4 Mevsim Bahçeşehir Sayı 28

Page 50

DEN

HAYATIN İÇİN

Türk müziği’nde, baba ve oğul bestekarlar

N

AYLİN ŞENGÜ TAŞÇI

İstanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu yeni albüm çalışmasını tamamladı. “Baba - Oğul Bestekârlar” adlı albüm, içindeki eserlerle olduğu kadar temasıyla da dikkati çekiyor.

Müzikte ses veya enstrümanla yapılan güzel icralar kadar önemli bir başka boyut, ortaya çıkarılan sağlam ve kaliteli bestelerdir kuşkusuz. Hele “klasik” özelliğini de taşıyan müzik türlerinin yüzyıllar öncesinden günümüze ulaşan uzun zincirine baktığınızda, nağmelerle zamana atılan imzaların sahiplerini hayranlıkla izlememeniz mümkün değildir. Önemli müzik türlerini incelediğinizde karşınıza çıkan müthiş bestekârların yaşam öyküleri size bambaşka bir dünyanın kapılarını açar. Üstelik eğitim sisteminin biraz da “usta-çırak” geleneğine dayanmış olmasından dolayı Türk Müziği’nde, bestekârların yaşam öyküleri arasında akrabalık ilişkilerinin ön plana çıktığı güzel yakınlıklara da rastlanmaktadır. Sözgelişi babalara ve oğullara... Şöyle bir incelerseniz çok sayıda baba ve oğul bestekârın Türk Müziği’ne birbirinden güzel eserler armağan etmiş olduğunu görürsünüz. Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu tarihsel süreci gözden geçirip bestekârların yaşam öykülerinden yola çıkarak en tanınmış baba ve oğul bestekârların eserlerini yeni bir albümde bir araya getirdi. Bu çalışmadan yola çıkarak tarihimizdeki müzisyen baba ve oğullara şöyle bir göz atalım istedim yazımızda. Baba ve oğul bestekârlar içinde en çok dikkat çekenlerden ikisi Sultan 2. Mahmud ve oğlu Sultan Abdülaziz. Müziği amcasının oğlu olan padişah 3. Selim’den öğrenen 2. Mahmud, kendi kurduğu Âsâkir-i Mansûre-i Muhammediye ordusu için Acemaşiran makamında bir marş bile bestelemiş. Bu nedenle Türk toplumunda marş besteleyen ilk müzisyen olma sıfatını taşıyor. Sultan Abdülaziz ise hem Türk Müziği hem Batı Müziği eserleri besteleyen bir müzisyen. Sözgelişi Türk Müziği’nin en sevilen Hicaz oyun havalarından biri de, “Invitation a la Valse” yani “Valse Davet” adlı eser de ona ait. Klasik Türk Müziği’nin temel taşlarından Zekai Dede ve oğlu Ahmet Irsoy bir başka önemli baba - oğul bestekâr. Zekâi Dede, büyük bestekâr Hammamizade İsmail Dede Efendi’nin son öğrencisi. Oğlu Ahmet Irsoy ise Osmanlı döneminde Şehzade Seyfettin Efendi’nin imamlığını yapmış, Cumhuriyet’ten sonra ise Dar’ül Elhan adıyla kurulan ilk müzik okulunda başöğretmen olarak çalışmış çok yönlü bir müzik adamı. Tanbur ve kemençenin bugüne kadar gelmiş en büyük virtüözü kabul edilen Tanburi Cemil Bey, Türk Müziği’ne Mesut Cemil adını verdiği

