Editie 219

Page 1

Hicrî Yeni Yılınızı (1438) tebrik ediyor, esenlikler diliyoruz...

İşte, 2017 yılının ekonomi tablosu: “Bir adım ileri, bir adım geri...”

>> P 25

Ahmet Yıldırım

gt: A n a v D r i e s ya h u i s n Neta logmisor o n e ‘e er ’ g i d a d 02

Türkçe ve Hollandaca aylık enformasyon gazetesi / Maandelijks informatieblad in het Turks en Nederlands

Ekim/Oktober 2016 yıl/jaar 17 sayı/editie 219

>> S

e-mail: dogus@dogus.nl www.dogus.nl

nının, a k a b ş a B şına vat a n d a i d i n ! ” g “defolun dediği ‘da Hollanda or? y neler olu 20 >> S

DENK, BİR “UMUT” OLARAK BÜYÜYOR “DİK duruşumuzla siyasete ‘DENGE’ gelecek ve herkes ayağını ‘DENK’ alacak!”

>> Hollandalı Türk hacıları döndüler... >> Camilere yardımın engellenmesi isteniyor... >> Hükûmetin organ bağışı kararına tepkiler artıyor... >> Netanyahu’ya el vermeyen Kuzu’ya tebrik mesajları var...

İLHAN TEKİR’İN GROENLİNKS’TEN AYRILIŞ SEBEBİ

HOLLANDA İSLAM FEDERASYONU SEZONU AÇTI

P 07

LİMAN HOME DECOR ROTTERDAM’DA HİZMETE AÇILDI

“HOLLANDA’DA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ YOKTUR”

P 21

>> S 08 - 09

P 21

S 26

EV ORTAMINDA YEMEK YENİLEBİLECEK BİR MEKÂN “HANIMELİ”

S 29


02 yayın odası

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

redactie

Editörden

adnan@dogus.nl

Adnan Şahin

Beytullah’tan selâm var!.. Gazetemizin değerli okurları, sizleri bu kez kutsal beldelerden getirdiğim sıcak selâmlarla selâmlıyorum. Esselâmualeyküm! Pek çoklarınızın bildiği üzere, daha dorusu Facebook’tan takip ettiğiniz gibi bu yıl Mekke ve Medine’de idim. Dolu dolu bir hac dönemi yaşadım. Milyonlarla bir arada idik. Meğerse ne kadar çok kardeşim varmış. Onlarla görüşüp kucaklaştım. Anlaşabildiklerimizle hâl hatır sorduk. Lisan bakımından anlaşamadıklarımızla ise bakışarak öyle güzel anlaştık ki, bunu tarif etmem mümkün değil. Bir bakıyorum, Nur dağı eteklerinde yüzü kırış kırış olmuş yaşlı bir kardeşim. Yakasındaki bayraktan Çin diyarından geldiği anlaşılan bir Uygur kardeşim. Çok seyrek aksakalları dikkatimizi çekiyor… Durup karşısına dikilip ellerini ellerimin içine alıyorum, gözümü gözlerine dikiyor ve gülümseyerek karşımdakine tatlı tatlı bakıyorum… O ana kadar başka duygular içinde olan o kardeşim birden irkilip toparlanıp benim duygularıma cevap vermeye çalışıyor. Onun da yüzünde gülümseme oluşuyor ve kendisine değer verdiğimi anlayıp mutlu oluyor. Elbette birini mutlu görmek bizi de mutlu ediyor. Sonra kucaklaşıp ayrılıyoruz. Tabi gönül ister ki dünyanın her bir köşesinden gelen o kardeşlerimizle uzun uzun sohbetler edelim. Hangi şartlarda hacca geldiler anlayalım. Ama çoğu kez mümkün olmuyor. Örneğin Çin’den hacca gelmenin çok astronomik rakamlara mal olduğunu duyuyoruz. Zaten fakir olan bu insanlar bu ücreti biriktirmek için acaba kaç yıl çabalıyorlar. Ya da bulundukları ülkelerde hacca gitmek isteyenler başka ne tür sorunlarla karşılaşıyorlar. “Çin” deyince orada yaşanan bir olay anlatılır... Orada yaşayan karı-koca, uzun süre hac için para biriktireler ve tam hacca gidecekleri yıl ülkede öyle bir devalüasyon olur ki, ellerindeki birikmiş para çok değer kaybeder ve sadece bir kişinin gidebileceği bir değere iner. Kadın kocasına “sen git inşallah seneye ikimiz beraber gideri” der. Çevresindekiler sorar “bu nasıl olacak ki?” diye. O hiç düşünmeden şöyle cevap verir “Ben işittim ki hacca gidip de Kabe’yi ilk görenlerin yaptıkları dualar asla geri çevrilmezmiş. Ben de eşime seneye ikimizin gitmesi için dua etmesini söyledim” der. Bu çok güçlü bir imanın sesinden başka şey değildir elbette… Oralarda birkaç lisan bilmek çok ama çok önemli. Bilhassa Arapça,

İngilizce ve Fransızca. Aslında gençlerimizin çoğu hamdolsun bu dilleri biliyorlar zaten. Hacca gittiklerinde bunları bol bol kullanmalılar. Tabi “dil bilmek” tek başına bir şey ifade etmiyor bir de konuşmak ve tanışmak istemek önemlidir. Umarım gençler hem “genç” olarak hacca giderler hem de değişik yerlerden gelen kardeşleri ile tanışıp halleşip, kalıcı iletişimler kurarlar. Devam eden yardımlaşmalar yapılır. Hollanda’ya dönecek olursak biz hacda iken hayli hareketli günler yaşanmış. Başbakanın sert çıkışı olmuş Wilders yine bildiğini okumuş. Şimdi Kur’an’dan yeni sureler ezberliyormuş! Allah hidayet versin. Bir gün “ben İslam’ı seçiyorum” derse fazla şaşırmamak lazım. Hz Ömer’in hangi niyetle kalkıp sonunda nasıl Müslüman olduğunu hepimiz biliri. DENK partisi hedef tahtasına konmuş ve bir hayli yıpratılmaya çalışılmış. Rabbimiz buyuruyor ya “Sizin şer sandığınızda ‘hayır’, hayır sandığınızda da ‘şer’ olabilir siz bunu bilemezsiniz” diye. Olaya biraz da öyle bakalım. Bu sayımızda Denk partisi ile yaptığımız bir söyleşiyi okuyacaksınız. Diğer yazarlarımızda yine çeşitli konularda sizler için çok değerli görüşlerini serdettiler. Hollanda’nın Türkiye politikasının buraya taşınmasına gösterdiği sert tepki, gerçekten de “sırf politikanın” buraya taşındığı için mi, yoksa birilerine destek amaçlı bir çıkış mı?” iyi bakmak lazım. Bir saniye… Hani burada siyasi partilerin temsilcilik açmaları serbest bırakılmıştı? Aksi hâlde CHP veya diğer partilerin açtıkları temsilciliklerde o partilerin uzun kolu olarak mı tanımlanacak, yoksa siyasi bir zenginlik olarak mı adlandırılacak? Çok garip çelişkiler yaşıyoruz aslında. Şahsen ben “Demokrasi” ve “Diktatör“ kavramlarının tam olarak kimler için söylendiği konusunda ikilem içindeyim. Mesela Mısır’da seçilmiş bir lideri, askerî bir güç ile alaşağı edenler “diktatör mü, demokrat mı?” Ya da halkın yüzde 50 oyu ile seçilmiş bir Cumhurbaşkanı “diktatör mü demokrat mı?..” Neyse, kafanızı fazla karıştırmayayım. Bir konuyu vuzuha kavuşturarak bitireyim. Geçen sayımızda, Dyab Abou Jahjah’ın Hollandaca bir yazısını alıntı yapmıştık. Bu yazı esasen biraz daha Türkiye gerçeklerini adaletli bir şekilde dile getiren bir yazı idi. Ancak yazarın kullandığı başlık bir deyimden oluşmaktaydı. Başlıkta Erdoğan’a sırf “Müslüman” olduğu için saldırıldığına vurgu yapılıyordu. Gazetecilikte şöyle bir deyim vardır: “Köpek adamı ısırırsa bunun pek haber değeri yoktur, ama adam köpeği ısırırsa o zaman olayın haber değeri olur.” Bu yazı başlığı da böyle bir şeydi. Hollanda basını bu şekilde köpeği ısırırcasına akla ziyan garip bir iş yaparak Erdoğan’ı suçlamaktalar. Bu şekilde anlamamız gereken bu başlığı maalesef bir cemiyet başkanımız, “Cumhurbaşkanımıza bir hakaret” olarak algılamış ve gazetemizin cemiyette dağılmasına mani olmaya çalışmış. Bunu da böylece düzeltmiş olalım. Yeniden buluşmak dileği ile Allah’a emanet olunuz…

Dünya Gündemi

Hasan Ruhani, geçen sene imzalanan (P5+1) anlaşmayı, “tarafların her biri için kazan-kazan yaklaşımı” olarak değerlendirdi...

“Dünya güçleri 15 senedir terörü yayıyor” İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, “dünya güçlerini 15 senedir terörü yaymakla” suçladı.

H

asan Ruhani, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, dünyanın güçlü ülkelerini 11 Eylül saldırılarının yaşandığı 2001 yılından bu yana terörü yaymakla suçlayarak, bu ülkelerin “kendi vatandaşları için güvenli bir ortam oluşturmak bahanesiyle farklı baskı metotları geliştirerek ve askeri müdahalelerle”, daha güvensiz bir dünya ortaya çıkmasına yol açtığını söyledi. Suudi Arabistan’ın bölgede “nefret ideolojisi” yaydığını söyleyen Ruhani, “Suudi hükûmeti kalkınma ve bölgesel güvenlik vizyonu konusunda ciddiyse bölücü politikalarından ve komşularının haklarına saygısızlık etmekten vazgeçmesi gerekir.”

diye konuştu. Ruhani, ABD Yüksek Mahkemesi’nin, İran’ın, 1983’te Beyrut’taki bombalı ve diğer saldırılarda ölen Amerikan askerlerinin ailelerine ödeyeceği tazminatın, İran Merkez Bankasının ABD’deki dondurulmuş fonlarından tahsil edilmesi yönünde verdiği kararı da eleştirdi. Diğer yandan, Cumhurbaşkanı Ruhani, İran ile BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin ve Almanya (P5+1) arasında geçen sene imzalanan anlaşmayı, “tarafların her biri için kazan-kazan yaklaşımı” olarak değerlendirdi. Netanyahu’dan Abbas’a davet İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasından önce yaptığı açık-

lamada, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı İsrail Parlamentosu’nda (Knesset) konuşma yapmaya davet etti. Netanyahu “Tüm nihai statüleri görüşmeye hazırım ancak görüşmeyeceğim tek konu, tek Yahudi devletinin hakkıdır.” dedi. BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmasında ise Netanyahu, BM’nin, Genel Kurul’dan geçen yıl demokratik İsrail devletine karşı geçen 20 karar nedeniyle her iğneleyici sözü hak ettiğini söyledi. Netanyahu, Flistinlilerin insan haklarını ihlal ettiği için İsrail hükümetini kınayan BM İnsan Hakları Konseyi için de “şaka gibi” değerlendirmesinde bulundu. Haber AA

«

Hollanda’nın eski başbakanlardan Dries van Agt, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun Hollanda’ya yaptığı ziyaret öncesi ilginç açıklamalarda bulundu. Netanyahu’nun ‘savaş suçlusu’ olduğunu ifade eden van Agt, onun Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanması gerektiğini söyledi. EenVandaag programına mülakat veren van Agt, şu görüşleri paylaştı...

De Israëlische premier Benjamin Netanyahu is ‘een oorlogsmisdadiger’

D

e Israëlische premier Benjamin Netanyahu is ‘een oorlogsmisdadiger’ die vervolgd zou moeten worden door het Internationaal Strafhof in Den Haag. Dat stelt de Nederlandse oud-premier Dries van Agt in een interview met EenVandaag. Van Agt betreurt het dat voor hem de rode loper wordt uitgerold: “Hij is een oorlogsmisdadiger. En dus vind ik het betreurenswaardig dat de regering van ons land die man met veel egards gaat ontvangen.” Van Agt wijst erop dat Israël door blijft gaan met het bouwen in bezet gebied. Daarmee schendt Israël de internationale rechtsorde. “Waarom gaan we iemand die daar mee doorgaat hier ontvangen? Die kunnen we beter naar het Internationale Strafhof doorsturen. Dat zou beter zijn.” ‘Netanyahu naar Internationaal Strafhof’ Volgens Van Agt kan Nederland niet anders dan de handelswijze van Israël als een oorlogsmisdaad zien:

“Het bebouwen van bezet gebied is volgens het statuut van Rome, het statuut waarop het Internationaal Strafhof gebaseerd is, met zoveel woorden een oorlogsmisdaad. Dat valt niet te betwisten. En het statuut van dat hof, dat in Den Haag resideert, is door Nederland aanvaardt. Dus Nederland vindt ook dat het bouwen in bezet gebied een oorlogsmisdaad is.” Nederland kan volgens de voormalige minister-president niet de juridische hoofdstad van de wereld zijn met een Internationaal Gerechtshof en tegelijk in de relatie met Israël onderhouden dat het recht naast zich neerlegt. “Deze dagen zijn er weer nieuwe berichten gekomen over het bouwen van weer nieuwe huizen (in bezet gebied red.). Frankrijk heeft als enige land daar iets over gezegd. Laten wij morgen, als de baas hier is, ook eens zeggen wat wij van deze oorlogsmisdaden vinden.” Haber Merkezi

«


hukuk 03 juridisch

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

Kısa haberler

SARAYDAN BAKILINCA GÖRÜLENLER, YA DA GÖRÜLEMEYENLER...

Willem Alexander: “Hollanda’da ekonomik krizi geride bıraktık”

H

ollanda Kralı Willem Alexander Prinsjesdag konuşmasında Hollanda’nın kendi ayakları üzerinde duran güçlü bir ülke olduğunu ve ekonomik krizin geride kaldığına değindi. Kral yaptığı konuşmada, düzensiz dünyanın en sağlam ülkesi olarak nitelendirdiği Hollanda’da kötü günlerin geride kaldığını aktardı. Diğer ülkelere göre Hollanda’nın bir adım önde olduğu ve bunun yanı sıra sağlam altyapı ile güçlü bir hukuk devleti olduğunu vurguladı. Yaşanan ekonomik krizin hükümetin ürettiği çözümler sayesinde ülkeye fazla zarar vermeden atlatıldığını belirten Kral, bundan sonra ülkenin zor günleri atlatıp daha çabuk toparlanacağını ifade etti. ‘Ülkene defol git’ sözü Rutte’nin peşini bırakmıyor... Katıldığı bir televizyon programında Türkiye’de darbe günü Rotterdam Başkonsolosluğu binasının önünde toplanan Türk vatandaşlarının bazıları basına zor anlar yaşattıkları görüntüleri izleyen Başbakan Rutte’nin bilinçli olarak Türklere “defol git” ifadesini kullanması ile

ilgili günler sonra meclis üyeleri tarafından eleştirildi. Özellikle PvdA parti lideri Samsom, “Türk kökenli bir Hollandalı vatandaşa ‘defol git’ diyen bir Başbakan’ın Hollanda’da yaşayan yabancılara ayrımcılık yapıldığına dair düşüncelerin artmasına neden oldu” sözleriyle tepki gösterdi. CDA ve D66 partilerinden de Başbakan’ın bu yorumu ile ilgili sert tepkiler geldi. Yabancılara karşı sert tavırların karşılıklı entegrasyonu engellediğini belirten meclis üyeleri, Rutte’nin konuşma tarzının Hollanda normlarını aşağıya çektiğini aktardılar. Seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte Hollanda’da partilerin seçim kampanyalarının ana konusunda yine yabancıların olacağı görülüyor. PvdA umudunu Hamit Karakuş’a mı bağladı? 2017 Mart ayında Hollanda’da yapılacak genel seçimler yaklaşırken, siyasi partiler milletvekili adaylarını belirleme çalışmalarını kulislerde sürdürüyor. Yapılan anketlerde yabancıların yıllardır büyük çoğunluğunun tercih ettiği parti olarak bilinen PvdA (İşçi Partisi) kan kaybetmeye devam ediyor.

Gerek DENK Partisinin kurulması, gerekse çeşitli söylem ve çıkışları ile yabancılar arasında hemen hemen hiçbir cazibesi kalmayan PvdA’nın yabancıların oyunu almak için Hamit Karakuş’u aday göstereceği konuşuluyor. Partiye yakın kaynaklar, Karakuş’un böyle bir teklife sıcak bakacağı konusunda hem fikir. Daha önce Rotterdam Ana Kent Belediye Başkan yardımcılığı yapan Karakuş, PvdA Rotterdam İl Başkanı olarak da PvdA’da görev yapmıştı. Belediye Başkan Yardımcılığı görevinden bir süre önce istifa eden Karakuş, aktif siyaseti bırakarak serbest çalışıyor. Hollanda’ya Sibirya soğukları geliyor Meteoroloji uzmanları tarafından yapılan açıklamaya göre Kuzey kutbu ve Sibirya’dan gelen soğuk hava dalgası Hollanda’da etkili olacak. Don ve yer yer buzlanmaların yaşanabileceğini belirten Meteoroloji, 5 Ekim’den itibaren hava sıcaklığının yaklaşık 4 dereceye kadar düşeceğini açıkladı. Haber Merkezi

«

Soru ve sorunlarınız için: www.hukukburosu.nl

« «

Türkiye’deki avukatları sizlerle buluşturuyoruz... Avukatlık işleriniz için artık Türkiye’ye gitmeye gerek kalmadı... Türkiye’deki avukatlarınız artık Hollanda’da size hizmet verecek...

Rekabet sözleşmesinde hangi kanun geçerli? Tel: 010 - 215 13 11 www.hukukburosu.nl

‘HACİZDEN MUAF PAYI (Beslagvrije voet)’ Türkiye’de geçerli değildir! Son zamanlarda Türkiye’ye kesin dönüş yapmış olan vatandaşlarımızın Hollanda’dan aldıkları çeşitli sosyal güvenlik ödeneklerinin haczedildiğini sıkça duymaktayız. Eğer bir kişinin borcu varsa

ve bu borç mahkeme kararı ile kesinleşmişse borç takibi ve icra işlemleri yapılabilir. Hollanda’da ikamet eden bir borçlunun bu çerçevede gelirine ( maaş ve sosyal güvenlik ödenekleri gibi ) haciz yoluyla el konulabilir. Ancak bu durumda Hollanda’da yasal olarak bir ‘Haciz Muaf Payı’ (Beslagvrije Voet ) vardır. İcra memurları haciz işlemlerinde zorunlu olarak borçlunun gelirinin bu kısmına el koyamaz hiçbir şekilde haciz işlemi uygulayamaz. Kanun koyucu bunu insanların asgari seviyede geçimlerini sağlamalarını güvence altına almak için düşünmüştür. Ancak bu yasal güvence borçlunun Hollanda’da ikamet ettiği sürece geçerlidir. Eğer borçlu Türkiye’de ikamet ediyorsa İcra memuru bu yasal güvence olan Haciz Muaf Payını gözetmek zorunda değildir ve kaynağından tüm ödenek gelirinize el koyabilir. Çare Asliye Hukuk mahkemesine başvurmaktır. Bu başvuruda borçlu olarak gelir ve giderlerinizi belgelerle ibraz etmek aile yapınızı anlatmak hayati önem taşımaktadır. Bu bilgi ve belgelere dayanarak mahkemeden bir Haciz Muaf Payının belirlenip karara bağlanmasını talep edebilirsiniz. Kemal Tosun

İşveren bir bakım kurumu işletmektedir. İşveren işçisiyle 1 Temmuz 2014 tarihinde iş sözleşmesini feshetmiştir. 2012 yılında düzenlenen iş sözleşmesinde ‘concurrentiebeding’ dediğimiz ‘rekabet yasağı’ madde olarak eklenmiştir. Kısaca bu madde çerçevesinde, işçi en az 2 sene boyunca işverenine karşı herhangi bir rakip çalışma yapmamasını içermektedir. 1 Temmuz 2015 tarihinde bu konu ile alakalı yasa değişikliği olmuştur ve bu tarihten itibaren işverenler süreli iş sözleşmelerinde (arbeidsovereenkomst voor bepaalde tijd) rekabet yasağı düzenlenmesini yasaklamıştır. Bu dava içerisinde işçi 1 Kasım 2014 tarihinde rekabet etmeme anlaşmasına uymayarak kendine bir bakım işyeri açıp, işverenin eski müşterilerine

hizmetlerini sunmuştur. Yani, rekabet yasağını resmen ihlal etmiştir. 1 Temmuz 2015 tarihinden sonra ancak işveren bunun farkına varmıştır. İşveren soluğu mahkemede almıştır ve avukatı aracılığıyla eski işçisine dava açarak işçinin ihlalden doğan tazminatı/sözleşmede geçen cezanın ödenmesi talebinde bulunmuştur. Mahkeme bu durumun daha henüz yasa değişikliği olmamasına rağmen yeni yasanın gerekçelerinden yola çıkarak işverenin yeterli kadar iş çıkarı sebeplerinin olmadığının kararına varmıştır. Yani bu dava içerisinde eski yasa geçerli olmasına rağmen, İş Mahkemesi yeni yasanın geçerliliğini karara bağlamıştır ve dolayısıyla işverenin aleyhinde karar almıştır. Dipnot: Kanımızca hukuken yanlış bir karardır. Bu dava kesinlikle temyiz edilecektir ve temyizde bozulacağından şüphemiz yoktur. Zira, mahkeme bir taraftan eski yasa geçerli diyerek, yeni yasa üzerinden davanın değerlendirmesi ve karara bağlaması hukuken doğru değildir ve yasaların değişmesini Meclisten alıp, yargının inisiyatifine getirmek gibi bir anlayış sergilemektedir. Bu davanın devamını takip edeceğiz ve ileride temyiz mahkemesinin kararını sizlerle paylaşacağız!… Erdal Kaya


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

04 aile

gezin

Huzur İklimi

info@compasscare.nl

Esma Küçük

Çocuğum Ders Çalışmak İstemiyor, Ne Yapayım? Çok sayıda anne ve baba, bana yazıyor, seminer sonrası soruyorlar... Değişik şekillerde söylenebilir, ama sordukları sorular özet olarak şu: “Çocuğum ders çalışmak istemiyor, ne yapabilirim?” Bu soruyu üç başlık altında cevaplamaya çalışacağım... 1. “Çocuğum hiç ders çalışmak istemiyor; üzerine gidince aramızda gerginlik oluyor ve biraz üsteleyince çoğu kez ipler kopuyor. Ne yapacağımızı şaşırdık. Bana yol gösterir misiniz?” 2. “Anne ve baba olarak çocuğuma ders çalıştırmasında yardımcı olabilir miyim?” 3. “Anne baba olarak neler yapabiliriz?” Çocuk ders çalışmak istemiyorsa, derslerini yapabilme yeteneklerinden herhangi birisi olmayabilir. Yani, okuma, yazma, görme, işitme, uyku, sosyal ilişkiler, ailevi sıkıntılar, çevresel faktörler, hastalık, olgunlaşma eksikliği, zihinsel yetenek eksikliği veya ders çalışma metotları konusunda olabilir. Bu saymış olduğumuz nedenlerden dolayı sıkıntılar varsa, çocuk o dersin başında oturmak istemeyebilir. Bunlar tamamen profesyonel yaklaşımlarla çözüme ulaştırılacak durumlardır. Burada anne veya babanın bağırıp çağırması, çocuğu derse yönlendirmek için çözüm değildir. Bu, hiç bir şekilde mümkün olamayacaktır. Çocukluk zaten oyun dönemidir. Çocuk aktivite ister, oynamak ister, koşmak ister. Böyle bir dönemde çocuğu masanın başına getirmek, yani, yukarıda saymış olduğumuz nedenlerden hiç biri yok olsa bile, çocuk oynamak isteyecektir. Bu çocuğu masanın başında oturtabilmek için o masa başını ona öcü gibi göstermemek gerekir. Burada onun bu davranışını çeşitli şekillendirmekle ödüllendirmek mümkündür. Yalnız ödül derken, hediye alma anlamında değildir. Ders masası sıcak bir ortam olabilir, masanın köşesinde çocuğun sevdiği bir yiyecek olabilir, çocuk derslerini yaptığı zaman akşam babası ondan övgüyle bahsedilebilir. Bu hâl, ödüllendirilmesi gereken bir davranıştır, çünkü çocuk oyun çocuğudur, onu masaya oturtmak gerçekten çocuğun gözünde ters bir harekettir. Doğal olarak bu hareket ödüllendirerek sağlanabilir. Ama çocukta zihinsel, ailevi veya çevresel sorunlar varsa, onu da profesyonel olarak çözmek için bir çaba sarf etmek gerekir.

Anne-baba çocuğa ders çalıştırmalı mı? Tabi ki anne ve baba çocuğa ders çalıştırmasında yardımcı olmalıdır, yapamadıklarını yapmalıdır. Ama bu demek değildir ki çocuğun derslerini anne baba yapmalıdır, ya da anne baba çocuk ders çalışırken sürekli yanında bulunmalıdır, ya da her gece ödevlerini kontrol etmelidir. Çünkü davranışlar daima rastgele kontrollerle daha iyi kontrol edilebilir. Yani her gece yaparsanız bir bağımlılık oluşturursunuz ve olmadığınız zaman çocuk dersini yapamaz, yokluğunuzu hisseder. Halbuki rastgele kontroller en önemli kontrollerdir. Anne ve baba bu şekilde arada bir kontrol eder, her şey yolunda ise ödüllendirir; böylelikle en doğrusunu yapmış olur. Anne-baba olarak neler yapabiliriz? • Her gün okulda neler olup bittiğini uygun bir dille sorarak öğrenin. Okula önem verdiğinizi bilsin. • Kendisine hedefler koymasına yardımcı olun. • Uzun ödev ve çalışmalarını küçük bölümlere ayırarak yaptırın. İlerlemelerini kaydedin. Kendisiyle paylaşın. Ev ödevlerini kontrol edin. • Öğrenmeye büyük değer verdiğinizi gösterin. Çocuğunuz sizin hâlâ öğrenen biri olduğunuzu görüyor/ fark ediyor mu? Kitap okur musunuz? Eğitsel programları seyreder misiniz? Evde fikirleri tartışır mısınız? • Ders çalışmanın verimini artırabilmek için çocuğun ders çalışacağı ortamı düzenlemek. Çocuğun ders çalışacağı ortam, onun dikkatini dağıtacak çeşitli unsurlarından hem görsel hem işitsel arındırılmış olmalı. • Öğrenme stilini tespit etmek. • Bir çalışma programı tespit edin. Her gün aynı saatte derse oturmalı. Aksi hâlde ders çalışma alışkanlığını geliştiremez. Püf noktası: Çocuklarınıza ‘ders çalış!’ demeyin. Bu işlevi olmayan cümle yerine ‘ödevini yap özgür ol!’ işlevi olan cümleyi söylemek gerekir.. Daha başarılı bir hayat dileğiyle.. (Psiko-Sosyal Danışman/terapist) Tlf: 00316- 17 59 29 70 htttp://www.compasscare.nl

“Bir çocuğu masa başında oturtabilmek için o masa başını ona sevdirmek gerekir. Burada onun bu davranışını çeşitli şekillendirmekle ödüllendirmek mümkündür. Yalnız ödül derken, hediye alma anlamında değildir. Ders masası sıcak bir ortam hâline getirilebilir”

Gündem

“Uzun süre ağrı çekip ağrılarla mücadele eden, ağrı nedeniyle zaman içinde tartışmacı, öfkeli, sorumluluktan kaçan, sürekli

Psikolojik Ağrı ve Kronik Ağrı Bozukluğu Sevgili okuma sevenler, iki aydır düzenli olarak sizlerle, “bilinçlenme” adına, deneyimlerimi paylaşacağım. İnşallah bu paylaşımlarımızdan hep birlikte istifade ederiz. Bu manada bir katkım olursa, olacaksa ne mutlu bana...

B

u ayki yazımızda, Hollanda’da yaşayan Türklerin çoğunda mevcut olan ve çözümünü klasik tıp’ta arayıp bir türlü bulamayan kronik ağrı rahatsızlığının (somatisatie) sebebini ve çaresini sizinle paylaşmak istiyorum. Hollanda’nın Oss kentinde bulunan Danışmanlık Merkezimize (Praktijk Therapie Eigenkracht) ev doktorları tarafından sık sık kronik ağrılar nedeni ile sevk edilen Türk kökenli danışanlarımızdan edindiğimiz olumlu tecrübelerden yola çıkarak, faydalanabileceğiniz bilgileri sizlerle paylaşacağım. Bu ayki konumuz: “Psikolojik ağrı ve kronik ağrı bozukluğu” Bu yazımızda kısaca “kronik ağrı bozuklukları, ağrının ruhsal değerlendirmesi, psikolojik ağrılar, somatoform bir bozukluk olan ağrı bozukluğu” konularından bahsedeceğiz. İnsanların en olumsuz tecrübelerinden biri ağrı duymaları ve buna katlanmak zorunda olmalarıdır. Hislerinde yalnız olmaları ve bu ağrıları yalnız çekmek zorunda kalmaları ister istemez psikolojiyi etkilemektedir. Ağrı herkes için farklı bir algıdır ve birçok faktöre bağlıdır. Ayrıca kişinin duyguları ve yaşadığı hayatına da bağlantılıdır. Bir insan sıkıntı içindeyken, kaygılı

iken, pasif ve değişmesi mümkün olmayan durumda iken ağrıyı daha şiddetli hisseder.

tün bunları yaparken, uzman birinin gözetimi ve desteği ile yapması iyileşme sürecini kolaylaştıracaktır.

Örnek: “Omuzlarımda sanki tonlarca ağırlık var gibi, uyanınca yorgun uyanıyorum ve bütün gün ağrıyla dolaşıyorum.” (46 yaşında, Bayan danışan) 23 yıldır sürekli omuzları, kolları ve belinden şiddetli ağrı duymaktadır. Yapılan tıbbi araştırmalar sonucu fiziksel bir hastalık bulunamaz. Sosyal hayatını araştırdığımızda, 12 yıldır şiddet gördüğü eşinden sorunlu bir sürecin ardından ayrılması ve çocuklarını yalnız yetiştirmek zorunda kalması. Bunun yanı sıra, ayrıldığı eşinin ve ailesinin uzun süre hayatında problem olmaları, sosyal çevresinin az olması ve bütün sorumlulukları yalnız başına taşımak zorunda kalması sonucu, ağrıların kronikleşmesi kaçınılmaz bir gerçektir. Ruhunun tükenmişliğinin fiziğine yansıması ve fiziğinin yorgunluğu/ağırlığının ruhuna yansıması “kronik ağrıyı” besler ve kısır döngüye girer.

Bir başka örnek: “Durup dururken öfkeleniyorum, insanlara tahammül edemiyorum, kızıp bağırıyorum, sonra pişman oluyorum. Bunu başım şiddetli ağrıdığında ve yorgun olduğumda yapıyorum.” (37 yaşında, erkek danışan) yıllardır maddî sıkıntı içinde. Ailesine ve arkadaşlarına bir türlü “hayır” diyemeyen, herkesin razı olması için elinden gelen maddî ve manevî desteği veren, fakat kendi yardıma ihtiyaç duyduğunda beklediği yardımı alamayan. Büyük bir hayal kırıklığı yaşayan bir Bey. İçindeki boşluğu, çevresindekilere yardım ederek gidermeye çalışan, ruhunun ihtiyacı olan sınırı belirleyip ihtiyacı olan saygıyı hissedemeyen. Bu Beyefendi de kısır bir döngü içindedir.

Bu süreç yılları kapsadığı için en az iki yıl düzenli olarak psikoterapi danışmanlığı alması gerekmektedir. Eski alışkanlıklarını bırakması, çevre değişikliği yapması, hayatına yeni insanlar eklemesi ve enerji alabileceği bir aktivite ile uğraşması kronik ağrılarına çare olacaktır. Bü-

Son örnekte ise: “Bacaklarım şişiyor veya bacaklarımda ağrı var” Özellikle de Türkiye’de bir hekime danışmış olan insanlarımız daima “kireçlenme” denilen belirsiz bir kas hastalığından bahsederler. Bu ağrıya psikolojik açıdan baktığımız zaman şöyle tercüme edebiliriz: Yıllardır kayınvalide-kayınbaba hizmetinde kalan, eşinin veya çocuklarının sorumluluğunu ve problemlerini taşımak mecburiyetinde olan, ayakta sapasağlam durmak zorunda kalan bir insanın, bacakla-

Hükümetin organ bağışı kararına tepkiler artıyor

Vatandaştan hükûmete “benim vücudum benim kararım” tepkisi... Hollanda hükûmetinin aktif organ bağışı yasa tasarısını kabul etmesinin ardından kamuoyunda tepkiler artıyor... Bir çok basın kuruluşu tarafından yapılan anketlerde halkın çoğunluğunun bu kararı desteklemediği görülüyor. Vatandaşın verdiği tepkilerde “benim vücudum benim kararım” ifadesi dikkat çekiyor. Yeni yasa tasarısıyla ilgili vatandaş, “donör olmak istemediğimizden değil ancak bu karar sadece bize ait olmalıdır. Buna hükûmet karar veremez” sözleriyle kararın özgürlüğe aykırı olduğu vurgulandı.

