Editie 211

Page 1

TÜRK HUKUK BÜROSU’NUN HAK VE HUKUK MÜCADELESİ

BAŞKENT RESTORAN 25’İNCİ HİZMET YILINI KUTLADI

S 03

P 19

MİLLÎ GÖRÜŞ CEMİYET BAŞKANLARI BİR ARADA

DOĞUŞ,17’NCİ HİZMET YILINA GİRDİ

S 24

DE OPTIEK GÖZLÜK DÜKKÂNI RESMÎ AÇILIŞINI YAPTI

S 29

S 36

Türkçe ve Hollandaca aylık enformasyon gazetesi / Maandelijks informatieblad in het Turks en Nederlands

Şubat/Februari 2016 yıl/jaar 17 sayı/editie 211

e-mail: dogus@dogus.nl www.dogus.nl

Fotoğraf: Doğuş Arşivi

GENÇLİĞİN YOLCULUĞU NEREYE?

>> Avrupa Girişimciler Birliği atakta... >> El Birûni, çocuklarınız için iyi bir tercih... >> Türk İslam Kültür Federasyonu, IOT’den ayrıldı... >> Avukat Ejder Köse ile Hollanda gündemi üzerine söyleşi... >> Peygamber Efendimiz, Âlemlere Rahmet programıyla anıldı...

>> S 04 - 05


02 yayın odası

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 211 - Şubat/Februari 2016

redactie

Editörden

adnan@dogus.nl

Adnan Şahin

Bu zamanda genç olmak Değerli okurlarımız, Bu ay T.C. Başbakanını Hollanda’da konuk ettik. Mülteciler konusunda mevkidaşı Mark Rutte ve ardından da bizlerle görüştü. Soru da soramadık ama, görüştük. O konuştu biz dinledik. Davet edildiğimizde programın belli bir yerinde oradan ayrılmamız gerektiği bize önceden bildirilmişti. Ancak bazı arkadaşlarımız sanki bu teklif orada o anda yapılmış gibi tepki gösterdiler. Bu da biraz garipti tabi ki… Başbakan Davutoğlu’nun konuşmasında verdiği mesajları gazetemizde okuyabilirsiniz… Bu ay, yıllardır yapmayı planlayıp bir türlü hayata geçiremediğimiz güzel bir olayı gerçekleştirdik. Yayın kurulumuz ve yazarlarımızın büyük çoğunluğu ile bir araya gelerek tanışıp, konuştuk. Hepsine bir kez daha gazetemize yaptıkları değerli katkılarından dolayı çok teşekkür ediyorum. İnsanlarımıza faydalı olmanın dışında bir talepleri olmayan bu gönül dostlarımıza sizlerin de dualarını bekliyoruz. Bu vesileyle Rotterdam’da bulunan Konyalı Restorana, hassaten Kürşat Bey kardeşime bize ayırdığı yer, gösterdiği ilgi ve sunduğu nezih hizmetten dolayı çok teşekkür ediyoruz… Bu sayımızın dosya konusu “Avrupa’da Gençlik” idi. Can alıcı soru şu: “Biz nasıl bir nesil yetiştirmek istiyoruz? Avrupa nasıl bir nesil görmek istiyor?… 50 küsur yılı geride bıraktığımız şu günlerde geriye dönüp, geçen zamana ve alınan mesafeye baktığımızda çok karamsar olacak bir tablo yok esasında. Hatta çok güzel şeylerden bahsetmek mümkün. Yüksek tahsil görmekte olan çok sayıda gencimiz, meclise yolladığımız milletvekillerimiz, kurduğumuz partilerimiz, sayıları on binlerle ifade edilen işveren, esnaf ve sanatkârlarımız var… Hatta Rutte Davutoğlu’na itirafta bulunmuş. “Ülkemizde yaşayan 450 bin Hollandalı Türk’ten, her dört kişiden birinin kendi işi var” demiş. Bu kaba bir hesapla 100 binden fazla kişiye tekabül eder. Daha ne olsun… Çocuklarımızın, dinîni, kültürünü büyük ölçüde öğrenebileceği “İslam” okullarımız, camilerimiz var. Sistemli özel hazırlanmış ders müfredatının okutulduğu, normlara uygun sınıf sistemlerinin uygulandığı, her yaştaki çocuğa uygun derslerin verildiği, sohbetlerin, kültürel faaliyetlerin yapıldığı ortamlarımız var, hamdolsun… Rahatlıkla, “Büyük bir bolluk içerisindeyiz” denebilir… Şahsen Bangladeş, Mynmar başta olmak üzere, dünyada pek çok

