Dogus Editie 241

Page 1

Türkçe ve Hollandaca aylık enformasyon gazetesi / Maandelijks informatieblad in het Turks en Nederlands

Sevgiye, Özgürlüğe, Adalete; Barışa...

Ağustos-Eylül 2018 yıl/jaar 19 sayı/editie 241-242

e-mail: dogus@dogus.nl www.dogus.nl

NIF, ma ş ı l a ç ye n i o n u n a sez haba” r “m e e d i d 0 >> S

1

NESLIMIZI KORUYALIM!.. “DUYGUSUZ BİR NESİL YETİŞİYOR, BU SORUN ÇÖZÜLMEZSE ÜLKELER ÇÖZÜLECEK!”

>> Mali Bütçe Tasarısı Açıklandı... “Milyonlar Notası” olarak adlandırılan 2019 yılı mali bütçe tasarısında, önümüzdeki yıl halkın alım gücünde ortalama yüzde 1,5’lik bir artış öngörülmekte.

>> Hollanda’da 2019’da hayatımızda neler değişecek?

Prens Günü açıklanan 2019 yılı Mali Bütçe Tasarısına göre 1 Ocak’tan itibaren hayatımızda neler değişecek, cebinize ne kadar para girecek ve ne kadar para çıkacak, bunları sizler için derledik. Önümüzdeki yıl devletin toplam gelirlerinin 305 milyar, toplam giderlerinin ise 295 milyar avro olması öngörülüyor. s-18 >> S 17-19-23

HOLLANDA İTİDALİ, TÜRK CESARETİ... Köse Hukuk Bürosu

Bree 35A - 3074 BB Rotterdam Telefon: (0031)10-215.13.11-Fax: (0031)10-486.45.64 E-posta: info@koselaw.nl - www. hukukburosu.nl ŞABAN DİŞLİ, LAHEY BÜYÜKELÇİSİ OLARAK GÖREVDE

AYTAÇ YILMAZ ROTTERDAM BAŞKONSOLOSLUĞUNA ATANDI

S 06

S 06

ENGİN ARIKAN AMSTERDAM BAŞKONSOLOSU OLDU

S 06

Faaliyet alanlarımız Şirketler / İşletme Hukuku Kira Hukuku Oturum ve Vize Sözleşme Hukuku Uluslararası İhtiyati tedbir Para Tahsİlİ ve İcra Takİbİ Uluslararası Tahkim Kurulları / Mahkemeleri Aile Hukuku ve boşanma davaları Yabancılar ve Göçmen Hukuku Sosyal Güvenlik Hukuku Yurt dışı mal varlığı araştırması

...YENDİEN DOĞUŞ İÇİN VİRA BİSMİLLAH!..

HİKMETSİZ “OKU”MA!..

S 17

S 19


02 yayın odası

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

redactie

Adnan Şahin

Yoldaki Çile Kervanımız... Değerli okurlarımız, uzun bir ayrılıktan sonra yeniden beraberiz hamdolsun. Hepinizi selamların en güzeli ile selamlıyorum, Esselamunaleyküm. Öyle sanıyorum ki, Türkiye’ye gidenlerin yüzde 95’i dönmüş olacak. Yüzde 5’i ise, uzun kalan yaşlılarımız olarak tahmin ediyorum. Ülkemizde temiz hava ve güneşten bol bol istifade etmenin yanında asıl gayemiz olan sıla-i rahim bölümünü de yerine getirerek tekrar sağ salim evlerimize döndük elhamdülillah. Tatil sonrası tekrar camilerde, cemiyetlerde, kafelerde ve benzeri buluşma yerlerimizde bir araya gelerek birbirilerimize heyecan dolu hikâyelerimizi anlatmaya başladık. Hiç şüphesiz herkesin dağarcığında anlatacağı keyifle ya da üzülerek paylaşacağı birçok şeyi birikmiş vaziyette bir araya geldik. Fırsat buldukça, sırası geldikçe bu yaşadığımız olumlu ya da olumsuz anılarımızı en ayrıntılı bir şekilde birbirimize anlatmaya çalışmaktayız. Gerçek o ki, o yaşadığımız anılar öyle birkaç günde anlatılıp bitirilecek cinsten değil. Aylarca devam edeceğiz. Yollarda, otellerde yaşananlar, gümrük kapılarında bekleşmeler ve memleketin trafiği içinde çekilen çileler… Bunlar anlatılanların en başında ve ilk etapta anlatılanlardır. Daha sonra tatil beldelerindeki güzellikler. Dağlar, yaylalar, şelaleler, kanyonlar, mağaralar vesaire… ve peşinden harcanan paralar.

adnan@dogus.nl

Editör’den Alınan evler, arsalar, yazlıklar… Bunların hepsi tatlı bir anı olarak mazide yerini almaya devam edecek. Ancak 35 derece sıcak altında tam 25 saat beklemek tatlı bir anı değil de unutulmaz bir “çile” olarak bunu yaşayanların hafızalarında yerini koruyacak. Evet şahsen bu uzun bekleme rekorunu şuan elimde bulundurduğumu sanıyorum. Daha çok bekleyen varsa bildirsin derhal madalyayı teslim edeyim. 10 saat kapıkule, 5 saat Bulgar-Sırp ve yine yaklaşık 10 saat Sırp-Macar kapısında bekledim. Harika zamanlama! “Zamanlaman harikaydı” derler ya hani, benimki öyle bir şey oldu. Kurban Bayramı’na 4 gün var. Ve ben sesli düşünüyorum: “Ya insanlar ta uzak diyarlardan memlekete gelip de ana-baba ve eşi dostuyla bayramı kutlamadan, şuracıkta birkaç gün kala yola çıkmazlar herhâlde. Ben bir ayrıcalık yapıp eğer yola çıkarsam, yollar ‘kesin’ bomboş olur ve biz bir gecede Allah’ın izniyle Hollanda’ya ineriz. Nasıl olsa çift şoförüz. Ben biraz nezle oldum galiba ama ziyanı yok. Nasıl olsa bir günlük yolumuz var. Nezle fazla ilerlemeden evimize varır ve orada iyileşirim Allah’ın izniyle.” Düşünce buydu ve bu düşünceyle; “Ya Allah bismillah” deyip İstanbul Pendik’ten gece 03.00 gibi yola koyulduk. Kapıkuleye beş on kilometre kala bir yerde sabah namazını alelacele eda edip hiç vakit kaybetmeden tekrar yola koyulduk. Ve Kapıkule’ye yaklaşık 2 km kala “zınk” diye durduk. Uzatmıyorum bu duruş ve yeniden yola koyuluş arasında geçen zaman yaklaşık 10 saati buldu. Ben bu esnada canlı yayın filan da yaptım birkaç kez. O yüzden herkes beni görünce çektiğimiz çileyi bir kez daha hatırlatıyor sağ olsun. “Abi o ne kadar bekleyişti öyle ya. Çok üzüldük.” Filan diyenler oluyor. Toplam 25 saat süren beklemeler esnasında düşünüp mırıldandıklarım: “Kuyruktan dönüş yok! Dönmek istesen ya da

durmak istesen de duramazsın!” “Tek şoförsen hâlin duman. Tuvalet ihtiyacını gidermen bile sorun olur. Aracın kısa kısa da olsa sürekli ilerlemesi gerekiyor.” “Küçük çocukları, bebekleri olanların, özürlü çocukları ve hasta yolcuları olanlara Rabbim yardım etsin” “Umarım herkesin yanında yeterince su ve yiyecek vardır.”

Bir de bizim yetkililerin ülkemiz sınırları içerisinde oluşan kuyruklarda biçare kalan insanlarımızın yardımına koşmalarını istirham ediyorum. Mülteciler için yapay bir kent oluşturma kabiliyeti ve insani duyarlılığı olanların, bizim insanımız için de tuvalet kabinleri, su, yemek ve diğer ihtiyaçlarını karşılayabilecek özel bir hizmet alanı kurulabilir.

Kendimden başka kimseyi suçlayamadım Bu bekleyişlerin ardından en çok kendimi suçladım. Bunun birkaç özel nedeni var elbette. Yani daha geç bir tarihte çıkabilirdim. Ya da daha sakin bir güzergâh tercih edebilirdim. Ben de başkaları gibi TIR’ların kullandığı şeridi kullanarak diğer arkadaşlara birkaç saatli fark atabilirdim filan. En azından bunları yapmadım. Peki başka kim suçlu? Herkes suçlu! Aynı tarihi ve aynı yolu tercih ettiği için herkes biraz suçlu. Evet nüfusumuz hızla yükselmektedir. Her yıl yolcu sayımız bir kat daha artmaktadır. İşimiz gücümüz yerinde, altımızda

son model arabalarımız, tamam yerimizde duramıyoruz, tamam. Ama ne olur aynı gün aynı yola çıkmayalım da! Nasıl olacağı konusunda bir önerim var aşağıda açıklayacağım... Başka kim suçlu elbette Bulgar suçlu. Adamlar resmen ağırdan alıyorlar. İpe un seriyorlar. Yeteri kadar peron açmıyorlar, Türkiye’den gıcık kapıyorlar falan filan, say da say… Peki bizim hükûmet de suçlu mu? Tam değil ama onların payına düşen de var tabii ki. Şöyle bakıyorum; yeteri kadar peron var, memur var. İşlemler oldukça hızlı yapılıyor. Vatandaşı incitmemek adına; girişte ve çıkışta oldukça nazik davranıyorlar. O vakit suçları ne? Organize edemiyorlar… Nasıl yani? Şöyle ki, herkes doğal olarak kafasına göre kalkıp geliyor. Aynı anda binlerce araç kapıkuleye yığılıyor ve kocaman çile yumağına dönüşüyor. Peki ne olacak yani, kimin ne zaman geleceğini hükûmet mi belirleyecek? Evet! Bu nasıl olacak? Şöyle olabilir: Memlekete giriş yapan her kardeşimiz, ne zaman geri döneceğini yüzde 95’e yakın bilmektedir. O vakit girişte insanlara; “hangi tarihte tekrar kapıkulede olacağı” sorulsa ve bu bir veri olarak sisteme yüklense ve isteyenin online olarak takip edebilmeleri sağlansa hangi gün ne kadar yoğunluk olabileceği kolayca görülebilir. Eğer bana gümrükten giriş yaptığım an böyle bir soru yöneltilseydi memnuniyetle bir tarih verir ve o tarihte orada olmaya da çaba sarf ederdim. Ha, durumunda değişiklik olanlar, ya da gideceği gün ve kapı konusunda yeni bir tercih yapmak isteyenler araçlarının plakalarını ya da T.C. Kimlik numaralarını girerek online olarak durumlarını güncelleyebilmeliler. Yani kullanışlı bir App, çok işe yarar. Milyarlarca verinin şimşek hızıyla hesaplandığı bir dönemde bunun mümkün olabileceğini samimiyetle düşünüyorum.

Eğer böyle bir sistem geliştirilebilirse yüksek sezonda çok rahatlatıcı olur. En azından insanlar nasıl bir yoğunlukla karşılaşabileceklerini, az çok bilirler. Ortaya attığım ve acizane bana ait olan bu “online veri” oluşturma konusunu birazda siz düşünüp geliştirin. Zira damdan düşen sizlersiniz. Siz bu işten anlarsınız. Türkiye’den beklentiler... Bir de bizim yetkililerin özellikle ülkemiz sınırları içerisinde oluşan kuyruklarda biçare kalan insanlarımızın yardımına koşmalarını istirham ediyorum. Mülteciler için yapay bir kent oluşturma kabiliyeti ve insani duyarlılığı olanların, bizim insanımız için de tuvalet kabinleri, su, yemek ve diğer ihtiyaçlarını karşılayabilecek özel bir hizmet alanı kurulabilir. Ve bu sorunun da üzerine gidilerek acilen çözülmesi gerekiyor. Umarım yetkililer bu çağrılarımızı dikkate alır, değerlendirir de, önümüzdeki yıllarda bu tür çile ve sorunlar yaşanmaz. Neyse, konuyu uzattığımın farkındayım ancak hepimizin ortak meselesi olduğu için anlayışla karşılayacağınızı umuyorum. Tatil izlenimlerini sizin de katkılarınızla gelecek sayımızda yine paylaşmaya devam ederiz inşallah. Birkaç cümleyle de Hollanda’dan bahsetmek istiyorum. Öne çıkan iki konuyu hatırlatmak istiyorum. Birincisi biz buralarda yokken, buralarda da çok güneşli günler yaşanmış. Bayağı bir kurutmuş. Su kullanımı sınırlandırılmış falan. Bir diğeri Hollanda’nın şımarık ve İslam düşmanı siyasetçi Geert Wilders’ın peygamberimizi hedef göstererek düzenlemeyi planladığı karikatür yarışmasını; gösterilen yoğun tepkiler sonunda iptal etmesi. Buna çok sevinemiyoruz zira o densiz herifin yarın daha başka bir kılıkla saldırıya geçeceğinden hiç şüphemiz yoktur zira. Allaha emanet olunuz.

Yenilikçi ve başarı odaklı hizmetler sunma anlayışıyla hareket eden Av. Dilek Sarıkaş ve Av. Ali Agayev, “Sarikas & Agayev Avukatlık Bürosu” birçok hukukî konularda avukatlık ve danışmanlık hizmet vermektedir. Hukuksal sorunlarınız için bizimle irtibata geçebilirsiniz!

Faaliyet alanlarımız: Oturum Davaları Mesuliyet İş Hukuku Sözleşme Hukuku Sosyal Güvenlik Hukuku Yabancılar Hukuku Kira Hukuku Vize Hukuku Aile ve Boşanma Hukuku


hukuk 03 juridisch

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

Mine Gümüş:

“Evli olduğunuz veyahut biriyle beraber yaşadığınız taktirde diğer kişinin gelir(ler)i de Sosyal İşler Ataşeliği tarafından göz önünde bulundurulacaktır.”

Yaşlılık emekliliği & AIO yardımı (AOW-pensioen & AIO- aanvulling)

B

ir önceki yazımda yaşlılıktan emekli olan vatandaşların mal varlığıyla alakalı araştırmaya maruz kaldıklarında dikkat etmeleri gereken hususlara değinmiştim. Yazımdan sonra bir çok soru aldığım için bu yazımda soru-cevap şeklinde bir kaç duruma açıklık getireceğim… 1. AIO yardımı alabilmek için gelirimin asgari gelirin altında olması gerekiyormuş. ‘Gelir’ kelimesiyle tam olarak neler kastediliyor? Sosyal İşler Ataşeliği tarafından gelir olarak algılananlar bunlardır: - Çalışıp elde ettiğiniz maaş; - Emeklilik maaşınız; - Girişimci olarak elde ettiğiniz maaş; - Vergi dairesinden alınan vergi iadesi. Evli olduğunuz veyahut biriyle beraber yaşadığınız taktirde diğer kişinin gelir(ler)i de Sosyal İşler Ataşeliği tarafından göz önünde bulundurulacaktır. Eğer o şekilde geliriniz asgari ücreti aşıyorsa AIO yardım hakkınız olmayacaktır. 2. Ebeveynlerimden mal varlığı var. Bu miras henüz paylaşılmadı. Miras kaldığı zaman AIO yardımımı (ek sosyal ödeneğimi) etkiler mi? Hollanda’da AIO yardımı alabilmek için emeklilik yaşınızı doldurulduğunuz anda başvuruda bulunmanız gerekiyor. Başvuru yaptığınız anda tüm mal varlığınızı bildirmeniz gerekiyor. Sosyal İşler Ataşeliğine size miras kaldığı anda durumunuzdaki bu değişikliği bildirmenizi istiyor. 3. Yaşlılıktan emekliyim ve AIO yardımı alıyorum. 13

hafta ve 4 gün yurt dışında bulundum. Sosyal İşler Ataşeliği AIO yardımımı durdurdu. Bu kanunen mümkün müdür? AIO yardımı aldığınız sürece bir sene içerisinde yurt dışında geçirebileceğiniz süre 13 haftadır. Bu süreyi kısım kısım veyahut bir seferde kullanabilirsiniz. Bu süreyi belirlemek için dikkat etmeniz gereken hususlar var. Şöyle ki, yurt dışına gidiş gününüz bu süre içine katılmaz. Ama yurt dışından geri döndüğünüz gün bu süre içine katılır. Eğer Sosyal İşler Ataşeliğiyle bu tip sorunlar yaşıyorsanız çok dikkatli bir şekilde yurt dışında bulunduğunuz süreyi hesaplamanız gerekir. Hakkınızda yanlış bir karar verildiğini düşünüyorsanız zamanında bu karara itiraz etmeniz gerekir. 4. AIO yardımı alıyordum ve 13 haftadan fazla yurt dışında bulundum. Bu yüzden Sosyal İşler Ataşeliği AIO yardımımı durdurdu. Ne yapabilirim? 13 haftalık süreyi aştığınız için AIO yardımınız durdurulduğu taktirde Hollanda’ya geri döndüğünüzde AIO yardımı için yeniden başvuruda bulunabilirsiniz. Bunun sonrasında AIO yardımı size yeniden sağlanacaktır.

5. 2013 senesinde bana yaşlılık emekliliği sağlandı. Bu sene AIO yardımı alabileceğimi öğrendim. Başvuruda bulunurken 2013 senesinden itibaren AIO yardımı talep edebilir miyim? AIO yardımı başvuru anından itibaren sağlanır. Dolayısıyla bu tip durumlarda geriye dönük AIO yardımı sağlanması mümkün değildir. 6. Yurt dışında mal varlığım var. Bazı durumlarda mal varlığı AIO yardımını etkilemiyormuş, bu doğrumu? Eğer yurt dışında mal varlığınız varsa AIO yardımınızı etkilediği doğrudur. Yalnız yaşadığınız taktirde mal varlığınız € 6.020, - aştığı anda AIO yardımınız etkilenecektir. Eğer evliyseniz veyahut başka bir kişiyle yaşadığınız taktirde mal varlığınız € 12.040, - aştığı anda AIO yardımınızı etkileyecektir. Eğer borçlarınız varsa bu miktarı bazı şartlar altında mal varlığınızın değerinden düşme imkânınız var. Eğer bahsettiğim konular hakkında daha fazla bilgiye ihtiyacınız varsa bizimle irtibata geçebilirsiniz. Mine Gümüş www.erasmusak.nl

«

Kısa haberler...

Hollanda’da staj başvurularında yabancılara ayrımcılık Maastricht Üniversitesine bağlı merkezin yaptığı araştırma, meslek liselerindeki yabancı öğrenciler arasında özellikle başörtülülerin iş yerlerine yaptıkları staj başvurusunda ayrımcılığa maruz kaldığını ortaya çıkardı. Hollanda’da yapılan bir araştırma, işverenlerin, staj başvurularında yabancı kökenlilere ayrımcılık yaptığını ortaya koydu. Hollanda Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanlığınca yapılan açıklamada, Maastricht Üniversitesine bağlı Eğitim ve İşgücü Piyasası için Araştırma Merkezinin araştırmasına göre, ayrımcılığın özellikle başörtülü ve “riskli gençler” ön yargısıyla bakılan öğrencilere yönelik olduğu belirtildi. Açıklamada, meslek okullarındaki yabancı öğrencilerin yüzde 24’ünün, staj yeri bulabilmek için en az dört defa staj başvurusunda bulunması gerektiği ifade edilerek sadece yüzde 48’inin bir kerede staj yeri bulabildiği kaydedildi. Bu oranın Hollandalı öğrenciler için yüzde 68 olduğu bilgisi paylaşıldı. Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanı Ingrid van Engelshoven, yaptığı yazılı açıklamada, bunun “kabul edilemez” bir durum olduğunu ifade etti. İşverenlerin elemansızlıktan şikâyet ettiğini fakat aynı zamanda ayrımcılığın söz konusu olduğunu vurgulayan Van Engelshoven, “Staj ayrımcılığını kabul edemem ve etmek de istemiyorum. İşverenler neye sebebiyet verdiklerinin farkındalar mı merak ediyorum. Çünkü bir hayali yıkıyorsun. İnsanların toplumda yeri olduğu hislerini zedeliyorsun ve adil bir topluluk düşüncesini zayıflatıyorsun.” değerlendirmesinde bulundu. Topluluklar arasındaki aranın giderek açıldığına dikkati çeken Van Engelshoven, bu yüzden staj ayrımcılığına karşı bazı önlemler alacaklarını, bunu yalnız başına yapamayacağına, okulların ve işverenlerin desteğinin gerektiğine işaret etti.

Uzmanlar Uyardı: “Bitcoin’den Uzak Durun” Dünyanın en popüler sanal para birimi Bitcoin’in değeri iki günde yaklaşık yüzde 15 düşüş gösterdi. AA muhabirinin derlediği verilere göre, sanal para birimi Bitcoin’in değeri bugün 6 bin 273 dolara kadar gerilerken günlük kaybı yüzde 6,2’yi buldu. Dün de yüzde 9,1 düşüş gösteren Bitcoin, son iki gün içerisinde yüzde 14,8 değer kaybı yaşadı. Ayrıca, popüler sanal para birimlerinden olan Ethereum’un değeri de dün yüzde 20 azalmasının ardından, bugün yüzde 7,2 düşüşle 211 dolara kadar geriledi. Amerikalı yatırım kuruluşu Goldman Sachs’in dün kripto para işlemleriyle ilgili yeni bir birim kurma planını askıya aldığı ve sanal paraların regülasyonu alanlarında belirsizlik gördüğü bildirilmişti. Söz konusu karar yatırımcılar tarafından, Bitcoin ve Ethereum gibi kripto paralarda işlem hacmi ve kullanıcı sayısında orta dönemde düşüş yaşanabileceği şeklinde yorumlanıyor. Bitcoin, 2017’de altın yılını yaşayarak değeri yüzde bin 300’ün üzerinde artmış ve 17 Aralık’ta 19 bin 892 dolara kadar yükselerek tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmıştı. Söz konusu tarihten bugüne kadar yüzde 68,5 düşüş kaydeden Bitcoin, sene başından bu yana ise yüzde 54,7 değer kaybetti.

HUKUKSAL KONULARDA HER ZAMAN YANINIZDAYIZ!

Çalışma alanlarımız: Yabancılar Hukuku (Oturum, Vize sorunları) İş Hukuku (İşten çıkarılma, iş sözleşmeleri vs.) Aile Hukuku (Boşanma, nafaka, mal rejimi vs.) Kira Hukuku (Kira sözleşmeleri vs.) İcra Hukuku (Alacak-verecek, tahsil davaları) Sosyal Güvenlik Hukuku (işsizlik - hastalık ödemeleri vs.) Schiekade 560, 3032 AZ Rotterdam Tel: 010-4655115 Fax: 010-4657753 E-mail info@erasmusak.nl www.erasmusak.nl

mr. Ş. Süzen-Akdemir mr. M. Gümüş


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

04 haber nieuws

Aanaliz

ergunmadak@hotmail.com

Ergün Madak

Hangi Konu?.. Şairler ‘ha’ deyince şiir yazamadığı gibi, makale de ‘ha’ deyince yazılmıyor. Bazen konu bulmakta zorlanabiliyoruz. Bazen de o kadar çok konu var ki, 1-2 sütuna nasıl sıkıştıracağız kaygısı çekiyoruz. Yaz döneminde 2 ayı geride bıraktık, ama Allah’a şükür hiç de konu sıkıntısı çekmedik… - 1000 Euro’dan 2000 Euro’ya yükseltilen ve “uzaktan eğitim” diye icad edilen askerlik meselesini mi işleyelim? - Döviz aldı başını gidiyor, 4 kişi 10-15 Euro’ya yemek yiyebiliyorduk Türkiye’deyken. Dürüst olmak lazım, bir yandan ‘memleketi felakete sürüklüyor yeryüzünün mutlu azınlığı’ derken, bir yandan da ucuza yaşamanın dayanılmaz hafifliğini yaşadığımızdan mı bahsetmeliyiz? - Yoksa FETÖ’cülerden tutun Adnan ve avenesinin cemaat adında çevirdikleri dolaplardan İslam’ın ve Müslümanların neler çektiğini mi işleyelim? - Ya da PVV’nin açtığı ve şu satırları dahi kirletmek istemediğim karikatür kepazeliğinden mi? - Veya Batı’nın 50 yıl gerisinden gelen bizlerden ve bizim de 50 yıl gerimizden gelen İslam dünyasının nasıl bir çıkış yakalayabileceğinden mi bahsetmek lazım? - Suriyelilerden “illallah” edenlerle bir çok yerde karşılaşırken, ne Muhacir’in Muhacir gibi ne de Ensar’ın Ensar gibi davranamadığından mı dem vurmalı, hatta hayıflanmalı? Konuştuğum bir esnaf, özel hayatın-

Aydın Üre:

“Amacımız, bu gençlere yöneticilik dersleri vererek tam donanımlı bir hâle getirmek ve gelecek nesilleri garanti altına almamız olacaktır.”

da muhacirlere yardımcı olduğunu anlattığında, kendisine “toplumda kendisi gibi düşünenlerin oranını sordum” ve bana “yüzde 30” demişti. Bu rakamın azlığından mı yoksa bilakis yüksekliğinden mi bahsetmeli? - İnsan, eksiklikleri olan bir varlık. Hemen her ortamda; aile, iş, ticaret, yani insan olan her yerde dedikoduların, entrikaların olduğu da bir realite. Fakat, aidiyetini İslam ümmetinin bir parçası olarak tanımlayanların, maksimum dikkat göstermesi gerekirken pratik hayatın hiç de öyle olmadığından ve “BEN” faktörünün her zaman ön plana çıktığından ve bunun nasıl aşılabileceğinden mi bahsetmeli? Böyle düşünenlerin hep kıyıda köşede kaldığından, seslerini yükseltemediklerinden, eğer yükseltirlerse “BEN” deme endişesi taşıdıklarından mı bahsetmeli? Ya da böyle bir konuyu bu sene yapılması planlanan Doğuş Yazarlar Panellerinden birinde mi tartışmalı? Ne yapmalı? (İyi bir panel başlığı olmaz mı?) - Ya da hâlâ kalkıp kendi suyunu dahi almayan, yemeğe, bulaşığa yardım etmeyen bana sorulursa ilkel maço ismini vereceğim kültürden mi (ya da kültürsüzlükten mi) bahsetmek lazım? Sizde öyle mi bilmem, ama benim yaşadığım Türkiye ve Hollanda ortamlarında hâlâ, hanımlar yemekleri hazırlar, beyler masaya davet edilir, yemekten sonra tabağını dahi mutfağa götürme zahmetinde bulunulmaz ve bütün işleri hanımlar yapar. Erkeklerin bu torpilli durumlarının geleneksel arka planını biliyoruz. Genelleme yaptığım doğru çünkü bilerek, kasten yapıyorum. Yoksa bir sayımızı ve Doğuş panellerinden bir tanesini sadece kadının konumuna mı ayırmalı? Hasıl-ı kelam, konu çok, yapacak işler de çok. Neyse, yaz sonrasının ilk makalesinde bu kadarla iktifa edelim ve böylece ilk merhabamızı demiş olalım. Merhaba...

Amsterdam Noord Kuba Camii ilk İmam Hatip mezunlarına tören düzenledi Amsterdam Noord Kuba Camiinin organize ettiği Enderun İmam Hatip Lisesi mezun olan toplam 10 öğrenci için mezuniyet töreni düzenlendi.

T

örene çok sayıda öğrenci ve veli katıldı.

Mezuniyet törenine Kur’an-ı Kerim tilavetinden sonra başlandı. Amsterdam Noord Kuba Camii Kadınlar Kolu Kolu Yönetim Kurulu Başkanı ve Eğitim komisyonu üyesi, Sevim Mercimek, Amsterdam Noord Kuba Camii yönetim kurulu adına yaptığı açılış konuşmasında şunları dile getirdi: ‘Bizler bu İmam Hatip Programına başlarken amacımız bu topluma hizmet edebilecek kendinden emin bireyler yetiştirmekti. Şükürler olsun ki ilk sınıfımızı mezun ediyoruz, mutluyuz. Hem günlük okul yaşamlarına düzenli ve başarı ile devam eden ve bunun yanında İmam Hatip eğitimlerini alan bu gençler büyük fedakârlıklar gösterdiler. Bizler burada yetişen bu gençlerin dinî bilgilerine katkı sunmakla beraber Müslüman Türk toplumuna da katkıları olmasını arzuladık. Şimdi bu gençler din görevlisi olmadığında namaz kıldırabiliyor ve ders verebiliyorlar, onlarla gurur duyuyoruz. Bu imam Hatip Programına Yasemin Karayiğit hocamızın sorumluluğu altında yeni gençler ile devam edeceğiz, dedi. Bu 4 yıl içerisinde emeği geçen din görevlilerinden olan ve şu an

Amsterdam Noord Kuba Camiinde görev yapan Lütfi Çırlan yaptığı konuşmada özetle şunları ifade etti: “Ulaşılan başarının ardında büyük bir emek olduğunu ve değerli velilerimizden emanet olarak aldığımız evlatlarınızı, bir ebeveyn olarak bütün idareciler, öğretmenler, ve gönüllüler ile hizmet ederek onların daha kendinden emin, ne istediğini bilen, hedefleri için cesaretle hareket eden, bilgili, görgülü, yaşamı seven, yaşatmayı görev bilen sevgi dolu bireyler olarak yetiştirmek için elimizden geleni yaptık ve büyük ölçüde başardığımızı ve sizlerin gelecekte başarıyla okulunuzu, bizleri ve ailelerinizi en iyi temsil edeceğinize inancım tamdır” Amsterdam Noord Kuba Camii ve aynı zamanda Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu Genel Koordinatörü, Aydın Üre gençlerin diplomalarını vermeden önce şunları dile getirdi: ‘4 yıl sonunda 10 talebemiz İmam Hatip eğitimini bitirerek mezun oldular. Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu ve Hollanda Diyanet Vakfı’nın bir şubesi olan Noord Kuba Camii yönetim kurulu bu anlamlı gün için tören hazırlayarak talebelere ve velilere ikramda bulundular. Yönetimi ve hocalarını kutluyorum, Allah hepsinden razı olsun. Gençlerimiz sohbet,

ders ve namaz kıldıracak duruma geldiler, maşallah. Avrupa’da ve bilhassa Hollanda’da cami ve derneklerimizde yönetici sıkıntılarımız var. Cami artık yalnız namaz kılınan ve ibadet yapılan yer olmaktan çıkmıştır. Milletin sorunlarıyla ilgilenen sosyal konulara değinen çok amaçlı yerler hâline gelmiştir. Bunları yapabilmek için donanımlı olmamız gerekiyor. Dinimizi, dilimizi ve ananemizi korurken, günlük gelişmeleri, siyaseti vs. takip edilmesi gerekiyor. Bu gençlerimiz burada doğdular ve büyüdüler ve burada eğitimlerini görerek bir çok alanda bilgi sahibi oldular. Amacımız şimdi bu gençlere yöneticilik dersleri vererek tam donanımlı bir hâle getirmek ve gelecek nesilleri garanti altına almamız olacaktır. Gençlerimizi kutluyorum ve nesilden nesle taşınan yükü omuzlamalarını diliyorum’ dedi.

Sınıf birincisi olan Akif Yüksel’e, öğretmeni Tuğba Karanfil tarafından övgülü sözler ile diploması verildi. Programın sonunda idareci ve öğretmenler tarafından mezun olan öğrencilere diplomaları verildi. Program çıkışında davetlilere yemek ikramı yapıldı. Doğuş Haber Merkezi

«

NETUBA’dan Başkonsolos Aytaç Yılmaz’a ziyaret Yeni görevine başlayan Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz kurum ve yetkili ziyaretlerini kabul etmeye başladı. NETUBA Başkanı ve board yetkililerden oluşan heyet, NETUBA faaliyetleri konusunda Başkonsolos Aytaç Yılmaz’a ayrıntılı olarak bilgi verdi. Hollanda Ticaret Odası Türkiye masası yetkilisi Cor Bekker Ticaret Odası çalışmaları hakkında da bilgi verdi. Başkonsolos önümüzdeki dönemde Hollanda Türkiye arasındaki ticari hayatı daha da etkili hâle getirilmesi için çalışmalar içinde olduklarından bahsetti. Ticari Faaliyetleri ile dikkat çeken Hollanda’nın en büyük Türk işadamı EDELStaal ve ORKA Hotels

yönetim kurulu başkanı Turgut Torunoğulları heyet ziyaretinde yer aldı. Turgut Torunoğulları Başkonsolosa görevinde başarılar diledi, Türkiye’de Hollanda’da Ticari faaliyetler ile ilgili bilgiler verdi. Hollanda ile Türkiye

arasında açılan bu yeni sayfada her şeyin daha etkin ve efektif ilerleyeceğinden ticari ilişkilerin daha da hızlanması için etkin rol oynamaya hazır olduklarını bildirdiler. Haber: Mustafa Koyuncu


haklarımız 05 onze rechten

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

Kaza Eksperi

e.emre@letseladvies.nl

“İmam ve din dersi öğretmenine çok ihtiyaç var”

Ethem Emre

Türkiye’de yaşanan kazalar sonrasında yapılması gerekenler... Türkiye’deki Kazalar Randstad Kaza Hukuku Kurumu (Randstad Personenschade BV – Interculturele Letselschadepraktijk) özellikle izin yolunda yolcularımızın maruz kaldığı trafik kazaları için kaza hukuku hizmetlerine devam etmektedir. Yurtdışı Kazaları İle İlgili Yenilikler Bundan böyle altyapısı ve personeli ile ilgili çalışmaların tamamlanmakta olan İstanbul ve İzmir’deki yeni ofislerimiz hizmete açılarak, Türkiye içindeki kazalar (yurt içi piyasası) Türkiye’deki avukatlarımız tarafından işleme alınacaktır.

