1.İMAN VEİBADET:1. Îmânı Aşkla Yaşamak
Îman; aklın nûru, şuurun cilâsı ve kalbî duyguların âhengidir. Bu fânî âlemden ebedî âleme saâdetle geçiş, ancak îman rehberliği ile mümkündür. Îman rehberleri ise; peygamberler, ilâhî kitaplar ve onların gösterdiği istikâmet üzere kalbî hayatlarını tanzîm eden Hak dostlarıdır. Târih boyunca peygamberler, velîler ve sâlihler, ancak îman vecdiyle yaşanabilecek fazîlet tezâhürlerinin canlı misalleri misalleri olmuşlardır. Îman, ilâhî bir lutuf; imtihan, îmânın sıhhat derecesini ölçen bir miyâr, mü’minden beklenen sabır ve teslîmiyetle îmânı muhâfaza ise, ilâhî mükâfâtlara nâiliyetin bedeli mesâbesindedir. Yâni Hak Teâlâ, lutfettiği îman nîmetinin yüceliğini ve değerini idrâk ettirmek için, kullarından âdeta bir bedel taleb etmektedir. “Allâh, mü’minlerden mallarını ve canlarını, onlara (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır…” (et-Tevbe, Tevbe, 111) âyet-i âyet i kerîmesi de, bu hakîkatin bâriz bir ifâdesidir. Dolayısıyla, rızâ-yı yı ilâhîyi kazanmak için, Hakk’ın istediği bedelleri (can, mal-mülk mal vesâireyi) seve seve O’nun yolunda fedâ etmek, îmânın kemâline vesîledir. Hayat imtihânının bütün meşakkat ve zorluklarını rızâ ve teslîmiyetle aşarak Allâh ve Rasûlü’nün yolunda olunda yürümek, mü’minlerin en mühim îman şiârıdır. Her mü’min, îman nîmetinin bedelini Hak Teâlâ’ya ödemek mecbûriyetindedir. Zîrâ bedeli ödenmeyen bir şeye sâhiplik iddiâsına kalkışmak veya ödenmeyen bir bedelin karşılığını talep etmek, abesle iştigaldir. Mü’minin îman zirvelerine doğru irtifâ kazanması; amel-i amel i sâlih dediğimiz, Allâh rızâsını gâye edinen niyet, ibâdet ve davranış güzellikleriyle yaşamasına bağlıdır. Bu yüzden Kur’ân-ı Kur’ân Kerîm’de ve hadîs-ii şerîflerde îman ve amel-i amel sâlih, umûmiyetle birlikte te zikredilmiştir. Îman,