fakir ülkeyi gidip görmüş birisi olarak ben çok rahatlıkla, “bolluk içindeyiz” yerine “büyük bir israf” içerisindeyiz demeyi daha uygun buluyorum. Daha çok da “zaman” israfını kastediyorum tabi ki… Yani “daha efektif, daha kalıcı şeyler yapılabilir, yapılmalıdır” demek istiyorum. Gençlerimiz ile bir noktaya kadar ilgileniyor, onların donanımlı, kişilikli birer birey olmaları için belli bir çaba sarf ediyoruz. Nereye ait olduğunu bilen, şuurlu, kimlikli kişiler olarak yetişmelerini arzu ediyoruz. Bunu herkes değişik bir şekilde yapmaya çalışıyor. Kimimiz buradaki imkânları kullanırken, birçoğumuz da çocuklarımızı Türkiye’ye yolluyor orada sağlam bir temel atılsın istiyoruz. Doğru olan nedir, hangisidir, bu tartışılır. 2016 yılı itibariyle Hollanda’da imkânlarımız ve potansiyelimiz ortada. Potansiyelin imkânlardan istenilen ölçüde istifade ettiğini söylemek mümkün mü? Bence zor. Bir de içinde yaşadığımız toplumun gerçekleri ve yetişmesini arzuladığı bir gençlik var… Daha açık bir ifadeyle neslimizin gizli veya açık bir şekilde asimile olmasını isteyen, arzu eden, hatta dayatmayı düşünen bir kesim var. Ağzınla kuş tutsan bile, bir yanıyla kendi kültürünü yaşamaya çalıştığın fark edilince hâlen “entegrasyondan” dem vuranlar var. Biz istiyoruz ki, neslimize öyle bir eğitim verelim ki, hem bir ilim adamı olsun hem de dinîni, diyanetini, kültürünü vatanını, milletini iyi bilsin ve ileride geçmişine, tarihine sahip çıksın, onlara küfretmesin… Bu dengeyi kurmak kolay değil. Denge nedir? Öncelikle biz tam olarak ne istediğimizi biliyor muyuz? Ölçülerimiz var mıdır? Kırmızıçizgilerimiz nelerdir? Bunları ne zaman uygulamaya koyabiliriz? Ev ile okul arasındaki, görüş farkı birbirine ne kadar yakın veya uzak? Bütün bu söylenenler velilerin zihninden geçen ve dilinden dökülenlerdir. Peki, bir genç ne düşünür acaba içinde bulundu ev, okul ve sok ortamları hakkında? Bir empati yapalım isterseniz. Bulunduğumuz ortamı şimdi “Avrupa’da bir genç” olarak algılamaya çalışalım. Çevrenize bakıyorsunuz çığırından çıkmış bir ilişkiler yumağı. Birbirlerine sarmaş dolaş, hiçbir şeyi umursamayan şımarık bir gençlik. Baş döndürücü bir hızla gelişen ve her gelişmesinde bizim özelimizden kocaman bir parça koparan teknoloji ve onunla birlikte semizleşen ve insanları çılgına çeviren sosyal medya fenomeni… Neredeyse gelen her yeni mesaj için her dakika elimize aldığımız, her elimize aldığımızda da lüzumsuz dakikalar harcadığımız sosyal medya. Her an müptelası olunabilecek çok yüksek kaliteli ve geniş seçenekli dijital oyunlar… Ve herkesin kendi dünyası “kendi elinde” olmaya başlamasıyla, büyük ölçüde kişiselleşen gençlik… Bununla birlikte, kopmaya yüz tutmuş olan dostluk bağları, kadim arkadaşlık bağları. .. Bu baş döndürücü değişimler karşısında “Avrupa’da genç olmak” nasıl bir şey ola ki?! Yaşayıp göreceğiz inşallah.

Hukuk

Annesinin tramvayda cinsel tacize uğradığını ifade eden beş yaşındaki çocuğun, “Anneme dokunmayın!” sözleri dikkat çekti...

Polis Müslüman kadının şikâyetini kabul etmedi

Rotterdam’da İslamofobi şikâyetlerini değerlendirmek üzere geniş çaplı çalışmanın başlatılması tartışılırken polislerin konuya duyarsız kalması şaşırttı. NİDA partisinin web sitesinde yer alan bilgilerde Rotterdam’da tramvayda geçtiğimiz yıl Aralık ayında cinsel tacize uğrayan ve İslamofobik tavırlara maruz kalan Müslüman bir kadının Zuidplein Polis bürosuna yaptığı şikâyetinin değerlendirilmediği belirtildi. Meld İslamofobi sitesinin NİDA Partisine aktardığı durumla ilgili yayınladığı bildiriye yer verildi. Annesinin tramvayda cinsel tacize uğradığını ve İslam karşıtı söylemlere maruz kaldığını ifade eden beş yaşındaki çocuğun, “anneme dokunmayın” sözleri dikkat çekti. Tramvayda bulunan kişilerin de olaya şahit oldukları ancak duruma müdahale etmeye cesaret edemedikleri belirtilirken, polisin yaşanan taciz ve islamofobik tavırları dikkate almadığı öğrenildi. Zuidplein polisinin kadının şikayetini kabul etmek istemediği vurgulandı. Konuyla ilgili açıklama yapan NİDA fraksiyon başkanı Nourdin El Ouali, ”Rotterdam’da İslamofobinin suç olarak görülmesi ve yapılan şikâyetlerin değerlendirilmesi gündeme getirilmişken, Rotterdam polisinin Müslüman kadının yaşadıklarını dikkate almaması düşündürücü” dedi. El Ouali konuyu belediye meclisine taşıyacaklarını ve olayın peşini bırakmayacaklarını belirtti.

