Sayı 247

Page 1

Türkçe ve Hollandaca aylık enformasyon gazetesi / Maandelijks informatieblad in het Turks en Nederlands

Sevgiye, Özgürlüğe, Adalete; Barışa...

Şubat/Februari 2019 yıl/jaar 20 sayı/editie 247

n ında f a r a NIF t lenen n d ü ze a m l a r p ro g n e “Önd ler ” n Gide ı anıld S 06

e-mail: dogus@dogus.nl www.dogus.nl

İslam ullarının l ı i l ko k s i h e r y e kalit ak r ar ta m d eva r o ediy 08 >> S

>>

Üç Aylar’ınızı tebrik ediyor, bütün insanlığa huzur, refah, barış ve adalet getirmesini diliyoruz... “Ey Rabbim! Bize recebi ve şâbanı mübarek kıl ve bizi ramazana ulaştır...”

Hollanda’daki varlığımızı göstermek için

OYUMUZU KULLANALIM! Doğuş 20. Yıl Panelleri’nin ikincisi başarıyla gerçekleştirildi...

>> S 205-21

HOLLANDA İTİDALİ, TÜRK CESARETİ... Köse Hukuk Bürosu

Bree 35A - 3074 BB Rotterdam Telefon: (0031)10-215.13.11-Fax: (0031)10-486.45.64 E-posta: info@koselaw.nl - www. hukukburosu.nl “İNSAN ODAKLI POLİTİKALARLA SORUNLARI ÇÖZECEĞİZ!”

S 07

“DAHA SOSYAL VE DAHA ADİL BİR AMSTERDAM İÇİN HAZIRIM”

S 11

“DAR GELİRLİLERİN EV İHTİYACI ÇÖZÜLMELİ”

Faaliyet alanlarımız Şirketler / İşletme Hukuku Kira Hukuku Oturum ve Vize Sözleşme Hukuku Uluslararası İhtiyati tedbir Para Tahsİlİ ve İcra Takİbİ Uluslararası Tahkim Kurulları / Mahkemeleri Aile Hukuku ve boşanma davaları Yabancılar ve Göçmen Hukuku Sosyal Güvenlik Hukuku Yurt dışı mal varlığı araştırması

HİDAYETE EREN ANNA VOGEL İLE SÖYLEŞİ...

S 14

S17

“BU SEÇİMLER ÇOK ÖNEMLİ ZİRA SENATOYU BELİRLEYECEK”

S 25


02 yayın odası

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 247 -Şubat/Februari 2019

redactie

Adnan Şahin

D

adnan@dogus.nl

Editör’den

“İman Varsa İmkân Vardır” eğerli okurlarımız hepinizi yeniden selamların en güzeli ile selamlıyorum Esselamü

aleykum. Şubat ayı içindeyiz. Sert soğuğu ile hatırlanan şubat ayı bu yıl Hollanda tarihinde ölçülebilen en sıcak günü ile gündeme geldi. 20 dereceyi bulan yerler olduğu tespit edildi. Şubat ayı özellikle Millî Görüş camiasına kendi

soğuğundan öte bazı soğuk tarihi olayları hatırlatır. Mesela 28 Şubat darbesi bunların en çok hatırlananı. Ama bir tarih daha var dava erlerinin artık hiç unutmak istemedikleri bir tarih 27 Şubat 2011. 8 yıl önce 27 Şubat tarihinde ebedi istirahatgahına yolcu ettiğimiz milli görüş dava lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızdan

bahsetmek istiyorum. O gün İstanbul Fatih camiinde kılınan cenaze namazına Avrupa’nın pek çok yerinden milli görüş davasına gönül vermiş dava erleri akın akın gelip meydanları doldurdular. Biz de Hollanda’dan gruplar halinde gelerek o tarihi güne şahitli etme şerefine nail olduk. Fatih camii ve çevresi tarihinde görülmemiş bir kalabalığa şahit oluyordu. Milyonlar bir araya gelmiş kalpler aynı duygularla çarpıyordu. Hava soğuktu ama gönüllerden tüllenen sıcaklık tüm ülkeyi ısıtıyordu. Tüm televizyonlar canlı yayında idiler. Herkes dilinin döndüğünce büyük dava adamını konuşuyordu. “Büyük Kayıptan” söz ediyorlardı. O gün herkes bir şekilde “Hepimiz Erbakan’ız” diyordu adeta. Muhteşem bir gündü. Mevlânâ’nın tasviri ile “Düğün Günü” idi. “Vuslat Günü” idi. O “Bir çiçekle bahar olmaz ama her bahar bir çiçekle başlar” diyerek yola çıkmış ve nice baharların gelmesine nice çiçeklerin açmasına vesile olmuş ufku geniş bir dava lideriydi. Vefat ettiği gün ise bir günlüğüne

de olsa seksen milyonu bir noktaya odaklamıştı. O, “İman varsa İmkân da vardır” diyerek bütün ümmete davayı sevdiren, bu dava yolunda ilerlerken umutsuzluğa asla yer olmadığını anlatan bir deha idi. Onu anlatmak benim haddime değil elbette. Onun ümmet için neler istediğini anlatmak için belki ciltler dolusu kitaplar yazmak gerekir. Ancak O, davanın özünü insanların en kolaya şekilde anlayabilecekleri kavramlarla dillendirerek hafızalarda yer etmesini de bilmiştir. “Adil düzen” “Ahlak ve Maneviyat” gibi kavramlarla bir çırpıda çok önemli mevzuları dile getirmeyi bilmiştir. O vefatının 8’inci yılında tüm Türkiye’de ve dünyanın dört bir köşesinde hayırla anılmaya devam edilecektir. Bizde onu bir kez daha rahmetle yad ediyoruz. O’nun hafızalara yer etmiş birkaç sözünü tekrar hatırlayalım. “Fırtınalara yön veren kelebeklerin kanat çırpışıdır” “Bizim davamızda kimse kendisi için yaşamaz, kardeşi için yaşar. Menfaati öldürmeni en kolay yolu budur.” “Namaz dinin direği

cihad zirvesidir. Biz siyaset değil cihad yapıyoruz.” “Bir çiçekle bahar olmaz ama, her bahar bir çiçekle başlar.” Akıl; İmanın ve İslam’ın elinde en büyük nimet, nefsin ve şeytanın elinde ise sebebi felakettir.” “Allah’ına kul olmayan davasına er olamaz.” “Bir ülkenin en büyük gücü, tankı, topu, parası değil, imanlı ve inançlı evlatlarıdır.” Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızı bir kez daha rahmetle, minnet ve şükranla anıyoruz. Mekânın yüce olsun. Rabbimin rahmeti üzerinize olsun hocam. Değerli okurlarımız gazetemizin ocak ayı itibariyle başlatmış olduğu Doğuş panellerimizin ikincisini gerçekleştirdik hamdolsun. Her iki ayda bir yapmaya devam edeceğimiz panellerle toplumumuzu yakinen ilgilendiren konuları masaya yatırarak uzman kişilerle tartışmak istiyoruz. Sizlerin fikir ve düşünceleriniz bizim için çok önemli. Tartışılmasını istediğiniz bir konu varsa aklınızda lütfen onu bize iletin. Önemine binaen her konuyu tartışabiliriz. Gelecek sayımızda görüşünceye de Allah’a emanet olunuz.

“Doğuş 20. Yıl Panelleri”ne Davetlisiniz!.. Mart Ayı Paneli -3-

“Sosyal Medya ve Toplumun Değişimi”

Bütün panel bilgi ve duyurularını, yer-tarih ve zamanını; katılım için başvuruları www.dogus.nl üzerinden öğrenebilir, yapabilrisiniz.

Güney’in Kalbi’ne düşünce ve tekliflerinle kan pompala

Hollanda İslam Federasyonu’na Genel Merkez ziyareti...

Aksaray Üniversitesi’nden Öğr. Üyesi Dr. Mustafa Şen, Ayhan Türk, Fakülte Sekreteri, İdari Personel Şube Şefi Nurullah Bani, Hollanda İslam Federasyonu’nu ziyaret ederek hem kendi çalışmaları hem de federasyonun faaliyetleri hakkında bilgi alışverişinde bulundular. Başkanın yurt dışında olması münasebetiyle Hacc-Umre Sorumlusu Mustafa Kayak ve Çınar’dan Feyzi Aksoy misafirleri ağırladılar.

Rotterdam’ın Güneyi’ne büyük yatırımlar yapılıyor. Zuidplein alışveriş merkezi dahil, etrafında büyük yenilikler yapılması planlanıyor. Kütüphane, yüzmehavuzu, alışveriş merkezi, oyun alanları gibi pek çok proje hayata geçirilecek. Projeyi yürüten ekip, bölge sakinleri olarak sizlerin de bu projeye düşünce anlamında katkılarını bekliyor. Her çarşamba günü 14.00-17.00 arası ziyaret edebilirsiniz. Proje hakkındaki bilgileri www.allesisopzuid.nl adresinden takip edebilirsiniz. Bizler, AVM’de bir mescit olması için teklif sunduk...

Yenilikçi ve başarı odaklı hizmetler sunma anlayışıyla hareket eden Av. Dilek Sarıkaş ve Av. Ali Agayev, “Sarikas & Agayev Avukatlık Bürosu” birçok hukukî konularda avukatlık ve danışmanlık hizmet vermektedir. Hukuksal sorunlarınız için bizimle irtibata geçebilirsiniz!

Faaliyet alanlarımız: Oturum Davaları Mesuliyet İş Hukuku Sözleşme Hukuku Sosyal Güvenlik Hukuku Yabancılar Hukuku Kira Hukuku Vize Hukuku Aile ve Boşanma Hukuku


hukuk 03 juridisch

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 247 -Şubat/Februari 2019

Şerife Akdemir:

Çocuk ve eş nafakası

B

u yazımızda çocuk ve eş nafakası hakkında sizleri bilgilendirmeye çalışacağım. Nafaka, maddî durumu daha iyi olan eşin, ihtiyacı olan eski eşe veya çocuğuna, geçim masrafları için yaptığı maddî katkıdır. Boşanma esnasında veya boşandıktan sonra çocuk ve eş nafakası talebinde bulunmak mümkündür. Çocuk nafakası... Her iki ebeveyninde, çocukların bakım ve eğitim masraflarını karşılama konusunda hukuki sorumluluğu vardır. Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçlarına ve nafaka yükümlüsü ebeveynin mali gücüne göre belirlenir. Hollanda’da nafakanın hesap yöntemi geliştirilmiş standartlar ile yapılır. Çocuğun nafaka ihtiyacını belirlemek için, velilerin ayrılmadan önceki aylık net gelirinin toplamı hesaplanır. İhtiyaç belirlendikten sonra ebeveynin mali gücüne bakılır. Nafaka ödemesi gereken velinin brüt gelirinin yanı sıra bir çok giderlerde dikkate alınır. Çocuk nafakasının bakıcı ebeveyne ödenmesi gerekir. Nafaka yükümlülüğü her halükârda, çocuk 18 yaşını doldurana kadar devam eder. Eğer çocuk okuyor veya kendi geçimini sağlayamıyorsa, 21 yaşına kadar sürer. 18 yaşana girmiş bir çocuk bu durumda nafaka ödemeyen anneye veya babaya dava açabilir. Üzülerek söylüyorum ki bizim Türk toplumunda da babayla oğlun veya babayla kızın mahkemede karşı karşıya geldiklerine şahit oluyoruz. Eş nafakası... Eşler evlilikte ve boşandıktan belirli bir süre sonra birbirlerine bakmakla yükümlüdür.

Haklarımız...

“Nafaka yükümlülüğü her halükarda, çocuk 18 yaşını doldurana kadar devam eder. Çocuk okuyor veya geliri yoksa, 21 yaşına kadar sürer”

Mal Varlığı Araştırması

Eğer eski eşlerden birinin geçinmek için yeterli geliri yoksa, diğer eş onun geçimi için katkıda bulunmakla mükelleftir. Nafaka, boşanma davası sırasında talep edilebilir. Boşanma sırasında nafaka talep edilmediyse, boşandıktan sonra da bu talebin yapılması mümkündür. Mahkeme nafaka miktarını belirlerken, nafaka talebinde bulunan eşin ihtiyacını ve diğer eşin maddi gücünü göz önünde bulundurur. Nafaka alan eş başka biriyle evlendiği, kayıtlı birlikteliğe başladığı ya da uzun süreli olarak birlikte yaşamaya başladığı zaman, nafaka yükümlülüğü sona erer. Nafakanın artırılması, indirimi ya da kaldırılması mümkün müdür? Eğer ebeveynlerin maddî durumunda ve aile durumlarında değişiklikler varsa, bu değişiklik nafakaya da yansıyabilir. Örneğin nafakayı ödeyen kişinin geliri düşmüşse veya yeni ilişkisinden bir çocuğu olmuşsa, bu durum, mahkeme tarafından belirlenen nafakayı kesinlikle etkiler. Eğer nafaka ödüyorsanız nafakanın azaltılmasının ve hatta sona erdirilmesinin mümkün olup olmadığını zaman zaman araştırtmak yararlı olabilir. Nafaka ödemesi gereken eş veya ebeveyn, ekonomik şartlarının değiştiğini, ödenen nafakanın içinde bulunduğu ekonomik şartlar nedeniyle geçimini sağlamaya, ihtiyaçlarını karşılamaya yetmediğini ileri sürerek nafaka davası açabilir. Hâkim yine tarafların, boşanma anındaki şartları ile değişiklik davası açıldığı andaki şartlarını değerlendirerek karar verir.

www.platformdergisi.com

Ödeme yükümlülüğü ne zaman sona erer? Çocuk nafakasında nafaka yükümlülüğü her halükârda, çocuk 18 yaşını doldurana kadar devam eder. Eğer çocuk okuyor veya kendi geçimini sağlayamıyorsa, 21 yaşına kadar sürer. Eş nafakasında en fazla 12 sene nafaka ödeme zorunluğu olabilir. Eğer 5 yıldan daha kısa süre evli kaldıysanız ve bu evlilikten hiç çocuğunuz olmadıysa, eş nafakasının maksimum süresi, evliliğin süresi kadardır. Beş yıldan daha uzun evli kaldıysanız ya da bu evlilikten çocuğunuz olduysa, eş nafakasının maksimum süresi 12 yıldır. Nafaka miktarı mahkeme tarafından belirlenir. Nafakanın aynı zamanda sosyal ödenek alan ebeveynin bağlı olduğu belediye tarafından da talep edilebildiğini biliyor muydunuz? Örneğin boşandıktan sonra eski eşiniz sosyal ödenek alıyorsa ve boşanma davasında sizden nafaka talep etmediyse, hemen sevinmeyin. Zira bu talep belediye tarafından gerçekleşebilir. Sıkça karşılaştığımız bir başka sorun da, mahkemenin nafakayı belirlediği hâlde nafaka yükümlüsü ebeveynin ödeme yapmamasıdır. Böyle bir durumda, Nafaka Tahsilatı Ulusal Bürosu’na (LBIO) başvurabilirsiniz. Bu kurum nafakayı tahsil eder. Nafaka yükümlüsü Hollanda dışında otursa bile, LBIO’na başvurabilirsiniz. Başka bir yazıda görüşmek dileğiyle, adaletle kalın. Şerife Akdemir Süzen www.erasmusak.nl

«

Belediyelerin ve SVB’nin sosyal ödenek veya AIO-aanvulling alan vatandaşların Türkiye’deki mal varlığını araştırmalarının artarak devam ettiğini gözlemliyoruz. Sosyal maaşı kesilen ve geriye dönük aldıkları maaşı ödemek zorunda kalan vatandaşlarımızın sayısı maalesef gün geçtikçe artıyor. Bu yazımızda sosyal ödenek ve AIO-aanvulling hakkında bilgi tazeleyip bu konu ile alakalı İsmet Özkara (Avukat) güncel kararlara değinmek istiyoruz. Ne zaman? Eğer geliriniz ile geçiminizi sağlayamıyorsanız, geliriniz asgari ücretin altında ise ve işsizlik ödeneğiniz (ww) bitmek üzere ise sosyal yardım (participatieuitkering) için başvuru yapabilirsiniz. Kurallar... Sosyal yardım hakkının size tanınması için öncelikle bazı kurallara uymak zorundasınız. 1. Hollanda’da oturmalısınız; 2. 8 yaşından büyük olmalısınız; 3. Geçiminizi sağlayacak kadar gelirinizin veya birikiminizin olmaması lazım. Şayet evli iseniz veya birlikte oturduğunuz birisi varsa onunda geliri ve birikimi hesaba katılıyor; 4. Başka bir ödenek hakkınızın olmaması lazım (mesela ww); 5. Tutukluluk haliniz olmaması gerekiyor; 6. Belediyenin organize ettiği bazı aktivitelere (iş bulmaya yönelik) katılmanız gerekiyor; 7. Hollandaca konuşabiliyor olmalısınız, veya konuşmak için gayret gösteriyor olmalısınız. Mal varlığı Sosyal ödenek alan aile ve çocuğu olan veli için asgari mal varlığı 2018 yılı için 12.040 euro, yalnız yaşayanlar için ise 6.020 euro olarak belirlenmiştir. Bu rakam asgari ücrete göre endeksli olduğu için her sene artış göstermektedir. Sosyal yardım için başvuruda bulunduğunuzda sorulan sorulardan biri mal varlığınız hakkındadır. Şayet yurt dışında üstteki belirtilen rakamlardan değerli herhangi malınız var ise sosyal yardım alma hakkınız düşüyor. Mahkeme kararı Geçtiğimiz günlerde tekrar gündeme gelen mal varlığı araştırması hakkında son dönemde önemli gelişmeler yaşandı. Yüksek mahkeme Türkiye’de yapılan araştırmaların, Türk hukukuna aykırı olmasına rağmen, Hollanda yasalarına aykırı olmadığına karar verdi. Bu konu ile alakalı 22 ekim 2018 tarihinde ‘Nieuwsuur’ programında açıklama yapan AK Parti İstanbul milletvekili Mustafa Yeneroğlu, yapılan araştırmaların Türk hukukuna aykırı olduğunu beyan etti ve bununla ilgili düzenlemelerin en kısa zamanda hayata geçirileceğini belirtti. Önümüzdeki dönemde Hollanda’nın isteği üzere araştırmalarda yardımcı olan kişi ve kuruluşlara karşı hukuki prosedürlerin başlatılacağına dair açıklamalar yapıldı. Geçtiğimiz günlerde mahkeme kararları maalesef vatandaşlarımız için olumsuz idi. Vatandaşlara tavsiyemiz, belediyeden veya SVB’den mal varlığı ile alakalı herhangi bir mektup gelirse bu konuda uzman bir avukat ile irtibata geçmeleridir. Verilen kararlara avukat aracılığı ile itiraz edilmesi çok önemli. Sosyal yardım veya mal varlığı ile alakalı detaylı bilgiler için Sosyal Haklar uzmanı avukat Mustafa Bal ile irtibata geçebilirsiniz.

HUKUKSAL KONULARDA HER ZAMAN YANINIZDAYIZ!

Çalışma alanlarımız: Yabancılar Hukuku (Oturum, Vize sorunları) İş Hukuku (İşten çıkarılma, iş sözleşmeleri vs.) Aile Hukuku (Boşanma, nafaka, mal rejimi vs.) Kira Hukuku (Kira sözleşmeleri vs.) İcra Hukuku (Alacak-verecek, tahsil davaları) Sosyal Güvenlik Hukuku (işsizlik - hastalık ödemeleri vs.) Schiekade 560, 3032 AZ Rotterdam Tel: 010-4655115 Fax: 010-4657753 E-mail info@erasmusak.nl www.erasmusak.nl

mr. Ş. Süzen-Akdemir mr. M. Gümüş


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 247 -Şubat/Februari 2019

nieuws

04 haber KALEMDÂR

oflaz-aliya@hotmail.com

Mehmet Şükrü Oflaz

Anadolu Kıtasında Bir Şehsüvar Vefatının 8. yıl dönümünde Erbakan Hocamız’a rahmet ve özlemle ithaf... İtibarlı bir hayatın vücud bulması, bizim neye itibar ettiğimizle alakalıdır. İnsan olarak önem sıralamamız, öncelik sıralamamız bizi bir yola iletiyor. Bir yol, sonunda hesabını vereceğimiz bir yol. Önceliklerimizin kabulü, zaman içinde/yol boyunca değişikliklere uğraması hafıza kaybıyla alakalıdır. (Tabi burada genel geçer alışkanlıklarımızı kastetmiyoruz). Hafızamız, ait olduğumuz kültür/ toplum tarafından inşa edilir. İnşa edilir ve bu bugünden bir anda olmaz. Tedricen ilerler. Düşe kalka, imtihanlardan geçerek, eksilerek ve çoğalarak, elenerek ve eklenerek. Bu süreçte bizim için yol gösteren, yol açan şehsüvar, örnek insanlar meydan yerine çıkarlar. İşaret taşları gibi. Tarihin işaret taşları peygamberlerdir ve sonrasında peygamberleri takip eden ulu büyüklerimizdir. “Oturanlar yürüyenlere borçludurlar” diye bir söz var. Öncülük etmek, öne düşmek, zorlukları en önde göğüslemek herkesin harcı değil, er kişinin harcıdır. Bu insanlar azdır. Gariptirler. Toplumun cevelanı bu öncüleri anlamakla ve itibar etmekle at başı gider. Toplumla bu öncü kişilerin buluşmasına mani olmak gayretinde olan insanlar/ anlayışlar/ düzenler her zaman olmuştur. Kendi hedeflerine göre, çeşitli araçlarla bu buluşmayı engellemek için çalışmışlardır. Ebu Cehil bir figür değil, aynı zamanda bir tavrı, bir kavrayışı, bir dünya görüşünü temsil eder. Kullandığı yol kendincedir, inancının rengini taşır. Bu hep böyle olagelmiştir. Sarahatten uzak bir çağda yaşadığımız inkâr edilemez. Zihnimiz ve hayatımız her türlü saldırıya açık hâlde. Evden çıkıp işe gidene kadar, gözlerimizden, kulaklarımızdan yol bularak zihnimize yerleşen binlerce görüntü ve ses. Birde sosyal medya denilen vakıa. Kendi ellerimizle kendimize ettiklerimiz. Bu hengameden yol bularak mutlak fikre ve bizi hakka davet eden büyüklerimize icabet etmek mümkün olamıyor. Mustafa Kutlu Bey bir yerde “Bize iktidar değil, fikir lazım” demişti. Güce ram olmak, köşe başlarını hedeflemek, amir olmayı öne almak ve bunun yanında fikri, ahlâkı geriye atmak bizi en hafifinden yoldan çıkarır. Yoldan çıkmak, yörüngemizi kaybetmek, merkezimizi kaybetmek, savrulmamız anlamına gelir. Savrulmak, nereye kadar efendim. Hesap gününde divana kadar.

Bu savrulmaları uzun zamandan beri yaşıyoruz. Pek çok defa yalancı baharlara aldanıp, meydan yerinde avazımız çıktığı kadar “işte şimdi oldu” demişliğimiz vardır. Lakin bir cemiyetin yörüngesini bulması pek kolay olan işlerden değildir. Üzerimize vazife olan bir işi mutlaka bizim hitama erdirmemiz gibi bir mecburiyetimiz yoktur. Vazifemizi yapmış olmak tek başına yeterlidir. Şimdi ve burada. Evet şimdi ve burada vazifesini yapmış, milletimizin yörüngesini bulması için büyük gayret göstermiş büyüklerimizden birisi de rahmetli Erbakan Hocadır. Tarihin içinden akıp gelen hak yolun Türkiye’de meydan yerine çıkmasını temin etti. Ümmet ailesinin büyük vatanının yangınına söndürmek için su taşıdı. Yol gösterdi, yolda yürüdü. Ömür boyu mücadele diyerek geri adım atmadı. Biz yangından mal kaçırma sevdasına düştük. İşler sarpa sarınca, suçu O’nun üzerine attık. Kolaydı bu yol kendimizi temize çıkarmak için. “ Önce Ahlâk ve Maneviyat” derken bunun ağza sakız olmadığını, dünyaya boğazımıza kadar saplandığımız bu günlerde anlıyoruz. Anlıyoruz amma ‘müdürüm efendim, memurum efendim, bu ikbali kaybedemem’ sesleri vicdanımızdaki sesi bastırıyor. O Müslüman olarak kendi donanımın ve imkânının elverdiği ölçüde en iyisini yapmak için gayret gösterdi. Biz imkânlarımızı pastadan pay almaya teksif ettik. Çok bağıranlara, tiyatral edayla akılları ve vicdanları iğfal edenlere, vergi vermemek için gemisine yabancı ülke bayrağı çekmekten imtina etmeyen patronların gazetelerinin şahitliğine itibar ettik. Bizi çağırdığı meydana, er meydanına gelmemek için. Kaçmak için. Kaçmayı başardık. Ama nereye kadar. Vicdanımızdan, tarihten, hesaptan nasıl kaçacağız. Her yıldönümünde, afili cümleler arz-ı endam edecektir her yerde. Sonra yine düzenimize döneceğiz. Düşmanlık edenlerin düşmanlıkları başlarına, takdir edenlerinin ise övmekten, körelten yüceltmelerden vs. uzak durup anlamaya, yorumlamaya ve iş yapmaya yönelmeleri gerekir. Aşkla, ümitle anlamak ve tatbik sahasına çıkarmak. Popüler dilin, sosyal medya kolaycılığının, kuralsızlığın çürütücü hamlelerinden kendimizi koruyarak, okumakla, araştırmakla, ahlâka, irfana rağbet ederek Hocamızın dediklerini anlamaya çalışmalıyız. Burada bırakmamalıyız işi, yeniden yorumlayarak bir adım ilerisine taşımalıyız. “Yaklaşıyor, yaklaşmakta olan” diyor şairimiz. Yaklaşan bizim için yaklaşıyor. Saate bakmanıza gerek yok. Saatlerimiz sayılı. Ne iş ettiğimize ve nasıl ettiğimize bakmalıyız. Zira “Allah nurunu tamamlayacaktır” demişti bir kongrede, bütün hücreleriyle. Allah nurunu tamamlayacaktır, amenna. Ama sen ben neredeyiz, hangi değirmene su taşıyoruz ona bakmalıyız. Bu kadar...

Zulüm ile âbad olunmaz!.. IGMG’nin, Avrupa ve Dünyanın bir

Doğu Türkistan I

GMG İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatları tüm Avrupa’da ve dünyada Doğu Türkistan’da yıllardır yapılan ve tüm insanlığın gözü önünde yapılmaya devam edilen insanlık dışı zulmü gündeme getirmek için harekete geçti. Millî Görüş Teşkilatı Doğu Türkistan’daki zulmü dünya gündemine taşımak için harekete geçti. Avrupa’nın birçok kenti başta olmak üzere ta Melbourne’a kadar uzanan yelpazede bu konuyu gündeme taşımak için harekete geçen IGMG bazı başkentlerdeki Çin büyükelçiliğe ve konsolosları önünde toplanarak basın bildirisi okuttu. Den Haag kentinde yapılan protestoya polis sadece 300 kişinin katılıp basın bildirisi okuyabileceğine izin verildi. Bu protesto Kuzey ve Güney Hollanda Millî Görüş Teşkilatlarının ortak çalışmasıyla düzenlendi. Güneyden bölgesinden Mustafa Doğan, Kuzey bölgesinden ise Ahmet Duran programı yönettiler. Doğu Türkistan’a sorununu kendine dert edinmiş yüzlerce insan yağışlı havaya rağmen ellerinde Doğu Türkistan bayrakları ile Çin Büyükelçiliği önüne toplanarak Sincan eyaletindeki Çin mezalimini protesto ettiler. Saat 15.00’de Kur’an okunarak başlayan program Türkçe ve Hollandaca okunan basın bildirileri ile devam etti. Doğu Türkistanlılar adına Avrupa Doğu Türkistan Eğitim Vakfı başkanı Abdurrahman Abdullah konuştu. Abdullah Doğu Türkistan’da 70 yıldır çok büyük acıların yaşandığını ve halen devam ettiğini söyledi. Hiçbir zaman kendilerini yalnız hissetmediklerini belirten Abdullah, Millî Görüş Teşkilatlarına başlattığı bu çok önemli hareket için teşekkür etti.

Çin büyükelçiliğine yönelen Abdullah şöyle haykırdı “Ey zalim Çin sen Doğu Türkistan’ı yalnız sanma! Müslümanların onlara sahip çıkmadığını sanma! Bak işte gör buradalar! İnşallah Millî Görüşün başlattığı bu hareketi diğer Müslümanlarda devam ettirecek ve sonun da biz kazanacağız!” Konuşmalar sık sık tekbir sesleriyle desteklendi. Çin bayrağını ayaklarının altına alan ve elinde doğu Türkistan bayrağı taşıyan biri dikkatlerden kaçmadı. “Çin Çin zalimsin” “Stop killin uyghurs” “Uygur katliamını durdur!” “Laat de mensheid niet lijden door handel met CHINA” şeklinde slogan ve pankartlar taşındı. Çok sayıda polisin görev aldığı program Ali Kartal hocanın yaptığı dua ile olaysız bir şekilde sona erdi. Doğu Türkistan Çin’in utancıdır! Okunan basın bildirisinde iki şeye vurgu yapılıyordu biri Doğu Türkistan’ın yalnız olmadığı diğeri ise insanların zulüm karşısında insani bir duruş sergilemeleri. Buna Hz. İbrahim’i ateşe atan Nemrud’un ateşini söndürmek için ağzında su taşıyan karınca örnek gösterildi. Basın bildirisinin tam metni: Kıymetli Kardeşlerim! Bugün burada Çin’in Sincan eyaleti olarak bilinen Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerini protesto etmek için toplandık. Doğu Türkistan’a, özellikle Uygur asıllı Müslümanların yaşadığı acılara, sözde eğitim kamplarına ve dinî özgürlüklerinin kısıtlanmasına dikkat çekmek için bir araya gelmiş bulunuyoruz. Bütün dünya artık Sincan eyaletinde din özgürlüğünün kısıtlandığını, milyonları bulan Uygur asıllı insanın özel eğitim kamplarına istekleri dışında gönderildiklerini biliyor.

Uygur çocukların ve memurların camilere gitmesi, evde de olsa namaz kılması yasak. Okullara yakın yerlerde cami açılamıyor. Memurların ramazan ayında oruç tutmaları dahi yasaklanmış durumda. En son “Eşleştir Aile Ol” veya “Kardeş Aile Projesi” denilen bir uygulama ile her Uygur ailesine bir veya birkaç Çin asıllı kimse yerleştirilerek, Uygur Türklerinin Çinlileştirilmesi hedeflenmektedir. Bu uygulama ile aynı zamanda, Uygurlara Çin geleneklerine ve değerlerine göre yaşama şartı getirilmiştir. Burada mesela yemek yemeye besmele ile başlamak, kadınların başlarını örtmeleri, evde yabancı bir erkeğin bulunmasından rahatsız olmak, içki içmemek gibi Müslümanlara ait kültürel özellikler Çin değerlerine muhalefet olarak kabul edilmektedir. Bu sözde muhalefet suçlarını işleyen Uygurları ise hapis cezası beklemektedir. Zira Uygurların evlerine yerleştirilen Çinli eğitmenler, bu muhalefeti polise bildirmek zorundalar. Zorunlu eğitim kamplarında Çin Komünist Partisi’nin ideolojisi öğretilmektedir. İslam dini ise aşağılanmaktadır. İslam dininin aşağılanmasını kabul etmeyen Uygurlara işkence edilmektedir. Herhangi bir ihbar sonucunda göz altına alınıp, kendisinden haber alınamayan binerce Uygur bulunmaktadır. Gözaltına alınanları takip eden yakınları da tutuklanabilmektedir. Avukat ya da savunma için başka bir hukuki güvence de bulunmamaktadır. Güvenlik birimleri işkenceyi sistematik bir şekilde uygulamaktadır. İdarenin haksız uygulamalarını toplu protesto eden her hareket isyan veya ayaklanma olarak adlandırılmaktadır. Bu protestolara katılanlar idam edilmektedir. Öte yandan Uygurların yüz tanıma ve barkod sistemleri ile takip edilmesi sonucunda seyahat özgürlük-

Büyükelçi ve Başkonsolos’dan HDV Haarlem Selimiye Camii’ne ziyaret

T.C. Lahey Büyükelçisi Saban Dişli Amsterdam Başkonsolosu Engin Arıkan ile birlikte Hollanda Diyanet Vakfı Selimiye Camii’ni ziyaret ettiler. Büyükelçi Şaban Dişli, Amsterdam Başkonsolosu Engin Arıkan ve HDV İcra Kurulu Başkanı

Cengiz Korkmaz ile birlikte, cami binası ve hizmet birimlerini gezerek HDV Selimiye Camii yönetim kurulu başkanı ve HDV İcra Kurulu Muhasibi Mustafa Yiğit’ten şube faaliyetleri ve çalışmaları hakkında bilgi aldılar. Büyükelçi ve Başkonsolos cuma

namazından sonra vatandaşlarla bir araya gelerek sohbet ettiler, sıkıntılarını, sorunlarını dinlediler. Yaptıkları çalışmalarla, vatandaşların beklentilerinin gerçekleşmesi için bu aşamadan sonra her şeyin daha iyi olacağına dikkat çektiler.


prizma 05 prisma

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 247 -Şubat/Februari 2019

rçok ülkesinde düzenlediği protestolarda aynı ses yükseldi:

Yanlız Değildir!

leri de ellerinden alınmıştır. Dindarlığı ile tanınan, aleyhlerine ihbar yapılan kimseler çoğu zaman yargı önüne çıkmadan terörist, ajan, provokatör suçlamaları ile doğrudan infaz edilebilmektedir. Bu uygulamaların hepsi, insan haklarının sistematik bir şekilde ihlal edildiğini göstermektedir. Çin hükûmetinden, Uygurların en temel haklarını korumasını talep ediyoruz. Bunun için: • Din ve vicdan özgürlüğünü içeren tüm insan hakları garanti altına alınmalıdır. • Din eğitimi ve ibadetlerin yerine getirilmesindeki engelleme ve kısıtlamalar kaldırılmalıdır. • Memurların ve çocukların din özgürlüklerine saygı gösterilmelidir. • Toplu ve zorunlu eğitim kampları kapatılmalıdır. • Zorunlu “Kardeş Aile Projesi” ve bu projeyle birlikte yürütülen her şeyi

paylaşma uygulaması iptal edilmelidir. • Yüz tanıma ve barkod sistemleri ile insanların takip edilmesi uygulamasına son verilmelidir. • Sincan’ın demografik yapısı zorunlu göç ve iskân ile bozulmamalıdır. • Bölgede çıkarılan yer altı kaynaklarının gelirleri bölge halkının refahı için kullanılmalıdır. Avrupa Birliği ülkeleri ile Türkiye ve Rusya gibi önde gelen ülkelerin de Çin’in bu baskı politikalarından vazgeçmesi ve Uygurların en temel insan haklarını garanti altına alması için Çin hükûmeti nezdinde girişimde bulunmasını istiyoruz. Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası kuruluşların Çin hükûmetinin politikalarını değiştirmesi için gerekli yaptırımları uygulamasını bekliyoruz. Çin’in dünyanın önde gelen ekono-

mik güçlerinden birisi olması sebebiyle bu baskıcı ve insan haklarını ihlal eden politikalarına sessiz kalınmamalıdır. Burada özellikle medyaya da büyük görev düşmektedir. Değerli Katılımcılar! İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatı adına, mitingimize iştirak ettiğiniz için sizlere şükranlarımı sunuyorum. Birlik olunca sesimiz daha gür çıkacak, daha güçlü ve daha görünür olacağız. Bizler bu zulmü belki durduracak kudrette değilsek de, Hz. İbrâhim’i yakan ateşe su taşıyan karınca misali, doğru yolda ve doğrunun tarafında olduğumuzu duyurmak istedik. Haber-Fotoğraflar: Adnan Şahin/Lahey

Bakış Açısı

elif_1705@hotmail.com

Elif Bayraktar

Aynı göğün altında üç nefes ‘Aynı Göğün Altında Üç Nefes’ TRT’nin yayınlamış olduğu bir belgesel. Hayatımda izlediğim en anlamlı belgesellerden biri. Ve en çok ders aldığım. Bebek bekleyen üç kadının hayatını konu ediniyor. Gizem, Karima ve Esma adındaki kadınların farklı yaşam koşullarındaki hayatlarından görüntüleri izliyorsunuz. Üç farklı hayat. Gizem, İstanbul’da durumu gayet iyi, çalışan, modern, hamile bir kadın. Esma, Manavgat’ın bir köyünde ineklere bakan, tarlasına ekin eken genç bir kadın. Karima ise Afganistan’dan Türkiye’ye gelmiş mülteci kadınlardan biri. Üçünün ortak özelliği ise, yakın bir zamanda dünyaya bir bebek getirecek olmaları. Yaşadığımız çevreler düşünce yapımızı ve hayatımızı şekillendiriyor. Bunu belgeseli izlerken çok iyi anlayabiliyorsunuz. Metropol şehirde yaşayan Gizem, doğal olarak çevresinde gördüğü kültürün etkisinde kalıp, bebeği daha kucağına almadan bir dünya hazırlık içinde buluyor kendini. Hastane odaları süsleniyor, organizasyon şirketleriyle anlaşılıp bebek hatırası hediyeler hazırlanıyor, fotoğraf çekimleri için fotoğrafçı kapıda bekliyor. Bebek kıyafetleri çekmeceleri dolduruyor. Bebek odası hazırlanıyor. Beşiği süsleniyor, kapısı süsleniyor, hatta kıyafetlerin asılacağı askılar bile süsleniyor. Burada insanlar çocuklarını âdeta pamuklara sarıyor. Köyde yaşayan Esma, doğum anına kadar tarlasına da gidiyor, hayvanlarına da bakıyor. Eşine naz yapmak bir yana, O’nu göremiyor bile. Hayatı tek başına göğüslemek zorunda kalıyor. Ve doğum anı geldiğinde otobüse binip hastaneye gidiyor. Konvoylarla hastanelere gidenlerin aksine tek başına tutuyor hastanenin yolunu. Eve döndüğünde bebeği yatıracak bir beşiği bile yok. Ama ne fark eder ki, yere bir yatak seriyor ve çocuğunu oraya yatırıyor, orada besliyor, büyütüyor. Ha beşikte ha

yer yatağında; çocuk bir şekilde büyüyor! Büyük beklentileri olmayan insan her koşulda mutlu oluyor. Ve mülteci olan Karima, evinde eşyalar olmadan yaşarken dahi diğer çocuklarıyla hayata tutunuyor. Batman’da küçük bir evde bir kaç eşya ile yaşıyorlar. Oturacakları koltukları bile yok. Eve bazen akrabaları da gelip gidiyor. Bebeği dünyaya geldiğinde ona bir beşik buluyorlar ve yatırıyorlar. Çocuklarına isim koyarken, aileden herkes çoluk çocuk bir isim söylüyor, onları kağıda yazıp kur’a çekiyorlar. Hangi isim çıktıysa o ismi veriyorlar bebeğe. Dayıları bebeğin kulağına ezan okuyor. Bu anlattıklarım beni en çok etkileyen görüntülerdi. Aslında insan hayatının ne kadar sıradan olduğunu anladım. Değer verdiğimiz şeylerin ne kadar boş olduğunu. Çoğumuz metropol şehirlerde/çevrelerde yaşıyoruz. Ve dünyaya bir bebek getirirken, onun ahlâkından çok gereksiz detaylarla uğraşıyoruz. Odasını seçmek için mağaza mağaza geziyoruz, küçük hediyelere gereksiz masraflar yapıyoruz. Süsler, pastalar vs. Bu tamamen “kültürle” alakalı diyebiliriz. “Çevremde herkes böyle yaparken bende özenip yaptım” diyebiliriz. Peki ya ‘Hayatta gereksiz detaylarda boğulurken en önemli şeyleri kaçırıyorsak?’ Özel günleri kutlama adına israfa girip gereksiz masraflar yapmaktansa, çocuğumuz adına veya eşimiz, sevdiklerimiz adına sadaka vermeyi düşünsek daha hayırlı olmaz mı? Eminim ki bir yetimi, fakiri sevindirmek bizi daha mutlu edecektir. Yardıma muhtaç bir kişinin elinden tutmak hem dünyamızı hem ahiretimizi güzelleştirecektir. Ne demiş Bediüzzaman; ‘Cennet ucuz değil ve dahi cehennem lüzumsuz değil.’ Ucuz olmayan bir cennete şimdiden yatırım yapmak lazım öyleyse.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 247 -Şubat/Februari 2019

04 haberler 06 nieuws

Mehmet Erdoğan:

“Yolumuzu aydınlatan, bize öncülük eden zor zamanlarda hak dine sahip çıkan ve yer yüzünde hakkın hâkim olması için mücadele eden o büyüklerimize layık birer evlat olmaya çalışıyoruz”

Haber: Adnan Şahin

ÖNDEN GİDENLER RAHMETLE ANILDI

Hollanda İslam Federasyonu her yıl düzenlediği programla önden gidenlerini Fatihalar, Yasinler ve dualarla andı.

H

ollanda İslam Federasyonu Schiedam Yıldız İslam Merkezi salonunda düzenlenen “önden gidenleri anma” programında hakkın rahmetine kavuşmuş olan geçmişlerini dualarla kez daha andı. Gerçekleştirilen program çerçevesinde, Avrupa’da yarım asırdan fazla zamandır Müslümanlara hizmet sunan, İslamiyet’in en canlı şekilde yaşayabilmesi için çaba sarf eden İGMG’nin vefat eden dava erleri için, Schiedam Merkez Camii’nde öğle namazı öncesi imamlar tarafından Kur’an tilavet edildi ve ardından dualar yapıldı. Yıldız İslam Merkezi salonunda devam eden programı NIF İrşad Başkanı Hasan İnan sundu. Açılış Kur’an tilavetini Rotterdam İskender Paşa öğrencilerinden Selim Arda okudu. NIF Başkanı Mehmet Erdoğan yaptığı konuşmasında geçmişi anmak için yapılan bu programların önemine değindi ve özetle şunları söyledi:. “Federasyonumuzun organize etmiş olduğu, programımızın hayırlara vesile olmasına, çalışmalarımızın bereketlenmesine, sevaplarımızın artmasına, günahlarımızın da affına vesile olmasını diliyorum. İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatlarımız Avrupa’da elli yılını geride bırakmış en büyük sivil toplum kuruluşlarından biridir. Bu teşkilatın mensupları olarak bizler,

önden gidenlerimizi unutmadık, unutmayacağız. Cenabı Allah önden gidenlerimize, tüm geçmişlerimize rahmetiyle muamele eylesin. Yolumuzu aydınlatan, bize öncülük eden zor zamanlarda hak dine sahip çıkan ve yer yüzünde hakkın hâkim olması için mücadele eden o büyüklerimize layık birer evlat olmaya çalışıyoruz. O büyüklerimiz âdeta ümmete yeni bir yön vermeye çalıştılar. O büyüklerimiz en büyük zorluklara göğüs gerdiler. İhlas ve samimiyetten asla ayrılmayan o büyüklerimizi bizler her ibadetimizde anmalıyız. Teşkilatımızın 2013 yılının başından itibaren, yedi yıldır geleneksel hâle getirdiği bu programların çıkış noktası Dava büyüğümüz Erbakan Hocamızınaramızdan ayrılışıdır. Millî Görüş Teşkilatımızın mimarı olan çok kıymetli rahmetli Erbakan hocamızın 2011 yılında vefat etmesiyle beraber teşkilatımızın genel merkeziyle, bölgeleriyle hocamızın ölüm yıldönümü münasebetiyle bu programları geleneksel hâle getirdik. Ve böylece her yıl hocamızla beraber İslam dünyasında ve Türkiye’mizde gelmiş geçmiş İslam büyüklerimizi de anmaktayız. Şu bilinmelidir ki Millî Görüş davasının erleri Hocasını anar ve ona her daim sahip çıkar. Millî Görüş davasını iyi anlayabilmenin yolu, önden gidenler olan sahabe efendilerimizin hayatını iyi bilmekten geçer” Konuşmanın ardından, NIF Gençlik İrşad Başkanı ve 2010 IGMG Kur’an tilavet yarışması Avrupa birincisi

Ali Börek: “Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, hanımefendilerin başörtüsü var ama, kılık kıyafet olarak bizi, Allah’ın ayetlerini ve peygamberin sözlerini temsil etmemeye başladı. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, hayra koşanların sayısı az, şerre koşanların sayısı çok.” Ali Rıza Yaman ve geçtiğimiz sezon TRT Kur’an Tilavet yarışması hafta birincisi Abdullah Bilgiç sahne alarak Kur’an tilavet ettiler. Ve peşinden Necmettin Aydın ve Abdullah Bilgiç birer ilahî okuyarak programa renk kattılar. Bölge Basın Yayın Başkanı Ercan Kuzu da “Savunan Adam” şiirini okuyarak programa katkıda bulundu. Kazandıklarımız ve kaybettiklerimiz Programın davetli konuşmacısı Genel Merkez İhsan Sohbetleri Birim Başkanı Ali Börek konuşmasında Müslümanların güncel yaşamını ele aldı. Börek çarpıcı örnekler vererek Müslümanların neleri nasıl kaybettiklerine dikkat çekti. Müslümanların kıldıkları namazın kendilerini kötülüklerden

alıkoymadığını, namaz kılanın aynı zamanda dedikodu yapabildiğini, yalan konuşabildiğini, namaz kılanın, bile bile günaha dalabildiğini belirten Börek şunları kaydetti. “Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, kimse helale rağbet göstermiyor. Harama ise herkes koşarak gidiyor. İbret almamız gereken ölüm olayları o kadar sıradanlaştı ki kimsenin ibret aldığı yok. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, hanımefendilerin başörtüsü, başında var ama kılık kıyafet olarak bizi, Allah’ın ayetlerini ve peygamberin sözlerini temsil etmemeye başladı. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, hayra koşanların sayısı az, şerre koşanların sayısı çok. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, iki sanatçı gelip de saz çalsa salonlar doluyor, oysa bu günkü program gibi programlara rağbet az oluyor. Müslümanların yeniden izzetli olabilmeleri için birbirlerine kulp takmayı bırakıp ihlas ve samimiyete sarılmaları gerekiyor. Programda 1964 yılında, kılınacak bir bayram namazının hangi şartlarda kılındığına işaret eden el yazımı orijinal bir duyuru vesikası gösterilmesi salondakileri duygulandırdı. Vesikada şu yazı yer alıyordu. “DUYURU! Aziz ve

kıymetle gurbetçi kardeşlerimizin nazarı dikkatine… 3 Şubat 1965 mübarek ramazan bayram namazı Dom kilisesinde kılınacaktır. Mümkün mertebe herkesin, gazete, namazlık ve battaniyenizle tedarikli gelmeniz rica olunur.” Gurbetçilerin şu an her bakımdan elde ettikleri imkânlara yani camilere, okullara, iş yerlerine vesaire bakınca yukarıdaki yazı daha da bir anlam kazanıyor. Ancak Ali Börek hocanın da dikkat çektiği üzere imkânlar artarken maneviyatta maalesef kayıplar yaşanıyor… Program Eindhoven Mevlâna camii imamı Mehmet Canatan’ın yaptığı hatim duasıyla hitam buldu. Haber ve Fotoğraflar: Adnan Şahin

«


hayat 07

het leven

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 247 -Şubat/Februari 2019

Engellilik engel tanımıyor “İnsan odaklı politikalarımızla bu zengin kültür harmonisi içerisinde herkesin eşit sağlık, eğitim, iş, barınma ve sosyal haklardan yararlanması için çalışmalar yürüteceğiz.”

