Sayi 225

Page 1

nız, z ı r a l i y Üç A andili’n izin çK im M i ra g a m b e r t l u ku ey ü n ve P ü um g ğ o d n... olsu

Türkçe ve Hollandaca aylık enformasyon gazetesi / Maandelijks informatieblad in het Turks en Nederlands

Nisan/April 2017 yıl/jaar 18 sayı/editie 225

e-mail: dogus@dogus.nl www.dogus.nl

da n a l l Ho ini s e ç i m zce ( ! ) i sess ... ı ya p t 4 >> S0

HUZUR BOZANLARA, BİZİ BÖLENLERE

“İZİN VERMEYİN!” BORÇLANMA YOLUYLA EMEKLİLİKTE BİLİNMESİ GEREKENLER

S 03 “HOLLANDA’DA IRKÇILIK YÜZDE 40’LARDA”

S 08

>> İhtiyati Tedbir Kararı nasıl alınır?... >> HASENE’den kampanya: Sofranı ve Gönlünü aç!... >> Şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu dualarla anıldı... >> Peygamber âşıkları ‘Kutlu Doğum’ için buluştular... >> Hollanda Devleti, Türk vatandaşlarıyla neden uğraşıyor...

RODE HOED’DA TÜRKİYE TARTIŞILDI

YILDIZ EĞİTİM MERKEZİ’NDE HEYECAN DORUKTAYDI

S 06

S 07

KISMET KURUYEMİŞ... KURUYEMİŞÇİDEN ÖTE BİR YER

S 10

“TÜRK GENÇLERİNE NEDEN SAHİP ÇIKMIYORSUNUZ?”

S 08

>> S 15

“KRİZİN FATURASI BİZ GÖÇMENLERE ÇIKARILACAK”

S 15

PRIMAZORG, HİZMET KALİTESİNİ ARTTIRIYOR...

S 21


02 yayın odası

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 225 - Nisan/April 2017

redactie

Editörden

adnan@dogus.nl

Adnan Şahin

Seçimlerden arta kalanlar... Değerli okurlarımız, gazetemiz elinize geçtiğinde, Hollanda’da oy verme işlemi tamamlanmış olacak.. Ancak henüz 17 Nisana ulaşmamış olacağımız için, içte ve dışta çalkantılar biraz daha devam edecektir. Kendi aramızda yaptığımız kavga bir yana. Ona sonra değineceğim… Maalesef, ülkeler arası çalkantılar hız kesmeden devam etmekte. Her seferinde ise fatura göçmenlere, yani bizlere kesilmekte. Bir bakıyorsunuz yeni yeni yasaklar ve araştırmalar ihdas ediliyor. Yabancıların İsviçre bankalarındaki paraları, hatta kiralık kasaları araştırılıyor filan… Bu yazıyı yazdığım akşam Hollanda’da, “Türkiye-Hollanda pasaportlu, Türk kökenlilere Hollanda’ya gitmek için ülkeden çıkış izin vermiyor” “Hollanda elçiliği bu kişilerin yanında yer aldı” şeklinde bir haber yayınlandı. Belli ki, tartışmalar devam edecek. Yandı bizim gurbetçi… 50 yıldır ihmal edilen gurbetçiye her iki ülke de “benim vatandaşım” diyor şimdi ve biri kolundan diğeri bacağından çekiyorlar. Bakalım, sonu hayırlı olur inşallah... Ben Hollanda’daki seçimin ve Türkiye’de yapılan referandumun ve bu çerçevede ortaya konan çalışma ve atraksiyonların bize birçok şey öğrettiğini düşünüyorum. Hem Hollanda’da hem de Türkiye’de. Hani şöyle bir şey söylenir: “Bir insanı gerçekten tanımak istiyorsan onunla; ya komşuluk yap ya yolculuk yap ya da alış-veriş yap”. Bunlar gerçekten altın gibi tespitler. Şimdi buna ilaveten “Ya da referandum yap” demek geliyor içimden. Haftalardır referandumla alakalı yapılan propagandalarda, hem iktidar kesiminden hem de muhalefet tarafından öyle şeyler söylendi, söyleniyor ki, doğrusu hayretler içinde kalmamak mümkün değil. Bir tarafı dinleyince “Ya iyi ki, referandum var, yoksa hâlimiz nice olurdu” demekten kendinizi alamazken diğer tarafı da dinleyince, “Eyvah! Bu referandum ülkemizin yüz yıllık birikimini bir gecede yer ile yeksan edecek” vehmine kapılıyorsunuz… “Breh, breh, bu referandum da ne menem bir şeymiş böyle” demekten kendimi alamıyorum. İnsanlar acımasız bir şekilde içlerinde ne kadar, kin, nefret, öfke ve hakaret varsa hepsini harekete geçirerek bir birlerine saldırmaktalar. Bu kutuplaşma maalesef en çok da Facebook ve Twitter ortamlarında bol miktarda yapılırken, cami lokalleri ve kahvehanelerdekiler de boş durmadılar. Yani insanlar birbirlerini çok incittiler. Bir süre sonra karşılaştıkları vakit birbirinin yüzüne bakamayacak kadar ağır ve seviyesiz sözler sarf ederek birbirle-

rini çok kırdılar. Ne geçmişe saygı duyuldu ne de büyüklere hürmet edildi. Birçok haddini bilmez zavallı, kendi gibi düşünmeyenlere her türlü hakaret ve aşağılamayı müstahak gördü. Kalabalıklar içindeki provokatörler çıkışlarına zemin bulmaya çabaladılar. Şahsen “hür” olduğunu sanan bir insan olarak ben çok şaşkınım!.. Bu yazıyı kaleme aldığım 6 Nisan akşamı henüz oy vermeye gitmedim. Cumartesi günü gitmeyi düşünüyorum. Huzursuzum. Oyum elimde ama şimdi zor bir durumla karşı karşıyayım. “Hayat-memat” meselesi yani! Şimdi “Evet” desem birileri tarafından denize dökülme riskiyle karşı karşıyayım. Ya da “Hayır” dersem bu kez de en azgın terör saflarında buluvereceğim kendimi. Ya hu! yok mu bunun ortası.. Neden insanlara hem gönül rızası sorulur hem de bu kadar ağır şeylerle itham edilir. Düşünüyorum… “Ya benim ‘hayır’ım” veya ‘evet’im” sizin zannettiğiniz cinsten değil” desem kim anlar?.. Sanıyorum ben demokratik hakkımı kullanarak “üçüncü” bir seçeneği tercih edeceğim. Bu her iki cepheye de bir protesto niteliğinde olacak… “Boşveeer!”, deyip “Boş vereceğim”. Hocaya sormuşlar, “Kıyamet ne zaman kopacak?” diye. Hoca önce karşısındakini şöyle baştan aşağı bir süzmüş ve sonra da cevabı yapıştırmış. “Karım öldüğü vakit küçük, ben öldüğüm vakit ise büyük kıyamet kopacak” demiş. Ne de güzel demiş. Biraz konuyla alakasız gibi durdu ama var. “Kıyameti soruyorsun da hazırlığın var mı?” gibi. Yani kişi olarak durumumuz nedir? Şöyle düşünmeye çalışalım: “Acaba ben şuurlu kâmil, bilgili, verimli, üretken, ne yaptığını ve nereye gittiğini bilen ülkesine faydalı olan birimiyim? Ben ülkemi seven onun hayrına çalışan onu yönetecek olan kişiyi, ince eleyip sık dokuyarak, özenle seçen biri miyim? Yoksa ben tam anlamıyla gerçekten futbol takımı tutar gibi bir parti veyahut cemaat tutup, bir yerde, bir şekilde aidiyet kazanmaya çalışan zavallı biri miyim?” diyerek bir muhasebe yapmak lazım. Oluşturduğumuz gücü kim, niçin kullanacak bunun hesabını iyi yapmak lazım. Derler ki, uyanık mühendisler bir silah yapıp piyasaya sürmeden evvel, önce o silahın düşmanın eline geçtiği vakit nasıl imha edilebileceğinin formülünü yapıp bir köşeye koyarlarmış. Biz bunu yapmadığımız için ülke olarak çok ağır faturalar ödedik ve hâlâ da ödüyoruz. Kendi ellerimizle, “El bebek, gül bebek” diyerek yetiştirdiğimiz ve hiç farkına varmadan azmanlaşan ve 15 Temmuz’da bizi yemeye başlayan bir “Dev’i” ağır bedeller ödeyerek kontrol etmeye çalışıyoruz. Unutmamamız gereken şey şu: Biz yıllar sonra kimin, nasıl ve ne niyetle gelip “ortada duran silahı” kavrayarak ne yapacağını bilemeyişimizdir. Ne demişler, insan kavun değil ki koklayıp da bir yargıya varabilesin. Çözüm, şuurlu ve donanımlı nesiller yetiştirmekten geçmektedir, vesselam... Allah’a emanet olunuz!..

Haklarımız

Fatma Feyza Akın: "Emeklilik sürecinde ilk aşamadan itibaren hukuki çerçevede kalınması önem arz etmektedir."

Borçlanma Yoluyla Türkiye’den Emeklilik Konusunda Bilinmesi Gerekenler T.C. Rotterdam Başkonsolosluğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi Fatma Feyza Akın, 3201 sayılı Kanun kapsamında Türkiye’den emekli olmak isteyen vatandaşlarımızın bilmesi ve dikkat etmesi gereken bazı hususlara açıklık getirerek vatandaşlarımızla şu bilgileri paylaştı…

V

atandaşlarımızın bilmesi gereken en önemli hususlardan biri, herkes için tek bir emeklilik modeli, yani emeklilik yaşı ve borçlanma miktarı (ödenmesi gereken prim günü sayısı) bulunmamasıdır. Türkiye’den emekliliğe hak kazanma koşulları vatandaşlarımızın cinsiyeti, doğum tarihi, sigortalılık başlangıç tarihi, yurtdışında ve/ veya Türkiye’deki toplam çalışma süreleri ve varsa Türkiye’deki çalışmaları bakımından tabi oldukları statülerine göre (Bağ-Kur, SSK yahut Emekli Sandığı) değişiklik gösterebilmektedir. Türkiye’de hiç, yahut yeterli çalışma süresi bulunmayan erkek vatandaşlarımız yurtdışında geçen fiili hizmet sürelerine tekabül eden prim miktarını, kadın vatandaşlarımız ise (varsa) hizmet ve ikamet sürelerini borçlanmak suretiyle Türkiye’de sosyal güvenceye sahip olabilmektedirler. Kadın ve erkek vatandaşlarımızın emeklilik koşulları bakımından bilinmesi gereken en önemli fark ise erkek vatandaşlarımızın yaş ve sigorta başlangıç tarihine göre değişen sürelerde yurtdışında çalışma sürelerinin bulunmasının zorunlu olmasıdır. Yurtdışında geçen ikamet sürelerinin borçlandırılması hali hazırda yalnızca kadın vatandaşlarımıza tanınmış bir haktır. Bu noktada, elbette vatandaşlarımızın sorumlusu olmadığı fakat mağduru oldukları bilgi kirliliğine dikkat çekmek isterim. Emekliliğe ilişkin bilgi almak isteyen vatandaşlarımızın, başvuru süreci, ilgili mevzuat ve diğer bazı Avrupa ülkeleri için geçerli olabilen ve fakat Hollanda özelinde geçerli sayılmayan uygulamalara ilişkin olarak üçüncü taraflarca yanlış bilgilendirildiklerini üzülerek görmekteyiz.

Türkiye’den emekliliğin koşulları ve sosyal haklar bakımından Hollanda ve Türkiye’de doğuracağı sonuçlar hakkında en sağlıklı bilgi Müşavirliğimiz ve Ataşeliklerimiz tarafından vatandaşlarımıza sağlanmaktadır. Vatandaşlarımız emekliliğe ilişkin sağlıklı bilgiye Lahey’de bulunan Müşavirliğimiz ile Rotterdam ve Deventer’de faaliyet gösteren Ataşeliklerimize başvurarak ulaşmalıdırlar. Müşavirliğimiz ve Ataşeliklerimizde vatandaşlarımıza kendi durumları göz önünde bulundurulmak suretiyle Türkiye’den emeklilik haklarına ilişkin koşullar anlatılmakta ve Türkiye’deki ilgili Sosyal Güvenlik İl Müdürlüklerine başvurularını yaparken ibraz edecekleri “Ayrıştırılmış Hizmet Belgesi” ve “İkamet Belgesi” adlarına düzenlenmektedir. Söz konusu belgeler olmadan vatandaşlarımızın Türkiye’de tam bir başvuru yapmaları mümkün olmamaktadır. Vatandaşlarımız bu belgeleri ancak Müşavirliğimiz ve Ataşeliklerimizden ve ücretsiz olarak temin edebilmektedirler. Ayrıştırılmış Hizmet Belgesi düzenletmek isteyen vatandaşlarımızın Müşavirlik ve Ataşeliklerimize Hollanda’da geçen çalışma sürelerini gün/ay/yıl olarak net bir şekilde gösteren belgeler ibraz etmeleri gerekmektedir. Ellerinde geçmiş yıllardaki çalışma sürelerine ilişkin belgeleri bulunmayan vatandaşlarımızın Hollanda İşçi Sigortaları Kurumundan (UWV) temin edecekleri TH 205 sayılı formüler, elde ispatlayıcı belgeleri bulunmayan çalışma süreleri de dahil olmak üzere zorunlu sigorta primlerinin kesildiği tüm süreleri gösteren net bir belgedir. Vatandaşlarımızın TH 205 sayılı formüleri 2016 yılı Mart ayı itibariyle bireysel başvuru yoluyla UWV’den temin edemediklerini biliyoruz. Vatandaşlarımızın söz konusu belgeyi

SGK aracılığıyla talep edebilecekleri dilekçe örnekleri de yine Müşavirliğimiz ve Ataşeliğimizde ispatlayıcı belgesi bulunmayan vatandaşlarımızla paylaşılmakta, vatandaşlarımızın belgeyi eksiksiz bir biçimde doldurmalarına yardımcı olunmakta ve belge temini sürecinde izleyecekleri yol izah edilmektedir. Emeklilik başvuru ve maaş bağlanması sürecinde vatandaşlarımızın dikkat etmeleri gereken bir başka husus ise tam ve doğru beyanda bulunulmasıdır. Türkiye’den emeklilik hakkını kazanıp maaş bağlanma aşamasına gelen vatandaşlarımızın hâlihazırda Hollanda’da çalışmıyor ve ikamete dayalı herhangi bir sosyal yardım ya da ödenek almıyor olmaları gerekmektedir.(%80 ve üzeri işgöremezlik oranındaki maluliyet aylığı ve yaşlılık aylığı-AOW alıyor olmak Türkiye’den maaş bağlanması önünde engel teşkil etmemektedir) Her iki aşamada vatandaşlarımızın imzaladıkları taahhüt belgeleri bu anlamda önemlidir. İmzalanan belgelerde verilen taahhütlerin gerçeğe uygun olması ve vatandaşlarımızın hem Türkiye’ye hem de Hollanda’ya karşı yükümlülüklerini yerine getirmeleri gerekmektedir. Emeklilik sürecinde ilk aşamadan itibaren hukuki çerçevede kalınması önem arz etmektedir.

Son olarak, gerek emekliliğe ilişkin bilgi almak isteyen, gerekse Hizmet ve İkamet Belgesi düzenletmek isteyen ve Rotterdam Başkonsolosluğu görev bölgesinde ikamet eden vatandaşlarımızın Ataşeliğimize 010 414 40 52 numaralı telefonu arayarak ulaşabileceklerini ve başvuru esnasında Ataşeliğimize ibraz edilmesi gereken belgeler hakkında ayrıntılı bilgi alabileceklerini hatırlatmak isterim. Vatandaşlarımıza içten selam ve saygılarımla… Haber Merkezi

«


hukuk 03 juridisch

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 225 - Nisan/April 2017

Av. İsmet Özkara:

“Hollanda makamları, T.C. Kimlik Numarası isteyip verilmediği taktirde ek ödeneği kesmektedir”

Hollanda devleti Türk vatandaşları ile neden uğraşıyor?

S

on günlerde medyada genellikle Türk vatandaşları hakkında birçok kez haber yapıldı. Bu ayki yazımızda özellikle Türk vatandaşlarının yaşadıkları hukuki sorunları dile getirmek istiyorum. Mal varlığı araştırması... Son dönemde SVB kuruluşu genellikle emeklilik için ek ödenek alan Türk vatandaşlarının mal varlığı araştırması son hızıyla devam etmektedir. Son dönemde hatta Hollanda’daki makamlar T.C. Kimlik Numarası isteyip verilmediği taktirde ek ödeneği kesmektedir. Bu

konu hakkındaki yasal süreç devam etmektedir. İşyerlerine ceza yağmuru... Daha önceki yazılarımızda ticari oturum başvurusundan bahsetmiştik. IND Ticari oturum başvurusu yapan Türk vatandaşlarından, finansal belgeler istemektedir. Kısacası işyerini ekonomiye katkı sağladığını kanıtlaması gerekmektedir. Öte yandan saçma bir şekilde çalışma izni vermemektedir. Daha sonra bu işyerlerine baskın yapıp bakanlık tarafından ceza kesilmektedir.

Evlilik... IND ye bir Türk vatandaşı yabancı uyruklu bir eş ile oturum başvuru yaptığı taktirde, IND tarafından hemen şüpheli kişi olarak görünmektedir ve eşler ilişki hakkında çapraz sorguyu tutulmaktadırlar. Bu sorgu süresi yaklaşık 8 saat sürmektedir.Bu yaşanan sorunları genellikle Turk vatandaşlarının yaşaması düşündürücü. Bu konular hakkındaki yargı süreci devam etmektedir. Haber Merkezi

«

Soru ve sorunlarınız için: www.hukukburosu.nl

« «

Türkiye’deki avukatları sizlerle buluşturuyoruz...

Avukatlık işleriniz için artık Türkiye’ye gitmeye gerek kalmadı... Türkiye’deki avukatlarınız artık Hollanda’da size hizmet verecek...

Tel: 010-215 13 11 - www.hukukburosu.nl

Hollanda’da İhtiyati Tedbir Kararı İtiraz Hollanda’da alacaklının borçlunun malvarlığına ihtiyati tedbir koydurması, uygulamada sık görülmektedir. Peki, ihtiyati tedbir nasıl konulur ve ihtiyati tedbir konulan mal nasıl haczedilir? Mahkemenin ihtiyati tedbir kararı vermesiyle, karara istinaden borçlunun mal varlığı değerlerine el konulur. Bir başka deyişle, mahkemenin verdiği yetki ile borçlunun banka hesaplarına, taşınır eşyalarına ve diğer mal varlığına (mesela taşınmaz mallarına) müdahale etme imkânı doğar.

El koymayı gerçekleştirecek olan, icra memurudur (gerechtsdeurwaarder). İcra memuru bunu taşınır eşyalara fiilen el koyarak, varsa banka hesaplarını bloke ederek, yani borçlunun mal varlığını elden çıkarmasını imkansız hale getirerek gerçekleştirir. İhtiyati tedbire neden başvurulur? Alacaklının alacağının, güvence altına alınması için önlem amaçlıdır. Bu sayede, borçlunun mallarını satması, kaybetmesi, takibini zorlaştırması (örneğin mallarının birden çok defa el değiştirmesi) engellenmiş olur; alacaklının eline bir koz verdiği için, bir anlamda borçluyu ödemeye zorlar. Mahkemeden ihtiyati tedbir talebinde bulunulması, davalıya baskı uygulamak için tercih edilir. Bankadaki parasına, şirketteki hisselerine ve diğer malvarlığı değerlerine tedbir konulan ve normalde yapabildiği işlemleri tedbir yüzünden gerçekleştiremeyen borçlu, tedbiri bir an önce kaldırmak için borcunu ödemek üzere harekete geçer. İhtiyati tedbir için aranan şartlar... İhtiyati tedbir, ancak mahkeme kararı ile mümkündür. İhtiyati tedbir talebinde bulunmak için dilekçe ile mahkemeye başvurmak gerekmektedir. Bu dilekçe sadece bir avukat tarafından verilebilir. Tedbir talep edilen dilekçede, ted-

bir kararı verilmesini gerektiren durumlar açıklanır ve borçlunun hangi mal varlığı değerleri üzerine tedbir konulacağı belirtilir. Hakim bu incelemesi esnasında davalıyı dinlemez, amaç davalının haberi olmadan alacaklının alacağını güvence altına almaktır. Hâkim, dilekçedeki açıklamalarla sınırlı bir inceleme yaptıktan sonra ihtiyati tedbir talebini kabul veya reddeder. Talep kabul edilirse, tedbir konulacak malvarlığı miktarı da kararda gösterilir. (Tedbir konulması istenen malvarlığı miktarı da, bu nedenle dilekçede gösterilmelidir.) İhtiyati tedbir talebinde aranan bir diğer şart süre şartıdır. Buna göre, ihtiyati tedbir kararını veren hakim, uyuşmazlığa ilişkin esas davayı açması için davacıya bir süre öngörür. Bu süre genellikle iki veya dört haftadır. Hakimin belirlediği süre içerisinde esas davanın ihtiyati tedbir kararını alan alacaklı tarafından açılması gerekir, aksi takdirde ihtiyati tedbir kendiliğinden kalkar. İhtiyati tedbir kararının ortadan kalkması... İhtiyati tedbir, takip eden dava sürecinin başlatılmaması durumunda ortadan kalktığı gibi, dava açıldıktan sonra borclu tedbir kararının kaldırılmasını acil mahkemede dava açarak isteyebilir. Hâkimin tedbir kararını kaldırması da mümkündür. İhtiyati tedbir konusunu oluşturan esas uyuşmazlığın dayanaksız olduğunu veya tedbirin ihtiyaca cevap vermeyen nitelikte olduğunu tespit eden mahkeme tedbiri kaldırabilir.

Kemal Tosun Borçlu, tedbir kararının şartlarının oluşmadığını, örneğin mal kaçırmasının beklenmediğini veya zaten sigortası olduğunu ispatlayabilir. Teminatın, kanunda gösterilen usule uygun olmadığı durumlarda da kaldırılması istenebilir. Son olarak, borçlu garanti göstererek tedbirin kaldırılmasını talep edebilir. Garanti gösterme... İhtiyati tedbirin kaldırılması için banka garantisi gösterilmesi, rehin veya ipotek verilmesi mümkündür. Bu şekilde garanti gösterilirken esas tercih edilen, banka garantisidir. Malvarlığının bir kısmı üzerine ihtiyati tedbir konulan, dolayısıyla malları üzerinde dilediği gibi tasarruf edemeyen borçlunun, tedbirin kaldırılması için banka garantisi vermesine Kanun koyucu izin vermiştir. Malvarlığına haksız yere tedbir konulduğunu düşünen borçlu, tedbirin kaldırılmasını talep edebilir; eğer davayı kazanmış, dava süresince uygulanmış olan tedbirin haksız olduğu ortaya çıkmışsa, bu durumda tedbirin devam ettiği süre boyunca uğradığı zararı tazminat davası açarak talep edebilir.

Köse Hukuk Bürosu Law Office hakkında... Köse Hukuk bürosu/Law Office 2001 yılından itibaren Rotterdam’da faaliyet göstermektedir. Hâlen Hollanda’nın en büyük Türk Hukuk Bürosu olarak deneyimli ve uzmanlaşmış avukatlarıyla Türk vatandaşlarımızın hem bireysel hem ticari davalarında önemli ve ses getiren hukuk mücadele ve başarılarına imza atmıştır. Özellikle (uluslararası) sözleşme hukukuna odaklanarak, Ankara Antlaşması, AB Hukuku, AB-Türkiye Ortaklık Hukuku, Uluslararası Hukuk ve Ticaret Hukuku alanlarda uzmanlaşmıştır.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 225 - Nisan/April 2017

04 haber nieuws

Genç Gözüyle

talhayildiz_@hotmail.com

Talha Yıldız

DENK Partisi ve Türklerin geleceği 15 Mart 2017 tarihinde Hollanda son on yılların en gerilimli ve en heyecanlı parlamento seçimini geride bıraktı. Bu seçim birçok kesim tarafından önemli olarak kabul edilmiş olacak ki, seçimlere katılım Hollanda standartlarına göre çok yüksekti. Seçimlerde başarılı olan partilerden birisi de DENK partisiydi. Kurulduğu günden bu yana, DENK Partisinin, yabancı kökenliler arasında büyük bir ilgi ve sevgiye mazhar olduğu bilinen bir gerçektir. İlk başlarda “Türk partisi” izlenimine sahip olan DENK, daha sonra dinî köken olarak Müslümanların, etnik köken olarak ise Türklerin ağırlıklı olduğu bir partiye dönüştüğünü söyleyebiliriz. Medya ve siyasi partiler, yabancı kökenli bir partinin kutuplaşmaya yol açtığı eleştirisine karşılık DENK yöneticileri, partinin Hollanda’da yaşayan bütün topluma hitap ettiğini söylemektedir. Ancak son seçimde DENK’in oy aldığı şehirler ve semtlere baktığımız zaman, bu partinin yabancı kökenliler tarafından desteklendiğini görmekteyiz. Peki DENK partisinin yabancı kökenliler partisi olarak anılması olumsuz bir durum mudur? Bu soruya “evet” veya “hayır” cevabı vermeden önce, partinin çoğunluğunu oluşturan Türklerin Hollanda’daki konumunu dikkate almamız gerektiğini düşünüyorum. Hollanda’daki Türklerin genel olarak kendi içine kapalı bir toplum olduğu herkesin malumu. Bu ülkede Türkler, kendi cami, dernek, gazete ve STK’larıyla belki de Hollanda’da en iyi örgütlenmiş gruplardan birisidir. Bugüne kadar Türk toplumu, siyasi alanda kendi sesini duyurmak için parti kurmak yerine farklı partilerden aday gösterilen Türkleri desteklemekle iktifa etti. Türkler seçtikleri milletvekillerinden en büyük isteği ise, Türk toplumunun sorunlarını dile getirmekten ibaret olduğunu herhâlde söyleyebiliriz. Bu çerçevede DENK partisinin fiiliyatta kendini bir nevi izole etmiş bir toplumu, siyasi arenada tek çatı altında toplamayı başardığını söyleyebiliriz. Bir başka ifadeyle, DENK fiiliyattaki gerçeği siyasi alana taşımış oldu. DENK partisinin yabancı kökenliler partisi olarak anılmasının olumlu veya olumsuz olduğu sorusuna geri dönecek olursak, Hollanda siyasetinin toplumda yer alan küçük grupları temsil eden siyasi partilere yabancı olmadığının altını çizmemiz gerekir. Bu meyanda SGP örneğini verebiliriz. SGP belirli Hıristiyan anlayışını temsil eden bir parti olarak, her

Sessiz(!) seçim... Hollanda Temsilciler Meclisi üyeleri, yemin ederek görevlerine başladılar...

seçimde kendini destekleyen bir tabana sahiptir. Bu bağlamda SGP devleti yönetmeye talip olmaktan ziyade, kendi tabanının haklarını korumayı kendine şiar edinmiştir. Ancak burada DENK ile SGP arasında büyük farklılıklar olduğunu da unutmamamız gerekir. Zira SGP Hollanda kültür ve siyaset geleneği içerisinde ortaya çıkmış bir partidir ve aynı zamanda kurulu düzen içerisinde kendisini kabul ettirmeyi başarmıştır. Buna karşılık yabancı kökenliler, yaklaşık 60 yıl önce bu topraklara gelmiş ve bu ülkedeki pozisyonu hâlâ netleştirilmemiştir. Kanaatimce DENK partisinin büyüyerek yoluna devam etmesi büyük ölçüde partinin büyük çoğunluğunu oluşturan Türklere bağlıdır. Eğer Türkler ırkçılık ve eşitlik gibi konularda diğer yabancı kökenliler ile çözüm üretmek istiyorsa, o takdirde DENK partisinin birçok kesimin desteğini arkasına alabileceğini düşünüyorum. Bu bağlamda vekil ve seçmen arasında diyalektik bir ilişkinin olduğunu unutmamamız gerekir. Bazen seçmen vekilini yönlendirir, bazen de tersi olur. Şayet Türk toplumu Hollanda’da olup bitenlere kulak asmayıp, Türkiye’de olup bitenlerle ilgilenmeye devam edecekse, o zaman DENK partisi bir Türk partisine dönüşür ve güç kaybeder. Veya DENK partisi Hollanda’ya daha çok vurgu yapan bir parti olursa, Türk seçmenini kaybedebilir. Benim kanaatime göre Türkler Hollanda’daki gelecekleri hakkında bir karar verme aşamasına gelmiştir. Bu kararı verecek olanlar da, bu ülkede yetişmiş ve Hollanda’yı gerçekten bilen gençlerin olduğunu düşünüyorum. Böyle bir nesil henüz yetişmediğine göre, geleceğimize yön verecek bir neslin yetişmesine hepimizin katkı sunması gerektiği inancını taşıyorum Yazımı bu ülkedeki durumumuzu anlatan bir dörtlük ile bitirmek istiyorum: “Ne içindeyim zamanın/ Ne de büsbütün dışında/Yekpâre geniş bir ânın/Parçalanmaz akışında” (Ahmet Hamdi Tanpınar).

“DENK partisinin yabancı kökenliler partisi olarak anılmasına geri dönecek olursak, Hollanda siyasetinin toplumda yer alan küçük grupları temsil eden siyasi partilere yabancı olmadığının altını çizmemiz gerekir. Bu meyanda SGP örneğini vere biliriz. SGP belirli Hıristiyan anlayışını temsil eden bir parti olarak, belli bir tabanın sesi olmuştur”

Huzurlu bir toplum inşası dileği ile...

15 Mart 2017 seçimlerinin ardından ilk defa toplanan milletvekilleri, Temsilciler Meclisi’nde, yemin ederek resmen göreve başladılar. Vekiller, iki farklı yemin töreni ile ayağa kalkarak yemin ettiler. Bir kısım vekiller “söz veriyorum” derken, bir kısmı da “Allah(God) adına söz veriyorum” diye and içtiler.

H

ollanda Temsilciler Meclisi üye milletvekillerinin belirlendiği 150 vekilden 71 milletvekili Temsilciler Meclisinde göreve başladılar. Hollanda Temsilciler Meclis Başkanı Khadija Arib, Londra’daki saldırıyı kınadı. İngiliz halkı ile dayanışma içinde olduklarını dile getirdi. Hollanda meclisinde 7 Türk kökenli milletvekili Hollanda Temsilciler Meclisi’nde 7 Türk kökenli milletvekili de yemin ederek görevlerine başladı. Türki kökenli milletvekilleri Tunahan Kuzu (Denk), Selçuk Öztürk (Denk) oldu. Türk kökenli ilk defa meclise giren milletvekilleri ise Nevin Özütok (Yeşil Sol), Zihni Özdil (Yeşil Sol), Sadet Karabulut (SP), Cem Laçin (SP) ve Dilan Yeşilgöz (VVD) Hollanda’da 15 Mart seçimi sonrası sandalye dağılımı VVD 33, PVV 20, D66 19, CDA 19, GL 14,

SP 14, PvdA 9, PvdD 5, CU 5, 50+ 4, Denk 3, SGP 3, Forum voor Democratie 2. Partiler 4’lü koalisyonda uzlaşmaya yakın gibiler Diğer taraftan Liberal Parti (VVD), Hıristiyan demokratlar (CDA), Demokrat 66 (D66) ve Yeşil Sol (GL) koalisyon görüşmesi devam ediyor. Başbakan ve Liberal Parti (VVD) Lideri Mark Rutte CDA, D66 ve GL ile yaptıkları ilk koalisyon görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada Groenlinks ile ayrı görüşlere sahip olsalar da haftaya yeni kabine için tekrar bir araya geleceklerini belirtti.