Danıştay: “Vergi Dairesi bilgi veremez!” 2013 yılından bu yana yürürlükte olan bir yasaya itiraz eden kiracı tarafından açılan davada Danıştay, Vergi Dairesinin kiracılar hakkında konut sahibine bilgi veremeyeceğine hükmetti. Bilindiği üzere 2013 yılında yürürlüğe giren ve o dönem büyük tepkilere neden olan bir yasa uyarınca, şüpheli olarak görülen durumlarda sosyal konut sahibi kiracısının gelir durumunu Vergi Dairesi vasıtası ile öğrene biliyordu. Özellikle geliri yüksek olan ancak buna karşı yine de düşük kiralı sosyal konutlarda oturmaya devam eden kişiler hakkında uygulanan bu uygulamada, Vergi Dairesi konut sahibine istenilen bilgiyi gönderiyordu. Bu konuda Maliye’den sorumlu Devlet Sekreterine de yazan kiracı ne yazık ki yasa gereği bu bilginin verilebileceği yönünde cevap aldı. Konuyu Danıştay’a taşıyan kiracı kendi lehine bir sonuçla karşılaştı. Danıştay tarafından verilen kararda, yasada geçen “kiracının bilgilerini verme zorunluluğu” maddesinin kaldırılması gerektiğine hükmedildi. Mohamed El Alili (24): “Eğer ismim Matthijs olsaydı hemen işe alınıyordum”

Hollanda’da çalışma ortamındaki ayrımcılığın önüne bir türlü geçilemiyor. Utrechtli şirket Cure 4’e iş başvurusu yapan 24 yaşındaki Mohamed El Alili de bu kurbanlardan bir tanesi. Maastricht Üniversitesi bitirip diplomasını eline alan Helmondlu genç Mohamed El Alili, diğer on binlercesi gibi iş aramaya başladı. Ancak birçok üniversite mezunu gibi iş bulmakta zorlandığını belirten Muhammed, AD gazetesine yaptığı açıklamada, iş başvurularının geri çevrilmesine alıştığını dile getirdi. Gelen bu itirazlardan sonra yapılan başvuruların okunup okunmadığını merak eden Mohamed, başvurularında ismi ile birlikte bazı noktaları değiştirip yeniden başvuru yapmayı düşünmüş. Utrecht’teki Cure4 firmasına “Matthijs de Wever” adı ile bir başvuru yapan Mohamed derhal ilk görüşme için randevu almış. Yaşadığı bu duruma hem sinirlenen hem de üzülen Mohamed yaşadıklarını Facebook sayfasından paylaştığı anda binlerce kişinin de dikkatini çekmiş. Daha önce bu türden ayrımcılık kokan uygulamaların başına gelmeyeceğini düşündüğünü belirten Mohamed, “Öyle görünüyor ki Hollandalı şirketler Mohamed yerine Matthijs’ı daha çok tercih ediyor” diyor. Haber Merkezi

«


Sorunlarımız...

Türkiye ile alakalı malvarlığı araştırması, boşanmalar ve miras davalarında somut adımlar atılması için başlatılan hukuk mücadelesinde sona doğru yaklaşılmakta...

Kısa haber

Bedelli askerlik bir randevu ile bitecek

Türk Hukuk Bürosu’ndan sorunlara dönük çözümler

H

ollanda Türk Hukukçular Birliği tarafından Türkiye’den davet edilen Türk avukatlar, Ayça Oğuzcan ile Bekir Dolu, Avukat Ejder Köse başkanlığında Türkiye’de açılan davalar konusunda bilgi verdiler. Başta mal varlığı araştırması olmak üzere bir çok konuda açıklama yapan avukatlar mesleki dayanışma içinde olacaklarını söylediler. Türkiye’den istişare amaçlı olarak davet edilen meslektaşları ile basın mensuplarına bilgi veren Hollanda Türk Hukukçular Birliği Başkanı Avukat Ejder Köse, “Son yıllarda artan Türkiye’deki hukukî

hukuk 03 juridisch

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 211 - Şubat/Februari 2016

problemlerle ilgili çok başvurular bulunmaktadır. Türkiye’den emeklilik, miras konuları, boşanma davaları, tapu, kira davaları ile birlikte Türkiye’de meydan gelen trafik kazaları neticesinde mahkemeye yansıyan konularda artış dikkati çekiyor. 2015 yılında beklenmedik bir şekilde artış ise en çok Hollanda’da sosyal ödenek alan vatandaşların mallarına bazı Hollanda belediyelerinin tedbir koydurması oldu. Hollanda Belediyelerinin Türkiye’de açtığı davalarla sosyal ödenek alan insanların mallarına tedbir koydurması ve sosyal yardımların geri alınmak istenmesi

insanları mağdur ediyor. Bu konularla ilgili olarak vatandaşlar haklarını nasıl arayacaklarını bilmiyorlar. Biz Hollanda’da Hollanda yasalarına göre avukatlık yaptığımız için Türkiye’deki davaları takip etme yetkimiz yoktur. Bu yüzden bu davalarda konunun uzmanı meslektaşlarımızdan iki avukat arkadaşımızı davet ederek fikir alışverişinde bulunuyoruz. Türkiye’den gelen avukat arkadaşlarımızla birlikte mesleki dayanışma sağlayarak Türkiye’de açılan davalarda nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini istişare ediyoruz. Vatandaşlarımızın Türkiye’ye giderek ekstra bir maddî

yükün altına girmemeleri için her ay Türkiye’den davet edeceğimiz uzman avukat arkadaşlarımızı Hollanda’da burada (Köse Avukatlık Bürosu’nda) vatandaşlarımızla buluşturacağız” dedi. Türkiye’den gelen misafir uzman avukatlar ise şunları kaydettiler: “Biz iş almaya ve iş takibi yapmaya gelmedik. Bizim amacımız ve görevimiz dayanışma ve yol göstermek. vatandaşlara Türkiye’deki tüm hukuksal sorunlarında Köse Advocaten ile birlikte yol gösterici olmaktan büyük mutluluk duyacağız” dediler. Doğuş Haber Merkezi