Eyalet seçimlerinde engelli tek aday...

Bülent Ünlü: “Gücümüzü göstermek için

TERCİHLİ OYLARINIZA TALİBİM” Adım Bülent Ünlü, 1970 Adıyaman doğumluyum, 26 yıldır Hollanda’da öğretmenlik dahil çeşitli işlerde çalıştım. 2001 yılında geçirdiğim talihsiz bir kaza sonrası omurilik felçli olarak tekerlekli sandalye bağımlı kaldım.

U

zun yıllar Rotterdam şehrinde seyahat acenteliği yaptım, bir çok kişi beni “biletçi” olarak tanıdı. 2002 yılında çevre duyarlılığı, göçmen sorunları, sosyal yenilikçi, özgürlükçü ve engelli dostu politikaları nedeni ile Groenlinks partisine üye oldum. Uzun yıllar pasif parti üyeliğinden sonra 2017 yılında aktif olmaya karar verdim ve 21 Mart 2018 yerel seçimlerinde Rotterdam merkez ilçe belediye meclis üyeliği için grup başkanı olarak seçimlere katılıp, rekor bir oyla meclis üyeliğine seçildim.

26. SIRA

ZUID HOLLAND EYALET MECLİS ADAYI

Bülent Ünlü engel tanımadı... İlk kez girdiği yerel seçimlerde, seçilişinin ardından “bir engelli olarak büyük gurur duyduğunu” söyledi.

20 MART’TA TERCİHİNİZ

BÜLENT ÜNLÜ OLSUN!..

Tam vatandaşlık, katılımı kolaylaştırmakla başlar!..

2016 yılında Hollanda’nın da imzalayarak kabul ettiği Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Deklarasyonu çerçevesinde engellilerin topluma katılımını, birlikte yaşamı kolaylaştırma adına ve göçmen sorunlarını bilgi, tecrübe ve dürüstlükle eyalet düzeyinde çözümüne katkı sunmak için 20 Mart 2019’da yapılacak olan Zuid-Holland (Güney Hollanda) Eyalet meclisi üyeliğine adayım. Kökeni, inancı, dili, rengi ne olursa olsun istisnasız herkesin eşit vatandaşlık ve sosyal devlet haklarından yararlanması için doğru ve dürüst politikalar geliştirerek siyasette olan güveni tekrar kazanmak istiyoruz. Toplumun barınma, eğitim, sağlık ve iş alanındaki sorunlarını eyalet düzeyinde çözümler bulup, çevre ve doğaya karşı olan duyarlılığımızla daha kaliteli bir yaşamı inşa etmek istiyoruz. Küresel ısınmanın getirdiği iklim değişikliği ve kapitalist sistemin doğaya karşı acımasızlığı biz kökleri toprağa bağlı insanları doğayı korumaya mecbur kılmıştır. Güney Hollanda Eyaleti yaklaşık 3,6 milyon insanın yaşadığı, 3.418 km² yüzölçümü ile en kalabalık eyalet durumundadır. İrili ufaklı 52 belediyeden oluşan Eyaletin başkenti Den Haag şehridir. Hızla büyüyen Güney Hollanda Eyaleti beraberinde kaliteli yaşama hitap edecek ucuz ve planlı yapılaşmayı, alternatif enerji ile flora ve faunayı korumayı, hızlı ulaşımı, çevre dostu sanayileşmeyi mecbur kılmaktadır. Dünyanın en büyük limanlarından biri olan Rotterdam Limanı’nın inovatif, çevreci bir şekilde ekonomik olarak büyümesi bununla beraber içinde barındırdığı 175 farklı etnisite ve farklı inançları ile büyük bir kütür zenginliği sahiptir. İnsan odaklı politikalarımızla bu zengin kültür harmonisi içerisinde herkesin eşit sağlık, eğitim, iş, barınma ve sosyal haklardan yararlanması için çalışmalar yürüteceğiz. 20 Mart 2019 seçimlerinde Güney Hollanda’da 55 eyalet meclis üyesi seçilecek ve diğer 11 eyalet üyeleri ile beraber daha sonra kendi içerisinde 75 kişilik Senato’yu oluşturacaktır. Bu bakımdan da eyalet seçimlerinde elde edeceğimiz başarı önemlidir. Hayırlara vesile olması dileğimle tüm adaylara başarılar diler selam ve saygılarımı sunarım. ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 247 -Şubat/Februari 2019

04 gündem 26 08 agenda

Muştular

murat.7701@hotmail.com

Murat Altun

“Asr’a yemin olsun!..” “Öyle bir geçer zaman ki...” Merhaba değerli dostlar!.. Yıllardır üzerinde düşündüğüm ve düşünürken de yine tutamadığım şeyi, ‘zamanı’ değerlendirmek istiyorum. Ömür dediğimizi yıllar, yıl dediğimizi aylar, ay dediğimizi günler, gün dediğimizi saatler ve saat dediğimizi de dakika ve saniyeler oluşturuyor. Demek ki ömür veya bir şeyin kemâli, aslında hayatın en küçük cüzlerinden vücuda gelmektedir. Suçlu zaman mı, yoksa dram mı ağartan saçlarımı?... Saçların ağarması, yaprakların sararıp, ömür takviminden yere bir bir düşmesi dert değil de, onun içini doldurup, hakkını verememek hüznümüzü, kaygımızı ve hüsranımızı artırıyor.(ASR Sûresi) Şu hayatı tüketirken -bir dava/ mesele veya meslekte,- hiç yaşamamış gibi iz bırakmadan gitmek var ya; işte asıl kayıp budur bence. Buz satan bir adam, sıcak Ağustos ayında: “Sermayesi eriyen bu zavallıya acıyın!...” diyerek yalvarırken, merhum Fahreddîni Râzi; “İşte!.. ASR sûresinin tefsirini buldum.” der. Ömrün, buz gibi eridiği, kum saati gibi akışı içinde, imandan, salih amelden yoksun, hakkı hakim kılmak gibi bir derdi, tasası olmayanlar ve bir takım sıkıntılara sabredecek yüreğe sahip olamayanları zaman, kılıç gibi kesecektir. Zaman, su misali aktığı gibi, su misali kıymeti de az biliniyor. Allah cc. zamanın bütün boyutlarına/ vakitlerine: “Vel’Fecr/ sabaha, Ved’Duha/ kuşluğa, Vel’ASR/ ikindiye veya yüz yıla, Vel’Leyl/ geceye, Ven’Nehar/ gündüze...” yemin ederek değerini idrak etmemizi istiyor. Fakat bize sorsan, “vakit geçiriyoruz.” diyerek; bütün servetimizle bir dakikasını bile satın alamayacağımız ve pişmanlıkla geriye getiremeyeceğimiz en kıymetli nimet olan zamanımızı, daha doğrusu kendimizi ziyan ediyoruz. “Eğer hemen değilse hangi vakit?...” (Saint François) Müslüman, aslında ibn’ül vakt (zamanın çocuğudur.) Yâni her işi vaktinde ertelemeden yapar. Gel gör ki şeytanın en sinsi hilesinden biri de, “yapma!” demez ama hep yarınlar -Tûlû Emel’lerile “hele yaparsın!” diye diye geçiştirir.

Yerin üstündekiler hep “yarınlarla”, “yaparız”, “ederiz”, “zamanla inşallah” gibi ertelemelerle oyalanırken; yerin altındakiler de, “keşkeler”le: “Keşke Allah’a şirk koşmasaydım. Keşke ibadetlerimi ihmal etmeseydim. Keşke filan çayı değil de peygamberi dost edinseydim. Keşke... keşke toprak olsaydım da bugünü görmeseydim - “Yâleytenî küntü turâba.” sözleriyle dönüşü olmayan pişmanlıklar içinde feryad ederler. “Cehennem halkının en fazla çığlıkları (güzel işlerini, tövbelerini) tehir etmekten / ertelemekten / yarıncılıktan kaynaklanır.” (Hafız Irakî, bu hadisin kaynağını bulamadığını söylemiştir. Bk. Tahricu ahadisi’l-İhya-ihya ile birlikte- 3/117). İşte bu ertelemeci mantığın yanlışlığını Şeyh Muhammed Parisa ne güzel anlatmış: “Halkı gâfil, kemâli keselinden (aşırı tembellikten) bir laf eder. ‘Yarın olsa da bir iş işlesem...’ der. Bilmez ki bugün, dünkü günün yarınıdır. Bugün ne işlemiştir ki, yarın ne işleye!...” der. O hâlde bütün varlık ve benliğimizle ânı kavramalıyız. ‘Dem, bu demdir.’ demeliyiz. Çünkü dün geride, mazide kaldı. Yarın meçhul ve henüz gelmedi. İşte bütün vârım/ varlığımız şu anda, onu yaşamalıyız. En güzel tiyatroyu, sohbeti, konseri ve İbadeti/ tavafı bile telefonların şuursuz kameralarına çekeceğiz diye, canlı (ânı) ıskalıyor hissedemiyoruz. Abdullah El Tüsteri’ye sordular: “Hak yoluna giren sâlik, ne zaman rahat ve huzur görür?” Buyurdular ki: “İçinde bulunduğu zamandan başka, herhangi bir vakit ve an tasavvur etmediği zaman.” Demek ki, “Mutluluk bir varış değil, yolculuktur.” (Konfüçyüz.) İlimden ibadete, işten sanata bütün kazanımlar, az da olsa sürekli yapılanlarla elde edilmektedir. “Allah Teâlâ’ya amellerin en makbulü, az da olsa sürekliliği olanıdır.” (Hz. Muhammed sav.) Cemil Meriç, tembel insanlardan bahsederken; onların, kendi üzerine vazife olan doğal işleri küçümsediğinden dolayı yapmadığını, buna karşın sürekli en ideal olanın peşinde hayalinde, fakat henüz imkânsız olduğundan, ona da bir türlü erişemeyip yapamadığını; böylece bu bahaneler ve temenniler ile zamanın hakkını vermeden, görevlerini ihmal ederek tembel tembel yaşayıp gittiklerini anlatıverir. “İnsanın yapmadığı işler, yapmak istemediği ve yapamayacağına inandığı işlerdir.” (Z. Gündüzalp) Evet, şimdi tekrar tekrar soralım kendimize: Zihnimizde ve dilimizde sürekli düşünüp söylediğimiz. Temennilerle bir ömür tükettiğimiz, toplumda sürekli birbirimize tavsiye ettiğimiz, hamasetle savunduğumuz vazifelerimizi yapmak için neyi bekliyoruz?... “Eğer hemen değilse hangi vakit?...”

Ababil Okul Müdürü Ali Kemal Kadı:

“Veliler bizim için çok önemli. senin, kemiği benim’ mantığı

İSLAM OKULLAR BAŞARISI BU YILD TESCİLLENDİ RTL 4 yaptırdığı araştırma sonucuna göre Hollanda’da İslam okulları bu yıl da ülkesel bazda yapılan Cito seviye tespit sınavlarında en yüksek puanı elde ettiler.

H

ollanda Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanlığına (OCW) bağlı 49 tane İslam Okulu bulunuyor. Bunlar çeşitli gruplarda ve değişik idareciler yönetiminde varlıklarını sürdürüyorlar. Hepsi de Hollanda eğitim müfredatı ile eğitim vermektedirler. Son yıllarda gösterdikleri başarılar artık gizlenemez boyutta ve Hollanda basını bu başarıyı “kerhen” de olsa duyuruyorlar. Her yıl yapılan ve bakanlığın da onayladığı araştırma RTL haber tarafından yapılmaktadır. İlkokul son sınıflar üzerinde yapılan bu araştırmaya göre Cito seviye tespit sınavlarında İslam okullarının Hollanda genelinde aldıkları ortalama puan 7.4 olarak tespit edildi. Bu puana göre İslam okullarının Hollanda genelinde bulunan 6 bine yakın okul içinde üst sıralarda yer aldığı belirlendi.

Doğuş Gazetesi olarak elbette bu güzel başarı haberini en geniş şekilde sayfalarımıza taşıma gayretiyle bu çerçevede son üç yıldır bulunduğu kentte önemli başarı elde eden Ababil Okulu Müdürü Ali Kemal Kadı ile kısa bir söyleşi yaptık ve bu başarıların sırrına vakıf olmaya çalıştık. Ababil İslam okulu Schiedam’da bulunan İslamitiche College’nin diğeri El Furkan olan iki okulundan biri

beş yılımızı başka bir yerde geçirdik. Geçici olarak orada eğitim verdik ve bu süre zarfında belediyenin bizden istediği normları yerine getirdik. Bu normlardan en önemlisi de belli bir talebe sayısına ulaşmaktı. 328 talebeye ulaşmamamız gerekiyordu. Bunu başardık ve daha sonra da 2014 yılında daimi olarak şimdiki bu binamıza yerleştik. Buraya 330 öğrenciyle yerleştik. Ve bir iki yıl içinde de öğrenci sayımızı beş yüze çıkardık hamdolsun. Öğrencilerimizin yüzde ellisi Türk kökenli geri kalan kısmı Fas, Somalili ve diğer küçük etnik kökenden gruplar var. Öğrenci sıkıntımız yok bilakis bu çevrede bazı okulların öğrenci sıkıntısı çektiğini biliyoruz. Oysa şu an bize kayıt olmak için 100 kadar öğrenci sırada bekliyor. Biz bu durumu Allah’ın bir lütfu olarak algılıyoruz. Biz şunu da biliyoruz ki, bizim babalarımız öğrencilerimizin dedeleri, bu okulları kurarken “Bismillah” deyip kapı kapı gezerek öğrenci buldular. Bu bereketin oradan kaynaklandığını düşünüyoruz. İlginç olan şu ki, bir zamanlar buraya öğrenci toplamak için kapı kapı gezen dedeler, şimdi torunları ile okulumuza geliyorlar kayıt yaptırmak istediğinde yerimizin olmadığını söyleyince aslında üzülmeleri gerekirken geçmişi hatırlayıp “Nerede nereye” deyip bilakis seviniyorlar.”

Doğuş: Sayın Kadı, bugün sizinle İslam okullarının son yıllarda kaydettiği başarıyı konuşmak istiyoruz. Ancak önce sizden, bize şuan müdürlüğünü yaptığınız Ababil ilkokulunu kısaca tanıtmanızı istiyoruz. Ali Kemal Kadı: “Ababil İslam Okulu 2007 yılında kuruldu. Aslında bu, Schiedam’da ilk kurulan El Furkan okulumuzun başarısının devamı sonucu kuruldu. Orası öğrenci yoğunluğuna cevap veremez duruma gelince burası kuruldu. İlk

“OKULUMUZ NEDEN BU KADAR RAĞBET GÖRÜYOR?” A. Kemal Kadı: “Ve şu an 550 öğrencimiz var hamdolsun. Okulumuzun böylesine yoğun bir rağbet görmesinde önceki yılların başarıları ve yeni binanın konumu ve cazibesinin önemli rol oynadığını söyleyebiliriz. Son 4-5 yıldır sürekli yükselen bir başarı grafiğimiz var Ababil ve El Furkan okullarımızda. Üstüne koyarak, emin adımlarla ve önümüzü görerek ilerliyoruz. Bu başarının temelinde çok çalışmak yatıyor el-

bette. Bu sadece bir müdürün veya bir başka yetkilinin değil tüm kadronun, yani şuan sayısı 55’e ulaşan tüm personelin başarısıdır. Hep birlikte çok çalışıyoruz ve Mevla’m da hamdolsun bunun karşılığını veriyor. Genç ve dinamik bir öğretmen kadrosuna sahibiz. Başarımızın artmasında bunların önemli payı var.” Velilerle ilişkiniz hangi düzeyde, bu başarıda onların payına ne düşüyor? A. Kemal Kadı: “Veliler bizim için çok önemli. Zira buradaki eğitim, Türkiye’de söylenegeldiği gibi çocuğu öğretmene teslim edip ‘Eti senin, kemiği benim’ mantığı ile yapılmıyor. Bilakis burada öğrencinin geçirdiği her süreci velisiyle birlikte değerlendiriyoruz. Dolayısıyla çocukların başarısında velilerin payı oldukça büyüktür. Bunu teslim edelim. Ayrıca veliler çocuklarla ne kadar çok ilgilenirse bu o kadar bizim işimizi kolaylaştırıyor. Eğer veliler okul ile sıkı bir iş birliği içindeyse çocuklar bunu seziyor ve bu da çocuğu motive ediyor ve daha başarılı olmasına yol açıyor. Son zamanlarda velilerle yeni bir “Okuma” aktivitesi başlattık gayet iyi gidiyor. Kısaca biz velilerimizden çok memnunuz. “İSLAM OKULLARI BAŞARISIZ OLDUĞU ZAMAN MANŞETTEN İNMİYOR AMA BAŞARISI MAALESEF GÖRMEZDEN GELİNİYOR” Geçmişte çok gördük ve hâlen de yapılıyor, İslam okullarında her hangi bir başarısızlık ya da her hangi bir uygunsuzluk söz konusu olduğunda Hollanda’nın tüm medyası oraya yüklenir ve haberi en abartılı yorumlarla verirler. Peki, şu an bu okulların başarısı söz konusu ve neticede bu ülkeye hizmet edecek kaliteli insanlar yetiştiriliyor. Hollanda basını buna nasıl bakıyor?


perspektif 09 perspective

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 247 -Şubat/Februari 2019

Zira buradaki eğitim, Türkiye’de söylenegeldiği gibi çocuğu öğretmene teslim edip ‘Eti ile yapılmıyor. Bilakis, öğrencinin geçirdiği her süreci velisiyle birlikte değerlendiriyoruz.”

Ümmetin gündeminde Mısır’da idam sehpasına götürülen gençlik var, peki ya sizin gündeminizde ne var? Hayat pahalılığı, seçim kampanyaları, futbol maçları, doğum günü partileri, bugün ne giyinsem, ne yesem, dersler, sınavlar vs. listeyi uzatabiliriz... “Yüreğine bütün ümmetin, hatta dünya mazlumlarının derdini sığdırabilecek, dertlenecek, çare olacak yüreklileri bir adım öne alalım” desem kaç kişi bir adım öne çıkabiliriz? Öyle meydanlarda, mitinglerde elleri semaya yönelterek, dört parmak gösterip Rabia işareti yaparak olmuyormuş. Zulüm, zulme fırsat verince ortaya çıkar. Gördük ve şahit olduk. .................... Bitmek bilmeyen seçimler... Hollanda’daki seçimler ve Türkiye’deki seçimlerden dolayı mart ayının epey hareketli geçeceği haberini şubat ayı içerisinde aldık. Umarım siyasetçilerimiz ve taraftarları saygı çerçevesi içerisinde seçim çalışmalarını yürütürler. Bu arada siyasetçiler ile “taraftar” kelimesini aynı cümlede yazarken ne kadarda itici olduğunun bir kez daha altını çizmek istiyorum. Taraftar gözü kapalı sahiplenen, birbirine karşıt yanlardan herhangi birilerini destekleyen, yandaş anlamında. Oysa yandaş olman gereken tek şey belki de ülkenin gidişatı, bekası, milletin vs. Mesela; yapılan doğru bir şey varsa, desteklemek, yapılan yanlışlara da itiraz edip, düzeltmeye çalışmak gibi.

“SCHİEDAM’DA BİRİNCİYİZ” “Her okulu değerlendirirken ayrıca bulunduğu Belediye’ye bakılıyor. Bizler Ababil ve El Furkan olarak Schiedam’da geçen yıl 2’inci idik bu yıl birinciyiz. Daha önceki yıl da üçüncü idik. Sürekli yükselen bir trendimiz var hamdolsun. Seneye ne olur bilemiyoruz ama biz çıtayı yüksek tutmak için bütün gayretimizle sürekli çalışmaktayız. Sistematik çalışıyoruz. Doğru bildiklerimizi yapmaya çalışıyoruz. Bunu bu şekilde sürdürdüğümüz sürece bu başarımızın devam edeceğini düşünüyoruz. Hollanda medyası bunu görmezden gelse de… Geçen yıl bu

kentte oldukça seviyeli bir okula on tane gymnasium öğrencisi yolladık.” OLUMSUZ HABER YAPMA GAYRETİNDE OLAN BASIN BİRAZ PEŞİMİZİ BIRAKIR GİBİ OLDU AMA YİNE DE UMULMADIK ŞEYLERİ MERCEK ALTINA ALABİLİYORLAR Doğuş: Artık İslam okulları başarılı olma yönünde ilerlerken Hollanda’da İslam okullarını hedef tahtasına koyan medya biraz geriledi mi? Kadı: “Biraz. Aslında fırsat kolladıklarını hep düşünüyoruz. En ufak bir şeyi büyüteç altına alabileceklerini biliyoruz. Aslında bu da bizi biraz daha başarılı ve dikkatli olma konusunda kamçılıyor.” Ali Kemal Kadı söyleşimizin sonunda gençlere önemli bir çağrıda bulundu. Şu sıralar Hollanda’da çok ciddi bir şekilde öğretmen açığının olduğunu dolayısıyla

gençlerin meslek seçerken bunu dikkate almalarını öneriyor. Oldukça dolgun bir maaşla en az gelecek yirmi yıl için iş garantisi olabileceğini hatırlatıyor. Öğretmen açığının İslam okulları içinde çok önemli olduğunu belirten Kadı şöyle diyor. “Eskiden başörtülü öğretmen kızlarımızı diğer okullar; yeterli öğretmen olduğu için onları çeşitli bahanelerle işe almıyorlardı. Ama şimdi adeta hava kapıyorlar. O nedenle biz de öğretmen bulmakta zorlanıyoruz.” Ali Kemal Kadı son olarak hâlen İslam okulları hakkında bizim toplumumuz içinde tereddütlü ve ön yargılı olanların varlığını düşünüyor ve onlara, herhangi bir İslam okuluna gitmelerini ve içeride neler olup bittiğini görmelerini önemle tavsiye ediyor. Haber-Fotoğraflar: Adnan Şahin / - Schiedam

«

kochavva@live.nl

Havva Koç

Ah be Güzelim!..

ININ DA

A. Kemal Kadı: “Maalesef istenilen düzeyde değil. Bir kamufle etme, görmezden gelme gayreti var. Belirtildiği gibi son dört yıldır hamdolsun İslam okulları Cito sınav sonuçlarına bakıldığında büyük bir başarı sergilemekteler. RTL bu Cito sonuçlarını alıp bir formüle tabi tutarak bir sonuç elde ediyor. Tabi şunu da belirtmek lazım, Hollanda’da bütün okulların sonuçları, ya da hesaplamaları aynı değil. İnsanlar bunu karıştırabiliyorlar. Yani düşük gelirli insanların çocuklarının gittiği okulun Cito puanı ile bembeyaz Hollanda okullarındaki Cito puanı aynı kıstastan geçmiyor. Yani bir “2” ile diğeri “1” ile çarpılıyor şeklinde izah edebileceğimiz bir formül uygulanıyor. Bu formül tüm Hollanda genelinde sürekli uygulanan bir formül ve son dört yıldır bu formüle göre İslam okulları en başarılı olarak çıkıyor. Elbette on yıl önce bunun aksi durum söz konusuydu ve basın bunu sürekli gündem de tutardı. Ama son dört yıldır sergilenen bu başarı bir şekilde gizlenmeye çalışılıyor. Biz de gerek Türk medyası olarak sizlerin sayesinde gerekse sosyal medya aracılığı ile bunu gözler önüne sermeye, anlatmaya çalışıyoruz.”

Ayna

Ayrıca seçimler esnasında “Bizim Allah’ımız var” avuntusundan kurtulmalıyız. Zira Allah, Allah’a (cc) inanan herkesin Allah’ı. Güya Allah lafzını telaffuz ederek bazı kesimler kendilerini daha çok Müslüman (!) gösterme çabası içerisine giriyorlar. Arkadaşlar, Allah’ı sözlü olarak sahiplenerek değil, Allah (cc) kanunlarına, ilkelerine uyarak, yaşayarak sahiplenin. Siz seçmenler de Allah aşkına üyesi olduğunuz partilerin siyasilerini sorgulayın, mesela; “Sen ey falanca partinin mensubu, sürekli Allah lafzını kullanıyorsun, siyasi hayatın boyunca Allah’ın kanunu yaşadığın yerde hâkim olması için neler yaptın?” diye... ......................... Tembelleştik mi? Son zamanlarda Türkiye’den gelen meyve, sebze kuyrukları haberleri yönünde aklıma Sakallı Celal’in söylediği “Bastonunu yere çaksan filiz veren bu ülkede biz, aç kalma mucizesini de becerebilmiş bir milletiz” cümlesi geldi. Ne gariptir ki her yönden verimli olan anavatanımızın toprağından nasiplenemiyoruz. Neden acaba? Biz neden üretemiyoruz? Kimler niçin, neden bizim üretmemize engel oluyor? Düşündünüz mü, sorguladınız mı sevgili siyasetçilerimizi? Yoksa halkımız mı tembelleşti ya da tembelleştirildi hazıra konarak/kondurularak... ........................ Bu da bir Fadime Şahin vakası mı? Milletin malını, canını, namusunu korumakla görevli polisin yaka paça kadın göstericiyi arabaya bindirile-

rek çekilmiş bir kaç kare fotoğrafların sürekli önümüze getirilmesine ve acımasızca yapılan yorumlara üzülüyorum. Hiçbir suçun karşılığı cinsel taciz olamaz. “FETÖ’cünün kızı” gerekçelendirmesi ile dahi böyle bir durumu meşrulaştıramayız. Buna asla müsamaha göstermemeliyiz. Kaldı ki böyle bir durumun olduğuna ihtimal dahi vermiyorum. Çünkü videoyu izledim, iki erkek 1 bayan ellerinde pankart ile eylem yapıyorlar. Görünürde 3 kişi varken etraflarında oldukça fazla fotoğraf, video çeken birileri var. Basın mı? Allahualem, lakin çok ilginç. Eylem esnasında polisler üçünü de araca bindirmeye çalışıyorlar. Bir Fadime Şahin vakası gibi geldi bana. Asıl değinmek istediğim şey şu: Hanginiz kendisini böyle bir karenin içinde görmek ister? Ya da hanginiz eşinizin, kız kardeşinizin, annenizin, kızınızın böyle bir ithamla fotoğraf karesi içerisinde elden ele dolaşmasını istersiniz? Görüntü mide bulandırıcı olduğu gibi, bu olayı onaylayan ya da tam aksine yapılan yorumlar da bir o kadar daha mide bulandırıcı, üzücü... .................... Ali Korkmaz mı? “Ali Korkmaz kim mi?” Yıllarca sırtında taşıdığı, koruyup kolladığı, sevdiği, saydığı kişi/kişiler tarafından bir kalemde suçlu duruma düşürülmek istenilen kişi. Lakin başaramayacaklar. Çünkü Ali Korkmaz ile bir şekilde yolları kesişen kişiler bilir ki; Ali Korkmaz yürekli, yiğit, babacan, delikanlılardandır. Bırakın kendi çocuklarına öz babalık yapmayı, yeğenlerine bile babalık yapıp koruyup kollamıştır. Ailesinin, akrabalarının zor zamanlarında yanında olmuş, sevip, sayılan saygın kişidir. Hiç unutmam, ortaokulda yaşadığım başörtü sorununu öğrenir öğrenmez, okuluma gelip sorunu yaşadığım öğretmen ve okul müdürümüzle konuşarak halletmişti. Ali abime buradan sesleniyorum: Tüm ailen, arkadaşların seni seviyoruz ve yanındayız. Biz biliyoruz ki, dünya tatlısı kızlarının yanında büyüyebilmeleri için her şeyi göze aldığını. Bir çok babayım/anneyim diye geçinenlerden çok, çok daha iyi babasın. ................ Allah’ım, sorunlarımızın elinde imanımızı kar gibi eritme. İmanımızın elinde sorunlarımızı kar gibi erit.

“Yüreğine bütün ümmetin, hatta dünya mazlumlarının derdini sığdırabilecek, dertlenecek, çare olacak yüreklileri bir adım öne alalım” desem kaç kişi bir adım öne çıkar”


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 247 -Şubat/Februari 2019

leven en religie

10 hayat ve inanç İslam’ın verdiği terbiye ve olgunlukla hilm ahlâkına sahip olgun mü’minler, çevrelerinde kendini beğenen, küstah, başkalarını aşağılayan, kibirli, ulusçu ve ırkçı kimselerin sataşmalarıyla, ayrımcılıklarıyla yüz yüze gelseler bile, vakarlarını bozmazlar, ‘selâm’ derler.

“SELÂM” DEYİP GEÇEBİLMEK

K

ur’an’da Furkân Sûresi 63-75. âyetleri arasında “ideal”, “örnek”, “iyi Müslümanın” özelliklerini anlatıyor. Burada söze Rahmân’ın kulları diye başlıyor. “Rahmân’ın has kulları, yeryüzünde vakar (ağır başlı) ve tevâzu ile yürüyen kimselerdir. Câhiller onlara lâf attıkları zaman, ‘selâm’ der (geçer)ler.” (Furkan 25/63) Bütün insanlar Allah’ın kulları olmasına rağmen neden bazı kişiler “Rahmân’ın kulları” şeklinde özel olarak anılıyor? Burada nitelikleri sıralanan ‘kullar’, belirtilen iyi özellikleri dolayısıyla Allah’ın rahmet ve sevgisini kazandıkları için O’nun Rahmân ismine tamlama olarak gelmiş. Rahmân’ın özel, has, övgüye layık kulları yeryüzünde vakar ve tevâzu ile yürürler. Yani zorba, mağrur, saygısız, kaba ve haşin değil, sükûnet ve vakar ile, alçak gönüllü bir şekilde, terbiyeli ve nazik yürürler. Etrafa sıkıntı vermezler. Kimseye tepeden bakıp aşağılamazlar. Kendileriyle alay etmek veya inançları konusunda tartışmak üzere câhillik edenlere çatmaya bile tenezzül etmezler.

Burada prototipi çizilen “ideal Müslüman” ile, Furkân 61-62de anlatılan Güneş, Ay, gece-gündüz arasında bir bağlantı vardır. İdeal veya kaliteli Müslüman ya Güneş gibi ışık ve ısı verir, ışık kaynağı olur, gündüzleri aydınlatır, canlara hayat membaı olur; ya da Ay gibi Güneş’ten aldığı ışığı geceye yansıtır. Geceleri aydınlatır. Aydınlığa doğru nûr ve kılavuzluk yapar. Üstelik bunları yaparken de Güneş gibi, Ay gibi mütevazi (alçak gönüllü) ve vakar sahibidir. Güneş ışık ve ısı verirken, Ay bütün görkemiyle geceye ışığını salarken büyüklük taslıyorlar mı? Güneş hayatın ‘dört ana unsur’undan biri olduğu hâlde bunu insanın başına kakıyor mı? Bu muhteşem nimet için insanlardan bir karşılık, bedel, diş kirası istiyor mu? Rahmân’ın has kulları, O’na ait olana değer verdikleri için değer kazananlardır. Veya ilâhî ölçüleri hayat hâline getirip güzel ahlâk kazanan kimselerdir. İnsanlar arasından çıkartılmış en hayırlı topluluk olanlardır (Ali İmran 3/104). Rahmân olan Allah’ın yeryüzünde görmek istediği model insan tipini İslâm üzere yaşayıp çevresine sunanlardır.

Ya da Allah’ın Rahmân isminden ilham alarak merhametin, şefkatin, ilginin, yardımın, acımanın, bir de insanlarla, çevreyle iyi geçinmenin örnekliğini gösterenlerdir. İşte onlar her nerede yaşarlarsa yaşasınlar, kendilerine sataşılmadığı sürece insanlara iyi davranırlar. İyilik ederler. Başkalarının da iyi olması için çalışırlar. Başkalarının hakkına kendi çıkarlarından daha fazla değer verirler. Onlar başkalarıyla iyi geçinirler, kendileriyle de hoş geçinilir. Ancak yol yordam bilmeyenler, başkalarının hakkına saygı göstermeyenler, kaba oldukları kadar haşin ve geçimsiz câhiller kendilerine dil ile, yazı ile, yazılı ve görsel medya yoluyla sataştığı zaman, onların seviyesine inmezler. Kalkıp onlar gibi câhillik, kabalık, seviyesizlik yapmazlar. Vakarlarına yakışacak şekilde “selam-esenlik” deyip geçerler. Hır-gür, kavga, kaos çıkarmazlar. Bir anlamda câhillerin tuzağına düşmezler. Âyette geçen ‘hevn’ kelimesi genellikle ‘sekînet, vakar, rıfk (yumuşaklık), tevâzu ve hilm’ kavramıyla açıklanmış. Bu da Kur’an’ın sık sık söz konusu ettiği câhiliye insanının temel karakteri olan ‘kibirli, gururlu,

Hikmet Pınarı Hüseyin Kerim Ece kerimece@hotmail.com

zorba’ anlamındaki ‘müstekbir’ kelimesinin tersidir. ‘Tevâzu’; gururun karşıtı olup kişinin başkalarını aşağılayıcı duygu ve davranışlardan kendini arındırmasını, alçak gönüllülüğü ifade eder. Bir hadiste “...biri Allah için tevazu gösterirse Allah da onu yüceltir” deniliyor. (Ahmed b. Hanbel, 2/386. Müslim, Birr/69. Tirmizî, Birr/82). Vakar da, ağırbaşlı olma, temkinli davranma, mevki ve kişiliğin gereğini hakkı ile koruma, hafif meşrep olmama anlamındadır. Sahibine saygı kazandıran bir fazilettir. ‘Câhil’ din dilinde, cehâlet sahibi, bilgiden mahrum olan, davranışları olgun olmayan, kendini bilmeyen demektir. Hilm’in zıddıdır. Hilim de; düşünerek (teenni ile) hareket etme, sâkinlik, yumuşak huyluluk, ahlâk ve karakter sağlamlığı, tedbirli davranma ve ılımlı olma gibi anlamlara gelir. Câhillik bu ahlakî davranışların zıddıdır ve hilm sahibi olmama durumudur. İslâm’dan önce câhiliyye insanları hem gerçek bilgi ve bu bilginin kurduğu ideal toplumdan, hem de insanı olgun, seviyeli yapan ilâhi ölçülerden mahrum oldukları için

kaba ve serttiler. Akıl ve hikmetle hareket etmeyi bilmezlerdi, taassuba ve haksızlığa düşerlerdi. Şirk müşriklerin inancını, câhillik/ câhiliye de onların ahlâk ve karakterini anlatır. Buradaki İslâm ile aynı kökten gelen ‘selâm’ Müslümanın zihniyetini; câhillik de bu kaba, fanatik, geçimsiz, başkalarını rahatsız eden, diplomalı/ kravatlı olsalar da gerçek bilgiden yoksun olan câhillerin zihniyetini ifade eder. İslam’ın verdiği terbiye ve olgunlukla hilm ahlâkına sahip olgun mü’minler, çevrelerinde kendini beğenen, küstah, başkalarını aşağılayan, kibirli, ulusçu ve ırkçı kimselerin sataşmalarıyla, ayrımcılıklarıyla yüz yüze gelseler bile, vakarlarını bozmazlar, ‘selâm’ derler. Yani onları barışa, esenliğe, selâmete, güvene ve karşılıklı hoşgörüye davet ederler. Olmazsa onlardan yüz çevirirler. Kur’an Peygamber’in kişiliğinde mü’minlere şöyle diyor: “Sen af (veya kolaylık) yolunu benimse, (İslam’a) uygun olan örfü anlat ve câhillerden yüz çevir.” (A’raf 7/199) ◄◄


tanıtım 11 introductie

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 247 -Şubat/Februari 2019

PvdA adayı Orhan Kayar:

“Unutmamalıdır ki, işsizlik, eğitim, staj, ev, çevre, yeşil alan, su ve tarım sorunları gibi belli başlı temel sorunlarımızın çözümleri eyalet meclisinden geçmektedir”

“Sosyal katılım projeleriyle, daha ‘sosyal’ ve ‘adil’ bir Amsterdam için hizmete hazırım!”

S

evgili dostlar, değerli halkım, Ben Orhan Kayar, PvdA’dan 12. sıradan Kuzey Hollanda Eyalet meclis üyeliğine adaylığımı koydum. Bundan önce 3 dönem büyük bir azim ve özveriyle Amsterdam belediyesi meclis üyeliği yaptım ve geçtiğimiz yıl başarıyla bu görevimi tamamladım. Bu görevim esnasında halka yakın olan çizgimden asla ödün vermedim ve bu şekilde siyasete giren insanlara örnek oldum. Halkımın sorunları için mücadele ettim ve onların iyiliği, güvenliği ve refahı için sayısız icraatlara imza attım. Daha “sosyal” ve “adil” bir Amsterdam için çeşitli sosyal katılım projelerini geliştirip, belediyeyi halkımız için kolayca ulaşabilecekleri, sıkıntılarını bizzat yerinde ve gerekli kişilere iletebilecekleri bir hâle getirdim. Hatta bu konuda öncü oldum desem abartı olmaz.

Dahası, yoksullukla mücadele kapsamında dar gelirli insanlar için Sosyal Hizmet ve Yardımlar hakkında çeşitli projeler geliştirdim. Özellikle de çocuklarınız için. Gelir düzeyi, etnik kökeni veya oturduğu mahalle ne olursa olsun onların da aynı haklara sahip olmaları ve spor yapabilmeleri için dijital “Kent Kartları” önergesini sundum. Bu sayede dar gelirli ailelerin çocukları da aynı gelir düzeyi yüksek olan ailelerin çocukları gibi spor, kültür ve sanat programlarına katılma imkânlarına sahip olabildiler. İsminden, etnik kökeninden dolayı iş veya staj bulma konularında onların belediyede staj yapma ve sonrasında çalışma imkânlarını sağladım. Zira öğrencilik yıllarımda özellikle, onların yaşadığı ayrımcılığı bizzat bende yaşadım. Fakat çocuklarımız bunları yaşamasın diye hayatım boyunca mücadele ettim. Sizlerin desteğiyle bu mücadeleye eyalet meclisinde devam etmek istiyorum. Dolayısıyla Kuzey Hollanda’ya bağlı şehirlerin içinde bulunduğu sorunları ve ihtiyaçları iyi bilen, keza bu sorunların çözümüne kayıtsız kalmak istemeyen Kuzey Hollanda bölge sakini olarak bu yolda sizlerin desteğini bekliyorum. Yeşile önem veren, yeşili koruyan, doğaya ve temiz suya sahip çıkan, insan sağlığını destekleyen, her keseye uygun konutları ile kentleşen herkesin isteyeceği bir yaşam alanı sunacağız hep birlikte. Size bu konuda söz veriyorum, yeter ki bizimle omuz omuza olun. Herkes için

güzel, dürüst, yeşil ve adil bir gelecek istiyorum. Bu eyalet seçimleri mevcut Rutte yönetimine karşı çok büyük bir önem taşımakta. Zira eyalet meclisi Hollanda senatosuna gidecek olan üyeleri de belirliyor. Sizin oyunuz bu yüzden ekstra önem taşıyor.

Orhan Kayar

Kuzey Hollanda’da oturan tüm insanlara hizmet etmek ve en önemlisi her zaman olduğu gibi seslerinizi bir nebze olsun duyurabilmek, beni mutlu edecektir. Eyaletimizde yaşayan engelli vatandaşlarımız için de hayatı daha yaşanır, daha kolay bir hâle getirecek; onların sosyal yaşama katılımını arttıracak çalışmalara ayrıca hızla devam edeceğim. Çok güzel bir eyalete sahibiz ve hayatımızı burada hep birlikte daha sosyal ve adil bir şekilde sürdürebilmeliyiz. Bana ve partime oy vermeniz hâlinde, sizin adınıza yorulmadan mücadele edeceğim. Bu mücadelede asla pes etmeyecek, eyaletimizin en iyi statüde olmasına her ne pahasına olursa olsun özen göstereceğim. Unutmamalıdır ki, işsizlik, eğitim, staj, ev, çevre, yeşil alan, su ve tarım sorunları gibi belli başlı temel sorunlarımızın çözümleri eyalet meclisinden geçmektedir. Sonuç olarak sizleri, 20 Mart seçimlerinde duyarlı olmaya, daha güzel yarınlar için bana ve partim PvdA’ya oy vermeye çağırıyorum. Sevgi ve saygılarımla,

Stem 20 maart Orhan Kayar

PvdA (Liste 3) 12. Sıra Kuzey Hollanda Eyalet Meclisi Adayı

Groothandelsmarkt 69-78 3044 HC Rotterdam info@tur-ned.nl www.tur-ned.nl +31(0)10 43 78 812

Oz&Er FOOD B.V. Rooseveltstraat 39 2321 BL Leiden

E-mail info@ozener.com Tel. +31(0)71 - 589 09 99 Fax +31(0)71 - 589 20 26 www.ozener.com

vleeswaren Koç Et Mamulleri B.V.

Hikmet Gürcüoğlu

Adres Productieweg 48 2382 PD Zoeterwoude İleti: info@sancak.nl - Web www.sancak.nl Telefon +31(0)71 581 00 30

Hakkımızda... Tur-Ned International Trading BV firması 1992 yılında kurulmuş, 27 yıldan beri etnik piyasada kuru gıda grubu ürünlerde Türkiye’nin ve Dünyanın kaliteli markaların marketlere tedariğini yapmaktadır. Bünyemizde yaklaşık 60’a yakın kaliteli marka ürünleri bulunmaktadır. Türkiye’nin önde gelen, AKFA, ALTINDAMLA, BAKAN, BAŞHAN, ÇAYKUR, COLOMBO ÇAYLARI, ECE, HAZAL, MARMARA BİRLİK ZEYTİNLERİ, NUHUN ANKARA MAKARNASI, ÖNCÜ, ORKİDE ve TUKAŞ gibi kalitede öncü markaları Rotterdam toptancı halinde 1500 m2’lik satış mağazasında ve günlük dağıtım ağıyla müşterilerinin hizmetine sunmaktadır. Haftanın 5 günü (Pazartesi-Cuma) Hollanda’nın tüm bölgelerine servisle ürünlerimizi ulaştırmaktayız. İş ortaklarımızın taleplerini yerine getirebilmek ve tüketicinin kaliteli ürünlerle bulaşmasını sağlamak için yönetim, pazarlama ve servisteki ekibimizle en iyi tedarikçi olabilme prensibiyle çalışmaktayız.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 247 -Şubat/Februari 2019

04 haber 12 nieuws

Pieter Coppens:

“Ibn Qudama was een relatief onbekende Hanbalitische geleerde uit het Damascus van de 13e eeuw, afkomstig uit dezelfde geleerde familie als zijn beroemde naamgenoot, de auteur van al-Maqdisi...”

Een Nieuw Boek door Stichting Lezen Leven:

“Samenvatting van de Weg

van de Strevers – Ibn Qudama al-Maqdisi”

(Een samenvatting van het bekende werk De Herleving van de Wetenschappen van de Religie (Ihya ulüm al-din) van de evenzo bekende Abu Hamid al-Gazali (d.505-1111).

E

rgün: Gefeliciteerd met je eerste vertaling Pieter. Wil je je eerst voorstellen voor de lezers? Wie is Pieter Coppens, wat is zijn achtergrond en wat is hij momenteel aan het doen? Ik heb mijn BA en MA behaald bij het departement Arabische Taal en Cultuur aan de Radboud Universiteit Nijmegen, met als afstudeerrichting Islam en Geschiedenis. Daarna heb ik een PhD-traject doorlopen aan de Universiteit Utrecht, en een proefschrift geschreven over de geschiedenis van soefikorancommentaren (tafsir bi’lishara), met speciale aandacht voor hoe het zien van God (ru’yat Allah) in die commentaren besproken is. Dit is inmiddels als monografie gepubliceerd bij Edinburgh University Press. Omdat ik alleen een academische vorming in de islamologie niet voldoende vond, heb ik in mijn vrije tijd en vakanties ook altijd -met wisselend succes- zo veel mogelijk geprobeerd bij traditionele studiecirkels aan te schuiven, en heb zo ook een paar mooie teksten mogen bestuderen bij zeer gewaardeerde docenten. In de kern is mijn vorming echter vooral via de academie geweest, daar ligt mijn passie en talent veel meer. In deze vertaling is dat ook terug te zien: met het originele werk zelf heb ik voor het eerst middels een traditionele studiecirkel kennis gemaakt, maar in mijn aanpak van de vertaling en mijn inleiding komt mijn academische kant meer naar boven. Momenteel ben ik werkzaam als universitair docent aan het Centrum voor Islamitische Theologie (CIT), Faculteit Religie en Theologie aan de Vrije Universiteit. Daar geef ik onder andere onderwijs aan de islamitische geestelijke verzorgers van de toekomst. Daarnaast ben ik bezig met een nieuw onderzoeksproject over de geschiedenis van korancommentaar (tafsir) met speciale aandacht voor de Syrische Jamal al-Din al-Qasimi,

een naar mijn mening onderschat figuur uit de moderne islamitische intellectuele geschiedenis.

studiecirkels rond georganiseerd in het Nederlands. Daar is deze vertaling uiteindelijk min of meer uit ‘gegroeid’.

Pieter, laten we het meteen over het boek hebben: ‘Samenvatting van de Weg van de Strevers’, van Ibn Qudama al Maqdisi. Wie is hij, waarom heb jij dit boek uitgekozen om te vertalen? Ibn Qudama was een relatief onbekende Hanbalitische geleerde uit het Damascus van de 13e eeuw, afkomstig uit dezelfde geleerde familie als zijn beroemde naamgenoot, de auteur van al-Mughni. Het werk is een samenvatting van een boek van de veel bekendere Ibn al-Jawzi uit Bagdad, De Weg van de Strevers, wat op zijn beurt weer een samenvatting is van de overbekende Ihya’ ‘ulum al-din van imam Ghazali. Ibn alJawzi vond dat in de kern een goed werk, maar er waren ook veel passages waar hij bezwaar tegen had, voornamelijk met betrekking tot wat hij zag als excessen van de soefi-traditie, overbodige speculatieve filosofie en gebruik van onbetrouwbaar hadith-materiaal, waar Ghazali in de geschiedenis vaak om bekritiseerd is. Deze heeft hij er dan ook uitgehaald, wat leidde tot een veel beknopter en dus ook handzamer werk. Volgens Ibn Qudama kon dat allemaal nog korter, wat leidde tot dit werk, dat in de islamitische wereld nu veel onderwezen wordt vanwege zijn betrekkelijke eenvoud en krachtige boodschap. Het biedt een sobere vorm van spiritualiteit aan, duidelijk verankerd in de islamitische bronnen, en kan daardoor een hele brede groep mensen aanspreken, die in verschillende islamitische tradities staan.