Yurt dışı kaynaklı kazalar ise (Hollanda, Belçika ve Almanya plakalı araçların karıştığı kazalar) artık Hollanda’daki 2 ofisimizde işleme alınacaktır. Türkiye’den gelen yeni avukatımız ve buradaki personelimizin desteği ile önümüzdeki günlerde hizmetlerimiz başlayacaktır. Artık yurt dışı kazalarınız için o ülkelere gitmeye, avukat aramaya gerek yoktur. Hollanda’dan uluslararası hukuk hizmeti verilmeye başlayacaktır. Bu konu ile ilgili detaylı bilgiler, açılış haberleri, duyuru makaleler yayımlamaya devam edeceğiz. Bizimle iletişim kurunuz... Bu yaz döneminde maruz kaldığınız yurt dışı kazalarınız için bir an önce bizimle iletişim kurunuz. Mevcut sigortanız dikkate alınarak, birlikte kaza analizinizi yapalım ve en hızlı bir şekilde dosyanızı işleme açalım. Schade Verzekering Inzittende (SVI) sigortası yurt içi ve yurt dışı kazalarda haklı ya da haksız durumuna bakmaksızın dosya açılmasına imkân tanımaktadır. Böylece siz sadece sağlığınızla ilgilenirken, biz de hukuksal haklarınızı garanti altına almış olalım. Hizmetlerden ücret alınmıyor... Bizim vereceğimiz hukuksal hizmetler için, müşterilerimizden herhangi bir ücret almıyor, bu masrafları sorumlu sigortadan ayrıca talep ediyoruz. Müşterinin hak ettiği kaza tazminatı sigorta tarafından direkt müşteri hesabına yatırılması sağlanır. Kaza hukuku konusunda yalnız

değilsiniz. Randstad Kaza Hukuku Kurumu Hollanda’daki 7 ofisinden ve Türkiye’deki 2 ofisinden sizin yanınızda olmaya devam etmektedir. Kaza Geliyorum Demez! Her tür trafik kazası, iş ve işyeri kazası ya da başka bir kaza sonrası mağdur mu oldunuz? Bu kaza sonrası maddi ve manevî zarara mı uğradınız? Bu durumda kaza tazminatı (letselschade vergoeding) hakkınız vardır! Randstad Kaza Hukuku Kurumu (Randstad Personenschade BV) kurumu bu mağdurlara/ kazazedelere, zararlarını mümkün olan en yüksek miktarlarda karşılanması için yardımcı olmaktadır. Randstad Kaza Hukuku Kurumu’nda kendi dilinizi konuşan, kültürünüzü tanıyan deneyimli kaza uzmanı, eksperi, hukukçu ve avukatları sizlere yardımcı olmaktadır. Çok karşılaşılmasa da (en fazla % 5 oranında), eğer bir dosya mahkemelik olursa, kurum avukatları dosyayı ele alarak mahkemeye taşır. Bizim sunduğumuz kaza hukuku hizmetlerimiz müşterilerimiz için ücretsizdir. Çünkü, sorumlu sigorta hukuksal yardım (rechtshulp en/ of letselschadebehandeling) için yapılan masrafları ayrıca karşılamak zorundadır.

Amsterdam’dan Türkiye’nin her yerine 149 Euro Amsterdam’dan Türk Hava Yolları ile Türkiye’nin her yerine çok özel fiyata gidiş-dönüş seyahat edilebilecek… Bu kampanyaya göre, Biletlerini 19 Eylül – 9 Ekim tarihleri arasında alanlar, 14 Kasım 2018 – 27 Mart 2019 ve 1 Mayıs – 16 Mayıs 2019 tarihlerinde 149,- Euro’dan başlayan fiyatlarla Türkiye’nin her

Millî Görüş Teşkilatlarının yıllardır çalışmasını yürüttüğü üniversite hayali nihayet gerçekleşti. Yapılan müracaatlar netice verdi ve Amsterdam’da bir İslam Üniversitesi açıldı. Rektörlüğünü, yıllardır eğitim alanında hizmet veren Bahaeddin Budak’ın yürüteceği İnternational University of Applied Sciences in Amsterdam’ın tanıtım ve öğrenci kayıt çalışmaları hummalı bir şekilde sürdürülmeye başlandı bile. Budak, üniversite ile ilgili tanıtım çalışmalarını kent kent hatta ülke ülke dolaşarak yapmaya çalışıyor. En son bu çalışma çerçevesinde Belçika’nın Beringen kentinde bulunan Millî Görüş Teşkilatı binasında ilgilileri bilgilendirdi. Belçika İslam Federasyonu Başkanı Ekrem Şeker ve Eğitim Başkanı ve Beringen Şube Başkanı ve üniversite eğitimine ilgi duyan birçok bay /bayan vatandaşın hazır bulunduğunu programda önemli bilgiler paylaşıldı. Budak önce genel bilgilendirme yaptı. Ardından soru cevap bölümü yapıldı. “Ne mutlu bize ki, “Oku” diye başlayan dinimiz bize günlük olarak okumayı, düşünmeyi ve akletmeyi önermektedir.” diyerek sözlerine başlayan Budak, buna mukabil, maalesef Müslümanların istenilen şekilde okumadıklarını ve düşünmediklerini belirterek artık buna bir son vermenin zamanının geldiğini ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: “Artık burada kalıcı olduğumuzu biliyoruz. Bunu her defasına söylüyoruz. Kurumlarımızı, cemiyetlerimizi camilerimizi kurduk. Çocuklarımız burada yetişiyor. Dinini kimliğini benliğini koruması babından bu toplumu anlayan, bu toplumu tanıyan, bu toplumun diliyle çocuklarımıza eğitim verecek manevi açıdan yön verecek iki temel şahsiyete ihtiyacımız var. Birincisi imam, ikincisi din dersi öğretmenidir. “ diyerek, üniversitenin önemine vurgu yaptı. (Haberin tamamı ve Bahaeddin Budak ile yapılan söyleşi bir sonraki sayımızda...)

Bize ulaşmak çok kolay. Tel: 088-808 78 78

Türk Hava Yolları, yeni bir kampanya başlattı Türk Hava Yolları Amsterdam ofisinin başlattığı kampanyayla; 19 Eylül’den itibaren Amsterdam’dan bütün Türkiye’ye 149,- Euro’dan başlayan fiyatlarla bilet alınabileceğini duyuruldu.

Uluslaraarası Amsterdam Üniversitesi (IUA) açıldı

yönüne seyahat edebilecekler. Kampanya sadece bu tarihler arasında alınacak biletler için geçerli olacak. Daha fazla bilgiyi www. thy.com internet adresinden veya yetkili acentelerden alabilirsiniz.

ASBİR Holland “Aşure Günü” düzenledi

Kısa adı ASBİR Holland olan Avrupa Sivaslılar Federasyonu Hollanda şubesi tarafından düzenlenen “Aşure Günü”ne ilgi yoğundu. Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz, STK temsilcileri, hemşeri dernek yöneticileri, Sivaslılar ve bu anlamlı güne ilgi duyan Hollanda Türk toplumunun katılımıyla gerçekleşen gecede, o güne has güzellikler sergilendi. Burak Tanrıverdi’nin Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan program, Başkan Vekili Ünsal Artuk’un konuşmasıyla devam etti. Başkan Göksel Soyugüzel’in selamını duyuran Artuk, geceye katılanlara teşekkür etti. Sivaslı saz ve söz üstadlarının geceye renk kattığı program, Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz ve araştırmacı-yazar Hasan Koç’un konuşmalarıyla devam etti. Program aşure aşının ikramı ve ASBİR Holland yöneticilerinden Ünal Fırat’ın yaptığı dua ile sona erdi.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

04 haber 26 06 nieuws

Elçilik ataması

“Hollanda’yla 400 yılı aşan köklü ilişkilerimize ve AB üyelik müzakere sürecimize olumlu yansımasını temenni ediyoruz.”

Türkiye Hollanda Büyükelçiliği’ne Şaban Dişli atandı Dışişleri Bakanının ekim ayının ilk haftasında ülkemize yapması planlanan resmî ziyaret, ilişkilerin normalleştirilmesi yönündeki müteakip adımı oluşturacaktır. Memnuniyet verici bu gelişmelerin, Hollanda’yla 400 yılı aşan köklü ilişkilerimize ve AB üyelik müzakere sürecimize olumlu yansımasını temenni ediyoruz.” Hollanda hükümeti de Ankara Büyükelçiliği’ne Marjanne de Kwaasteniet’i atadı. Kwaasteniet de ülkesinin NATO Daimi Temsilciliği görevini yürütüyordu.

T

ürkiye ve Hollanda, karşılıklı atanan büyükelçileri açıkladı. Türkiye’nin Lahey Büyükelçiliği’ne Şaban Dişli atandı.

Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada Türkiye ile Hollanda arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesine yönelik mutabık kalındığı üzere karşılıklı atanan büyükelçilerin bugün açıklandığı belirtildi. Açıklamada, şu ifadeler yer aldı: “Bu çerçevede Sayın Cumhurbaşkanımızın onayıyla Şaban Dişli, Lahey Büyükelçimiz olarak atanmıştır. Hollanda

Türkiye’nin yeni Lahey Büyükelçisi Şaban Dişli Şaban Dişli, 22 Şubat 1958’de Sakarya’nın Geyve ilçesinde doğdu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi ve İstatistik Bölümünü bitiren Dişli, yüksek lisansını New York Eyalet Üniversitesi’nde Matematiksel Ekonomi alanında tamamladı ve Harvard Üniversitesi Üst Düzey Yöneticilik Programı’na katıldı. Dişli, Hollanda’da banka genel müdürlüğü yaptı ve Yurt Dışı Bankalar Birliği kuruculuğu ile Yönetim Kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. AK Parti kurucu üyesi olan Dişli, 22, 23 ve 24. dönemde Sakarya Milletvekili seçildi. Şaban Dişli, 22. dönemde AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Üyeliği, 23. dönemde AK Parti Ekonomik İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı, Dışişleri Komisyonu Üyeliği, Başbakan Dış Ekonomik İlişkiler Danışmanlığı, 24. dönemde Başbakan Ekonomik İlişkiler Danışmanlığı ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Delegasyonu Üyeliği, Dışişleri Komisyonu Üyeliği, Türkiye-ABD Parlamentolar arası Dostluk Grubu başkanlığı yaptı. Dişli, çok iyi düzeyde İngilizce, Fransızca, Hollandaca biliyor. ◄◄

Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz göreve başladı

T

ürkiye’nin Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz, Türkiye ile Hollanda arasındaki normalleşme sürecinin pozitif bir gündemi de beraberinde getirmesini ümit ettiğini söyledi. Hollanda’da Eylül ayı başında göreve başlayan Başkonsolos Yılmaz, basın mensupları ile bir araya geldiği tanışma toplantısında, Türkiye ile Hollanda arasındaki normalleşme sürecini de değerlendirdi. Yılmaz, iki ülke arasındaki yeni dönem konusunda ümitli olduğunu belirterek, “Bu süreçle uyumlu olarak Türkiye-Hollanda ilişkilerine yerel düzeyde katkı sağlamak için gayret edeceğim. Bu dönemde, konsolosluk hizmetlerinin vatandaşa mümkün olan en verimli ve süratli şekilde sunulması, toplumumuzun görev bölgemizdeki siyasi, ekonomik ve sosyal hayata aktif katılımının sağlanması, karşılaştığı sorunların çözümüne destek olunması, birlik ve beraberliğinin artarak sürdürülmesi ve ülkemizin etkin bir şekilde tanıtımının sağlanması Başkonsolosluğumuzun temel hedefleri olacaktır. Başkonsolosluğumuz, toplumumuzun ikinci evi olmaya devam edecektir.” dedi. İki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesinin Hollanda’da yaşayan Türk toplumuna da faydası olacağına inandığını kaydeden Yılmaz, “Türk toplumu bu süreçte çok yoruldu ve yıprandı. Toplumumuzun Hollanda’da siyasi, kültürel ve ekonomik hayata tam intibak etmesi, bu çerçevede yerel makamlarla yapıcı bir iletişim

YTB Başkanı Abdullah Eren:

“Yurt dışında yaşayan gençlere Türkiye’de staj imkânı sağlıyoruz”

Y

urtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Türkiye Stajları” programının açılış toplantısı gerçekleştirildi. Program kapsamında yurt dışında yaşayan Türk vatandaşı gençler, Türkiye’nin çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında staj yapma imkânı elde edecek. YTB tarafından yurt dışında eğitimlerine devam eden gençlerimizin ülkemizle sosyal, kültürel ve ekonomik bağlarını güçlendirmeleri, ayrıca kariyer planlamalarını yaparken ülkemizin kurum ve kuruluşlarını tanımaları ve Türkçe yeterliklerinin artırılması amacıyla düzenlenen “Türkiye Stajları” programının bu yılki açılış toplantısı gerçekleştirildi. Programa YTB Başkanı Abdullah Eren, kamu kurum ve kuruluşların temsilcileri ile stajyer öğrenciler katıldı. Programla birlikte 12 ülkeden 77 katılımcı genç, Türkiye’deki 18 ayrı kamu kurum ve kuruluşunda bir ay boyunca staj imkânı bulacak. Program kapsamında ayrıca kültürel gezi programlarına ve çeşitli etkinliklere yer verilecek. YTB Başkanı Abdullah Eren, katılımcı gençlere Türkiye’nin diaspora politikası hakkında bilgiler vererek, YTB’nin yurt dışı vatandaşlara yönelik yapmış olduğu çalışmalarını aktardı.

Yurt dışında yaşayan vatandaşlara yönelik politikalarda gençlere yönelik çalışmaların önemli bir yer tuttuğuna dikkat çeken Eren, “Türkiye’nin yurt dışında 6 milyon vatandaşı yaşamaktadır. Bu nüfus 1960’lı yıllar sonrasında yapılan iş gücü anlaşmalarıyla oluşmuştur. Başkanlığımız Türkiye’nin 2002 yılından sonra değişen yeni dış politika perspektifi çerçevesinde 2010 yılında oluşturulmuş bir kurumdur. Başkanlığımız yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın kimliklerinin korunması, anavatan ile aidiyetlerinin muhafaza edilmesi ve bulundukları toplumdaki statülerinin yükselmesine katkı sağlanmak amacıyla pek çok çalışmalar yürütmektedir. En büyük zenginliğimiz ve geleceğimizin teminatı olan gençlerimize yönelik çalışmalarımızda ise büyük bir sorumluluk duygusuyla hareket ediyoruz. Gelişimlerini önemsiyor, katkı sağlayoruz” diye konuştu. ◄◄

Atama mesajı...

Hayırlı olsun!

içinde olması için adımlar atmak önemli. Bunun için kolaylaştırıcı rol oynamak istiyoruz.” ifadesini kullandı. Yılmaz, Hollanda’da yaşayan Türk toplumundan en büyük beklentisinin kendilerini ilgilendiren önemli konularda birlik olabilmeleri ve bir araya gelebilmeleri olduğuna dikkat çekerek, “Birlik olursanız görüşlerinizi nakletme gücünüz artar ve daha iyi anlaşılırsınız. Hollanda’nın önemli bir unsuru olan Türk toplumu ile bu hedef doğrultusunda bir araya gelmek için sabırsızlanıyorum.” diye konuştu. Toplantıya katılan basın mensuplarına teşekkür eden Yılmaz, görev süresi boyunca en önemli önceliğinin bulunduğu ülkedeki Türk toplumu ile kucaklaşmak ve onların sorunlarıyla ilgilenmek olduğunu vurguladı. Başkonsolos Aytaç Yılmaz’ın Özgeçmişi Başkonsolos Aytaç Yılmaz 1978 yılında Ankara’da doğmuştur. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde lisans, İrlanda’da kain UCD College’da yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Dışişleri Bakanlığı’na 2001 yılında giren Başkonsolos Yılmaz, merkez görevinde Irak, Konsolosluk, AB ile Siyasi İlişkiler, ve Balkan Dairelerinde görev yapmıştır. Başkonsolos Yılmaz ayrıca, Bağdat Büyükelçiliğinde Üçüncü Katip, AB Daimi Temsilciliğinde İkinci Katip, Madrid Büyükelçiliğinde ise Müsteşar olarak çalışmıştır. Merkezde son olarak Irak Daire Başkanı olarak görev yapmış, 1 Eylül 2018 tarihi itibariyle göreve başlamıştır. Evli ve bir çocuk sahibi olan Aytaç Yılmaz, İngilizce ve İspanyolca bilmektedir. ◄◄

Amsterdam Başkonsolosu Engin Arıkan ilk mesajında birlik ve beraberliğe vurgu yaptı

A

msterdam Başkonsolosluğu’na bir süre önce merkeze çekilen Tolga Orkun’un yerine Batum Başkonsolosu Engin Arıkan atandı. Yeni görevine başlayan Arıkan, Kuzey Hollanda, Utrecht ve Flevoland eyaletlerindeki vatandaşlarımıza ilk mesajını yayımladı. Hollanda Türk toplumunun değerli üyeleri, sevgili vatandaşlarımız, Kuzey Hollanda, Utrecht ve Flevoland eyaletlerindeki vatandaşlarımıza hizmet vermek amacıyla açılmış olan Amsterdam Başkonsolosluğumuzdaki görevime 1 Eylül 2018 tarihinde başladım. Selefim Başkonsolos Tolga Orkun’un ve Başkonsolosluğumuz personelinin yoğun çalışmaları ve Devletimizin büyük önem ve öncelik vermesi neticesinde Başkonsolosluğumuz, şehrin merkezinde vatandaşlarımıza ve ülkemize yaraşan müstesna bir binada faaliyete geçmiş olup, tüm konsolosluk hizmetlerini sunmaktadır. Amsterdam’daki görev sürem boyunca her kesimden vatandaşlarımızla, sivil toplum kuruluşlarıyla ve girişimci vatandaşlarımızla bir araya gelerek yakın ilişkiler kurmak öncelikli hedeflerimden biri olacaktır. Görev bölgemizdeki yerel yönetimler ve Hollanda makamlarıyla da yakın ilişkiler kurarak, hem Türk-Hollanda ilişkilerine yerel düzeyde katkıda bulunmak hem de Hollanda’da yaşayan vatandaşlarımızın burada en iyi şekilde temsilini sağlamaya önem vereceğim. Başkonsolosluğumuzun temel hedefleri olan, konsolosluk hizmetlerinin verimli şekilde sunulması, vatandaşlarımızın burada karşılaştığı sorunların en aza in-

dirilmesi, Hollanda’daki siyasi, ekonomik ve sosyal hayata etkili şekilde katılımlarının desteklenmesi, birlik ve beraberliğimizin güçlendirilmesi alanlarında sizlerin görüş ve değerlendirmeleriniz bizim için çok kıymetlidir. Hem Başkonsolosluğumuzdan haber almak hem de görüşlerinizi iletmek amacıyla internet sitemizi, twitter ve facebook hesaplarımızı takip etmeniz yararlı olacaktır. Siz değerli vatandaşlarımıza konsolosluk hizmetlerini daha etkin ve hızlı sunabilmek amacıyla, yeni kurulmuş olan Başkonsolosluğumuzun personel sayısının ve konsolosluk hizmetlerinde verimliliğinin artırılması öncelikli gündem maddelerimizin başında gelmektedir. Konsolosluk işlemleri hakkında ayrıntılı bilgi edinmek ve bu konulardaki sorularınıza yanıt almak için e-konsolosluk internet sitesi (www.konsolosluk.gov.tr) ve 7 gün 24 saat süresince Konsolosluk Çağrı Merkezinden (+10 766 0007) istifade edebilirsiniz. Bu önemli görevi üstlenmenin heyecanı içinde sizleri Başkonsolosluğumuz personeli adına sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. ◄◄


aktüalite 07 actualiteit

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

İbrahim Turgut

MİHENK

ortaummet_45@hotmail.com

Özel Hayatın Önemi ve Mahremiyetin İfşası!

Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir”. (Hucurat:12 ) Ayet-i Kerime, bu asrımızda meydanına gelen manevî hastalıkları iman edenlere göstererek, böyle bir felakete sebep olmamalarını ve ümmetin özellerini ve kutsallarını korumak ve insanlık âlemine örneklik teşkil edecek fotoğrafı ortaya koymalarını istemektedir. Yanlışta kurtuluşu arayanların, ne büyük felaketlere yol açtığını, bugün daha iyi görmekteyiz. Gelişen teknolojiyle birlikte ve sosyal iletişimde ulaşılan ilerleyişin ortaya koyduğu sonuçlar, yeniden hayatımızı dizayn etme mecburiyetini getirmiştir. Bundan kaçmak mümkün değildir. Öyleyse bu nasıl olacaktır? Biz Müslümanlar için, gelişen ve değişen sosyal hayatı yeniden inşa edecek argümanlara sahip olduğumuzu unutmayalım! Belki birileri için söylediklerimiz iddiadan ibaret olabilir. Ancak hakikat bunun tam tersidir. İki kaynağımız olan Kur’an ve

Sünneti esas aldığımız takdirde, çözemeyeceğimiz hiç bir mesele yoktur. Yeter ki dinde samimiyetimizi yitirmeyelim. Başka başka cenahlardan ve rüzgârlardan etkilenen ve kendilerine (İlahiyatçı) sıfatını yakıştıramayanlar, bu çözümü ortaya koyamazlar. Çünkü onların Kur’an’la ve Sünnetle problemleri vardır. Bu mevzuda can alıcı hakikati Allah Resulü (s.a) şöyle ortaya koymuştur... Temîm ed-Dârî anlatıyor: Hz. Peygamber (sav) “Din samimiyettir.” buyurdu. Biz “Kime karşı?” diye sorduk. Bunun üzerine O, “Allah’a, kitabına, Resûlü’ne, Müslümanların idarecilerine ve bütün Müslümanlara (karşı samimi olmaktır).” buyurdu. (Müslim, Îmân, 95; Ebû Dâvûd, Edeb, 59) Hadisi Şerif, âdeta hayatımızı düzenleyecek kuralların bütününün hulasasını ortaya koymuştur. Anlamamada ısrar edenler için söylenecek tek söz, “samimi” olun! Siz mesleğinizi para kazanmak için değil, Allah’ın rızasını kazanmak için tahsil ettiğinizde, dünyaya bakışınız değişecek ve olaylara Kur’an’ın ve Sünnetin perspektifinden bakmaya başlayacaksınız. Bir başka önemli mevzu şudur: Günümüzde gelişen iletişim araçlarını kullanmada ortaya çıkan sorunlardır. Sosyal medyanın dönüştürdüğü insanların hastalık hâline gelen tutkuları, toplumda meydana getirdiği, “takip etmek veya takip edilmek” sorunudur. Bunun acilen belirli ahlâkî ilkelere bağlanarak toplumu aydınlatmak, idare makamında bulunan sorumlular ve ilim adamlarına

düşmektedir. İzlemek veya izlenmek önemli değildir. Ya nedir? Faydalı ve yararlı bilgileri paylaşmaktır. Yoksa, günlük yaşanan “özel hayatı ifşa etmek” değildir. Her bireyin “özel ve mahrem” kalmasını ve bir başkasının bilmesini istemediği şeyler vardır. Şu söylenebilir: “Efendim! Bu gün kendi istekleriyle sosyal medyada kendi gizli dünyalarını deşifre eden yok mu?” Evet var! Lakin, “istisnalar kaideyi bozmaz”.

onlara yol göstermeğe salahiyeti yoktur. Şahsiyeti böyle karışık olan kimseler, hayret körlüğünde ve cehalet sahrasında sayılırlar”.

Çağımızın bir diğer en büyük hastalığı, birbirinin “ayıbını” araştırmak ve bununla kendi “ego”sunu tatmin etmek. Bu da “kronik” bir başka hastalık türü hâline gelmiştir. Bireysel gizliliği açığa çıkartmak!

Yine söyleyelim, onuruyla oynanan insanların haklarını aramak, idare makamında olanlara düşer. Her insan mükerrem olarak yaratılmış Allah’a muhatap varlıktır. Bunun bireysel haklarını korumak devletin uhdesindedir. Eğer sistem çalışmaz ve güçlüden yana evrilirse, hukuku ikame etmek mümkün değildir.

İnancımızda ve beşeri hukukta “özel hukuk” diye bir şey olduğunu herkes bildiği hâlde, bir başkasının “özelini” merak etmek, nasıl tanımlanabilir? Birileri birilerini kullanarak bir başkalarına hakaret ettirme çabaları, kimseye yarar sağlamaz. “Yanlış adımlar kör kuyuya götürür” atasözünü unutmayalım. Akıllı davranmak, mütevazı olmak, Müslümanlar ve insanlardan istenen şey değil midir? Öyleyse bu cehalet niye? Medyatik olmak için mi? Bu gün insanları yanlış yönlendirerek, bilgi dağarcıklarına zehirli yılan bırakanlar, düştükleri çıkmazda bocalayan ve akıbetlerini düşünmeyenlerdir. Tarih buna şahittir. Bu tür insanlar için Gazzâlî, İhyasında şöyle nefis bir tespit yapıyor: “Körün, körleri idare edip

Belki şunu söylemede yarar vardır: Çağın sorunlarını anlamadan çözüm getirmek mümkün değildir. Palyatif tedbirler, İstikbal’in garantisi olamaz. Kalıcı çözümlerin üretilmesi acilen gerekir. Dünü “mazide” yaşadık, bu günü “hâli” yaşıyoruz, yarını “istikbali” bekliyoruz. Bu günden yarını inşa etmek için çalışmak gerekir.

Netice olarak söylenecek ve işlediğimiz mevzuyu özetleyecek Peygamberimizin şu mübarek Hadisidir: Ebû Hureyre’nin naklettiği bir hadisinde Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Zandan sakının. Çünkü zan, yalanın ta kendisidir. Birbirinizin özel hâllerini araştırmayın, birbirinizin konuştuklarına kulak kabartmayın, birbirinize kin beslemeyin. Kardeşler olun!” (Buhârî, Nikâh, 46) Farkına varmada zorlandığımız ve anlamada geciktiğimiz şey, bu dünyada misafir oluşumuzdur. Misafire lazım olan, bilmesi ve yolculukta azığını alması ve varacağı yerde rahat etmesi için önceden her şeyini tedarik ederek lakayt davranmamasıdır. Bu bilincin oluşması dileğiyle!. ◄◄

Kısa haberler...

Yurt dışındaki Türklere dikkatli olun uyarısı!

Türkiye’nin Kopenhag Büyükelçiliği Çalışma ve Sosyal Güvenlik Müşaviri Ali Rıza Önay, yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarına yönelik sosyal güvenlik ve emeklilik danışmanlığı firmalarına yönelik uyarılarda bulundu. Önay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının borçlanarak Türkiye’den emekli olmasıyla ilgili bilgiler paylaştı. Son zamanlarda vatandaşların borçlanma işlemlerini takip etmek için türeyen “sosyal güvenlik uzmanı” ya da “emeklilik danışmanlık” hizmetlerine yönelik uyarılarda bulunarak, gurbetçilerin uyanık olmasını istedi. “İstismarcılar, türlü bahaneler üreterek ücret talep ediyor” Konunun vatandaşlar için önemine işaret eden Önay, kendisine yapılan şikayetler sayesinde bu tür şirketlerden haberdar olduğunu belirtti. Önay, bu tür şirketlerin “ücretsiz danışmanlık” ve “işlemlerinizi çabuk yaparız”’ diyerek vatandaşları kandırmaya çalıştığını ifade ederek, “istismarcıların türlü bahaneler üreterek ücret talep ettiklerini” kaydetti. Önay, “Bu çok üzücü. Yurt dışındaki vatandaşlarımızın emeklilik işlemlerini kesinlikle resmi kanallar üzerinden yaptırmalarını özellikle istirham ediyorum. Bu tür istismarcılara meydan bırakılmaması, onların bu tür konularda vatandaşlarımızın duygularını, vatandaşlarımızın haklarını istismar etmelerini kesinlikle istemeyiz. Bu konuda vatandaşlarımızın uyanık olmasını özellikle istirham ediyorum.” dedi. ◄◄

MÜSİAD Hollanda’dan, iki ülke ilişkileri hakkında ortak açıklama Hollanda Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) şubeleri, son yıllarda yıpranan ilişkilerin, iki devletin de iyi niyet göstermesi neticesinde tekrar düzelme aşamasına girmesi ve Ankara ile Lahey büyükelçilerinin en kısa sürede görevlerine başlamaları konusunda varılan uzlaşmanın büyük bir önem taşıdığını belirtti.

H

ollanda MÜSİAD şubeleri adına, Utrecht Şube Başkanı Ali Köklü, Den Haag Şube Başkanı Hamza Çelik, Rotterdam Şube Başkanı Mustafa Duyar ve Amsterdam Şube Başkanı Ümit Akbulut, Türkiye ile Hollanda arasında normalleşme sürecine giren siyasi ilişkiler ile ilgili ortak bir açıklama yaptı. Açıklamada, MÜSİAD Hollanda şubeleri adına, iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşme sürecine girmesine dair atılan olumlu adımların memnuniyetle karşılandığı belirtilerek, “Son yıllarda yıpranan ilişkilerin, iki devletin de iyi niyet

göstermesi neticesinde tekrar düzelme aşamasına girmesi ve Ankara ile Lahey büyükelçilerinin en kısa sürede görevlerine başlamaları konusunda varılan uzlaşma, büyük bir önem taşımaktadır.” ifadesi kullanıldı. Hollanda ve Türkiye

arasındaki iki taraflı ilişkilerin, 400 yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğu hatırlatılan açıklamada, şunlar kaydedildi: “Bu ilişkiler neticesinde ciddi bir dostluk bağı oluşmuştur. Aynı zamanda güçlü askeri, ekonomik,

ticari, siyasi ve kültürel ilişkilerin de geliştiği vakidir. NATO ortaklığının yanı sıra Hollanda’nın Türkiye’de 25, Türkiye’nin ise Hollanda’da 9,2 milyar dolarlık bir yatırımı bulunmaktadır. Hollanda’nın Türkiye’de faaliyet gösteren şirket sayısı 2 bin 500’ü aşmış ve böylelikle Almanya ve İngiltere’den sonra üçüncü sıraya yükselmiştir. Diğer taraftan Hollanda’daki Türk girişimcilerin sayısı ise 23 bine ulaşmıştır. Türkiye, geçtiğimiz yıl 900 bin Hollanda vatandaşını turist olarak ağırlamışken, Hollanda’da mukim Türklerin sayısı ise 450 bini aşmıştır. Bu bağlamda, Türkiye ve Hollanda’nın siyasi

ve ticari ilişkilerini daha rasyonel bir seviyede yürütmeleri gerektiğini ve hatta daha ileri seviyelere taşınması gerektiğine inanmaktayız. MÜSİAD olarak temennimiz, atılan bu dostane adımların kalıcılığının sağlanması ve tüm STK’larımızın bu süreçte yapıcı ve aktif bir rol oynamasıdır.” MÜSİAD Yurt Dışı Teşkilatlanma Başkanı İbrahim Uyar, MÜSİAD’ın Hollanda’da ticari diplomasiye yönelik etkin bir faaliyet yürüttüğünü belirterek, Hollanda ile tarihi süreç içerisinde oldukça yakın ilişkiler kurulduğunu, MÜSİAD olarak, sekteye uğrayan ticari ilişkilerin geliştirilmesi adına çalışmalarına hız kesmeden devam edeceklerini bildirdi. ◄◄


04 08

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018


görüş 09 opinie

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

Rukiye Dadak:

“Hiç tanımadığınız yardıma muhtaç birinin dualarında olmak çok güzel bir duygu”

Gençler, HDV İyilik Hareketini Sahiplendi

Rıhle

Muhammed Akbaş

Farabi Üzerine Değiniler İslam felsefe tarihinde sistem kurucu filozofların başında Farabi (870950) gelir. Her filozofta olduğu gibi, Farabi’de de hem hayatı hem düşüncesi bakımından nevi şahsına münhasır özellikler görmek mümkün. Son zamanlarda kendisine dair bazı okumalar yapma fırsatım oldu. Bu yazımızda Farabi’yi özel kılan hususiyetlerin bazılarına değinmek isterim.

Hollanda Diyanet Vakfı şubelerince gönül coğrafyamızdaki yoksul ve muhtaç insanlara yönelik yardımlara HDV İyilik Hareketi adı altında yeni bir yapılanmayla ivme kazandırılıyor.