«

Askerlik işlemlerinin randevu ile yapılması hakkında duyuru Başkonsolosluğumuzda yürütülen askerlik işlemleri Şubat ayı itibariyle randevulu sistem üzerinden gerçekleştirilecektir. Bu nedenle, askerlik erteleme, yürürlüğe girmesinin ardından dövizle askerlik işlemleri vb. tüm askerlik işlemleri için başvuruda bulunmak isteyen vatandaşlarımızın 1 Şubat 2016 tarihi itibariyle, Başkonsolosluğumuza gelmeden önce randevu almaları gerekmektedir. Bu çerçevede, randevusuz yapılan başvurular kabul edilemeyecektir. Askerlik işlemleri için randevu: www. konsolosluk.gov.tr internet sitesinden alınabilir. Askerlik işlemleri hakkında ayrıntılı bilgi ve gerekli belgeler için https:// www.konsolosluk.gov.tr/…/ IslemTurBilg…/IslemTurleri… internet sitesi ziyaret edilebilir. Vatandaşlarımızın gerekli belgeleri hazırlayarak randevusuna vaktinde gitmesi önem taşımakta olup, bu şekilde olabilecek yoğunluğun ve gecikmelerin en alt seviyeye indirilmesi amaçlanmaktadır. Saygıyla duyurulur. T.C. Deventer Başkonsolosluğu

Soru ve sorunlarınız için: www.hukukburosu.nl

Süpermarket müşterinin can ve malından sorumludur!

Patron PC’deki özel mesajlarınızı okuyabilir! Patronlar iş sırasında işçilerinin profesyonel hesaplardan gönderdiği mesajları okuyabilir ve işçiyi işten çıkartabilirler. Dava Romanyalı bir kişi tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) taşınmıştır. AİHM’in verdiği karar bağlayıcıdır ve 53 ayrı ülkede emsal temsil etmektedir. Bu kişi 2007’de işyerine bağlı olan Yahoo chats hesabından işi ile alakalı olmayan (özel) mesajlarında kullandığı iddiasıyla işvere-

ni tarafından başka gerekçeleri birleştirerek işten çıkartılmıştır. Davacı bunu kabul etmediği için, işvereni gönderdiği mesajları okumuş ve elde ettikleriyle iddiasını ispatlamak için kullanmıştır. Davacı, işverenin bu hareketinin kendisinin özel hayatına müdahale olarak nitelendirmiş ve işvereni tarafından özel hayatının gizliliği ihlal edilmiştir diye işvereninden davacı olmuştur. Avrupa’nın en üst Mahkemesi kararında bir çalışanın işyerinde özel hayatının gizliliğinin hala geçerli olduğunu ama, işverenin bu davadaki durumlarda işçisinin iş esnasında ne yaptıklarını araştırma ve bilme hakkının olduğunu karara bağlamıştır. Yani, denetleme hakkını genişletmiştir. Yazının devamı için www.hukukburosu.nl’e bakabilirsiniz...

kayıyor ve yere düşüyor. Bayan sol omuz ve sol kolundan yaralanıyor. Bayan maddîve manevî zararını Albert Heijn’dan talep ediyor. Albert Heijn ise bayanın talebini reddediyor. Oost-Brabant Mahkemesi Albert Heijn’ın çiçeklerin başında hiç bir görevli elaman bulundurmadığından dolayı belirli bir risk aldığını belirtiyor. Mahkeme ayrıca Albert Heijn’ın yeri kuru tutmayarak müşterilerini tehlikeye attığını belirtmektedir. Yani Mahkeme, Albert Heijn’ın tehlikeli bir durum oluşturduğunu bilmesi gerektiği kanaatine varan bir karar vermiştir. Mahkeme Albert Heijn’ın savunmasını kabul etmeyerek müşterinin zararını karşılaması gerektiğini hükmetti. Gerekçe olarak da yeterince güvenlik önleminin alınmamış olduğunu gösterdi. En azından uyarı levhası yerleştirilmiş olması gerektiğini belirtti.

Banka Hesabı boşaltıldı, şimdi ne olacak?