Wat heeft dit boek te bieden voor de lezers, zowel de 1e deel als de komende 3 delen? Het boek is vertaald met twee doelgroepen voor ogen: enerzijds de academische gemeenschap, anderzijds de islamitische gemeenschap. Voor de academische gemeenschap biedt het een relatief eenvoudige inkijk in een klassiek islamitisch werk, en kan het bijvoorbeeld in cursussen over de geschiedenis van het islamitische denken gebruikt worden, of als inleiding op het denken van imam Ghazali en de receptie daarvan. Voor de islamitische gemeenschap kan het een goed werk zijn voor Nederlandstalige studiecirkels, of kan het door imams gebruikt worden als bron voor vrijdagpreken of in de islamitische geestelijke verzorging.

Mijn eerste kennismaking met dit boek was tijdens een studieverblijf in Damascus, waar ik er les uit kreeg van de docent aan wie de vertaling ook opgedragen is. Het werk sprak me toen erg aan, eigenlijk precies om eerdergenoemde redenen. Eenmaal terug in Nederland ben ik het boek zelfstandig blijven bestuderen, en heb ik er zelf ook een aantal

Het eerste deel gaat, na een uitgebreide reflectie op welke kennis de moeite waard is en welke houding een geleerde in dient te nemen naar de kennis die hij heeft, geheel in op de daden van aanbidding. Bij iedere rituele handeling die men kent uit de boeken van islamitische jurisprudentie (fiqh) geeft Ibn Qudama reflecties op de diepere betekenissen (asrâr) van die daden van aanbidding. Zo reflecteert hij op de rituele reiniging, het gebed, het vasten, de zakaat en de bedevaart, behandelt hij de manieren van het reciteren van de Koran en geeft hij een overzicht van smeekbedes (da’wât) en Godsgedachtenissen (adhkâr). Regelmatig herhaalt hij dat zijn doel het onderwijzen van welgemanierdheid (adab) is en kennismaking met de inwendige aspecten (bâtin) van deze handelingen. Wie gewoon de uitwendige (zâhir) regels wenst te bestuderen, verwijst hij naar de talrijke boeken van fiqh in welke dit al in overvloede behandeld wordt. In het tweede deel staan de zogenaamde ‘âdât centraal, de regels van goed en welgemanierd gedrag, de betrekkingen tussen mensen onderling, en tussen de mens en de schepping. Hier doet Ibn Qudama

hetzelfde als in het eerste deel: van alle onderwerpen waarvan men normaal de uitwendige, formele regels in de boeken van fiqh aantreft, - voeding, huwelijk, handel en arbeid, geboden en verboden, reizen- richt hij zich wederom geheel op het inwendige, op de diepere betekenissen en welgemanierdheid die bij die handelingen horen. Ook gaat hij in op de rechten die bij broederschap horen en het goed samenleven met elkaar. In het derde en vierde deel richt de auteur zich volledig op de inwendige mens. Het derde deel richt zich op het bedwingen van de slechte eigenschappen en ziektes van het hart die de mens in het verderf storten (muhlikât). De spirituele anatomie van het hart wordt uitgelegd, er wordt uitgelegd hoe de ziektes ervan te genezen zijn, hoe de begeerten van het lagere zelf (de nafs) gecontroleerd kunnen worden, en hoe slechte eigenschappen als jaloezie, gierigheid, arrogantie, behoefte aan respect en ogendienst behandeld kunnen worden. Het vierde deel biedt een bespreking van de goede eigenschappen en kwaliteiten die redding brengen voor de mens in het hiernamaals (munjiyât), zoals inkeer van zonden, geduld, dankbaarheid, soberheid, Godsvertrouwen en Godsliefde. De komende drie delen komen hopelijk de komende drie jaar ook uit, ik mik erop elk jaar een deel af te krijgen. Met name op deel 3 en 4 verheug ik me erg, die hebben inhoudelijk het meest te bieden en daarin komt de rijkdom van het innerlijke leven van de mens het

best naar voren. Met de vertaling van deel 2 ben ik nu bezig, en daar vind ik het wat lastiger me toe te verhouden. Dat deel bevat een aantal dingen die in onze huidige tijd naar mijn mening problematisch zijn. Zo beschrijft hij dat het huwelijk goed is omdat je dan als man zelf het huishouden niet meer hoeft te doen en meer tijd overhoudt voor aanbidding. Ik hoop dat imams en predikers zorgvuldig om gaan met dergelijke teksten, en de lezer dat niet klakkeloos voor waar aanneemt. Het blijft als historische bron dan natuurlijk nog steeds relevant om te zien hoe er in de 13e eeuw over het huwelijk gedacht werd.

Wat kan je vertellen over Stichting Lezen Leven en waarom je voor deze stichting hebt gekozen om je vertaling te laten publiceren? Het was eerlijk gezegd een beetje een gok, aangezien Stichting Lezen Leven nog niet echt een gevestigde uitgeverij is voor islamitische klassiekers, zoals bijvoorbeeld ’t Kennishuys of Bulaaq dat wel zijn. Het enige wat tot nu toe - zeer succesvol- uitgebracht is, is De Levende Koran. Stichting Lezen Leven bestaat echter uit een sympathieke groep mensen met wie ik ook persoonlijk een band heb. Ik heb tijdens het maken van deze vertaling veel steun van hen gevoeld, dus het was op de eerste plaats een kwestie van loyaliteit. Op de tweede plaats heeft de stichting op het moment een initiatief, Lezen Leven Instituut, wat ik erg goed vind. Ze organiseren cursussen en lezingenreeksen gericht op intellectuele verdieping, die zich op het snijvlak van religie en academie bevinden, waarvan de hoop is dat het op termijn toegroeit naar een volwaardig instituut zoals het bekende Bilim ve Sanat Vakfi in Istanbul. Dat is precies een type instituut dat ik zelf erg gemist heb in mijn religieuze en academische ontwikkeling als student. Ik heb de stichting dan ook verzocht de opbrengst van de verkoop van dit boek naar dit project te laten


söyleşi 13 interview

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 247 -Şubat/Februari 2019

Genç Gözüyle

talhayildiz_@hotmail.com

Talha Yıldız

Modern eğitimin veremediği... Geçen ayın yazısında, modernitenin tek tip insan modelini dayattığını ve modernitenin insanı insan olmaktan çıkartıp monoton bir hayat sunduğunun üzerinde durmuştuk. Ayrıca günümüz dünyasında ruh ile beden, madde ile mâna ve dünya ile ahiret arasındaki bütünlüğün ihmal edildiğini ve bu durumun, sömürü ve tüketim düzeninin oluşmasına sebebiyet verdiğinin altını çizmiştik. Bu yazımızda ise, modern eğitim bağlamında konumuzu detaylandırmaya çalışacağız. Günümüzde insanlar modern, barbar, Batılı veya Doğulu gibi vasıflar ile tanımlanır. Ancak bu vasıflar insanlar tarafından belirlendiği için, görecelidir ve insanın bütününü ifade etmekten uzaktır. Mahmud Erol Kılıç’ın ifadesiyle, dünya nüfusu, mekân ve zamanın farklılaştıramadığı ihtiyaçlarda buluşan ve benzeşen insanlardan oluşmaktadır. Bu insanların Doğu veya Batı’da yaşıyor olması, onların ölüm, acı, endişe ve aşk gibi aynı duygu ve hâlleri yaşıyor olmalarını engellememektedir. Bunu insanın “özü” olarak da ifade edebiliriz. Oysa modernite, insanın kendisini ihmal ederken insanın özünü boşaltmaya; yani madde ile mânanın arasını açmaya çalışmaktadır. Bu sebeple insan üzülen ve ağlayan bir varlık olarak değil, âdeta bir makina olarak tasavvur edilmektedir. Böyle olduğu için modern insan, sadece sahip olmaya çalışır ve üretime/tüketime katkı sağladığı müddetçe değerli kabul edilir ve acziyetinin farkında olmadan hareket eder.

gaan. Het idee dat ik middels deze vertaling bij kan dragen aan zulke goede initiatieven maakte de keus eenvoudig. Tot slot, welke boodschap heb jij voor de lezers? Ik hoop dat iedereen altijd door blijft leren, zich blijft ontwikkelen, en buiten opgelegde kaders durft te denken. Het huis van de islam kent vele kamers, en het is zonde als je altijd alleen veilig blijft hangen in de kamer waarin je toevallig opgegroeid bent. Ook binnen andere denkrichtingen dan je eigen kunnen boeiende dingen gebeuren waarvan veel te leren is. Je kunt uiteindelijk altijd beslissen toch weer in je eigen kamer te gaan zitten, maar het is zonde als je niet eens even een kijkje genomen hebt om het hele huis goed te leren kennen. Dit boek is daar denk ik symbolisch voor: het was eenvoudig geweest voor Ibn al-Jawzi en Ibn Qudama om Ghazali’s Ihya’ gewoon compleet te negeren en af te schrijven als niet in lijn met hun eigen religieuze traditie. Ze waren echter ontwikkeld genoeg om in te zien dat ook de traditie van Ghazali hun heus wel iets belangrijks te vertellen zou kunnen hebben. Ze namen over wat hen beviel, en lieten achterwege waar ze geen affiniteit mee voelden of onjuist vonden. De islamitische gemeenschap kent vandaag de dag scherpe tegenstellingen tussen bijvoorbeeld soefi’s en salafi’s, traditionalisten en modernisten, madrasa-onderwijs en academisch onderwijs, etc. Dat kan er soms hard aan toe gaan, en mijn indruk is dat er nooit echt goed naar elkaar geluisterd wordt, dat men elkaars gedachtegoed niet werkelijk probeert te begrijpen. Naar mijn mening verscheurt dat moslims onnodig, en heeft men ondanks die scherpe verschillen in opvattingen nog steeds veel meer gemeen met elkaar dan men zelf denkt. Ik hoop dat deze vertaling een kleine bijdrage kan leveren aan het verkennen van die common ground. Ik vind het in ieder geval al leuk te merken dat ik

bir başka deyişle insanın aciz kaldığı durumlar üzerinde tefekkür etmeyi ve bundan ders çıkarmayı öğütler.

Maddî üretim ve tüketimin merkezde olduğu bir dünyada oluşan ve şekillenen modern eğitim, hâliyle insanı eğitmekten ziyade meslek kazandırmayı öngörmektedir. Hâlbuki kâdim geleneğimiz, eğitimi yalnız “meslek” eğitimi olarak görmez, aksine eğitimi beşikten mezara kadar süren bir “serüven” olarak değerlendirir. Bu nedenle hayatın bütünü eğitimin konusudur ve insanoğlu hayatın sonuna kadar talebe olmaya devam eder. Hayatın bütünlüğü içerisinde acı ve mutluluk iç içe geçmektedir. Ancak modern eğitim, acı ve kederi görmezden gelmeye çalışmaktadır. Böyle olduğu için, hastalık ve yaşlılık gibi durumların olumsuzluk taşıdığına inanılır, hatta en ufak bir sarsılma modern insanın hayatını alt üst etmeye yeterli bir sebep oluşturur. Buna karşılık kâdim geleneğimiz, “Kahrın da lütfun da hoş” (Niyaz-i Mısri) ve “Bir şeyin olup olmaması senin nezdinde müsavi (eşit) değilse nakıssın evladım” (Amiş Efendi) sözleriyle olumsuz olarak görünen; uit heel verschillende hoeken van de moslimgemeenschap positieve reacties gekregen heb, evenals uit de academische gemeenschap. Dank voor het interview. Bir sey degil. :) Ben je geïnteresseerd in het boek? http://www.lezenleven.nl/boeken/ Bestellingen Prijs: 5 euro per stuk Verzendkosten: 1-2 stuks 4 euro 3+ stuks 4,50 Afhaal: op afspraak, stuur een email naar info@lezenleven.nl Wanneer u het bedrag over heeft gemaakt, stuur aub email naar info@ lezenleven.nl met uw naam, adres en aantal, dan wordt het binnen 2-3 werkdagen opgestuurd. Mocht u het boek willen retourneren, kunt u het binnen 2 weken na ontvangst op de post doen (op eigen rekening) naar: Stichting Lezen Leven Van Duylstraat 90B 3026 SL Rotterdam Bankgegevens: IBAN: NL88ABNA0505191369 T.n.v.: Stichting Lezen Leven Söyleşi - Fotoğraflar: Ergün Madak

«

Hayat bütünlüğünün ihmal edilmesinin bir başka sonucu, icra edilen mesleklerin sadece maddî açıdan değerlendirilmesinde ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle doktor işinin sadece hastayı tedavi etmekten ibaret olduğunu düşünür ve hastanın beklenti ve endişelerini dert edinmez, ilaç sektörü ölümcül hastalıkların artmasına sevinir, avukatlar gereksiz yere davanın uzamasına gayret eder ve memurlar işlerin gereksiz yere aksatılmasını umursamaz. Bu olumsuz tabloyu çizerken, işini dört dörtlük yapan çok sayıda avukat, doktor ve memurların olduğunun da altını çizmemiz gerekir. Peki bu durumda ne yapılabilir? Başta aileler olmak üzere, camiler ve vakıflar modern eğitimin veremediği özellikleri insana kazandırmaya yönelik projeler geliştirmelidir. Bu bağlamda kâdim geleneğimizden ilhamla, fedakârlık, dostluk, adalet, sorumluluk bilinci ve tevekkül gibi özellikleri bugüne nasıl taşıyabileceğimizin üzerinde durmamız gerekir. Bunu manevî eğitim olarak da adlandırabiliriz. Aksi takdirde toplum, hayat bütünlüğünden kopuk insanlarla dolu olmaya devam edecektir. Bununla beraber insanoğlunun acziyetini hatırlatacak ve insanın evrenin sahibi değil, evrenin bir parçası olduğunu yeniden hatırlatacak projeler geliştirmemiz elzemdir. Bu çerçevede kulağımızın aşina olduğu, fakat mahiyetini anlamaktan uzaklaştığımız Yüce Allah’ın 99 ismi olarak bilinen Esmaü’l Hüsna’nın bize yeni ufuklar açacağını düşünmekteyim. Zira kâdim geleneğimizin irfan sahipleri, Allah’ın 99 isminin, görülen âlemin yapı taşları olduğunu belirtir. Bir başka ifadeyle, bütün yaratılış bu isimler üzerinde bina edilmiş ve Cenab-ı Hakkın isimleri bu âlemde sürekli tecelli etmektedir. Öyleyse bir doktor mesleğini icra ederken aslında Allah’ın Şafii; yani şifa veren anlamına gelen isminin tecellisini yansıtmaktadır. Aynı şekilde bir mimarın eserleri Cenab-ı Allah’ın Musavvir; yani her şeyi belli bir şekil ve özellik vererek yaratan isminin tecellisini yansıtır. Keza bu bilinçle hareket eden hukukçu Adl; yani mutlak adalet sahibi olan Allah’ın yeryüzündeki adaletini yansıtır. Sözün özü: Eğitim ve iş hayatındaki madde ile mâna arasındaki bütünlüğü sağlamanın yolu, acziyetimizi bilerek hareket etmekten geçer.

Hollanda’da bir ilk...

Gökkuşağı Sanat Merkezi çocuklarımıza öz değerlerimizi tanıtmak için kendi hayal kahramanlarımızın (Keloğlan, Hacivat & Karagöz) maskotlarını yaptırdı...

Çalışmalarımız hakkında

bilgi edinmek için aşağıdaki iletişim bilgilerinden bize ulaşabilirsiniz ya da ofisimizi ziyaret edebilirsiniz...

Kunststichting Regenboog (Gökkuşağı Sanat Merkezi) Graafstroomstraat 51A - 3044 AP Rotterdam Tel: +31 6 43 560 552 - www.grupgokkusagi.nl


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 247 -Şubat/Februari 2019

introductie

14 tanıtım Leo Bruijn:

“De regionale arbeidsmarkt ontwikkeling moet een impuls krijgen zodat Rotterdammers perspectief krijgen op echte banen.”

PvdA, deneyimli ve verimli iki siyasetçiyi hem Eyalet Meclisi hem de Senato için aday gösterdi Leo Bruijn is kandidaat lid voor de Provinciale Staten Hamit Karakus

2

0 Mart 2019’da, İl Eyalet Meclisi ve Devlet Su İşleri’nde seçimler yapılacak. Pek çok kişi, Eyaletin ne yaptığını bilmiyor. Bunun nedeni de, Lahey’deki hükûmet ile belediyeler arasında idari bir katmanın olmasındandır. Ancak Eyalet yönetimin; örneğin, yerel ekonominin gelişmesi noktasında ve belediyelerin inşa edebileceği politikalar üzerinde çok fazla bir etkinliği var. Ve; Eyalet Meclisi üyeleri, hükümeti kontrol etmek için Senato üyelerini seçiyorlar. Bu yüzden bu seçimler çok önemli.

Ünal Fırat:

is kandidaat voor de Eerste Kamer

PvdA, seçimler için Rotterdam’dan çıkardığı en uygun iki adayı ile gurur duyuyor. Üyemiz, Leo Bruijn, Eyalet Yönetimlerine adaydır. Hamit Karakuş ise Senato’ya adaydır. Hamit Karakuş’a doğrudan oy kullanılmayacak. Eyalet Meclisinin seçilmiş üyeleri Senato üyelerini belirlemek zorundadır. Bu yüzden Leo Bruin’e verilen her oy, Hamit Karakuş’a verilmiş olacaktır... Leo Bruijn, son yıllarda Rotterdam’daki PvdA partisinin başkanlığını yaptı. Rotterdam Konseyi’nde önemli sosyal demokratik sorunlar için mücadele etti.

Bunlar başlıca; daha iyi bir istihdam politikası, iş gücü piyasasında ayrımcılığa karşı çözümler; Rotterdam’daki bütün çocukları için iyi eğitim imkânı; sosyal konutların toplu yıkımına karşı önlemler ve Rotterdam’daki yaşlıların ücretsiz toplu taşıma araçlarından istifade etmeleriydi.. Leo, eyaletlerde de bu çabayı sürdürmek istiyor. “Rotterdamlıların gerçek bakış açısına sahip olmaları için, bölgesel işgücü piyasası gelişimine destek verilmesi gerekiyor.” Ve Leo, Rotterdam’da girişimci olarak 40 yıllık deneyime sahip.

Kocaman, sol bir kalple, (görüşle) büyük mücadele veren bir adam. Hamit Karakuş uzun yıllar Rotterdam’da Belediye Meclis Üyesiydi. Adı, Rotterdam’ın hepimizin gurur duyduğu dinamik, canlı kentte yaptığı birçok inşaat faaliyetiyle anılıyor. Ancak Hamit, bu hizmetlerin sadece prestij için yapılmadığını da herkesten daha iyi biliyor. “İnsanlar iyi bir bakımı, iyi bir işi olsun ve tüm çocuklarının iyi bir eğitim almasını isterler ve bundan da emin olmak isterler. “Emin” olmak, Hollanda’da kendini evinde hissetmektir; özgürlüğe olan inancınızı yaşamak ve herkesi kucaklayan bir bakış açısı ile güvenli bir gelecek için birlikte çalışmaktır. Bunlar kesinlikle olmalı. Ne yazık ki, birçok insan ve popülist parti bu bölünmeyi ve anlaşmazlıkları arttırmak için uğraşıyorlar.” Bu yüzden Hamit Senato’ya aday olarak başvuruyor. Lahey’de, Parlamentoda, sıradan insanlar için neyin önemli olduğuna tekrar dikkat edilmelidir. Konut piyasasını şimdi ele geçir. “İyi ve uygun fiyatlı bir ev tamamen sıradan bir şey olmalı, herkes bu imkâna sahip olmalı. Ama şimdi çoğu insan için mümkün değil. Çünkü bazı ailelerin yaşam sürdürdüğü konutlar benim için utanç vericiydi. O yüzden siyasete girdim,” Leo Bruin, Hamit’in yanında... “Çalışmalar konut piyasasına yoğunlaşmalı. Dar gelirlilerin ev ihtiyacı çözülmeli. Güney Hollanda’da yılda 25.000 yeni ev yapılması gerekiyor, bundan emin olabilirsiniz.” Pvda inşa eden, toparlayan ve kuran bir partidir. 20 Mart 2019 tarihinde oy vermeyi unutmayın.. ◄◄

“Herkesin kabuğuna çekildiği bir dönemde bu tür buluşmalar, hayatî önem arz etmektedir”

Hollanda Mehteran’ın 8’inci Yıl Turnuvasına Dostluk Hâkimdi

H

ollanda Mehteran’ın geleneksel hâle getirdiği “Mehteran Dostluk Voleybol Turnuvası” 17 Şubat Pazar günü Rotterdam’da gerçekleştirildi. 10 takımın davetli olduğu ve bu yıl 8’incisi düzenlenen turnuva, 8 takım arasında yapıldı. Farklı bölgelerden, farklı etnik köken ve farklı düşüncelerden insanlarla bir araya gelerek tanışmayı, kaynaşmayı ve dost olmayı hedefleyen turnuva, her geçen yılın ardından bu amacına ulaşıyor. Adına yaraşır bir şekilde dostça başlayan ve öylece sona eren turnuvanın bu yılki şampiyonu, turnuvanın düzenleyicisi Newstar takımıydı. Turnuva, gazetemizin Mehteran ekibine hediyesi... Tek grup hâlinde yarışan takımlar oynadıkları güzel ve kaliteli oyunla göz doldurdular. Dostluk havasında başlayan ve centilmenliğin hakim olduğu zorlu mücadeleden sonra 4 takım çeyrek finale yükseldiler. Yarı Final Maçları Newstar, AnatoliaNuts, ve Nogay 1

takımları bütün takımları eleyerek yarı finale yükseldiler. Bu zorlu mücadelelerden sonra, Newstar ve Nogay 1 takımları final oynamaya hak kazandılar. Bu ikili arasında geçen zevkli, zorlu kıyasıya mücadeleden sonra Newstar birinciliği elde ederken, Nogay 1 ikinci, AnatilaNuts ise turnuvanın üçüncüsü oldular. “Turnuva değil “Şölendir bu!” Turnuvaya katılan herkesin genel kanaati böyleydi. “Yüzlerce insanı 6 saat boyunca küçücük bir salonda, bir şölen havası atmosferinde bulundurmaya başka bir isim verilemez. Bundan böyle bu bir turnuva olarak değil, bir şölen olarak adlandırılmalıdır” diye görüş bildiren katılımcılar, bundan böyle turnuvanın adının “Mehteran Dostluk Şöleni” olarak değişmesini istediler. Turnuvaya katılan takımlar Anatolia Nuts, Utrecht, Nogaylar 1, Mehteran 2, Birlikspor, Newstar, Buhara Kruiden, Yıldız Eğitim, Nogaylar 2, Mehteran 1


gündem 15 agenda

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 247 -Şubat/Februari 2019

Deniz Çatıkkaş

Ayşe Yazılıtaş:

denicati@hotmail.com

“Hayat kendin olunca güzel” Psikolojik konularda aile danışmanı olarak çalışan Ayşe Yazılıtaş “Hayat kendin olunca güzel” isimli yazdığı ilk kitabını tanıttı.

Mutluluğun Formülü: “Mutlu Etmek!”

U

den’de, Ayıntap Restoran’da yemekli bir akşam düzenleyen Ayşe Yazılıtaş yeni çıkan kitabını davetlilerine tanıttı. Yıllardır psikolojik aile danışmanlığı hizmeti veren Yazılıtaş sonunda hem kendinden hem de çalıştığı alandan bahsettiği yepyeni bir kitapla insanların karşısına çıktı. Ayşe Yazılıtaş ile “Hayat Kendin Olunca Güzel” adlı kitabını konuştuk. Sade bir dil kullanarak yazdığı kitabını anlatırken hayli heyecanlı olan Yazılıtaş ikincisinin de yolda olduğunu duyurdu. Kitap yazmaya fikir nasıl oluştu, kitapta neler anlattınız? A.Y.: Kitabımda ben özellikle insanların orijinalliğine dönmeleri, yani toplumda beklenilen bir profile uymak zorunda kalmadan, daha çok kendilerine has neyse o olmaları ve bu alanda da yaşamlarını sürdürmelerini öneriyorum. Ne zaman ki insanlar başka bir profile sahip olmaya ve başka özellikleri taklit etmeye çalıştıkları andan itibaren bunalıma girebiliyorlar. Aslında bu kitapta vermek istediğim mesaj; insan, mesela kadın başarılı bir ev

kadınıysa o zaman ev hanımı kalmalıdır. Ya da bir normalde erkek evinde daha iyi bir baba ise o zaman baba olarak devam etmelidir. Yani bizim hepimizin yeteneğimiz ne yönde ise kendimizi o yönde geliştirmemiz insanı daha çok mutluluğa ve huzura ulaştırıyor. Buradan da “Hayat kendin olunca güzel ’in” anlamını çıkarmamız mümkün. Kısaca ne kadar çok kendin olursan o kadar huzurlu olursun bu dünyada. Bu ilk kitabınızı ne kadar zamanda yazdınız? Ben yoğun bir tempoda çalışan biri olduğum için süre biraz uzadı. Bu kitabı 16 ayda yazdım. Çalışmalarınızdan esinlendiniz bunlara ne kadar yer verdiniz? Bu kitabın içerisine bir iki aile vakasını aldım. Bunlar Hollanda’da en çok karşılaşılan aile vakaları. Bunlardan biri şu ki, toplumumuz içinde maalesef bağımlılık sorununa çok sık karşılaşıldığı hâlde bu gündeme getirilmiyor. Bağlamlı olan birinin eşi ve çocukları ne gibi zararlar görebilir, ben onu işledim kitabımda. İkincisi ise aile içi şiddete değindim.

Aile içi şiddetin, duymasalar bile hissetmeleri dahi çocukların ruhsal sağlını etkileyebiliyor. Eşlerdeki öz güven yetersizliğinden dolayı yapılmış olan bir aile içi şiddet bazen nesilden nesile devam edebiliyor. Yani aile içi şiddet ve bağımlılık, bunları ele aldım bu kitapta. Ben bu kitabı aslında kalbimle yazdım. İçimden geldiği gibi yazdım. Hatta gençlik yıllarımda sahsıma yapılan iftiralara yer verdim. Kızlara atfedilen olumsuz algıları yazdım. İşte kız şunu yapmaz, bunu yapmaz gibi diye yapılan engellemeleri yazdım. Mesela benim müziğe karşı çok yatkınlığım vardı ama sırf kız olduğu için engellendim. Onlardan dolayı esasen içimde bazı yaralar vardı onları paylaştım. Yani çok samimi bir şekilde yazdım. İnşallah okuyucularımda bu samimi havayı hissederek okurlar. Arzu edenler kitabı online olarak sipariş edebilirler Google da “Hayat Kendin Olunca Güzel” yazdıklarında nereden sipariş edebileceklerini görebilirler.” Yazılıtaş eşi, annesi babası ve kardeşleri gibi en yakınlarının hazır bulunduğu akşamın sonunda kitabını imzaladı. Adnan Şahin / Uden

Hac ve Umre Okulu sertifikaları verildi İGMG Kadınlar Teşkilatı olarak İslam’ın beş şartından biri olan hac ibadetinin ve önemli sünnetlerden olan umre ibadetinin daha kolay, şuurlu ve bilinçli bir şekilde yerine getirilmek amacı ile “Hac ve Umre Okulu” Çalışmasını bölge olarak gerçekleştirmiş olduk. Genel merkezin hazırlamış olduğu müfredat çerçevesinde iki modülde dersler verildi. “Haccı da Umreyi de Allah için tam yapınız” Bakara, 196. “Hac Arafat’tır!” Hadis-i Şerif Hac ve umre ibadetinin semboller ihtiva etmesi bu sembolleri anlama yönünde bir çaba gerektirmektedir. Ayrıca mezkur coğrafyanın iklim şartlarının ve toplumsal yapısının farklılığı, ibadeti fiziki ve ruhi anlamda da zorlaştırmaktadır. Kalabalık guruplarla beraber hareket etme zorunluluğu ise hacı adaylarının ve umre yolcularının özel bir eğitime tabi tutulmasını gerekli kılmaktadır. Hac ve Umre Okulu Programı • 3 Modülden oluşmaktadır • Yalnızca hanımlara yönelik • Ücretsizdir Modüller • 1- Hac İbadetinin Mekan ve Manevi boyutu

Amerikalılar insanların en çok neden mutlu olduğunu öğrenmek üzere bir araştırma yaparlar. Araştırmadan çıkan sonuçlar gayet çarpıcıdır, aslında bizlere, ecdadımıza hiçte uzak olmayan bir sonuç ortaya çıkar. Mutluluğu yakalamak, karşılık beklemeden başkasını mutlu etmekten geçiyor. Osmanlılar mutluluğun yöntemini hem kazan hem kazandır felsefesine dayanarak bulmuşlar: Eskiden Osmanlıda (zimem borç) defteri Osmanlılar zamanında ramazan günlerinde tedbil-i kıyafet ile pek çok zengin, hiç tanımadıkları mıntıkalarda bakkal ve manav dükkânlarına gider, onlardan zimem (veresiye) defterini çıkarmalarını isterler, baştan, sondan ve ortadan, rastgele sahifelerin toplamını yaptırıp miktarını ödedikten sonra “bu borçları silin, Allah kabul etsin” derler, kendilerini tanıtmadan çeker giderlerdi. Borcu ödenen, borcunu ödeyenin kim olduğunu, borcu sildirilen de borçtan kimi kurtardığını bilmezdi. Gizli verilen nafile sadakanın, açıktan verilen nafile sadakadan yetmiş kat daha sevap olduğunu bilen zat, yardımlarını mümkün olduğunca gizliden yapmaya gayret ederdi. Ecdadımız, sağ ile verdiğini sol elinden bile gizler, yaptığı iyilikleri unutur giderdi. Ayrıca yine şehrin göbeğinde çukur bir sadaka taşı bulunurmuş. Gecenin bir yarısında, gizlice kimse görmeden, zenginler bu taşın içine para bırakırlar, yine gecenin diğer yarısında ihtiyaç sahipleri ihtiyaçları kadar sadaka taşından para alırlarmış.

burada oto tamirhanesi var mi, arabamızın lastiği patladı yolda kaldık” dediler. Akşamın ayazıyla birlikte termometreler – 6’yı gösteriyordu. Tanıdığım birkaç tamirhaneyi aradım, maalesef geç saat olduğu için hepsi kapalıydı. Gençlerin görünüşünden belliydi ki buranın yabancısıydılar ve de tahminime göre ehliyetlerini yeni almışlardı. Çaresizliklerini gözlerinden okuyabiliyordum. Önce birer sıcak çay içip, ısındıktan sonra daha sonra bir şekilde problemlerini halledeceğimizi teklif ettim. Gençlerle beraber arabanın olduğu sokağa doğru ilerlemeye başladık. Onları biraz rahatlatmak için sohbet etmeye başladım. iki kardeş gezmeye gelmişlerdi Rotterdam’a. Daha sonra arabanın yanına ulaştık. Biraz zahmetli olmasına rağmen ve ayaza karşı sonuca ulaştık ve arabanın lastiğini değiştirdik. O anki onların yaşadığı mutluluğu görmem için gözlerine bakmam kafi geldi. Bu devirde her iğliğin para karşılığında yapıldığını düşünen gençler, para teklif ettiler fakat kabul etmedim. Ben anladım ki, insanı en mutlu eden şey, başka birisini mutlu etmekmiş. Ben birebir yaşadığım bu olaydan sonra yukarıdaki araştırmayı tasdik etmiş oldum. Eğer bizler çocuklarımızın insanlara karşı merhamet duygusunun gelişmesini, istiyorsak, sevgi ve şefkati, karşılıksız sevginin ne demek olduğunu öğretmek istiyorsak, ilk olarak hayvan sevgisinden başlamalıyız… Bütün mutlulukların sizlerin olması temennisiyle, hoşça kalın… ◄◄

Yukarıda anlatılanlara binaen başımdan geçen bir olayı sizlerle paylaşmak isterim. Geçenlerde, çocuğu akşam ev ödevinden alırken yanıma sessizce iki genç yaklaşıp, “Af edersiniz,

• 2- Fiziki ve Ruhi Sağlık • 3- Kafile ve Gurup Üyesi Olarak “Hacı adayı ve umreci olarak ben” Görülmüş olduğu üzere itina hazırlanmış bir çalışma. Güney Hollanda Bölge Kadınlar Teşkilatı Hac ve umre başkanımız H. Çınar hanımın sorumluluğu altında organize edilen 29.01.2019 ve 12.02.2019 okulumuza Hollanda’nın bir çok yerinde Peygamber sevdalısı, Kabe sevdalısı, yüreği aşk ile hac ve umre yapmak isteyen hanımların ilgisine teşekkür ediyoruz. Rotterdam

Ayasofya camimizde çok yoğun bir katılım sağlanan programa yaklaşık 150 hanımefendi iştirak ettiler. Bu vesile ile yardımların dolayı Ayasofya Kadınlar Teşkilatı başkanımıza ve yönetimine teşekkür ediyoruz. Dersleri veren sayın A. Bodur hocamıza, sayın S. Bağcı hocamıza ve Dr. V. Bulut hanımefendiye katkılarında dolayı teşekkür ediyoruz Katılımcılara takdim edilen sertifikalar ile programımız sona ermiştir.. Kaynak: NIF KT Basın Masası ◄◄

Ayhan Tonca ve Aydın Peksert’ten NIF’e ziyaret

Mayıs ayında yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde DENK partisinden aday olan Ayhan Tonca, destek turlarını sürdürüyor. İlk duraklarından biri de Hollanda İslam Federasyonu idi. Aydın Peksert ile NIF Başkanı Mehmet Erdoğan’ı makamında ziyaret eden Tonca, seçildiğinde yapacağı çalışmalarla alakalı başkanı bilgilendirdi ve Federasyon olarak desteklerini istedi.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 247 -Şubat/Februari 2019

onze rechten

16 haklarımız Haklarımız

info@ibco.nl

Mehmet Yamaç

SGK Emekliliği ile Geleceğiniz Güvencede!

geriye götürülmek suretiyle tespit edilir. - Birden fazla yurt dışı hizmet borçlanması yapılması durumunda da sigortalılık süresi başlangıcı, borcun en son ödendiği tarihten, borçlanılan toplam gün sayısı kadar geriye götürülerek belirlenir.

Bu sayıda sizden gelen sorulardan bazılarını cevaplamaya çalışacağım... 1- Borçlanma miktarının ödenmesinde süre var mıdır? 2- Yurt dışı borçlanması yaptım, 3 ay içinde borcumu ödeyemedim, tekrar borçlanma yapabilir miyim? 3- Yurt dışı borçlanması yaptım, tekrar iadesini isteyebilir miyim? 4- Borçlandırılan süreler, Türkiye’deki hangi sigortalılık statüsüne göre nasıl değerlendirilir? 5- Borçlandırılan sürelerin Türkiye’deki sigortalılık sürelerinin başlangıcına etkisi var mıdır? 6- Bağlanan aylıkların başlama tarihi nedir, nasıl hesaplanır? 7- Yurt dışı borçlanma yoluyla bağlanan aylıkların kesildiği haller nelerdir? 8- Yurt dışı borçlanma yaparak aylık bağlandıktan sonra yurt dışına çıkışın kuruma bildirimi gerekli midir? 1- Borçlanma miktarının ödenmesinde süre var mıdır? 3201 sayılı Kanuna göre tahakkuk ettirilen borç tutarı tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içerisinde ödenir. Üç ay süre içerisinde ödeme yapmayanların borçlanma işlemleri iptal edilir. 2- Yurt dışı borçlanması yaptım, 3 ay içinde borcumu ödeyemedim, tekrar borçlanma yapabilir miyim? Üç aylık süre içinde ödeme yapmayanların borçlanma başvuruları geçersiz sayılacaktır. Belgelendirilen yurt dışı hizmet sürelerinin yeniden borçlandırılarak değerlendirilmesi, bu konudaki yeni başvuruya bağlıdır. 3- Yurt dışı borçlanması yaptım, tekrar iadesini isteyebilir miyim? Tahakkuk ettirilen borcun tamamını veya bir kısmını ödeyenlerden borçlanmalarının iptal edilmesi için başvuruda bulunanların ödedikleri borçlanma tutarının tamamı faiz uygulanmaksızın Türk Lirası olarak iade edilir. Borçlandıkları hizmetleri ile malullük ve yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanamayan sigortalılar ile ölüm aylığı bağlanamayan hak sahiplerine başvuruları halinde ödenen borçlanma tutarının tamamı faiz uygulanmaksızın Türk Lirası olarak iade edilir. Ancak, borçlandıkları hizmetler dikkate alınarak aylık almakta olanlar borçlanma talebinden vazgeçemezler ve bunların ödedikleri borçlanma tutarı iade edilmez. 4- Borçlandırılan süreler, Türkiye’deki hangi sigortalılık statüsüne göre nasıl değerlendirilir? Yurt dışı borçlanmasına dair süreler, ilgilinin Türkiye’de sigortalılığı varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, yani en son SSK’lı olarak çalışmışsa SSK üzerinden, BAĞ-KUR’lu olarak çalışmışsa BAĞ-KUR üzerinden ve sigortalılığı yoksa 5510 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir. Türkiye’de sosyal güvenlik kanunlarına tabi sigortalılığı bulunanların borçlanılan süreye ait gün sayısı, prim ödeme gün sayıları veya hizmetlerine eklenir. 5- Borçlandırılan sürelerin Türkiye’deki sigortalılık sürelerinin başlangıcına etkisi var mıdır? - Türkiye’deki sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ise sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür. - Türkiye’de sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayanların sigortalılıklarının başlangıç tarihi, borcun tamamen ödendiği tarihten, sigortalı ölmüş ise ölüm tarihinden, borçlanılan gün sayısı kadar

- Sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış ülkelerdeki hizmetlerini, bu Kanuna göre borçlananların, sözleşme yapılan ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarih, ilk işe giriş tarihi olarak dikkate alınmaz. Ancak, uluslararası sosyal güvenlik sözleşmelerinde Türk sigortasına girişinden önce âkit ülke sigortasına girdiği tarihin Türk sigortasına girdiği tarih olarak kabul edileceğine ilişkin özel hüküm bulunan ülkelerdeki sigortalılık sürelerini borçlananların âkit ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarih, ilk işe giriş tarihi olarak kabul edilir. 6- Bağlanan aylıkların başlama tarihi nedir, nasıl hesaplanır? 3201 sayılı Kanuna göre borçlanılan hizmetlere göre bağlanacak yaşlılık aylığın başlangıç tarihi dilekçe tarihini takip eden aybaşıdır. Sosyal güvenlik sözleşmeleri uygulanmak suretiyle kısmi aylık almakta iken yurt dışı hizmet borçlanması yapanların kısmi aylıkları; - Borcun ödendiği tarih kesin dönüş tarihinden önce ise kesin dönüş tarihini, - Borcun ödendiği tarih kesin dönüş tarihinden sonra ise borcun ödendiği tarihi, takip eden aybaşından itibaren, tam aylığa yükseltilir. 7- Yurt dışı borçlanma yoluyla bağlanan aylıkların kesildiği haller nelerdir? yurt dışında sigortalılık veya ev kadını olarak geçen sürelerini borçlanarak malullük, yaşlılık ve ölüm aylığına hak kazananların, bu aylıkları; - Sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış olup olmadığına bakılmaksızın herhangi bir ülkede çalışmaya, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği almaya başladıkları, - 5510 sayılı Kanunun sosyal güvenlik destek primine tabi tutulmasına ilişkin hükümleri saklı kalmak kaydıyla Türkiye’de sosyal güvenlik kanunlarına göre sigortalı olarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren kesilir. 8- Yurt dışı borçlanma yaparak aylık bağlandıktan sonra yurt dışına çıkışın kuruma bildirimi gerekli midir? Borçlandıkları süreler dikkate alınarak malullük, yaşlılık ve ölüm aylığı bağlananlardan altı aydan daha uzun süre yurt dışında bulunmuş olanlar, yurt dışında çalışıp çalışmadıklarını ve ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği alıp almadıklarını gösterir belgeleri, “3201 sayılı Kanuna Göre Aylık Alanlara Mahsus Yoklama Belgesi” ile birlikte söz konusu altı aylık sürenin dolduğu tarihten sonra üç ay içinde Kuruma vermek zorundadırlar. Altı aydan daha uzun süre yurt dışında bulundukları halde, yukarıda belirtilen belgeleri, yine yukarıda belirtilen süre içinde Kuruma vermediği tespit edilenlerin aylıkları, bildirim yapılmaksızın söz konusu belgelerin intikaline kadar durdurulur. Bu şekilde aylıkları durdurulanların Kuruma ibraz edecekleri belgelerden ya da Kurumca yapılacak olan araştırma sonucunda, yurt dışında; - Çalışmadıkları, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği almadıkları tespit edilenlerin aylıkları, durdurulduğu tarihten geçerli olmak üzere ödenir. - Çalıştıkları, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği aldıkları tespit edilenlerin aylıkları çalışmaya başladıkları tarihten geçerli olmak üzere kesilir, yersiz yapıldığı tespit edilen ödemeler, 5510 sayılı Kanunun 96’ncı maddesi hükümlerine göre geri alınır. Emeklilik Uzmanı & Konsoloslukta kayıtlı yeminli tercüman Doç. Mehmet Yamaç Tel: 06 222 056 33

Elsa van de Loo:

NIDA Partisi Kuzey Hollanda Liste Başı Adayı

“Die islamitische inspiratie komt terug in onze kernwaarden sociaal, duurzaam en inclusief.” bedrijven van ethische politiek. Wij zijn een partij, die de norm ter discussie stelt en zich kritisch maar constructief inzet om het verschil te maken. Die islamitische inspiratie komt terug in onze kernwaarden sociaal, duurzaam en inclusief. Doordat wij altijd al onze beslissingen aan onze kernwaarden toetsen blijven wij dicht bij ons zelf. Een schipper heeft een anker om niet met alle winden mee te varen en een kompas om de richting te wijzen, dat is hoe onze islamitische inspiratie zich vertaalt. Wij zijn een partij voor IEDEREEN niet alleen voor de moslims. Omschrijf je zelf eens, wie is Elsa van de Loo en wat doe je? In het dagelijks leven ben ik werkzaam als advocaat, ik heb een achtergrond in mensenrechten. Ik woon in Amsterdam maar ben geboren en getogen in Haarlem. 11 jaar geleden ben ik bekeerd tot de islam. Ik ben getrouwd en moeder van 2 kinderen (meisje van 7 jaar en jongen van 4 jaar). Mijn dochter is 3 jaar geleden gediagnostiseerd met diabetes type 1. Sindsdien zet ik mij in voor de Stichting Zorgeloos met Diabetes naar School als ambassadeur. Sommige zullen mij wellicht nog kennen van een aantal jaren geleden toen ik jongerenvertegenwoordiger voor Nederland naar de Verenigde Naties was. Ik heb mij daar ingezet voor water als een mensenrecht. Sinds begin dit jaar ben ik lijsttrekker voor NIDA voor de provinciale statenverkiezingen in Noord-Holland. Met NIDA wil ik een sterk sociaal, inclusief en duurzaam geluid laten horen in de provincie. In de weinige vrije tijd die ik heb probeer ik nog tijd te maken voor mijn hobby, paardrijden. Ik geniet het meest van mooie buitenritten in de natuur of op het strand. Hoe ben je in de politiek terecht gekomen? Ik ken NIDA al sinds de oprichting. Het is een partij die in Rotterdam is gestart en doorgegroeid is naar Den Haag. Toch voelde ik mij als Amsterdammer heel erg aangesproken door het unieke geluid dat NIDA laat horen. Ik had het nog niet meegemaakt dat ik mij zo kon identificeren in een partij. Ik was dus al vrij snel verkocht maar in Noord-Holland konden wij nog niet op NIDA stemmen. Toen ik in aanloop naar de provinciale statenverkiezingen benaderd werd of ik wilde solliciteren voor een plek op de lijst heb ik wel even moeten nadenken. Politieke ambities had ik namelijk niet direct maar wel de ambitie om mij in te zetten voor een mooier Holland waar wij allemaal een steentje bijdrage. En dit zou een mooi middel kunnen zijn op weg naar dat doel. Ik heb dus gesolliciteerd en ben uiteindelijk voorgedragen als lijsttrekker voor NoordHolland. Een enorme eer! İs politiek belangrijk? Zo ja, waarom? Ja, het is zeker belangrijk. Belangrijke besluiten die ons aangaan worden door de politiek genomen. We zijn allemaal onderdeel van de samenleving dus het is belangrijk dat ieders stem wordt vertegenwoordigd. Voor veel mensen leven de provinciale statenverkiezingen niet echt, want wat doe die provincie nou eigenlijk hoor ik vaak. Een belangrijke taak van de provincie is het verkiezen van de leden van de Eerste Kamer. Die gaan uiteindelijk over het aannemen van wetgeving. De Provinciale Staten dragen ook verantwoordelijkheid voor natuurbeheer, openbaar vervoeren en aanleg van wegen. Dat polderlandschap? Die lange weg? Die bus die wel wat vaker zou mogen rijden? Als kiezer krijg je bij de eerste meters buiten je huis al met beslissingen van de Provincie te maken. Waarom geen Denk / CDA/ PVDA maar wel NIDA? NIDA is een emancipatiebeweging en een op islam geïnspireerde partij die staat voor het

Welke politicus inspireert je het meest? Nourdin el Ouali heeft mij als politicus het meest geïnspireerd en mijn interesse in NIDA aangewakkerd. Hij is iemand die op uitstekende wijze het maatschappelijk debat voert, scherp en doordacht in zijn bewoordingen. Iemand die de norm ter discussie durft te stellen, ethische gedreven en standvastig. Ik zou nog veel van hem willen leren. Welke onderwerpen liggen je het meest aan het hart? Rechtvaardigheid en gelijkheid. Ik denk dat dit wel zichtbaar is in alles waar ik mij voor heb ingezet de afgelopen jaren. Ik ben (mensen) rechten gaan studeren en zet mij als advocaat in voor de sociale advocatuur vanuit een diepe overtuiging dat iedereen toegang moet hebben tot het recht. De sociale advocatuur staat momenteel erg onderdruk vanwege jarenlange onderbetaling van advocaten. Ik heb nooit de makkelijk weg gekozen, juist vanwege mijn overtuiging. Inclusief onderwijs voor leerlingen met een beperking / chronische ziekte is ook een onderwerp waar ik mij afgelopen jaren voor heb hard gemaakt. Ook dit raakt weer aan de rechtvaardigheid en gelijkheid om niemand uit te sluiten. In de provincie wil ik deze lijn doorzetten met provinciale onderwerpen. Wij pleiten voor sociale duurzaamheid. Dat betekent dat de sterkste schouders de zwaarste lasten moeten dragen. Kwalitatief betaalbare woning zijn een heel groot probleem, ook daar wil ik op in zetten.