Aktif organ bağışı uygulamasında son kararı yine vatandaşın kendisi veriyor. Donorregister.nl sitesi üzerinden vatandaş kolayca kendi kararını bildirebiliyor. Organ bağışında bulunmak istemeyen vatandaşlar Digid ile bu websitesi üzerinden yapılan kayıdı değiştirebiliyor. Temsilciler meclisinde onaylanan yasa tasarısı Senato’nun kararını bekliyor.


toplum 05

samenleving

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

günlük yaşamı, sosyal ilişkileri aksayan kişiler şikâyet eden biri hâline gelebilmektedir”

info@therapie-eigenkracht.nl

Spotlar

Ali Haydar Haksal

Büyük İdealden Vazgeçiş

rındaki hissetmiş olduğu ağrı, bir çeşit protestodur. Yani “yeter artık, güçlü olamıyorum, ayakta dimdik duramıyorum” anlamına gelmektedir. Bu gerçekle yüzleşmek istemeyen bir insan, ağrılarının sebebini fiziksel bir hastalıkta arar ve doktorun bir ilaç veya ameliyat etmesini çözüm olarak görür. Psikolojik ağrı- depresyon-anksiyete üçlüsü: Psikolojide ağrı, depresyon, anksiyete üçlüsü en sık rastladığımız şikâyetlerdendir. Uzun süre ağrı çekip ağrılarla mücadele eden, ağrı nedeniyle günlük yaşamı, sosyal ilişkileri aksayan kişiler zaman içinde tartışmacı, öfkeli, sorumluluktan kaçan, sürekli şikâyet eden biri hâline gelebilmektedir. Dolayısıyla anksiyete ve depresyon gelişebilmektedir. Anksiyete ve depresyon aynı zamanda ağrı algısını da artırmakta, böylelikle kısır bir döngüye girilmektedir. Ağrının ruhsal değerlendirmesi: İnsanın daha evvel depresyon geçirmiş olması, yaşamla başa çıkmada güçlükleri olan, sosyal destekleri zayıf kişiler ağrı ile baş etmekte zorlanabilirler. Bu kişiler ağrıya, keder ya da bunaltı ile yanıt verebilirler. Ağrıyı protesto etmek, yokmuş gibi davranmak veya ağrı kesiciler ile bastırmak, ağrıların şiddetini artıracaktır. Çaresizlik ve yetersizlik duyguları

içindeki insanlar ağrıyı daha şiddetli hissederken, etkin ve az endişeli insanlar daha hafif hissederler. Ağrıyı bazen aile üyelerinin davranışları da besler. Bize danışmaya gelen orta yaş üstü danışanlarımızda ağrısı sebebiyle ilgi ve sevgi alan, istediği yapılan ve bir hasta muamelesi gören kişilerde ağrı kısır döngüsüne girmiş durumdadır. Çevresi tarafından acınılan ve kendisi de bu ağrıları vesilesiyle özel muameleye alıştığından iyileşmek istemeyecektir. Kimler psikolojik ağrı çekerler? Çocukluklarında, anne babadan uzun süre ayrı kalan, sevgisiz veya ilgisiz büyüyen, fiziksel veya ruhsal şiddete, ya da istismara uğrayanlarda kronik ağrılara yatkınlık daha fazladır. Kronik ağrılı danışanlarımızda uyguladığımız terapi değerlendirmesinde sosyokültürel etkenler de dikkate alınmalıdır. Bunun yan ısıra eğitim seviyesi, akıl zekası (IQ), duygusal zekası (EQ) önem taşımaktadır. Stres, maddî sıkıntılar, aile- evlilik sorunları göz önünde bulundurulmalıdır. Ağrının kabul gördüğü, ağrı ile iletişimin kolaylaştığı toplumlarda ağrı algısı ve ağrı yakınmaları artmaktadır. Kronik ağrıda ruhsal durum, hipokondri ile konversiyon-somatizasyon arasında bir yerdedir. Hipokondriyazis grubunda hasta ağrılarının çok üstüne düşer ve ağrı-

İslâmî duyarlığı olan oluşumun dramatik sonu. Üzülerek vurgulamak durumundayız. İslâm milleti bilincinden yeni ve kısır bir yönelime girildi. Büyük İslâm oluşumunun yerini ırkî ve sınırlı bir coğrafya almış bulunuyor. 28 Şubat travmasından sonra daha bilinçli daha anlaşılır bir yol izlemesi gerekirken batı ruhunun sindirilmeye çalışıldığı yola girmesi oldukça üzücü ve can sıkıcı. Yılların emeği, çabası artık yeni kavramlar ile tanımlanıyor. Büyük İslâm medeniyeti yerine Anadolu’ya sıkışmış küçük bir parçayı kurtarma ya da ona sarılma gibi bir açmaz söz konusu.

Ayşe Yazılıtaş nın ruhsal durumla bağlantısını şiddetle inkâr eder. Örnek: “midemde ağrı var, ben kesin kanserim”, gibi. Ya da günlük olarak hasta olduğunu dile getirir. Belirtileri uzun uzadıya ayrıntılarıyla anlatırken, diğer konulara girmekten uzak dururlar. Konversif hastalar ise ağrıdan yakınmakla birlikte aşırı ilgilenmiyor havası oluştururlar Örnek: “Düşüp bayılmışım, kafam taşa gelmiş, önemli bir şey yok. Ben yıllardır bayılıyorum zaten.” Bu grupta ruhsal sorunlar rahatlıkla konuşulabilir ancak iç görü (zelfinzicht) zayıf olduğundan aradaki psikolojik bağlantıyı kolayca göremezler. (Önümüzdeki sayıda, Konversiyon Bozukluğu, Kronik ağrı-depresyon ilişkisini ele alacağız.) Ayşe Yazılıtaş Aile Psikoterapi Danışmanı

«

Meclis’te ‘eigen risico kaldırılsın’ tartışması var...

alihaydarhaksal@milligazete.com.tr

İslâm milleti çok parçalı. Her parçayı temsil eden birer bayrakları bulunuyor. Bu bayraklar bütüncül oluşun ötesinde ayrılığı derinleştiren simgeler. Özellikle Türkiye özelinde “tek bayrak” sloganı büyük oluştan vazgeçiştir. Bu, aynı zamanda çerçeveyi daraltmadır. İslâm milletini bütün olarak temsilden uzak. Böyle olunca bu, tamamen ırkî bir özellik kazanıyor ne yazık ki. Oyunlar büyük oynanınca nelerin ne olacağı fark edilemiyor. Zamanla kimi durumlar belirginlik kazanıyor. Türkiye özelinde kendi bütünlüğünü de sağlayamıyor. Büyük bir savaş var. Irkî bir savaş. Bu iyice derinleşmiş durumda. Bunun sloganlar ile önüne geçilemeyeceği de ortada. Türkiye özelinde bütünlük sağlanamayacağı gibi, İslâm milletini temsil anlamında da ciddî bir sorun ve açmaz. 15 Temmuz darbe girişimi ırkî Kemalist ruhu iyice pekiştiriyor. İslâm düşüncesi adına kendilerine feda edenleri tanımlayan kavram oldukça ciddî bir sorun içeriyor. “Çılgın Türkler” sloganı basit bir tanımlama olamaz. “Şehitlik” kavramı ile bu sloganın bir aradalığı bile bir çelişki. Millet olma bilincinin önünü tıkayıcı. Büyük hedefe yönelişi engelleyici. Şu Suriye bataklığından sonra artık millet olma bilincinden çoktan vazgeçilmiş bulunuluyor. Millet olma ruhu büyük bir darbe aldı. Millet bilinci bütüncüldür. Türkiye’deki onlarca kavmin topluluğun tanımlayıcı bile olamıyor

sloganlar ve kimi kavramlar. “Çılgın Türkler” kavramının ayrıştırıcılığı sanıyorum pek hesaba katılmıyor. Zaten var olan derinleşmeyi hızlandırmaktan başka bir işlevi yok bunun. Düşünceyi batılı kavramlar ve oluşlar üzerine kuran anlayışın elbette birleştirici bütünleştirici olması beklenemez. Bu bakış açısıyla onlarca kavimden oluşan İslâm milletinin bütünlüğüne gidilemez. Böyle bir hayal söz konusu değil Batı, kendi içinde bütüncüldür. AB ile Avrupa genelinde bir Katolik Hıristiyan ümmet birliği oluşumu sağlanıyor. Buna kimi dış unsurlar da dâhil ediliyor. Bosna Hersek AB’ye dâhil edildi. Çoğunluğu Müslüman olan bu topluluk bundan böyle bu yapı içinde eritilmiş olacak. Türkiye ise kapana sıkıştırıldığı şu zaman içinde refleks ile canını kurtarma telâşında. Dolayısıyla içteki baskın çevreler ile bir koalisyona gidiyor. Bu, zaten büyük idealden vazgeçişten başka bir şey değil. Zorun zoru bir durum. “Tek vatan” sloganı da benzer durumu pekiştiriyor. Müslümanların yaşadığı bütün coğrafyalar Müslümanlara ait. İslâm milletinin ortak değeri. Kaldı ki Türkiye bu sloganıyla kendi kendisiyle de çelişiyor. Bir yandan Suriyeli Müslüman kardeşlerini barındırıyorken neden böylesi bir slogana gereksinim duyuluyor Bu gidişle kan ölçümlerine, kafatası ölçümlerine kadar gidilecek. Irkî ve mezhepsel çıkışların arkasında yatan şey bütünlükten vazgeçiş. Bu sınırlayıcı kavramlardan sonra “Tek millet” slogan veya kavramının bir karşılığı olmaz. Sadece bir niyet olarak kalır. Çünkü Batı, İslâm milletinin bir arada olmasını arzu etmez, izin de vermez. Ancak onlara hizmet muhafazakârların eliyle de olabiliyor. Kemalist rejim bundan daha iyisini bulamazdı. Beklenenin aksine büyük bir zafer kazanmış durumda. Bazen kazandığımızı düşündüğümüz durumların kayıp olduğu sonradan anlaşılıyor.

Sağlık Bakanı Edith Schippers’ın ısrarlarına rağmen Devlet Sekreteri Martin van Rijn ‘eigen risico’nun ciddi anlamda incelenip halkın mağdur edilmemesini savundu. VVD’li sağlık bakanı Schippers, sağlık primlerinde uygulanan 385 euroluk katkı payının (eigen risico) halkı zorlamadığını belirtti. Groenlinks, PVV, SP ve 50PLUS partileri ise bu konuda bakana katılmıyor. Muhalif partiler katkı payının önümüzdeki yıl ya tamamen kaldırılmasını ya da indirime gidilmesini istiyor. PvdA ve CDA partileri de katkı payı ile ilgili düşüneceklerini ifade ediyor.

NRC gazetesine konuşan Schippers, partilerin katkı payı yönündeki tavırlarının gerçekle bağdaşmadığını ve bu konuda dengelerin korunması için çalışmaların daha reel olması gerektiğini aktardı. Schippers, katkı payının kaldırıldığı takdirde vatandaşın yıllık bazında 284 euro daha fazla sağlık primi ödemek zorunda kalacaklarını belirtti. Katkı payının kaldırılmasının devlete maliyetinin 3,9 milyar euro olduğu açıklandı.

Geri dönüş kervanına Ali Çetin de katıldı

Uzun yıllar Oss kentinde ikamet eden ve Millî Görüş Teşkilatları bünyesinde farklı kademelerde görev yapan Nevşehirli Ali Çetin, kesin dönüş niyetiyle Türkiye’ye döndü. Dönüş münasebetiyle düzenlenen veda gecesinde dostları Ali Çetin’i yalnız bırakmadılar. Bizler de bu güzel insana bundan sonraki hayatında esenlikler diliyoruz.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

04 haber 06 nieuws

Genç Gözüyle

t.yildiz@iue-edu.nl

Talha Yıldız

Yüksek eğitimin künhüne vâkıf olmayan öğrencilerin durumu Gün geçtikçe eğitim seviyesinin yükselmesi Avrupa’daki Müslüman toplumu adına sevindirici ve olumlu bir durumdur. Ancak hala toplum içerisinde eğitimin amacını ve önemini yeterli manada bilmeyen gençlerin olması, bizim Müslümanlar olarak Avrupa toplumu içerisinde istenilen seviyeye ulaşmamamıza sebep olmaktadır. Bu durum toplumun genelinde; yani çocuk, genç, yaşlı ayrımı yapmaksızın toplumun her katmanında yer alan bir zihniyet sorunu olarak karşımızda durmaktadır. Ben burada eğitimin amacının diploma almaya hak kazanmak ve meslek sahibi olma ile sınırlandırılmaması gerektiğinin üzerinde durmak istiyorum. Umarım bu vesileyle gerek okuyan gençlerimiz gerekse onların ebeveynleri eğitimin amacının üzerinde daha iyi düşünürler. Yetenekleri doğru yerde kullanmak yerine maddîyatı öncelemek Günümüzde eğitim alanında yapılan en büyük hatalardan birisi, kişinin sevdiği veya meyilli olduğu bölümü seçmesi yerine, yüksek maddi gelir ya da toplum içinde itibar sağlayacak bölümlerin seçilmesidir. İşin daha acı tarafı ise, bir çocuğun ailesi tarafından maddi geliri yüksek olan mesleklere yönlendirilmesidir. Diğer taraftan –haziran ayındaki yazımda da belirttiğim üzere– Cenab-ı Allah her insana farklı yetenekler bahşetmiş ve toplumun huzur içinde yaşayabilmesi için insanın her görevi değil, yapabilmeye yatkın olduğu görevi yerine getirmesini istemektedir. Şayet maddî gelir ve itibar için bir genç sevmediği bir eğitim görmesine zorlanıyorsa, bu eğitim kişiye eziyetten başka bir şey vermeyecektir. Zira insan fıtratı gereği sevdiği işle meşgul olmaya meyillidir. Eğitimi sadece bir kağıt parçasından ibaret görmek Eğitim konusunda yapılan diğer büyük yanlış ise, eğitimi sadece diploma almaya hak kazanmak olarak değerlendirmek suretiyle, eğitimin asıl amacının göz ardı edilmesidir. Zira eğitim insana öncelikle düşünmeyi, olayları analiz edebilmeyi, eleştirel bir duruşa sahip olmayı ve bunun neticesinde her görüşü eleştirebilmeyi öğrenmeyi, ana ve tali konuları birbirinden ayırmak suretiyle detaylar içinde boğulmamayı ve araştırma yapmayı öğretmektedir. Burada zikrettiğim özellikler bilhassa üniversite eğitiminde daha da üst seviyededir. Öğrenci bu özellikleri edindikten

sonra -istisnalar haricinde- okuduğu bölüm dışında başka bir alanda da başarıyla çalışacağını söyleyebiliriz. Zira farklı iş alanlarında bu özelliklere sahip insanlara ihtiyaç olduğu bilinen bir gerçektir. Bir örnekle konuyu somutlaştıracak olursak: hukuk eğitimi gören öğrencinin farklı dallara sahip ve binlerce yıl geçmişi olan bir hukuk sistemini dört yılda bütün yönleriyle öğrenmesi imkansızdır. Hukuk eğitimi gören kişi, eğitim döneminde sadece önemli meseleleri ana hatlarıyla öğrenmektedir. Ancak eğitimi esnasında analiz etmeyi, eleştirel bakışa sahip olmayı ve araştırma yapmayı öğrendiği için daha sonraki meslek hayatında, bu özellikleri iş hayatında kullanabilmeyi öğrenmiştir. Yukarıda zikrettiğim meseleler göz ardı edildiği için, öğrenciler arasında eğitimi sadece sınava çalışmaktan ibaret olarak görenlerin sayısının çok olduğunu görmekteyiz. Bundan dolayı ders kitabı ya ana hatlarıyla okunur ya da hiç okunmaz. Halbuki öğrenci gerek ders kitabını ve gerek genellikle makalelerden oluşan ek kaynakları okuması öncelikle kendi gelişimi için elzemdir. Bunun yerine birçok öğrenci internet veya öğrenci derneklerinden temin ettiği kitap özetleriyle yetinmeyi yeterli görmektedir. Bu durum maalesef eğitimin öğrenciye kazandırması gerektiği özellikleri edinememesine yol açmaktadır. Sonuç olarak, eğitimin künhüne vakıf olmayan öğrenciler işe başlayınca kendini yeterli seviyede geliştiremiyor ve bundan dolayı da toplum içerisinde kendinden beklenen ihtiyaçları tam manasıyla karşılayamıyor.

“Yukarıda zikrettiğim meseleler göz ardı edildiği için, öğrenciler arasında eğitimi sadece sınava çalışmaktan ibaret olarak görenlerin sayısının çok olduğunu görmekteyiz. Bundan dolayı ders kitabı ya ana hatlarıyla okunur ya da hiç okunmaz. Halbuki öğrenci gerek ders kitabını ve gerek genellikle makalelerden oluşan ek kaynakları okuması öncelikle kendi gelişimi için elzemdir”

Gündem

47. Amsterdam Tartışmaları ‘nda 15 Temmuz konuşuldu...

“Avrupa’da akıl tutulmasına rağmen Gülenistler darbede yer almıştır”

47. Amsterdam Tartışmalarında 15 Temmuz kanlı darbesinin Avrupa’ya, özelde de Hollanda’ya etkileri konuşuldu.

H

ollanda’da yetişen gençlerin yoğun ilgi gösterdiği toplantıya yine Hollanda’da yetişen ve birbirlerinden farklı düşünen 4 konuşmacı (Yazar, sosyal bilimci Cemil Yılma, öğretim görevlisi ve yazar Hacı Tekinerdoğan, Utrecht Yüksek Okulu öğretim gör. Ahmet Talan ve hukukçu ve politik aktivist Kubilay Başçı katıldı. Darbeden sonra ilk kez bu düzeyde yapılan tartışmada yer yer tansiyon yükseldi. Toplantıda öne çıkan görüşler özetle şunlar oldu: Toplantının ilk dikkat çeken yönü konuşmacıların farklı dünya görüşlerinden seçilmeleriydi. Tamamen gönüllülük temelinde, hiçbir zorlama olmadan bu kadar farklı düşüncede insanın bir arada olması kayda değer bir durumdur. İstendiği zaman bir araya gelme, birlikte çalışma, fikir alış verişinde bulunma ve tartışma da gerçekleştirilebiliyor demek ki. Yeter ki bunun için ortam hazırlansın. Toplantıya katılan gençlerin donanımlı olmaları, toplum içinde görüşlerini rahatlıkla ifade edebilme

yeteneğine sahip olmaları, farklı da düşünseler tartışma seviyesini korumaları da önemli bir davranıştı. Avrupa’da akıl tutulmasına rağmen Gülenistler/FETÖ 15 Temmuz darbesinde yer almıştır... Birbirinden farklı düşünen 4 konuşmacının öncelikle hemfikir oldukları noktalardan bir tanesi, Avrupa’da akıl tutulmasına ve tereddütlerine rağmen işbirlikçileriyle Gülenistlerin/ FETO’nun 15 Temmuz darbesinde yer almış olmalarıydı. Kaldı ki bu konuda Avrupa’daki hakim görüş bir akıl tutulmasıyla karşı karşıya olup, darbenin faillerini yargılama ve lanetleme yerine Türk toplumun Erdoğancılar ve Gülenciler olarak ikiye bölündüğünü, bunun Avrupa için rahatsız edici olduğu lanse edilmiştir. Bu görüş ve hakim medyanın aylardır tek yönlü yayın politikası göz önüne alındığında, konuşmacıların darbenin faili hakkında ortak görüş sergilemeleri çok önemli bir gelişmedir. Devamla 4 konuşmacının da Gülen hareketinin tehlikeli ve gizemli bir hareket olduğunda

birleşmeleriydi. Konuşmacılar 15 Temmuz darbesinden sonra gözaltına alınma, işten çıkarılma, yargılama gibi Türkiye’de yürütülen politika hakkında birbirlerinden farklı düşündüler, bu noktada ayrıldılar. İki konuşmacının yorumlarına darbe sonrası Avrupa medyasındaki hakim görüşün büyük ölçüde etki ettiği gözlemlendi. Hollanda medyası tek yanlı yayın yapıyor... Toplantıda 15 Temmuz kanlı darbesinden sonra Hollanda’da yaşananların endişe verici olduğu, özellikle Hollanda medyasının taraflı haber yaptığı ve olayları çarpıttığı artık genel anlamda Türk toplumunda medyaya karşı bir güvensizlik hakim olduğuna dikkat çekildi. İki aydır 15 Temmuz darbesi ile ilgili Hollanda’da tek kutuplu ve yönlü bir tutumun hakim olduğu, buna karşın Türk toplumunun çoğunluğunun görüşlerini açıklayacak yeterli temsilcinin ve sözcünün bulunmadığına, var olanların da cesaretlerinin kırıldığına da dikkat çekildi. Toplantıya katılan Hollandalı gazeteci de söz alarak, kendilerinin sürekli belirli gruplar tarafından arandığı, genelde bu gruplardan gelen bilgi ve açıklamalarla hareket edildiğinin altını çizerken, Türk toplumunun büyük kesiminin söyleşi vermeye yanaşmadığını ifade etti.

Türk STK’ları pasif... Diğer taraftan Türk sivil toplum kuruluşlarının genel anlamda pasif kaldığı, Hollanda’da yaşananlarla ilgili etkin bir şekilde ortak bir görüş dahi bildiremedikleri, bunda Hollanda’nın ‘Erdoğan’ın uzun eli’ nitelemesinin de caydırıcı rolü olduğuna dikkat çekildi. Hollanda’da tartışma kültürünün önemli bir gelenek olduğundan hareketle, bu ve benzeri toplantıların, belki farklı formatlarda, daha küçük gruplar, uzmanlar arasında da yapılması gerektiği yönünde fikir birliğine varıldı. Doğuş Haber Merkezi

«

Program başlama saati: 18:00

Adres: Flint Theater Coninckstraat 60 - 3811 WK Amersfoort


aktüalite 07 actualiteit

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

Arif Yakışır:

İlhan Tekir

“Kin, nefret, ırkçılık saçan söylemler sokaktaki insanlar arasında ayrışmalara neden olmakta. Bunları asla kabul edilemez “

STK’lar, yayımladıkları bildirilerle camilere yapılan saldırıları kınadılar Hollanda’da son günlerde artan cami saldırılarının ardından Türk STK’lar toplumu sağduyuya çağırarak yapılan saldırıları kınadılar. Bu tür saldırıların tekrar etmemesi dileğinde bulunan STK yöneticileri, ilgililerin gereğini yerine getirmelerini istediler.

C

amilere yapılan saldırıları şiddetle kınıyoruz... Hollanda’daki bazı siyasetçilerin ırkçı ve İslam karşıtı söylemleri son haftalarda dozunu artırdı. Bu söylemler Hollanda’daki ırkçı ve İslam düşmanı kişileri de cesaretlendirmekte. Bu ve benzeri söylemlerin neticesinde ırkçılar camilere saldırmaktalar, tehdit mektupları gönderilmekte, hayvan kafası asmakta, hac işaretleri ve duvarlara aleyhte yazılar yazmaktalar. Geçtiğimiz günlerde Hollanda Diyanet Vakfına bağlı, Zaandam, Medemblik, Zwijndrecht’deki camilere de saldırılar yapılarak hasar verilmiştir. Bu kabul edilemez saldırıları şiddetle kınadığımızı bildirir, H.D. Vakfına, cami yönetimlerine, cemaatine bu olaylardan dolayı geçmiş olsun dileklerimizi iletmek istiyorum. PVV parti başkanı Wilders geçtiğimiz günlerde 2. Mecliste yaptığı konuşmada, “Türklerin Hollanda’ya gelmeleri yasaklanmalı, camiler kapatılmalı,

Müslümanların evlerindeki Kur’an-ı Kerimler toplatılmalı” gibi sözleri bilhassa Türk ve Müslümanlar arasında şaşkınlıkla karşılandı. Bu ve benzeri nefret, kin, ırkçılık saçan söylemler sokaktaki insanlar arasında ayrışmalara neden olmakta. Bu gibi söylemler kimler tarafından söylenirse söylensin, bunların kabul edilemez olduğunu ve bunlara acilen demokratik yollardan bir çözüm bulunması gerektiği kanaatindeyim. Ayrılıkçı ve nefret söylemlerine son verilmeli. Gelecek yıl Hollanda’da yapılacak milletvekili seçimlerinde en büyük parti olacağı beklenen PVV ırkçı parti ve liderinin söylemleri daha da hız kazanacağı görülmektedir. Her seferinde fikir hürriyetinden dem vuranlar, bunun da bir sınırı olduğunu çok iyi bilmeliler. İnsanların töre ve inançlarına söz söylenmemeli, saygı duyulmalıdır. İnsanlarımız bu gibi olaylardan dolayı da tahriklere kapılmamalıdır. Yapılan tehdit, saldırı vs. polise bildirilmeli. Camilerimize yapılan saldırılardan

dolayı gerek hükümet, güvenlik, içişleri bakanlığı ve belediye başkanları gereken her türlü güvenlik, gözetleme, koruma gibi önlemleri vakit geçirmeden almalılar. Hollanda’da vatandaşlarımıza, Müslümanlara, dernek ve kurumlarımıza, ibadethanelerimize yapılan bu hain saldırıları kınadığımızı, yapılan saldırılardan dolayı toplumumuza tekrar geçmiş olsun dileklerimizi iletir, birlik ve beraberliğimizin muhafaza edilmesi temennisiyle saygılarımı sunarım. Arif Yakışır, Başkan LAPON Yönetim kurulu adına Doğuş Haber Merkezi

«

(Dutch Turkish Media Association)

‘Hollanda Türk Medya Vakfı’ resmen kuruldu Hollanda Türk Medya Vakfı, kurucu üye temsilcilerinin noter huzurunda imzaladıkları ‘vakıf statüsü’ ile resmîyet kazandı. Uzun yıllar faaliyet gösteren yazılı, görsel ve online medya kuruluşlarından oluşan birlik, kuruluş aşamasında oluşturduğu çalışma grubu ile, en az iki yıldır resmî olarak faaliyet gösteren tüm Türk medya kuruluşlarına çağrı yapmış ve gelen tepkiler doğrultusunda kriterlerini oluşturarak kuruluşunu gerçekleştirmiştir. Kuruluş amacını; Hollanda’da yaşayan Türk toplumu ile ilgili konularda objektif yayınlar yapmak, Türk medyasının pozitif imaj oluşumuna katkıda

bulunmak, medya ile ilgilenenlerin kişisel, sosyal ve mesleki gelişimini sağlamaya yönelik eğitim faaliyetlerinde bulunmak, Hollanda ve Türkiye arasında medya köprüsü oluşturmak, aynı amaçları hedefleyen Hollanda ve Avrupa genelindeki benzeri medya kuruluşlarıyla iletişim hâlinde olmak, medyanın kalitesini ve güvenilirliğini artırmak şeklindeki başlıklarla kamuoyuna açıkladı. Tüzüğünde belirlenen kriterlere uyan tüm medya kuruluşlarının

da üye olabileceği Vakıf, Ak Ajans, Demet TV, Haber Gazetesi, Platform Dergisi ve Son Media Groep tarafından hayata geçirildi. Medya Vakfı’nın kurucu üyeler tarafından ilk yıl için yapılan görev dağılımında, başkanlığa Demet TV’den Oktay Başaran, sekreterliğe Ak Ajans’tan Adil Akaltun, saymanlığa Haber Gazetesi’nden İbrahim Karaman getirildi. Son Media Groep’tan Ömer Aşıran ve Platform Dergisi’nden Ebubekir Turgut ise üye olarak görev aldı.

“Ik begrijp niet waarom ik door GroenLinks word verstoten” GroenLinks en Erdogan... Het is bittere ironie: fikse opwinding en zelfs woede over wat Turken in Turkije wordt aangedaan, terwijl GroenLinks zelf Turkse minderheden in eigen gelederen de mond snoert. ’Ik ben met stomheid geslagen’, was mijn eerste reactie na het besluit van GroenLinks om mij uit de fractie in de gemeenteraad van Gorinchem te zetten. Een paar dagen later ben ik nog steeds verbijsterd - minder over wat mij is overkomen, maar veel meer over het grote, angstige, bijna krampachtige stilzwijgen binnen GroenLinks. Is er werkelijk niemand die vraagtekens durft te zetten bij het partijbesluit om iemand zonder fatsoenlijk hoor en wederhoor te verketteren en te verbannen? Hoe ver is de partij weggezakt? Zelfs de afkeuring van een gewelddadige coup wordt met gemak vertaald als mislukte integratie van Turkse Nederlanders. Even de feiten op een rij: Een paar weken geleden heb ik een steen in de vijver gegooid. Via de Volkskrant (Ten eerste, 11 augustus) heb ik hardop een dilemma aangekaart waar veel Turkse Nederlanders - 70 procent - mee worstelen: wordt er niet te hardvochtig geoordeeld over president Erdogan? Niemand - in elk geval ik niet - wil zaken goedpraten die niet goed te praten zijn. Turkije is een jonge democratie met een zwak rechtsstatelijk fundament. Grondwettelijke hervormingen zijn meer dan ooit noodzakelijk. Wat er sinds de couppoging gebeurt, voert de deze druk op. Maar in Nederland is het debat in zo’n hoog tempo gepolariseerd dat elke nuance verdampt. Zelfs de afkeuring van een gewelddadige coup wordt met gemak vertaald als mislukte integratie van Turkse Nederlanders. Je mag kennelijk geen vraag meer stellen. Ook niet binnen GroenLinks, zelfs niet binnen GroenLinks - zo blijkt. Grote druk Waarom is er geen open gesprek mogelijk over iets waar zoveel Turkse Nederlanders mee worstelen? Zonder veel omhaal van woorden ben ik - met zekere vertraging - in de ban gedaan. Achter de schermen is, door zowel de plaatselijke partijleiding als de landelijke partijvoorzitter, grote druk op me uitgeoefend om me mijn woorden te laten inslikken onder dreiging van excommunicatie. Dat men zich ongemakkelijk voelde, kon ik me nog wel voorstellen. Maar

wat ik van meet af aan onbegrijpelijk vond, is de ongegeneerde pressie. Ik heb steeds gevraagd om, laten we het zo noemen, een eerlijk proces. Laten we er open over praten. Ik ben graag bereid om mijn standpunt toe te lichten op een ledenvergadering of in discussie met anderen. Dat gesprek bleek een soort tribunaal: ik mocht mij komen verontschuldigen tegenover een gezelschap van lieden die op voorhand al wisten dat ik veroordeeld moest worden. En die ledenvergadering in Gorinchem heeft men kennelijk nooit aangedurfd. Opeens was er het telefoontje: eruit gezet. Over die gang van zaken was ik met stomheid geslagen. Maar wat nog veel erger is, is dat iedereen binnen GroenLinks het kennelijk voor zoete koek slikt. En dat voor een partij die zich graag profileert als een open, democratische debatpartij. Kennelijk is het democratisch centralisme nog niet dood en begraven. Geen open gesprek Waarom slaat GroenLinks het debat dood? Waarom is er geen open gesprek mogelijk over iets waar zoveel Turkse Nederlanders mee worstelen? Waarom wordt een bepaalde opvatting er doorgedramd? Waarom wordt een groep hardhandig het zwijgen opgelegd? Het is bittere ironie, die lijkt op hypocrisie: fikse opwinding en zelfs woede over wat Turken in Turkije wordt aangedaan, terwijl je zelf Turkse minderheden binnen de eigen gelederen zonder pardon de mond snoert. Merkwaardig genoeg laat de partijleiding nu weten dat stemmers op de AK-partij welkom zijn bij GroenLinks, mits zij hun mening voor zich houden. Het vrije woord wordt hier dusdanig de nek om gedraaid dat het mij doet denken aan de ‘zelfbenoemde vrijheidsstrijders’ die Femke Halsema benoemde: ‘Zij die het vrije woord enkel voor hun vrienden en bondgenoten reserveren.’ Het is meer dan een incident. Door wat er in Nederland gebeurt en door wat GroenLinks in de praktijk heeft gebracht, voelen Nederlanders van Turkse afkomst zich niet meer vrij om te zeggen wat ze vinden, bang als ze zijn voor verkettering en verbanning. Huidige TurksNederlandse GroenLinksers kunnen zelfs een screening tegemoetzien. Gedachtenpolitie en opendebatpartij in één? Misschien denkt de partijleiding ook nog dat men de integratie een grote dienst heeft bewezen. Ondertussen kijkt de partij toe. Zijn meer GroenLinksers met stomheid geslagen? (http://www.volkskrant.nl/ Kaynak:

opinie/ik-begrijp-niet-waarom-ik-doorgroenlinks-word-verstoten~a4370924/ )

Ilhan Tekir is gemeenteraardslid in Gorinchem.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

04 dosya 08 dossier

Kalemdâr

oflaz-aliya@hotmail.com

Mehmet Şükrü Oflaz

“Duydunuz, Nedim Kılınç’ın Zilinin Sesini Değil mi?” İngilizcede “odanın ortasında fili fark etmemek” diye bir sözün olduğunu sayın Müftüoğlu’ndan öğrendim. “Muhafazakârlık” eleştirisinde Müslümanların hemen şimdi gerçekleştirmeleri gereken hesaplaşmayı ıskalayan düşünce ve fikir açmazlarını anlatıyordu bu eleştiride. Bu yazıda buna benzer bir eleştirimiz olmayacak. Olmayacak zira, kuşatılmışlık içindeyiz, hareket alanımız hem içe hem de dışa doğru tıkalıdır. Bir yerde söyledim; memlekete seyahatimiz veya siyasi hadiseler hakkında ki gözlemlerimiz buraya döndüğümüzde sene boyu tüketeceğimiz malzemeyi biriktirme çabası olarak anlaşılmaktadır. Nasıl olsa kurtulduk. Şöyle bir düşüncem var. Millet olarak var olmamız aramızda ahlâkı işler vaziyette tutmakla ve titizlenmekle mümkündür. Tarihimizin bize verdiği imkânı mümkün kılma çabası insan olarak eylemimizdir. Millet olarak biz ‘’Türk gibi başla Bulgar gibi bitir’’ diyebilmişiz. Bizlerden sâdır olan işlerin ne tarafından bakarsak bakalım bir açıklaması yok. Yani bu işleri biz nasıl yaptık. Yani bu kadar haddi aşan işler bizden nasıl sadır oldu. Evet sahip olduğumuz milli karakterimizden haberdar olanlar bu şekilde hayıflanabiliyor-

lardı. Ama biz bu çağda böyle bir vaziyetten uzağız. Yaşadığımız hayatın bir sınanma yeri olduğu, insanın salt söz ve düşünce ile insan olmadığı, sınandıkça yol alabildiğimizi, yücelebildiğimizi unuttuk. Göze batan ve gizleme ihtiyacı duymadan bu dünyaya saplanıp kaldık. Bol kadınlı programlarda acıklı olaylar görüp zırlayan kadınların hâli şu anda genel bir haldir. Her şeyden şikâyet ediyoruz ama sınanmayı kabul etmiyoruz. Cennete gitmek istiyoruz ama külfeti olmasın istiyoruz. Cehennemden korkuyoruz ama olan biten melanetlere göz yumuyoruz. Müslümanca bir hayat ne anlama geliyor. Bu iş olacaksa ancak böyle olur diye bir kararlığımız yok. Öylede olur böylede olur. Tamamda biz niye İslam’ız? Geleneğimize, örfümüze, töremize sinmiş hasletlerimizi bile kaybettiğimiz bu zamanlarda, biz neyin davasını güdüyoruz? Biliyorum çok karamsar şeyler söylüyorum. Allah’tan ümit kesilmez. İnsanlardan ümit kesilir mi? Suriyeli bir çocukla yapılan bir konuşmada, ismini hatırlayamadı. İsmini unuttu. Bir çocuk annesinin- babasının verdiği ismi neden unutur. Şimdi biz isimlerimizi söylemekten ar etmeli miyiz? Benim ismim Ahmet, Ali, Hasan vs. demek bize normal geliyorsa, nasıl konuşabilir, nasıl anlaşabilir, nasıl yoldaş olabilir, nasıl yol alabilir, nasıl millet olabiliriz? Biliyorum çok karışık bir yazı. Aklım karışık ondan olabilir. Karışık akıl her zaman iyidir. İnsana aklı olduğunu hatırlatıyor. Zeynel Abidin ağabey beni anlayacaktır. Zira yüreği yanıklardandır. Geriye kalanlarla akşam çaylarında ortaya atılan konuları parçalayacağız. Biraz dava adamı rolü oynayacak, bize verilen zamanı dolduracağız. Bize verilen zaman iki dakika... “Duydunuz Nedim Kılınç’ın zilini.” “Evet” dersen de yandın, “hayır” dersen de yandın. Sen çok yaşa Erkan Yolaç...