K

ısa bir dönem önce start alan HDV İyilik Hareketi, ülke genelindeki gençlik yapılanması tarafından yürütüldü ve çok geniş kitlelere ulaşıldı. Başta Ramazan kampanyaları olmak üzere gönüllü olarak aktif görev alan gençlere plaket ve sertifika töreni düzenlendi. Törende bir konuşma yapan HDV mütevelli heyeti başkanı, Prof. Dr. Yavuz Ünal, İyilik hareketini omuzlayan gençlerin özgüvenle, kişisel liderlik, proje yönetimi, strateji planı konularına dikkatini çekerek profesyonelleşmeye vurgu yaptı. İyilik Toplumun Cansuyu Modern dünyadaki Müslüman ve iyilik tanımı üzerine duran konuşmacılar toplumu bir bütün olarak görmenin önemine dikkati çektiler. Deventer din görevlisi Sami Bakır yaptığı konuşmada genç sahabilerin hayatından örnek vererek, “Hollanda’da bugün yapılacak olan topluma can suyu vermek olmalıdır. Toplumda hiç kimse yalnız olduğunu hissetmemelidir, psikolojik sorunlarla boğuşmamalıdır” dedi. Konuşmalarda yardımların karşılık beklemeden, etnik veya başka bir köken ayrımı yapmadan bir ümmet

bilinci ile yapılması gerekliliği vurgulandı. İyi niyetle yapılan, tebessüm, hal-hatır sorma, yoldaki bir engeli kaldırma, yaşlıların yolun karşısına geçmesine yardımcı olmanın da tıpkı zekat ve fitreleri muhtaçlara ulaştırmak kadar ´iyilik’ örneği olduğu vurgulandı. İyilik Standları HDV İyilik Hareketi kapsamında camilerde açılan İyilik Standları ile toplumda farkındalık oluşturularak, gerek Hollanda içi gerekse Arakan, Bosna-Hersek için çalışmalar yapıldığı belirtildi. Arakan Müslümanları için yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren HDV Eğitim Koordinatörü Mücahit Batman, 2 kez bölgeye yardım ulaştırıldığı, 10 bine yakın kimseye gıda paketi dağıtıldığını, 2 suyu kuyusu açıldığını, 600 bin kişinin hastalık taramasından geçirildiği ve ilk tedavilerinin yapıldığını belirtti. Mücahit Batman, “insanlık için bir şey yap, Hollanda için bir şey yap” sloganını şiar edindiklerini belirtti. HDV mütevelli heyeti başkanı, Prof. Dr. Yavuz Ünal başkanlığındaki Bosna-Hersek kampanyasında da 80 yetime bayramlık, 50 aileye Ramazan paketi, 11 öğrenciye burs, 57 yetim öğrencinin okul ihtiyacı, 400 kişilik hastanenin 3

aylık yemeklerinin karşılanması çalışanlarının yapıldığı vurgulandı. ‘Dualarda anılmak’ HDV İyilik Hareketi gönüllülerinden Rukiye Dadak, gönüllülük çalışmaları hakkında duygularını anlatırken: ‘hiç tanımadığınız yardıma muhtaç birinin dualarında olmak çok güzel bir duygu. Bizlerin burada her şeyimiz var, onların da olması için hep birlikte mücadele etmeliyiz” dedi. Hollanda’da huzurevleri ziyaretleri gibi çalışmaları olduğuna değinen Dadak, farklı alanlarda ihtiyaçlara göre eğildiklerini dile getirdi. Hollanda’nın farklı şehirlerden gelen HDV gençlik temsilcileri, başkan Cihan Tanrıverdi başkanlığında değerlendirme yaparak tüm camilerde yapılanma, eğitim, proje yazma tekniği, profesyonelleşme konularını masaya yatırdılar. Doğuş Haber Merkezi

«

muhammedakbas@gmail.com

Günümüzde kendisini bir “Türk filozofu” olarak tanıtan bir çok kitap var elimizde. Bunun ma’kul bir sebebi var mıdır bilmiyorum. Şu bir gerçek ki, kendisinin Türki kavimlere mensub olmasının felsefi düşüncesi için bir önemi yoktur. Çünkü yaşadığı zamana baktığımızda ilim dilinin Arapça olduğunu görüyoruz. Müslim ya da gayrimüslim, herkes ilim öğrenirken ya da öğretirken Arapça dilini kullanırdı. Farabi’nin Türk kökenli olmasını vurgulamak için elimizde galiba tek bir ma’kul sebep var, o da gittiği ve yaşadığı her şehirde Orta Asya Türk kıyafetlerini hiç değiştirmemesidir. Farabi’nin hayatını özel kılan bir diğer husus ise, insanlar ile kendisi arasına mesafe koymasıdır. Felsefi düşüncesinde insanın toplumsal bir canlı olduğunu ve tek başına yaşayamayacağını vurgulayan Farabi, gel görelim ki kendi hayatında insanlardan mümkün mertebe uzak durmaya çalışmış ve hatta evlenmemiştir. Böyle bir hayat tarzını tercih etmesinin temel sebebi, ilme olan düşkünlüğüdür. O kadar ki kendisine Mu’allim-i Sani (Mu’allim-i Evvel sıfatı Aristoteles’e verilmişti) sıfatı layık görülmüştür. Bu sıfata layık görülmesinde mantık ilmine yaptığı katkılar temel sebep teşkil etse de, din-felsefe ilişkisi hakkındaki orijinal fikirleri ve siyaset felsefesine dair bütüncül bakışının da etkisi vardır. Kendisine, “Sen mi daha bilginsin, yoksa Aristoteles mi?” sorusuna, “Onun zamanında yaşasaydım en gözde öğrencisi olurdum” cevabını verecek kadar bir yandan mütevazı, diğer yandan ise kendine güvenen birisidir Farabi. Farabi’nin düşünce dünyasını kendisine kadar gelen felsefi birikimden farklı kılan hususiyetler vardır. Mesela ilk İslam Filozofu olarak kabul edilen Kindi’nin aksine, kendisi sadece felsefenin kavramları ve dili ile bir düşünce dünyası kurmuştur. Kindi’de gördüğümüz kelami düşünce ile felsefi düşüncenin meczedilme çabası Farabi’de yoktur. Öyle ki kendisi “din” dediğimiz olguyu tamamen felsefenin genel çerçevesi içerisinde değerlendirir. Üzerinde durmaya değer olan bir diğer husus, Farabi’nin düşüncesindeki bütüncül yaklaşımdır. Kendisi, madenler gibi en basit maddî varlıklardan başlayarak en soyut manevî varlıklara ve dahi Tanrı’ya kadar her şeyi içine alacak ve birbiri ile ilişkilendirecek bir sistem kurmuştur. Bu özelliği kendisinden önce yaşa-

mış olan ne Kindi’de ne de Ebubekir er-Razi de görmek mümkün değil. Bu bütüncül yaklaşımı en güzel el-Medinetü’l-fadıla isimli eserini okurken görürüz. Mesela kendisi, erdemli bir toplumun başındaki ilk kurucu reisin tanrısal âlemle (faal akıl dediğimiz entite aracılığıyla) sıkı bir ilişki içerisinde olması gerektiğini vurgular. Farabi’nin üzerinde durduğu ilginç bir mesele de, felsefenin bir toplumda yasaklanmasının sebepleridir. Kendisine göre bir toplumda felsefenin yasaklanmasının biri ma’kul diğeri ise maksatlı iki sebebi vardır. Eğer bir toplumda insanların entelektüel yapısı felsefenin soyut dünyasını kavramaya müsait değilse, felsefenin yasaklanması ma’kuldur. Yok eğer bir toplumda insanlar “idarecilerin yaptıkları kötülükleri anlamasın” diye felsefe yasaklanıyor ise, bu son derece maksatlı bir sebep olur. Geliştirdiği felsefe açısından son derece bereketli bir ömür geçiren Farabi, kendisinden sonra gelenlere çok yönlü etki edecektir. Bir yandan İbn-i Sina’nın daha büyük bir çığır açması için âdeta ön çalışmayı yapmış olacak, diğer yandan ise özellikle yaptığı ilimler tasnifi açısından İslam düşünce tarihinde bir çok etki ve tepkiye yol açacaktır. Ayrıca İmam Gazzâlî’nin kendisine ve diğer filozoflara yazdığı sert eleştirileri saymak mümkün. Her ne kadar Farabi ve geçmişte yaşamış filozofların fikirleri önemli ölçüde geçerliliğini yitirmiş ise de, bu birikimi araştırıp öğrenmek bize geleceğimiz açısından büyük katkı sağlayabilir. Bunun asgari şartı ise geleceğe dair sorularımızın olmasıdır. Aksi takdirde bu gibi araştırmalar bir arkeoloji çalışmasından öteye gitmez, elde ettiğimiz bilgiler ise İhsan Fazlıoğlu’nun deyimiyle bize sadece “yük” olur.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

04 haber 10 nieuws

Mehmet Erdoğan:

“Bundan sonra Hollanda’da bizleri sıkıntılar bekliyor. Asla ümitsiz olmayacağız. Ama attığımız adımlarımızı da sağlam atacağız.”

NİF yöneticileri yeni sezona “merhaba” dedi

Haber- Fotoğraflar: Adnan Şahin

Kısa adı NIF olan Hollanda İslam Federasyonu, 2018 yılı 2. dönem çalışmalarını değerlendirmek için Leerdam kentinde bir araya geldiler.

B

ütün yöneticilerin davet edildiği toplantıya kadınerkek yaklaşık 300 kişi katıldı.

Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan toplantı, yoklama ile devam etti. Yoklama, Teşkilatlanma Başkanın ülke dışında olması nedeniyle Bölge Teftiş Başkanı Mehmet Yücel tarafından yapıldı. Daha sonra Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan selamlama konuşması yaptı. Ardından ise Bölge Birim Başkanları kısa sunumlar yaptılar; verilen kısa aranın ardından günün hatibi İGMG Genel Başkan Danışmanı Ramazan Uçar katılımcılara hitab etti. Başkan Erdoğan konuşmasına, yöneticilere kutsal topraklardan getirdiği selamları ileterek başladı. Bu yıl kısa dönem hacılarla birlikte giden Erdoğan, orada tüm yöneticiler için özel duada bulunduğunu belirtti. Bölge ve şubelerin yürütme kurullarına hitap eden Erdoğan konuşmasında şunları kaydetti: “Kıymetli teşkilat mensuplarımız, değerli kardeşlerim. Şöyle geriye bakıp üç aylık bir çalışma dönemini değerlendirdiğimizde; Ramazan ayı ile başladık, sıla-i rahimle tamamladık ve bu arada kurban kampanyamız ve hac ibadetiyle bu yaz dönemini tamamladık hamdolsun. Ramazan ayı içinde yapılan oruç ibadetlerimizin yanı sıra zekât fitre çalışmalarımızla da yine önemli bir başarıya imza atmış olduk, bu vesileyle teşkilatımız

adına hepinize ayrı ayrı teşekkür etmek istiyorum. Yüce Rabbimin, bu çalışmalarınıza karşılık olarak sizlere her iki cihanda iyilikler ve güzellikler ihsan etmesini diliyorum. Değerli kardeşlerim, teşkilatımız elli yıldan beri hac ve umre organizasyonu düzenlemektedir ve hacca gönderdiği insanların yanında da refakatçılar göndermektedir. Biz de bu yıl bu çerçevede genel merkezimizin takdiri ile bu yıl kısa kafilemizle hacca giderek bize verilen bu görevi en şekilde yapmaya çalıştık. Schiedam Cemiyet Başkanımızla birlikte yaptığımız bu görev esnasında bilhassa Arafat ve Müzdelife gibi duaların geri çevrilmediği yerlerde teşkilatımız ve mensuplarımız için dua etti. Rabbim cümlenize bu ibadeti tekrar tekrar yapmayı nasip eylesin.”

bu konuda Kuzey ve Güney Bölgeleri olarak kamuoyuna gerekli açıklamaların yapıldığını hatırlatırken, atılan çamurun maalesef toplum nezdinde iz bıraktığını belirtti. Bu nedenle Erdoğan gençlerin Müslümanları hedef alan bu gazetelere fırsat vermemek için ellerinden gelen gayreti göstermelerini istedi.

Hollanda basınının taraflı, kasıtlı yayınları... Erdoğan kendisinin hacda olduğu dönemde Hollanda kamuoyunda meydana gelen teşkilatla alakalı bir olay hakkında da bilgilendirme yaptı. Hollanda’nın yüksek tirajlı gazetelerinden NRC yaptığı bir haberde Hollanda Millî Görüşe bağlı gençlerin 2014,15, ve 2016 yıllarında Türkiye’ye yaptıkları gezi programları esnasında; verdiği bazı fetvalarla gündem olan bir hoca efendiyi ziyaret etmiş olmalarını konu ederek Millî Görüşün de böyle radikal bir teşkilat olduğu imajını vermeye çalışmıştır. Daha sonra Hollanda’nın tüm yayın organlarında yer alan haberin üzücü olduğunu belirten Erdoğan

Erdoğan bir süre önce planlanmış olan iki bölgenin ortak bir Kurumsal İletişim Büro kurma fikrinin de bir an evvel genel merkezin de desteği ile hayata geçirileceğini hatırlattı. Erdoğan sanal âlemde paylaşılan haberlerin de kontrolsüz bir şekilde yapılmaması gerektiğini söyledi. Erdoğan yöneticilerin teşkilata yeni simalar kazandırmak için çalışmaların hızlandırılması gerektiğine işaret etti.

Erdoğan şuurlu bir gençlik yetiştirmek için teşkilatın her türlü gayreti gösterdiğinin altını kalın çizgilerle çizdi. Erdoğan, her şubede Hollanda siyasetini iyi bilen donanımlı gençlerden Kurumsal İletişim Başkanının olması gerektiğini yineledi. “Bundan sonra Hollanda’da bizleri sıkıntılar bekliyor. Asla ümitsiz olmayacağız. Ama attığımız adımlarımızı da sağlam atacağız.” diye konuştu.

Müjde verdi Erdoğan Millî Görüş Teşkilatlarının Amsterdam’da açtığı hizmete başlayan Amsterdam İslam Üniversitesinin müjdesini verdi. Arnhem Cemiyeti eski Başkanı

Bahaeddin Budak’ın rektör olarak atandığını duyurdu. Erdoğan bu üniversiteye sahip çıkılması gerektiğinin altını çizerek öğrenci bulma ve yönlendirme konusunda herkesin gayret etmesini istedi. Erdoğan son olarak NIF’in logosunun yenilendiğini belirterek bu yeni logonun önümüzdeki günlerde tüm teşkilatlarda kullanıma sunulacağını söyledi. Toplantıda kısa sunumlar yapıldı bu sunumlar, Teşkilatlanma Başkanı adına Mehmet Yücel, Muhasip Bedreddin Budak, Eğitim Başkanı İsmail Kızılırmak, İrşad Başkanı Hasan İnan, Kurumsal İletişim adına Mehmet Öztürk, Gençlik Başkanı Mustafa Aktalan, Kadınlar Teşkilatı Başkanı Nejla Erdoğan ve Kadınlar Gençlik Başkanı Büşra Kandemir birer sunum yaparak çalışmaları hakkında bilgiler sundular. Daha sonra kürsüye gelen günün hatibi İGMG Başkan Danışmanı Ramazan Uçar yöneticilere hitap

etti. Uçar, çeşitli konularda yöneticilerleufuk açıcı tecrübelerini paylaştı. 20 yıl Hamburg Bölge Başkanlığını yürüten Uçar, kendi bölgelerinde yaptıkları başarılı çalışmalar hakkında bilgiler sundu. Bilhassa insani ilişkiler konusunda çok başarılı çalışmaların altına imza attıklarını belirtti. Kulis çalışmalarının önemine vurgu yapan Uçar, teşkilatın çalışmalarının iyi anlatılmasının çok önemli olduğunun altını çizerken “Sizin, gençler adına yaptığınız faydalı çalışmalar hakkıyla bilinse, size her yıl çeşitli madalyalar takmaları gerekir. Zira sizler gençleri, uyuşturucu, kumar, terör gibi her türlü kötülükten uzak tutmaya gayret ediyorsunuz” diye konuştu. Yaklaşık 45 dakika konuşan Uçar önemli tecrübelerini yöneticilerle paylaştı. Program, Kur’an tilaveti ve verilen ikramla son buldu. Haber: Adnan Şahin ◄◄


toplum 11

samenleving

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

Ayal Kaas CEO’su Abdurrahman Çalışkan:

“Şu an itibariyle 40 çalışanımızla, yıllık 8 bin ton peynir üretiyoruz ve bunun yarısını yurt dışına ihraç ediyoruz. Her geçen gün ürünlerimizi daha geniş bir kitleye ulaştırıyoruz”

Ayal Kaas,

Z

8000 metrekarelik alanda hizmet verecek

aandam’da bulunan ve yıllardır peynir üretimi konusunda Hollanda’nın en büyük Türk firmaları arasından bulunan, HOTİAD üyesi Ayal Kaas, Zaandam’da 8 bin metrekarelik alanda yeni fabrikalarının temel atma törenini gerçekleştirdi. Temel atma törenine Ayal Kaas şirketi sahibi Abdurrahman Çalışkan ve ailesi, HOTİAD Başkanı Hikmet Gürcüoğlu, T.C. Lahey Büyükelçiliği Ticaret Müşaviri Tayfun Erkan, Zaandam Belediye başkan yardımcısı Hans Krieger ve çok sayıda vatandaş katıldı. Temel atma töreninden önce bir konuşma yapan Ayal Kaas CEO’su Abdurrahman Çalışkan şunları söyledi: “25 yıl önce hobi olarak başladığımız işletmemizi bugünlere getirmekten ötürü çok gururluyuz. İlk yıllarımızda 1992’den 2004’e kadar her hafta sonu Beverwijk pazarında durduk. Hollanda peynirinin etnik pazarına yönelik pazarlanmadığını gördüğümüzde, Şafak peynirleri adı altına bunu bu pazara pazarlamaya başladık. 2000’li yılların başında ise işler büyürken, Zaan-

son teknolojiyle hizmet etmeye başlayacak. Aynı zamanda üretim için gerekli olan soğutma ve ısıtma yöntemlerini çevre uygun halde olmasına özen gösteriyoruz. Bu vesileyle bugün buraya gelen herkese ve bugüne kadar bizimle yürüyen çalışanlarımıza ve müşterilerimize çok teşekkür etmek istiyorum.”

dam’da şu an bulunduğumuz fabrikaya geçtik. Sadece marketlere yönelik bir pazarlama anlayışı değil, restoran sektörü içinde geniş kitleye ulaşmamız gerektiği sonucuna vardık ve bu yönde çalışmalarımız 2003 yılından itibaren başlattık. Düşüncemizde 10 yıl içerisinde sadece Hollanda pazarına değil, tüm Avrupa pazarına peynir üretmek vardı ve bunu en iyi kalite ve en uygun şekliyle yapmak istedik. Şu an itibariyle 40 çalışanımızla, yıllık 8 bin ton peynir üretiyoruz ve bunun yarısını yurt dışına ihraç ediyoruz. Her geçen gün ürünlerimizi daha geniş bir kitleye ulaştırıyor ve rendelenmiş peynir üretiminde sektör içinde büyümeye devam ediyoruz. Bu büyüme hızıyla görülen o ki, şu an bulunduğumuz fabrika ve depomuz kısa süre içinde bize küçük gelmeye başlayacak. Bu yüzden 3 yıl önce daha geniş bir depoya geçmek için arayış içerisine girdik. Önce halihazırda bulunan binalara baktık, ancak rendelenmiş peynir üretimi için gerekli koşulları ancak sıfırdan yaptığımız bir fabrika içinde gerçekleştirebileceğimiz gördük. 1 yıl sonra hazır hâle gelecek yeni üretim merkezimiz, 5 bin metrekare olup en

HOTİAD Başkanı Hikmet Gürcüoğlu ise yaptığı konuşmada “Bugün Çalışkan ailesi için güzel bir gün, yıllar içinde daha büyük üretim merkezi ihtiyacının doğması güzel bir gelişme. Azim ve coşku dolu bir çalışma olduğunun ve aynı zamanda sağlıklı bir iş ahlakının göstergesini görüyoruz bugün. Biz de HOTİAD olarak, üyemiz olan Ayal Kaas’a işlerinde başarılar diliyoruz” dedi. Konuşmalardan sonra Ayal Kaas CEO’su Abdurrahman Çalışkan, ikiz oğulları Batuhan ve Alperen ile temel atma törenini gerçekleştirdi. Misafirlere verilen ikramların ardından program son buldu HABER.NL

◄◄

PARA TRANSFERi MÜBAREK AYLARDA FÍTRE, ZEKAT VE KURBAN PARALARINI EN HIZLI, GÜVENÍLÍR VE HESAPLI GÖNDERMENÍN TEK ADRESÍ HAVALEM.

Beklemeye son, havaleniz 10 dakikada Türkiye'de. İsme veya banka hesabına para gönderilir. Euro gönderin, Euro alınsın. Alıcı komisyon ödemez. Çeklerinizi ödeyebilirsiniz.

EN YAKIN ACENTAMIZA UĞRAMAYI UNUTMAYIN ! www.havalem.com | facebook.com/havalem

+31(0)78 655 16 50 | info@havalem.com


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

04 haber 12 nieuws

KALEMDÂR

oflaz-aliya@hotmail.com

Mehmet Şükrü Oflaz

Kasap Abdi “İbrahim içimdeki putları devir elindeki baltayla kırılan putların yerine yenilerini koyan kim” Asaf Halet Çelebi’nin “İbrahim” şiirinin ilk mısraları… Kurbanlık koçu kınalamak, sevmek, nazlandırmak, edep ile hazır hâle getirmek artık pek görülen durumlar değil. Ormana giren ormancı, “ağaçlar ürkmesin” deyü baltasını beze sararmış. Bu dünyada mukim olan biz ademlerin varlığa gelişi iş bu incelikler aracılığıyla olmaktadır. “Olmak” meselesi bizden gayrı değil. Ölene kadar devam eden bir husus. Nihayetinde kurban olunur. Kime/Neye kurban olacaksak, onun izini taşırız. İnsanın hicret niyeti ne ise, hicreti onadır. Kurban geçmiş olacak siz bu satırları okuduğunuzda. Bayramı geçecek amma kurbiyet geçmeyecek. Yakınlık kurmak çabası, elle tutulur gözle görülür bir ispat gayreti. Şimdi köprüden geçerken karşımıza çıkan Deli Dumrul’a istediği haracı verecek miyiz, yoksa çalıyı mı dolanacağız? İstikbalimizin, en basitinden evlatlarımızın istikbalini garantiye almak için -ki bu, bu çağda diploma demekhangi seçenek üzerinde karar kılacağız. Şimdi evlatlarının istikbalini, yüksek dereceli diplomalarda, memuriyette görenler, elbet vatanları için de aynı şeyi düşünmektedirler. Bunun sebep olduğu yıkımı hep beraber yaşıyoruz. “Yılda bir kurbân keserler halk-ı âlem îyd için / Dem be dem sâat be sâat ben senin kurbanınam” diye buyurmuş Hz. Fuzuli (k.s). Her dem kurbiyeti temin edecek hâl üzere olmak manasını çıkarabiliriz bu satırlardan. Altmış üç yaşını geçene, yaşları sorulunca “haddi aştık” demeleri bu kurbiyet hâlinin tezahürüdür. Fakat iş burada kalmıyor. Hayatın içinde devam ediyor, akıyor. Mahalleden, şehre, şehirden bütün yurda. İslam yurduna. Osmanlı toplumunda bekârın ayrı eve çıkması yasaktı. Çıkmak için evlenmesi ve iş sahibi olması şartı vardı. İş için bir ustaya çırak olması ve el alması gerekirdi. Ustası çırağını hem mesleken hem ahlâken tedip ettikten sonra, kefil olarak şehre salardı. Şehre bu hâliyle giren bir insan artı değer katardı. Bunun gibi örnekler çok.... Bugün ise şehirler Yağma Hasanın Böreği. Mabedler, su tulumbası gibi dolup boşalıyor. Ama hiçbir ölü toprağı diriltemiyor. Din, üzerinde tartıştığımız sıradan bir konu. Sahabe efendilerimizin hayatı menkıbe, âlimlerimiz eskilerde

Haccınız kabul olsun! 325 hacı adayı kutsal beldedeydi

kalmış bu çağa ayak uyduramayan ihtiyarlar. Meratıb hassasiyeti kalmadı. Olmak meselesi, kemiyete indirgendi. Ha sünnet mi, hayatımızdan çıkalı çok oldu. Kurbiyet her an devam etmektedir. Boşluk yok. Kurbiyetin en bariz göstergesi ise işlerimizi doğru yapmamızdır. Ahlâktır. Kurbiyetin en keskin ifadesini bulduğu yerlerden birisi olan kurban ibadetinde biz, “etleri ve kanları ulaşmaz, takvanız ulaşır” uyarısı, nasıl yol alacağımızı gösteriyor. Eve girerken, mahalleye girerken, okula girerken, şehre girerken bu kurbiyet hâliyle iş tutmak mecburiyetindeyiz. Karadeniz’in kıymetli filozofu Temel, evlatlarına mal taksimatını yaptıktan sonra, evdeki büyük kazanı Of’ta kiliseye bağışladığını söyler. Hayret içinde bunun sebebini sorduklarında “Uşaklar ölüyorum, Hristiyanlıkta bir dindir, ne olur ne olmaz” demiş evlatlarına. İşte bugün insanların bütün telaşı “ne olur ne olmaz” üzerine kurulu. Bu telaş sebebiyle, şehrin bir ucundan koşarak gelen ve insanları peygamberlere uymaya davet eden uyarıcıyı ya görmüyorlar, ya da kurulu düzenlerinin bozulacağı korkusuyla taşa tutmaktadırlar. Bugün hangimiz bir büyüğe! “bana Allah için nasihat et” diyoruz. Demiyoruz çünkü cep telefonumuzda “Google” var. Her şeyi biliyoruz. Ya ahiret yurdu. Döviz kurlarını, sosyal medya ağlarını takip ederken gösterilen dikkat, istikbal için, ahiret yurdu için gösterilmiyor. İşte döndük. İzin bitti yine döndük. Kaç yıl böyle devam ediyor. Dönüyoruz. Bir gün bu dönüşümüz nihayet bulacak. Kurbiyetini, Hak ile rabıtasını kaybetmeyenler kazançlı çıkacak bu dünya pazarından. Ve bir gün son olarak, huzura döneceğiz. Kurbiyet ile tesis ettiğimiz ahlâkî tavrımız huzurda karşılaşacağımız akıbeti belirleyecek. Deli Dumrul ettiği hata yüzünden canını almaya gelen Azrail ile pazarlığa girişir. “Kendi yerine canını veren bulursa kurtulabileceğini” söyler. Annesine gider kabul etmez, babasına gider kabul etmez. En son bir ümit ile hatununa gider, hatunu Deli Dumrul’a “Ne diyorsun ne söylüyorsun/Göz açıp da gördüğüm/ Gönül verip sevdiğim/Koç yiğidim şah yiğidim/Karşı yatan kara dağları/ Senden sonra ben neylerim/Yaylar olsam benim mezarım olsun/Soğuk soğuk sularını/içer olsam benim kanım olsun/Altın akçeni harcar olsam benim kefenim olsun/Tavla tavla koç atını/Biner olsam benim tabutum olsun/Senden sonra bir yiğidi/Sevip varsam beraber yatsam/ Alaca yılan olup beni soksun/Senin o namert anan baban/Bir canda ne var ki sana kıyamamışlar/Arş şahit olsun sekizinci kat gök şahit olsun/ Yer şahit olsun gök şahit olsun/ Kadir Tanrı şahit olsun/Benim canım senin canına kurban olsun” demiş. Bu güzel mukabele karşısında Allah ikisine de uzun ömür vermiş. İşte böyle. Kasap Abdi’nin işi rast gitsin. Kurban olamayan kurbiyet temin edemez. Kurbiyeti temin edemeyen ya kasabın müşterisidir ya da şehirde kıyıcı kasap olarak dolanır... Böyle...

Millî Görüş Hollanda Hacılarına Sıcak Karşılama Millî Görüş Hac ve Umre Organizasyonunun kutsal topraklara yolladığı hacılar, sağ selamet döndüler.

H

acdan dönen kısa kafile hacılarına yakınlarına Hac ve Umre Organizasyonu tarafından sıcak bir karşılama yapıldı.

Hacı yakınları hacılarını çeşitli ve sıcak sloganların yer aldığı pankartlar açarak ellerinde demet demet çiçeklerle beklerken Millî Görüş Hac ve Umre Organizasyonu ise her yıl olduğu gibi bu yıl da hacıları güllerle karşıladı. Güney ve Kuzey Hollanda Millî Görüş Federasyonlarının kısa kafile hacıları birlikte gidip birlikte döndüler. Dolayısıyla her iki federasyondan da temsilciler hacıları karşılamak için hazır bulundular. Güney Hollanda Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan da bu yıl kısa dönem hacılara eşlik etti. Kendisinden edindiğimiz bilgilere göre bu yıl

Güney ve Kuzey Hollanda federasyonları toplam 325 hacıyı kutsal beldelere taşıdı. Bunlardan 112’si kısa dönem olarak 12 ağustosta gidip 1 Eylül’de döndüler. Başkanın verdiği bilgilere göre hacılar hiçbir sıkıntı yaşamadı ve tüm görevlerini hakkıyla yerine getirdiler. 213 kişilik uzun kafile ise 13 Eylül’de döndüler. Haber - Fotoğraflar: Adnan Şahin / Amsterdam

«

Hollanda’da tüketicilerin ekonomiye güveni geriledi Hollanda’da tüketici harcamalarının artmasına rağmen, ekonomiye güvende gerileme yaşandı. Tüketici harcamaları geçtiğimiz temmuz ayında bir yıl öncesi aynı döneme göre yüzde 2,6 oranında arttı. Merkezi İstatistik Bürosu verilerine göre, tüketiciler özellikle gıdaya daha fazla para harcadılar. Gıda harcamaları yüzde 4,9, dayanıklı tüketim mallarına yapılan harcama yüzde 2 ve benzin, doğalgaz, elektrik, su gibi diğer harcamalar da yüzde 3 oranında arttı. Tüketicilerin ekonomiye güvenleri ise geçtiğimiz eylül ayında 2 puanlık gerilemeyle 19’a indi. Güven endeksinin son iki yılın en düşük seviyesine indiği belirtildi.

Hollanda’da konut fiyatları 5 yılda yüzde 32 arttı Merkezi İstatistik Bürosu (CBS) ile Tapu Kadastro Müdürlüğü, mevcut konutların ortalama satış fiyatının son beş yıl içinde yüzde 32 oranında arttığını bildirdi. Hollanda’da konut fiyatları 2013 yılında dibe vurmuştu. Fiyatların ağustos ayında, bir yıl öncesi aynı döneme göre yüzde 9,3 yükseldiği belirtildi. Satılan konut sayısında ise düşüş yaşandı. Yapılan açıklamada, yılın ilk 8 ayında toplam 145 bin 507 konutun el değiştirdiği belirtildi. Mevcut konutların satışında 8

ayda bir yıl öncesine göre yüzde 6 oranında düşüş kaydedilirken, ağustosta ise 20 bin 892’lik satışla yüzde 0,5 oranında artış yaşandı. Hollanda’da konut fiyatları Mayıs 2018’den bu yana, fiyatların doruk noktaya ulaştığı 2008 yılı seviyesinin üzerinde seyrediyor.


prizma 13 prisma

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

Hakkı Özkan:

“Camiler; gençliğin, yeni neslin buluşma adresi olmalıdır”

Bakış Açısı Elif Bayraktar

Senin Emojin Hangisi? Bildiğiniz gibi günümüzde en sık kullanılan sosyal medya araçlarından biri WhatsApp. Aileler, çekirdek aile olmanın gereği bir grup kurarlar. Lise arkadaşları ayrı grup kurar, üniversite arkadaşları, iş arkadaşları, gün arkadaşları, sohbet arkadaşları… Liste bu şekilde uzayıp gider. Çoğumuzun en az bu şekilde üç grubu vardır cep telefonunda. Sevinçler paylaştıkça çoğalır, üzüntüler paylaştıkça azalır demişler. Başımıza mutlu veya acı bir olay geldi mi gruplarımızdan paylaşırız duygularımızı.

Rotterdam Ayasofya Camii Kapılarını Yeniden Cemaatine Açtı Millî Görüş’ün Rotterdam’da ilk camilerinden biri olan Ayasofya Camii tadilat çalışmalarının ardından 17 Haziran Pazar günü görkemli bir programla kapılarını açtı.

R

otterdam’da Türk nüfusunun yoğun olarak yaşadığı bir semtte yer alan Ayasofya Camii, geniş bir kitleye hizmet vermektedir. Şu an 800 üyesi olduğu açıklanan cami üç yıl önce içi dizaynında değişiklikler yapmak üzere inşaat çalışmalarına başlamıştı.

Rotterdam Anakent Belediye Başkanı Ahmed Ebu Talep, IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün, DENK Partisi lideri Tunahan Kuzu, Rotterdam Emniyet Genel Müdürü Frank Pauw, CMO Başkanı Halil İbrahim Karaaslan, Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan, Kuzey Hollanda Millî Görüş Başkanı Oktay

Dalmaz, Belçika İslam Federasyonu Başkanı Ekrem Şeker, Hollanda HASENE Başkanı Mehmet Yaramış, Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu Başkanı Ömer Altay, İslam Merkezi adına Fikri Demirtaş, SPIOR Başkanı Mehmet Akbulut, işveren temsilcileri, ve cemiyet başkanları açılışta hazır bulundular.