Heb je in je carrière iets bereikt waar je trots op bent? Mijn grootste trots is buiten mijn carrière, dat zijn mijn twee prachtige kinderen. Zij zijn mijn inspiratie om mij in te zetten voor een betere toekomst. Een van de hoogtepunten in mijn carrière is dat ik in 2010 namens Nederland de Algemene Vergadering van de Verenigde Naties heb mogen toespreken. Waar ik ook trots op ben is dat ik “de weg vrij heb kunnen maken”. Ik heb ontzettend veel over mij heen gekregen als eerste vertegenwoordiger met een hoofddoek namens Nederland. Voor mijn opvolgster met hoofddoek was dit geen issue meer. Daarnaast haal ik heel veel voldoening uit mijn werk als advocaat. Het gaat niet om de grote zaken maar de impact op iemands leven. Die zaak die je wint die een ontruiming van een gezin voorkomt, dat zijn de dingen waar ik het aan het eind van de dag voor doe en het meest trots op ben. Waarom moeten mensen op jouw stemmen en welke boodschap heb je voor de lezer van Doğuş? Ik ben intrinsiek gemotiveerd om bij te dragen aan deze samenleving. Ik geloof zelf dat intrinsieke motivatie een van de belangrijkste dingen is om volledig voor je doelen te gaan en je intentie zuiver te houden. Ik wil mijn ervaring en kennis inzetten voor een mooier socialer, duurzamer en inclusiever Nederland. Ik geloof dat wij samen een wereld van verschil kunnen maken. Daarvoor heb ik het vertrouwen en stem van de lezer nodig. Ik vraag iedereen daarom in Zuid- en Noord-Holland om 20 maart NIDA te stemmen door naar de stembus te gaan! Söyleşi: Havva Koç


23 söyleşi 17 interview

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 247 -Şubat/Februari 2019

Anna Vogel:

“Islam is prachtig, krachtig en zal groeien. Maar het is niet zo interessant om te vragen naar wat ik verwacht.”

“Islam IS GOED.

Als we naar de principes van Islam zouden leven was er UBERHAUPT geen imagoprobleem” Velen van ons zijn benieuwd naar het verhaal van nieuwe moslims. Waarom worden zij moslim, wat trekt hen aan in de Islam? Hoe reageerde de omgeving en hoe reageerden zij daarop? Ondanks dat we in de media dagelijks zoveel negatieve beelden zien over de islam en de moslims, zien we toch steeds meer mensen die geïnteresseerd zijn in de islam. Om al die vragen te kunnen beantwoorden ben ik van plan om verschillende mensen te interviewen die later kennis hebben gemaakt met de islam en moslim zijn geworden. Mijn eerst interview wil ik gaan doen met Anna Vogel. Ondanks zijn volle agenda heeft zij tijd voor ons, Dogus lezers, vrij gemaakt. Daarvoor wil ik haar bedanken en stel meteen mijn eerst vraag. Ik wens u leerzame leesplezier.

W

ie is Anna Vogel, en wat doet zij? Ik ben een Nederlandse vrouw geboren in 1966. Ik werd geboren in Amsterdam en groeide op in Delft met mijn vader, moeder en 2 zussen. Mijn ouders scheidden toen ik 7 jaar was. We bleven onze vader altijd zien en hij deed een deel van de zorg. Nu ben ik zelf moeder van 2 kinderen. Een dochter van 20 en een zoon van 18. Alhamdoelillah gaat het heel goed met ze. Ik werk bij het Rijk (Ministerie van Economische Zaken) als senior organisatieadviseur. Ik studeerde Nederlands staats- en bestuursrecht en deed op later leeftijd een master “corporate learning”. Naast mijn werk besteed ik tijd met mijn kinderen, mijn familie en bij Centrum de Middenweg in Rotterdam. Dat is een moskee en tegelijkertijd een plek voor ontmoeten leren. Ik ben daar heel graag.

Hoe hebben uw familie, vrienden en uw omgeving gereageerd op u toen u zich bekeerd heeft tot de islam? Heel wisselend. Van erg negatief en terughoudend, tot oprecht open en eerlijk vanuit een soort ongeloof. Dit kan toch niet waar zijn, dat Anna moslim wordt?! En hoe gaat dat nu? Zijn er verschillen tussen toen en nu? Er is gek genoeg niet heel veel veranderd. Het is wel makkelijker geworden om bij mijn familie thuis te bidden en ze weten allemaal al lang dat ik sommige dingen niet eet en drink en dat ik vast in de Ramadan. Maar er wordt nog steeds tegen geduwd en aan getrokken.

Wat was uw beeld over de islam voordat u in aanraking mee kwam? Ik kende het vrijwel niet. Had ook geen vrienden of kennissen die moslim waren. Ik hoorde er weinig over.

Wat is er, als u kijkt naar uw leven voor de bekering en uw leven na de bekering, echt veranderd? Er is heel veel veranderd. Om niet te zeggen alles. Maar aan de buitenkant is er heel veel nog hetzelfde. Ik werk nog steeds met overgave voor dezelfde werkgever. Ik kom nog steeds graag bij mijn familie en vrienden. Ik eet ik slaap. Ik kijk graag een goede (drama) film. Maar bijna alles is anders in hoe ik het beleef en de intentie waarmee ik het doe. Het heeft te maken met zingeving, het besef van het hiernamaals en wat mijn Schepper van mij vraagt en graag ziet. Daarnaar probeer ik mijn leven in te richten.

Wie of wat heeft ervoor gezorgd dat u te bekeerd bent tot de islam? Allah. Hij liet me op een bepaald moment in mijn leven (een heel persoonlijke gebeurtenis, live-event) weten, of beter nog, ervaren dat Hij bestond. Het was een moment waarop ik me voor het eerst sinds lange tijd heel klein en onmachtig voelde. Ik was letterlijk overgeleverd aan iets/ iemand die sterker was dan ik, die op dat moment bepaalde wat er gebeurde en hoe. Het kon niet anders zijn dan dat het Allah was.

Zijn er ook moeilijke momenten geweest? Ja. Veel moeilijke momenten. In de weerstand die ik van mijn naasten voel. Maar ik heb nooit getwijfeld. Mijn geloof is in al die jaren alleen maar sterker geworden. Ik weet meer, ik pas meer toe, ik ervaar vaker de aanwezigheid van Allah in mijn leven, ik zie Zijn tekenen. Ik geniet intens als het goed gaat. En ik blijf alhamdoelillah ook dankbaar bij tegenslag. Het gebeurt immers allemaal met een reden. Als we dat maar beseffen en er van willen leren.

Bent u met geloof opgevoed? Nee. Ik meen dat mijn vader in onze jonge jaren wel eens voorlas uit de kinderbijbel, maar daar is niets van blijven hangen.

Söyleşi: Havva Koç

Anna Vogel:

“Ik vind dat er veel aandacht is voor negatieve zaken in het algemeen. Als het een relatie heeft met Islam wordt het buitensporig veel aandacht gegeven. En er is een onevenwichtigheid. Te veel meningsuiting, te weinig nadenken. Iedereen geeft zijn mening, vaak zonder enige kennis van zaken. Dat noem ik stemmingmakerij.” Wat vindt u het mooiste aan uw geloof? Voor mij maakt islam mijzelf en het leven compleet. Het klopt. Het is een rationeel weten en ook voelen met mijn hart en mijn ledematen en zintuigen. Het is hetgeen alles omvat en over alles iets bevat. Het geeft hoop. Zijn de moslims verplicht om het imago van Islam te verbeteren? Zo ja doet u iets om imago van Islam te verbeteren? Islam vraagt van elke moslim om zijn naasten op te roepen tot het goede en weg te halen bij het slechte. En zelf ook goede daden te verrichten. Voor je familie, je buren, armen, collega’s. We dienen geduld te betrachten, naastenliefde, liefdadigheid, vriendschappen te sluiten, eerlijk te zijn, rechtvaardig en hulpvaardig. Islam IS GOED. Als we naar de principes van Islam zouden leven was er UBERHAUPT geen imagoprobleem. Ik zelf probeer zo veel mogelijk naar die principes te leven. Ik vertel graag over Islam aan wie het echt wil weten. Ik heb een actieve rol in Centrum de Middenweg, waar we veel lezingen, lessen en sociale en culturele activiteiten organiseren. Iedereen is daar welkom. Wat verwacht u over de toekomst van Islam in Nederland? Islam is prachtig, krachtig en zal groeien. Maar het is niet zo interessant om te vragen naar wat ik verwacht. Beter bestudeert een ieder die het echt interesseert, hetgeen in de Quran en de soennah van de Profeet (vrede en zegeningen zij met hem) over de toekomst van islam in Europa staat geschreven. Mijn verwachting is daarop gebaseerd. Zijn Nederlanders bang dat moslims hen hun normen en waarden willen opdringen? Dat kan ik niet zeggen. Mensen zeggen dat niet tegen mij. Dat moet u maar aan anderen vragen. Hoort de islam bij de Nederlandse samenleving? Er zijn veel moslims in Nederland. Zij hanteren de Islam, in verschillende mate en uitingen, als richtsnoer in hun leven. Daarmee is Islam een onderdeel van de Nederlandse samenleving. En of het er hoort? Is dat aan mij? Ik geloof van wel. Want Islam is voor iedereen en altijd gekomen. En als er volgens de principes van Islam wordt geleefd, dan brengt dat veel goeds.

Denkt u dat massale media islamfobie zaait? Ik vind dat er veel aandacht is voor negatieve zaken in het algemeen. Als het een relatie heeft met Islam wordt het buitensporig veel aandacht gegeven. En er is een onevenwichtigheid. Te veel meningsuiting, te weinig nadenken. Iedereen geeft zijn mening, vaak zonder enige kennis van zaken. Dat noem ik stemmingmakerij. Moslims hebben respect voor vrijheden, willen vrede en op een liefdevolle manier samenleven. Het is vooral heel belangrijk dat vooraanstaande personen het goede voorbeeld geven. Wat vindt u van vooraanstaande personen, zien we ze op beeld? We hebben niet zo veel “vooraanstaande personen”. Met alle wijsheid van Islam op zak moeten we er als moslims naar streven dat we op alle fronten van het leven vooraanstaand worden. Dat moslims de meest vooraanstaande ziekenhuizen runnen en de beste scholen en de meest succesvolle bedrijven en dat onze gezinnen en kinderen door leraren en vrienden als “aantrekkelijk” worden ervaren. Momenteel vind ik Nourdin El Ouali van Nida in Rotterdam wel een vooraanstaand persoon die het goede voorbeeld geeft. En Jacob van der Blom en Anne Dijk. Wat wilt u als laatste zeggen? Alhamdoelillah. Alle lof en dank komt Allah toe.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 247 - Şubat/Februari 2019

04 gündem 26 18 agenda

Abdulhalim İnam:

H

Hollanda İslam Federasyonu, gençleri sosyal medya konusunda uyardı: “İyi niyetli paylaşımlar zarar veriyor”

İslam’ı anlattığımız, onun daha çok insanın saadetine vesile olmasına çalıştığımız için suçlanıyoruz”

ollanda İslam Federasyonu Genişletilmiş Şube Başkanları toplantısında yöneticilerle bir araya gelerek hem rutin çalışmalar hem de güncel konular üzerinde değerlendirmelerde bulundu. Hollanda İslam Federasyonu 3 Mart 2019 tarihinde Schiedam Yıldız İslam Merkezi’nde yaptığı periyodik toplantıda, şubelerde başkanlık yapan tüm; yetişkinler, gençler, kadınlar ve kadınlar gençlik teşkilatı başkanları ile bir araya gelerek çalışmaları hakkında bilgi alışverişinde bulundu. Başkanlar ve bölge birim başkanlarından bazıları sunumlar yaparak birimi hakkında bilgiler verdiler. Ayrıca tüm başkanların geleceğe dönük çalışmalara ilişkin dilek ve temennileri dinlendi. Başkanların gündemi arasında bu kez sosyal medya ve oralarda yapılan paylaşımlar vardı. Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan yaptığı konuşmada öncelikle böyle güzel bir ortamda birlikte oldukları için duyduğu memnuniyeti dile getirirken başkanlara teşekkür etti. Erdoğan konuşmasının ilerleyen bölümünde özellikle gençlere seslenerek onları teşkilat adına sosyal medya üzerinden yapacakları paylaşımlar konusunda uyararak

iyi niyetle de olsa yapılan yanlış paylaşımların bölgeye ve şubeye büyük zararlar verebileceğini dile getirdi. Erdoğan, paylaşımların önceden bölgede veya şubede istişare edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Başkan, bugün masum sayılan paylaşımların ileride büyük bir sorun yapılarak karşılarına çıkarılabileceğini söyledi. Erdoğan, geçmişte bir hocaya yapılan nezaket ziyaretinin daha sonra o hocanın yaptığı bazı fetvalar ele alınarak büyük bir sorun hâline dönüştürüldüğüne dikkat çekerek, gençlere yapacakları paylaşımları çok iyi bilmeleri gerektiğinin altını kalın çizgilerle çizdi. Genel Merkez Eğitim Başkanı Abdulhalim İnam da konuşmasında insanlarımızın artık buralı olduklarını anlamalarını ve buradaki eğitime, burada siyasete odaklanmaları gerektiğinin altını çizdi. “Bizler artık buralıyız. Burada çalışıp burada yaşamaya devam edeceğiz. Bu artık kabul edilmelidir. Elbette ülkemizi de unutmayacağız ama buranın lisanını kültürünü de iyi bileceğiz.” diyen İnam Avrupa’nın gün geçtikçe Müslümanlara karşı daha sert daha katı tutumlar sergilediğine dikkat çekti. Bir zamanlar Türkiye’de başörtüsü

yasağı nedeniyle eğitim yapamayan gençlerin Avusturya’ya gelip orada eğitimine devam edebildiklerini hatırlatan İnam. Ancak bugüne gelindiğinde orada da çok şeyin değiştiğini ve şimdi onların da baş örtüsünü yasaklamaya çalıştıklarını belitti. İnam Avrupa’da Müslümanların işlerinin dün olduğu gibi bugünde kolay olmayacağının altını çizdi. Son zamanlarda teşkilatlar ve teşkilat mensuplarına yönelik suçlamaların olduğunu hatırlatarak şunları kaydetti. “Allah bizleri, hırsızlıkla, yolsuzlukla, ırza namusa tecavüz gibi adi suçlarla suçlattırmasın. Bizler bu gün İslam’ı anlattığımız için, onun daha çok insanın saadetine vesile olmasına çalıştığımız için suçlanıyoruz. Biz bunu şeref kabul ederiz”. ifadelerinde bulundu. Toplantı, Kur’an tilaveti ve yapılan ikramla hitam buldu. ◄◄

Hakan Zatsan toprağa verildi

Önden Gidenler dualarla anıldı Kuzey Hollanda Milli Görüş Federasyonu’nun düzenlediği Önden Gidenler Anma Programı Utrecht Mescid-i Aksa Camii’nde icra edildi. Utrecht Mescid-i Aksa Camii İmam Hatibi Musab Ercedoğan’ın okuduğu Kur’an-ı Kerim’le başlayan program, Bölge İrşad Başkanı Ali Kartal’ın açılış konuşmasıyla devam etti. Sonra Utrecht Mescidi Aksa Camii Başkanı Osman Yaraş katılımcılara kısa bir “Hoş geldiniz” konuşması yaptı. Ardından Bölge Başkanı Oktay Dalmaz’ın selamlama konuşması ile program sürdü. Önden Gidenler klibinin izlenmesinin ardından programa Günün Hatibi olarak Türkiye’den katılan Geylani Akan Hocaefendi’nin etkileyici sohbeti renk kattı. Programın son bölümünde Bölge Hocalarımızdan Salih Gül, Ersoy Oruç ve Fethullah Kaya Hoca Efendilerin Yasin Suresi, Faruk Özer Hoca Efendi’nin kısa sureler tilaveti yer aldı.

Kur’an tilavetinin sonunda hatim duası Bölge İrşad Başkanı Ali Kartal tarafından yapıldı. Yapılan dua ile sona eren programın çıkışında katılımcılara Utrecht Şubesinin ikramı oldu. Programa hem Utrecht idareci ve cemaatinden hem de diğer şubelerimizin yönetici ve cemaatinden bay bayan yaklaşık 300 kadar kişi katıldı. Geçmişlerimizi hayırla anmak Bizim de gelecekte hayırla anılmamıza vesile olur inşallah. Allah bütün geçmişlerimize rahmet eylesin.

Geçtiğimiz 11 Şubat sabahı sabah saatlerinde evinin önünde Hollandalı eski iş ortağı tarafından uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden Hakan Zatsan 14 Şubat günü sevenleri tarafından göz yaşları içinde toprağa verildi. Öğle namazını müteakip Oss Ulu Cami avlusunu dolduran çok sayıda seveni, Hakan’ı Oss kentinde bulunan Müslüman mezarlığına defnettiler. Oldukça yoğun bir kalabalıkla camide kılınan namazın ardından aynı kentteki mezarlığa akın ettiler. Defin işlemi göz yaşları içinde ve çok sayıda imamın duaları eşliğinde gerçekti. Acılı cenaze yakınlarına taziyelerini belirtmek isteyen yüzlerce kişi uzun kuyruklar oluşturdular. Hakanın Annesi babası, eşi ve çocukları ve diğer yakınları defin sırasında hazır bulundular. Hakanı vurduktan sonra kendi iş yerinde intihara teşebbüs ederek ağır yaralı olarak polis baskını sonucu ele geçirilen eski iş ortağının, edinilen bilgiye göre yattığı hastanede öldüğü duyuruldu. Çok sevilen ve iyi bir insan olarak bilinen Hakan’ın defin töreninde çok sayıda Hollandalının bulunduğu gözlerden kaçmadı. Oğlunun oynadığı Top Oss futbol kulübünden oğlunun arkadaşları ellerinde çiçeklerle gelerek Hakan’ın kabri üzerine bırakarak taziyelerini sundular. Defin işleminin sonunda imamlar son dua ve talkın için kabrin başında kaldılar.

HDV Yönetimi Arnhem ve Venlo şubelerini ziyaret etti HDV Mütevelli Heyeti Muhasibi Muhsin Köktaş, Üyesi Recep Ayaz ve HDV İcra Kurulu Başkanı Cengiz Korkmaz, Arnhem HDV Türkiyem Camii ve Venlo HDV Tevhit Camii’ni 3 Şubat Pazar günü ziyaret ettiler.

cami faaliyetleri dinlenilmiş, sorunlar ve çözüm yolları müzakere edilmiştir. HDV Venlo Tevhit Camiine yapılan ziyarette yeni cami inşaatı yerinde incelendi ve Yönetim Kurulundan inşaat hakkında bilgiler alındı.

Arnhem’de şube yönetimi tarafından

Yapımına Kasım 2016 tarihinde

başlanan Cami inşaatı büyük ölçüde tamamlandı. Kaba ve ince işleri tamamlanan cami inşaati, çevre düzenlemesinin de kısa sürede tamamlanmasından sonra ibadete açılacak.


toplum 19

samenleving

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 247 -Şubat/Februari 2019

Şaban Dişli:

“Geçmişte olanlara takılıp kalmadan ilişkilere kaldığımız yerden devam edeceğiz”

“Krize rağmen ticari ilişkilerde olumsuz bir durum söz konusu olmamıştır” Türkevi Topluluğu tarafından organize edilen geleneksel Amsterdam Tartışmaları’nın 56.’sı yapıldı.

T

.C. Lahey Büyükelçisi Şaban Dişli’nin konuk olduğu toplantıda ‘Türkiye Hollanda ilişkileri’ ele alındı. Tartışma yeni konseptiyle ilk defa Rotterdam’daki Life24 TV stüdyosunda Haber Gazetesi işbirliğiyle gerçekleştirildi. Hollanda’nın 11 Mart 2017’de Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’nun uçağına iniş izni vermemesi ve akabinde gelişen olaylar sbebiyle Türkiye ile Hollanda arasında diplomatik kriz oluşmuştu. Hatta iki ülke ilişkileri, büyükelçilerin karşılıklı olarak geri çağrılmasıyla karşılıklı temsil maslahatgüzarlık seviyesine inmişti. Halbuki daha bir kaç yıl önce karşılıklı ilişkilerin 400. Yılını hep birlikte kutlamıştık. Amsterdam Tartışmalarının konuyla ilgili gerçekleştirdiği muhtelif tartışmalarda bu krizin sürdürülebilir bir kriz olmadığı ve bir an önce bir çıkış yolunun bulunması gerektiği gerek katılımcılar gerekse konuk uzmanlar tarafından defaatle dile getirilmişti. Nitekim geçtiğimiz yılın sonbaharında karşılıklı büyükelçilerin atanmasıyla diplomatik kriz resmen sona ermiş oldu.

Doğuş’un Gönül Erleri... Gazetemizin okunması için gönül ve mekânlarını açanlar

Hollanda genelinde 20 yıldır düzenli olarak yayımlanan gazetemiz 1200 noktaya bırakılıyor. Kapısını çaldığımız her bir dost bizi en iyi şekilde ağırlıyor, gazetemizi müşterilerine, okurlarımıza ulaştırmak için onu en görünür yere bırakmamızı istiyorlar. Kimi, müşterinin alışveriş yaptığı poşete hediye gibi birer adet Doğuş bırakıyor, kimisi de alması için tavsiyede bulunuyor. Bu duyarlı davranış için bizlere gönüllerinin ve mekânlarının kapısını açan o yüce yürekli gönül dostlarımıza kalbi şükranlarımızı sunuyor, hayırlı, bereketli, helal kazançlar diliyoruz...

30 yıllık tecrübe ve birikimle kazanılan haklı güven... 56. Amsterdam Tartışmaları bu vesileyle Hollanda Türkiye ilişkilerini tekrar masaya yatırdı. Tartışmanın konuğu T.C. Lahey Büyükelçisi Şaban Dişli hem göreve gelmesinin üzerinden geçen 100 günü değerlendirdi hem de iki ülke ilişkilerinin karşılıklı olarak iyileştirilmesi için gereken hedef ve planları katılımcılarla paylaştı. Amsterdam Tartışmaları Moderatörü Ahmet Suat Arı’ya genç gazeteci İffet Subaşı da sorularıyla eşlik etti. Büyükelçi Şaban Dişli moderatörlerin sorularından yola çıkarak ilişkilerin diplomatik, siyasi, kültürel ve ekonomik boyutları yanı sıra Hollanda Türklerine etkileri üzerine de açıklamalarda bulundu. Büyükelçi ilk olarak ilişkilerin tekrar rayına oturtulması için iki ülke temsilcileri tarafından bir eylem planı oluşturulduğunu ve bu çerçevede değişik seviyelerde karşılıklı ziyaretlerin gerçekleştirilmesinin planlandığını ve bunların bazılarının gerçekleştirildiğini, Nisan ayında da Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun iade-i ziyarette bulunacağını belirtti. Dişli Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuda iki talimatı ve mutabakatı olduğunu, bunların birisinin açıklık

ve şeffaflık diğerinin ise positif ajanda takip etmek olduğunu belirtti. Hollandalı yetkilerin bir takım konularda farklı görüşlerinin olduğunu ve bunun da empati eksikliğinden kaynaklandığını belirten Dişli, “Türkiye’yi anlamak için terör ve darbe girişimin oluşturduğu travma ve bölgede Türkiye’nin üzerine düşen ağır sorumlulukların farkında olunması gerekir. Kaldı ki sadece Suriyeli mültecilerin durumu ve Türkiye’nin Akdeniz’da insan kaçakçılarına karşı yürüttüğü mücadele bile Türkiye’nin Batı için ne kadar önemli olduğunun bir ispatıdır. Şayet bu mültecilerin Türkiye’ye değil de Avrupa’ya gelmesi hâlinde bir çok ülkede ciddi siyasi krizlerin ortaya çıkması ihtimal dahilinde idi. Türkiye Hollanda ilişkilerinde geçmişe takılmadan, kaldığımız yerden yeni işbirliği içinde devam etmeliyiz. Şansımız Hollandalıların tüccar olmaları ve dış kültürlere açık olmalarıdır. Nitekim krize rağmen ticari ilişkilerde olumsuz bir durum söz konusu olmamıştır.Artık enerjimizi, ilişkileri en iyi seviyeye nasıl getirebilirize odaklanmalıyız” şeklinde açıklamalarda bulundu. ◄◄

30 yıldır Rotterdam-Zuid’te seyahat acenteliği alanında hizmet veren Enis Kanber, onca yıl edindiği tecrübe ve birikim ile insanların kendisine duyduğu haklı güvene layık olmak için ilk günkü aşk ve şevkle çalışıyor. İnsanlarımızın rahat ve uygun fiyatla seyahat etmesi için her türlü kolaylığı sağlayan Gözde Reizen müşterilerine de bu yıl erken rezervasyon yapmaları çağrısında bulunuyor.

Taptık Emre ve Öz Arslan marketleri şimdi daha hesaplı

Yaklaşık 20 yıldır Rotterdam-Zuid’te bölge halkına kaliteli ve uygun fiyatla ürün pazarlayan Taptık Emre ve Öz Arslan marketleri Yıldız Toptancılık firmasının birer şubesi olarak hizmet vermekte. Baba Neşet ve oğul Hüseyin Yıldız’ın kurduğu Yıldız Groothandel adlı şirketin market işletmeciliğini de hem yeğen hem de damatları olan Ahmet ve Fatih Yıldız yapmaktalar.

Deventer Gök Sancak Kültür ve Eğitim Merkezi 2. Olağan Kongresi yapıldı Hollanda Türk Federasyon’a bağlı Deventer Gök Sancak Kültür ve Eğitim Merkezi 2.olağan kongresini yaptı. Kongre Kur’an-ı Kerim tilaveti ve İstiklal Marşı’nın okunması ile açıldı. Divan seçimi ile devam eden kongrede divan kurulu şu isimlerden oluştu: Divan Başkanı Hollanda Türk Federasyon Genel Muhasibi Sadettin Şimşek, divan üyelikleri Soest Türk Kültür Merkezi Başkanı Baki Emektar ve Zeki Çadırcı. Kongrenin açılış konuşmasını teşkilat başkanı Arif Uçar yaptı. Uçar, kurucu başkan olarak taşıdığı bayrağı bugün devredeceğini ve bugüne kadar kendisine desteğini esirgemeyen teşkilat üyelerine teşekkür etti. Arif Uçar göreve seçilecek olan arkadaşlara başarılar diledi ve her zaman yanlarında olacağını bildirdi. Kongre faaliyet ve muhasebe raporunun okunmasının ardından yeni yönetim, denetleme ve disiplin kurulu seçimi ile devam etti. Yapılan seçim sonucu başkanlığa seçilen Ugur Güçlü teşekkür konuşması yaptı. Güçlü konuşmasına kendisine ve arkadaşlarına bu kutsal goreve layık gören teşkilat üye-

lerine teşekkür ederek başladı. Ugur Güçlü kısa dönemde yapmayı düşündükleri faaliyetler hakkında bilgi verdi ve bu faaliyetleri hep birlikte büyük bir aile olarak yapacaklarını bildirdi. Son olarak başkanlık görevini devreden Arif Uçar’a bugüne kadar yapmış olduğu hizmetlerden dolayı teşekkür etti ve plaket takdim etti. Kongrenin son konuşmacısı olarak kürsüye davet edilen Hollanda Türk Federasyon Genel Sekreteri Erim Uğurlu ise yapmış olduğu konuş-

mada özellikle teşkilat disiplinine ve sosyal medya kullanımına vurgu yaptı. Uğurlu ayrıyeten yakında yapılacak olan Eyalet Meclisleri ve Avrupa Parlamento seçimlerine katılım çağrısı yaparak Hollanda Türk Federasyon’un çalışmaları hakkında bilgi verdi. Uğurlu son olarak görevden ayrılan Arif Ucar’a bugüne kadar yapmış oldukları hizmetlerinden dolayı teşekkür etti ve göreve seçilen Uğur Güçlü ve yönetim kuruluna başırılar diledi. Kaynak:HTF Basın Masasır ◄◄

Sonradan olma değil, 7 göbek öncesinden doğma kasap

“Dedesinin dedesinin de kasap olduğunu” söyleyen Murat Çakmak, Rotterdam Slinge caddesinde 2 yıldır işlettiği “Kasap Murat” adlı dükkânıyla bölge halkına hizmet veriyor. Kaliteli, hijyenik, uygun hesaplı, helal ürünlerle ve bir de güler yüzüyle müşterileri karşılayan Murat Çakmak, Edessa Kasap dükkânı sahibi Kadir Usta’nın da evladı. Ayaküstü yemek için tavuk ızgaralar da sizleri bekliyor...

Mütevazı bakkalın diğer adı: METE SUPERMARKT

Yaklaşık 20 yıldır yine Rotterdam Zuid’te bölge halkına hizmet veren Mete Supermarkt, Fehmi ve Rahmi Mete kardeşlerin omuzlarında, kaliteli, hesaplı ve güvenilir ürün sunarak yükseliyor. Rahatsızlığı nedeniyle bir süredir işyerine gelemeyen Fehmi Bey’e şifalar diliyor, bizi güler yüzüyle ağırlayan Rahmi Bey’e de bereketli ve bol kazançlar diliyoruz...


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 247 -Şubat/Februari 2019

04 gündem 20 agenda

Doğuş Panelleri 2

Panelistlerin ortak çağrısı:

“Gidişattan şikâyet etme, oy’unu kullan!” 20’nci yıl yayım hayatına ‘merhaba’ diyen Doğuş Gazetesi, daha önce gerçekleştirdiği paneller dizisini yeniden başlattı... “Doğuş 20. Yıl Panelleri” adı altında düzenlenen panellerin ikincisi, 1 Mart Cuma akşamı Schiedam Yıldız Eğitim Merkezi’nin salonunda gerçekleştirildi. “İl Meclis Genel Seçimleri ve Önemi” konulu panele, alanlarında uzman ve seçimlerde aday olan, DENK Partisinden Metin Çelik, Groenlinks’den Bülent Ünlü, Waterschapspartij Hollandse Delta’dan Eyüp Demirdaş, NIDA Partisinden Ahmet Yıldırım ve siyaset bilimci Hasan Yar panelist olarak katıldılar.

M

oderatörlüğünü Doğuş Gazetesi yazarlarından ve yayın kurulu üyesi Recep Soysal’ın yaptığı panel, gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Adnan Şahin’in okuduğu Kur’an tilaveti ile başladı. Deneyimli siyasetçi ve yöneticilerden Ayhan Tonca, Fadime Örgü, Huri Şahin’in de gözlemci olarak katıldığı panelde, deneyimlerini paylaştılar. Programın ilk turunda panelistler kendilerini ve partilerini tanıttılar. İlk turun sonunda sosyolog ve siyaset bilimci Hasan Yar, görev yaptığı Amsterdam Uluslararası Üniversitesi hakkında bilgi vererek başladığı konuşmasına, dünyada siyasetinin işleyişi hakkında kapsamlı bir bilgi vererek, panelistlere bir giriş kapısı araladı. Panel, katılımcılardan gelen soruların ve onların gözlemlerinin paylaşılmasının ardından, panelistlere takdim edilen hediyelerle sona erdi. (Hasenat TV’nin canlı yayın olarak verdiği paneli, NIF ve Doğuş gazetesi Facebook hesaplarından izleyebilirsiniz.) İşte panelin özeti... Doç. Hasan Yar (SosyologSiyaset Bilimci) “Hiçbir toplum, lider kadro olmadan kendisini değiştiremiyor”

Hasan Yar “Doğuş ilk sayısından itibaren toplumsal konulara olan duyarlılığı ile biliniyor. Çok önemli hizmetlerin altına imza attınız, kutluyorum. 28 ülkenin vatandaşlarının doğrudan seçtikleri Avrupa Parlamentosu, dünya siyasetinde önemli bir politik güçtür. Parlamentonun, ulusal hükümetlere yaptırımları vardır. Avrupa Birliğinin hem getirisi hem de götürüsü var. Bazen getirisi götürüsünden daha fazla olabiliyor. Mesela ülkelerin barışına, zenginliğine bir katkıda bulunuyor. Bu yapıyı destekleyenler de karşı olanlar da var. Taraf

olanların en önemli argümanı, kendi aralarındaki savaşları bitirmesidir. Avrupa devletlerinin birbirleriyle on yıllarca süren savaşları vardı. Barış ortamının tesisinden sonra kendi aralarındaki ticaret ivme kazandı. Avrupa Birliğinin belirleyici bir rolü de var. Ortak para birimi, ortak savunma paktı gibi. Hollanda eski para birimi ile rahat hareket edebiliyordu. Krizlerde, parasını devalüe eder, ihracatını hızlandırabilirdi, ama şimdi öyle bir esnekliği yoktur. Avrupa Birliği hayatınızı doğrudan yada dolaylı olarak belirliyor, ilgilendiriyor. O nedenle seçimlere katılım çok önemli. Küçük bir köy hâline gelen dünyada ulusal hükümetler tek başına sorun çözemiyor. 500 milyonu nüfusu aşan 28 ülke bir anda hareket edince büyük bir güç oluveriyor. Bu da bu ülkeler içerisinde yaşayanlar için bir kazanç ve refah sağlıyor. Siyasette bir ikilem yaşanıyor. Burada aslında bir ahlâk ve menfaat çatışması yaşanıyor. Hollanda’da “baskı grupları” dediğimiz bir mekanizma var. Bu lobi grupları yasa yapmada ve yasanın yürütülmesinde çok etkenler ve ciddiye alınırlar. Hollanda’da etnitiseye dayalı bir parti yok. DENK henüz yeni. Vatandaşlık kültürü denilen bir etik olmalı. Bu kültürden yoksun iseniz, ancak menfaat odaklı olarak uğraşıyorsunuz. Mesela PvdA’da siyaset yapmak istiyorsanız o siyasi hareketin düşüncesini benimsemeniz ve sindirmeniz gerekiyor. Eğer sosyal demokrasiyi benimsememiş iseniz, o zaman o parti için yapabileceğiniz çok şey olmaz, ancak menfaat amaçlı orada kalabilirsiniz ki, o zaman da orada yapabileceğiniz pek bir şey kalmaz.” Metin Çelik (İstihbarat Birimi Komiseri) “Bu ülke hepimizin” sloganıyla çeşitliliği ön planda tutacağız ve herkesin çıkarını koruyacağız”

Metin Çelik

Hollanda’nın idari şekli pek çok Avrupa üleşinden farklı. Kraliyet Devleti olmasına rağmen, Kral’ın sembolik bir rolü var. O rolü bile kullansa çok büyük yetkisi var. Hollanda’da bu yapı kullanılmıyor. Önüne gelen her kanunu imzalamak zorunda olsa bile, imzalamadığında büyük sorunlar çıkabilir. Her kurulan hükümetin başı Kral’dır. Çünkü O’nda Devlet yetkisi vardır. Eerste Kamer denilen yerde 75 kişilik Senato üyeleri görev yapmakta. Tweede Kamer ise, Parlamento’dur. 150 kişilik bir üyeye sahip. Yasama görevini yürüten parlamento, aldığı kararların onayı için yasayı Senato’ya gönderir. Senato’nun rolü de son 15 yılda çok değişti. Önceden inceleyecekleri kanun tekliflerinin; prosedür doğru mu işledi, Anayasa Mahkemesi’ne gidildi mi, diğer partilerin teklifleri ciddiye alındı mı, gibi değerlendirmelerle yasaya onay ya da red verilirdi. Seçildikten sonra ilk yapılacak olanlar… Ülkede huzur kalmadı. Ülkede kutuplaşmalar çoğaldı. Amerika ve Türkiye için böyle yakıştırmalar yapılıyor ama kendi evinde ne olup bitiyor bakmıyor, görmüyorsun. Hollanda tamamen ikiye ayrıldı. Sadece islamofobi değil, bütün göçmenlere karşı ırkçı bir politika sergileniyor. Benim çocuğum burada kendini emin ve güvenilir hissetmiyor. Oysa ki burası onun hem ana hem de baba vatanı; o kendini evinde gibi hissetmeli. İş, staj, eğitim alanlarındaki ayrımcılık ciddi boyutlarda. “Bu ülke hepimizin” sloganıyla çeşitliliği ön planda tutacağız ve herkesin çıkarını koruyacağız. Bu seçimler eyalet değil İl Meclis seçimleridir. Amerika ve Almanya gibi burada eyalet yok, il var. Buranın yönetim şekli cumhuriyettir. Çok önemsenmiyor bu seçimler ama çok ciddi bir yaptırımı ve gücü var. İstediği her konuyu gündeme alabilecek bir yetkiye sahip İl Meclisleri. Belediyeyi sadece bütçe yönünden değil, idari şekliyle de denetleyen bir güce sahip. Yani İl Meclis seçimleri çok önemli. Toplu taşıma ücretleri çok pahalı. Bu yüzden insanlar araba kullanıyorlar. Toplu taşıma ücretlerini ucuzlatacağız, herkesin toplu taşımadan istifade etmesini sağlayacağız Araba lüks bir araç değil, ihtiyaçtır. O nedenle, araba vergilerini de indireceğiz. Toplam olarak 20 adayımızı meclise göndermeyi hedefliyoruz.

Siyasette ilham kaynağı… Hollanda’da siyaset 70’li, 80’li yıllarda çok farklıydı. O zamanın siyasetçileri birleştirici, hakları teslim edici, özgürlükçü bir anlayışla yaklaşırlardı. Job den Uyl, Hans van Mierlo, Sries van Agt, Lubbers, Hans van Wiegel gibi siyasetçiler bize ilham kaynağı olmuştur. Siyaseti adam gibi yapan liderlerdi. Birbirlerini kırmadan, incitmeden siyaset yaparlardı. Özgürlük kavramının için onlar dolduruyorlardı. Benim PvdA’dan ayrılma sebebim, bu sorunlara çare olamaması, insanlar arasındaki kutuplaştırma ve Türkiye’yi her seferinde meclise sorun olarak taşımasıdır. Türkiye aleyhine konuşmazsan parti içinde dışlanır oldun. Sen benim düşünceme saygı göstermezsen, benden de saygı bekleme hakkın yoktur. “Senato, aynı parlamento gibi çalışıyor” Şimdi tam tresi bir hava esiyor Senato’da. Sanki parlamentoda yasa teklifi yeni görüşülüyor gibi siyasi atışmalar, kavgalar yaşanıyor. İktidar muhalefetin verdiği teklife, muhalefet de iktidarın verdiği tekliflere red oyu veriyor, idari mekanizma çalıştırılmıyor. Senato eski ve asıl hüviyetine kavuşmalı. Bu sebepten dolayı, Hollanda’daki siyasi sistemin değişmesi gerektiğini söyleyenler bile var. İktidar partisi ne kadar güçlü olsa da, kanun geçirmede zorlanıyor, zira Senato’yu halk seçmiyor. İl Meclis seçimleri bu yüzden çok önemli. Vatandaş, İl Meclis Üyelerini seçiyor, seçilen üyeler de, 27 Mayıs’ta Senato üyelerini seçecekler. Hollanda’da 12 seçim bölgesi/ili var, ancak, her ilin gücü farklı. En güçlü bölge de Zuid-Holland’dır. Buradaki oy diğer illerdeki oydan 3 buçuk kat daha fazladır. Bu seçimlerde, iktidar partileri Senato’daki gücünü

kaybedecek ve gönderilen bütün yasa teklifleri tekrar parlamentoya iade edilecek. Bu da ülke için büyük bir yük ve belki de bir siyasi kriz olacak. Bülent Ünlü (GreoenLinks İl Meclis Adayı) Sorunlarımız belli. Çözümleri de belli. Bu sorunları çözecek gücümüz de, birikimimiz de var”

Bülent Ünlü Geçirdiğim kaza sonucu omurilik felci oldum, ama yılmadan çalışmayı denedim.. Nasreddin Hoca gibi, “bana doktor değil, damdan düşeni getirin” düşüncesiyle, yardıma muhtaç olanlara elimi uzatmak için siyasete de bu amaçla girdim. Geçen seçimde GL olarak ciddi oy alarak Leefbaar Rotterdam partisinin liderliğine merkezde son verdik. Demokratik hakkımızı kullanmalı ve bu topluma katılımı en üst düzeyde sağlamalıyız. Adımız artık “yeni Hollandalı” olarak çağrılıyor. Göçmenlik süremiz bitti, biz buralıyız artık. İnsan odaklı siyaset yapmak istiyoruz. Hava kirliliği bu bölgedeki insan sağlığını tehdit ediyor. Bizim niyetimiz, 2050’ye kadar olan sürede karbondioksit gazından bölgeyi tamamen arındırmaktır. Benim siyasete girişim geçirdiğim kaza sonrası oldu. O süreçte yaşadığım bürokratik engeller, benim karşı tarafa geçip mücadele


dosya 21 dossier

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 247 -Şubat/Februari 2019

Sular İdaresi seçimlerinde herkes oy kullanabiliyor. Oy pusularınız gelmiştir. Çöpe atmayın. Aday listesi de belli. O listeden belirlediğiniz aday için oylarınızı mutlaka kullanın. Ayhan Tonca (DENK Partisi Avrupa Parlamentosu Adayı “Biz de bu ülkede varız, bu ülkenin geleceği için çalışıyoruz, buranın bir parçasıyız”

Ayhan Tonca

etmeme vesile oldu. 2016 yılında BM Engelli hakları Deklerasyonu altına imza atan Hollanda, 2020 yılında bütün kamu kuruluşlarının engellilere uygun hâle getirileceğini taahhüt etmişti. Ama maalesef, sürenin bitimine az bir zaman kaldı, hâlâ yüzde 15’lik gibi bir bölümün tamamlandığı biliniyor. Sorunlarımız belli. Çözümleri de belli. Bunu yapacak gücümüz de, birikimimiz de var. Tercihli oya ihtiyacım var. Bana bu imkân verilirse, düşüncelerimizi hayata geçirmeye çalışacağım. Neden siyaset yapmalıyız? Eşitlik bazen adalet değildir. Adil bir dağılım yok, eşit bir eğitim sistemi yok. İşte siyaset burada kendini gösteriyor. 2001 yılında başlayan olaylar zinciri bu polarizasyonu daha da derinleştirdi. Göçmenler, Müslümanlar, engelliler ve yaşlılar ve hastalar zayıf durumda olanların durumunu iyileştirmek ve onları topluma katmak ve kazandırmak için siyaset yapmak, bu noktada anlam kazanıyor. Kendimize göre sorun belirleme yerine var olan sorunları çözerek gitmek lazım. Ben partimin bütün programının altına imza atamam. Benim oradaki varlığım değişim üzerine olacak. Ahlâklı, şeffaf siyaset yapmak gerek. Siyasete ve siyasetçiye güven azaldı. Çok kirlendi. Dünya durdukça siyaset ve siyasetçi olacak. Adil, liyakatli insanlara görev vererek bu güveni tazeleyebilir, bu kirliliği yok edebiliriz. Herkes birbirini sevmek zorunda değil ama herkes birbirine saygı duymak zorundadır. Seçim pusulalarınıza sahip çıkın, vatandaşlık hakkınızı kullanın ve düzgün insanları seçin… Ahmet Yıldırım (NİDA Partisi Üyesi) (Konut-İpotek Danışmanı) “7 yıldır toplumun her katmanının haklarını savunarak aktif olarak siyaset yapıyoruz”

da Rotterdam Anakent Belediyesinde birer dönem hizmetimiz oldu. o dönemlerde topluma faydalı işler yapıldı. Toplumun menfaati her şeyin üzerindeydi, bu yüzden de çok başarılı bir hizmet serüvenimiz oldu. Amerika ve Pim Fortuyn olayı sonrasında Hollanda siyaseti büyük bir zemin kayması yaşadı. Eski siyasetçilerin aklıselim davranışları, toplumu kucaklayışları gitti, onun yerine ötekileştirişi ve menfaatperest bir anlayış hâkim oldum. Onlar bizleri kendi içlerine oy devşirmek için aldılar. Bizlerin bu alana çıkış sebebi de topluma hizmet içindi. Parti içinde bu bir sorun oluşturdu. Bir tarafta zaten toplumun bir kısmını mesele hâline getiren bir anlayış var. Diğer yanda da o sorun hâline getirilen kesimin haklarını savunmak adına siyaset yapanlar var. Bu iki düşünce zamanla çakışır hâle geldi. Partilerden kopmalarda da büyük kavga ve çatışmalar yaşandı. 2012 yılında da bu saflar daha netleşti ve önce NIDA, “Biz bu toplumun bir mozaiği, parçasıyız” diye yola çıktı. Ardından da DENK bu kervana katıldı. Kavga etmeden, saldırmadan, biz Rotterdam’ın asli unsuruyuz dedik ve 7 yıldır toplumun her katmanının haklarını savunarak aktif olarak siyaset yapıyoruz. Eğer Hollanda’nın köklü partileri bizlerin kendi içlerinde özgürce siyaset yapmamıza müsaade etselerdi, bugün yeni parti kurma ihtiyacı olmayacaktı. Bu seçimlerde 4 adayımızı meclise göndermeyi hedefliyoruz. Eyüp Demirdaş (Waterschap Delta Holland Adayı- ÖğretmenYönetici) “En büyük sorunumuz asabiyettir/kavmiyetçiliktir. Bu durumdan kurtulmalıyız”

Eyüp Demirdaş Ahmet Yıldırım CDA’lı tanıdığım bir üyenin teşviki ile 2002’de siyasete girdim. Önce Charlois semt belediyesinde ardında

Hollanda’da 21 tane Sular İdaresi var. Hollanda’da coğrafya öğretmeni olarak derslerde 1953 yılını çok anlatırız. Onun öncesi de var, 1421. Rivayete göre, bu sel felaketinde 20 bin insanın hayatını

kaybettiği söyleniyor. Sular İdaresinin kaldırılması bile gündeme geldiğinde 1953 yılında gerçekleşen sel felaketi ile bu alana daha çok yatırım yapılmış. O sel felaketinde 1836 can kaybı yaşanmış. 100 bin insan evinden oluyor. 50 bin civarından da büyük ve küçükbaş hayvan o felakette telef oluyor. Yaklaşık 200 bin hektarlık alan sular altında kalıyor. Hollanda için o tarih bir dönemin başlangıcı oluyor ve önlem alınmazsa daha büyük felaketler yaşanır diye “Delta Plan” hayata geçiriliyor. Hollanda’nın bazı yerleri deniz seviyesinin 7 metre altında. Bu konular hem mesleki olarak hem de Hollanda’da bir Türk olarak ilgimi çekti ve baktım ki ne bir Türk var ne de bir yabancı Sular İdaresinde. Buraların yönetiminde çok zenginler, çiftçiler var. Bir ara el feneriyle buraların yönetimine yabancı aradılar. Benim buraya girmemdeki sebep, gençlerimize bir ufuk açabilmek, onların bu gibi kurumlarla olan bağlarını güçlendirmek ve onlar için bir rol modeli olmak. Gençlerimiz, çalışır, gayret eder, anne baba duası alır, iyi niyet taşırsa, Allah’ın emirlerine uyarak yaşarsa, herkes onu o haliyle kabul ediyor, bütün engellere rağmen yolu açılıyor. Rezerv edilmiş 20 milyar bütçesi var ama, 1 kilometrelik su setinin güçlendirilmesi için harcanan meblağ 7 milyon Euro’yu buluyor. Türkiye seçimlerine verilen önemin onda biri buraya verilse, büyük bir başarı elde edilir. Adam 100 kilometre geliyor, bütün gününü harcıyor, gözü görmüyor ama 5 dakikalık mesafedeki oy sandığına gitmeye üşeniyor. Biri aradı geçen, “Eyüp, oy pusulaları geldi, bir ara uğra da vereyim de sen benim yerime kullan” diyor. Bu anlayışı değiştirmezsek, üzülen, sürekli diz döven, serzenişten bulunan bizler oluruz. Lütfen biraz ilgi ve duyarlılık gösterelim. En büyük sorunumuz asabiyettir/ kavmiyetçiliktir. Herkes kendi hemşehrisini seçme planı yapıyor. O insanın liyakatli mi, işin ehli mi diye baktığı yok. Bu durumdan kurtulmalıyız. Sizi temsil edeceğine inandığınız insanları seçin. Geleceğe yatırım yapmanın en iyi yolu çocuklarımıza verilecek olan eğitimdir. Ayrımcılığa uğruyoruz diye pes etmek yok. Çalışacağız, gayret edeceğiz ve başaracağız.

