TİC A RET Mİ KAPİTALİM Mİ?
tiyaçlarının tedariki de lüks ticaretteki düşüşlerden etkilenebil! yordu. FLORANSA VE HOLLANDA CUMHURİYETİ Ticarileştirme modeline göre Avrupa ticaret sistemi içinde kapi talizmin doğum yerleri olması gereken çok başarılı ve zengin bir kaç ticaret merkezi ortaya çıktı. Modelin bazı versiyonlarına gö re bu ticaret merkezlerinin gelişimleri, önlerindeki yol İngiltere tarafından açılıncaya kadar şu ya da bu nedenden dolayı engel lenmiştir. Dolayısıyla sanayi kapitalizmine giden yolu hiçbir za man tam olarak katedememişlerse de gerçek anlamda kapitalist tirler. Bunlar, ‘başarısız geçişler’ olarak adlandırılan kapitalizm lerdir. Avrupa’nın büyük ticaret merkezlerindeki hâkim sınıfların zenginliklerinin ticarete dayandığını ve onların üreticilerin ar tık’ma doğrudan elkoyuşlarının, klasik feodal rant biçiminde te zahür etmediğini kimse reddedemez. Ama diğer pre-kapitalist toplumlarda olduğu gibi büyük zenginlik burada da siyasal ola rak oluşturulmuş mülkiyete bağlıydı; ve ekonomik gelişmenin özel ve kendi kendini sınırlayan seyrini de artık’a el koyma biçi mi belirledi. Avrupa’da ortaçağ ve erken modem dönemdeki ticaret mer kezlerindeki kentli patrisyenler ya da elit tüccarlar büyük zen ginliklerini genellikle ticari faaliyetlerden elde ettiler, ama bunu büyük ölçüde kentteki statüleriyle ilintili olan imtiyazlara ve güçlere dayandırdılar. Bu ticaret merkezlerinin başarılan (gördü ğümüz gibi), rekabetçi üretimden daha çok ‘ekonomi-dışı’ fak törlere dayanıyordu. Bu merkezlerdeki yönetici elitler, yalnızca bu tür ekonomi-dışı ticari avantajlara imtiyazlı erişim için değil, ama tipik biçimde yönetim mevkilerini işgal eden kişiler olarak, rant, aidat şu ya da bu tür vergi biçiminde doğrudan ekonomi-dı şı artık sızdırma yoluyla yerli üreticilerin sömürülmesi için de bu tür kentlerin kolektif beylik olarak tarif edilecek denli - ken di yurttaşlık statülerine dayanıyorlardı.