Gençler, pazar alanında aşure dağıttılar Rotterdam kentindeki pazar alanında, pazar alışverişi için gelenlere Müslüman gençler tarafından aşure ikram edildi. Milli Görüş Teşkilatlarına bağlı Birlik Gençlik Teşkilatınca düzenlenen etkinlikte, pazara alışveriş için gelenlere aşure ikram edilirken, aynı zamanda aşure günü ile ilgili bilgilendirme broşürü dağıtıldı. Teşkilat yöneticilerinden Enes Şahin, “Beş yıldır her yıl muharrem ayında gerçekleştirdikleri aşure

ikramında farklı ve güzel tepkilerle karşılaştıklarını” söyledi. Aşureyi ikram ederek bilenlere aşure gününü hatırlattıklarını, bilmeyenler için de tanıttıklarını belirten Şahin, insanların başta çekimser davransalar da ne olduğunu öğrendikten sonra mutlu olduklarını kaydetti.

elif_1705@hotmail.com

- Dün gece bebeğimiz dünyaya geldi. (Gülen surat) - Kanka yine çok komiksin.. (Gülerken ağlayan surat) - Seni çok özledim. (Gözleri kalpli surat) - Çok acıktım anne. (Dili dışarı çıkmış iştahlı surat - Maalesef yarın yanınızda olamayacağım, kusura bakmayın hocam. (Utanmış surat) - Çok sıkıldımmm ya.. (Tersten gülen surat.) - Merve nerde kaldın saat kaç oldu yoksun? (Kızgın surat), - Dedemi kaybettik. (Ağlayan surat) - Gazze’de yine bombalar patlamış, bir sürü yaralı varmış, dua edelim. (Üzgün surat) Günümüzde bunlar bizim duygularımızı ifade ediş biçimimiz. Eskilerin duygularını uzun uzun yazdığı, anlattığı o mektupların yerini, üç beş kelimelik cümleler ve bu emojiler aldı. Konu gençlerin günümüzde duygu yoksunu olmasıyla ilgili olunca, ilk olarak duygularımızı nasıl ifade ettiğimize odaklanmak istedim. Ve tabi neden böyle düşündüğümüze? Neden gençler günümüzde duygu yoksunu? Bana göre bunun birkaç sebebi var. Onlardan biri “anlık yaşıyor” olmamız. Bir hadisi şerifte, “Ahir zamanda bir yılın bir ay gibi, bir ayın bir gün gibi, bir günün de bir saat gibi geçeceğini” söy-

lüyor Peygamber Efendimiz. Bugün tam da bu hadisi yaşıyoruz. Zaman o kadar hızlı geçiyor ki duygularımızı bile hızlı ve anlık şekilde yaşıyoruz. Televizyonda bir haber çıkıyor, Müslüman ülkelerdeki hâli vaziyetle ilgili bir durum, insanların içler acısı görüntülerini görüp üzülüyoruz. Fakat sadece o an bu duyguyu hissediyoruz. Sonra yine dünya telaşesi. Yetişmemiz gereken bir çok plan var ve üzülmek için zaman yok!! Bir diğer neden; sosyal medya kullanımı insanı duygusuzlaştırıyor/ duyarsızlaştırıyor. Çok fazla telefon, televizyon ve bilgisayar başında vakit geçirmek gençleri boşluğa sürükleyebiliyor. Bunda TV dizileri ve filmlerinin etkisi tahmin edeceğinizden çok çok daha fazla. Tüm kötü mesajlar filmler sayesinde gençlerin bilinçaltına yerleşiyor/ yerleştiriliyor. Sapıklık, cinayet, hırsızlık, aldatma gibi tüm olumsuz içerikler sevimli bir karakterle hoş gösterilip normalleştiriliyor. Böylece gençler bunun etkisinde kalabiliyor. Küresel güçlerin/ehli küfrün istediği gençlik profili şöyle: ‘Dünya dursa, umurumda olmaz. Ben kendime/ keyfime bakarım.’ kafasındaki gençler. Bu felsefi akımın ismi ise ‘Nihilizm’ yani ‘Hiççilik/Yokçuluk’ Diğer bir tabirle boş vermişlik. Bu sebepten her şey manasız ve önemsiz geliyor gençlere. Ve maalesef dini de bu şekilde sorguluyorlar. Hayatı da umarsızca yaşıyorlar. Ve maalesef hesapsızca! Ahiret yokmuşçasına. Duyarlı ve duygularını hissederek yaşayan evlatlar yetiştirmek istiyorsak neler yapmalıyız? Birde bunu sorgulayalım. Öncelikle çocuklarımızı gençlerimizi yürekten kucaklayıp, koşulsuz sevdiğimizi, Allah için sevdiğimizi onlara hissettirelim. Yaşlarının gereği yaptıkları hatalardan dolayı onları yargılayıp kızarak değil, uzlaşmacı şekilde fikir alışverişi yaparak çözüm arayışına girelim. Hz. Ali’nin bir tavsiyesi var. ‘Çocuklarınızla 7 yaşına kadar oynayın, 15 yaşına kadar arkadaş olun ve 15 yaşından sonra istişare edin.’ diye. Bu tavsiye bize yol gösterebilir. Affetmek, şefkatli olmak, merhametli olmak, tevazu sahibi olmak. Öğreteceğimiz ve örnek olacağımız konular bunlar olmalı. Bizler yaşayalım ve gösterelim ki onlara da sirayet etsin. Nihayetinde gençler her zaman bizim ümidimiz ve geleceğimizdir. Ne inşa ettiğimize bakalım! Önce kendimize!


14

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018


hayat ve inanç 15 leven en religie

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

“Hiç bir mazlumun (haksızlığa uğrayanın) âhı yerde kalmıyor. ‘Ben güçlüyüm, yaptığım doğrudur, ya da yaptıklarıma var mı karşı çıkan?’ diyenlerin nasıl devrildiklerine (Şuarâ 26/227), nasıl hâk ile yeksân olduklarına, nasıl belâlara uğradıklarına tarih şâhittir...”

HERKES KENDİ VEBÂLİNİ (YÜKÜNÜ) TAŞIR İ

nsanın yaptıkları günün birinde karşısına gelir. İster kötü bir şey olsun; ister iyi bir şey. Bunun örneğini kendi hayatımızda veya çevremizde görebiliriz. Mesela tanıdığımız birisi; huzurlu bir hayat yaşıyor. Bunalımda değil, hayatından memnun. Kazancı bereketli. Üstelik düşmanı da yok. Karşılaştığı kimselere selâm veriyor. Onlar da onun selâmını memnuniyetle karşılıyorlar. Onunla karşılaşmaktan yüz çevirmiyorlar. Az-çok eli açık. Sofrasında ekmek bulunur. Ekmeği yenilir, çayı içilir. Musalla taşına konulduğu zaman da ‘nasıl bilirsiniz’ sorusuna formalite icabı ‘iyi biliriz’ denilenlerden değil. Gerçekten hakkında iyi şâhitlik yapılacak olanlardan biri. Başka bir tanıdığımız biri daha var. Onun başı da dertten kurtulmuyor. Hayatından memnun değil. Herkesten ve şeyden şikâyetçi. Çok çalışıyor, çok kazanıyor. Ama kazancı yetmiyor. ‘Yok, yok’ demekten de dili yorulmuyor. Kendisinden bir şey istenir diye insanlardan kaçıyor. Ya da verecek kadar çok şeye sahip olmadığını peşinen ima ediyor. “Tükenecek” diye birine bir bardak çay içirmekten endişe ediyor. Bir korku içinde, geleceğe güvenle bakamıyor. Rahat değil. Bunalımda, sıkıntıda, stres içerisinde. Belki bunlar uç örnekler. Toplumda herkesin böyle olduğu elbette söylenemez.

Ancak biz bu iki uç örneklere bakarak, başımıza gelenler hakkında bir fikir edinebiliriz. Aslında her iki insan grubu da yaptıklarının karşılığını görüyorlar. Herkes kendi kazancını tüketiyor. Herkes seçtiği ile baş başa. Herkes kavuşmayı arzu ettiği hedefe ulaşıyor. Mevlâ’ya ulaşmak isteyen arzusuna kavuşuyor, belâya uğramak isteyen de istediği belâyı buluyor. Hayat böyle değil mi? Herkes kendine göre bir hedefin, bir amacın, bir kazancın peşinde... Ya iyi ya kötü, Ya mutlu edici, ya da huzursuz edici. Kur’an, Hz. Âdem’le eşinin cennetten dünyaya gönderilirken Allah’ın onlara vahyettiği bir gerçeği haber veriyor: “... Bununla birlikte, muhakkak ki, size Benden doğru yol bilgisi (hidâyet) gelecektir: Kim ki benim hidâyetimi izlerse sapmayacak ve bedbaht (şâki) olmayacaktır. Ama kim ki Benim zikrimi unutursa (Kur’an’dan yüz çevirirse), onun hakkı dar bir geçimdir.” (Tâhâ 20/123-124) İlginçtir âyette bedbahtlık olarak tercüme edilen ‘şekâvet’ kelimesi, kişinin kendi eliyle kendi mutsuzluğunu kazanması manasına gelmektedir. ‘Şâki’ de, kendi eliyle bedbaht olan, kötü tercihi sebebiyle kötü sonuç kazanan, işlediği suç yüzünden mutsuz ve kötü olan demektir. (Şâki kelimesinin

çoğulunun da ‘eşkiyâ’ olduğunu hatırlayalım.)

ellerinizle kazandıklarınız sebebiyledir...” (Şûrâ 42/30)

Zorluğa, mutsuzluğa düşen, bedbaht olan çoğunlukla dışarıdan bir sebeple veya diğerleri yüzünden değil, kendi yanlışlar yüzünden bu duruma düşer. Kişinin kendisi saadet yerine şekâveti seçer.

“Kim iyi bir iş yaparsa faydası kendinedir ve kim kötülük yaparsa zararı kendinedir. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.” (Câsiye 45/15)

Mesela, kişi suç işliyor veya başkasına haksızlık ediyor, eliyle veya diliyle zarar veriyor; karşılığında ceza alıyor, hapse giriyor. Hem hürriyeti kısıtlanıyor, hayat planları altüst oluyor, belki aile hayatı mahvoluyor, hem de damga yiyor.

Tabii işin bir de başkalarıyla ilgili boyutu var. Kimse kimseyi suçlamasın, kimse olanlar için başka suçlu aramasın diyeceğim ama, kişinin yaptığı bazen başkasını da ilgilendiriyor. Ya da başkalarının yaramazlıkları (eşkıyalıkları) gelip sana, bana, ötekilere de dokunuyor.

Hiç bir mazlumun (haksızlığa uğrayanın) âhı yerde kalmıyor. ‘Ben güçlüyüm, yaptığım doğrudur, ya da yaptıklarıma var mı karşı çıkan?’ diyenlerin nasıl devrildiklerine (Şuarâ 26/227), nasıl hâk ile yeksân olduklarına, nasıl belâlara uğradıklarına tarih şâhittir.

İnsanların hakkına tecavüz edenler olduğu gibi, başkalarının kurduğu düzenlerin suçsuz kurbanları da oluyor. İnsan öyle bir ortamda dünyaya geliyor ki, ya da öyle bir eğitim alıyor ki, çirkin işleri güzel, hatta zulmetmeyi bile normal, sıradan bir şey olarak öğreniyor.

Hikmet Pınarı Hüseyin Kerim Ece kerimece@hotmail.com

Bazı insanların başına gelen belâ ve musibetler, karşılaştıkları sıkıntı ve huzursuzluklar biraz da onlara bu ortamı sağlayanların, onlara bu eğitimi verenlerin yüzündendir. Eğer mağdur olanlar, haksızlığa uğrayanlar, başkalarının yaramazlıkları sebebiyle mutsuz olanlar; bütün bunları sineye çeker de, “eh ne yapalım kaderimiz böyle” derler ve bir şey yapmazlarsa, elbette bunların şikâyetleri ciddi değildir. Ama haksızlığa, ayrımcılığa, dışlanmaya, aşağılanmaya gücü yettiği kadar, imkânlar içerisinde, meşru bir şekilde karşı koyanlar, başarılı olmasalar bile, kendilerince görevlerini yapmış olurlar. Sonuçta herkes kendi vebâlini, kendi eliyle kazandığı yükünü taşır. Herkesin yaptığı eninde sonunda, hele Âhirette mutlaka karşısına gelir. ◄◄

İlâhî adaletin tatile çıktığını zanneden mi var? Kim hayat yolunda neyi beğeniyorsa ve çantasına atıyorsa, bir müddet sonra o çantasında kendi istiflediklerini buluyor. Kader ona bir şeyi dayatmıyor. İnsan kendi eliyle kazanıyor, kendi eliyle kazandığı ile mutlu ve bedbaht oluyor. Kur’an bu gerçeğe başka bir formda şöyle işaret etmektedir: “Sizin başınıza gelenler kendi

ŞİFA DİLEĞİ... Yazı İşleri Sorumlumuz Zeynel Abidin Kılıç ve Hollanda Mehteran ekibi üyesi Hulisi Kılıç’ın kıymetli valideleri Döne Kılıç’ ın rahatsızlığı nedeniyle bir operasyon geçirdiğini ve halen hastanede müşahede altında olduğunu teessürle çğrenmiş bulunmaktayız. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. .


16 gündem

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

agenda

Genç Gözüyle

Anadolu ve Bursa’nın en önemli mimarî yapılarından olan Yeşil Camii ve Yeşil Türbe, Çelebi Mehmed döneminde inşa edilmiştir. Görkemli taç kapı, mermerlere ve çini süslemelerine sahip olan Yeşil Camii’nin yakınında Yeşil Türbe yer almaktadır. Çelebi Mehmed’in vefatından kırk gün önce tamamlanan Yeşil Türbe’nin içerisinde, Çelebi Mehmed ve yakınlarına ait sandukalar bulunmaktadır. Bu görkemli eserler aynı zamanda, Osmanlı’nın dağılma sürecinden yeniden ama daha güçlü doğduğunu sembolize etmektedir. Bu iki eserin görkemli yapısından etkilenen Ahmet Hamdi Tanpınar, şu mısraları kaleme alır: “Bursa’da bir eski cami avlusu,

Çelebi Mehmed’in ardından tahta geçen Fatih Sultan Mehmed’in babası II. Murad (1402-1451), Bursa’da Osmanlı sultanları tarafından yaptırılan külliyelerin sonuncusu olan Muradiye Külliyesini inşa ettirmiştir. Külliyenin türbe kısmı hanedan kabristanı olarak nitelenebilir. Zira burada başta II. Murad olmak üzere, uzun yıllar boyunca çeşitli hanedan üyeleri defnedilmiştir. Hatta taht kavgaları esnasında hayatını kaybeden Şehzade Mustafa ve Cem Sultan’da burada metfundur. Türbe içerisinde II. Murad’ın sade kabri dikkat çekmektedir. II. Murad’ın vasiyeti gereği mezarının bulunduğu alanın kubbesi açık bırakılmıştır. Bunun sebebini ise II. Murad şu şekilde açıklamıştır: “Allah’ın rahmeti, ister güneş ve ayın parlaklığı, isterse cennetin yağmuru veya çiği olsun, mezarımın doğrudan üzerine yağsın”. İstanbul’un fethiyle birlikte Osmanlı İstanbul’dan idare edilme-

ye başlanmıştır. Buna rağmen Bursa her daim Osmanlı’nın manevî başkenti özelliğine sahip olmaya devam etmiştir. Sadrazam Keçeci Fuad Paşa tarafından “Osmanlı tarihinin dibacesi (başlangıcı)” diye nitelendirilen Bursa, Osmanlı’nın tarih sahnesinde uzun süre kalabilmesinin şifrelerini içinde saklamaktadır. Bu özelliğinden dolayı Bursa, Osmanlı toplumunun benliğinde önemli bir yere sahip olmuştur. Bu sebepten dolayı olacaktır ki, 1920 yılında Bursa’yı işgal eden işgalcilerin komutanı, Osmanlı toplumunu aşağılamak için Osman Gazi’nin türbesini tekmelemiştir. Toplumu derinden üzen bu olayın ardından, toplumun hislerine Mehmed Akif Ersoy şu şekilde tercüman olmuştur: “Hayâlimden geçerken şimdi, fikrim hercümerc oldu, Salâhaddîn-i Eyyûbî’lerin, Fâtih’lerin yurdu. Ne zillettir ki: Nâkùs inlesin beyninde Osmân’ın; Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı Mevlâ’nın! Ne hicrandır ki: En şevketli bir mâzî serâb olsun; O kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun! Çökük bir kubbe kalsın ma’bedinden Yıldırım Hân’ın; Şenâ’atlerle çiğnensin muazzam kabri Orhan’ın! Ne haybettir ki: Vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş, Sürünsün şimdi milyonlarca me’vâsız kalan dindaş!”

Groothandelsmarkt 69-78 3044 HC Rotterdam info@tur-ned.nl www.tur-ned.nl +31(0)10 43 78 812

N L

Hakkımızda... Tur-Ned International Trading firması, 1992 yılında kurulmuş, 26 yıldan beri etnik piyasaya kuru gıda gurubunda Türkiye’nin ve Avrupa’nın kaliteli markalarının marketlere tedarikini yapmaktadır. Bünyemizde bulundurduğumuz yaklaşık 60’a yakın marka ile ürün yelpazesini zenginleştirmiştir. Türkiye’nin önde gelen ECE, AKFA, ALTINDAMLA, BAŞHAN, ÇAYKUR, EYÜP SABRİ TUNCER, MARMARABİRLİK ZEYTİNLERİ, NUHUN ANKARA MAKARNASI, ORKİDE, ÖNCÜ, TUKAŞ ve VİKİNG TEMİZLİK ÜRÜNLERİ gibi Türkiye’nin kalitede öncü markalarını, Rotterdam toptancı halindeki 1500 m2’lik satış mağazasında ve günlük dağıtım ağıyla müşterilerinin hizmetine sunmaktadır. Bünyemizde bulunan markaların tamamı için markalar bölümüne bakabilirsiniz… Aynı zamanda haftanın 5 günü (Pazartesi-Cuma) Hollanda’nın tüm bölgelerine servisle ürünlerimiz ulaştırmaktayız. İş ortaklarımızın taleplerini yerine getirebilmek için yönetim, pazarlama ve depodaki ekibimizle en iyi tedarikçi olabilme prensibiyle çalışmaktayız.

.

Söğüt’te beyliğini kuran Osman Gazi (1258-1326), Bursa’nın fethi için yıllarca gayret etmesine rağmen, fethi görmeye ömrü iktifa etmez. Vefatından iki yıl sonra oğlu Orhan Bey (1281-1359), şehri fetheder ve böylelikle Osmanoğul-

Yıldırım Bayezid 1402 yılında Ankara’da Timur’a mağlup olunca, 11 yıl sürecek fetret devri başlar. Bu dönem Yıldırım’ın oğulları arasında yaşanan taht kavgalarıyla geçer ve nihayet 1413 yılında Çelebi Mehmed (1389-1421) hükümdar olmasıyla birlikte, Osmanlı yeniden toparlanır.

Küçük şadırvanda şakırdıyan su; Orhan zamanından kalma bir duvar, Onunla bir yaşta ihtiyar çınar. Yeşil türbesini gezdik dün akşam, Duyduk bir musikî gibi zamandan Çinilere sinmiş Kur’an sesini. Fetih günlerinin saf neşesini Aydınlanmış buldum tebessümünle”

“Muhasebe, Mali Müşavirlik ve Vergide zirve nokta” drs. S.¸ Akyüz RA (Numan) Yeminli Mali Müflavir (YMM)

Koningsweg 2-15 3762 EC Soest (NL) +31 6 21 38 83 57 numan@inabaccountancy.nl

I N A B A C C O U N T A N C Y

O

smanlı Devleti’nin ilk başkenti olan Bursa şehri, camileri, hanları, külliyeleri ve türbeleriyle bizleri âdeta asırlar öncesine götürmektedir. Bursa şehri, ilk altı Osmanlı hükümdarının inşa ettiği ve defnedildiği şehirdir. Bursa Osmanlı’nın ilk kuruluş çağının havasını sakladığından dolayı, Evliya Çelebi bu şehri “ruhaniyetli şehir” olarak adlandırır. Şimdi Bursa’nın tarihine kısa bir göz atalım.

Orhan Gazi’nin ardından tahta geçen Murad Hüdavendigar (13261389), Osmanlı’nın Balkanlarda kalıcı olmasını sağlayan padişah olma özelliğini taşır. Bu sebeple “Balkan Fatihi” olarak da anılır. Kosova’da şehit düşen I. Murad’ın iç organları şehit düştüğü topraklarda, bedeni ise inşa ettirmiştir olduğu Murad Hüdavendigar Külliyesi içerisindeki türbeye defnedilmiştir. Bu külliye, cami, imaret, medrese, misafirhane, türbe ve hamamdan oluşmaktadır. Bu yönüyle mezkur külliye, Osmanlıların İslam dinini sadece şekilden ibaret görmediklerini, aksine İslam dininin hayatın her alanına hitap etme özelliğini, ibadet, eğitim, temizlik ve yardımlaşmayı aynı çatı altında toplamak suretiyle ortaya koymuşlardır. I. Murad’ın şehadetinin ardından tahta Yıldırım Bayezid (1360-1402) geçmiştir.

Bursa denilince akla ilk gelen cami, hiç şüphesiz Yıldırım Bayezid’in şaheseri olarak niteleyebileceğimiz Ulu Camii’dir. Evliya Çelebi tarafından “Bursa’nın Ayasofya’sı” olarak adlandırılan Ulu Camii, kubbe, hat sanatı eserleri ve şadırvanıyla, farklı bir havaya sahiptir.

• Muhasebe ve Vergi hizmetleri

• Mali Müşavirlik ve Denetim hizmetleri

• Muhasebe ve Finansal destek hizmetleri

• Vergi Beyannamesi hizmetleri

• Bordro hizmetleri

• Kurumsal finans

• Yönetim danışmanlığı

.

Bursa: Ruhaniyetli Şehir

ları’nın beylikten devlete evrilme sürecini başlatmış olur. İsmail Kılınçarslan’ın isabetle belirttiği üzere, Orhan Gazi dört hususu yerine getirmek suretiyle, Osmanoğulları’nın devletleşme sürecini başlatmıştır. Orhan Gazi, daha önce kale şehri olan Bursa’yı Uludağ’ın eteklerine yeniden kurarak Bursa’yı üretime elverişli hâle getirmiş, şehrin güvenliğini sağlamış, ticari hayatı canlandırmış ve eğitim kurumlarını tesis etmiştir. Orhan Gazi vefat edince, daha önce naaşı Bursa’ya nakledilen babası Osman Gazi’nin yanına defnedilir.

talhayildiz_@hotmail.com

W W W

Talha Yıldız

• Risk yönetimi danışmanlığı

• Diğer hizmetler


samenleving

toplum 17

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

Havva Koç

kochavva@live.nl

AYNA

Vira Bismillah!

Yine, Yeniden Doğuş...

H

ayatı o kadar hızlı yaşıyoruz ki, bazen evden çıkarken evdekilerle vedalaşmayı bile unutabiliyoruz. Oysa ölüm her an, her saniye bizimle, biz hatırlamasak da. Düşünsenize, sağlıklı bir şekilde çıktığınız o eve geri hiç giremeyeceğinizi? Ya da tam tersi, eve geldiğinizde sevdiklerinizi artık o evde bulamayacağınızı? Geçtiğimiz hafta hepimiz Oss kentinde meydana gelen tren kazasından bir şekilde haberdar olduk. Anne ve babaları her gün olduğu gibi o günde çocuklarını okula yolluyorlar ve bir kaç saat sonra çocuklarının kaza nedeniyle ölüm haberlerini alıyorlar. Ne büyük bir acı! Bu yüzden çocuklarınıza sımsıkı sarılın, onları koklayın belki yarın çok geç olabilir... -----------AİLE BİREYLERİ VARKEN, PSİKOLĞA NE GEREK VAR? Hayata o kadar dalmışız ki, sevdiklerimize vakit ayırmayı unutur olmuşuz. Hepimiz bir yerlere koşuşturuyoruz ve buna da “dünya telaşı” diye kılıf uyduruyoruz. Boş verin tüm bunları ve kendinize, sevdiklerinize vakit ayırıp onlarla birlikte bir şeyler yapabilmek için ajandalarınıza not alın, onlara küçük sürprizler yapın. Mesela; “anne-kız, anne-oğul, babakız, baba-oğul, hala-yeğen, teyze-yeğen, eşler günü gibi aile günleri” organize edin. Hep birlikte gülün eğlenin, birlikte güzel vakit geçirin. Birlikteyken birbirinize sorduğunuz sorularla onları ve kendinizi keşfedip, dünyaya geliş sebebinizi hatırlayacaksınız zaten. Bu hem size, hem onlara hem de yüreğinize iyi gelecek. Antidepresyon ilaçlarına, psikiyatristlere ihtiyacınız kalmayacak. Geçenlerde psikolog bir arkadaşımla sohbet ederken “Müslüman hastalarının hızla arttığından” bahsetti ve konumuz yine her zaman ki gibi geldi insanoğluna dayandı. İnsanoğlu nasıl bir varlık? Kadınlar, erkekler, hayattan beklentileri vs. derken; baktık ki, herkes hayatının dört dörtlük, mükemmel, muhteşem ötesi olmasını istiyor. Bitmek tükenmek bilmeyen beklentiler. Oysa beklentilerini en aza indirip; kendilerini, “Allah’ın insanlığa çizdiği yolda nasıl ilerleyebilirim?” diye yönlendirmiş olsalar hayattan

daha çok haz alacak, daha mutlu olacaklar. Kendine acındırıp, kapı kapı psikiyatrist arayışına girip yardım istemek yerine, gerçekten yardıma ihtiyacı olan bir kişiye yardım etmiş olsa vicdanen rahatlayacak. Ama yok, hırslarına yenik düşüyorlar... “Kardeş (!) imtihan dünyasındayız” bunu unutma!..” Yaşadığın olumlu, olumsuz ne varsa bu senin imtihanın. Kimi malıyla, kimi canıyla, kimi de sağlığıyla, kimi de sevdikleriyle imtihan olacak. Olaylara “imtihan” gözüyle baktığından emin olursan daha iyi hissedecek, rahatlayacaksın ve ona göre hareket edeceksin. İslam “teslimiyet” değil midir? Teslimiyet muhabbete dayalı Allah’a (c.c.) “itaat” değil midir? -----------VE YİNE BİR DÜĞÜN İPTAL, HEM DE DÜĞÜN GÜNÜ... Kız ve oğlan bir şekilde tanışıyor ve birbirlerini seviyorlar. Bir yuva kurma kararı aldıkları anda durumu ailelerine aktarıyorlar ve daha sonra da aileler tanışıyor. Buraya kadar her şey normal, şayet İslami ölçüler gözetildiyse ki siz o ölçüleri zaten biliyorsunuz. Peki sonrasında ne oluyor? Tarafların birbirlerinden ardı arkasına gerekli, gereksiz âdetleri yerine getirilmesi bekleniliyor; Herkesinkinden daha özel evlilik teklif, Herkesinkinden daha özel kız isteme faslı, Herkesinkinden daha özel yüzük takma merasimi, Herkesinkinden daha özel nişan, Herkesinkinden daha özel bohça getirip götürme olayları vs. Yani bu “herkesinkinden daha özel” olayını daha birçok örnekle çoğaltabiliriz. Bu şekilde evlilik süreci her iki taraf için de zorlaştırılıyor ve süreç içerisinde yaşanan ufak tefek olumsuzluklar, tartışmalar, gerginlikler her ne kadar o an sineye çekilmiş gibi görünse de bir yerde artık dayanılmaz bir hâl alıyor ve ipler düğün günü kopuyor. Bu durumu asla kınamıyorum, “kınayın” diye de yazmıyorum. Gerçekten üzülüyorum; yaşanan onca güzel duyguya, yapılan onca masrafa ve sonrasında kırılan kalplere üzülüyorum ve üzüntümü sizlerle paylaşıyorum ki birlikte bir çözüm yolu bulalım. Birinin, birilerinin bu gidişe “dur” demesi gerekiyor. Allah aşkına ne oluyor bize? İki hafta içerisinde birçok salon sahibi, müzik grupları, aileler ile görüştüm. Herkes şaşkın ve “nereye bu gidiş?” diye soruyor ama kimse de taşın altına elini koymuyor. Belki de korkuyor, “benim de çocuklarım var, benim de başıma böyle bir olay gelebilir” diye. Aslında olay tam olarak bu arkadaşlar. Bizim de başımıza bu tür olaylar gelmemesi

için bir şeyler yapmalıyız. Bulunduğumuz toplumun ahlâkî çöküntüsü içerisinde, günahların tabii hâle geldiği, haramların yaygınlaştığı bir dönemde çocuklarımızı haramlardan ve günahlardan korumak ve kurtarmak biz ebeveynlerin üzerine düşen en önemli görev. Çocuklarımızın helal dairesinde yaşamalarını sağlamakla mükellefiz. Bu yüzdende evlilik gibi güzel, özel bir müesseseyi zorlaştırmak yerine kolaylaştırmamız gerekiyor. Günümüzün en önemli problemlerinden biri de; kız tarafı, erkek tarafından çeyiz, takı, nişan, düğün gibi İslam’ı yaşayan bir aileye yakışmayacak, israf ve gösterişe neden olan çok fazla istekte bulunuyor ve bu şekilde erkek tarafını bezdiriyor. Dolayısıyla kız aileleri çocuklarına iyilik yaptıklarını düşünerek aslında hayırlı bir işi zorlaştırıyorlar ya da engellemiş oluyorlar. Rabbim gençlerimize dünya ve ahiret saadetlerine vesile olacak evlilikler nasip etsin inşallah... -----------YENİ NESLİN TRENDLERİ... “Korkutmayın, müjdeleyin. Nefret ettirmeyin, sevdirin.” Düsturundan yola çıkarsak; yapılan yanlışlıkları sosyal medya hesaplarımızdan paylaşmaktansa güzellikleri, iyilikleri paylaşarak, iyilik ve güzelliklerin çoğalmasına yardımcı olmaz mıyız? Telefonu elime alıp hangi sosyal medya hesabımı açsam o gün, ya da bir kaç gündür ne saçmalıklar yapıldıysa herkes aynı şeyi maharet gibi paylaşıyor. Hepiniz mutlaka görmüşsünüzdür, Allah (c.c.) taçlandırıp “baş tacı” ettiği kızlarımızın, “akım” bahanesiyle yere sere serpil uzanmış, kolları altın bilezik dolu, elinde paralar ve marka çanta vb. olan karelerini. Büyük bir ihtimalle fallingstar (düşen yıldız) akımı bir kekleme yöntemi. İlk yapan kişi muhtemelen gerçekten yere düştü ve karizmayı çizdirmemek için bunun bir “akım” olduğunu söyledi. Arkası da çorap söküğü gibi geldi gördüğünüz gibi. Allah için secdeye varmazsan, şeytan için “fallingstar” olur yerlerde sürünürsün. Hanım kızlarımızı yerlerde sürükleyen fallingstar akımını protesto ederken, yoz ve nihilist nesillerden Allah’a (c.c.) sığınıyorum. Sonra aklıma yüz üstü kıyıya vuran kırmızı tişörtlü Suriyeli Ayla geldi. Hani şu savaş nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda bırakılan masum Ayla. Siz moda, trend, akım popülarite peşinde verdiğiniz o pozları, insanlar yaşamak uğruna çıktıkları yolda verdiler... Bebeklerin bile savaşla, terörle, intikamla katledildiği bu dünyada, yüz üstü sürünerek rol yapanlar neyi anladı ki senin masumiyetini anlasın Ayla?! Ve siz bu yazımı okurken bir günü daha bitirmiş oluyorsunuz, hadi o zaman hesaba çekelim kendimizi, nefsimizi... ◄◄

Haklarımız

info@ibco.nl

Mehmet Yamaç

Türkiye’de SGK Emekliliği ile Geleceğiniz Güvencede! Bu sayımızda; Yurt dışı emeklilik için Türkiye’de yapmanız gerekenleri ve emeklilik şartlarını ve kimlerin 3600 gün ile yurtdışı borçlanması emekli olabilir? gibi konuları dikkatinize sunacağız. Yurt dışı emeklilik için Türkiye’ye gittiğinizde yapmanız gerekenler nelerdir? Bu yılki yani 01 Ocak 2018 tarihi ile 31 Aralık 2018 tarihleri arası yurt dışı borçlanma için ödenecek günlük en düşük tutar: 21,64 TL’dir. Bu yıl yurt dışı emeklilik borçlanması müracaatınızı yaparak Türkiye’den emekli olmak istiyorsanız 31 Aralık 2018 tarihine kadar müracaatınızın bağlı bulunduğunuz SGK il müdürlüğüne teslim edilmiş olması gerekmektedir. Elbette izindeyken en az bir gün SSK’lı olarak çalışmış olmanız şartı geçerlidir. Türkiye’de en esnek emeklilik şartları SSK yani 4’a kapsamında mümkündür. Kısacası emeklilik başvurusu yapmadan önce Türkiye’deki son çalışmanızın SSK 4’a kapsamında olması şartı vardır. Türkiye’de izindeyken 1 gün bile sigortalı çalışmış olmanız yeterli olacaktır. Zamlardan etkilenmemek için ve bu yıl müracaat edebilmek için öncelikle SSK başlangıcı için Türkiye’de bir günlük çalışma sonunda SSK kapsamında emekliliğinizi başlatabilirsiniz. İzin sonrasında buradan alınması gereken belge ve dokümanlar için ve emeklilik işlemleriniz için artık Türkiye’ye gitmenize gerek kalmadan; biz Hollanda’dan hallediyoruz. İzinden döndünüz ve emeklilik işlemlerinizi başlatmak istiyorsanız bize uğramanız yeterli olacaktır. Türkiye’ye gitmenize bile gerek kalmadan bütün müracaat işlemlerinizi buradan hallediyoruz. Yurt dışı borçlanma 3600 gün ile nasıl emekli olunur? 3600 gün ile emeklilik ancak SSK kapsamında mevcuttur. Eğer Türkiye’de sigortalı olarak ilk işe giriş tarihiniz 08.09.1999 tarihi öncesinde ise ya da borçlanma yolu ile bu tarih ve öncesine çekilebiliyorsa 3600 gün borçlanarak

da emekli olabilirsiniz. “3600 gün ile emekli olma yaşı kaç yaşında derseniz?” o da 15 yıllık sigortalılık süresi ve 3600 günü tamamladığınız tarihe göre hesaplanıp belirlenmektedir. Ama ısrarla; bunun için Türkiye’de SSK başlangıcı için bir gün SSK’lı olarak çalışma şarttır. Unutmayınız ki SSK’lı çalışma süresince Türkiye’de bulunmanız gerekmektedir! Türkiye’ye giriş ve çıkışlarınızda pasaportunuza mühür vurdurmayı da unutmayınız, ID kart ile giriş yaparken çıkışta mühürlü kâğıdı almayı unutmayınız! Sizden gelen sorular... Bizi telefonla arayan bir arkadaşımız Türkiye’de iken memur olarak çalıştığını ve emekli sandığından 450 gün çalışması olduğunu belirtti. Bu durumda emekli sandığından ve memur olarak emeklilik hakkı doğsa da veya Türkiye’de iken çiftçi veya serbest meslek sahibi olarak çalışmışlığınız var ise de, yine de tavsiyemiz SSK kapsamında emekli olmanızdır. Emekli Sandığı veya BAĞ-KUR kapsamında emekli olmak için daha fazla gün sayısınca prim ödemeniz gerekmektedir. Halbuki Türkiye’de bir gün SSK’lı olarak çalışarak SSK kapsamında emekli olma hakkını elde edebilirsiniz! Çünkü SSK’lı olarak emekli olmanız yurt dışında yaşayan Türkler için daha fazla avantaj sağlamaktadır, Biz sorulan soruları isim vermeden diğer okurlarımıza da faydalı olur düşüncesiyle burada yayımlıyoruz. Sorularınızı Mail veya WhatsApp yoluyla bize iletebilirsiniz. SSK emeklilik işlemlerinizi elbette Türkiye’ye giderek kendiniz de yapabilirseniz bile bazen eksik bir evrak sizi fazlasıyla uğraştırmaktadır. Türkiye’ye gitmenize gerek kalmadan bütün işlemlerinizi sizin adınıza biz buradan başlatır ve takip ediyoruz. Daha geniş bilgi ve randevu için bizi arayabilirsiniz. Emeklilik Uzmanı & Konsoloslukta kayıtlı tercüman Mehmet Yamaç Tel: 06 222 056 33

Birlikte yarınlara emin adımlarla...


introduction

04 tanıtım 26 18

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

İsmail Kızılırmak:

“Çocuklarınıza sorumluluk verin. Yanlış yapacağını bilseniz bile görev verin, sorumluluk yükleyin. Özgüven sahibi olmalarına yardımcı olun. Kendilerini ifade etmelerine müsaade edin”

“Bosna Yaz Okulu verimli geçti” IGMG Eğitim Başkanlığı tarafından organize edilen Bosna Yaz Okulu 2018 yine verimli ve renkli bir şekilde sona erdi.