NIF Başkanı Mehmet Erdoğan: “Her ne kadar azınlık olsak da biz bu ülkenin kopmaz bir parçasıyız”

Mehmet Erdoğan Programda, Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan da söz alarak hem Doğuş gazetesine böyle toplumsal bir sorunu gündeme taşıdığı hem de böyle hayati bir konuda görüşlerini kamuoyuyla paylaşmak için bir araya gelen panelistlere teşekkür etti ve özetle şunlara değindi: “Hollanda’da yaşayan bir yurttaş olarak burada gerçekleşen bütün seçimlerin çok önemli olduğuna inanıyorum. 50 yılımızı geçirdiğimiz bu topraklar bizim baba vatanımız olmuştur. Her ne kadar azınlık olsak da biz bu ülkenin kopmaz bir parçasıyız. Kalıcı olduğumuzu Hollanda toplumu da bizim neslimiz de anlamalılar. Federasyon olarak, toplumumuzu seçime yönlendirmeyi bir görev addediyor ve her seçimde çağrımızı, teşvikimizi ve bilgilendirmemizi olanca yoğunluğu ile yapıyoruz. Onların sandığa küslüğünü de siyasetçiler olarak sizler gidereceksiniz. Seçildikten sonra onlardan kopmayacak, onları temsi eden kurum ve kuruluşlarla olan münasebetinizi kesmeyeceksiniz ve onların sesini ilgili yerlere duyurma gayreti içerisinde olacaksınız. Böylelikle hem vefa borcunuzu ödemiş olacaksınız hem de, onların beklentilerine cevap vermiş olacaksınız. Sandıklarla olan küslük ancak bu şekilde giderilir. Seçime katılan bütün adaylara başarılar diliyorum” Fadime Örgü (YöneticiWaterschap Delftland Adayı)

Fadime Örgü

“Doğuş’u böyle bir inisiyatif almasından dolayı kutluyor ve teşekkür ediyorum. Her seçim önemli ama İl Meclisi Genel seçimleri de hayati önem arz etmekte, zira buradan çıkan sonuç Senato’yu şekillendirecek. 50 yılı burada yaşayan bir topluluk olarak bugünkü günler kadar kötü günler yaşamadı Hollanda siyaseti. Hollanda siyasetinin ve gidişatının hiç bu kadar kötü bir duruma düştüğüne şahit olmadık. Irkçılık, ayrımcılık, İslam düşmanlığının artmasıyla, 50 yıldır burada yaşayan insanlar arasında ayrım gözeten, eşit haklar tanımayan bir toplum içerisinde yaşıyoruz. Geçenlerde yayınlanan bir anket sonucuna göre, Hollanda’da yaşayan insanların yüzde 75’i İslam’ı Hollanda’ya ait görmüyor. Bu sayı gitgide artıyor. Biz her halimizle kendimizi bu toplumun bir parçası olarak görmek istedikçe, onlar bizi hep dışlıyorlar. İşte bu sebeple, “durun artık” demenin vakti geldi. Biz de bu ülkede varız, bu ülkenin geleceği için çalışıyoruz, buranın bir parçasıyız demenin zamanıdır ve fırsatıdır bu seçimler. Önümüzdeki İl Meclisi Genel seçimleri, Sular İdaresi ve AP seçimleri bizim sesimizi duyurmamız ve gücümüzü göstermemiz için büyük bir imkân. Bu demokratik hakkımızı kullanalım.” Huri Şahin (Kamu YöneticiGroenLinks Üyesi) “Sular İdaresi yönetiminde de bizlere çok ihtiyaç var. “

Huri Şahin Doğuş olarak böyle önemli bir konuyu gündeme getirdiğiniz için teşekkürler. Siyasete katılım gittikçe bir sorun olmaya başladı. Rotterdam’da 2015 yılında yapılan seçimlerde yüzde 35’lik oranla en düşük bir katılım olan şehirdi. Uzun yıllardır siyasetin içerisinde ve bir kamu yöneticisi olarak çeşitliliğin önemli olduğuna inanıyorum. Sular İdaresi yönetiminde de bizlere çok ihtiyaç var. Bu alanlarda da kendimizi yetiştirmeli ve oralardaki yönetimlerde de yer almalıyız.

Haber: Zeynel Abidin Fotoğraflar: Adnan Şahin

«


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 247 -Şubat/Februari 2019

04 haber 22 nieuws

MİHENK

ortaummet_45@hotmail.com

İbrahim Turgut

Ahlâk Abidesi Peygamber (s.a) ve Ümmeti Peygamber-i Zişan’ın (s.a) getirdiği ahlâk kurallarına göre bir hayat anlayışı inşa edilmiş olsaydı, herkesin hakka riayet ederek, sevgi toplumunu meydana getirmeleri, huzurun ve barışın egemen kılınması hiç zor olmayacaktı! Bugüne bakarak geçmişe hayıflanmak, ne duruma geldiğimizin göstergesi değil midir? Ümmet olarak oturup düşünmemiz gerekmez mi? Birinin öbürünü sosyal medyada sözlü veya yazılı “sütten çıkmış ak kaşık” göstererek “Müberra” kılması, ona çıkış veya sıyrılış ayrıcalığı verdiğini düşünmek, saflıktan öteye gitmeyeceği aşikârdır. Artık tarih ve medeniyet perspektifinden bakarak, algı bağlamında iletişimizi ve bağlarımızı âdeta koparmış durumdayız. Dünle bağımızı zayıflatmış ve bugünle boğuşmaktayız. Yarından emin olduğumuz söylenemez... Sahip olduğumuz müktesebatımıza karşı lakayt tavır sergilemeyi, “bilgelik” ve “münevver” olmakla yorumlamaya kalkışıyoruz. Hâlbuki bu tavırlar, kendine yabancı hâle gelişimizi ortaya koymuyor mu? Ahlâkî erozyona uğradığımız bir zaman diliminde yaşarken, yarından bihaber planlarımızı ayağımızın dibine gömerek, var olma ahdimizi yerine getirmeyi savsaklamadan, mü’mince bir duruşu sergileyemedik! Tabii ki bunun bir çok sebebi vardır. Bu sebeplerden bazıları: “İnancımızın gereğini yerine getirmedik” “Kendi benliğimizden fedakârlıkta bulunmadık” “Dünyevi zevkleri sınırsız kullandık” “Âdet ile ibadeti birbirine karıştırdık” “Verdiğimiz sözlerde durmadık” “Adaleti lehimizde kullandık” “Kendimiz için hürriyeti, başkaları için zilleti münasip gördük” “Elimizdeki serveti kendimizden, fakirliği Rabbimizden bildik” “Hakkaniyete değil, zulme taraf olduk” “ Kardeşliğimizi menfaat eksenli düşündük” “Başkalarının duçar olduğu felaketleri, kendi dualarımızın kabulü bildik” “Aşkımızı ve aklımızı Allah rızası için kullanmadık” “Kinimizi ve kibrimizi, hayat anlayışımızın prensipleri haline getirdik” “İnsanların en hayırlısı onlara en faydalı olandır” hadisini unuttuk” Kazandığımız servetleri, makamımızın dayanağı ve yalanımızın teminatı bildik”

Bunları yaparken insanlığımızı kaybettik!.. Hayatın akışında, gözlerin bakışında, kalplerin atışında, infakın yarışında, insanların haklısında, tartının tartışında, ve adaletin varlığında örneğimiz Allah’ın Resulü olması gerekirken, biz başka mecralara savrulduk... Mevla’mız ayet-i kerimede: “Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır” buyurmaktadır. (Ahzab:21) Ahlak abidesi olan Allah Resulü (s.a) i Kur’an şöyle tavsif ediyor: “Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin” (Kalem:4)

Gurbet idi yurt oldu

Hollanda Hakkında Bilmeniz Gereken 18 Şey Hollanda, kuzey ve batıda Kuzey Denizi, güneyde Belçika, doğuda ise Almanya ile komşu olan ve Hollanda Krallığı’nı meydana getiren dört ülkeden biri.

T

opraklarının çok büyük bir kısmı Batı Avrupa‘da bulunan krallığın Karayipler’de de üç adası bulunuyor. Karayip Denizi’nde yer alan özerk bölgeler ise Bonaire, Saba ve Sint Eustatius Hollanda Antilleri olarak adlandırılıyor.

Bu şahitlik, kendisine iman edenlerin ikrarından ibaret değildi. Orada bulunan Mekke toplumunun her inanç kesiminden insanlar bulunuyordu. O böylelikle “El-Emin” sıfatını alıyordu.

Resmî adı “Hollanda Krallığı” olan ve Avrupa’nın kuzeybatısında yer alan Hollanda, upuzun ovaları, rengarenk lale tarlaları, adıyla özdeşleşmiş yel değirmenleriyle tanınıyor.

Bu günün toplumunda çürümenin nasıl meydana geldiğini, “aklıselim” olanlar anlayadursun, bu mevzuda insanları uyarma noktasında ne kadar başarı ortaya koymuşlardır?!

1. Nederland’ın anlamı Hollanda topraklarının yarısından fazlası deniz seviyesinin altında olduğundan ülke, “alçak ülkeler” anlamına gelen Neder-Landen olarak isimlendirilmiş. Resmi dili Flemenkçe olan Hollanda, 41,526 kilometrekarelik yüz ölçümüne sahip. 2016 itibariyle de 17 milyon nüfusu bulunan ülkedeki bu oran, Hollanda’yı dünyanın metrekare başına en yoğun nüfuslu ülkelerinden birisi yapıyor.

Misver b. Mahreme ve Mervân’ın birbirlerinin sözünü doğrulayarak naklettikleri habere göre… (Kureyş’in ileri gelenlerinden) Urve (b. Mes’ûd) (Hudeybiye görüşmelerinden dönüşte) Kureyşlilere şöyle demişti: “Ey kavmim! Vallahi, ben birçok kralın huzuruna çıktım; heyet olarak Kayser’e, Kisrâ’ya ve Necâşî’ye gittim. Vallahi, Muhammed’in ashâbının ona tazim ettiği kadar hiçbir krala adamlarının tazim ettiğini görmedim…”( Buhârî, Şurût, 15 )

5. Eğitimli nüfus Hollanda, yaşam standardı yüksek, eğitimli nüfusuyla dikkat çekiyor. Ülkede yüksek oranda yaşayan yabancılar da bu atmosfere katkıda bulunuyor.

7. Turizm merkezi Hollanda’da turizm, en önemli gelir kaynaklarının başında geliyor. Her yıl milyonlarca turist Flemenk sanatının eserlerini, mimari yapıları ve renkli laleleri görmek için ülkeye akın ediyor. 8. Lalenin öyküsü Anavatanı Orta Asya olan laleyi Hollanda’ya ilk olarak 1560’ta Türkler getirmiş. Keukenhof Gardens (Hollanda’nın Çiçek Bahçeleri), 7 milyon lale soğanı ile ziyaretçilerin tam bir görsel şölen sunan bir bölge. Laleler ülkenin önemli bir gelir kaynağı, zira her yıl yetiştirilen lale soğanlarının % 80’i ihraç ediliyor.

2. Peynir ve yel değirmeni Peynirleri, yel değirmenleri, bisikletleri, laleleri ve sosyal hakları ile tanınan Hollanda, kültürel değerlerini modern dünya ile buluşturmayı başarmış bir ülke. 3. Özgün evler Meşruti monarşi ile yönetilen Hollanda’nın başkenti Amsterdam, dar kanallar boyunca sıralanan üçgen cepheli özgün evleri, gösterişli sanatı ve galerileri ile on yedinci yüzyılın altın çağının mirasını günümüze kadar korumuş.

Allah’a itaatle kula itaat aynı değildir. Birinde mecburiyet ve diğerinde ise tercih söz konusudur. Vesselam!..

“İnancımızın gereğini yerine getirmedik” “Kendi benliğimizden fedakârlıkta bulunmadık”, “Dünyevi zevkleri sınırsız kullandık”, “Âdet ile ibadeti birbirine karıştırdık”

lararası Ceza Mahkemesi ve Europol’e ev sahipliği yapıyor.

6. Doğası harika Vaalserberg Tepesi, yalnızca 322,7 metre yüksekliğiyle ülkenin en yüksek noktası. Yirmiden fazla millî parkın bulunduğu Hollanda’da De Hoge Veluwe Millî Parkı ülkenin en büyük millî parkı. Bu doğa harikası parkta ücretsiz bisiklet sürmek de mümkün.

İbn Abbâs (ra) anlatıyor: “En yakın akrabanı uyar...” (Şuara, 26/214) âyeti inince, Resûlullah (sav) Safâ tepesine çıktı... Ardından şöyle dedi: ‘Ne dersiniz, size şu dağın arkasından atlılar geliyor diye haber versem bana inanır mıydınız?’ diye sorunca onlar, ‘Biz senin hiç yalan söylediğini görmedik.’ demişlerdi...” (Buhârî, Tefsîr, (Leheb) 1)

Bir rivayette peygamberimizin (s.a) in ashabının kendisine bağlılığından bahisle, bu tarihî mevzuyu haber veren sahabi, itaatin ve sadakatin fotoğrafını çekerek kural benzetmesine dikkat çekilmiştir.

14. Boy rekortmeni Ortalama boyları erkeklerde 184 cm, kadınlarda ise 170 cm olan Hollandalılar, dünyanın en uzun boylu halkı olarak biliniyor. 15. Masal köyler Overijssel eyaletinde yer alan Giethoorn Köyü’ne ulaşım yalnızca deniz yolu ile sağlanıyor. Bu masalsı kasaba aynı zamanda Hollanda’nın Venedik’i alarak da adlandırılıyor.

16. Havucun turuncu rengi Günümüzde tüketilen turuncu havuç, on altıncı yüzyıla dek mor olarak bilinirken, vatansever Hollandalılar ilk turuncu havucu üretmişler. Zira turuncu renk Hollanda’nın ve kraliyet ailesinin resmi rengi olarak biliniyor. Bugün tatlı, büyük, çeşitli renkte havuçları ülkede görmek mümkün. 17. Dünyanın en eski millî marşı Hollanda Krallığı’nın millî marşı olan Wilhelmus Marşı aynı zamanda dünyanın en eski marşı olarak kabul ediliyor. Hem sözleri, hem de müziği on altıncı yüzyıla tesadüf ediyor.

9. Mikroskop ve daha fazlası On altıncı ve on yedinci yüzyıllar arasında, Hollandalı bilim adamları mikroskop, teleskop, pendilium saati ve civa termometreyi icat etmişler. 10. Bisiklet cenneti Hollanda’da yer alan bisikletlerin sayısı arabaların sayısından üç kat fazla. Ülke gerçek anlamda bir bisiklet cenneti. Gıpta edilecek özel bisiklet yolları ve hatta bu ulaşım tipine uygun trafik ışıkları bile var. 11. Hafif uyuşturucular yasal Hafif uyuşturucular (marihuana, haşhaş) ve halüsinojenik mantarlar, Hollanda’da “kişisel kullanım” adıyla devlet tarafından tamamen yasal olarak kabul ediliyor.

4. Birbirinden güzel şehirler Rotterdam, Haag, Eindhoven ve Utrecht ise Hollanda’nın diğer büyük şehirleri arasında. Avrupa Birliği, NATO ve OECD üyesi olan Hollanda, Uluslararası Adalet Divanı, Ulus-

13. Sanat ve sanatçının ülkesi Van Gogh Müzesi, Amsterdam Dünya sanatına yön veren Vincent van Gogh, Rembrandt, Jan Vermeer, Jan Steen ve Piet Mondriaan Hollandalı büyük ressamlar. Van Gogh ve Kröller-Müller Müzeleri büyük üstat Van Gogh’un en güzel eserlerini sergiliyor.

12. Millî yemek ringa balığı Soğan ve turşu salatalık eşliğinde çiğ ringa balığı Hollanda’nın milli yemeği. Hollanda peynirleri muazzam çeşitliğiyle peynir severleri memnun ediyor.

18. Hollandalıların halk sözü Hollandalılar şöyle derler: “Dünyayı tanrı yarattı, Hollanda’yı ise Hollandalar yarattı.” Avrupa’nın en çok ziyaretçi ağırlayan ülkelerinden Hollanda, farklı kültürlerin bir arada hoşgörü ortamında yaşadığı, doğal güzellikleri, etkileyici müzeleri ve birbirinden güzel şehirleri ile tam anlamıyla bir çekim noktası. www.gezievreni.com ◄◄


nr. 247 -Şubat/Februari 2019

Oyunuzu kullanın!..

20 Mart’ta İl Meclis Yönetimleri ve Devlet Su İşleri seçimleri için sandığa gidilecek 20 Mart 2019 Çarşamba günü, 12 Eyalet Yönetimleri (Provinciale Staten ) ve 21 Bölge Devlet Su İşleri( Waterschappen) Yönetim Kurulları seçimleri yapılacaktır..! Eyalet yönetimleri için sadece Hollanda tabiiyetine sahip olanlar ve Bölge Su İdareleri için ise ikamet adresi olan 18 yaşından büyük vatandaşlar oy kullanacaklar

2

0 Mart 2019 Çarşamba günü,12 Eyalet Yönetimleri (Provinciale Staten ) ve 21 Bölge Devlet Su İşleri( Waterschappen) Yönetim Kurulları seçimleri yapılacaktır..! 20 Mart’ta seçmen, Eyalet yönetimleri ve Devlet Su İşleri seçimleri için sandığa gidecek. Eyalet yönetimleri için sadece Hollanda tabiiyetine sahip olanlar ve Bölge Su İdareleri için ise ikamet adresi olan 18 yaşından büyük vatandaşlar oy kullanacaklar. Mart 2014’den itibaren Almelo’daki “Vechtromen” Devlet Su İşleri Kurumunda yönetim kurulu üyesi olan Nejat SUCU bir ilki gerçekleştirmişti. Hollanda’da 50 yılı aşan geçmişimizde, seçilerek ilk göçmen Hollanda Doğu Bölgesi Veschtromen Devlet Su İşleri Kurumunda yönetim kurulu üyesi olarak görev alma hakkına sahip olmuştu. Devlet Su İşleri Kurumu Waterschap Vechtstromen’ın hizmet alanı; Twente ve Batı – Doğu Overijssel ve Drenthe Eyaletleri ve bu bölge içinde 225.000 hektar arazilik alanda bulunan 23 Belediye’ye, 3700 kilometre uzunlukta

görüş 23 opinie

doğuş aylık gazete/maandblad

ırmak, akarsu, nehir, su havzaları ile kanallarına ve 26 atık su arıtma tesislerine sahip. Kurumun hizmet bölgesinde 800.000 kişi ikamet etmekte. Hollanda’da 2018 yaz ayında yaşanan kuraklıkta, Bölge Devlet Su İşleri Vechtstromen önemli hizmetler vermiş ve Hollanda’da 1000 yıllık su baskınlarıyla mücadelenin yanında iklim değişikliğinden kaynaklanan kuraklıkla mücadelede de önemli görevleri olduğunu ispatlamıştır. Türklerin genel olarak ikamet ettikleri şehirler Bu hizmet bölgesinin Almelo, Emmen, Hengelo, Haaksbergen, Holten – Rijssen, Goor, Enschede, Oldenzaal, Hellendoorn (Nijverdal) Hardenberg, Coevorden ve Vriezenveen şehirlerinde toplam 30.000’nin üzerinde Türk vatandaşının ikamet ettiği tahmin edilmekte. Bunun yanında bölgede bulunan şehirlerde ikamet eden 10.000’nin üzerindeki, Faslı, Somalili, Bosnalı, ve Iraklı göçmenleri de unutmamak gerek. Yönetim kurulunda temsil hakkı Doğu Bölgesi Devlet Su İşleri Kurumu “Waterschap Vechtstromen”, Yönetim

Kurulu Başkanlığı’nda (Dijkgraaf) , görev yapan günlük hizmet veren yönetim kurulu (Dagelijks bestuur ) ve genel yönetim kurulu (algemeen bestuur) 27 üyeden oluşmakta. Yönetim kurulunun 7 üyesi tarım, doğa ve işverenlerin temsilcilerine ayrılmış kontenjandan oluşmakta. Geri kalan 20 üye ise, seçime katılan çeşitli grup veya politik partilerin aldıkları oy oranına göre yönetimde temsilciye sahip olacaklar Hollanda’da 11.000 çalışanıyla toplam 21 Devlet Su İşleri Kurumları (Waterschappen ) hizmet vermekte.

tarihinde saat 07: 30 dan başlayarak saat 21.00’e kadar kullanabileceğiz.

Bölge Devlet Su İşleri Kurumunun en önemli görevleri; 1- Yer üstü ve altı suların temiz tutulması. İçme suyu kalitesinin koruma projeleri. 2- Atık suların temizlenmesi ve bu konuyla ilgili faaliyetleri ve projeler. 3- Su kalitesinin koruması için yapılan laboratuvar çalışmaları.

Temsilde süreklilik..! Önemli olan senden sonrada geride kalıcı temsili sağlayan temsilcileri devam etmesidir. Bunun için yeni göçmen adayları Bölge Devlet Su İşleri Veschtstromen ile, 0cak ayında düzenlenen ve Göçmen Sivil Toplum Örgütleri’nin temsilcilerinin katılımıyla, 50 yıl sonra yemekli bir tanışma ve tanıtım toplantısı gerçekleştirdik.

Temsil ve katılım Devlet Su İşleri Yönetim Kurulu Üyeleri genelde bürokratik hizmetli, uzun süre politik tecrübeli temsilcilerden oluşmakta. Seçilebilecek bir sıradan aday olmak pek kolay görülmemekle birlikte, tercihle alınan oylarla seçilmekte mümkün. Bir yönetim kurulu üyesine düşen toplam tercihli oyun % 25 ‘i alındığı zaman temsil pekte zor olmasa gerek. Geçmiş yıllarda, Türk toplumunun yönetim kurulu üyesi seçilme denemeleri ilk de olsa bizde gerçekleşti. Seçimler ne Zaman ? 20 Mart 2019 tarihinden 15 gün önce belediyeler tarafından, ikamet adreslerine ve 18 yaşını dolduranların isimlerine oy pusulası (Stempas ) gönderilecek. Oylarımızı sandığa giderek 20 Mart 2019

Görev süresi Seçilen yönetim kurulu üyeleri, Mart ayının son haftasında söz vererek veya yemin ederek göreve başlayacaklar. Seçimden sonra görev süresi 4 yıl olarak belirlenmiştir.

• Almelo’dan Nuray Tuna hanım Doğal Su Partisi’nden (Water Natuurlijk) Devlet Su İşleri Kurumu (Waterschappen Vechtstromen) yönetimine aday..! 20 Mart 2019 ‘da yapılacak, yeni yönetime 21’inci sıradaki aday Nuray Tuna Hanım oldu. Nejat Sucu, Vechtstromen Devlet Su İşleri Yönetim Kurulu Üyesi, Haber: PLATFORMMEDIA ◄◄

Kalkuz şirketi, Hollanda’da yeni satış mağazası açtı Uzun yıllardan beri Belçika’da pencere, kapı ve panjur sektöründe adından söz ettiren Kalkuz şirketi, Hollanda’da satış mağazası açtı.

H

ollanda’da Türk girişimcilerin sayısı her geçen gün artmaya devam ediyor. İş dünyasında her geçen gün daha çok aktif hâle gelen Avrupalı gurbetçilerimizden Kalkuz şirketi, 2001 yılından bu yana faaliyet gösterdiği Belçika’nın ardından Hollanda’da yeni satış mağazasını açtı. Hollanda’nın Bergen op Zoom şehrinde yapılan açılışa Kalkuz Belçika kurucusu ve Onursal Başkanı Turgay Kalkuz, Hollanda Türkiye Ticaret Odası Başkanı Ethem Emre, Randstad Letseladvies Bölge Müdürü Ali Durmuş, Kalkuz Hollanda Genel Müdürü Ali Haydar Kalkuz, Kalkuz Hollanda Müdürü Uğur Demirci, Satış Müdürü Orçun Demirci ve çok sayıda davetli katıldı.

Açılış konuşmasını yapan ve kurdeleyi kesen Turgay Kalkuz, “Uzun yıllardan bu yana Belçika’da edindiğimiz tecrübemizi ve markamızı Hollanda’ya taşımaktan dolayı çok mutluyuz. Hollanda’da daha önce çok iş yaptık ama artık yeni satış mağazamız ve ofisimizle Hollanda piyasasında daha aktif olarak yer alacağız.” dedi. Açılışa katılan Hollanda Türkiye Ticaret Odası Başkanı Ethem Emre, “Hollanda iş dünyasında Türk girişimcileri görmek bizleri fazlasıyla mutlu ediyor. Onları en güzel günlerinde desteklemek, yanlarında olmak bizim içinde gurur kaynağıdır. Belçika’da uzun yıllardan beri faaliyet gösteren şirketin

kazandığı tecrübe ve yapmış olduğu marka, Hollanda iş pazarında çok yardımcı olacaktır. Hayırlı olsun, başarılar diliyorum.” şeklinde konuştu. Kalkuz Hollanda hakkında bilgiler veren Müdür Uğur Demirci, “Hollanda’nın Bergen op Zoom şehrinde açılışını gerçekleştirdiğimiz satış mağazamız ve ofisimizde cam, pencere, dış ve iç kapı, garaj kapıları, güneşlik, tente, teras, kamelya vb. ürünlerimizin hem satışını hem de montajını yapıyoruz. Hollanda genelinde gerçekleştireceğimiz servis ağımız ve deneyimli kadromuzla, müşterilerimizin istekleri doğrultusunda ve almış olduğumuz ölçüler eşliğinde üretimini ve montajını yapacağız. Müşterilerimiz www.kalkuz.nl veya Bergen op Zoom şehrinde bulunan ofisimizi ziyaret ederek bilgi alabilirler.” açıklamasını yaptı. Kalkuz Hollanda Müdürü Uğur Demirci, açılışa katılan herkese teşekkür ederken, davetliler güzel temennilerini ilettiler. Yapılan ikramların ardından, davetliler şovrumu gezdi. Ahmed Hüsrev Uç - Vizyonist ◄◄


24 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 247 -Şubat/Februari 2019

nieuws

Ziyaret/Tanıtım

“Başarı için, inanmak, fikir, söylem ve eylem birliği çok önemlidir”

Bu sasıdan başlayarak, Hollanda’da federasyonlar bünyesinde hizmet yürüten Gençlik Teşkilatlarını tanımaya, tanıtmaya çalışacağız. Gelecek onların ellerinde yükselecek. Nasıl bir geleceği omuzluyorlar, neler yapıyorlar, hedef ve vizyonları nedir, öğrenmeye çalışacağız. Bu sayıda Den Haag’da hizmet veren Mesaj Gençlik Başkanı Mücahit Sarıkaya’yı misafir ediyoruz...

M

ücahit Sarıkaya kimdir? Özel hayatında nelerle meşguldür? Şu fani dünyaya Avusturya’nın Reutte/Tirol şehrinde gözlerimi açtım. Takvimler 2003 yılını gösterdiğinde kader ailecek yollarımızı Hollanda’nın Lahey şehrine düşürdü. Ailemle beraber Hollanda’ya yerleştik. Şuan ise Haagse Hogeschool’da yazılım mühendisliği üzerine eğitimimi sürdürmekteyim. Okul eğitimimin yanı sıra W3BAPP ismi ile hizmet veren bir yazılım şirketim var. Ayrıca eğitimimi sürdürmekte olduğum Haagse Hogeschool’da öğrenci komitesinde yönetim kurulu üyesi olarak görev almaktayım. Haagse Hogeschool’da eğitim görmekte olan öğrencilerin karşılaştıkları sorunları aşmaları noktasında çözümler üretip sıkıntıların minimize edilmesi noktasında bir gayret içerisindeyim. Millî Görüş camiasına nasıl katıldığınızı bize anlatabilir misiniz? Aslında aileden yetişme bir Millî Görüş gönüllüsü olduğumu söyleyebilirim. Kendimi bildim bileli ailem yıllardır Millî Görüş Teşkilatı içerisinde bulunmaktadır. Avusturya’da iken ailemin kendi çabaları ile inşa edip hizmete açtıkları bir Millî Görüş cami mevcuttur. Bugün eğer Millî Görüş çatısında bulunuyorsam ailemin bundaki katkısını yadsıyamam. Elhamdülillah. Tabi Mücahit Sarıkaya olarak Milîi Görüş çizgisinde bugünlere değin gelmemde ailemin katkısının yanında abilerimin ve büyüklerimin de payı büyüktür. Milli Görüş’e dâhil olduğunuzdan şuana değin sizi en çok etkileyen, unutamadığınız bir anınız var mı? Bize bundan biraz bahseder misiniz? Rahmetli Erbakan Hocamızın ahirete intikali beni en çok etkileyen olaydı. Hocamızın vefat ettiği gün Millî Görüş’ün düzenlediği bir eğitimde ders dinliyordum. Yapılan bir anons ile Erbakan Hocamızın Hakkın rahmetine kavuştuğunu öğrenmiştim. O an o kadar çok duygulanmıştım ki o duygularımı anlatabilecek kelimeleri şuan bu-

lamıyorum. Aslında biraz da o an Millî Görüş’ü tam kavramaya başladığımı söyleyebilirim. Tabi ki çocukluğumdan beri içinde büyüdüğüm camiayı çok iyi biliyordum ama o an ki ruh hâlinden olsa gerek Millî Görüş olgusunu daha iyi kavradığımı söyleyebilirim. O gün ümmet, bir liderini daha ebediyete uğurlamıştı. Şuan Millî Görüş gençlik kollarına bağlı Mesaj Gençlik Teşkilatın başkanlığını yürütmektesiniz. Bize Mesaj gençliği anlatır mısınız? Belki klişe bir söylem olacak ama tüm kalbimle söyleyebilirim ki “Mesaj Gençlik anlatılmaz yaşanır”. Elhamdülillah. Son 4 yıldır Mesaj Gençlik başkanı olarak görevimin bu dava hizmet etmeye çalışıyorum. Mesaj Gençlik çok dinamik, hızlı çalışan aktif bir gençlik teşkilatıdır. Mesaj Gençlik için hamdolsun potansiyelinin şuurunda, tuttuğunu koparan bir teşkilattır diyebilirim. Neden Mesaj ismi seçildi? Anlamı nedir? Mesaj ismi 2000’li yıllardan beri kullanılmaktadır. Açıkçası neden mesaj ismi seçilmiş bende bilmiyorum. Ama kanaatimce insanlara bir ‘mesaj’ verme anlamıyla seçilmiş bir isim olduğunu düşünüyorum. Mesaj gençliğin amacı nedir? Bütün Millî Görüş Teşkilatının bildiği üzere gayemiz insanlığın huzuru, mutluluğu ve saadeti için elimizden gelenin en iyisini yapmaktır. Her şeyi bir kenara bırakarak Allah rızası için geceli gündüzlü koşturmaktır amacımız. Mesaj gençlik olarak ne tür çalışmalar yürütmektesiniz? Bunları açıklar mısınız? Mesaj Gençlik olarak birçok çalışma yürütüyoruz. Misal ev sohbetleri… Müslümanların haftalık bayramı olan mübarek Cuma günü yaklaşık 100 pırlanta gencimizle sekiz ayrı evimizde sohbet halkaları düzenliyoruz. Bunun dışında hafta sonu Al Asrafiyyah medresemizde 15 öğrencimiz ciddi bir

İslami eğitim almaktadırlar. Orta öğretim kitlemize yönelik “Genç Mücahitler” ismi ile faaliyet gösteren bir programımız da mevcuttur. Orta öğretim cağındaki gençlerimize ahlîk ve maneviyatın yanı sıra teşkilat dersleri vermekteyiz. Haftalık bir araya gelen bu gençlerimiz Siyer-i Nebi okumaları yapmaktadırlar. Bunların dışında üniversitelerdeki gençliğimize de uzanabilmek için girişimlerde bulunuyoruz. Allah’ın izniyle Den Haag’da bulunan üniversitelerde çeşitli faaliyetler yaparak teşkilatlanma yolunda ilerliyoruz. Son olaraktan senelik 2-3 defa çıkardığımız bir dergimiz de var. Bu dergimizdeki ana hedefimiz gençlerimize farklı bir bakış açısı kazandırmaktır Yürüttüğünüz bu çalışmalardan önemle üzerinde durduğunuz çalışmanız hangisidir? Ve neden bu çalışmanın diğerlerine göre daha önemli olduğunu düşünüyorsunuz? Tabi ki ev sohbetlerimiz her çalışmamızın başında gelmektedir. Çünkü bu, peygamberimizin de bir ele aldığı metottur. Siyer okuduğumuzda görüyoruz ki İslam bir ev sohbeti etrafında gelişip, İslam noktasında bilgili ve donanımlı belli bir kitle ile güçlenerek yayılmaya başlamıştır. Bu sebeple ev sohbetleri bizim için çok değerlidir. Gençlik olarak ne kadar bir kitleye hitap ediyorsunuz? Elhamdülillah şuan itibari ile 240 üyemiz mevcuttur. Bunun dışında haftalık faaliyetlerimiz vesilesiyle yaklaşık 100 ila 120 gençle bire bir irtibatımız oluyor. Ayriyeten sosyal medya hesaplarımızda da ciddi şekilde aktifiz. Facebook sayfamızda binlerce takipçimiz mevcut. Tabi ki derdimiz çalınmadık kapı kalmayana kadar davamızı insanlara taşımaktır. Mesaj Gençlik teşkilatı başkanı olarak diğer gençlik teşkilatı başkanlarına ve yöneticilerine deneyimlerinizden yola çıkarak ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz? Her şeyin başında inanmak geliyor. Daha sonra yönetimin fikir, söylem ve eylem birliği oluşturması da çok önemlidir diye düşünüyorum. Mesaj Gençlik olarak yürütmekte olduğunuz çalışmalar dışında henüz hazırlık aşamasında olan bir projeniz var mı? Varsa bu projenizden de bize bahseder misiniz? Üniversite bünyesinde bir öğrenci derneği çalışmamız hazırlık aşamasında. Bunun yanında İrfan Evleri, Kıyam gençliğimizin oluşum stratejisi, tanıtım alanında vesaire çalışmalar yürütüyoruz.

Peki, Hollanda’daki Müslüman gençliğe baktığınız zaman ‘şu konuda çok iyi. Bu alanda çok başarılı’ diyebildiğiniz bir şey var mı? Hollanda’daki Müslüman gençler gün geçtikçe kendilerinin bu toplumda bir nefer olduklarını ispat etmekteler. Bunun dışında gittikçe daha çok kendini geliştiren bir nesil ortada. Elhamdülillah bir bakanlıkta, belediye veya meclis gibi yerlerde bizi temsil edecek Müslümanların olması tabi ki de bizi çok mutlu ediyor.

Söylemek veya eklemek istediğiniz başka bir şey var mı? Allah sizlerden razı olsun. İnşallah söylediklerimizle faydalanan insanlar olur. Bu yazıyı okuyan her bir kardeşimize gönlümüzün ve kapımızın her daim açık olduğunu ifade etmek istiyorum. Rabbim bizi hakkıyla iman edenlerden ve onun rızası için varını yoğunu ortaya koyanlardan eylesin. inşallah. ◄◄


nr. 247 -Şubat/Februari 2019

Pusula

ahmethulya@live.nl

Ahmet Yıldırım

“Bir sorum daha var!”

T

elefon çalıyorrrrr... Bir de özel numaradan.. Hep de yanlış anlarda arıyorlar… ya kasadayken, ya pazarda iken, ya da yemek yerken. Bir de yüzsüz değiller mi, “müsait misin?” diye de hiç sormuyorlar! Kendini veya şirketini doğru dürüst tanıtmadan, kişisel sorulara geçmeleri de tam bir terbiyesizlik. “Meneer, mevrouw schikt het u even?” diye bir soruları falan da yok. Hemen konuya satışa dalıyorlar, günlerce, aylarca, yıllarca bıkmadan, usanmadan arıyorlar müşterileri… Reklam büroları veya Çağrı Merkezinden, yani bizim Çallcenter! Hollanda genelinde yaklaşık 20.000 kişi bu sektörde bu Çağrı Merkezlerinden para kazanıyor, geçimini sağlıyor. Reklam sektöründe ise yaklaşık 140.000 kişi çalışıyor ve geçimini sağlıyor. Tüketiciler Birliği (Consumentenbond) tarafından yapılan ankette sordular: Telefonla satış yasaklansın mı?

İşte Anket sonuçları: Moet telefonische verkoop verboden worden? Ja, meteen doen, wordt hoog tijd! (89%) ----------------------------------------------------------------------------------------------Nee, bedrijven moeten me kunnen bellen, mits ik toestemming geef (7%) ----------------------------------------------------------------------------------------------Ja, maar goede doelen verdienen een uıtzondering (3% ---------------------------------------------------------------------------------------Bron: Consumentenbond, 2019. Bazı işçiler evinden diğerleri ise Çağrı Merkezinden bu yöntemle satış yaparak, elde edinen bilgileri, izinli veya izinsiz bu bilgilere sahip oluyorlar ve sizi arayabiliyorlar. Bildiğiniz gibi sosyal medyada veya internet aracılığıyla bilhassa ödüllü oyunlarda, bilgi toplayarak, bilgi ediniyorlar ve sizin telefon numaranızı kayıt ediyorlar. Aslında siz sadece o şirkete veya o siteye bıraktığınızı zannediyorsunuz, ama küçük harflerle yazılan ve “bizim şartlarımızı onaylıyor musunuz?” diyerek, bu reklam şirketlerin bir çoğuna da “evet” demiş oluyorsunuz. İşte burada bir kayıt edildi iseniz, hazırlıklı olun! Sabah, öğlen, akşam demeden, sürekli özel numaradan arayarak, sizleri rahatsız edebiliyor Çağrı Merkezi satıcısı. Yıllardır “bel-me-niet register”e kayıtlı olmama rağmen, yine de arıyorlar ara sıra. Tekrar www.bel-me-niet.nl kayıt ederek bu isten kurtulduk zannedebiliriz aslında. Yine de update yaparken…. bahaneleri bu…. telefon numaranız silinmemiş veya kayıt iyi edilmemiş diye sizden beklentiye giriyorlar. Pes etmek yok…. tekrar kayıt edin! Hani “tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır” der ya atalarımız, bazıları da o kadar masum ve tatlı dille konuşuyor ki, “evet” diyesi

PvdA adayı Osman Suna:

görünüm 25 panorama

doğuş aylık gazete/maandblad

geliyor insanın… Bir de konuyu tam onaylamadan önce, tekrar ediyorlar ya, işte orada bir çoğunda “jeton düşüyor” diye araştırmalar. Pardon, ne anlaşması? “Bilgiyi, doküman olarak gönderir misiniz, bir okuyum”, dediğiniz andan itibaren, işler değişiyor. Çağrı Merkezindeki çalışan eleman agresifleşiyor ve saldırıya geçiyor. “Yok efendim”, yani “nee hoor minier, mevrouw telefonisch mondeling afşpraak iş ook geldig, uw stem wordt opgenomen en geldt als handtekening…geen probleem hoor!” “Rüştığ jongen… meisje… wacht… ik ga nog praten met zus, vrouw, vader, moeder… oh… nee met vriend dan pas beşlissen!” Saldırıda olan satıcı, “ama bu kampanya bugün ve yarın için geçerli, yoksa bu fiyatı veya bu ürünü size yarın satamam” diye argümanlarla tekrar satış yapmayı deniyor…. Bazen başarılı çoğu zamanda başarısız oluyorlar. Reklam şirketlerine ve bu Çağrı Merkezlere direk olarak şikâyetler gitmediği, ulaşmadığı için, bunlar yıllardır işlerini iyi yaptıklarını zanne-

diyorlar. Tüketiciler Birliğine gelen bir yoğun şikâyet zinciriyle karşı karşıya kalan kurum, işi ele alarak hükûmete aktardı. Bu konuyla ilgili hükûmet sözcüsü, Sander Dekker, bu konuyu çok ciddiye aldıklarını ve 2021 yılında en geç, “bu tür kurumların kayıt altına alınmasını sağlayarak ceza yağmuruna tutacağını” bildirdi. Buna ilave olarak, bu sahte icra bürolarını da ele alacak olan hükûmet, Tüketiciler Birliğine güvence verdi. Tüketiciler Birliği ve kayıt işlemi ve de ceza uygulamaların tam anlamda yetersiz kalabileceği endişesi mevcut. Birlik, böyle şirketler veya kurumların tamamen kaldırılması yönünde arzularını dile getiriyor. Evet doğru. Bir de işin ucunda, karşı tarafta Çağrı Merkezleri Birliği olmasa, iş kolay olacak da... “Siz 20 bin kişinin ekmeğiyle nasıl oynayabilirsiniz” diye, veryansın ediyorlar! Sorry, mag ik ook een vraagje stellen? İşte tam Hollanda’nın sistemine, iklimine, siyasetine, ekonomisine uygun çözüm: Kalite kalsın!

“Vatandaşlarımızdan isteğim, duyarlı olup Eyalet ve Sular İdaresi seçimlerinde mutlaka sandığa gidip oylarını kullanmaları. Eyalet seçimlerine özellikle Türk kökenli seçmen ilgisiz kalıyor, bunun artık değişmesi lazım!”

“Bu seçim çok önemli...

Zira, İl Meclisi seçim sonuçları Senato’yu belirleyecek!” dım Osman Suna, 39 yaşındayım. 9 yaşında Hollanda’ya geldim ve 30 yıldır Soest’ta yaşıyorum. Evli ve iki çocuk babasıyım.

A

Kenardan bakıp şikâyet etmek yerine kolları sıvayıp ideallerimi gerçekleştirmek istemişimdir her zaman. Şuanda gençlerin geleceğe iyi hazırlanması için çabalıyorum.

Siyasete PvdA partisinde 2002 yılımda başladım. 2006 yılından 2017 yılına kadar Soest belediye meclisi üyeliğinden sonra, veda ederek Utrecht Eyalet meclisi üyeliğine geçiş yaptım. 3 yıldır da Eyalet meclisinde olan tek Türk kökenli meclis üyesiyim. 2010 ile 2017 yılları arasında PvdA Soest Meclis Fraksiyon Başkanlığı yaptım.

Eyalet meclisinde geçtiğimiz dönemde gençlerin eğitim, staj ve iş sorunlarını biraz olsun giderebilmek için yaptığım öneriler oldu ve mecliste kabul edildi. Yeni dönemde bunların takibini yapmaktır niyetim. Aynı zamanda ev ihtiyacı büyük problem, yeni ödenebilecek sektörde evlerin yapılması için uğraş vereceğim.

Belediyede sosyal konut, eğitim, sağlık ve bakım konularımda başarılı çalışmalar yaptım. Bunun yanı sıra ulaşım, kültür ve spor dallarında da aktif çalışmalarım olmuştur.

Vatandaştan isteğim duyarlı olup Eyalet ve su işleri seçimlerinde mutlaka sandığa gidip oylarını kullanmaları. Eyalet seçimlerine özellikle Türk kökenli seçmen ilgisiz kalıyor, bunun artık değişmesi lazım!

Eyalet meclisinde eğitim, staj ve is bağlantılı sorunları meclis gündemine taşıdım ve yapmış olduğum öneriler mecliste çoğunlukla kabul edildi. Aynı zamanda turizm ve kültür dallarında da partimin meclisteki sözcüsüyüm. Bu seçimlerde yine PvdA partisinden 3’üncü sıra adayıyım

Ayrıca bilinmelidir ki eyalet seçiminde kullanılan oylar ile Eerste Kamer, yani yeni Senato’nun seçilmesini de belirleyecek vatandaş! Bu sebeple herkesi sandığa gitmeye teşvik edelim lütfen!


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 247 - Şubat/Februari 2019

04 haklarımız 26 onze rechten

drs. Ali Durmuş (Expert Personenschade & Regiomanager)

Haklarımız... ofislerinden Orta ve Kuzey Hollanda Müdürü ve Kaza Eksperi olarak görev yapan drs. Ali Durmuş, yeni oluşturulan ekip ile Arnhem ofisinden göreve devam edecektir. Arnhem ofisinin resmî açılışı 8 Mart 2019 tarihinde yapılacaktır. Bu yeni ofis ile, artık kazazedelere daha yakından, daha etkin hizmet vermek mümkün olacaktır.

Randstad Kaza Hukuku Kurumu Sunar! 2019 Yenilikleri

R

andstad Kaza Uzmanı Kurumu, 1 Şubat 2019 tarihi itibarıyla Arnhem’deki 8. yeni ofisine kavuşmuştur. Bundan böyle Gelderland ve Oost Nederland bölgelerinde kaza hukuku dosyaları Arnhem ofisinde işleme alınacaktır. Daha önce Amsterdam ve Utrecht

20 yıllık Hollanda tecrübesi olan Randstad Kaza Hukuku Kurumu trafik kazaları, iş ve işyeri kazaları ve diğer kazalarla ilgi dosyaları işleme alır, gerekli hukuksal takibi yapar ve sonuçlandırır. Kaza hukuku ile ilgili tüm hizmet kadrosuna sahip olan Randstad Kaza Hukuku Kurumu, kazazedelere ücretsiz hizmetlerine devam etmektedir. Hollanda yasaları ve mevzuatlarına göre hizmet masrafları kazaya sebep olan sigortadan talep edilmektedir. Randstad Kaza Hukuku Kurumu olarak sektörde sürekli daha kaliteli hizmet, hızlı takip işlemleri, kolay ulaşılabilirlik, azami kaza tazminatı gerekli özeni göstermektedir. Size kaza hukuku hizmeti sunmaya hazırız. İletişim bilgilerinden bize ulaşmak çok kolay. Tel: 088 808 78 78

a.durmus@letseladvies.nl

Kısa haberler...