Rutte “Yapaılacak koalisyon görüşmelerinde hassas konular üzerinde durmamak lazım.” ifadesini kullanırken diğer parti liderleri ise uzlaşmaya yakın olduklarını dile getiriyorlar. Haber Merkezi

«

Kendi ülkesinde azınlık olanların yaşadıkları araştırılıyor Hollanda’da Amsterdam’da bulunan Vrije Üniversitesi’nde görevli araştırmacı sosyolog Maurice Crul, kendi ülkesinde göçmenlere karşı azınlık olan yerli vatandaşların yaşadıklarını araştıracak. ERC Advanced Grant tarafından desteklenen projeye 2,5 milyon euro sübvansiyon verildiği öğrenildi. Maurice Crul’un bu sayede Avrupa’nın 6 şehrinde 8 araştırmacı ile kendi ülkesinde azınlık olan vatandaşların yaşadıklarını ele alan bir projeye start verecekleri belirtildi. Crul konuyla ilgili yaptığı açıklamada, sürekli yabancı kökenli vatandaşların gündeme getirildiğini

ve entegrasyonun iki taraflı olması gerektiğini savunarak, ‘kör nokta’ diye hitap ettiği yerli vatandaşların bugüne kadar araştırılmamasını büyük bir eksik olarak değerlendirdi. Rotterdam kentini örnek gösteren Crul, “Bu şehirde bazı mahalle ve semtlerde yabancı kökenli vatandaşların sayısının yerlilere göre daha fazla olmasına karşın, Rotterdamlıların yaklaşık yüzde 30’u PVV’ye oy vermesi dikkat çekiyor. Amsterdam’da

ise bu partiye çok az sayıda destek veriliyor. Neden başkentte entegrasyon daha başarılı olurken, Rotterdam’da olamıyor. Bunların detaylı bir şekilde ve her iki kesiminde araştırılarak aydınlatılması gerek” dedi. Araştırmacıların Amsterdam, Rotterdam, Anvers, Malmö, Frankfurt ve Viyana kentlerinde yerli vatandaşların yaşadıklarını araştıracakları belirtildi.


nr. 225 - Nisan/April 2017

Kardelen

Çamur at, izi kalsın STK Temsilcileri: “Zeki Baran için yazılanlar,

İnsan...

“Bugün Zeki Baran’ın başına gelenler, yarın bizim de başımıza gelebilir” Tecrübeli politikacılardan, Rotterdam Charlois İlçe Belediye Başkan Yardımcısı PvdA’lı Zeki Baran, hakkında Yeni Akit Gazetesi’nin 18 Mart 2017 tarihli baskısında yer alan asılsız haber üzerine bir basın toplantısı düzenledi.

C

harlois Belediye binasında düzenlenen toplantıya bazı STK temsilcileri, siyasiler, işadamları ve basın mensupları katıldı.

Bu haberin iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da kötüleşmesine hizmet edeceği açıktır. Umarım bu sorumsuz haber benim ve ailem için güvenlik sorununu beraberinde getirmez. Bu haberi yazanı da, yayınlanmasına izin veren müdürünü de kınıyorum” şeklinde konuştu. Daha sonra PvdA Rotterdam Grup Başkanı Leo de Bruijn ve Charlois Belediye Başkanı Ronald Tol, Zeki Baran ile uzun yıllar çalıştıklarını ve kendisinin yanında olduklarını, herhangi bir terör örgütüyle de bağlantısının olmasının mümkün olmadığını belirttiler. Öte yandan yine PvdA’lı siyasiler Emine Bozkurt ve Hamit Karakuş ile bazı STK temsilcileri ise, “Türkiye’de bazı yayın organlarında ‘Vur emri’ FETÖ’cü alçaktan’ gibi iftira dolu manşet atan gazeteleri kınıyoruz. Haberde, Zeki Baran’ın FETÖ ile bağlantısı olduğu, FETÖ’nun seçim çalışmalarında görev aldığı yönünde asılsız haberleri üzüntüyle okuduk. Bugün Zeki Baran’ın başına gelenler yarın bizim de başımıza gelebilir. Zeki Baran’ı asla harcatmayız. Kendisini yıllardır biliyoruz, toplumumuza yaptığı çalışmalara hepimiz şahidiz. Dolayısıyla kendisinin FETÖ’cü olmadığını da çok iyi biliyoruz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hep yanında olacağız.” dediler. Basın mensuplarının sorularını cevaplayan Baran, önce gazete yöneticileri ile görüşülüp sonrasında gelecek olan tavır karşılığında olayı adli mercilere taşıyacağını da sözlerine ekledi. Toplantıya katılamayan çok sayıda STK temsilcisi, işadamı ve siyasiler, Zeki Baran’ı telefonla arayarak, mesajı göndererek destek oldular. Haber Merkezi

I N A B A C C O U N TA N C Y

.

N L

Yeni Akit Gazetesi’nde hakkında yayınlanan haberle ilgili olarak Rotterdam Charlois İlçe Belediye Başkan Yardımcısı PvdA’lı Zeki Baran, “Yeni Akit Gazetesinin 18 Mart 2017 tarihli baskısında yer alan bir haberde hakkımda asılsız, mesnetsiz, tahrik edici ve tehlikeli bir haber yer aldı. Bu sorumsuz haberi esefle karşılıyorum. En şiddetli biçimde kınıyor ve reddediyorum. Bu haberin Rotterdam Belediye Başkanına yönelik karalama kampanyası üzerine inşa edildiği görülüyor. Son zamanda Hollanda ve Türkiye arasındaki politik gerilimin Hollanda Türk Toplumu üzerindeki olumsuz sonuçlarını bu asılsız haberle bir kez daha gördük. Bu kez tesadüfen içinde bulunduğum bir fotoğraf kullanılarak Rotterdam Belediye Başkanı’na yönelik karalama kampanyasına dâhil edildim.

2002 yılından itibaren seçilmiş siyasetçi olarak Hollanda Sosyal Demokrat İşçi Partisi PvdA’da yer alıyorum. İki dönem Rotterdam Anakent Belediyesi üyeliği yanında, Türklerin yoğun yaşadığı bölgelerinde de siyasetçi olarak yönetimlerde görev aldım. Asıl mesleğim, zor durumdaki gençler için sosyal danışmanlıktır. Bu sebeple Rotterdam’da binlerce Türk kökenli insanla tanışma ve kendilerine yardımcı olma şansı yakaladım. Siyasetçi ve kamu yöneticisi olarak 15 yıldır Rotterdamlı Türklerin farklı kesimlerinden gelen taleplerden doğru bulduklarımı gücüm oranında karşılama gayreti ile çalıştım. Türkiye ve Hollanda belediyeleri arasında birçok olumlu gelişmenin öncüsü ya da destekleyicisi oldum. Birçok Hollandalı heyetle Türkiye’ye gittim. Birçok yönetici ile tanıştım. Bahse konu yayınlanan fotoğraf, yine böyle bir toplantı için yıllar önce gittiğimiz Kayseri’de çekilen bir fotoğraftır. Bu haberi yapan şahıs her kimse, Hollanda’daki siyasetten bihaber zavallı biridir. Hollanda’da Belediye Başkanları Kral ataması ile belirlenir.

“Muhasebe, Mali Müşavirlik ve Vergide zirve nokta”

+31 6 21 38 83 57 numan@inabaccountancy.nl

.

İnsan zaafları ile birlikte güçlü yaratılmıştır. Zaaf noktalarını keşfedebilen insan nerede nasıl davranması gerektiğini öğrenerek, onu olumsuz anlamda tetikleyen dış etkenlerden uzak durmayı başarabilmek için gayret gösterecektir. Çünkü zayıf noktalarını kendi keşfedemeyen bazı insanlar, başkalarının onu bu hususlarda uyarmasını önemsemeyerek kıskançlık sebebi sayabilmektedir. O nedenle yaşadığımız her olumsuz olayda, o olaya sebep olan faktörlerde bizim rolümüzün ve tavırlarımızın etkisi üzerinde düşünmeli ve tepkilerimizin zafiyetimizden dolayımı yoksa o anda öyle gerektiği için mi yaptığımızı anlamaya çalışmalıyız. Olumsuz tavırlarımızla yüzleşmekten korkmamalıyız. Hatalarımızla yüzleşmek zayıflık belirtisi değil, aksine güçlü bir kişilik için atılan olumlu bir adımdır. Kur’an’a göre insanın doğuştan getirdiği zaaf noktalarından bazılarını şunlardır; Aceleci olması (el-Enbiyâ, 37), menfaatine çok düşkün olması (el-Hacc, 11), rabbine karşı nankör olması (elÂdiyât, 6-7; el-İsrâ, 67-69), cimri olması (el-Meâric, 19-21), dünya malına düşkün olması (el-Âdiyât, 8) kıskanç ve hasetçi olması (en-Nisâ, 128) örnek olarak zikredilebilir. Rabbimiz, Kur’an’da kulunu hayra ve takvaya yönlendirmek için daha çok onun zaaf noktalarına vurgu yaparak kendini tanımasına fırsat sunmuştur.

• Mali Müşavirlik ve Denetim hizmetleri

• Muhasebe ve Finansal destek hizmetleri

• Vergi Beyannamesi hizmetleri

• Yönetim danışmanlığı

W

gerekli ve önemlidir. Eğer mecburiyet dolayısıyla mekânları seçmek mümkün değilse, o takdirde boş zamanlarımızı değerlendirebileceğimiz ve kimliğimize gerçek anlamda olumlu katkı sunacak ortamlara yönelmeli ve “arada kalmış kimlik” bunalımına zemin oluşturmamalıyız.

• Muhasebe ve Vergi hizmetleri

• Kurumsal finans

Yeminli Mali Müflavir (YMM)

Koningsweg 2-15 3762 EC Soest (NL)

«

İnsan, eşref-i mahlukattır. Yani yaratılmışların en şereflisi. Bulunduğu konumu koruyamayan ve Allah’a isyan eden insan, kıymetli bir makamdan esfele-i safiline (aşağıların aşağısı) düşüverir. Peki paha biçilmez bu değeri insan nasıl korumalıdır? Yaratılış gayesine ters düşen her davranış, bulunduğumuz manevî makamı sarsan bir rüzğar gibidir. Düşmekte kalmakta yaptıklarımız işlerle paralellik arz eder. Kişiliğimizde neşet eden güzel davranış ve ahlâka mukabil olumsuz davranışlarda vardır. İnsan tamamıyla ne mükemmel ne de kötüdür. Kur’an’da insan farklı yönleriyle anlatılarak, farklı insan tiplerinden bahsedilir. İnsan tipinin oluşumuna etki eden iç ve dış faktörler vardır ki, bunlardan bazıları şunlardır: Nefs (Yusuf, 12/18; Maide, 5/30; Yusuf, 12/53; Kaf, 50/16; Kıyame, 75/2; En’am, 6/125) kalb (Bakara, 2/10), mizac (İsra, 17/84), karakter (Kalem, 68/4) fıtrat (Rum, 30/30), şeytan (Nisa, 4/117–121). Dış faktörler olarak da eğitim ve sosyal çevre zikredilebilir. Eğitim seviyemiz, bizim hayata karşı olan bakış açımızı ve olayları tahlil etme kabiliyetimizi geliştiren ve kişiliğimizi etkileyen bir faktördür. Gerçek anlamda okumanın kıymetini bilen bir insan, var olan ilmin büyüklüğünü fark ederek öğrendikçe alçak gönüllü olmayı ve kibirden uzaklaşmayı öğrenir. Sosyal çevremiz ise, bizim kişiliğimizi gerçek anlamda etkileyen faktörlerden biridir. Çünkü küçük yaşta okulla başlayan sosyal hayatımız, isteklerimiz, zevklerimiz ve karakterimiz üzerinde büyük etkiler bırakır. Zaman sonra benimsemediğimiz bir şeyi bile farkında olmadan yaptığımızı muhatabımız bizi uyardığında fark ederiz. O nedenle oluşturacağımız sosyal ağda seçici olmaya dikkat etmeliyiz. Kimliğimizi korumak ve sosyal çevremizi olumlu anlamda oluşturmak için bulunacağımız ortamları seçmek

• Bordro hizmetleri

¸ Akyüz RA (Numan) drs. S.

yunus322@hotmail.com

Reyhan Şeker

iftiradır ve tamamen mesnetsizdir”

W

aktüalite 05 actualiteit

doğuş aylık gazete/maandblad

W

• Risk yönetimi danışmanlığı

• Diğer hizmetler


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 225 - Nisan/April 2017

04 haber 06 nieuws

Fotoğraflarla Hollanda gündemi...

Ejder Köse:

“Ben ve benim gibi birçok Hollandalı Türk, Bakan Kaya gelmese daha iyi olurdu diye düşünüyor. Madem geldi bunu geri çeviremeyiz”

İmam Şâfiî: Aksiyon ve büyük eserlerin sahibi

IGMG İrşad Başkanlığının geleneksel olarak düzenlediği panellerinin 6.’sı yapıldı. Bölge İrşad Başkanlarına, imam-hatip, eğitimci, ilahiyatçı ve üniversite öğrencilerine yönelik düzenlenen panelde Ehl-i sünnet mezhep imamlarından olan İmam Şâfiî ve etkileri “İmam Şâfiî ve Şâfiîlik” adı altında ele alındı.

‘Kırmızı Şapka’da Türkiye Tartışıldı Amsterdam’ın merkezi, Keizerstraat’ta bulunan ünlü tartışma merkezi “Kırmızı Şapka”nın(de Rode Hoed) 2 nisan 2017 pazar günkü tartışma konusu Türkiye idi.

Muradiye Camii’nden özel program

Schiedam’da 30 yılı aşkındır bölge insanına dinî, millî, sosyal ve kültürel hizmet veren Muradiye Camii çocukların tarih bilincini geliştirmek için pek çok özel ve anlamlı etkinliğin altına imza atıyor. Çanakkale Şehitlerini anmak için düzenlenen programda çocuklar şehitleri dualarla andılar.

EUBA Hollanda, EUBA Avrupa’yı buluşturdu

Avrupalı Girişimciler Birliği EUBA Hollanda temsilciliğinin ev sahipliği yaptığı genel istişare toplantısı yoğun bir katılım ve gündemle gerçekleştirildi. EUBA Hollanda Başkanı Hasan Aras’ın selamlama konuşmasıyla başlayan toplantıda, EUBA Avrupa Genel Başkanı Cahit Kerenciler de bir konuşma yaparak, durum değerlendirmesinde bulundu.

Kadir Canatan Hollanda’da temaslarda bulundu

İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Yerel ve Bölgesel Politikalar Araştırma ve Uygulama Merkezi “Hollanda’da İnsan Hakları” çalışması yürütmektedir. Üniversitenin Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Kadir Canatan ve 5 kişilik heyet ‘çalıştay’ için Hollanda’ya geldiler. Bir dizi ziyarette de bulunan heyet, SP Hollanda Merkez binasında partili dostlarıyla da buluştu.

Mescidi Aksa Cami Somali’ye sessiz kalamadı

Dordrecht Mescid-i Aksa Camii’nde cuma namazından sonra Somali’de yaşanan açlık ve yoksulluk için yardım kampanyası yapıldı. Kampanyaya çok sayıda değişik milletlere mensup Müslümanlar katılarak destek oldular. Mazlum ve mağdurların hep yanında olan teşkliat mensupları dualarla da kardeşlerinin yanında oldular...

D

algalı Türkiye (Turbulent Türkije), sloganı ile duyurulan tartışmanın konukları, Türkiye’de ikamet eden ve Hollanda’da birçok gazete adına çalışan Erdal Balcı, gazeteci yazar Betsy Udink, eski Türkiye Enstitüsü (Türkije instutuut) kurucu ve yöneticisi Lily Sprangers, Avukat Ejder Köse ve Sosyalist Parti (SP) milletvekili Sadet Karabulut idi. Tartışmanın moderatörlüğünü Volkskrant yazarı gazeteci Paul Brill yaptı. Program boyunca 15 Temmuz 2016 darbe girişimi fotoğrafları arka planda sürekli döndü. Gazeteci Erdal Balcı’nın Türkiye ile ilgili giriş sunumu ile başlayan tartışmanın ilk konuşmacısı eski bir büyükelçi eşi olan ve 7-8 yıl Türkiye’de bulunmuş olan gazeteci yazar Betsy Udink idi. Udink, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, babasının koyu bir Menderes hayranı olduğundan bahsetti ve Erdoğan’ın da Menderes gibi Türkiye’de İslam’ın hak ettiği güçlü yerde olmasını istediğini belirtti. Millî Türk Talebe Birliği yıllarından itibaren Necmettin Erbakan’ın güvenilir bir destekçisi olduğunu söyledi. Betsy Udink devamla, “Erdoğan, iktidara geldiğinden, askerlerin etkisini kırdığı 2009 yılına kadar kendini Avrupalı, kendisi ile konuşulup anlaşılabilen birisi gibi gösterdi ve Alevilerin de içinde olduğu bütün azınlıklar kendilerini ifade edebilecekler ve söz hakları olacak” dedi. Moderatör Paul Brill’in “Mısır Firavunsuz olmaz diyorlar, Türkiye’nin de bir Sultan’a/ Padişah’a ihtiyacı var mı?” sorusuna Udink, gülerek şöyle cevap verdi: “Sonuçta hepsi padişah çocukları. İlk yıllarda oldukça demokratikti. Sadece Erdoğan’a bakmayalım bugün Fethullah Gülen de taraftarları tarafından yarı tanrı gibi algılanıyor ve eleştirilemez durumda. Ya da PKK lideri Abdullah Öcalan’a bakalım o da taraftarları tarafından tanrı gibi görülüyor ve PKK’sını demir yumruk’la ve kanlı bir şekilde yönetti.” Türkiye uzmanı Lily Sprangers ise Türkiye’nin ABD ve Rusya ile yaşadığı problemlerden bahsetti. ABD’nin Kürtlere (YPG,PKK demek istiyor) yardım ettiğini ve ayağını yere basabilmesi için

yardım etmesi gerektiğini söyledi. Yabancı yatırımcılara bağımlı olan ilk 10’a giren ekonomisini ayakta tutabilmek için dış ülkelere bağımlı olduğunu söyledi. Daha sonra kürsüye çağrılan Avukat Ejder Köse moderatör Paul Brill’in YTB (Yurtdışı Türkler Başkanlığı) hakkında sorusu üzerine YTB danışmanlığı hakkında bilgiler verdi ve YTB danışmanlarının istenildiğinde veya kendiliğinden bazı Türk devlet yetkililerine tavsiyelerde bulunduğunu ifade etti. Köse şunları söyledi: “Ben ve diğer 4 Hollandalı Türk arkadaşımız, tavsiyelerde bulunma yetkisine sahibiz. Hollanda medyasında bildiğiniz gibi bunun çok tartışması yapıldı. Bilhassa Erdoğan’ın uzun kolu gibi şeyler söylendi. Şunu temin edebilirim ki böyle bir şey yok. Yaptığımız şey Hollanda’daki Türklerin Türkiye’deki işleri nasıl kolaylaşır yönünde Türk hükûmetine tavsiyelerde bulunmak. Tavsiyede bulunduğumuz ve kabul edilen iki konu hakkında örnek vereyim. Bunlardan birisi bedelli askerliktir.” Brill’in, “Rotterdam olaylarındaki tutumundan dolayı Aboutaleb’i eleştirdiniz ve bir rapor yazdınız. Geriye bakacak ve Brüksel’deki bıçaklamaları da göz önüne alacak olursak pişman mısınız? sorusuna Köse “Kesinlikle değilim. Ben ve benim gibi birçok Hollandalı Türk, Bakan Kaya gelmese daha iyi olurdu diye düşünüyor. Madem geldi bunu geri çeviremeyiz. Bundan sonra yapılanlar kabul edilir şeyler değil. Güzel bir Hollanda atasözü var ‘iki kişi kavga ediyorsa ikisinin de suçu vardır’. Gelmese idi düşüncesini bir kenara bırakalım. Rotterdam, Deventer konsolosları diplomatlar hepsi haksız bir şekilde göz altında tutuldular.” dedi. Daha sonra Panele çağrılan SP (Sosyalist Parti) milletvekili Sadet Karabulut ise şunları söyledi: “Hollandalı Türkler veya Hollandalı Türklerin bir bölümü neden sürekli Türkiye gündemi ile yatıp kalkıyor diye soracak olursak bunun sebebi entegrasyon politikasının başarısızlığı diyebilirim. Hollanda’nın dış politikası çok yumuşaktı. Kopenhag Kriterleri’ni yerine getirmeyen bir Türkiye ile sığınmacıların bırakılmaması

pazarlığı yapılmamalı idi. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Hollandalı Türkler arasında gerginlikler yaşandı. Bazı Hollandalı Türkler kendilerini tehdit altında hissediyorlar, bunlara üstü kapalı tehditler yapılıyor ve bu kişilerin isimlerinin bulunduğu listeler Türkiye’ye gönderildi.” Karabulut’un Türk politikası yurtdışına export ediliyor sözüne Ejder Köse, onlar export yapmıyor biz import yapıyoruz dedi. Sadet Karabulut devamla, Türkiye’de haksız yere birçok gazetecinin tutuklu bulunduğunu söyledi. Moderatör Paul Brill’in “Hollanda belirgin sınırlar çizmedi dediniz müşahhas örnek verebilir misiniz” sorusuna Karabulut şöyle cevap verdi: “Konsolosluk sürekli bir şeyler organize ediyor. Mesela Gülen’cilerin şikâyet edilebileceği bir hattın açılması. Bir başka örnek Yunus olayı. Ben bunu acı bir olay olarak gördüm. Yunus’un Lezbiyen bir çiftin yanında olmasına Türkiye’den bakın Avrupa Müslümanların değerlerine saygı göstermiyor denildi. korkunç görüntüler gösterildi. Bu Hollanda’yı ilgilendiren bir konu olmasına rağmen.” Konuşmacılardan sonra salonda bulunanlara panelistlere soru sorma imkânı verildi. Katılımcıların ve Panelistlerin memnun kaldığı verimli bir tartışma oldu. Salonda Türkiye tartışılmasına rağmen çok az sayıda Türk’ün bulunması bir eksiklik olarak gözlendi. Haber - Recep Soysal Fotoğraflar: Fatih M. Soysal

«



maandblad/aylık gazete doğuş nr. 225 - Nisan/April 2017

04 tanıtım 08 introductie

Yeşim Candan:

“Ben hem Türkiye’yi hem Hollanda’yı seviyorum. Kendimi zengin hissediyorum, çünkü iki vatanım var ”

Yeşim Candan Başbakan Mark Rutte’ye sordu...

“Hükûmetiniz Türk gençlerine neden sahip çıkmıyor?” Başbakan Mark Rutte ile 15 Mart seçimlerinden birkaç gün önce, Surinam asıllı Humberto Tan’ın hazırlayıp sunduğu, RTL Late Night programında bir araya gelen Halkla İlişkiler Uzmanı ve yazar Yeşim Candan Hollanda-Türkiye krizini değerlendirdi ve Rutte’ye sorular sordu. Televizyon programı hakkında görüşünü aldığımız, Yeşim Candan ile kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.

P

rogramda Rutte’nin Rotterdam’da toplanan Türkleri bir sorun olarak tarif etmesi üzerine Yeeşim Candan “Madem ortada böyle bir sorun var; o zaman neden hükümetimiz Türk gençlerine sahip çıkmıyor?” diye sordu. Rutte ise konudan uzak yanıtlar vermeyi tercih etti. Program sunucusu Humberto Tan’a kriz hakkında konuşan Candan, yaptığı değerlendirmede, “Türkiye -Hollanda ilişkileri 405 yıllık geçmişe dayanan köklü bir ilişkidir. Her evlilikte kriz olur. Bu doğaldır; Türk olmakla, Türkiye’yle gurur duyuyorum, Hollanda da vatanımızdır” dedi. Recep Soysal: “Seçimden bir gün sonra bu program yapıldı bildiğim kadarı ile, programın konusu ne idi ve neler konuşuldu?” Yeşim Candan: “Program seçimler-

den önce pazartesi 13 Mart’ta yapıldı. Türkiye ve Hollanda krizi ve buradaki bizim gençlerimizin protestosuyla ilgili benim fikrimi öğrenmek istediler. Şöyle cevap verdim: Şu anda bir evlilik krizindeyiz. Bizim 405 senelik bir ilişkimiz var. Tabii ki sorunlar olacak ve vardır. Gençlerle ilgili olarak genel konuşmak istemiyorum. Hollanda’da 400.000 Türk yaşıyor ve bu toplam nüfusa oranla küçük bir grup. Lütfen Türkleri genel bir kavrama sokmayın, Türkler çok çalışkandır ve mesela bana bakarsanız ben hem Hollanda’yı, hem Türkiye’yi seviyorum. Bu yönden kendimi zengin hissediyorum, çünkü iki vatanım var. Rutte’de neler gözlemlediniz? Ona şöyle bir soru sordum: ‘Siz de neden Obama gibi olmuyorsunuz’ dedim; Obama hem Latin Amerikalıların, hem İtalyan Amerikalıların başbakanı idi. ‘Siz niye Türk gençleri-

ne sahip çıkmıyorsunuz?’ dedim. Onlar da sizin vatandaşınız. ‘Mark Rutte hepimizin lideri olarak bizim gençlerimize hitap etmeli. Onlarla konuşmalı. Onlara bağlantı kurmalı’ dedim. O geceden sonra yumuşama oldu mu sizce.. Benim hedefim Türklerin imajını en iyi ve en pozitif şekilde göstermek. Türkiye ve Hollanda ilişkilerini sıklaştırmak, iyileştirmek. Bu sıkı ilişki vatandaşlar arasında da geçerli. Şu anda Hollanda medyası beni sürekli arıyor ve fikrimi ve düşüncemi soruyor.

Bu olaylardan Rutte ve Cumhurbaşkanımız kârlı çıktı fakat acıyı bizler çekeceğiz deniyor. Ne dersiniz? Tabi ki bizim imajımız olumsuz etkilendi. Etrafımdaki insanlar bana hep “niye buradaki Türkler kendilerini ‘Türk’ hissediyor ve neden Hollanda’dan nefret ediyorlar:” diye soruyor. Ben de kendimi örnek veriyorum ve şöyle diyorum ‘ben hem Türkiye’ye hem Hollanda’yı seviyorum’ Söyleşi: Recep Sosyal ◄◄

Prof. Dr. Kadir Canatan:

“Hollanda’da ‘ırk’a dayalı ayrımcılık yüzde kırklarda” İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Yerel ve Bölgesel Politikalar Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin inisiyatifi ile ilki “2014 Yılı Hollanda’da İnsan Hakları” başlığı altında 2015 yılında yayınlanan raporunun ikincisi 2015-2016 yıllarını kapsayacak şekilde hazırlanıyor.

B

u raporun hazırlanması için oluşturulan araştırma gurubunda hem Türkiye’den hem de Hollanda’dan şu isimler yer almaktadır. Yrd. Doç. Dr. Ali Emrah BOZBAYINDIR, Prof. Dr. Kadir CANATAN, Doç. Dr. Özcan HIDIR, Drs. Hasan YAR, Drs. Ertuğrul GÖKÇEKUYU ve Drs. Leyla YILDIRIM. Raporun 2017 yazından önce yayınlanması hedefleniyor. Çalışma gurubu raporla alakalı olarak Amsterdam’da bulunan Yunus Emre Enstitüsü binasında bir çalıştay düzenleyerek Hollanda’da bulunan ve sosyal hayatın çeşitli alanlarda faaliyet yürüten, STK, temsilcisinden sendikacıya, işverenden resmî kurum temsilcisine varana dek Türklerin ileri gelenlerinden birçok ismi davet ederek onlarla raporla ilgili olarak görüş alışverişinde bulundu. Çalıştay’ı yöneten İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadir Canatan giriş konuşmasında raporla alakalı olarak Hollanda’nın çeşitli kurumları ile temasa geçtiklerini ancak insan hakları ile yakın ilişkisi olduğu bilinen bazı kurumların bu rapora destek vermekten kaçındıklarını dile getirdi. Canatan bazı kurumlarla görüşmeler yapıldığını ancak son günlerde iki ülke arasında yaşanan olumsuz olaylardan dolayı içeriksel olarak, derin bir görüşmenin yapılamadığını

belirten Canatan, görüşmelerin insan hakları konusunda çalışma yapan daha başka elitlerle devam edeceği belirtti. Çalıştay’da yer alan İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Bulut bir konuşma yaparak şunları kaydetti: “Sebahattin Zaim Üniversitesi bazı konularda öncülük yapma niyeti olan bir üniversitedir. Türkiye’de biz ilk defa üniversite olarak böyle bir çalışmaya öncülük ettik ve arkasından da başka üniversiteler başka ülkeler hakkında benzer çalışmalar yapmaya başladılar. Bu çalışmamızın zaman olarak Hollanda ve Türkiye arsında son yaşananlara denk gelmesi çalışmamıza ayrı bir önem kattı. Bu nedenle son zamanlarda sağduyulu medyadan pek çok telefonlar almaya başladık. Ne olup bittiğini merak edip bizi arayıp soru yöneltiyorlar. Amerika gibi ülkelerde; başka bir ülkede bir olay olduğu vakit o ülkede bulunan bazı otorite üniversiteler konuşur ve o olay hakkında görüş beyan ederler. Burada yani Hollanda’da da mutlaka olmuştur. Türkiye sallandı. Türkiye bu medya döneminin en yoğun olduğu dönemde son yüz yılın en önemli hadiselerinin biri yaşandı yaşadı. Türkiye’de en önde gördüğünüz en seçkin öğrencileri alan üniversitelerden her hangi bir hocanın bu gibi konularda yorumunu

Genel olarak Hollanda’nın ayrımcılık ve insan hakları konusunda sınıfı geçemediği gözlenirken 2017 yazı öncesi çıkacak olan bu raporun tamamını okumanın daha isabetli olacağını söylemek gerekir.

duydunuz mu? Türkiye’de yüzlerce uluslararası ilişkiler hocalarımız var. Çok iyi üniversitelerimiz var güya, bir kaçı dışındakiler meseleye bambaşka bir yönden baktılar. Türkiye büyük ülke olma yolunda ilerlerken büyük ve kılavuz üniversitelerimizin olması gerekmez mi? Var mı böyle bir üniversite?” diye soran Bulut kılavuzluk yapma işinin kendilerine düştüğünü hatırlatarak sitemli konuştu. Türkiye’de dünyaya seslenecek güçlü otorite bir sesin olmadığına dikkat çekerken “40 yıl emek verip yetiştirdiklerimiz de başımıza bomba yağdırdı” diyerek kaybolan yıllara hayıflandı. Yrd. Doç. Dr. Ali Emrah BOZBAYINDIR hazırlanan bu raporun sistematiği hakkında bilgiler verdi. Raporun insan hakları hukuku normlarına en uygun bir şekilde hazırlamasına özen gösterdiklerini belirtti. Canatan son raporda yer alacak olan Hollanda’da vuku bulan çeşitli kategorilerdeki ayrımcılıkları rakamlarla ekrana yansıttı. Bu listede Hollanda’da ırka dayalı yapılan ayrımcılığın yüzde 40’larda olduğunu gösterdi. Yıllara göre sürekli artış trendi gösteren ve aslında çok klasik bir ayrımcılık türü olan bu “ırka” dayalı ayrımcılığın Hollanda’da ürkütücü boyutlara ulaştığına dikkat çekerek Hollan-

da’da ırkçılık ve ayrımcılığın daha çok biyolojik temele dayalı olarak yapıldığının altı çizildi. Rotterdam İslam Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özcan Hıdır bir sunum yaparak “Özgürlük Hakkı ve Güvenlik” üst başlığı altında, özgürlüğün kullanılması hakkı, güvenlik dengesi ihlaller. Güvenlik tedbirleri ve radikal gruplar. (selefiler) Sınırlarda- Havalimanlarında Hollandalı olmayanlara yönelik ekstra güvenlik tedbirleri, kontroller ve benzer konularda tespitlerini dile getirdi. Daha sonra değişik alanlarda bulunan davetliler Hollanda’da yaşanan insan hakları ihlalleri konularında karşılaşılan durumları, yaşanan vakıaları dile getirdiler. Hollanda’da bilhassa siyasi arenada uluorta ve pervasızca ayrımcılığın yapıldığı dile getirildi. Hollanda ve Türkiye arasında yaşanan krizden sonra Türkiye lehine söylenen her sözün, Türkiye’ye ait taşınan ay yıldızlı sembollerin dahi bir ayrımcılık sebebi oluşturduğuna dikkat çekildi. Konuşmacılar yapılan ayrımcılıkların tam olarak kayıt altına alınmadığına vurgu yaptılar. İş müracaatlarında zaten var olan ayrımcılığın daha belirgin hale gelebileceği endişesi dile getirildi. Çatı kuruluşlarının ellerinde somut raporlar olmadığı için ayrımcılıkla mücadelede ve hak ihlalleri mücadelelerinde mesafe alamadıklarının altı çizildi. ◄◄


mesaj 09 message

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 225 - Nisan/April 2017

Ergün Madak

G

Analiz

ergunmadak@hotmail.com

Hollanda’nın Yeni Siyahları: Türkiyeliler

eçenlerde, 2016 yapımı “Hidden Figures” (Gizli Sayılar) filmini izledim. 1960’lı yıllarda NASA’da çalışmaya çalışan 3 zeki Afro-Amerikan (A-A) bayanın yaşadıkları işlenmiş filmde. Ne kadar deha olsanız da, tuvaletleriniz ayrı, otobüste en arkada oturmanız gerekiyor. Kütüphanede bile siyahlar için ayrı bir bölüm ayrılmış, NASA’da ise beraber çalıştığınız iş arkadaşlarınız sizinle aynı termostan kahve içmek bile istemiyorlar. Kurgu değil, yaşanmış olaylar yansıtılmış beyaz perdeye. ABD’de, görsel ayrımcılığın bir çok unsuru tarih olmuş olabilir. Oysa, gizli ayrımcılıkla ilgili üniversitelerin yaptığı deneysel araştırmalar durumun hiç de öyle olmadığını söylüyor. Ama yine de sinemadan örnek verelim: Sizce, A-A bir bayan oyuncuya ilk Oscar ne zaman verildi dersiniz? 18 Haziran 1862’de kölelik kaldırılmasına rağmen, Halle Berry’in Oscar’ı gözyaşları içinde alması ancak 2002 tarihinde mümkün oldu. Ne kadar hazin değil mi? ABD örneğinden yola çıkarak dilerseniz yavaş yavaş Hollanda’nın siyahlarına, yani bize gelelim. Bir önceki seçimlerin günah keçisi Faslılar iken, bu seçimlerinki ise Türkiyeliler oldu. Her iki grubun da ABD’deki A-A’lardan pek bir farkı yok açıkçası. En önemli fark onların, gemilerin depolarında köle olarak getirilip, kırbaç zoruyla çalıştırılması, yabancı işçilerin ise, gönüllü olarak gelip, önce at muayenesini yapar gibi dişleri kontrol edilip, sadece alt iç çamaşırına kadar soyup muayene ettikten sonra en zor şartlarda çalıştırılmış olması. İlkel kölelikten modern köleliğe geçiş. Aradan 50 yıl geçmiş olmasına rağmen peki bugünkü manzara nedir? • Avrupa’yı sırtında taşıyanların başında hâlâ Türkiyeliler, Faslılar ve onların peşinden gelen, daha

ucuza çalışan Polonyalılar var. Onlardan sonra ise şu an harıl harıl dil öğrenmekle meşgul olan Suriyeliler sırada bekliyor. • Potansiyel iş gücü hâlâ yabancılar iken özellikle Hollanda, Fransa, Avusturya ve Almanya’da dışlanan grupların başında yine Türkiyeliler geliyor. • Bu ülkelerde önemli bir yerlere gelebilmeniz için tırnaklarınızla kazımanız ve ekstra marifetli olmanız gerekiyor. Başörtülü olduğunuzda, yaşadıklarınız ise aslında tam bir dram. Başörtülü doktor arkadaşların, bazen ‘temizlikçi bayan’ zannedildiklerini de herhâlde siz de duymuşsunuzdur. • Bir de gizli Müslüman arkadaşlar var… İş ortamında, ‘deşifre olmak’ korkusu yaşadıklarından, bile bile namaz kılmıyorlar. Kendilerine göre geçerli nedenleri olabilir. Fakat burada asıl dikkat çekici kısım, sizi siz yapan kimliğinizi bir kenara bırakmanız olabilir mi? Eğer karşınızdaki, sizi kimliğinizden dolayı dışlayan bir kişiliğe sahip ise, acaba böyle bir ortamda çalışmak ne derece sağlıklıdır?

değil. Batı dışındaki hemen hemen bir çok ülkede yabancıya, misafire ilgi göstermek genel bir ahlâk unsuru iken, Batı toplumlarında yardıma ihtiyacınız olduğu zaman insanların sizi evlerine almaları, yemek vermeleri, ilgi göstermeleri hep bir istisna durumudur. Çünkü iş arkadaşlarımız bile kendileri sık sık itiraf ediyorlar: “BİZ MİSAFİRPERVER DEĞİLİZ...”

