve korunaklı yerlere girip çıktık ki! Zenginler 5 metre yüksekliğinde duvarlar ve demir tellerle çevrelenmiş, içinde golf sahaları bulunan çok lüks evlerde yaşıyorlar ve buralara girip çıkmak bile bir sorun. Tabi böyle bir zenginlik sadece çalışarak olmuyor: öğrendiğimiz kadarıyla o evlerde oturanlar ya uyuşturucu kaçakçısı ya da politikacı. İnsanlar çok rahat ve sıcak kanlı. Ama bu sıcak kanlılık ve rahatlık her zaman aradığınız mutluluğu size sunmuyor. Buluşmaya gittiğinizde belki bir saat bekliyorsunuz ama karşı taraftan ne arama ne mesaj. Zaten telefonu pek kullanmıyorlar. Daha doğrusu iletişim için kullanmıyorlar. Artık siz de yeterince beklediğinize kanaat getirdikten sonra olay mahallinden ayrılıyorsunuz. Çalışma alışkanlıkları bizden tamamen farklı. Meksika’da bulunduğumuz 2 aylık süre boyunca özellikle çalışma saatlerine alışamadık. Mutlaka açık olması gerektiğini düşündüğünüz saatlerde gittiğiniz bir yerden elleriniz boş dönme ihtimaliniz çok yüksek. Veya 2 saatlik iş dediğiniz bir tamiratı 2 gün boyunca evinize gelip giden tamirciler bitiremeyebilirler. Ama bu çalışma şeklinden ne kadar sıkılsak da aslında çalışanların haklarını düşündüğümüz zaman mantıklı geliyordu. Kaldı ki Meksika işçi haklarının çok korunduğu bir ülke de değildi. Sömürgenler sömürdükleri bölgenin yerli halkının elinden her şeylerini alıp kültürlerini toz duman ettikten sonra onlara toplumların afyonu olan dini bırakıyorlar. Bu, Meksika’da da böyleydi. Neredeyse bütün Aztek ve Maya uygarlıkları tahrip edilmiş, bütün altınları ve kıymetlileri aşırılmış, halk köleleştirilmiş. Ve şimdi görüyoruz ki, günümüzde, özellikle pazar günleri insanlar kiliselerden taşıyor ve hayatlarının her döneminde dinsel rutinleri yapmak konusunda çok dikkatliler. Meksika çok büyük ve güzel bir ülke. Biz ancak bu kadarına nail olabildik. Umarım siz bizim adımıza Pasifik’i ve Acapulco’yu

görürsünüz. Ve Zapatistalar’ın yaşadığı güneye inersiniz. Biz nispeten Meksika’nın orta bölgesinde dolandık. Güneyi ve kuzeyi eminiz ki daha başka resimler çizecektir.

Meksika Mutfağı Bir kültürü tanımanın en kolay ve en özel yolu; yemekleri ve yemeklerinin yapılış biçimi. Bu sayede kolaylıkla yaşam biçimlerini, hayata dair tutkularını öğrenebilirsiniz. Bir gün arkadaşımla Celaya’nın ucuz pazarlarını öğrenmek için çıkmıştık. Alışverişin ardından birkaç Meksika usulü yemek yaptık. İşte tarifler, belki size Meksikalılar hakkında biraz daha fikir verebilir. Avokado salatası: Domatesi, soğanı ve dilerseniz acı, dilerseniz tatlı yeşil biberi çok ince şekilde doğruyorsunuz, ezdiğiniz avokadonun içine tuz ve limonla birlikte karıştırıyorsunuz. Eğer salatayı çok yaptıysanız ve yiyemeyecekseniz avokadonun çekirdeğini salatanın içinde bırakıyorsunuz, böylece kararmasını önlüyorsunuz. Biber dolması gibi bir şey: Büyük etli biberleri ocakta közler gibi yapın. Başını koparmadan yandan karnını yarın. Biberlerin içine soğanla kavurduğunuz kıymayı doldurun. Buraya kadar büyük bir keyifle bu yemeği yapmıştım ve ağzım sulanıyordu. Ama sonrası pek benim tarzım olmadı. Şöyle ki; bir kenarda yumurtaları çırpın (köpük kıvamına gelsin). İçini doldurduğunuz biberleri yumurtaya bulayın ve yağda kızartın. Tortiya: Biz hamuru bir fırından almıştık ama su, mısır unu ve tuzu karıştırarak kulak memesi kıvamındaki hamuru siz de evde elde edebilirsiniz. Daha sonra demirden 2 kare şeklinde parçası olan bir aletin içine 5 cm çapındaki hamur toplarını koyup sıkıştırınca dümdüz ve yuvarlak ekmekleri elde ettik. Ekmeklerin arasına naylon koyup dolaba kaldırdık, bir kısmını da yağsız tavada pişirdik. pinoguz@yahoo.com EPG

44

GEZENTİ Paralel Evrenler


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.