mesleki, etnik ve yaş farklılıklarına dayalı yönetenler ve yö
netilenlerden oluşan bir sistem tarafından kalbura çevrilmiş bir "kamusal alan"ı kolaylıkla yaratabileceğimiz, acı bir biçimde or
tadadır. Organik bir toplum -sahici bir politik topluluğun ve top
lumsal bakımdan etkin yurttaşlığın oluşturulması- ihtiyacını dile
getirmek toplumu hakiki "hücre doku" olarak yeniden kurmaktır.
Toplum, gerçekten de, yurttaşı n fiziksel olarak toplumsal süreci
denetleyebilmesi, toplum politikasının oluşumu ve uygulanışında canlı bir mevcudiyet anlamında, bir politik topluluk olmalıdır.
Rousseau, bir yurttaş meclisi olarak somutlaşmamış politik bir
topluluğun halkın yok sayılması olduğunu söylemekte fazlasıyla
haklıdır. "Halk" terimi, eğer o halk fiziksel mevcudiyetini ser gileyecek ve o mevcudiyete toplumsal bir anlam yükleyecek ku
rumsal yapıdan yoksunsa; eğer toplumsal yaşamı biçimlendiren
politikaların tartışılması, formüle edilmesi ve kararlaştırılması için toplanamıyorsa, anlamsızdır. Bu politikaların formülasyonları
dolayımlı ve veka.Iete dayalı kurumlar tarafından meclisteki in
sanların yüz yüze karar oluşturma süreci olmaktan çıkarıldığı oranda, halk toplumsal yaşamın tek kurucu gücü olarak ortadan
kaldırılmış ve azınlığın eline teslim edilmiş olan toplum bir so yutlamaya, insansız bir "kamu alanı"na ya da sadece bir "kamusal
boşluğa" indirgenmiş olur. Politik topluluğun devredilmiş oto
ritenin yüzsüz egemenliğine dönüştürülmesi yönündeki her gi rişimin altında, tek başına yönetme ve kumanda etme yetisiyle do
natılmış bir "seçkin topluluğa" duyulan inanç yatar. Bu görüş, son
tahlilde, insanın özyönetim potansiyelinin bir inkarına,
her
bi
reyin içinde ayrıcalıklı bir azınlığın kendilerinde olduğu id diasında bulunacakları toplumsal bilgelik güçlerini yaratma kı
vılcımlan çakmasına varır. Maddi ve mesleki koşullar bir yana, eğitimi, serbest zamanı, kültüre erişmeyi ve hatta aydınlanmış aile geçmişini inkara götüren koşulların bu kıvılcımı kitlelerden
gizlemiş olması, toplumsal yaşamın, özellikle birey açısından,
başka türlü olabileceği hakkında bir fikir vermez.
Vekillere devredilen otorite, aslında, yalnızca bir halkı değil,
aynı zamanda popüler özyönetim nosyonunun temelinde yatan
benlik iddialarını da olumsuzlar. Başka bir yerde vurguladığım
gibi, özyönetime dayalı olduğu iddia edilen bir toplum özey-
228