Bu tür olaylar karşıma çıkınca hep şu ayeti hatırlarım: Nisa Suresi, 97: “Kendilerine yazık eden kimselere melekler, canlarını alırken: ‘Ne işde idiniz!’ dediler. Bunlar: ‘Biz yeryüzünde çaresizdik’ diye cevap verdiler. Melekler de: ‘Allah’ın yeri geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!’ dediler. İşte onların barınağı cehennemdir; orası ne kötü bir gidiş yeridir.” İnşallah yukarıda tarifini yaptığım arkadaşlar, ayetin bu kapsamına girmiyorlardır ve ben bunu bütün samimiyetimle yürekten diliyorum. • Kendi ülkelerindeki yabancılara ikinci sınıf insan muamelesi yapan Batılılar, tatile gittikleri 2. ve 3. dünya ülkelerinde gördükleri ilgiden ise o kadar çok memnunlar ki! Üstelik bu sadece paranın gücü

Kriz Dilerseniz biraz da Hollanda ile yaşanan son krizden bahsederek düşüncelerimi paylaşayım. Ha bu arada birileri beni hain ilan etmeden, oy tercihimi de baştan söyleyeyim ki sonradan spekülasyon yapılmasın. Gönül rahatlığıyla, hiç bir rezerv dahi koymadan “EVET” oyu kullanacağım. Fakat, düzeltilmesi ve daha kararlı gidebilmek için de izlenimlerimi de paylaşmam gerekir diye düşünüyorum:

Hollanda’dan kısa haberler

Gentle Incasso Bürosu, Amsterdam’da Ofis Açtı Hollanda’nın ilk Türkçe konuşan uluslararası alacak ve borç tahsili ticari ve hukuki mevzuata hakim Türk ve Hollanda firmalarının alacaklarının tahsilatı konusunda etkin çözümler üretmekte ve alacak yönetimi konusunda profesyonel destek ve hizmet veren Gentle Incasso Bürosu, müşterilerinin daha kolay ve hızlı ulaşabilmeleri amacıyla yeni bir ofisle Amsterdam’ın iş merkezlerinden Sloterdijk’te faaliyetlerine devam

edecek. Tahsili geciken veya tahsil edilememiş Hollanda içi ve yurtdışı alacaklarında Zaandam kentinde hizmet veren Hollanda’nın ilk Türkçe konuşan öncü ve tek kuruluşu Gentle Incasso Bürosu, çözüm ortaklarıyla birlikte işyerlerinin ve firmaların alacaklarının tahsilatı konusunda etkin çözümler üretmekte ve alacaklarının takibini kolaylaştırmakta; aynı zamanda tahsilatların hızlandırılmasını sağlayarak, profesyonel destek vermektedir. Borçlunun anadilinde iletişimi sağlayarak taraflar arasında mutabakat zemini oluşturmaya çalıştıklarını söyleyen Gentle Incasso Bürosu’nun sahibi Nuri Şekercan; “Hem şirketten şirkete, hem de şirketten kişiye tahsilat

Genel bir perspektiften bakarsak, Batı toplumları ile ilgili söyleyecek bir sürü sözümüz var. Batı toplumlarında yaşayanlar olarak, onları en yakından tanıyan bizleriz. Her ne kadar, entegre olmamak, sadece kendi kanallarımızı seyretmekle suçlansak da, yine de onları çok iyi tanıyoruz. Türkiyeliler olarak en büyük sıkıntımız, kendimizi hiç ifade edemememiz, çünkü düşüncelerini, duygularını konuşarak anlatan bir toplum değiliz. Karşı tarafın ‘hâlden’ anlamasını bekleriz. Ama 21.yüzyıl Batı insanı böyle değil. Yani açık, net ve konjonktürel konuşmak gerekiyor. İçgüdüsel, duygusal değil.

setmiyorum. Eğer karşınızdakinin uygulamalarından hazzetmiyorsanız, kullanılacak jargonu iyi seçmeniz gerekmez mi? • Aynı durum Hollanda Başbakanı Rutte için de geçerli. 15 Mart seçimlerinde 1-2 sandalye fazla almak için Türkiyelilerin üstünü bir anda çiziverdi. Çizer; çünkü Türkiyeliler belki sayısal olarak (kwantiteit) belli bir varlığa sahip olabilirler. Ama nitelik olarak (kwaliteit) Hollandalı sağ siyasetçiler gözünde hiç bir değer ifade etmiyor. Biraz daha netleştireyim: Son dönemde yaşananlar açısından, içinde “Türkiye” geçen cümlelerin hepsine ABD, Rusya ya da İsrail’i yerleştirin. O takdirde, o ülkelerin Dış İşleri Bakanı’na, ‘gelmeyin’ denir miydi? Eğer başka bir bakan gelse Rotterdam’daki o rezalet yaşanır mıydı? Rutte kabinesinin, Çavuşoğlu’ndan böyle bir tepki gelmesini ve daha fazla provoke edeceğini bildikleri için uçuşunun iptal edilmesi senaryosunu acaba ne düşündürtüyor bana? Komplo teorilerine genelde kapalıyımdır, çünkü kuşkucu değilimdir ama gel de kuşkulanma işte! Bu eleştiri ile çuvaldızı onlara batırıyorum. • İğneyi batırdığımda ise Türkiye’nin gerçekten çok büyük bir ülke olduğunu ve daha da büyüyeceğini biliyorum. Bu açıdan bakıldığında yaşanan polemiklere girilmemesini ve Türkiye’nin daha akılcı davranmasını ve ters köşe yapmasını çok isterdim. Ama öyle yapmadılar, üstelik Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’nı Hollanda’ya gönderdiler ve ben yola çıkacağını duyduğumda ‘eyvah’ dedim.

• Eğer kriz sürecinde yapılan bazı açıklamalar, gerek Cumhurbaşkanımızın ve gerekse Başbakanımızın danışmanlarının görüşleri ile yapılıyorsa, o zaman Hollanda’yı uzaktan yakından hiç tanımıyorlar demektir? Bu ülkedeki Türkiyelilerle ilgili istatistiki bilgilerden bah-

Eğer tüm bu işler gerek Cumhurbaşkanlığı ve gerekse Başbakanlık danışmanları marifetiyle yapılıyorsa şu kitabı tavsiye ederim: Edward Said - Oryantalizm. Batı düşüncesinin, hegemonyasının, sömürgeciliğinin temelinde hangi metodun/ dinamiklerin yattığı burada detaylıca

yapan, para tahsil piyasasında uzman bir icra bürosuyuz. Alacaklı ve borçlu arasında iki tarafı da tatmin edecek bir sonuç alma konusunda deneyime sahibiz. Bizim, diğer icra bürolarından farkımız ‘no-cure-no-pay’ esasına göre çalışmıyoruz. Ekonomik sıkıntılarının yaşandığı günümüzde, borçluların büyük bir kısmı, ödeme süresini uzatıyor ve daha da kötüsü iptal yoluna bile gidiyorlar. Müşterilerimizin, alacaklarını, ‘sulh yoluyla alınamaz’ haberiyle onları hayal kırıklığına uğratmamaya özen gösteriyoruz” dedi. Gentle Incasso Amsterdam Ofisinin adresi ise şöyle: Kabelweg 57 1014 BA Amsterdam E-mail: ey@gentleincasso.nl

olan Rode Tulp (Kırmızı Lale ) Film Festivali Ekim ayına ertelendi. Konu ile ilgili olarak Festival CEO su Mehmet Emin Alkanlar yazılı bir açıklama yaparak ertelemenin içeriği hakkında bilgi verdi. Yapılan açıklamada; “Hollanda Türkiye Kültür Vakfı olarak bu yıl 5.sini yapmaya hazırlandığımız Kırmızı Lale Film Festivali’ne az bir zaman kala, Türkiye ile Hollanda arasındaki politik gerginlik ve iki ülke arasına kopma noktasına gelen ilişkiler, toplumun her alanını ve etkinliğimizi de olumsuz etkiledi. Sanat ve kültür etkinlikleri aynı zamanda toplumların birbirlerini daha iyi anlamaları için önemli açılım noktalarıdır ve bu tür etkinlikler kendilerini en iyi barışçıl ortamlarında ifade ederler. İçinde bulunduğumuz gergin ortamda, bir film festivali düzenlemenin doğru olmadığını düşünerek, daha önce ilan ettiğimiz 26 Mayıs – 3 Haziran tarihleri arasında yapılacak Kırmızı Lale Film Festivali’ni 5-15 Ekim 2017 tarihine ertelediğimizi üzülerek duyurmak istiyoruz. İki ülke arasındaki gergin tansiyonun bir an önce düşürülmesi ve Hollanda ile Türkiye arasındaki 400 yıllık dostluğun yeniden tesis edilmesi temennisiyle, tüm sinemasever dostlarımızı Ekim ayındaki etkinliğimize bekliyoruz” denildi.

Kırmızı Lale Film Festivali Ekim Ayına Ertelendi

Hollanda Türkiye Kültür Vakfı olarak bu yıl 5’incisi 26 Mayıs – 3 Haziran tarihleri arasında yapılacak

işlenmiş. Yani karşınızdakini tanımlayacak; kategorize edecek, siyasi, ekonomik, sosyal ve tarihsel olarak inceleyecek, kavrayacaksınız. Çünkü üstünlük sağlamanın yolu rakibinizi tanımanızdan geçiyor. Edward Said, Napolyon’un daha Mısır’a ayak basmadan gemideki bilim adamlarıyla çok evvelden Mısır’ı keşfettiğini iddia eder. Her ülkenin genel özelliklerinin olduğu doğru. Bunun yanı sıra her ülkenin kendi spesifik durumları da mevcut. Örneğin Batı tecrübesinden hareketle genel bir kanıya sahip olabilirim, ama Hollanda örneğinden yola çıkarak Fransa, Belçika ya da Almanya ile ilgili özel bir kanıya sahip olamam, çünkü o ülkelerin ne özel tarihini, ne de bugünkü siyasi pozisyonu özel olarak incelemiş olmam gerekiyor. ‘İnceleme’den de kastım da, daha çok oryantalist bir izleme yolu. (Buradan oryantalizmi övdüğüm sonucu çıkarılmamalı. Sadece anlamayı kolaylaştıracağı iddiasındayım.) Oysa Türkiye’den bakıldığında ise, hep bir ağızdan; ‘siz hepiniz şöyle ya da böylesiniz’ gibi daha ‘genel’ bir dil kullanarak pozitif bir amaca hizmet etmeyen algı oluşturulduğu hemen dikkat çekiyor. Böyle bir yaklaşım ne Türkiye’nin, ne de o ülkelerde yaşayan Türkiyelilerin pozisyonunu güçlendiriyor. Tam tersine hem itibar kaybına uğratıyor, hem de telafisi zor bir ‘kendini ispat’ süreci başlıyor. Ama artık renkler daha da bir belirginleşti. Ne derseniz deyin, sonuçta bu toplumun yeni siyahları biziz: Türkiyeliler. ◄◄

Khadija Arib yeniden Meclis Başkanı Oldu

Genel seçimin ardından yeni kabine çalışmaları devam ederken, Meclis Başkanlığı için CDA,VVD ve D66 partileri daha önce yaptıkları açıklamada Arib’in bu konuda çok başarılı olduğunu ve devam etmesi gerektiğini belirtmişti. SP yaptığı açıklamada meclis başkanlığı için başka bir aday önereceklerini aktarmıştı, ancak bu durum gerçekleşmedi. Khadija Arib’den başka Meclis Başkanı adayı olmamasından dolayı oylama yapılmadan Arib’in görevine devam edebileceğine karar verildi.Siyasyi yorumcular bu gelişmeyle ilgili, “PvdA’nın bu seçimde tek başarısı Khadija Arib oldu. Tarihi çöküş yaşayan partiyi meclis başkanlığı gibi önemli bir pozisyonda PvdA’lı Arib’in tercih edilmesi diğer partilerin PvdA’ya teselli hediyesidir” ifadelerine yer verdi. ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 225 - Nisan/April 2017

04 haber 10 nieuws

Bakış Açısı

elif_1705@hotmail.com

Elif Bayraktar

Bitmeyen Mücadele... ‘Hak İle Batıl Savaşı’ ‘Kendimin bir diriliş eri olduğuna inanıyorum. Bir diriliş cephesi bulunduğuna ve kendimin de o cephede bir savaş eri olduğuma, olmam gerektiğine inanıyorum. Bu nasıl bir savaştır? Topla, tüfekle, bombayla, molotofkokteyli veya füze, nükleer silah veya gazla yapılan savaş olmaktan önce ve öte, bir ruh savaşıdır. Bu savaşlarda bedenlerden, maddî vücutlardan önce ruhlar, manevî vücutlar, yani varoluşlar düşer, tutsak olur, yenilgiye uğrar. Ya da tersine düşürür, tutsak eder, yenilgiye uğratır.’ “Bu bir zihniyet savaşıdır. Karayla akın savaşıdır…” Bu sözler; diriliş eri olmaya çalıştığını söyleyen, gençlere ve insanlara Hak adına yeni ufuklar açan, Hak ile Batıl arasında kalmış insanları Hak yolunda dava adamı olmaya davet eden; düşünür, şair, yazar Üstad Sezai Karakoç’ a ait. Tam da Türkiye ve Hollanda arasında geçen politik krizlerden sonra elime geçti Üstad’ın kitabı. Ve bir kez daha anladım ki; bu savaş kıyamete kadar sürecek.

Önemli olan kul için; tarafını iyi belirleyip, o tarafta mücadeleye baş koyabilmektir. Yoldan çıkmamak için her gün, her namazda, her rekatta, bize dua ettirir Rabbimiz. Sure-i Fatiha’yı okurken ‘Bizi Sırat-ı Müstakimde istikamet üzere doğru yolda hidayete erdir. Kendilerine nimet verdiğin peygamberlerin, sıddıkların, şehitlerin ve salihlerin yoluna ilet. Gadaba uğramış olanların ve yoldan çıkmış ehl-i dalalet ve ilhadın yoluna değil…’ diye dua ederiz. İşte hakiki yol bu! Yollar, insanlar ve zaman! Her şey hızlıca değişse de; zaman su gibi akıp gitse de, insanlar bir sel gibi yolların üstünden geçip ebedi âleme göçse de, yol hep aynı yol. Hak ve Batıl! Bizim yolumuz belli, davamız belli elhamdülillah. Onlar da kendi davalarında inanarak güçlerine güç katarak ilerliyorlar kendilerince. Ve ola ki ülkeler arasında kriz çıktığında hemen taraflar belli oluyor ve bizim haklılığımız da. Geçenlerde kütüphanede Hollanda’ca yazılmış ‘Türkiye Tarihi’ adında bir kitabı inceleme fırsatım oldu. İki yüz yirmi sayfalık kitabın yaklaşık üçte biri Osmanlı Devleti’nden önce bizim topraklarımızda hangi imparatorlukların yaşadığıyla ilgili. Yani Bizans ve Roma imparatorlukları İstanbul’un fethi ve Ayasofya’nın alınışı uzun uzun anlatılıyor. Batıl tarafındakiler için İstanbul’un fethi ve Osmanlı Devletinin büyümesi en büyük hezimetleriydi. Bunun acısını ancak Osmanlı Devleti’ni yıkarak çıkarabilirlerdi.

Kitabın yazılış tarihine bakarsak, ilk baskısı 1979’ da olan bu kitaptan günümüze kadar gelen politik savaşlar her daim Hak ve Batıl’ın savaşı olduğunun ispatıdır. Dün de aynı, bugün de!.. Değişen tek şey bu oyunda; aktörler ve seyirciler. Oyun’un ortasında zaman zaman âlimler, üstadlar sahneye çıkıp insanlara gerçeği haykırıyor, fakat oyuna kendini kaptıran seyirciler, ne yazık ki onları duymuyorlar.

Üç kıtaya hâkim olmuş, Hak davasının erleri, padişahlarımızı Yeni Türkiye kurulduğu andan itibaren bizlere tarih derslerinde “kötü adamlar, adam kesen, adam öldüren barbar kişiler” olarak anlattılar. Tüm tarihimizi istedikleri gibi bizlere öğrettiler ne yazık ki. Başta dilimizi değiştirerek, tarihle izimizi koparmaya çalıştılar. “Kemalizm” diye bir akım çıkarttılar ve Atatürk’e “tapılacak adam” gözüyle bakılmasını sağladılar. Arkasından gelen türlü türlü oyunlar.. Hangisini söylesem, hangisini yazsam, insanın kanını donduracak cinsten.

Davamızın Hak yol olduğunun bu ayetten daha güzel ispatı olabilir mi? “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez.” (Maide-51) Taraf tutulması gereken yer varsa, İslam’ı seçenler ve İslam’ı sevenlerin yanı olmadır bu taraf!

Peki öyleyse bizim de bir şeyler yapma vaktimiz gelmedi mi? İslam sancağını tüm dünyada yeniden dalgalandırma zamanımız gelmedi mi? Bu ülkeye daha çok “diriliş eri” lazım!..

Hak ile Batıl savaşı belki ruhlar âleminden bu yana süren bir savaş. Tüm peygamberlerden başlayarak bu zamana kadar gelen; Hz. Adem’den bu yana, Hz. Musa ve Firavun’a, Hz. İbrahim ve Nemrut’a, Hz. Muhammed’e (s.a.v) ve Ebu Cehiller’e kadar uzanan bir savaş. Doğru yolu seçenler ve yoldan sapanların savaşı. Cennetlikler ve cehennemliklerin savaşı. Allah’a gönül verenlerin ve Allah’tan yüz çevirenlerin savaşı…

“Üç kıtaya hâkim olmuş, Hak davasının erleri, padişahlarımızı Yeni Türkiye kurulduğu andan itibaren bizlere tarih derslerinde adam kesen, öldüren barbar kişiler olarak anlattılar”

KISMET Kuruyemiş Sahibi Cemalettin Akyar:

“Bizim önceliğim Biz bu işi bilerek,

Kuruyemişçilikten öte bir “KISMET Kuruyemiş...” Hollanda’da sayıları 20 binlerle ifade edilen girişimcimizin olduğu biliniyor. Türk insanının yoğun olarak yaşadıkları büyük kentlerin çarşı caddelerinin kahir ekseriyeti Türk işverenlerin işletmeleriyle dolu. Bunlardan birini bugün sizlere tanıtmaya çalışacağız. Dışarıdan baktığınızda sıradan bir kuruyemiş dükkânı gibi görünen ama içeri girdiğinizde sizi karşılayan güler yüzlü, işini bilen, hizmet ehli insanları ve raflardaki zengin ürün çeşitlerini görünce işin hiç de öyle olmadığını anlıyorsunuz. İşte, öyle bir insan… Cemalettin Akyar ve işte öyle bir Dükkân… Kısmet Kuruyemiş… Devamlı müşterisi olmama rağmen ben bile bazı şeyleri yeni öğrendim. Sizin de bu hoş sohbetten hayli istifade edeceğinizi ve ilgiyle okuyacağınızı umuyorum… Girişimcilerimizle, bu tür sohbetlerimiz bugüne kadar sürdü, bundan sonra da sürecek…

B

öyle bir işletme açmak nereden aklınıza geldi? Babam 1976 yılında İstanbul Pendik’te kuruyemiş dükkânı sahibiydi. Biz henüz çocuktuk ama o sektörün tozu bize de bulaştı. Rahmetli babamın sayesinde biz de bu mesleği öğrendik. Daha sonra dükkân sayımızı ikiye çıkarttık. Ama kardeşlerin askerlik ve iş hayatı başlayınca, dükkânları satmak durumunda kaldık. Ben de evlilik yoluyla Hollanda’ya geldim. Eşim de Çankırılı. İki yıl hastanede çalıştım. Baktım yürümüyor. Kendi işimizi yürütmeye alışmışız, başkasının emri altında çalışmak bana çok ağır geldi. Serbest çalışmaya alışmışız. Kayınpeder de küçük bir market işletiyordu. Ondan marketi devraldım. Bir süre işlettim, baktım o da tat vermiyor, kendi mesleğimi yapmaya karar verdim. İlk kuruyemiş dükkânımızı 2000 yılında Rotterdam’ın Zwanshals caddesinde açtık. 5 yıl orada bu işi yürüttük. Çok iyi işler taptık. Bölge insanıyla çok güzel ilişkiler oluşturduk. Daha sonra o caddenin altyapı çalışması başlayınca bizim işler durağanlaştı. İki yıl süren bir tamirat işlerimizi olumsuz etkiledi.

Bundan dolayı daha güzel bir yer arayışına girdik. Şimdiki Noordmolen caddesindeki (Işıklı Çarşı) bu yeri bulduk. Yaklaşık 10 yıldır da burada insanlarımıza hizmet sunuyoruz. Kısmet adı nereden geliyor? Türkiye’deki dükkânlarımızın adı da kısmet idi. İlk zamanlarda pazarladığımız bütün ürünlerimiz Türkiye’den geliyordu. Daha sonra ürün çeşidimizi ve pazar ağımızı biraz genişlettik. Avustralya’dan tutun da Afrika’ya kadar olan kıtalardan ürün alıyor ve pazarlıyoruz. Sadece kuruyemiş türü değil, pek çok ürün de tezgahları süslüyor... Hangi ürünler var? Bizim önceliğimiz insanlarımızın sağlıklı bir şeklide beslenmesi. Biz bu işi bilerek, severek 40 yılı aşkındır yapıyoruz. Asıl işimiz kuruyemişçilik ama bunun yanı sıra, lokum, kurutulmuş meyve, hakiki bal ve özenerek yaptığımız kendi imalatımız olan çikolatamız var. Bu konuda hayli iddialıyız. Sertifikalı, helal ve katkısız olarak üretiyoruz. Buna çok özen gösteriyoruz. Zira büyük bir tüketim mamulü. Onun için de, insanlarımız ağız tadıyla helalinden yesinler diye bu alana yatırım

yaptık. Çok şükür hem Türk hem de yabancı müşterilerimiz bu tada alıştılar ve beğenerek bizim üretimimiz olan çikolataları tüketiyorlar. Toptan ve perakende satışlarınız da oluyor... Evet. Düğün gibi özel günler için karışık, taze ve bütçeye uygun çerezlerimiz var. “Kız istemeye, gelin almaya geldik” yazılarının yazıldığı özel pasta ve çikolatalar hazırlıyoruz. Hem kendi hazırladığımız çeşitlerimiz var hem de müşterilerimizin isteklerine göre hazırladığımız ürünlerimiz var. Bütün kuruyemişler bize çiğ olarak geliyor burada isteğe göre biz kovuyor, işliyor, müşteriye taze taze, sıcak sıcak sunuyoruz.

Sağlıklı beslenmek dediniz, açar mısınız.. İnsanlarımız arasında sağlık sorunları gittikçe artıyor. Bunun önüme geçmek, sağlıklı bir yaşama kapı aralamak için biz de elimizden geldiğince çaba sarf ediyoruz. Türkiye’den organik olarak, köylük yerlerden tanıdıklar vasıtasıyla özel olarak hazırlattığımız Sivas balı, keçiboynuzu, üzüm ve dut pekmezi, incir gibi sağlığa katkı yapan ürünlerle hastalarımıza da şifa dağıtmaya çalışıyoruz. İnsanlarımızı bu konuda bilinçlen-

THY Hollanda Müdürü Cengiz İnceosmanoğlu’ndan NIF’e ziyaret

Türk Hava Yolları Hollanda Genel Müdürülüğüne atanan Cengiz İnceosmanoğlu selefi Ahmet Şahin ile Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan’ı makamında ziyaret ederek bir süre görüştüler. Hem veda hem hoş geldin atmosferinde geçen ziyarette, NIF’in ve THY’nin hizmetleri konuşuldu.


söyleşi 11 interview

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 225 - Nisan/April 2017

Kalemdâr

iz, insanlarımızın sağlıklı bir şeklide beslenmesidir... , severek 40 yılı aşkındır yapıyoruz”

Mehmet Şükrü Oflaz

Maskeli Balo

işletme:

Cemaalettin Akyar kimdir?

1966 Çankırı doğumluyum. 25 yıl önce Hollanda’ya geldim. 2 yıl hastanede çalıştıktan sonra baba mesleği olan kuruyemişçilik işine başladım. Topluma hizmet götüren cemiyetlerde aktif olarak görev aldım. Evli, 3 çocuk babasıyım.

dirmeye ve daha sağlıklı beslenmelerine ortam hazırlıyoruz. Bir aile şirketi olarak bu konuda çok hassasız. Bu yüzden biz müşterilerimize böyle bir hizmet vermekten dolayı mutluyuz, müşterilerimiz de böyle bir hizmetten memnunlar. İnsanlarımız size sadece bu dükkân vasıtasıyla mı ulaşabilecekler? Hayır, Rotterdam’daki semt pazarlarında da stand kuruyoruz. Haftanın 4 günü Zuid ve West pazarlarında tezgahımız var. Kriz ortamı etkiliyor mu sizi? Elbette, her esnaf kardeşimiz gibi bizlerde bu durgunluktan olumsuz olarak etkilendik, etkileniyoruz. Dükkân kiralarının yüksek, aldığımız ürünlerin sabit bir fiyatta kalmaması, masrafların yükselişi bizleri etkiliyor. Bu durum fiyatlara dolayısıyla müşteriye yansıyor. Onlar belli bir kısıntıya gidiyor, bizler talebe göre belli bir kısıntı yapıyoruz. Bu bir kısır döngü. Aşılacağına inanıyorum. Bizler de masraflarımızı çıkarttıktan sonra çok az bir kâr payıyla yetinmeye ve bu hizmeti sürdürmeye çalışıyoruz. piyasada bu işi yapanlar da var. Ama biz bu işi

Neler tavsiye edersiniz? Müşterilerimize sunduğumuz ürünleri tanımalarını ve onların kendi sağlıkları açısından neler ihtiva etmelerini ve bilinçli bir tüketici olmalarını tavsiye ederim. Az alsınlar, taze tüketsinler. Bayatlayan ürünler vitaminlerini kaybederler. Burada esas olan taze tüketip, vitaminleri vücuda almaktır.

Kendi içinde farklı, dışarıda farklı, iş yerinde farklı, okulda farklı davranışlar sergileyen insan şahsiyetini kaybetmiş insandır. Biraz daha özelleştirelim... Bilgisayar arkasında, sosyal medya ağları üzerinden gayet cengaver ve cesur, alabildiğine farklı ve düşük bir dil, insanlarla münasebetlerinde ise taban tabana zıt, başka davranışlar sergiliyorsa, burada söylenebilecek şey, iflas etmiş bir şahsiyettir. Ferd olamamış, bilgi ve kültür olarak bir çizgi tutturamamış insanlar, bölmeli şahsiyetleriyle ortalıkta gezmektedirler. “Ayrık otları” olarak ifade ediliyor bu tür insanlar. Fakat bu vaziyet yaygınlık arz etmektedir. Tehlike buradadır.

Mesajınızı alabilir miyiz… Çocuklarımızı hasta eden ürünlerden uzak tutsunlar. Kuruyemişle tanıştırsınlar. Onların her birinde ayrı vitaminler var. Hastalığı önleyici etkiler var. Chips gibi, boyalı içecekler, katkılı çikolatalar, şekerler hastalıklara davetiye çıkarırken, bizim pazarladığımız her ürün sağlıklı yaşamaya, zinde kalmaya, enerjik olamaya zemin hazırlıyor. Haftalık belli oranda kuruyemiş tüketimini alışkanlık hâline getirsinler.