Koenendelseweg 1 5222 BG ‘s-Hertogenbosch Tel.: +31(0)73 6220025 Fax: +31(0)73 6220054 www.sws-simtronic.com info@sws-simtronic.com

Selçuk Öztürk:

“Tehlike henüz bitmiş değil. Bizim yaptığımız,

“Bu ülkede, sübvansiyon zihnî ve bedenî uyuştur sessiz, tepkisiz bir yığın Böyle karamsar bir ortamda, sessiz yığınların sesi olan, kirlenen siyasete bir ışık gibi doğan, sadece Türk insanının değil, Hollanda’da yaşayan ve bu gidişattan memnun olmayan yüzbinlerin de umudu olan DENK Partisinin kapısını çaldık. “Hollanda’nın nereye gittiğini?” sorduk. Hem toplum hem de kendileri ve partileri üzerinde oynanan oyunların neler olduğunu öğrendik. DENK Partisi milletvekili Sevgili Selçuk Öztürk ile hoş bir sohbet gerçekleştirdik. Keyifle okuyacağınızı, istifade edeceğinizi umuyoruz. Hollanda’daki gelişmeleri kaygıyla takip ettiğinizi biliyoruz. Haksızlıklarına meşruiyet kazandırmak için türlü entrikalar, bahanelerle ülke bir kaos ortamına sürükleniyor, ülkede yaşayan insanlar pasifize ediliyor, korkutuluyor, kenara itiliyor, ötekileştiriliyor. Sivil Toplum Kuruluşları bu olumsuz gidişatı engelleyici bir çaba içerisine girmiyor, cılız bir sesle tepkisini duyurmaya çalışıyor. Bu da yeterli olmuyor elbette. Bir Türk gencinin NOS muhabirine, yalan haberi için verdiği tepkiye genelleme yaparak “istemiyorsanız siz defolun gidin!” diyen bir başbakanın ülkesindeyiz. Biz 50 yıldır buradayız ve bu toprakları biz alın terimizle suladık, emeğimizle yücelttik. Bizim bir yere gideceğimiz yoktur, buradan gitmesi gerekenler bu ülke insanını ayıran, bölen, ırkçılık yapanlardır. Bu ülke bizimdir, biz bu ülke ve insanları için var gücümüzle çalışmaya, hizmet etmeye devam edeceğiz. Parti binasına ilk kez geliyordum. Binaya girdiğimde çok etkilendim. Hayalimden çok öte güzel bir mekânla karşılaştım. Cıvıl cıvıldı ortam. Çalışanlar, gönüllüler, stajyerler koşuşturma içerisindeydiler. Tunahan’la selamlaştık önce, binayı gezdirdi. Bina hakkındaki görüşümü paylaştım. Sonra toplantı hâlindeki Selçuk Öztürk’ün çalışma odasına girdik. Selamlaşmadan sonra, Selçuk Bey, “Zeynel Bey’in yazdığı yazıyı hatırlattın mı?” diye Tunahan’a sordu. Tunahan “biz onu Zeynel abiyle çoktan hallettik” dedi. Bahsi geçen mektup, siyasilerimizin suskunluğuna dönük eleştirel bir makaleydi. Makalemin yayımlanışından çok kısa bir süre sonra bu iki güzel insan PvdA ile yollarını ayırmıştı. Bizim yazı Selçuk ve Tunahan’ı o süreçte verdikleri mücadeleyi anlayamıyormuş gibi algılandı ve yazımıza iyi bir yazılı tepki kondu. Ben de o tepki yazısına iki sayfalık bir açıklama ile cevap verdim, ama Haber gazetesine yayımlanması için ricada bulundum ve yazı yayımlanmadı. Çünkü, istenilen, beklenilen olmuş, PvdA’nın baskıcı politikalarına boyun eğilmemiş, dik duruş sergileyerek bu partiyle yollarını ayırmışlardı. Bu girizgâhtan sonra Selçuk Öztürk’ü tanıyarak, onunla yapılan sohbetimize başlayalım isterseniz. (Zeynel Abidin)

F

arklı bir alanda eğitim görmenize rağmen neden siyaseti seçtiniz? Her zaman olduğu gibi o dönemlerde de insanlarımızın sesini ilgili yerlere duyuracak, sorunlarına çözüm bulacak ne siyasetçi ne de o alanda yetişmiş insan vardı. Sorunları olan insanlar bizim kapımızı çalmaya başladılar ve bizler de yardımcı olmaya çalıştık. Bu durum bizi siyasetin içerisine çekti, teşvik etti. Daha sonra kendimizi içerisinde bulduk ve ardından da bu işin eğitimini alarak bugünlere geldik. . Hâlâ Roermond’dasınız, neden? Roermond’da kalışım benim günlük ortalama 400 kilometre yol yapmama neden oluyor. Ancak bu böyle devam edecek. Bir siyasetçi özünden fazla ayrılmamalı, sözünden dönmemeli. Adam bugün Hollanda’nın en ücra yerinden milletvekili seçiliyor, yarın çalıştığı kente göç ediyor. Oysa ben Limburg bölgesinin ve ikamet ettiğim Roermond’un sorunlarını çok iyi biliyorum. Eğer ben de tası tarağı toplar gelirsem, o bölgenin hakkını kim savunacak, sorunlarını kim mecliste dile getirecek? Sırf bu düşüncemden dolayı günlük bunca yolu gidip geliyorum. Bölgesel siyasete inanan biriyim. Bölgenin sorunlarıyla hemhal olmuş ve sorunları mecliste çözmek isteyen milletvekillerine, temsilcilerine ihtiyaç var. Bu anlayışın da yaygınlaşması gerektiğine inanıyorum. PvdA ile yollar niye ayrıldı? PvdA, yoldan saptığı için. PvdA, azınlıkların haklarını savunmadığı için. PvdA, sağ eksenli açıklamalar yaptığı için. PvdA, göçmenlerin, Müslümanların haklarının ellerinden alınışına seyirci kaldığı için biz bu partiyle yollarımızı ayırdık. Parti içerisindeki sağcı bir kesimin, Wilders’e giden oyları kapmak için popülist söylemlerle partinin rotasını sağa çevirdiğini hep birlikte gördük. Diğer en önemli sebep ise, Amster-

dam’da Belediye Başkan Yardımcısı olan Lodewijk Asscher’ın kendini ispatlamak için sert bir entegrasyon politikasıyla Bakan olarak işe başlaması ve 4 dinî cemaatin araştırılmasını istemesi, bardağı taşıran son damla oldu. Biz de “bu kuruluşların bu ülkeye katkıları vardır” dedik. Bilim adamları, akademisyenler de bunun altını çizdiler. Ama Asscher, daha da ileri giderek ısmarlama raporlarla “Müslüman gençliğin cihad ruhuyla hareket ettiğini, IŞİD yanlısı olduğunu” gerekçe göstererek bu 4 kuruluşa ‘kayyum’ atamak istedi. Bizler de “bunun demokrasiye aykırı” olduğunu söyleyince ipler koptu. Bizim müdahalemiz sonucunda bu 4 kuruma kayyum atanmadı ve o sert entegrasyon politikalarının yumuşamasına sebep oldu. Bunu bilinçli bir şekilde yaptı. Sonra yayımlanan araştırmalar Asscher’ı yalanladı. Ona rağmen kaç kez mecliste özür dilemesini istememe rağmen maalesef o yaptığı yanlıştan dolayı toplumdan özür dilemedi. Tehlike henüz bitmiş değil. Türlü bahanelerle bu kuruluşlar kıskaç altına alınmaya çalışılıyor. Bizim yaptığımız, giden treni frenlemektir, tren henüz durmadı, yola devam ediyor. Baskı, korkutma, parçala-böl, köşeye sıkıştırma politikaları devam ediyor.

Özür dilememesinin sebebi kibrinden mi, haklı olduğunu sandığından mı? Ben özür dilemesini istediğimde, “Sayın Öztürk, benim özür dilememi sadece sen istiyorsun. Diğer cami cemaatleri, gençlik kuruluşlarından bir tek tepki yok” dedi. Ülkede yanlış giden bir şey olsa ilk önce gençler sokaklara dökülürdü. Ama bu ülkede sübvansiyonlarla, korkuyla, zihnî ve bedenî uyuşturmayla gençleri sessiz, tepkisiz bir yığın hâline getirdiler. Gençlik bu kıskaçtan kurtulmalı. Verilen 3-5 binlik sübvansiyonlar gençliğin kişiliğine, kimliğine ipotek koymamalı. Gençlik bunu elinin tersiyle itmeli, ne korkulara, ne uyutmalara ne de yardımlara el açmamalıdır. İktidar ve diğer sol partiler de Wildersvari bir söylemle ülkeyi derin bir kaosa sürükleme, ülkede yaşayan insanlar arasına korkunç bir duvar örme telaşındalar. Parti olarak bu gidişata tepkiniz nasıl? Wilders, benim Limburg’tan hemşerimdir. Wilders, diğer siyasetçiler içe-


söyleşi 09 interview

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

giden treni frenlemektir, tren henüz durmadı, yola devam ediyor.”

nlarla, korkuyla, mayla gençleri n hâline getirdiler”

Selçuk Öztürk kimdir?

“1972 Kayseri doğumluyum. Aslen Yozgatlıyım. Henüz 3 yaşında iken Hollanda’ya geldim. Yarı Hollanda yarı Türkiye’de teknik alanda eğitimimi tamamladım. 1998 yılında genç, Müslüman-Türk uyruklu biri olarak siyasete atıldım. 1998-2013 yılları arasında Roermond Belediye Meclis üyeliği, 2003-2007 ve 2011-2012 yılları arasında Limburg Eyalet Meclis Üyeliği, 2012’den beri de milletvekili olarak görev yapmaktayım. 2014 yılına kadar PvdA üyesiydim, bu tarihten sonra Kuzu/Öztürk Grubunu oluşturarak yollarımızı ayırdık. Ardından da DENK partisini kurarak siyasi çalışmalarımızı sürdürdük, sürdürüyoruz. Evli, 4 çocuk babasıyım...”

risinde en ‘harbi’ olanıdır. Wilders mecliste, Türkiye’deki darbe girişiminin hemen sonrasında “Keşke darbe başarılı olsaydı diyerek tepkimi koydum, DENK Partisi de, ‘demokrasi kazandı’ diyerek düşüncesini ortaya koydu. Diğer partiler sonucu bekledi. Tarafını darbe netleştikten sonra koyacaklardı. Başarılı olunsa darbecilerin yanında, olmazsa hükûmetin yanında yer alacaklardı” diyerek çok açık bir dille diğer partileri ikiyüzlülükle suçladı. Düşüncesi yanlıştır ama bunu açıkça söylemesinden dolayı ‘harbi’ diyorum. Hollanda’daki bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu süreçler sık sık yaşandı. Bir ara Surinamlılarla uğraştılar. Daha sonra Moluklarla, Faslılarla uğraştılar derken, sıra Türklerde. Ülkeyi sömürgeci zihniyetle yönetmek isteyen bir kesimin temel çıkış noktası budur. İçerisinde yaşadıkları azınlıkları pasifize etmek, suça itmek, köşeye sıkıştırmak, parçalamak, bölmek ve kendi aralarında kavga ettirmek, güç kaybettirmek ve bu durumdan da güçlenerek çıkmak bu zihniyetin en belirgin özelliğidir. DENK Partisi bu oyuna gelmeyen yegâne partidir. Bizi bölücülükle suçlayanlar, Hollanda’nın geldiği şu duruma bakarak kimin bölücü, kimin bütünleştirici olduğunu görebilirler. Hollanda tarihinde, etnik kökenli insanları bir çatı altında birleştirebilen tek parti DENK Partisidir. Binlerce üyemiz arasında her dinden ve her kökenden insanı bulmak mümkün. DENK partisi, tek bir kesimin, tek bir görüşün değil, Hollanda’nın partisidir. Adaletin ön planda olduğu ve herkesin kendinden bir şey bulacağı tek partidir. Mazlumun yanında olan ve hak arayanların hakkını savunan yegâne partidir. Dar bir çerçeveye hapsedilmeyecek kadar geniş bir vizyona ve adaleti ön planda tutan bir misyona sahibiz. Sokaktaki kediye verilen zararın bile hakkını savunuruz. Haksızlığın karşısındayız. İsrail Başbakanı ile alakalı pek çok suçlama ve spekülasyon üretildi. Duyarlı pek çok insan ve Hollanda’da yaşayan bir milyon insanın duygularına tercüman oldunuz. Dünya Müslümanları da size bu manada el uzattılar. Başbakan bile bir “şov” diye niteledi. Neydi vermek istenilen mesaj? Bu tavır, Hollanda’dan dünyaya ve-

rilen bir mesajdı. Bu tarzda verilen tek mesajdır. O görüntüler 100’ün üzerinde ülkede gösterilmiş ve bu tavırdan duydukları memnuniyeti belirten binlerce mesaj geldi. Tunahan’ın hareketi, mazlumun, masumun, garibanın, haklının, ezilenin yanında olduğumuzu gösteren bir duruştu. Bu durum Netanyahu’ya sorulunca verdiği cevap çok ağır ve durumun mahiyetini ortaya koyması açısından hayli ilginç ve manidardır… Ne demiş? “Bugün kimin barış istediği kimin istemediği bir kez daha belli oldu. Likud Parti başkanımız ‘burnu dik olanların bir gün burnu eğrilir’ dedi” diyerek bizim bu tavrımıza karşılık veriyor. Doğrudan isim verilmese bile bunun gideceği adres bellidir. Basın danışmanları bile bu sözün DENK partisini muhatap aldığını ifade ediyorlar. Organ bağışı hakkında ne düşünüyorsunuz? D66 Partisinin bir kanun teklifiydi bu. Teklif, “Ben sana iki mektup yollarım, ikisine de cevap vermezsen organlarını bağışlamış sayarım” şeklindeydi. Biz bu teklife karşı oy kullandık. Organ bağışı her vatandaşın kendi tercihidir. Bu hak sadece bir-iki mektupla halledilecek bir şey değildir. Hollanda’da yaklaşık iki buçuk milyon insan okur-yazar özürlü. Bir de gelen mektupları okuduğu hâlde anlamayanları hesap edersek bu sayı daha da artar. Biz bağışa karşı değiliz ama bu düzenlemeye karşıyız. Biz de vatandaşın daha iyi ve doğru bir şekilde bilgilendirilerek bu tercihi yapmasını istedik. Kanun bir oy farkıyla meclisten geçti, Senato’ya gitti. Kamuoyundan da aşırı tepki var. Senato’da partiler bu tepkilerden ve yaklaşan seçimlerden dolayı geri adım atabilirler. 15 Temmuz için hem sizin hem de Hollanda’da yaşayan Türk toplumunun bazı girişimleri oldu... Bunlar Hollanda medyasını, meclisini ve kamuoyunu günlerce meşgul etti ve en ağır ithamlarla suçlandık. Ülkeden kovulduk. Türkiye’nin uzun eli denildi. “Hollanda senin ülken değil, git Türkiye’de siyaset yap” denildi… Hollanda’nın Türkiye üzerinden buradaki Türklere yönelik başlattığı uygulamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

O gece, bizlere gelen mesajlar çok ağırdı. “Türkiye’de darbe oldu, Kuzu ve Öztürk’ü meclisten atacağız” diyecek kadar meseleyi basitleştirenler oldu. 15 Temmuz darbe girişimi Hollanda gündemine bomba gibi düştü. Bizlere çok ağır mesajlar geldi. O an insanların yüzlerindeki maskenin indiğini görüyorsunuz. Ve kimin neler yapabileceğini de. Demokrasi ve halk kazandı. Türkiye darbelerden çok çekti. Buna meydan vermemek için de vatandaş tankın önüne kendini attı ve halk kazandı. Böyle bir olay daha önce dünyanın hiçbir yerinde yaşanmamıştır. Bir başka güzellik de, Türkiye insanı bir bütün olarak karşı çıkmıştır darbeye. Düşünceleri, dünya görüşleri farklı olan milyonlar kenetlenmiş, tek vücut olmuşlardır. Bu tartışmalar hem siyasette hem medyada hem de kamuoyunda çok tartışıldı ve hâlen tartışılıyor. Bitmeyecek de. Türkiye üzerinden de buradaki Türkler tartışılıyor. Çekin burada yaşayan insanlarımızın yakasından elinizi. Onlar, bu ülke için çok önemliler. Onlar çalışandır, vergi ödeyendir, işadamıdır, doktordur, avukattır vs. Ama bu ülkeye katkı sunanlardır. Hiç kimse Türkiye hakkında benim düşüncemi soramaz, sorduğunda da aldığı cevapla beni bir kefeye koyup yargılayamaz. Tunahan’ı bu sebeple 10 tane grup başkanı 35 dakika acımasızca mecliste eleştirdiler. Ama haklı olduğu için o saldırılar karşısında dimdik ayakta kaldı ve hepsinin de saldırısını geri püskürttü. Başbakan’ın “defolun gidin!” tepkisi neyi nesiydi? İki gün süren bütçe görüşmelerinde Türk kökenli bir gencin NOS muhabirine defol demesi tartışıldı. Muhabirin yalan söylediği değil o gencin bu sözü tartışıldı. Ülkenin başbakanı bir gencin söylediği söz üzerine ülkede yaşayan bir gruba yönelik çok talihsiz bir söz söyleyerek “onların defolup gitmelerini” istedi. VVD ve PVV harici bütün partiler bu söylem karşısında durdular ve Başbakana tepki verdiler. Hiç kimse o genci bulup işin aslını sormadı. Parti olarak biz, o genci bulup gerçeği öğreneceğiz ve bunu kamuoyuyla paylaşacağız. Korkunç bir algı operasyonu yürütülüyor. Yarın (27 Eylül) mecliste Türkiye ile alakalı önemli teklifler görüşülecek. Bu önergelerin meclisten kolayca geçmesi ve haksızlıklarına meşruti-

yet kazandırmak için bu tür ikiyüzlü operasyonlar hız kesmeden devam edecek. Dövmek için değnek arıyorlar. Bizim insanımız bu oyunlara gelmemeli. Fırsat vermemeli. Sağduyulu hareket etmeli. Ancak yasal olarak tepkilerini de koymalılar. Erasmus Köprüsü’ndeki Türk Bayrakların açılışından rahatsız olduklarını dile getiren siyasetçilere Tunahan, “Meclis önünde dalgalanan İsrail bayraklarından rahatsız olmuyorsunuz da, haklı tepkilerini ortaya koyan insanların dalgalandırdığı Türk bayraklarından mı rahatsız oluyorsunuz?” diye sorduğunda suspus oldular. Mecliste olmamız büyük bir nimet. Demokrasiden uzaklaşmış, çifte standardı kendisine huy edinen siyasetçilere büyük bir ders veriyoruz. Ve bu çalışmalarımız da sosyal medya üzerinden paylaşılıyor. Facebook üzerinden en çok takip edilen ve bilgileri paylaşılan en büyük siyasi parti biziz. Diğer partiler gelen tepkilerden hayli rahatsızlar. Bizlere övgü gelirken onların söylem ve icraatları yeriliyor, eleştiriliyor. Ne yapacaklarını şaşırdılar. Önce benimle ilgili malvarlığı iftirasını attılar. Tutmadı. Bundan sonra da bu gibi iftira ve karalamalar bütün hızıyla hem bizler hem de diğer adaylarımız aleyhine sürecektir. Biz yılmadan doğru bildiğimiz bu yolda mücadelemizi sürdüreceğiz. Vatandaşlarımızın bu oyunlara gelmemesini, belgesiz, delilsiz yayınlara asla itibar etmemelerini istiyoruz. Camilerle neden uğraşılıyor? Enschede’deki camiye yapılan saldırı için savcı “terör olayıdır” dedi. “Naziler döndü” türünden tehdit mektupları gönderiliyordu. Ben bunu mecliste gündeme getirerek Bakan’a “daha ne olması gerekiyor ki, sen bu camileri koruyacaksın?” diye sordum. Sinagogları korumak için haklı şekilde bir buçuk milyon bütçe ayırıyorsun. Kiliseler yine öyle. “Sinagoglar nasıl destekleniyorsa, camiler ve diğer ibadet yerleri de öyle desteklensin” diye açık oylama ile teklif sundum. Devletin birinci görevi vatandaşın can güvenliğini sağlamasıdır. Bu öneri meclisten geçmiş olsaydı, her cami için ortalama 100 bin Euro bütçe ayrılacaktı. Hollanda’daki 15 sinagog için haklı olarak bir buçuk milyon bütçe ayrılıyor.

Oylama nasıl geçti? İlginç bir oylama oldu. SP, GroenLinks, D66, hatta Hayvan Hakları Partisi bile bizim bu önergemizi destekledi ama maalesef, seçim zamanı camilerde oy avcılığı yapan, CDA, PvdA bu öneriyi desteklemedi. Bu iki parti içerisindeki Müslüman ve Türk kökenli milletvekilleri açık oylamada ‘red’ oyu verdiler. Biz bu oylamayı kamuoyuyla paylaştık. Hâlâ bize bu manada eleştiri geliyor. “Bizi niye deşifre ediyorsunuz, parti tabanımız bizden uzaklaşıyor” diye. Yahu böyle ikiyüzlülük olur mu? seçim zamanı camilere kamp kur, ondan sonra camiler için gelen önergeye ‘red’ oyu ver. Bunu seçmenin bilmesi en doğal hakkı. CDA’nın ‘camilerin finansal bağlantısı kesilsin’ önergesi nedir? CDA, “Diyanet din görevlilerinin Türkiye’den gelen maaşı kesilsin” diye önerge verdi. Yaklaşık 150 cami imamsız kalacak. Hedef şu: Bu imamların geri gönderilişinden sonra o boşluğu ehliyetsiz, vasıfsız insanlar dolduracak. Dinî alanda uzman olmayan bu insanların hata yapma olasılığı daha yüksektir ve yapılacaktır. İşte, böyle bir durumu kayıt altına alan biri, bunu medyaya yollayacak, ardından bu durum meclise gelecek ve sonrasında ise bu görüntüler camileri kapatmak için bir gerekçe olacak. “CDA Hollanda’daki camileri kapatıyor” diye bir bilgi paylaştım. Linç edilecektim neredeyse. Gerçek bu. Bu önergeyi veren ve destekleyen partilerden birileri seçim zamanı camilere gelirlerse, cami cemaati onlara bunları neden yaptıklarını sormaları gerekmez mi? “Siz bizim neslimizin geleceği ile oynadınız” diye tepki vermeleri gerekmiyor mu? Hollanda’daki imam eğitimini engellediniz. Bu alanda yetişmiş insan yok, kimler imamlık yapacak? Madem imamların Türkiye’den gelmesini ve oradan maaşlarının almasını istemiyorsunuz, siz yeni bir düzenleme yapın; Hastane ve hapishanedeki manevî rehberler statüsüne getirin, siz ödeyin onların maaşlarını. Ben de o zaman sizin samimi olduğunuza inanayım ve asıl derdinizin cami kapatmak olmadığını anlayayım. İnsanlar inançlarında hür olmalılar. Parti olarak her dinin mensubunun hakkını savunacağız. Özgürce ibadet etmeleri için mücadele edeceğiz. (Önümüzdeki sayıda,söyleşimizin devamında, DENK partisini daha yakından tanımaya çalışacağız) Söyleşi:Zeynel Abidin

«


Vacature / İş ilanı Sigorta alanında deneyimi olan satış ve hasar elemanı aranmaktadır. Diploma şartı: Wft basis ve Wft schade particulieren Çalışma yeri: Rotterdam veya Dordrecht Haftalık çalışma saati: 24-40 saat arası

PARA TRANSFERi MÜBAREK AYLARDA FÍTRE, ZEKAT VE KURBAN PARALARINI EN HIZLI, GÜVENÍLÍR VE HESAPLI GÖNDERMENÍN TEK ADRESÍ HAVALEM.

Beklemeye son, havaleniz 10 dakikada Türkiye'de. İsme veya banka hesabına para gönderilir. Euro gönderin, Euro alınsın. Alıcı komisyon ödemez. Çeklerinizi ödeyebilirsiniz.

EN YAKIN ACENTAMIZA UĞRAMAYI UNUTMAYIN ! www.havalem.com | facebook.com/havalem

+31(0)78 655 16 50 | info@havalem.com

Tren, gemi, uçak biletleri, araç kiralama tatil ve seyahatlerinizde kalite ve güvenin adresi...

Goeman Borgesiusstraat 20 7604 XH Almelo Tel. 0546 - 43 34 49 Fax: 0546 - 43 34 49 E-mail info@sarayreizen.nl www.sarayreizen.nl

a Almelo’d

SARAY REIZEN


gündem 11 agenda

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

Gündem

Mehmet Erdoğan: “Ülkemizde yaşanan darbe teşebbüsü karşısında, duruşumuzu iki kez yaptığımız basın bildirileri ile ortaya koyduk”

Sesver

Hikmet Gürcüoğlu

“Meyve veren ağaç taşlanır”

Hollanda İslam Federasyonu, başkanlar toplantısı ile sezonu açtı Hollanda İslam Federasyonu tatil sonrası sezonu, Şube Başkanları toplantısı ile açtı. Cemiyet Başkanları bir araya gelerek hem önceki sezonu değerlendirdiler hem de yeni sezon çalışmalarını ele aldılar...

B

ölge Yürütme Kurulu ve Cemiyet Başkanlarının bir araya geldiği toplantıda Genel Merkez Hatibi, Teşkilatlanma Başkan Yardımcısı Mehmet Ateş de hazır bulundu. Toplantı açılışında Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan bir konuşma yaparak, başkanlara yeni sezonda başarılar diledi. Mehmet Erdoğan konuşmasında, özetle şu konulara değindi: “Sezonun son toplantısında bölge yönetiminde değişikliklerin olacağını sizlerle paylaşmıştım. Bazı birimlerde bu değişiklikleri gerçekleştirdik. Şu an aramızda olan kardeşlerimize kolaylıklar diliyorum. Oss Cemiyetimize atanan yeni Başkanımız Aydemir Doğruyol’u tebrik ediyor, muvaffakiyetler diliyorum. Hicrî Yeni Yılınızı tebrik ediyor, bütün insanlığa hayırlar getirmesini, akan göz yaşlarının dinmesine vesile olmasını diliyorum. Bu arada önceki gün evlenen Arnhem Cemiyet Başkanımız Bahaeddin Budak’ın oğlu Nurullah Budak’a saadetler diliyorum. Kısa süre önce oğlunu kaybeden İtalya Bölge Başkanımıza da başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Ramazan ayı ve sonrası günlerde yapılan çalışmalar oldukça verimli geçti. Bu çalışmaları yürüten Sosyal Hizmetler Başkanımıza şükranlarımızı sunuyorum. Ülkemizde yaşanan darbe teşebbüsü karşısında, duruşumuzu iki kez yaptığımız basın bildirileri ile ortaya koyduk. Bu bildirilerin birini diğer STK’larla birlikte kamuoyu ile paylaştık. Camiler herkese açıktır, kimsenin hiçbir şekilde bir başkasını ötekileştirmemesi gerekir.

2016/17 eğitim yılın başladı. Bu sezonun nesillerimize hayırlı olmasını diliyor, Ayasofya ve Schiedam Cemiyet Başkanlarını inşaatlar konusunda aldıkları mesafeden ötürü tebrik ediyorum.” Ardından söz alan Kurumsal İletişim Başkanı Hasan Hüseyin Göğüş, gündemdeki konularla alakalı olarak bir sunum yaptı. Sunumunda bazı parti liderlerinin gündeme damgasını vuran söylemlerini hatırlattı. Olup bitenler hakkında kendi değerlendirmesini ve yapılan görüşmeleri dile getirdi. Son olarak bir değerlendirme konuşması yapan Mehmet Ateş ise, Bölge Yöneticilerine ve Şube Başkanlarına Almanya ve Türkiye’de yaşanan olayları da harmanlayarak bazı tavsiyelerde bulundu. Bu teşkilatın çok hayırlı hizmetler yaptığına işaret eden Ateş, yaşadığı bazı güzel anılarını paylaşarak somut örnekler verdi. Ateş, teşkilat mensupların

Ayşegül ve Nurullah’ın mutlu günü...

bilhassa bu dönemde söylediklerine çok dikkat etmeleri gerektiğinin altını çizdi. Ateş, Avrupa ülkelerinin son olaylar karşısında kötü bir imtihan verdiğini belirterek “Ne hikmetse ülkeler mağdur edilenin değil de mağdur edenin yanında yer aldılar. Bunun örneğini önce Mısır’da gördük sonra da ülkemizdeki darbe girişimimden sonra gördük. Bunu anlamakta zorlanıyoruz ve dolayısıyla çok üzülüyoruz. Bu durum karşısında asla ümitsiz olmayacağız. Bileceğiz, göreceğiz ama asla ümitsiz olmayacağız” şeklinde konuştu. Bölge idaresinde yapılan değişiklikle, bölgede görev alacak olan isimler şunlar: Mustafa Taner (Sekreter), Özcan Çiftçi (Eğitim Başkanı), Mustafa Uysal (İrşad), Süleyman Küçükuysal (Sosyal Hizmetler), Ercan Kuzu (BasınYayın), Erkan Turan (Başkan Danışmanı-İhsan Sohbetler Başkanı)

Arnhem Cemiyet Başkanı Sevgili Bahaeddin ve Leyla Budak’ın mahdumu Nurullah ile Şenol ve Adile Yılmaz’ın kerimesi Ayşegül, 1 Ekim Cumartesi günü düzenlenen düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Ayşegül ile Nurullah’ı kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz. Düğünde, IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün ve NIF Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan da hazır bulundular.

info@hotiad.nl

Normal şartlarda bugün burada söylenecek her söz Hollanda Türk toplumunun başarıları üzerine olmalı idi. Fakat 15 Temmuz’da Türkiye’mizde öyle bir şey oldu ki burada anmadan geçemeyiz. 15 Temmuz’da Türkiye’miz bir işgal girişimine maruz kaldı. Birileri bu milleti vatanı ile imtihan etmeye kalkıştı. İşin acısı bu defaki gafiller içimizden birileri idi. Dinî bir cemaat maskesi altında, gerçekte bir çete olan grup, vatana ve millete kast etti. Tarih bir kez daha yazıldı, Türk için “vatan” kutsaldır. Uğruna “ya istiklal ya ölüm” dediği vatanını, şehadet şerbetini içme pahasına teslim etmedi. Ruhları şad olsun, o vatana selam olsun, Halka kurşun sıkan hainlere lanet olsun. Tabii Türkiye’mizde bunlar olup biterken, bunların bir de yaşadığımız ülkemiz Hollanda yansımaları vardı. Bize düşen daha ilk andan itibaren rengimizi ve duruşumuzu net bir şekilde ortaya koymaktı. STK yöneticileri olarak, sorumluluğumuz gereği, halkımızı itidalli olmaya davet ettik. Şiddete meydan vermemeye çalıştık. Hollanda medyası karşısında sabır zırhına büründük. Makul olamayan siyaset karşısında akla sığındık. Kendimizi ve gerçeği anlatmaya çalıştık. Hamd olsun ki gerçeği görmeye ve yanılmışız demeye başladılar. Bunları becerdik de bir şeyi beceremedik. Hani bir fıkra vardır: Cehennemde cehennem kuyuları varmış. Her kuyunun başında zebaniler nöbet tutarmış. Kuyunun birinin başında bekleyen nöbetçi yokmuş. “Bu kuyunun neden başı boş?” diye sorulduğunda, gelen cevap hayli manidardır: “O kuyuda Türkler var. Onlar birbirinin ayağından çekerler. Bize gerek kalmaz” Sahsım ve başkanlığını yaptığım HOTİAD, bazı aklı evvel ve kışkırtıcılar tarafından FETÖ’cü olarak damgalanmak istendi. Biliyoruz, meyve veren ağaç taşlanır.

İyi de o taşı atan bari körün biri olmasa. Nereye attığını bilse, değil mi… Değerli misafirler, Hollanda Türk İşadamları Derneği kendisine iki şeyi ana görev olarak görmektedir: Bir, muhatap kurum olmak. İki, Hollanda Türk toplumunun önünü açma, ufkunu büyütme, itici gücü olmak. Muhatap kurum olma amacımıza ulaştığımızı biliyorum. Eğer VNO, MKB, bakanlıklar görüş almak üzere kapınızı çalıyorsa bilin ki bu iyi bir işarettir. Hollanda Türk toplumunun itici gücü olma görevine gelince; Bu program bunun bir örneğidir. Türk toplumunun başarılarını sergilemek istiyoruz. Herkes duysun, herkes bilsin istiyoruz. NEDEN? Çünkü artık, acıklı, ezik göç hikâyeleri bitmeli. Tahta bavullarla gelmiştik, yurtlarda kalmıştık, derdimizi anlatamazdık. Bunlar bitmeli. Bundan sonra Türk Toplumunun başarıları konuşulmalı. Başarıları konuşmalıyız ki başımız dik olsun, Başarıları konuşmalıyız ki arkaya değil, önümüze bakıyor olalım. Başarıları konuşmalıyız ki daha hızlı yol alalım. Bugün 2015 yılı Başarı Ödüllerini vereceğiz. Bir jüri üyesi olarak, ben de tüm müracaatları gördüm Her birinde “HELAL sana” dedim. Hayranlıkla inceledim. Zorlanarak da olsa, birini seçmek durumunda idim. Buradan tüm müracaat sahiplerini kutluyorum. Bu gururu bize yaşattıkları için teşekkür ediyorum. Hollanda Türk toplumunun başarılarının devamını diliyorum. Sponsorluk görevini üstlenerek, birer sosyal sorumluluk örneği sunan arkadaşlarımı da kutluyor, teşekkür ediyorum... (Hikmet Gürcüoğlu’nun, HOTİAD Başarı Ödülleri programında yaptığı konuşmanın tam metni)


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

04 haber 12 nieuws

Fotoğraflarla Hollanda gündemi...

Gündem

“Rutte’ye demokrasi dersi verelim”

Birlik Gençliği ayakta, atakta!..

Rotterdam Zuid’te 30 yıldır bölge insanına dinî, millî, sosyal ve kültürel alanda hizmet götüren Birlik Gençlik Teşkilatı, şuurlu bir gençliğin oluşması için de yoğun bir çalışma temposu içerisindeler. Haftanın neredeyse 7 günü gençler için düzenlenen etkinliklerle gençleri kucaklayan Birlik Gençlik yönetimi, her sabah namazında özel programlarla gençleri ağırlıyor.

Utrecht’te, ‘15 Temmuz Şehitleri’ anıldı UETD Hollanda Şubesi, Hollanda Diyanet Vakfı (HDV), Rijnland Türk İşadamları Derneği ( TOVER ) tarafından organize edilen Türkiye’de yaşanan 15 Temmuz darbe girişiminde şehit düşenler için anma programı düzenledi.

Dordrecht’te yüzler gülüyor

Dordrecht’te Türk insanına yönelik çalışmalar yürüten HTF Ayasofya Cami, 2500 metrekarelik arsayı satın alarak faaliyet alanını genişletmiş oldu. Noter huzurunda gerçekleşen devir teslimde Teşkilat Başkanı Vedat Özdal, Muhasip Şükrü Durkut ve Sekreter Masum Kolkılıç hazır bulundular.

Ünal Efe Taşkapan için donör seferberliği

Hollanda’da 3 yaşında lösemiye yakalanan ve tedavi altında tutulan 8 yaşındaki Ünal Efe Taşkapan’a uygun ilik bulunması için Zwijndrecht HDV Yavuz Sultan Selim Camiinde bir kampanya düzenlendi. HDV yönetim kurulu üyelerinin de katıldığı kampanyaya halkımız büyük ilgi gösterdi ve katılanlardan doku örneği alınarak donör bankasına kayıtları yapıldı.