K

urs görevlisi olarak öğrencilere eşlik eden NIF Eğitim Başkanı kurs ile alakalı şu değerlendirmeyi yaptı: “3 haftalık kursumuz 08 Temmuz Pazar günü saat 15:30 gibi Koln’den hareket ile başladı. Avusturya Wels şubemizde yemek ve namaz molası, ardından yaklaşık 21 saatlik bir yolculuktan sonra Tarvnik şehrine ulaştık. Tarvnik ziyaretimizden sonra Mostar’daki medresemize yerleşim ve öğrencilerin seviye tesbiti yapıldıktan sonra 21’i kız, 38’i erkek olmak üzere toplamda 59 öğrenci ve 4 eğitimci ve bir abi, bir de anne ile salı günü ilk dersimize başlamış olduk. 4 günlük ders programından sonra, Srebenitsa anma gününe iştirak ettik ve yüzme programımız oldu. Akabinde Mostar, Blagaja Tekkesi (Köyü), Saraybosna; Srebrenitsa ve Travnik olmak üzere kültür ve tarih gezimizi gerçekleştirdik. Yine günlük derslerden hemen sonra yüzme ve diğer faaliyetlerimiz ve programlarımız ardından nehrinde gril ve yüzme faaliyeti, peşinden 3 günlük ders ve kapanış programı ile kursumuzu tamamladık. Öğrencilerimiz Workshop (Grup Çalışması) ile gezdiğimiz yerleri ve Bosna Hersek’le alakalı çeşitli konuları derinlemesine inceleyerek kızlar 4, erkekler 8 grupta yarıştılar. Özveriyle hazırlanmaları, görselliğin beklentilerimizin üzerinde çıkması, sunumların özgüvenli bir şekilde yapılması, görev

Bütçe açıklandı...

dağılımına dikkat edilmesi gibi ön hazırlıklar bizi ziyadesiyle memnun etmiştir. Şunu da açık ve net bir şekilde ifade edelim; kızlar hemen hemen her alanda her sene olduğu gibi sanki bir adım öndeydiler. Kapanış programımızı bilgi yarışması, Kur’an-ı Kerim tilaveti, şiir ve istiklal marşı okumalarıyla ve kursun “En“lerinin tesbiti, değerlendirmesi, karne dağıtımı ve hediyelerin takdimi ile son bulmuştur. Her sene olduğu gibi bu sene de grubumuz çok renkliydi. Bu çeşitlilik her alanda kendisini hissettirdi. Haftalık ders programımız ne şekilde gerçekleşti_ Ahlak ve Adab-ı Muaşeret, Akaid, Fıkıh, Hadis, İslam Medeniyeti Bosna Tarihi, İslam Tarihi, Kur’an/Ezber/Tecvid, Siyer, Türkçe gibi dersler işlendi. Eğitimciler olarak Kurs boyunca hangi konuları işlediniz? • Temizlik, Sorumluluk, Kişilik ve Kimlik, Paylaşma duygusu, Maddi imkânların kullanımı, Disiplin, Spor, İnsani ilişkiler, Aidiyet Duygusu konuları ele alındı. Neler gözlemlediniz? Öğrencilerimizin; Avrupa’nın ortasında, Dünyanın gözü önünde, İslam ülkelerinin aciz ve pasif kaldığı bir dönemde, bir avuç Müslümanın sadece Müslüman olmalarından dolayı nasıl

katledildiklerine gezi boyunca şahit oldular. Bu insanlık dramını anlamaya çalıştılar ve yaşanan soykırımı gönüllerinde hissederek hüzünlendiler. Üzerinden 24 yıl geçmesine rağmen binaların üzerindeki mermi izlerini hayretler içerisinde seyrettiler. Özellikle Srebrenitsa şehitliği, Saraybosna’daki yaşam tüneli, Mostar şehri ve Mostar köprüsü öğrencilerimizde unutamayacakları bir anı olarak kalacaktır. Gezi esnasında öğrencilerimiz, Osmanlıdan kalma camii, medrese, türbe vs. yapıtları gördükçe Boşnaklara karşı ilgi ve alakaları arttı. Kardeşlik duyguları canlandı. İslam kardeşliğini ve ümmet olmanın ne manaya geldiğini daha iyi anladılar. Sonuç olarak şunu diyebiliriz ki; çocuğunuzun karakter oluşumuna katkı sağladığı, anne-baba hasretini doyasına yaşadığı, birçok şeyi arkadaşlarıyla paylaşmayı öğrendiği, duydukları veya bu zamana kadar hiç duymadıkları Bosna Hersek savaşını hissederek ve yaşayarak gördükleri bir üç haftayı sizlerden uzakta geçirdiler. Bu kursun, hem çocuğunuzun hem de sizin zaman geçtikçe faydalarını göreceğinize yürekten inanıyoruz. Biz elimizden gelen ne ise onu yapmaya gayret ettik. Her bir öğrenciyi kendi evladımız gibi gördük ve ona göre davrandık. Hatalarımız mutlaka olmuştur, affınıza sığınıyoruz.

Bu vesileyle vermiş olduğunuz desteklerden ve bizlere güveninizden dolayı IGMG Eğitim Başkanlığı ve ekibim adına sizlere teşekkür ediyor, iki cihanda da saadetler diliyorum. Haber Merkezi

“Milyonlar Notası” olarak adlandırılan 2019 yılı Mali Bütçe Tasarısı’nda, önümüzdeki yıl halkın alım gücünde ortalama yüzde 1,5’lik bir artış öngörülmekte.

Hollanda’da 2019’da hayatımızda neler değişecek?

P

rens Günü açıklanan 2019 yılı Mali Bütçe Tasarısı’na göre 1 Ocak’tan itibaren hayatımızda neler değişecek, cebinize ne kadar para girecek ve ne kadar para çıkacak, bunları sizler için derledik. “Milyonlar Notası” olarak adlandırılan 2019 yılı Mali Bütçe Tasarısı’nda önümüzdeki yıl halkın alım gücünde ortalama yüzde 1,5’lik bir artış öngörülmekte. Önümüzdeki yıl devletin toplam gelirlerinin 305 milyar, toplam giderlerinin ise 295 milyar avro olması öngörülüyor. 2019 yılı ile birlikte Hollanda’da hayatımızda neler değişecek: Sağlık Sigorta 2019 yılı Zorunlu Sağlık Sigorta katkı payı değişmiyor ve 1 Ocak’tan itibaren 385 avro olacak. Hükûmet 2021 yılına kadar katkı payını dondurma kadarı aldı ve önümüzdeki 3 yıl boyunca kişisel katkı payı artmayacak. Sağlık sigorta primleri ise 2019’de aylık kişi başı 12 avro zamlanacak 2019 yılı için aylık ödenmesi gereken kişi başı Sağlık sigorta prim miktarı, sigorta şirketlerine ve paket içeriklerine göre çok değişiklik gösteriyor. Hollanda sağlık sigortası temel primi (basis premie) ortalama 124 avro civarında olacak. İçinde bulunduğumuz yıl, bu

ortalama 110 avro civarında. Bu da aylık olarak ortalama 14 avro artacağı anlamına geliyor. Yılbaşına doğru Sigorta şirketleri yeni yıl için tarifelerini açıklamaya başlarlar. Yılbaşında önce sigorta şirketlerinin sunacakları tarifeleri ve paketleri inceleyerek, sigorta şirketini değiştirmek yıl bazında 200 ila 300 avro kadar paranın cebinizde kalmasını sağlar. Değişim yapmak tamamen ücretsiz ve serbest. Her yıl yaklaşık 1,5 milyon kişi sigorta şirketini değiştiriyor. Sağlık Sigorta yardımı 2019 yılı için tek gelirliler için üst sınır 28720 avro yıllık kazanç olurken, hane geliri 35996 olarak belirlendi. Bu gelirin altındakiler gelire bağlı olarak sağlık yardımı alabilecek. En yüksek sağlık sigorta yardımı yıllık 1.233 avro olarak belirlendi. BTW yükseliyor Yeme içme, temel gıda maddeleri, bakkaliye, kuaför, kitaplar, sinema, kültür, sanat, konser etkinlikleri ile ilaçtan alınan yüzde 6 oranındaki düşük KDV oranı yüzde 9’a çıkıyor. Ortalama bir hane halkına, bunun yansıması günlük harcamalarında 20 avro ekstra olacak. Ancak ortalama olarak hükûmet tarafından yapılan açıklamaya göre yılda 300 avro fazla vergi ödenmiş olacaksınız.

Şirketlere vergi indirimi geliyor Besloten Vennootschap (BV) ya da limited özel şirket; Naamloze Vennotschap (NV) ya da halka açık limited şirket; veya Anonim Şirketlerden alınan temettüt vergisi, yabancı yatırımcılardan alınmayacak. Kısa çok tartışmalı olan kanun uygulamaya geçerse, çok uluslu şirketler ile yabancı yatırımcılar tarafından kurulan şirketler vergi ödemeyecek. Bunun yıllık devlete maliyeti 1,5 milyar avro civarında öngörülmekte. Hollanda’da gelir vergisi değişiyor. Çalışanların net geliri artacak 2019 yılından itibaren 4 kademeli gelir vergisi uygulaması kademeli olarak 2 kademeye düşürülecek. İlk olarak 2019 yılında Önümüzdeki yıl verginin ilk kademesi yüzde 36,65 ikinci kademesi ise yüzde 38,1 olarak belirlendi. 2021 yılında ise 2 kademeli vergi sınıflandırmasına geçilecek. Yeni uygulama ile 68 bin avroya kadar kazananlardan brüt maaş üzeri yüzde 37,05 gelir vergisi ve sosyal sigorta kesintisi yapılacak. 68 bin üzeri için ise yüzde 49,5 vergi kesilecek. Böylece çalışanların eline daha fazla net maaş geçecek. Verilen örneğe göre yıllık 40 bin avro brüt maaş alan bir kişinin eline yılda net 1200 avro fazla maaş geçecek. Babaya doğum izni 5 güne çıkıyor Yeni baba olan işçi ve memura tanınan 2 gün ücretli izin hakkı 2019 yılından itibaren 5 gün olarak hayata geçecek. Ayrıca 2020 yılında ise eşler buna ek olarak 5 hafta izin alabilecekler, ancak bu tamamen ücretsiz olmayacak. UWV kurumu tarafından yüzde 70’i ödenecek. Yine kraamzorg olarak bilinen ilk gün bebek uzman bakıcı masrafının devlet tarafından karşılanması 5 güne çıkıyor. Çocuk parası kinderbijslag Çocuklu ailelere verilen çocuk parası artıyor. İki çocuğu olup her iki çocuğu ilkokul çağında olanlar yılda çocuk başı 85 avro daha fazla çocuk parası alacak.

Ev, Konut Doğalgaz üretiminin azaltılacak olmasından dolayı, gelecek yıl yüzde 3 oranında zam geliyor. Bu zam sadece vergiyi kapsıyor, ayrıca doğalgaz tarifelerine tedarikçi firmalar tarafından zam uygulanabilir. Elektriğe ise kilovat başına 0,72 kuruş indirim yapılacak. Hükûmet doğalgaz tüketimini, azalan üretimden dolayı azaltmak ve alternatif enerjiye geçişi hızlandırmak istiyor. 2019 yılında bu artışlar ile ortalama hane başı enerji giderinin 130 avro civarında artması bekleniyor. Kısa analiz: Ekonominin tüm çarklarının döndüğü ve en iyi gittiği dönemde dahi, kaşıkla verilen, kepçe ile geri alınıyor. Halkın alım gücü yüzde 1,5 artacak deniliyor ancak, buna karşın, kişi başı sağlık sigorta parası yıllık 130 avro artıyor, yine aynı şekilde hane başı enerji giderleri artıyor. Bir de tüm temel gıda ve ihtiyaç maddelerindeki KDV BTW artışı ile yılda en az 300 avro hane başı giderlerin artması öngörülüyor. Verilenden fazlası, diğer yollardan geri alınmış olacak. Haber: Turkinfo.nl


spotligt

spotlar 19

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

Murat Altun

Muştular

murat.7701@hotmail.com

Hikmetsiz “OKU”ma!..

M

erhaba muhterem dostlar!.. Öncelikle, girdiğimiz şu yeni dönem (yazı işlerinde) Allah’tan sağlık, afiyet, bereket, huzur ve saadetler dilerim. Bu ayın konusu olan, “Duygu Yoksunu Bir Gençlik Geliyor...” tezini de göz önünde bulundurarak şöyle ahvalimize bir bakalım inşallah.

Aynen bunun gibi, bugünün insanı da (özelde gençler) tefekkür ve duygu hissine sahip olmaktan mahrum kalabiliyorlar. Neden?.. Duygu, tefekkür, empati (hem hâl olma), önce ötekini, kendini ve tabiatı okumakla-dinlemekle olur. Sonra insânî ilişkiler ile kemâle erer. Tabii eğer toplum temiz ve sağlıklı bir toplum ise.

Her devrin bir takım sıkıntıları olacaktır illâki. Ama bize düşen umudumuzu yitirmemektir. Aslında bu mesele/sorun sadece bugünü ve gençleri değil, şartlarını yerine getirmeyen her asırdaki tüm insanlığı içine alıyor. (Bak. Asr Sûresi) Bu sorunun özel sebebi olarak (ahir zamanda) dünyevileşmeyi en başa koyabiliriz belki. Sonra modernleşme ve teknoloji ile insanlığın tefekkürden, duygudan yoksun mekanik bir robot hâline getirilmesi.

Tren, uçak veya araba ile seyahat eden gençler, akıllı telefonlarından başını kaldırıp yeryüzünü, akşam olunca da gökyüzünü/yıldızları temâşa etmiyor/seyretmiyor ki düşünce oluşsun. Ve yanındaki ile sohbet etmiyor ki tanışıp bilişip ünsiyet elde etsin. Sadece yolculuk durumunda değil evde, cemiyette büyüklerin sohbetinde bulunmayan, misafirleriyle bile ilgilenmeyen, oturup kaynaşmayan çocuklar, gençler en önemli şeyden; tarih şuuru ve tecrübeden, insânî ilişkiler, saygınlık, edep ve irfandan mahrum kalabiliyorlar. Bu mânâda yalnız gibi ama yalnız da değiller. Ellerindeki sanal oyuncakla meşguller. Hâlbuki zaman zaman yalnızlık ve mahrumiyet, insanı derin düşünceye hikmete erdirir. Zaten “Hikmete kalabalıklarla değil, tek başına erişilir.”

Bazı sapık kişilerin küçük çocuklara kadar taciz, tecavüz etmesine gelince, onların bu konuda empati yapabilmesi veya duygu sahibi olabilmesi için iyi bir eğitim/terbiye veya canının yanabileceği caydırıcı bir güç lâzım. Ama kendi inandığı Kitabın suçluya uygulayacağı yaptırımlara (kısas vd.. cezalar) burun kıvıran Müslümanın, çareyi başka rejim ve ideolojilerde araması beyhude bir emektir. Bugün bu modernleşme ve teknoloji çağı, savaşın da tahribatını artırdı. Modern savaşçının attığı atom bombasının, havaya doğru mantar şeklinde yükselen tozu-dumanı, altında öldürdüğü milyonlarca insanın katliamını bir tek insanın katli kadar bile göstermemekte. İsrail askerlerinden birine soruluyor: “Filistinlileri,(çocuklar dâhil) öldürürken hiç mi acı duygusu hissetmiyorsunuz?..” Verdiği cevap: “Evet hissetmiyorum!. Çünkü onları (yüz yüze gelmeden) uzaktan robot silahlar ile vuruyoruz.”

Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi kapitalist sistem, insanı kendi hâline bırakmıyor ki düşünebilsin. Duygu ve his sahibi olsun. Şu son zamandaki filmlere baktığımızda gözlerimiz yoruluyor. Adına “Hız ve Öfke” koyduğu gibi müziğinden konusuna kadar her şey süratli ve şiddetli olmak zorunda sanki. Bir eliyle telefon konuşması -âdeta dünyayı kurtaracak- bir elinde yemeği ki ayak üstü aceleyle yiyor, oturacak vakti yok. Artık iki el bir baş yetmiyor ihtiyacına. Zamanla yarış hâlinde... Ve gün yetmiyor, artık akşam olmuş trafikle boğuşarak stresle eve gelen kişinin dingin, sağlıklı, sukûnetli bir ruh yapısı olabilir mi?... Eskiden fabrika ve robotlar yokken bir ayda yüz tane mal üreten insan, bugün bir saatte bin tane üretiyor ama yine sekiz saat çalışıyor ve yine aybaşına borçlu çıkıyor. Çünkü büyük patronlar böyle istiyor. Ve insanlar için dün lüks olan -araba, elektrik, TV, çamaşır ve bulaşık makineleri, telefon gibişeyler bugün zarûret oluyor. Bu hengâmede dünya derdine

düşen zavallı insan, sanat, düşünce gibi insana estetik, zarafet ve marifet katacak erdemlerden mahrum kalıyor. Bu boğuşma sürecinde de akraba ve komşu haklarını, merhamet/ acıma hissini, saygı, sevgi, dostluk ve muhabbetini kerhen kaybediyor. Bu emek, kültür, inanç ve insanlık zulmüne karşı çâre nedir peki?.. “Adil düzen” :... Öyle ki (bu mallar ve servet) sizden zengin olanlar arasında dönüp-dolaşan bir devlet (güç) olmasın...” (Haşr 7) “Ahlâk ve Maneviyat.” Yâni gerçek anlamda “Millî Eğitim.” Lise, Üniversite, Doçent ve Profesörlük gibi uzun yıllar verilen, maddî- manevî onca emekle ömür tüketilen bu nice “Okuma”dan sonra neden toplum kalite kazanamıyor?.. Ve herkesin ağzında da dinimizin ilk emri “Oku” ayeti var: “Bak oğlum-kızım, Allah cc. okumayı emrediyor. Oku!.. doktor ol. Avukat ol. Vs...” Öylemi acaba?...Hayır!!.. Bu okuma işi bir kitap, bir metin veya bir ilim dalı, meslek okuma gibi anlaşılıyor genelde. Evet!.. Elbette kitabı da, kainatı da, bir ilim dalını da oku ama... “Yaratan Rabbinin adıyla oku.” (Hiçbir şeyi Allah’tan bağımsız okuma) “Din ilimleri dünya ilimleri” diye bir ayrıma tâbi tutmadan; tıbbı, fiziği, kimyayı ayrı bir şeymiş gibi okuma anlamında “Oku” diyor. Yâni, her şeye O’nunla başla, O’nunla bitir. Her bir şeye O’nunla bak, O’nun tecellisini gör. Her işinde O’nunla beraber ol, O’nun rızasını gözet. Doktorluk, hukuk, siyaset, ticaret ne varsa... O’nu hesaba katarak, O’nun namına oku. O’nu camiye, Kâbe’ye hapsetmeden, “din ayrı, devlet ayrı” demeden, kutsayarak hayatın dışına çıkarmadan, doğal ve reel; her hâl, her zaman ve mekânda her şeyi.. Rabbinin ismine yaraşır şekilde “Oku” emi!.. İşte koca Yunus’un anlattığı “Oku”manın ve ilmin mânâsı bu olsa gerek. “İlim ilim bilmektir İlim kendin (i) bilmektir Sen kendin bilmezsin Ya nice okumaktır... Okumaktan murat ne Kişi Hak’kı bilmektir Çün okudun bilmezsin Ha bir kuru emektir.” (.......) Yunus Emre ◄◄

Kadir Denizci:

“Sıkıntılar yaşamamanız için işlemlerinize başlamadan öncemutlaka danışın”

Yurt Dışı Borçlanmasında Yüksek Maaş Kolaylığı

B

ilindiği gibi Türkiye ile uzun vadede emeklilik sözleşmesi yapmış olan ülkelerde çalışmış veya ikamet etmiş kişiler bu aradaki süreleri borçlanarak hizmetten saydırabilmektedirler. Bu sayede kişiler Türkiye’den de emeklilik hakkı elde edebilirler. Bu sayede emeklilik şansı yakalayan kişilerin, yurt dışı borçlanmasında “yüksek maaş nasıl alırım?” gibi bazı soruları sormaya başlıyorlar. Öyleyse yurt dışı borçlanmasında yüksek maaş almak isteyen kişilerin dikkat etmesi gereken konulara değinilmesi gerekecektir. Yurt Dışı Borçlanma İle Yüksek Emekli Maaşı Nasıl Alınır? Yurt dışı borçlanmasında yüksek maaş alabilmek için ilk olarak, hizmet borçlanma başvuru yapacak olan kişilerin en eski hizmetten başlayarak en son hizmete doğru borçlanma yapılmasının talep edilmesi gerektiğini bilmek gerekir. İkinci olarak ise, eğer mümkün ise ve ödeme durumu mevcutsa tabandan biraz daha yüksek bir borçlanma başvurusu yapılmalıdır. Bu sayede yurt dışı borçlanmasında emekliliğinde yüksek maaş almak isteyen kişiler emekli oldukları zaman tabandan çok daha yüksek maaş alabileceklerdir. En yüksek maaş bağlama oranı 2000 yılından önceki hizmetlere yapıldığı için borçlanma başvurusunda eski hizmetlerden yeni olana doğru talepte bulunmak en akıllıca hareket olacaktır. Yurt Dışı Borçlanmasında Emekli Maaşları Ne Kadar? Yurt dışı borçlanmasıyla emekli olmak isteyenlerin 2018 yılında alacağı maaş oranları, eğer borçlanma yapılan sürenin hepsi

2000 yılı ve öncesine ait ise 1400 Türk Lirası ile 1600 Türk Lirası arası, borçlanma yapılan sürenin hepsi 2000 yılı ile 2008 yılı arası ise 1200 Türk Lirası ile 1400 Türk Lirası arası, 2008 yılı sonrası ise 1000 Türk Lirası ile 1200 Türk Lirası arası değişikli göstermektedir. Ayrıca belirtmek gerekir ki yukarıda belirtilen emekli maaşları ortalama emekli maaşları olup değişiklik gösterebilmektedir. Bunun dışında yurt dışı hizmet borçlanmasına 31 Aralık 2017 tarihine kadar başvuru yapıldıysa en az 19 Türk Lirası, en fazla ise 142 Türk Lirasından borçlanma yapılabilirken, 1 Ocak 2018 tarihinden sonra yapılan borçlanma başvurularında günlük en az 22 Türk Lirasından, en fazla ise 163 Türk Lirasından ödeme yapma imkânı yurt dışı borçlanması ile emekli olmak isteyen kişilere devlet tarafından tanınmıştır. Sıkıntılar yaşamamanız için bizleri arayın işlemlerinize başlamadan mutlaka danışın. Doğuş Haber Merkezi O

Software problemen in Windows verhelpen Componenten in uw computer vervangen bij upgrade Installeren van compleet ADSL of kabel internet pakket (UPC, KPN, Telfort, Ziggo enz.) Volledig thuisnetwerk installeren incl. backup functies Draadloos internet installeren of hulp bij storingen/klachten Antivirus Software DATA Recovery Online Backup LCD en Plasma TV reparatie Saratech PC Service geeft support aan alle versies van Microsoft: Windows 98/ME/2000/XP Vista/Windows 7 en Windows 8

SARATECH ICT Quintstraat 60 3083 JN Rotterdam Tel. +31 649 77 76 78 E-mail info@saratech.nl www.saratech.nl

spooeedd VVoooorr sp kkuunntt uu /7 bbeelllleenn!! 2244/7

78 76 78 77 76 49 77 06 06 -- 49


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

04 kamuoyu 26 20 opinie

Hikmet Gürcüoğlu:

“Bu gerginlik Hollandalıların Türklere karşı yan bakmasını sağladı. Ülkede âdeta Hollandalılar ve Türkler arasında “biz” ve “siz” durumu ortaya çıktı. Bu yüzden ilişkilerin normalleşmesi bizi rahatlatacak”

Türkler, Hollanda-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesinden memnun Hollanda ve Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi bu ülkede yaşayan Türk toplumunda memnuniyet meydana getirdi.

T

ürkiye ve Hollanda’nın geçen hafta iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin normalleştiğini açıklaması, Hollanda’daki Türk sivil toplum kuruluşları (STK) tarafından yeni bir fırsat olarak görülüyor. Hollanda Türk İşadamları Derneği (HOTİAD) Başkanı Hikmet Gürcüoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “İki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesi en çok Hollanda’da yaşayan Türk toplumunu sevindirecektir. Kimsenin faydasına olmayan gerginliğin bitirilmesinin faydalı olduğunu düşünüyorum.” dedi. Yaşanan sürecin, iki ülke arasındaki ilişkiler ve Hollanda’da yaşayan Türklere yansıması olarak iki açıdan değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Gürcüoğlu, “Bu gerginlik Hollandalıların Türklere karşı yan bakmasını sağladı. Ülkede âdeta Hollandalılar ve Türkler arasında “biz” ve “siz” durumu ortaya çıktı. Bu yüzden ilişkilerin normalleşmesi bizi rahatlatacak. Artık Hollandalı komşumuz, iş arkadaşımızla daha rahat ortamlarda bulunacağız.” ifadesini kullandı. İki ülke arasındaki diplomatik kriz sürecinde ülkede Türkiye hakkında sürekli olumsuz haberler yansıtılmasının her alanda halkı etkilediğini söyleyen Gürcüoğlu, bu yüzden Türk toplumunun olumsuz durumlarla karşılaştığını kaydetti. Gürcüoğlu, tüm gerginliklere rağmen

iplerin kopmadığına dikkati çekerek, “Sevindirici olan tarafı ne kadar gerginlik olsa da büyük bir kopuş yaşamadık. Özellikle ticari alanda ilişkilerimiz duracak noktaya gelmedi.” diye konuştu. HOTİAD olarak Türkiye’ye yatırım yapılması konusunda siyasi ve ekonomik temalı toplantılar yapamadıklarını aktaran Gürcüoğlu, ilişkilerin normalleşmesinden sonra bunun önünün tekrar açılacağını ve iş adamlarına daha çok imkânlar doğacağını ifade etti. Gürcüoğlu, iki ülkenin 400 yıllık derin dostluğu olduğuna vurgu yaparak, “İki ülkenin yaklaşık yarım milyonluk ortak nüfusu var. Bu yüzden de gerginliğin bitmiş olmasına seviniyoruz. Bu yenilik derneklerimiz, iş adamlarımız ve iki ülkenin yararına birçok konunun gündeme taşınabileceği etkinlikleri yapma imkânını tekrar getirmiş olacak.” değerlendirmesinde bulundu.

“Türk hükûmetinin Hollanda’da yaşayan Türkleri temsil eden ve tabanı olan STK’larla zaman zaman istişare yapmasının önemsiyoruz” Millî Görüş Teşkilatlarına bağlı Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan da ülkede yaşayan Türk toplumunun hem Türkiye ile bağını muhafaza etmesi hem de Hollanda ile daha önce olduğu gibi ilişkilerini devam ettirmesinin iki ülkenin faydasına olacağını söyledi. İki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesinin ülkede bulunan herkese avantaj sağlayacağına dikkati çeken Erdoğan, “Elbette ilişkilerin düzelmesini memnuniyetle karşılıyoruz. Bu düzelme ülkedeki Türk işçilerinin, öğrencilerin, camilerin, derneklerin ve bütün kurumlarımızın faydasına olacaktır. Bunu avantaja dönüştürmek için fırsatı değerlendirmemiz lazım. STK’lar olarak çevre sakinleri ile ortak faaliyetler yapıp İslam dininin şefkat, merhamet, saygı ve sevgi dini olduğunu anlatmalıyız.” diye konuştu. Erdoğan, Türk hükûmetinin Hollanda’da yaşayan Türkleri temsil eden ve tabanı olan STK’lar ile zaman zaman istişare yapmasının önemli olduğuna işaret ederek, sorunları yerinde ve gerçek muhatapları ile görüşerek gereken eylem planının birlikte yürütülmesi gerektiğini savundu. “Gerginliğin çok uzun sürmesi bizleri de etkiledi” Hollanda Türk Federasyonu Başkanı Murat Gedik de iki ülkenin birbirine yaklaşmasından memnun olduklarını söyledi. Türkiye ile Hollanda arasında normalleşen ilişkilerin Türk toplumuna yansıyacağına inandığını belirten Gedik, “Gerginliğin çok uzun sürmesi bizleri de etkiledi. Her açıdan Türk toplumu burada sıkıntıya girdi. Medya ve siyasetçilerin burada yaşayan Türk toplumuna karşı bakışları değişti.” dedi.

STK’ların ülkedeki yerel yönetimlerle iletişimi artırarak birlikte etkinlikler yapılabileceğini dile getiren Gedik, şunları kaydetti: “Ben inanıyorum iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi ülkede artık her şeyin siyasete dönüştürülmeyeceği yönündedir. Hollandalılar Türk kuruluşlarına ya da vatandaşlarına karşı Türkiye’nin siyasetini gündeme getirmeyecekler. Artık her fırsatta ‘Ankara’nın uzun kolu’ demeyi bıraka-

caklarını düşünüyor ve umut ediyorum. Bu çok önemli bence. Çünkü bu süreçte herhangi bir faaliyet yapılsa sıkıntılar oluşuyordu.” Gedik, “Hollanda, Türkiye’ye doğrudan en fazla yatırım yapan ülkelerden biridir. İmkanlar biraz daha açılacak gibi. Hollanda’da bundan faydalanmak istiyor elbette. İnşallah ilişkiler düzelir de biz de genel manada rahatlarız.” yorumunda bulundu.Haber: AA

2018 - 2019 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILININ BÜTÜN ÖĞRECİ, ÖĞRETMEN VE VELİLERİMİZ İÇİN HAYIRLI, BAŞARILI OLARAK GEÇMESİNİ DİLİYORUZ...

vleeswaren Koç Et Mamulleri B.V.