Dünya Müslüman Âlimler Birliği’nden Mısır’daki idamlara tepki Dünya Müslüman Âlimler Birliği, Mısır’da darbe karşıtı 9 gencin haksız yere öldürüldüğünü belirterek, idam edilmelerine tepki gösterdi. Dünya Müslüman Âlimler Birliği’nden yapılan yazılı açıklamada, Mısır’da kendilerine yöneltilen suçlamaları kabul etmeleri için işkenceyle itirafa zorlanan 9 masum gencin idam edilmesinin üzüntüyle karşılandığı ifade edildi. Haksız ve zalim kararlar alan hâkimlerin bu kişilerin infazına ortak olduğu vurgulanan açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “2019’a gelindiğinde olay henüz hayatlarının baharında 9 gencin idam edilmesine kadar vardı. Mısır tarihinde en çok bu rejim döneminde siyasi intikam infazları yapıldı.” Başsavcı Hişam Berekat’a suikast davasında idama mahkum edilen 9 sanığın cezaları 20 Şubat’ta infaz edilmişti. Mısır Yargıtay’ı, 2015 yılında Başsavcı Berekat’a düzenlenen suikast davasında yargılanan 9 sanık hakkında verilen idam cezalarını Kasım 2018’de onaylamıştı. Sanıklar ise duruşma sırasında kendilerine yöneltilen suçlamaları reddederek, ifadelerinin işkenceyle alındığını belirtmişti.

Merhaba,ben Eyüp Demirdaş. Rotterdam’daki bir okulda Coğrafya öğretmeni ve yönetici olarak çalışmaktayım.18 yıla yakındır Hollanda’nın en eski şehri olan Dordrecht’te ikamet ediyorum. Lise eğitimimi İnegöl Lisesi’nde tamamladıktan sonra 2000 yılında Hollanda’ya yerleştim. Kısa bir dil kursundan sonra Rotterdam Eğitim Fakültesi’nde Coğrafya Öğretmenliği Bölümün’den mezun oldum. Kısa bir süre önce Tilburg Fontys Yüksekokulu’nda yüksek lisansımı tamamladım. Waterschap (Sular İdaresi) seçimlerine katılmamdaki en büyük neden, almış olduğum eğitim dalının Waterschap’ta (Sular idaresinde) görüşülen konularla alakalı olması ve bu alanda gerekli donanıma sahip olmamdır. Ayrıca yabancıların neredeyse hiç temsil edilmediği bir kurum. Bu kurumda Türk kökenli bir Hollanda vatandaşı olarak sizi iyi bir şekilde temsil edeceğimi düşündüğüm için bu seçimlere girmeye karar verdim.Sizi en iyi bir şekilde bu kurumda temsil edeceğimden emin olabilirsiniz. Saygılarımla,


toplum 27

samenleving

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 247 - Şubat/Februari 2019

Durmuş Doğan:

“Neden bir Türk Ticaret Merkezimiz olmasın?”

TOV, Türk İşadamlarına Bilgilendirme Programı Düzenledi

Türk İşveren Dernekleri (TOV), Hollanda’daki Türk iş adamlarının sorunlarını dinlemek, onları bilgilendirmek ve ileriye yönelik Vizyon Geliştirme Çalıştay’ının üçüncüsünü Utrecht’te gerçekleştirdi.

H

ollanda’daki Türk işadamlarını bünyesinde barındıran Türk İşveren Dernekleri (TOV), İşadamlarının sorunlarını dinlemek ve bilgilendirmek için bir program düzenledi. Programa Türk İşadamları Derneği’nden Başkan Hükmet Gürcüoğlu ve Genel Sekreter Faruk Halıcı, Tover Leiden Başkanı Durmuş Doğan, TOV Arnhem Başkanı Aziz Zeyrek, TOV Den Bosch Başkan Yardımcısı Sezayir Demirci, TOV Utrecht Başkanı Ömer Soner ile çeşitli şehirlerden gelen işverenler katıldı. Programda bir selamla konuşması yapan TOV Utrecht Başkanı Ömer Soner, birbirleriyle dayanışma içerisinde olan kardeş kuruluşlarımızla birlikte olmaktan mutluluk duyduklarını söyledi. TOV İşveren Dernekleri’nin amaçlarından bahseden Soner; “Hollanda genelinde yerelde çalışan TOV’lara ihtiyacımız var. İşverenlerimizin herhangi bir sorunu olduğunda, birebir sorunun bilinmesi açısından önemli olduğu için her şehirde mutlaka bir TOV olmalıdır. Yerel makamlarla iletişim daha kolay olduğu ve sorunların daha hızlı aşıldığını geçtiğimiz yıllarda birebir gördük.” diye konuştu.

Protesto

Hollanda Türk İşadamları Derneği(HOTİAD) Başkanı Hikmet Gürcüoğlu ise öncelikle işverenler olarak varlığımızı hissettirmeliyiz. Maddi varlığımızla, kültür ve sanat varlığımızla hissettirmemizin önemli olduğunu söyleyen Gürcüoğlu, “Türkler olarak, Türkiye tartışmasız vatanımızdır. Hollanda’da anayurdumuzdur. Burada ayrıcalık yaratabilmemiz için kaliteli ve markalı işletmelere ihtiyacımız var. Her evden bir HBO/Üniversite mezunu olurken, her evden de bir işletmeci çıkarmalıyız. Bunun önemini ve değerini iyi kavramamız gereklidir. Gençlerimize gerekli eğitimi mutlaka tavsiye etmeliyiz ve ilgiyi, dengeyi ve etkiyi artırmalıyız. HOTİAD’ın bu konuda tamamen güç birliğinin önemini, yerel yönetimlerde siyasi, ekonomik, eğitim ve medyadan da etkili olduğunu söyledi. Bu alanlarda yerel çalışan TOV’ların etkisi mutlaka topluma yansıyacaktır. Araştırmalara göre Hollanda nüfusunun 2100’lü yılların çoğunluğunu etnik kökenli insanlar oluşturacak. Buna göre hazırlık yapmamız gerekiyor. Gücümüzün farkında olmalıyız ve TOV’ların sayısını artırmak, güç birliğini hissettirmeliyiz.” dedi.

Genelde küçük girişimciler bir beklenti içerisindeler, “ben üye olursam karşılığı ne olmalı, bana getirisi ne olmalıdır?” gibi sorularla karşılaştıklarını söyleyen TOVER Leiden Başkanı Durmuş Doğan, her kentte bir TOV oluşturulmasını ve fikir alışverişinde bulunup, ileriye yönelik çalışmalarımızı belirlemek istiyoruz. Hollanda’da ne kadar girişimcimiz olursa, bizim buradaki insanımızın, ayaklarımızın daha iyi yere basacağını düşünüyoruz. Hollanda’daki işverenlerimizin yaklaşık 10 milyar euro’ya yakın bir sermayesi var. Bu sermayeyle neden bir Hollanda-Türk Bankamız olmasın. Küçük ölçekli esnafımız bu banka vasıtasıyla rahat bir şekilde kredi almasınlar. Neden bir Türk Ticaret Merkezimiz olmasın. Neden Helal kesime yönelik eğitilmiş insanlarımız olmasın. Buradaki meslek okullarıyla ortaklaşa çalışmalar yapmalıyız.” diyerek sözlerini bitirdi. Konuşmaların ardından, katılımcıların soru ve katkıları alındı. Çalıştay’ın sonunda, TOV Utrecht Başkanı Ömer Soner, konuşmacılara ve katılımcılara teşekkür ederek, günün anısına plaket takdim etti. Bir sonraki Çalıştay’ın ise TOV Den Bosch’un ev sahipliğinde yapılacağı belirtildi. Haber-AMSTERDAM POSTASI

Kısa haberler...

Kuzu: “Hollanda’daki varlığımızı göstermek adına oy kullanmalıyız”

Hengelo Türk Kültür Derneğinde Hollanda eyalet seçimlerinin önemi konulu program düzenlendi. Programın Konuğu Denk Partisi Genel Başkanı Tunahan Kuzu oldu. Yoğun ilginin olduğu programın açılış konuşmasını yapan Hollanda Türk Kültür Derneği Başkanı Şakir Tekçe söyledi. “Hollanda toplumunun bir parçasıyız. Dolayısıyla bu ülkenin geleceğinde biz de varız. Hollanda’nın kaderine ortağız.” Denk Partisi Genel Başkanı ve Hollanda Parlamentosu milletvekili Tunahan Kuzu şunları söyledi. “Hollanda’da pek çok şey değişiyor. Bu değişime ayak uydurabilmek ve insanlarımızın sesi olabilmek adına siyasete atıldım. Vatandaşlarımızın da teveccühleriyle de seçildim. 2014 yılında yaptırılan anket sonuçlarında Türk gençlerinin yüzde 94’nün radikalleştiği sonucuna itiraz ettiğimiz için Selçuk beyle birlikte o günkü partiden ayrılmaya karar vererek kendi partimizi kurduk. Katıldığımız ilk seçimlerde 3 milletvekili ile parlamentoya girme başarısı gösterdik. Beş-on sene önce düşünemediğimiz hayal bile edemediğimiz şeyler gerçekleşiyor. Yeter ki inanalım, sebat edip çalışalım. Bugün Hollanda’da hayatın pek çok alanında ayrımcılık artmış durumda. Çocuklarımız hak ettikleri okul seviyesinin altında bir okula gönderilmeye çalışılıyor. Staj yeri bulmakta zorluk çekiyorlar. Poliste ayrı bir ayrımcılık. Bu ayrımcılığı hayatın her alanında maalesef göre biliyoruz. Hollanda’daki gidişata kayıtsız kalamayız. En az Türkiye’de olan biteni takip ettiğimiz kadar Hollanda’da olup biteni de takip etmek zorundayız. Yabancı kökenli vatandaşları sorun olarak göstermeye çalışan siyasi partiler toplumun yaşam standartlarının düşmesine seyirci kalıyorlar. Hollanda genelinde siyasi partiler üye kaybına uğrarken bizim üye sayımızda artış var. 2004 yılında Hollanda’da ana dilde eğitim kaldırıldı. Hollanda ana dilde eğitim konusunda bir adım atmayınca Türkiye bu konuya el atmak zorunda kaldı. Buna bütün siyasi partiler karşı çıkıyor. Oysa Hollanda’nın yurt dışında eğitim veren 220 okulu bulunmakta ve bunlardan 5 tanesi Türkiye’de. Bu insanları ötekileştirmekten farklılaştırmaktan vazgeçilmelidir. Toplum olarak artık bizi entegre etmelerini değil bizi olduğumuz gibi kabul etmelerini istiyoruz. Mart ayı sonunda yapılacak eyalet seçimleriyle aynı zamanda Haziran ayının başında senato belirlenecek. Hollanda senatosunun üyeleri eyalet milletvekillerinin oylarıyla seçiliyor. Senato, parlamentonun çıkardığı yasaları oylayarak kabul ya da ret eder. Senatoda elde edilecek sandalye sayısı bazen 1 oy farkla kabul edilir bazen de 1 oy farkla ret edilir. Bu nedenle burada elde edilecek sayısı çok önemlidir. Belediye seçimlerinde 6 oy farkla ikinci sandalyeyi kaybettiğimizi söylersem 1 oyun ne kadar değerli olduğunu daha iyi anlarsınız. Senatoda sandalye sayımızı 6-7 olarak belirledik. Toplum olarak Hollanda’daki varlığımızı göstermek adına oy kullanmalıyız. Hollanda’daki gidişatını değiştirmek için üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeliyiz. Wilders sırf bizim değil Hollanda bulunan 1.3 milyon vatandaşın seçme ve seçilme hakkını iptal ettirmek için meclise yasa tasarısı sunuyor. Toplum olarak bizden sonraki neslin önünü açmak için sandığa gitmeliyiz. Toplum olarak Hollanda’da şu 5 alanda daha çok çalışmalıyız. Siyasette, girişimcilikte, hukuk alanında, bilim alanında (akademik çalışmalar yapan bilim adamları yetiştirmeliyiz). Medya alanında çalışmalar yaparak algı operasyonlarının önüne geçmeliyiz.” Programda, Denk Partisi Overijssel Bölgesi birinci sıra adayı Kenan Boz d,a bir konuşma yaptı.

HOCALI KURBANLARI BRÜKSEL’DE ANILDI

Avrupa’daki Azerbaycan Diasporasının Brüksel’deki Avrupa Parlamentosu önünde organize edilen anma günü katılanlar, hep bir ağızdan “Hocalı Soykırımını yapanlar adalet önünde hesap vermeli, AP’yi bu zulmü ve insanlık suçunu işleyenleri adalet önüne çıkararak, hak ettikleri cezayı versinler. Bu protestolarımız sürecek, bu zulme sessiz kalanları tarih ve insanlık affetmeyecek” dediler. Azerbaycan Millî Marşı’nın okunmasının ardından, Hocalı da hayatını kaybeden 613 kişi için 1 dakikalık saygı duruşu yapıldı. 12 ayrı

dilde yapılan konuşmalarda, konuşmacılar Ermenilerin Hocalıda yaptığı katliamın hesabının sorulmasını istediler Anma gününe Avrupa’nın değişik ülkelerinden yaklaşık bin kişi katıldı. Brüksel’deki, AP önünde bir araya gelen ve 26 şubat 1992 tarihinde, Ermeniler tarafından katledilen insanlık suçunun işlendiği Hocalı’yı unutmayacağız diyen konuşmacılar, suçluların adalete hesap vermesini ve bu konuya Avrupa Parlamentosunun el atmasını istediler. AP’nin ve Avrupa Adalet Divanının Ermeni canileri yargılamasını istiyoruz diyerek AP’yi göreve çağırdılar. Karabağ ve Hocalı da yaşanan acıyı unutmamız mümkün değil, caniler Adalet önünde hesap vermeli. Ermeniler işgal ettikleri Azerbaycan topraklarını geri vermeli. Bu konudaki mücadelemiz sürecek. Masum insanları katleden bu zalimler AP’nin de gündemine gelmeli ve bu insanlık suçunu işleyenler mahkemelerde muhakkak hesap vermeli diye konuşan temsilciler, “bu kanayan yaraya bir an önce neşter atılmalı” diyerek, mücadelemiz sürecek. dediler.

27 yıldır dinmeyen acı, Hocalı da ne olmuştu Azerbaycan, Ermenilerin 26 Şubat 1992’de yaptığı Hocalı Katliamı’nın kurbanları için 27 yıldır adalet arıyor. Ermenİler, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla, 1991’in son günlerinde ablukaya aldıkları, bölgenin tek havaalanına sahip, stratejik önem taşıyan Hocalı’yı ele geçirmek için harekete geçti. Aylar süren saldırılarını 1992’nin 25 Şubat’ında yoğunlaştıran Ermeniler, gece, üç koldan saldırdı. Ermeni askerlerinin gece karanlığında yaptığı katliam, 26 Şubat’ın ilk ışıklarıyla insanlık tarihine kara bir leke olarak yazıldı. Sivillerin toplu şekilde öldürülmesi, insanların derilerinin soyulması, kafalarının kesilmesi, hamile kadınların süngülenmesi, cesetlerin tanınmaz hale getirilmesi, hunharca eylemler, o dönemde çekilen görüntüler ve katliamdan sağ kurtulanların anlattıkları tarihe kanlı harflerle yazıldı. Azerbaycan Askeri Savcılığı’nın verilerine göre, 366. motorize alayın 18 subay ve askeri katliamda bizzat yer aldı. Dönemin Ermenistan

Savunma Bakanı, şimdiki Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın İngiliz gazeteci Thomas de Waal’a verdiği bir röportajda, “Hocalı’dan önce Azerbaycanlılar Ermenilerin sivillere dokunmayacağını düşünüyordu. Biz bu algıyı kırdık.” şeklindeki sözleri, Ermeni yönetimin katliamı bilinçli şekilde gerçekleştirdiğinin itirafıydı. Azerbaycan, Hocalı’da yaşananları, 1949 Cenevre Sözleşmelerinin, Birleşmiş Milletlerin (BM) Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, Sivil ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, İşkenceye ve Diğer Zalimane, İnsanlık dışı veya Onur Kırıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşmesi, Çocuk Hakları Sözleşmesi gibi çok sayıda sözleşmenin ihlali olarak görüyor ve uluslararası kamuoyundan suçluların cezalandırılmasını talep ediyor. Bugüne kadar 15 ülkenin parlamentosu ve ABD’nin 16 eyaletinin meclisi Hocalı’da yaşananları kınayan ve soykırım olarak gören kararları kabul etti.


28 tanıtım

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 247 -Şubat/Februari 2019

introduction

Talip Aksoy:

“Vatanlarından uzakta gurbette, kültürlerine, din ve ahlâklarına sahip çıkarken, 2013 yılından beri Avrupa’da 6000 ailenin çocukları ya kiliseye ya da eşcinsellere verildi. Avrupa’nın adil(!) kanunları âdeta bu çocukları ve ailelerini cezalandırdı.”

HOLLANDA’DA 6000 AİLENİN SORUNU VE ALİ KORKMAZ’IN DAVASI...

Hollanda’da yaşanan Korkmaz ailesi meselesini ve daha bir çok ailenin aynı benzerlikteki vakıayı görmemezlikten gelemezdik. Her şeyden önce insanız ve kız babasıyız.

T

ürkiye’yi, duyarlı aileleri ve en önemlisi Sayın Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, tüm hükûmeti, muhalefet ve tüm siyasi partileri ilgilendiren bir trajik olayı anlatmak için yazıyorum dostlar! Bu aile hikâyesi aslında Ali Korkmaz isimli bir Türk vatandaşımızın. Eşi Danielle van der Plicht ile birlikte Sakarya’ya yerleşmek, çocuklarını anavatanında yetiştirmek istemesiyle başlarlar; buraya kadar bir sıkıntı yok. Korkmaz, 1980 yılından bu buyana Hollanda’da, yaşayan ve çifte vatandaşlık hakkına sahip bir vatandaşımız. 2000 yılından itibaren Danielle isimli Hollandalı bir Hanımefendi ile resmî olmayan evlilik yapar. (Zeliha 8 yaşında, Sultan 7 yaşında) isimli iki kız çocukları var. Çocukları da hem Hollanda hem de Türk vatandaşı, eşi Danielle ise, Hollanda vatandaşıdır. Ali Korkmaz, 2017 yılı yazında Türkiye’ye kesin dönüş kararı alarak eşi ve çocuklarıyla birlikte Sakarya’ya yerleş-

meyi uygun görürler. Bu kararı almalarındaki tek faktör çocuklarının kız çocuğu olması ve ülkemizde ahlâk ve dinî hassasiyetlere uygun olarak yetişmeleri sebebiyle gelirler. Maalesef gayrimüslim olan eşi bazı evrak işlemlerini halletmek için bir haftalığına gittiği Hollanda dan (Ailesi ve Hollanda makamlarının ikna ve baskısı ile) geri dönmüyor ve eşi hakkında “ÇOCUK KAÇIRMA VE ALIKOYMA” davası açıyor. Sakarya 1. Aile Mahkemesi’nde aleyhte karar çıkmış olup, davayı bir üst mahkeme olan Sakarya Asliye Mahkemesi’ne taşımış bulunmaktadır. Adalet Bakanlığı Hollanda adına taraf olduğu davada olayın bir “ÇOCUK KAÇIRMA” olmadığını ve birlikte alınan bir karar olduğunu tüm ayrıntıları ile ispat (Türkiye ye birlikte geliş biletleri, resimler, videolar ve tanıklar sayesinde) etmiş olmasına rağmen mahkemeden Ali Korkmaz aleyhine karar çıkmış olup kızlarını Hollanda’ya iade etme kararı verilmiştir.

Vatanlarından uzakta gurbette, kültürlerine, din ve ahlâklarına sahip çıkarken, 2013 yılından beri Avrupa’da 6000 ailenin çocukları ya kiliseye ya da eşcinsellere verildi. Avrupa’nın adil(!) kanunları âdeta bu çocukları ve ailelerini cezalandırdı. Birde olayın acı olan tarafı ise, Danielle Hanım ile TV’ye çıkan Ali Korkmaz’ın kardeşi olan Sultan Hanım’ın ise ne amaçla onun yanında bulunduğu ve hangi finans ile Türkiye’de olduğu ayrı bir sorun.

Ali Korkmaz mahkeme ve şartlar karşısında zor bir dönemeçte ve çareyi 1995 yılında tanışık olduğu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir mektup ile derdini CİMER aracılığıyla iletti. Halen bir sonuç alınmadığı bilgisine sahibiz. Ali Korkmaz’ın durumu böyle görünüyor. Pekâlâ Ali Korkmaz gibi, 6000’e yakın Müslüman ailelerin çocuklarının akıbeti hakkında nasıl bir sonuç alındı? 2000 yılından beri, bu alanda aile ve çocukların büyük bir sorunu olduğunu gözlemledik.

Babası hakkında suçlamalarala alakalı gazetemize olayın içyüzünü değerlendiren Ömer ve Selçuk Korkmaz kardeşler, kendilerini topluma kabul ettirmiş, düzgün bir yaşama ve saygın bir kişiliğe sahipler. Ali Korkmaz hakkında söylenen iddiaları karşı tarafın manüple edişiyle biliyorsunuz. Bu tarafın ne düşündüğü ve olayın nasıl vuku bulduğunu da biz sorduk...

“Çocuklarımız, koruyucu aile adı altında eşcinsel ailelere verilmekte”

Ömer Korkmaz 2017 yılının yaz ayında babam, iki kız kardeşim ve Danielle Hanım Türkiye’ye gittiler. Tatillerini yaptılar ve Türkiye’de yaşamaya karar verdiler. 1 yıl deneyip bakacaklardı. Sonrasında Danielle Hanım, 1 haftalığına geri dönmek üzere Hollanda’ya gitti. Çünkü çocukların velayeti (ortak velayeti) Danielle Hanım ve kız kardeşindeydi. Gitmesinin sebebi de buydu zaten. Bir daha da geri dönmedi ve 2 hafta boyunca ulaşılamadı. Telefonlara, mesajlara cevap bile vermedi. Sonradan anladık ki polis, Danielle Hanım’ı ifadesi için almış. Çünkü Danielle Hanım’ın ailesi “çocuklar ve kendisi Türkiye’de kalıyor zorla alıkonuluyor” diye şikâyette bulunmuşlar. Çünkü Danielle Hanım’ın ailesi, babamla Danielle Hanım’ın birlikteliklerini baştan beri istemiyorlardı ve bu ilişkiye karşıydılar. Halbuki Danielle Hanım ve babam birlikte anlaşmışlar, Türkiye’de yaşama kararı almışlar. Danielle Hanım bunların hepsini yok sayarak, şikâyette bulunduğu dosyada “Beni zorla alıkoydular” gibi ifadelere yer vermiş. Bizim haberimiz olmadan mahkemeye müracaat ettiği için babamı çocuk kaçırmış gibi bir konuma düşürdüler. Bu saatten sonra babamın Hollanda’ya girme imkânı elinden alınmıştır. Çünkü bu durumda gitse

Talip Aksoy

dahi, derhal tutuklanacaktır. Danielle Hanım ifadelerinde zorla tutulduğunu, işkence gördüğünü ifade ettiği için doğrudan tutuklama kararı çıkartılmış. Tabi ki bir mahkemede Türkiye’de açıldı. Bu süreçte biz defalarca mahkemeye “çocukların kaçırılma riski olduğunu” söylemiştik. Hollanda’da bir program var “ontvoerd” diye. Çocukları nasıl kaçırdıklarını, nasıl operasyon yaptıklarını, kahramanca nasıl yaptıklarını bir üslupla yayınlıyorlar bunu. Biz mahkemeye, “bunlar yaşanıyor” dedik ve videolarla gösterdik. Bu çocukların kaçırılma riski olduğunu tüm delillerle mahkemeye sunduk. Annesiyle beraber kalsın tabi ki çocuklar ama kontrollü ve belli sınırlama içerisinde. Kaçırılma riski azaltılmak şartıyla. O sırada mahkeme, “çocukların annesiyle Türkiye sınırları içinde kontrolsüz bir şekilde görüşebilme kararı” aldı. Ve böyle bir karar karşısında kaçırılma riski söz konusu olduğundan dolayı babam çocuklarını görüştürmedi ve korumaya aldı. Halbuki bu mahkeme kararına kadar çocuklar çok güzel bir okulda muhteşem bir eğitim aldılar. Çok kısa bir dönemde dilimizi, dinimizi, kültürümüzü öğrenmeye başlamışlardı. Eğitim aldıkları okulda taktir ve teşekkür belgelerini alma başarısını gösterdiler. Mutlu, huzurlu, sağlıklı olmasa idiler bu başarıyı kısa bir zaman içerisinde yapmalıları mümkün müydü ki? Şuanda 1 aydır Müge Anlı ile “Tatlı Sert” programına çıktı Danielle Hanım. Ve maalesef programda babam “çok kötü” bir insan olarak yansıtılıyor. Halbuki doğumlarından itibaren çocuklara bakan, okuluna götüren, her türlü ihtiyaçlarını karşılayan, maddî ve manevî ihtiyaçlarına cevap veren babamdı. Yani ben babalığı babamdan öğrendim. Bunlar programda söz konusu bile edilmiyor. Ve en kötüsü de, -düşünmek dahi istemiyorumbu saatten sonra çocuklar alınıp Hollanda’ya götürüldüğünde anneye dahi verilmeyecekler. “Koruyucu aile” adı altında, lezbiyen veya homo ailelerine verilecektir çocuklarımız. Hollanda’nın tutumu genelde böyle, zira onlarca yaşanmış hadise var gözlerimizin önünde. Babam, durumu Cumhurbaşkanımıza yazdığı bir mektupla izah etmeye çalıştı. O mektup içerisinde de, çocukların Türkiye’de bulunduğu süreçte yapılan pedagog raporları da Cumhurbaşkanımıza sunulmuştur.

Sorun şu: Sultan Hanımın, her hafta psikoloğa yahut sinir hastanesine uğradığını söylemesi ve buna rağmen “iki çocuğa ben bakacağım demesi” işin içinde oyun olduğunu hemen gözler çarpıyor ve insanı düşündürüyor. Avrupa’da 6000’e yakın ailenin sosyolojik durumuna bir bakmamız gerekmektedir. Kaynak: H24Haber Talip Aksoy

“Bize bu bilinci babamız aşıladı” Ben Ali Korkmaz’ın oğlu Selçuk Korkmaz. Bahse konu olan kişi babam Ali Korkmaz anlatıldığı gibi beni hiçbir durumda annemden kaçırmadı. Aksine annem ile görüşmem adına bana sürekli teşvik edici davranırdı. Babam inançlı biri olduğundan annelik kavramına her zaman saygı duydu fakat babalık vasfı daha ağır bastığından olsa gerek kızlarını korumaya aldı. Asıl mesele ve dikkat edilmesi gereken husus babama yaşatılan bu korkudur. Ali Korkmaz’ın çocuklarını kendi kültüründe yetiştirme talebine Hollanda’ya geri dönene kadar destek veren Danielle’nin döndükten sonra bu desteğinin dışında davranmasını, şikâyette bulunmasını anlamakta ben dâhil tüm aile fertleri ve yakın dostlar hayret ve üzüntüyle izledik açıkçası. Danielle’nin yaptıklarına bir anlam veremedik. Bir baba olarak çocukları kendi kültüründe yetiştirme fikri nedeniyle Danielle ile çatışan babamın bu konuda haklı olduğuna inandığımız gerekçeleri mevcuttur. Medyada bir çok kez konu olmuş Türk çocuklarının eşcinsel ailelere verilmesi ve çocukları asimile etmeye çalışmaları zira göz ardı edilecek bir husus değildir. Danielle, bahsettiği gibi çocuklara kendi imkânlarıyla bakabilecek maddî yetiye maalesef ki sahip değildir ve Hollanda hükûmeti bu durum neticesinde çocukları devlet korumasına alacaktır ve en nihayetinde korktuğumuz şey yaşanacaktır. İlgili şahıs Danielle Van Der Plicht’in bir dönem çocukları terk ettiğine ve görüşmeyi kestiğine bizzat şahit oldum. Bu durum nedeniyle ben ve babam kendisine ulaşmak için çok çaba sarf ettik fakat başarılı olamadık. En son Türkiye’ye birlikte gelindi birçok yere tatile gittik. Ben ailemle zaman geçirmek amacıyla vatani görevimi yapmakta iken 8 gün izin alarak onlara eşlik ettim. Çocuklar ve Danielle çok mutluydu. Kendisini zorla alıkoyma, işkence yapma gibi bir durum söz konusu dahi olamaz. Danielle yaşanılan tatilden sonra kendi

rızasıyla Hollanda’ya, Türkiye’ye geri döneceğini belirterek gitmek istedi; babam da saygı duydu. Eğer ortada bir şiddet var ise bunu havaalanı kameralarından çıkartılmasını talep ediyorum. Yapılan Türkiye tatillerinden fotoğrafları sunmaya her zaman hazır olduğumu sözlerime eklemek isterim. Danielle’nin bir anne kimliğiyle hareket ettiğinin bilincindeyim ve yaşanılan bu durumdan dolayı çok üzgünüm. Kardeşlerimi bende göremiyorum. Fakat Danielle’nin aralarında çözülecek bir durumu neden bu kadar karmaşık hâle getirdiğini anlamakta zorlanıyorum. Sizlerin sürekli “Ali Korkmaz köyünden kız alsaydı” gibi söylemlerinize şahit oldum. Evlilik kadar boşanmanın da normal kabul edilmesi gerektiğini belirtmek isterim. Babamı çok otoriter, baskıcı bir insan gibi nitelendirip tek taraflı eleştirmemenizi rica ederim. Danielle’nin anneliğine saygı duyuyoruz evet ama lütfen Ali Korkmaz’ın da babalığına saygı duyalım. Bu konuda daha hassas davranmanızı tüm kalbimle ümit ediyorum. Söylediklerime eklemek isteyeceğim şu ki, böylesine sevilerek takip edilen bir TV programında lütfen, olayın dışında yer alan kişilerin adı geçmeden evvel izin almanızı özellikle kendi adıma çok rica ediyorum. Tüm bu söylediklerime ek olarak altını çizerek belirtmek isterim ki bayrağını gururla taşıdığımız vatani görev olarak kabul ettiğimiz askerliği yapmak amacıyla Avrupa’dan döndüğümüz Türkiye’nin, hukuksal olarak yanımızda yer almasını sizlerden, Türk halkından ve Türk hukukundan temenni ediyoruz. Bugün bu hassasiyete Türk kimliğine, bilincine, örfüne, âdetine sahip isek bunun tek nedeni babamız Ali Korkmaz’ın bizi yetiştirme biçimidir.


spotlar 29

nr. 247 -Şubat/Februari 2019

Rihle

muhammedakbas@gmail.com

Muhammed Akbaş

Seyyid Şerif Cürcani üzerine değiniler Bu yazımızda merhum Mehmet Akif Ersoy’un şu mısralarında geçen bir şahsiyetten bahsedeceğiz: “Medresen var mı senin? Bence o çoktan yürüdü. Hadi göster bakayım şimdi de İbnü’r-Rüşd’ü? İbn-i Sina niye yok? Nerde Gazali görelim? Hani Seyyid gibi, Razi gibi üç beş âlim?”

HFC PLEIN ‘40-’45 Voor de heerlijke burgers, krokante hotwings en ook voor een kop koffie of lekker gebak tijdens de middagpauze of om de kinderen teverwennen is HFC Plein’40-’45 de beste keuze.

Diğerlerinin aksine son mısrada ‘Seyyid’ diye ifade edilenin kim olduğu pek bilinmez maalesef. Burada bahsedilen bilgin ve bilge, Seyyid Şerif Cürcani’dir. On dördüncü ve on beşinci yüzyılda yaşayan Seyyid Şerif, çok yönlü bir âlim olup özellikle kelam ilminde hem yaşadığı çağ içinde hem sonrasında bir otorite olarak kabul edilmiştir. Başta Osmanlı coğrafyası olmak üzere, İran ve Orta-Asya coğrafyasını hem doğrudan hem talebeleri aracılığıyla derinden etkilemiş bir kelamcı-filozoftan bahsediyoruz. Kendisi ilim öğrenmek ve öğretmek için İslam dünyasının birçok beldesini gezmiş, mantık, felsefe, kelam, dil ve başka birçok alanda eser vermiştir. Ancak özellikle kelam alanında yazdığı Şerhu’l-Mevakıf isimli eser Osmanlı medreselerinde ileri seviyede bir eser olarak okutulmuş, ve üzerine birçok haşiye yazılmıştır.

DAGELIJKS GEOPEND: 11:00 TOT 24:00 UUR!

Speelruimte voor kinderen

Plein ’40-’45 3 - 1063 KP Amsterdam - T: 020 737 04 26

• Vergi Beyannamesi hizmetleri

• Kurumsal finans

si

tr ve M a a s

i

yo

“İslam okulları Cito’da en başarılı, en iyiler”

nu

si

n i ve r s i t e

tÜ ch

nu

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

iz : R TL Telev

yo

“İslam okulları Cito’da en başarılı, en iyiler”

W

Görüldüğü üzere bu gelenek içerisinde dikkate değer nice bilginler ve bilgeler mevcuttur.

cu

iz : R TL Telev

Okullarımızdaki kalite çıtası her geçen yıl yükseliyor. Her yıl CITO sınavlarında 550 tam puan alan talebelerimiz, Hollanda medyasının gündeminden düşmüyor...

cu

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

u

W

Seyyid Şerif kendisinden önce oluşan birçok felsefî ve kelâmî görüşü meczeder.

• Diğer hizmetler

ır t m a s o n

W

• Risk yönetimi danışmanlığı

Seyyid Şerif Cürcani, İslam dünyasında ortaya çıkan şerh ve haşiye geleneğinin en önemli temsilcilerindendir. Yazdığı çoğu eserler şerh ya da haşiye türündendir.

n i ve r s i t e

.IN

• Yönetim danışmanlığı

a şt

¸ Akyüz RA (Numan) drs. S.

+31 6 21 38 83 57 numan@inabaccountancy.nl

• Muhasebe ve Finansal destek hizmetleri

• Bordro hizmetleri

Yeminli Mali Müflavir (YMM)

Koningsweg 2-15 3762 EC Soest (NL)

• Mali Müşavirlik ve Denetim hizmetleri

“Muhasebe, Mali Müşavirlik ve Vergide zirve nokta”

• Muhasebe ve Vergi hizmetleri

tri

ch

AB AC CO UN TA NC Y.

NL

#HFCPLEIN4045

Bilindiği üzere Seyyid Şerif, İslam düşünce tarihinin Yenilenme Döneminde yaşamıştır. Bu dönemde tümel/külli ilimler olan felsefe, kelam ve irfan üzerine yazılan eserler, aynı bilginler tarafından kaleme alınır. Seyyid Şerif bunun en güzel örneklerindendir. Bu dönemin temel özelliklerinden biri “tahkik” dediğimiz tavrın öne çıkmasıdır. “Tahkik” demek, bir araştırmada esas alınan yöntemi takip ederek, o yöntemin vermesi beklenen sonucu verip vermediğini kontrol etmektir. “Bu yöntem bu sonucu veriyor mu?” sorusu sorulur. Mesela, filozofların âlemin ezeliliği görüşünü tahkik eden biri, bizi o sonuca ulaştıran yöntemi takip ederek o yöntemden bu sonucun çıkıp çıkmadığını kontrol eder. İşte Seyyid Şerif özellikle Şerhu’l-Mevakıf isimli eserinde felsefe ve kelam meselelerine bu bahsettiğimiz tahkik tavrını uygular. Bu eserde özellikle bilgi edinmenin imkânı ve yöntemi, fizik ve metafizik konuları derinlikli biçimde ele alınır.

u

Krokante Hotwings

Seyyid Şerif’in düşünce dünyasını özel kılan bir diğer husus, onun tümel/külli disiplinler konusunda yaptığı ayırımdır. Ona göre hakikat araştırması yapmanın/hikmeti elde etmenin yolları ikiye ayrılır. Birincisi nazar/istidlal yoludur, yani hakikate çıkarımsal aklı kullanarak ulaşmaya çalışanların yolu. İkinci yol ise riyazet ve mücahede yoludur. Birinci yöntemi takip edenler eğer bir dinin ilkelerini esas alırlar ise bunlara “mütekellimin/kelamcı” denir, yok eğer almazlar ise bunlara “meşşai filozof” denir. İkinci yolu, yani riyazet ve mücahede yolunu takip edenler eğer bir dinin prensiplerini esas alırlar ise “sufi” ismini alırlar, yok eğer esas almazlar ise “İşraki Filozof” diye isimlendirilirler. İşte bu şema, yüzyıllar boyunca esas alınıp geliştirilmiştir.

tır t m a s o n

Overheerlijke Burgers

Mesela kendisinden önce çoğu kelamcılar tarafından savunulan “âdet teorisi”ni ve diğer yandan filozoflar tarafından savunulan kati nedensellik/ determinizm teorisini birbiriyle barışık hâle getirir. Bir yandan Allah’ın doğrudan her şeyi yarattığını ve olgu ve olaylar arasında zorunlu bir ilişki olmadığı anlamına gelen âdet teorisini kabul eder, diğer yandan ise, şeyler arasında bir ardışlık gözlemlendiğini ve burada Allah’ın hikmetini araştırmamız gerektiğini belirtir. Yani filozofların şeyler arasında zorunlu ilişki anlamına gelen “illet” kavramı yerine “hikmet” kavramını koyar. Hatta bu konuda eserine şerh yazdığı kelamcı Adudüddin elİci’yi eleştirmekten geri durmaz.

ar aş

Koffie & Gebakjes

spotlight

doğuş aylık gazete/maandblad

ar

ve M a a s

Bezoekadres: Paradijsplein 1 - 3034 SL Rotterdam www. sipor nl - T. (010) - 240 94 46

Bezoekadres: Paradijsplein 1 - 3034 SL Rotterdam www. sipor nl - T. (010) - 240 94 46 Al-Ghazali

Van Lennepstraat 17 3027 SP Rotterdam Tel. (010) - 415 21 67 E-mail nbelah@sipor.nl www.al-ghazali.nl

Ibn-i Sina

Zegenstraat 120 3082 XZ Rotterdam Tel. (010) - 428 25 90 E-mail adurmus@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Ikra

Spirea 3 3317 JP Dordrecht Tel. (078) - 639 01 51 E-mail ssalem@sipor.nl www.ikra.nl

Noen

Paradijsplein 1 3034 SL Rotterdam Tel. (010) - 240 94 46 E-mail fkocak@sipor.nl www.ibsnoen.nl

Ibn-i Sina

(Dislocatie) Overijselsestraat 49 3074 VA Rotterdam Tel. (010) - 4484Al-Ghazali 87 50 E-mail aarabou@sipor.nl Van Lennepstraat 17 www.ibn-i-sina.nl 3027 SP Rotterdam

Tel. (010) - 415 21 67 E-mail nbelah@sipor.nl www.al-ghazali.nl

Ibn-i Sina

Zegenstraat 120 3082 XZ Rotterdam Tel. (010) - 428 25 90 E-mail adurmus@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Ikra

Spirea 3 3317 JP Dordrecht Tel. (078) - 639 01 51 E-mail ssalem@sipor.nl www.ikra.nl

Noen

Paradijsplein 1 3034 SL Rotterdam Tel. (010) - 240 94 46 E-mail fkocak@sipor.nl www.ibsnoen.nl

Risala

Hollandsestraat 74 3074 TM Rotterdam Tel. (010) - 448 48 750 E-mail aarabou@sipor.nl www.ibsrisala.nl


30 tanıtım

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 247 -Şubat/Februari 2019

introduction

Hollanda’da hayat...

Saygıdeğer okurlarımız, bu sayfada yayımlanmasını istediğiniz, hem cemiyet haberlerinizi hem kendi fotoğraflarınızı, hem de ilginç bulduğunuz fotoğrafları yorumlarınızla birlikte paylaşabilirsiniz... Bekliyoruz...

MÜSİAD Utrecht, yeni yıl resepsiyonunda üyeleri ağırladı

K

ısa adı MÜSİAD olan Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği Utrecht şubesi tarafından düzenlenen yeni yıl resepsiyonu ve ilişkileri geliştirme (network) toplantısına toplumun her kesiminden katılım oldu. MÜSİAD Utrecht himayesinde Thuiszorg Waalstad Arnhem salonunda düzenlenen programa başta MÜSİAD Utrecht yönetimi ve üyeleri, MÜSİAD Den Haag Başkanı Hamza Çelik, siyasetçiler, girişimciler ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinden oluşan davetli topluluğu katıldı. MÜSİAD Utrecht Sekreteri Murat Yılmaz’ın yönettiği toplantıda konuşan MÜSİAD Utrecht Başkanı Ali Köklü, “9 Mayıs 1990 yılında bir avuç genç ve yetenekli iş insanının tohumlarını attığı MÜSİAD, 29’ncü yılını

doldurmak üzere. Anadolu’nun Ahilik bilinci ile derinleşen kökleri dünyanın dört bir yanında 92 ülkede 222 irtibat şubesi nezdinde MÜSİAD’ı uluslar arası alanda güvenilir bir STK hâline getirmeye devam etmektedir. 1994 yılında Hollanda’da kurulumu gerçekleşen MÜSİAD, geçen zaman zarfında 2015 yılının başlarında Hollanda’da şubeleşme kararı almıştır. Amsterdam, Utrecht, Rotterdam ve Den Haag kentlerinde şubeleşme gerçekleştirildi. MÜSİAD d Utrecht olarak hızlı bir çalışma içerisine girerek birçok faaliyetler geliştirmeye gayret gösteriyoruz. Faaliyetlerimiz içerisinde en çok önemsediğimiz ve geleneksel hale getirerek, bugün burada 3’ncüsünü düzenlediğimiz ‘Network Akşamları’dır. Söz konusu akşamları farklı kentlerde organize etme kararı aldık ve bunun ilk ayağını Arnhem kentinde gerçekleştirdik” dedi. Noter Emre Teker ise Hollanda’da kooperatifleşme konusunda bilgi verdi. Yapılan konuşmaların ardından katılımcılar birbirleriyle sohbet etme tanışma olanağı buldular. Programa katkılarından dolayı Noter Emre Teker ve Thuiszorg Waalstad sahibi Mercan Yıldız’a MÜSİAD Utrecht Başkanı Ali Köklü tarafından çiçek takdim etti.

Hollanda Kayserililer Vakfı, sıla yolundaki sorunlar için yollarda

H

ollanda Kayserililer Vakfı olarak AB’nin Türkiye raportörü Kati Piri ve çeşitli parlamenter ile Sıla yolundaki sıkıntıları ele aldık. Hollanda Kayserililer Vakfı uzun suredir üzerinde çalışmakta olduğu Sıla yolundaki ve Bulgaristan’daki yaşanan sorunlar adli dosyasını Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raportörü olan Kati Piri ile paylaştı. Hollanda’daki Hemşehri örgütlerinden Hollanda Kayserililer Vakfı, diğer hemşehri örgütlerinden çok farklı olarak bir çalışma içerisine girdi. Geçtiğimiz günlerde Avrupa Parlamentosu’nda görüşmelerde bulundular.

Ziyaretleri ile alakalı şu açıklamalarda bulundular. Kati Piri geçen yıl Bulgaristan’a yaptığı bir araştırma ve soruşturma sonunda görevlilerinin, kara yoluyla ülkelerine tatile giden Avrupa vatandaşlarını, baskı ve sindirme yoluyla rüşvet vermeye zorladığını belirtmişti. Avrupa vatandaşı yolcuları zaman zaman 14-20 saate yakın güneş altında beklemektedir. Yolculuk esnasında hastası yaşlısı ve çocuğu olan aileler zor anlar yaşamakta. Sınır kapılarındaki oluşan kuyruklar sebebiyle tuvalet, yeme içme ihtiyacını karşılayamaz hâle gelinmektedir. Yaşanan sıkıntılar hijyenik ortamda olmamakla, çöp kutularımda bulunmaktadır.

İcon ve Mado Utrecht’te kapılarını açıyor

S

imtronic/Orka, Hollanda’da Gastronomiye giriş yapmaya hazırlanıyor. Nisan ayında açılması planlanan İcon Kokteyl Bar ve Mado, farklı konseptle müşterilerine hitap edecek. Pazarlama, Turizm, İnşaat vs. birçok alanda hizmet veren Simtronic/Orka, Abanoğlu Group ortaklığı ile Hollanda’da Gastronomiye de giriş yapmaya hazırlanıyor. Den Bosc’da düzenlenen toplantıda, ICON-MADO hakkında bilgiler verildi. Utrecht Centrum’da (Hoog Catharijne) açılacak olan restoranla ilgili bilgi verilen toplantıya Simtronic/Orka yöneticileri Ertan ve Aykut Torunoğulları, Abanoğlu Group Yöneticisi Hakan Aydın, Hıdır Sarıboğa, Destina Gök, Tuğçe Daşkın ile Edelstaal temsilcileri katıldı. Edelstaal Grup Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ertan Torunoğulları, “Nasip olursa Hollanda Utrecht’te restoran açmaya hazırlanıyoruz. 650 metrekare alan üzerinde inşa edilecek olan bu restoranın yarısı İCON yarısı MADO olacak. Yemek yiyebileceğiniz, eğlenip oturup sohbet edebileceğiniz bir mekân olacak. Nisan ayının ilk haftası gibi açılışımızı planlıyoruz. İnşallah benzer konseptle başka şehirlerde de şubeler açmayı planlıyoruz. Özel günler iş yemekleri yaş günleri gibi organizasyonlara özellikle önem vereceğiz” dedi.