U

trecht’te düzenlenen anma programına yaklaşık 800 vatandaşın yanı sıra İstanbul AK Parti Milletvekili Metin Külünk, AK Parti Trabzon Milletvekillerinden Ayşe Sula Köseoğlu, Adnan Günnar, T.C. Lahey Büyükelçiliği maslahatgüzarı Kurtuluş Aykan, HDV Başkanı ve T.C. Lahey Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşavir Vekili Yusuf Acar, T.C. Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş, Amsterdam Başkonsolosu Tolga Orkun, Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız’ı temsilen Başkonsolos Yardımcısı Ulvi Darendeli katıldı. İstiklal Marşı’nın okunmasın ve Hafız Osman Bostancı’nın Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından Hollanda Mehteran Takımı bir konser verdi. Ev sahiplerinden UETD Hollanda Başkanı Turan Atmaca yaptığı selamlama konuşmasında, 15 Temmuz şehitlerine rahmet, gazilerine acil şifalar dilerken, anma programına gösterilen yoğun ilgiden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Anma programının ev sahiplerinden TOVER Başkanı Durmuş Doğan ise, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Yenikapı’da yaptığı ko-

Baba oğuldan Hollanda’ya devasa AVM

Semih ( Baba ) ve Semir Davarcı (oğul ) Spijkenisse kentinde, devasa bir Alış Veriş Merkezi açmak için gün sayıyorlar. Hollanda’ya 1972 yılında gelen Baba Semih Davarcı’nın asıl mesleği psikolog. Aslen Mersinli. Mesleğini icra etmekle birlikte Rotterdam Ana Kent Belediyesi bütçe planlama dairesinde üst düzey memur olarak çalışmış ve 1989 yılından beri de ticaretle uğraşıyor.

nuşmanın benzeri bir konuşma yaparak, salonda gördüğü manzaranın Yenikapı ruhunun Hollanda’da yaşadığının bir göstergesi olduğunu söyledi. Türk milletini kimsenin bölüp parçalamaya gücünün yetmeyeceğini söyleyen Doğan; Türkiye’ye göz dikenlerin tarih boyunca hüsrana uğradığını belirterek, 15 Temmuz darbe girişimi tüm Türk milletini tek vücut olarak birbirine kenetlediğini ifade etti. T.C. Lahey Büyükelçiliği maslahatgüzarı Kurtuluş Aykan konuşmasında; “Bizim insanımızın demokrasi coşkusu normal karşılanmalıdır. 15 Temmuz’da darbe girişimini FETÖ denen hain örgütün yaptığına dair her geçen gün daha güçlü deliller bulunuyor. Bu hain örgütün zehirli kolları Hollanda’da kendilerini masum gösterme çabası içindedir. İçinde bulunduğumuz süreçte Hollanda Türklerinin kışkırtmalara karşı dikkatli olacaklarına, dik ve vakur duracaklarına inancım tamdır” dedi. Ak Parti Trabzon Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlu ise, Hollanda Başakanı Rutte’ye gönderme yaparak, “Sayın Başbakan, yıllardır bu ülkeye hizmet etmiş Türklere ‘çıkın gidin’ demek yerine sahip çıkmalıdır.

Çünkü bu insanlar, Hollanda’nın başına bir felaket geldiğinde de aynı duyarlılıkla Hollanda’ya sahip çıkacaklarından kimsenin şüphesi olmasın. Hollanda ile Türkiye arasında 400 yıla dayanan sorunsuz bir dostluk söz konusu. Türkiye 15 Temmuz’da dünyaya demokrasi dersi vermiştir” dedi. AK Parti Trabzon milletvekili Adnan Günnar, “CHP’li Sosyal Demokrat kardeşlerime, MHP’li Ülkücü kardeşlerime, 15 Temmuz’da darbe girişimine karşı çıkan her görüşe mensup insanlara teşekkür” ederek başladığı konuşmasında, “Hollanda Türkleri bu ülkenin yasalarına saygılıdır. İslamofobik saldırılar almış başını giderken, camilere yapılan saldırılar günden güne artarken Hollanda Başbakanının Türklere ‘çıkın gidin’ demesini kınıyorum. Ama unutmasınlar ki bir gün gelecek ‘Ne olur bizimle kalın, gitmeyin’ diye yalvaracaklar. Çünkü Hollandalı Türklerin bu ülkeye katkıları tahmin edilenden de büyüktür” dedi.

Hollanda televizyonlarının da canlı yayın arabaları ile takip etiği, 15 Temmuz Şehitlerini Anma Programının son konuşmacısı AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk idi. Haber: Son Haber

«

Hollanda Polis’i hükûmete karşı geldi Hollanda polisinden hükûmete nota: “Bütçe açığını kapatmak için ekstra trafik cezalarıyla ne kendimizi ne de vatandaşımızı kullandırtmayacağız”

Saadet Hollanda üyeleriyle bayramlaştı

Saadet Partisi Hollanda temsilciliği sezonun ilk divan toplantısını bayramlaşma etkinliği ile birlikte gerçekleştirdi. SP GİK Üyesi Sezai İnceöz’ün de katıldığı toplantıya çok sayıda üye iştirak etti. SP Hollanda Başkanı Bayram Başalan ve Sezai İnceöz birer konuşma yaparak hem Hollanda hem Türkiye gündemini değerlendirdiler.

Bütçe açığını vatandaşla kapatmak isteyen hükümete polislerden ekstra trafik cezasına tepki geldi. Temsilciler meclisinde çoğunluğun onayladığı ekstra trafik cezalarıyla bütçe açığını kapatma uygulamasıyla ilgili Hollanda Polis Birliği Konseyi NPB tepkilerini dile getirdi. “Hollanda polisi ‘hazine doldurucu’ bir göreve sahip değildir” açıklamasında bulunan NPB, bütçe açığını polisleri kullanarak vatandaşın sırtından kapatmaya

çalışan hükümetin bu önerisinin polislik gibi kutsal bir görevi zedelediğini ve vatandaşın polise karşı kışkırtıldığını belirtti. NPB, hükümetin yollarda güvenliği değil parayı önemsemesini eleştirerek, Hollanda polisi olarak öncelikle vatandaşın güvenliğinin dikkate alınması gerektiğini ve istenilen ekstra trafik cezasıyla bütçe açığını kapatma fikrine katılmadıkları gibi bu uygulamada yer almak istemediklerini bildirdi.


mesaj 13 message

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

“Burada biraz sessiz olmamız lazım ve şaka da yapmamamız lazım. Çünkü Erdoğan şakalardan hoşlanmıyor...“

Analiz Ergün Madak ergunmadak@hotmail.com

Yurtdışındaki Türkiye İnsanına Hak Ettiği Değer Ne Zaman Verilecek?

B

elçika’nın Brugge şehri, görülmesi tavsiye edilen Avrupa şehirlerinden bir tanesi. Biz de bu tavsiyeye uyarak günübirlik bir program yapmıştık. 15 Temmuz faciası yaşanalı ise henüz 2 hafta olmuştu. Farklı kültürlerden 20 civarında diğer turistlerle birlikte, nehir üzerinde küçük bir motor gezintisine başladık ve benim de koltuğum kaptanın yanına denk geldi. Şehrin tarihçesini esprilerle anlatıyordu kaptan. Bir binanın yanına geldiğinde ise motor kolunu aşağıya doğru itip, sessizliği sağladıktan sonra şöyle demişti: “Burada biraz sessiz olmamız lazım ve şaka da yapmamamız lazım. Çünkü Erdoğan şakalardan hoşlanmıyor...” Yanında durduğumuz binanın üstünde ise şu tabela vardı: T.C. Brugge Fahri Konsolosluğu. Sonra da söylediklerini onaylamamı istercesine yüzüme baktı ve aramızda şöyle bir diyalog geçti: - Dat is toch zo? - Ik vind het erg gemeen dat wat u zegt! - Oow! U bent de eerste die met me niet eens is. Alle andere Turken die ik tot nu toe gezien heb die gaven mij gelijk. Ze waren zo blij dat ik dat gezegd had. - Ik niet. Ik vind het erg gemeen dat wat u zei en het klopt ook niet wat u zegt!!! Motor gezintisinden sonra kaptan ile 5 dk. daha görüşmeye devam ettik. Anladığım kadarıyla ona hak veren ‘Türkler’ bildiğiniz, Erdoğan’dan haz etmeyen burjuva Türkler. Kendi memleketlerinin bir batılı tarafından eleştirilmesinden rahatsız olmayan tipler. Bu yeni canlı türüne bir yenisinin eklendiğini ise 15 Temmuz’dan sonra gördük. Her iki canlı türünün ortak özelliği, toplumun % 52’sinden ve onların seçtiği iktidar ve Cumhurbaşkanı’ndan nefret etmeleri.

Bilirsiniz, Türkiye’de yıllarca, en azından benim dünya görüşüme uymayan bir sürü hükûmetler geldi geçti. Ama şu ana kadar Batılılara şikâyet ettiğimiz olmadı. Gammazlamak tabirini bile bile kullanmıyorum, çünkü ortada gammazlanacak bir durum yok. Türkiye toplumunun geneli, hâlinden memnun olduğuna göre merak ediyorum bu Batılılara ve dışı çikolata içi Hindistan cevizi bile olmayan bu arkadaşlara neler oluyor? Biz, eskiden hâlimizden memnun olmasak bile, yani 163. Madde olduğunda, başörtüsü zulmü olduğunda, Kürt sorunu olduğunda, işkence sorunu olduğunda bile Batılılara, bizim başımızdakiler böyle diye feveran etmedik. Kol kırılır yen içinde kalır misali. Üstelik kimi kime şikâyet edecektik? Kendi siyasi tarihi, sömürgecilik cinayetleriyle dolu olan devletlere mi? Hatırlayın, ne cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar geldi geçti, memleketi geriye götürmekten, zaman kaybettirmekten başka hiç bir şey yapmadılar. Bu Batılılar da bize 3. sınıf dünya ülkesi gözüyle baktılar, bıyık altından güldüler, bir yandan da G8 ülkeleri olarak dünyanın kaymağını yediler, D8’in de ümüğünü sıktılar. Şimdi yanlarında yerli işbirlikçileri var ve yavuz hırsız misali bağırıyorlar. Bağırsınlar. Ben gülüp geçiyorum, siz de gülüp geçin. YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (YTB) Geçenlerde işyerinden bir Türk arkadaşla töre cinayetleri ile ilgili bir seminere katıldık. Ara verildiğinde laflarken, yanımıza bir başka Türk arkadaş daha geldi. Tanışma faslından sonra, konu neredeyse standart olan ‘geri dönüş’ konusuna geldi. Hepimiz, Hollanda’da kariyer yapmış, tecrübe kazanmış insanlarız.

vleeswaren Koç Et Mamulleri B.V.

Hikmet Gürcüoğlu

Adres Productieweg 48 2382 PD Zoeterwoude İleti: info@sancak.nl - Web www.sancak.nl Telefon +31(0)71 581 00 30

Hatta yeni gelen arkadaşın eşi, Türkiye’den üniversite mezunu olarak gelmesine ve HBO denklik almasına rağmen bir türlü uyum sağlayamamış. İş ise bulamamış ve MBO seviyesinde kurslar takip etmek zorunda kalmış. Ne kadar acı değil mi? Konu geri dönüş olunca, fabrikada çalışandan müdürüne kadar herkes ‘bir gün mutlaka’ geri dönüşün hayaline dalıyor. Peki acaba bu bir hayal mi? Başbakanlığa bağlı olan YTB, yurtdışında yaşayan bizler için aslında Türkiye’ye, onlar için ise yaşadığımız ülkelere bir giriş kapısı olarak düşünülmüş güzel bir inisiyatif. Bir çok ülkeden danışman belirlemişler ve açıkçası bunun pratikte nasıl uygulandığı ile ilgili bir bilgim de yok. (Daha detaylı bilgi isterseniz www.ytb.gov.tr adresine bir göz atabilirsiniz.) Bizler; Batı’da hemen her sektörde çalışan Türkiyeliler olarak aslında Türkiye’nin şu ana kadar hiç istifade etmediği bir bilgi ve tecrübeye sahibiz. Yani elimizdeki bu değer, hep bakir vaziyette bekledi durdu. Türkiye; üretim, sanayi, üniversiteler, sosyal bilimler gibi bir çok alanda çalışan bizleri hep atıl vaziyette bıraktı, bir çok alanları Türkiye kendi göbeğini kendi keserek tecrübe etti. Beyin göçünün engellenmesini herkes dillendirdi ama ortaya somut hiçbir proje çıkmadı. Doğuş’ta yıllardır değerli yazılar yazan Kadir Canatan Bey’in, Türkiye’ye akademisyen olarak gittiğinde ne tür zorluklarla karşılaştığını, bir başka doktor arkadaşın YÖK’ten denklik almak için günlerce uğraştığını yakından biliyorum. Mesele ekonomi olduğunda, bir işyerinin kolayca açılabilmesi için 19 masadan 3-4 masaya indirilmesi kolaylığı getirilmesine rağmen, beyinfikir-birikim göçü ile ilgili yaprak kımıldamadı, kımıldamıyor.

Kendi adıma yine de sessiz kalmak istemediğimden, sosyal politikaların ivedilikle değişmesi ve tekerleğin yeniden icadına gerek kalmaması için, 2005 yılının sonunda Ak Parti’nin Balgat’taki merkezine uğramış, Sosyal Hizmetler Birimine gitmiş, onlarla tanışmış, düşüncelerimi paylaşmış ve kartımı bırakıp geri dönmüştüm. (Acaba Türkiye’deki sosyal dönüşümü nasıl sağlayabiliriz diye... “beni sürekli aradıkları için, çok mutlu oldum...” demeyi isterdim). Bizde hâlâ, yardım istemek, bir acizlik belirtisi olarak mı görülüyor diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Bir zamanlar, Batılılar karşısında ‘biz bilmeyiz abi, onlar bizlerden daha iyi biliyor’ türü bir alçaklık kompleksi hakimken, bugün ise, biz az bilsek bile aciz görünmeyelim, her şeyi biliyoruz psikolojisi mi hâkim? Ne zaman kurtulacak Türkiye bu kısır döngüden? O yüzden ciddi bir psiko-sosyal revizyona, normalleşmeye, doğal hareket etmeye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Türkiye ile mülteciler meselesi üzerine antlaşmalar yapılmıştı hatırlarsınız. Bana sorarsanız aslında Türkiye’nin elindeki en önemli imkân, yukarıda anlattığım mesele. Biraz genelleme olacak ama, Batılılar bizden yıllardır pek haz etmedi (ırkçı partilerin oylarına bakın yeter), eh ne diyelim biz de pek onlara alışamadık. “Migrant, buitenlander, allochtoon” hatta çoğu zaman ‘jullie’ dediler. Her toplumda olduğu gibi bu toplumda da en uçtan insanları bulmak her zaman mümkün. Yani en çok seveninden en çok nefret edenine kadar. Türkiye de öyle değil mi konu Suriyeliler olduğunda? Burada konuyu YTB’ye getirmem gerekiyor; acaba YTB neler yapabilir? Ciddi bir veri tabanı (databank) ve ardından GERİ

DÖNÜŞ PROGRAMI başlatabilir mi? Databank için bir kaç kez Ahoy benzeri alanlarda fuarlar düzenlenemez mi? Demem o ki; elinizdeki değerin biraz farkına varın, ardından hiç bir Türkiyeliyi ihmal etmeden sektörel bir envanter çıkarın. Yani ULAŞIN BİZE!!! Hatta konu, Türkiye’de bir üniversite tarafından projelendirilerek, Yurtdışı Türkler’den nasıl bir katma değer oluşturulabileceği, uygulanabilirliği araştırılsın ve ardından geniş çaplı bir kampanya olarak pratiğe dökülsün. Bizim, motive olmamıza bile gerek yok. Türkiye’de iş, sosyal güvenlik, eğitim gibi konular proje kapsamında düzenlendiği takdirde acaba kaç kişi geri dönmek istemeyecektir? Tam tersine, hepimiz, çoluk çocuğumuzu alıp geri dönmek için can atmıyor muyuz? Hamiş: Doğuş’un Eylül sayısında şöyle bir cümle kurmuştum: “Son dönem Osmanlı tarihçisi Ahmet Cevdet Paşa, Peygamberler Tarihi kitabında, ‘adı batasıca Muaviye” dediği gibi... Bir okuyucudan e-mail ile yerinde bir tepki geldi (teşekkürler). Kasıtlı olarak yazmış olmaktan Allah’a sığınırım. Doğru cümle şöyle olması gerekiyordu: ‘adı batasıca Muaviye oğlu Yezid’. ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

04 analiz 26 14 analyse

“İfade özgürlüğü büyük bir kazanımdır”

“Hollanda’da hiç kimse kökeni ve etnisitesinden dolayı ek mücadele vermek zorunda bırakılmamalıdır”

Hollanda’da ırkçılık ve ayrımcılık HER ALANDA YÜKSELİŞTE...

Genelde Hollanda’nın hoşgörülü bir ülke olduğu ve çok az veya hiç ayrımcılık, ırkçılık ya da dışlanmanın görülmediği ileri sürülür. Aksine, durum çok farklıdır...

İ

fade özgürlüğü büyük bir kazanımdır. Sınırsız hakaret, farklı bir düşünceyle karşılaşıldığında ölümle tehdit etme, agresifliği sonuna kadar ifade etme veya asılsız suçlamalarda bulunma da bir çoklarınca ifade özgürlüğüne dahildir. Ayrımcılık, dışlama ve ırkçılığın aktif ifadesinin hiçbir zaman kabul edilemeyeceğinin, söz konusu “düşünce özgürlüğüne” önemli bir kazanımdan çok bir engel gibi görünüyor. Burada bir çelişki yatıyor.Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu (ECRI), ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele konusunda Hollanda’ya bunun nedenleri, bilgilendirme ve bu konuda bilinçlendirme üzerinde odaklanmayı öneriyor. Yalnızca hukuki tedbirlerin gerçekleştirilmesi veya ırkçı olayların kayıt altına alınmasını yeterli bulmuyor. Özellikle günümüzde her türlü ırkçılık ve ayrımcılığa karşı tek yumruk olup meydanın ırkçılık, ayrımcılık, islamofobi, antisemitizm, cinsiyetçilik, homofobi veya her türlü dışlanma ve ayrımcılığa bırakılmadığı adil, kapsayıcı ve açık bir toplum için siyaset de dahil olmak üzere tüm vatandaşlar ve tüm kurumlar ile birlikte çalışmak önem arz ediyor. Konuyla alakalı HTİB’in çalışmasını yayınlıyoruz. İslamofobi ‘İslam’ ve Müslümanlar hakkındaki olumsuz imaj son yıllarda artış göstermiştir. Amaçlarını meşrulaştırmak için İslam’ı suistimal eden aşırı gruplar hakkındaki haberler, medyaya giderek daha çok hakim oluyor. Giderek daha çok Hollandalı İslam’ı laik, demokratik hukuk devletine karşı bir tehdit olarak algılıyor. İslamofobi, henüz Hollanda’da ayrı bir ayrımcılık nedeni olarak kabul edilmiyor. Müslümanlara karşı ayrımcılık bazı Ayrımcılıkla Mücadele Derneklerince (ADV) ayrımcılık olarak kaydedilmiyor. İslamofobiye ilişkin Avrupa Birliği rakamları, bildirimde bulunan mağdurların %75’inden fazlasının (modern, başörtülü) kadınlardan ve faillerin %75’inden fazlasının beyaz erkeklerden oluştuğunu gösteriyor. Siyah Tenlilere Karşı Irkçılık Birleşmiş Milletler, 2015 – 2024 yıllarını, Afrika kökenli insanların küresel çapta strüktürel olarak geri bırakılmalarına karşı ‘Afrika Kökenli İnsanların On Yılı’ olarak ilan etti. Hollanda’da, ADV’ye en çok ‘ırk’ gerekçeli ayrımcılık bildirimlerinde bulunuluyor. (Aziz Nikola’nın kölesi) Siyah Peter, yıllardır siyah tenli insanların ırksal ve ırkçı

stereotiplenmesinin bir sembolü hâline gelmiştir. Siyah Peter, Hollanda toplumunun bir bölümü için rencide edici bir stereotiplemedir. Ancak, siyah tenli insanlara karşı ırkçılık yalnızca Siyah Peter’in varlığıyla sınırlı değildir. Futbol maçlarında dile getirilen maymun sesleri, ‘Kendi ülkenize geri dönün’ tezahüratları, boynuna kement geçirilmiş siyahi bir futbolcu mankeni, (Kraliyet Ailesine ait) Altın Fayton üzerindeki köle resimlerine tepkiler konusundaki anlayış eksikliği, Hollanda toplumunun söz konusu konularda az gelişmiş bir bilince sahip olduğunu gösteriyor. Ayrıca, etnik profilleme ve damgalamada da artış gözlemleniyor. Hollanda’da yaşayan siyah insanlar arasındaki yoksulluk ve işsizlik daha yaygın ve kamu görevlerine nispeten daha az siyahi görevli getirilmektedir. Buna rağmen ırkçılık olarak kabul edilmiyor. Antisemitizm ADV’lerin yıllık raporlarından antisemitizmin yapısal olduğu anlaşılıyor. İsrail Bilgi ve Kayıt Merkezi’nin (CIDI) Antisemitik Vakalar Monitörü, 2015 yılında okul ve spor etkinliklerinde antisemitizm tezahüratlarında bir artış kaydetmiştir. Merkeze yapılan bildirimlere göre Ortadoğu’da yaşanan çatışmalar sonrası yurt dışındaki Yahudi halkı ve mülküne yönelik saldırılar veya antisemitizm bağlantılı terör saldırılarında dikkat çekici bir artış görülüyor. Antisemitizmin tanımını yapmak kolay değildir. Bazı tanımlar, İsrail devletine yönelik eleştirileri de içeriyor. Bu konuda görüş ayrılığı söz konusudur. Ancak Mayıs 2016 yılında bir maç sonrası PSV taraftarları tarafından atılan antisemitik sloganlar ve Leiden kentinde düzenlenen kurtuluş savaşı şehitlerini anma töreni sırasında çok kışkırtıcı bir metinle çelenk bırakma fırsatı bulan Neo-Naziler tartışma dışıdır. Mülteciler ve mülteci nefreti Hollanda, halen hakim yabancı düşmanlığından dolayı mülteciler için ideal bir ortam sunmuyor. Mülteci kamplarına yönelik şiddet içerikli protestolar, mülteci ailelerin yaşadığı evlerin duvarlarına yazılan sloganlar ve insanların sokak ortasında tehdit edilmeleri bu kanıyı doğruluyor.Hükümet ve siyasi partiler, “Mülteciler kamu hizmetlerimizi sekteye uğratıyor.”, “Mülteciler bizim sağlık hizmetlerimizden yararlanmak için buraya geliyorlar.” veya “Diren.” gibi ifadelerle olumsuz bir atmosferin oluşmasına katkı sağlı-

çocuğa fırsat eşitliği sunmalıdır. Eğitim Müfettişliği tarafindan hazırlanan bir raporda, etnik azınlıklara mensup bir çok ilk okul öğrencisinin ilk okuldan sonra düşük seviyeli orta okullara, yüksek eğitimli velilerin çocuklarının ise yüksek seviyeli orta okullara gönderildikleri, ayni zeka seviyesine sahip düşük eğitimli ailelerin çocuklarına göre daha iyi okullarda eğitim aldıkları ve daha yüksek diplomalara sahip oldukları tespit edilmiştir (sırasıyla 2007 ve 2016). Orta Dereceli Meslek Okulları’nda (MBO) staj yeri bulma konusunda ayrımcılık söz konusudur. Özellikle başörtü takan öğrenciler, Fas kökenli erkek öğrenciler ve ailelerine bakmakla yükümlü öğrenciler ayrımcılığa maruz kalıyorlar.

yorlar. Köln’deki yeni yıl kutlamaları sırasında gelişen olaylar sonrasında olduğu gibi, olumsuz ve kutuplaştırıcı haberlerle medya da buna katkı sunuyor. Bir çok Hollandalı mültecilere yardımda bulunuyor ancak sürekli “mülteci sorununa” yapılan vurgudan dolayı olumlu olaylar yeterince ön plana görmüyor. Kullanılan terminoloji, bireysel öyküleri kişiliksizleştiriyor.Çocuk Ombudsmanı defalarca, çocukların göç sırasındaki savunmasız konumuna dikkatleri çekmiştir. Yasaların katı bir şekilde uygulanması uğruna çocukların sınır dışı edilmeleri Evrensel Çocuk Haklarının her defasında yeniden güçlü bir şekilde gündeme getirilmesine neden oluyor. LGBT’e Karşı Ayrımcılık Emniyet teşkilatı kayıtlarına göre, LGBT’e karşı ayrımcılık vakaları 2009 – 2014 yılları arası 428’den 1403’e yükselmiştir. 2015 yılından bu yana LGBT’nin güvenliği polis ve Adalet Bakanlığınca öncelikli sayılsa da Hollanda Eşcinsel Entegrasyonu Derneğinin (COC) verdiği bilgilere göre bu konuda henüz yeterli sayıda somut adımlar atılmadı. Mülteciler arasındaki LGBT’e yönelik bilgi eksikliği vardır. Göçmenlere Yardım Merkezi (COA), mülteci kamplarında LGBT’e yönelik dışlanma ve tehditler konusunda göçmenleri yeteri derecede destekleyememiştir. Engellilere Karşı Ayrımcılık Hollanda hükümeti, 2007 yılında engellilerin haklarını düzenleyen BM sözleşmesini imzalamıştır. Bu antlaşma, engelli kişilere eşit haklar getiriyor. Buna rağmen engelli insanların kendi güçleriyle kamusal yaşama katılmalarının hâlâ zor olduğu görülüyor. Örneğin, toplu taşıma araçları, internet siteleri ve binalar engelliler için genellikle erişilemez durumdadır. Cinsiyet Ayrımı Hollanda’da erkek ve kadınlar arasındaki eşitsizlik bazı alanlarda hâlâ bir gerçektir. Sosyopolitik eşitsizlik dışında cinsel şiddet resmi olarak tanınmamış bir sorundur. 2014 yılında Avrupa Birliği tarafindan gerçekleştirilen bir araştırmaya göre Hollandalı kadınların % 44’ü cinsel tacizle karşılaşıyor. Avrupa Birliği ortalaması, % 33’tür. Raporda, suç bildiriminde bulunmadan önce Hollanda polisinin cinsel suçlarda iki hafta “düşünme süresi” tanıması eleştirilmiştir.Çağdaş Hollanda feminizmi bünyesinde Müslüman ve siyahi kadınlar için daha kapsayıcı alan yaratılmalıdır. Eğitimde Ayrımcılık Eğitim, ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadelede önemli bir rol oynar. İyi ve çeşitli eğitim, velilerin etnisite ve eğitimlerine bakılmaksızın her

İstihdamda Ayrımcılık Beyaz tene veya Hollandaca soyadına sahip olmayan gençler daha düşük seviyeli orta okullara yönlendiriliyorlar, iyi niteliklerine rağmen staj yeri bulma şansları az, iş bulma imkânları ise sınırlıdır. Hollanda’da hiç kimse kökeni ve etnisitesinden dolayı ek mücadele vermek zorunda bırakılmamalıdır. Etnik Profilleme Ve Gösteri Hakkı “Etnik profilleme” bir ayrımcılık biçimidir ve bu nedenle de bir insan hakları ihlalidir. Etnik profilleme, etnik azınlıkların olumsuz algılanmasına katkıda bulunuyor ve vatandaşlar arasında güvensizlik duygusu yaratıyor. Hollanda polisinin meşruiyetine zarar veriyor. Buna ek olarak, Hollandalı kökenli olmayan insanlar genellikle daha yüksek cezalar alıyorlar ve daha sık azarlanıyorlar. Dahası, Hollanda’da ırksal önyargı ile alakalı polis şiddeti vakaları rapor edilmiştir. Gösteriler sırasında ortaya çıkan olaylar, kamu otoriteleri tarafından kapsamlı bilgilendirme ile önlenebilir. Gösteri yapan vatandaşların hak ve yükümlülüklerini içeren bilgilerde belirsizlik vardır. Sonuç Ayrımcılığın nedeni genellikle kalıplaşmış düşüncelerde ve herkesin sahip olduğunu önyargılarda yatıyor. Bu gerçeğin kabul edilmesi, stereotiplerin günlük yaşamlarımıza olumsuz etki yapmaması için bir ilk adım ve ön koşuldur.Liderler, çeşitliliğin güç ve ilham kaynağı olarak görüldüğü kucaklayıcı bir toplumu destekleyebilirler. Bunu yapabilmek için ayrımcılık ve ırkçılığa karşı tavır almaları gerekiyor. Bunu yaparken deneyim ve bilgiye sahip ilgili toplum ve çıkar gruplarından yararlanabilirler. Çok kültürlü Hollanda toplumu, 2016 yılı itibariyle artık bir gerçektir. Bu toplum, tüm katılımcılarının çabalarıyla yönlendirilen sürekli bir değişime tâbidir.Hollanda, güzelleşmeye, ilham vermeye ve merak uyandırmayı sürdüren renkli bir toplumdur. Farklılıklar bazen birbiriyle çarpışsa da, toplumu daha çok heyecan verici ve yenilikçi hâle getiriyor. Öyleyse, farklılıklarımızı kutlayalım.


mozaik 15 mozaïek

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

Mehmet Erdoğan:

“Hacılarımızın sağ ve selamet aramıza dönemlerinden dolayı mutluyuz. Rabbim, ifa ettikleri görevi kabul ve mebrur eylesin”

Akademik bir bakış

Millî Görüş hacıları güllerle karşılandılar... Hollanda Millî Görüş Teşkilatı ile hac görevlerini yerine getirmek için kutsal topraklara giden vatandaşlarımız Schiphol’de karşılandı. Millî Görüş Teşkilatı Bölge başkanı Mehmet Erdoğan ve yöneticiler her yıl olduğu gibi bu yıl da hacdan dönen vatandaşları Schiphol’de güllerle karşıladılar. Kutsal topraklardan dönen vatandaşların mutluluğu gözlerinden okunuyorken, aileleri de kendilerine kavuşmanın heyecanını yaşadı.

Hollandalı bakan görevini kötüye kullandı... Hollanda’da Sosyal İşler ve Çalışma Bakanı Lodewijk Asscher’ın İsrail’e gönderilen AOW maaşlarıyla ilgili görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulunuldu. Avukatlar Liesbeth Zegveld ve Michael Pestman temsilciler meclisine gönderdikleri mektuba Asscher’ın bilinçli bir şekilde hakları olmadığı hâlde Filistin’in işgal bölgesinde bulunan İsrailli vatandaşlara AOW maaşı gönderilmesine izin verdiğini belirterek suç duyurusunda bulunduklarını ifade ettiler. Avukatlar, bu durumun bir bakana yakışmadığı ve görevini kötüye kullandığı için suç duyurusunda bulunduklarını açıkladılar. Asscher’ın basın sözcüsü, “şikâyeti dikkate alacağız ve inceleyeceğiz. Konu daha önce de mecliste geniş çaplı olarak görüşülmüştü” dedi. Bakan Asscher’ın takibe alınabilmesi için Kral’ın onay vermesi veya temsilciler meclisi yüksek mahkemeye başvurması gerektiği bildirildi. DENK partisi Lodewijk Asscher’ın görevini kötüye kullandığı bir çok konuyu gündeme getirmiş ancak konuların her defasında üstü kapatılmıştı.

HOTİAD, Hakan Yavuz’u ağırladı ABD’ de Utah Üniversitesi, Siyasal Bilimler Fakültesi ögretim görevlisi olan Prof. Dr. Hakan Yavuz, HOTİAD ve CPD’nin ortak daveti üzerine Hollanda’ya gelerek iki ayrı konferans verdi. Hollanda Meclis üyeleri, çeşitli belediye yöneticileri ile birlikte Hollandalı STK’ların ve basın mensuplarının katıldığı Lahey’deki ilk konferansın ardından, ikinci konferansı Spijkenisse Atlas Otel’de veren Hakan Yavuz, burada da Türk işadamları STK temsilcileri ve basın mensupları ile buluştu. HOTİAD Başkanı Hikmet Gürcüoğlu

ve CPD Başkanı M. Emin Ateş’in ev sahipliğinde gerçekleşen konferansın konusu hakkında bilgi veren Gürcüoğlu, “FETÖ terör örgütü tarafından 15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye’de yaşanan darbe girişimin Hollanda’da yaşayan bizlere yansımasını, çıkış yollarını ve FETÖ’nün bilinmeyen yönlerini anlatması için Gülen’in yanında uzun yıllar yer almış, en yetkili ve bilgili ağız olarak sayın Profesörümüz Hakan Yavuz’a ricada bulunduk. Sağ olsun bizleri kırmadı, bugün aramızda” dedi. Yavuz, bir saati aşkın konuşmasında yaşanan olayları kendi perspektifinden, gözlemlerinden yola çıkarak, akademik süzgecinden geçirerek değerlendirdi.

Aykut Torunoğullları yeniden

Oss Mescid-i Cuma Camii’nde yeni dönem... Güney Hollanda Millî Görüş Teşkilatlarına bağlı olarak hizmet veren Oss Mescid-i Cuma Camii’nde başkan değişikliği gerçekleştirildi. Başkan Ali Çetin’in Türkiye’ye dönmesi sebebiyle istişareler sonuncunda görev Aydemir Doğruyol’a verildi. Federasyon Başkanı Mehmet Erdoğan camiyi ziyaret ederek, istişare sonucu başkan atanan Aydemir Doğruyol’u tebrik etti. Aynı zamanda eski başkan Ali Çetin’e de hizmetlerinden dolayı teşekkürlerini sundu.

Camilerde İslam’dan uzaklaştıran uygulamaya son! Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, camilerde sandalye ve taburelerde namaz kılınmaması gerektiğini tebliğ etti. Camilerde sandalye ve taburelerde namaz kılınmaması gerektiğini belirten Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, “Namazı ayakta kılamayan kimse için kolaylıklar var ama bunun içinde sandalyede oturmak yok” ikazında bulundu. Son zamanlarda camilerde her geçen gün artan sandalye, tabure hatta özel banklar üzerinde namaz kılınması uygulamasına Diyanet’ten ikaz geldi. Din İşleri Yüksek Kurulu, “Namazı normal şekli ile ayakta kılmaya gücü yetmeyen kimse için asıl olan namazını oturarak kılmaktır. Böyle bir kişi namazını kendi durumuna göre diz çökerek veya bağdaş kurarak yahut ayaklarını yana ya da kıbleye doğru uzatarak kılar” dedi. Sandalyede namaz kılmanın caiz olmadığına dair Diyanet’in sözlü ve yazılı uyarılarına rağmen camilerdeki sandalye ve tabureler her geçen gün artıyor. Hatta bazı camilerde evinden getirdiği sandalye ile namaza dâhil olanlar bile var.