Oz&Er FOOD B.V.

Rooseveltstraat 39 2321 BL Leiden

E-mail info@ozener.com Tel. +31(0)71 - 589 09 99 Fax +31(0)71 - 589 20 26 www.ozener.com

Hikmet Gürcüoğlu

Adres Productieweg 48 2382 PD Zoeterwoude İleti: info@sancak.nl - Web www.sancak.nl Telefon +31(0)71 581 00 30


21 hayat 23

het leven

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

.................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

iz : R TL Telev

yo

nu

si

“İslam okulları Cito’da en başarılı, en iyiler”

n i ve r s i t e

cu

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

“Onkoloji mi?” “Onkolog” kanser değil miydi? “Kanser” aylar ve bazen yıllar süren ve genelde sonu hüsranla biten değil miydi? Elimi uzatmak için ayağa kalkınca adamın ne kadar uzun boylu olduğunu bir daha anlamış oldum. Benim boyum 1.86 olmasına rağmen adam benden neredeyse bir kafa boyu daha uzundu. “Siz oturun, anlatacaklarım uzun” dedi ve kendisi lavaboya yaslanıp anlatmaya başladı... “Kızınız lösemi şüphesiyle buraya sevk edilmiş. Lösemi bir kanser çeşidi. Bize her yıl yaklaşık olarak 300 tane 18 yaş altı çocuk kanser teşhisi ile gelir. Bu akşam ve gece sabaha kadar lösemi

tanısını netleştirmek için çalışacağız….” diye konuşmasına devam ederken öyle tuhaf bir duyguya kapıldım ki, hayatımda ilk defa böyle bir duygu yaşıyordum. Sanki ruhum bedenimden hafifçe ayrılmış, başımın üstüne yerleşmiş ve ben oradan odayı seyrediyormuş gibi oldum. Kendimi Bade’nin yatağının yanında oturuyorken gördüm, annesi yatağın diğer tarafında, doktor B ayakta ve bir şeyler anlatıyor ama söyledikleri beynime doğrudan girmiyor. Sesi uzaktan ve yankılanarak geliyordu sanki. Bir taraftan adamın dediklerine konsantre olmaya çalışırken bu durumun neden olduğunu anlayamaya çalışıyordum ama anlamıyordum. Adam sonunda Bade’den kan alacaklarını, bazı tetkikler yaptıktan sonra geriye geleceğini söyledi. “Bir ihtiyacınız var mı?” diye sorduktan sonra gitti. Saate baktım… 20:40. Bade sanki hiçbir şey yokmuş gibi yatağında oyun oynuyordu. Güler yüzlü hemşiremiz kapıyı açmış, “bak sana ne getirdim?” diyerek, kocaman bir kutu dolusu oyuncak getirmişti. Bade hangisi ile oynayacağını şaşırmış, biraz birisi ile oynayıp, iki dakika sonra bir diğerini alıyor ve eğleniyordu. Elleri parmaklarının ucuna kadar sarılı olduğundan oyuncakları tutmakta sorun yaşıyordu. Tutmaya çalıştığı oyuncak elinden düşüyor, o tekrar uğraşıyor, alıyor ve bir şekilde oynuyordu. İçim burkuluyordu ama hiç bıkmadan, şikâyet etmeden, ellerinin çözülmesini istemeden oyun oynaması, gülmesi, eğlenmesi de çok tuhafıma gitmişti. Çocuklar ne çabuk çözüm buluyor ve duruma ayak uyduruyorlardı, hayret vericiydi hakikaten. Gece yarısına doğru doktorumuz tekrar geldi. Kalbim sanki boğazımda atıyormuş gibi hissediyordum. Şimdi bize iyi haber verecek. “Kanında bir sıkıntı vardı ama kanser değil” diyecek ve bir kaç güne Bade’yi alıp eve gideceğiz diye duymak istiyordum. Bunu duymak için neleri vermezdim ki... (Devam edecek...) Kaynak: facebook.com/muhammet.cakir.

tri

ch

Ambülans personeli önde, biz de kollarında serumlar, elleri parmaklarının ucuna kadar sarılı Bade kucağımda arkalarında bir servis kapısına geldik. Kapı otomatik açıldı. Kapının üzerinde ICK yazıyordu. Intensive Care Kinderen (Çocuk Yoğun Bakımı). 39 yaşındaydım ve ilk defa bir hastaneyi hasta olarak içeriden görüyordum ve o da yoğun bakımdan başlamıştı. Orta boylu, kumral saçlı, kahverengi gözlü, buğday tenli, çok güler yüzlü bir hemşire bizi karşıladı. “Hoş geldiniz, size ben yardımcı olacağım. İzin verirseniz kızınıza ben bakacağım” diyerek bize bir odaya götürdü. Odanın kapısının üzerinde “Isolatie Bade Cakir” yazıyordu. Kapı açıldı ve küçük bir “dezenfekte” koridoruna girdikten sonra ikinci bir kapı daha açıldı ve içeride ameliyathaneyi aratmayacak kadar bilgisayar, medikal teçhizat dolu bir odaya girdik. Odanın ortasında bir yatak vardı. Baş tarafında 2 ekran, sağ tarafında serumların takılabileceği 7 tane alet, kapı arkasında küçük bir lavabosu vardı. Hemşire Hanim Bade’yi yatağa koymamı söyledi. Hemşire belli ki her gelen hastaya yaptığı işlemleri çok rutin bir şekilde yapıyordu. Bade’nin göğsüne yapışkanlar yapıştırıldı, elektrotlar bağlanıp bilgisayara bağlandı. Çocuksu bir sesle “bak Bade, kalbinin nasıl çalıştığını, kaç defa nefes aldığını, kanında ne kadar oksijen olduğunu simdi bilgisayardan göreceksin” dediler. Ekranda grafikler çıkmaya başlayıp filmlerden bildiğimiz “bip bip bip” sesi gelmeye başlayınca Bade bana dönüp, gülerek “bak baba, kalbim benim” dedi. Hemşire bir taraftan çalışırken, diğer taraftan bize hastane kurallarını anlatıyordu. “Birazdan doktorunuz gelecek, Bade’nin durumu ile alakalı bilgileri o verir size. Çok iyi bir doktor, aklınıza ne geliyorsa mutlaka sorun” diye de eklemeyi unutmadı. Biraz sonra kapı açıldı, çok uzun boylu, zayıfça birisi, yuvarlak gözlükleri, saclarının çoğu dökülmüş, kalanlarının da çoğuna beyaz düşmüş birisi içeriye girdi. “Merhaba, ben doktor B, onkoloji ve hematoloji uzmanıyım” diyerek elini uzattı.

2018 - 2019 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILININ BÜTÜN ÖĞRENCİ, ÖĞRETMEN VE VELİLERİMİZ İÇİN HAYIRLI, BAŞARILI, verimli OLARAK GEÇMESİNİ DİLİYORUZ...

ARAYIŞ ve HÜSRAN... (2)

O biletleri çöpe atın!..

ş tır t m a s o n u

ve M a a s

Bezoekadres: Paradijsplein 1 - 3034 SL Rotterdam www. sipor nl - T. (010) - 240 94 46

Al-Ghazali

nu

si n i ve r s i t e

Ikra

Spirea 3 3317 JP Dordrecht Tel. (078) - 639 01 51 E-mail ssalem@sipor.nl www.ikra.nl

Noen

Paradijsplein 1 3034 SL Rotterdam Tel. (010) - 240 94 46 E-mail fkocak@sipor.nl www.ibsnoen.nl

Ibn-i Sina

(Dislocatie) Overijselsestraat 49 3074 VA Rotterdam Tel. (010) - 4484 87 50 E-mail aarabou@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

okulları Cito’da en başarılı, en iyiler”

Zegenstraat 120 3082 XZ Rotterdam Tel. (010) - 428 25 90 E-mail adurmus@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

ch

ır t m a s o n

u

iz : R TL Telev

yo

Ibn-i Sina

a şt

cu

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

Van Lennepstraat 17 3027 SP Rotterdam Tel. (010) - 415 21 67 E-mail nbelah@sipor.nl www.al-ghazali.nl“İslam

ar

Bade’nin ardından...

a ra

Muhammed Çakır

ve M a a s

tri

Bezoekadres: Paradijsplein 1 - 3034 SL Rotterdam www. sipor nl - T. (010) - 240 94 46

Al-Ghazali

Lennepstraat 17 27 SP Rotterdam (010) - 415 21 67 il nbelah@sipor.nl ww.al-ghazali.nl

Ibn-i Sina

Zegenstraat 120 3082 XZ Rotterdam Tel. (010) - 428 25 90 E-mail adurmus@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Ikra

Spirea 3 3317 JP Dordrecht Tel. (078) - 639 01 51 E-mail ssalem@sipor.nl www.ikra.nl

Noen

Paradijsplein 1 3034 SL Rotterdam Tel. (010) - 240 94 46 E-mail fkocak@sipor.nl www.ibsnoen.nl

Ibn-i Sina

(Dislocatie) Overijselsestraat 49 3074 VA Rotterdam Tel. (010) - 4484 87 50 E-mail aarabou@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Koenendelseweg 1 5222 BG ‘s-Hertogenbosch Tel.: +31(0)73 6220025 www.sws-simtronic. com info@sws-simtronic.com


22

Yarışma...

Müslüman gençliğin içinde yaşadıkları toplumda daha donanımlı hâle gelebilmeleri için güzel sanatlar alanında da desteğe devam...

IGMG 4. Altın Hilal Uluslararası Kısa Filim Yarışması Sonuçlandı

A

lmanya’nın Köln kentinde düzenlenen 4. Altın Hilal Uluslararası Kısa filim galasına Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden çok sayıda genç katılarak, büyük bir heyecan içinde yarışmanın sonucunu beklediler. İslam Toplumu Millî Görüş Avrupa’da yetişen Müslüman gençliği içinde yaşadıkları toplumda daha donanımlı hâle gelebilmeleri için güzel sanatlar alanında da desteklemeye devam ediyor. Son 4 yıldır düzenlenen “Altın Hilal” kısa filim yarışmalarıyla gençleri hem toplum içinde yaşanan sorunlara daha duyarlı hale gelmelerini sağlamak hem de kısa filim aracılığı ile topluma daha net ve daha etkili mesajlar vermelerini sağlamayı amaçlamaktadır. Kısa filim yapabilmek için her türlü imkânın mevcut olduğu bir ortamda gençlerin bu yarışmaya yoğun bir şekilde katıldıkları ve son derece güzel çalışmalar çıkardıkları gözlenmektedir. Avrupa’da bir ilk olan bu yarışmaya, Avrupa’nın farklı ülkelerinde bulunan IGMG Gençlik Teşkilatlarına bağlı gençlerin hazırladıkları kısa filmler sunuldu. Farklı konular işlenerek anlamlı mesajların verildiği filmler izleyiciler tarafından büyük beğeni topladı. Sunuculuğunu Muhammed Ali Toptaş’ın yaptığı yarışmanın jürisi ise, tiyatro oyuncusu Sezer Han’ın başkanlığında, IGMG Gençlik Teşkilatlanma Başkanı Ahmet Sertkaya, Camia Gazetesi Editörü İlhan Bilgü ve IGMG Yıldız Hitabet Yarışma Sorumlusu Sezai Çakan’dan oluşturuldu. Jüri heyeti ve seyircilerin oylaması sonucu, kısa film yarışmasında Hessen Bölgesi Gençlik Teşkilatının hazırladığı “Yanıyor” adlı film birinci olurken, IGMG Hannover Bölgesi Gençlik Teşkilatının “Ön Yargı” adlı filmi ikinci, NIF Güney Hollanda Gençlik Teşkilatının “Ayna” adlı filmi üçüncü oldu.

GENÇLER!

BU FIRSATI KAÇIRMAYIN... 20 İLA 25 YAŞ ARASI ÜYE OLACAKLAR İÇİN KAYIT BEDELİ SADECE

30 EURO

En iyi oyunculuk ödülü ise yarışmada birinci olan “Yanıyor” filminde oynayan Osman Kaçmaz’a verildi. Bu yıl dereceye giren kısa filimleri aşağıdaki linklerden youtubeda izlemek mümkün. 1. “Yanıyor” https://youtu.be/4SvkcdEAtt4 2. “Önyargı” https://m.facebook.com/IGMGJugendRegionHannover/ 3. “Ayna” https://youtu.be/NckRBztygFU Haber: NIF Basın Yayın


dosya 23 dossier

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

Aydan Tuncayengin:

“Duygusuz nesil deyip geçemeyiz. Çocukları duygusuz yapan “duygusuz yetişkinler” problemini çözmek lazım. Çözüm millî ve manevî değerlerimiz odaklı ve işaret edilen yanlışları giderecek istikamette olmalı… Çocuklarımızı ebeveynleri olarak, sevgiye yanlış manalar yüklüyoruz. Bozuk düzende özellikle millî ve manevî değerlerimizden uzak kalmamalıyız”

DUYGUSUZ NESİL TEHLİKESİ İzmir Ödemiş Kaymakçı çok programlı Lisesi Müdürü Ayhan Kökmen iki öğrencisi tarafından öldürülüyor. Olayın araştırılması için Maarif Müfettişi Doğan Ceylan görevlendiriliyor. Müfettiş, öyle bir rapor düzenliyor ki, tüm anne-babaların okuması ve kendilerine ders çıkarması gereken bir rapor. Her ne kadar Türkiye için hazırlansa da, rapor, Avrupa’da yaşayan bizlere de bir yol haritası çiziyor....

H

ayatın gerçekliklerinden habersiz, duygusuz ve bencil bir nesil geliyor. Şehitler için gözyaşı döken kendi ana babalarını anlamıyorlar. Başkalarının çocukları için ağlamaya anlam veremiyorlar. Yanı başımızdaki savaşlar, acı çeken çocuklar, ölen on binlerce insan onları hiç ilgilendirmiyor. Tüm acı gerçekleri çizgi film tadında izliyorlar ve yürekleri hiç acımıyor. Hayatlarının odağındaki tek şey eğlenmek. Eğlenemedikleri tüm zamanları kendilerine bir işkence olarak görüyorlar. Kendileri için yapılan fedakarlıkların hiç farkında değiller. Kıymet bilmiyorlar ve vefasızlar. Herkesi kendine hizmet etmek için yaratılmış görüyorlar. İnsanlara verdikleri değer, onların isteklerini yerine getirebildikleri ve ne kadar eğlendirdikleriyle orantılı. Hayatlarında eğlenmeden başka bir amaç olmadığı için artık tek eğlence kaynağına dönmüş telefon ve tabletlerini ellerinden aldığınızda dünyanın sonunun geldiğini zannediyorlar. Geçmiş onları pek ilgilendirmiyor, atalarımıza karşı vefasızlar. Dedelerinin canları, kanları pahasına vermediği vatan toprağını en iyi fiyatı verene satacak kadar maneviyattan yoksunlar. Vatan, onlar için son model bir cep telefonundan daha değersiz. Milletimizin geleceği açısından endişeleniyorum. 20 yıl sonra bu nesil, nasıl ana-baba olacak? Kendine hayrı olmayan bu nesil nasıl çocuk yetiştirecek? Evlerini nasıl idare edebilecek? Ülkeyi nasıl yönetecek? Vatanı nasıl savunup can verecek? Bütün bunlar neden oluyor izah edeyim. Altın kafeslerde çocuklar yetiştiriyoruz artık. Uçmayı bilmeyen kuşlar gibi. Çocuklar hayattan bihaber. Açlık nedir bilmiyorlar, yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında, acıkmalarına fırsat bile vermiyoruz. Öyle ki yemek yemeyi bile işkence görür hâle geliyorlar. Susuzluk nedir hiç bilmiyorlar.

Hiç susuz kalmamışlar. Üç adımlık yolda bile susarlar diye yanımızda içecek taşıyoruz. Çocuk daha “susadım” demeden ağzına suyu dayıyoruz. Çocuklar hiç üşümüyorlar. Soğuk havalarda evden çıkarmıyoruz. Okula giderken kırk kat sarmalayıp çıkarıyoruz dışarı, hiç titremiyorlar. Çocuklar hiç ıslanmıyorlar, evden arabaya kadar bile üç metrelik mesafede şemsiyesini başına tutuyoruz. Saçına bir tek yağmur damlası düşürmüyoruz. Bu yüzden çocuklar ıslanmak nedir bilmiyorlar. Yorgunluk nedir bilmiyor çocuklar. İki adımlık mesafelere bile arabayla götürüyoruz onları yorulmasınlar diye. Birazcık parkta koşsalar, hasta olacak diye engel oluyoruz. Onlar takatleri tükenecek kadar hiç yorulmuyorlar. Yokluk nedir bilmiyorlar, daha istemeden her şeyi önlerine sunuyoruz. Bu yüzden varlığın kıymetini bilmiyorlar. Onlar bir yanığın veya bıçak kesiğinin acısını bilmiyorlar. “Elleri yanmasın, kesilmesin sakın” diye onlara ne bıçak tutturuyor ne ocak yaktırıyoruz. Çocuklar hissetmiyor yaşamı, açlığı bilmediği için açlara acımıyor, üşümek nedir bilmedikleri için sokaktaki evsizleri umursamıyor. Yokluk nedir bilmedikleri için ekmeğe gelen zam onların dikkatini bile çekmiyor, haber kalabalığı olarak görüyor, gülüp geçiyorlar. Sıcak odalarında yaşadıkları için evsizlik nedir, sürgün nedir anlamıyor, savaşları, kurşunlanan ölen insanları umursamıyorlar. Acımıyorlar…… Kıymetini bilmiyorlar ekmeğin, elbisenin, barışın ve huzurun, ana babanın…. Müdahale edilmezse gelecek iyi şeyler getirmeyecek güzel ülkemize. Bu sorunu Devlet derinden hissetmeli. Bu sorunun çözümü için ciddi çalıştaylar düzenlenmeli. Öğretim programları ve ders materyalleri revize edilmeli. Okulların duygu eğitimi konusunda rolleri artırılmalı. Geç kalınmadan bu sorun mutlaka çözülmeli. Bu sorun çözülmezse ülke çözülecek… Doğan CEYLAN, Eğitim müfettişi

“Üç maymunu oynadığımız müddetçe, ektiğimiz tohumlardan verim alabilmek mümkün olmayacaktır” Doğan Ceylan çok ciddi alarm vermiş… Dikkate almaz isek gelecek pek parlak görünmüyor. Bu sorunun başaktörleri ebeveynlerdir. Çocuk kıymet bilmiyorsa, cinayet işleyecek kadar psikolojik sorunlara sahipse, ilgisiz ve duygusuzsa nedenini ebeveynlerinde aramak lazım. Duygusuz nesil deyip geçemeyiz. Çocukları duygusuz yapan “duygusuz yetişkinler” problemini çözmek lazım. Çözüm millî ve manevî değerlerimiz odaklı ve işaret edilen yanlışları giderecek istikamette olmalı… Çocuklarımızı ebeveynleri olarak, sevgiye yanlış manalar yüklüyoruz. Bozuk düzende özellikle millî ve manevî değerlerimizden uzak kalmamalıyız. Şimdi gelelim duygusuz nesil kısmına. Her çocuk her birey sevgiyle yetişmiyor. Ama her sevgisiz çocuk da gidip birini öldürmüyor. Verdiğimiz sevgiyi, sevgi sanıyoruz! Çocuklarımız daha çok teknolojik aletlerin sevgisiyle büyüyorlar. Ve bu nesli ebeveynleri yetiştiriyor. Onlara sevgilerini gösterecekler diye fazlasıyla şımartıyorlar. Bu nedenle sorunun özünü ebeveynlerin davranışlarında aramak gerekiyor. Dejenere kozmopolit bir kültürle yetişen gençlik basit haliyle saatli bombadan daha tehlikelidir. Duygusuz değil bilinçsiz bir nesil geliyor… Neden böyle oluyor? Ne yapılmalı? Biz yetişkinlerin duygu eğitimi ne durumda? Menfaatlerimiz için girdiğimiz suskunluk sarmalında, hangi sosyal meselelerde doğru dürüst bir tepki koyabiliyoruz? Çok mu dürüstüz? Çok mu samimiyiz? Çok mu empatiğiz? Çok mu vefalıyız? Ebeveynlerin ve öğretmenlerin idealleri, yaşamdaki başarılı uygulamaları çocuklarımızın geleceğini belirler. Üç maymunu oynadığımız müddetçe, ektiğimiz tohumlardan verim alabilmek mümkün olmayacaktır. “Zamane neslin suçu” diyerek, biz yetişkinler dünyaya getirdiğimiz çocuklarımızı yetiştirirken yaptığımız hataların bedelini onlara yükleyemeyiz. Çocuk yetiştirmeyi bilmiyorsak, çocuklarımızı hayatın sorumluluğuna değil, konforuna ortak ediyor isek ne ekersek onu biçeriz!.. Eğitim evde başlar. Çocuk gelişiminin % 70 i 0-6 yaş arasında tamamlanır. Saygı, hoşgörü, nezaket gibi değerler 10 yaşına kadar çocuğa kazandırılmalıdır. Anne-Baba olmanın önemi iyi eğitimli, iyi ahlâklı çocuk yetiştirmekle başlar! Aydan Tuncayengin

HAYALİ DEĞERLER... Görüldüğü üzere yeni nesil gittikçe bencil, güvensiz, mutsuz... Anlaşılan şu ki, eğer acil tedbirler almazsak gittikçe yalnızlaşan, aşırı bencil, zevk perest, kaygılı, öfke ve nefret dolu bir insanlığa doğru doludizgin gidiyoruz. Bu çocuklar evlenmeyecek, aile kurmayacak, istikrarlı bir şekilde çalışmayacak ve medyanın kendilerine sunduğu hayali değerlerle yetinecekler. Tüm dünya sessizce ama kesin bir şekilde bir “açık hava tımarhanesine” dönüşüyor. Bunda en büyük pay devlet ve toplumundur. Gelecekte bilinçli, tarihini, değerlerini bilen nesillere sahip devletler dünya yönetiminde önemli bir yere sahip olacaklar. Bundan dolayı devletimizin en önemli konusu ve çabası gençlik olmalı. Dünyanın en güçlü devleti olunsa bile yok olan bir nesille bu sürdürülemez. “Ben ben” diyen nesil değil, “biz” diyen nesilleri yetiştirmek dileğiyle... Harun Kocataş “Birilerinin bu gidişata bir ‘dur’ demesi gerek” (...) Artık kurulan tüm arkadaşlıklar, tüm dostluklar çürük temeller üzerine atılıyor ve bir esintide yerle bir oluyorlar. Kimse birbirine güvenmiyor. Herkes kendisine en çok güvenen insanın arkasından iş çeviriyor. Gençler saygı nedir, kıymet nedir, alın teri nedir bilmiyorlar. Babalarının gecelere belki de sabahlara kadar çalışıp kazandığı parayı çarçur ediyorlar içleri sızlamadan. Annelerinin onları düşündü için yaptıklarını ellerinin tersi ile itiyor, saygısızlığı ellerine almış koşarak gidiyorlar. Birilerinin buna dur demesi lazım ama kimse kimseyle uğraşmak istemiyor. Kimse artık birinin derdini daha dinleyecek gücü kendisinde bulamıyor. İyiye gitmiyor bu gençlik. Hem de hiç iyiye gitmiyor. Ne zaman ki büyüme göstergesi kendisinden büyüklere saygısızlık yapmak olarak değil de kendisinden küçüğe bile yeri geldiğinde saygı duyulması gerektiği bilincine gelecek, işte o zaman gençlik daha iyi yere gidecek. Çünkü şimdiki gençliğin yürüdüğü yol , yol değil ki sonu hâyır’a varsın. Mert Kaya

SİZE ÇOK YAKINIZ... Gelinlik -

Nişanlık - Abiye Stationstraat 36 A - 5121 ED RIJEN Tel: 0161 - 227892 - 06 27 28 39 79 facebook.com/lailabruıid - instagram.com/lailabruidsjurken web: www. lailabruidsjurken.com - e-mail: info@lailagelinlik.com


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

04 tanıtım 26 24 introduction

Hollanda’da hayat...

Oss Kentinde Feci Tren Kazası Oss kentinde 20 Eylül sabah saat 8.30 sularında meydana gelen kazada yaşları 4 ila 11 olan 4 çocuk öldü, bakıcı ve bir çocuk da ağır yaralandı. Kaza “Bakfiets” denilen elektrikli bir motorla itilerek yürütülen sandıklı bisikletle evlerinden alınan 5 çocuk sabah anaokuluna ya da kreşe götürülürken meydana geldi. Görgü şahitlerinin

Gurur veren tablo anlattıklarına göre; o an Den Bosch ile Nijmegen arası çalışan trenin Oss-West istasyonundan geçmesi için kırmızı ışık yanmaktaydı ve yol, kapama direkleriyle trafiğe kapatılmıştı ve araçlar bekliyorlardı. Çocukları taşıyan bakıcı normal süratinde tren yoluna yaklaşırken durabileceği bir mesafede fren yapmaya çalıştı ancak kullandığı bisikletin freni tutmamıştı. O an paniğe kapılan bakıcı çığlık atarak yardım istedi ve bu esnada süratle yolu kapatan direğe çarparak direği kırıp çocuklarla birlikte tren yoluna savruldu. Ve o an süratle gelen tren sert bir şekilde çocuklara çarparak sağa sola savurdu. Kazada kimlikleri henüz açıklanmayan yaşları 4 ila 11 olan dört çocuk olay yerinde hayatlarını kaybettiler. Bisikleti süren bakıcı ve bir çocuk ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Yetkililer detaylı bilgi vermezken olayın çok acı verici ve ciddi olduğunu dolayısıyla çok yönlü ve geniş kapsamlı bir araştırmanın başlatıldığını söylediler.

El Birûni yatılı yurdu, yaz kursuna ev sahipliği yaptı Hollanda İslam Federasyonu’na bağlı olarak hizmet veren İskender Paşa Camii bünyesinde uzun yıllardır faaliyete olan El Birûni erkek yurdu sezon sonu dolayısıyla kaplarını izne gitmeyen çocuk ve gençlere açtı. 26 kişiden oluşan yaz kursu talebeleri Mustafa Uysal koordinesinde özel, uzman eğitimciler tarafından 5 hafta boyunca sık bir eğitime tabi tutuldular. Kimlik, aidiyet ve özgüven kazandırmanın yanı sıra, toplumsal hayata aktif olarak katılmalarının, ahlaklı davranmalarının, sorumluluk almalarının yolları da anlatıldı, Kur’an, siyer, İslam tarihi gibi dersleri de alan talebeler, hafta sonları pek çok eğitici, öğretici, eğlendirici etkinliklerle güzel vakit geçirdiler. Kurs bitiminden önce NIF Başkanı Mehmet Erdoğan talebelerle bir araya gelerek onları dinledi, kanaatlerini öğrendi, yeni sezonda neler yapılması gerektiği konusunda istişare etti.

Yılmaz Radijs, istikrarlı büyümesini bilinçli ve profesyonelce sürdürüyor

2001 yılında seracılık alanında 5 bin metre kare toprak üzerinde üretime başlayan Yılmaz Radijs bu gün toplam 130 bin metrekare toprak üzerinde haftalık 90 ton yapraksız ve 180 ton yapraklı kırmızı turp üretimi gerçekleştiriyor. Hollanda’nın yanı sıra birçok Batı Avrupa ülkesinde de pazar edinmeyi başaran Yılmaz Radijs İngiltere, Danimarka, Almanya İsveç ve Belçika’ya yapraksız kırmızı turp ihraç ediyor. Bu pazarda yer edinmenin çok kolay olmadığının altını çizen Zülküf Yılmaz, azim ve gayreti elden bırakmadığını belirtiyor. Bu işi yapabilmenin toprağı sevmekle yakın alakalı olduğuna dikkat çeken Yılmaz, 15 yaşına kadar doğup büyüdüğü Elazığ Karakoçan’da toprakla bu yakınlığı çok iyi kurduğunu, bu tecrübeyi ileri teknoloji ile birleştirerek başarılı olduğunu belirtiyor. Ayrıca başarının sırrını, uygun ekip, uygun teknoloji ve tecrübeyle açıklıyor. Çok yoğun bir tempoda çalışan Yılmaz, hayal ettiklerini gerçekleştirmek için adım adım uyguladığı planlarıyla amacına ulaşacağını ifade ediyor. Yılmaz, Radijs üretiminde Hollanda’nın en büyüğü Hollanda pazarının yüzde 65’ini elinde tutan Yılmaz Radijs,130 dönümlük serada yetiştirdiği ürünleri ile Avrupa’nın en büyüğü olma yolunda ilerliyor. 50 kişilik personeli ve son model dikim ve söküm aletleri ile yılda 30 milyon bağ radijs ( fındık turp) yetiştiren Zülküf Yılmaz, Radijs serasında T. C. Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz’ı ağırladı. Ticaret ataşesi Tarık Osmanoğlu ile birlikte Yılmaz Radijs seralarını gezen Başkonsolos Yılmaz, Türk insanının girişimciliğinin bu müstesna örneği karşısında gurur duyduğunu dile getirdi.

Kuzey Hollanda Millî Görüş, kamp programıyla bir araya geldi İki gün süren yatılı Yönetici Gelişim Programı (YÖGEP) çalışmasının ilk gününde, Genel Merkezden katılan Mehmet Ateş ve Mehmet Şenel güncel konuları ele aldılar. Aynı zamanda İstanbul Medeniyet Üniversitesinden gelen Prof. Dr. Ahmet Akın “Adil Yönetici, Başarım Değerlendirme ve Tefekkür, Düşünme ve Duyuş Becerileri” başlıkları üzerinde

bir sunum yaptı. YÖGEP’in son konusu “Teşkilat Prensipleri” ise Kuzey Hollanda Bölge Başkanı Oktay Dalmaz tarafından anlatıldı. Toplantıda, değerli misafirler uzmanlık alanlarıyla alakalı sunumlar yaptılar.

Yılmaz Radijs olarak 5 dönümlük arazide başladıkları üretimi hali hazırda 130 dönümlük serada sürdüklerini ifade eden HOTİAD üyesi işveren ve yatırımcı Zülküf Yılmaz, Türkiye’de bu tür üretim yapmak istediklerini fakat arazi bulamadıklarını vurguladı. Yılmaz‘ın hayalinde, bir gün aynı işletmeyi Türkiye’de açmak yatıyor. Hollanda pazarının yüzde 25’ini Yılmaz Radijs olarak tuttuklarını belirten Yılmaz, fason olarak da başkalarına üretim yaptıklarını söyledi. Her dört haftada bir ürün alınan seralarda, bölüm bölüm dikimden söküme, yıkamadan paketlemeye kadar olan aşamaların gezilmesi ile son bulan ziyarete çok sayıda davetlinin katılması dikkat çekti. Baskahaber.eu


politiek

siyaset 25

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

Pusula

Ahmet Yıldırım

ahmethulya@live.nl

Büyük planlar bunlar...

Recep Soysal’ın objektifinden...

Aslan Çelik’in yağlı boya, mozaik sanatı sergisi

Sanatçı Aslan Çelik’in yağlı boya, örgü boya, mozaik ve ahşap sanatı gibi çeşitli teknikler kullanarak yaptığı eserlerden oluşan “Barış Köprüsü” adlı sergisi, Hengelo Türk Toplumu Çalışma Grubu’nun katkılarıyla 6 Eylül 2018 tarihinde Hengelo Kütüphanesi’nde açıldı.

D

eğerli Doğuş okurlarımız, Rutte III Hükûmeti 2019 yılı için Eğitim, Araştırma ve Geliştirme alanına ekstra 1,9 milyar avro yatırım yapacak. Bu, 2019 için en büyük yatırımı olacak. Eğitim, Araştırma ve Geliştirme alanlarıyla yeni nesilleri çağa uygun, hizmet kademe ve kalite yükseltilmesi sağlanacak ve Dünyaya “ben de varım!” diyebilmek için bu alana büyük kaynak aktarılacak. Analizciler bunları, “çok doğru karar ve misyona uygun davranış olarak” desteklemektedirler. Zaten öğretmenler 2 yıldan beri dönem dönem greve giderek sonuç aldılar. Hayırlı olsun. Bu ekstra bütçe, ön eğitim ve kolej masraflarının düşürülmesi için de kullanılacak (lagere collegeld). Bron: ANP 2019 yılındaki bütçe artısı 10 milyar avro olarak hesaplanıyor. Toplam giderler 295 milyar avro, gelir ise 305 miyar avro. Yani gelir 10 milyar fazla. Devlet Borcunun 2019 yılında 404 milyar avro düzeyinde olacağı tahmin ediliyor (Harp falan çıkmazsa) ve bu borç için Hollanda Devleti kasasından yılda 5,5 milyar avro faiz ödüyor.. Brexit olayı için 92 milyon avro kenara atılıyor... İşte Avrupa Birliği’nin dezavantajı. Zira ekstra gümrükler oluşturulacak ve bu denetim bizlere zarar verecek; İngiltere’den gelen ürünlere daha

fazla avro ödeyeceğiz. Adamlar “hem Avrupalıyız hem de Amerikalıyız” diyorlar.. kimse de itiraz etmiyor!!!