Sosyalciler her işe mecbur tutulamazlar! Arnhem İdari Mahkemesi, sosyal ödenek alan 44 yaşındaki biri için açılan davayı, çapalama (schoffelen) işi verilemeyeceğine dair karara bağladı. Belediye, sosyal ödenek alan bir şahsa çapalama işi önermiş, adam da bunu kabul etmediği için belediye adamın ödeneğini kesmiştir. Bu karar, sosyal ödenek alan insanlar için önemli sonuçlar doğurmuştur. Kanun gereği, sosyal

Dükkân sahibi bazı durumlarda müşterilerinin dükkan içinde geçirdikleri kazalardan sorumludur. Dükkan sahibinin sorumlu olması olayın durumuna bağlıdır. Aşağıdaki anlatacağımız olayda dükkan sahibi kazadan sorumlu tutulmustur. Olay şöyledir. Bir kadın, Albert Heijn marketinde hesabı ödedikten sonra çiçek bölümünün önünden geçerken yerde birikmiş olan yapraklardan ve yerin ıslaklığından dolayı ayağı

ödenek alan insanlar belediye tarafından uygun bulunan bir işte çalışmaları için zorlanabilirler, aksi takdirde cezai işleme tabi tutulabilirler ve ödeneklerinden kesinti yapılabilir. Belediyeler iş önerirken kişinin bu işi yapma isteğinin olup-olmadığını araştırmıyorlar. Belediyeler nezdinde, sosyal ödenek alan kişi gösterilen her işi yapmak zorunda olarak görülüyor. Arnhem İdari Mahkemesi bu kararında bu şahsın çapalama işini reddetmesini haklı buldu. Sebep olarak şunlar gerekçe gösterildi: Davada adı geçen şahıs daha önce restoran ve cenaze işlerinde çalışmıştır. Kendisinden ancak bu tür işlerde çalışmaları istenebilir. Kişinin hangi alanda tecrübe sahibi olduğuna bakılmaksızın iş verilemez ve çalışması beklenemez.

Yaşlı bir kadının alış-veriş esnasında banka kartı çalınıyor. Banka kartını çalan hırsız yaşlı kadının banka hesabını boşaltıyor. Yaşlı kadının hesabındaki yaklaşık € 5000 çekiliyor. Yaşlı kadın zararının banka tarafından geri ödenmesi gerektiğini düşünüyor ve bankadan parasını talep ediyor. Banka yaşlı kadını € 1000,- ödemeyi teklif ediyor. Yaşlı bayan bu teklifi kabul etmeyip parasının ta-

mamını talep ediyor. Banka bu teklifi reddediyor. Konu yaşlı bayan tarafından bankanın bağlı olduğu Tahkim Kuruluna taşınıyor. Tahkim Kurulu, yaşlı kadını talebinde haklı buluyor ve bankanın zararının tamamının faiziyle ödemesine hükmediyor. Konu nasıl vuku buluyor? Yaşlı kadın banka kartını bir marketin içinde bulunan seyyar para çekme makinesinde (ATM) kullandıktan sonra kaybediyor. Bundan hemen sonra yaşlı kadının hesabından hesap boşaltılana kadar para çekiliyor ve ödemeler yapılıyor. Sonuç, yaşlı kadının şifresinin, kartı çalanlar tarafından gizliden öğrenilmiş olmasıdır. Yazının devamı için www.hukukburosu.nl’e bakabilirsiniz...


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 211 - Şubat/Februari 2016

04 haber nieuws nieuws

Genç Gözüyle

talhayildiz_@hotmail.com

Talha Yıldız

Yuhanna edDımaşki’den günümüze İslamofobya Değe Batı ülkelerinde yaşayan Müslümanlar olarak, İslam dininden korkmayı ve bu dine düşman olmayı ifade eden İslamofobya, sokaktan siyasete kadar her alanda karşımıza çıkmaktadır. İslamofobya kimi zaman gücünü kaybetmiş gözükürken, Charlie Hebdo saldırıları veya 2015 yılının Kasım ayında gerçekleşen Paris’teki saldırılar ile birlikte, İslamofobyanın yeniden zirve yaptığına hepimiz şahit olmaktayız. Bir başka ifadeyle, İslam hakkındaki önyargıları yıktığımızı düşünürken bir bakıyoruz ki, dinimiz hakkındaki önyargılar ile ilintili konuları yeniden izah etmek zorunda kalıyoruz. Kanaatimce, bir çoğumuz İslamofobya’nın Müslümanların Batı ülkelerine göç etmelerinden sonra ortaya çıktığını düşünmektedir. Her ne kadar toplumda göstermiş olduğumuz zafiyetlerin İslamofobya’nın güçlenmesine yol açsa da, İslamofobya, bu düşüncenin tarihi kökenini araştırmadan anlaşılması mümkün gözükmemektedir. Ben bu yazıda, tarih içerisinde İslam karşıtlığının âdeta temelini atan bir Hristiyan din bilgininin düşünceleri ve o düşüncelerin günümüzdeki etkileri üzerinde durmaya çalışacağım. Hristiyanların İslam’ı rakip görmesi İslam dinînin ortaya çıkmasından sonra, Hristiyanlar İslam’ı tehdit ve rakip olarak görmüştür. Çünkü İslam dinî, Yahudilik ve Hıristiyanlık dinleriyle bazı konularda ortak yönleri bulunmasına rağmen, mevcut Hristiyanlık inancına karşı farklı tenkidlerde bulunmuştur. Nitekim Kur’ân’da Hristiyanlığın temel inançlarına sert eleştiriler yöneltildiği görülmektedir. Mesela Kur’an ayetlerinin birinde “Hz. İsa’yı Tanrı olarak kabul edenler kafir olarak nitelendirilirken” (Maide 5/72), başka bir ayette “Hz. İsa’nın çarmıha gerilmediği” belirtilmiştir (Nisa 4/156-157). Hristiyanlar bu durumdan tabii olarak fevkalade rahatsızlık duymuşlardır. 8. ve 9. yüzyıllarda, bazı Hristiyan din bilginlerinin İslam dinî aleyhinde eserler telif etmeye başladığı görülmektedir. Bu bilginler arasında Yuhanna ed-Dımaşki’nin önemli bir yeri vardır. Peki bu zat kimdir ve yazımızın konusu için neden önemlidir? İslam dünyasında bir Hristiyan bilgin: Yuhanna ed-Dımaşki Yuhanna ed-Dımaşki, Emevî Devleti’nde görev yapmış bir ailenin mensubudur. Babası Segion Mansur, Emevî Devleti’nin sarayında malî

