4 Mevsim Bahçeşehir Sayı 108

Page 1

371 76 93

AYLIK AKTÜALİTE ve YAŞAM DERGİSİ

Sayfa 40

KASIM 2020 - YIL: 11 - SAYI: 108

Sayfa 44

Sayfa 8

Sayfa 30

Sayfa 22

0532










DUYURU! Okullarımızın 'yeni normal'e göre düzenlenmesi yapılmıştır.

Okul servis aracı ilk kullanım

Okullarımızda yaş gruplarına

göre ayrılmış sınıflar materyal olarak zenginleştirilmiştir. Ortak oyun alanları dönüşümlü kullanılacak her kullanım sonrasında dezenfekte edilecektir. Satın aldığımız dezenfektan makineleri ile tüm materyaller ve tüm ortamlar her akşam dezenfekte edilecektir. Okul içinde tüm personel maske, öğrencilerimizi karşılayan görevlilerimiz ise maske ve siperlik kullanacaktır. Personelimiz toplu taşıma aracı kullanmadan okulumuza getirilecek ve aynı yöntemle döneceklerdir.

Alara Sok. Ilgaz 02/21 Bahçeşehir/İstanbul

’DAN

öncesinde yine kendi dezenfektan makinelerimizle dezenfekte edilecek, içinde el dezenfektanı bulundurulacaktır. Tuvaletler tek tek kullanılacak ve her kullanım sonrası %60 alkollü deterjanla temizlenecektir. Sık kullanılan kapı kolu gibi yüzeyler saat başı dezenfekte edilecektir. Yerlere sosyal mesafe uyarı levhaları yerleştirilmiştir. Bekleme bölümlerine aldığımız çok güçlü hava temizleyici makineler ile o bölümün havası aralıksız temizlenecektir. Kapı girişinde her veli ve öğrencinin ateşi infrared ateş ölçer ile kontrol edilecektir.

608 1 000 (pbx)

www.eurosun.com.tr


Grip vb rahatsızlığı olan ya da

belirtileri gösteren hiç kimse kesinlikle okula alınmayacaktır. Kapı dışlarına konulan paspas ilaçlı dezenfektanlıdır. Galoş giymeden önce o paspasa basılması zorunludur. Çocuklarımızın okulda giymek üzere ayrı kıyafetleri olacak ve geldiklerinde değiştirilecektir. Ayakkabı değişimleri camekanlı bölümde yapılacaktır. İçeri girmeden önce el dezenfektanı kullanılacaktır. Kullanılmış maske atmak için ayrı kutular vardır. Yemek odası her yaş grubu için sırayla kullanılacaktır.

www.serdabuyukkoyuncu.com

Veliler sadece randevulu olarak

yine havası filtre edilen kurucu odasında ağırlanacaktır. Kapı dışına ayaklı temassız dezenfekte cihazı konmuştur. İçeri girmeden önce bu cihazın kullanılması, maske takılması, dezenfektan paspasa basılması ve galoş giyilmesi zorunludur. Tüm hazırlıklara rağmen bir de 'acil durum izole odası' oluşturulmuştur.

Ne dersiniz? HAZIR MIYIZ?

instagram: @serdabuyukkoyuncu


‘DE NELER VAR?

EDİ TÖR ,ün Notu

Orada kimse var mı? Hayatımıza felaketler yılı olarak adını yazdıracak olan 2020 yılının Kasım ayından herkese merhaba; Aslına bakarsanız önce ‘Sen bize ne yaşatacaksın Kasım ayı’ diye sorarak başlamak geçti içimden ama sonra dedim ki beterin beteri var. Bak hala sağlıklı ve hayattayım, sevdiklerim etrafımda. Gerçi İzmir’i düşününce bu kurduğum cümlelerden utanmıyor da değilim. Maalesef benim şu an kurduğum bu cümleler İzmir’de birçok insan için çok lüks. 30 Ekim Cuma günü saat 14,51’de 6,8 büyüklüğündeki deprem sonrası İzmir’den acı haberler gelmeye başladı. Biz de canla başla çalışan kurtarma ekiplerinin ‘Orada kimse var mı?’ sorusuna ‘Buradayım’ cevabı gelsin diye dualar etmeye başladık. Televizyon başına kilitlenip sessizliğimizi koruyup, enkaz altından gelecek bir sesi neredeyse buradan bizler de dinledik. Depremin 26. saatinde Halim amcanın enkaz altındaki görüntüsünü seyrettikten sonra ben günlerce hep o görüntü ile boğulurmuşçasına, korkuyla uykudan uyandım. Benim sadece televizyondan seyrederek yaşadığım bu travmayı gerçekten yaşayan insanların psikolojisini düşününce kafayı yememek elde değil. İçim acıyor, hani derler ya resmen kanım çekiliyor. Ama bunun yanında İzmir depremi sonrası tek yürek olmamız gereken günlerde sosyal medyadaki cehalet dolu videoları görmekte insanın içini acıtıyor. Paylaşımlardan birinde kendini bilmez biri aynen şu cümleleri kullanılıyordu; “İzmir’de meydana gelen heyelanla ilgili tabi biraz oranın halkının kendine gelmesi lazım. Yani din yok, iman yok, namaz yok. Bu felaketi birazda kendileri istemiş gibi oldu. Buradan Türkler sağolsun diyeyim, müslümanlar sağolsun diyeyim. Öbürlerine de ne olursa olsun farketmez yani...” Emniyet bunun gibi 69 paylaşım, 52 şahıs tespit etmiş ve işlem yapmış. 19 kişiyi gözaltına almış ve 3 kişiyi tutuklamış. Televizyon karşısında enkazlardan sağ çıkamayan her bir kişi ile birlikte yıkılıp, sağ çıkarılanlarla birlikte sevinç gözyaşları içinde saatlerce ağlayan ben, onlar hak etti diyebilecek kadar kötü yürekli birilerinin olmasına ki onlara insan bile diyemiyorum inanamıyorum. Bu nasıl bir yürek, nasıl bir vicdan. Anlamak isimlendirmek çok zor. Kendi adıma İzmir depreminin ardından gördüğüm umut verici şeyler de var. Geçtiğimiz yıllarda Kartal’da çöken bir binanın enkazının kaldırılmasının çok uzun sürmesi, olası bir İstanbul depremi sonrası ne yapacağımız konusundaki endişelerimin tavan yapmasına neden olmuştu. İzmir depreminde yıkılan 17 binadan birinci gün 8 bina, ikinci gün 1 bina, üçüncü gün 3 bina, dördüncü gün 3 bina ve beşinci gün öğlen son 2 binada arama kurtarma çalışmaları tamamlandı. Yani aradan geçen yıllarda en azından biraz da olsa kurtarma konusunda ilerleme kaydetmiş olmamız bu kadar acının içinde sevindirici olan tek şeydi benim için. Yok öyle değil, ne diyorum ben, tövbe. Aslında depremin 65. saatinde mucize denilerek enkaz altından çıkarılan Elif Perinçek’in kurtarıcısının eline yapıştığı fotoğraf karesi İzmir depreminin sembol fotoğrafı diye düşünülürken, 91. saatte en büyük mucize Ayda bebeğin enkazdan sağ çıkmasının ardından istediği köfte ayranı duymak en sevindirici haberlerdi bu süreçte. Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara ise acil şifa dileklerimle, geçmiş olsun İzmirim... Bu arada Kapak konumuzu 20 Ekim’de ölümünün 3. yılında hüzünle, özlemle andığımız arkadaşımız İlter'in de olduğu yıllar önceki bir toplantıda kararlaştırmıştık ama yerine daha farklı konular bulunca saklamıştık. Seneler sonra bu konuyu işlemek bu seneki Kasım ayına kısmet oldu ve o zaman yaptığımız dergi toplantısını hatırlayınca içimde deprem gibi bir acı hissetmeme neden oldu. Huzurla uyu arkadaşım... Kasım ayında ölümünün 82. yılında ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla anarken, çocuklarımızı emanet ettiğimiz tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü de kutluyorum. 2020 yılının özetinin yer alacağı özel sayımızda görüşmek dileğiyle... Melike Güntürk

40 12. Başakşehir Belediyesi geri dönüşümde çağ atladı: Sıfır Atık Güzel Gelecek 14. Bahçeşehir ÇYDD, pandemi sürecinde de eğitime destek vermeye devam ediyor 16. Midye dolma sektörüne yeni bir soluk ve çeşit getiren Midyeci Yasin Bahçeşehir’de... 18. Masumlar Apartmanı masum da ya apartmanı dikizleyen bizler? HAVADAN SUDANMüjde Köseoğlu 20. Haklısın Kızılderili KİTAP- Selhan Özdemir 22. KAPAK KONUSU 19 Kasım Dünya Tuvalet Günü ŞİİİŞT KOKTU! 30. Dünyayı ikiye bölen temizlik tartışması: Yıkayarak mı, silerek mi?

İmtiyaz sahibi: HAZAN YAPIMEVİ Genel Yayın Yönetmeni: Hasan Güntürk Yazı İşleri Müdürü: Melike Güntürk Haber Müdürü: Hatice Gülçür İnanç Yayın Danışmanı: Ş. Bengü İnanç Yayın Kurulu: Kazım İlter İnanç Tasarım ve Uygulama: Hazan Yapımevi Katkıda Bulunanlar: Müjde Köseoğlu, Serda Büyükkoyuncu, Yasemin Yurtman Candemir, Batuhan Nar, Filiz Ünal, Murat Sevinç Baskı: MDM Basım Ambalaj - 0212 432 00 50 4 Mevsim Bahçeşehir Dergisi ayda bir yayınlanır. Fiyatı: 10 TL’dir Bahçeşehir’de işyerleri, binalar, villalar başta olmak üzere, Ardıçlı Evler, Ardıçlı Göl Evleri, Eston Şehir,Gün Işığı, Kelebekler Vadisi, Banu Evleri, Manolya Evleri, Uphill Court, Mesa Nurol, Spradon, Akbatı işyerleri ve blokları, ParkCity işyerleri, N Tepe, Dumankaya, Bahçeşehir Mobilyacılar Çarşısı, Ispartakule Gökkuşağı-TorosIlgaz-Berit blok ve villaları, Esenkent ve Boğazköy (seçilmiş villa grupları ve işyerleri) bölgelerine ücretsiz dağıtılır.

İLETİŞİM:

HER REKLAM BİR KAZANÇTIR DİYORSANIZ BİZE ULAŞIN

532

371 76 93

4mevsimbahcesehir@gmail.com

32. Tuvalet yoluyla bulaşan hastalıklar 34. Türkiye’de uzaktan eğitimde fırsat eşitsizliği -2 EĞİTİM-Batuhan Nar 38. Eğitim yazarımız Batuhan Nar'ın “Yeni Okul” isimli kitabı çıktı; Ütopik, zamansız ve fantastik 40. Kalorisi küçük, faydası çok büyük; Brokoli 42. Mevsim Geçişlerinde Cildinize ‘Mükemmel Bakım’ şart! GÜZELLİK - Yasemin Yurtman Candemir 44. Kasım ayına astrolojik bakış 46. ASTROLOJİUranyen Astrolog Filiz Ünal 48. BULMACA

Bahçeşehir 2. Kısım Mah. Hoşseda Sit.H Blok 7/14 Başakşehir/İst.

Tel: e-mail:

0532 371 76 93 4mevsimbahcesehir@gmail.com 4mevsim@4mevsimbahcesehir.com Facebook: Dört Mevsim Bahçeşehir Instagram: 4mevsimbahcesehir App Store: 4 Mevsim Bahçeşehir Android: 4 Mevsim Bahçeşehir www.4mevsimbahcesehir.com Dergimizde yayınlanan yazıların sorumluluğu yazı sahibine, reklamların sorumluluğu reklam verenlere aittir.

10

I KASIM 2020



4mevsimbahcesehir

BÖLGE

Dört Mevsim Bahçeşehir

Başakşehir Belediyesi geri dönüşümde çağ atladı

Sıfır Atık Güzel Gelecek

Başakşehir Belediyesi, Çevre “Sıfır Atık Güzel Gelecek” projesi kapsamında geri dönüşüm tesislerinde ve Şehircilik Bakanlığı incelemelerde bulunan Başkan Yasin Kartoğlu, İstanbul ortalamasında koordinasyonunda, Emine 1,22 kilogram olan kişi başı çöp miktarının Başakşehir’de 0,77 kilograma kadar Erdoğan’ın himayesinde düşürdüklerini, hedeflerinin bu oranı 0,50’nin altına indirmek olduğunu söyledi. yürütülen Sıfır Atık Projesi’ne dev bir kampanyayla destek veriyor. İlçe genelinde başlatılan “Sıfır Atık Güzel Gelecek” projesiyle birlikte teknolojinin tüm imkânları, geri dönüşüm çalışmalarında kullanılıyor.

Başakşehir Belediyesiʼnin önemli bir hazırlık sürecinin ardından hayata geçirdiği, geri dönüşümü teknolojiyle harmanladığı projeler sayesinde geleceğin teminatı çocuklara daha güzel ve daha yaşanabilir bir dünya bırakılması amaçlanıyor. Modern ve örnek kent olma yolunda hayata geçirilen “Atık Nakit” projesi ile birlikte site ve konutlardan toplanan geri dönüşüm atıkları puana dönüşüyor. Biriken puanlarla site sakinleri ister market alışverişlerini isterlerse de sitenin ihtiyaçlarını ücretsiz olarak karşılayabiliyor.

Başakşehir Belediyesi tarafından hayata geçirilen bir diğer proje ise ʻAkıllı Yeraltı Çöp Toplama Sistemiʼ. Yeraltı çöp konteynerlerine yerleştirilen akıllı çöp toplama sistemi sayesinde, çöp miktarı konteynere gitmeden araçtan veya merkezden tespit edilerek araçların rotaları belirleniyor. Böylece yakıt tasarrufu sağlanıyor. Akıllı Yeraltı Çöp Toplama Sistemi ile çöp ve atıklar yer altında izole ediliyor. Bu sayede koku, bakteri, hastalık ve benzeri istenmeyen sonuçların önüne geçerken görsel kirlilik de tama-

men ortadan kaldırılıyor. Geri dönüşümde bir adım daha ileri giden Başakşehir Belediyesi, Sıfır Atık Güzel Gelecek projesi kapsamında organik gübre üretimine de başladı. Yemek artıklarının komposta dönüştürülmesiyle elde edilen organik gübre, hem ilçe genelindeki parklarda hem de organik tarımda kullanılıyor. Kompost gübre üretiminin yanı sıra özel olarak yetiştirilen ve organik atıkla beslenen solucanlar ile yüksek kalitede organik gübre üretimi de yapılıyor.

Aylık 32 ton atık tekstil toplanıyor

Tekstil atıkları sosyal yardıma dönüşüyor

Başakşehirʼde toplanan atık tekstil ürünleri ihtiyaç sahibi vatandaşlara giyecek, yiyecek ve yakacak olarak geri dönüyor. İlçe genelinde 275 noktaya konumlandırılan tekstil kumbaralarında, kıyafet ve ev eşyası gibi kullanılmayan tekstil atıkları toplanıyor. Başakşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü Bölge Sorumlusu Muhammed Kaya, “Vatandaşın kullanmadığı tekstil atıklarını ilçemiz sınırları içerisinde bulunan 275 tekstil kumbarasından topluyoruz. Her gün 2 personel 1 araç ile kumbaralarımız düzenli olarak kontrol ediliyor. Kumbaralarımızdan aylık ortalama 32 ton atık ürün toplanıyor. Toplanan bu ürünler geri dönüşüm tesislerine gönderiliyor. Burada kullanılabilir durumda olan ve olmayanlar ayrıştırılıyor. Atık ürünlerin toplaması işlemi lisanlı bir firma aracılığı ile yapılıyor. Belediyemiz lisanslı firmadan aylık 80 bin lira gelir elde ediyor. Elde edilen bu geliri Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü üzerinden ihtiyaç sahiplerine sıfır tekstil ürünü, yakacak, gıda gibi ürünler olarak ulaştırıyoruz” dedi.