ASBİR Hollanda yönetimi Aytaç Yılmaz’ı ziyaret etti

Asbir Holland yönetimi T.C Rotterdam Başkonsolosluğuna atanan Aytaç Yılmaz’a hoş geldin ziyaretinde bulundu. Makamında kabul edilen ziyarette Hollanda’da yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarını dile getirildi. İki ülke arasındaki ilişkileri daha iyi bir seviyeye getirmek için ortak bir çabanın gerektiği üzeründe duruldu

Bütçede bir de enteresan rezervasyon bulunuyor... Tarım, Doğa ve Gıda Kalitesi alanına 63 milyon avroluk yatırım yatırılacak. Çinliler, Amerikalılar ve “Dünya Gücüyüz” diye orta çıkan diğer devletler bile bu alana bu kadar yatırım yapmıyorlar. Helal sana Hollanda! Üretmek, tüketmekten önce gelmeli. Doğaya gereken değer verilmeli ve gıdamıza saygıyla yaklaşılmalıdır! Büyük kazanç için küçük düşünün. Küçük devletlere bu dünya piyasasında yer yok... Haberiniz olsun! Hollanda Toplumunun % 96’sı, 2019 yılına cüzdanıyla ilgili daha avantajlı girecek. Ekonomi büyümesi 2018 yılında yüzde 2,8 ve 2019 yılında ise yüzde 2,6 tahmin ediliyor. İşsizlik sayısı hızla düşüyor. Çalışan toplum oranının sadece % 3,5’inin işsiz olacağını tahmin ediyor Centraal Planbureau (CPB). Ekonomi hızla büyüyor ve bundan sebep bütçeler artıyor ve tasarruflar arttıkça, vatandaşın cebine de bunlar yansıyor. Gelir vergisi 2019’da düşüyor ve Avrupa Merkez Bankası’nın uygulamaları da olumlu… Faizler düşük ve bu da alım gücümüze yansıyor.

2019 yılı için olumsuz beklentiler ise şunlar: - Sağlık Sigorta Primi kişi başı 10 avro artıyor - Brexit-İngiltere’nin AB’den ayrılması - Ticarî savaşlar; mesela ABD ile Çin Cumhuriyeti arasında yaşanan ve tırmanan savaş. Bu etkenler ekonominin büyümesine engel olabiliyor. Hollanda Hükûmetinin, bu iki olayla nasıl bir strateji seçeceği merakla bekleniyor… Ne de olsa “Dünya’nın Gizli Güçlerinden” birisi… Le Pays Bas, Holland, Die Niederlande, The Netherlands… Yani “Bizim Hollanda!” ◄◄

Başkonsolos, halkla buluşmaya devam ediyor...

Deventer Başkonsolosu Tuna Yücel Modrak, 15 Eylül 2018 tarihinde Hoogezand HDV Orhan Gazi Camii Derneği Kadın Kolları tarafından düzenlenen kermese katılarak, Cami Yönetimi ve bölge halkıyla buluştu.

İmamlar yoğun bir gündemle toplandılar

Hollanda İslam Federasyonu’na bağlı camilerde görev yapan imamlar, aylık toplantılarını gerçekleştirmek için NIF İrşad Başkanı Hasan İnan’ın başkanlığında Bölge Merkez binasında eksiksiz bir araya geldiler. Gündemde öne çıkan konuların işlendiği toplantıda NIF Başkanı Mehmet Erdoğan bir değerlendirme yaptı.

HDV’den Rotterdam Başkonsolosluğuna Ziyaret

HDV İcra Kurulu Başkanı Cengiz Korkmaz ve HDV Mütevelli Heyeti Üyesi Adil Çiftçi, Rotterdam Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Ali Parlak ile birlikte göreve başlayan Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz’ı, makamında ziyaret ettiler ve HDV’nin çalışmaları hakkında bilgi vererek Yılmaz’a yeni görevinde başarılar dilediler.


04 haber 26 nieuws

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

Karikatür yarışması iptal edildi

‘Wilders’in siyasi mirası kanla dolu’

Hollanda’da aşırı sağcı Özgürlükler Partisi (PVV) lideri Geert Wilders tarafından yapılması planlanan “Hazreti Muhammed” konulu karikatür yarışması iptal edildi. Wilders, sosyal medyadan paylaştığı mesajda, güvenlik gerekçesiyle “Hazreti Muhammed” konulu karikatür yarışmasını iptal ettiğini duyurdu. Wilders paylaşımında, sadece kendisinin değil tüm Hollanda’nın güvenliğinin tehlikede olduğunu savundu. Kendisinin İslam’a karşı mücadelesinin devam edeceğini ve hiçbir tehdidin kendisini durduramayacağını belirtti. Hollanda Özgürlükler Partisi lideri Geert Wilders, Haziran ayında Hazreti Muhammed konulu karikatür yarışması düzenleyeceklerini açıklamıştı. Başvuruların 31 Ağustos’ta son bulacağını ve yarışmanın 10 Kasım’da yapılacağını belirten aşırı sağcı siyasetçi, 200’ün üzerinde başvuru olduğunu ve yarışmada 10 bin dolar ödül verileceğini söylemişti. Dünya genelinde Müslümanlar yarışmaya büyük tepki göstermişti. ................................................................................................................................... ................................................................................................................................... ...................................................................................................................................

Wilders’a acımaya başladığını ifade eden Denk Partisi Meclis Grup Başkanı Tunahan Kuzu Wilders’in 14 yıldır aynı şeyleri söylediğini ve yaptığını, bir 14 yıl daha devam etse bile her zaman karşısında duracaklarını aktardı. Kuzu, “Wilders’in siyasi mirası kanla dolu. Son 14 yılda ırkçılık ve Müslümanlara karşı nefret yükselişte. Camilere yapılan saldırılar ve Müslümanlara yapılan tehditler gibi. 2011 yılında yapılan bir araştırmaya göre, PVV’nin tabanının yüzde 25’i hedefine ulaşmak için şiddete başvurmaya hazır. Wilders’in çizgisinden gidersek bu ülkede sahip olduğumuz özgürlüğümüzü kaybedeceğiz.” diye konuştu. PVV, iki yıl önce parti programında, ülkedeki camileri kapatmayı, Kur’an-ı Kerim’i yasaklamayı ve sığınmacılara verilen oturma izinlerini iptal etmeyi vadetmişti. Wilders liderliğindeki PVV, ülkede geçen sene yapılan genel seçimlerde mecliste 20 sandalye elde ederek ikinci büyük siyasi parti olmuştu.

400 binler aşıldı

Hollanda’da ne kadar Türk yaşıyor? Hollanda’nın nüfusu ne kadar? Hollanda ürünleri nelerdir? Hollanda’da ne kadar Türk var? Hollanda nerede? gibi soruların yanıtları vatandaşlar tarafından merak ediliyor. Hollanda, kuzey ve batıda Kuzey Denizi, güneyde Belçika, doğuda ise Almanya ile komşudur. Hollanda’nın Rotterdam kenti, Avrupa’nın en büyük limanlarından biridir. Hollanda’nın askeri gücü nedir? NATO ordularından biri olan Hollanda ordusunda savunmaya ayrılan bütçe dikkat çekiyor. 418 BİN TÜRK Hollanda Merkezi istatistik Bürosunca yayınlanan son verilere göre 2015 yılında 395 bin olan Türk nüfusu 23 bin kişi artarak 418 bine ulaştı. 228 bini erkek ve 192 binide kadın olmak üzere toplam 418 bin Türk yaşamakta. Hollanda’nın en girişimci göçmenlerini Türkler oluşturmakta. Son verilere göre 20 bin civarında Türkiye kökenli girişimci mevcut. Birçok sektörde aktif olan Türkler, medya alanında da kendinden söz ettiriyorlar. HOLLANDA’NIN NÜFUSU NE KADAR? Hollanda’nın 2015 yılı tahmini nüfusu Vikipedi bilgilerine göre 17 milyon 59 bin oldu. Ülkede yaşayan en büyük yabancı topluluklar: Türkler 418.000 Faslılar 386.100 Surinamlılar 349.200 Hollanda Antilleri 151.000 Almanlar 360. 000 Polonyalılar 153000 Belçikalılar 11.6900 İngilizler 85.000 Toplam Yabancı sayısı: 3. 752291 HOLLANDA’NIN ASKERİ GÜCÜ NEDİR? 2012 yılındaki verilere göre; Hollanda’nın 48 bin askeri bulunuyor. NATO üyesi olan Hollanda, 11,3 milyar dolar askeri harcamayla, NATO üyesi ülkeler arasında askeri harcamaya ayrılan para konusunda ilk 10’a giriyor. Hollanda askeri harcamalara yüzde 1,3 pay ayırıyor. NATO üyesi ülkeler arasında, savunma harcamalarında silah ve teçhizat alımına ayrılan payda Türkiye yüzde 28,6’yla başı çekerken Hollanda’da bu oran yüzde 13,6. ◄◄ Haber: Furkan TURGUT

DENK, oylarını artırıyor Son yıllarda Hollanda’da Müslüman ve Türk karşıtlığının giderek artması üzerine sesi duyulmayan insanların taleplerini dile getirebilmek için siyasi arenaya giren Denk Partisi, oylarını ikiye katladı. Hollanda’da bugün seçim olsa DENK partisi 7 sandalye çıkartıyor. 2017 yılı seçimlerinde 3 sandalye çıkarak büyük başarı yakalamıştı. Aradan geçen 1,5 senelik zaman içinde oylarını ikiye katlama başarısını yakalayan terk parti oldu. Hollanda genelinde Maurice de Hond tarafından yaptırılan haftalık ankete göre Denk Partisi, bu gün seçim olsa 7 sandalye çıkaracağı açıklandı. İktidardaki 4’lü koalisyon partilerinin hepsi oy kaybederken, aşırı sağın oyları da bölündü. Demokrasi için Halk Partisi (VVD), Hristiyan Demokratlar Birliği (CDA), Liberal Sol Demokrat 66 (D66) ve Hristiyan Birlik Partisi’nden (CU) oluşan dört partili “merkez sağ” koalisyon hükûmeti 76 sandalye ile meclise 1 vekil fazlalığı yakalayıp hükümeti 208 gün süren görüşmelerin ardından kurmuşlardı. Son anket sonuçlarına göre, 4’lü koalisyon partileri bugün ancak 53 vekil çıkartabiliyorlar ki, bu ◄◄ da hükümeti kurmalarına yeterli olmayacak.

.................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................. ..................................................................................................................................................................................................................

Sami Dalmış’ın Gönül Bağına misafir olduk Uzun yıllardır müzik alanında başarılı çalışmaları ile herkesin gönlünde yer edinmiş sayılı müzisyenlerin başında yer alan Sami Dalmış, dostlarının ısrarlarını kırmayarak ilk albümü Gönül Bağımdan’ı çıkarttı. Albümün tanıtım gecesi Rotterdam’ın önemli konser ve tiyatro salonlarından bir olan Zuidplein Tiyatro salonunda gerçekleşti. Konser şeklinde ve iki bölüm hâlinde gerçekleşen gecenin ilk bölümünde davetlilerle birebir ilgilenen Sami Dalmış izleyicilere de küçük sürprizler hazırladı. Her koltukta içinde hem akide şekeri hem de müzik ve önemli sanatçılar hakkında hikâyeler yer alan bir zarf hazırlanmıştı. Sami Dalmış’ın kısa bir biyografisi ile hazırlanan slayt gösterisinin ardından müzisyenler Perküsyonda Erdeniz, Bendir de Özgün, Basgitar da Zülfü ve Klasik Gitar da Aktaş sahnede yerlerini aldı. Sahneyi ev ortamında dekore eden Sami Dalmış gecenin ilk konuğu ve aynı zamanda Eniştesi de olan Kültür Bakanlığı Ankara Devlet Türk Halk Müziği sanatçısı Mehmet Emin Taş’ı sahneye aldı. Daha sonra yine aileden olan kuzeni Kıymet Dalmış ve son olarak da 3 yıl birlikte sahne aldıkları Feyza ve Doğan Erdurcan’ı sahneye davet etti. Sıra ile mikrofon alan misafirler sohbet arasında yine çeşitli eserlerden oluşan muhteşem bir konser gerçekleştirdiler. Müziği hayatının bir parçası hâline getirmiş olan Sami Dalmış gecenin ilerleyen saatinde yine bir sürpriz yaparak kızı Lara Dalmış’ı sahneye davet etti. Klarnet çalan Lara Dalmış ile bir düet yapan Sami Dalmış düet sonrasında tüm katılan misafirleri sahne önüne alarak alkışladı. Geceye emeği geçen ve tüm çalışmaları onların yaptığını belirterek, başta Zeynep Altay ve Murat Aydemir ile Rotterdam Yurttan Sesler Korosu üyeleri de sahneye alarak kendilerine çiçek verdi. Bu arada Rotterdam Yurttan Sesler Korosu Üyeleri de Sami Dalmış’a bir sürpriz yaparak hazırladıkları özel albüm kapağının oluşturduğu bir hediye takdim ettiler. Kapanış bölümünde de Sami Dalmış salon dışında satışa sunulan CD’lerini imzalayarak hatıra fotoğrafı çektirdi. Haber: Özcan Özbay ◄◄

Hollanda’da AB’nin göç politikaları kınandı Başkent Amsterdam’da düzenlenen gösteride AB’nin (Avrupa Birliği) mülteci ve göçmen karşıtı politikaları kınandı. Uluslararası Sosyalistler, Biz Buradayız Vakfı ile 21 Mart Komitesi başta olmak üzere çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından ortaklaşa organize edilen protestoda “İnsancıl bir göç politikası”, “Sınırları sermayeye değil insanlara aç”, “Önce insan hakları”, “Herkese kapımız açık”, “Sınırsız dayanışma”, “Sınırları aç” ve “Irkçılığa yer yok” yazılı pankart ve dövizler taşındı. Dam Meydanı’ndan Museumplein Meydanı’na kadar yürüyen göstericiler “Zaman ne zamanı, dayanışma zamanı. Ne istiyoruz, mültecilere özgürlük” ve “Sınıra hayır, ulusalcılığa hayır, sürgünü durdur” sloganları attılar. Gösteride yapılan konuşmalarda hükümet liderlerinin göçmenlerin kapatılması ve Avrupa’ya ulaşmalarının daha da zorlaştırılması için yeni önlemler alma yönünde yoğun çaba sarf ettiklerine dikkat çekilerek, “Biz insancıl bir göç politikası ◄◄ istiyoruz ve mültecilere ‘hoş geldiniz’ diyoruz” ifadesi kullandı.

Hollanda’daki Türklerde organ bağışına ilgi az Hollanda’da yaşayan Türklerin ve Faslıların organ bağışı kaydı yaptırmaya fazla ilgi göstermedikleri belirtildi. Merkezi İstatistik Bürosu (CBS) verilerine göre 6,3 milyon kişi donör olmayı kabul edip etmediği konusunda kayıt yaptırdı. Organ bağışı kaydı yaptıranların 2014 yılında yüzde 40 olan oranı, böylece yüzde 42’ye yükseldi. 6,3 milyon kişiden 3,7 milyonunun organlarını bağışlamayı kabul ettiği, 1,9 milyonun “hayır” dediği ve diğerlerinin bu kararı aile yakınlarına ya da belirli bir kişiye bıraktığı belirtildi. Merkezi İstatistik Bürosu, 2014 yılında “evet” kaydı yaptıranların sayısının 3,5 milyon, “hayır” diyenlerin sayısının da 1,6 milyon olduğunu bildirdi. TÜRK VE FASLILAR Organ bağışı konusunda “hayır” kaydı yaptıran Türk kökenlilerin sayısı 25 binden (2014) 54 bine yükseldi. Türklerde yüzde 7,6 olan (2014) oranın böylece yüzde 15,6’ya yükseldiği ifade edildi. Fas kökenlilerin de yüzde 25,9’u organ bağışına “hayır” dedi. Bu oranın 2014 yılında yüzde 12,6 olduğunu bildiren CBS, “hayır” diyen Faslı sayısının 82 bin olarak belirlendiğini kaydetti. Donör olmayı kabul etmeyenlerin oranı ülke genelinde yüzde 11,2’den (2014) yüzde 12,6’ya (2018) yükseldi. Organ bağışına Türk ve Fas kökenlilerin neden az ilgi gösterdiklerinin bilinmediği, ancak bu grupta yaş ortalamasının Hollandalılara göre daha düşük olmasının nedenler arasında yer alabileceği ifade edildi. Gençlerin ölümü yaşlılardan daha az düşündüklerinin dikkate alınması gerektiği belirtildi. Öte yandan, Hıristiyanlarda da organ bağışının daha düşük olduğuna işaret edilerek, İslam dininde organ bağışına karşı çıkılmadığı halde dini gerekçelerin bazı Müslümanlarda rol oynayabileceği ifade edildi. Organ bağışı konusunda bu gruba yönelik ekstra bilgilendirme yapılmasının önem taşıdığı kaydedildi. Hollanda’da 2020 yılında yürürlüğe girecek Donörlük Yasası’na göre, kayıt yaptırmayan herkes donör sayılacak. Haber: Mehmet TATLI (İnterAjans) ◄◄


27 panorama 23 uitzicht

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

Yeni Yasama Yılı’nda Selçuk Öztürk rüzgârı esti Dünya Hollanda’da Kralı Willem Alexander’ın yeni yasama yılında hükûmet programını okudu. Eşi Kraliçe Maxima’yla birlikte kraliyet faytonu ile saraydan parlamentoya kadar olan güzergahta Kral ve Kraliçe Hollandalıların yoğun ilgi ve sevgi gösterileri eşliğinde yolculuk etti. Temsilciler Meclisi ve Senato üyelerinin hazır olduğu oturumunda, hükümet programını okuyan Kral Willem Alexander, daha sonra Ridderzaal’da düzenlenen törende seçkin davetlilere hitaben bir konuşma yaptı. Kral konuşmasında eşitlik, hoşgörü ve özgürlüğün önemine vurgu yaptı. Hükümet programında öncelikli konuların başında gelen uyum, sağlık, eğitim, güvenlik, çevre gibi konuların yanı sıra emeklilik, birlik ve beraberlik taşıdığı önemi Kral Willem Alexander tarafından da bizzat dile getirilerek, önemine değinildi. Yeni yasama yılına katılan davetliler, senatör ve parlamenterlerden en çok dikkat çeken ise DENK Partisi kurucularından ve Genel Başkanı milletvekili Selçuk Öztürk oldu. Törene başında Hollanda’nın ulusal rengi portakal renkli bir fes ile aynı renkte bir kravatla katılan Öztürk, özellikle yabancılar ve Müslümanlar konusunda katı ve sert tutumuyla gündeme gelen PVV milletvekillerinin ilgi odağı oldu. DENK partisini ve yabancıları, Müslümanları Hollanda’da istemeyen PVV milletvekilleri Selçuk Öztürk’ün fotoğraflarını çekme yarışına girdiler. İlerleyen günlerde PVV milletvekillerinin bu fotoğraflarla yeni bir tartışma başlatacaklarına kesin gözü ile bakılıyor. Selçuk Öztürk ise gördüğü yoğun ilgiden ziyadesi ile memnun olduğu gözlemlendi.

................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Kardeşlik antlaşması

Kırmızı Lale ile Adana arasında iş birliği protokolü imzalandı Adana Film Festivali ile “Kırmızı Lale Film Festivali” arasında kardeşlik ve işbirliği protokolü imzalandı. İki festival yetkilileri arasında kardeşlik ve işbirliği protokolü, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü ve Türkiye Hollanda Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Kırmızı Lale Film Festivali Direktörü Mehmet Emin Alkanlar tarafından imzalandı. İşbirliği protokolünde Adana Film Festivali Direktörü İsmail Dikilitaş, Adana Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Halil Avşar ve Kırmızı Lale Film Festivali danışmanı Rıza Kıraç’ın da imzaları yer aldı. Adana Film Festivali Direktörü İsmail Dikilitaş, Hollanda’da gerçekleşecek Kırmızı Lale Film Festivali sırasında, Adana Film Festivali ile ilgili bir tanıtım standı oluşturulacağını kaydederek, “Her yıl Adana Film Festivali’nde derece alan uzun ve kısa metrajlı filmler, Adana Film Festivali’nin, ‘En İyileri’ başlığı altında Rotterdam ve Amsterdam sinemalarında gösterime girmesi konusunda girişimlerde bulunacağız. Hollanda yapımı filmlerin ise Adana Film Festivali’ne katılması için ayrı bir çalışma yürüteceğiz” dedi. Kırmızı Lale Film Festivali Direktörü Mehmet Emin Alkanlar da yapılan protokolün önemine değinerek “Adana Film Festivali şu an Türkiye’nin en önemli festivallerinden birisi. Kırmızı Lale Film Festivali’ne büyük katkıları olacak, 25 yıllık deneyimlerinden yararlanacağız. Aynı zamanda Türkiye ile Hollanda arasındaki ilişkilere kültürel alanda bir katkısı olacaktır. Sayın Belediye Başkanı’nı, belediyenin değerli yöneticilerini ve festival başkanını Kasım ayında yapılacak festivalimize davet ettik” dedi. Kırmızı Lale Film Festivali 1 – 11 Kasım tarihleri arasında 6. kez, Uluslararası Adana Film Festivali 22-30 Eylül tarihlerinde 25. kez düzenlenecek Adana Film Festivali kapsamında, dünyanın en prestijli uluslararası film etkinliği olan Cannes Film Festivali’nin “Semaine de la Critique” ile ortaklık ve işbirliği yapılmasının ardından, “Kırmızı Lale Film Festivali” ile de kardeşlik ve işbirliği pro◄◄ tokolü imzalanmış oldu.

“Yaşam Kalitesi En Yüksek Şehirler” belli oldu Dünya üzerinde yaşam kalitesi en yüksek şehirler belli olurken, Türkiye’den de Bursa’nın ilk 100’de yer alması dikkat çekti. Medya takip ve raporlama ajansı PRNet, şehirlerdeki yaşam kalitesini konu alan araştırmayı inceledi. PRNet’in Numbeo verilerinden ve medya yansımalarından derlediği bilgilere göre, dünya üzerinde yaşam kalitesi en yüksek şehirler belli oldu. O listeye Türkiye’den birçok şehrin katıldığı görülürken, Bursa’nın 173,61 puanla ilk 100’de yer alması dikkat çekti. Bunun yanı sıra Türkiye’den ilk 100’e giren diğer şehirler; 147 puanla İzmir, 138 puanla Ankara, 113 puanla da İstanbul olarak belirlendi. En yükseği Canberra Bu kategoriler içerisinde listenin başına yerleşen şehir ise 227,11 puanla Canberra (Avustralya) olarak belirlendi. Yaşam kalitesi en yüksek diğer iller de 220,64 puanla Raleigh (Kuzey Karolina), 208,44 puanla Eindhoven (Hollanda), 205,48 puanla Wellington (Yeni Zelanda), 203,17 puanla da Zürih (İsviçre) olarak görüldü.Araştırma, güvenlik, pahalılık, yaşam maliyeti, sağlık endeksi, satın alma gücü, trafik ve nüfusa göre ◄◄ şehirlerin yaşam kalitesi baz alınarak hazırlandı.

Rotterdam İslam Üniversitesi (IUR) 2018–2019 Akademik Yılı açılışı gerçekleşti Rotterdam İslam Üniversitesi (İUR), 2018-2019 Eğitim-Öğretim yılının açılışını gerçekleştirdi. Açılısa, Rektör Prof. Dr. Ahmed Akgündüz, İUR Mütevelli Hey’eti Başkanı Abdülkadir Erbalcı, Prof. Jan Peters, Prof. Tom Zwart, Müslüman büyükelçiliklerinin temsilcileri, Hollanda üniversitelerin teoloji fakülte profesörleri ve Türk STK temsilcileri katıldılar. Rektör Akgündüz konuşmasında özetle şunları söyledi: “Hanımefendiler, Beyefendiler! Kıymetli Hocalar ve Değerli Öğrenciler! 2018-2019 Akademik yılın açılışına hoş geldiniz. Sizi Üniversitemizde görmekle şeref duyduk. Son yıllarda dünya çok sancılı günler geçiriyor. İnanıyorum ki, eğitim bütün insanların yaralarını tedâvî edecek en iyi ilaçtır. İUR’nin yapmak istediği tam da budur. Bu sebeble ben bütün insanlık için geçerli olan iki ilâhî mesajı sizlere iletmekle başlayacağım: Hûd, 113. “İnsanlara zulmedenlere meyletmeyin; aksi takdirde onları yakacak olan ateş size de dokunur. Sizin Allah’dan başka dostlarınız yoktur. Sonra isteseniz de yardım edilmezsiniz.” Enfâl, 25. “Öyle bir fitneden sakınızı ki, geldiği zaman sadece zulmedenlere has kalmaz. Bilin ki Allah cezası çok şiddetli olandır.” Hanımefendiler, Beyefendiler! Şu anda bütün insanlığın maruz kaldığı iki dehşetli düşman ve musibet bulunmaktadır. Bunlardan haberdar olmamız ve bertaraf etmek için çareler aramamız gerekir. Birinci dehşetli belâ ve musibet İslamofobyadır. İslamofobya görünüşte sadece İslâm’ı ve Müslümanları hedef alıyor gözükse de, gerçekte bütün insanlık için büyük bir felâkettir. Zira şer şerri doğurur. Maalesef bazı akılsız politikacılar, kendi taraftarları arasında binlerce aşırı uçların doğmasına sebep oldukları gibi, karşı tarafta da yeni radikallerin doğmasına yol açtıklarının farkında değildirler. Bu hâl, bütün insanlığı her açıdan yaralamaktadır. Tahrip kolaydır. Yıllar içinde zorlukla inşâ edilen bir düzen, çocuk akıllı bir politikacı tarafından yıkılabildiğini biliyoruz. Hanımefendiler, Beyefendiler! İkinci büyük felâket ve belâ ise, dini ve manevî değerleri terk ettirerek insanlığın dinini ve değerlerini tahrip etmektir. Dinsiz millet yaşayamaz. Din, her ferdin vazgeçemeyeceği temel bir insanlık değeridir. Dinin gayesi, insanlara rehberlik etmek, iki dünya mutluluğunu temin eylemek ve hayatı yaşanılır hale getirmektir. İnsanlara adaletin güzelliğini ve zulmün çirkefliğini öğreten de dindir. İnsanlığı, bu asrın şerleri ve belâlarından kurtarmanın yolu da dinden geçer. Maalesef, insanlık hızla dinden ve ahlaktan kopuyor; ahlaksızlık kanunlarla korunur hale geliyor. Eğer bu duruma bir dur denilmezse, dünya başımıza yıkılacak, aile çökecek ve insanlık gelecekte kendisini idare edecek sağlam nesiller yetiştiremeyecektir. Hanımefendiler, Beyefendiler! Acaba İUR insanlığın bu ortak düşmanlarına karşı nasıl mücadele ediyor diye sorarsanız, kısaca şunları söylemek mümkündür: Birincisi, biz bu Üniversitede doğru İslam’ı ve İslamiyet’e layık doğruluğu anlatmaya çalışıyoruz. Üniversitemiz, aşırı akımlara karşı manevî bir sigorta şirketi gibi çalışmaktadır. On sekiz yıllık eğitim tarihimiz ve talebelerimiz bunun canlı şahitleridirler. İkincisi, İslamiyet hakkındaki doğru bilgileri hem Müslümanlara ve hem de gayrimüslimlere aktarmak için akademik yayınlar yapıyoruz. Kırka ulaşan IUR Press yayınları bunun müşahhas örneklerdir. Üçüncüsü, sadece kendi işimizi yapmıyoruz. Erasmus Projesi ve İşbirliği Sözleşmeleri yollarıyla hem İslam âlemi ve hem de Avrupa ve Amerika’daki üniversitelerle birlikte çalışıyoruz. Dördüncüsü, bazı Hristiyan grupların da dinden ve ortak ahlakî değerlerden kopmalara karşı mücâdele etmek istediklerini ve bizlerden yardım istediklerini görüyoruz. Bunu da cevapsız bırakmıyoruz. Hem Hadis ve hem de araştırmalar gösteriyor ki, 2083 yılına kadar Avrupa ve Amerika’da İslamiyet yayılacak ve Müslümanlar hep galip gelecek inşallah. Ne Hollanda’nın Wilders’ı, ne Fransa’nın Fino’su ve ne de Almanya’nın Merkel’i, İslam’ın Avrupa’da yayılmasını engellemeyecektir. ◄◄ Yeter ki, İslamiyet’i doğru anlatalım; birlik ve beraberlik içinde olalım.”

Wilders: “İslami ifadeler yasaklansın!” Aşırı sağcı Özgürlükler Partisinin (PVV) lideri Geert Wilders, Hollanda’da İslami ifadelerin yasaklanması için parlamentoya yasa tasarısı önergesi sundu. Wilders, parlamentoda yaptığı konuşmada, “Ülkemizi İslam’dan arındırmamız lazım. İslam, Hollanda’ya ait değil. İslam, nefret ve terörle eşittir. Yıllarca İslam’ı önlemek için hiçbir şey yapılmadı. Bu yüzden Hollanda’da İslami ifadelerin yasaklanması için yasa tasarısı önergesi sunuyorum.” dedi. Bunun batı ülkelerinde bir ilk olduğunu belirten Wilders, “Camiler, İslam okulları, kapansın ve Kur’an ile burka yasaklansın. Diğer ülkelerin de bunu örnek almalarını umut ediyorum.” ifadesini kullandı. Parlamentoda bulunan diğer partilerin liderleri ise Wilders’a tepki göstererek, böyle bir yasanın ülkenin anayasasında güvence altına alınan dini özgürlükler kapsamına aykırı olduğunu dile getirdi. Wilders’a acımaya başladığını ifade eden Denk Partisi Meclis Grup Başkanı Tunahan Kuzu da Wilders’in 14 yıldır aynı şeyleri söylediğini ve yaptığını, bir 14 yıl daha devam etse bile her zaman karşısında duracaklarını aktardı. Kuzu, “Wilders’in siyasi mirası kanla dolu. Son 14 yılda ırkçılık ve Müslümanlara karşı nefret yükselişte. Camilere yapılan saldırılar ve Müslümanlara yapılan tehditler gibi. 2011 yılında yapılan bir araştırmaya göre, PVV’nin tabanının yüzde 25’i hedefine ulaşmak için şiddete başvurmaya hazır. Wilders’in çizgisinden gidersek bu ülkede sahip olduğumuz özgürlüğümüzü kaybedeceğiz.” diye konuştu. PVV, iki yıl önce parti programında, ülkedeki camileri kapatmayı, Kur’an-ı Kerim’i yasaklamayı ve sığınmacılara verilen oturma izinlerini iptal etmeyi vadetmişti. Wilders liderliğindeki PVV, ülkede ◄◄ geçen sene yapılan genel seçimlerde mecliste 20 sandalye elde ederek ikinci büyük siyasi parti olmuştu.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

04 kültür ve sanat 28 cultuur & kunst

Spotlar Mehmet Şükrü Oflaz oflaz-aliya@hotmail.com

“Bismillah” der başlarız, “Allah adın zikredelim evvela /Vacib oldu cümle işte her kula”. Bu satırları çok duymuşsunuzdur. Artık duyuyor musunuz bilmiyorum. Bizde Allah’ın adını anarak başlayalım ki, işimiz âsan olsun. Efendim, izin sezonu, içinde Kurban Bayramı ile geride kaldı. Geri döndük. Ara verdiğimiz hayatın akışına tekrar dâhil olduk. Önemli olaylar oldu. Herhâlde bu olayların başımıza gelmesinin sebeplerini en iyi izine kara yolu ile gidenler fark edebilirler. Bizler, memlekete giderken, daha düne kadar egemenliğimiz altında olan ülkelerde saatlerce gümrük kapılarında bekletildik. Bu bekleyiş sadece gümrük kapılarında değil, memlekette de devam etmektedir. Kurulu dünya sisteminin araçlarıyla saadet olamayacağını gösterdi en son gelişmeler. “Yeni bir dünya” ve “adil bir düzen” mecburiyeti bizi beklemektedir. Kendi coğrafyamızın ve tarihimizin bize sunduğu imkânları, bilgi ve fikir imkânlarını yine bizler incelikli bir terkiple işlemek durumundayız. Taşıma suyuyla değirmen dönmüyor. Bu sayıda hangi düşünceden olursak olalım sadakatle bağlı olmamız gereken bir “Türkiye Ruhu”na işaret etmeye çalıştık. Artık bütün taksimatlar, en son hadiselerden sonra hükmünü ve geçerliliğini yitirdi. “Türkiye Ruhu”na ittiba edenler ile buna karşı duranlar keyfiyeti ile karşı karşıyayız. “Resimler Dile Gelse” bölümünde bir resim paylaştık. Herkes üzerine düşeni yapmak durumunda. Bahaneler tükendi. Efendim, döndük yine doyduğumuz topraklara. Umarız her şey yolunda gider. Yol belli. Bize düşen çalışmak. “Çalışmak” derken, bir dahaki izin sezonunda tatil için gideceğimiz - İslami otele- ödeyeceğimiz miktarı biriktirmek için çalışmayı kastetmiyorum. “Basübadelmevt” için çalışmak.. İyi okumlar dileriz…

Hicrî 1440’a girerken...

HURAFATTAN HAKİKATE...

HİCRET MİMARİSİ...