işlerden sorumlu memurluk görevini yerine getirmekteydi. İsminden de anlaşıldığı üzere, Yuhanna edDımaşki Emevî Devleti’nin başkenti olan Şam’da (Dimaşk) dünyaya gelmiştir. İlk başlarda tıpkı babası gibi Emevî sarayında görev yapan Dımaşki, daha sonra keşiş olmuş ve Kudüs yakınlarına rahip olarak atanmıştır. İslam ülkesinde yaşamış olması, kendisinin İslam’ı yakından tanımasına yol açmıştır. Miladi 720 yılında Kudüs’te inzivaya çekilen Dımaşki, İslam aleyhinde bir risale kaleme almıştır. Risalesinde İslam’ın yeni bir din olmadığını, Hristiyanlık içerisinden çıkmış sapık bir mezhep olduğunu iddia etmiştir. Dimaşki’nin iddiasına göre Kur’an, Allah tarafından vahyolunmamıştır. Bilakis, Hz. Peygamber (sas) Bahira adlı bir Hristiyan keşişle işbirliği yapmak suretiyle Kur’an’ı oluşturmuştur. Bununla birlikte, Peygamberimizin (sas) sara nöbetlerinden mustarip ve cinsel düşkünlüğü olan birisi olduğunu iddia etmiştir. Dımaşki bu iddiaları öne sürmekle bir taraftan İslam’ın özgün bir din olmadığını ispatlamaya çalışmış, diğer taraftan ise Peygamberimiz (sas) hakkında çeşitli iddialar öne sürmek suretiyle, İslam’ı sayısız kadınlara ve cinsel düşkünlüklere izin veren bir din olarak resmetmeye gayret göstermiştir. Tarih içerisinde edDımaşki’nin görüşleri, İslâm üzerine araştırmalar yapmak isteyenler için kaynak materyal hâline gelmiştir ve bu eserin etkisi yüzyıllar boyunca devam etmiştir. Tanıdık söylemler Eminim ki, yukarıda belirtmiş olduğum iddiaların bir çoğuna kulağımız aşinadır. Zira TV kanallarında, internette veyahut okullarda bu iddiaların bir çoğunu tekrar tekrar duymaktayız. Yuhanna ed-Dımaşki’nin iddiaları Hristiyanların İslam’a ilk baştan itibaren önyargı ile yaklaştığını göstermektedir. Günümüzde dinimiz ve sevgili Peygamberimiz (sas) hakkındaki akıl almaz söylemlerin tekrarlanması, dinimize karşı önyargılı yaklaşımın yıkılmadığını göstermektedir. Her ne kadar Yuhanna ed-Dımaşki İslam topraklarında yaşamış olsa da, mensubu olduğu Hristiyanlık dinî, tarih içerisinde ve günümüzde Batı dünyasının en güçlü inancıdır. Nitekim Dımaşki’nin söylemleri, Müslümanlarla birçok mücadele içinde olan Batı dünyası tarafından devam ettirilmiştir. Ancak Batı dünyası, son asra kadar Müslümanlarla birlikte yaşama tecrübesine sahip olmamıştır. Son 50 yılda böyle bir tecrübeyi yaşamış olmaları, kanaatimce bizlere büyük görevler yüklemektedir. Çünkü tarih içerisinde Batı hiç bir dönem Müslümanlarla bu derecede iç içe olmamıştı. Bu ülkelerde yaşıyor olmamız, Müslümanların Dımaşki’nin iddia etmiş olduğu “cinsel düşkünlük!” bir dinin mensubu olup olmadıklarını yakından tecrübe etmelerini sağlamaktadır. Bizim bu ülkelerde vatandaş, öğrenci, memur, iş adamı vs. olarak yer alarak, Batı insanının sahip olduğu önyargının yıkılmasını sağlayabiliriz diye düşünüyorum. Yeter ki, ilmî dayanaktan yoksun söylemleri bertaraf edecek ilmî donanıma ve en önemlisi, nebevî ahlâka sahip olalım.

Dosya

“Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik... Zaman

Hz. Yusuf’un Tuttuğu Ayn İffetli Gençlik Genç denildiğinde çocukluk dönemini atlatmış, fakat toplumda henüz yetişkin konumunun getirdiği standartları yakalayamamış kişi anlaşılır. Yani bu dönem kişi için büyük arayışların ve belirsizliklerin dönemidir. Fakat iyi bir aile ve iyi bir çevre ortamı ile desteklenmiş bir genç, bu dönemi gerek dünya ve gerekse âhiret için büyük bir fırsata dönüştürebilir.