BJK Hollanda’da genel kurul gerçekleşti Hollanda Beşiktaşlılar Derneği Hollanda’nın Den Bosch şehrinde dün yapılan 5.Olağan Genel Kurulu’nda Aykut Torunoğulları tekrar başkan seçildi. Genel Kurul sonunda basına bir açıklama yapan Torunoğulları özetle şunları dile getirdi: “2004 yılında kurulan derneğimiz 12 yıldır süregelen hizmetlerine ve çalışmalarına görev alacağı 3 yıl boyunca da aynı heyecan ve arzu ile devam edecektir. Derneğimizin temel amacı Beşiktaş’ımızın

kültürüne, tarihine yakışır taraftarlar kazanmak, gençlerimizi kötü alışkanlıklardan koruyarak Beşiktaş sevgisi aşılamaktır. Diğer Beşiktaş dernekleriyle dayanışma içinde, Beşiktaş’a yeni kongre üyeleri kazandırmak başta olmak üzere gençlere ve bayanlara yönelik aktivitelerle birlikte; gezi, balo, eğlence, maç ve sosyal içerikli faaliyetlerle Beşiktaş’ın lisanslı ürünleri satışını artırmak temel hedeflerimiz olacaktır” diyen Torunoğulları, önümüzdeki 3 yıl içinde Hollanda’da ve Avrupa’da Beşiktaşlılık farklılığını ve kalitesini Hollanda ve Avrupa’da en üst düzeye getirerek, Beşiktaş armasını ve bayrağını her zaman zirvede taşımak en önemli ilkemiz ve hedefimiz olacaktır.”

Bayram Demir (Bozok Başkanı)

Başbakan Rutte’nin ‘defol git’ dediği genç konuştu Türkiye’de gerçekleşen darbe girişiminin ardından Rotterdam Başkonsolosluğu binası önünde toplanan Türk vatandaşları arasından bir gencin, NOS muhabirine, “yanlı” ve “asılsız” haber yaptıkları gerekçesiyle verdiği tepkiye Başbakan Rutte, katıldığı bir televizyon programında “defol git” sözleriyle karşılık vermişti. Bu cümle kamuoyundan büyük tepkiler almıştı. Dutchturks’ın ulaştığı genç kendisiyle ilgili yapılan propaganda ve açıklamalara içtenlikle cevap verdi. Adının Sezer olduğu anlaşılan 29 yaşındaki evli ve bir çocuk babası olan Hollandalı Türk vatandaşı, “O anda ailem Ankara’daydı ve ben çok endişeliydim, yaşadığım karmaşık duygular ve NOS gibi Türkiye hakkında sürekli yalan-yanlış haberler yapan kuruma tepki göstermem benim de en doğal hakkım. Yaptıklarımdan pişman değilim. Yine olsa yine yapardım” ifadesini kullandı. Hollanda doğumlu olduğunu bu ülkede bir çocuk yetiştirdiğini ve bugüne kadar ne Hollandalılarla ne de ülkede tek bir sorun yaşamadığını belirten Sezer, Başbakan’a hitaben “Ben Hollandalıyım zaten. Burada doğdum büyüdüm. Hayatımı burada kurdum ve yaşıyorum. Kimi nereden kovuyorsun. Burası benim de vatanım. Nereye gitmem gerekiyor acaba? ” sözleriyle kendisiyle ilgili yapılan kara propagandaya karşı tepki verdi. Dutchturks’ın Sezer ile yaptığı söyleşinin tamamı için buraya tıklayınız: http://dutchturks.nl/waarheen-moet-ik-oppleuren-rutte-ik-ben-nederlander/

“Bu bir bayrak yarışıdır” Hollanda Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu’na bağlı Amsterdam Mescid-i Aksa Teşkilatının çatısı altında faaliyetlerini sürdüren BOZOK Teşkilatının Başkanlığı’nı devralan Bayram Demir, bunun

bir bayrak yarışı olduğunu belirtip, “Biz de bayrağı bir adım ileriye götürmenin hesaplarını yapıyoruz” dedi. Yapılan değişikliğin bir bayrak yarışı olduğunu ve çalışmalara hızlı başlayan çiçeği burnunda Başkan Demir, “Bizden önce görev yapan arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Biz de bayrağı bir adım ileriye götürmenin hesaplarını yapıyoruz” dedi.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

04 haber 16 nieuws

Gündem

Kati Piri: “Türk halkına karşı hata ettik” “15 Temmuz’un arkasında Gülencilerin olduğundan şüphem yok” AP Türkiye Raportörü Kati Piri, darbe girişimi sonrası gerekli tepkiyi göstermedikleri için Türk halkına hata ettiklerini söyledi. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Avrupa’nın Türkiye ile yeterince dayanışma sergilememesi, duygusal bir kopuşa neden olmuştu. Ne var ki geç de olsa bu hatadan dönen AB temsilcileri, Ankara’ya peş peşe ziyaretlerde bulundu ve özeleştiri yaptı. Bugüne kadar yazdığı eleştirel raporlar yüzünden hükümetin tepkisini çekmesiyle ünlenen AP Türkiye Raportörü Kati Piri, konuyla alakalı şunları söyledi... FETÖ ile ilgili ne düşünüyorsunuz? 15 Temmuz’dan önce bir fikriniz var mıydı?

18 yaşından küçük öğrencilere OV müjdesi Hollanda’da 18 yaşını doldurmamış öğrencilere OV hakkı tanınacak. MBO’da eğitim gören ve 1 8 yaşını doldurmamış öğrenciler de 1 Ocak 2017 tarihinden itibaren OV öğrenci kartı ile toplu taşıma araçlarını ücretsiz kullanabilecek. Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, alınan kararın ardından yaklaşık 30

Güncel

Evet, son 3 yılda Türkiye’yi ziyaretlerim sırasında Gülenciler hakkında konuşmalar oluyordu. Hükümet, bir paralel devlet yapılanması olduğundan söz ediyordu. AB’nin bunu çek etme şansı yoktu ama darbe girişimi gösterdi ki bir paralel devlet olduğu açık. Şahsen benim darbenin arkasında Gülen’e bağlı insanların olduğuna dair hiçbir şüphem yok ama soru şu: “Bu ne kadar geniş bir organizasyondu?” Bu darbe girişimi Pennsylvania’dan mı yönetilmişti? Yüzlerce hatta on binlerce Gülenci bu girişimin içinde miydi? Yoksa sadece ordudan atılacağını bilen Gülenci askerlerin son hamle olarak yaptığı bir şey miydi? Yani darbenin arkasında Fethullahçıların olduğuna dair hiçbir şüpheniz yok… Evet, ama dediğim gibi soru şu: “Bu darbe girişimini birkaç Gülenci mi yaptı yoksa daha geniş anlamda organize edilmiş bir şey miydi?” Bunun cevabını sadece yargıçlar verebilir.” Kaynak: Haber7 bin öğrencinin başvuruda bulunduğunu belirtti. 18 yaşından küçük MBO öğrencilerinin de alacağı meslek eğitimini bilinçli olarak seçebilmesi için devletin destek olacağını aktaran Millî Eğitim Bakanlığı, “ücretsiz toplu taşıma kullanımı sayesinde bu öğrencilerin istedikleri mesleği okuyabilmeleri için şehir dışını tercih etmeleri gerektiğinde kolayca karar vermelerini sağlamayı hedefliyoruz ” sözlerine yer verdi. 18 yaşının altında olan yaklaşık 120 bin MBO öğrencsinden 100 bininden OV kartı için başvuru yapması bekleniyor.

HOTİAD Başkanı Hikmet Gürcüoğlu: “Şahsım ve bazı aklı evvel, kışkırtıcılar tarafından FETÖ’cü

“HOTİAD, muhatap kuru Türk Toplumunun ufkun ve itici gücü olmak için u

H

ollanda Türk İşadamları Derneği (HOTİAD) tarafından geleneksel olarak düzenlenen “Yılın Başarı Ödülleri” sahiplerini buldu. Vlaardingen’de gerçekleşen ödül törenine 500 civarında davetli katıldı.

toplumdan dışlamak yerine onlara omuz vermek, destek olmak gerektiğini vurguladığı konuşmasında “Bu salonda omzu sağlam insanların fazlası ile olduğunu biliyorum ve desteklerini esirgemeyeceklerine inanıyorum” dedi.

T.C. Lahey Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Elçi Kurtuluş Aykan, T.C. Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız, T.C. Amsterdam Başkonsolosu Tolga Orkun ile birlikte Hollanda siyasetinin Türk kökenli isimlerinden Milletvekili Yasemin Çegerek (PvdA), Milletvekili Selçuk Öztürk (DENK) ve çok sayıda yerel siyasetçi ve işadamı ve STK temsilcisinin katıldığı ödül töreni festival havasında geçti. Gazeteci Ömer Hünkar Ilık’ın sunduğu program, HOTİAD Başkanı Hikmet Gürcüoğlu’nun selamlama konuşması ile başladı. 15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ tarafından Türkiye’de yaşanan darbe girişimini kınayarak ve terörün her türlüsünü lanetleyerek konuşmasına başlayan Gürcüoğlu, davetlileri 15 Temmuz’da hayatını kaybeden şehitler için 1 dakikalık saygı duruşuna davet etti. Rotterdam Klasik Türk Müziği Korosunun seslendirdiği eserlerle devam eden programın ilk bölümünde her dalda aday olan ve finale kalan adaylar davetlilere tanıtıldı. Adaylar, sahneye davet edilerek kendilerini tanıttılar.

Sanat Müziğinin kilometre taşı Ödül töreninin sürprizi ise Türk Sanat Müziğinin yaşayan çınarı Kutlu Payaslı oldu. 81 yaşında olmasına rağmen gençlere taş çıkartan performansı ile ölümsüz şarkıları seslendiren Payaslı’ya Rotterdam Klasik Müziği korosu eşlik etti. Koro şefi, bestekâr ve ses sanatçısı olarak Kutlu Payaslı’nın öz geçmişi video slayt ile davetlilere tanıtılırken, konser sonunda davetliler sanatçıyı ayakta alkışladı. Yaşayan Çınar Payaslı, bu organizasyon için Gürcüoğlu nezdinde HOTİAD’a ve Sanat Müziğine gönül veren Rotterdam Klasik Türk Müziği Korosu sanatçılarına teşekkür etti.

HOTİAD 2015 Başarı ödüllerine 4 dalda finale kalan adaylar şunlar: Yılın Öğrencisi: Tamer Dilaver, Yakup Koç, Mehmet Akif Başer Yılın Sanatçısı: Serpil Kalak, Mehmet Polat, Yasemin Sözer. Yılın Genç Girişimcisi: Zehra Altınsoy, Yakup Özdemir, Alper Çınar Yılın Sporcusu: Nisa Tutucu, Aytun Çetinkaya, Süha Aydın. Şizofren hastaları ayakta alkışlandı Verilen aranın ardından sahneye gelen ve dünya da bir ilk olan Türkiye Şizofren Hastaları halk dansları topluluğunun gösterisi ayakta alkışlandı. HOTİAD Başkanı Gürcüoğlu, Şizofren hastalarının bir figürü öğrenmelerinin aylar aldığını, sosyal sorumluluk anlayışı ile bu insanlarımızı davet ettiklerini ve bu insanları

“Tarih bir kez daha yazıldı, Türk için ‘vatan’ kutsaldır. Uğruna ‘ya istiklal ya ölüm’ dediği vatanını, şehadet şerbeti içme pahasına yine teslim etmedi.”

zarflarından ve 2015 yılının başarı ödüllerini kazanan isimler sahneye davet edilerek, ödülleri sponsor firma sahipleri tarafından verildi. Zarflardan çıkan isimlere göre HOTİAD 2015 Yılı başarılı ödüllerini alan isimler şöyle: Yılın Öğrencisi: Mehmet Akif Başer, Yılın sanatçısı: Ahmet Polat, Yılın genç Girişimcisi: Yakup Özdemir Yılın Sporcusu: Nisa Tutucu Yılın başarılı isimleri tek tek sahneye davet edilerek, HOTİAD Özel Plaketleri ve 2 bin 500 Avroluk çekleri ile birlikte birer buket çiçek verildi.

Aykan ödül istedi! Kapanış konuşmasını yapan T.C. Lahey Maslahatgüzarı Elçi Kurtuluş Aykan, “Hollandalı Türklerin fotoğrafını görmek için bu salona bakmak yeterli” diye başladığı konulmasında; yüreğinde iki ödül daha olduğunu bunlardan birini, bu inisiyatifinden dolayı HOTİAD’a, diğerini ise Şizofren Hastalarını Hollanda’ya getiren, onları topluma kazandırmak için yıllardır karşılık beklemeden çalışan halk dansları hocası, Kleurrijke dans topluluğu kurucusu Mehmet Ali Taşdemir’e verdiğini söyledi. HOTİAD Başkanı Hikmet Gürcüoğlu’ndan bir de rica da bulunan Aykan, önümüzdeki yıllarda ödüllere bir katagori daha eklenmesini istedi. Eklenecek kategorinin adının ise “Sosyal Sorumluluk Ödülü” olmasını söyledi. Son Haber

Heyecan doruk yaptı, ödüller sahibini buldu Gecenin finali ve beklenen an geldiğinde heyecan doruk noktasına ulaştı. Sunucu Ömer Hünkar Ilık sahneye önce Noter Emre Teker’i davet etti. Noter Emre Teker’in mühürlü


perspektif 17 perspective

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

Bir bu eksikti, bu da oldu!

başkanlığını yaptığım HOTİAD, olarak damgalanmak istendi”

Gazeteci Fatih Özyar gözaltına alındı

um olmak, nu açmak uğraşıyor” Hikmet Gürcüoğlu: “Bundan sonra Türk Toplumunun başarıları konuşulmalı. Başarıları konuşmalıyız ki başımız dik olsun. Başarıları konuşmalıyız ki arkaya değil, önümüze bakıyor olalım”

“Hollanda senin ülken değil” Hollanda’da Temsilciler Meclisi’nde yapılan toplantıya “Tunahan Kuzu, Hollanda senin ülken değil, git Türkiye’de siyaset yap” ifadesi damga vurdu. Kuzu’ya yapılan ayrımcılığa meclis sessiz kaldı. Meclis toplantısında ırkçı parti PVV lideri Geert Wilders, “burası senin ülken değil, pasaportunu geri ver ülkene dön oranın meclisinde siyaset yap” ifadesine meclis üyelerinin sessiz kalması ülkede yaşayan yabancılar tarafından tepki aldı.

İlhan Aşkın: “İsyanımızı bile çok gördüler” Hollanda‘da yaşayan Ermenilerin 1915 olaylarına ilişkin bir kilisenin bahçesine diktiği sözde soykırımın anıtını protesto eden Hollanda Azerbaycan Türk Kültür Derneği Başkanı İlhan Aşkın ifadeye çağrıldı. İlhan Aşkın, yaptığı açıklamada, Ermenilerin Nisan 2014’de Hollanda’nın Almalo kentinde bir kilisenin bahçesine 1915 olayları ili ilgili sözde soykırımı gösteren bir anıt diktiklerini, bunu öğrenmelerinin

ardından kendilerinin de Türk STK’larla birlikte 1 Temmuz 2014’te protesto gösterisi düzenlediklerini ifade etti..

Yıllardır Hollanda’da gazeteci olarak görev yapan Fatih Özyar, Sırbistan’daki görevinin ardından Hollanda’ya gelir gelmez ayağının tozu ile gözaltına alındı. Özyar, Hollanda’da yaşadığı şokun etkisinde. Özyar, yıllardır yaşadığı Hollanda’nın Zaandam şehrinde polis tarafından 15 saat süre ile gözaltına alınmasını Son Haber’e anlattı. “Demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü deyince dünyada ilk olarak gösterdiğimiz Hollanda’da bu yaşadıklarım inanılır gibi değil. Sırbistan’da üç aylık Sıla Yolu görevimin bitmesiyle Hollanda’ya geri döndüm. Hollanda’daki gelişmeleri uzaktan takip ediyordum. Son gelişmelerden biri ise Zaandam kentinin Poelenburg semtindeki Türk gençlerinin durumuydu. Yaşları 18 ile 24 arasında değişen ve aralarında Faslı gençlerin de olduğu bir grup genç; Hollanda medyası tarafından ‘Sokak Teröristleri ve Erdoğan’ın Askerleri’ olarak tanımlanıyordu. Gençlerin sorun olarak görüldüğü semtte ben de yıllardır ikamet etmekteyim. Aynı zamanda bu semtin yönetim kurulunda başkanlık, başkan yardımcılığı yaptım. Yıllar önce de aynı sorun vardı, biz bunu defalarca dile getirmiştik. Peki ne oldu da şimdi bu olaylar sorun oldu? İşte tam bu konuları kaleme almak için hazırlık yaparken bana acil bir telefon geldi. ‘Türk gençleri Hollanda polisi tarafından göz altına alınılıyor’, denildi. Apar topar olay yerine gittim. Zaten olay yerine uzaklığım 200 metreydi. Biz gazeteci için olayın sıcak anında orada olmak büyük bir başarıdır. Telefonumun kayıt düğmesine bastım ve olup bitenleri kayıt altına almaya başladım. İşte tam da o sırada bana yaklaşan polis beni itip kakarken, ona ‘basın mensubu olduğumu ve açık alanda çekim yapmamın bir sakıncası olmadığını’ söyleyince polis memuru ‘göz altına alındın’ dedi ve 4 polisin şiddetine maruz kalarak ellerim kelepçelendi.” 25 yıla yakın bir zamandır, çeşitli olayları takip ettiğini ve gazetecilik yaptığını ifade eden, ilk kez hem de Hollanda’da yaşadığı şehirde güvenlik güçlerinin böyle bir şey yapmasına akıl erdiremediğini vurgulayan Özyar, nezarette kaldığı 15 saatten çok, bu olayın sonucu ‘Hollanda nereye gidiyor?’ sorusuna karşılık bulamamasına üzüldüğünü ifade etti. Gözaltına alınmasının verdiği sıkıntıdan çok Zaandam’da yaşanan

olayların kendisini üzdüğünü ifade eden Özyar, “Bu gençler arasında hatalı olan yok mu? Tabii ki var. Ama bir gerçek var bunları dışlayıp, bunları farklı yönlere sürükleyen ne? İşte asıl sorunu görmemezlikten gelenler asıl suçlulardır” diyerek gözaltı süresinde yaşananları şöyle dile getirdi: “Nezarete atıldım. 15 saat sonra yanıma geldiler; ‘ifade verip vermemek istediğimi’ sordular, ben de ‘size ifade vermiyorum’ deyince de bana savcılıktan ceza geleceğini, suçumun ‘polisin ‘buradan git’ uyarısına uymamak olduğunu söylediler” 15 saat gözaltı süresinin ardından evine geldiğini fakat aklını kurcalayan bir çok soruya cevap aramakla meşgul olduğunu söyleyen Özyar, sosyal medya hesabından da paylaştığı aklını kurcalayan soruları şu şekilde ifade etti: - Hollanda nereye gidiyor? - Hollanda asimile olup ülkesine ihanet edenlere kucak açarken, “ben ülkemi, vatanımı, milletimi, Cumhurbaşkanımı seviyorum” diyenlere neden “Burayı terk et ülkene geri dön” diyor? - Hollanda’da yaşayan Türkiye kökenli insanların, Türkiye’yi, bayrağını ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sevmemesi ne zamandan beri suç sayılmaya başlandı? - Hollanda yaptığı uygulamalar ve göz altılarla birilerine göz dağımı vermek istiyor? Hollanda’nın acaba hedefinde bu mu var? İstediği sonucu elde mi ediyor, başarılı mı oluyor? Çünkü Türkler, içindeki duyguları sözlerine dökemiyor. Çünkü korkuyor, “hedef olurum, işimi kaybederim” diyor. - Bugünkü Hollanda gazeteleri 8 kişinin tutuklandığını yazıyor. Ama bu tutuklanan kişiler arsındaki bir kişinin gazeteci olduğunu neden yazmıyor? Eğer basın ve düşünce özgürlüğü diyorsanız bu sadece sizin için geçerli olmamalıdır. Bu özgürlüğü başkalarına da vermelisiniz... Editörün notu: Sevgili Fatih Özyar önce “geçmiş olsun” diyor, sorduğunuz soruları bir kez de sizin ve kendimiz adına biz soruyor ve 6. sorunuzu özellikle biz de soruyor ve ekliyoruz: Neden gözaltına alınan 8 kişiden birinin gazeteci olduğunu yazmadı Hollanda basını. Oysa Ebru Umar’ın gazeteciliği tartışılırken günlerce ona ‘gazeteci’ diye arka çıkan Hollanda basını Fatih Özyar’ın gazeteciliğini göremeyecek kadar kör mü? Kör bir şahıs merhum Neyzen Tevfik’e sormuş, ‘Ahvali durum nasıl?’ Her şeyin birbirine karıştığı bir dönem üstelik, ama Neyzen bu, cevabı yine Neyzence olmuş. Soruyu soran köre, “ Gördüğün gibi!” demiş… SONHABER.EU



panorama 19 uitzicht

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

........................................................................................................................................................................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................................................................................................................................

Dindar Kesimin Sosyal Medya İle İmtihanı

N

e kadar tanınıyorsan, ne kadar takipçin varsa o değerde kıymetlisin. Eskiden iki kişi karşılıklı münakaşaya girdiğinde; ‘Sen benim kim olduğumu biliyor musun?’ diye klişe bir sözle savunmaya geçip, sözde kendisinin önemli biri olduğunu hissettirerek göz dağı verilirdi. Şimdi durum biraz değişti, o klişe cümle yerini şu ifadeye bıraktı: ‘Sen benim kaç takipçim olduğunu biliyor musun?’ ‘Ben o derece önemli ve kitleleri etkileyen bir kişiyim, ona göre konuş!’ Küreselleşen dünyanın sosyal medya ağıyla insanları birbirine yaklaştırıp, tekdüzeleştirdiği gerçeğiyle yeni bir kültürün oluşuğunu inkar edemeyiz. Kültürel yozlaşmanın sebeplerinden biri hiç şüphesiz sosyal medyadır. Kendi değerlerimizden ödün vererek başka kültürlerin ve akımların peşinden sürüklenip gidiyoruz. Instagram, Twitter, Snapchat, You Tube vb. tüm iletişim kanallarının kendine ait sosyal bir kültürü var. Ve hepsinde daha çok tanınmanın, insanlarca sevilen, beğenilen kişi olmanın tek yolu; takipçi sayısını artırabilmek. Sadece bu yolla bir çok kişi fazlaca miktarda para kazanıyorlar. Bilinen gerçekleri anlatmamın sebebine gelince; sosyal medyayı dindar kesim açısından değerlendirmek istedim. Zamanla bu kadar hayatımıza yerleşmiş

olan sosyal medya kültürünü biz Müslümanlar faydalı ve hayata anlam katacak amaçlarla kullanmalıyız. Mahremiyet duygusuna zincir vuran bir dünya sosyal medya. Bir erkeğin karşısına geçip en cazibeli bakışlarıyla ve gülüşüyle poz vermeyi çoğu bayan ters bir davranış olarak görürken; sosyal medya üzerinden Facebook’ta, Instagram’da fotoğraf paylaşımı yaparken aynı şeyi düşünmüyor. Halbuki sadece bir erkek değil belki yüzlerce kişinin bakışlarına maruz kalıyor ve belki çoğu iyi niyetlerle bakmıyor. Ailelerin an be an yaşadığı tüm olaylar dakikası dakikasına takipçilerin elindeki telefona ulaşıyor. Özel hayatlar özelliğini çoktan kaybetti. Evlilik yıldönümünde alınan hediyeler, eşi için özel hazırlanan sofralar, tatil görüntüleri vs. biz Müslümanların da merak duygularını kabartıp, başka kişilerin hayatlarını izlerken malayani işlerle uğraşıp, gerçek gayemizi unutmamıza ve dünyaya aldanmamıza sebep oluyor. Ben çok mutluyum, ben her zaman mutluyum gülüşleri! Bambaşka bir dünya sanal alem. Orda her zaman mutlu olmak zorundasın. Kişilerin kendilerine ait dünyalarında sanki hiç hüzün yokmuş gibi! Halbuki Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) ‘Ben hüzün peygamberiyim.’ diye buyuruyor bizlere. Hatta o kadar içimizde ki

Kur’an’ın anlaşılması ve hayata rehber kılınması konusunda yayınladığı kitaplarla tanınan Hüseyin K. Ece, yine Kur’an merkezli yeni bir eseri okuyucuların hizmetine sundu. Hüseyin K. Ece, daha önce yayınladığı Ayetler ve İşaretler, Kur’an’ın İnsan Modeli: İyiler ve Daha İyiler adlı çalışmalarında olduğu gibi bu yeni eserinde de insanları İslami bir çerçevede düşünme ve yaşamaya davet ediyor.

Genç kızlar arasında yaygınlaşan moda akımları, Instagramda ve Facebooc’ta kızları modellik yapmaya teşvik ediyor. Dindar bayanların kendilerine özgü bir moda oluşturması, hatta bunu çok fazla abartmaları, kadın kimliklerini modayla ve makyajla ön plana çıkarmaları tüm dünya Müslüman bayanlarını etkisi altına alan, belki İslam’ın ve tesettürün özünü yitirmek amacıyla planlamış, sosyal medya ile de kolayca kitlelere ulaşan hileli bir oyun! Tesettür modasının fakir

Bilindiği gibi insan, sınırsız özgürlüğe sahip bir varlık değildir. Her istediğini, aklına her eseni, canının her çektiğini yapamaz. Her istediğini yapmak isteyen, tanrıdan rol çalmaya kalkışmaktadır. Zira her dilediğini yapabilecek yegâne varlık, tek olan ilâhtır. Kişisel ve toplumsal hayat, kurallarla, ölçülerle ve değerlerle anlam kazanır ve huzurla devam eder. Kuralsızlık, başıboşluk, “ne yapacağıma ben karar veririm” tavırları; kaos, fitne, huzursuzluk, güvensizlik ve hakların kaybolmasını beraberinde getirir. Hayatın yaratılış amacı doğrultusunda devam etmesi için Allah (c) vahiyle insanlara ölçüler, sınırlar ve kurallar göndermiş, onları elçileriyle insanlara öğretmiştir.

Allah’ın indirdiği ölçüler, hükümler, kurallar, Kur’an’ın eskimez, miadı dolmaz, zamanı geçmez evrensel ölçülerdir. Bu ölçü ve ilkeler her devrin, her kültürün, her ülkenin insanı için geçerlidir, faydalıdır. Zamanın geçmesiyle bunların doğruluğunda bir eksilme olmaz, faydaları yürürlükten kalkmaz. Bu çalışma, Kur’an’daki bu eskimez ölçülerden, bu evrensel değerlerden bir kısmını anlatmaya çalışmaktadır. Akademik veya dilbilimsel bir araştırma olsun diye değil; Vahyin kitabını indiriliş amacı doğrultusunda okuyalım, anlayalım ve hayat haline getirelim diye. Unutmamak gerekir ki Kur’an, sadece okunmak için değil, iman edenlerin hayatına yön versin, hayatın öznesi olsun diye gönderilmiştir. Bu anlamda onun hükümleri ile hükmetmeyenler çok zarardadır. Onun ölçülerini beğenmeyenler, onlara sırtını dönenlerin kayıplarını, Kur’an’ın eskimez ölçülerine uyanların da kazançlarını anlatmaya kelimeler yetmez.

Elif Bayraktar elif_1705@hotmail.com

zengin hangi ülkeye mensup olursa olsun tüm İslam ülkelerine hızla yayıldığını sosyal medya üzerinden görebiliyoruz. Moda stilistliği, makyaj uzmanlığı ve modellik Müslüman genç kızlar arasında hedeflenen ideal meslekler arasına girdi. Moda şirketleri ve giyim mağazaları için kıyafet tanıtımı yapan tesettürün anlamını yitirdiği kıyafetlerle poz verip bunu takipçileriyle paylaşan belki yüzlerce kişinin nazarına maruz kalan ve yaptığı şeyin İslam’a zarar verdiğini bilmeyen genç arkadaşlarımız var. İslam’da tesettür; setr etmekten gelir Yani örtünmek kendini erkeklere karşı korumak demektir. Başörtülerinizi omuzlarınızın üzerine alın diye yazılırken ayetlerde; ahir zaman gençleri yüzlerinde daha çekici görünmek için yaptıkları onlarca makyajla, farklı eşarp bağlama tekniklerini tanıtıyorlar. Üstelik bizim için tek bir stil varken! O da; omuzları örtme şartıyken, kendimize yeni moda akımları bulup bu meşgalelerle ömür tüketmemiz, üzülecek bir durum! You Tube’ da en çok takip edilen bayan kullanıcı videolarının çoğunlukla makyaj videoları olduğunu söylediğimde belki de şaşırmayacaksınız. En dindar ailede yetişen bir genç kızın bile çetin imtihanlarından biridir bu! Ve tabi ki ailesinin! Kişileri yargılamak ve eleştirmek asla haddime düşmez. Benim yaptığım sadece önümüzde duran koca bir

problemi analiz etmek. Çözüm yolları bulabilmek. Hayatımızdan tamamen sosyal medyayı çıkaralım, çocuklarımıza yasaklar koyalım diyecek değilim. Çünkü bu inandırıcılığı olmayan bir gerçek bizim için. Öyleyse ne yapabiliriz? Sosyal medyanın içinde; iyileri tercih ederek yol alabiliriz. Mesela Nouman Ali Khan, dünya üzerinde gençleri İslami noktada etkileyen en iyi hocalardan biri seçildi. Makyaj videoları izlemek yerine, bu hocanın sohbetlerini dinleyen bir genç kardeşimiz dünyasına ve ahiretine çok daha iyi bir yatırım yapacaktır. Instagram’da, Twitter’da bizi takip eden kişileri de hayra yönlendirebiliyorsak, onların yüreğine dokunabiliyorsak, bu bizim için en güzel hizmetlerden biridir. Mesele bunlardan ziyade; şuurlu ve hakiki iman sahibi bir mümin olarak yaşayabilmek. Eğer o şekilde yaşarsak sosyal medya bize değil biz sosyal medyaya yön veririz. Ve söz sahibi biz oluruz, başkaları değil! Başkalarının esaretinde değil kendi özgürlüğümüzle yaşayabilmeyi öğrenmemiz lazım.

Hüseyin Kerim Ece Kimdir?

Biz bu ölçüleri Kur’an’da buluyoruz. Bunların bir kısmı tasavvurla, bir kısmı inançla, bir kısmı değer yargılarıyla, bir kısmı davranışlarla, bir kısmı da diğer varlıklarla ilişkilerle ilgilidir. Bütün bu ölçüler insanı hayra, fazilete, sevaba, mutluluğa götürür, insanı kâmil (olgun) yapar, Allah’ın rızasını ve hayat imtihanını kazandırır.

Kitap Dünyası...

Kur’an’dan Eskimez Ölçüler

sosyal medya; Kabe’den selfie pozu çekilmeden geri dönmek bizler için büyük kayıp. Geçtiğimiz ay Hac vazifesini yerine getiren bazı dindar kesimlerin sosyal paylaşımlarını takip ettiğimde bizzat gördüm bunu. Eşiyle el ele tutuşup sanki turistik bir mekanda gezer gibi videolar çekilip takipçilerle paylaşım yapanlar, giyim mağazalarına modellik yapar gibi Kabe’nin önünde alımlı bir şekilde poz verenlerin bana göre olumlu görüntüler değil. Tabi ki niyetleri ve amelleri kabul edecek olan Allah’tır. Bahsetmek istediğim asıl nokta: O kadar içimizde ki sosyal medya; Kabe’de Hac vazifesinde bile bundan kurtulamıyoruz. Birilerine kendimizi gösterme, yaptıklarımızı paylaşma, takdir görme, beğeni toplama duyguları bastıramadığımız duygular hâline dönüştü. Asıl mesele de burada işte; ‘En büyük cihat nefsimizle olan cihattır.’

Bakış Açısı

Kur’an’dan Eskimez Ölçüler, Kur’an’ın düşünceye, hak inanca, güzel ahlâk ve davranışlara, ibadet ve kulluk anlayışına, güvenilen ve başkasını hesaba katan kişiliğe, sosyal hayatta aktif olmaya, ölçülü kazanıp harcamaya, aşırılık yerine mutedil olmaya, eline ve diline sahip olmaya, hayatı minyatür cennete çevirmeye dair ölçülerinden bir kısmını anlatmaya çalışmaktadır. Hüseyin K. Ece tarafından kaleme alınan ve Beyan Yayınları tarafından okuyucuların istifadesine sunulan Kur’an’dan Eskimez Ölçüler kitabı, hayatına bir anlam, davranışlarına meşru bir çerçeve çizmek isteyen insanlar için bir kılavuz kitap özelliğini taşımaktadır.

Doğum yeri : Gümüşhane/Türkiye (Pasaportta) Doğum tarihi: 01.01.1958 . İlkokulu Gümüşhane’nin Ballıca köyünde, ortaokulu ve liseyi Gümüşhane İmamHatip Lisesinde okudu. Erzurum Atatürk Üniversitesi İslâmî İlimler Fakültesini 1978 yılında bitirdi. 1985 yılına kadar Eskişehir Avdan ve Cumhuriyet liselerinde öğretmenlik yaptı. 1985 yılında din görevlisi olarak Hollanda’ya geldi. 1995 yılına kadar Zaandam Ayasofya Camiinde imamlık yaptı. Uzun yıllar eğitim alanında çalıştı. Başta Hollanda olmak üzere Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde pek çok konferans ve seminerler verdi. 2003 yılından beri Avrupa İslâm Üniversitesinde ve çeşitli eğitim kurumlarında ders verdi/ veriyor. 2005 yılından beri hapishanelerde Müslüman mahkûmlar için manevi rehber (geestelijke verzorger) olarak çalışıyor. Evli ve ikisi kız 5 çocuk babası, altı torun dedesi. Arapça ve Hollandaca biliyor. Yazı yazmaya 16 yaşlarında şiir denemeleriyle başladı. Şiirleri ve hikâyeleri Mavera, Aylık Dergi, Kayıtlar, Kafdağı, Wird, Yitik Düşler, Hece Taşları gibi dergilerde yayınlandı. Yine 1980 yılından beri başta Yenidevir gazetesi olmak üzere bir çok gazete ve dergide denemeler ve makaleler yazdı. Hollanda’da İntertürk, Maviposta, Platform, Türkevi, Doğuş, Akademi, Akademia, Mavi Kardelen gibi yayın organlarında çalışmaları yer aldı. 19992015e kadar Platform (Hollanda) dergisi Kültür-Sanat sayfası editörlüğünü yaptı. Türkiye’de Vuslat, Bilge Adamlar ve Kur’anî Hayat dergilerinde, bazı internet sitelerinde yazıları yer alıyor. Yazı yazmaya, araştırma yapmaya ve dersler vermeye devam ediyor. Almanya’da HDR (İnsan Onuru ve Hakları Derneği) ile Zaandam de Roos İslam okulunun kurucuları arasındadır. Türkiye Yazarlar Birliği üyesidir.


04 haber 20 nieuws

Hollanda nereye gidiyor?