O

Her Müslüman, bir hicret dönemi geçirecektir hayatında. Fakat, bir gün gelecek, hicret bitecektir. Bitecektir, ama ölünceye kadar gönlünde hicretin acı ve haz karışık verimini duyacak ve tadacaktır her Müslüman.

nlar, “hicret adamı”dırlar. İçlerinde hep bir hicretin sızısını duyarlar. Ocakta ateş mi var? Yakında sönecektir, bilirler. Yol tepeye mi çıkıyor, biraz sonra inecektir yamaçtan, farkındadırlar. Şimdi kılıç gibi doğan güneş, sonra bomba gibi batacaktır. Yeşil ağaç kuruyacak, su çekilecek, karakış yazı kovalayacak ve kovacaktır. Batılı insan, turist olur, olabilir, ama “hicret adamı” olamaz. Müslümansa, turistken de hicret adamıdır. Bu dünyada hicrettedirler. Bu çağda hicrettedirler. Bu ülkede hicrettedirler. Takvimleri hicretle başlar. Çile bir hicrettir. Çilesini bitiren Müslüman, hicretini bitirip Medine’sine ermiş olandır. Her namaz, bu yerlerden bir hicrettir. Oruç, vücudun eşyadan hicretidir. Hac bir hicrettir. Zekât bile malın maldan hicretidir. İşte Müslüman, en büyük yakınlığa ermek için bu iç içe hicret pınarlarında yunan(yıkanan) kişidir. Müslüman, hicretle gusletmiş

Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen

AY’IN KİTABI

A

Hicret, başlangıçta kanla karışık bir süt akımıdır. Sonra kan azalır, azalır, en son arı duru bir süt kalır. Sütse İslam’ın şiarlarındandır. kişidir. Müslüman, hicretle teyemmüm etmiştir. Hz. İbrahim’in Arabistan yolculuğu, Hz. Yusuf’un Mısır’a köle olarak gidişi, Hz. Musa’nın Sina Dağı’na çıkışı, bütün bunların hepsi, Büyük Hicret’in sembolik muştucularıdır. Fetihler ve zaferler de hicret yemişleri, hicretin yemişleri. Tarikat “yol” demektir, derviş bir hicret eridir; tasavvuf bir hicret düğünü… İçimizde, durmamacasına Mekke’den Medine’ye gidip geliyoruz. Mekke’yle Medine arasında hicret edip duruyoruz. Ne mağaralardan geçmiyoruz. Ne ağlar korumuyor bizi. Ne yılanlar ısırmıyor…

Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN

MGV YAYINLARI

dil Düzen temel esasları itibariyle asırlar boyu, hâkim olduğu devirlerin gereklerine uygun olarak tatbik edilmiş bir düzendir. Kamil ve tam bir düzendir. Kuvveti üstün tutan Batı medeniyetinin bir dejenerasyona uğrayarak “kalkınıyoruz, gelişiyoruz” adı altında sonradan kurduğu Kapitalizm ve Sosyalizm ise Adil Düzen’i bozarak, çarpıtarak meydana getirilmiş haksız düzenlerdir. Bunun için şimdi bütün insanlığın yeniden Adil Düzen’e dönme zamanı gelmiştir. Yayına Hazırlayan: Tacettin ÇETİNKAYA

Bu çağın insanı, dünyaya kendini o kadar yerleşik saymaktadır ki hicretin gök sofrası nimetlerinden haberli bile değildir. İçinde bir hicret mimarisi yoktur da ondan, ölüme karşı hazırlıksızdır. Ölümün sesi, onun için bir göç alarmı değil, bir yamyam tamtamıdır. O, ölüm önünde yamyamlarla kuşatılmış bir beyazın duygusunu taşır. Çocuk kaçıran bir al karısıdır ölüm onun için. Evin önünde kişneyen, hicret zamanını sezip de kişneyen saf kan Arap atı değil. Ama Müslüman, ölümden önce ölüme hicret etmiş kişidir. Ölüm, ona nice yarış birincilikleri kazandırmış bir koşu atı değil midir?

Akıncı, bir bakıma bir hicret adamıdır. Asker, bir bakıma bir hicret adamıdır. Şehit, hicretini donanıp giden kişidir. Gaziyse hicretten dönendir. Biz, birkaç yüzyıldır hicret köprüsünü yıktık. İçimizdeki Mekke ve Medine birbirinden koptu. Kişiyle toplumun arasındaki birbirine göç ediş mimarisi çöktü. Ahiretin bu dünyadaki izi olan hicret adamı özelliğini anlamaz olduk. Bu dünyaya yerleşmek istedik, o yüzden bir sürgüne mahkûm edildik. Kendi kendimizden sürgün edildik. Çağdan sürüldük. Kendi ülkemizde sürgünüz şimdi. (Sezai Karakoç, Kıyamet Aşısı, ---◄◄ s. 24-26)

FOTOĞRAFLAR DİLE GELSE...

BİR ULU DAĞ

---◄◄

40 HADİS - (15) ------------

Gâle’r-Rasûlü’l-Kerîm ‫ﷺ‬ Aleyhi’s-salâtü ve’t-teslîm “Lâ yedhulü’l-cennete illâ rahîm” “Cennete ancak merhametli olan kimseler girer.” ---------

“Bahâeddîn Nakşıbend Hazretleri’nin senelerce, değil insanlara hasta hayvanlara, kuşlara hizmet ettiği kayıtlıdır. Yedi sene kırık kanatlı kuşlara, hastalıklı kedilere ve sair mahlûklara hizmet ettiği yazılıdır. Çünkü, mahlûkata merhamet etmeyen, Allah’ın merhametine liyakat kesb edemez. Sevgi ve acıma insanlık vasfıdır; hiddet ve şehvetse hayvanlık vasfı. Ağlamak istersen gözyaşı dökenlere acı. Merhamete nâil olmak istersen zayıflara merhamet et. Zira er kişinin avı, merhamettir… Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.”

HEDİYELİ SORU

“1984”

adlı kitabının yazarı kimdir? sorunun cevabını yukarıdaki mail adresine ulaştıran ilk 5 okurumuz arasında çekilecek kurada, adı belirlenecek olan talihli okurumuza

“1984”

adlı kitap hediye olarak gönderilecektir. Hicrî Yeni Yılınızı (1440) tebrik ediyor, insanlık âleminin refah, huzur, barış, adalet, kardeşlik iklimine kavuşmasını diliyoruz...


kültür ve sanat

doğuş aylık gazete/maandblad

göçtü kervan, kaldık dağlar başında

nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

, ER ER, . L ÜÇ DİL AR.. YE R K L KI

VEFATININ 6. YILDÖMÜMÜNDE....

“NEŞET ERTAŞ TÜRKİYE’DE BİR MÜESSESEDİR”

Türküler, bir milletin metafiziğidir.” Ne demişti merhûm Nevzat Kösoğlu “Sâlih ameller, âhireti anlamlandırır; sahîh türküler, dünyayı...” Neşet Ertaş hakkında bugüne kadar birçok şey söylenmiş ve çeşitli tespitler yapılmıştır. Örneğin kimileri onun Türkiye’nin “ilk pop sanatçısı” olarak değerlendirilebileceğini söylerken, kimileri onu “bozlak baba” diye çağırmış, kimileri de “bozkırın tezenesi” şeklinde tanımlamışlardır. Bunların hepsi Neşet Ertaş’ın bir yönüne işaret etmesi açısından elbette önem taşımaktadır. Ancak elbette ki Neşet Ertaş’ı birkaç cümle ile tanımlamak mümkün değildir. Buna rağmen rahmetli dedem Mahmut Karabekiroğlu’nun, tüm bu tanımları kendinde kapsayan ve Neşet Ertaş’ı daha isabetli tanımladığını düşündüğüm bir ifadesi vardı; dedem, “Neşet Ertaş Türkiye’de bir müessesedir” derdi. Bu tanımın diğerlerinden daha kapsayıcı ve isabetli olmasının sebebi ise Neşet Ertaş’ın belli bir yönünü göstermekten ziyade, onun müzik dünyasının oturduğu kültürel bağlama ve bu bağlam çerçevesinde Neşet Ertaş’ın ne gibi bir önem taşıdığına işaret etmesidir. Elbette her kültürel unsurun ve özellikle de sanatçılar ile sanat eserlerinin, ait oldukları kültürel bağlam içerisinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu hemen herkesin hemfikir olduğu bir husustur. Ancak söz konusu olan Neşet Ertaş ise, bu tespit üzerinde biraz daha durmak gerekmektedir. Öncelikle, Neşet Ertaş belli bir kültür ortamında yetişmiş, sıradan bir sanatçı olmayıp müesseseleşmiş bir kültür unsurunun mirasçısı ve taşıyıcısı durumundadır. Bu kültürel unsur ise Anadolu’da 11. ve 12. yy’dan itibaren başlayan serüveninde zaman içerisinde önemli değişimler geçirse de müessese olarak kendisini korumuş olan abdallardır. Abdalların Anadolu’daki maceralarında ne gibi değişikliklere uğradıkları başlı başına bir tartışma ve araştırma konusudur. Ama ilk dönemlerden itibaren kültürel arka planlarında Hayderi, Vefai, Yesevi ve Kalenderi dervişlerinden gelen, Sünni İslam’ın dışında olan heretik bir yapı vardır. Neşet Ertaş’ın üzerinde etkisi olduğunu gördüğümüz başka bir ayrıntı ise abdalları bir “evliya zümresi” olarak gören görüşle yakından alakalıdır. Örneğin Lugat-ı Naci‘de “abdal”

29

kelimesi “evliyaullahtan 70 insandan ibaret bir cemaat, evliya zümresi” şeklinde tanımlanmaktadır. Başka bazı kaynaklarda da abdalları kırklar ve yedilerin oluşturduğu belirtilmektedir. Abdalların, kırklar ve yedileri oluşturan kişiler olduğu görüşünü göz önüne aldığımızda Neşet Ertaş’ın zaman zaman söyleşilerinde neden “biz kırk kişiyiz, birbirimizi tanırız” dediğini anlamak daha kolay olur. Neşet Ertaş’ın mensubu olduğu kültürün değerleri onun dünya görüşüne önemli ölçüde sirayet ettiği için hem kullandığı ifadelerde hem de yaktığı türkülerde bunun izlerine sıkça rastlanmaktadır. Afganistan ve Türkmenistan’dan Azerbaycan’a, oradan da Anadolu’nun çeşitli bölgelerine ve Balkanlar’a kadar “abdallar” adıyla anılan topluluklara rastlansa da abdal dendiği zaman Anadolu’da akla gelen bölgeler Orta Anadolu ile Güney ve Batı Anadolu’nun bazı kısımlarıdır. Bilhassa Orta Anadolu bu konuda en çok ismi geçen bölgedir. Orta Anadolu’da ise Kırşehir ve Keskin abdalların yoğun bir biçimde yaşadıkları yerlerdir. Abdallar Anadolu’nun profesyonel müzisyenleri görevini gördüklerinden, bu bölgedeki abdalların da çoğunluğu müzikle hayatını kazanmakta ve düğünlerde çalgıcılık yapmaktadır. İşte Neşet Ertaş da bu bölgenin abdallarından birisidir ve o da tüm abdallar gibi küçük yaşlarda müzikle haşır neşir olmuş, babası Muharrem Ertaş’ın yanında düğünlere giderek mesleği öğrenmeye başlamıştır. Beş yaşında başlayan bu süreçte Neşet Ertaş abdal kültürünün her unsurunu tanımış, usta-çırak ilişkisiyle müziğin inceliklerine vakıf olmuştur. En büyük etkiyi elbette ki babası Muharrem Ertaş’tan almıştır ama onun tezene vuruşlarında yine babasının öğrencileri olan Çekiç Ali ve Hacı Taşan’dan da büyük etkiler olduğu görülmektedir. Dolayısıyla Neşet Ertaş bu geleneğin inceliklerini ve değerlerini Muharrem Ertaş, Hacı Taşan ve

Çekiç Ali gibi ustaların öğretim görevlisi olduğu bir konservatuarda öğrenmiştir. Orta Anadolu abdal müziğinin temsilcisi olan bu isimlerin de kendilerine has bir tarz ve üslupları olmasına rağmen Neşet Ertaş’ın onlardan ayrılan en önemli özelliği, geleneği sadece taşımakla kalmayıp, bu geleneği yenileyerek dönüştürmesidir. Zira o, sadece gelenekten tevarüs ettiklerini taşımamış, onları yine geleneğe yaslanarak yenilemiştir. Bu nokta Neşet Ertaş’ı anlamak için özellikle önemlidir. Çünkü gelenek temelde düsturları belli olan belirli bir çerçeveye işaret etse de aslında varolmayı sürdüren gelenekler değişip dönüşmeyi başaran geleneklerdir. Dolayısıyla “gelenek” kendi bünyesinde değişim potansiyelini barındırır. Bunu başaramadığı durumlarda zamanın şartları gereği yok olup gitmeye mahkumdur. Neşet Ertaş’ın bir müessese olmasını sağlayan husus burada saklıdır. Zira o bu geleneği taşımakla kalmamış, yenileyip dönüştürmüş ve kendisinden sonra gelenlerde bariz bir etki yaratmıştır. Böylece sadece gelenekten tevarüs ettiklerini korumamış, aksine bu geleneğin üzerine bir saray inşa etmiş, bu yolla da müesseseleşmiştir. Bunu mümkün kılan ise onun dehası olmuştur. Orta Anadolu’da müzik icra eden yerel sanatçılardan tutun, okullu icracılara kadar birçok kişinin, bilerek ya da bilmeyerek Neşet Ertaş’ın tarzından etkilenmesi bunun en açık göstergesidir. Konuya biraz daha yakından bakarsak, ilk olarak Neşet Ertaş’ın icrasının çok canlı ve zengin olduğunu görürüz. Genelde bağlamasıyla tek başına müzik icra etmesine rağmen, nüansları o kadar etkileyici ve incedir ki dinleyen kişi bilinçli ya da bilinçsiz bir biçimde, icradaki o kolay tükenmeyen sanatsal yanı hisseder. Ayrıca bölgesi dışına çıkıp uzun zaman büyük şehirde yaşamış olması onda farklı hassasiyetler geliştirmiş ve hem modern bir deyişi olan

hem de geleneksel saz şairlerinin deyişlerine yaslanan türkü sözleri yazmasına zemin oluşturmuştur. Türkülerinin sözlerine baktığımızda arkasında bulunan saz şairleri geleneğine hâkimiyeti hemen fark edilir. Zira babası Muharrem Ertaş’ın Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Şah Hatai ve Dadaloğlu gibi şairlerden şiirler havalandırdığını, dolayısıyla Neşet Ertaş’ın saz şairleri geleneğini doğal bir yolla öğrendiğini biliyoruz. Aynı zamanda bu arka plan, onun türküleri okurken kelime hataları yapmamasını sağlamaktadır. Günümüzde “anlı şanlı” halk müziği sanatçılarından tutun, derleme yapan okullu icracılara kadar birçok kişinin bu konuda vahim hatalara düştüğünü göz önünde bulundurursak, Neşet Ertaş’ın bu yönünün neden önem arz ettiği daha iyi anlaşılabilir. Onu bu konuda ayrı ve özel kılan bir başka yanı ise, saz şairleri geleneğini dikkate aldığımızda, bu gelenek içinde yeni deyişler üretebilmiş olmasıdır. “Yar Hoyrata Tatlı Kelam Eyleme, Sen Benimsin Ben Seninim, Yandı Bağrım, Kurusa Fidanın” gibi türkülerinin sözleri buna örnek olarak gösterilebilir. Dolayısıyla onu sadece abdal geleneğine bağlamak ve o geleneğin yenileyicisi olarak görmek yeterli değildir, onu ayrıca saz şairleri halkasına eklemlenen dört başı mamur bir şair olarak da değerlendirmek gerekmektedir. Bu bakımdan hem bestelenmiş hem de bestelenmemiş şiirlerinin bir an evvel bir kitap hâlinde toplanması ve ciddi bir çalışmayla basıma hazırlanması çok yerinde olur. Neşet Ertaş’ın önemli başka bir yönü ise farklı yörelerin türkülerini ve başka sanatçıların bestelerini icra edişinde ortaya çıkar. Zira onun icra ettiği türkülere mührünü vurduğunu, türkünün otantik lezzetine zarar vermeden o türküyü kendi haddesinden geçirerek yorumladığını söyleyebiliriz. Buna da birçok örnek verilebilir ama “Böyle Olur mu” isimli Orta Anadolu türküsü ile Ayaş Yolları‘nı hatırlatmak, onun icrasının bu yönünü takdir etmemize yetecektir. Dikkat çekilmesi gereken başka bir husus da, Neşet Ertaş’ın yöre ağzını hep korumuş olmasına rağmen türkülerin sözlerini çok itinalı bir biçimde, düzgün bir diksiyonla okumasıdır. Bu onu hem kendi seleflerinden hem de haleflerinden ayıran önemli bir yanıdır. Günümüzde bile müzik piyasası bunu beceremeyen yorumcularla doludur ne yazık ki.

YOLCU.... Güfte-Beste: Neşet Ertaş Bir anadan dünyaya gelen yolcu Görünce dünyayı gönül verdin mi? Kimi büyük kimi böcek kimi kurt Merak edip hiç birini sordun mu?

İnsandan doğanlar insan olurlar Hayvandan doğanlar hayvan olurlar Hepisi de bu dünyaya gelirler Ana haktır sen bu sırra erdin mi?

İnsan ölür ama uruhu ölmez Bunca mahlukat var hiç biri gülmez Cehennem azabı zordur çekilmez Azap çeken hayvanları gördün mü?

Vade tekmil olup ömür dolmadan Emanetçi emanetin almadan Ömrünün bağının gülü solmadan Varıp bir canana ikrar verdin mi?

Garip bülbül gibi feryad ederiz Cehalet elinde küsmü kederiz Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz Dünya senin vatanın mı yurdun mu?

Dolayısıyla Neşet Ertaş’ın bu dikkat ve özeninin arkasında sadece büyük şehirde yaşamış bir halk sanatçısı olması yatmamaktadır. Durum böyle olsaydı, günümüzde hemen hepsi büyük şehirlerde yaşayan ve birçoğu da formel eğitim gören icracıların bu hataya düşmemesi gerekirdi. Bu bakımdan Neşet Ertaş’ı bu bağlamda da ayrı bir yere koymak yerinde olacaktır. Son olarak Neşet Ertaş’ın icrasındaki teknik meselelere değinecek olursak kısaca şunlar söylenebilir. Çok gelişkin bir ritim duygusu vardır ve en ağır türkülerde bile tartımda sorun yaşamaz. Özellikle abdallara has görünen bir hançeresi vardır ve en zor bozlaklarda bile icrada falso vermez. Bağlama çalış tekniğinde ise birçok önemli nokta vardır. Örneğin, ara sazlarda bile aynı ezgiyi tekrarlamaz ve her seferinde ezgi içerisinde yeni çeşniler yaratır. Kendine has tezene vuruşları ve taklit edilmesi çok zor bir üslubu vardır. Onun icrasını, dinleyenler için lezzetli ve zengin kılan önemli unsurlardan birisi, bağlama çalışındaki ve türküleri okuyuşundaki bu yüksek tekniktir. Bunların yanı sıra türkü çalarken bağlamasının döşüne parmaklarıyla vurarak ritim tutması da onun alamet-i farikalarındandır. Üstelik bunu sadece ritmi canlı olan türkülerde değil, zaman zaman çok aheste türkülerde de yapar. Neşet Ertaş’ın icrasında öne çıkan bu özellik, bağlama çalmaya çalışan bir nesli ciddi biçimde etkilemiş ve bağlamanın döşünü döverek icraya eşlik etme tavrı Neşet Ertaş’la birlikte yayılmıştır. Neşet Ertaş hakkında söylenebilecekler burada kısa kısa yazılanlarla sınırlı değildir elbette. Ancak yukarıda belirtilenler bile onun neden bir müessese olarak değerlendirilebileceğini ve Anadolu Halk Müziği’ne nasıl bir katkı yaptığını takdir etmek için yeterli olsa gerektir. Kendisi Hakk’a yürümüş olsa da arkasında bıraktığı bu muazzam yapı ve haleflerine çizdiği yol onun silinmez izleri olarak kalmayı sürdüreceklerdir. Ancak dileğimiz bunun sadece geleneği sürdürenlerle sınırlı kalmaması ve Neşet Ertaş hakkında yapılacak ciddi çalışmalarla daha geniş çevrelere yayılabilmesidir. Çünkü tüm bu söylenenlerin dışında onun duruşu ve yaşamı da post modern insanın önemli dersler çıkarabileceği ayrıntılarla doludur. Alıntı: Emre Dağtaşoğlu ---◄◄ Açık Radyo Programcısı


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

04 bizim sayfa 30 ons pagina

Tebrik Taziye Şifa dileği

- Taziye... Okurlarımızdan Nail Dağ’ın kardeşi Kemal Dağ’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz. - Taziye... Okurlarımızdan Remzi Kabadayı’nın kıymetli babası İsmail Kabadayı’nın vefat ettiğini duyduk. Merhuma Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz. - Taziye... Okurlarımızdan Sevgili Yılmaz Bülbül’ün kayınbabası, Fatma Bülbül’ün babası Fahrettin Bıçakçı’nın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan, Hasene Derneği Başkanı Mehmet Yaramış’ın babası Ramazan Yaramış’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan Sevgili Yavuz Başer’in kıymetli babasının vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. merhuma Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz. - Taziye... Okurlarımızdan Adem Uzunca’nın oğlu Muhammed Ali’nin (4) vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. merhuma Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz. - Taziye... KANO BV sahibi Bekir Kaya’nın (54) vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Rotterdam Versaar Teşkilat Başkanı Muammer Bilgişli’nin annesi Hatice Bilgiçli’nin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

Colofon Doğuş is een maandelijks informatieblad in het Turks en af en toe Nederlands o.a. kunst, cultuur, politiek, educatie, wetenschap, literatuur en filosofie. Uitgever/Sahibi Stichting Dogus/Doğuş Vakfı Hoofdredacteur/Yayın Yönetmeni Adnan Şahin Eindredacteur/Yazı İşleri Müdürü Oğuzhan Kılıç Art Directeurs/Görsel Düzenleme Ali Alemdar Advertenties/İlan- Reklam Servisi dogus@dogus.nl Afdeling Nieuws en Tips/Haber Dairesi M. Şahin Abonnement / Abone Servisi dogus@dogus.nl Yayın Kurulu/ Redactie Raad Adnan Şahin, Ergün Madak, Mehmet Şükrü Oflaz, Zeynel Abidin, Ercan Kuzu, Sezer Değmez, Recep Soysal Oplage/Tiraj 8.000 Verspreiding/Dağıtım Alanı Landelijk/Hollanda Geneli Adres Strevelsweg 700 unit 413, 3083 AS Rotterdam Tel. (010) 471 68 47 e-mail dogus@dogus.nl - website www.dogus.nl Met dank aan InterAjans.nl, SONHABER.nl, M.Ali Topcu, AA Verzonden artikelen vallen niet onder de redactionele verantwoordelijkheid. Alle auteursrechten van deze uitgave worden uitdrukkelijk voorbehouden. Druk/Baskı Rodi

- Taziye.. Rotterdam AYASOFYA cemiyeti idarecilerinden Yusuf Baloğlu’nun yengesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan Sevgili Zafer Aydoğdu’nun oğlunun (4) vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... HDV Utrecht Ulu Camii Başkanı Yücel Aydemir’in yengesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan Sevgili Zekai Güneş’in annesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan Sevgili Birsel Bilgin’in oğlunun vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan, Gashuis Garage sahibi Sevgili Osman Samur’un kıymetli ablasının vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan Sevgili Ahmet Arslan’ın annesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan Orhan Selim Bayraktar’ın sevgili ağabeyi Faruk Bayraktar’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan Metin Çağlı’nın ağabeyinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Arnhem’de Halil Fashion sahibi Halil Düzgen’in vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Şifa dileği... Çınar Cenaze Vakfı Sorumlusu Sevgili Feyzi Aksoy’un rahatsızlığı nedeniyle hastanede müşahede altına alındığını ve bir operasyon geçirdiğini üzüntüyle duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyor, dualarınızı bekliyoruz.

- Taziye... Fatih Vakfı Leiden imamı Hasan İnan’ın kayınvalideleri ve Kadın Kolları Başkanı Birsen Kara’nın annesi, Emine Kuş’un vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan Mehmet, Ahmet ve Hasan Işıktaş’ın anneleri Nadiye Işıktaş’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.. - Taziye... Yazarlarımızdan Sevgili Hüseyin Kerim Ece’nin akrabası İmdat Ece’nin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Hollanda Türk toplumunun tanınmış simalarından Sevgili Muhlis Ayboğan’nın kayınbiraderi Hacı Casim Aras’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan Sevgili Hüseyin Çetin’in kayınvalidesi, Aysel Çetin’in kıymetli validesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Bağlama Üstadı Polat Zümrütçü’nün vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan Sevgili Orhan Sorucu’nun kıymetli ablasının vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Çınar Cenaze Vakfı üyelerimizden, Birgül ERASLAN, Bayram Uysal, Diumagul Kadirova, Halil DÜZGEN, Bekir Kaya, Hasan Mohamed Hilowle, Ramazan Kaya, Kadir ARIK’ın biricik evladı EYMEN ARIK, Azema Jelacic vefat ettiler. Merhum ve merhumelere Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve başsağlığı dileriz. ÇINAR CENAZE FONU - Şifa dileği... CMO ve SICN önceki elemanlarından olan Ebubekir Öztüre’nin ciddi bir rahatsızlık yaşadığını, müşahede altına alındığını ve bir operasyon geçirdiğini üzüntüyle duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyor, dualarınızı bekliyoruz. Hollanda Mehteran / Doğuş

- Taziye... Okurlarımızdan ve Hollanda Balkan Türkleri Kültür ve Dayanışma Dernegi Başkanı Sevgili Elise Ayhan’ın teyzesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Tebrik.. Hoş geldin Hamza! Okurlarımızdan Sevgili Ahmet ve Fatma Turan çiftinin 10 Ağustos 2018 tarihinde Hamza adını verdikleri bir bebeleri dünyaya geldi. Genç çifti ve dedelik ve ninelik makamına oturan Osman ve Suna Turan’ı tebrik ediyor, minik Hamza’ya dünyamıza hoş geldin diyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz. - Tebrik.. Hoş geldin Zümra Mina! Okurlarımızdan Sevgili Mehmet ve Eda Düzgün çiftinin 31 Ağustos 2018 tarihinde Zümra Mina adını verdikleri bir bebeleri dünyaya geldi. Genç çifti ve dedelik ve ninelik makamına oturan Osman ve Nesrin Düzgün’ü tebrik ediyor, minik Zümra Mina’ya dünyamıza hoş geldin diyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz. - Tebrik..

Okurlarımızdan ve Demet Tapijt mağaza sahibi Sevgili Mustafa ve Lütfiye Yoksul çiftinin mahdumu Abdülkadir ile Rasim ve Leman Karaaslan çiftinin kerimesi Ebru 16 Eylül Pazar günü düzenlenen bir merasimle dünya evine girdiler. Ebru ve Abdülkadir’i tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

- Şifa dileği... Birlik Camii ve SP Saadet Hollanda üyelerinden olan Bahattin Korkmaz’ın iş kazası nedeniyle hastanede müşahede altına alındığını ve bir operasyon geçirdiğini üzüntüyle duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyor, dualarınızı bekliyoruz.

Abone


doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

Bulmaca

bilmece-bulmaca 31 puzzels - raadsels

Hazırlayan: Mücahid Çeçen Soldan sağa: 1- Fotoğrafta görülen harekata ev sahipliği yapmış, Kars iline bağlı ilçelerden biri * Kafkasya’nın kuzeydoğusundaki Çeçen Cumhuriyeti’nde yaşayan bir halk veya bu halkın soyundan olan kimse. 2- Verme, ödeme * Cennetle cehennem arasında olduğu düşünülen yer, Araf * İkiyüzlülük. 3- Yurt * (Tersi) Kriptonun simgesi * Ulamak * Azodun simgesi * Kısaca metre. 4- Argonun simgesi * Tarihsel bir döneme ait olan * Ağır bir yükün kaldırılmasını veya alt tarafında yapılacak bir çalışmada otomobil vb. taşıtların yerden yükseltilmesini sağlayan alet, kaldırıcı. 5- Saklamaktan emir * Gök bilimi. 6- İyodun simgesi * Arka, geri * Çocuk yiyeceği * Sonradan olma yumru. 7- Yürümek için yapılan ayak atışlarının her biri * Aynştaynyumun simgesi * Alfabemizde yirmi birinci harf * Metal paranın resimli yüzü. 8- Bir yağış şekli * Çok olmayan * Borun simgesi * Potasyumun simgesi * Azodun simgesi. 9- Soğuğa karşı omuzlara, başa, sırta veya boyna alınan örtü * Aynştaynyumun simgesi * Bir iş veya sorun hakkında düşünülerek verilen kesin yargı. 10- Döteryumun simgesi * Herhangi bir hareketi düzenli aralıklarla parçalara bölerek bunların resimlerini belirleme ve sonra bunları gösterici yardımıyla karanlık bir yerde, bir ekran veya perde üzerinde yansıtarak hareketi yeniden oluşturma işi * Ölme, öldürme, yok etme, yok olma. 11- Aşama * Bir malın tür, miktar, fiyat vb. nitelikleri veya kitap, defter vb. şeylerin kime ait olduğunu belirtmek için üzerlerine konulan küçük kâğıt * Bağışlama. 12- İstek, dilek * Azodun simgesi * Berkelyum elementinin simgesi * İyodun simgesi * Beyaz renk. 13- Anlayış, anlama yeteneği * Genellikle halkın yarattığı, hayale dayanan, sözlü gelenekte yaşayan, çoğunlukla insanlar, hayvanlar ile cadı, cin, dev, peri vb. varlıkların başından geçen olağanüstü olayları anlatan edebî tür * Çağırma, bağırma, seslenme. 14- En çok, en üst, en büyük, en yüksek * Kur’an-ı Kerimde “yüzünü buruşturdu” anlamına gelen sekseninci sure * Utanma duygusu. 15- Yeni doğan çocuk için, şükür amacıyla kesilen kurban * Mahkeme kararı * Kürekle yürütülen dar, uzun, hafif tekne. Yukarıdan aşağıya: 1-Yiğidolar da diye bilinen İç Anadolu’da bir futbol takımımız * Yüksekokul * Argonun simgesi. 2- Cet, soy * Dernek, kuruluş, kulüp üyelerinin belli sürelerde, belli miktarlarda ödedikleri para, ödenti * Kuş veya yaban hayvanlarını yakalamaya yarayan araç veya düzenek. 3- (Tersi) Tren * Kalıtımsal olarak ortak fiziksel ve fizyolojik özelliklere sahip insanlar topluluğu * Yeryüzü parçası. 4- Alfabemizde on birinci harf * Bir kelimeden, bir sözden, bir davranış veya olgudan anlaşılan şey * Yapraklarından sebze olarak yararlanılan bir bitki. 5Ağırlık sıfırken yatay duran bir kaldıraç koluna dik olarak tutturulmuş bir ibrenin sapmasıyla kütleleri tartan araç * Argonun simgesi * İyodun simgesi * Trityumun simgesi * Eski dilde su. 6- Utanma duygusu * İyodun simgesi * Mızrap * Bir nota. 7- Resim veya harfle yapılan işaret * Sicilya’nın doğu kıyısında bir yanardağ * İyodun simgesi. 8- (Tersi) Pişmiş toprak, plastik vb.nden yapılan, çiçek yetiştirmekte kullanılan kap * Bir nota * Birçok kalın direk yan yana bağlanarak yapılan, düz ve korkuluksuz deniz veya ırmak taşıtı. 9- (Tersi) Yemek * Kısaca Türk Malı * Leşle beslenen, çok yüksekten uçarak keskin gözleriyle çok uzakları görebilen, iri ve yırtıcı bir kuş, kerkes * 10- Aynı olayın, işin, hareketin yeniden ortaya çıkışı * Potasyumun simgesi * Vücut kemiklerinin uç uca veya kenar kenara gelip birleştiği yer, mafsal. 11- Alfabemizde dördüncü harf * Atom numarası 24, atom ağırlığı 52,01, yoğunluğu 6,92 olan, 1514 °C’de eriyen, ısıya dayanıklı, havada oksitlenmeyen bir element * Gelecekteki olayları kaçınılmaz bir biçimde belirleyen ilahî iradenin insan ve toplum için çizdiği yaşayış biçimi, kader, talih * Kükürdün simgesi. 12- Rütbesiz asker * Ayak diretme * Bir nota * Büyükbaş hayvan. 13- Atom numarası 30, atom ağırlığı 65,37, mavimsi beyaz renkte olan sert bir element, tutya * Kendini akıllı ve bilgili sanan, bilgiçlik taslayan * İyodun simgesi * Argonun simgesi. 14- Kendisine söz söylenilen kimse veya kimselerin dikkati çekilmek istendiğinde adın başına getirilen ve uzatılabilen bir seslenme sözü * Omurgayı oluşturan kemiklerden her biri * Kaynar suda kabuğu ile az pişirilmiş yumurta. 15- Ad * Bir komşu ülkemiz * Potasyumun simgesi * Betondan yapılmış dört köşe döşeme taşı.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 241-242 - Ağustos-Eylül/Agustus-September 2018

04 32

HİZMET

ŞÜKRAN

DUA


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.