P

eygamber Efendimizin (a.s.m.) şöyle buyurduğu rivayet ediliyor: “Beş şey gelmeden evvel beş şeyi fırsat bil: 1.Ölüm gelmeden önce hayatının, 2.Hastalık gelmeden önce sağlığının, 3.Meşguliyet gelip çatmadan önce boş vaktinin, 4.İhtiyarlık gelmeden önce gençliğinin, 5.Fakirlik gelmeden önce zenginliğinin.” (Hâkim: Müstedrek) Efendimizin bu uyarılarını dikkate alan kişinin yukarıda ifade etmeye çalıştığım gibi gençlik dönemini âhiret için bir fırsata dönüştürmesi mümkündür. Dolayısıyla bu dönemi bir nimet olarak bilmek ve değerlendirmek gerekir. Üstad Necip Fazıl’ın arzulamış olduğu; “Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik... Zaman bendedir ve mekân bana emanettir! şuurunda bir gençlik”, rüzgâra göre yön değiştirmeyen, yaptığı işin bilincinde olan, bir ağ gibi etrafını ören modern sistemin dayatmaya çalıştığı İslam dışı işlerin farkında olan, ferâset sahibi, müminlere örnek olan, karakterli ve toplum için faydalı olan bir gençlik. Gençlerimizin, gururla anacakları bir medeniyetin ferdi olduklarını idrak ederek hayatlarına yön vermeleri gerekmektedir. Gerçek İslam kahramanlarının unutulma-

sı için yapay kahramanlar üreterek gençliğe sunulan rol modeller oluşturulmaktadır. Hâlbuki, gençlerimiz dönüp geriye baktıklarında kendilerine rol model olacak büyük şahsiyetleri göreceklerdir. Kur’an’da, Ashab-ı Kehf’in dönemin zâlim hükümdarına inançları uğruna baş kaldırmaları, iffet âbidesi Hz.Meryem’i ve Hz.Yusuf’u, ateşe atılacağını bile bile Allah’ın birliğini haykıran Hz.İbrahim’i, Hz. Şuayb’ın kızlarının edep ve hayâsını ve Hz. Musa’nın delikanlı tavrını, örnek şahsiyetler olarak bize anlatmaktadır. İki cihan serveri Hz. Peygamber (s.a.s)’in etrafında âdeta etten duvar ören, “Anam babam sana feda olsun, yeter ki sana bir şey olmasın ey Allah’ın habibi” diyerek savunmuş olan sahabenin yaş itibariyle çok da büyük olmadıklarını görüyoruz. Elbette o yaşta olan sahabenin peygambere olan bu muhabbeti, anne ve babanın İslami eğitim sürecinde kalplerine bıraktığı sevgi tohumundandı. Verdikleri sözleri yerine getirerek peygambere sâdık olmanın güzel örneklerini sergilemişlerdir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in gençlere ayrı bir önem vermesi, onların maddî-manevî problemleriyle ilgilenmesi, gençlerin cesaretiyle yaşlıların deneyimlerini birleştirerek her iki tarafı topluma kazandırması, günümüzün Müslümanlarına güzel bir örnektir.

İslam dininin ilk tebliğ edildiği yıllara baktığımızda, dini kabul edenler arasında gençlerin önemli yer tuttuklarını görmekteyiz. Gençler; ilmi, askeri, idari, siyasi ve sosyal alanlarda çok önemli görevler ve sorumluluklar üstlenmişlerdir. Efendimiz, yaşlarının küçük olması nedeniyle onları saf dışı bırakmamış, ümmetin genç ve dinamik kitlelere ihtiyacı olduğunu ve İslam’a büyük katkılar sunacaklarını düşünerek onları bağrına basmıştır. Günümüzde toplumun ve ebeveynlerin gençlere gerekli anlamda sorumluluk yüklemediğini, o nedenle gerektiğinden daha geç zamanda karakterlerinin gerçek anlamda oturduğunu ve olgunlaştıklarını görmekteyiz.

Gençlere tavsiyeler: 1. İyi bir genç olma yolunda kararlı ol. 2. Rehavete kapılmadan, kendi yakınlarından başlayarak iyilik ve güzellikleri anlatarak daha çok insanın bu güzelliklerle buluşmasını sağla. Bu durum senin hakla meşgul olmana ve batıldan uzaklaşmana sebep olacağı için, hem kendine hem de çevrene faydalı olmana yardımcı olacaktır. 3. Kur’an’da anlatılan genç karakterleri ve sahabenin hayatlarını okuyarak kendine rol model seç. 4. Efendimiz (s.a.s)’ın hadislerinde, Cenab-ı Hakkın arşının gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı Kıyamet Günü’nde gölgelendirilecek olan yedi seçkin grup arasında adaletli devlet başkanından hemen son-


dosya 05 dossier

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 211 - Şubat/Februari 2016

bendedir ve mekân bana emanettir! şuurunda bir gençlik”,

Peygamber Efendimiz buyuruyor:

“Beş şey gelmeden evvel beş şeyi fırsat bil: 1.Ölüm gelmeden önce hayatının, 2.Hastalık gelmeden önce sağlığının, 3.Meşguliyet gelip çatmadan önce boş vaktinin, 4.İhtiyarlık gelmeden önce gençliğinin, 5.Fakirlik gelmeden önce zenginliğinin.”