BÖLGEDEN

Bahçeşehir ÇYDD, pandemi sürecinde de eğitime destek vermeye devam ediyor

Bugüne kadar okumak isteyen binlerce gence destek veren ÇYDD Bahçeşehir Şubesi, yaz başında taşındığı yeni binasında çalışmalarına son hızla devam ediyor. Eylül ayında online olarak yapılan burs görüşmeleri sonrası Bahçeşehir ÇYDD Yönetim Kurulu Bşk. Dr. Sevinç Peker çalışmaları hakkında bilgiler verdi. “Dünyamız ve ülkemiz küresel ölçekte, oldukça etkili bir pandemi dönemi yaşamaktadır. Bu durumun ne kadar devam edeceği, bittiğinde ise bizleri nelerin beklediği ne yazık ki bilinmemektedir. Bizler Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği olarak bu bilinmezlik ve olumsuzluklar içinde bile, çalışmalarımıza devam etmeye gayret ediyoruz. Burs alan öğrencilerimizin eğitimlerine destek verebilmek için farklı plan ve projeler uyguluyoruz. Ülke genelinde yüz yüze eğitime ara verildiğinden, öğrencilerimizin dijital ortamda ve eğitimde yaşadıkları bu sıkıntıları giderebilmek amacıyla onlara: G Bilgisayar ve internet paketi edindirme, gerekirse internet altyapısı sağlamaya çabalamaktayız. G Yaz döneminde son sınıf öğrencilerimizle, değerli öğretmenlerimizin koordinatörlüğünde birçok proje gerçekleştirildi. Her hafta verilen konu başlıklarında kompozisyon, resim ve matematik çalışmaları yapmalarını istendi. Sevindiricidir ki öğrencilerimizin yapılan bu çalışmalara yüksek oranda katıldılar. G Üniversiteye hazırlanan öğrencilerimize, Zoom üzerinden branş öğretmenleri ile (matematik ve Türkçe) canlı dersler ve ders saatleri dışında, etütler gerçekleştirildi, yeni öğretim döneminde de süreci devam ediyoruz G Tüm öğrencilerimize gerek yapılan bağış kitaplardan, gerekse yeni alarak kaynak kitap desteği sunmaktayız. G Bütün bu çalışmalarımızı gerçekleştirmeye çalışırken bu zorlu dönemde onlara burslarını aksatmadan ödemekteyiz. Bütün bu çalışmaların sürdürülebilir olması için “desteğiniz” çok daha kıymetli olmuştur. Pandemi koşullarında siz değerli üye ve gönüllülerimizle yan yana gelememiş olsak da, sizlerin bizlere verdiği desteği ve gücü hep hissediyoruz. Şimdiye kadar gösterdiğiniz büyük desteğin artarak devam etmesi en büyük dileğimizdir. Üye ve gönüllü sayımızın artması için de göstereceğiniz çaba, daha fazla gencimizin hayatına dokunabilmemizi sağlayacaktır. Ayrıca, sizleri de çok özlediğimizi bilmenizi isteriz. Sizlerden daha fazla uzak kalmamak adına yönetim kurulumuzun aldığı bir kararla haftada bir gün randevulu olarak, maske, sosyal mesafe, hijyen kuralına uyarak sizleri derneğimizin yeni adresinde ağırlamaktan mutluluk duyarız. Destek veren herkese teşekkür ediyoruz. İletişim bilgilerimiz: Aşık Veysel Mah. Talatpaşa Cad. Çoruh Sok, Orkide Evleri D6 C Giriş D:2-4 Esenkent Tel: 212 672 01 05

14

I KASIM 2020



4mevsimbahcesehir

YENİ LEZZET

Dört Mevsim Bahçeşehir

Midye dolma sektörüne yeni bir soluk ve çeşit getiren Midyeci Yasin Bahçeşehir’de...

‘Taş yok! Kum yok! Çamur yok!’ 2019'da ilk yerleşik dükkanını Kadıköy'de açan Midyeci Yasin, 5. şubesiyle Bahçeşehir Gölet’te sevenleriyle buluştu. ‘Biz yemediğimizi, tatmadığımızı, onaylamadığımızı servis yapmayız’ diyen Midyeci Yasin ile midye dolmacılık mesleği üzerine konuştuk. Hikayenizi kısaca sizden dinleyebilir miyiz? 1985 yılında ailem ile birlikte Mardinʼden İstanbulʼa geldik. 1990 yılında 8 yaşındayken baba mesleğim olan midyeciliğe okuduğum Kasımpaşa İlkokulu önünde önlükle midye satarak başladım. 1995 yılında, Eminönüʼnde bir süre çalıştıktan sonra, Üsküdar İskelesiʼne geçtim. 2006ʼya kadar burada seyyarlığa devam ettim. Benim babam zaten midyeciydi. Yani ben sonradan olmadım baba mesleğini devam ettirdim.

16 senelik seyyarcılıktan sonra şubeleşmeye nasıl karar verdiniz?

Ben 29 yıl önce bu işe başladığım için bütün çocukluğum ve gençliğim tezgah başında ve midyelerle geçti. Bende madem tek işim bu, başka hiçbir işte çalışmadım, en iyi bildiğim işi yapmak daha ileriye gitmek istedim. Midye seven herkese bu kalitede, bu temizlikte, gönül rahatlığıyla yiyebileceği midyeyi servis etmek için Midyeci Yasin markasıyla şubeleşerek büyümeyi hedefledim. Evet 16 senelik seyyar midye geçmişimden sonra daha kaliteli hizmet anlayışı ile 2019 yılında “Midyeci Yasin” olarak hizmete başladım. İnşallah bundan sonra Midyeci Yasin markasıyla yeni yeni şubeler açarak daha çok kişiye ulaşacağım. Midye dolmayı çeşitlendirdiğinizi biliyoruz. Bize çeşitlerinizden bahseder misiniz?

Aslında ben sadece tezgah başında midye satmıyordum. Müşteri ilişkilerine çok dikkat ediyordum. Tamamıyla müşteri empatisiyle hareket etmek istiyordum. Tezgahıma gelen müşterilerimin bazıları daha acılı, bazıları acılı olma-

16

I KASIM 2020

sın, bazıları daha az baharatlı olsun diyorlardı. Bazı müşterilerimizde ʻYa bu midye dediğin fıstıklı üzümlü olur kardeşim, sade midye nedir” diyorlar, bazı müşterilerim daha marjinal bir tat istiyorlardı. Bende bunların hepsini değerlendirmek istedim. Gelen müşterilerin taleplerine göre hareket etmek için midyelerimi çeşitlendirdim. Acılı midye, özel soslu midye, fıstıklı üzümlü midye, Bulgurlu (kapya biber, mısırlı, mantar) midye, özel yaptığımız diyet midye, klasik soğuk ve sıcak midye olarak 7 çeşit yaptım.

Midyelerimizde taş yok, kum yok, çamur yok diyerek iddali konuşuyorsunuz. Bu iddianız neye dayanıyor?

Midyelerimiz çok güvenli çünkü sadece çiftlik değil, Türkiyeʼde midye çiftliği olarak tam teşekküllü nadir tesislerden olan bir tesisle anlaşmalıyız. Midyelerimiz, Güney Marmaraʼda bulunan Koyun Adasıʼnda devletin belirlemiş olduğu ve devletten bizim kiralamış olduğumuz temiz sularda, yerleşimden uzak, deniz yüzeyinde, şamandıraya bağlı halatlarda yetişiyorlar. Haftada bir hem deniz suyumuz

Midyeci Yasin, “Bahçeşehir iş ortağımız Heybet Döner’in sahibi Caner Aksu, bir arkadaşımın da deyimiyle eczane kadar temiz bir dükkan yaptı. Midyeci Yasin Bahçeşehir Gölet’te emin ellerde” derken, Caner Aksu ise “Niş mutfak olarak güven satmaya devam ediyoruz. Döner ve kebaptan sonra şimdi de midyenin iyisini bulduk. Bölgemizde temiz, leziz bir midye ve kokoreç yedireceğiz. Herkesi bekliyoruz” diye konuştu. hem de midyelerimiz analiz edilir. Bundan dolayı midyelerimizde taş yok, kum yok, çamur yok, ağır metal yok, civa yok sadece lezzet var. Tertemiz gönül rahatlığıyla yiyebilirsiniz. Zaten bizde malımızın arkasındayız. I



4mevsimbahcesehir

HAVADAN SUDAN

Dört Mevsim Bahçeşehir

Masumlar Apartmanı masum da ya apartmanı dikizleyen bizler? Azalan hatta durma noktasına gelen sosyalleşmeler, sanırım beni televizyona çok bağlar oldu. Özellikle zevkle iki diziyi takip eder oldum. Masumlar Apartmanı ve Kırmızı Oda. Bildiğiniz bu dizilerin bağımlısı oldum. Reyting sıralamasında her hafta birinciler ve karşılarında hiçbir dizi ayakta kalamıyor. Seyircisi bol ilgi çok fazla. Psikiyatrist Gülseren Budayıcıoğlu’nun yazmış olduğu kitaplardan yola çıkarak senoryalaştırılan bu diziler tahmin ettiğiniz üzere Budayıcıoğlu’nun hastaları ile ilgili. Ayrıca yine Sayın Budayıcıoğlu’nun imzası olan bir başka dizi de yayınlanmakta. Bu dizinin 2. sezonu olduğundan ve ben 1. sezonunu izlemediğim için, beni sarıp sarmalamayacak düşüncesiyle izlemiyorum bu diziyi. ‘Doğduğun Ev kaderindir’ adlı bu dizinin de seyircisi bol ve çok beğenilerek izleniyormuş. Özetle her üç dizi de insanı ekrana yapıştırıyor. Gerçek hayat hikayeleri olmaları çok cezbedici. Kimi zaman hayretle, kimi zaman üzüntüyle, kimi zaman kendinizden bir şeyler bularak yalnız olmadığınız düşüncesinin rahatlığı, huzuruyla nefesiz izliyorsunuz. Epey bir tokat yiyerek ekrana yapışıp kalıyorsunuz. Bir sonraki bölüm için günleri sayıyorsunuz lakin biraz vicdan rahatsızlığı ile. Vicdan rahatsızlığını niye kullandığımı biraz açmak isterim. Dizinin öğretisi çok. 0-6 arası yaşın önemini, çocukluğunda şiddet görenin veya şahit olanın şiddet uygulamaya meyilli olduğunu, her türlü psikolojik problemin temelinde çocukluk tramvalarının yattığını, çocuğa yanlış kurulacak bir cümlenin veya yanlış bir hareketin ileride çok büyük sorunlara yol açabileceğini öğreniyorsunuz. Bugüne kadar desteksiz yargıladıklarınıza bir daha dönüp bakıp acaba çocuklu-

ğunda ne yaşadı diye daha anlayışlı daha kucaklayıcı oluyorsunuz. Hatta kendinizde var olan bir sorun için geçmişe dönüp sebebini bulup, af ederek travmanızdan kurtulmayı bile başarabiliyorsunuz. Yaşadığınız psikolojik sorun varsa tedavi olabileceğinize şahitlik ediyorsunuz. Diyeceğim odur ki dizilerden fayda görüyorsunuz. Buraya kadar her şey mükemmel. Ama bi durum daha var. Dizinin kahramanları gerçek insanlar, hayatın içindeler. Ekrandan hayatlarını, mahremiyetlerini milyonlarca kişi ile birlikte izliyorlar. Ne hissediyorlar acaba? Sıkı bir empatiyle

MÜJDE KÖSEO

ĞLU

pek de hoş bir durum olmadığını anlamak mümkün. Deşifre olmak da olası. Herkes bunu ister mi? Sanmam. İşte tam bu noktada vicdan devreye giriyor. Hayatların röntgenini çekmek, tanıklık yapmak, acımak ne kadar adil, ne kadar etik... Oldukça irdelenmeye muhtaç. Mesala ben dizinin kahramanlarından biri olsaydım hayatımın sergilenmesini ister miydim? Hayır istemezdim. Deşifre oldum endişesi yaşar mıydım? Evet yaşardım. O zaman benim bu duyguları başkasına yaşatmaya hakkım var mı? Hayır yok? Gel de vicdan azabı çekme bir seyirci olarak. Masumlar Apartmanı masum da ya apartmanı dikizleyen bizler? Terazinin kefelerine fayda ve zararları koyduğumuzda zarar kefesi daha ağır. Kesin bir yargı değil elbet bu yazı sadece benim hissettiklerim. Sadece vicdanım bu yazıyı yazmayı bir borç bildi. Sağlıkla, mutlulukla, özelinizin özel kalması temennisiyle iyi günleriniz olsun efendim. I



4mevsimbahcesehir

KİTAP

Dört Mevsim Bahçeşehir

Bir varsın bir yoksun dünyasında; siz değerli dergi okuyucuları dostlarım; iki kelam etmek için, ben gazeteci, yazar, ekonomist SELHAN ÖZDEMİR sizlerleyim

HAKLISIN KIZILDERİLİ Zaman akıp gider... Gönül bu bazen aka da konar yanlışa da... İnsanız beşer saşarız. Doğru gözlem yapar, sonucunda zarar gördüğümüz olayları bir daha tekrarlamassak "zararın neresinden dönsek kardır" felsefesi hareketle artıya geçeriz. Kalp yangını duydunuz mu? dostlar; biliyorum bendeniz gibi çoğu kez sizlerde içinizde hissettiniz. Düşünmeden aceleyle yapılan iyilik addettiğimiz bazı şeyler değmeyen insanlara yapıldığında sonuçta kalp yangını bırakır. Böyle tabir-i caizse; burnumun direğinin sızladığı çok olmuştur. Boşa verilen emek boşa verilen zaman... Sonuç çöp yığını kalır. Çok vakit varmış gibi yaşamak en büyük yanlıştır. Çok sevdiğim bir söz vardır ŞEYTANLIK YAPMAYI BİLİYORSAN TAŞLANINCA DA ŞİKAYET ETMEYECEKSİN.

AMERİKA'YI YENİDEN KEŞFEDİN

Uzun bir süredir kızılderili yerlilerin sözleri dikkatimi çekiyor, kulak kabartıyorum, göz gezdiriyorum.

TARİHTEN BİR SAYFA

Deri yüzen vahşi bir ırk olduğu söylense de, bazı tarih kitaplarında; yok edilirken bahtsız olan kızılderililere vahşet uygulandığı yanlızca kendilerini korudukları geçmektedir. Dışarı açılamadıklarından köpek ve hindiden başka hayvan bilmezlerdi. Bu durumda bile altın ve gümüş işleme sanatında ön plana geçmişlerdir.

BEYAZ ADAMLARIN ZULMÜ

Güneşe aya övgüler düzen, ağaca toprağa sevgiyle bakan kuş cıvıltısını dinleyen bu ulus hep vahşi gösterilmiş,

sayılarının az oluşu sebebiyle Kristof Kolomb'un Amerika keşfetme isteğiyle tarihe gömülmüşlerdir. Dağların vadilerin insanlarıydı onlar ama beyaz adamlar gelip ellerinden topraklarını aldılar. Çöllere hapsedildiler. Bu bir ulusun sonuydu. Beyaz adamların oyununa gelip topraklarından kovulanlar nedenini hiç anlamadılar. En son kalan kızılderili lideri Gerilimoda teslim olduğunda yüzlerce kültür, birikim silinmişti. Son kalanlar beyaz adam baskısıyla çöl topraklarda yaşamlarını sürdürmektedir.

GÜLEN YÜZLER

Kristof Kolomb günlüğünden kızılderili yazısında söyledikleri… Onlara kılıçlarımızı gösterdik. Kesmenin ne demek olduğunu bilmediklerinden; keskin tarafı tutunca bazıları ellerini kesti. Bu insanlar ne bir mezhebe bağlı ne puta taparlar. Birbirlerini öldürmüyor, kötülüğü tanımıyorlar. Herhangi birinden bir şey iste güler yüzle veriyorlar. Dürüst ve hoşgörülüler. Çalmıyor. Hep gülüyorlar ve dünyada bunlar kadar tatlı dilli insanlar yoktur.

"WHİTE MAN" SOLUK BENİZLİLER

Araştırmalarıma göre tarihte BARBAR gösterilen bu insanlar BARIŞ ÇUBUĞU simgeleriyle, yüzlerini boyamaları ile, çizilen karedeki resimde yanlarında bir kurt oluşu ve hayvan sevgileri, kafalarındaki tüy ile benim sempatimi kazanmış araştırılası yaşamlar olduklarını düşündürmüştür "White man" soluk benizliler diye de tarihte yerlerini almış kabilelere bölünmüşlerdir. ABD'li General Philp Henry Sheridan "En iyi Kızılderili, ölü kızılderilidir" sözüyle tarihte yerini almıştır.

TARİHTE İKİNCİ YAPRAK

Yeryüzünde bunlardan iyi bir ulus olmadığına Majestelerinin önünde ant içebilirim. Komşularını kendileri kadar seviyorlar, konuşmaları son derece tatlı ve kibar, hep gülümsüyorlar. Elli adamla hepsini boyunduruk altına alabilir ve onlara her istediğimizi yaptırabiliriz. Kristof Kolob'un İspanyol Kraliçesine mektubu bu… 1492'de Kolomb'un Amerika kıtası keşfiyle Yeni Dünya ismiyle bu yeni coğrafyanın sakin hayatı bozulmuş, yıllarca

20

I KASIM 2020

tek tip yaşama alışkın kızılderililer beyaz ırkın hışmına uğramış tarihi soykırımlara uğramışlardır. 1492'de Amerika ve Avrupa bilinçli bir şekilde bunları yapmıştır.