«

“Müslümanların durumu pozitif gözükmüyor” PVV’den ayrılan ve Müslümanlığı seçen Birlik Partisi Lahey Belediyesi Encümeni Arnoud van Doorn, Müslümanların geleceği ile ilgili değerlendirmede bulundu. PVV partisinde görev yaparken İslam’ı Hollanda ve Avrupa’nın özgürlüğü için bir tehdit olarak gördüğünü belirten van Doorn, “PVV’de iken bilgisizliğimden İslam karşıtı çalışmalarla iyi bir şey yaptığımı zannediyordum ama daha sonraları İslam ile alakalı kafamda soru işaretleri olduğu için daha çok bilgi edinmek istedim. İslam hakkında camilerdeki insanlardan bilgi edindim ve Kur’an-ı Kerim’i okudum. Bu esnada daha önceki düşüncemin tam aksine İslam’ın

barış dolu çok güzel bir din olduğunu öğrendiğimde bu beni çok etkiledi ve 2012 yılında Müslüman oldum. Hollanda’daki seçim sonuçları sürpriz değildi. Son yıllarda hoşgörüsüzlük, İslamofobi ve yabancı düşmanlığında müthiş derecede artış var. Bununla birlikte toplum arasında büyük bir kutuplaşma var. Bana göre bunun en büyük nedeni medya ve politikacılardır. Aslında baktığımız zaman Temsilciler Meclisinde

“Mensubiyet, mesuliyettir” diye bir söz var. Tercih etme hakkımızın olmadığı mensubiyetlerin dışında, bilinçli tercihimizle seçtiğimiz mensubiyetlerimiz, bilinçli seçimimiz sebebiyle bizlere mesuliyet yüklemektedir. Bizler bir kültürün, yetişme tarzının şekillendirdiği varlıklarız. Tercihlerimizde bu en önemli etkendir. Mesuliyetlerimizin farkında olmak ve yerine getirmek için gayret sarf etmek bizi ahlâklı kılar. Ahlâklı oluşumuz ise fıtrata yakın oluşumuzu beraberinde getirir. Hayatımızda başımıza gelen sınamalar, ne kadar ahlâklı olduğumuzu bize göstermek için başımıza gelir. “Allah şahit kılmış ruhu bedene/Kimseyi kimseden sormamak için.” diyor Neşet Ertaş. Her insan kendini ifade ederken bir dil kullanır. Dil, bir zihniyete zihniyet ise bir zihne akla/tasavvura işaret eder. Kullandığımız dil zihnimizin/zihniyetimizin ne olduğunu ele verir. Zira, her söz söyleyenin izini taşır. Burada dikkat edeceğimiz şey, mensubiyetimizin dilden, dilimizin de mensubiyetimizden ayrılmayacağıdır. Arı-duru bir kafa ve gönül dünyasına sahip bir insanın en belirgin özelliği ferd olarak bir bütünlük göstermesidir. Bu bütünlük, parçalar arasında rabıtayı sağlam tutabilmekle mümkündür.

bilerek, severek yapıyoruz. Cüzi kâr marjıyla çalışmak, müşteriye sürekli aynı kalitede mal vermek, onları memnun etmek bizim hedefimizdir. Bunu da en güzel şekilde yapmaya çalışıyoruz.

Söyleşi - Fotoğraflar: Zeynel Abidin

oflaz-aliya@hotmail.com

siyasi partilerin çoğunluğu İslam karşıtı ve bu kaygı verici bir durum. Başörtüsü yasağı, ezan yasağı gibi kararlara baktığımızda Müslümanların özgürlüğü daha çok baskı altına alınacak gibi gözüküyor. Seçim sonuçlarıyla siyasetin daha fazla aşırı sağa kayması, hoşgörüsüzlüğün ve kutuplaşmanın daha fazla artmasına sebep olacağı için zaten baskı altında olan azınlıktaki Müslümanlar için durum kısa vadede pozitif gözükmüyor.” şeklinde konuştu.

Harem-i Şerif’te sevgilisine Batı usulü serenatla evlenme teklif eden insanlar, hangi duygu ve düşüncelerle bu işi eylemişlerdir. Yani bugün umreye gidenler, nelerine maske olması için bu işi yapıyorlar. Yani maske. Âdeta insanımız maskeli balo bir hayatı kabullenmek üzeredir. Elbette ki bu duruma bir anda gelmedik. Bunun çeşitli sebepleri vardır ve bu konu hakkında düşünmeyi önemsemeliyiz. Burada, takip edebileceğimizi düşündüğüm üçlü sacayağı var: 1. Amentü bilinci 2. Teklifimizin ne olduğu 3. Temsiliyet... Tabi bu kavramların açıklaması yazının sınırlarını aşar. Fakat neye “iman” ettiğimizi, “amentü” dediğimizde neyi kastettiğimize dair sarih bir alana sahip olmalıyız. Yani “amentü” dedikten sonra, hayatımız buna şahitlik etmeli, elimizden sadır olanlar bizi yalanlamamalıdır. Maske derken bunu kastediyorum. Teklifimiz nedir diye kendimize sorduğumuzda işi tarihe ve özellikle hamasete havale etmek, söyleyecek

sözümüzün olmadığının alametidir. Teklif meselesinde, işi manevîyat ile hayattan kopartmamak gerekir. Yani Hz. Peygamber (AS), Mekke’den Medine’ye hicret ederken bütün maddî imkânları kullanarak tedbirlerini almış ve o şekilde yola çıkmıştır. Hz. Ömer (ra) efendimiz ise meydan okuyarak yola koyulmuştur. Ondan sonra oluşu Kadir-i Mutlak’a havale etmişlerdir. Maddîyatın bittiği yerde manevîyatın başlayacağı, birbirinden ayrılmayacağını unutmamız gerekir. Temsiliyet konusu ise önceki maddelerle at başı yol alır. Temsil etmediğimiz bir amentü, sıkıştığımızda ilk terk edeceğimiz düşünce veya inanç, kuru gürültüdür. “Amentü” diyoruz ve fakat temsil etmiyoruz. Büyük büyük cümleler kuruyoruz , fakat gerekleri hususunda kayıtsız kalıyorsak, ortada amentünün şekillendirmediği bir hayat var demektir. Duvarına karınca duası, bereket duasını asıp altında zekat vermemek için kırk takla atan bir insan bile isteyerek kendini kandırmaktadır. Ezcümle temsiliyet amentümüzün hayatımızda karşılık bulması demektir. Zira biz bu dünyada ne ekersek onu biçeceğiz. “Mensubiyet, mesuliyettir” terkibi bugün daha çok üzerinde durmamız gereken bir konu. Ertelememek gerekir. Popüler kültür ve politik tartışmaları, hamasetle yürüyen bir tarih anlayışı, dizilerle şekillenen tepkiler, hikmetten ve bilinçten uzak bir dil, uçuruma doğru giden akışı hızlandırmaya yarayacaktır. Karamsar olmak mümkün, insanlardan ümidimizi kesmek mümkün, fakat Allah’tan ümidi kesmek haramdır. Bakıyoruz, gözlerimiz neler görecek diye...

“Her insan kendini ifade ederken bir dil kullanır. Dil, bir zihniyete zihniyet ise bir zihne akla/ tasavvura işaret eder. Kullandığımız dil zihnimizin/ zihniyetimizin ne olduğunu ele verir. Zira, her söz söyleyenin izini taşır. Burada dikkat edeceğimiz şey, mensubiyetimizin dilden, dilimizin de mensubiyetimizden ayrılmayacağıdır.”


vleeswaren Koç Et Mamulleri B.V.

Hikmet Gürcüoğlu

Adres Productieweg 48 2382 PD Zoeterwoude İleti: info@sancak.nl - Web www.sancak.nl Telefon +31(0)71 581 00 30

nu

si

n i ve r s i t e

ri

ch

ş tır t m a s o n u

iz : R TL Telev

yo

“İslam okulları Cito’da en başarılı, en iyiler”

a ra

cu

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

ve M a a st

Bezoekadres: Paradijsplein 1 - 3034 SL Rotterdam www. sipor nl - T. (010) - 240 94 46

Al-Ghazali

Van Lennepstraat 17 3027 SP Rotterdam Tel. (010) - 415 21 67 E-mail nbelah@sipor.nl www.al-ghazali.nl

Ibn-i Sina

Zegenstraat 120 3082 XZ Rotterdam Tel. (010) - 428 25 90 E-mail adurmus@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Ikra

Spirea 3 3317 JP Dordrecht Tel. (078) - 639 01 51 E-mail ssalem@sipor.nl www.ikra.nl

Noen

Paradijsplein 1 3034 SL Rotterdam Tel. (010) - 240 94 46 E-mail fkocak@sipor.nl www.ibsnoen.nl

Ibn-i Sina

(Dislocatie) Overijselsestraat 49 3074 VA Rotterdam Tel. (010) - 4484 87 50 E-mail aarabou@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Oz&Er FOOD B.V.

Rooseveltstraat 39 2321 BL Leiden

E-mail info@ozener.com Tel. +31(0)71 - 589 09 99 Fax +31(0)71 - 589 20 26 www.ozener.com

Taziye...

Kuzey Hollanda Millî Görüş Federasyonu Başkanı Sevgili Oktay Dalmaz’ın kıymetli validesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli aileye sabr-ı cemil ve başsağlığı diliyoruz.


prizma 13 prisma

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 225 - Nisan/April 2017

Misafir Kalem

selami@quicknet.nl

Selami Yüksel

S

Bir zamanlar babalarımızın ekmek parası kazanmak için bu ülkelere gelmesine sebep olan beceriksiz devlet büyükleri Avrupalıların ne olduklarını ve ne olmadıklarını hâlâ öğrenememişler gibi görünüyorlar. Liderler, Avrupa ile olan ilişki ve söylemlerinde sebep - sonuç hesaplarını artık iyi yapmak zorundalar. Haklı olma zannına kapılarak attığınız adımlar ve söylemlerinizin Avrupa ülkelerinde yaşamakta olan milyonlarca Türkün (siyasetçinin, akademisyenin, girişimcinin, bürokratların, meslek grupların, öğrencilerin, sade vatandaşlarımızın ve çocuklarımızın) günlük yaşantısını ve bu ülkenin insanlarıyla olan ilişkilerimizi ciddi manada olumsuz etkileyeceğinin hesabını yapmak zorundalar. Atılan adımlar ve söylemlerinizle bu ülkelerdeki aşırı uçları vatandaşlarımıza karşı şiddete varan yolları açmalarına kapı aralarsan haklı olmanız hiçbir mana ifade etmez. Bu ülkenin makamlarıyla ve toplumuyla olan ilişkilerimizde meydana getirilen hasarı telafi etmek ve toplumda oluşma sürecinde olan kamplaşmayı ve bunun etkilerini asgariye indirmek için buranın makamlarıyla çaba harcamak zorunda bırakılıyoruz. Ey! Sayın Türk yöneticileri, gerilim pompalamalıyım!.. Söylemlerde akıl, vakar ve onurlu duruş eksikliği tavan yaptı. Ne

yazık ki basın da buna çanak tutmakta. Avrupalı Türklerin bu ülkelerde artık ekonomik, sosyal, sağlık, akademik bir potansiyel hâline geldiği herkesin kabul etmek zorunda olduğu bir gerçektir. Fakat Allah korusun bir aşamaya gelindiğinde bunlar bir mana ifade etmeyebilir. Avrupa genelinde aşırı uçlar her gün biraz daha palazlanıyorlar ve İslam düşmanlığı her gün biraz daha hissedilir ve bilinçli bir şekilde tırmandırılmakta. Bunlara birde buralara sığınan hainler ve teröristler de eklenince Avrupalı Türkler olarak bizim işimiz zorlaşıyor ve güvenliğimiz ortadan kalkıyor. Yaftalamadan önce hemen belirtelim ki, “Müslümanız ve Türk’üz, şu’cu-bu’cu değilim; ülkem için 15 Temmuz’da olduğu gibi gereğini yapmaktan çekinmeyiz”. Ama aklı, mantığı, vakarı ve uzun vadeli çıkarlar doğrultusunda strateji ve söylem geliştirmede ciddi eksiklikler yaşıyoruz. Avrupa’da yaşamakta olan Türkler olarak çok boyutlu kamplar hâlindeyiz. Rotterdam olaylarına baktığımızda zamanlama hatası yapıldığı kanaatindeyim. Zira 15 Mart’ta Hollanda’da genel seçimler yapılacağı biliniyordu. Bir diğer husus ise Hollanda makamlarının “gelmeyin, almayız” demelerine rağmen neden böyle körü körüne gerilim ve onur kırıcı bir yol izlendi? Sebebini tahmin etmek zor değil. Fakat yanlış oldu. Madem böyle bir iş yapılacaktı neden seçimlerden sonraya bırakılmadı? Bu adamların ekmeğine yağ sürüldü ve gereksiz yere kriz ortamı oluşturuldu. Türk vatandaşı olarak kendimi siyasi çıkarlar için kullanılmış hissediyorum ve bu çok onur kırıcı bir duygu. Bir diğer husus ise Türkiye Cumhuriyeti Bakanı’nın ve beraberindekilerin bu şekilde aşağılanmasını görmek gurbetçiler olarak gururumuza dokundu. Artık bundan sonra bu

Süpermarket | Restorant | Kasap | Balıkçı | Fırın

adamlar zaten yapmakta olduklarına farklı boyut kazandıracaklar ve Türkleri kullanarak Müslümanların aleyhine kararlar almaya devam edecekler. Alınan her karardan sonra Türk liderleri de bağırıp çağırarak ve retoriklerini salvolamayla sürdürecekler. Reaksiyonerlige devam. Böylece fasit daire derinleşerek devam edecek ve milyonlarca Türkün günlük hayatı olumsuz yönde etkilenecek, aşırı uçların ekmeğine yağ sürülmüş olacak. Son yıllarda yaşanan olaylar 9 Kasım 1938 yılında Almanya’da Yahudilere karşı meydana getirilmiş olan “Kristal Gece” olaylarını anımsatıyor. O olaylar bir anda oluşmadı ve yaşanan bir sürecin sonucu meydana geldi. Hollanda’da meydana getirdikleri bu nahoş atmosferden dolayı liderlerimize teşekkür ederiz!!! Savaş retoriklerinin yerini artık akıllı siyaset, vakar, söylem ve eylemlere bırakmasının zamanı gelmiştir. Bizler buralarda açık hedefiz. Başımıza bir olay geldiğinde Türk polisini mi yoksa Hollanda polisini mi arayacağız? Evet Rotterdam olaylarında Hollanda polisi aşırı güç kullandı. Tasvip etmiyorum. Dedim ya, sebep - sonuç ilişkisine bakmak lazım. Adamlar polis gücüyle Türkiye’ye açık mesaj verdiler: ‘Burada patron biziz gerekirse halkını ezeriz ama senin dediğin olmaz’. Beğenmeseniz de, tarihleri berbatta olsa buranın siyasileri ve başbakanın da halkına karşı sorumlulukları var ve kendilerince gereğini yerine getiriyorlar. Şayet bu adamları çokta beğenmiyorsanız artık gurbetçilerin bu ülkelerden anavatana dönüşlerini sağlayın. Eğer bunu beceremiyorsanız buralara gerginlik pompalamaktan vazgeçin ve birleştirici olun. Tabi iki sözüm basın için de geçerli. Rabbim sonumuzu hayırlı eylesin.

recepsoysal123@hotmail.com

Recep Soysal

Mart Mart’ladı Sevimli Nineler Hortladı...

İğne – çuvaldız... on zamanlarda Türkiye ile Hollanda arasında gelişen olaylarda çuvaldızı kendimize batırmanın zamanı geldi zannedersem. “Bumerang” etkisiyle karşı karşıyayız. Daha açıkçası Türkiye idarecilerinin, Rotterdam meselesinde göz göre Konya’mızdan daha küçük olan bir ülkeye toslamış olmaları bu ülkede yaşayan Türkleri ciddi manada rencide etti ve onurumuz zedelendi.

Mavera

Mart ayının literatürümüzde ayrı bir yeri vardır. İlkbaharı getiren ay olmasının yanında bu ayı tomurcuk olup yeni açan çiçeklerle, yeni doğan kuzularla ve deli deli koşan yeni doğmuş taylarla bir hatırlarız. Hatta bu ayla ilgili güzel bir de atasözümüz vardır. Soğuk havalarda, karda, kışta dışarı çıkamayan, havaların ısınması ile dışarı çıkan nineleri hatırlatan bu atasözümüzün biraz argo olanı ‘mart martladı kocakarılar hortladı’ ise de biz o ‘kocakarılar’ bölümünü ‘sevimli nineler’ olarak değiştirerek dilimize küçük bir hediye sunalım. Ne dersiniz? Türkiye - Hollanda restleşmesi.. Avrupa ile birlikte Hollanda’da Müslümanlar ağır baskı altında. Son zamanlarda ise biz Türkler biraz fazladan ilgilerine mazhar olduk. İslam âlemi de, Türkiye’de bu durumun farkında fakat her şeyi kılıfına uydurmakta oldukça maharetli olan Hollandalı yöneticiler bu durumun bu şekilde sürüp gideceğini zannediyorlardı herhâlde. Uydurulan kılıf 11 Mart 2017 cumartesi gecesi yırtıldı ve hafif bir patlama yaşandı. Tabii onlara göre bu patlamanın sebebi elbette ki Türkler idi. Durumun vahameti ortaya çıkmadan önce ilk günlerde yüksek perdeden yapılan açıklamalar, işin rengi ortaya çıktıkça yerine her gün biraz daha uzlaşmacı tavra bırakmaya başlasa da, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ne olmuştu o 11 Mart gecesi ve sonrası gelin bir göz atalım... Yanılmıyorsam aynı günün sabahı Hollanda ve Türk haber kanalları Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun uçuş izninin iptal edildiğini duyurdu. Bu durumu biraz garipsediğimi ve yaklaşan seçimlerle de alakalı olabileceğini düşünsem de pek üzerinde durmadım. O akşam niyetim Amsterdam’da Millî Görüş Federasyon binasında bir seminer verecek olan Avusturya Müftüsü Mustafa Mullaoğlu Hoca’nın programına katılmaktı fakat bir şekilde gidememiştim programa. Hatta bir ara Rotterdam gösterilerinde yaralanan Halil İbrahim Kurt kardeşimi arayıp benimle Amsterdam’daki programa gelmek isteyip istemediğini sordum. “Almanya’dan misafirlerim var” demişti. Amsterdam’a hazırlık yaparken bu defa Rotterdam’da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’nın arabasının durdurulduğu haberleri gelmeye başladı. Bir yandan Hollanda Devlet Televizyonu’ndan (NOS) olayları takip ediyor diğer yandan da mesajla sorulan sorulara cevap veriyor ve Rotterdam’a gitmek için hazırlık yapıyordum. Küçük oğlum Fatih Mehmet gelince biraz gazetecilik refleksi ile “hadi gidelim baba” dedi ve gittik. Rotterdam’a vardığımızda çok geçmeden Rotterdam Başkonsolosu

açıklama yaptı, “Bakan’ın Almanya’ya döndüğünü ve topluluğun biran önce dağılmasının yerinde olacağını” söyledi. Bu açıklamadan sonra kalabalığın büyük bir bölümü dağılmaya başladı. Bu açıklamalardan en fazla 2030 dakika sonra hiç gerek yokken -zaten dağılma moduna girmiş, taşkınlık yapmayan gruba- polis sert bir şekilde müdahale etti. Yaralananlardan birisi yakın arkadaşım eski bir asker olan Halil İbrahim Kurt kardeşim idi. Kolları ve vücuduna coplarla sert bir şekilde vurulmuş boynuna aldığı darbe ile bayılmıştı. Ancak 5-6 saat sonra hastanede kendine gelebildi. Bir diğeri de onu kurtarmaya çalışırken yaralanan ve köpek ısırması görüntüleri ile Rotterdam olaylarının sembolü hâline gelen Hüseyin Kurt kardeşimiz idi. Şu anda Türkiye’de tedavisi süren ve acılarla boğuşan Hüseyin Kurt kardeşimize acil şifalar diliyorum. 15 Mart Seçim sonuçları.. 1 milyondan fazla Müslümanın yaşadığı Hollanda’da bugüne kadar bizler hakkında hep başkaları karar alıyordu. Seçip gönderdiğimiz milletvekilleri Hollanda meclisine vardıklarında, nedense hep bizi temsil etmek yerine bize sanki aldıkları direktif gereği bazı şeyleri kabul ettirmeye çalışıyorlardı. Buna mukabil DENK Partisi, bağımsız olmasının da verdiği özgürlükle, geçen dönemde bizi başarı ile temsil etti. İlk defa gireceği seçimlerde nasıl bir başarı göstereceği herkes tarafından merak ediliyordu. Beklentileri boşa çıkarmadı ve girdiği ilk seçimden aldığı 200 bine yakın oyla alnının akı ile çıktı ve rüştünü isbat etti. Buradan DENK Partisini, yöneticileri Tunahan Kuzu, Selçuk Öztürk ve Farid Azarkan’ı tebrik ederim ve kendilerini yakından takip ettiğimizi belirtmek isterim. Ayrıca bu seçimlere DENK Partisi ile birlikte girme kararı alan Amsterdam’da kurulmuş ve aktif olan M+ Partisini ve yöneticilerini de tebrik etmek isterim. Moslim Plus partisinden Ayşegül Kılıç Hanım seçimlere DENK Partisinden 8. sıradan girdi ve büyük bir başarı göstererek 3351 oy aldı. M+ Partisini, Başkanı muhterem kardeşim Ekrem Karadeniz’i, başarısından dolayı Ayşegül Hanım’ı ve tüm gönüllüleri tebrik ederim. Elbette, seçim kazanamasalar da canla başla çalışan diğer adayları da tebrik ederiz.. Gelecek sayıda buluşmak üzere Allah’a emanet olun.....


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 225 - Nisan/April 2017

04 haklarımız 26 14 onze rechten

Ethem Emre (Kaza Eksperi)

Fotoğraflarla Hollanda gündemi...

Ateş, Hengelo Türk Toplumu Çalışma Grubu üyeleri ile buluştu

e.emre@letseladvies.nl

“Dosyanızı açın ve haklarınızı güvence altına alın!” Randstad Kaza Uzmanı Sunar! Bugünlerde Hollanda’da özellikle Türk toplumu olarak zor bir dönemden geçiyoruz. Hollanda ile Türkiye arasındaki son dönemde bazı sorunlar meydana geldi. İki ülke arasında geçmişine bakıldığında 400 yıllık bir bağ ve son yıllarda da oldukça başarılı bir ticari işbirliği söz konusu. Bütün bu gelişmeleri, bu çerçevede değerlendirmek ve mümkün olduğunca en az ‘hasar’ ile ilişkilerin düzelmesine destek olmak herkesin çıkarına olsa gerek. Bu kapsamda başarılı olmak için: - Daha çok çalışmak; - Daha fazla işbirliği yapmak; - Daha fazla birbirimize destek olmak; - Kaliteyi daha fazla yükseltmek gerekir. Biz Randstad Kaza Uzmanı Kurumu olarak, yıllardır bütün bu değerleri

paylaşıyor ve elimizden geldiğinde sürekli kalitemizi yükseltmek için gayret gösteriyoruz. Bu hizmet alanında sigortalar, kaza hukuku kurumları ve kaza mağdurları için önemli bir kurum olan ‘Letselschaderaad’ kurumunun kurallarına (gedragscode) uyarak kaza hukuku hizmetlerimizi sürdürmekteyiz. Bu hizmetlerimizi sunarken de müşteri memnuniyetine azami özen göstermeye çalışıyoruz. O nedenle, kaza mağdurlarına tavsiyemiz şudur: Herhangi bir kaza sonrası haklarını savunmak için, bildik, kaliteli bir kuruma başvurmanız gerekir. Kaza dosyasını veren kazazede sadece kendi sağlığı ile ilgilenmeli ve diğer tüm hukuk takibini hiç tereddüt etmeden temsilcisine bırakmalı. Bize başvuran kazazedenin dosyasını hızlı bir şekilde analiz eder, süreci anlatır ve yine hızlı bir şekilde dosyayı işleme alırız. Daha sonra kazazedenin sağlık durumu takip edilir ve sağlık durumuna bağlı olarak, önce kazazede ile görüşerek dosyaya yön verilir ve gerektiğinde dosya kapanması için gerekli süreç işletilir. Bize ulaşmak çok kolay! Tel: 0800-0815

◄◄

“Evet-Hayır“ bizi bölmesin!

Vatandaşlarımız sandık başında Hollanda’da oturan Türkler, 5 Nisan Çarşamba gününden itibaren referandum için oy vermeye başladı Anayasa değişikliği için yapılacak olan referandumda Türkler Almanya, Fransa ve İsviçre’den sonra Hollanda’da da oy vermeye başladı. Oy verme başlama tarihi olan ilk gün, 5 Nisan Çarşamba günü Hollanda genelinde toplam olarak 19426 oy kullanıldı Yurtdışındaki vatandaşlarımız 27 Mart - 9 Nisan arası oy kullanabilecekler. Oy vermeye Almanya Fransa ve İsviçre 27 Mart’ta başlarken, İngiltere 6 Nisan’da, Hollanda ve Kuzey Kıbrıs’ta oturan vatandaşlarımız ise 5-9 Nisan tarihleri arasında oy kullanabilecekler.

Yaklaşık 250 bin seçmenin bulunduğu Hollanda’da, Hollandalı Türkler, oylarını Amsterdam, Rotterdam ve Deventer gibi konsolosluklarımızın olduğu şehirlerde kullanabiliyorlar. Oy verme işlemleri ile ilgili bilgilerine başvurduğumuz Deventer Başkonsolosumuz Zafer Ateş şunları söyledi: “5 Nisan itibarı ile halk oylaması Hollanda’da başlamış bulunuyor, Hollanda’da kayıtlı bulunan yaklaşık 251 bin seçmenimiz sandıklara gidebilecekler, bizim Deventer görev çevresinde 71 bir vatandaşımız kayıtlı. Bu ilk gün güzel bir katılım oranı var. Her şey demokrasi şöleni çerçevesinde devam ediyor, burada bütün sandık görevlilerimizin, partili müşahitlerimizin, itiraza yetkili temsilcilerimizin hepimizin bu çorbada tuzu var, katkısı var; ben emeği geçen herkese başkonsolosluğumuz adına teşekkürlerimi sunuyorum.” ◄◄

Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş, Overijssel Eyaleti’nin Hengelo kentinde faaliyet gösteren Türk Çalışma Grubu’nun üyeleriyle bir araya geldi. Elektrik santralleri ve rafinerilerin onarım-bakım işlemlerini yapan başarılı işadamlarımızdan Yücel Şimşek’e ait Simytech B.V. adlı firmanın salonunda düzenlenen toplantıya beraberindeki Konsolos İlyas Çetin ve Bölge Uzmanı Hasan Şenok ile birlikte katılan Başkon solos Ateş, Hengelo Türk Çalışma Grubu’nu çalışmalarından dolayı çalışma ziyaretinde bulunduğu her kentte örnek gösterdiğini anlattı.

Türk İslam Kültür Vakfı, Çanakkale Şehitlerini unutmadı

Lahey’de Hollanda Türk Federasyon’a bağlı olarak faaliyet gösteren Türk İslam Kültür Vakfı tarafından “18 Mart Çanakkale Zaferi”ni kutlama, şehitleri anma ve İstiklal Marşı’nın kabulü” anma günü nedeniyle bir program düzenlenerek tüm şehitler için dua edildi. Programda, Amsterdam Mescid-i Aksa Camii din görevlisi Sabit Çevik, HDV Lahey Mescid-i Aksa Camii din görevlisi Osman Kemikli ve Türk İslam Kültür Vakfı Başkanı Tahsin Çetinkaya da birer konuşma yaptılar.

Hollanda Türkiye Sağlık Vakfı kuruldu...

Hollanda’da yaşayan doktorların, üzerinde çalıştığı HTSV’nin temelleri Rotterdam Huqqa Restoran’da atıldı. Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız, HOTİAD Başkanı Hikmet Gürcüoğlu, CPD Başkanı Mehmet Emin Ateş, Hollanda Türkiye Ticaret Odası Başkanı Ethem Emre, NETUBA Koordinatörü Hatice Bekker olmak üzere Hollanda sağlık sektöründe çalışan doktorların katılımı ile gerçekleşen resepsiyonda kuruluş amaçları, hedefleri anlatıldı, yönetim kurulu tanıtıldı. Vakıf Başkanı Psikoterapist Dr. Murat Can, “amacımız Türklerin sağlık sorunlarıyla ilgilenmek ve onlara çözüm üretmektir” dedi.

HDV Eğitim Koordinasyon Başkanlığı Kuruldu

Hollanda Diyanet Vakfı 1 Ocak 2017 itibariyle yeni ihdas etmiş olduğu eğitim koordinasyon biriminin sorumlusu Mücahit Batman, camilerdeki eğitim çalışmalarını ziyaret ediyor. Hafta sonları verilmekte olan dinî eğitimi yerinde görerek, imamlar ve gönüllü eğitimcilerle görüş alışverişinde bulunuyor. Bu zemin yoklaması sonrasında eğitim çalışmalarının profesyonelleştirilmesi için orta ve uzun vadede projeler hazırlanıp hayata geçirilecek.

Zafer Ateş, ‘Yıldız Kızlar’a moral vermek için kampta ziyaret etti

Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş, Hollanda Türk toplumunun her çağrısına kulak veren ve sorunları yerinde inceleyen, çözüm için koşuşturan bir anlayışla hizmetlerini sürdürüyor. Avrupa Voleybol Şampiyonasına katılan Yıldız Kızlar Millî Takımını kaldıkları kampta ziyaret eden onlara moral veren ve destek olduğunu bildiren ve başarılar dileyen Ateş’in bu ziyaretinden, Ay-Yıldızlı formamızı taşıyan genç kızlarımız hayli memnun kaldılar.



maandblad/aylık gazete doğuş nr. 225 - Nisan/April 2017

04 haber 16 nieuws

NIF Başkanı Mehmet Erdoğan:

“Biz teşkilat olarak her daim itidalli olmayı telkin etmekteyiz. Ancak, bu krizin faturasını yine Hollanda’da yaşayan bizler ödeyeceğiz”

Güney ve Kuzey Hollanda Federasyonları bir araya geldiler Hollanda’da iki ayrı bölge olarak çalışan Kuzey ve Güney Hollanda olarak bilinen Millî Görüş Teşkilatları Schiedam’da bir araya gelerek yönetim kurulları ile toplantı yaptılar. Genişletilmiş Bölge Yönetim Kurulu üyelerinin yanı sıra şube başkanları ve bazı şube birimlerinin katıldığı toplantıda federasyonların ortak çalışma alanları gündeme getirildi. Toplantıda önce bölge başkanları birer konuşma yaparak bölgeleri bölgelerinin çalışmaları hakkında bilgiler verirken birlikte çalışma yapılabilecek konularda fikir beyan ettiler.