Geçen yıl, 3 Bulgar gümrük görevlisinin işlerine son verilmesine rağmen, Türk yolculara karşı yapılan yolsuzlukların devam ettiği izlenimini alan Hollanda Kayserililer Vakfı ve Kati Piri, Bulgaristan’ın 11 yıldır AB üyesi olmasına ve Birliğin milyonlarca euro sübvansiyon vermesine rağmen, sınırdaki yolsuzlukların önlenemediği doğrultusunda şikayetlerin devam ettiğini belirtilmiştir. Hollanda Kayserililer VakfI olarak Kati Piri dışında Bulgar parlamenterlerle de görüşme imkânımız oldu. ‘’Her yıl bir buçuk milyon Avrupa vatandaşı karayolundan Türkiye’ye giderken Bulgaristan’dan geçmek zorunda kalıyor. Her yıl bu konularda haberler yapılıyor, yazılıp, çiziliyor. İnsanın Bulgaristan’ın bir Avrupa Birliği üyesi olduğuna inanası gelmiyor. Bu kadar açık ve net deliller varken nasıl oluyor da Bulgar yetkililer buna dur demiyorlar? Bulgaristan yetkililer ile sadece sorunları değil çözümleri de tartıştık. Transit geçen Avrupa yolcuları neden Bulgaristan’da konaklaması, Tarihi ve Kültürel mekanları ziyaret etmesin, restoranlarda yemek yemesin, benzini almasın, alış verişini yapmasın. Bu tür aktiviteler Bulgaristan’a çeşitli yollarda turist dövizi demektir. Bu sınır kapısında yığılmayı da önler. Diğer çözümlerimizde sınır kapılarının çoğaltılması ve AB ve Not AB vatandaşları kapılarının takipçisi olunması ve denetlenmesi. Finyet ve Yikam paralarına bir dizi çalışma geldi, bunlar olumlu işler. Amacımız bunların hepsinin çözülmesi. Hollanda Kayserililer Vakfı, olarak bundan sonraki ilk işimiz, raporlarımızı güncelleyerek AP komisyon başkanları ve Bulgaristan yetkilileri ile tekrar görüşmeler sağlamak. Avrupa’nın çeşitli ülkelerindeki STK ile temasa geçip geniş tabanlı bir çalışma imkanı sağlamak. Bir sonraki programımız AP yetkilileri ile Hollanda Kayserililer Vakfı olarak Bulgaristan’ı ziyaret edip siyasetçiler ve yetkililer ile Masaya oturmak. (HKV Basın Bildirisi)

HOKAF Başkanı Mustafa Duyar: “Birlik ve beraberlik içerisinde olan her şer

H

ollanda Karamanlılar Vakfı Schiedam’da bulunan Semazen Restoranda Dernek Başkanları, vakıf üyeleri ve medya ile bir araya gelerek bir kahvaltı programı düzenledi. Programda, yönetime geldiklerinden bu güne yaptıkları ve yapacakları çalışmaları anlattılar HOKAF Başkanı Mustafa Duyar selamlama konuşmasında, “ Davetimize teşrifleriniz ve katılımınız bizleri ziyadesiyle onurlandırmıştır. Göreve geldiğimizden buyana ikinci dönemde sizlere hizmet etmek için yönetim olarak, emin adımlarla önceden belirlenen faaliyet çizelgesi doğrusunda hedefleri ve gayelerine emin adımlarla yürümektedir. Bizler hasbi, ulvi ve yüksek hedefler ve idealler için yola çıktık. Bunu da gerçekleştirmek için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. İnşallah önümüzdeki günlerde yıllarda daha başarılı ve etkin faaliyetler gerçekleştirmek için daha da çok çalışacağız. Bu çalışımları yürütürken

de sizlerin maddî manevî desteğini yanımızda hissetmek, bizlere güç ve kuvvet veriyor. HOKAF, Hollanda da yaşayan Karamanlı hemşehrilerimizi buluşturan, bağdaştıran, kültür ve ananeleri koruyup geliştirmekle birlikte köy derneklerinin de varlığı ve gücünü arkasına

güzel olur”

alarak şeffaf ve demokratik dostluk ve hemşehricilik bağlarını da güçlendiren bir oluşumdur. HOKAF olarak, “DİL-DİN-KÜLTÜR misyonunu hedefleyen, gençlerimize, neslimize, geleceğimize hizmet eden bir düsturla yoluna devam ediyoruz. 2019 yılında ise çalışmalarımız devam etmektedir. Sizlerin de desteğiyle 07 Nisanda 1000 kişilik bir salonda KARAMANLILAR BİRLİK GÜNÜ düzenleyeceğiz. Mayıs ayında düzenleyeceğimiz futbol turnuvamız bu sene Rotterdam’da olacaktır” dedi. Kendisi de Karamanlı olan Denk Partisi Kuzey Hollanda Eyalet seçimleri 6. sıra adayı Ayşe Tekin Konuksever bir konuşma yaparak Mart ve Mayıs aylarında yapılacak olan yerel, bölgesel ve AP seçimlerine oyların nasıl dağıtılacağı ve vaatlerinin neler olduğu konusunda programını anlattı. Ardından bu seçimlerde Su İdaresi Yönetimine aday olduğunu açıklayan Fadime Örgü ile Avrupa Parlamentosu adayı Ayhan Tonca da birer konuşma yaparak seçime katılım için çağrıda bulundular. Program, Semazen Restoranın kahvaltısı ile devam etti.


mesaj 31 message

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 247 -Şubat/Februari 2019

................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Muhammed Çakır Geçen sayıdan devam...

G

ACI ve HÜSRAN...(6) Bade’nin ardından...

“Baba, ben o salıncakta sallanmak istiyorum””

ünlerden Pazar, 12 Temmuz 2015. Bade hastaneye yatalı ve doktorun bize “kızınız kanser” diyeli tam bir hafta geçti. 1 haftadır sanki kalp atışlarım daha hızlı. Sanki kalbimin kanımı vücudumda daha önce varlığını hissetmediğim yerlere pompaladığını hissediyorum. Beynim bir başka çalışıyor sanki, sarhoş gibiyim 1 haftadır. Yürüyorken ayaklarımın yere bastığını hissetmiyorum gibi. Hastanenin, varlığından bile haberim olmayan yerlerini gördüm 1 haftadır. Adını duymadığım uzmanlıkları duyar oldum 1 haftadır. İlk yattığımız gün uzun boylu doktorumuz B. bu hastalık için “Bu bir çocuk kanseri ve tedavisi olan bir hastalık. Başarı sansımız yüzde 85 civarlarında” demişti. Ama ilerleyen günlerde yaptıkları analizler derinleştikçe işin asıl boyutu ortaya çıkmıştı. Cuma günü doktorumuz “Bade’deki kanser çeşidinin çok nadir rastlanan bir çeşit olduğunu, normalde bu çeşidin 0-1 yaş gurubundaki çocuklarda olduğunu ve o yaştaki çocuklarda da tedavisinin yapılabildiğini ama 4 yaşında bir çocuğun bu hastalığa yakalanmaması gerektiğini” söylemişti. Bundan dolayı Bade’yi yüksek risk gurubu (high risk group) tedavisine tabii tutacaklardı. Bu da daha ağır kemoterapiler demekti. Ayrıca Bade’nin kanser hücreleri kanında birbirine yapışık olarak dolaşıyormuş ve ondan dolayı da diğer kader arkadaşlarından daha ağır kemoterapi alması gerekiyormuş. Bir haftadır Erasmus Sophia çocuk hastanesinin onkoloji bölümündeki odalardan bir tanesi evimiz oldu. Sabah saat 9’da hemşire geldi. ilk kemoterapimizi de bu gün, 12 Temmuz 2015 günü, alacakmışız. İçimi tuhaf bir korku sardı. Kemoterapi nasıl bir şey, nasıl verilecek? Sonra ne olacak? Doktorun bana verdiği bir dosya var. Dosyada kemoterapinin yan etkilerini yazan 22 sayfa var. Halsizlik, yorgunluk, moralsizlik, ani ve yersiz sinir, ağızda yaralar ve kanamalar, boğazda, midede, bağırsakta, makatta yaralar ve kanamalar, iştahsızlık, görme bozukluğu, kalp ritim bozukluğu, dişlerin düşmesi, saçların dökülmesi, cildin çatlaması… neler var neler. İnsanın en ağır kabusunda gördüğü ne varsa, hepsi bu sayfalarda var. Birazdan hemşire gelecek ve kemoterapiyi verecek ve ardından tüm bu yan etkiler başlayacak. Saat 11’de odamızın camının önüne oturduk. Bade camdan dışarıya bakıyor ve sanki olacaklardan bir şekilde haberi varmış gibi sessizce etrafı seyrediyor. Gecen hafta göğsüne taktıkları PAC’in kanaması geçti ve onun varlığına çok çabuk alıştı. Burnuna da beslenme ve ilaç hortumu takmışlardı ve ona da aynı gün içerisinde alışmıştı. Çocuklar ne çabuk alışıyor. Camdan dışarıya bakıyoruz birlikte, hemen camin dibinde çocuk parkı var, ardında bir su, ardında kocaman bir park, ileride Rotterdam Merkez’in büyük binaları görünüyor. İnsan ister istemez, o binalardaki insanları şu an neleri sorun yaptıklarını, hangi gereksiz konuları kendilerine dert ettiklerini düşünüyor. Oysa onlar da camlarından bizim tarafa baksalar, ileride çocuk hastanesi onkoloji servisini görecekler ve bir üst katta yoğun bakım ünitesini. Camın bu tarafında

çok sevdiği pembe pijamalarını giydirdim, pembe çorapları ve pembe ayakkabılar da o pijamaların ayrılmaz aksesuarları tabii ki, onlar da giyinildi. Koridordan hızlıca çıkışa doğru yönelelim diye düşündüm ama Bade koridorda gördüğü her oyuncağı inceleyip ellemedikçe geçmiyordu. Büyük hole geldiğimizde, hastaneye ilk girdiğinde üzerinden geçtiğimiz ve aşağıdaki çiçeklere bakarak “aaa, burası ne kadar güzelmiş” dediği yeri hatırlardı ve biraz oyalandıktan sonra salıncaklara ulaştık. Bade’nin eski gücü kalmamış, her hâlinden belli. Yürüyorken daha dikkatli yürüyor, salıncağın kenarından tutarken sanki her an bırakıp düşecekmiş gibi tutuyor. Hastalık için için yiyor mu acaba kızımı? Dışardan bir şey gözükmüyor ama içi acaba ne durumda? 5 dakika bile sallanmadan “baba, gidelim, ben artık istemiyorum sallanmayı” dedi.

ne ağır kaderler yaşanıyor, ne ağır acılar yaşanıyorken diğer tarafında ne gereksiz işler sorun hâline getiriliyordu acaba, kim bilir? Bade uzunca dışarıyı seyrettikten sonra, “baba, ben o salıncakta sallanmak istiyorum” dedi. Demesine dedi ama Bade’nin koluna iki serum takılıydı ve bu gün ilk kemoterapiyi alacaktı. Bende de onun bir korkusu ve heyecanı vardı. “Kizim, kolunda ilaç takılı, nasıl gideceğiz ki?” diye sordum. Verdiği cevap gayet kısa ve netti: “Ama ben istiyorum baba…” “Ben doktora bir sorayım” dedim ve doktor B.’ye sordum. “1 saat çıkabilirsiniz ama insanlarda uzak durun. Birazdan kemoterapi alacak, dışarıda herhangi birisinden kapacağı bir grip veya başka bir virüs Bade için çok ağır olabilir” dedi. İçimi ayrı bir korku sarmıştı ama Bade 1 haftadan sonra ilk defa odasından dışarıya çıkacaktı ve bunu da çok istiyordu. Hemşire gelip serumu çıkarttı ve biz en kısa yoldan hızlı bir şekilde dışarıya çıkmamızı tavsiye edip gitti. Bade’ye

OKULLARIMIZIN BAŞARI GRAFİĞİ HER GEÇEN GÜN YÜKSELİYOR... BİZİ TANIMAK İSTERSENİZ, BİZLER BURADAYIZ!.. BEKLERİZ, EFENDİM...

“Bade, yeni arabamıza gidelim mi?” dedim, birden çok sevinçli bir şekilde “eveeeett, gidelim” dedi. Yüzünde birden sevinç belirdi. Hastaneye yatmadan önce arabayı değiştirme kararı almıştık ama hangisini alacağımıza bir türlü karar veremiyorduk. Sonunda Bade hepimizin adına karar vermiş, hangi marka, hangi model, hangi renk, koltuklarına kadar beğenmiş, seçmişti. Hastaneye yattığı gün Bade’nin beğendiği arabayı ben almaya gitmiştim ama kuzum arabayla değil de ambulansla hastaneye gelmişti. Beğenip aldırdığı arabayı hiç görmemişti. Park yerinde arabaya gittik, oturup biraz oynadı ama çok kısa sürede yine yüzüne bir hüzün çöktü. “Baba, hadi odama gidelim” dedi. Henüz 1 saatimiz dolmamıştı ama Bade artık benimsediği ve benim odam dediği yere gitmek istiyordu. El ele tutuşup, odasına gittik. Saat 15’te hemşire geldi ve “kemoterapi zamanı” dedi. Kalbim ağzımdan çıkacak gibi oldum. Hemşirenin elinde, aslında çok güzel bir renkte olan serum vardı. Onu taktı ve bir kaç not aldıktan sonra hemşire odadan çıkmak isterken ben kendisine “hani kemoterapi nerede?” diye sordum. “Taktım şimdi, kemoterapi o dedi” ve gitti. Ben “kemoterapi” derken Bade’yi alıp ameliyathaneye getirecekler, orada bir şeyler yapacaklar ve kız yarı ölü ve tüm okuduğum yan etkileri var olarak geriye gelecek sanmıştım, oysa ki bir serummuş. 2 saat içinde yavaş yavaş Bade’nin vücuduna girecekmiş ilaç ve ardından yan etkileri baş gösterebilirmiş. Serum’dan hortuma damlayan her damla sanki Bade’yi bizden biraz daha uzaklaştırıyor, artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak hissi veriyor. Bade kemoterapinin rengini çok sevdi ve “bu chemokasperlar beni iyileştirecek, artık bacağımdaki morluk gidecek ve ben evimize gideceğim” diye sevinmeye başladı. Keşke her şey bu kadar kolay olsa kızım, keşke. Önümüzde daha nice kemoterapiler, nice ağrılar, nice acılar, ameliyatlar, yoğun bakımlar olacak, Allah bilir…. Alıntı: www.facebook.com/muhammet.cakir.75 ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 247 - Şubat/Februari 2019

04 26 32

Meer dan 1.000 tevreden klanten! Bel ons en laat u zich ook verrassen

Kantoren Magazijnen Winkels UW PARTNER IN LED VERLICHTING

Thorvaldsenlaan 2c | 5623 BM Eindhoven | T: 040-7114663 | www.ledstation.nl | info@ledstation.nl

EFEN SAKA DİMİZDE LI ŞE N BİR RİF Z PAR İYAR ÇA ETİ

YRD.

DOÇ.

DR. Y

HAFIZLARIMIZ:

ASiN

GRUP

Bekir GÜLB AHAR | Erk an TO RLAK | Mu rat G ÜLAÇ TI

BÖLG

E BŞ

PiŞG

K. O

KTAY DA

LMA

iN

ASIY AN

Z

EMIR KURBAN | SEFA ARDA | MERT KANAT

10 MART 2019 PAZAR GÜNÜ JAN REBELSTRAAT 21, 1069CA AMSTERDAM STAND SATIŞLARIMIZ OLACAKTIR SKYPALACE 10:00 - 17:00

BAŞLANGIÇ 11:30 | BİTİŞ 15:00 KİŞİBAŞI GİRİŞ ÜCRETİ € 5,SPONSORLARIMIZ

DURSUN KÖSE: 0686334667

İRTİBAT

GAZi MERMER: 0634931518


aktüalite 33 actualiteit

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 247 -Şubat/Februari 2019

Reyhan Şeker

Kardelen

BU ZAMANDA “GENÇ” OLMAK

E

rgenlik ve genç erişkinlik zamanını kapsayan hayat dilimi “gençlik dönemi” olarak adlandırılır. Yirmili yaşlara kadar uzayabilen bu dönem, günümüzdeki yaşam standartları dikkate alındığında, yaş sınırının yukarıya çekilmesi gerektiği kanaatindeyim. Büyüklerimizin bize anlattığı gençlik anılarını dinlerken, erken yaşta çetin hayat şartları ile karşı karşıya gelen ve ekmeğini küçük yaşlarda kazanmak durumunda kalan insanlar olduğunu öğreniyoruz. Günümüzde ise eğitimin uzaması ile birlikte ailelerine bağımlı kalmak durumunda olan bir gençlik var. Böyle olmakla birlikte hem okuyup hem de çalışarak ailelerinin yükünü hafifletmeye çabalayan gençlerimiz de mevcuttur. Gençlik dönemi, insan yaşamının en bereketli, zihinsel ve bedensel faaliyetlerin en verimli olduğu zaman dilimidir. Gençlik yılları tatlı bir bahar, yaşlılık dönemi de kış mevsimine benzetilebilir. Bahar hoş kokulu çiçekleri ile doğayı seyre dalan insanoğluna görsel bir şölen sunar. Yaşlılarımız, gençlerin baharda açan çiçekler misali farklılıklarını ve güzellikleri gördükçe, kendi gençlik dönemlerini hatırlayarak kaybettiklerine ve yapamadıklarına hayıflanırlar. O nedenle bu dönemin kıymeti iyi bilinmelidir. Gençlik heyecan demektir. Gençler yeniliklere açıktır. Belli bir yaş üstünde olan büyüklerimiz, alışkanlıklarından çabuk vazgeçemedikleri için yeniliklere pek açık değillerdir. Hepimiz bunun örneklerini yakın çevremizde müşahede etmişizdir. O nedenle yeniliklere açık olan gençlik, hızlı üretip tüketmeyi hedefleyen popüler kültürün ana hedefidir. Çevremizdeki gençlere baktığımızda birbirinin kopyası olan gençler görüyoruz. Aynı giyinen, aynı hareketleri yapan, instagram’da bile poz verirken aynı bakışı atan, aynı bilgisayar oyunlarını oynayan, bugün giymediğini yarın moda

Necla Koçak:

yunus322@hotmail.com

oldu diye güzel görüp giyinen, konuşurken bile aynı sözcüklerle konuşan bir gençlik var günümüzde. Popüler kültür gençliği şekillendirmek istiyor. “Benim istediğim gibi giyinmeli ve düşünmelisin” mantığını gençliğe zerk etmeye çalışıyor ve bu konuda maalesefuvaffak oluyor. Popüler kültür, özgür olduğunuzu hissettirirken, aslında sizi çağdaş bir köle hâline getiriyor. Malum çok iyi bilinen bir kurbağa deneyi vardır. Kurbağayı kaynar suya atarlar. Kurbağa can havliyle sudan atlayarak kurtulmaya çalışır. Aynı kurbağayı ılık bir suyun içine koyarlar. Her şeyden habersiz olan kurbağa suyun üzerinde dururken, azar azar sıcak su ilave edilir. Isı ilk deneydeki sıcaklığa ulaştığı hâlde kurbağa hâla su yüzeyinde durmaya devam eder. Popüler kültür, gençliği yavaş yavaş değerlerinden, kültüründen ve İslami kimliğinden uzaklaştırmaya çalışıyor. Kurbağa deneyinde olduğu gibi insanlar hayatlarındaki ani değişimlere tepki verebiliyorlar. Fakat belli bir sürece yayılmış değişimleri öngörmekte zorlanabiliyorlar. Konu başlığımızla bağlantılı olarak, genç jenerasyondan bazı gençlerle yapmış olduğum söyleşiden önemli bulduğum cümlelere kısaca yer vermek istiyorum. Gençlerimiz, bu zamanda var olabilmeyi şu şekilde özetliyorlar; “Bizler Hollanda’da doğup büyüyen gençler olarak, sosyal hayat içerisinde dini kimliğimizden dolayı çok zorluklar çektik. Fakat her şeye teslim olmadık. Bizden sonra gelecek olan neslin kimlik sorunu yaşayacağından çok endişeliyim. Çünkü kendi kimliklerini muhafaza etmek yerine başka kültürlerin etkisi altında kaldıklarına şahit oluyorum ve bu çok endişe verici. Sosyal medyanın çok etkisi var. Fakat tamamen karamsar olmakta istemiyorum. Aslında iki kültür arasında kalmaları mücadele vermek için önemli bir etken. Çünkü arayış

içinde oluyorlar. Bu durum onların araştırmalarına ve hakikate ulaşmalarına sebebiyet veriyor.” “Mahremiyetin hiçe sayıldığını ve sosyal medyada dinen kıymet verilmiş olan annelik makamının bile moda aracı olarak kullanılmasından çok rahatsız oluyorum.” “Teknolojiden uzak, saf ve temiz duyguların var olduğu zamana yolculuk yapmayı çok isterdim. Yani annemin yaşamış olduğu zamana. Onlar bizim sahip olduğumuz her şeye sahip değillerdi. Fakat bizim bu zamanda sahip olamadığımız değerlere sahiplerdi. O da mutluluk ve huzur.” “Bizler ergenlik döneminden gençliğe geçiş sürecinde çok farklıydık. Biz akranlarımızla oturup muhabbet ederdik. Şimdi, bu yaş grubunda olanlar yan yana otururken bile cep telefonundan mesaj yollayarak iletişim kuruyorlar veya iletişim kurdukları sanıyorlar. Duygularımızı emojilere hapsettik maalesef. Bizim yaşımız genç olmakla birlikte, bundan birkaç sene öncesine kadar mektuplaşma kültürümüz vardı. Şimdi kokulu zarfların yerini bir tuşla yok eden yazılar aldı. “Söz uçar yazı kalır” kültüründen çok uzaktayız artık. Bu zamanda genç olmak benim için bir savaş içinde olup oradan sağ çıkma mücadelesi vermek gibi. Sapkınlığın çoğaldığı, teknolojinin, sosyal medyanın çok ilerde olduğu bir zamanda kimliğimi kaybetmemek ve bu kadar keşmekeş içerisinde boğulmamak için çabalıyorum.” Genç kardeşlerimizin söyleşideki ifadelerinden anlaşılıyor ki, popüler kültürün gençlik üzerinde etkisi çok derin ve yaralayıcıdır. Zor bir dönemde yaşıyoruz. İyi ile kötünün yer değiştirdiği, her şeyin görselliğe indirgenip insana değer verilmediği bir zamandayız. Böyle bir dönemde Hz. Meryem gibi temiz kalmak zor olsa da imkânsız olduğunu düşünenlerden değilim. Zorluk olmadan, gayret gösterilmeden, fedakârlık yapılmadan kim neyi kazanabilmiş

ki? Fedakârlık denilince aklıma her zaman Peygamber-i zişan ve genç sahabeler geliyor. İslam tarihini okurken büyük olaylar karşısında kahramanlık gösteren sahabelerin belli bir yaş üstünde olduklarını her zaman düşünmüşüzdür. Zira büyük sorumlulukları ancak kemale ermiş kişilerin taşıyabileceği fikri bizlerde hâkimdir. Fakat büyük kahramanlık gösteren kişilerin genç sahabeler olduklarını duyduğumuzda hayranlığımız ve gelecek adına ümidimiz artıyor. Hz. Peygamber her zaman gençlere önem vermiş ve onları önemli görevlere getirmiştir. Yani Hz. Peygamber gençlere her şeyden önce inanmış ve onların gençlik heyecanını doğru yöne kanalize ederek verimli çağlarını İslam’ın geleceği için seferber ettirmiştir. Bu bağlamda risaletin ilk döneminin çetin imtihanını ve büyük fedakârlıkları gençler omuzlamışlardır. Aslında Hz. Peygamber (s.a.v)’in gençlere karşı olan müşfik yaklaşımını günümüz büyüklerinin tutumlarıyla karşılaştırdığımızda, efendimizin yaklaşımından uzak olduğumuzu görebiliriz. Gençlerin yaşadıkları çağı takip edemeyen ve onları kendi yaşadıkları gençlik zamanındaki gibi görmeyi arzu eden yetişkinler var. Bu karşılaştırma doğru değildir. Bu yaklaşım gençleri yetişkinlerden uzaklaştırır ve erişkinler, kuzuyu kurda teslim etmiş olurlar. İyi bir geleceğin inşası gençlerin doğru şekilde anlaşılması ve onların problemlerinin çözülmesine yönelik bir gayretin olmasıyla mümkündür. Problemlerin tespit edilmesi kadar, o problemlerin çözümüne yönelik adım atmakta bir o kadar elzemdir. Gençler doğru anlaşıldıklarında kalplerini herkese açacak kadar yüreklidirler.

yoldaşlığında nasihat dinlemekle (gençlik döneminde nasihat dinlemek çok ağır gelse de), sosyal medyayı doğru kullanmakla ve iyi rol modeller seçerek kazanılabilir. Gençler, Hz. peygamber ve onun yolunu takip eden ulu büyüklerimizin hayatlarını öğrendikçe ve buna ebeveynlerin olumlu örnekliği de eklendiğinde, gençlerimiz hayat yolunda başarılı olacaklardır. Bu dönemde nefsini kontrol altında tutabilen Müslüman bir genç, kıyamet gününde Allah’ın gölgesi altında gölgelenecek 7 sınıftan biri olma nimetine erecektir. Bu zamanda genç olmak, Hz. İbrahim (a.s) misali ateşe atıldığında bile, ümidin sadece Allah olduğunu bilecek bir şuura sahip olmak demektir. Bu zamanda genç olmak, Firavunların yeryüzünde kin ve düşmanlığı yayma çabalarına karşılık, “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir” ayetini âleme haykırmaktır.

Ahlaki değerlerin zayıfladığı modern çağda, Müslüman gençlerin duygularını kontrol altında tutabilmeleri ancak İslami duyarlılıkla mümkün olabilir. Dini duyarlılık, iyi arkadaş çevresi edinmekle, hazır bilgi yerine okuyup araştırmakla, büyüklerin

Ey genç, çileni doldurduğun kozadan çıkmalı ve senin kanatlarını bin bir renkle süsleyen rabbinin mesajını insanlığa ulaştırmalısın. Sakın “kelebeklerin ömrü kısa olur” diyerek tembellik etme. Dünya zaten üç günlük değil mi? ◄◄

Bu zamanda genç olmak, etrafını sarmış olan bin bir fuhşiyata karşı direnç göstermek ve Yusuf olup iffet gömleğini yırttırmamaktır. Bu zamanda genç olmak, İslam müktesebatının korunmasına yönelik faaliyetlerde “bende varım” sözünü söyleyebilmektir. Bu zamanda genç olmak, Üstad Necip Fazıl’ın “Bir gençlik…Bir gençlik…Zaman bendedir ve mekân bana emanettir! şuurunda bir gençlik…” hayalini gerçeğe dönüştürmektir. İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un Âsım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek dediği o neslin şuurunu yeniden kazanmaktır.

“Brabant’ın çalışkan yüzü olarak, sizleri hak ettiğiniz şekilde temsil edeceğim ”

Toplumu analiz eden, çözüm üreten bir yol izleyeceğim”

B

u yıl kadınların seçme ve seçilme haklarının verilmesinin Hollanda’da yüzüncü yılını kutluyoruz. Böylelikle adaylığım da sizlerin destekleri ile çok büyük bir anlam kazanacak. Siyasette aktif olarak beş yıldır PdvA partisinde yer almaktayım ve iki yıldır Yönetim Kurulu üyesiyim. Son yirmi yedi yıldan beri profesyonel hayatım ve gönüllü çalışmalarım, insanları topluma kazandırma ve kendilerini geliştirmede büyük katkısı olmuştur. Görev aldığım her işimde kişiliğim, üslubum, duruşum ve başarılarımla örnek olmaya gayret ettim. Yaptığım işlerden birkaç örnek verecek olursam; hâlâ devam etmekte olan kadınlarımızın ekonomi gücünü arttıran ve girişimciliğini destekleyen çalışmalarda Proje sorumlusuyum. Bu çalışma bünyesinde yüzlerce kadına istihdam imkânı sağladım ve onlarca kadın da kendi işini kurdu. Yine devam eden Pozitif Çocuk Eğitimi projesinin öncüsü olarak çeşitli diller-

de anne ve babalara kurslar verilmesini sağladım. Bu çalışma Eindhoven şehrimizde beş yüze yakın aileyi kapsamaktadır. Daha önce tez olarak hazırladığım Eğitim Danışma Merkezi, dokuz yıl Eindhoven Belediye’sinin bünyesi altında hizmet vermiştir. Anne ve babaların çocuklarını eğitim hayatında bilinçlenmeleri ve çocuklarına destek olmaları, eğitim haklarını savunmalarını, okul seçimlerinde bilinçlenmeleri üzerinde çalışmalara olağanüstü emek harcayarak kurduğum Eğitim Danışma Merkezi’nin büyük başarılara imza atmasına neden olmuştur. Yaklaşık bir sekiz yıl da, engeli kardeşlerimize ve engelli çocuğu olan anne babalara MEE Zuid-Oost Brabant kurumunda, engelleri ortandan kaldırmak ve engelli kardeşlerimizin toplumda kabul görmesi İçin özel çalışmalar yaptım. Yirmi yedi yıl profesyonel çalışmalarımın yanı sıra gönüllü olarak yapmış olduğum onlarca çalışmalarımdan öne çıkanlar:

dan Ney, Bendir derslerinin verilmesine öncülük yapmanın haklı gururunu taşımaktayım. Yaptığım çalışmalarda herkesi kucaklayan, ihtiyacı olanlara yardım eli uzatan, toplumu iyi dinleyip, analiz eden sonunda çözüm üreten ben, sizlerin oyları sayesinde çalışmalarıma Brabant Eyalet Meclisinde devam etmek istiyorum.

Yine kurduğum MBIA Yetenek Geliştirme Merkezi’nde profesyonel öğretmenlerle ilk ve orta okul öğrencilerinin eğitiminde zorlandıkları derslerde (dil, matematik ve özgüven) başarılarının artmasını sağladık. Hollanda Diyanet Vakfı Eindhoven Fatih Camii‘ de Kadınlar Kolu kurucusu olarak sekiz yıl başkanlığını yaparak, kurucu arkadaşlarımla birlikte kadınlarımızın toplumda aktif yer almasını sağladık ve böylelikle Cami Kadınlar Kolunun Brabant bölgesinde öncülüğünü yapmış olduk. Bütün çalışmalarımın yanı sıra üç yıl önce sanatsal olarak Tasavvuf müziğini çocuklarımıza ve yetişkinlerimize tanıtmak amaçla değerli ustalar-

Eyalet meclisine seçildiğimde, benim temalarım özellikle: İş güvencesi, sosyal konutlar ve herkesin kendini geliştirmesi için imkânlar olacaktır. Bunların yanı sıra Brabant bölgemizin herkes için güvenle yaşayabileceği bir bölge olması için de elimden geleni yapacağım. Brabant’ın çalışkan yüzü olarak, sizleri hak ettiğiniz şekilde temsil edeceğimden emin olun. Yuvanızda huzur Gönlünüzde sevgi Yüzünüzde hep gülücük olsun. Sevgi ve saygılarımla, Necla Koçak ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 247 -Şubat/Februari 2019

34 haber 04 26 nieuws

Uçakta cep telefonunu açık bırakanlara ceza

UWV, hastalıktan alanların sayısını inceleyecek

Uçakla yolculuk yaparken cep telefonlarının kapatılması gerekiyor. Bilindiği üzere yolcular uçağa bindiğinde kural gereği emniyet anonsuyla beraber kalkış ve iniş sırasında tüm elektronik aletler kapatılıyor. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü bu kurala uymayan yolculara verilecek cezayı açıkladı. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından idari para cezaları hakkında alınan tebliğ, Resmi Gazete’de yayınlandı. Uçakta seyahat eden herhangi bir yolcu cep telefonunu açık bırakırsa o kişiye 2 bin 124 TL para cezası uygulanacak. ................................................................................................................................... ................................................................................................................................... ...................................................................................................................................

UWV, Hollanda’da hastalık nedeniyle çalışamaz durumda olup ödenek alan vatandaşların sayısında ciddi artış yaşanmasını dikkat çekici buldu. Açıklanan rakamlarda 2015 yılında hastalık nedeniyle çalışamaz durumda olup ödenek alan vatandaşların sayısında düşüş yaşanmasının ardından 2016 yılında yüzde 12 ile 40 bine ulaşması UWV yetkililerinin dikkatini çektiği bilgisi verildi. Bu yükselişin 2010 yılından bu yana en ciddi artış olduğu aktarılıyor. Artışlarda iki grubun etkili olduğunu belirten yetkililer, çalıştığı dönemde hastalananlar ve WW ödeneği aldığı dönemde hastalanan vatandaşlar. Yaklaşık 2 yıl hasta olan kişiler WİA ödeneğine başvurabiliyor. UWV bu bilgilerin yanı sıra yaşanan ciddi artışla ilgili sebebi belirleyebilmek için inceleme yapacağını belirtti.

Azmin zaferi...

.................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................. ..................................................................................................................................................................................................................

“Sanki 2-0 geriden başlıyoruz hayata... Sen seçilirsen, bu önyargılarla mücadele edersin” Eyalet Yönetimleri için partiler adaylarını belirledi ve sahaya sürdüler. Rabia Karaman da onlardan biri. Siyaset yolculuğuna çıkmak için kızının fikrini sorduğunda, kızının kendisini yukarıdaki başlıkla yolculuğa uğurladığı Rabia Karaman, DENK Parti Gelderland Bölgesi Liste Başı adayı olarak seçime katılıyor.

Filistinlilerin ‘Dönüş Anahtarı’ anıtı sergilendi Hollanda Filistin Evi Vakfı ve Geniş Platform Filistin Vakfınca düzenlenen gösteride katılımcılar, İsrail’in Filistin topraklarını işgal etmesine dikkati çekmek için Amsterdam‘ın Dam Meydanı’nda toplandı. Gösteride sergilenen seyyar “Dönüş anahtarı” anıtının önüne üzerinde “adalet”, “eşitlik” ve “özgürlük” yazan çelenk bırakıldı. Daha sonra gösteriye katılanlar tarafından anıtın önüne kırmızı gül bırakılarak Filistin’de bu zamana kadar yaşamını yitirenler anıldı. Filistin bayrakları taşıyan eylemciler, “Özgür Filistin”, “Gazze’deki kuşatmayı durdur” ve “İsrail’in Filistin’i işgalini durdur” yazılı pankartlar taşıyarak “Özgür Filistin” ve “Terörist İsrail” sloganları attı. Gösteri sırasında yapılan konuşmalarda, İsrail’in Filistinlilere 70 yıldır yaptığı zulmün son bulmasına işaret edilerek, Hollanda hükümetinin Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) ev sahipliği yaptığı sorumluluğunun bilincinde olarak İsrail’in yaptığı haksızlık ve zulme karşı baskı uygulaması gerektiğine vurgu yapıldı. Gösteride ayrıca, başkent Amsterdam’da yaklaşık 4,5 yıldır İsrail’in Filistin’deki zulmüne dikkat çekmek için tek başına gösteri yapan Hollandalı aktivist Simon Vrouwe ve büyük fedakârlıklar yaparak Filistinlilere destek olan bazı Hollandalı aktivistlere teşekkür amaçlı sembolik Filistin pasaportu ve buket çiçek tak◄◄ dim edildi. Kaynak: AA

Hollanda’da Türk restoranı “Yılın En İyi Restoranı” seçildi Ülkede hizmet veren çevrimiçi yemek sipariş sitesi “Thuisbezorgd”un her yıl düzenlediği “2018 En İyi Restoran Ödülleri” yarışmasında 31 yaşındaki Türk kökenli Mustafa Kabadayı’nın sahibi olduğu restoran birinci oldu. Yarışma, Hollanda’da yılda yaklaşık 12 milyon yemek siparişi alan sitede bir ay süren “en iyi yemek kalitesi” ve “en iyi yemek sipariş hizmeti” veren restoranlara yapılan yorumlarla gerçekleşti. En çok ve en iyi yorumları alan Kabadayı’nın restoranı, yemek sipariş sitesine bağlı 7 bin 500’den fazla restoran arasından aday gösterilen 786 restoranı geride bırakarak en iyisi seçildi. Türk restoranı ayrıca, Rotterdam’ın “en iyi restoran” ve “en kaliteli pizza” ödülüne de layık görüldü. Almanya, Fransa ve İngiltere’nin de içinde olduğu 11 farklı ülkede hizmet veren dünyanın en büyük çevrimiçi yemek sipariş sitelerinden biri olan Thuisbezorgd’un verdiği ödül, 995 avro değerinde elektrikli bisiklet ve çeşitli promosyon malzemelerinden oluşuyor. Türk restoranın sahibi Aksaraylı Kabadayı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 10 yıldır sahibi olduğu restoranda müşteri hizmeti ve servisinin kaliteli ve hızlı olmasına önem verdiklerini belirterek, Hollanda’nın en iyi restoranı seçildiği için sevinçli olduğunu söyledi. Verdikleri destek ve oylardan dolayı müşterilerine teşekkür eden Kabadayı, “Ortalama günde 350 ile 500 arası sipariş alıyoruz. Bazı yoğun olan günlerde ise bu 600’e kadar çıkıyor. Müşteriler bizi kalitemiz ve hızlı olmamızdan dolayı seçiyor. Bunu müşterilerimizden de duyuyoruz.” dedi. Kabadayı, “İnternetten yapılan siparişleri dünyaca ünlü restoranların da kullandığı bir sistemden takip ediyoruz. Siparişler restoranda asılı olan ekranlara yansıyor ve elemanlarımız oradan gelen siparişleri takip edip hazırladıktan sonra 15 ile 30 dakika arasında evlere servis ediyoruz. Ödülü aldıktan sonra da aynı disiplin ve kalite ile hizmetimize devam edeceğiz.” diye konuştu. Müşterilerin restorana gelerek orada yemeklerinden tatmak istediklerini kaydeden Kabadayı, Rotterdam’ın merkezinde yakında 24 saat hizmet verecek ve müşterilerin de gelebilecekleri yeni bir ◄◄ restoran açacaklarını dile getirdi.

K

endi hakkınızda bilgi verebilir misiniz? Rabia Karaman kimdir, ne iş yapar? Yazı yazmayı seven, sanat, eğitim, teknoloji, aile gibi bir çok konuya ilgi alanı olan birisi olarak anlatırım ilk cümleyle. Arkada güzel bir iz bırakmaya gayret gösteriyorum. Siz buna ‘varoluş gayesine uygun yaşama arzusu olan bir kul’ da diyebilirsiniz. Günlük işler anlamında ise.. Bilgisayar ve işletme üzerine ve bir de din bilimleri üzerine lisans yapmış, medyada çalışmış, siyasetle meşgul olan biri. Zaman zaman da girişimcilik ve ticaretle iştigal ediyorum. Üç çocuk annesiyim. Politikaya nasıl girdiniz? Politikaya girişim bir tevafuk sonucu oldu. Aslında siyasi bilinci olan bir aileden geliyorum. Mesela rahmetli annem okuma yazma bilmezdi ama bizim evde hep siyaset konuşulurdu, siyaset izlenirdi. İzlenirdi derken; eskiden video kasetleri vardı mesela, belki siz de hatırlarsınız. Onları izlerdik. Ben orada konuşan, yetenekli ve hitabeti güçlü insanlara bakınca etkilenirdim. İnsanlara ilham kaynağı olmak, hayra vesile olmak hayalimdi. Bir gün eşim eve geldi, “Rabia, ben siyasete girmeye karar verdim!” dedi. “Bu gidişata dur demeliyiz. Çocuklarımızın geleceği için. Toplum barışı ve iyi bir gelecek için değişim gerekli” dedi. Ona cevaben: “çok kişi değiştirmeyi denedi ama başaramadılar. Üstelik biz klasik siyasetçilerden değiliz” dedim. “Tam da o yüzden başarılı olacak” diye tüm kalbiyle inanarak yola çıktı. Sadece lafta kalmadı. O şekilde Arnhem’de yerel bir siyasi hareket başlattı arkadaşlarıyla. Birlikte bu inancı birlikte paylaştık ve birlikte omuzlandık. Kader âdeta hep politikayı benim yoluma çıkardı. DENK Partisi Gelderland liste başı olmam söz konusu olunca güvendiğim birkaç insanla istişare ettim. Onlar bana hep güven verdiler, ‘evet bu zaruri bir sorumluluktur’ dediler. Bir sabah kızımla kahvaltı ederken onun fikrini almam gerektiğini düşündüm. “Kızım” dedim, “sence böyle bir işe girişsem ne dersin? Bu sorumluluktan ve yükten sana da bir pay var. Evde olmayacağım. Evin ve ailenin sorumluluğu sana kalacak.. Belki hakaretlere maruz kalacağız”.

Geçtiğimiz 5 yıl boyunca gece gündüz o kadar koşturduk ki, çocukların ‘artık yeter, bize de zaman ayırın!’ diyeceğini bekliyordum. Ama kızımın cevabı o kadar netti ki, benim son kararı vermemi sağladı. “Anneciğim senin ve benim gibi insanlar sokakta hor görülüyorlar. Biz hep kendimizi kanıtlamak zorundayız. Sanki 2-0 geriden başlıyoruz hayata. Sen liste başı olursan bu önyargılarla mücadele edersin. Ben sana inanıyorum ve seni sonuna kadar desteklerim. Ve seninle gurur duyarım.” Ailemin desteği tabi beni çok rahatlattı. Ama diğer yandan bir gencin bu şekilde hayata bakış açısı, bu şekilde hayata başlıyor olması çok acı. Toplum o kadar gerildi ki, artık çocuklarımız için bir şeyler yapma zamanı geldi de geçiyor bile. Siyaset önemli mi? Neden önemli? Siyasetin önemini DOĞUŞ okurları çok iyi bilirler. Onlar siyasi bilinci taşıyan ve siyasi bir gelenekten gelen insanlar. O yüzden çok şey söylememe gerek yok. Hollanda’da İslam düşmanlığı ve ırkçılık gittikçe artıyor. Buna karşı siyasi mücadele elbette gerekli ve önemli. Artık yaşadığımız ülkenin kaderini bizler değiştirecek erişkinliğe geldik. Burada yüksek tahsil alan çok yetenekli gençlerimiz var. Türk toplumundaki müthiş girişimcilik ruhunun Hollanda ekonomisine katkısı artık inkar edilemez. Sivil toplum örgütlerimizle de her alanda varlık göstermeye başladık. Medya ile de sözümüzü duyurabiliyoruz az çok. Topluca bakıldığında akademik alanda, işverenlerimizle, sivil toplum kuruluşu ve medyamızla çok etkin konumda olma potansiyelimiz var. Siyasi irade de göstermek kaçınılmazdı. Siyaset ile toplumun ve ülkenin kaderini değiştirebiliriz. Bizim dünyaya verecek bir mesajımız olduğuna inanıyorum. Dünyanın ihtiyacı olan ve bizim genlerimizde taşıdığımız bir medeniyetimiz olduğuna. Tabi bizim hedefimiz adil bir toplum, refah içinde bir ülke. İkinci sınıf vatandaş olmak istemiyoruz. Bu ülke bizim de vatanımız artık. Seçmenler neden size oy vermeli? İnsanlarımız bir ideale oy versinler. Biz faniyiz gelip geçiciyiz. Ama kendi iradelerine sahip çıksınlar. Kendilerine güvensinler, biz de varız bu ülkede desinler. Biz de varız, ama adalet

için varız. “bir topluluğa olan öfkeniz size o topluluğa haksızlık yapmaya götürmesin” diye bir ölçü verilmiş bize. Ama diyorlarsa ki, ‘Rabia Karaman bizi temsil edecek nitelikte’ o zaman oylarını memnuniyetle emanet olarak almak isterim. İnsani yanlarımızla, eksikliklerimizle onları en iyi şekilde temsil etmeye ve güvenlerine layık olmaya çalışırım. Doğuş okurlarına son olarak ne demek istersiniz? Bence Hollanda’da olmamız bir hikmete bağlı. Boş yere Hollanda’ya Denk gelmedik. Çocuklarımızın sorunları gittikçe büyüyor. Birlik ve beraberlik içinde ortak sorunlarımız için çaba sarf edelim. Birlik olmanın ne kadar zor olduğunu bizzat gördüm. Ama buna mecburuz. Küçük küçük parçalar halinde yok olmaya mahkumuz. Birlikte gür bir ses, hoş bir seda olabiliriz. O kadar çok yetenekli gençlerimiz var, o kadar büyük potansiyelimiz var ki. Bunu toplumsal kazanıma dönüştürmek de bizim elimizde. DENK Partisi olarak belediye meclislerinde ve Parlamento’da temsil ediliyoruz artık. Ama Eyalet Meclisi, Senato ve hatta Avrupa Parlamentosunda da sesimizi duyurmamız gerekiyor. O yüzden ben bütün okurlarımızı 20 Mart Çarşamba günü oylarını kullanmaya davet ediyorum. Oy kullanmak yetmez, çevrelerini de bilinçlendirsinler ve teşvik etsinler. Çocuklarımız için ve geleceğimiz için birlikte Hollanda’nın tarihini yazalı Söyleşi: Havva Koç


35 mozaik 23 mozaïek

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 247 -Şubat/Februari 2019

Hollanda’da bu yıl rekor fiyat artışı yaşandı Merkez İstatistik Bürosu (CBS) tarafından yapılan araştırmada Hollanda’da tüketiciler geçen yıla göre Ocak ayında eşya ve hizmet bedeli için yüzde 2,2 daha fazla ödeme yaptı. Bu yılın başında Hollanda’da KDV’nin yüzde 6’dan yüzde 9’a yükselmesi fiyatların artmasına sebeb olurken bu artış tüketicinin cebinden çıkmış oldu. Merkez İstatistik bürosu göre, Eylül 2013’ten sonra Hollanda’da yılda ortalama yüzde 2 fiyat artışı olurken bu yıl en büyük fiyat artışının olduğunu bildirdi. Bir önceki yılla kıyasla, Hollanda’da yiyecekler Ocak ayında yüzde 3.3 artarak rekor kırmış oldu. Enerji fiyatları son 10 yılda yüzde 14 arttı Hollanda’da Enerji fiyatları son on yılda yüzde 14 arttı, önümüzdeki yıllarda artmaya devam edecek. Merkez İstatistik Bürosu (CBS)tarafından yapılan açıklamada Yükselen enerji fiyatları ve yüksek vergi oranları 2019 yılında enerji faturanıza ciddi oranda yansıyacak. Ortalama bir ailenin 2019 yılında yıllık bazda 3,034 kilowatt saat elektrik ve 1.466 metreküp doğal gaz kullanımında 360 Euro daha fazla enerji faturası ödeyecek. Merkez İstatistik Bürosu’nun açıklamasında bu artışın gaz ve elektrikte vergi artışından kaynaklandığını söyledi. Rutte Hükümetinin 2019 yılı gaz ve elektrik vergisini yükseltmesi, enerji faturanızın yıllık ortalama 360 euro arttığını, bu artışın önümüzdeki yıllarda da devam edeceğini bildirdi..

Halsema: “Fuhşun turist çekmesi aşağılayıcı ve kabul edilemez” Amsterdam Belediye Başkanı Femke Halsema şehirdeki genelevlerin bulunduğu bölgelerde (Red Light District) düzenlemeler yapacaklarını belirterek, insanların seks turizmi için gelmesini ‘aşağılayıcı’ ve ‘kabul edilemez’ olarak nitelendirdi. Genelevlerde çalışan kadınların iş koşullarının her geçen kötüleştiğine dikkat çeken Halsema, Amsterdam halkının da bu durumdan memnun olmadığını söyledi. Şehri ziyaret eden turistlerin genelev bölgesine akın etmesi, buradaki kadınların çalışmasını zorlaştırdığı ve güvenliklerini tehlikeye soktuğu belirtiliyor. Diğer yandan insan kaçakçılığına bağlı kayıt dışı fuhşun da artışta olduğu kaydediliyor. Amsterdam Belediye Başkanı Halsema sorunlara çözüm üretebilmek amacıyla önümüzdeki yaza kadar önlemler paketi hazırlayacaklarını belirtti.