SÖYLEDİKLERİ ZAMANA DAMGA VURDU

Gel gelelim; bu mükemmel denilen ırk o dönemdeki akıllara kazınan tüylü giyinişleri, küsünce içtikleri barış çubukları ve sözleriyle de; tarihe damga vurup gelip geçtiler... Bir kızılderili atasözü derki; Bildiklerini anlat ama akıl vermeye kalkma; anlatılanları iyi dinle ama hepsini doğru sanma. Sessiz kalmak bir şey bilmediğin anlamına gelmez. Çok konuşmakta bir şey bildiğini göstermez. Herkesi kendine eşit gör her kim olursa olsun. Bir insanı küçümsemek akılsızlık, çok büyük görmekte korkaklıktır. Cesaret akıldan gelirse cesarettir, bilgisizlikten gelirse cehalettir. Bir diğeri; Dinle yoksa dilin seni sağır eder Yüzleş yoksa kalbin seni esir eder Anla yoksa zihnin seni deli eder Daha niceleri... Tıpkı "Dört Mevsim" gibidir insan… Gülerken "yaza", sevinirken "ilkbahara", soğurken "kışa", hayalleri yıkılırken "sonbahara" benzer. Bu asil bilgi hazinesi dergimdeki satırlarımı bu güzel dergi ismimiz üzerinden birkaç sözle sonlandırıyorum. Bize göz atmadan güne başlamayın. Yeni mükemmel sayıda başka bir konuyla görüşmek üzere... I



KAPAK KONUSU 19 KASIM DÜNYA TUVALET GÜNÜ

Modern dünyanın muhteşem buluşlarını düşündüğünüzde, muhtemelen aklınıza ilk olarak tuvaletin tarihi değil, uçaklar ve beyin ameliyatı gibi şeyler gelecektir. Tuvalet kültürü muhtemelen listenizin başında olmayacaktır, ancak şunu düşünün: uzun bir uçak yolculuğunda kaç kere tuvalete gidiyorsunuz? Tuvalet ihtiyacı insanın yemek, içmek, uyumak gibi temel ihtiyaçlarından birisi olmasına rağmen toplum nezdinde dile getirilmesi hoş karşılanmayan temel ihtiyaçlardan olmuştur. Tuvaletler, modern evlerimizin apaçık kahramanlarıdır. Emin olun onlar olmadan, evinizde uyumanızın, yatıp kalkmanızın, dinlenmenizin hiçbir tadı olmayacaktır. Şaşırtıcı bir şekilde, tuvalet kültürü geçirdiğimiz tarihi yolculukta hak ettiği önemi görmemiştir. Oysa ki kural açıktır, temiz tuvaletler ve bunu mümkün kılan iyi planlanmış kanalizasyonlar, bir medeniyetin gelişmişlik seviyesini gösterir. Hadi gelin hep beraber tuvaletin tarihini okuyalım mı?


4mevsimbahcesehir Dört Mevsim Bahçeşehir

Derleyen: Bengü İnanç

Yeme ve içme faaliyetlerinin bir sonucu olarak sindirim sonrası atık maddelerin vücuttan dışarı atılması biyolojik bir olay. Dışarı atılan bu dışkı ise insan sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturuyor.

Avcı-toplayıcı olarak sürekli bir yerleşimin olmadığı gezici bir hayatta, dışkıyı bıraktıktan sonra sadece oradan uzaklaşarak bu tehditten kurtulmak mümkündü. Fakat yerleşik hayata geçildikten sonra bu sorundan kurtulmak o kadar kolay olmadı. İlk köyler gibi çok kalabalık olmayan yerleşimlerde, yerleşim alanının biraz dışına bir kuyu kazılıp dışkı bırakıldıktan sonra üstünün kapatılması ile bu sorun çözülebiliyorken, büyük nüfuslu kentlerin ortaya çıkması ile birlikte tuvalet ve kanalizasyon sistemleri doğdu. Bilinen kaydı ile ilk tuvaletler Mezopotamya, Mısır, Hindistan ve Anadoluʼda yaşamış toplumlarda ortaya çıktı. Daha sonrasında ise her topluluk kendince çözümler ortaya koydu ve kendi tuvalet kültürünü yarattı.

Mezopotamya

Yaklaşık olarak MÖ. 5 binde Byblos Antik Kentiʼnde (Beyrutʼun kuzeyi) ev atık sularının atılması için yapılan kanallar mevcut fakat mimari bir öğe olarak tuvaletin çok kesin kalıntılarına rastlanmıyor. MÖ. 2334 – MÖ 2279 yıllarında Mezopotamyaʼda hüküm süren Akad Kralı I. Sargonʼun sarayında 6 adet tuvalet ve buna bağlı kanalizasyon sistemi bulundu. Bu tuvaletin oturağı kullananın arkasına rahatlıkla yaslanabileceği, at nalı şeklinde yapılmıştı.

Mısır

Mısırʼda bilinen ilk özel tuvalet MÖ. 2890 – 2636 yıllarına tarihlenen Saqqaraʼdaki ev şeklinde tasarlanmış mezarlarda görülüyor. Mısır inanışlarına göre hayat için gerekli olan yeme, içme, tuvalet gibi ihtiyaçlar ölüm için

de gerekliydi ve bu sebepten bazı mezarlarda tuvalet ve banyo gibi öğelere yer verilirdi. MÖ. 1350 yıllarına tarihlenen El-Armanʼdaki bazı evlerde bugünkü klozetlerde olduğu gibi anahtar deliği şeklinde yapılmış oturaklı tuvaletler vardı.

leceğimiz kaplar aracılığıyla giderilirdi. Erkekler tombul kavanozlara benzeyen, pişmiş topraktan veya metalden yapılmış kulplu ve önü delikli kaplar, kadınlar ise kayık şeklinde kaplar kullanırdı. Bu ihtiyaç için başka bir odaya geçilir veya evin dışına çıkılırdı. Bu kaplardaki dışkılar evin dışına atılırdı. Bazen evin dışında bahçe kenarında bir yerde eve ait bir tuvalet bulunabilirdi ve bu tuvaletler sadece ortası delik bir iskemleden oluşurdu.

Hindistan

Hindistanʼda MÖ. 3. binin ikinci yarısında gelişen İndus Uygarlığıʼ nın önemli merkezi olan Mohenjo-Daro kentinde çok iyi tasarlanmış tuvalet ve kanalizasyon sistemleri kullanılmıştı. Tuvalet olarak tanımlanan bir mekân olmasına rağmen mimari öge olarak bir tuvalet kullanılmamıştı.

Anadolu

Günümüzden yaklaşık 4.000 yıl önce Anadoluʼda ilk merkezi iktidarı kuran Hitit Dönemi saraylarının banyo bölümlerinde ortada bir delik ve tuvalet taşının oturtulduğu dört kaideden oluşan oturaklı tuvaletler kullanılırdı.

MÖ. 1. bin yılın başlarında Van Gölü çevresinde kurulan ve yaklaşık 400 yıl boyunca varlığını sürdüren Urartu devletine ait saraylar ve tapınağa bağlı yapılarda kapsamlı bir kanalizasyon sistemi ve tuvaletler sıkça kullanılırdı.

Antik Yunan

Antik Yunan toplumlarında tuvalet eğitimi çocuklara küçük yaşlarda verilir, bebekler için pişmiş topraktan yapılmış lazımlıklar kullanılırdı. Antik Yunan kültüründe tuvalet ihtiyacı genellikle taşınabilir tuvalet diyebi-

Ancak yine de Antik Yunan toplumunda tuvalet ihtiyacı her zaman bu kadar “nazik” bir şekilde giderilmiyordu. Aristophanesʼin “Bulutlar” eserinde aktardığına göre, bazen yetişkinler tuvalet ihtiyaçlarını kapının hemen dışında gideriyorlar ve bebeklerini kapının dışında tutarak ihtiyaçlarının giderilmesini sağlıyorlardı. İnsanları genellikle temizlik için su ve ortak bir sünger kullanıyorlardı. Bu dönemde çok yaygın olmamakla birlikte önceki dönemlerde olduğu gibi kanalizasyon sistemine bağlı tuvaletler bazı kentlerde bulunuyordu. Ve yine çok yaygın olmamakla birlikte Atina kentinde MÖ. 2. yüzyıla tarihlenen umumi bir tuvalet keşfedildi.

Antik Roma

Romalılar ilk başlarda büyük şehirler kurarlar şehirlerde temizliğe çok önem verirler bu amaçla çok geniş kanalizasyon sistemi kurarlar. Ama kurmuş oldukları kanalizasyon sisteminden sadece zenginler yararlanabiliyordu. Roma kralları bu kanalizasyonlara tuvalet şebekesini bağlattırmaktan bile vergi alıyorlardı. Şehir merkezlerinde bu kanalizasyona bağlı bulunan tuvaletler


KAPAK KONUSU bulunmaktaydı. Bu tuvaletlerin en güzeli günümüze kadar gelmiş olan Efesʼdeki tuvalettir. Maddî güçleri kanala bağlantı yapmaya yetişmeyen Roma yurttaşları, rahat bir hacet giderme kaynağı oluşturan umumi tuvaletleri (latrina) kullanıyorlardı. Gayet lüks olanından en basitlerine dek umumi tuvaletler, ünlü Roma hamamları kadar yaşamın bir parçasını oluşturuyorlardı. Romalılar sosyal insanlardı. Bir ücret mukabilinde, erkekler genel helâlarda toplanıp bir yandan ihtiyaç giderirken, bir yandan da komşularıyla dedikodu yapabiliyorlardı. Tuvaletin üstünde otururken partiler planlanır, siyaset tartışılır ve iş anlaşmaları yapılırdı. MS. 315′e gelindiğinde, kentte 140′dan fazla genel tuvalet olduğu söylenir. Romaʼda ayıp diye bir kavram olmadığı için özellikle yolcular için şehirlerin işlek yerlerine vazo şeklinde tuvaletler koyuyorlardı insanlar işlerini görünce dolan vazolar şehrin kanalizasyonlarına görevliler tarafından boşlatılıyordu. Şehir halkı ise “lazımlık” veya “oturak” denilen tuvaletleri kullanıyorlardı. Evlerde lazımlık diye ifade edilen tuvaletler bulunmaktaydı. Bu tuvaletler genellikle kil topraktan yapılmış kaplardan oluşmaktaydı. Bu kaplar dolduğunda kanalizasyon sistemine ya da doğruca pencereden sokağa boşaltılırdı. Germenler ise, içi kireçtaşı ile örülmüş kuyuları ihtiyaçlarını gidermek için kullanıyorlardı. Romalılardaki bu tuvalet kültürünün aynısı bütün Yunan antik kent ve şehir devletlerinde görmekteyiz. Çok ilgi çekici olması açısından idrarı, Roma çırpıcıları yani terzileri yağ sökücü olarak kullanıyorlardı. İdrar toplayabilmek içinde dükkânlarının önüne kavanozlar koyuyorlardı halka böylece ücretsiz tuvalet hizmeti sunuyorlardı. Girişimci İmparator Vespasian (İ.S. 9-79) sürekli olarak gelirlerini yükseltme yollarını arıyordu çözüm olarak kentin genel idrar kaplarına vergi koydu. Halk bundan çok yakınmış ve tarihi kayıtlara bile geçmiştir.

Dünyada hiçbir psikolog insanı Taşınabilir tuvaletleri ziyafetler sırasında kullanmışlardır. Zengin Romalıların ziyafetlerinde tuvaleti gelen biri, kölesine işaret edip yanına bir oturak ya da kap getirtip ihtiyacını oracıkta giderebilirdi. Romalılar, mermer işlemeli oturakları olan, duvarlarında tanrı ve tanrıça resimleri olan ve zemininde gündelik hayattan sahnelerin olduğu mozaiklerle döşeli genel tuvaletler inşa etmişlerdi. Fakat tuvaletlerin estetik görünümlerine gösterdikleri bu titizliği sağlık ve temizlik alanında görmek pek mümkün değildi. Oturup dışkıları bıraktıkları yerin önünden geçen kanalda diğer tuvalet kullanıcılarının dışkıları akıp geçmekteydi.

Orta Çağ

Avrupa Orta çağda 19. Yyʻa kadar Avrupa, sağlık ve hijyen açısından felaket durumdaydı. Romaʼdaki tuvalet geleneğinde bulunan umumi tuvaletlerin unutulmuş, lazımlık ve oturaklar ise zirve yapmıştı. Zengin tabaka ve idareciler kendileri için altından ve diğer metallerden süslemeli lazımlıklar yaptırırlar. Bu lazımlıklar Romaʼdakinden beter bir şekilde sarayda bile en yakın pencereden dışarı dökülür. Ortada kimse yokken bir köşeye çömeliverir-

lerdi. Hastalıklar bu yolla yayılıyordu. Bunun yanında Orta çağda özellikle şato ve kalelerde lağım pisliğinin çok işe yardığını görmekteyiz, kalenin etrafını çevreleyen çukur lağım suyu ile doldurulur düşman saldırdığında kale surlarından düşman üzerine yine bu lazımlıklar boşaltılırdı. Fransızlar, Romalıların devamı olan Avrupalı milletlerden Fransızların tuvalet kültüründe lazımlık yaygın bir şekilde kullanılmaktaydı. Fransızlar lazımlıklarını sokağa boşaltacakları zaman Gare a l'eau!!!" yani "Suya dikkaaatt!!" diye haykırır, sokaktan geçenler ihtarı duyunca sipere girer gibi hemen yolun ortasına yahut


4mevsimbahcesehir Dört Mevsim Bahçeşehir

Dünya Tuvalet Günü Neden İlan Edildi?

bir tuvalet kadar rahatlatamaz karşı kaldırıma koşuşurlar ve birkaç saniye sonra etrafı bir koku kaplardı, zira pencereden dışarıya boşaltılan lâzımlığın muhteviyatı sokağın ortasına yayılmış olurdu. Bu uygulama zamanla İngiltere'ye de geçti, "Gare a l'eau!" nidası İngilizceleşip "Gardy-loo!" halini aldı ve haykırışı işiten İngilizler de koşuşturup kaldırım değiştirmeye başladılar. Fransa Kralı 14. Louis, Versay Sarayıʼnı yaptırdığında, teamül gereği içine tuvalet koymamıştı. Buna karşılık sarayın demirbaş listesinde bir sürü lazımlık (oturak) tan başka, 208 adet basit tipte ve 66 adet de büyük ve süslü, oturaklı iskemle bulunmaktaydı. Oturak deyip geçmeyin. Bir tanesinin maliyeti, bir mahalle dolusu fakiri üç öğünden, 9 gün doyuracak değerdeydi. Zira oturaklar, son derece nadide porselenden yapılıp, çiçek vazoları gibi, resim ve motiflerle süsleniyordu. Süslemedeki maksat, güya bunlar boşaltılmaya götürülürken çorba kâsesi mi, yoksa dışkı kabı mı olduğu anlaşılmamasıymış. Ancak, oturağın olmadığı acil durumlarda ise Versay sarayında, koridor ve şömineler hizmet veriyordu. Fransa kökten çözüm bulmak yerine dışkıdan korunmanın yollarını aramıştır. Bu amaçla kötü kokuları önlemek için parfümü, her an tepesine bir pen-

cereden bir lazımlık boşalma ihtimaline karşıda geniş yelpazeli fötr şapkalar ve şemsiyeler, ayaklarının dışkılarıyla kirlenmesini önlemek içinde dik topuklu ayakkabıları kullanmışlardır. Ayrıca tuvalete yüznumara denilmesi de Fransaʼdan gelmektedir.

Üzerine Tüy Dikmek deyimi

Osmanlının ilk Paris Elçisi Yirmi Sekiz Mehmed Çelebi hatıralarında Fransızların erkek ya da kadın su gibi parfüm kullandıklarından bahseder. Ancak çevreden gelen pis kokularla parfüm kokularının birleşerek daha beter bir koku oluşturmasından ve bunun da hiç bir parfüm cinsi tarafından bastırılamadığından yakınır. Çelebi Mehmet, yurda döndüğünde ayağının tozuyla Türkçe Deyimler Sözlüğüne bir özdeyiş hediye eder; “üzerine tüy dikmek” diye… Hatanın hatayla telafi edilmesi karşısında bu sözü sarfetmiş. Versay Sarayı kaynaklı bu “tüy dikme” metodu şöyle uygulanıyormuş. Koridor köşelerine hacetlerin büyüğü giderildiğinde uşaklar, bunları dışarıya atmadan önce bîr kaz tüyünü içine sokarlarmıs. Birkaç gün sonra da tüyden tutarak, sertleşmiş olan haceti, pencereden dışarıya fırlattıklarında, artık o anki şanslı kişi kim ise onun kafasında patlarmış.