T

oplantıda önce bölge başkanları birer konuşma yaparak bölgelerinin çalışmaları hakkında bilgiler veridiler ve birlikte yapılabilecek çalışmalar konularında fikir beyan ettiler. Başkanlar birlikte yapılan bu toplantıların sağlıklı bir iletişim ile devam etmesinden yana olduklarının altını çizdiler. Toplantıda ilk söz alan NIF Başkanı Mehmet Erdoğan Hollanda’da yerleşik düzene geçen gençliğin şuurlu bir şekilde yetiştirilmesinin gerektiğini altını çizdi. Gençlik teşkilatlarının bu konuda gerekli hassasiyeti göstermelerini istedi. Erdoğan Kuzey bölgesiyle bir araya gelmenin önemli olduğunun altını çizerek birlikte eylem ve söylem birliği geliştirmenin lüzumunu hatırlattı. Erdoğan 15 Martta ve 16 Nisanda yapılacak olan seçim ve referandum hakkında daha önceki beyanlarında belirttikleri gibi duruşlarının değişmediğini, her partiye eşit mesafede durduklarını hatırlatarak üyelerinin her halükarda sandığa gitmelerini, sağlamaya çalışacaklarını söyledi. Başkan Erdoğan, Rotterdam krizi ile ilgili olarak “keşke bu yaşananlar yaşanmamış olsaydı. Biz teşkilat olarak her daim itidalli olmayı telkin etmekteyiz. Bu krizden sonra iki ülke yetkilileri ne zaman ve nasıl anlaşırlar henüz bilmiyoruz ama bu arada görünen o ki, yine faturayı burada yaşayan bizler ödeyeceğiz” diye konuştu. Bu arada Hollanda’da yaşanan olaylarla alakalı olarak IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün’ün kısa bir mesajı salondakilere okundu. Ergün mesajında özetle şunlara değindi: “Yaşananları endişe ile izledik. Demokratik bir

ülke olan Hollanda’da kadın bir Bakan’a reva görülen davranış üzüntü vericidir. Bütün teşkilat mensuplarından provokasyonlara karşı dikkatli olmaları özellikle istirham ediyorum” Daha sonra söz alan Kuzey Hollanda Millî Görüş Başkanı Oktay Dalmaz iki bölgenin bir araya gelmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirirken, bölgeler arasında iletişim eksikliği olduğuna dikkat çekti. Toplantıların çok önemli olduğunun altını çizen Dalmaz, teşkilat bünyesinde toplantıları hacıların vakfe duruşuna benzetti. Toplantısız teşkilatın olmayacağına vurgu yapan ve sağlıklı iletişimiz olmadığı yerlerde krizlerin yaşanacağına işaret eden Dalmaz, Rotterdam yaşanan olaya göndermede bulundu. Dalmaz, her iki bölgenin 2013 yılında ortaklaşa kurdukları Ensar Travel’e sahip çıkılmasının çok önemli olduğuna değindi. Hac ve Umreciler için vize alma konusunda İHATA hakkı olan bu kurumun diğer seyahat büroları gibi uygun fiyatlarda bilet temin ettiğini, gruplara turlar organize ettiğini, “helal” tabir edilen mütedeyyin aileler için özel yüzme havuzları olan otellere rezervasyonlar yapılabildiğini söyleyerek bu imkânlardan istifade ederek bu kuruma destek verilmesinin gerektiğini söyledi. Dalmaz, son yıllarda hak mezhepler arasında itilaflar çıkarmak isteyenlere ve Youtube üzerinden fetvalar vermeye kalkanlara karşı imamların ve eğitimcilerin daha donanımlı hâle getirilmesi gerektiğini belirterek bu konularda Genel Merkezin düzenlediği seminerlere katılmanın çok önem arz ettiğini söyledi. Dalmaz son olarak Hollanda’da klavye kahramanlarının varlığına işaret ederek “sürekli “asıp – kesen” bu kahra-

manların kışkırtmalarından uzak durulması gerektiğini hatırlattı. Toplantıda her iki bölgenin bazı birimleri birlikte sunum yaptılar. Bu birimler Kurumsal İletişim(KIB), Sosyal Hizmetler, Bölge Gençlik Teşkilatları (GT), Bölge Kadınlar (KT) ve Kadınlar Gençlik Teşkilatları (KGT), Hollanda Cami Açma ve Yaşatma Vakfı (NMOG) kısa sunumlar yaptılar. Ve günün konuşmacısı Genel Merkez Hollanda sorumlusu Eğitimci Doç. Abdulhalim İnam idi. İnam konuşmasında bölgelerin yaptıkları güzel çalışmalarından dolayı teşekkür ederek sözlerine başladı

ve özetle şunları söyledi: “İnsanlarımız artık burada kalıcı olduklarını bilmeli ve dolayısıyla da buranın gündemi ilgilenmeliler. Teşkilatlar, burada yaşayan insanların sadece yüzde kırkına ulaşabiliyormuş. Bu durum çok acı vericidir. Dolayısıyla daha kat edilmesi gereken uzun bir yolumuz var demektir. Burada yaşayan nesillere sahip çıkmak ve onları donanımlı hâle getirmek bizim için bir vazifedir ve önemli bir görevdir. Balkanlarda yaşayan Müslümanlara soruyoruz, “Müslümanısınız?” diye “evet” diyorlar ama ne namaz kılıyorlar ne cumaya gidiyorlar ne zekât veriyorlar. Böyle bir Müslümanlıkları kalmış. Biz de ilerde böyle bir nesil ile karşılaşmak istemiyorsak nesillerimizi iyi yetiştirmeliyiz. Yatılı Eğitim Kursları, çocukların topluma katılması, kaynaşması ve aidiyet duygusunu kazanması açısından hayli önemli bir görev ifa etmektedir. Bölgeler olarak bu konuya ağırlık verilmesini özellikle istirham ediyorum. Son yıllarda çeşitli sorunlarla boğuşan ailelere ulaşın, onlarla iletişim kurun, sorunlarını dinleyin, çözüm noktasında yardımcı olun ve onlara danışmanlık edin. Türk toplumunun yüzde 10’na tekabül eden “engelliler” için yapılan Kuran okuma kurslarının yaygınlaştırarak devam ettirin. Kur’an tilaveti ile başlayıp biten programı Mustafa Aktalan sundu. Saat 11.00’de başlayan toplantı 15.00’e kadar devam etti. Aynı gün saat 14.00’de Schiedam Yıldız Eğitim Merkezi’nin yeni açılan salonunda “Çanakkale’yi anma ve Hafızlara ödül” programı da icra ediliyordu. Başkanlar daha sonra o programa da iştirak ederek katılımcıları ve hafızları selamladılar. Haber-Fotoğraflar: Adnan Şahin ◄◄

Yasemin Çegerek’e Kraliyet Nişanı verildi

Dünya Kadınlar Günü Den Bosch’da kutlandı

Zuiderkroon Restoranı hizmete açıldı

İşçi Partisi (PvdA) Milletvekili Yasemin Çegerek, Hollanda Kraliyet Nişanı ile onurlandırıldı. Çegerek’e nişanını, Meclis Başkanı Khadija Arib takdim etti. Çegerek, Hollanda Parlamentosu adına Çevre, Geri Dönüşüm Ekonomisi konusunda Avrupa’da raportörlük yaptı. Hollanda’nın AB Başkanlıgı döneminde Karma Parlamentolar arası Enerji ve İnnovasyon Konferansı’nın üyesiydi. Devlet harcamaları, imar, iskan ve çevreden sorumlu sözcü olarak komisyonlarda görev yapan Çegerek, yabancılara karşı ön yargıların son bulması için yaptıgı önerilerle de dikkat çekti.

Kısa adı HTKD olan, Hollanda Türk Kadınlar Dernegi, Denbosch kentideki Edelstaal Group salonununda düzenledikleri etkinlikte 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladılar. Girişimci kadınların sorunlarının yanı sıra kadın sorunlarının masaya yatırıldığı etkinliğe, siyasetçiler, bazı STK temcilcileri ve bölgeden kadınlar katıldı. 8 Mart ile ilgili olarak açıklamada bulunan Hollanda Türk Kadınlar Derneği Başkanı Sibel Saki de konuşmasında 8 Mart’ın önemine dikkat çekti.

Rotterdam’ın Güney bölgesinde, Vlisingenplein 105 adresinde Zuiderkroon adında yeni bir restoran hizmete girdi. Açılışını Charlois Belediye Başkanı Ronald Tol’un yaptığı restoran aynı zamanda yaşlılar merkezinin bünyesinde olduğu için orada yaşayan yaşlılara da hizmet verecek. Türk mutfağının tüm güzelliklerini, tatlarını içinde barındıracak olan Zuiderkroon Restonı kaliteli ve hesaplı olmakta iddialı. Her pazar günü saat 10.00 ile 14.00 arası kişibaşına €8.90 a kavhaltı servisi yapılmaktadır. Özel günlerinizide bu mekânı kukullanabilir, etkinlikler için yiyecek siparişi yapabilirsiniz.


toplum 17

samenleving

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 225 - Nisan/April 2017

Fatih Aksay:

“Hafızların anne ve babasının başına cennette taç giydirilecek”

Peygamber âşıkları Kutlu Doğum için salonları doldurdu Sunuculuğunu Muhammed Ali Toptaş’ın yaptığı ve İslam Toplumu Millî Görüş vaizlerinden Fatih Aksay’ın günün konuşmacısı olarak katıldığı ‘Kutlu Doğum ve Maide-i Kur’an’ adlı program, Hollanda’nın Beverwijk şehrinde yapıldı. Beverwijk Ezgi Party en Zalencentrum’da yapılan programa 1000 kişi katıldı. Ammar Acarlıoğlu, ezgi ve marşları ile salonu coştururken Dar’ul Furkan Mevlânâ öğrencileri de işaret dili ile ‘Sevgili Peygamberim’ ve ‘Yetim Kız’ ilahîlerini söyleyerek, izleyicilere duygu dolu anlar yaşattılar.

Alemlere Rahmet Gül Muhammed (s.a.v.)” sloganı ile yapılan ve İrşad Başkanlığı tarafından organize edilen programın ilk konuşmacısı İrşad başkanı Ali Kartal idi. Ali Kartal katılımcılara katılımlarından dolayı, organize komisyonunda görev alan idarecilere de emeklerinden dolayı teşekkür etti Daha sonra kürsüye gelen KH Milli Görüş Federasyon Başkanı Oktay Dalmaz ise “Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hayatından dersler çıkarmaya bugünlerde çok ihtiyacımız var’ diyerek O’nu anlayıp, örnek almamız gerektiğini vurguladı. Dalmaz ayrıca Türkiye’de gerçekleşecek olan referandum ile alakalı sukunet çağrısında bulundu. Kardeşliğin ne kadar önemli ve ona ne kadar büyük bir ihtiyaç olduğunu belirten Dalmaz, insanların birbirlerini üzmemeye ve kırmamaya özen göstermeleri gerektiğini söyledi. İnsanların gerek sanal gerek gerçek alemde eylem ve söylemlerden dolayı hesaba çekileceklerini hatırlattı. Bu bağlamda Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hayatını anlamanın ne kadar önemli olduğunu vurguladı.

Dar’ül Furkan kurslarında eğitim gören, 7 - 10 yaş arasındaki öğrenciler de Peygamber Efendimizi (s.a.v.) anlatan gösterilerde bulunarak salondaki izleyicileri mest ettiler. Dar’ül Furkan İkra öğrencileri Bilal-ı Habeşi ile Ebu Zer arasında yaşanan ve kardeşliklerinin pekiştiği diyaloğu tiyatro gösterisi şeklinde izleyicilere sunup, günümüzde artan ırkçılığın ne kadar kötü bir davranış olduğunu vurguladılar. Dar’ül Furkan Ayasofya öğrencileri ney üfleyip şiir okudular. Dar’ül Furkan Cafer-i Sadık öğrencileri ise Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Medineye hicretinde Medine halkı tarafından karşılanmasını tiyatro oyunu ile sergileyerek büyük alkış topladılar. Ayrıca hafızlık eğitimini tamamlamış olan 4 hafız hem hafızlık belgelerini aldılar, hem de Diyanet’in hafızlık sınavını kazandıklarına dair bir belge aldılar. Federasyon öğrencilere, hafızlara ve hocalarına hediyeler takdim etti. Yetiştirdiği öğrencilerin ödül ve belge alması sırasında, hafızlık Kursları Müdürü Ahmet Kaya hocanın sevinci ve heyacanı ise gözlerden kaçmadı.

Programda ayrıca Feyz’ül Kur’an grubu okudukları Kur’an-ı Kerim ile salondaki izleyicilerden büyük beğeni toplarken, Ammar Acarlıoğlu ise okuduğu ezgi ve marşlarla salondakileri coşturdu. Günün hatibi Fatih Aksay hoca ise Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) güzel ahlaki üzerinde durdu. Aksay, Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) herkese tanıtmanın ne kadar önemli olduğunu hatırlattı ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Mekke anlaşmasında örnek tavırlarından bahsetti. Dolu dolu geçen program yapılan Umre çekilişi ve dağıtılan yüzlerce gül ile son buldu. Haber-Fotoğraflar: Recep Sosyal ◄◄

Şehit Lider Muhsin Yazıcıoğlu Amsterdam’da dualarla anıldı Amsterdam Nizam-ı Alem Teşkilatı, Kahramanmaraş’ta 25 Mart 2009’da helikopter kazasında hayatını kaybeden BBP Genel Başkanı merhum Muhsin Yazıcıoğlu için anma programı düzenlendi. Hatimler indirildi ve dualar edildi.

A

msterdam Nizam-ı Alem Süleymaniye Camii lokali’ndeki programa, Alperen Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Dr. Halil Kol ve Sivil Toplum Kuruluşlarının temsilcileri ile merhum Muhsin Başkanı sevenler katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’yla başlayan programda, Amsterdam Süleymaniye Camii din görevlisi Yavuz Bahadır okuduğu Kur’an-ı Kerim ‘den sonra Çanakkale şehitleri anıldı. Sonunda ise merhum şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatı anlatıldı ve Aydın Çelik tarafdından Muhsin Başkanın anısına yazdığı şiir dinletisiyle devam eden program, Yazıcıoğlu’nun hayatından kesitlerin yer aldığı sinevizyon gösterimiyle devam etti. Çanakkale Şehitlerini ve Muhsin yazıcıoğlu’nu anma programında bir selamla konuşması yapan Amsterdam Nizam-ı Alem Süleymaniye Camii Başkanı Ergül Yaman: “Tarhimizde

yaşanmış olayları ve zaferleri yeni nesillerimize aktarmaya çalışacağız. Her zaman ecdadımızı ve şehit liderimizi rahmet ve minnetle yad edeceğiz. Bundan sonrada faaliyetlerimiz devam edecektir. Bu vesileyle bizleri yalnız bırakmadığınız için hepinize teşekkürlerimi iletirim” diye konuştu. Çanakkale şehitlerini ve Şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nu anlama ve anma programında, Beyza Coskun isimli Küçük kız “İstiklal” Marşı’nı okurken gözyaşlarını tutamadı. Onunla birlikte salondakilerinde gözyaşlarına boğulduğu şiir sonrası ayakta alkışlandı. Programda konuşan Alperen Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Dr. Halil Kol: “Çanakkale ile ilgili yaptığı konuşmasında, ‘’Çanakkale, İmanla-küfrün’’ şavaşıdır. İmanın üstün gelmesidir. Allah bizleri imadan yoksun kılmasın. Çanakkale ruhunu burada yaşatan ve buraları açan Ülkücü-Alperenlere teşekkürü borç biliyorum. Emeği geçen-

lerden Allah razı olsun. Buradan ders almaya geldin. Çanakkale’ye gelinceye kadar 17 yıldır şavaşmışız. Çanakkale savaşı 2 Kasım 1914’te İngilizlerin attığı ilşk topla başlamışdır. Bizim dostumuz, Allah’tır. Her işin başı Besmele olursa, başaramayacağımız hiç bir şey yoktur. Her attığın hedefi vurursun. Bizler bir olmalıyız. İri olmalıyız. Cenaze namazını kılıp, ölüme giden bizden başka bir millet yoktur.” dedi. Alperen Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Dr. Halil Kol, Rahmetli Şehit Muhsin Yazıcıoğlu’yla olan hatıralarını ve bilinmeyen yönlerini de davetlilerle paylaştı. Anma programı, Amsterdam Süleymaniye Camii din görevlisi Yavuz Bahadır tarafından yapılan hatim duası ve davetlilere yemek ikramıyla sona erdi. Çıkışta, Hz. Muhammed’i (s.a.v) O’nu temsil eden birer adet gül takdim edildi. ◄◄



yaşam ve inanç 19 leven en religie

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 225 - Nisan/April 2017

“Buna da “ehven-i şer tercih olunur” prensibince bir gerekçe bulacak. Yani en iyinin olmadığı yerde bari en az kötü, ez az şerli olan tercih edilir diyecek...

SEÇİM YAPILDI, TATİLE GİDEBİLİRSİNİZ!.. D

oksanlı (belki iki binli) yıllarda Vrij Nederland’da bazı kavramları veya deyimleri ironik bir dille anlatan bir sütun vardı. Çeşitli yakıştırmalar yapılır, güldürücü, düşündürücü cümleler spotlar hâlinde okuyuculara aktarılırdı. Derginin Nisan 1999 sayılarının birinde demokrasi hakkında söylenen şöyle bir cümle görmüştüm: “Demokrasi: Oyunu kullanabilirsin. Ancak (ondan sonra) tatile çıkmalısın.” Buna göre oy kullanma hakkı olan vatandaş oy verme belgesi ve kimliği ile seçim bürosuna gidebilir. Oy kullanmasında bir sakınca yoksa eline verilen oy pusulası ile seçim kabinine girebilir. Orada kendi iradesi ve tercihi ile, fikrini ve politikalarını beğendiği partilerden birine ait en üstteki veya beğendiği adayın önündeki minicik yuvarlağı kırmızı kalemle işaretleyebilir. Bu işlemden sonra vatandaş oy pusulasını katlayıp çöp konteynıra benzeyen seçim sandığına atmalıdır. Tamam, hepsi bu kadar. Vatandaş vatandaşlık görevini yapmıştır. Ya da oy verme hakkını kullanmıştır. Diğer vatandaşlar da kendisi gibi yapmışlardır. Böylece ülke çapında yüksek bir katılımla herkes gönlünde aslan gibi yatan partiye veya adaya oyunu vermiştir. Buna göre demokrasinin kuralları işlemiştir. “Demokrasi” denilen yönetim sistemi ile yönetilen ülkelerde vatandaşlar yöneticilerini bu yolla belirliyorlar, bir anlamda bu yolla denetleyebiliyorlar. Ülke için daha iyisini yapacağını, daha iyi planları olduğuna vatandaşı ikna eden ondan onay alıyor.

Çok oy alanlar da tek başına veya koalisyonlarla ülkeyi belli bir süre yönetiyor. Ancak ister tek başına, ister koalisyon ile olsun, hükûmetler mevcut anayasaya veya yasalara bağlı kalmak zorunda. Her ne kadar yeni yasalar yapılsa da, bazı kanunlar veya uygulamalar değişse de, hükûmetler o ülkede yerleşik nizamın dışına çıkamazlar. Söz gelimi Hollanda’da hiç bir parti anayasayı değiştiremez, anayasaya aykırı davranamaz. Hatta Avrupa Topluluğu müktesebatının dışına çıkamaz. Yine hükûmetler kolay kolay bağlı oldukları uluslararası anlaşmaları ihlal etmezler. Halkın verdiği yetkiyi halk aleyhine, halkın zararına kullanamazlar. Seçilmiş hükûmetler bir şekilde ülkelerini kendilerine göre en ideal şekilde yönetmeye çalışırlar. Doğru da yaparlar, hata da yaparlar. Bir dahaki seçimin kendileri için bir hesap verme olduğunun bilinci ile hareket ederler. Halk onları ancak az oy verme ile cezalandırabilir. Bu, hükûmet ve partiler, hatta adaylar üzerinde bir nevi yaptırımdır. Neyleyelim şimdilerde demokrasi ile yönetildiği iddia edilen ülkelerde kural böyle işliyor. Daha iyi keşfedilinceye kadar “şimdilik en ideal yönetim budur” diye iddia ediyorlar. “Bu sistemin isabetli tarafları da, aksayan tarafları da tenkit edilebilir” diyorlar. Bunu diyorlar da demokrasi ile yönetildiği iddia edilen ülkelerde bu sisteme karşı gelmek, başka bir yönetim sistemi teklif etmek babayiğitlik ister. Hiç bir sistem kendinden başkasının

seçilmesine razı değildir. Hiç bir demokratik düzen de kendinin ortadan kaldırılmasına izin verecek kadar saf değildir. Bütün demokratik sistemler kendi düzenlerini koruma konusunda haşin bir diktatördür. Verilen ‘oylar’ sanıldığı gibi; ‘halkın kendine en uygun olan sistemi seçebilme’ hakkı değil, düzenin uygun gördüğü yönetim biçimini, o yönetimi sürdürecek kişilerin seçiminin halka onaylatılmasıdır. Tekrar başa dönelim: Vatandaş oyunu kullandı gönül rahatlığı ile. Hangi parti veya aday kendisini ikna ettiği ise onu tercih etti. Kendisi gibi o partiyi veya adayı tercih edenler sayesinde bu aday meclise (parlamentoya) gitti. İçinde bulunduğu parti şu kadar oy oranı ile şu kadar milletvekili çıkarıp parlamentoya gönderdi. Bu parti belki de hükûmette yer alacak. Şu kadar sene, belki de bir dahaki seçime kadar ülkeyi yönetecek. Ülke hakkında, vatandaşların lehine bir takım kararlar alacak, bir takım uygulamalar yapacak. Böyle bir durumda vatandaşın bu yönetime, uygulamalara karşımasına imkân yok. Çaresiz hükûmetin veya meclisin yapacaklarına razı olacak. Kendisi hakkında vereceği kararları kabul edecek. Uygulama veya kararlardan memnun olmazsa bir daha ki seçimde ona oy vermeyecek. Belki bir başka partiyi, bir başka dayı tercih edecek. Böyle bir durumda birisi çıkıp şu soruyu sorabilir: “Ya bir dahaki secimde seçtiği parti veya aday da aynı şekilde yaparsa?” Eh, vatandaşın yapacağı fazla bir şey yoktur. Ya hiç bir partiye

veya adaya oy vermeyecek, ya da mevcutlardan birini tercih edecek. Buna da “ehven-i şer tercih olunur” prensibince bir gerekçe bulacak. Yani en iyinin olmadığı yerde bari “en az kötü, ez az şerli olan tercih edilir” diyecek... Vrij Nederland’daki o cümle bir gerçeği hatırlatıyor: “Oyunu verdin, tamam şimdi tatile çıkabilirsin.” Tatile git, keyfine bak, hayatını yaşa. Gerisine karışma. Oy verdiklerin ne yaparsa yapsın. Hatta bazı ülkelerdeki yöneticiler şöyle telkin ederler: “Ey vatandaş, vergini ver, askerliğini yap, ülkene yani seni yönetenlere kayıtsız şartsız itaat et. Ülkenin yönetildiği başkent mahfillerinde olanlara karışma. Oralarda bir şey oluyorsa bir hikmeti vardır.” Vatandaş da eli kolu bağlı olduğu için çaresiz sesini yükseltmez. Şaka bir tarafa, kimi ülkelerde demokrasi böyle işlese de (daha önce bir yazımızda değindiğimiz gibi: (Bakınız; Doğuş Ocak 2017 yazısı) fazla alternatif yok. Biz oy kullansak da kullanmasak da içinde bulunduğumuz ülkeyi birileri yönetiyor. Hatta yönetmek zorunda. Küçük topluluklar/şirketler için bile başkan, düzen, kural ve yönetim gerekiyor da bir ülke için bunlar gerekmez mi? İnsan kendisini ilgilendiren konularda sessiz kalırsa, aleyhine olabilecek gelişmelerden şikâyet etme hakkını kaybeder. Kimi olumsuzluklara, usûlüne göre tepki göstermeyen, kötülüklere, zararlı gelişmelere ses çıkarmayan, şartlara teslim olan kişi “ha var ha yok” hükmündedir. Elbette her şeyin usûlüne göre yapılması esastır.

Hikmet Pınarı Hüseyin Kerim Ece kerimece@hotmail.com

Bize göre yanlış olan, katılmadığımız uygulamalar, işler de uygun dil ve yöntemlerle eleştirilebilir. Onların yerine daha uygun fikirler, metodlar, yollar teklif edilebilir. Hollanda’da 15 Mart 2017 seçimleri geride kaldı. Sonuçlar ortada. Bu sonuçların herkesi memnun etmesi zaten mümkün değil. Ancak buna herkesin razı olması gerekir. Gönül arzu ederdi ki gelecekte Hollanda toplumunu huzursuzluğa sürükleme ihtimali yüksek olan, ırkçı ve yabancı düşmanlığını, İslâm karşıtlığını daha çok ön plana çıkaran partiler bu kadar yüksek oy almasaydı. Keşke Hollanda, toplumunu bu kadar mobilize edip, yabancıları ve Müslümanları burası için yük gören politik söylemlere prim verilmeseydi. Zira bu gibi söylemler bu ülkeye bir şey kazandıramayacağı gibi, kesinlikle huzur bozucudur. Kesimler arası nefret, dışlama, aşağılama, hasım gibi görme ve ayrımcılık hiç bir topluma mutluluk getirmedi, getirmez. Ümit ediyoruz ki bundan sonraki süreçte Hollanda’yı yönetecekler bu yanlışa düşmezler. Ülkeyi adaletle, insafla ve akıllıca yönetirler. Fanatik ırkçıları sevindirecek uygulamaları yapmazlar, söylemlere düşmezler. Bizler de oy verdikten sonra tatile gidenlerden değil; bu toplumun huzuru, güvenliği ve sosyal ahengi için katkıda bulunanlardan olmalıyız. En azından toplumun huzurunu kaçıracak söylem ve eylemlerden kaçınmalıyız. Zira toplum hayatı hep birlikte bindiğimiz bir gemiye benzer. Batarsa, hepimiz birlikte batarız. Bu gemiyi batırmaya çalışanlara elden geldiği kadar engel olmak gerekir. ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 225 - Nisan/April 2017

04 haber 26 20 nieuws

Gündem

Kadınlar Teşkilatı Kur’an tilavet birincileri Berlin ve Güney Hollanda’dan...

“Kur’an’la öğüt verip, Kur’an’a davet etmeliyiz”

Rotterdam Ayasofya’nın eğitimdeki başarısı sürüyor...

Yaklaşık 3 yıldır inşaatı süren ve hizmete girmek için son aşamaya gelen Ayasofya Camii,’nin bünyesinde verdiği eğitim faaliyetlerindeki başarısı sürüyor. Katıldığı her yarışmada dereceye giren çocuklar, Mart ayında Almanya’da düzenlenen Kur’ân-ı Kerîm yarışmasında Sinem Fırat ile yine birincilik ödülü kazanarak, camideki eğitimin kalitesini gözler önüne serdi...

K

adınlar Teşkilatı, Avrupa 13. Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması finalini, Mâide-i Kur’an programı ile birlikte 18 Mart’ta Leverkusen’da gerçekleştirdi. Hafızlık merasimi ve sunumu da programın gündeminde yer aldı. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden, Kanada, Balkanlar ve Türkiye’den programa iştirak eden yaklaşık üç bin kişi yarışmaların en güzeline tanıklık etti. IGMG İsveç Bölgesi de ilk defa 20 kişiyle programa katıldı. Programda, Kadınlar Teşkilatı İrşad Başkanı Nermin Şeker oldu. Kadınlar Teşkilatı Başkanı Hatice Şahin, IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün birer konuşma yaptılar. Yarışma geleneğe uygun olarak; 1013 yaş grubundaki yarışmacılardan oluşan küçükler kategorisi ve 1418 yaş grubundaki yarışmacıların mücadele ettiği büyükler kategorisi olmak üzere iki kategoride yapıldı. Yarışmada jüri heyeti; İngiltere’den Melek Arslan başkanlığında, Türkiye’den Ceylan Şahin, Avusturya’dan Rabia Çolakoğlu, Doğu Fransa’dan Hacer Ersöz’den oluştu.

Column

Sonuçlar Programın sonunda yarışmanın heyecanla beklenen sonuçları açıklandı. Buna göre büyükler kategorisinde; Berlin Bölgesi’nden Firdevs Mutlu birinci, Belçika’dan Ayşenur Öğden ikinci, Württemberg’den Esra İlemin üçüncü, Kuzey Bavyera’dan Neslişah Benek dördüncü oldu. Küçükler kategorisinde ise sonuçlar: Güney Hollanda’dan birinci Sinem Fırat, ikinci Berlin’den Sümeyye Köksal, üçüncü Freiburg-Donau’dan Esma Dirier, dördüncü Alpes’ten Hayrunnisa Dönmez şeklinde açıklandı.

ISLAM COLOR

Eigenschappen van Allah Ta’Ala

(Aqeedah-reeks #1) Dit is de eerste deel van een reeks over Aqeedah, oftewel geloofsleer. We zullen allereerst beginnen met de Eigenschappen van Allah Ta’Ala. In totaal zullen 20 Eigenschappen behandeld worden, die onderverdeeld zijn in 4 categorieën. De eerste categorie is: As-Sifaat al-Nafsiyya of As-Siffaat al Wujudiyah

Deze categorie heeft 1 eigenschap en gaat over Allah Ta’Ala opzicht en Zijn bestaan. De eerste eigenschap van Allah Ta’Ala is Wujud, dit betekend dat Allah Ta’Ala bestaat. Allah Ta’Ala bestond voor de schepping en Hij zal er zijn na de schepping, Hij is dus begin- en eindeloos. Zijn bestaan is geheel onafhankelijk en Hij is niet behoeftig. Zijn bestaan is Wajib (verplicht) in tegenstelling tot het bestaan van de schepping. Het bestaan van Allah Ta’Ala is dus niet hetzelfde als het bestaan van de mens. Er zijn namelijk 2 manieren van bestaan; onafhankelijk bestaan & afhankelijk bestaan. Allah Ta’Ala is onafhankelijk en heeft geen gebreken, Hij is perfect. Dit wordt Wujud Kamaal genoemd. De mens is echter Wujud Naqis en dat betekend dat hij bestaat met gebreken en afhankelijk is. De Kennis en Macht van Allah Ta’Ala is niet te vergelijken met de kennis en macht van de mens. De kennis van de mens noemen we kes-

Gündem

Hollanda’daki Sivaslıların topluma katılımına ve sorunlarına destek olunacak

ASBİR Hollanda, Sivaslıları bir çatı altında topluyor ASBİR Hollanda temsilciliği, yönetimi güçlendirmek Danışma ve Çalışma Kurulunu oluşturmak için 25 kişiyle bir Çalıştay gerçekleştirdi.

ASBİR Hollanda yönetim kurulu üyeleri...

Göksel Soyugüzel (Başkan), Ünsal Artuk (Sekreter), Siyami Demir (Muhasip), E. Gültekin (Teşkilatlanma), Hülya Kaya-Kulu (Kadınlar Kolu Başkanı), Beran Yılmaz (Gençlik Kolları Başkanı) Zeynel Abidin, Ü. Fırat, M. Yılmaz (Üye)

2

016 yılında resmî kuruluşunu gerçekleştiren ASBİR Hollanda şube yöneticileri, Şubat ayı içerisinde Göksel Soyugüzel’in başkanlığında bir araya gelerek, 2016 yılında yapılan çalışmaları değerlendirmiş ve 2017 yılı çalışma takvimini belirlemişlerdi. İlk etap da, Kurucular Kurulu üyeleriyle bir araya gelmeyi hedefleyen ASBİR Hollanda yönetimi, bu buluşmayı 2 Nisan Pazar günü Spıjkenisse’de hizmet veren Atlas Otel’de 25 kişilik bir katılımla gerçekleştirdi. Toplantı açılışında ASBİR Hollanda’nın vizyonu, misyonu ve faaliyet alanları hakkında bilgi veren Başkan Göksel Soyugüzel, “Sivas’ımız için elbette bir şeyler için yapmaya çalışacağız ancak, yönümüzü Hollanda’ya çevireceğiz ve buradaki hemşerilerimizin sorunların çözümü için uğraşacağız, onlara kültürümüzü tanıtacağız, onları kucaklayarak bir çatı altında toplayacağız” dedi. Herkesin söz aldığı ve düşüncelerini açıkça ifade ettiği toplantıda, bu oluşuma destek sözü çıktı. Kendilerinin yönetim olarak geçici

www.islamcolor.nl bi, dit houdt in dat je moet leren om te kunnen weten. De Kennis en Qudra (Wilskracht) van Allah Ta’Ala is echter volmaakt. Zijn Hoedanigheid kunnen wij ons niet voorstellen, omdat er niks vergelijkbaar is met Allah Ta’Ala. Allah Ta’Ala is verheven. Dit wordt in de Islam Tanzih, oftewel transcendentie genoemd. Zoals Allah Ta’Ala zegt in de Kor’an (wno): “O mensheid! Jullie zijn het die behoefte aan Allah hebben. En Allah! Hij is de Behoefteloze, de Geprezene.” (Surah Fatir, vers 15) Het bewijs dat Allah Ta’Ala bestaat gebaseerd op logica is behandeld in de voorgaande hoofdstukken. Het bewijs uit de Kor’an dat Allah Ta’Ala bestaat zonder een begin & einde te hebben, niet verwekt en ook niet verwekt te zijn, is uit Surat al-Ikhlas. Allah Ta’Ala zegt in dit hoofdstuk het volgende (wno):

‘’Zeg: “Allah is de Enige. Allah is zichzelf-genoeg, Eeuwig. Hij verwekte niet, noch werd Hij verwekt. En niemand is Hem in enig opzicht gelijk.”...

olduğuna vurgu yapan Göksel Soyugüzel, Danışma ve Çalışma Grubu’nun oluşmasının ardından daha güçlü bir yönetimin işbaşı yapması için ellerinden geleni yapacaklarını ifade etti. Kadın ve gençlerin bu oluşumda daha çok söz sahibi olmalarını istedikleri için toplantıda, Hülya KayaKula Kadınlar Kolu Başkanlığına, Beran Yılmaz da Gençlik Kolları Başkanlığına getirildiler. Mazeretleri nedeniyle toplantıya katılamayan HOTİAD Başkanı Hikmet Gürcüoğlu ve EUBA Hollanda Başkanı Hasan Aras ile birlikte, Diş Hekimi Ahmet Kaya, İşadamı Adil Karakaya, Yönetici Ahmet Duran, İşadamı Murat Metin ve Eğitimci Oğuz Yılmaz Danışma Kurulu üyeliklerine öngörüldü. Hem bu isimlerle hem de daha güçlü bir yapıyı harekete geçirmek için öngörülen diğer isimlerle görüşülüp, 14 Mayıs’taki toplantıda Danışma Kurulu’nun netleşeceği bildirildi. Ramazan ayı içerisinde bir iftar programı; sonbaharda da, 1000 kişinin katılabileceği kapsamlı bir etkinlik ile Hollanda’daki Sivaslıları bir araya getirmek için şimdiden kolları sıvadı.

TAZİYE

Kuzey Hollanda Millî Görüş Federasyonu Başkanı Oktay Dalmaz Hocamızın kıymetli valiedleri, HASENE Yardım Vakfı, Güney Hollanda Bölge Temsilcimiz Bünyamin Karaman’ın babası İshak Karaman, NIF Bölge önceki Eğitim Başkanı İsmail Kızılırmak’ın değerli babaları, Heemskerk’ten Nejdaad S. Verlasevic, Assen’dan Mürüvet Gözel, Rotterdam’dan Ali Demir, Nurettin Pakel Hakk’ın Rahmetine kavuşmuşlardır. Merhum ve merhumelere Allah’tan rahmet, kederli ailelerine ve sevenlerine sabr-ı cemil ve başsağlığı diliyoruz.