................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Bir hidayet hikâyesi

Hz. Muhammed’i eleştiren kitap yazacaktı, O’nu keşfetti Müslüman oldu Hollanda’da, bir dönem aşırı sağcı Özgürlük Partisinde (PVV) milletvekili ve ikinci adam olan Joram van Klaveren, İslam karşıtı kitap yazarken Müslümanlığı seçti. Hollanda basınında çıkan haberlere göre, eski siyasetçi 39 yaşındaki Joram van Klaveren, geçen yıl ekim ayında şehadet getirerek Müslüman oldu. Eski siyasetçinin, Müslümanlık karşıtı kitap yazdığı süreçte yaptığı araştırmalar sırasında İslamiyet ile ilgili bakış açısı değişti. İslamiyet’i seçen Klaveren, Müslüman olduktan sonra gayrimüslimlerin İslam karşıtı düşüncelerini çürüten bir kitap çıkardı. 2010-2017 yıllarında Hollanda Parlamentosunda milletvekili olan van Klaveren, 2014’te PVV lideri Geert Wilders’in, Fas kökenliler için sarf ettiği ırkçı sözlerinden sonra partiden ayrılarak bağımsız milletvekili olmuştu. Wilders’in, ırkçı söylemlerinden ötürü yargılanma süreci devam ediyor. Van Klaveren, ülkede 2017’de yapılan genel seçimlerde kendi kurduğu partiden aday olmuş fakat yeterli oy alamadığı için siyasete veda etmişti. Bir dönem aşırı sağcı PVV partisinde olan Birlik Partisi lideri Arnoud Van Doorn da yaklaşık 6 yıl önce partiden ayrılarak Müslüman◄◄ lığı seçmişti.

Denk Partisinin Senato adayı Selçuk Öztürk Hollanda halkı 20 Mart tarihinde sandık başına giderek eyalet meclislerinin yeni üyelerini belirleyecek. Yapılacak olan seçimler ile 12 eyalette dört yıl boyunca eyalet meclislerinde görev alacak üyeler belirlenecek. Eyalet seçimlerine ilk defa katılacak olan DENK partisinin aday listelerinde ülke genelinde yer alan toplam 144 isim bulunuyor. Seçilecek olan eyalet üyeleri, Hollanda Senatosunun (birinci meclisin) üyelerini belirleyecek Parlamento’nun bir üst kanadı olan “Senato’da” DENK partisinin şu an temsilcisi bulunmamakta. Hollanda Parlamentosu’nun çıkardığı yasaların onaylandığı Senato aynı zamanda çıkarılan yasaları veto etme hakkına sahip. Hollanda’da mayıs ayında yapılacak senato seçimlerine DENK partisi katılma kararı aldı. DENK partisi başkanı ve milletvekili Selçuk Öztürk Mayıs ayında yapılacak “Senato” seçimleri için DENK partisinin 1.ci sıradan aday gösterileceği, Rotterdam Afrikanderplein’de yapılan açık hava toplantısında açıklandı. DENK Partisi Lideri Tunahan Kuzu “Senato’da bulunmak DENK partisi adına inanılmaz büyük önem taşıyor. Senato, Hollanda siyasetinde âdeta “kilit” noktası olarak görülüyor. Bu kilit noktasında bulunmak Hollanda’nın gidişatında çok büyük etken sağlamak anlamına geliyor. Bundan dolayı herkesin 20 Mart 2019 tarihinde sandığa gitmesi çok önemlidir. “Senato” eyalet meclisi tarafından seçildiği için, 20 Mart 2019 tarihinde yapılacak eyalet seçimlerini bu sebep ile hayati önem kazanıyor. Seçim startını Rotterdam’da veren DENK partisi Hollanda’nın tüm 12 eyaletinde seçimlere katılacağını da bu toplantıda açıkladı. DENK Partisi Tunahan Kuzu, Farid Azarkan ve Selçuk Öztürk ile Hollanda ◄◄ parlamentosunda üç vekil bulunduruyor.

İslam Okulları yeniden en başarılı RTL Haber tarafından yapılan araştırmaya göre, ülkedeki İslam okulları, Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanlığının (OCW) onayladığı, ilkokul son sınıfta yapılan seviye tespit sınavında ortalama 7,4 ile en yüksek puanı aldı. Leerdam kentinde IBS El Boukharidaha islam okulu 9,3 ile Hollanda genelinde 6 bin 894 okul arasında 5. sırada yer aldı. Hollanda genelinde 6 bin 894 okul arasında ilk 10’da 3 islam okulu yer alıyor. İlk 10’da yer alan okullar El Boukhari Leerdam, El Habib Maastricht ve Bilalschool Amersfoort oldu. SIMON Okulları Yönetim Kurulu Başkanı Taşpınar: ‘Çok çalışan ödüllendirilir. Gayemiz, 10 okulumuzunda her zaman en yüksek puanı almasıdır.’ dedi. Taşpınar, İslam okullarının aldığı yüksek puanın aynı zamanda uyguladıkları kimlik kuralları ile bağlantılı olduğunu ifade ederek, ‘Kimlik bizim okullarımızda öğrencilerin aldığı puanların üzerine artı bir değerdir.’ diye konuştu. ISBO (İslam Okulları Kurulu Organizasyonu) Direktörü Gökhan Çoban: ‘ISBO olarak okullarımızın aldığı başarıdan gurur duyuyoruz. Hollanda’daki İslam okulları beş yıldır arka arkaya Hollanda’nın en iyi okulu seçildi. Son sınıfta yapılan seviye tespit sınavında (CITO) İslam okullarındaki öğrenciler Hollanda’nın en iyi notlarını alarak İslam okulları adına gurur verici bir başarı göstermişlerdir. Bu güzel ve gurur verici haber, RTL Nieuws medya kurumunun her yıl ilk okullar arasında yaptığı araştırmaya göre kanıtlanmıştır. Araştırma Hollanda’da 6100 ilk okulu birbirleriyle kıyaslayarak yapılıyor. Hollanda çapında bakarsak ilk 10 okulda 3 tane İslam okulu vardır. Bu okullar Leerdam dan El Boukhari (5), Maastricht ten El Habib (9) ve Amersfoort tan Bilalschool (10). Ben İslam Okulları Federasyonu (ISBO) Başkanı olarak bundan çok gurur duyuyorum ve bu başarının bir tesadüf olmadığına inanıyorum. İslam okullarındaki öğretmenlerin çocuklarımızla, ve islami değerler üzerine kurulmuş olan ilişki, öğrencilerimizin sevgi, saygı en bir güven oranında yetiştiğini gösteriyor. Bütün bunlarında neticesi başarılı bir öğrenci demektir. Hollanda’da İslam Okulları Federasyonuna bağlı olan 42 tane okulumuz vardır. Bu 42 okulun toplam öğrenci sayısı neredeyse 12.500 dür. ISBO olarak hedefimiz bu 42 okulu en kısa bir şekilde arttırmaktır. Önümüzdeki yıllar için güzel beklentilerimiz var. İnşallah birkaç sene içinde 50 okula çıkabiliriz. Okullarımız her gün çocuklarımıza en iyi eğitimi vermeyi taahhüt ettiğini biliyoruz. Bunun isbatı da, her gün sınıfın önünde duran öğretmenlerin iyi çalışmasının başarısıdır. Okullarımızın 30 yıl sonra öğrencilerin gelişimine sağladığı olumlu katkının dışında, Hollanda toplumuna da artı bir değer olduğu kanıtlanmıştır. Bu yüzden İslam Okulları Hollanda toplumunun bir parçasıdır ve vazgeçilemezidir.’ dedi.Hollanda Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanlığına bağlı olan İslam okulları diğer okullar ile aynı müfredat’a sahip. Ülke genelindeki 49 İslam okulunda 12 bin 500 civarında öğrenci ders görüyor. İslam okulları, İslam kimliğine ve kültürüne bağlı olan ve uygulamada bu değerlere önem veren eğitim kurumları olarak biliniyor. Öğrencilere emin ve güvenli bir ortam hazırlayan İslam okullarının diğer bir özelliği de pedagojik literatüründe ev, sokak ve okul ◄◄ kültürü olarak bilinen saç ayağını senkronize eden bir eğitim sistemi uygulanıyor.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 245 - Aralık/December 2018

cultuur & kunst

36 sanat ve kültür ..

Spotlar

HURAFATTAN HAKİKATE...

Mehmet Şükrü Oflaz oflaz-aliya@hotmail.com

“Omuzumda kalmıştı el sıcaklığıyla Anamın okşarken söylediği bir ‘Bismillah’...” Dağlarca böyle diyor, bizde “Bismillah” deriz… Şubat ayı bir çok ulu büyüğümüzün ahiret yurduna sırlandığı bir ay. Her biri bu dünya hayatını ellerinden geldiğince mü’mince yaşayıp ebedi yurda göçtüler. “Göçtü kervan kaldık dağlar başında” darken Yunus Emre (k.s), galiba içinde yaşadığımız bu çağı kastediyor. Dağlar başında, korumasız ve korunaksız bir halde, telaş içinde insanlık. Her an her şey olabilir. Kıymetli bir şairimiz, Ahmet Haşim’i konuk ettik. Şiiri her zaman hayatımızın baş-ucunda tutmanın bize kararlılık ve bereket kazandıracağını bilmekteyiz. Öğle uykusu, insan olduğumuzun, bir gün bu dünyadan göçeceğimizin mukabelesidir. İki kapılı han, ne han bâki ne hancı. Eh artık öğle uykusunu ihmal etmezsiniz artık efendim. Nasıl mı? Bu Müslümanca bir hayatı tesis etmekle olabilir. Her yönüyle... Doğuş’un hayatı yirminci yılına erdi. Abone olarak, maddi ve manevi destek olarak, bu şahitliğe katkı verebilirsiniz. Zira marifet iltifata tabidir. İyi okumalar...

YENİDEN KEŞFEDİLEN ÖĞLE UYKUSU

“Dünya erken kalkanlarındır”

G

ün geçmiyor ki öğle uykusunun faydalarından bahsedilmesin. İnsanlar, mazisi çok eski bu uykuyu âdetâ yeniden keşfediyor. Modern hayat şartları pek elverişli sayılmasa da, gün ortasında şekerleme için bu kadarcık bir zaman ayırmanın sıhhate ve iş performansına çok faydalı olduğu söyleniyor. Dünya erken kalkanlarındır Öğle uykusu, İslâm dünyasındaki ismiyle kaylûle, vaktiyle hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıydı. Eskiden hayat güneş doğmadan başlar; herkes işine gücüne, dükkânına mektebine, çiftine çubuğuna koşardı. Akşam herkes evine gelir; yatsıyı kılıp yatardı. Elektrik, televizyon ve internet tabiatıyla meçhuldü. Gayrimüslimler namazla mükellef olmadığı için, yatsıyı bekleyemeden yatana “Güneş battı, gâvur yattı” diye çıkışılırdı. Dindarlar ayrıca gece kalkıp teheccüd denilen gece namazı kıldığı için, gündüz bir mikdar uykuya ihtiyaçları olurdu. Hazret-i Peygamber, gündüz uykusu uyumuş ve terk edilmemesini müminlere tavsiye etmiştir. “Gündüzün evvelinde uyumak aklı azaltır; ortasında uyumak peygamberlerin ve Allah dostlarının güzel ahlâkındandır; günün sonunda uyumak ise tenbelliktir” buyurmuştur. Gece hiç uyumadan kaylûle ile ömrünü geçirenler az değildi. İmam Ebu Hanife, kendisi için yatsının abdesti ile sabah namazını kılar diyen bir yaşlı kadının hüsnü zannını kırmamak için 40 sene gece uyumamış, kaylûle ile yaşamıştır. Bu uykunun ideal vakti öğlen güneş tepeye varmadan evvel olmakla beraber, güneş doğduktan ikindiye kadarzamanı vardır. Sünnetin ifası için uyumak şart değildir, bu niyetle beş-on dakika yatmak bile kâfidir. Güneş doğarken uyumak mekruh görülmüş, güne erken başlamamanın aklı ve rızkı azaltacağı, üstelik sırt ağrılarına yol açacağı söylen-

miştir. “Dünya erken kalkanlarındır” sözü meşhurdur. Hazret-i Peygamber, “Müjdeler olsun erken davrananlara!” buyuruyor. Kur’an-ı kerimde de çocukların, gündüz uykusuna çekilmiş ebeveynlerinin yanına girerken, giyinik olmamaları ihtimaline binaen izin almaları gerektiği söylenir. İkindiden sonra uyumak (feylûle) insanı sersem yapar. Akşam ile yatsı arasında uyumak ise faydasız bir uykudur. Nitekim uykunun zamanı değil, kalitesi mühimdir. Yarım saat öğle uykusu, 2-3 saat gece uykusuna bedel olduğu söyleniyor. Canı satan alan uyku Bir tüccar tanımıştım. İşe köyden köye çerçilikle başlamış. Öğle vakti tenha bir yerde eşeği çözüp bağlar, yükünü indirip üzerine abanarak öğle uykusunu ihmal etmezmiş. Rahmetli bir büyük dayımız vardı. Oğlu trafik kazasında, vefat etmişti. Ölü evin alt katında yatarken bile, rahmetli öğle uykusunu bırakmadı. Rahmetli ninemiz “Bu uyku sanki canımı satın alıyor”der ve “1000 lira da borcunuz olsa, yemekten sonra biraz yatın” tavsiyesinde bulunurdu. Eyüp’te bir tekkede yangın çıkmış; hanımlar “Aman şeyh efendi öğle uykusundan uyanmasın, sonra söyleriz” demişler, bu arada tekkenin yarısı yanmış. Yangından kıl payı kurtulan Şeyh efendi sonradan, “Hanımların en iyisi böyle olursa, biz nasıl güvenelim?” diye latife edermiş. Her şartta öğle uykusunu bırakmayan ve herkese de tavsiye eden Vehbi Koç’un adını anmamak olmaz. Bir yurt dışı seyahatinde hava meydanında revire gidip rahatsızlık bahanesiyle içeride biraz yatmış. Çıkınca da “Hem

40 HADİS - (20)

uyudum, hem de bedavadan tansiyonumu ölçtürdüm” demiştir. Ayrıca Vehbi Koç, öğlen uykusunun yatakta ve gece elbisesiyle yapılmasını tavsiye ederdi. Eskiden bazı dükkânlarda öğle uykusu için peyke bulunurdu. Biz üniversitedeyken, her hocanın odasında mükellef bir divan vardı. Yemekten sonra biraz uyur; sonra hademeye kahvelerini söylerlerdi. Hocaya çetrefilli bir şey söylemek gerektiğinde, bu uykudan sonrasını gözlerdik. 3F + 1S formülü Öğle uykusunda İspanyollar önde gelir. Diktatör Franko’nun “İspanya’yı 40 yıl 3F+1S formülüyle idare ettim” dediği rivayet olunur. 3F+1S=Futbol, Flamenko, Fiesta ve Siesta’dır. Flamenko, İspanya’ya mahsus bir dans; fiesta, festival; siesta ise öğle uykusudur. Siesta, Latince hora sexta (6. saat) kelimesinden gelir. Saat 1’den 5’e kadar İspanya’da hayat durur, dükkânlar kapanır. Akşam yemeği geç yenir. İmkânı olan sabaha kadar eğlenir. Siesta âdeti İspanyollara Araplardan geçmiştir. Arap ülkelerinde öğle saatinde ortada kimse görülmez. Ancak arabasının gölgesinde uyuyan taksicilere rastlamak mümkündür. Akdeniz ve Lâtin ülkelerinin hepsinde yaygındır. Bilhassa sıcak ziraat memleketlerinde ağır yenen öğle yemeğinden sonra bir ihtiyaçtır. X. asırda Roma-Germen İmparatoru Büyük Karl, yaz günleri öğle yemeğinden sonra ayakkabı ve üst elbiselerini çıkarıp birkaç saat uyurmuş.

Balkanlarda saat 2 ile 5 arasında kimse birbirine ziyarette bulunmaz. 1-2 arası yemek yenir, sonra herkes yatar. Güney Almanya’da Mittagspause veya Mittagsruhe (Gün ortası istiharati) denilen bu uyku zamanında dükkânlar kapanır, çocuklar evde oynar. Asyalılar da bu uykuya çok düşkündür. Hindistan’da sustana (ufak şekerleme), Çin’de wujiao (şekerleme) denir. Mekteplerde bu iş için yarım saat mola vardır. Japonya’da işçilere bu iş için bir yer ayırmak mecburidir. Amerika, İngiltere ve Fransa, devlet eliyle teşvik etmektedir. Indiana Üniversitesi’nde profesörlerin de desteğiyle bir şekerleme klübü kurulmuştur. Görgü Kaidelerine dair eski kitaplarda, öğleden sonra kimseye ziyaret yapılmaması ve telefonla aranmaması ehemmiyetle tavsiye edilir. Bu zamanda nasıl uyuyalım diyenlere bir atasözü ile cevap verelim: “Karnı acıkan katık istemez; uykusu gelen yastık istemez”. Alıntı: Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci ---◄◄ 07 Aralık 2011 Çarşamba

HEDİYELİ SORU “Anadolu Günlüğü” adlı kitabın yazarı kimdir?

Sorunun cevabını yukarıdaki mail adresine ulaştıran ilk 5 okurumuz arasında çekilecek kurada, adı belirlenecek olan talihli okurumuza

Doğuş Kütüphanesi’nden bir kitap, hediye olarak gönderilecektir.

RESİMLER / FOTOĞRAFLAR DİLE GELSE...

Gâle Sâhibü’l-ahlâk ‫ﷺ‬ Aleyhi salâtü’l-Hallâk Ebğazu’l-helâli et-talâk ------------

“Helallerin en hoşa gitmeyeni, boşanmadır.” ------------

“Bağı çözmek ve serbest bırakmak” mânâsına gelen tâlâk; “Nikâh ile sabit olan evlilik bağının kaldırılması” demektir. Talâkın meşru oluşu Kur’an-ı kerim, Sünnet-i seniyye ve İcmâ ile sabittir. Talâk Allah-u Teâlâ’nın buğz ve adâvetini mucip bir helâl olmakla birlikte, talâkın câiz olması Allah-u Teâlâ’nın bir rahmeti olmaktadır. Zaruri bir ihtiyacı gidermek için meşru kılınmıştır. İhtiyaç olmadığı takdirde mekruhtur. Geçici bir öfkeden veya esiri olduğu bir arzudan dolayı hemen talâka sarılmak doğru değildir. Bütün bunlar İslâm’ın âdâb ve esaslarını çiğnemektir ve günahtır. Boşama evliliğin yararlarını giderir, üzüntülere yol açar. Aynı zamanda küfrân-ı nimettir. Başta çocuklar olmak üzere talâk çeşitli zararlara yol açabilir. “İki şerden ehven olanı tercih edilir.” kaidesi ile amel edilerek daha büyük ve daha ağır zararları kaldırmak uğruna daha hafif olanlarına katlanılır. Aile hayatının devam edebilmesi için karşılıklı hoşgörü çerçevesinde ve sabır, sükût ilkesinde birçok meseleler halledilebilir ve üstesinden gelinebilir. Ufak sebeplerden dolayı aile yuvasını yıkmak, şer’î hükümleri bilmeden, cahilce dil alışkanlığı yaparak boşamak ve hatta üç talâk hakkını kullanıp evlilik müessesini kökünden yıkıp, çocuklarının anne ve baba şefkati olmadan büyümesine sebep olmak hoş karşılanmayan bir durumdur. Kul hakkına girer.

“O kadar hızlı yaşıyoruz ki, bazılarımızın ölmeye bile vakti yok...” İbrahim Tenekeci


kültür ve sanat

doğuş aylık gazete/maandblad

göçtü kervan, kaldık dağlar başında

nr. 245 - Aralık/December 2018

, ER ER, . L ÜÇ DİL AR.. YE R K L KI

K

ısaca Hayatı: 1887’de Bağdat’ta doğdu. Baba tarafından Bağdatlı Âlûsîzâdeler’e, anne tarafından da Kâhyazâdeler’e mensuptur. Her iki aileden de müfessir, fakih ve din adamları yetişmiştir. Babasının Arabistan vilâyetlerindeki vazifeleri sebebiyle düzensiz bir tahsil gördü. Çok sevdiği annesinin ölümü üzerine babasıyla İstanbul’a geldi. Bir yıl Numûne-i Terakkî Mektebi’ne devam ettikten sonra (1896), Galatasaray Sultânîsi’ne yatılı olarak girdi (1897). Mezun olunca (1907) Reji İdaresi’ne memur oldu, bir taraftan da Mekteb-i Hukuk’a devam etti. İzmir Sultânîsi’nde Fransızca ve edebiyat muallimliği (1910-1914), daha sonra Maliye Nezâreti mütercimliği yaptı. I. Dünya Savaşı’ndaki askerliğinde Anadolu’nun çeşitli yerlerini görmek fırsatını buldu. Askerlik sonrasında bir müddet İâşe Nezâreti’nde ve Düyûn-ı Umûmiyye’de (19221924) çalıştı. Bu arada Sanâyi-i Nefîse Mektebi’nde (Güzel Sanatlar Akademisi) mitoloji dersleri verdi. Daha sonra tayin edildiği Mülkiye Mektebi Fransızca muallimliğiyle beraber akademideki kürsüsünü ölünceye kadar muhafaza etti. 1924’te Düyûn-ı Umûmiyye’den aldığı ikramiye ile Fransa’ya giden Ahmed Hâşim, o yılın yazını Paris’te geçirdi. 1928’de ikinci defa, bu sefer tedavi için Paris’te bulundu. Son olarak yine tedavi için gittiği Frankfurt’tan iyileşemeden döndü. 4 Haziran 1933’te Kadıköy’deki evinde öldü. Mezarı Eyüp’tedir. YÜKSEK SANAT SEVİYESİ Kaynaklar, babasının memuriyeti gereği yer değiştirmesi dolayısıyla Hâşim’in İstanbul’a geldiği zaman Türkçe’yi iyi bilmediğini yazarlar. Bir yıl okuduğu Numûne-i Terakkî’ye, bu eksikliğin telâfisi için verilmiş olmalıdır. Onun sanat ve edebiyat meseleleri ile ilgilenmeye başlaması Galatasaray’daki öğrencilik yıllarına rastlar. Burada devrinin ünlü isimleri arasında bulunan Arapça muallimi Zihni Efendi, Farsça muallimi Acem Feyzi, edebiyat muallimleri Tevfik Fikret ve Müftüoğlu Ahmed Hikmet beylerden faydalandı. Yine burada, sonraları her biri edebiyat alanında şöhret yapacak olan Hamdullah Suphi, İzzet Melih, Emin Bülent ve Abdülhak Şinasi ile de yakın mektep arkadaşı oldu. Sanata ve edebiyata meraklı bu çevre içinde şiirle uğraşan Haşim’in bilinen ilk manzumesi “Hayâl-i Aşkım”, 7 Mart 1901 tarihli Mecmûa-i Edebiyye’de neşredilmiştir. Bu şiirle beraber, daha sonraki iki yıl içinde çıkan on beş şiirinde, kısmen Muallim Nâci ve Abdülhak Hâmid, daha çok da Fikret ve Cenab’ın tesirleri görülür. Ahmed Hâşim, Galatasaray’daki talebeliğinin son yıllarında Fransız şiirini, özellikle Fransız ve Belçikalı sembolistleri, bu yolla da Batı edebiyatının estetik ve poetik temelini yakından tanımaya çalışmıştır. Halit Ziya Kırk Yıl’da, onun kendi nesli içinde Batı şiirini en iyi araştıran ve bilen bir sanatkâr olduğunu söyler. 1906’da Galatasaray Sultânîsi’nin son

37

TÜRK ŞİİRİNDE BİR KÖŞE TAŞI, BÜYÜK EDİP:

AHMED HAŞİM tamamıyla cinsel bir faaliyet olarak değil “oyun” olarak ele almasıdır. Bu yönüyle Fromm, sanatı yalnızca bireysel bir faaliyet olarak değil toplumsal bir faaliyet olarak düşünür. Ahmet Haşim, onun bu teorisine karşı çıkarak şöyle söyler: “... Doktor Fromm’un oyun nazariyesine istinaden sanat tenasül hissinden ayırmak istemesi, o nazariyenin tekamülünden bihaber oluşundan ileri geliyor.” sınıfında iken tamamlayıp 19081909 yıllarında neşrettiği “Şi‘r-i Kamer”lerde şahsiyeti ve orijinalliği belirmeye başlar. 1909’da aralarına katıldığı Fecr-i Âtî çevresindeki yazıları, topluluğun yayın organı olan Servet-i Fünûn dergisindeki on beş kadar şiir ve Edebiyât-ı Cedîdeciler’i tenkit eden bir makaleden ibarettir. Göl Saatleri ve Piyâle adını taşıyan kitaplarıyla bunun dışındaki şiirlerinin toplamı doksan beş civarında olan Hâşim için verimsiz olmaktan ziyade, titiz ve “saf şiir” peşinde bir şair hükmünü vermek daha doğru olur. Bir mukaddime kıtası ve iki küçük şiirin ilâvesiyle on iki parçadan ibaret olan “Şi‘r-i Kamer”ler, Bağdat’ta geçen çocukluğuna ait hâtıralar ve intibalarla, sonraki şiirlerinde platonik aşkla karışacak olan derin bir anne sevgisi, güneşten kaçıp çöle hayat veren geceye sığınma, hastalık, ölüm gibi şairin çocukluğundan gelen, bazen şuur altında gizlenmiş duyguların izlerini taşır. 1921’de Dergâh mecmuasında çıkan “Bir Günün Sonunda Arzu” adlı şiirinin fazla müphem bulunarak tenkit edilmesi üzerine kaleme aldığı “Şiirde Mâna ve Vuzuh” adlı yazısı, edebiyatımızda şiir üzerine yazılan önemli makalelerdendir. Daha sonra Piyâle’nin mukaddimesi olarak “Şiir Hakkında Bazı Mülâhazalar” adıyla neşredilen bu yazıda Hâşim, şiirde mâna ve anlaşılabilirlik aranmayacağını, şiirin didaktik, fikrî ve belâgatçı değil, “resullerin sözleri gibi” çeşitli yorumlara müsait, sözden çok mûsikiye yakın ifade sanatı olması gerektiğini ileri sürer. Gerçekten de Hâşim’in şiiri, genellikle bu tarife uygun olarak, Batılı sembolistempresyonist akımın tesiri altında, netlikleri silinmiş, gölgelenmiş, karartılmış tablolar gibidir. Hemen hepsinde derin bir melankoli, müphemlik, uzak ve meçhul diyarlara duyulan nostalji ve çok defa psiko-analitik yorumlara muhtaç renkler ve mûsiki hissedilir. Ahmet Haşim, bir yazısında “sanat ve yaratıcılık” konusunu batılı ünlü psikolog ve sosyologların görüş ve düşüncelerinden yola çıkarak yaparken, bu düşüncelerin bazılarına katılır, bazılarını eleştirir. Öncelikle ünlü psikanalist ve sosyolog Eric Fromm’un sanat ve sanatçının yaratıcılığı konusundaki düşüncesini hedef almıştır. Bilindiği gibi Dr. Fromm, aslında ünlü psikanalist Freud’un öğrencisidir. Ancak, çoğu konularda, ondan ayrılmıştır. Bunlardan biri de sanatı,

Ahmet Haşim’in ele aldığı konulardan biri de sanat ve halk arasındaki ilişkidir. Sanatçı , bir yazısında, “toplum için sanat” ya da “topluma yönelik sanat” konularına temas eder. Öncelikle “toplumcu sanat anlayışını” eleştirir: “... İştiraki edebiyatta, sanatkârın başlıca muhatap ve hakemi diye öne sürülen halkın edebi bir metbum olmak itibariyle neye delalet ettiğini biz cidden anlamıyoruz. Bu ne müpbem, ne teyakkunu güç, ne hududu gayr-i muayyen bir tabirdir!.. “Sonra bir takım sorular sorar: “Halk”, denilen topluluk kimlerden oluşur? “Memurlar” mıdır, “köylüler” midir, “rençberler” midir? Yoksa “zeka ve servet farklılığı” bu tasnifın dışında mı tutulmalıdır? Ardından hemen şöyle bir yorum yapar: “... Bu gayr-i mütecanis azim tabakaları müşterek bir heyecanda titretecek ‘güzellik’ nasıl bir güzelliktir? Halk, ihtiyacını duyduğu güzelliği, bizzat kendi nefsinde mi arayıp bulacak, yok ellerinden mi alacaktık? Bütün bunlar anlaşılmadıkça halk ile sanatkar arasında vücudu zaruri addedilen muvazenetin meçhul ve lüzumu daima kabil-i inkâr olacaktır... “Ahmet Haşime göre sanat ürünlerinin; “şiirin, musikinin, resmin ve mimarinin” önünden geçerken “duvar” gibi hissiz kalan bir halk için, onun ismine layık bir sanat yapmanın düşüncesi bile şu aşamada imkansızdır. Ancak, kendine alkış arayan sanatçılar, elbette bunun dışındadır. NESİRDE AYNI KALİTE DEVAM EDİYOR Hâşim’in nesir yazıları, şiirinden farklı bir karakter gösterir. Bu yazıların açık, berrak, nisbeten sade, nükteli hatta müstehzi bir ifadesi vardır. Nesirlerinde de şiirlerindeki kadar kelime seçiminde titiz olan Hâşim, küçük obje ve vak‘alardan hareket ederek, fazla derinliği olmayan bir perspektiften yakaladığı dış dünya intibalarını nakleder. Fıkralar, edebî tenkitler ve seyahat notlarının sağlığında neşredilenleri, her zaman beğenilmiş ve aranmıştır. Hâşim, son devir edebiyatımızın cemiyet meseleleri ile en ilgisiz şairidir. Bilhassa şöhretini yaptığı yıllarda, Türk toplumunun içinde bulunduğu çalkantılar ve çağdaşları olan diğer şairlerin katıldıkları siyasî-fikrî akımlar göz önüne alınırsa, onun bu tarafı daha da dikkati çeker. Bunun yanı sıra dinî duygulara da ilgisiz kalmıştır. İlk şiirleri arasında “Allahüekber” gibi dinî, “Perî-i Hürriyet” gibi fikrî ve “Bayrak” gibi millî motiflerden hareket eden üç şiirini de sağlığında çıkan

kitaplarına almamıştır. Ancak onun sembolizm yoluyla bir çeşit mistisizme yaklaşmış olduğu söylenebilir. Fransız sembolist şairi Mallarmé’den naklederek benimsediği kanaatlerine göre, şekilleri ve maddeyi tasvir eden realizmin değil, edebî olan ide ve duyguların tebcili, şairlerin insanlar arasında “ruhanî” ve “lâdinî mutasavvıflar” zümresi teşkil ettiği, günlük dilin ancak “kudsî” bir istihâleden geçerek şiir dili haline gelebileceği gibi düşünceler, şiirin âdeta din yerine kâim olduğu hükmünü verdirir. Şiiri “resullerin sözleri” olarak telakkisi, yahut “Yollar” şiirindeki mâbed motifleri de bu duygunun mahsulleridir. AHMET HAŞİM’İN MİLLÎ EDEBİYATA BAKIŞI Ahmet Haşim, kendisiyle yapılan bir ankette Millî Edebiyat’la ilgili bir soruya verdiği cevapta, edebiyatta “halkçılık” meselesinin hemen hemen her ülkede gündeme geldiğini, ancak konunun tartışmacılar arasında belirgin bir sonuca ulaşılamadığını söyler. Bu noktada halka yönelik bir sanat konusunda söylediklerini edebiyat konusunda da tekrarlayarak bunun, gerçekleşmesi imkansız bir hayal olduğu fikrini savunur. Ahmet Haşim, bu konudaki düşüncesini açıklarken, konuşmasını şöyle sürdürür: “... Bugün her memlekette güya halkın sanat terbiyesini inkişaf ettirmek üzere yapılan her şey şarlatanlık, gösteriş ve hilekarlıktan başka bir şey değildir. Mevcut bütün şaheserleri küle döndürmek suretiyle güya halka mahsus bir ‘sanat’ ve yahut halkın elemle kapanmış gözlerini asırlarla teraküm eden sanat hazinelerinin muhayyerü’l- ukul şaşaasına karşı açtırmak isteyenler için yapılacak yegane iş, ıstırabın sert bir kaya haline getirdiği ruha ra’şe vermek, halkın sanat ihtiyacını duyurmaktır .... Bunun için de halkın sefalet yükünü hafifletmeli, vücuduna sıhhat, elbisesine temizlik, odasına ziya, eşyasına intizam, sofrasına neşe vermelidir

AY’IN KİTABI

Ahmet Haşim, edebiyatın, halkın ruhunu aydınlatmak ve acılarını dindirmek gibi görevleri olduğunu söylerken bunun nasıl olacağı konusunda bir yol ve yöntem de önermez. Zaten bu, öteden beri savunduğu sanat anlayışına terstir. Öte yandan Millî Edebiyatı savunanların düşüncelerini ve dünya görüşlerini eleştirirken, onların, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal görüş ve düşünceleri ile ilgili öneri ve yöntemlerine de yaklaşmaz. Bu bakımdan eleştirileri daha çok edebiyat anlayışları üzerine olmuştur, denilebilir. Ahmet Haşim, zaman zaman, kendisinin de Türk halk şiirine hayran olduğunu dile getirir: Ayaş’tan Ankara’ ya dönerken arabacının söylediği türküyü, “Servet-i Fünun Edebiyatı’na tercihte tereddüt etmem” demiştir. (c. IV, s. 109) Ancak, “millî şiir” adı verilen yeni şiir akımının neyi amaçladığını anlayamadığını belirtir. Bu konu ile ilgili konuşmasının devamında, Ziya Gökalp’in yaptıklarına kısaca temas eder: “... Ziya Gökalp’in mütevazıane himmeti unutulmayacak. Fakat millî şiire gelince bunun icadına lüzum var mı? Her lisanda olduğu gibi Türkçe’de de ezelden beri mevcut bir milli şiir var. Onu şairler değil, isimsiz halk yapmıştır ...” diyen Ahmet Haşim, bu yapılanları bir taklit olarak değerlendirir, tutum olarak yanlış bir yol olduğunu söyler. ESERLERİ: Şiirler: Göl Saatleri (İstanbul 1921); Piyâle (İstanbul 1926). Birkaç defa yayımlanan şiirleri son olarak, Bütün Şiirleri (Piyâle, Göl Saatleri, Diğer Şiirleri) adıyla İnci Enginün-Zeynep Kerman tarafından yayımlanmıştır (İstanbul 1987). Nesirler: Bize Göre (İstanbul 1928); Gurebâhâne-i Laklakan (İstanbul 1928); Frankfurt Seyahatnamesi (İstanbul 1933). Nesirlerinin tamamı Mehmet Kaplan tarafından Bize Göre/Gurabahane-i Laklakan/ Frankfurt Seyahatnamesi (İstanbul 1969) adıyla yayımlanmıştır. D. TUNÇ ---◄◄

Müslüman Kalma Üzerine Denemeler

“Batı/Avrupa’ya giden Müslümanları için temel soru/n ‘Müslümanca yaşamak veya düşünmek’ değildir. ‘Günahtan’ sakınmak hiç değildir. Özünde mesele, Müslüman kalmak veya kalmamak meselesi haline gelmiştir. İşçi olarak gidip te orada kalmayı tercih eden gurbetçilerin yaşamlarının son on beş senesinde zihinleri işgal eden mesele bu olmuştur. Başat sorular: ‘İmanımı bozmadan nasıl korurum? İkinci neslin, Müslüman kalmasını nasıl sağlayabiliriz?’ Bu nedenle “...Denemeler”in en merkezinde olan kavram Müslümanların ‘dini kimlikleri’ olmuştur. Gurbette ‘dini kimliğin’, kültürel ve bireysel kimliğe rağmen, merkezi bir kimliğe dönüşmesi söz konusu. Belki de kaybetme tehlikesi olduğundan. Çocuğunun tehlikede olduğunu gören bir annenin, onu korumak için ‘bağrına basması’ gibi. Denemelerdeki yazılar, kesinlikle bir

Raşit Bal Mana Yayınları

‘çözümler’ ya da ‘talimat’ yazıları değil. İslam hakkında yazılar hiç değil. Yazılar Müslümanların, hem birey olarak ve hem de toplumsal olarak, düşmeleri, kalkmaları ve yüzleştikleri gerçekliğe gösterdikleri tepkileri konu edinmektedir. Yazıların maksadı, yaşanan ve tecrübe edinilen gerilimleri ortaya çıkartmak, onların bir fotoğrafını çıkartmaktır.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 247 -Şubat/Februari 2019

ons pagina

38 bizim sayfa

Tebrik Taziye Şifa dileği

Şifa dileği... SIPOR Müdürü Sevgili Cihan Gerdan’ın eşi Sevgi Gerdan’ ın ciddi bir rahatsızlık nedeniyle hastanede müşahede altına alındığını ve bir ameliyat geçirdiğini duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyor, dualarınızı bekliyoruz... - Taziye... Rotterdam Ayasofya Camii önceki başkanı Hakkı Özkan’ın muhterem babası Ekrem Özkan’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli aileye sabır ve başsağlığı diliyoruz. - Taziye... Rotterdam Versaam Derneği cemaatinden Zeki Yılmaz ebediyete irtihal etmiştir. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Den Haag Mescid-i Aksa Camii cemaatinden Sıvaslı Abdullah Metin’in vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli aileye sabır ve başsağlığı diliyoruz. - Taziye... Okurlarımızdan Sevgili Cemal Şimşek’in kıymetli eniştesinin ebediyete irtihalini teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan Oss cemaatinden Ayhan, Muhammed ve Erhan Korkmaz’ın Babası Osman Korkmaz’ın ebediyete irtihalini teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz

-Taziye...

-Tebrik...

Kuzey Hollanda Millî Görüş Federasyonu Başkanı Sevgili Oktay Dalmaz’ın kıymetli kayınvalidesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, acısını yürekten paylaştığımız kederli ailesi ve sevenlerine sabır ve başsağlığı dileriz. Mekânı cennet olsun.

- Şifa dileği... ALTIN KADAYIF MURAT ERÇARIKÇI, BEYİN KANAMASI GEÇİRDİ Hollanda’da kendine özgü yaptığı Erzurum Kadayıf Dolması ile tanınan Murat Erçarıkçı (50) beyin kanaması geçirerek hastanede müşahede altına alındığını ve bir ameliyat geçirdiğini duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyor, dualarınızı bekliyoruz.

Hoş geldin Hafsa! Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Sevgili Mehmet Erdoğan’ın mahdumu Emin ve gelinkızı Fatma Erdoğan’ın 25 Şubat Ocak 2019 tarihinde Hafsa adını verdikleri bir bebeleri dünyaya geldi. Genç çifti ve üçüncü kez dedelik makamına oturan Mehmet Erdoğan’ı tebrik ediyor, minik Hafsa’ya sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyo ruz.

- Tebrik.. Hoş geldiniz Yusuf Eymen! Kuzey Hollanda Bölge Başkanı Oktay Dalmaz ve Bölge İrşad Başkanı Ali Kartal’ın 6 Şubat 2019 tarihinde Yusuf Eymen adında bir Torunları dünyaya gelmiştir. Anne ve Babasını tebrik ediyor, minik yavrumuza bir ömür boyu, mutluluk ve sağlık diliyoruz.

- Tebrik.. . Hoş geldiniz Yeliz! Gökmen ve Fadime Bekar çiftinin 25 Şubat 2019 tarihinde Yeliz adında bir bebeleri dünyaya geldir. Genç çifti tebrik ediyor, minik Yeliz’e sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz.

- Tebrik.. HTİKDF Başkanı Ömer Altay ve Kızılırmak ailelerinin kıymetli evlatları Semih ve Gülhanım’ın nikâh akitlerini gerçekleştirildi.Gülhanım ve Semih’i tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Tebrik.. Okurlarımızdan ve HDV Genel Koordinatörü Sevgili Cevdet ve Emine Keskin çiftinin kerimesi Esmanur ile Alaattin ve Hanife Öztürk’ün mahdumu Ali Osman ile 26 Ocak 2019 tarihinde dünya evine girdiler. Esmanur ve Ali Osman’ı tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

- Taziye... Okurlarımızdan Veenendaal egitim Başkanı Murat Ürün’ün kıymetli validesinin ebediyete irtihalini teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Hollanda Türk Federasyon Genel idare Kurulu Üyesi Sevgili İskender Gürışık’ın kıymetli validesinin ebediyete irtihalini teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz - Şifa dileği... Okurlarımızdan ve Eindhoven Altınbaşak Süpermarket sahibi Sevgili Erdal Uygun’un rahatsızlığı nedeniyle hastanede müşahede altına alındığını ve bir ameliyat geçirdiğini duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyor, dualarınızı bekliyoruz.

Colofon Doğuş is een maandelijks informatieblad in het Turks en af en toe Nederlands o.a. kunst, cultuur, politiek, educatie, wetenschap, literatuur en filosofie. Uitgever/Sahibi Stichting Dogus/Doğuş Vakfı Hoofdredacteur/Yayın Yönetmeni Adnan Şahin Eindredacteur/Yazı İşleri Müdürü Oğuzhan Kılıç Art Directeurs/Görsel Düzenleme Ali Alemdar Advertenties/İlan- Reklam Servisi dogus@dogus.nl Afdeling Nieuws en Tips/Haber Dairesi M. Şahin Abonnement / Abone Servisi dogus@dogus.nl Yayın Kurulu/ Redactie Raad Adnan Şahin, Ergün Madak, Mehmet Şükrü Oflaz, Zeynel Abidin, Ercan Kuzu, Sezer Değmez, Recep Soysal, Havva Koç. Oplage/Tiraj 8.000 Verspreiding/Dağıtım Alanı Landelijk/Hollanda Geneli Adres Strevelsweg 700 unit 413, 3083 AS Rotterdam Tel. (010) 471 68 47 e-mail dogus@dogus.nl - website www.dogus.nl Met dank aan InterAjans.nl, SONHABER.nl, M.Ali Topcu, AA Verzonden artikelen vallen niet onder de redactionele verantwoordelijkheid. Alle auteursrechten van deze uitgave worden uitdrukkelijk voorbehouden. Druk/Baskı Rodi

Koenendelseweg 1 5222 BG ‘s-Hertogenbosch Tel.: +31(0)73 6220025 www.sws-simtronic. com info@sws-simtronic.com

Abone


doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 247 -Şubat/Februari 2019

Bulmaca

Hazırlayan: Mücahid Çeçen Soldan sağa: 1- I. Dünya Savaşı sırasında 1915–1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası’nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleri. 2- Akdeniz bölgesinde bir ilimiz * Aslı olmayan şey * Genellikle içine sulu şeyler konulan metal vb.nden yapılmış kap. 3- İtalya’nın Roma şehrinde bulunan, Hristiyanlık dininin Katolik mezhebinin yönetim merkezi olan devlet * Bir bilim ve sanat kolunda ayrı nitelik ve özellikleri bulunan yöntem veya akım, okul * Vilayet. 4- Uranyumun simgesi * Ateş * Tabaka * Fasıla. 5- Bir işaret sıfatı * Besin maddesi * Haber ajansımız * Bir Peygamber * Potasyumun simgesi. 6- Ham maddeleri işlemek, enerji kaynaklarını ayrıştırmak için kullanılan yöntemlerin ve araçların bütünü, işleyim, uran, endüstri * Büyüme, gelişme, çoğalma * Trityum elementinin simgesi. 7- Gelecek * Baryumun simgesi * Borun simgesi * Babanın kız kardeşi. 8Gönül vermiş, meftun * Bir işte yetkili olan, bir işi yapan, erbap * Potasyumun simgesi. 9- Utanma duygusu * Fasıla * Nezir. 10- Fotoğrafta görülen, 1947’de göreve gelen ve 9 Ocak 1951’de görevi başında vefat eden üçüncü Diyanet İşleri Başkanımızın soyadı * Argonun simgesi * (Tersi) bir uzvumuz * Beyaz renk. 11- Argonun simgesi * Radyumun simgesi * Unutma, unutuş * (Tersi) Kamer. 12- Uygulama kolaylığı olan * Güldürü niteliğinde kısa oyun * Valide. 13- Üflemeli bir çalgı * Sonsuzluk, daimilik * Bir komşu ülkemiz. 14- Asmaktan emir * (Tersi) bir alışverişten elde edilen kazanç * Utanma duygusu * Kolay. 15- Alfabemizde on beşinci harf * Uzaklık işaret eder * Eski zamanlardan kalma eser * Bir askeri birlik. Yukarıdan aşağıya: 1- Onbaşıdan üstte, astsubaydan altta olan bir askeri rütbe * Cet, soy * Zekâsı pek gelişmemiş, zekâ yoksunu, alık, ahmak, alık salık. 2- Etrafı su ile çevrili kara parçası * Bir tıraş aleti * Rusya Federasyonu’nda yaşayan Doğu Slav halkı veya bu halkın soyundan olan kimse. 3- 4 Nisan 1949’da 12 ülke tarafından imzalanan Kuzey Atlantik Antlaşması’na dayanarak kurulan ve farklı dönemlerde 17 ülkenin daha katıldığı uluslararası askerî ittifak * İlgili * Hükümdar * Trityumun simgesi. 4- Birden bire, ansızın * Süngü gibi tüfeğin namlusu ucuna takılan veya bel kayışına asılı olarak taşınan bir bıçak türü. 5- Elma, armut vb. meyvelerin kurutulmuşu * Sırt ve kol dayayacak yeri olmayan iskemle * Dolaylı anlatım. 6- Potasyumun simgesi * Beyaz renk * Yüzün göz, kulak ve burun arasındaki bölümü * Potasyumun simgesi * (Tersi) beyaz renk. 7- Işığı yansıtan, varlıkların görüntüsünü veren, cilalı ve sırlı cam, gözgü, mirat * İyodun simgesi * Yabani hayvan barınağı * Aynştaynyumun simgesi * Azotun simgesi. 8- Bir nota * Uzaklık işaret eder * Tanıt ve kanıt göstererek bir şeyin gerçek yönünü ortaya çıkarma, kanıtlama. 9- Bir nesneyi meydana getiren şeylerden her biri, unsur * Askeriye ile ilgili. 10- Su taşıyarak geçimini temin eden kimse * Doğum yaptıran kadın * Eski dilde el * Potasyumun simgesi. 11- Adı sanı belli olmayan * Bir tür pamuk * Argonun simgesi. 12- Vanadyumun simgesi * Alfabemizin on beşinci harfi * Hakikaten, doğru olarak * Bir peygamber adı. 13-Binek hayvanı * Haber ajansımız * Karışık renk * Özbekistan’da bir göl. 14- Şiir yazan kimse * Türk Lirası * Eşinizin annesi. 15- Islanmış olan * Beyaz renk * Hakan * İtriyumun simgesi.

bilmece-bulmaca 39 puzzels - raadsels

Düğün, Nişan, Sünnet Mevlid ve Özel Günler İçin Sipariş Alınır

Ürünlerimiz İslami usüllere göre imal edilir

Lahmacun ustası aranıyor!..

Tanıtım amaçlı olarak yıl boyunca indirimli kampanyamız devam edecektir... Kalmoesstraat 4 - 3193 SH Hoogvliet Tel: 010 840 57 93 - 06 11 83 5220


32

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 247 - Şubat/Februari 2019


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.