"Dünya Tuvalet Günü de nedir?" deyip geçmeyin! Her yıl 19 Kasım'da dünyada tuvalet erişimi olmayan insanların yaşadığı sıkıntıların farkındalığını artırmak adına pek çok kampanya yapılıyor. Peki siz bu gerçeklerin ne kadarından haberdarsınız? İşte size birkaç madde ile toparladık. I Dünyada 1 milyar insan, tuvaletini açık alanlarda yapmak zorunda kalıyor. Bu insanların ne hissettiğini hiç düşündünüz mü? I Dünyada 10 kişiden 4'ü uygun koşulları taşıyan tuvalet imkanı bulamıyor. I Her gün tuvaleti olmayan 2000 çocuk ishalden yaşamını yitiriyor. Çünkü 1 gram dışkıda 10 milyon virus var! I Her 5 kadından 2'si dışarıda tuvalet nedeniyle tecavüz riskiyle karşı karşıya kalıyor. Bu kadınların yılda toplam 96 milyar saati tuvaletlerini güvenli yapabilecekleri bir yer aramakla geçiyor. Dünyada hal böyle iken, nedense gelenekçi toplumlarda tuvalet hakkında konuşmak zor. Türkiye'de ise tuvalet erişimi sorunu yok ama tuvalet hijyeni konusunda gidilecek epey yol var. https://onedio.com/haber/dunya-tuvalet-gunu-neden-ilan-edildi--623384


4mevsimbahcesehir

KAPAK KONUSU Fransaʼda XIV. Louis'den bir Louis fazla olarak dünyaya gelen XV. Louis ise, işin zevkini çıkartanlardanmış. Saray erkanım kabul ettiği zaman, taht biçimindeki süslü, yüksek oturaklı koltuğunda oturur, huzurdakilerin iltifatlarını kabul ettiği sırada da hiç çekinmeden gereğini yaparmış. Özel koltuğun arkasındaki odadan oturağı değiştirmek, ekselanslarının alt katlarına ulaşıp silme imkanı bile varmış. Bu görev ise uşaklara değil, ancak kralın sevdiği saray erkanının bazılarına, büyük bir lütuf olarak verilirmiş. İtibara bak!.. Medeniyet yarışında Almanya'yı atlarsak ayıp olur. 1483'de İmparator II. Frederik Almanyası'nda, ekselansları Reutlingen şehrini ziyaret etme gafletinde bulunurlar. Kır atıyla halkı selamlarken sokaktaki pisliğin içine

Dört Mevsim Bahçeşehir

batmaktan zor kurtulur. Londra'da Fleet Irmağı, dökülen dışkıdan durgunlaşmış, White Friars keşişleri yaktıkları tütsülere rağmen dayanılmaz duruma gelen koku nedeniyle Parlamento'ya şikayette bulunmak zorunda kalmışlardı. Kibar erkeklerin sokakta kadınların sol tarafında yürümesi adeti de lazımlıkların pencerelerden boşaltılması adetinden kalmıştır…

Yeni Çağ ve modern tuvaletlerin başlangıcı

Avrupaʼya yeniçağın gelmesi ile birlikte ilk modern tuvaletlerin temelleri de atılmaya başlamıştı. 1500ʼlü yıllarda Sir John Harinton “Ajax” adını verdiği tuvaleti icat etti. Bu tuvaletin bir diğer ismi de o dönemlerde, “mis kokulu” idi. Sir Johnʼun geliştirdiği tu-

TUVALETE VERİLEN FARKLI İSİMLER Bir de tarih boyunca olduğu gibi buralara günümüzde verilen isimler var. Tuvalet kavramı ayıp kabul edildiğinden, bütün dillerde olduğu Tuvalet gibi, Türkçe'de de her zaman örtTürkçe’de mece bir sözcükle ifade edilmiş, en fazla zaman içinde bu sözcük eskidikçe anlamdaşı yerini yenisi almıştır; Tuvalet, WC, olan kelime Memişhane, Kenef, Ayakyolu, Lavabo, Hela, 100 Numara, Kademhane bunlardan bazıları. Bugün kullanılması hoş olmayan "kenef" sözcüğü, Arapça taraf, yön demektir ve kibar bulunduğu için kullanılmıştı. Yine bir dönem rahatlıkla kullanılan "hela" sözcüğü de Arapça boş, ıssız anlamındaki "hala"dan gelir. "Ayakyolu", tuvaletlerin evin dışında olduğu dönemin sözcüğüdür. "Abdesthane" daha resmilerin, "memişhane" ise daha neşelilerin tercihidir… Yüz numara da dilimize bir yanlışlık ile geçmiş. Eskiden Fransa'da otellerde tuvaletler koridorların uçlarında idi ve odalara tek tek numaralar verirlerken, tuvaletlere numarasız demişler ve 00 olarak işaretlemişlerdi. Fransızca’daki numarasız ile 100 numara kelimesi hemen hemen aynı telaffuz edildiğinden, bizde yanlışlıkla yüz numara olarak yerleşmiştir.. Tarihte yüzyıllardır tuvalet ve temizlik kültüründe batının çok ilerisinde olan ülkemizin bugün altyapı, tuvalet kullanımı konusunda bu kadar geride kalması ise son derece üzüntü vericidir. Kanalizasyon giderlerinin dere ve akarsulara bağlanması, arıtma sistemlerinin kullanılması konusundaki boşvermişlik hem uygarlık hem de çevre sağlığı açısından kesinlikle doğru değildir. Özellikle umumi tuvaletlerin kullanımında hele de pandemi dönemi geçirdiğimiz şu günlerde tuvalet kullanımında da son derece özenli olmak hepimiz için önemlidir.

valet, haznedeki atıkları yıkamak için bir tanktan su bırakan bir yıkama vanasına sahipti. Yani ilk sifonlu tuvalet örneğiydi. İlk kurulumlarından birini de vaftiz annesi Kraliçe Elizabeth I için Richmond Sarayıʼna yaptı. 1700ʼlü yıllarda Avrupaʼda tuvalet gelişiminde adeta bir devrim yaşanmıştı. Çağdaş temizlik kurallarına göre yapılan ilk tuvalet, günümüzdeki klozetlere çok benziyordu. İlk klozet, Alexander Cummings tarafından icat edilmiş ve patenti alınmıştı. Daha sonra Cummingsʼin icadını Joseph Bramah geliştirdi ve günümüzdekine benzer bir hale getirdi. Cummingʼin icadının en önemli parçası, S borusu idi. İlk defa oturaklı tuvaletlerde bu boru, pisliğin içeride birikmesini engelliyordu. Avrupaʼda tuvalet alanında yaşanan bunca gelişmeye rağmen, büyük bir sorun çözülmemiş olarak duruyordu. Tuvalette biriken atıklar nereye gidecekti? Aslında bu sorun, başka medeniyetler tarafından çoktan çözülmüştü. Ancak Avrupa tarafından bilinmiyordu ki, sonradan öğrenilecekti. Avrupaʼdaki doktorlar, o dönemde kullanılan lağım çukurlarının sağlıksız olduğunu söylüyorlar ve yeni bir kanalizasyon sisteminin yapılmasını savunuyorlardı. Çözümü de, diğer medeniyetlerde uygulanan kanal sistemlerinde görüyorlardı. Çözüm başarılı bir şekilde uygulanarak, İngiltere ve Fransa genelinde, geniş kanalizasyon ağları oluşturulmaya başlandı. Bu gelişmelerden sonra, Avrupa genelindeki yüksek ölüm oranlarında da azalma meydana geldi. Dünyanın birçok medeniyetinde olduğu gibi ne yazık ki, kanalizasyon olanaklarından ilk önce zenginler yararlandı. Onsekizinci yüzyılın ortalarına



4mevsimbahcesehir

KAPAK KONUSU doğru cinsiyet ayrımı olmayan tuvaletlerde büyük bir gelişme yaşandı. 1739ʼda Parisʼte tuvaletler, içinde çanakların bulunduğu oturaklar şeklinde tasarlanmıştı ve üzerlerinde bayanlar ve erkekler yazıyordu. Ayrıca bu kutular kapalı bir kabin içine yerleştirilmişti. Uzunca bir süre bu kabinler hem Avrupaʼda, hem de Amerikaʼda kullanıldı. Tabi ki evlerin dışında bir alana inşa ediliyordu. O dönemde tuvaletler ahşap tasarımlardan, pahalı mermerlere kadar birçok yapım alanı buldu. Bu durum ise kişilerin zenginliğinin simgesi haline geldi. Yani zengin olanların tuvaletleri mermer ve pahalı taşlardan, diğer insanların ise ahşaptan ve ucuz malzemelerden yapılıyordu. 1530'lara tarihlenen ve etimolojik olarak "küçük at" anlamına gelen "bidet" (bide) de bu dönemde Paris'te ortaya çıktı. Kraliçe Victoria için altın işlemeli tuvaletin yapım yılı 1859'dur…Tuvaletin aristokrasi için halen eski alışkanlıkla gösteriş konusu olduğunu anlatan son olay, 1883'te Victoria için Thomas Turiferd tarafından ilk seramik tuvaletin yapılmasıdır. Fakat seramik kullanımı, tuvalet tarihinde önemli bir dönüm noktası da olmuştur…

Alaturka Tuvalet ve Türklerde Tuvaletin Tarihi

Biz Türklerde tuvalet ihtiyacının göçebe dönemde herhangi bir çalı kenarında veya su kenarında giderildiğini görüyoruz. Tuvalet hacetinin giderilmesinde çalı kenarlarının ve su kenarlarının tercih edilmesi ihtiyaç giderilirken temizliğe ve gizlenmeye yani utanç duygusuna önem verdiklerini görüyoruz. İslam öncesi Türkler döneminden kalan saray kalıntılarında hamamlara dair iz olması aklımıza tuvaletin de olabileceğini getirmektedir. İslamiyetʼten sonra da Selçuklu dönemiyle başlayan yerleşik tuvalet kültürü Osmanlı döneminde hamamlarla beraber özellikle Avrupalı seyyahlarda temizlik açısından hayranlık uyandıracak safhaya ulaşmıştır. Öte yandan Henry Blountʼun (1634)

Dört Mevsim Bahçeşehir

Dilimizdeki Alaturka tabiri ise aslında Fransızların, Osmanlılara yakıştırdığı bir tabir. Anlamı Türk işi demek.

1883'te Kraliçe Victoria için Thomas Turiferd tarafından ilk seramik tuvalet yapıldı.

“Haftada iki ya da üç kez yıkanmayanlar pis diye kabul ediliyor; su döktükleri ya da başka bir kirli iş yaptıkları zaman, hiç de ilgisi olmayan kısımları da yıkıyorlar” diyerek Türk kültürüyle ilgili alaycı bir ifade kullanmıştır. “Kanuni devrinde bir kaç yıl İstanbulʼda kalan bir İspanyol seyyahı da ʻTürkler, biz Avrupalıların pis olduğunu iddia ederler, İspanyaʼda ömrü boyunca iki defa yıkanmış erkek ve kadın yoktur. Yıkanmak zararlıdır. Çok kişiye zararı dokunduğu görülmüştür. Hele biz alışık olmadığımız için, bize iyi gelmez, üstelik Türkler, hamamlarda lüzumsuz yere çok su harcarlar” diyerek temizlik anlayışını haklı çıkarmaya çalışmış… Dilimizdeki Alaturka tabiri ise aslında Fransızların, Osmanlılara yakıştırdığı bir tabir. Anlamı Türk işi demek. Antik Romaʼda ve diğer medeniyetlerde kullanılan tuvaletlerin gelişmişi, Osmanlı İmparatorluğunda kullanılmış. Bu yüzden Alaturka deyimi, günümüze kadar gelmiş. Hatta Avrupaʼda tuvalet nedir bilinmezken, Osmanlıʼda Tuvalet Vakfı adı verilen bir vakıf kurulmuş. Osmanlılar yalnızca tuvalet ve taharet kavramlarını

geliştirmemişler. Her tuvaletten sonra ellerin temizlenmesi için özel kokular da icat etmişler. Tabi ki yalnızca ellerin temizlenmesi için değil. Tuvaletten sonra insanın üzerine sinen kokuları gidermek için öyle etkili parfümler ve buhurdanlıklar icat etmişler ki, bu kokuların ünü Avrupaʼya kadar yayılmış. Gerçi parfümün icadı Fransızlara isnat edilir. Bir anlamda bu doğrudur. Çünkü Fransızlar tuvalet yaptıktan sonra su kullanmıyorlar, yani bir anlamda nasıl temizleneceklerini bilmiyorlardı. Kötü kokuyu bastırmak adına da parfümü icat ettiler. Yani Osmanlı ile Avrupa arasındaki temizlik kültürü farkı buradan geliyor. Birisi kokuyu bastırmak için, diğeri ise daha güzel kokmak için… Günümüzde satılan parfümlerin üzerine dikkatli baktığınızda, bir yazı gözünüze çarpacaktır. “Ea Du Toilette” Anlamı ise tuvalet suyu demektir. Yani o dönemde büyük ya da küçük dışkı ihtiyacı giderildikten sonra kullanılan su. Aslında koku demek daha doğru olur.I Kaynak: Arkeofili- Kasım 2016 Tarih Kurdu- Şubat 2020 https://www.cafrande.org/ https://yenidenergenekon.com/ www.haberkibris.com https://www.merkezsutesisati.com/https://ww w.dokuzeylul.com/kultur-sanat/tarih-boyunca-tuvalet-h160968.html Bardakçı, Murat, “Sadrazam torunundan helâ tarihi dersleri”, Habertürk, 29.12.2013 Özdemir, Ulaş Salih, “Tarihte tuvalet adabı”, Önce Vatan, 06.03.2017 Horan, Julie L., Tuvaletin Sosyal Tarihi, 1997.



4mevsimbahcesehir

KAPAK KONUSU

Dört Mevsim Bahçeşehir

Dünyayı ikiye bölen temizlik tartışması:

Yıkayarak mı, silerek mi?

Dünya Tuvalet Günü, Dünya Tuvalet Örgütü tarafından 2001 yılında ilan edildi. On iki yıl sonra Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 122 ülkenin katılımıyla Dünya Tuvalet Günü'nü 2013 yılında BM resmi günü olarak ilan etti. Amaç, herkesin sağlıklı tuvalete ulaşmasını sağlamaktır. Birleşmiş Milletler’in açıklamalarına göre 2 milyarı aşkın insan, tuvalet ihtiyacını yeterli şartlarda gideremiyor. Diğer yandan farklı tuvalet alışkanlıkları da var. Dünyanın bir köşesinde normal karşılanan tuvalet alışkanlıkları ise bir başka yerdekileri çok şaşırtabiliyor.

Çok sayıda Batı ülkesinde, tuvalette temizlenme yönteminin, yıkanmak yerine silinmek olması dünyanın birçok yerindekileri hayrete düşürüyor. Su, kağıttan daha iyi temizliyor. Tuvalette suyla temizlenmeyi tercih edenler şu soruyu soruyor: "Elinize bulaşan çikolatalı pudingi sadece peçeteyle mi temizlerdiniz?" Ayrıca tuvalet kağıtları, Antik Yunanların kullandığı seramik parçaları ya da Amerika'ya ilk ulaşan Avrupalıların kullandığı mısır koçanları kadar sert olmasa da, suyun en yumuşak kağıttan bile daha az aşındırıcı olduğu kesin. Birçok ülkenin vatandaşı, çok uzun süredir tuvalete yaptıkları ziyaretleri suyla sonlandırıyor.