(Stichting Yeni Çınar)


panorama 21 uitzicht

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 225 - Nisan/April 2017

Tanıtım...

Dört yıl önce hizmet vermeye başlayan bu kuruluş bir süre önce taşındığı Wandelboslaan 30 adresindeki yeni binasında daha kaliteli ve daha çeşitli hizmet vermeye devam ediyor. Her biri Anadolu’muzun bir köşesinden yıllar önce kopup gelen yaşlı teyzelerin bir arada oturum güvenli ve sağlıklı bir ortamda hoşça vakit geçirdikleri Tilburg’da bulunan PrimaZorg binasını ziyaret ettik. Hep teyzelerle sohbet ettik hem de kurum sahibi Hasan Bekleviç’ten kurumun çalışmaları hakkında bilgi almaya çalıştık

Prima Zorg en Welzijn, yeni binasında daha kaliteli hizmet sunuyor

P

rimaZorg’u kısaca tanıyabilirmiyiz? Hasan Bekleviç: Prima Zorg en Welzijn’i 2013 yılında eşim ile birlikte kurduk. Daha önce bir başka adreste hizmet sunduk. Ama orası küçük geldiği için mecburen yeni yerimize taşındık. Bir yıla yakın bir süredir Wandelboslaan 30 adresindeki yeni yerimizde hizmet sunmaya devam ediyoruz. Henüz burada resmî açılış yapmadık ama mayıs ayında inşallah bir açılış yapmayı planlıyoruz. Yeni binamıza taşınmakla birlikte personel sayımızı artırdık. Daha önce 30 olan personel sayımız şuan 35’e yükseldi. Ve aynı şekilde sunduğumuz hizmet ve aktivitelerden yararlanan müşteri sayımızda da önemli bir artış kaydedildi. Burada daha iyi ve daha çok çeşit hizmet sunabilmekteyiz. Peki, kumrunuzda ne tür hizmetler verilmektedir? Kurumumuz Müslüman yabancılara evlerinde hizmet vermektedir. Hizmet dediğimiz, kişisel bakım, hemşerilik ve rehberlik hizmetleridir. Bunun yanında teyzelerimiz, amcalarımız için düzenlediğimiz “Dag besteding” dediğimiz gün boyu “aktivite programları” yapılmaktadır. Bu programlara 40 yaşlı bayan katılmaktadır. Şu an haftanın değişik günlerinde aktivitelerimiz oluyor. Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günleri Türk bayanlarına,

Salı ve Perşembe Faslı bayanlara, ve ayrıca ayrı guruplar hâlinde olmak kaydıyla Salı ve Perşembe günleri Türk erkeklere program yapıyoruz. Bunun dışında ev hizmetlerimiz de var. Yaklaşık 150 eve hizmet sunuyoruz. Hizmetler nasıl sunuluyor? Hizmetlerimizi donanımlı bir personel kadrosuyla sunmaktayız. Aktivite günlerinde hastalarımızı evlerinden alıyor buraya getirip faaliyetlere katılmalarını sağlıyoruz. Sonra da tekrar evlerine bırakıyoruz. Ev temizlik hizmeti veriyoruz. Bütün bu hizmetleri müşterilerimizin kendi ana dillerinde veriyoruz. Hastalarımızın dilini, dinini, kültürünü yakinen bildiğimiz için bu hizmeti vermek, hem bizim için hem de onlar için çok daha kolay ve rahat oluyor. Zira biz hizmeti onların istediği şekilde sunabiliyoruz. İletişim sorunumuz olmuyor. Sorunları konuşarak aşıyoruz. O nedenle farklı bir durumdayız. Donanımlı 35 Personele sahibiz Bulunduğumuz bu binada birkaç ofisimiz var. Hastaya gitmeyen elemanlarımız burada çalışıyor ve sürekli planlama ile meşgul oluyorlar ve bu binamızda düzenlediğimiz faaliyetlerimizi yapıyorlar. Ne tür faaliyetler yapılıyor? Değişik faaliyetlerimiz var. Egzersiz yapılıyor. Yemek pişiriyoruz. İlahiler söyleniyor, Kur’an okutuluyor,

El becerileri ve sportif faaliyetler yapılıyor. Kısaca herkesin hoşça ve sağlıklı bir şekilde vakit geçirebilmesi için ne gerekiyorsa o yapılıyor. Yardım alan insanlarımız genellikle evlerinde yalnız kalıyorlar. Yakınları çalıştıkları için onlarla ilgilenen olmuyor. Bu açığı kapatmak için biz bu tür faaliyetler düzenliyoruz. Ayrıca evde yakınları üzerinde çok ağır baskı oluşturan hastalar var. Alzheimer, bunama gibi, kalp hastaları gibi. Evdekilerin üzerinden bu baskıyı bir sürede olsa alabilmek onların bir süre de dinlenmelerini sağlamak için de bu faaliyetler düzenlenmektedir. Kimlere hitap ediyorsunuz? Belli bir hedef kitlemiz yok. Her yaşa ve bay bayan herkese hizmet vermekteyiz. Hizmet verdiklerimizin içinde çocuk da var, yaşlılarımız da var. Erkek de var bayan da var. Zihinsel engelli olan da var, psikolojik sorunu olanlar da var. Sağlık sorunu olanlar da. Kısaca müşteri profilimiz çok değişik insanlardan oluşmaktadır. Bakım alanların masraflarını kim karşılıyor? Evet bu önemli bir konu. Önce bakım alacak kişilerin yerine getirmesi gereken bazı kıstaslar var. Yani “ben ev yardımı almak istiyorum” diyen herkes bunu alamıyor. Nedir o kıstaslar? Kişinin alacağı hizmet

ev veya hastane doktor tarafından belirlemesi gerekir. Ama kişi kendisi de ihtiyaç duyarsa başvurabilir. Örneğin şeker hastaları, kalp hastaları, romatizma hastaları bu hizmetler için başvurabilirler. Hastaneden eve çıkmış bir hasta belli bir süre için kişisel bakım ve hemşirelik hizmeti için başvurabilir. Daha doğrusu her kes yardım için başvurabilir. Çünkü sonuçta kişinin bu yardıma ihtiyacı olup olmadığını belirlemek için zaten herkese bir analiz, belirleme konuşmasına gidilmektedir. Eğer gerçekten ihtiyacı varsa kişinin bilgileri alınıyor ve sigorta şirketine iletiliyor. Ve hastalar hiçbir şekilde ücret ödemiyorlar. Tüm ödemeleri sigorta yapıyor. Her altı ayda bir durum değerlendirmesi yapılıyor ve ihtiyaç devam ediyorsa yardım da devam ediyor. Söyleşi-Fotoğraflar: Adnan Şahin


04 haber 22 nieuws

Hollanda nereye gidiyor?

VVD, CDA, D66 ve Groenlinks’ten ilk koalisyon görüşmesi VVD lideri Mark Rutte CDA, D66 ve GL ile yaptıkları ilk koalisyon görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada Groenlinks ile ayrı görüşlere sahip olsalarda haftaya yeni kabine için tekrar biraraya geleceklerini belirtti. Dört parti birlikte koalisyon hükümeti kurabilmenin yollarını ararken, ilk kez Schippers ile biraraya gelerek 4’lü koalisyonun sinyalini verdi. Rutte, Groenlinks ile koalisyon hükümeti kurmak için ilk etapta sıcak bakmamıştı. Ancak farklılıklara rağmen haftaya görüşeceklerini belirtti. CDA lideri Buma da çoğunluğun benimsediği bu dört parti ile koalisyon hükümetini kurmakta zorlanacaklarını ifade etti. D66 lideri Pechtold ise gelişmelere olumlu bakıyor. GL’in genç lideri Jesse Klaver yaptığı açıklamada, ” ideal koalisyon hükümetinden çok uzak bir görünüm, ancak görüşmeye karar verdik” dedi. Türkiye kökenli iki politikacı Tunahan Kuzu ile Selçuk Öztürk’ün kurduğu DENK, koalisyona girmeye olumlu bakıyor. ................................................................................................................................... ................................................................................................................................... ................................................................................................................................... ...................................................................................................................................

Mondi’nin Resmî açılışı Eylül ayında gerçekleşecek Mondi Consept, Showroom ve Satış Mağazası için “Bismillah” dedi Dört yıldır “Mondi Consept” adı altında daha çok marketlere, pasta hanelere, fırıncılara ve restoranlara ürün pazarlayan Erkan Turan bu mekânlara proje bazında çizimler yaparak vitrinler yerleştirmektedir. Türkiye’den getirdiği ürünlerin yelpazesini genişleten Turan sonunda müşterilerin isteği doğrultusunda bir showroom açmaya karar vermiş. “Müşterilerimiz almak istedikleri ürünlere illa elleriyle dokunmak istiyor o yüzden böyle bir yer açmaya karar verdik” diyen Turan showroomun resmî açılışını Eylül ayında yapmayı planlıyor. Şuan bu mekînı düzenlemeye çalışan Turan bu düzenlemeyi yaparken bile bunun bir dua ile olmasını düşünerek 8 Nisan 2017 Cuma günü Cuma namazı sonra birinci derece yakınları ve çok az bir davetli eşliğinde ilk kurdeleyi kesmeye karar vermiş. Kurdeleyi kayınpederi Nurettin Akbulak ve (NIF) Güney Hollanda Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan birlikte dua ederek kestiler. Erkan Turan Eylül’de yapacağı açılışın daha görkemli ve geniş katılımlı bir açılış olacağını vadediyor. Doğuş Haber Merkezi

İnternette ayrımcılık tırmanıyor

Hollanda’da internette ayrımcılıkla ilgili şikâyetlerde geçtiğimiz yıl artış yaşandı. MiND ve MDI adlı internette ayrımcılık şikayetleri kayıt merkezleri verilerine göre, 767’si sosyal medyada ayrımcılık olmak üzere toplam bin 459 başvuru alındı. Şikayetlerde 2015 yılına göre 652’lik artış kaydedildi. Ayrımcılık şikayetlerinde kökene dayalı ayrım başı çekti. Şikayet merkezleri, başvuruların yüzde 57’sinin Facebook, yüzde 27’sinin de Twitter’da yapılan paylaşımlarla ilgili olduğunu bildirdiler.

Eğitimsizliğin faturası ağır

Eğitimsizliğin Hollanda’ya yılda yaklaşık 1 milyar Euro’ya mal olduğu bildirildi. Okuma ve Yazma Vakfı tarafından yaptırılan araştırmaya göre, okuma yazma bilmeyen ya da okuduğunu anlayamayanlarda işsizlik oranı yüksek, bu kişiler çalışsalar bile daha az kazanıyorlar ve sağlık hizmetlerinden daha fazla yararlanıyorlar. Birçok kişinin fonksiyonel okumaz yazmaz olduğuna işaret edilerek, bu kişilerin toplumsal ve bireysel yönden gelişebilmeleri için gerekli okuma-yazma becerilerine sahip olmadıkları vurgulandı.

SOFRANI VE GÖNLÜNÜ AÇ!.. Hasene Derneği 2017 Kumanya Kampanyası’nın startını verdi. “Sofranı ve gönlünü aç” sloganı ile yürütülen kampanyaya son katılma tarihi 25 Nisan 2017. Kumanya kampanyasının 50 ülkede, 250 gözlemci nezaretinde gerçekleştirilmesi planlanıyor.

Murat Kubat

Mondi ayağınıza geldi

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 225 - Nisan/April 2017

Hasene Derneği 2017 Kumanya Kampanyası’nın startını verdi. “Sofranı ve gönlünü aç” sloganı ile yürütülen kampanyaya son katılma tarihi 25 Nisan 2017. Kumanya kampanyasının 50 ülkede, 250 gözlemci nezaretinde gerçekleştirilmesi planlanıyor. Bu sene toplam 50 ülkede gerçekleştirilecek olan kampanya ile yeryüzünde büyük bir sofra açılacak. İhtiyaç sahipleri baş köşeye oturtulacak. İftar ve sahur sofraları boş kalmayacak. Hasene Derneği, yeryüzü coğrafyasında açılacak bu sofra için seferber oldu. 50 ülkede, 250 gözlemcisini kutlu bir sefere çıkarıyor. Afrika’da, Asya’da, Avrupa’da, kısaca yeryüzünün muhtaç coğrafyalarında, her nerede aç ve muhtaç biri var ise oralara ulaştırdığı kumanyalarla sofra kurmaya gidiyor. Bilhassa kuraklık ve kıtlığın yaşandığı, acil gıda ihtiyacı duyan ülke ve bölgeler öncelik tanındı. Yeryüzünün mazlum ve mağdurları, yetim ve öksüzleri, ezilen ve horlananları velhasıl unutulanları için bir sofra kuruluyor. Kampanyada 71 bin kumanya hedefi Hasene 71 bin kumanya bağışı toplamayı hedefliyor. Toplanan her bir fazla kumanya yardımı daha fazla ihtiyaç sahibine ulaşmak anlamına geliyor. Kampanyaya katılan her bir bağışçı yaptıkları kumanya yardımları ile yeryüzünün farklı coğrafyalarında sofraların kurulmasına yardımcı olacak. Böylece her bir bağışçının buyur edecekleri bir sofra, sofralara oturtacakları Allah misafirleri olacak. Bu sofralara özellikle ve öncelikle ocağı tütmeyenler, pişirecek yemeği olmayanlar oturacak. Kampanyanın amacı ve önemi Kumanya kampanyası ile dünyanın varlık içerisinde yaşayan kesimleri ile, yokluk çeken kesimleri arasında bir köprü kurmak ve böylece yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik etmek amaçlanıyor. Varlık içerisinde yaşayan insanların gönlünü ve elini açması, gönüllerinden ve ellerinden geleni yapması isteniyor. Böylece insan olma sorumluluğu, yeryüzünün kuraklık, kıtlık ve açlık çeken bölgelerindeki insanlar ile

paylaşma ve dayanışma içerisinde olarak gerçekleşmiş olacak. Kim bilir, açılmasına katkı sağladığımız sofralar vesile ile belki bir yetimin duası arasında yer alabiliriz. Kampanyanın sloganına dair Hasene Derneği bu seneki sloganında ‘sofra’ ve ‘gönül’ kelimelerini kullandı. Arapça bir kelime olan sofranın aslı Sufra’dır ve s-f-r kökünden geliyor. Sofra, yolcu yiyeceği, azık, üzerinde yemek yenen yer, örtü, sini gibi manaları ihtiva ediyor. Yolculuk manasındaki sefer kelimesi de aynı kökten yani s-f-r kökünden türetilmiş bir kelimedir. Kumanya kampanyası için sefere/yolculuğa çıkacak olan yüzlerce gözlemci, onlarca ülkede muhtaçların sofrasına katkı sağlayacak. Refah içerisinde yaşayan toplumlarda sofralar ziyadesiyle zengin. İmkanlar çok. Paylaşmak için nedenlerimiz var. Zira insanız. Çünkü aç ve açıkta olan insanları görüyoruz. Daha özeli Müslümanız. Müslüman sorumluluk sahibi kişidir; elinde olanı ihtiyaç sahibi ile paylaşır; aç olanı doyurur, açıkta kalanı korur ve kollar. Cömertlik gönül zenginliği ile alakalı bir vasıftır. Yiyebileceğinden fazlasının biriktiren tek varlık insandır. O sebeple kimileri aç gözlüdür. Onların gözü doymaz. Hep isterler ama vermezler. Kimilerinin ise gönlü zengindir. Elini ve imkanını açar. İnsan gözü aç olmamalı; gözünü açmalı, dünyadaki açlıkla karşı karşıya olan mağdurları görmelidir. Akabinde gönlünü ve sofrasını açacaktır. ‘Halil İbrahim Sofrası’ gönül zenginliğinin en güzel ifadelerindendir. Hz. İbrahim a.s. gönlü zengin, cömert biriydi; misafiri ve ikramı severdi. Misafir olmadan sofraya oturmazdı. Sofrasına sürekli birilerini buyur eder, bulamazsa arardı. O sebeple dilimize girmiş ve kültürümüzde derin yer edinmiş bir ifadedir ‘Halil İbrahim Sofrası.’ Dünyada milyonlarca insan acil gıda yardımına muhtaç Yaşadığımız çağ itibarı ile dünyamız teknolojik olarak çok gelişti ve ilerledi. Fakat bugün dünyada 795 milyon insan hâlâ açlık çekiyor. BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) geçen ay Güney Sudan, Nijerya, Somali ve Yemen’in bazı bölgelerinde yaklaşık 1.4 milyon çocuğun yetersiz beslenme, iç

savaş ve kıtlık sebebiyle ölüm tehdidi altında olduğunu açıklamıştı. ‘Sofranı ve gönlünü aç’ sloganı ile başlatılan kumanya kampanyası aracılığıyla yeryüzünde büyük bir sofra kurulacak, ‘Halil İbrahim Sofrası’ misali. Yeryüzünün mazlum, mağdur, yetim, öksüz, ezilen ve horlananları baş köşeye oturtulacak. İftar ve sahur sofraları boş kalmayacak. Ramazan ayı kampanyası Ramazan ayı manevi iklimin yoğun olduğu, paylaşma ve dayanışmanın zirvede yaşandığı bir aydır. Bu ayda tutulan oruçla birlikte varlık içerisinde olanlar yokluk çekenlerin halinden daha iyi anlarlar. Kumanya kampanyası ile iftar ve sahur sofraları boş olan ihtiyaç sahiplerine ramazan ayı başlamadan önce kumanya yardımları ulaştırılacak. Bir kumanya bedeli 50 Euro Bir kumanya bedeli 50 €’dur. Bu destekle yapılacak yardımlar; Ramazan ayı başlamadan önce on binlerce ihtiyaç sahibine kumanya paketi ulaştırılmasının yanı sıra, ramazan ayı içerisinde, Bosna Hersek’te Hasene Aşevi’nde yüzlerce kişiye günlük sıcak yemek ikram edilecek, Hasene Mobil Fırını’ndan çıkacak günlük binlerce ekmeğin Suriyeli mültecilere ve ihtiyaç sahiplerine dağıtımı gerçekleştirilecek, mülteci kamplarında toplu iftar yemeği ve kumanya dağıtımı yapılacak. Ayrıca yetimlere bayramlık hediyeler ve eğitime katkı payı da yapılacak yardım kalemleri arasında yer alıyor. Her bir kumanya paketi içerisinde pirinç, makarna, un, şeker, yağ, tuz, salça, fasulye, hurma gibi temel gıda maddeleri bulunuyor. Bu maddeler ülkeden ülkeye, bölgeden bölgeye kısmi değişiklik gösterebiliyor. Kumanya bağışında bulunan her bir aile, ihtiyaç sahibi bir ailenin sofrasına ramazan ayı için anlamlı bir katkı sağlamış olacak.

Yardımların yerine ulaştığından nasıl haberdar olabilirim? Kumanya kampanyasına katılan her bir bağışçı, yaptıkları yardımların nerelerde, nasıl kullanıldığı ile ilgili bilgileri an be an Hasene Derneği’nin Facebook sayfasından takip edebilir. Gidilen ülkeler, ülkelerdeki şehirler, kasabalar ve köyler, ihtiyaç sahibi insanlar, yapılan yardımlar, mazlum ve mağdurların duaları, teşekkürleri hepsi sayfadan aktarılacaktır. Kampanyaya nasıl katılabilirim? Kumanya kampanyasına katılabilmek ve yardımların yapılabilmesi için www.hasene.org sayfasındaki online bağış bölümü kullanılabilir. Ayrıca (+49) 221 942240-445 numaralı telefondan bilgi alınabilir ve sorular yöneltilebilir. Bağışçılar, kumanya@hasene.org mail adresini kullanarak sorularını e-mail aracılığı ile yöneltebilirler. Şu hesap bilgileri kullanılarak 50 €’luk kumanya yardımı yapılabilir: Hesap sahibi: Hasene International e.V. Banka: KT Bank AG IBAN: DE21 5023 4500 0145 2900 01 | BIC: KTAGDEFFXXX Amaç: Adresiniz, 0002356 ◄◄


spotlar 23 spotligt

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 225 - Nisan/April 2017

Hollanda eski Dışişleri Bakanı Ben Bot:

“Yanlış yaptık”

Hollanda Dışişleri eski Bakanı Ben Bot, Hollanda’nın Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun uçağının iniş iznini iptal etmesine ilişkin, “Türk Dışişleri Bakanı’nı kabul etmemek, uçağın iniş izninin iptalinin hiç anlaşılır yanı yok” değerlendirmesinde bulundu.Hıristiyan Demokrat Partiden eski Hollanda Dışişleri Bakanı Ben Bot, bir internet sitesine yaptığı açıklamada, Hollanda Başbakanı Mark Rutte’yi eleştirdi.Bot, “Türk Dışişleri Bakanı’nı kabul etmemek, uçağın iniş izninin iptalinin hiç anlaşılır yanı yok. Kanaatimce bu seçimlerle yakından ilgili bir tutum. Biz demokrasi ve insan hakları savunuculuğu yaptık, yapıyoruz. Bu yasaklama ile bu değerlere aykırı ve yanlış bir adım attık” ifadelerini kullandı.Eski Hollanda Dışişleri Bakanı Bot açıklamasında, Türkiye ile ekonomik ilişkilerin bozulma ihtimaline yönelik eleştirilerini de dile getirdi. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Dünya Seni arıyor...

Diplomatieke rel:

de winnaars en de verliezers

“Resul-i Ekrem Efendimizi merkeze almalıyız”

“Volgens peilingen in Turkije stond het voor het weekend fifty-fifty, dus Erdogan kan een confrontatie buiten de eigen landsgrenzen goed gebruiken. Hiermee positioneert hij zichzelf en het land als een slachtoffer en ontstaat er saamhorigheid.”

Amsterdam’da Peygamber Coşkusu yaşandı Amsterdam ’da çok sayıda kişinin katılımıyla Kutlu Doğum Programı dAmsterdam ’da çok sayıda kişinin katılımıyla Kutlu Doğum Programı düzenlendi. “Hz. Peygamber ve Güven Toplumu” konusunun işlendiği program Amsterdam Camiler Platformu tarafından, “Sporthallen Zuid, Amsterdam” da gerçekleştirildi. Programa, ilahiyatçı Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu, Grup Lalezar ve T.C. Lahey Büyükelçiliği, Din İşleri Müşavir vekili Mehmet Yürek ve çok sayıda STK yöneticileri katıldı. Program, İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı ve akabinde Hüseyin Kırkıncı Hoca Efendi’nin okumuş olduğu Kur’ân-ı Kerîm tilavetiyle devam etti. Açılış konuşması Amsterdam Camileri Platformu Başkanı Yasin Bozacı tarafından yapıldı. Bozacı konuşmasında, programın hazırlığında emeği geçenlere ve sponsorlara teşekkür ederek, sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) kutlu doğumunun tüm insanlığa güven, barış, huzur ve adalet getirmesini temenni etti. Program esnasında Grup Lalezar, katılımcılara birbirinden güzel ilahî dinletileri sundu. “Hz. Peygamber ve Güven Toplumu” Programda ilk söz alan Din İşleri Müşaviri Mehmet Yürek “Peygamber Efendimizi anlamak için Diyanet İşleri Başkanlığı, her sene, belirli bir tema belirliyor. Başkanlığımız bu sene toplumumuzda farkındalık oluşturmak için “Hz. Peygamber ve Güven” toplumu temasını seçmiştir. Son dönemlerde İslam Dünyası üzerinde büyük oyunlar oynanmaktadır. Bizler bu oyunları dinimizi ve peygamberimizi daha iyi anlayarak bozabiliriz. Müşrikler Peygamber efendimizi Muhammed-ül Emin diye adlandırıyordu. Biz içinde yaşadığımız toplumda, yaşantımızla, ibadetlerimizle, peygamber efendimizin bir karıncayı bile incitmeyen nezaket ve hassasiyetiyle üzerimize düşen görevi bir Müslüman olarak yerine getirmeli ve bunun bilincinde olmalıyız.” dedi. Daha sonra Dordrecht şehrinden programa katılan 11 yaşındaki Feyza Sükut, İstiklal Marşı’nın tamamını anlamlı bir şekilde okuyarak, izleyicilere duygusal anlar yaşattı.

Çanakkale’de kaldı yüreğim..

I

Ömer Karaca

k was vast niet de enige die zich op de vroege maandagochtend druk aan het voorbereiden was op de onvermijdelijke vragen die op me af zouden komen: wat vind je van de rellen? Gaat Erdogan niet te ver? Wat vind je van zijn nazivergelijkende uitspraken? Het viel gelukkig mee. Een handdruk van een collega die zei: ‘als er tussen ons maar geen diplomatieke rel komt’. Maar ik geloof best dat andere Turkse Nederlanders meer vragen en opmerkingen hebben gekregen die hen een gevoel van verplichte verantwoording gaven. Zowel Nederland als Turkije gaan door een turbulente tijd heen. Nederland had en Turkije heeft te maken met cruciale verkiezingen en elke stem is meegenomen. Soms krijg ik het gevoel dat de leiders van deze twee landen de uiterste grenzen opzoeken om sterker uit de verkiezingen komen. De komst van minister Kaya die berust op internationale verdragen en de reactie van de regering is een voorbeeld hiervan. De ontwikkeling in Rotterdam is niets anders dan olie op het vuur gooien en de spanning tussen Nederland en Turkije verder vergroten. En wie heeft deze wedstrijd gewonnen? Zowel Rutte als Erdogan. Al enige tijd wordt in Turkije de grondwetswijziging besproken. De

Soest Fatih Camii’de Çanakkale Şehitleri Anıldı

HDV’ye bağlı Soest Fatih Camii’de düzenlenen programda Çanakkale şehitleri dualar ve okunan şiirlerle anıldı.Yaklaşık 200 kişinin katıldığı Programda cami üyeleirnden Hacı Ömer Turan’ın okuduğu şiir ve kursa gelen öğrencilerin okudukları şiirler ve piyesler salonu coşturdu ve büyük beğeni topladılar.

voor- en nadelen worden tegen elkaar gezet en men maakt een bewuste keus of gaat met zijn of haar partijgenoten mee. In Turkije weet men al de volgende ochtend of de keuze een ‘ja’ of ‘nee’ wordt. Veel propaganda behoeft het niet. Dit geldt overigens ook voor de Europese Turken. Om nog eens propaganda buiten de grenzen te organiseren was daarom ook erg onnodig en heeft voor onnodige spanning gezorgd. Het is immers al bekend wat men zal gaan kiezen. Een zwevende Turkse kiezer heb je niet in deze context. Het is uiteraard mooi campagnematerie om te zeggen dat Nederland het nee-kamp ruimte biedt (en ook actief meedoet) maar het jakamp weigert te spreken. Kortom: een partijdig Nederland dat ook eens met twee maten meet. Een betere leus op dit moment dat de campagne vooruit helpt bestaat niet. Volgens peilingen in Turkije stond het voor het weekend fifty-fifty, dus Erdogan kan een confrontatie buiten de eigen landsgrenzen goed “En de verliezer? Dat is jammer genoeg de Turks-Nederlandse gemeenschap: de Nederturken. Met al haar diversiteit en successen wordt deze gemeenschap wederom weggezet als ‘niet geïntegreerd’, ‘de lange arm van Ankara’ en worden klassieke onderwerpen als ‘dubbele nationaliteit’ uit de la getrokken.”

gebruiken. Hiermee positioneert hij zichzelf en het land als een slachtoffer en ontstaat er saamhorigheid. Bovendien heeft bij de parlementsverkiezingen van 2015 ongeveer 30 procent van de kiesgerechtigde Turkse Nederlanders gestemd. De verwachting is dat veel van de niet-stemmers dat nu uit solidariteit wel zullen doen. Een betere campagne kon hij niet wensen. Ook voor Rutte was het een kans om in deze tijd van debatten en discussies de spierballen te laten zien en voorsprong te boeken op de concurrerende partijen. ‘Vrijheid van meningsuiting of niet, als ik je tot een ongewenste vreemdeling verklaar dan houdt het voor je op. Ik verleen je toegang en trek het weer in als het beter uitkomt. Indien nodig, weiger ik je de toegang tot je eigen ambassade en escorteer ik je naar de grens.’ Heb je daar problemen mee, dan is er nog burgemeester Aboutaleb van Rotterdam die gewapende eenheden inzette met toestemming om te schieten. Doe normaal of pleur op! Rutte heeft rechtspopulisme geen ruimte gegeven en heeft de punten in zijn eigen zak gestoken. Daarmee kon hij zichzelf profileren als krachtig bestuurder. Ook hij kon zich geen betere campagne wensen. En de verliezer? Dat is jammer genoeg de Turks-Nederlandse gemeenschap: de Nederturken. Met al haar diversiteit en successen wordt deze gemeenschap wederom weggezet als ‘niet geïntegreerd’, ‘de lange arm van Ankara’ en worden klassieke onderwerpen als ‘dubbele nationaliteit’ uit de la getrokken. Blijkbaar is deze gemeenschap in de ogen van politici enkel goed voor politieke pingpongmaterie en geen onderdeel van de samenleving. Persoonlijk denk ik dat dit de grootste uitdaging wordt van de Turks-Nederlandse gemeenschap die met beide benen in deze samenleving staat om geaccepteerd te worden als vast onderdeel van deze samenleving. Voor ieder die dit (on)mogelijk maakt voor ons: Bedankt.

◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 225 - Nisan/April 2017

04 görüş 26 24 opinie

“Hoca’nın tabiriyle ferasetini kaybedip, hidayetin kararınca batılı hak, zulmü adalet, karayı ak görmeye başlarsın.” ....................................................................................................................................................................................................................................................................................... ....................................................................................................................................................................................................................................................................................... ....................................................................................................................................................................................................................................................................................... .......................................................................................................................................................................................................................................................................................

HAKK’A BÂTILIN KARIŞTIRILMASI...

BİR DAVÂNIN -MİLLÎ GÖRÜŞ- ÇİLESİ...

Hakka bâtılı karıştırmayın, bildiğiniz halde hakkı gizlemeyin.”(Bakara 42) Bu ayetle ilgili Elmalılı Hamdi Yazır, şu açıklamayı yapar: “Bu âyetin anlamı çok kapsamlıdır; Bilgiçlerin hilelerine, yalan dolanlarına ve bozgunculuklarına, hâkimlerin haksız hükümlerine varıncaya kadar hepsine şümulü vardır. ‘İnsanları aldatmayın, sahtekârlık yapmayın’ mealinde bir genellemeyi içine alıyor.” Kur’an’daki bazı cins isimlere, örnek ve ibretlik şahıslara tarihsel bir mantıkla yaklaşmak; meseleyi masala çevirmekten başka bir şeye yaramaz. Firavun bunlardan belki de en önemlisi. Çünkü Musa as. döneminin Firavunu ikinci Ramses idi. Ramses öldü fakat bugün Firavunluk kıtaları dolaşıyor. Piramit’in en üstünden aşağıya kadar bu sistem nasıl işliyor bir bakalım: Firavun: Devleti zulümle idare eden siyasi güç ve otoriteyi temsil ediyor. Haman: Onu sürekli hataya sevk eden, haksızlık ve zulme teşvik eden akıl hocası/danışmanı. Karun: Musa as’ın kavminden olmasına rağmen, ekonomik imkânı ve menfaatleri uğruna hakkı reddeden düzenin sermaye gücü. Bel’am: Bel’am, dünyevî çıkar ve hesaplar için Allah’ın dinini tahrif eden bir ilim ve din adamını, küfür sistemlerine ve kâfir yöneticilere yaranmak maksadıyla Allah’ın hükümlerini çiğneyen ve asıl gayesinden saptıran kimseleri temsil etmektedir. Ayetleri doğru okuyunca, saflar belirginleşiyor... İslam’ı siyasi manada temsil eden devrin Musa’sına da karşı çıkan din adamlarından biri hakkında “melekleri gören adam” denmişti. Sihirbazlar: Bunlar karayı ak, emini hain, zâlimi mazlum gösteren, düzenin propagandasını yapan kişilerdi.(Sonra iman ettiler) Hz. Süleyman as.ve Mûsa as. devrinde sihirbazlar ve kâhinler, Hz. Muhammed sav. devrinde şairler, bu devirde de gazete ve televizyon gibi vs. yazılı ve görsel medya sihri/yalanı temsil etmektedir. İşte bunların toplamına Firavunluk diyebiliriz. Bunlar, Erbakan Hocamızın ayetlerden günümüze çıkardığı derslerdir. Hocanın, ayetleri bu manada çağa taşıma, anlamadaki irfanı, cami sohbetlerinde ve tefsir derslerinde pek görülmeyen şeylerdir. Ve Hocamız kurtuluşu, siyaseti(Firavun), eğitimi(Hâman), sermayeyi(Karun)ve sihirbazları (medya) ele alıp menfiden müsbete çevirerek huzur ve adaletin mümkün olacağını ön görmüş; siyaseti, medyası ve kurduğu diğer kurumlarla bir döneme mührünü vurmuştur.