48

I EYLÜL 2012

Tanburi Cemil Bey

oğlunu bestekâr olarak armağan etmiş bir başka müzisyen. İçkiye aşırı düşkünlüğünden dolayı 43 yaşında ölen Tanburi Cemil Bey’in elimize gelebilmiş 20 saz eseri, 14 şarkısı ve aynı zamanda eşsiz güzellikte icra kayıtları var. Oğlu Mesut Cemil ise bestekârlığının yanı sıra İstanbul ve Ankara radyolarında yaptığı başarılı yöneticilikle tanınıyor. Aynı zamanda klasik koro anlayışını Türk Müziği’ne yerleştiren isim. İsmi gençliğinde yaşadığı bir aşkın etkisiyle bir Ramazan ayında bestelediği Suzidil makamındaki klasik takımla özdeşleşen Tanburi Ali Efendi ile müziği ve tanburu ondan öğrenen oğlu Tanburi Aziz Mahmut Bey yine birbirinden güzel eserlerle Türk Müziği tarihinde yer almış bir başka baba-oğul bestekâr. Tanburi Ali Efendi, Tanburi Cemil Bey’e hocalık da yapmış. Bu özel öğrencisi henüz delikanlılık çağındayken, onu dinlediğinde, eline bir daha tanburu almayacağını belirtecek kadar mütevazı bir insan. Oğlu Aziz Mahmut Bey ise hiç evlenmemiş ve yaşamı ne yazık ki yoksulluk içinde sona ermiş bir sanatçı. İyi nota bildiğinden babasının eserlerini o yazmış ama elimizde kendisine ait sadece beş eser var. Ney ailesinden “girift” adlı enstrümanı çok iyi çaldığı için Giriftzen olarak tanınan Asım Bey yine kendisi gibi önemli bir bestekâr Musa Süreyya Bey’in babası. Asım Bey çok hareketli bir yaşam sürmüş. 2. Abdülhamid döneminde, sadece Ayan üyesi Müşir Fuat Paşa ile yakınlığı olduğu için Amasya’ya sürülmüş ve tam 25 yıl orada yaşamak zorunda bırakılmış. İlk eşi

ölünce Amasya’da bir kez daha evlenmiş ve iki eşinden tam 24 çocuğu olmuş. Giriftzen Asım Bey’in Türk Müziği’nde bestekâr olarak bilinen bir çocuğu daha var: Kadın bestecilerimizden Nihal Erkutun. Oğlu Musa Süreyya Bey devlet bursuyla Almanya’ya giderek Berlin Kraliyet Akademisi’nde müzik eğitimi almış ve döndükten sonra ilk müzik okulumuz Darülelhan’da müdür olarak çalışmış önemli bir isim. O da hiç evlenmemiş. Bestekârlığıyla olduğu kadar tarihçiliği, şairliği ve hattatlığıyla da bilinen devlet adamı Mahmut Celâleddin Paşa, oğlu Şemsettin Ziya Bey sayesinde baba-oğul bestekârlar zincirine katılan bir başka önemli şahsiyet. “Vezirlik” ve önemli “nazırlık”larda bulunan Mahmut Celaleddin Paşa müziği Dellalzade İsmail Efendi’den öğrenmiş. Sesinin çok güzel olduğu söyleniyor. Enstrüman çalmamış. Eserlerinin aranağmelerini Kemençeci Vasil’e besteletmiş. Elimizde 25 eseri var. Oğlu Şemsettin Ziya Bey de babası gibi bir devlet adamı. Döneminin Ticaret ve Bayındırlık bakanlıkları ile İstanbul Valiliği’nde çalışarak yüksek rütbeler almış. O da çok iyi bir müzisyen. Galatasaray Lisesi’nden mezun olmuş, müzik derslerini ise babasından almış. Türk Müziği’ne 30 kadar eser armağan etmiş. İsminin başındaki Kanuni sıfatıyla ünlü bestekâr Hacı Arif Bey’den ayırdedilen Kanuni Hacı Arif Bey, 90 kadar eser bestelemiş ciddi ve çok çalışkan bir müzisyen. Oğlu ise yine ünlü bestekâr Zeki Arif Ataergin. Onun da elimize gelen 200 civarında eseri var. Zeki Arif Bey aynı zamanda hukukçu. Daha çok Dilkeşhaveran gibi unutulmaya yüz tutmuş makamlara yönelmiş ve bu makamlarda melodi zenginliği çok fazla olan harika eserler yapmış. Tarihin sayfaları arasına sıkışmış kuşkusuz daha çok sayıda baba-oğul bestekâr bulmak mümkündür. Ama eserleri elimize ulaşmış ve Türk Musikisi’nde belli bir yere sahip bestekârlar arasında ilk akla gelenler yukarıda saydığımız isimler. Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu’nun albümü bu isimlerin en güzel eserlerini repertuarına almış. Türk Müziği sevenlerin dikkatinden kaçmaması gereken bir çalışma. Albümü dinlerken gözlerinizi kapatıp tarihe kazınmış bu isimlerin birbirinden ilginç ve farklı yaşam öykülerini hayal etmek, müziğin vereceği hazzın yanında bambaşka duygulara da sürükleyecektir sizi. Denemelisiniz bence... I


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.