'Hijyen emperyalizmi'

Ayrıca bu durum sadece Batılı olmayan ülkeler için geçerli değil. Dünyaya "bide" kelimesini armağan edenler Fransızlar. Bideler, Fransa'da artık giderek gözden düşse de, örneğin İtalya ve Arjantin'de hala yaygın. ABD ve İngiltere de dahil dünyanın büyük kısmı ise hala tuvalet kağıtlarına bağımlı. Mimari tarihçisi Barbara Penner "Tuvalet" adlı kitabında, bu iki ülkenin "çağdaş tuvalet kültüründe diğer ülkelere kıyasla en büyük etkiyi yaptığını" söylüyor. Aslında, Anglo-Amerikan tuvalet eğilimleri, 1920'lerde o kadar yaygınlaştı ki "hijyen emperyalizmi" adı verilmeye başlandı. Ayrıca bu durum sadece Batılı olmayan ülkeler için geçerli değil. ABD ve İngiltere de dahil, dünyanın büyük kısmı ise hala tuvalet kağıtlarına

30

I KASIM 2020

bağımlı. İslami öğreti, temizlik için su kullanımı tavsiye ettiğinden, çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu ülkelerde hala su tercih ediliyor. Su mu, kağıt mı tartışmasıyla yakından ilgilenen biri de, tuvalete karşı kültürel ve tarihi tutumları araştıran, Avustralya hükümetinden proje müdürü Zul Othman. Othman'ın araştırması, bazı Müslüman Avustralyalıların Batı tarzı tuvaletlere adapte olduklarını ve hem tuvalet kağıdı hem de bir maşrapa

kullandıklarını gösteriyor. Ancak bu temizlik anlayışı, sadece Müslümanlarla sınırlı değil. Mumbaili veri mühendisi Ashtha Garg, son iki yıldır San Fransisco'da yaşıyor ve tuvaletine bir tas alabilmek için aramadık yer bırakmadığını anlatıyor. Nihayetinde aradığını, bir Hintlinin dükkanında bulmuş. "Bazı Hintliler, tuvalet kağıdına uyum sağlamış, ancak benim gibi bir çoğu, hala suyu tercih ediyor" diyor ve ekliyor: "ABD'de bir Hintli arkadaşımı her ziyaret ettiğimde, tuvaletinde ya bir plastik su şişesi ya da maşrapa olduğunu bilirim." Ashtha Garg da tuvalet kağıdını kafa karıştırıcı bulmuş. "Klozete atıp atmayacağımı bilemedim" diyor. Maliyeti ve çevreye verdiği zarara ek olarak, "Tuvaletleri tıkıyor. Her dört tuvaletin birinde tesisat sorunu var gibi geliyor bana" diye de ekliyor. Müzisyen Kaiser Kuo da ikili bir çözüm benimsemiş. 3 yıl önce Pekin'den ABD'ye taşındığında, bazı Çinli alışkanlıklarını korumuş ve ABD'de yeni alışkanlıklar edinmiş. Çocuklarının, yılda kişi başına 141 adet tuvalet kağıdıyla, bu alanda dünyanın en büyük tüketicisi olan ABD'de ne kadar çok tuvalet kağıdı kullandığına şaşırmış. Kuo'nun ailesi şimdi daha az tuvalet kağıdı kullanıyor ve bunu klozete atılabilen ıslak mendiller takip ediyor. Birçok kültürün yüzyıllardır bildiği gibi, su daha iyi temizliyor. I Kaynak: https://www.sondakika.com/ https://t24.com.tr/ - wikipedia.com



4mevsimbahcesehir

SAĞLIK

Dört Mevsim Bahçeşehir

Tuvalet yoluyla bulaşan hastalıklar Tuvalet ve kanalizasyonun insan yaşamında yerini alması çevre temizliği ve insan sağlığı açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Ancak kendi tehlikesini de beraberinde getirmektedir” diyen Medicana International İstanbul Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Cengiz Uzun konu ile ilgili bilgiler verdi. Mikroplar hava yolu, temas yolu, ara kaynak veya vektör aracılığıyla bulaşır. Tuvaletlerde tüm bu yollar ile mikroorganizmalar bulaşabilir. Solunum yolu ile bulaşan bir mikrop ile hasta olan kişinin tuvaleti kullandığı sırada mikrobu havaya saçması ile tuvaleti kullanan diğer kişilere bulaştırabilir. Etrafa saçılan mikrobu dokunarak alabiliriz. Dışkı ile bulaşan hastalık yapıcı mikroorganizmaları el hijyenine uymaz isek etrafa bulaştırabiliriz. Yine etraftan temas ile bu mikrop diğer kişilere bulaşabilir. Ayrıca sinekler etraftan mikropları başka yerlere taşıyabilir. Dışkı ile bulaşan hastalıkların başında; G Tifo, G Basilli dizanteri, G Amipli dizanteri, G Kolera, G Hepatit A, G Mikrobik ishaller gibi hastalıklar gelmektedir. Sindirim yolu ile bulaşan infeksiyonlar hijyen koşullarına uyulmaması sonucu infekte kişilerin dışkıları, bazen de idrarları ile atılan etkenlerle bulaşmış su ve besin maddelerinin alınması sonucu da oluşabilir. Bu hastalıklarda en sık görülen belirti ishaldir. Karın ağrısı, bulantı ve kusma eşlik edebilir. İshal ve kusmaya doğrudan mikroorganizmalar sebep olabileceği gibi bu mikroorganizmaların salgıladığı maddeler (toksinler) ile de olabilir. Ateş, iştahsızlık ve hâlsizlik olabilir. Aşırı susuzluk

hissi, vücuttan fazla miktarda su kaybedildiğini gösterir. Bazı durumlarda ishal kanlı olabilir (dizanteri). Salmonella ishali, tifo dışı Salmonella bakterilerinin neden olduğu, kramp şeklinde karın ağrısı, ateş, bulantı, kusma ve ishalle seyreden infeksiyon hastalığıdır. Salmonellaʼların 2000ʼden fazla serotipinden “salmonella typhi” hariç diğerleri salmonellozise neden olur. Etken barsakta enterotoksin üreterek hastalığa neden olur. Tifo, Salmonella typhiʼnin neden olduğu uzun süren ateş, döküntü ve akyuvarlarda azalma ile karakterize sindirim sisteminin infeksiyon hastalığıdır. Hepatit A, tüm dünyada görülen ve bilinen en eski hastalıktır. Halk arasında sarılık diye adlandırılır. Hepatit Aʼda belirtiler iki dönem şeklinde ortaya çıkar. Sarılık öncesi dönem (preikterik dönem): Virüs, sindirim sistemi ile alınır. İnce bağırsak epitel hücrelerine yerleşip çoğalır. Bulantı, kusma, iştahsızlık, hâlsizlik, baş ve karın ağrısı ile yağlı yiye-

Medicana International İstanbul Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Cengiz Uzun

ceklere karşı tiksinme görülür. Bu dönemde idrar koyu çay rengindedir. Hepatit A hastalığının en tipik belirtisidir. Sarılık dönemi (ikterik dönem): Sarılık öncesi dönemde görülen belirtilerde geçici iyileşme görülür. G Ateş düşer, iştah açılır, hâlsizlik azalır. Göz akında sararma görülür ve daha sonra tüm vücuda yayılır. G Bu durum 3-4 hafta devam eder. Koleraʼda pirinç suyu görünümünde ishal, en önemli belirtisidir. Akut dönemde şiddetli kusma, bulantı ve su kaybı vardır. İkinci tipik belirtisi, çamaşırcı kadın elinde cilt kuru ve buruşuktur. Tansiyon düşer, şok ve ölüm gelişir. Kolerada ateş yoktur. Hâlsizlik, ses kısılması, elektrolit kaybına bağlı hızlı kilo kaybı, dehidratasyon, idrar azalması ya da kesilmesi, şok ve böbrek yetmezliği gelişir. Kas krampları, kanlı dışkı da görülür. Günlük dışkı sayısı 15-30 kadardır. Umumi bir tuvaletteyken hiçbir şeye dokunmamaya çalışmalıyız, ya da çok zorundaysak bu en asgari seviyede olmalıdır. Oturmadan önce tuvaleti kâğıtlarla kaplamalıyız. Dokunmak zorunda kaldığımız musluk gibi yerlere kâğıt havlu ile dokunmalıyız. Ellerimizi en az 30 saniye boyunca su ve sabun ile yıkamalıyız. Ellerimizi yıkadıktan sonra herhangi bir yere dokunmamalıyız. I



EĞİTİM

Türkiye’de uzaktan 2 eğitimde fırsat eşitsizliği Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD), COVID-19 Salgınında Eğitim 2020 başlıklı raporu, ülkelerde giderek derinleşen fırsat eşitsizliğinin eğitim alanındaki yıkıcı etkisini gösteren verilere sahiptir. Örneğin, Mardin’e bağlı Mazıdağı ilçesinde EBA’yı aktif kullanan öğretmenlerin oranı %84,3’tür. Öğrenciler için bu oran %15,5’tir. Mardin ili genelinde EBA’yı aktif kullanan öğretmenlerin oranı ise %80,9, öğrencilerin oranı ise %22,2’dir. Dijital eğitim platformu EBA’nın kapsayıcılık açısından da iyileştirilmesi gerekiyor. Bu rapor kapsamında görüşünü aldığımız öğretmenler, EBA’ya girişte görsel kod kullanımının özel gereksinimli öğrencilerin velilerinin ve öğretmenlerin platforma girişte problem yaşamasına neden olduğunu belirttiler. EBA’ya girişte TC kimlik numarasının istendiğini belirterek mülteci çocukların EBA’ya erişiminin engellendiğini eklediler. 1) Sosyoekonomik durumu iyi olmayan düşük gelirli, yoksul aile çocukları, tarım işçisi çocuklar, anadili farklı olan çocuklar ve dezavantajlı gruplar uzaktan eğitime ulaşamamış, sistemin dışında bırakılmışlardır. 2) Kısıtlı imkânlarla uzaktan eğitime erişim sağlayabilen, ailenin ortak cep telefonunu kullanan çocuklar da bu süreçte internet erişimi, uygun zaman ve mekân olmayışı gibi nedenlerle eğitim haklarından mahrum edilmiştir. 3) EBA üzerinden yürütülen canlı derslere katılım, birçok okulda %15-20 dolaylarında kalmıştır. Öğrencilerin dersleri izlemek için gerekli teknolojik donanım ve internetten yoksun olmaları eşitsizliklere yol açmış, anayasal bir hak olan eğitim hakkı kullanılamaz hale gelmiştir. 4) Canlı ders uygulamalarında EBA alt yapısının yetersizliği, sistemin sürekli çökmesi gibi sorunların yanında öğretmenlere aynı derste 1’den fazla sınıf atamasının yapılması öğrenci sayısının 100’leri bulmasına hatta özellikle kalabalık sınıflarda 100’ü geçmesine neden olmuştur. Pedagojik olarak bu kadar öğrenci ile aynı anda ders işlemek, öğrencilere söz hakkı tanımak mümkün değildir.

34

I KASIM 2020

5) Öğretmen ve öğrenci arasında ders an-

latımı sırasında hiçbir etkileşim ve iletişim olmamasından dolayı EBA TV’de yayınlanan dersler, pedagojik açıdan ve öğrenmenin gerçekleşmesi açısından amacına ulaşmamıştır. Öğrenciler kayıtlı videoları izlemekten sıkıldıklarını, çoğunlukla takip etmediklerini, yarım bıraktıklarını belirtmişlerdir. 6) Pandeminin yarattığı kaygı ve strese, eğitime erişememe ve uzaktan eğitimde yaşanan sorunlar da eklenmiş ancak bu sorunların çözümüne dair yeterince psikolojik danışmanlık ve rehberlik hizmeti sunulmamış; bu konuda gerekli yönlendirmeler yapılmamıştır. Kendileri de kaygı ve stres altında olan öğretmenler, bu süreçte öğrencileri ile iletişimde kalmak, onların okulla ve eğitimle bağlarının kopmasını önlemek için kendi buldukları yöntemlerle mücadele etme yoluna gitseler de, bu alanda uzman desteği bulamamışlardır. 7) Gerek canlı derslerin planlamasında, gerekse EBA TV yayınlarında çocukların sosyal-toplumsal gelişimine, bireysel ilgi ve yeteneklerine yönelik hiçbir çalışmaya yer verilmemiştir. Spor, sanat, müzik dersleri yok sayılmıştır. Okuldan uzak kalan öğrencilerin sosyalleşme ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik çalışmaların olmaması, pedagog desteği sağlanmaması çocukların bu süreçte telafisi imkânsız zararlar görmesine neden olmuştur. 8) EBA’dan kaynaklanan güvenlik sorunları nedeniyle canlı dersler süresince kameraların kapalı olması öğretmen-öğrenci iletişimini ve sınıf içi etkileşimi imkânsız hale getirmiştir. Dersler interaktif biçimde işlenememiştir. 9) Uzaktan eğitim sürecinde devam zorunluluğunun olmaması ve ölçmedeğerlendirme yapılmaması öğrenci katılımı üzerinde olumsuz rol oynamıştır. 10) EBA’ya girişlerin sabah saatlerinden itibaren sorunlu olması nedeniyle öğrencilerin sistemi kullanmaktan vazgeçtiği gözlemlenmektedir. 11) MEB’in online eğitimi maalesef büyük bir gafla başlamış ve ortaokul öğrencilerine Adnan Menderes’in asılmasını konu alan bir video gösterilmiştir. Bakanın yakın çalışma ekibinde, küçüklere idamla ilgili bir

videonun gösterilmesinin yanlış olacağını düşünemeyen üst düzey yöneticilerin bulunması Bakan BATUHAN NAR adına ve EĞİTİM UZMAN I eğitim sistemimiz adına vahim bir durumdur. 12) 8. sınıf öğrenci ve velileri hala MEB’in sınav tarihini beklemektedir. 13) Birden fazla çocuğu olan aileler derslerin çakıştığı ve çocukların takip edemediğini bildiriyor. Televizyon üzerinden yapılan yayınlarda ise ders aralarına konan egzersiz çalışmalarına ‘Ara Nağme’ ile ilahi dinletilmesi de bazı ailelerde rahatsızlık oluşturmaktadır. 14) 17 Milyon öğrencinin kullandığı sistemin kendisini ölçekleyemediği görülmektedir. İlk haftadan EBA Online çökmüştür. 15) Özel okulların öğrencileri daha kapsamlı ( Daha çok çevrim içi ders, daha çok iletişim ve sanat-spor dersleri alırken devlet okullarında okuyan öğrenciler bunların hiç birinden faydalanamayarak fırsat eşitsizliği artmıştır. 16) Engelli Çocuk Hakları Ağı (EÇHA) tarafından yayımlanan Covid 19 (Pandemi) Sürecinde ‘Özel Gereksinimli Çocukların ve Ailelerinin İhtiyaçlarını Belirlemeye Yönelik’ Eğitim Analiz Raporu’nda konuyla ilgili çarpıcı veriler bulunuyor. Örneğin, ankete cevap veren ailelerin %61’i çocukların örgün eğitime erişebilme olanaklarının ve erişebildikleri kaynakların olmadığını belirtiyorlar. Çocukların yarıdan fazlası pandemi sürecinde hiçbir kaynağa ulaşamıyorlar, eğitimlerini alamıyorlar. Aileler ağırlıklı olarak örgün eğitime erişilemediğini, EBA TV’de çocukların gereksinimlerine uygun eğitim programları olmadığını ve EBA TV’nin yetersiz olduğunu paylaşıyorlar.


4mevsimbahcesehir Dört Mevsim Bahçeşehir

UZAKTAN EĞİTİMDE ÖĞRETMEN SORUNLARI

1) Eğitim Sen tarafından öğretmenlerle yapılan ankette, öğretmenlerimizin yaklaşık %90’ı uzaktan eğitim süreci içinde görev aldıklarını bildirmişlerdir. 2) Bu öğretmenlerden %65’i 10 saatten fazla uzaktan eğitim dersi verdiklerini ifade etmişlerdir. Bu öğretmenler tarafından yürütülen canlı derslere, sınıf mevcutlarının yarısından fazlasının katılmadığı görülmüştür. Canlı derslere katılan öğrencilerin %70’ten fazlası derslerde sadece dinleyici konumunda kalmışlar, ders süresince ses ve kameraları kapalı tutulmuştur. 3) Öğretmenlerin yaklaşık %93.8’i uzaktan eğitimin verimli olmadığını ifade etmişlerdir. MEB tarafından öğretmenlere uzaktan eğitime dair eğitim verilmemiş; teknik destek sağlanmamıştır. 4) Öğretmenlerin uzaktan eğitim konusunda daha önceden bir deneyiminin olmaması, bu süreçte MEB’in sunduğu dijital teknolojinin yeterli olmaması, süreci planlayacak ve yönetecek uzman bir ekibin olmaması da yaşanan sorunlardan bir diğeridir. 5) Yüz yüze eğitime kıyasla çok daha sınırlı olan uzaktan eğitimde ve canlı derslerde, örgün eğitimde uygulanan müfredatın aynısı verilmeye çalışılmış; müfredatta bir seyreltme ve azaltma yoluna gidilmemiştir. 6) Müfredatla paralel olarak ders kitapları da uzaktan eğitime uygun olmadığından canlı derslerde normal ders kitaplarının kullanılması sorun yaratmıştır. Etkileşimli kitapların yokluğu, uzaktan eğitime uygun basılı ve dijital materyallerin yetersizliği gibi sorunlar süreci daha da zorlaştıran etkenler olmuştur. 7) Öğretmenlere dağıtılan tabletlerin ancak %13’ü kullanılıyor durumdadır. “Tabletimi hiç kullanmıyorum” diyen öğretmen oranı % 87’dir. 8) Söz konusu yazılımları kullanan öğretmenlerin doğabilecek hukuki sorunlardan sorumlu olup olmadıkları şüphelidir. 9) (MEB) tarafından tüm öğretmenler idari izinli sayılmış ve bu şekilde ekonomik olarak kayıp yaşanmasının önüne geçildiği savunulmuştu. Ancak ücretli öğretmenler, mevzuat gerekçe gösterilerek, bu kapsamın dışında tutuluyor. MEB bünyesinde 80 bin civarında, girdikleri ders saati karşılığında maaş alan ücretli öğretmen bulunuyor. 10) Canlı ders saatleri planlamasında öğretmenlerin özel hayatları ve kişisel yaşamları, çocuk ve gençlerin gelişimleri göz önüne alınmamış; çok geç ya da çok erken saatlere ders ataması yapılmıştır. Öğretmenlere atanan öğrencilerin haftalık değişmesi devam, takip ve öğretmen-öğrenci etkileşimini imkânsız hale getirmiştir. Yine derslerin atandığı günlerin ve saatlerin sabit olmaması sorun yaratmıştır. KASIM 2020 I