Bu hak davanın çilesi, dramı... Hakikat yolunda hakkı savunanların samimiyeti ancak belalarla belli olur. İnsan imân(iddia)ettiği şeylerle imtihan olunur. Ve imtihan genelde insanın hiç hesap etmediği cihetten gelir. Değerli kardeşim gidilen yol ne kadar sarp, menzili ne kadar uzak, -’bir dağ olsa da emsalsiz yüce, çıkmak için bir kenar bulunur elbet.’ Fakat büyük bir dâvayı, dikenli yolları küçük insanlarla aşamazsın. “Evvel refik bade’l tarîk” demişler. Talut’un ordusu gibi her bir merhâlede dökülüp: “Bugün Calut’un ordusuna karşı koyacak bir gücümüz yok” diyenlerin her zaman, reel politik, konjonktürel şartları esas alması, doğal olarak ideali “ütopya”hayalden ibâret-görmesine, süreç içinde de tek tek veya kitleler hâlinde bir bahaneyle kopmasına sebep olmuştur. İşte çoğunluğu ve gücü esas alanlar, liderini, zoru görünce terk edenlere mukabil geriye kalan bir avuç azınlık yılmadan şöyle demişlerdir: “Sayıca nice az topluluklar vardır ki, Allah’ın yardımıyla nice çok topluluklara(süper güçlere(!))galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir.”(Bakara 249.)

(Kötülükte kendilerine uyanlar, uydukları kimselere:) ‘Siz bize sağdan (en sağlam taraftan) gelirdiniz (bize haktan yana görünürdünüz).’ diyecekler.” (Saffat 28)

“En tehlikeli batıl hakka en yakın olanıdır” Bugün en mühim mesele Bakla-Batılın Savaşından ziyade Hakla-Batılın karışması/ bulaşmasıdır. Çünkü “en tehlikeli batıl hakka en yakın olanıdır” buyurur merhum Erbakan Hocamız. Sûreti Hak’tan görülenlerin, sûreti aslının bir misâlini 15 Temmuz’da gördük. Diğeri ise basireti bağlanalar için yevmil kıyamete. Eğer darbe gerçekleşseydi bugün FETÖ’ye sövenlerden bir kesimin güç ve ihtişam karşısında nasılda maslahat(menfaat)gereği övgüler dizdiğini görmek için keramete hâcet yok. 1950-60 lı yıllarda bir ülkede darbe girişimi olur. Darbeci yakalanır ve general sorar: “Söyle bakalım! Sen bu işte yalnız değilsindir, ortakların kimler?”... ”Eğer başarabilseydim o ortağım sendin!”... der.

Churchill girseydi ne yapardı?.. Mesela kızlarımızı açar, Kur’an alfabesini yasaklar, kıyafet devrimi, İslam şeriatının kaldırılması, hilafetin yıkılması gibi bir ümmeti yok edecek zararlar verirdi demi? İşte bu dava da böyle içinden yıpratıldı. Sizi içinizden bölüp, kolunuzu kanadınızı kırıp, sonra sizin azlığınızla alay edip, bir de utanmadan: “bölmeyin bize gelin!” denirse; işte bu trajikomik bir durumdur. Öyle ki içinizde liderlik yapıp “Harun gibi gelip Karun gibi gitmemeyi” ahlâk prensibi gören zât, baş olmanın çekiciliği karşısında teslim olursa, artık insanların kafasında dâva, hak, sebat, vefa gibi kavramlar sadece birkaç tane kelaynak kuşunun ümniyesi(kuruntusu) gibi olur. Ciddiyetini, gerçekliğini yitirir. Böylece bu davayı ve davanın mensuplarını hafifleştirir, atıl ve hatta batıl gösterir. Nitekim öyle de oldu.

Bir şeyin hak, kişilerin de haklı olmasının şartı, referansı, ne çoğunluk ne de güçtür. Ne İslami kimlik ve ne de mazlum bir gelenekten gelmektir. Ayrıca, “Bir davaya haklı olarak başlamak yetmez. Haklı bitirmek gerekir.” der, Hz. Ali ra. Bu dünyada sûreti haktan gözüken sahtekâr, ne kadar efendi, şeyh, liderler varsa öbür tarafta maskeleri düştüğü zaman hâllerini görmelisin: “(Onlarda) birbirlerine dönüp sitem etmeye kalkışırlar.

Firavunlar gökten inmezler halk doğurur, besler, büyütür... Birbirlerine lânet edip Allah’tan efendilerine iki kat azab isteyecekler fakat azaba da ortak olacaklar. Çünkü Firavunlar gökten inmezler halk doğurur, besler, büyütür. Onları insanların korkaklık ve yağcılıkları tanrılaştırır. Böylece halk kendi ağırlığını, onur ve değerini yitirir. “Firavun böylece kavmini adam hesabına koymayıp, hafife aldı, ahmaklaştırıp aldattı da, onlar da ona boyun eğer hâle geldiler. Çünkü onlar hak yoldan çıkmış bir toplumdu.”(Zuhruf 54) Biz Çanakkale’de düşmanı geçirmedik. Def olup gittiler. Ne tevâfuktur ki Truva atı M.Ö. 1184 yılına ait bir savaşın sembolü de olsa bizim şehrimizde (Çanakkale’de) olması -filme bakanlar bilirler- aldatılmayı ifade eden bir figürdür. Çanakkale’de düşman süngülerle püskürtüldü. Fakat düşmanın yapabileceği hangi tahribat varsa bir şekilde içimize sızıverdi Truva atından.

Misal: “Ey ehli kitap! Siz niçin hakkı batılla karıştırıyorsunuz? Bile bile hakkı gizliyorsunuz. Kitap Ehlinden bir topluluk, (ayak takımlarına) dediler ki: Şuna (Muhammed’e) inananlara indirilene günün evvelinde inanın, günün sonunda inkâr edin; ola ki (dinlerinden) dönerler.” (Ali İmran 71-72) ayetindeki günün başında iman edip sonunda inkâr etmek, aynen bu hak davaya reva görülmüş bir uygulamadır.

Savunduğu değerleri terk ederek gücün karşısında rükû etmek, halkın nazarında bu ümmet ve cihad hareketini aforoz etmektir. Kemalist rejimden “illallah” eden, ezilen, horlanan dindarların başına gelen birtakım sıkıntıları Hoca’ya fatura etmeleri ve iktidara susayanların(Talutun askerlerinin susadığı gibi)esaretten-hürriyete geçen İsrail Oğulları misali Kızıl Deniz’i geçmeden önceki hâlleriyle sonrası arasında -iktidarın ayartıcılığı karşısında- ciddi manada bozulmaya neden oldu. “Kavmi Ona: ‘Ey Musa! Sen bize (peygamber olarak) gelmeden önce de ve bize geldikten sonra da hep eziyete uğradık’ diye (sızlandılar). Musa onlara: ‘Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı yok eder ve sizi yeryüzünde onların yerine geçirir de nasıl (hareket) edeceğinize bakar’ dedi.” (Araf 129.) Bugün İsrail Oğullarının iktidarla imtihan edildiği gibi, dindarlarda iktidarla deneniyor. Fakat varlıkta, güçlü iken verilen sınav, darlıkta, zayıf iken verilen sınavdan daha zormuş. Onlar Kızıl Deniz’i geçtiler özgür oldular ve kaybettiler. Bizimkiler ne yaptı peki... Hoca’nın tabiriyle ferasetini kaybedip, hidayetin kararınca batılı hak, zulmü adalet, karayı ak görmeye başlarsın. ABD’nin Irak’a attığı ilk bombayla kasasına 8.5 milyar doların gireceğinin hesabını yapar, bir milyondan fazla Müslümanın canını, kanını, namusunu satıp, Amerika’nın kahraman askerlerine(!) dua edersin. “Uçaklarının 4 bin 990 sorti yaptığını” ağzından kaçırırsın, yıllar önce “bir insan hem lâik hem Müslüman olamaz” der sonra Mısırlılara kurtuluşun tek çaresi (adresinin) “laiklik” olduğunu telkin edersin de bir tek takkeli, cübbeli, İslamcı yazar, âlim ve fakihten bu konuda hikmetinden sûal olunmaz, vardır bir bildiği herhâlde” diyerek ‘ke enlem yekün’- hiçbir şey olmamış gibi-bir eleştirisini dahi göremezsin. İşte bu hakkı batıla bulamaktır. Bir gün önce “kafa tutar” sonra “İsrail’siz olmaz” dersin. On dört yıl Avrupa Birliği peşinde koşar sonra şartlar değişince “Nazi, ırkçı İslam düşmanı” gibi 14 sene öncesini değil gerekirse ta Selahaddin Eyyübi’ye kadar bir parantez açarsınız. Değerlere saldırıldığı görülmüştür. Övüldüğüsövüldüğü de görülmüştür. Fakat alınıp-satıldığı yakın tarihte görülmemişti bu da görüldü. Musa as.ın çilesi de esâtiril evvelineskilerin masalı-değil, her zaman ve mekânda câridir. Ona her bir meselede muhalefet eden, hakikat karşısında serkeşlik ve her şeye şüpheci davranan inatçı kavmi, Sâmiri’nin yaptığı sahte buzağı gelince, ne oldu? Musa as.Tûr Dağı’ndan gelip bu

Muştular Murat Altun murat.7701@hotmail.com

manzarayı görünce çok üzüldü ve hiddetten Tevrat levhalarını yere attı. (Mesnevî’nin 2.cildinden) Musa as. bu manzarayı görünce önce güzel bir hakaret etti... Sonra: “Benden bunca delil görmene rağmen ve benim güzel huyuma rağmen peygamberliğime yüzlerce şüphen var. Benden yüz binlerce mucize gördüğün hâlde (...) O derece şüpheye, zanna düşmekteydin. Seni Firavuna uyanların şerrinden kurtarmak için denizden apaçık toz kopardım.(...) Bu ve buna benzer yüzlerce mucize, senin vehmini azaltmadı. Fakat sihirli bir buzağı ses verdi. ‘Tanrım sensin’ diye derhâl secde ettin. Onun hakkında da niçin kötü bir zanna düşmedin? Hilesinden niye şüphelenmedin, ahmakları aldatan sihrinden niçin işkillenmedin? (...) ‘Yuh olsun’ sendeki akla, irfana.” Altından yapılan öküz ses verdi de; ne dedi ki ahmaklar ona bu derece rağbet etti. (...) Bâtılları ne cezbedebilir? Ancak “bâtıl” diye böğüren bir buzağının peşine takılan kavmine öfkesini, taaccübünü böyle haykırdı. Aynen bunun gibi bir dönem mu’tedil olarak hareket etmeyi söyleyenleri korkaklıkla eleştiren, rejime tam gaz saldıran gazeteler, yayınlar.. genelevleri açtıran siyasilere “sermaye olarak Ayşe, Fatmaları kullanamazsın, o kadar meraklıysan hanımını, kızını gönder” diyen babayiğitlere sormak lazım; hani nerde sizin dindarlığınız?.. Yoksa bu melanetler mi kaldırıldı, memlekete şeriat mı geldi?.. Hoca’yı ve teşkilatı sebepsiz yere eleştirip terk edenler nerede hani, şüpheleriniz, tereddütleriniz?.. Kalbinize hangi bağıran buzağının/öküzün sevgisi içirildi?.. “Bir şeye karşı sevgin seni kör ve sağır eder (de onun eksiklerini görmez, kusurlarını işitmez olursun”. Hz. Muhammed sav.(Ebu Davud, Edeb 125) Hakla batılın karıştığı yerde temyiz etmek, ayıklamak için Furkan-hakla batılı ayıran kitap(Kuran)ı sürekli ve anlayarak okumak gerek. Allah yolunda mücadele edenlere ve takva sahiplerine Allah bu marifet nûr’unu (tefrik etme özelliğini) vereceğini buyuruyor. “Ey iman edenler! Siz Allah’ı sayar haramlardan sakınırsanız, Allah size hakkı batıldan ayırt edecek –Furkan’ı- bir anlayış kuvveti verir, sizin günahlarınızı örter, sizi affeder. Allah büyük lütuf sahibidir”. (57, 28) ◄◄


mozaik 25 mozaïek

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 225 - Nisan/April 2017

Geleceğe yatırım...

Schiedam Cemiyet Başkanı Zekeriya Budak, hafızların yetişmesinde emeği geçen tüm hocalara teşekkür etti.

Yıldız Eğitim Merkezi’nde heyecan doruktaydı Yıldız Eğitim Merkezi’nde hafızlık eğitimi alan kız öğrencilerden Meriem Sofic, Müberra Zehra Döne, Sude Korkmaz, erkek öğrencilerden Abdullah Kondu ve Türkiye’den katılan Ünal Çelik’e düzenlenen törenle diplomaları ve ödülleri verildi.

G

üney Hollanda Millî Görüş Teşkilatına bağlı Schiedam Yıldız Eğitim Merkezi bünyesinde yetiştirilen hafızları taçlandırmak için düzenlenen programa yoğun katılım oldu. Çanakkale’yi anma ve hafızların diploma töreni ve ödüllendirme programı aynı anda yapıldı. Son test... Hafızlar, çocuklar tarafından oluşturulan hoca ve jüri önünde bir kez daha test edildiler. Onlara Kur’an’ın her hangi bir yerinden bir miktar okundu ve daha sonra onların aynı yerden devam etmeleri istendi. Hafızlar bu testi de başarıyla geçtiler. Daha sonra hafızlara diploma ve hediyeleri takdim edildi. Kız hafizelerin başlarına, hocaları tarafından ayrıca birer taç takıldı. Programda diplomasını alan tek erkek hafız Abdullah Kondu’ya ise bir imam sarığı hediye edilip başına giydirildi. Diğer erkek hafız Ünal Çelik ise burada başlattığı hafızlığını Türkiye’de tamamladı ve o da bu programa Skype aracılığı ile katıldı. Onun hediyesi ve diploması vekâleten dedesine verildi. Her hafızın bir hikâyesi var... Eğitim Başkanı, hafız Kenan Aslan ve diğer hocalar hafız çocukların olağanüstü bir performans sergileyerek hafızlıklarını tamamladıkları söylediler. Umre hediye... Schiedam Cemiyet Başkanı Zekeriya

Budak hafızların yetişmesinde emeği geçen tüm hocalara, özellikle hafızlık kursunu ta başından beri birçok yönüyle takip eden ve idare eden Kenan Aslan’ı anlından öperek özel bir teşekkürde bulundu. Başkan Budak, cemiyetin hafızlara ve hocalarına birer umre ziyareti hediye ettiğini duyurdu. Türkiye’den gelen iki genç hafız salondakilere unutulmaz bir Kur’an ziyafeti verdiler. Hafız Osman Bostancı bir de konuşma yaparak hafızlıkla alakalı anılarını paylaştı. Programa, Hollanda Millî Görüş Federasyon Başkanları Mehmet Erdoğan, Oktay Dalmaz ve IGMG Genel Merkez Eğitim Başkanı Abdulhalim İnam da katıldılar ve kısa birer konuşma yaparak hafızları tebrik ettiler. Bu güzel ortamı hazırlayan başkan ve tüm yöneticilere teşekkür ettiler. Bilal Yanık tarafından sunulan program, Kur’an-ı Kerim ile sona erdi. Haber -Fotoğraflar: Doğuş Haber Merkezi

«

Hollanda Yozgatlılar Federasyonu yeni çalışma ofisinde hizmette

Hollanda Yozgatlılar Federasyonu Başkanlık görevini üstlenmesinin ardından fedeasyona yeni bir çalışma ofisi de kanadıran Yakup Peker, oluşturduğu ekiple Hollanda’daki Yozgatlılara hizmet etmeye devam ediyor. Siyasetçilerin, STK temsilcilerinin, Yozgatlı derneklerin yoğun katılımı ile gerçekleştirilen ofis açılışında Başkan Yakup Peker kısa bir selamlama konuşması yaparak, federasyonun çalışmaları ile alakalı katılımcıları bilgilendirdi.

imamlar gündemi takipte

İmamlar, Düzenli Olarak Bilgilendiriliyor NIF imamlar toplantısına katılan IGMG Genel Merkez İrşad Başkan yardımcısı ve fetva kurulu sorumlusu Hulusi Ünye imamların gerekli konularda düzenli bir şekilde bilgilendirildiğini söyledi. Hollanda İslam Federasyonu (NIF) imamlarla düzenli olarak bir araya gelerek onlara güncel konularda bilgilendirmeler yapıyor. Her ay bir araya gelen imamları genellikle İrşad Başkanı ve Bölge Başkanı bilgilendirmektedir. Ancak bunun dışında bazen genel merkezden bir uzman da davet edilerek imalara daha geniş kapsamlı bilgiler vermektedir. Bununla birlikte Hollanda’da konusunda uzman kişiler de toplantıya davet edilerek imamları bilgilendirmesi sağlanmaktadır. Bu toplantılar İrşad Başkanı Mustafa Uysal’ın sorumluluğu altında yapılmaktadır. Bu ayki toplantıya IGMG Genel Merkez’den İrşad Başkan Yardımcısı ve Fetva Kurulu Sorumlusu Hulusi Ünye katıldı. Ünye, imamları fıkhî konulardaki sorularını cevapladı. Toplantında, imamlara hitap eden Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan rutin olarak imamlara katılımlarından ve yaptıkları çok önemli görevlerinden dolayı teşekkür etti. Erdoğan bazı güncel konularda imamları bilgilendirdi. “HASSAS DÖNEMLERDE İMAMLARIMIZI UYARIYORUZ” Toplantı sonrası sorularımızı cevaplayan Ünye, imamlara yönelik neler yapıldığını anlattı. İmamlar toplantısında neler konuşulmaktadır? “Genellikle imamlarımızın toplantılarına katılmaya çalışıyoruz. Ben İrşat Başkanlığı temsilcisi olarak gelmem hasebiyle daha çok İrşad Biriminin çalışmaları hakkında bilgi veriyorum. Neler

yapılmalı veyahut neler yapılmamalı gibi konularda. Genel merkezde bu alanda neler yapılmaktadır onları anlatırım. Bundan başka önümüzdeki günlerde hangi faaliyetlerin yapılması icap ediyorsa o konularda da bilgiler veririm. Mesela önümüzdeki 17 Mayıs’ta imamlarımızı doğrudan ilgilendiren Avrupa çapında yapılması planlanan imamlar toplantımız var. Bu gün onlara bu konuyla alakalı bilgilendirmede bulundum. Köln’de yapacağımız bu toplantıya tüm imamlarımızın cübbe ve sarıklarını giymiş bir şekilde katılmalarını istiyoruz. Elbette gündemi meşgul eden sıcak siyasi gelişmelerle alakalı da imamlarımızı bilgilendiriyoruz. Bilhassa böyle hassas dönemlerde imamlarımızın vaaz ve sohbetlerinde nelere dikkat etmeleri gerektiğini hatırlatıyoruz. Bir de imamlarımızın takip etmeleri gereken konular var. Ev sohbetleri, haftalık hutbeler vesaire bunların takibi konusunda da imamlarımızı daha donanımlı hâle getirmeye çalışıyoruz. Bu toplantılarda dilek ve temenni bölümümüzde hocalarımızı dinleriz. Onların cemaatlerinden aldıkları dinî konulardaki soruları cevaplamaya çalışırız. Elbette bu toplantılarımızda hocalarımızın kendi şahıslarıyla ilgi konularda gündeme gelebilmektedir. Özlük hakları, sigorta ve buna benzer konular. Bunları da konuşmaktayız.” Daha çok hangi konularda fetva isteniyor? Genellikle evlilik ve nikâh konularıyla ilgili, alış-veriş ve ortaklıklarla ilgi ve kredi kullanımıyla ilgili sorular çok gelmektedir. Bir de insanımızı çok ilgilendiren önemli konulardan biri de hazır gıdalar ve onlardaki katkı maddeleri, helallik, haramlık konusu, et kesimi, tavuk kesimi gibi konular. Hocalarımız bu konularda bize sık sık sorular yöneltmekteler. Bu soruların cevaplarını bildiğimiz konularsa hemen burada cevaplarız ama izaha muhtaç konular olursa onu kurulda ele alır daha sonra yazılı olarak cevaplandırırız. ◄◄



samenleving

cemiyet 27

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 225 - Nisan/April 2017

Tesettür Giyim...

“Işıl Moda olarak instagram sayfamızdan yayınlıyoruz. Hengelo’dayız, daha çok tesettürlü bayanlara hitap ediyoruz.”

Fotoğraflarla Hollanda gündemi...

Feyenoord İlçesİnİ Fatİh Elbay yönetecek

15 Komisyon üyesinin 11’nin oyunu alarak Feyenoord ilçesi yönetim komisyonu başkanlığına seçilen Fatih Elbay, Yerel seçimlerde (2014 ) aldığı oylarla D66 Partisi’nden Feyenoord Belediye encümen üyeliğini kazanmıştı. Hollanda’da değişen bölge belediyeleri yönetimine göre ilçeler, bir komisyon ve komisyon tarafından seçilen bir başkan ile Anakent Belediyesinde temsil ediliyor.

“Tülay Erkan” markası piyasaya iddialı giriş yaptı Tülay Erkan Hollanda’da doğup büyüdü tesettür giyimde ilk olarak geliştirdiği şal modelleri ile Hollanda’da marka olmayı başardı. Tülay Erkan Rijsbergen Sultan Palas’da bu markanın lansmanını yaptı

İ

steğe göre yeni modellerin de geleceğini söyleyen Ekan ve ortağı Filiz ve Hollanda’da bu markanın baş bayiliğini alan Işıl Moda sahibesi Fadime Aksakal ile konuştuk.. Hollanda’da doğup büyüdüğünü söyleyen 1982 doğulu genç Bayan Tülay Erkan marka haline getirdiği ürününü Hollanda başta olmak üzere dünya çapında bayilikler aracılığı ile piyasaya sürmeyi düşünüyor. “Belirli seçkin butiklerle çalışacağım” diyen Erkan daha değişik modeller üretmek için kolları sıvamış. Yıllardır Instergam aracılığı ile tanıtımlar yaptığını ve kendisine çeşitli butiklerden örnekler gönderildiğini belirten Erkan tüm güzellikleri kendi markasında birleştirdiğini ve kendisini diğer şallardan ayıran özelliğin “ebat” olduğunu söylüyor. En büyük ebatta olan kendi markasının başka bir örneğinin olmadığını belirtiyor. “Bazen bayanların iki şal kullanmak durumunda olduğu ortamlar olabiliyor, düğünlerde filan gibi. Oysa benim yeterli ebattaki

markamla tek şal kullanarak bu ihtiyaç giderilebilecek. Filiz Sağır, Tülay Erkan’ın ortağı olmuş oda ortaklıkları ve çalışmaları hakkında konuştu. “Benim asıl mesleğim hemşirelik okudum ve Pisiko danışmanlık yaptım yıllarca. 7 seneye yakındır Rotterdam’da kendi güzellik salonumu işletiyorum. Reklam amaçlı Tülay ile tanıştık. Bu işe atılmam şöyle oldu. Tülay’la bir dostluğumuz oluştu onu yakından tanımaya başladım ve onun çok güzel çalışmalar yaptığını gördüm ve ona kendi markasını çıkarmasını söyledim. Maddî ve manevî olarak yanında olduğumu söyledim. Ama o çok çekingen davrandı ve beni yanına almak için zorladı ve kabul ettim. Çok yorulduk ancak bu güne anlımızın akıyla geldik şükürler olsun. Çok mutluyum. Bundan sonrası için yolumuzu açması için Allah’a dua ediyoruz.” Filiz hanım marka tanıtımından sonra sosyal medya aracılı ile çok sayıda bayilik müracaatının olduğunu hatırlatarak Hollanda başbayiliğinin Işıl Moda tarafından

alındığını bundan sonra hollanda’da verilecek bayilikleri ışıl moda eliyle verileceğini söyledi. Yurt dışından da ta Arabistan’a Amerika’ya varıncaya dek çok sayıda bayilik müracaatının olduğunu belirten Filiz Hanım mutlu olduklarını söylüyor. Ve ekliyor, “Hayatımı verdiğim güzellik salonundan da asla vazgeçmem” diyor. Fadime Aksakal, Işıl moda sahibesi ve Tülay Erkan markasının Hollanda başbayiliğini almış. “Işıl Moda Bir buçuk yıl önce açılmış bir moda evidir. Online satış yapan bir yerdir. Ama gelmek isteyenlere de randevu veriyoruz ve o şekilde kabul ediyoruz. Çalışmış olduğumuz markalar var. Bunları Türkiye’den getirtiyoruz. Ve ışıl moda olarak biz kendimiz bir sunum hazırlayarak Işıl Moda olarak instegram sayfamızdan yayınlıyoruz. Hengelo’dayız daha çok tesettürlü bayanlara hitap ediyoruz.” diye kendisini tanıtan Fadime Hanım sosyal medyada çok beğenildiklerinin altını çiziyor. Programın sunumunu ATV. Avrupa Vizyon Müdürü Ziya develi üslendi. Haber -Fotoğraflar: Doğuş Haber Merkezi

Buropas 5’inci kuruluş yılını kutladı

Borçlu olan insanların borçlarının kapatılması alanında hizmet veren hukuk ve finans danışma bürosu Buropas, Schiedam’da organize edilen programla 5’inci yılını kutladı. Programda, davetlilerle birer birer ilgilenen Buropas Yönetim Kurulu Başkanı Fehmi Uzun, kısa bir konuşma yaparak kurumu tanıttı.

Edelstal Group’tan Sinan Akçıl ile moral gecesi

Edelstaal Group bünyesindeki Simtronic fırmasndaki etkinlikte şirket menejerleri ve davetliler şarkı sözü yazarı, sanatçı Sinan Akçıl le buluştu. Torunogulları ailesinın özel davetlisi olan Hollanda Leuwarden doğumlu Sinan Akçil organize edilen gecede katılan konukllara muhteşem bir gece yaşattı.

«

Rukiye Çoban: “Hayallerimi Gerçekleştirdim”

Resim meraklısı Rukiye Çoban (47) hazırladığı çalışmaları düzenlediği bir sergi ile medya temsilcilerine ve vatandaşlara sundu. Çoban, Çevremin, özellikle çocuklarımın destekleri ile bunları daha ciddi şekilde çalışarak sergilerde değerlendirilecek şekilde yapmaya başladım. Şuan hazırda 50 civarında tablom var. Giderek de sayıları artmakta. Onlar benim âdeta çocuklarım” dedi.

Taziye...

Hollanda İslam Federasyonu Eğitim eski Başkanı Sevgili ’ın muhterem babasının vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli aileye sabr-ı cemil ve başsağlığı diliyoruz. Doğuş/NIF

İsmail Kızılırmak


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 225 - Nisan/April 2017

04 sanat ve kültür 28 cultuur & kunst

Spotlar Mehmet Şükrü Oflaz oflaz-aliya@hotmail.com “Bismillah” diyerek başlayalım... Dünyanın faniliği gerçeği yanı başımızda bütün açıklığıyla dururken, kendi ellerimizle meydana getirdiğimiz keşmekeşin girdabında yönümüzü ve yolumuzu arıyoruz. Kazanmaya odaklamış bir anlayış hayatımızın nirengi noktası olmuş vaziyette. İlkelerimizi, değerlerimizi vs. zafere erebilmek adına rahatlıkla gözden çıkarabiliyoruz. Mü’minlerin kardeşliği, vefa, saygı vs. gibi hasletler ayak bağı olarak görülmektedir. Uzatmak mümkün... “Anadolu” dediğimizde bize kültür olarak kazandırdıkları ve bizi varlık sahasında ferd olarak donattığı hasletleri hatırlamak ve sahip çıkmak zorundayız. Toptancı ve indirgemeci bir düşünceyle varacağımız yer tımarhane veya marketlerdir. Bunu nasıl sağlayacağımız sorusunun cevabını bu sayıda ki sayfamızda bulacaksınız. Uzun bir yol var önümüzde. Ama bu yolun tamamında biz olmayacağız. Bu dünya penceresinden bakıp geçeceğiz. “Mensubiyet mesuliyettir” düsturu gereğince, bu dünyada bulunuşumuzun gereğini idrak etmeye çalışmalıyız. Allah’ım, elimizi bırakma. Amin... İyi okumalar.

AY’IN KİTABI

O

V

, ER ER, . L ÜÇ DİL AR.. YE R K L KI

429. Ölüm Yıldönümü Münasebetiyle...

TÜRK HAYAT TARZININ MİMARİDEKİ MÜHRÜ: MİMAR SİNAN

efatının yıldönümü münasebetiyle, büyük Türk mimarı Sinan’ı, eserlerini ve sanat anlayışını, Türk toplum hayatında eserleriyle meydana getirdiği ölümsüz izleri anlatmak elbette bu yazının sınırlarına dar gelir ve apaçık bir cüretkârlık olur. Ancak yüz yıla sığan ömründe ve elli yılı aşan baş mimarlık serüveni boyunca Mimar Sinan’ın tarihe nasıl bir damga vurmaya çalıştığını ihmal ederek bir tarih bilinci meydana getirmek olanaksızdır. Osmanlı klasik düzeninin, sosyal, siyasi ve askeri alanlarda kendini bütünüyle tahkim ettiği bir dönemde baş mimarlık görevini yarım asır boyunca sürdürmesi iki açıdan ele alınmalıdır. Mimar Sinan’a gelene kadar Osmanlı idaresi altında, dünyanın geri kalanına numune teşkil edecek bir üstünlüğe ve biricikliğe erişen Türk hayat tarzı, yirmili yaşlarından itibaren Sinan’ın kimlik ve kişiliğini inşa etmiş; onu içinden çıktığı bu parlak yaşam modeline benzersiz katkılar sağlayacak bir kıvama getirmiştir. Öte yandan, Sinan, kendisini var eden, büyüten ve olgunlaştıran bu toplumsal düzene vefa borcunu ödemek istercesine, onu ulaşılması zor yüksek bir karaktere taşımak için hayati katkılar sağlamıştır. Yazının burasında, Sinan’ın gayrimüslim bir aileden geldiğine, yirmili yaşların başında devşirilmek suretiyle Osmanlı idaresi içinde görev almaya başladığına değinerek, klasik Türk mimarisinin zirvesi sayılan bir dehanın bütün hayatı boyunca yapmaya çalıştığı şeye gölge düşürmeye çalışmanın beyhudeliğine değinmek

gerek. Üzerine ciltler dolusu inceleme ve araştırma yayınlanan yüzlerce eserine bakmak, onun bütün varlığını hangi kimlik ve ideoloji ile harmanladığını yeterince izah edecektir. Camiler, saraylar, hanlar, hamamlar, çarşılar, köprüler, suyolları, türbeler, medreseler ve külliyeler olmak üzere irili ufaklı ama hepsi muhteşem güzellikteki eserlerinin istisnasız aynı titizlik ve estetik bakış açısıyla yapan Sinan’ın 500’e yakın eserinin 346’sının İstanbul’da bulunduğu gerçeği göz önüne alındığında, onu İstanbul’a kimliğini veren mimar olarak isimlendirmek isabetli olacaktır. Hem Doğu hem Batı kültürleri için her zaman emsalsiz bir şehir olma vasfını

koruyan İstanbul’a bir Türk mührü vurulmasında Sinan’ın rolü hep birinci sırada gelir. Mimarlığın mahiyetinin doğru anlaşılması burada önem kazanmaktadır. Mimarlık, kendi gününün gereksinmelerini kendi olanaklarıyla karşılayan ama geçmişin deneyim ve anılarını da içeren bir bireşimdir. Yapı gereçleri, yapım yöntemleri, elde edilen biçimlerle ve onlar da yerel-iklimsel koşullarla uyum içindedirler.