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

Wilders’ın İslamofobik Seçim Vaadi

Başbakan Mark Rutte’den Türk vatandaşlarına hakaret

Aşırı Sağcı Özgürlük Partisi, Mart 2017 seçimlerini kazanması durumunda ülkedeki cami ve islami okulları kapatacaklarını açıkladı. Partinin islamafobik sözlerine Hollanda Başbakanı Mark Rutte, sert tepki verdi, “Hukukun üstünlüğüne yönelik bir tehdit” diye niteledi.Hollanda’da Geert Wilders, “Seçimleri kazanırsak ülkedeki cami ve dini eğitim veren okulları kapatacağım, başörtüyü de yasaklayacağım” dedi, bununla da kalmadı, müslüman mültecileri Hollanda sınırını kapatmakla tehdit etti. Irkçı liderin islamofobik ve ayrılıkçı açıklamaları, ülkede büyük tartışma başlattı. Hollanda Başbakanı Mark Rutte, Wilders’ın bu sözlerine büyük tepki gösterdi. Açıklamaları “Hukukun üstünlüğüne yönelik bir tehdit” olarak değerlendiren Rutte, camileri ve islam okullarını kapatma kararının, Hollanda anayasası ve devletin değerleri ile çatıştığını vurguladı.

Hollanda Başbakanı Mark Rutte, Zomergasten (Yaz konukları) adlı programda, 15 Temmuz darbe girişimini Rotterdam Başkonsolosluğu önünde protesto eden Türklerin, Hollanda Yayın Kurumu NOS’un muhabirine sözlü ve fiziksel müdahalede bulundukları iddialarıyla ilgili görüşünün sorulması üzerine, Hollanda’ya uyum sağlayamadıklarını düşündüğünü ifade ettiği bu kişilerin Türkiye’ye gitmeleri gerektiğini söylemişti. Hollanda başbakanı, bunu olumsuz bir kelime ile ifade etmişti. Türkiye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, Hollanda Başbakanı Mark Rutte’nin ifadelerine ilişkin, “Hiçbir şekilde tasvip etmediğimiz yanlış bir kişisel eylemi Hollanda Türk toplumuna teşmil etmek isteyecekler tarafından suistimal edilebilecek ifadeler Hollanda Başbakanı’na yakışmamıştır” değerlendirmesinde bulunmuştu.

.................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ..................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Sybrand Buma:

Hollanda’da, Müslüman ve Müslüman olmayanlar arasındaki uçurum korkutuyor

“Camilerin, Türkiye’den sağlanan finansal desteği kesilsin”

Camilere yardımın engellenmesi isteniyor Hollanda’da parlamentonun alt kanadını oluşturan Temsilciler Meclisi’nde çoğunluk, ülkedeki camilere Türkiye’den maddî destek sağlanmasının önlenmesini istiyor. Muhalefetteki Hıristiyan Demokrat CDA’nın lideri Sybrand Haersma Buma tarafından bu konuda sunulan önerge 67’ye karşı 75 oyla kabul edildi. Hollanda hükûmetinden ülkedeki camilere Türkiye’den parasal destek sağlanmasının önlenmesini öngören önerge, Denk Partisi milletvekili Selçuk Öztürk’ün isteği üzerine açık oylandı. Önergeye Hıristiyan Demokratlar (CDA), küçük dinî partiler CU ve SGP, 50Plus ile iktidar ortağı liberal VVD ve Geert Wilders’in siyasi oluşumu PVV “evet” oyu, iktidar ortağı PvdA (İşçi Partisi), Denk Partisi, Sosyalist Parti (SP), sosyal liberal D66, Hayvan Hakları Partisi PvdD ile Yeşil Sol “ret” oyu kullandılar Meclis tarafından kabul edilen önergede, “Türkiye’nin Hollanda toplumu üzerindeki istenmeyen etkisi, din görevlilerini atayan ve maaşlarını ödeyen Diyanet üzerinden gerçekleşmekte. Bu durum laiklik ilkesiyle bağdaşmadığı gibi, ibadethaneler yerel cemaatler için olmalı ve onların olmalı. Bu bağlamda hükümetten, Hollanda’daki ibadethanelerin Türk devleti tarafından finanse edilmelerinin önlenmesi ve bu konuda meclisin 3 ay içinde bilgilendirilmesi istenmekte” ifadesi kullanıldı.

AB yardımlarının durdurulması istendi

Hollandalılar, Müslüman ve Müslüman olmayan Hollandalılar arasındaki artan farklılıklardan büyük endişe duyuyor. NOS haberin Ipsos Sosyal Araştırmalar Enstitüsü aracılığıyla gerçekleştirmiş olduğu aktüel araştırma sonuçlarına göre, toplumun yüzde yaklaşık yüzde 70´i söz konusu iki grup arasında giderek artan uçurumdan endişeli, hatta araştırmaya katılanların yüzde 43´ünün artan uçurumdan ciddi endişeleri olduğu ortaya çıktı. Araştırma sonuçlarına göre, Hollandalıların yaklaşık dörtte biri Müslüman ve Müslüman olmayan vatandaşlar arasındaki uçurumun özellikle son yıllarda daha da arttığını düşünüyor. Araştırmada ayrıca Hollanda’daki zengin ve fakir arasındaki uçurumun giderek büyüdüğü gözler önüne serildi. Araştırmaya katılanların yaklaşık yüzde 71’i zengin ve fakir arasındaki uçurumun büyüdüğü ve hatta yüksek ve düşük eğitimliler, gençler ve yaşlılar arasındaki uçurumların büyüdüğüne inanıyor. Zengin ve fakir ayrımı Söz konusu rapora göre, Hollandalıların üçte biri zengin ve fakir arasındaki artan uçurumdan ciddi endişe duyuyor. Buna karşın araştırmaya katılanların yüzde 13’ü gençlerle yaşlılar arasındaki artan uçurumdan endişeli iken, yüzde 11’lik bir kesim yüksek eğitimli veya düşük eğitimliler arasında oluşan uçurumun daha az endişe verici olduğu düşünülüyor

Hollanda’da; itiraz etmeyen herkes organ donörü olacak Organ Bağışlama kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı, 1 oy farkıyla mecliste kabul edildi. Hollanda Temsilciler Meclisinde (Tweede Kamer) oylama sunulan kanun değişikliği 74’e karşılık 75 oyla kabul edildi. D66 (Demokratlar 66) partisi tarafından Temsilciler Meclisine sunulan, Organ Bağışı Kanun’un değiştirilmesi teklifi, 1 oy farkla kabul edildi. kanunda yapılacak olan değişiklik Senatonun da kabul etmesi durumunda yürürlüğe girecek. D66 partisi milletvekili Pia Dijkstra tarafından meclise sunulan yasa değişik önergesinin Senato tarafından da kabul edilmesi halinde, Organ Bağışına itiraz etmeyen her vatandaş Organ donörü olacak.

Hollanda’da bebeklere zorunlu ‘rotavirüsü’ aşısı uygulanacak Her yıl Hollanda’da ortalama 6 ila 7 bebek rota virüsünün neden olduğu enfeksiyon nedeniyle hayatını kaybetmektedir ve her yıl 5 bin çocuk ishal ve su kaybından hastaneye yatmaktadır. Her yıl binlerce çocuğu etkileyen ‘rotavirüsü’ hakkındaki görüşlerini Volkskrant gazetesine açıklayan uzmanlar, anne- babaların bebeklerine zorunlu olarak rotavirüsü aşısı yaptırmaları gerektiğini savunuyor. Rota virüsü bağırsakların iltihaplanmasına neden olan bir virüs türüdür. Rota virüsü, ağız yoluyla yayılan bir virüstür. Özellikle tuvaletten sonra ve yemekten önce ellerin yıkanmaması virüsün yayılmasına neden olur. Rota virüsü tedavisinde antibiyotik uygulanmaz. Çocukların bu donemde sıvı kaybına uğramamaları için bol bol sıvı verilmesi önemlidir. Bu hastalıkta en korkulması gereken olay çocukların susuz kalmasıdır. Susuz kalan çocuklar, halsiz, bitkin, aktivitesini kaybeder, dili kurur, gözleri çöker, cildi buruşur. Belçika, Almanya, İngiltere ve ABD gibi ülkelerde rotavirüsü aşısı zorunlu aşılar arasında yer alıyor.

Ünal Efe sizin çocuğunuz olsaydı!? Siz ne yapardınız? Geçtiğimiz yıl 4 yaşındaki Bade için seferber olan Hollanda Türkleri şimdi de Ünal Efe (8) için seferberlik başlattı. Uygun ilik bulunmadığı için 4 yaşında hayatını kaybeden Bade adına kurulan Bade Vakfı ( Bade Foundation ), “Bademizi kaybettik Ünal Efe’yi kaybetmeyelim” diye başlattığı kampanyaya start Ünal Efe’nin yaşadığı şehir olan Zwijndrecht’de verildi. Aslen Kayserili olan Şerife (44) ve Turan Taşkapan ( 47 ) çiftinin üç çocuğundan en küçüğü olan Ünal Efe’nin bu hastalığa ilk kez 3 yaşındayken yakalandığı öğrenildi. Geçtğimiz Cuma günü Cuma namazının ardından Zwijndrecht’de buluana HDV Yavuz Sultan Selim Cami’de başlatılan kampanya öncesinde Ünal Efe evinde ziyaret edildi. T.C. Rotterdam Başkonsolosluğu adına Muavin Konsolos Nazlı Hazal Tetik’inde hazır bulunduğu ziyaret esnasında duygulu anlar yaşandı.

Sosyalist Parti (SP) lideri Emile Roemer’in “Ankara’nın uzun kolunun kınanmasını” öngören önergesi, Denk Partisi milletvekilleri Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk dışındaki tüm milletvekillerinin desteğini aldı. SP’li Roemer ile Hıristiyan Birlik (CU) milletvekili Segers’in, “darbe girişimi sonrası Türkiye’de on binlerce kişinin gözaltına alındığı ya da görevinden atıldığı, bununla Türkiye’de demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinin sonlandırıldığı” gerekçesiyle Brüksel’den Ankara’ya AB çerçevesinde sağlanan parasal desteğin dondurulmasını öngören önerge de, VVD, CDA, PVV, D66, GL, SP, PvdD, 50Plus, CU ve SGP’den oluşan çoğunluk tarafından kabul edildi.

Tek çare uygun ilik Oğlu Ünal Efe’nin hastalığı hakkında bilgi veren Baba Turan Taşkapan, “Oğlum bu hastalığa üç yaşında yakalandı. Gördüğü tedavi sonucu tamamen iyileşti sanıyorduk. Aradan 5 sene geçmiş olduğu için tamamen iyileşti sanıyorduk. Getiğimiz aylarda yine rahatsızlandı. Hastaneye görtürdüğümüz de doktor, vücüdunda bulunan bu hastalığın tekrar nüksettiğini ve tek çarenin ilik nakli olduğunu söyledi. Önce aile içinde uygun ilik aradık ama olmadı. Daha sonra Kayseride yakınlarımız bir kampanya başlattı. Henüz şu ana kadar uygun bir ilik bulunamadı. İnsanlarımızı duyarlı olmaya davet ediyorum. Ünal Efe sizin çocuğunuz da olabilirdi. Tek ümidimiz bir ana önce uygun ilik bulunması. O yüzden ben sesimizi duyan herkesten en azından bir test yaptırmalarını rica ediyorum. Bu yılın başlarında kaybettiğimiz 4 yaşındaki Bade kızımızın babası Muhammet Çakır, Bade adına bir vakıf ( Bade Foundation ) kurarak insanları organ ve ilik nakli konusunda bilgilendiriyor. Ünal Efe’nin hastalığını duyar duymaz koşup geldiler. Sağolsunlar bir kampanya başlattılar” dedi.


yaşam 21 het leven

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

Minister Schippers: sta op tegen radicale politieke islam

Minister Schippers van Volksgezondheid roept op tot het vormen van een nationale vrijheidscoalitie tegen de invloed van de radicale politieke islam. ‘Het wordt tijd dat wij - alle Nederlanders die onze cultuur, onze vrijheden, ons maatschappelijk contract liefhebben - opstaan om onze verworvenheden actief te verdedigen.’ ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Yola çıkanların yol azığı böyle olur...

“Hollanda’da basın özgürlüğü yok” Bazı facebook arkadaşlarım, gazeteci meslektaşım Fatih Özyar’ın tutuklanmasından sonra kendi görüşlerini yazıyorlar. Bunların arasında, tutuklamaya göbek atarcasına sevinmiş ifadeler var. Bazıları da, Hollanda’da insan haklarının kısıtlı olduğunu ifade edenler ile dalga geçiyorlar.‘ Hadi canım sen de!..

İlhan Karaçay (Gazeteci)

Hollanda’daki Türk gazetecilere çağrı!..

Gurbete ilk çıkanların eline tutuşturulan yol haritası... ONURLU OL! “Para biriktireceğim” diye gerektiğinden aşağı bir şekilde yaşama. Kimseden öteberi isteme. Muhtaç olsan da belli etme. Kendine başkalarını acındırma. Parayla olacak işleri parasız yapmaya kalkışma. Cimrilik etme. Kışkırtıcılara sırtını çevir. -

AİLENİ EVİNİ UNUTMA! Evine muntazaman mektup yaz, merak ettirme. Sıkıntılarını ailene yazma. Tutumlu ol! Paranı sokağa atma! Artırabildiğini evine gönder! SAĞLIĞINI KORU! Kendine iyi bak! Sarhoş olma! Uyku saatinde uyu! Uçkuruna sahip ol! ZEKANI İYİ KULLAN! İşini çabuk öğren ve en iyi şekilde yap! Bilmediğini sormaktan çekinme! Dikkatsizlik edip, işinde malzeme zayiatına sebep olma! Tembellik etme! Verilen işi tam zamanında noksansız bitir. “Boş ver” diyene uyma! İşyerinde idarecilere, ustalara saygı göster. BAYRAĞINI DÜŞÜN! Yabancı ilde yapacağın iyi iş de kötü iş de şahsına yüklenmez. Türklüğe ait olur. Bayrağının şerefini hatırından çıkarma! Rengini atalarının dökülen kanından aldığını unutma! Dinden, imandan ayrılma! YOLUN VE BAHTIN AÇIK OLSUN! ◄◄

Hollanda’da Hollanda’da insan haklarının bazı durumlarda nasıl da çiğnendiğini benden daha iyi bilen ve yaşayan yoktur sanırım. Bunun için 10 yıl öncesinde, ‘Hollanda’da bir tek demokrat bile yok’ iddiasında bulunmuştum. Hollanda, bazı durumlarda tam bir ‘Polis Devleti’ hâline dönüşüyor. İşte o sırada ne “insan hakkı” ve ne de “basın özgürlüğü” diye bir kavram tanınmıyor. Basın özgürsüzlüğü’nden en ağır cezayı alan bir Türk-Hollandalı gazeteci olarak kesinlikle belirteyim ki; Hollanda’da siyaset yapanlar ve hâliyle ülke yönetiminde etkili olanlar ile medya mensupları, ‘Derin Devlet’ endişesi içinde hareket ediyorlar. Bu Derin Devlet etkisi öylesine güçlü ki, en demokrat geçinen siyasetçi dahi sözlerine ve hareketlerine dikkat etmek durumunda kalıyorlar. Örneğin, Hollanda’da Kraliyet ailesi hakkında bir eleştiri yapmaya kimse cesaret edemiyor. Kendilerine ‘Cumhuriyetçiler’ diyen bir grup, hiçbir zaman etkili bir eylemde bulunamıyor. Bu Cumhuriyetçiler, Krallık yerine Cumhuriyetin gelmesini istiyorlar. Ama en solcu siyasetçi bile bunu hiçbir zaman gündeme getiremiyor. Ne acıdır ki, sevelim veya sevmeyelim, Türkiye’mizin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a en ağır hakaretleri yapan gazetecileri savunan ve övgüyle söz

eden siyasetçiler ve medya, Kral Willem Alexander aleyhine bir çift söz eden bir Türk’ün tutuklanmasına ve 30 gün hüküm giymesine hiç ses çıkarmadılar. Şahsen ben de basın özgürsüzlüğünün kurbanı oldum. 20 yıl önce Alanya’da, Hollandalı kızları minibüslerine alıp gezmeye götüren ve daha sonra bu kızlara cinsel tacizde bulunduktan sonra birini öldüren lanet olası herifler hakkında bir yorum-haber yazmıştım. O zaman yönettiğim DÜNYA Gazetesi’nde Türkçe ve Hollandaca olarak yayınlanan bu yorumhaber, Hollanda medyasında da çarpıtılarak yayınlandıktan sonra başıma gelmeyen kalmadı. Ben yorum-haberimde, cinayeti işleyenlere lanetler yağdırmıştım. Bu ara, Hollandalı kızlara bazı tavsiyelerde bulunmuştum. ‘Türkiye bir İskandinav ülkesi değil’ demiştim. Türkiye gibi ülkelerde giyim kuşamınıza dikkat edin, yarı çıplak vaziyette dolaşmayın, hareketlerinize dikkat edin’ demiştim. Bir ajans muhabiri beni aradı ve mülakat yaptı. Düşüncelerimi açık bir şekilde ifade ettim. Cinayeti yapanları tekrar lanetledim. Ama sonra ne oldu biliyor musunuz? Tam 28 gazeteye servis yapan bu

“Şimdi, hiç kimse kalkıp bana, ‘Maval okuyorsun, Hollanda’da fikir özgürlüğü de var, insan hakları da…’ demesin.”

ajansın haber başlığı şöyleydi: ‘Türk gazeteci Karaçay, Alanya olayının suçlusu kızlardır’ dedi. Böyle bir haberden sonra Hollanda’da yer yerinden oynadı tabii. Gazetelere ve haber dairelerine gönderilen okuyucu mektupları içinde, ‘Kovun bu Müslüman köpeği’ diyenler ve ‘Vurun bu kahpe Türk’ü’ diyenler vardı. Ortalık kabarınca kızların aileleri hakkımda suç duyurusunda bulundular. Yargılandım. Savunmamı yapan avukat, basın özgürlüğünden, fikir özgürlüğünden, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından söz etti ama nafile. Medyanın etkisinde kalan hâkimler, kızların ailelerine verilmek üzere, bana 18 bin eoru ceza kestiler. Temyiz mahkemesine bizzat ben de katıldım. Salonda bulunan ailelere hitaben yaptığım konuşmada, yazdığım uzun yorum-haberin dikkatle okunmasını istedim. Yazımın hiçbir yerinde ‘Kabahat kızlarda’ diye bir ifade olmadığını söyledim. Hatta, aynı haberi aynı başlıkla yayınlayan Utrecht gazetesi başyazarının, ertesi günkü yorumunu gösterdim. Başyazar, ‘Karaçay’ın haberinde böyle bir ifade yok. Biz de haberi yanlış bir başlıkla verdik.’ diye yazmıştı. Mahkeme bunu bile görmezden gelmişti. Kızların ailelerinden özür diledim. Ama nafile, 18 bin Euro’yu kuzu gibi ödemek mecburiyetinde kaldım. İşte bu da Hollanda adaleti. Şimdi, hiç kimse kalkıp bana, ‘Maval okuyorsun, Hollanda’da fikir özgürlüğü de var, insan hakları da…’ demesin. Bunun aksini daha bir yığın örnekle ortaya koyabilecek deneyimlerim var. MEDYA MENSUPLARINA ÇAĞRI! Hollanda’da bulunan sevgili meslektaşlarıma bir önerim var. İlan etmiş olduğum, ‘Fatih Özyar’ın Hollanda polisi tarafından tutuklanmasını protesto ediyor ve meslektaşım ile dayanışma içinde kalacağımı beyan ediyorum.’ duyuruma siz de katılın. Hatta bir araya gelin ve ortak bir bildiri yayınlayın. Bize karşı yürütülmekte olan saldırılara karşı güç birliği yapalım. Kaleme alacağınız ortak bildiriye, ben de Mersin’den imzamı atarım. ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

04 haber 26 22 nieuws

Onur Emre (KazaAvukatı)

Ahmed Akgündüz:

“2016 Eylül’ü itibariyle Manevi Rehberlik Programının İngilizce eğitimini başlatacağız. Bu uluslararasına açılmamız demektir”

Rotterdam İslam Üniversitesi 2016-17 akademik yılı başladı İşletmelerde Yaşanan Müşteri Kazaları

yapmakla sorumlu tutulmuştur.

Market ve mağazalarda meydana gelen kazalardan kim sorumludur?

Bu nedenle mahkeme, market yönetimini meydana gelen kaza ve zarardan sorumlu olduğuna karar vermiştir.

Son zamanlarda market ve mağazalar gibi işletmelerde düşme sonrası meydana gelen kazalarındaki sorumluluklar yargıya taşınmakta olup, çoğunlukla işletmeler kazadan sorumlu olduğu yönünde mahkeme kararlarında artış görülmektedir. Bu sefer bayan bir müşteri (ismini vermediğimiz) bir markette alışveriş esnasında yerdeki karton parçaları nedeniyle kayarak düşüyor ve yaralanma meydana geliyor. Bu davaya bakan mahkeme, şahitlerin verdiği ifadeler ve diğer bilgiler doğrultusunda, kazada bayan müşterinin düştüğü ispat edilmişti. Ayrıca bayan müşteri çektiği fotoğraflarla, sürekli olarak market içinde karton parçaları yerlerde görüldüğü anlaşılmaktadır. Mahkeme, market yönetiminin müşterilerini bu konudaki tehlike konusunda uyarmak zorunda olduğunu belirtmiştir. Ayrıca market yönetimi, müşterilerin alış-veriş yaparken genelde raflara baktıkları ve yere dikkat etmedikleri bilinciyle hareket etmesi gerekmektedir ve bunun için de gerekli uyarıları

Market yönetimi, market içinde düzenli olarak temizlik yapıldığını, yerde karton parçaları ya da çöp olduğunu kontrol ettiklerini ispat edememiştir.

Bu örnekten de anlaşıldığı gibi market ya da mağaza yönetimi, mekanlarında meydana gelebilecek kazaları önlemek zorundadırlar. Aksi takdirde meydana gelecek kazaların mekanlardan kaynaklanmadığını ispatlamak zorundadırlar. Böyle kazalarda olay yeri resimleri ve tanıklar önemlidir. İnsanların maruz kaldığı bu tür kazalarda, kazanın tespit raporu mağaza sorumlusu tarafından yapılarak, bir kopyası kişiye yani müşteriye verilmesi gerekir. “Kaza Geliyorum Demez” ama bu tür özel kazalar yanında, trafik kazaları, iş ve işyeri kazaları gibi kazalar sonrasındaki haklarınızı güvenilir bir şekilde savunmak için bir an önce bizimle iletişim kurabilir ve davanızı analiz ettikten sonra hemen hukuksal süreci başlatabiliriz. Daha önce yayımlanan yazılarımızı “www.elfi.nu” adlı web sayfamızda da bulabilirsiniz. info@onuremre.nl 0800-0815

Rotterdam İslam Üniversitesi 2016-2017 Eğitim ve Öğretim yılına, düzenlediği açılış programıyla başladı. Yoğun bir katılımla gerçekleştirilen programda, Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız ve Endonezya Eğitim Ataşesi Prof. Bambang Hari de bir konuşma yaptı.

R

otterdam İslam Üniversitesi 2016-2017 akademik yılı Açılışına, Suudi Arabistan Büyükelçisi Abdulaziz Abdullah Abohaimed; Türkiye Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız, Endonezya Eğitim Ataşesi Prof. Bambang Hari gibi diplomatların yanında, Hollandalı ilim adamları ve Müslümanların farklı kurumlarının temsilcileri katıldı. İUR Rektörü Prof. Dr. Ahmed Akgündüz açılış konuşmasında özetle şunlara değindi: “Maalesef, Norveçli Breivik denen İslam düşmanı 2083 Manifestosu adını verdiği 1000 sayfalık raporunda İslam’a ve Müslümanlara karşı gitgide artacak bir savaş ilan etmiştir. O ve arkadaşları, İslamofobiyayı tahrik etmişlerdir. Güya demokratik bir Avrupa Devleti olduğunu iddia eden Fransa da 30 şehirde İslamî giyim tarzını yasaklayacak kadar ileri gitmiştir. Bütün bunlar Avrupa değerleri ve normları açısından bir utanç sebebidir. Biz bu kirli sözleri ve hücumları dinlemeyeceğiz ve Kur’an’ın şu beyanına kulak vereceğiz: “Barış her zaman daha iyidir” (Kur’an,

Nisa, 128). Bir İslam Üniversitesi ve Müslüman ilim adamları olarak, bizler daima yapıcı olacağız; biz kesinlikle yıkıcı olamayız. Bu demek değildir ki, Müslüman âlimler olarak, İslam’ın temel prensiplerine yöneltilen asılsız hücumlar ve bunları tahrif etme teşebbüslerine karşı suskun kalacağız. “Biz öyle insanlarız ki, bizim için orta yol yoktur: ya şerefli bir yerdeyiz yahut kabre gireriz.” Bildiğiniz gibi iki türlü muhâlefet vardır: Birincisi; ilmen ve fikren muhalefettir. Dünyanın sonuna kadar bu muhâlefeti elbette ki sürdüreceğiz. Doğru İslam’ı ve İslam’ın prensiplerini, Müslüman ve Gayr-i Müslimlere en güzel şekilde anlatmak için elimizden geleni yapacağız. Kur’an’ın biz emri de böyledir: “Rabbinin yoluna hikmet ve en güzel öğütlerle davet et; onlarla ma’kul şekilde mücâdele eyle. Allah doru yoldan şaşanları da ve doğru yolda gidenleri de en iyi bilendir.” (Kur’an, Nahl, 125). Gerçekten Kur’an’a hizmet bizi siyasî hadiseleri düşünmekten men’ ediyor. Karanlıkta yolunu şa-

şırmış insanlara yapılacak en güzel şey, onlara yollarını görmeleri için ışık göstermektir. Işığa karşı mücadele edilmez ve ışığa düşman olunmaz. Kimse buna karşı koyamaz. Hatırlamalıyız ki, günümüzdeki akımlar arasında ve siyasî cereyanlar içinde, muhâlifinde de muvâfıkında da Kur’an nurunun ışıkları vardır. Gösterilen Kur’an nurlarına hiçbir taraf yahut siyasî cereyan karşı çıkamaz. Bu demektir ki, biz akademik konuşma hürriyetini kullanıp hakkı ve hakikati neşredeceğiz. İkincisi, siyaset, şiddet yahut isyan yoluyla muhalefettir. Bu tarz muhâlefet Kur’an’ın hizmetkârları olduklarını iddia eden akademik kuruluşlar ve İslam âlimlerine yakışmaz. Eğer biz hem sopa gösterip ve hem de Kur’an nurlarını yaymaya kalkışırsak, bir elde sopa ve bir elde Kur’an nuru ile muhataplarımıza güven telkin edemeyiz. Şaşkın insanlar daha da şaşırırlar ve derler: “Acaba bunlar ışıkla bizleri celbedip sopa ile dövecekler mi?” Bazen da sopa kırılır ve ışık da sönebilir.” Heber Merkezi

«

Hollanda’da imam Mahkeme reisi: ‘Gülen Okulu’ tartışması büyüyor söyleminde sakınca yoktur’ Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu, ‘Türkiye’de başarısız olan darbe’ tartışmasından sonra gündeme gelen cami imamlarıyla ilgili Meclis Başkanı’na mektup yolladı.

İşçi Partisi (PvdA) lideri Hans Spekman, Hollanda’da faaliyet gösteren ve ‘Gülen Okulları’ olarak anılan eğitim kuruluşlarını çatısı altında barındıran SIOZ Vakfı’nın dört Türk ailesi hakkında suç duyurusunda bulunarak açtığı dava sonucunda dağ fare doğurdu.

TİCF’in Meclis Başkanı Arib’e yolladığı mektubun meclis üyelerine ulaştırılmasını isterken, mecliste görüşülen cami imamlarıyla ilgili tepkisini ortaya koydu.

Dört Türk ailesini, grup oluşturarak aleyhte propaganda yapmak ve okullara ‘Terörist’in Okulu’ damgası vurarak kendilerini maddî ve manevî zarara uğrattığı suçlamasıyla mahkemeye veren SIOZ, davalıların tam sayfa tekzip cezasına çarptırılmalarını istemiş ve eylemlerin devam etmesi halinde her gün içib 5 bin euro tazminat talep etmişti.

Bir çok dini kuruluş ve derneklerin TİCF üyesi olduğuna dikkat çeken federasyon, kurumların Hollanda kanunları çerçevesi içerisinde din özgürlüğünü kullanarak faliyetlerini gerçekleştirdiğini vurguladı. TİCF, Hollanda’da son günlerde gündeme getirilen yasa tasarısı önerilerinde vatandaşın dini özgürlüklerinin kısıtlandığının altını çizdi. Camilerde görevlendirilen imamla-

rın 5 yıllığına Hollanda’ya geldiklerini ve zaten dil ve görevli oldukları ülkenin kültürü hakkında eğitim aldıklarını ifade eden TİCF, tüm uğraşlarına rağmen Hollanda’da ilahiyat fakültesine izin verilmediğini belirtti. Hollanda’nın hem Türkiye’den imam istemediğini hem de Hollanda’da imam yetiştirilmesine imkân tanımadığını aktaran TİCF, “Neyseki uluslararası eğitim fakültelerinde imamlık çin eğitim alan gençlerimiz var. Eğitimlerini tamamladıktan sonra Hollanda’da görevlendirilecekler” sözlerine yer verdi.

Haarlem mahkemesi hâkimi, 15 gün önce yapılan duruşmada, tarafları diyaloga davet etmiş ve ‘Aranızda anlaşın, anlaşamazsanız 16 Eylül’de kararı vereceğim’ demişti. Okulun bulunduğu Zaandam kenti Belediye Başkanı tarafları birara-

ya getirmiş ama anlaşma sağlanamamıştı. Mahkeme hâkimi bunun üzerine kendi kararını 16 Eylül’de açıkladı. Mahkeme reisi, Türk ailelerinden talep edilen tam sayfalık tekzip isteğini red etti ve ‘Gülen Okulu’ söyleminde de bir sakınca olmadığını belirtti. Okula, ‘Terörist’in Okulu’ söylemini yasaklayan mahkeme reisi, bu söylemin devam etmesi hâlinde 1000 euro ceza verileceğini açıkladı. Çocuklarını okuldan alan ailelerin avukatlığını Hollanda Türk Hukukçular Birliği Başkanı Avukat Ejder Köse yapmıştı.


gökkuşağı 23 regenboog

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

Mehmet Erdoğan:

“Bu minval üzere, özelde Hollanda’daki toplumumuza genelde bütün insanlığa hizmet için çalışmalarımızı sürdürüyoruz...”

Bayramlaşma...

“İnşaat bittiğinde, Ayasofya sadece bir cami değil, büyük bir külliye olacaktır” Kısa adı NIF olan Hollanda İslam Federasyonu yürütme kurulu üyeleri ve federasyona bağlı cemiyet başkanları, Rotterdam Ayasofya cemiyetinde bayramlaşma programında bir araya geldiler.

A

yasofya Gençlik’ten İsmail Başıkesik’in sunduğu program Ayasofya Camii İmamı Osman Koç’un okuduğu Kur’an-ı Kerim ile başladı. Ardından Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan kısa bir selamlama yaparak yöneticilerin bayramlarını kutladı. Erdoğan her yıl olduğu gibi bu yıl da camilerde dolu dolu bir kurban bayramının yaşandığını dile getirerek özetle şunları söyledi: “Bu konuda yüce rabbimize ne kadar hamd etsek azdır. Ben bu vesile ile tekrar kurban bayramınızı tebrik ediyor ve Yüce Rabbimden bizleri ailemizle, camiamızla, teşkilat mensuplarımızla birlikte yeniden bayrama ulaştırmasını niyaz ediyorum. Dinimizde iki bayramın da önemi büyüktür. Ailelerin, eş-dost, akrabaların bir araya gelerek bu özel günleri birlikte kutlamaları çok önemlidir. Büyükler büyüklüklerini, küçükler de küçüklüklerini hatırlarlar ve onun gereğini yerine getirirler. Bunu 50 küsur yıldır Avrupa’da yaşatıyor olmamız da takdire şayandır. Bildiğiniz gibi teşkilatımızın 40 yıldır gerçekleştirdiği kurban kampanyası bu yılda başarı ile son buldu. Milli Görüş Teşkilatlarımızın organize ettiği Kurban İbadeti Kampanyamız bu yıl 100 ülkede 400 gözlemcisiyle ifa ediliyor. Bu yıl izin dönemine gelmesine rağmen, toplam 162 bin hisse toplanarak ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldı. Bölgemizden de 16 kardeşimiz bizzat giderek emanetlerinizi büyük bir titizlikle yerine getirme gayreti içerisinde oldular. Bölge olarak hedefin altında kalmış olsak bile genel itibariyle hedefi çok aşmış bulunmaktayız. Bu da Millî Görüş teşkilatlarına duyulan güveni ortaya koymaktadır. Burada mesele dünyanın en ücra köşesindeki mazlum ve mağdurlara bir parça et ulaştırmak değil, onlarla beraber olduğumuzu, ümmet bilinciyle onları kucakladığımızın da mesajını vermekteyiz. Gittikleri yerlerde teşkilat çalışmasını da

yürüten gözlemcilerimiz, ulaştıkları her insanın motivasyonunu, özgüven ve manevi duygusunu en üst seviyeye çıkarmak için de özel bir gayret harcıyorlar. Bu konuda çalışan bütün kardeşlerimize teşekkür ediyoruz. Bu bir ibadettir. Bu ibadete cemaatimizi teşvik ederek katılmalarını sağlamak çok önemlidir. Avrupa’da en çok kurban toplayan Hasene derneğimizin böyle bir rakamı elde etmesi takdire şayan bir çalışmadır. Tekrar emeği geçenlerden Allah razı olsun. Diğer çalışmalarımız devam ediyor. Çalışmalar çerçevesinde bütün cemiyetleri ziyaret edeceğiz. Sıla-i Rahim sonrası 23 Ağustos itibariyle sezon açılışımızı ve çalışmalarımızı başlattık. Millî Görüş Teşkilatlarının gayesi ve hedefi bellidir. Bu minval üzere özelde Hollanda’daki toplumumuza genelde bütün insanlığa hizmet etmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Camilerimizde verilen dini, sosyal ve kültürel eğitimimiz de 24 Eylül itibariyle başladı. Kendi ayakları üzerinde durabilen, özgüven sahibi, şuurlu, insanlığa hayırlı bir neslin yetişmesi için camilerimizde büyük bir eğitim seferberliği ile bu önemli vazife yıllardır yürütülüyor. Hayırlı bir eğitim yılı diliyorum. Leeuwarden-Franeker’da, Batı Trakyalı insanların girişimiyle bir cemiyet çalışmasını da sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu vesileyle 200 kilometre uzaktan bu programımıza iştirak eden başkanımız Mehmet Bey’e, Recep ve Salih Bey’lere teşekkür ediyorum.” Programda, Hasene Güney Hollanda temsilcilerinden Bünyamin Karaman da kısa bir konuşma yaparak katılımcıları çalışmaları hakkında bilgilendirdi. Ardından Ayasofya Cemiyet Başkanı Hakkı Özkan bir konuşma yaparak misafirlere hoş geldiniz dedi. Özkan yürütülen cami projesiyle alakalı davetlilerle inşaat yeri gezisi sırasında şunları söyledi:

Şube Yöneticileri ile Bayramlaşma Hollanda Diyanet Vakfı tarafından Kurban Bayramı dolayısıyla düzenlenen bayramlaşma merasimi bu yıl Utrecht HDV Ulu Camii konferans salonunda yapıldı. Utrecht HDV Ulu Camii konferans salonunda yapılan bayramlaşma merasimine HDV Başkanı Dr. Yusuf Acar, Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş, Amsterdam Başkonsolosluğunu temsilen Muavin Konsolos Ahmet Keten, HDV Yönetim Kurulu, HDV Şube Yöneticileri, din görevlileri ve vatandaşlar katıldı. Programa HDV Başkanı ve Lahey Din Hizmetleri Müşavir Vekili Dr. Yusuf Acar’ın selamlama konuşmasıyla başlandı. Acar

konuşmasında, şube yöneticilerinin Kurban Bayramını tebrik ederek, 2016 Yılı Vekaletle Kurban organizasyonunda Hollanda genelinde toplanan 12.000 kurban ile rekor bir kırıldığını belirterek, bu konuda gayret eden ve bu başarıyı gösteren şube yöneticileri ve din görevlilerine teşekkür etti. Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş ise yaptığı konuşmada vatandaşların bayramlarını kutladı ve özellikle 15 Temmuz’daki darbe girişiminden sonra Hollanda’da vatandaşlarımızın haklı tepkilerinin normal olduğunu ancak bu tepkileri gösterirken içinde bulunduğumuz ülke yasalarına aykırı davranılmaması gerektiğini hatırlattı. HDV Başkanı ve Başkonsolosun selamlama konuşmalarından sonra bayramlaşma merasimi HDV tarafından katılımcılara yapılan yemek ikramıyla sona erdi.