35


EĞİTİM UZAKTAN EĞİTİM SORUNLARINA ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

1) Öğretmen, öğrenci ve velilerin psikososyal desteğe erişebilmeleri bu sürecin en kritik adımı olacaktır. Bunun için, MEB’in geliştirildiğini paylaştığı psikososyal destek kitine erişimin yanı sıra uzmanlara erişim olanağı da sağlanması sürecin daha sağlıklı ilerlemesine yardımcı olacaktır. 2) Uzaktan eğitim sürecindeki yayınların, EBA web sitesinde paylaşılan materyallerin içeriği çocuk hakları temelinde, çocukların gelişimsel özelliklerine uygun, “çoğulcu” ve “kapsayıcı” olmalı; endoktrinasyondan arındırılmış biçimde, “çocuğun yüksek yararının gözetilmesi” ilkesi doğrultusunda hazırlanmalıdır. 3) Psikolojik olarak zorlayıcı bu süreçte eğitimin içeriği çocuk hakları temelinde gözden geçirilmelidir. Pedagojik bakımdan ve çocuk hakları temelinde sorun teşkil eden içeriklere maruz kaldıkları durumlarda ise bunun çocuklar üzerindeki etkisi değerlendirilmeli, onarım süreçleri hızla uygulanmalıdır. 4) Halihazırda özel gereksinimi olan öğrencileri ve öğretmenleri kapsamayan uygulamanın özel gereksinim gözetilerek düzenlenmesi de önceliklendirilmelidir. 5) İnternet erişimi olmayan öğrenciler tespit edilerek erişiminin gerçek anlamda sağlanması, eğitimde fırsat eşitliği anlamında bir zorunluluktur. EBA destek noktalarının göstermelik olmaması, orada kullanılan kulaklık, fare, bilgisayar, mikrofon gibi ekipmanların hijyeninin sağlanması gerekmektedir. Ayrıca EBA destek merkezlerinden faydalanacak öğrencilerin durumları dikkate alınarak canlı derslerin saatleri planlanmalıdır 6) Uzaktan eğitim yatırımları için MEB bütçesine ilave pay aktarılması ve tüm kullanıcılara ücretsiz internet, ihtiyacı olan öğrenci ve öğretmenlere bilgisayar, grafik tablet gibi ekipmanların temin edilmesi gerekir. Özellikle sayısal grup dersleri için grafik tabletin olmazsa olmaz ekipmanlardan oluşu ve öğretmen için temininin ekonomik anlamda zor olması nedeniyle bunun MEB tarafından karşılanması ya da bununla ilgili destekte bulunulması gerekir. Aksi halde canlı dersler matematik ve fizik gibi dersler için verimsiz olacaktır. 7) Olabildiğince yetenekli ve istekli öğretmenlerin seçilmesi, bunların donatılması ve eğitilmesinin ardından iyi bir planlamayla seyreltilmiş ve uzaktan eğitime uyarlanmış içeriklerle interaktif uzaktan eğitim yapılmalıdır. Tüm bunlar için eşgüdüm gerekeceğinden uzaktan eğitim merkezi (MEB–UZEM) kurul36

I KASIM 2020

malıdır. Liyakat esasına göre atamalar yapılmalıdır. 8) Uzaktan eğitime uyumlu basılı materyaller (defter, kitap gibi) eş zamanlı olarak öğrenciye sunulmalıdır. 9) Özellikle göçmen ailelerin çocukları, anadili Türkçe olmayan öğrenciler, özel eğitim gereksinimi olan öğrenciler başta olmak üzere, tüm kesimlerin özellikleri dikkate alınarak içerikler ve kullanılacak materyaller yeniden oluşturulmalıdır 10) EBA platformu daha kullanışlı bir tasarıma kavuşturulmalı ve Öğrenme Yönetim Sistemi (ÖYS) işe koşularak öğrencinin devamsızlığı, yaptığı ödevler, yaptığı sınavlar ve başarı grafiklerinin yer aldığı öğretmen, veli ve öğrenciye açık bir tasarıma kavuşturulmalıdır. 11) Uzaktan eğitim verecek öğretmenler gerçek anlamda uygulamalı bir eğitimden geçirilmeli, canlı uzaktan eğitim ortamı ile yüz yüze sınıf ortamındaki eğitim arasındaki farkların iyi kavratılması ve motivasyon açısından öğrencilerin güdülenme yol ve yöntemleri hakkında bilgi verilmelidir. 12) Ölçme değerlendirme standardı belirlenmeli ve öğrencinin kazanımlara ulaşma başarısı ile uzaktan eğitimin verimliliği test edilmelidir 13) Ders saatlerinin planlaması daha işlevsel yapılmalıdır. 14) Veli ve öğrencilere yönelik uzaktan rehberlik ve psikolojik destek birimleri kurulmalıdır. 15) Basit teknoloji ve düşük bant genişliği ile çalışan uygulamalar kullanılmalıdır 16) Canlı uzaktan eğitimde öğrencilerin güvenlikle ilgili sorunu çözülememiş ve bu nedenle MEB tarafından ses ve kameraların kapatılmasının önerilmesiyle canlı ders tek taraflı videoya dönüşmüş, bu da etkileşimi yok etmiştir. Oysaki canlı uzaktan eğitimin en önemli ögesi karşılıklı etkileşimdir. Bu etkileşim öğrenciyi motive ederek dersten kopmamasını sağlar 17) Uzaktan eğitimde yüz yüze eğitimden farklı olarak her ders için ayrı bir içerik hazırlanması ve planlanması gibi farklı bir ön hazırlık evresi (ders saatinin iki katı kadar) bulunmaktadır. Bu nedenle, uzaktan eğitim yapacak öğretmenlere ek ödeme yapılmasının motivasyonu arttıracağı ve uzaktan eğitim için özendirici olacağı da göz önünde tutulmalıdır.

18) Öğretmenlerin birbirleriyle rekabet etmesini hedefleyen ve öğretmenlere puan veren sistem acilen kaldırılmalıdır. 19) Bazı üniversitelerimiz ellerindeki dizüstü bilgisayarları öğrencilerine vermişlerdir. Bu, doğru fakat devamı gelmesi gereken ve tüm üniversitelere yaygınlaştırılması gereken bir adımdır. 20) 2019 yılı 3.çeyrek göstergelerine göre Türkiye’de sabit geniş bant penetrasyon oranı % 17,2, mobil geniş bant penetrasyon oranı %76,8’dir. Bu durum internet temelli Eğitim Bilişim Ağı (EBA) sisteminden kırsal kesimler başta olmak üzere öğrencilerimizin önemli bir kısmının yararlanamayacağını göstermektedir. Bu süreçte dezavantaj yaşanmaması için interneti olmayan veya sınırlı olan ailelere internet imkânları sunulmalıdır. 21) 2011 yılından itibaren üzerinde çalışılmaya başlanan FATİH projesinin aradan 9 yıl geçmiş olmasına rağmen altyapı sorunlarının hala bitmemiş olduğu gözlemlenmektedir ve acilen bitirilmelidir. Bu projeden vazgeçildi ise gerekçeleri ile birlikte kamuoyuna bilgi verilmelidir. 22) Sadece 3 kanalda yapılan yayınlar daha fazla kanaldan yayınlanarak, internet altyapısına sahip olmayan birden fazla öğrencinin olduğu evlerde kolaylık sağlanmalıdır. 23) Bir öğrencinin derslerde izlediği standart kalitedeki bir video (480p) operatörlerin hediye ettiği 6 ile 8 GB internet kapasitesini 6 günde bitirecektir. Eğer kalite HD seviyesine getirilirse bu süre ancak 2-3 gün kadar olacaktır. Yüksek hızlı bağlantı parasız olmalı ve hızla yaygınlaştırılmalıdır. I KAYNAKLAR: Eğitim İzleme Raporu 2020 - ERG Eğitim Sen Uzaktan Eğitim Çalıştayı 4 Eylül 2020 Sonuç Raporu Salgın Süreci Eğitim Politikalarındaki Sorunlar ve Çözüm Önerileri Covid 19 (Pandemi) Sürecinde ʻÖzel Gereksinimli Çocukların ve Ailelerinin İhtiyaçlarını Belirlemeye Yönelikʼ Eğitim Analiz Raporu Evrensel Gazetesi: https://www.evrensel.net/haber/400076/egitim-sen-uzaktan-egitim-hem-ogretmenlerhem-de-ogrenciler-icin-esitsizlik Türkiyeʼde Koronavirüsün Eğitime Etkileri – II - ERG Eğitim Sen Uzaktan Eğitim Çalıştayı Eylül 2020 Sonuç Raporu


ÖZEL BAHÇEŞEHİR NESLİN DEĞİŞEN SESİ ANAOKULU / İLKOKULU / ORTAOKULU

+ 90 2 12 60 7 31 31 nds@ilkokul.nds.k12.tr www.ilkokul.nds.k12.tr


4mevsimbahcesehir

EĞİTİM

Dört Mevsim Bahçeşehir

Eğitim yazarımız Batuhan Nar'ın “Yeni Okul” isimli kitabı çıktı

Ütopik, zamansız ve fantastik Dergimizde yıllardır eğitim yazıları ile yer alan Batuhan Nar'ın, 'Üstün'e Titre', 'Kalbim Fırtına Biçer' adlı kitapları sonrası 3. kitabı 'Yeni Okul' geçtiğimiz ay raflarda yerini aldı. Biz de yazarımız ile yeni kitabı hakkında sohbet ettik… Klasik bir soru ile başlayalım. Batuhan Nar kimdir? 1990 yılında Elazığʼda doğdum. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimini burada tamamladım. Küçük yaşlarımdan itibaren kitap okumayı ve kitap yazmaya çalışmayı çok severdim. Öyle ki mesleğime giden yol ayrımımı da bir kitap çizdi. Ölü Ozanlar Derneği isimli kitap ve kitabın film uyarlaması sınıf öğretmenliği bölümünü seçmemde rol oynadı. Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği Bölümüʼnden 2012ʼde mezun oldum. Özel bir okulda üstün zekâlı ve yetenekli çocuklarla çalışmaya başladım. Özel çocuklarla buluşmam bu alanda yüksek lisans yapmam fikrini doğurdu. İstanbul Aydın Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsüʼnden, “Üstün/Özel Yetenekli Öğrencilere Yönelik Destek Eğitim Odası Uygulaması: Sınıf Öğretmenlerinin Öz Yeterlikleri ve Görüşleri” teziyle 2017 yılında mezun oldum. 7 yıllık öğretmenlik hayatımın ardından 2019 yılından itibaren ALKEV Özel Okullarıʼnda müdür yardımcılığı yapıyorum.

Üçüncü kitabınız, hayırlı olsun. Peki sizi yazmaya yönlendiren şey nedir?

Teşekkür ediyorum. Yazmaktan ziyade üretmek kavramında ele alacak olursak ben duyguların düşüncelerden daha çok motive ettiğine inanıyorum. Tam olarak şu beni yazmaya yönlendirdi diye bir şey diyemiyorum. Üç kitabımda da ortak nokta duygular ve üretme tutkusu diyebilirim. İlk kitabım bir şiir kitabıydı. Lise ve üniversite yıllarında yazdığım şiirler toplumsal - sosyal şiirlerdi. Yaşadığım muhtemel haksızlık, eşitsizlik, aşk veya sevgi hangi duygu varsa onlar yazdırdı o kitabı. İkinci kitabım bir eğitim-araştırma kitabıydı. Zaten yüksek lisans tezimin ko-

38

I KASIM 2020

nusu olan özel yetenekli çocukların eğitimini tezimden kitaba çevirerek aile ve öğretmenlerle buluşturdum. Yine toplumsal fayda duygusu etkendi bu kitabı yazmamda. Son kitabım bir çocuk hikâye kitabı. Aslında tam bir ütopik kurgu diyebiliriz. Çünkü herhangi bir zaman dilimi yok. Fantastik maceralar… Bu kitap da yine vefa duygusu ile yazılmış bir hikaye… ‘Yeni Okul’ kitabı nasıl ortaya çıktı? Bize biraz bahseder misiniz?

İsmet İnönüʼnün bir sözü vardır; “Bütün askeri ve siyasi hayatımdaki vazifelerin hiçbirini kaale almadan diyebilirim ki, öldüğüm zaman Türk milletine iki eser bırakmış olacağım. Biri Köy Enstitüleri, öbürü çok partili hayattır.” Şimdi tabi bunu diyen İnönü farklı sebeplerden ötürü bu kurumların kapatılması sürecini başlatan kararı da vermiştir. Ortaokul yıllarımdan beri araştırdığım, merak ettiğim, okuduğum her kaynakta beni heyecanlandıran Köy Enstitüleri, 1940ʼlı yıllarda 100 yıl ötesinin eğitim sistemini yaşatmış bu topraklara. Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguçʼun önderliğinde çağ ötesi bir eğitim modeli uygulanıyor bu topraklarda. Şu an Köy Enstitülerini anlatacak değilim burada. Zira yazılmış yüzlerce kitap, binlerce tez ve makale var ve hala yazılmaya devam ediyor. Şimdi böyle bir kurumun yok oluşunu

görmek, bu kurumları gelecekte yeniden kurma hülyaları görmek benim için eğitim fakültesi döneminde bir öğretmen adayı olarak mistik bir duyguydu. Oğlu Can Yücelʼin dediği gibi çağın güzel gözlü maarif müfettişi Hasan Ali Yücel -ki bana göre Atatürkʼü en iyi anlamış devlet adamıdır.– bence Türkiye Cumhuriyetiʼnin ilk ve tek Milli Eğitim Bakanıdır. Bu kurumları örgütleyen ve köy köy gezen İsmail Hakkı Tonguç da bu işin mimarıdır. Eğitim sistemimizin sıkıntılı olduğu bu dönemde 40ʼlı yıllara bakarak iç çekmek trajik bir durum tabii ki. İşte ben bu tutkuyla 2015 yılında yazmaya başlayacağım yüksek lisans tezimin konusunun üstün zekalı çocukların eğitiminde Köy Enstitüleri modeli gibi bir çalışma olmasını istemiştim. Bu karardan sonra iki tez danışmanı değiştim. Danışmanlar çeşitli sebeplerden bu tezin konusunun zor olduğunu ve geçmişte yaşanmış bir olay olduğunu vb. sebeplerle olamayacağını söyleyerek vazgeçtiler. O gün Köy Enstitüleri ile ilgili muhakkak bir çalışma yapacağımı söylemiştim kendime. Bu karar zaman içinde akademik bir çalışmadan hikâye kitabına dönüştü. Çünkü Köy Enstitüleri Türk aydınlanma hareketinin yarım kalan bir öyküsüydü. Bu öykü en azından bir hikâye kitabında mutlu sonla bitmeliydi. Bu yüzden 2018 yılında kaleme aldığım hikâye 2019 yılında tamamlandı. Tabii pandemi nedeniyle malum süreçlerden Ekim 2020 de yayınlanmış oldu. Kitapta köy enstitüsü mezunu bir öğretmenin, görev yaptığı her okulda yaşattığı başarılar sayesinde dünya barış ödülünü alma yolculuğu anlatılıyor. Yani “Ya devam etseydi?” sorusuna vicdanlarda bir cevap arıyor kitap. Son olarak okuyucularımız kitabınıza nasıl ulaşabiliri?

Kitaba tüm kitapçılardan ve Kitapyurdu, İdefix, D&R başta olmak üzere birçok online satış mağazalarından tedarik edebilir okuyucularımız. I



COVID-19

Türkiye'deki Güncel Durum 06/11/2020 Saat 18:16 itibariyle https://covid19.saglik.gov.tr/

Dünya’daki Güncel Durum 06/11/2020 Saat 18:16 itibariyle www.haberler.com/koronavirus



DOĞAL YAŞAMIN SIRLARI

KALORİSİ KÜÇÜK FAYDASI Brokoli ülkemizde son 15-20 yıldır tanınmaktadır. Halbuki, Bizans döneminde Anadolu’da ve Akdeniz Bölgesi’nde özellikle yetiştirilmiş bir sebzedir. Brokoli, karnabaharın yeşiline benzeyen gerçek bir C vitamini deposudur. Orta büyüklükteki brokoli günlük C vitamini ihtiyacımızın tam iki katını, A vitamini ihtiyacımızın ise yüzde 15’ini karşılar. Brokolinin lifli yapısı ve içerdiği beta karoten sağlıklı bir bağırsak florası için vazgeçilmez birer takviyedir. Derleyen: Hatice Gülçür İnanç

Kimilerinin bayılarak yediği, kimilerinin ise hiç sevmediği brokolinin sağlığa sayısız faydası olduğunu biliyor muydunuz? Çiğ, haşlanarak, yemeği yapılarak ya da salata olarak tüketilen bu ağaç şeklinde sebze beyinden karaciğere, kalpten kemiklere karşı vücudumuzun her bölgesini ayrı ayrı koruyor. İşte brokolinin bilinmeyen faydaları..." Kansere karşı korur Evet, yanlış duymadınız. Brokoli, A, C, E vitamini ve karotin barındırıyor. Antioksidan bakımında da zengin olan bu sebze, hücreleri serbest radikallere karşı koruyor. Brokoli çok çeşitli etkin maddeler içeren bir sebzedir. Brokolinin tohumundan yeni çıkmış olan brokoli filizleri, diğer sebzelere göre 50 kat daha fazla sülforafan taşıyor. Sülforafen ise kanserli hücrelerin büyümesini engelleyip onları öldürebiliyor. Kadınlarda meme, erkeklerde prostat kanserine karşı koruyucu ve önleyici gücü olan bu etkin madde sulforafenʼdir. Vücudu temizler Brokoli, güçlü yapısı ile vücuttaki istenmeyen kimyasal-

40 I KASIM 2020

ları ortadan kaldırır.