“DOĞU VE BATI ARASINDA İSLAM”

toriteye itaat etmiş ve fakat inanmadığı yasaları hiçbir zaman benimsememiş Aliya İzzetbegoviç, yaklaşık yarım yüzyıl ateist ve materyalist bir politik hegemonyanın çoraklaştırdığı topraklarda “Ölümünden sonra Allah´ın yeryüzünü diriltmesi” düşünceleriyle çevresini diriltmiş, onu izleyen ve okuyan insanların acılı ruhlarına Mesih’in kutlu nefesi gibi esmiştir. Bu yüzyılın başlarında Hind Yarım kıtasında nasıl Muhammed İkbal Doğu İslamı’nın derin ve şiirsel bir soluğu oldu ise, onun gibi aynı yüzyılın sonlarında Aliya İzzetbegoviç de Batı İslamı’nın soluğu olmaya aday bilge bir kişiliktir. İzzetbegoviç yakın tarihimizin en önemli ve seçkin Müslüman bilge düşünürlerinden biridir. Onun entelektüel birikiminin zenginliğini ve derinliğini anlamak için elinizdeki bu kitabını okumak yeterlidir. Kitaptan alıntılar: - İnsan hayvan kökenli değildir. Ayrım ahlâk üzerindendir. Hayvanlar yararlılık ilkesine göre yaşar. - İslam edebiyat değil, hayattır. - Ahlâk, vazifeyi esas alır. Siyaset ise

menfaati esas alır. - Din, nasıl düşünmeli ve inanmalıyız? Ahlâk ise, neye meyletmeli, nasıl yaşamalı? sorularının cevabıdır. - Dram insanla, ütopya dünya ile uğraşır. - Hz. Muhammed, mağaradan dönmeye mecburdu. Bu dönüşü olmasaydı hanif olarak kalacaktı. Fakat döndüğü için İslam’ın rasulü olmuştur. Bu, dahilî ile haricî dünyanın, mistik ile aklın, meditasyon ile eylemin karşılaşmasıydı. İslam mistik olarak başlamıştı, siyasî ve devlet fikri olarak devam etti. Dîn, gerçekler dünyasına girerek İslam oldu. - Cezanın gayesi ne önleme, ne koruma ve ne de tazmindir. Yani failin ıslahı da dâhil olmak üzere herhangi pratik, dünyevî bir hedefi yoktur. Gayesi, yasak bir fiilin icrasıyla ahlakî düzende bozulmuş olan dengenin yeniden kurulmasıdır. - Ey teslimiyet! Senin adın İslam’dır. DOĞU VE BATI ARASINDA İSLAM Aliya İzzetbegoviç Türkçesi: Salih Şaban - Nehir Yay. ----◄◄

Bunları birbirlerinden ve içinde bulundukları toplumsal şartlardan soyutlamak olanaksızdır. Ortaya çıkan biçimler toplumun büyük bir çoğunluğunca benimsenen simgelere dönüşür. Toplumu neredeyse yapılarıyla özdeşleştirmek mümkündür. Bu yalnız belli bir yere ve çağa özgü, başka bir benzeri olmayan bir mimarlık demektir. İşte Mimar Sinan böyle bir süreç içinde yer almaktadır. Tek tek yapıtlarından çok, mimarlığı uyumlu ve kendi içinde tutarlı bir bireşime götürme yolundaki çalışmalarıyla önem taşır. Bu anlayışa en güzel örnek, İstanbul’un sembollerinin başında gelen Süleymaniye Camii ve külliyesidir. Türk mimarlık tarihimizin en büyük külliyesi olan Süleymaniye, şehircilik çalışması bakımından başarılı bir yerleşim planına sahiptir. Bunun da üstünde Süleymaniye İstanbul’un siluetini ayağa kaldıran ve bütün yönlerden kente damgasını vuran bir simgedir. Türkler için Süleymaniye bir cami olmaktan çok kurumlaşmış bir sosyal düşünce, bütün bir tarihi özümseyen bir imgedir. Süleymaniye Külliyesi de kent imgesi ile bütünleşmiştir. İmparatorluğun en simgesel yapısı, peyzaj içindeki konumu ile kentin en güzel siluetinin öğesidir. Süleymaniye’nin eşsiz görselliği ile kent siluetine egemen oluşu Haliç’ten, Boğaz’dan ve Marmara’dan görülebilir. Sinan’ın camilerinin istisnasız hepsinde kendine yer bulan bu külliyeler, Müslüman hayatı hakkında çok önemli bir perspektif sağlar. Müslüman için, ibadetin birbirinden ayrılmaz parçalardan müteşekkil bir bütün olarak algılanması gerektiğinin en güzel göstergesi işte bu külliyelerdir.

Süleymaniye Külliyesi’nin bölümlerine bakıldığında karşımıza çıkan husus, Müslüman hayatının ilim ve hayırda yarışmak üzere bina edilmesi gerektiğidir. Biri tıp medresesi olmak üzere yedi medrese, şifahane, hamam, daruzziyafe olarak hizmet veren külliyenin manası bir kenara bırakılıp sadece namaz kılınan caminin öne çıkarılması Sinan’ı ortaya çıkaran Türk hayat anlayışının bugün eksik algılandığını göstermektedir. Bu eksik ve yanlış algı, zamanla, sadece cami kültürünün bozulmasına yol açmamış, günlük hayatımızı idame ettirdiğimiz evleri ve çarşılarımızı da esir almış, Müslümanlara mahsus, tarih boyunca onların ayırıcı vasfı olagelen bakış tarzımızı yerinden etmiştir.

Bugün belki de, en çok ihtiyacımız olan, siyasi, ekonomik yahut askeri üstünlüklerden öte, Müslümanlıkla var olup biçim kazanmış Türk hayat tarzının, ibadetinden alışverişine, ikamet ettiği evden mahallesine, ilimle hemhal olmasından incelmiş sanat zevkine kadar bir bütün olarak yeniden kavranması gerektiğidir. Mimar Sinan’ın eserlerinden yaşattığı ruhu başka bir yerde aramak beyhudedir. C. D. TUNÇ

-----◄◄

FOTOĞRAFLAR DİLE GELSE...

“Balkan Harbi’nden dönerken Beyoğlu’ndan geçen bir Osmanlı askeri – 1913” Allahım!..

Yol boyunca, Tarih boyunca, Başıboş bırakma bizi… (Cahit Zarifoğlu)


kültür ve sanat

doğuş aylık gazete/maandblad

göçtü kervan, kaldık dağlar başında

nr. 225 - Nisan/April 2017

Anadolu’nun Mayası Kitaplar

H

erkesin Evvelen bize bu dosyayı ilham eden kitaba teşekkür.

Yalçın Koç’un Anadolu Mayası, Anadolu’nun “kim”liğini maya üzerinden kuran, ufuk ve “gönül” açıcı bir deneme. Yalçın Koç’un deyişiyle “aşk olsun Anadolu’daki Mayaya, aşk olsun Anadolu’yu mayalayanlara, aşk olsun ve de selam olsun Anadolu’da mayalananlara, aşk olsun ve de selam olsun Anadolu için can pazarına çıkanlara ve can verenlere ve vereceklere.” Süte yoğurt mayalanır, maya tuttuğunda süt “dönüşmüş” sütün kimliği değişmiş ve ortaya yoğurt çıkmıştır. Yoğurt mayası, süte yeni bir birlik ve buna bağlı olarak yeni bir kimlik verir. Anadolu gönülden dökülen sözle mayalanmıştır. Anadolu’yu mayalayan söz Türkçedir. Türkçe, bu topraklarda yaşayan insanları dönüştürmüş, bir birlik potasında eritmiştir. Anadolu’nun kimliği Türkçe ile kurulmuştur. Peki Türkçeyi neler mayalamıştır? Türkçeyi kitapların kitabı, sözlerin en yücesi Kur’ân-ı Kerim mayalamıştır. Bozkırın bu berrak dili, Allah’ın kelamıyla mayalanınca nice sözler dile dökülmüş, dile gelen nice söz kitaba akmış, kitaplardan gönüllere inşirah vermiştir. Kur’ân ile mayalanan Türkçe, ilk olarak Türkistan’da Kaşgarlı Mahmud’un Divanu Lugati’tTürk‘ü ile kelimelere dökülmüş; Dede Korkut ile inancı, düşünüşü deyişlerle tecessüm ettirmiş; Oğuzname‘lerle Türk töresini İslam’la yoğurmuş, Oğuzlar’ın cihan hâkimiyeti mefkûresini dile getirmiş; Yüknekli Edip Ahmet’in Atabetü’l-Hakâyık‘ıyla ayet ve hadisleri halkın dilince söylemiştir. Türkçe sözü elbette Yunus Emre mayalamıştır. Öyle ki Anadolu için Türkçe Yunus Emre ile başlar desek yeridir. Yunus Emre de başlı başına bir maya, bir dönüştürücü, bir kimlik kazandırıcıdır. Yunus, kelimeleri semavîleştirip hakikatin rengiyle boyadıktan sonra kelamlaştırandır. Söz ülkemizin sultanı, Türkçenin mana, aşk ve ilahi dili, rehber, davetçi ve öğütçüdür. Kur’ân-ı Kerim’de “Biz Kur’ân’ı belki düşünürsünüz diye Arapça indirdik” buyurmaktadır; çünkü ilk hitap edilen insanlar Arapça konuşmaktadır. Yunus bu ayetin sırrınca Türkçe konuşanlara sözü Türkçe söylemiştir. “Kişi anladığıncadır.” Yunus, Anadolu’da o kadar iyi anlaşılmıştır ki “Türkmen kocası, cümle şairlerin başı, bizim Yunus” olmuştur. Yunus’un mayası Divan’da toplanmıştır. Anadolu’yu mayalayan bir başka kitap da Yunus Emre Divanı‘dır. Türkçeye Yunus’tan önce kimlik kazandıran bir başka divana, söze dökülmüş gönle değinmeden olmaz. O gönül Pir-i Türkistan Ahmed-i Yesevî’dir. O kitap Divan-ı Hikmet‘tir. Türkistan’ın Yesi’sinin bu koca piri kuvvetli bir medrese tahsili görmüş, Arapça

HURAFATTAN HAKİKATE

29

40 HADİS - (4) ------------

ve Farsça bilen bir mutasavvıftır. Her ne kadar yüksek bir tahsile sahip olsa da “kişi anladığıncadır” hükmünün gereğince sade bir dille ve halkın alışık olduğu şekillerle hikmetler söylemiştir. Bu hikmetler dervişler vasıtasıyla en uzak Türk topluluklarına kadar ulaşmıştır. Ahmed-i Yesevî’nin dervişleri Anadolu’ya da gelmiş, bu hikmetli sözlerle Anadolu’yu da mayalamıştır. Bugün Anadolu bir Türk yurdu ise bu, Ahmed-i Yesevî’nin dervişlerinin verdiği maya iledir. Anadolu’yu mayalayan bir başka kitap Süleyman Çelebi’nin Mevlid‘idir. Çelebi’nin Ulu Cami’de imamlık yaptığı yıllarda bir vaiz Bakara suresinin 285. ayetini açıklarken peygamberler arasında bir fark bulunmadığını, bu sebeple Hz. Muhammed’in Hz. İsa’dan ve diğer peygamberlerden üstün olmadığını söyleyince cemaatten bazıları vaize karşı çıkmış, tartışmalar büyümüş, bu arada Süleyman Çelebi, “Ölmeyip İsa göğe buldu yol / Ümmetinden olmak için idi ol.” beytini söylemiştir. Türkçeyi böylesine güzel kullanan şair, Vesiletü’n-necat da denilen, halk arasında “Mevlid” diye bilinen Peygamberimizin doğumunu anlattığı şiirleriyle kutlu Nebî’yi Türkçe’ye söyletmiş, Türkçeyi şereflendirmiştir. Eser, yazıldığı dönemden itibaren Osmanlı coğrafyasının hemen her yerinde, özellikle Hz. Peygamber’in doğum gününde okunmuş, bestelenmiş, gönüllere huzur vermiştir. Bugün dahi mevlidhanların güzel sesleri gönülleri yıkamaktadır.

Anadolu’yu mayalayan bir başka kitap Yazıcıoğlu Mehmed’in Muhammediyye’sidir. Yazıcıoğlu çilehanesinde zikir ve ibadetle meşgul iken bazı yakınlarının kendisinden Hz. Peygamber hakkında bir kitap kaleme almasını istediklerini, daha önce birçok siyer ve mevlidin yazılmış olduğunu söyleyerek bu teklifi kabul etmediğini, ancak rüyasında Resulullah’ı görüp ondan “İçir hikmet şarâbın ümmetime / Sözümü söyle halka âşikârâ” emrini alınca eseri yazmaya başladığını söylemektedir. Kitapta insanın yaratılışı, ilk peygamberden peygamberimize kadar gelen bütün peygamberler ve Hz. Fatıma’nın, raşid halifelerin

ve Hz. Hasan ve Hüseyin’in vefatları ile bir de münacat kısımları vardır. Vefatların nazmedildiği bu son kısımlar Anadolu’da bilhassa Muharrem törenlerinde asırlarca okunmuş, halk tarafından büyük rağbet görmüştür. Yazıcıoğlu Muhammediyye’yi yazarken Fahreddin er-Razi, Zemahşeri, Gazzali, Mücahid b. Cebr, Nevevi, Kadi İyaz, Tahavi, Matüridi, Molla Cami gibi âlimlerin eserlerinden istifade etmiştir. Muhammediyye’nin halk arasında ne kadar benimsendiğini anlamak için Evliya Çelebi’nin notlarına bakalım. Evliya Çelebi Gelibolu, Ankara ve Amasya halkının Muhammediyye’yi ezbere okumakla tanındığını kaydeder. Eser Anadolu ve Rumeli’nin yanı sıra Kırım’da, Kazan’da ve Başkurt Türkleri arasında da tanınmıştır. Muhammediyye, Anadolu’da asırlarca medrese, tekke ve camiler yanında, köy odalarında da muhafaza edilmiş, okunup dinlenmiş, bu suretle yaygın din eğitiminin dayandığı en mühim eserlerden biri kabul edilmiştir.

ve Hüsameddin Çelebi’nin bu yüzden uykusuz kaldığı, acıkıp bir şeyler yediği sırada ilham kaynağının bulandığı rivayet olunur. Hüsameddin Çelebi, Mevlânâ’nın Mesnevî’yi yazdırırken hiçbir kitaba müracaat etmediğini, eline kalem almadığını, medresede, Ilgın kaplıcalarında, Konya hamamında, Meram’da aklına ne geldiyse söylediğini, kendisinin de bunları hemen zapt ettiğini, hatta yazmaya yetişemediğini söyler. Bazen geceli gündüzlü birkaç gün hiç durmadan söylediğini, bazen aylarca sustuğunu belirtir. Mesnevî’nin her cildi bittiğinde Mevlânâ’ya okunmuş (mukabele edilmiş), Mevlânâ düzeltilecek yerleri bizzat Hüsameddin Çelebi’ye yazdırmıştır. Mesnevî’de muhataba temsili hikâyelerle hitap edilir. Hikâyeler insana içinde yaşadığı manevi gerçekliği kavramada yol gösterir. Bu türde bir temsil her kesimden insanın aklında kalmakta, kalbe inebilmektedir. Herhalde Türkçe tercümelerinde Anadolu’da bu kadar tutmasının sebebi de bu olsa gerek.

Anadolu’yu mayalayan bir başka kitap da Osmanlılar da “ilmihal” adının kullanıldığı ilk eser olan Miftahü’l-cenne (Cennet Anahtarı) olarak da bilinen anonim Mızraklı İlmihal‘dir. Adındaki mızrak kelimesinin genellikle kitabın kapağında ya da ilk sayfasında yer alan sancak ve mızrak şekilleriyle alakalı olduğu düşünülmektedir. Mızraklı İlmihal Osmanlı toplumunda en çok okunan ve ezberlenen eserler arasındadır. Sıbyan mekteplerinde din bilgisine başlangıç kitabı olarak, ayrıca camilerde, köy odalarında ve evlerde okunmuş ve okutulmuştur. Kitap, bu topraklarda yaşayan insanların dinî-ahlâkî, sosyolojik ve siyasi davranışları üzerinde muazzam etkiler yapmıştır. Hz. Adem’le başlayıp ölümle yani insanın dünyadan ayrılışıyla biten eser, bu aradaki konuları sistematik olarak ele almamıştır. Bu bilinçli bir yaklaşım olarak görülmektedir. Eser, bir bakıma Kur’ân’ın meseleleri anlatış tarzına benzer bir yol izleyerek inançları, ibadetleri, ahlak kurallarını vs. hayatın bölünemez birer parçaları gibi iç içe, yan yana vermeyi seçmiştir. Anadolu’yu mayalayan üç Şerif kitaptır. Anadolu Müslümanları üç kitaba bu sıfatı layık görmüştür. Bunlardan ilki Mevlânâ’nın Mesnevî-i Şerif‘i, ikincisi Kadı İyaz’ın Şifa-i Şerif‘i, üçüncüsü Muhammed bin İsmail elBuharî’nin Buharî-i Şerif‘idir.

Şifa-i Şerif, Kadı İyaz tarafından gönüllerde Peygamber sevgisini tutuşturmak, onu bütün yönleriyle tanıtıp anlatmak amacıyla dokuz asır önce Endülüs’te kaleme alınmıştır. Yazıldığı günden bu yana hem diğer İslam topraklarında hem de Anadolu’da büyük ilgi gören, kırktan fazla âlim tarafından şerhi yapılan, bazı selatin camilerin vakfiylerinde Şifahanlar tarafından okutulması vasiyet edilen Şifa-i Şerif Müslümanlar arasında müstesna bir yere sahiptir. Şifa-i Şerif bugün dahi camilerde ilim adamlarınca halka okutulmaktadır.

Mesnevî, Mevlânâ Celaleddin-i Rumî’nin altı cilt ve yaklaşık 25.700 beyitten meydana gelen Farsça eseridir. Fars dilinde yazılsa da Türkçeye onlarca tercüme ve şerhi yapılmıştır. Bugün dahi insanlar bir araya gelip “ne okuyalım” diye sorduklarında akla gelen ilk eser Mesnevî’dir. Mevlânâ’nın kâtibi ve ilk halifesi Hüsamettin Çelebi’ye irticalen yazdırılan Mesnevî’nin telif sürecinde Mevlânâ’nın bazen sabaha kadar söylediği

Buhari-i Şerif, Buhara’lı Muhammed ibn İsmail el-Buharî tarafından kaleme alınan hadis kitabıdır. Buhari kitabını, hocası İshak b. Nahüye’nin “Resulullah’ın sahih hadislerini muhtasar bir kitapta toplasanız.” diye temennide bulunması üzerine tasnif etmiştir. Türkçeyi Allah’ın kelamıyla birlikte Peygamber’in kavliyle mayalayan bir başka kitap da Buhari’dir. Ehl-i sohbet Buhari’yi kaynak alarak Peygamber sözünü kulaklara fısıldamışlardır. Bugün dahi Anadolu’da en çok okunan, bilinen, dinlenilen kitaplardan biri Buhari-i Şerif’tir. Bu şerif kitaplardan başka Anadolu’yu mayalayan kitaplar arasında biz, âlemi Anadolu’ya taşıyan, bütün mahlukatı Türklere tanıtan Evliya Çelebi’nin Seyahatname‘sini, zeka ve kalbi birleştiren Nasreddin Hoca’nın Fıkraları‘nı, gönüllerde taht kuran Hacı Bektaş-ı Veli’nin Velayetname‘sini, Anadolu tasavvufunu besleyen Niyazi-i Mısri’nin Divan-ı İlahiyat‘ını, halk şiirinin müstesna örneği Karacaoğlan’ın şiirlerini sayabiliriz. Maya, yok eden değil dönüştüren, “kim”lik kazandırandır. Bu tarife bakarak siz de Anadolu’yu mayalayan kitaplar arasında birçok unutulmaz eseri sayabilirsiniz.

-----◄◄

“Gâle Sâhibü’z-zuhûr Aleyhi salâtü’l-Ğafûr Miftâhu’s-salâti et-tuhûr “Temizlik, namazın anahtarıdır.” “Temizliği, sadece beden temizliğine hasretmek yanlış olur. Beden temizliği kadar, hattâ ondan da önce kalb ve vicdan temizliği, hüsn-ü niyet, ahlâk güzelliği gereklidir. Nitekim niyeti temiz olmayanın ibâdeti hâlis olmaz, dolayısıyla, Allah katında kabûl görmez. Bu sebeble Müslümanda kalb temizliği ile beden temizliği birleşmeli, her ikisinin de temiz tutulması halinde kâmil bir Müslüman olunacağı bilinmelidir.”

------------◄◄

HEDİYELİ SORU

“Müslümanca Düşünmek Üzerine Denemeler” adlı kitabının yazarı kimdir? Sorunun cevabını yukarıdaki mail adresine ulaştıran ilk 5 okurumuz arasında çekilecek kurada, adı belirlenecek olan talihli okurumuza “Müslümanca Düşünmek Üzerine Denemeler” adlı kitap hediye olarak gönderilecektir.

ŞEHİDLERDEN GÜL KOKULARI

Vefatının 79’uncu yıldönümünde Muhammed İkbal’i rahmetle anıyoruz...


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 225 - Nisan/April 2017

04 bizim sayfa 30 ons pagina

Tebrik Taziye Şifa dileği

- Taziye... Rotterdam-Zuid sakinlerinden Sevgili Ercüment Çabuk’un (37) genç yaşta vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli aileye sabr-ı cemil ve başsağlığı diliyoruz.

- Taziye... Kuzey Hollanda Millî Görüş Federasyonu Başkanı Sevgili Oktay Dalmaz’ın kıymetli validesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli aileye sabr-ı cemil ve başsağlığı diliyoruz. Taziye... Hollanda İslam Federasyonu Eğitim eski Başkanı Sevgili İsmail Kızılırmak’ın muhterem babasının vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli aileye sabr-ı cemil ve başsağlığı diliyoruz. Taziye... Rotterdam İskender Paşa Camii üyelerinden Sevgili Hasan Kaya’nın kıymetli validesi Nafiye Kaya’nın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli aileye sabr-ı cemil ve başsağlığı diliyoruz. - Taziye... Yazarlarımızdan ve siyasetçilerimizden Sevgili Kaya Turan Koçak’ın teyzesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli aileye sabr-ı cemil ve başsağlığı diliyoruz. - Taziye... İskender Paşa cemaatinden Sevgili Turgay Demir’in babasının vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli aileye sabr-ı cemil ve başsağlığı diliyoruz. - Taziye... İskender Paşa Camii önceki başkanlarından Sevgili Cemal Aydın’ın kıymetli validesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli aileye sabr-ı cemil ve başsağlığı diliyoruz.

- Taziye... Rotterdam Birlik Camii üyelerinden Sevgili İrfan Akkanoğlu’nun halasının vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli aileye sabr-ı cemil ve başsağlığı diliyoruz. - Taziye... Sevgili Mevlüt Gürcü’nün’un annesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli aileye sabr-ı cemil ve başsağlığı diliyoruz Taziye... Leerdam sakinlerinden Sevgili Zeynal Tosun’un vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli aileye sabr-ı cemil ve başsağlığı diliyoruz. Taziye... Sprint Matbaa sahibi Sevgili Engin Vurun’un kayınbabasının vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli aileye sabr-ı cemil ve başsağlığı diliyoruz. Taziye... Rotterdam Versaar Başkanı Sevgili Muammer Bilgiçli’nin baldızının vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli aileye sabr-ı cemil ve başsağlığı diliyoruz. - Şifa dileği... Gazetemiz emektarlarından Sevgili Sami Oğuz’un ciddi bir rahatsızlıktan dolayı ameliyat geçirdiğini öğrenmiş bulunmaktayız. Hastamıza geçmiş olsun diyoruz, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Şifa dileği... Saadet Partisi Hollanda Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Sevgili Mehmet Hamurcu’nun ciddi bir rahatsızlık geçirdiğini duyduk. Hastamıza geçmiş olsun diyoruz, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Şifa dileği... TOVER Başkanı Sevgili Durmuş Doğan’ın rahatsızlığı nedeniyle bir ameliyat geçirdiğini öğrenmiş bulunmaktayız. Hastamıza geçmiş olsun diyoruz, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Şifa dileği... Duayen gazetecilerimizden ve Sabah Hollanda temsilcisi Sevgili Yalçın Çakır’ın eşi Kadriye Çakır’ın rahatsızlığı nedeniyle bir operasyon geçirdiğini öğrenmiş bulunmaktayız. Hastamıza geçmiş olsun diyoruz, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Şifa dileği... Rotterdam Kocatepe ve Birlik cemaatinden Sevgili Fikret Gür’ün rahatsızlığı nedeniyle bir operasyon geçirdiğini öğrenmiş bulunmaktayız. Hastamıza geçmiş olsun diyoruz, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Tebrik... Rotterdam Birlik üyelerinden Sevgili Kayhan ve Şerife Taş’ın kerimesi Amine ile, Satı ve Çetin Ergin’in mahdumu Doğukan 18 Mart Cumartesi günü düzenlenen düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Doğukan ve Amine’yi tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Tebrik... Rotterdam Birlik üyelerinden Sevgili Mustafa ve Fadimana Çiçek’in mahdumu Hakan ile, Durali ve Fatma Erik’in kerimesi Ferdane 19 Mart Pazar günü düzenlenen düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Ferdane ve Hakan’ı tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

Koenendelseweg 1 5222 BG ‘s-Hertogenbosch Tel.: +31(0)73 6220025 www.sws-simtronic. com info@sws-simtronic.com

Adres: Binckhorstlaan 340 2516 BL Den Haag İleti: info@borabouw.nl Web: www.borabouw.nl Telefon: +31(0)634 33 91 41

Colofon Doğuş is een maandelijks informatieblad in het Turks en af en toe Nederlands o.a. kunst, cultuur, politiek, educatie, wetenschap, literatuur en filosofie. Uitgever/Sahibi Stichting Dogus/Doğuş Vakfı Hoofdredacteur/Yayın Yönetmeni Doğukan Ergin Eindredacteur/Yazı İşleri Müdürü Oğuzhan Kılıç Art Directeurs/Görsel Düzenleme Ali Alemdar Advertenties/İlan- Reklam Servisi dogus@dogus.nl Afdeling Nieuws en Tips/Haber Dairesi M. Şahin Abonnement / Abone Servisi dogus@dogus.nl Yayın Kurulu/ Redactie Raad Adnan Şahin, Ergün Madak, Havva Koç, Mehmet Şükrü Oflaz, Zeynel Abidin, Ercan Kuzu, Sezer Değmez, Esma Taner Aksoy,Doğukan Ergin, Furkan Aktalan, Recep Konuksever, Esra Yılmazer. Oplage/Tiraj 8.000 Verspreiding/Dağıtım Alanı Landelijk/Hollanda Geneli Adres Strevelsweg 700 unit 413, 3083 AS Rotterdam Tel. (010) 471 68 47 e-mail dogus@dogus.nl website www. dogus.nl Met dank aan InterAjans.nl, SONHABER.nl, M.Ali Topcu, Verzonden artikelen vallen niet onder de redactionele verantwoordelijkheid. Alle auteursrechten van deze uitgave worden uitdrukkelijk voorbehouden. Druk/Baskı Rodi Rotatiedruk

Abone

65ABNA0430045980


doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 225 - Nisan/April 2017

Bulmaca

bilmece-bulmaca 31 puzzels - raadsels

Hazırlayan: Mücahid Çeçen

Soldan sağa:

1 - Fotoğrafta görülen İsyan, ayaklanma * Fotoğrafta görülen Türkiye Cumhuriyeti Başbakanımızın adı. 2- Fasıla * Radyumun simgesi * Sodyumun simgesi * Bir tür balık. 3- Çimeni, ağacı bol olan yer, bahçe * Gaye * Vanadyumun simgesi * Bir nota. 4- Alfabemizin sekizinci harfi Türkiye’nin başkenti * Boyut * Potasyumun simgesi. 5- İslam inanışına göre göğün en yüksek katı * Alfabemizde on beşinci harf * Kısaca metre * Kayak sporunda bayraklarla işaretlenmiş birtakım dönemeçlerden oluşan pist üzerinde yapılan bir yarış türü.. 6- (Tersi) yemek * Hesap/Mahşer günü * Gerçekleştirilmesi zamana bağlı istek. 7- Hiçbir zaman, hiçbir biçimde, sakın, zinhar * Oksijenin simgesi * Köpek lakap * Alfabemizde yirmi birinci harf * Argonun simgesi. 8- Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik * Kur’an’da kendisinden çok zengin olarak söz edilen ve bütün mal varlığı bir anda yok olan kişi. 9- Binek hayvanı * Kısaca kilometre * Toplam. 10- Suçlu saydığı birini veya suç saydığı bir olayı yetkili makama gizlice bildirme, ele verme. İki kelime * Florun simgesi * Bir nota. 11- Uzaklık işaret eder * (Tersi) Bazı bitkilerin dal, yaprak, meyve kabuğu vb. bölümlerinde ve bazı hayvanların derisinde bulunan sert, ucu sivri ve batıcı çıkıntılardan her biri * Gelecek * Hidrojenin simgesi. 12- Numaranın kısa yazılışı * Bir Karadeniz futbol takımımız * Şapka yerine kullanılan, kırmızı, kalın çuhadan yapılmış, tepesinde püskülü olan, silindir biçiminde başlık * En yüksek devlet otoritesini, bütün devlet başkanlığı yetkilerini kalıtım veya soylularca seçilme yoluyla elinde bulunduran kimse. 13- Ermiş kimselerin gösterdiklerine inanılan, doğaüstü, şaşkınlık uyandırıcı davranış veya durum * Sarhoş bağırması * İyodun simgesi. 14- Argonun simgesi * Açıktan açığa, herkesin gözü önünde, herkesin içinde, gizlemeden, açıkça * Baryumun simgesi * Dingil. 15Ballıbabagillerden, karşılıklı küçük yapraklı, beyaz, pembe, kırmızı başak durumunda çiçekleri olan ve çiçeği baharat gibi kullanılan, odunsu saplı, kokulu bir bitki * Son * Aynştaynyumun simgesi. Yukarıdan aşağıya: 1- Kışkırtma ve karışıklık yoluyla toplumda ortaya çıkan düzen bozukluğu, anarşi * İlgilendiren, ilişkin, ilişik, ilgili * Elma, armut vb. meyvelerin kurutulmuşu. 2- Fasıla * Gözlemevi * Aynştaynyumun simgesi. 3- Mayalı hamurdan tandırda pişirilerek yapılan ve yapıldığı yere göre büyüklüğü değişen ince ekmek türü * (Tersi) vilayet * Baryumun simgesi * Yarım çember biçiminde yassı, ensiz ve keskin metal bir bıçakla, buna bağlı bir saptan oluşan ekin biçme aracı. 4Potasyumun simgesi * Çinko elementinin simgesi * Ok, kılıç vb.nden korunmak için savaşçıların kullandığı korunmalık * Müslümanların dördüncü halifesi. 5-Irak halkından olan kimse * Buyurmak, emir vermek. 6- (Tersi) yemek * Argonun simgesi * (Tersi) rey * Bir cismi iki eşit parçaya bölen çizgi, mihver. 7- Kısaca metre * Bir devletin, bir hanedanın veya bir şehrin simgesi olarak kabul edilmiş resim, harf veya şekil, ongun * Boru sesi * İnsan vücudunun dış yüzü, cilt. 8- Ölmüş bir insanı hatırlamak için yapılan tören, ihtifal * Kısaca metre * Sert veya yumuşak ahşap kalıntılarını parçalayıp ahşap life çevirdikten sonra, yüksek ısı ve basınç altında mum ve reçine tutkal ile oluşan levha şeklinde tasarlanmış ahşap ürünü simgeleyen harfler * Nikelin simgesi. 9- Bir ajansımız * Selenyumun simgesi * Aynştaynyumun simgesi * Genişlik * Hidrojenin simgesi. 10- Borun simgesi * Kabuğu ayıklanmamış pirinç * Şehirden küçük, köyden büyük, henüz kırsal özelliklerini yitirmemiş olan yerleşim merkezi, belde. 11- (Tersi) bir bağlaç * Baryumun simgesi * Atın yavrusu * Trityumun simgesi * Demiryolu. 12- Azık * Eş * Aynştaynyumun simgesi.13- Bağışlama * Ağacın kesilerek silindir biçimine getirilmiş gövdesi * Alfabemizdeki yirmi birinci harf * Binek hayvanı. 14- Mikroskopta incelenecek maddelerin üzerine konulduğu dar, uzun cam parçası * Kuzu sesi * Birbirinin tıpkısı olan yazılı şeylerin her biri * Potasyumun simgesi. 15- Kemiklerin iç boşluklarını dolduran yağlı madde * Bir nota * Nikelin simgesi * Orta dereceli bir okul.



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.