Vefa her zaman vardır...

“Bölgemizle ve diğer ilgili kurumlarımızla geniş bir istişarede bulunarak büyük tamirata karar verdik. Sonradan pişmanlık duymamak için her şeyi profesyonelce yapmaya çalıştık. Binamızın iç ve dış mimarisinin kalıcı ve kullanışlı olması için proje çizimleri uzman mimar ve mühendisler tarafından yapıldı. İnşaatımız mart ayı itibariyle başladı ve bu yılın sonunda tamamlamayı hedefliyoruz. Biz burada sadece bir cami inşa etmiyoruz. Bina kullanım alanımız 1250 metrekaredir. Cami kullanım alanımız 350 metrekareden oluşuyor. Binamız tamamlandığında, Kadın Kolları, Gençlik Kolları, ders lokalleri, çalışma büroları, market ve bir konferans salonu olmak üzere bir külliye hâlinde hizmet verecektir. Olan kalıbın dışına çıkamadık. Ama binamız bittiğinde bölge insanının dinî, millî, sosyal ve kültürel bütün ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir hâle gelecektir. Projede, 21 tane 2-3 ve 5 odalı, A sınıfı kategorisinde kiralık konut inşa ettiğimizi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Şu an içerisinde çalışmalarını yürüttüğümüz okulu da, eğitim amaçlı kullanabilmek için belediyeye müracaatımız yapıldı.” Program, birlikte yenen yemek ve sohbetle son buldu. Doğuş Haber Merkezi

«

HDV Mültecileri Sevindirdi HDV tıpkı Ramazanda olduğu gibi bu bayramda da mültecileri sevindirdi. Din görevlileri Yasin Kocadağ ve Bünyamin Yıldız’ın koordinesinde Deventer’de bulunan ve farklı ülkelerden 35 gencin kaldığı kampa HDV tarafından 35 adet yeni bisiklet hediye edildi. Driebergen Din Görevlisi Fuat

Doğan ve Camii Yönetim Kurulu da çeşitli kalemlerden oluşan 92 paket temel gıda maddesi ve oyuncakları Leersum, Utrecht ve Zeist’te bulunan mülteci kamplarında mültecilere dağıttılar. Bayram süresince Eindhoven ve Deventer başta olmak üzere pek çok HDV şubesi de cemaatten topladığı kurban etlerini mültecilere dağıttı. Ayrıca yine HDV bünyesinde hizmet veren pek çok cami de topladığı kurban etlerini Gıda Bankası’na teslim ettiler.

Saldırganlar bulunmalı!

HDV’den vatandaşa çağrı HDV, Hollanda’da bir hafta içerisinde bir çok camiye yapılan saldırılarla ilgili vatandaşlara çağrıda bulundu. Hollanda Diyanet Vakfı resmî websitesi üzerinden yaptığı açıklamada şu sözlere yer verdi: Son bir hafta içerisinde Zwijndrecht, Zaandam ve Medemblik HDV Camilerimize saldırı yapılmıştır. Bu

saldırıları şiddetle kınıyoruz. Gerekli mercilere saldırılarla ilgili şikâyetler yapılmış olup yetkililerden olayların faillerini bulmalarını ve hak ettikleri cezaların verilmesini bekliyoruz. Son dönemlerde vakfımız ve camilerimiz aleyhinde yapılan bir takım maksatlı ve mesnetsiz negatif haberlerin arkasından bu saldırıların yapılmış olmasını da manidar buluyoruz. Bu itibarla herkesi sorumlu davranmaya ve kötü niyetli kişileri cesaretlendirici söylemlerden uzak durmaya çağırıyoruz. HDV


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

04 tanıtım 24 introduction

Özcan Mert- Gökhan Yıldız

“Göz şikâyetleri pek çok hastalığın habercisidir”

“Gözlerinize bir de biz bakalım” Rotterdam’ın merkezinde Nieuwe Binneweg Caddesi 300 numarada, geçen yılın sonunda sessiz sedası hizmete açılan de Optiek adlı gözlük dükkânını ziyaret ediyoruz sık sık. Kahvesi midir, Özcan ve Gökhan Beylerin candan karşılamaları, güler yüzleri, tatlı sohbetleri midir bilinmez… Geçenlerde yine uğradım ve uzun bir sohbetimiz oldu. Dünyaya bakış açılarını gösteren sohbetleriyle onları yakından tanıma fırsatım oldu. Hollanda’da yaşayan insanlarımızın daha iyi bir geleceğe sahip olmaları için yönlerini buraya çevirmeleri gerektiğini ve eğitime daha çok yatırım yapılmasının elzem olduğunun altını çiziyorlar. İşletmeciliği Gökhan Yıldız ve Özcan Mert tarafından yapılan gözlükçüye girdiğinizde sizi rahatlatan bir havayla karşılaşıyorsunuz. Ortam, dükkânın dizaynı, tasarımı, diğer gözlükçülerde göremediğiniz kadar zengin ürün çeşidi, göz rahatsızlıklarını ölçen alet-edevatlarına bolluğu ve özellikle Özcan ve Gökhan’ın müşteriyle olan yakın, sıcak ve güler yüzlü tavırları bu işte iddialı olduklarını ortaya koyuyor. “Gözleriniz bize emanet” sloganıyla hizmet... Türk insanının gözlükçüye gitme noktasında

Selami Elkıran & Murat Tosun bir korkusu olduğuna dikkat çeken ortaklar, “insanımız bu dükkâna atım attıkları anda bütün korkularını yeneceklerdir” iddiasında bulunuyorlar. Türkiye’de alınan gözlüklerin hem kalite hem göze uyum noktasında sıkıntı oluşturduğuna vurgu yapan Gökhan Yıldız, bu işin eğitimini almış ve bu alanda 20 yıllık tecrübesi olan biri. Göz tansiyonlarının ve ihmal edilen göz rahatsızlıklarının, bozukluklarının ileride ciddi olumsuz sonuçlar doğuracağını ifade eden ortaklar, zamanında müdahalenin önemli olduğunu ve bu yüzden kendi dillerinde hizmeti ayaklarına kadar getirdiklerinin altını çiziyorlar. Her türlü sigorta şirketiyle çalıştıklarını belirten Özcan Mert, insanlarımızın hakları olmasına rağmen bu hakkı yeterince kullanamadıklarına dikkat çekiyor ve sigortalarının sağladığı bu imkânın mutlaka kullanılması gerektiğine işaret ediyor. Özcan Mert bir hatırasını paylaşıyor: “Türkiye’den gözlük almasına rağmen uzun süre gözlerindeki görme yetisinin gittikçe kaybolduğunu söyleyen yaşlı bir kadın geldi. Teyzemizin gözlerini ölçtük, verilen gözlüğün uygun olmadığını gördük ve yeni bir gözlük verdik. Teyzemiz ‘bana gözlerimi bağışladınız’ diye dualarla dükkândan ayrıldı. Yaşlılarımız bu konuda çok sıkıntılılar. Hiç çekinmeden buyursun gelsinler, bir kahve içimi onların sorunlarını çözmeye hazırız. Müşterilerimiz verdiğimiz hizmetten o kadar memnunlar ki, gözlüklerini aldıktan sonra bizleri çiçeklerle ziyaret edenler var.” Gözlerinden rahatsız olan bir müşterisinin sıkıntısını ve şikâyetini giderdiğini ifade eden Gökhan Yıldız, “ne ev doktoruna ne de bir başka gözlükçüye derdini anlatamayan bu insanımız, burada bir yandan kahvesini yudumlarken, bir yandan kontrolleri yapıldı ve kendi lisanı ile konuşan birinden, gözlerinde tansiyon sorunu olduğunu duydu. Sorunu olduğunu duymasına rağmen vatandaşımız sevindi. Çünkü yıllardır bir teşhis konuşamamış” diyerek, verdikleri hizmeti özetledi. Gözlerin ihmale gelmemesi gerektiğine vurgu yapan Özcan Mert, bu konuda yapılan erken teşhisin öneminin büyük olduğunu ve gözleri kurtardığını ifade etti. Mert, “İnsanlarımızın korkmadan, çekinmeden dükkânımıza uğramalarını, gözlerini korumalarını bekliyoruz” diyerek göz rahatsızlığı olan olmayan herkesi de Optiek’e davet etti. (Editör)

“Severek yaptığınız her işte başarı vardır...” Muhasebe ve danışmanlık alanında 10 yılını geride bırakan MANDS Muhasebe Bürosu sahipleri Murat Tosun ve Selami Elkıran ile hoş bir sohbet gerçekleştirdik. İstifade edeceğinizi ve bu iki kadim dostun hikâyesini ilgiyle okuyacağınıza inanıyoruz... Ticaret hayatınız nasıl başladı? “Rotterdam Erasmus Üniversitesi’nde iktisat eğitimimizi aldığımız yıllarda tanıştık ve mezun olduktan sonra da MANDS Muhasebe ve Danışmanlık ofisimizi 2006 yılında Den Haag’ta hizmete açtık. O tarihten beri bu alanda insanlarımıza hizmet vermekteyiz. Gelen yoğun taleplere cevap verebilmek ve hizmeti müşterinin ayağına götürebilmek adına Ocak 2015 itibariyle Rotterdam’da, Goudsesingel Caddesinde ikinci ofisimizi insanımızın hizmetine açtık.” Mesleğinizde güven unsuru çok önemlidir, nasıl kazandınız? “Dürüstlüğün en büyük sermaye olduğu öğretildi bize. Bu düsturu hayatımızın her alanına hâkim kıldık. Bizi bu noktada yetiştiren ailelerimize de sonsuz şükranlarımızı sunuyoruz. Yaptığımız işi severek yapıyoruz, bu işten ekmek

yiyoruz. Karşıdaki insanın da bizim yaptıklarımızla hayatını idame ettireceğini biliyor ve o onlayışla işimizi yapıyoruz. Yaptığımız her iyiliğin de kötülüğün de, bir yerlerde karşımıza çıkacağına inanıyoruz. Bu inançla çalışıyor, işimizi seviyor, düzgün yapıyor, dürüst olmanın gayretiyle hayat mücadelemizi veriyoruz. İşimizin zor, yolumuzun çetin olduğunuz biliyoruz. Ama biz, hayatımızın merkezine bu düsturları koyduğumuz için güvenin kendiliğinden oluştuğunu görüyoruz.” Sizin mesleği yapanların bol olduğu Rotterdam gibi büyük bir kentte tutunmak zor olmayacak mı? “Biz, yaptığımız işte kaliteye büyük önem veriyoruz. Bu konuda iddialıyız, kendimize güveniyoruz. Bunca yıllık iş ve tecrübemiz var. Birlikte çalıştığımız şirketlerin referansları var. Fiyatlarda rekabet yerine kalitede rekabet etmek istiyoruz. Müşterilerde de seçici davranmaya özen gösteriyoruz. Malî Müşavirlik, vergi danışmanlığı hizmeti de sunuyoruz. Yani bu alandaki hizmetleri bir paket hâlinde insanlarımıza servis ediyoruz. Biz bu hizmeti verirken dinimizin bize koyduğu kurallar çerçevesinde yürütüyoruz. Bu sektör de en aranılan unsur güvenirliktir. Biz 10 yıllık geçmişimizde bunu bir marka hâline getirmeye çalıştık. Bir başarı varsa ki, biz bu alanda başarılı olduğumuza inanıyoruz, onun da sırrı müşterilerle oluşturduğumuz o güven ilişkisinden kaynaklanıyordur. Bunları yaptıktan sonra da, gerisini Allah’a havale ediyoruz.” Doğuş Haber Merkezi


siyaset 25 politiek

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

2017 yılı bütçe paketinden çıkanlar... Ahmet Yıldırım

ahmethulya@live.nl

Krizden kurtulma çabaları

Bir ileri, bir geri!

B

Alım gücümüz artacakmış!? Çocuklarımız, gençlerimize ve emeklilerimize müjdeli haberler geldi. Çocukların eğitim masraflarının daha fazlasını karşılamak istiyor VVD-PvdA Hükûmeti. Dar gelirli ailelerin çocuklarının, yüzme kursları, müzik eğitim kursları veya spor faaliyetleri için ödenen miktarı artıracak. Tüm çocuklarımızın, fırsat eşitliliğinden faydalanarak katılımcı olunması amaçlanıyor. Gençlerin eğitim masraflarını daha fazla katkıda bulunarak, daha ra-

hat eğitim görmeleri arzulanmakta. Dolayısıyla hem dar gelirli ailelerin yükünü hafifletecek hem de gençlere bir nefes aldıracak. Çalışmakla bu masrafları karşılayan bir çok gencimiz, eğitimden uzaklaşıyor ve daha az başarılı oluyor. Eğitim gören gençlerimize ışık tutan bu karar, sevindirecek. Hadi gençler! Boş zamanlarda Lounge’lara doğru yol alın emi! Emeklilerimize müjde! Alım güçleri % 0,70 artacak!.. Sigorta primleri, 2016 yılı ile kıyaslanırsa bir artış olmayacak. Eigen bijdrage 385 avro da dondurulacak, yani bir yükselme olmayacak. Dar gelirli ve orta direk olarak adlandırılanlar için, çocuk masrafı katkısı (Kindgebonden Budget) ve sağlık gider katkısı (Zorgteoslag) artacak. Bunun yanı sıra Arbeidskorting ve heffingskortingler dar gelirlerin için daha iyi bir pozisyona getirmek isteniliyor. Tüm bu öneriler, hesaplamalar gerçekleşirse…. yaşadık vallahi! Buraya kadar bir ilerleme sağladık mı? Evet! Diğer korkutan üç nokta ise şunlar: Dünyadaki Terör olayları... Tüm Demokrasilere bir tehdit hâline gelen bu terör belasıyla nasıl baş edileceği pek netlik kazanılmadı. ABD, yani yakında gidecek olan Obama, Suriye’den başlayan bu terörle, kolayca baş edilemeyeceğini söylüyor. Demek ki silah endüstrisi buna daha izin vermiyor. İnşallah Hillary Clinton bacımız, Kasım 2016 yılında, ABD Başkanı seçilince, bu konulara da el atar! İkinci konu ise iltica sorunu... Bilhassa Avrupa’yı tehdit eden bu göç ile, nasıl baş edileceği bilinmiyor. Ne Avrupa Birliği (EU) ne de Birleşik Devletler (VN), nedense bu konuya bir çözüm bulamıyorlar. “Avrupa Birliğine sizi alaca-

ğız… yok almayacağız… belki alacağız” diyerek Türkiye’yle Suriye sorununu şimdilik çözdüler gibi, gibi. “Dik dur Türkiye’m, sen kendi işini kendin hallet, ne yapacaksın Avrupa’da, sen dünya ülkesisin, neden Avrupa’ ya sığınacaksın ki!?” Üçüncü bir konu ise Brexit olayı. İngiltere’de haziran ayında yapılan referandumda, “AB’den çıkılsın” sonucu Avrupa’yı şok etti. Aylardır bunu tartıştı, yorumlar yapıldı, stratejiler belirlendi. “Aman ha İngiltere AB’den çıkmasın” diye. Şimdi olay aslında şöyle: Bir referandum, hükûmeti ve alınacak büyük bir kararı etkilemez. “Yönümüz doğru mu?” diye bir nabız yoklaması yapılır. Ama böyle büyük kararları meclis alır, hükûmetler bunun için görevdedir. Bu nasıl yorumlanır biliyor musunuz? Bence kendilerinin cesaret edemediğini halka söyletmek istiyorlar. Yani “bakın biz sizi sunduk ve siz de bu yönde karar verdiniz, biz de bunu uyguladık.” Adama demezler mi, “bu kadar ağır yükü sen neden halka mal ediyorsun?” Demek ki artık bu referandum moda oldu. İşine gelmedi mi, git referanduma! Bu Brexit olayı aslında bir bahane. “Bakın AB üyeleri, sizin yolunuz yol değil, dümeni değiştirin, bize daha fazla güç verin diye bir mesaj da olabilir. Sizce? “Tehlike çanlarına benzeyen bu 3’lü, ekonominin seyrini değiştirebilir, etkileyebilir” açıklaması, alım gücünü biraz geriye çekebileceği anlamına geliyor. Atalarımız “Bazen ileriye gitmek için, bir adım geri atılması gereklidir” diye çok yerinde bir söz söylemişler... İşte, 2017 ekonomimizin tablosu böyle. Belki de bir adım geri atarak, yeni yöne, ileriye adım atılması anlamı da çıkabilir. Ben bir adım ileri attım! Siz de kararınızı verin!

yunus322@hotmail.com

Reyhan Şeker

Soğuk Mermerler... Aslında bu ay tamamen farklı bir konuya değinmek için yazı yazmaya başlamışken, fikir değiştirerek bayramda iç dünyamda tecrübe ettiğim ve beni etkileyen bir konuyu yazmaya ve anımı sizinle paylaşmaya karar verdim.

Değerli okurlar, bu yazımızda Kraliyet Günü açılan 2017 yılı bütçe paketinin bize nasıl yansıyacağını değerlendirmeye çalıştım. Umarız keyifle okur, istifade edersiniz. Düşüncelerinizi bizlere bildirirseniz seviniriz. u yazımızda Hollanda’nın 2017 Bütçesini ele aldık. 2008 yılında başlayan ekonomik kriz, hayatımızdan öyle kolayca çıkıvermiyor. 2015 yılından itibaren başlayan ekonomik düzelme, 2016 yılında daha netleşti ve dengeli bir hâle geldi. Eylül ayının üçüncü Salı günü, Kraliyet Günü olarak adlandırılan ‘Prinsjesdag’ olarak kutlanıyor. O gün açılan bütçe paketi, 2017 yılına pembe bir gözlükle yansıdı. Bakan Dijsselbloem, milyonlarca avro dolu olan siyah çantasını, gülümseyerek, pozitif bir enerjiyle Hollanda’ya sunuverdi. Hollanda Kralımız Willem-Alexander 2017 bütçe konuşmasında, Hollanda’nın ekonomisinin daha sağlıklı, sosyal açıdan daha dengeli ve alım gücünün daha iyi paylaşıldığını anlatırken, dünyadaki tehlikelerden de bahsediyordu. Başta terör olmak üzere, dünyadaki iltica sorunun ve İngiltere’nin Avrupa Birliğinde çıkmak isteyişinin tehlike oluşturduğunu da ekledi. Daha sonra hükûmet sözcüleri aynı dilde konuştular (ne de olsa 2017 yılı seçim yılı). Muhalefet ise, Başbakan Rutte’ye yüklenerek… “Sen sürekli atıp tutuyorsun ve işler olmadığında da bir ‘sorry’ diyerek olaydan kaçıyorsun’’ diyerek ithamda bulundular. CDA, SP ve D66 partileri, “Bol bol söz var, ama icraat yok!” diye hükûmete yüklendi. PVV’li Wilders ise “daha fazla ayrımcılık yapılmasını, İslam’ı ve Hollanda’daki mevcut iltica sorununun ayrı bir kefeye konulmasını” gerektiğini söyledi. Bu konularda ayrımcılık yapılmasını bile isteyen Wilders, bilhassa İslam’a tanınan özgürlükler konusunda kısıtlama getirilmesini istedi. Taşıma suyla değirmen dönmez… PVV’li Wilders, siz yoksa bunu anlamıyor musun?!

Kardelen

Malumunuz bayramlarda büyükler ziyaret edilir. Eşim, kurban bayramında bir yeri ziyaret edeceğimizi söyleyerek bizden hazırlanmamızı istedi. Ben de gayriihtiyari “nereye gideceğiz” diye sordum. “Gidince görürüz” dedi. Ben yeni insanlarla tanışacağımı ümit ederek hazırlandım ve yola çıktık. Eşim ziyaret yerine geldiğimizi söyleyerek arabadan inmemizi istedi. Etrafımda bizimle bayramlaşacak insanların hayalini kurarken, ölümün soğuk kollarına kendini bırakan insanların oluşturduğu bir mekânın önünde olduğumuzu gördüm. Mezarlık! Belki de bu yaşadığım durumun beni derinden etkilemesinin sebebi, beklediğim sıcak karşılamayı mezarlığın soğuk sessizliğinde bulmamdı. Çocuklar bayram gününde mezarlık ziyaret etmenin önemini ilk anda kavrayamadılar. Büyük bir mekândı. Sıra sıra dizilmiş mezarların yanından geçerken, ruhumda oluşan kasvetli havaya ağaçların gölgesi de eşlik ediyordu. Uzun bir mesafe yürüdükten sonra boş bir alana geldik. Yürüyerek geçtiğimiz kalabalık mezar topluluğunun aksine, toplam on mezarı geçmeyecek kadar az Müslümanın metfun olduğu küçük bir mekâna vardık. Mezarlara tek tek su döktük ve oğlumdan ezberlediği Yasin süresinden okumasını istedik. Mekânı ilk gördüğümde çok duygulandım ve kalbimden dilime dökülen söz şu oldu: “Allah’ım her yerde garibiz. Âhirette de bizi garip bırakma”. İlk defa bir mezarlık ziyaret etmiyordum şüphesiz. Fakat Hollanda’da ilk defa tanımadığım insanların kabirlerinde onlara dua ediyordum. Hiç tanımadığınız bir Müslümanın kabri başında dua ediyorsanız, size bahşedilmiş İslam kardeşliğinin derinliğini hissetmeniz için bir fırsat verilmiş demektir. Bu ziyaret sonrası iki şeyi bildiğim hâlde daha iyi kavradım. Birincisi, İslam sadece dünyadaki insanlarla iletişimimizi sağlamıyor, hakka yürüyenlerle de bağımızı koparmıyor. Eşimin orda bize dediği gibi; “Geleceğimiz mekânı şimdiden görelim istedim”. Hani hepimiz taşınacağımız vakit kalacağımız yeri ziyaret eder, içerisini nasıl döşeyeceğimizi hesap ederiz ya işte öyle bir şey. Gideceğimiz yer için heybemizde neler biriktirmemiz gerektiğine dair hakikatleri o soğuk dediğimiz mermerler hatırlattı diyebilirim. İkincisi ise, dünyaya daldığımızda bizi silkeleyecek ve kendimize getirecek yerin sadece mezarlık olduğunu yeniden anladım. Ölümden bahsediyor ve anlamaya çalışıyoruz. Fakat ayne’l yakîn olunca her şey farklı bir hissiyata bürünüyor. En son defnedilen kardeşimiz birinci ayda vefat

etmiş. Empati kurdum ve bana verilmiş mühletin ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha iyi anladım. Onların mezarlarının başında Kur’an dinlerken efendimizin verdiği örnek benim için daha anlaşılır oldu. Hadis-i şerif şöyleydi: Efendimiz yere bir çizgi çizdi ve: “Bu insanı temsil eder” buyurdu. Sonra bunun yanına ikinci bir çizgi daha çizerek: “Bu da onun ecelini temsil eder” buyurdu. Ondan daha uzağa bir çizgi daha çizdikten sonra “Bu da emeldir” dedi ve ilave etti. “İşte insan daha böyle iken (yani emeline kavuşmadan) ona daha yakın olan (eceli) ansızın geliverir.” (Buhari, Rikak 4; Tirmizi, Zühd 25, (2335); İbnu Mace, Zühd27, (4232) İnsanoğlu hep ecelinin onu takip ettiğini unutarak emellerinin peşinden hızlıca koşar. Eceli onu bir gölge gibi takip ettiğinin farkında olmadan yaşar. Zamanı gelince eceli onu buluverir. Hâlbuki daha nice hesaplanmış ve planlanmış hedefler vardır önünde kişinin. Daha çalışıp ev alacak, evlatları evlendirip mürüvvetlerini görecek, torun sevecek ve farklı farklı arzular. Ecel herkesi korkutmuş olacak ki, “senin ecelin olurum” sözünü de korkutma mahiyetinde kullanır olmuşuz. İnsan kendine bu kadar yakın olan şeyden neden korkar? Biz ebediyete iman etmiş müminler olarak ölümden neden korkuyoruz? Ya hazırlıklı değiliz, ya da dünya başımızı döndürüyor! Hz. Mevlânâ’nın rabbine kavuşacağı günü Şeb-i Arus (Düğün Gecesi) olarak adlandırmış olması, büyüklerin sevgi anlayışının en soğuk olan ölüm karşısındaki büyüklüğünü gösteriyor. Sevgiliye kavuşmak isteyen kişi gittiği yeri sorgular mı?

“Eşim, ziyaret için hazırlanmamızı istedi. Ben de gayriihtiyari “nereye gideceğiz” diye sordum. “Gidince görürüz” dedi. Yeni insanlarla tanışacağımı ümit ederek yola çıktık. Eşim ziyaret yerine geldiğimizi söyledi. Etrafımda bizimle bayramlaşacak insanların hayalini kurarken, ‘Mezarlık’ta buldum kendimi... ”


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

04 analiz 26 analyse

İbrahim Turgut - MİHENK

Ali Altıntaş:

“Ev dekorasyonu ve çeyize ihtiyacı olan müşterilerimizin taleplerine karşılık vermek istiyoruz"

ortaummet_45@hotmail.com

Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat Kavramı Üzerine “Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat” olgusunun günümüzde çokça kullanılmış olması, güncel hayatın bir parçası hâline gelmiştir. Belki bir çok İslami cemaatin kendini tanımlarken, bu kavramı kullanıldığı alanların lokal olması, farkına varılmaksızın büyük bir hatanın meydana gelmesine ve telafisi mümkün olmayan manipülasyonlara, algı erozyonlarına sebep olmuştur. Bu tarihî gerçeklerin ışığında, bugün aynı algılılarla kullanılması karşısında, ulemanın durumun vahametini anlayarak, günümüzde göz ardı edilen bu hakikatin, gündeme alınması ve gerçeğin ortaya konması, içi boşaltılan İslami tabirlerin, yeniden betimlenmesi zaruretini ortaya çıkarmıştır. Ehl-i Sünnet kavramı: ( Peygamberin bıraktığı, kavli, fiili ve takriri sünnetlerini yerine getirirken, sahabenin, tabi-inin tebeu tabi-inin yolunu takip ederek yaşamak ) anlamındadır. Ve’l-Cemaat: (Ehl-i Sünnet yolunu takip edenlerin oluşturduğu topluluk) anlamındadır. Bu kavramla anılan bu sıfatı hak eden topluluğun bir çok özelliği vardır: 1- Kur’an ve Sünneti temel kaynak kabul ederler. 2- Sahabenin hepsini severler. 3- Tabi-ini severler. 4- Dört Mezhepten birini takip ederler. Onun fıkhıyla amel derler. 5- Tekfirde ( kafirlikle suçlama) bulunmazlar. 6- Hilafette, ilk dört halifenin sıralamasını kabul ederler. Bunlar: • Ebu Bekir • Ömer • Osman • Ali (r.a.e) Ehl-i Sünnet kavramını kimlerin ihdas ettiğini, rivayetlerde tam net değildir. Ancak, her ne kadar zayıf rivayetler varsa da, yaşanan Sünnetten ve uygulamalardan bunu görmek mümkündür. Dünya Müslüman nüfusunun yüzde doksandan fazlası, Ehl-i Sünnet itikat üzerinde olduğu müşahede edilmektedir. Referans olarak da Kur’an’dan sonra sünnetin alındığı görülmektedir. Sosyal hayatın en önemli birbirinden ayrılması mümkün olmayan, Kitap ve Sünnet bütünlüğü, bu ana kadar korunmuştur. Zaman içinde muarızları hep ola gelmiştir. İçinde yaşadığımız asrın manevî hastalığına tutulmuş bazı kişilerin veya mahfillerin, sünnet karşıtlığının devam ettiğini unutmamak gerekir. Özellikle Türkiye’nin; yetişmiş sanılan bazı zevatların, kalemleriyle inananları rencide etmeye devam

ettikleri ve kendilerine (Kur’aniyyun) (Kur’an Müslümanları) ismiyle müsemma etmişlerdir. Konuya derinlemesine girerek izahatlar yapılsa mümkündür. Ancak, daha fazla bilgi edinmek isteyenlerin, âlimlerimizin yazdıkları kitaplarda geniş malumat edinmelerinde fayda vardır. Biz burada, imkânımız dâhilinde meseleyi hülasa etmeye çalıştık. Mevzumuzla ilgili sünnete işaret eden ayetlerden birini verelim: “Hayır, Rabbine yemin olsun ki, onla aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem yapıp, sonrada senin verdiğin hükme karşı içlerinden bir burukluk duymadan tam anlamıyla teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.” Sünnete baş vurmak imanla ilişkilendirilmiştir. Dolayısıyla, mümine düşen görev, Kur’an ve sünnete dört elle sarılmasıdır. Peygamber Efendimiz: “Size iki şey bıraktım. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece, sapıklığa düşmezsiniz. Allah’ın Kitabı Kur’an ve Resülün sünneti” ( Muvatta, Kader 3 ). O hâlde yapılacak şey ortadadır: Her konuda baş vurulacak merci, Kur’an ve Sünnettir. Bunun dışında gezenler ve ümmetin imanını ifsat etmeye çalışanlar, ne yazık ki, kendilerini kandırıyorlar. Allah’ın Kitabını kendi anlayışlarına göre açıklayarak sünneti dışlamaya çalışıyorlar. Sünnet karşıtlığında aynı safta bulunanları, üç guruba ayırmak mümkündür: 1- Bunların bazıları, dünya nimetlerine ulaşmak için yapıyorlar. 2- Bazıları ise, enaniyetlerini tatmin etmek için yapıyorlar. 3- Bunların bazıları ise, iyi niyet için, ilminin zekâtını -sözüm onavermek için yapıyorlar. Ümmetin en sağlam yolunun Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat olduğundan hiç şüphe yoktur. İslam’ın ana caddesi bellidir. Bu caddenin sağında solunda bazı dar yollar vardır ki, işte oralarda şeytanların başında bekleştikleri yollardır. Allah bu tür yollardan cümlemizi muhafaza eylesin. Bütün insanlığın rahat edeceği ve birbirine saygılı olacağı bir dünyayı, kurmayı nasip eylesin. Amin!..

“ Belki bir çok İslami cemaatin kendini tanımlarken, bu kavramı kullanıldığı alanların lokal olması, farkına varılmaksızın büyük bir hatanın meydana gelmesine, algı erozyonlarına sebep olmuştur”

Liman Home Decor Rotterdam’da hizmete açıldı Türklerin yoğun olarak yaşadığı Rotterdam Zuid bölgesindeki Groene Hilledijk (Beijerlandselaan yanı) çarşısında hizmete başlayan Liman Home Decor dualarla açıldı.

A

li ve Mukaddes Altıntaş ailesi tarafından açılan Liman Decor, özellikle evlenecek çiftlerin mutlaka uğraması gereken bir adres konumunda. Liman Home Decor açılış merasimine Feijenoord İlçe Belediye Başkanı Nel Noel, Hollanda Karamanlılar Federasyonu (HOKAF) Başkanı Mustafa Duyar, İjsselmonde Belediye Meclis üyesi Necat Kaya, Beijerlandselaan-Grone Hilledijk çarşı menajeri Abdel El Bouchibti, çarşı esnafı, STK temsilcileri, işadamları ve diğer davetliler katıldı. Gökkuşağı Sanat Merkezi ve Bayram Altıntaş tarafından organize edilen açılış merasiminde Liman Home Decor adına Mukaddes-Ali Altıntaş, “Açılışımıza herkes hoş geldi. Açılışımızda siz değerli dostlarımızı aramızda görmek bizleri onure etti. Biz aile olarak (farklı sektörlerde) yaklaşık 25 senedir ticaretin içindeyiz. Çocuklarımız büyüdü, artık düğünlerini burada yapmaya başladılar. Bu alanda farklı bir işyeri açmaya karar verdik. Ev dekorasyonu ve çeyize ihtiyacı olan müşterilerimizin taleplerine karşılık vermek istiyoruz.

Mağazamızda, hediyelik eşya, mutfak ürünleri, ev tekstili, halı çeşitleri vs. ürünleri bulunuyor. Özellikle düğün yapacak olan çiftlerin mağazamıza uğramalarını öneriyoruz.” şeklinde konuştular. Feijenoord İlçe Belediye Başkanı Nel Noel şunları söyledi: “Bugün açılış öncesi içeriyi gezdim ve son derece şık, nezih ve göz alıcı bir hâle gelmiş. Liman sahiplerini belediyemize böylesi bir mağazayı kazandırdıkları için çok teşekkür ediyorum.