Kemik ve dişlerinin gelişimine fayda sağlar K vitamini kaynağı olan

brokoli, kemiklerin mineral yoğunluğunun korunmasında önemli bir rol oynar. Bu vitamin, kalsiyumla birlikte dişlerinizi de korumanıza yardımcı olur. Kalp dostu Kan damarlarını güçlü tutarak, kalp hastalıklarına karşı kalkan olur. Araştırmalara göre brokoli tüketimi, kalbin kan pompalama yeteneğini geliştiriyor. Ayrıca, lifli olduğu için kolesterol seviyelerini düzenler ve kalp krizlerini önler. Karaciğeri korur Uzmanlara göre, brokoli karaciğer kanserini önlüyor, hatta tedavisine yardımcı oluyor. Haftada 4 porsiyon brokoli tüketmek, karaciğer sağlığınızda harikalar yaratabilir. Kilo kaybına yardımcı olur Brokoli, kalorisi düşük bir sebzedir. Eğer diyet yapıyorsanız, brokoli beslenme listenizin olmazsa olmazları arasında yer almalı. Aynı zamanda önemli bir lif kaynağı da olan brokoli, sizi uzun süre tok tutar. Metabolizmayı hızlandırır Brokoli, içindeki kalsiyum, lif ve C vitamini sa-

yesinde metabolizmayı hızlandırır. Hamileler için çok faydalı Hamilelik sırasında doğru beslenme, kadınların hayatında herhangi bir döneme göre çok daha önemlidir. Brokoli de hamile kadınların tüketmesi gereken besinler arasında yer alır. Hamile kadınlarda osteoporozun önlenmesine yardımcı olurken, bebeklerde ise beyin hasarını önler. Cinsel sağlığı geliştirir Araştırmalara göre folat, sperm üretimini artırma özelliğine sahip. Brokoli ise bolca folat barındırıyor. pH seviyesini dengeler Brokoli bir alkali besindir ve bu özelliği ile vücudun pH seviyelerini dengelemeye yardımcı olur. Yaşlanmayı geciktiriyor Antiaging etkisi de bulunan brokoli, enerjiyi artırır, yaşlanma sürecini hızlandırma eğiliminde olan serbest radikallerle savaşır. C vitamini ayrıca cilt elastikiyetini artırır ve kırışıklıkları azaltarak kollajen üretimine katkıda bulunur. Dökülen saçları onarır Saçları daha gür ve sağlıklı hale getiren brokoli, ayrıca stresi azaltan ve saç dökülmesine karşı mücadele eden iyi bir B vitamini kaynağıdır. Özellikle Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğluʼnun meme fibrokistleri ve osteoporoz için önerdiği brokoli kürlerini de sizinle paylaşmak istedik. KÜR 1: Kadınların göğsündeki fibroadenomlara (fibrokistlere) karşı; Taze brokoliden yaklaşık 200-250 gram alıp kaynamakta olan yarım litre suyun içine atın. Ağzı kapalı kısık


4mevsimbahcesehir Dört Mevsim Bahçeşehir

ÇOK BÜYÜK

ateşte altı dakika haşlayın. Altıncı dakikadan sonra ocaktan indirin ve ağzı açık olarak ılımaya bırakın. Yarısını sabah kahvaltısından yirmi dakika önce aç karnına, diğer yarısını da öğlen yemeğinden yirmi dakika önce aç karına için. Yirmi bir gün boyunca her gün taze hazırlanıp içilmesi gerekiyor. Haşlama suyu içerisindeki haşlanmış brokoliyi isterseniz tüketebilirsiniz. Duruma göre zaman zaman kür tekrar edilebilir. Eğer, fibrokistler iki yıldan fazla mevcutsa bu durumda uygulanacak brokoli kürü şöyle olmalıdır. 2 x 21U + 3A U=21 Gün uygulanır A=3 gün ara verilir. Bu formülün anlamı: İki kez yirmibir gün uygulanıp, her yirmibirinci günün sonunda 3 gün ara verilecek. Toplam 42 gün uygulanır. Her yirmibir günün sonunda verilecek olan üç günlük ara uygulama süresine dahil değildir.Bu kür tamamlandıktan sonra şikayetin durumuna göre dönem dönem (yılda 3-4 kez) uygulanır. KÜR 2: Osteoporoz şikayetlerine karşı; Yaklaşık yarım litre kaynamakta olan suyun içine 200-250 gram brokoliyi atınız. Kısık ateşte en fazla dört-beş dakika haşlayın. Ilıdıktan sonra süzüp ayırın. Üçte birini sabah, üçte birini öğlen ve üçte birini akşam aç karına için. Brokoli suyunu içtikten sonra yirmi dakika hiçbir şey yiyip içmeyin (su hariç). Eğer çalışan

BROKOLİ

bir insan olarak öğle üzeri evinizde bulunamıyorsanız yarısını sabah, yarısın da akşam aç karına içebilirsiniz. Her yedi günlük uygulamanın sonunda üç gün ara verin. Toplam uygulama zamanı yirmibir gün olacaktır. (Üç günlük aralar hariç). Uygulama tamamlandıktan sonra ileriki zamanlarda şikayetleriniz tekrar ortaya çıkmaya başlayınca bu defa onbeş günlük brokoli kürü uygulamanız gerekir. Sabah erken işe gitmek durumundaysanız, sabah ve akşam içeceğiniz haşlanmış brokoli suyunu akşam hazırlayın. Geri kalan yarısını sabah içimi için buzdolabında koruma altına alabilirsiniz. KÜR 3: İyi huylu prostat büyümesine ve prostatite karşı (şikayetiniz 1-2 yıldan beri devam ediyor ise); Kaynamakta olan bir litre suyun içine 200-250 gram brokoliyi atın. Kısık ateşte en fazla 4-5 dakika haşlayın. Ilıdıktan sonra süzerek ayırın. Elde edilen suyun üçte birini sabah, üçte birini öğlen ve son kalan üçte birini de akşam aç karnına için. Brokoli suyunu içtikten sonra yirmi dakika hiçbir şey yeyip içmeyini (su hariç). Eğer öğlen evinizde bulunamıyorsanız, yarısını sabah, diğer yarısını da akşam aç karına içebilirsiniz. Bu taktirde bir litre su yerine 500-600 ml su alabilirsiniz. Haşlanmış olan brokoliyi de yemeklerinizin arasında salata olarak tüketebilirsiniz. Her yedi günlük uygulamanın sonunda üç gün ara veriniz. Toplam uygulama zamanı yirmibir gün olacaktır (üç

günlük aralar hariç). Uygulama tamamlandıktan sonra ilerleyen zamanlarda şikayetleriniz tekrar ortaya çıkmaya başlayınca bu defa onbeş günlük brokoli kürü uygulamanız gerekir. Sabah erken işe gitmek durumundaysanız, sabah ve akşam içeceğiniz haşlanmış brokoli suyunu akşam hazırlayınız. Geri kalan yarısını sabah içimi için buzdolabında koruma altına alabilirsiniz. KÜR 4: İyi huylu prostat büyümesine ve prostatite karşı (şikayetiniz 2 yıldan fazla devam ediyor ise); Kür 1'in aynısıdır. Sadece uygulama zamanı daha fazladır. Bu durumda en az 45 gün uygulanır (üç günlük aralar hariç). Uygulama tamamlandıktan sonra ileriki zamanlarda şikayetleriniz tekrar ortaya çıkmaya başlayınca bu defa 15 günlük brokoli kürü uygulamak gerekir. Önemli uyarı: Hekiminizin verdiği ilaçlar var ise mutlaka kullanınız. Buradaki uygulamayı bir destekleyici olarak kullanınız. Bu besine alerjiniz olup olmadığına dikkat etmelisiniz ve kürler yetişkinler içindir. I Kaynakça: Saraçoğlu, İbrahim Adnan, Tıbbi Bitkiler Rehberi, 2008. (17. bs.) https://www.hurriyet.com.tr/mahmure/brokolinin-bilinmeyen-12-faydasi-35120608 https://www.milliyet.com.tr/cadde/prof-dr-ibrahim-adnan-saracoglu/brokoli-1012377 https://www.diyadinnet.com/

KASIM 2020 I

41




4mevsimbahcesehir

GÜZELLİK

Dört Mevsim Bahçeşehir

Mevsim Geçişlerinde Cildinize

‘Mükemmel Bakım’ şart! GÜZEL FİKİRLER

YASEMİN YURTMAN CANDEMİR

Kim güzel bir cilt istemez ki? Güzel bir cilt parlak görünür, çok yumuşak ve nemlidir. Peki ama o güzel, sağlıklı parlamayı nasıl elde ederiz?

Çoğu zaman, cilt bakımına fazla önem vermeden hayatımıza devam ediyoruz. Özellikle de meşgulsek (kim değil ki!) bakımı ikinci plana atıp, geçiştirmeye hazır oluyoruz. Oysa en azından standart cilt bakım rutinini takip etmek sizi yaşıt olduğunuz pek çok insandan daha iyi bir görünüme kavuşturacaktır. Yıkayın, nemlendirin ve lütfen bunu her gün iki defa tekrarlayın... Genellikle cilt aklımızdaki son şeydir, çok kuruduğu, kırışıklıklar daha belirgin hale geldiği zaman panikleriz ve tedavi etmeye çalışırız. Bazen işler daha da kötüleşir. Özellikle, kuru, kaşıntılı, pul pul dökülen cilt çok rahatsız edicidir. Bu noktada ihtiyacınız olan mucize bir tedavi aramaktansa basit güzellik ipuçlarını harfiyen yerine getirmektir. Cilt bakımının hayatınızın bir parçası olmasıdır.

Güzellik İpuçlarını Alın!

Tüm yıl boyunca mükemmel ciltle yaşamak, kendimize daha iyi bakmakla başlar. KURAL 1; Daha fazla su için! Su toksinlerin atılmasına yardımcı olabilir ve cildinizin parlak ve berrak görünmesini sağlar. Çoğumuz için günde en az 6-8 bardak su en iyi tedavidir.

KURAL 2; Diyetinizde lifli gıdalara yer verin. Meyveler, sebzeler, kepekli tahıllar ve zeytin, avokado ve somon gibi kaynaklardan elde edilen sağlıklı yağlar, cildinizin parlaklığını ve genel sağlığını artırmaya yardımcı olur. İşlenmiş ve yağlı yiyeceklerden kaçının. KURAL 3; Uyku saatlerinize dikkat edin Uyku, cildimize hücre yenilenmesi için fırsat verir. İyi bir uyku için iki günde bir yastık kılıfınızı değiştirin ve yatmadan önce bütün elektronik cihazlarınızı kapatın. KURAL 4; Ellerinizi sık sık yıkayın ve yüzünüze dokunmaktan vazgeçin. Özellikle lapa lapa, kuru ve sık sık soyulan bir cildiniz varsa muhtemelen elinizi yüzünüze fazlaca götürüyorsunuzdur. Ellerinizi sık sık yıkayın ve stresli anlarda bile ellerinizi yüzünüze götürmekten kaçının. KURAL 5; Stresi azaltın. Söylemesi yapmaktan kolay, değil

mi? Stres, cilt sorunları için en büyük suçlulardan biridir. Evet, hormonal değişiklikler ve diğer faktörler de stresi tetikleyebilir ama kendinize (hak edilmiş!) bir mola vererek stresi yönetmek ve kişisel bakım uygulamak cilt reaksiyonlarını önlemede size uzun bir yol kat ettirebilir. KURAL 6; Güneş korumasını ihmal etmeyin. Tüm mevsimler iklim değişikliklerinden dolayı en büyük hasarı cildimize vermeye başladı. Yaz, kış dışarda zaman geçirmeye meyilliyseniz güneş kremi kullanmalısınız. Kremlerinizin son kullanma tarihlerini kontrol edin ve dışarı çıkmadan önce nemlendiricinizden hemen sonra güneş koruma kremi uygulayın. 20-30 faktör SPF korumalı ürünler günlük kullanım için yeterlidir. KURAL 7; Cilt bakım rutininizi oluşturun. Kuruluk, sarkma ve kırışıklık dolu bir yüzle hayatınıza devam etmek istemiyorsanız cildinizi sabah ve akşam temizlemeli, haftada en az bir kere peeling yapmalı, uygun ürünlerle nemlendirmeli ve mümkünse arada bir maske yapmalısınız. Ciltteki iyi bakterileri dengeleyen, cilt yüzeyini yeniden yapılandıran serumları da elinizin altında bulundurmalısınız. Bu bakım ritüeli sadece mevsim geçişleri için değil, hayatınıza yaptığınız bir yatırım gibidir. I



4mevsimbahcesehir

ASTROLOJİK BAKIŞ

Dört Mevsim Bahçeşehir

Kasım ayına astrolojik bakış URANYEN ASTROLOG FİLİZ ÜNAL

Sararan yapraklarla başladığımız sonbahar aylarının sonuncusu Kasım ayına hoş geldin diyoruz. Öyle bir aydır ki Kasım içinde yazı da barındırır baharı da… Ayrılıkları da yeni filizlenen umutları da… Bu ayın ana konusu iş, arkadaşlık, evlilik, ortaklık, partnerlik ilişkileri, finansal konular ve gittikçe artan covid-19 olacak gözüküyor. Her türlü ilişkimizde derinlik, samimiyet, tutku ve uyum arayışı içinde olacağız.

Ekim ayına göre daha rahat ilerleyeceğimiz bir ay olmasına rağmen bazı zorlayıcı etkiler, kalıcı olarak bazı dengelerin değişimi de söz konusu tabii ki… 1 Kasım ayın ilk gününe Venüs-Kiron karşıtlığı, Merkür-Satürn karesi ile başlangıç yapıyoruz. Yani konumuz yine ilişkiler, zıtlaşmalardan kaynaklı incinmeler, geçmiş konuların tekrar gündeme gelmesi, ilişkilerde iletişimde olamamak, orta noktada buluşamamak. 5 Kasım Merkürʼün Akrep burcunda (12 Ekim) başladığı geri hareketi Terazi burcunda sonlanıyor. Her türlü ilişkinin derin bir şekilde sorgulandığı, bazılarının kalbinin alev aldığı, bazılarının da ateşinin söndüğü, ayrılıklar yaşadığı, hayatın anlamını aradığımız süreç normal seyrine dönmeye çalışırken iletişim, eğitim, haberleşme, ulaşım, ticaretle ilgili sorunlar da yavaş yavaş düzelmeye geçecektir. 9 Kasım Venüs-Mars karşıtlığı gerçekleşiyor. Venüs kendi evi Teraziʼde, Mars yine kendi evi Koçʼta. Her iki gezegeninde çok güçlü olduğu konumda karşıtlığı ilişkilerde zıtlaşmayı ve güç çekişmesini gösteriyor. Bu günlerdeki gerilimler, tartışmalar istenmeyen sonuçları doğurabilir. Estetik ve güzellik konuları için hiç uygun olmayan zamanlardır. 10 Kasım Mavi gözlümüzün aramızdan ayrılışının 82.yıldönümü. Atamızı sevgi ve saygıyla anıyoruz. Bugün gerçekleşen Güneş-Neptün üçgeni de mistik ve sezgisel olumlu enerji akışı sağlıyor. Sevgi ve merhamet duygularını çok yoğun hissedeceğimiz bugün yardımlaşmanın önemini bir kez daha idrak edebiliriz. 11 Kasım Merkür Akrep burcuna geçiyor. Derin sorgulamalarda, muazzam sezgisel fakat takıntılı düşüncelerde olacağız. Zihinsel konsantrasyonumuzun yüksek olduğu bu dönemde gizemli şeyleri öğrenmeye ilgili olabilir, iğneleyici bir iletişim tarzına meyil edebiliriz. Arkamızdan iş çevirenleri fark edebilir, zihinsel ve duygusal olarak derin bağlantılar kurabiliriz. 12 Kasım Jüpiter-Plüton kavuşumu gerçekleşiyor. İlk kavuşum 5 Nisan 2020 de 24 derecede, ikinci kavuşum ise her iki gezegende geri harekette iken 30 Haziran 2020ʼde olmuştu. Bu üçüncü ve son kavuşum yine Oğlak burcunun 22 derecesinde gerçekleşiyor. Büyük dönüşüm dediğimiz bu kavuşumun etkileri artık iyice görünür olmaya başlayacak. Mart ayından beri ne kadar yol aldığımızı, karışan iç dünyamızı düzene koyup koyamadığımızı, kalbimizin arzularını ne kadar gerçekleştirdiğimizi, inançlarımızda ne kadar savrulduğumuzu gözlemleyeceğiz. Yıkı-

44

KASIM 2020

lan sosyal ve ekonomik düzenlerimizi idrak edeceğiz. Krizleri doğru yönetebilmek çıkış noktası olabilir. Bireysel haritalarımızda ise Oğlak burcunun düştüğü alanda kendi büyük dönüşümümüzü yaşayacağız. Ne demişti Buddha ʻʼNasıl gördüğünü değiştir, nasıl değiştiğini görʼʼ. 15 Kasım Akrep burcunun 23 derecesinde Jüpiter destekli bir yeniay gerçekleşiyor. Saat 08:07ʼde gerçekleşecek bu yeniayda yükselende de Akrep burcu var. Dolayısıyla sezgisellik, derinlik, tutkular, duygular, odaklanma maksimumda görünüyor. Kendimizle, işimizle, finansal durumumuz ve duygusal konularda yeni başlangıçlara adım atmak istediğimiz bu yeniayda gelişmeler beklediğimiz hızda olmayabilir. Marsʼın düz harekete geçmek üzere durağan konumda olması yine de arzularımızın peşinden tutkuyla gitmemizi sağlayacaktır. 21 Kasım Venüs Akrep burcuna geçiyor. İlişkilerde tutku, derinlik, manipülasyon, gizlilik konuları ön planda olacaktır. Kıskançlık, sahiplenme, kin tutma eğilimi görülebilir. Çok yoğun, derin duygusal ilişkiler başlayabilir. 21 Kasım Güneş Yay burcuna geçiyor. Derin konulardan, tutkulardan, karamsarlıktan iyimserliğe, maceralara, gezmeye, kendimizi geliştirmeye yöneleceğimiz bir sürece geçiyoruz. 26 Kasım Mars geri hareketi sona eriyor. Mars 10 Eylülʼde Koç burcunun 28 derecesinde başladığı Retro hareketini yine Koç burcunun 16 derecesinde sonlandırıyor. Koç burcundan çıkışı ise 7 Ocak 2021 olacak. Marsʼın düz harekete geçmesiyle gerçek tutkularımızın arkasından gidebilir, isteklerimiz için mücadele edebilir, yeni girişimlerde bulunabiliriz. Dünyada da savaş, şiddet, terör, yangın olaylarında azalma görülebilir. 30 Kasım İkizler burcunun 8 derecesinde ay tutulması gerçekleşiyor. Aynı zamanda bu bir dolunay. Ay tutulması halkı, özellikle kadınları duygusal anlamda zorlayabilir. Mantık ve duygular arasında ikilemde kalarak yeni bir farkındalığa ulaşmayı da sağlayabilir. Tutulma derecesine Doğunun bekçisi Aldebaran Kraliyet yıldızı eşlik ediyor. Dürüstlükten ödün vermeden çaba gösterildiğinde başarı vaat eden bir yıldızdır. Özel hayatlarımızda ise duygusal çalkantılar, zıtlaşmalar, kararsızlıklar yaşayabiliriz. Bilgiden yana hak, hukuk, adaleti gözeterek ilerlemek; ister sosyal isterse özel hayatımızda olumlu yansımalar yapacaktır. Dostoyevskiʼnin dediği gibi ʻʻyeni bir adım atmak, yeni bir kelime söylemek, insanların en fazla korktuğu şeydirʼʼ fakat Kasım ayı boyunca atacağımız yeni adımlar, alacağımız kararlar Aralık ayındaki yol ayrımlarında ne yapacağımız konusunda yol gösterici olacaktır.



ASTROLOJİ

Bahçeşehir Vesta Gelişim’de eğitmen ve astrolog olarak hizmet veren Uranyen Astrolog Filiz Ünal aylık burç yorumlarıyla sizlerle... www.filizunal.net Kişisel alanınızda retro yapan yönetici gezegeninizin düz harekete geçmesi motivasyonunuzu yükseltiyor. Daha canlı, atak ve cesaretli olabilirsiniz. Merkürʼün düz hareketi ilişkiler, ortaklıklar, evlilik veya partner ilişkilerinde net kararlar almanıza yardımcı olacaktır. Merkür 11 Kasımʼdan sonra ödemelerle ilgili alanda seyahat edecek. Yeni kararlar alabilir, ödemelerle ilgili plan, programlarınızı gözden geçirebilirsiniz. Devam eden miras davaları sonuçlanabilir. 12 Kasımʼda gerçekleşen Jüpiter-Plüton kavuşumu kariyer ve gelecek hedeflerinizle ilgili dönüşüm sağlayacak. Son olarak İkizler Ay Tutulması yakın çevre, kardeşlerle ilişkilerde farkındalık sağlayabilir. Yeni bir eğitime başlayabilir veya seyahate çıkabilirsiniz.

KOÇ

Merkür retrosunun bitimiyle günlük hayatınızda aksayan konular düzelmeye başlayabilir. Merkür Akrep geçişi eş, ortaklar, karşınızdaki insanlarla ilişkilerinizde yoğunluk ve derinlik sağlayacaktır. Jüpiter-Plüton kavuşumu ise yurtdışı, yabancılarla yapılan işler, medya, eğitim konularını ilgilendiriyor. Büyük dönüşüm dediğimiz bu kavuşum hayata bakış açınıza da yansıyacaktır. 15 Kasım Akrep Yeniayı size yeni bir evlilik, ortaklık, partnerlik getirebilir. Süregelen bir davanız sonuçlanabilir. Mars retrosunun bitmesi endişe ve kaygılarınızın azalmasına ve aklınızdakileri uygulamanıza olanak sağlayabilir. Ayın son günü olan İkizler Ay tutulması maddi ve manevi değerler, yatırımlar alanında gerçekleşiyor. Beklemediğiniz gelir artışları olabilir.

BOĞA

Merkür retrosunun bitmesi yakın çevre, kardeşlerle ilişkilerinizde ve ticari faaliyetlerinizde aksayan konuların yavaş yavaş düzelmesini sağlayacaktır. Venüs ve Merkürʼün Akrep burcuna geçişi aile ilişkilerinde derin ve yoğun bir dönemi işaret ediyor. Ev ve yer değişikliği gündeme gelebilir. Büyük dönüşüm Jüpiter-Plüton kavuşumu ise çalışma hayatı, sağlıkla ilgili alanda gerçekleşiyor. İş değişikliği, yanınızda çalışanlarla ilgili konular, sağlıkla ilgili yapmanız gerekenler olabilir. İş değişikliği nedeniyle ev, yer değiştirmek durumunda kalabilirsiniz. Son olarak İkizler Ay Tutulması sosyal çevre ve arkadaş ilişkilerinde farkındalık sağlayabilir. Bazı arkadaşlar hayatınızdan çıkarken yeni gruplara da katılabilirsiniz.

ASLAN

Maddi ve manevi kazançlar alanında Merkürʼün düz harekete geçmesi finansal kazançlarla ilgili rahatlama sağlayacaktır. Merkür Akrep geçişinde ise yakın çevre, kardeşler, kuzenlerle iletişim daha yoğun ve derin olacaktır. Eğitim alma, verme, medya, reklam, ticari faaliyetlerde sezgisel akıl ön planda olabilir. Jüpiter-Plüton kavuşumu aşk hayatınızda dönüşümü başlatabilir. Olmaz dedikleriniz gerçek olabilir. Güneşʼin Yay burcuna geçişi ev, yerleşim konularında değişikliği işaret ediyor. Son olarak İkizler Ay Tutulması kariyer alanınızda, gelecek hedeflerinizde oluyor. İkilemlerde kalabileceğiniz, dürüstlükten taviz vermediğinizde ödül alacağınız, aslında içsel ve dışsal dengenizdeki durumları net göreceğiniz bir dolunay.

BAŞAK

Merkür retrosunun bitmesi aşk hayatınızda iletişimin düzelmesini sağlarken çocuklarla ilgili alınacak kararlarda da daha net olmanızı sağlayacaktır. Venüs ve Merkürʼün Akrep burcuna geçişi günlük yaşamınızda işlerin daha rahat akmasına, iletişimin daha yoğun, derin olmasına destek verecektir. Jüpiter-Plüton kavuşumu ödemeler alanında gerçek bir dönüşüm yapmanızı sağlayabilir. Varsa bir miras davası sonuçlanabilir. Mars retrosunun bitimi sosyal hayatınızda canlanma, arkadaş ilişkileriyle ilgili hareketlenme getirebilir. Ayın son günü gerçekleşen Ay tutulması kişisel alanınızda gerçekleşiyor. Sizi ilgilendiren her türlü konu, dış görüntünüzle ilgili değişiklikler, genel sağlık durumu gündeminizde olacaktır.

Merkürʼün düz harekete geçmesi sizi ilgilendiren her türlü konunun düzelmesine işaret ediyor. Merkür Akrep geçişi ise finansal anlamda rahatlama sağlayacaktır. Jüpiter-Plüton kavuşumu içsel dünyanızda büyük dönüşümü başlatırken ev, yerleşim, aileyle ilgili konularda da değişimler olabilir. Ev değişikliği, aile büyükleri ile ilgili konular gündeme gelebilir. Akrep yeniayı maddi ve manevi değerler alanında gerçekleşiyor. Yeni bir yatırım söz konusu olabilir. Venüsʼün de Akrep burcuna geçmesi kaynaklarınızı artırmanız için destek olacaktır. İkizler Ay tutulması yurtdışı, yabancılarla yapılan işler, eğitim konularını gündeminize getirecek. Hayata bakış açınızda, inandığınız değerlerde ikilem içinde kalabilirsiniz.

Aile, ev, yerleşim konularında Merkür retrosunun bitmesi iletişimin düzgün akmasını ve içsel olarak rahatlamanızı sağlayacaktır. Merkürʼün Akrep burcuna geçişiyle aşk hayatınızda iletişim daha rahat akabilir. Büyük dönüşüm dediğimiz Jüpiter-Plüton kavuşumu size yeni bir ortaklık getirebilir. Bu evlilik de olabilir, iş ortaklığı da. Akrep yeniayı yine aşk ilişkileri ile ilgili alanda yeni adımları işaret ediyor. Spora veya yeni bir hobiye başlayabilirsiniz. Venüsʼün Akrep burcuna geçişiyle duygusal olarak daha yoğun, derin ve hassas ilişkiler içinde olabilirsiniz. Son olarak İkizler Ay tutulması hızlı gelişmeler karşısında biraz geri plana çekilmek istediğiniz, yeni farkındalıklar yaşadığınız bir süreç olabilir.

Merkür retrosunun bitmesi endişe ve kaygılarınızın yavaş yavaş azalmasını sağlayacaktır. Merkürʼün 11 Kasımʼda Akrep burcuna geçişiyle kendinizle ilgili yapmak istediklerinizi planlayabilirsiniz. Jüpiter-Plüton kavuşumu yakın çevre, kardeşler, kuzenlerle iletişimde dönüşümleri gösteriyor. Akrep Yeniayı kişisel alanınızda gerçekleşiyor. Yeni başlangıçlar, kendinizi ilgilendiren her konuda parlama ve başarı gelebilir. Venüsʼün de Akrep burcuna geçmesi şansınızı, tutkularınızı ve parasal durumlarınızı destekliyor. Son olarak İkizler Ay Tutulması borçlar, ödemeler alanında gerçekleşiyor. Alacak- verecek dengesini ayarlayamamış olabilirsiniz. Bu konuda yeni düzenlemeler yapmanız gerekebilir.

İKİZLER

YENGEÇ

46

I KASIM 2020

TERAZİ

AKREP


4mevsimbahcesehir Dört Mevsim Bahçeşehir

Sosyal çevre ve arkadaşlarla ilişkileri gösteren konulardaki problemler Merkürʼün düz harekete geçişi ile düzelmeye başlayacaktır. Büyük dönüşüm dediğimiz Jüpiter-Plüton kavuşumu sahip olduğunuz maddi ve manevi değerler alanında gerçekleşiyor. Kendi değerinizin farkına varacağınız bu süreçte ekonomik olarak da büyük rahatlama yaşayabilirsiniz. Akrep yeniayında bir şeylere yeniden başlamak, yön belirlemek için içe çekilmeyi, dinlenmeyi tercih edeceğiniz bir dönem olabilir. Venüs ve Merkürʼün de bu alanda ilerlemesi ilişkiler, parasal konuların gözden geçirilmesini gerektiriyor. Güneşʼin Yay burcuna geçişiyle kendinizi ilgilendiren her türlü konu, genel sağlık konuları gündeminize gelecektir. İkizler Ay tutulması evlilik, ortaklıklarla ilgili alanda gerçekleşiyor. İkili ilişkilerde ikilemde kalacağınız bir süreç sizin için.

YAY

Kariyer ve gelecek planlarıyla ilgili alanda Merkürʼün düz harekete geçmesi, Venüsʼün de bu alanda ilerlemeye başlaması işle ilgili sorunlarda yavaş yavaş düzelme sağlayabilir. Yeni bir iş, terfi alma, kazançla ilgili artış söz konusu olabilir. Kişisel alanınızda gerçekleşen Jüpiter-Plüton kavuşumu gerçekten kendi büyük dönüşümünüzü yapacağınızı gösteriyor, yeniden doğmuş gibi olabilirsiniz. Zira Akrep yeniayı da sosyal çevre, arkadaş ilişkileri, işten gelen kazançları işaret ediyor. Yeni gruplara girebilir, bazı arkadaşlarla ilişkilerinizi sonlandırırken, yenileri hayatınıza girebilir. Aile ilişkileri, ev, yerleşim konularında Marsʼın düz harekete geçmesi de yapmak istediklerinizi destekliyor. Son olarak İkizler Ay Tutulması günlük rutininiz, çalışma hayatınız, sağlıkla ilgili konularda farkındalık sağlayacaktır.

OĞLAK

Yurtdışı, yabancılarla yapılan işler, medya, eğitim, hukuksal konularda yavaşlayan, sorun olan konular Merkürʼün düz harekete geçişiyle yavaş yavaş düzelecektir. Venüsʼün de bu alanda ilerlemesi destek sağlayacaktır. Düşüncelerinizde, içsel dünyanızda büyük aydınlanma sağlayacak Jüpiter-Plüton kavuşumu alacağınız önemli kararlarda etkili olacak. Özellikle Akrep yeniayı ile birlikte iş ve kariyer konularında yeni adımlar atabilirsiniz. Retro hareketi biten Mars iletişim, ticari konular, yakın çevre ilişkilerinde ihtiyacınız olan cesaret ve motivasyonu sağlayacaktır. Güneşʼin Yay burcuna geçişiyle sosyal hayat ve arkadaş ilişkileri hareketlenirken, İkizler Ay Tutulması aşk hayatınızda yeni farkındalıklar sağlayacaktır. Çocuklarla ilgili konular da gündeminizde olabilir. Hayattan ne kadar keyif aldığınızı sorgularken yeni bir hobi, spora başlamak isteyebilirsiniz.

KOVA

Endişe ve kaygılarınızı arttıran ödemeler, borçlar, krediler alanında retrodaki Merkürʼün düz harekete geçmesi yavaş yavaş ödemeler dengenizde düzelme sağlayacaktır. Varsa miras davaları ile sonuçlar belli olmaya başlayabilir. Jüpiter-Plüton kavuşu- munun etkileri sosyal çevre, arkadaşlarla ilişkilerde büyük dönüşüm yaşatabilir. Bazı arkadaşlarınızla kopuş gerçekleşebilir. Akrep Yeniayı yurtdışı, yabancılarla yapılan işler, medya, eğitim, hukuksal konularda yeni adımlar atmaya hazır olduğunuza işaret ediyor. Venüsʼün de bu alanda ilerleyecek olması destekleyici olacaktır. Maddi ve manevi kazanımlar alanında Mars retrosunun bitmesi finansal olarak rahatlama getirirken kazançlarınızda artış da olabilir. Son olarak İkizler Ay Tutulması ev, yerleşim, aile ile ilgili konuları gösteriyor. Ev değişikliği gündeme gelebilir.

BALIK

KASIM 2020 I

47


4mevsimbahcesehir

BULMACA

48

I KASIM 2020

Dรถrt Mevsim Bahรงeล ehir






Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.