Şimdiden bol kazançlar ve başarılar diliyorum.” Beijerlandselaan-Grone Hilledijk çarşı menajeri Abdel El Bouchibti ise “Her sektörde aktif olan Türk insanının girişimci ruhu her zaman takdire şayan. Bugün hizmete açılan Liman Decor için bol kazançlar temenni ediyorum” ifadesini kullandı. Yapılan konuşmaların ardından Groene Hilledijk 173 adresindeki Liman Home Decor dualar eşliğinde hizmete açıldı. Haber Merkezi

«

Sağlık sigortası primlerinde yüzde 10 artış! Hollanda’da sağlık sigortası firması DSW her yıl olduğu gibi yine başı çekerek primlerde yapılacak olan artışı açıkladı. Aylık sigorta primlerinde 9,25 euro artış olacağını açıklayan DSW, hükûmetin daha önce belirttiği 3,50 euroluk artışın mantıksız olduğunu ve firmaların bu durumda zorda kalabileceklerini ifade etti. Aylık primin 108 euroya yükseldiği bildirildi. Son yıllarda primlere yapılan zamlar ve katkı payının (eigen risico) yüksek tutulmasından dolayı vatandaşın hem ödemelerde zorluk yaşadığı hem de sigortası olmasına

rağmen bir çok şeyi kendi cebinden ödemesi gerektiğinden dolayı doktora gidemediği görülüyor. Hükûmetin yapmış olduğu hesaplamaların sigorta kurumlarıyla bağdaşmaması primlerde artışın beklenilenin üzerinde olmasına neden oldu. Firmalar aynı zamanda pahalı ilaçların tercih edilmesi ve sağlık paketine yeni tedavilerin eklenmesi sonucu primlere yapılan zammın yüksek tutulduğu aktarıldı


yaşam ve inanç 27 leven en religie

doğuş aylık gazete/maandblad,

nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

“İnsanlar birbirlerinin aleyhinde olumsuz konuşuyorlar, yanlış karar veriyorlar”

DEĞİŞMEZ DEĞERLER ve HATALAR (1) İ

nsanlar birbirleri hakkında karar verirken dikkatli olmak zorundadırlar. Elde kesin bilgi, belge, haber ve şâhit olmadan birisi hakkında verilecek hüküm yanlış olabilir. Yanlış hüküm, yanlış karar, yanlış fetva da vebâldir ve zararlıdır. Bu konuda Müslümanların daha titiz olması beklenir. Zira Müslümanlar Allah’tan gelen değişmez, eskimez, mükemmel ölçülere ve âhirete, yani amellerinden ve ağızdan çıkan sözlerden hesaba çekileceklerine inanırlar. Hesabını veremeyecekleri işleri yapmamaya, altından kalkamayacakları sözleri sarf etmemeye özen gösterirler. Ama ne yazık ki pratikte bu böyle değil. Müslüman toplumlarda da, diğerlerinde de başkaları hakkındaki görüşlerde ölçü kaçırılıyor. İnsanlar birbirlerinin aleyhinde olumsuz konuşuyorlar, yanlış karar veriyorlar. Çok erken kızıyorlar, başkasını hasım edinmekte acele ediyorlar. Hasım edindiklerinin aleyhine de ölçüsüzce davranıyorlar. Hele bazı olaylarla birlikte, anlaşmazlık olduğu zamanlarda, ortalık karıştığında, gruplar- kesimler arasındaki rekabetlerde; aman Allah’ım! ne ölçü kalıyor ne teenni, ne insaf kalıyor ne merhamet, ne hakşinaslık kalıyor ve adalet. Son aylarda özellikle Türkiye’de olan olaylar dolaysıyla bu hassasiyeti tekrar hatırlamak gerekir. Sorumlu insana düşen, uluorta, delilsiz, mesnetsiz karar vermek, atıp tutmak, başkasının kayığına binmek değil; teenni ile hareket etmek, kimsenin hakkını tecavüz etmemek, insaf ve merhametle hareket etmek, yarın pişman olacağı sözleri

söylememek, işleri yapmamaktır. İnsan, bir şey veya bir kimse hakkında karar verirken, yani hükmederken neye dayanır? Eğer akıl hakka ve adalete değil; çıkara, hevâya (keyfine), tarafgirliğe ve ırkçılığa (asabiyete), düşmanlık saplantısına, ya da bilgisizliğe dayanırsa, hata yapar. İsabetli ve adil karar veremez. Piyasadaki, medya ve politikadaki yerli yersiz eleştirilere, iftiralara, hakaretlere, insafsız suçlamalara, demagojilere, ön yargılara, yargısız infazlara bir de bu açıdan bakmak gerek. İslâm, Müslümanlara başkaları hakkında, insanlar arası ilişkilerde, hüküm vermede ve tavır belirlemede değişmez değerler, en mükemmel ölçüler, isabetli prensipler veriyor. Her konuda ve herkese karşı adaletli olmayı, merhametle davranmayı, özellikle hakka riayet etmeyi emrediyor. “Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl 16/90. Ayrıca bakınız: Mâide 5/8, 42. Nisâ 4/58. En2am 6/152. Hud 11/85. A’raf 7/181 ve diğerleri) İşte İslam’ın değişmez değerlerinden bir kaç örnek: 1- Her duyulana itibar etmemek: Kur’an, “Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz” (Hucurât 49/6) diyor. Bir fâsık (aşırı günah işleyen biri) size bir haber getirirse onu

araştırmadan, incelemeden, doğruluğundan emin olmadan inanmayın, o şaibeli haber üzerine hüküm bina etmeyin. Olur ki bilmeden bir kişiye, bir topluma zarar verirsiniz, iftira atmış olursunuz. Dolaysıyla kendinize de zarar verirsiniz. Ya duyduğumuz haberi araştırma imkânı yoksa? O zaman da en iyisi susmak, hemen karar vermemektir. Günümüzde haber kaynaklarının çoğu yalan üretme fabrikası gibi çalışıyorlar. Sahipleri de bırakınız fâsık olmayı, Kur’an’ın inkârcı, müfsit, kezzab, münafık, şeytanın evliyası (dostları) dediği kimseler. Bunun için yazılı ve görsel medyanın verdiği, sosyal medyada dolaşan ve hızla yayılan haberlere, dedikodulara, montajlanmış kurgulara, propaganda amacı taşıyan düzmece haberlere ihtiyatla yaklaşmak, hemen inanmamak gerekir. Bilinmelidir ki, haber kaynaklarını ellerinde tutanlar çıkarları için yalan da söylerler, iftira da ederler. Asparagas ve montajlanmış haberler yaparlar. Olmayan şeyleri olmuş gibi gösterirler veya anlatırlar. Bunun yakın tarihte sayısız örnekleri vardır. Özellikle bir tarafın, grubun, devletin, kitlenin; hasım bildiklerine karşı medyayı kullandıkları akıldan çıkarılmamalı. Kur’an’ın uyarısına ve apaçık gerçeklere rağmen, mü’minler, bu yalancılardan, müfterilerden, fitnecilerden duyduklarına hemen inanır, bunlarla hüküm verirseler, hata ederler, yanılırlar. Ama maalesef pek çokları safça, özellikle kendilerine yakın kaynaklardan duyduklarına inanıyorlar,

inandıkları ile başkaları aleyhine hüküm verebiliyorlar. 2- Bir delile dayanmadan hüküm vermemek: Kur’an “... Fakat Allah, gerekli olan emri yerine getirmesi, helâk olanın açık bir delille (gözüyle gördükten sonra) helâk olması, yaşayanın da açık bir delille yaşaması için (böyle yaptı). Çünkü Allah hakkıyla işitendir, bilendir” (Enfal 8/42) diyor ve iman edenlere, hem iman ederken, hem de bir konuda karar verirken sağlam kaynaklara, delillere, isbatlara dayanmaları gerektiğini öğretiyor. Hikâye bu ya, anlatılır ki; Ebu Hanife Numan b. Sabit (ra) (ya da âlimlerden biri) bir gün talebeleriyle bir yere gidiyormuş. O atın üzerinde talebeler yaya. Yolda giderken muzip bir talebesi İmama sormuş: “Hocam üzerinde olduğun atın kaç ayağı var?” O da hemen atı durdurup aşağı inmiş. Sonra da atın her bir bacağının yanına gelerek, eliyle tek tek sayarak “bir”, sonra diğer bacağının yanına gelip “iki”, “üç”, “dört” diye saymış ve “evet atın tam dört bacağı var” demiş. Tabi kimisi tebessüm etmiş, kimisi soru sorana kızmış olmalı, “bu koca imama ‘atın kaç ayağı var’ diye sorulur mu? Bunu bilmeyecek ne var? Deli olan bile bilir ki atın dört ayağı vardır. Biri noksan olsa at yürüyemez. İmam bunu bilmiyor mu?” İmam o soruyu soran talebesine kızmamış, bilakis attan inip atın bacaklarını saymış. Belki bazıları da imamın bu tavrını garipsemişlerdir. Hem o gencin sorusunu ciddiye aldığı için, ya da bilinen bir şeyi, sayarak gösterdiği için.

Hikmet Pınarı Hüseyin Kerim Ece kerimece@hotmail.com

İmam demiş ki: “Atın kaç ayağı olduğu bilenen bir şey. Siz de biliyorsunuz ve görüyorsunuz. Ama ben niçin böyle yaptım, biliyor musunuz? Elinizde delil, isbat belge olmadan hüküm (karar) vermeyeniz diye.” Hikâye böyle. Oldu mu, olmadı mı, bilmiyoruz. Ama mesajı açık: Elde delil olmadan, kesin bilgi, sağlam kaynak olmadan bir konuda karar/ hüküm (fetva mı demeliydim) vermemek. Unutmamak gerekir ki sonu “dır, -dir, -dur, -dür, -tır, -tir, -tur, -tür” ile biten Türkçe cümleler hüküm cümleleridir. Kesinlik ifade ederler. “O adam kesinlikle üç kağıtçıdır”, “onun babası iyi bir adamdır”, “abdestte yüzü yıkamak sünnettir”, “falanca adam kötü niyetlidir”, “bu işi mutlaka o yapmıştır” cümlelerinde olduğu gibi. Ama ne yazık ki çevremizde çokları elinde delil, belge, şâhit olmadan, olaylar ve kişiler hakkında ulu orta hüküm verirler. Hatta dinî konularda çekinmeden fetva verirler. “O öyledir, bu böyledir”, “falanca şöyle yaptı, o zaten öyledir, o mu? o bunu yapar” derler, konuşurlar. Konuşurlar da dediklerinin nereye varacağını hesap etmezler. Kur’an, bir kimse hakkında zina suçlaması için dört şâhit istiyor. Dört sağlam şâhit olmadığı sürece, ya da kendisi itiraf etmediği sürece kimseye “zâni” (zina ediyor) diyemezsiniz. Bu Kur’anî ölçü, delilsiz, isbatsız yargılamama ve ön yargılı olmama prensibi; bütün suçlamalarda, bütün olaylarda geçerlidir. İslâm hukukunda şöyle bir kural vardır... (Devamı edecek) ◄◄

Adres: Binckhorstlaan 340 2516 BL Den Haag İleti: info@borabouw.nl Web: www.borabouw.nl Telefon: +31(0)634 33 91 41


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 219 - Ekim/Oktober

04 haber 28 nieuws

Toplum

Tunahan Kuzu Netanyahu’ya el vermedi İsrail Başbakanı, Hollanda Parlamentosu’nda Filistin rozeti takan DENK Milletvekili Tunahan Kuzu tarafından protesto edildi. Hollanda Parlamentosu’nu ziyaret eden Netanyahu, Denk Partisi’nin Türk kökenli milletvekili Tunahan Kuzu’nun tepkisiyle karşılaştı. Netanyahu’yu Filistin rozetiyle karşılayan Kuzu, milletvekilleriyle tek tek tokalaşan İsrail Başbakanı’na elini uzatmayan tek isim oldu. Tunahan Kuzu, “Filistin halkının her gün haksızlığa uğradığına” işaret ederek, Netanyahu’ya elini uzatmayarak Hollanda’da bu haksızlığı kabul etmeyen çok sayıda insan olduğunu göstermek istediğini kaydetti. Denk partisi lideri ayrıca, Netanyahu’ya Hollanda’da “kırmızı halı serildiği” eleştirisini yaptı.

Sara Erdal resim sergisini açtı

CDA’lı Emili’den DENK’e tam destek

THY Rotterdam seferlerini durdurdu

Resime olan ilgisini geçte olsa değerlendiren ve yoğun şekilde çalışarak bir yıl içerisinde kendisine sergi açabilecek bir duruma gelen Şara Erdal ilk resim sergisini önceki gün Rotterdam da gerçekleştirdi. Resim sergisi 16 resimden oluşan sergiye Erdal’ın yakın çevresi ve resim severler katıldı. Serginin açılışında bir konuşma yapan Charlois Belediye Meclis üyesi Zeki Baran “Bu anlamlı günde Sara Erdal’ı yalnız bırakmayarak verdiğiniz destek için teşekkürler. Yakın bir zaman içinde ikinci sergimi açmak için daha şimdiden yoğun şekilde hazırlıklar içerisindeyim. Bu işe başladık, artık devamı mutlaka gelecek.” dedi.

Uzun yıllar Hollanda siyasi partilerinden CDA’da (Hristiyan Demokratlar) yerel yönetimlerde faal gösteren İbrahim Emili DENK partisini seçti. 1988 yılında Hollanda’ya gelir gelmez aktif siyaset hayatına atılan ve 1992 yılına kadar aktif siyasetin içinde CDA partisinde yer alan Emili, şu andaki CDA’nın eski çizgisinden uzaklaştığı için DENK partisini tercih ettiğini açıkladı. CDA’nın inançlara saygılı bir parti olmaktan uzaklaşarak sağa kaydığını belirten Emili, DENK partisini tercih edişini, ”Birilerinin çıkıp kral çıplak” dediği için olduğunu söyledi. Emili, DENK’in Hollanda için yeni bir ses yeni bir soluk olduğu için desteği hak ettiğini belirtti.

Türk Hava Yolları Rotterdam havalimanına ve kış sezonunda bazı uçuş noktalarına yapilan seferlerin durdurulduğunu belirtti. Hollanda’da Rotterdam havalimanında büyük ilgi gören seferlerin 30 Ekim tarihinden itibaren gerçekleşmeyeceği aktarıldı. Websitesinde, kış sezonu biter bitmez Nisan ayında Rotterdam-İstanbul seferlerinin tekrar başlatılacağı bilgisi yer aldı. Yolcu taleplerinin yaz sezonuna göre daha düşük olduğu göz önünde bulundurularak Avrupa, Orta Doğu ve ABD seferlerinin azaltılacağı bildirildi. Rotterdam seferlerine ara verilmesinden dolayı Schiphol seferlerinin artırılacağı belirtildi.

Amsterdam Başkonsolosluğu yakında hizmette Amsterdam’da uzun süren araştırma neticesinde görkemli bir bina satın alındı. T.C. Amsterdam Başkonsolosluğu, Amsterdam’ın önemli bölgesi olan Museumplein 17’de halkımıza hizmet verecek. Bir kısım personelinin hazır olduğu T.C. Amsterdam Başkonsolosluğu, bütün personel açığı kapandıktan sonra hizmete girecek.

Wilders: “Geen Turk meer naar Nederland” Aldus Wilders. Na minder minder minder Marokkanen is het nu minder minder minder Turken. Get over it Wilders, we zijn Nederlanders en we blijven hier, de advocaat, de agent, de verpleegkundige, de arts, de arbeider aan de lopende band, de lerares, de schoonmaakster, de politicus allen met een andere achtergrond. Allen dagelijks aan het werk voor dit land! Ik heb het helemaal gehad met kortzichtige politici, met angst zaaiende lieden, die dit land, mijn land, simplistisch verdelen in jullie deugen niet en wij wel. De toekomst van dit land maken wij met zijn allen, u, ik en de hardwerkende mensen met vele achtergronden. Maar u, mijnheer Wilders, u verdeelt en ik verbind! Fatma Koşer Kaya


doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 219 - Ekim/Oktober

samenleving

cemiyet 29

EV ORTAMINDA YEMEK YİYEBİLECEĞİNİZ NEZİH VE FARKLI BİR MEK MEKÂN

HOLLANDA TÜRK FEDERASYON 2016-2017 YILI ÇALIŞMALARINA BAŞLADI

Hanımeli AşEvi, Rotterdam Zuid’de farklı bir konsept ile hizmete açıldı. Yeni hizmete giren Hanımeli AşEvi müşterilerine farklı lezzetler tattırmakta iddialı. İşletme sahibi Yahya Arslan, “Farklı ve ev ortamında bir damak zevki tattıracaklarını ifade ederek şunları söyledi: “Uzun zamandır böyle bir konsepti düşünüyordum içeriğimiz tamamen yöresel yemeklerden oluşuyor. Yemeklerimizde ve kahvaltımızda kesinlikle mikrodalga ve dipfiriz ürünleri kullanmıyoruz. Ürünlerimizin hepsini günlük taze olarak temin ediyoruz. Özelikle dünden kalan yemekleri müşterilerilerimize tekrar sunmuyoruz. Kalan yemekleri Hollanda’da bulunun kimsesiz ve evsizlere uygun bir şekilde ulaştırıyoruz. Bütün ürünler, kadınların elinden geçiyor. Kahvaltı ve yemek, çok zengin bir menü ile müşterilerimize ikram edilmektedir.” Dostlarınızla, ailenizle keyifli bir yemek ya da kahvaltı etmek istiyorsanız, Hanımeli AşEvi aradığınız özelliklerde Hollanda’da ender mekânlardan biri.Hanımeli AşEvi’nin özenle hazırladığı kahvaltı ve meşhur yöresel yemekleri sizleri bekliyor...

Hollanda Türk Federasyon yaz dönemi sonrasında yeni çalışma dönemine teşkilat başkanları ile birlikte yapılan toplantı ile start verdi. Güney Rotterdam’da bulunan Versaar teşkilatının yeni binasında gerçekleştirilen toplantıya Hollanda Türk Federasyon İcra kurulu üyeleri ve teşkilat başkanları ile başkan yardımcıları katıldılar. Özellikle Türkiye’de yaşananlardan dolayı Hollanda’daki Türk toplumu için yaz dönemi yoğun geçti. İlk toplantıda bu konuya değinilirken Hollanda basınının ve siyasilerinin bu konudaki önyargılı ve taraflı haberciliği de kısaca görüşüldü. Kurban bayramı vesilesiyle düzenlenen Kurban kampanyası hakkında bilgiler paylaşıldı. Federasyon’un yoğun bir yıl geçireceğini belirten Hollanda Türk Federasyon genel başkanı Murat Gedik yıllık program hakkında bilgi verdi. Teşkilat başkanları ile güncel konuların görüşüldüğü toplantıda ayrıca Mart 2017’de planlanan Hollanda Genel Seçimleri için de nasıl bir hazırlık yapılması gerektiği üzerinde duruldu.

BATİM’DE KURBAN BAYRAMLAŞMA PROGRAMI DÜZENLENDİ

İBRAHİM GÖRMEZ’E TÜRYAK 2016 ÖRNEK KIDEMLİ VATANDAŞ ÖDÜLÜ

Batı Avrupa Türk İslam Merkezi’ne bağlı Rijnmond Kültür Merkezi her yıl geleneksel olarak yaptığı Kurban Bayramı bayramlaşma programını bu yıl da merkez binasında gerçekleştirdi. Yoğun bir katılımın olduğu program, Batı Avrupa Türk İslam Merkezi gençlerinden Aziz Erdal tarafından sunuldu. Batı Avrupa Türk İslam Merkezi Genel Başkanı Uğur Arısoy açılış konuşması yaptı. Yaptığı konuşmada tüm İslam aleminin mübarek Kurban Bayramını kutladı. 15 Temmuz 2016 gecesinde Türkiye´de yapılmak istenen darbe teşebbüsünü bir daha lanetledi ve yüce Türk Milletinin sağlam ve dik duruşu sayesinde darbecilerin kendileri darbeye uğradıklarını dile getirdi. Birlik ve beraberliğin önemli olduğunu ve Hollanda gibi bir gurbet diyarında birbirimize kenetlenmemiz gerektiğini söyledi.

2003 yılından bu yana yaşlılık haklarının savunuculuğunu yapan bir Sivil Toplum Örgütü olan TÜRYAK Yaşlılık Konseyi Derneği (www.turyak.org) tarafından meslek hayatlarındaki üstün başarıları, sosyal konulardaki duyarlılıkları, toplumun takdir ve sevgisini kazanmış örnek kişilikleri ve yaşama olan bağlılıkları dikkate alınarak her yıl Örnek Kıdemli Vatandaş seçimi yapılmakta ve bu çerçevede toplumumuzda yaşlılara ilişkin farkındalığı ve nesiller arası dayanışmayı arttırmak amacıyla ödül törenleri düzenlenmektedir. Örnek Kıdemli Vatandaşlar yurt içinden 29 Büyükşehir Belediyesi ve Sivil Toplum Kuruluşu tarafından seçilmiştir. Yurtdışından 14 ülkeden katılım sağlayacak Örnek Kıdemli Vatandaşlarımız ise T.C. Dışişleri Bakanlığı ile eşgüdüm hâlinde Almanya, ABD, Avusturya, Avustralya, Belçika, Danimarka, Fransa, Hollanda, İngiltere, İsveç, İsviçre, İtalya, Kanada ve Norveç’ten seçilmiştir. İbrahim Görmez Kimdir? 1939 yılında İzmir’de doğan Görmez, küçük yaşlarda yetim kalır. Baba Görmez’in 7 çocuğundan biri olana İbrahim Görmez, Türkiye’de yaşanan 1960 ihtilalinin ardından yaşadığı zorluklar dolayısı ile 1964 yılında Hollanda’ya geldi. Görmez, sosyal ve kültürel faaliyetlere yine 1969 yılında Amsterdam Oosterpark Caddesinde Bozkurtlar adı altında açtıkları dernekle başladı. Görmez, Hollanda Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonunu 1979 yılında kurarak 10 yıl başkanlığını yaptı. Hollanda Diyanet Vakfı kurucularından olan Görmez, 1986 yılında dünyada bir ilke imza atarak Hollanda İslam Radyo ve Televizyonu olarak yayın hakkının alınması ile 20 kişilik bir ekiple çalıştı. İOT’nin de (Hollanda’da Türkler için Danışma Kurulu ) kurucuları arasında olan Görmez, 50 yıl 5 ay evli kaldığı, evlendikten sonra Müslüman olan ve Reyhan adını alan eşinden 3 çocuğu bulunuyor

Batı Avrupa Türk İslam Merkezi Genel Başkanı Uğur Arısoy’un konuşmasından sonra EducaPlus Eğitim Vakfı Başkanı Selçuk Yıldırım, 2016/2017 eğitim sezonu için öğrencilerin eğitimlerinde başarılı olabilmeleri için ek derslerin başladığını ve derslere kayıtların başladığını dile getirdi. Derslerden bazıları: Türkçe dersleri, Hollanda’ca dersleri, İngilizce, Fransızca, Matematik, Latince dersleri. EducaPlus Eğitim Vakfı Başkanı Selçuk Yıldırım’ın konuşmasından sonra Batı Avrupa Türk İslam Merkezi Genel Muhasibi Bedir Murt, Kurban ve Kurban’ın ne manaya geldiği konusunda kısa bir konuşma yaptı. Batı Avrupa Türk İslam Merkezi Genel Muhasibi Bedir Murt’un konuşmasından sonra programda serbest bölüme ve ikramlara geçildi.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

04 bizim sayfa 30 ons pagina

Tebrik Taziye Şifa dileği

- Taziye... Rotterdam Birlik Camii eski yöneticilerinden ve Hollanda Mehteran ekibinden Sevgili Emrullah Köse’ninağabeyi Mecit Köse’nın (48) genç yaşta, elim bir kaza sonucunda vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

- Tebrik... Rotterdam Birlik Camii üyelerinden Sevgili Tahsin ve Fidan Tan’ın mahdumu Üçler ile Ercan ve Serpil Güçlü’nün kerimesi Banu 24 Eylül Cumartesi günü düzenlenen düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Banu ile Üçler’i kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Taziye... Üyelerimizden, Rotterdam’da ikamet eden İsa Altıntaş, Eindhoven kentinden ikamet eden Hatice İlme, Ede kentinde ikamet eden Zülfükar Öztürk, Enschede kentinde ikamet eden Muammer Yeşilkaya Allah’ın Rahmetine kavuşmuşlardır. Merhum ve merhumelere Allah’tan rahmet, kederli ailelerine ve sevenlerine sabr-ı cemil ve başsağlığı diliyoruz. (Stichting Yeni Çınar)

- Taziye... Rotterdam Birlik Camii üyelerinden Sevgili İsa Altıntaş’ın (42) genç yaşta vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

- Taziye... Rotterdam Kocatepe Camii üyelerinden Sevgili Hasan Ekici’nin dedesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

- Taziye... Hollanda Mehteran ekibinden Sevgili Mahmut Sönmezer’in amcasının kızının genç yaşta vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

- Şifa dileği... Saadet Partisi Hollanda temsilciliği Genel Sekreteri Sevgili Çelebi Sarıbek ve eşi Müşerref Sarıbek’’in rahatsızlıklarını duyduk. Hastalarımıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Şifa dileği... Rotterdam Türk Sanat Müziği Korosu solistlerinden ve Hollanda Mehteran ekibinden Sevgili Mehmet Demirbaş’ın gözündeki rahatsızlıktan dolayı başarılı bir operasyon geçirdiğini duyduk. Hastalarımıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz.

Colofon Doğuş is een maandelijks informatieblad in het Turks en af en toe Nederlands o.a. kunst, cultuur, politiek, educatie, wetenschap, literatuur en filosofie. Uitgever/Sahibi Stichting Dogus/Doğuş Vakfı Hoofdredacteur/ Yayın Yönetmeni Doğukan Ergin Eindredacteur/Yazı İşleri Müdürü Oğuzhan Kılıç Art Directeurs/Görsel Düzenleme Ali Alemdar Advertenties/İlan- Reklam Servisi dogus@dogus.nl Mob. 06-43 85 74 32 Afdeling Nieuws en Tips/Haber Dairesi M. Şahin Abonnement / Abone Servisi dogus@dogus.nl Yayın Kurulu/ Redactie Raad Adnan Şahin, Ergün Madak, Havva Koç, Mehmet Şükrü Oflaz, Esra Yılmazer, Zeynel Abidin Kılıç, Sezer Değmez Oplage/Tiraj 8.000 Verspreiding/Dağıtım Alanı Landelijk/Hollanda Geneli Adres Strevelsweg 700 unit 413, 3083 AS Rotterdam Tel. (010) 471 68 47 Fax (010) 471 95 13 / Mob. 06-43 85 74 32 e-mail dogus@dogus.nl website www.dogus.nl Met dank aan InterAjans.nl, SONHABER.nl, M.Ali Topcu, B. Doğan Ingezonden artikelen vallen niet onder de redactionele verantwoordelijkheid. Alle auteursrechten van deze uitgave worden uitdrukkelijk voorbehouden. Druk/Baskı DE PERSGROEP

- Taziye... Platform ve Kadın Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Sevgili Ebubekir Turgut’un kıymetli validesi Münevver Turgut’un vefat ettiğini teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

YANDAKİ BULMACANIN DOĞRU CEVAPLARI SOLDAN SAĞA: 1- MASLAHATGÜZAR * A. 2- İSA * N * YA * RADAR. 3- RAFADAN * KEM * YAS. 4- AL * KINAMA * AA * HE. 5- SARUÇ * URANYUM . 6- KAP * MUŞTU * ATEŞ. 7- E * SUDE * AZAT. 8- MEMNUN * AT * N * A. 9- ACUKA * KATMAN. 10- REST * ARENA * AA * K. 11- E * SUAL * SARA * KRA. 12- TERBİYE * ENE * AR. 13- TAN * İŞARET * CA * A. 14- AV * ODAK * N *META.. 15- NAN * ENAM * GALATA. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1- MİRAS * EMARE * TAN . 2- ASALAK * ELE * TAVA. 3- SAF * RASMUSSEN * N. 4- L * AKUPUNKTUR * O. 5- ANDIÇ * DUA * ABİDE. 6- H * AN * MEN * ALİŞAN. 7- AYNA * U * R * YAKA. 8- TA * MUŞ * ESER * M. 9- G * KART * NA * EN. 10ÜRE * AU * AKARET * G. 11- ZAMAN * ATA * AN * MA. 12- AD * AYAZ * TA * ECEL. 13- RAY * UTANMAK * ATA. 14- RAHMET * A * RA * AT. 15- A * SE * Ş * ANKARA * A.

- Taziye... Assen Türk Cemiyeti üyelerinden Sevgili Selamet Gündoğan’ın kıymetli validesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

Abone


bilmece-bulmaca 31 puzzels - raadsels

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 219 - Ekim/Oktober 2016

Hazırlayan: Mücahid Çeçen

Soldan sağa:

1 - Bir büyükelçinin temsilci olarak bulunduğu ülke dışına çıkması durumunda veya o ülkeye gelmesinden önce ona vekâlet eden diplomat, işgüder * Argonun simgesi. 2- Bir peygamber adı * Azotun simgesi * (Tersi) kamer * Radyo dalgalarının yankısını alarak cisimlerin yerini ve uzaklığını bulabilen, genellikle uçak ve gemilerde kullanılan cihaz. 3- Kaynar suda az pişirilmiş yumurta * Kötü, fena * Matem. 4-Kırmızı renk * Ayıplama * Bir ajansımız * Helyumun simgesi. 5-Basmacada denilen ve kurutulmuş üzümün içine ceviz konarak yapılan bir yiyecek, pekmez sucuğu * Atom numarası 92, atom ağırlığı 238,03, yoğunluğu 18,7 olan, 1800 °C’ye doğru eriyen, demir görünüşünde, nükleer enerji elde etmede kullanılan bir element. 6- İçi gaz, sıvı veya katı herhangi bir maddeyi alabilen oyuk nesne * Sevindiren haber, sava, müjde, erim * Od. 7-Aynştaynyumunun simgesi * Sürülmüş, boyanmış, sürmeli anlamına gelen bir bayan ismi * Serbest bırakma. 8- Herhangi bir olaydan veya durumdan ötürü sevinç duyan, kıvançlı, mutlu * Bir binek hayvanı * Azotun simgesi * Argonun simgesi. 9- Muhammere, Kafkas halklarına özgü, kahvaltılık ve yemeklik olarak iki çeşidi olan, biber, ceviz ve çeşitli baharatların karışımından yapılan tuzlu meze * Birbiri üzerinde bulunan yassıca maddelerin her biri, tabaka.10- Karşı çıkış * Boğa güreşi, yarış, oyun vb. gösteriler yapılan alan * Anadolu ajansı * Potasyumun simgesi. 11Aynştaynyumun simgesi * Soru * Zaman zaman kendini kaybederek olduğu yere düşme, vücutta şiddetli çırpınmalar ve ağız köpürmesi ile ortaya çıkan bir sinir hastalığı, tutarık, tutarak, tutarga, yilbik, epilepsi * (Tersi) su yolu. 12- Eğitim * eski dilde ben * Utanma duygusu.13- Güneş doğmadan önceki alaca karanlık, fecir * Anlam yükletilen şey, anlamlı iz * Kalsiyumun simgesi * Argonun simgesi. 14- Yabani hayvan avlama işi *Bir ışık veya ısı kaynağından yayılan ışınların toplandığı yer, mihrak * Azotun simgesi * Mal, ticaret malı. 15- Ekmek * Kur’an-ı Kerim’in altıncı suresi * İstanbul’da bir köprü. Yukarıdan aşağıya: 1- Birine, ölen bir yakınından kalan mal mülk, para veya servet, kalıt, bırakıt, tereke * Belirti * Güneş doğmadan önceki alaca karanlık, fecir. 2- Parazit * Güzel kadın * Yağ kızdırma, yiyecek kızartma vb. işlere yarayan, uzun saplı yayvan kap. 3- Dizi, sıra * Resimde görülen, 2009-2014 yılları arası NATO 12. Genel Sekreteri olan ve başbakanlığı zamanında terör örgütlerine destek vermesiyle bilinen Danimarkalı bir politikacı * Azotun simgesi. 4- Alfabemizde on beşince harf * Vücudun belirli noktalarına genellikle altın iğne batırılarak yapılan tedavi * Oksijenin simgesi. 5- Uyarı veya hatırlatmak için yazılan not * Yakarış * Anıt. 6- Hidrojenin simgesi * Kısa zaman parçası * Yasaklama * Herkes tarafından tanınan, ünlü anlamına gelen bir erkek ismi. 7- Işığı yansıtan, varlıkların görüntüsünü veren, cilalı ve sırlı cam, gözgü, mirat * Uranyumun simgesi * Alfabemizde yirmi birinci harf * Giysilerin boyna gelen, boynu çeviren bölümü. 8- Uzaklık işaret eder * Türkiye’nin Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan illerinden biri * Yapıt * Kısaca metre. 9- Alfabemizde sekizinci harf * Gençliği ve körpeliği kalmamış * Sodyumun simgesi * Genişlik. 10- Azotlu besinlerin vücutta yanmasıyla oluşan, erimiş bir durumda idrarla dışarı atılan azotlu madde * Altının simgesi * Akar * Alfabemizde sekizinci harf. 11-Süre, vakit * Cet, soy * Kısa zaman parçası * Eski dilde su. 12- İsim * Kışın kuru soğuk * Uzaklık işaret eder * Hayatın son bulması. 13- Tren yolu * Onursuz sayılacak veya gülünç olacak bir duruma düşmekten üzüntü duymak, korkmak, mahcup olmak * Cet, soy. 14- Birinin suçunu bağışlama, yarlıgama, merhamet etme * Argonun simgesi * Radyumun simgesi * Bir binek hayvanı. 15- Argonun simgesi * (Tersi) esmekten emir * Alfabemizde yirmi üçüncü harf * Başkentimiz * Argonun simgesi

Rooseveltstraat 39 2321 BL Leiden

E-mail info@ozener.com Tel. +31(0)71 - 589 09 99 Fax +31(0)71 - 589 20 26 www.ozener.com

Postadres: Postbus 51188, 3007 GD Rotterdam Bezoekadres: Zegenstraat 120, Rotterdam T. (010) - 495 15 80

Al-Ghazali

Van Lennepstraat 17 3027 SP Rotterdam Tel. (010) - 415 21 67 Fax (010) - 262 45 35 E-mail directiealghazali@gmail.com www.al-ghazali.nl

Ibn-iSina

Zegenstraat 120 3082 XZ Rotterdam Tel. (010) - 428 25 90 Fax (010) - 428 20 91 E-mail adurmus@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Ikra

Spirea 3 3317 JP Dordrecht Tel. (078) - 639 01 51 Fax (078) - 639 04 21 E-mail ikra@sipor.nl www.ikra.nl

Noen

Paradijsplein 1 3034 SL Rotterdam Tel (010) 240 94 46 Fax (010) 240 99 53 E-mail info.noen@sipor.nl www.ibsnoen.nl

nu

si

n i ve r site

iz : R TL Telev

yo

“İslam okulları Cito’da en başarılı, en iyiler”

tri

ch

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

cu

Oz&Er FOOD B.V.

ş tır t m a s o n u

Bulmaca

a ra

ve M a as


Antifriz

)

Motor yagları

Ilk yardim yolculuk paketi

Lamba ampulu

Kar zinciri )

Silecek Cam suyu

Akü

Groothandel Zoetermeer Edisonstraat 125 2723 RT Zoetermeer Tel: 079-342 28 85

Spaanse Polder Linschotenstraat 74 3044 AW Rotterdam Tel: 010-485 43 30

Delfshaven Nieuwe Binnenweg 421 3023 EM Rotterdam Tel: 010-276 30 04

Afrikaanderplein Pretorialaan 50A 3072 EP Rotterdam Tel: 010-485 77 54

Waalhaven Sluisjesdijk 86 3087 AJ Rotterdam Tel: 010-294 02 40

Vlaardingen George Stephensonweg 19 3133 KJ Vlaardingen Tel: 010-434 60 14

Barendrecht Zwaalweg 13 2991 ZC Barendrecht Tel: 010-291 74 68

Kralingen Crooswijk Jonker Fransstraat 84-86 3031 AW Rotterdam Tel: 010-411 11 95

Breda Boschstraat 110 4811 GK Breda Tel: 076-520 93 53

Dordrecht Van Oldenbarneveltplein 14 3317 EP Dordrecht Tel: 078-651 52 53

Schiedam Van Berckenrodestraat 17 3029 AT Rotterdam Tel: 010-473 47 46

Ridderkerk Noordenweg 37 2984 AS Ridderkerk Tel: 0180- 48 77 88

Almere Markerkant 1114 1316 AH Almere Tel: 036-23 10 300


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.