Gençliğimizin, sahip olduğu değerlere sımsıkı sarılarak emanetlerine sahip çıkacaklarını ümit ediyor ve Cemil Cüneyd’e ait olan “Kime Emanet” şiirle yazıma son veriyorum... “Hak Nebinin dilinde nifak sayılmış emanete ihanet Tohum toprağa yavru yuvaya Yuva anaya emanet Şak şak olmuş toprak suya Su buluta emanet Yusuf kuyuya Mısır Yusuf’a emanet Hak Nebi mağaraya Medine Hak Nebi’ye emanet İbrahim ateşe İsmail bıçağa emanet Ne bıçak ne ateş ne kuyu

Ne de mağara etmedi ihanet Asrın İbrahimleri sana emanet Arkadaş gel bir kor gibi yak sineni Çünkü hepsi Allah’a emanet İçine doğru derinleş Dibi görünmeyen bir kuyu ol Sakla Yusufları koynunda Yusuflar sana emanet Mağarada yılan olma Güvercin gibi vefalı Örümcek gibi tehlikelere perdedar ol Mağara gibi al Muhammedileri al yedi genci Al bütün bir gençliği Sümeyra Hak Nebi’yi evlatlarına emanet etti “Sakın ona bir şey olursa eve dönmeyin” dedi Dönmeden emanete sahip çıkmayacaklarını anlayınca Vazgeçtiler eve dönmekten Evlerinden çıkmayanlar neyin emanetçisi acaba! .. Bilecik istasyonunda yaşlı ana Oğlunu cepheye uğurlarken “Oğlum babanı Dimetoka’da, dayını Şipka’da Ağabeyini Çanakkale’de kaybettim Sen benim son yongamsın Sen de dönmezsen ben Allah’a emanetim” diyordu Git, sen de git Minareler ezansız Camiler Kur’an’sız kalacaksa Sen de git Ezan, vatan, Kur’an kime emanet

Cafer-i Tayyar şehit olmuştu Hak Nebi geldi Yetimlerin başını okşadı ve ağladı Baş okşayan kim, gözyaşı kime emanet! Cephede kanlar içinde son anlarını yaşarken Vücudundan kanlı kurşunu çıkarıp “Arkadaşım Memiş, Şunu al! Oğluma emanet et! Ben sağ yaşadığım müddetçe görevimi yaptım. Senden de bunun hakkını vermeni istiyorum dediğimi” ilet. Mukaddes kurşun kime emanet Sütçü İmam’ın iki bacımızın yaşmağını aldılar diye Maraş’ı kana buladığı Senin şuurun kime Yaşmak kime emanet Şair Hazreti Amine’ye -Ey Ebva’da yatan ölü bahçende açtı Dünyanın en güzel gülü- derken Bahçe kime gül kime emanet Bilaller dem tutan bülbüller nerde Arkadaş gül de bülbül de Bağ da bahçıvan da Ateş içindeki İbrahimler Kuyudaki Yusuflar Şu gerideki isimsiz kümbet Şu ilerdeki ıssız mabet Unutma! sakın unutma Hepsi. Sana emanet...” Reyhan Turgut-Şeker

«

Hoş geldin Manşet, Hoş geldin Güncel Haber 2016 yılı, basın-yayın camiasında bereketli başladı. Manşet Gazetesi ve Güncel Haber Dergisi Hollanda’da yayın hayatına başladı. Türkçe dilli basın-yayın alanında Hollanda hayli verimli. Tek sıkıntısı, kendisini yenileyememesi ve arkadan gelecek, bu işi götürebilecek insanları yetiştirememesidir. Ocak ve şubat aylarında basın dünyamız iki yayın organıyla daha tanıştı. İlki, uzun bir hazırlık döneminden sonra Ocak 2016’da ilk sayısını çıkaran Türkçe dilli Manşet Gazetesi. Manşet’in Genel Yayın Yönetmenliğini, deneyimli gazeteci Mehmet Ali Topcu, Yazı İşleri Sorumluluğunu da yine usta

gazetecilerden Ergun Kula yapıyor. İkincisi de, Genel Yayın Yönetmenliğini Erol Sanburkan’ın yaptığı ve Genel İdaresinin de Kasım Samutoğlu ile Mahmut Eröztürk’ün yürüttüğü Güncel Haber adlı aylık dergi. Doğuş olarak bu iki yayın organına aramıza hoş geldiniz diyor, bu alanda var olduğu söylenen boşluğu doldurmalarını, topluma hizmette yarışmalarını diliyoruz. Tekrar aramıza hoş geldiniz diyor, tebrik ediyor, başarılar diliyoruz.

oflaz-aliya@hotmail.com

Mehmet Şükrü Oflaz

Feta: Genç, Genç: Hazine demektir...

na;

ra ikinci sırada “Allah’a kulluk içinde yetişen genç”, sınıfını zikretmiştir. Dolayısıyla Allah’a ibadet ve dua ederek, seni hak yoldan ayırmaması için yalvar ve o seçkin sınıfa dâhil olmak için gayret göster. 5. El becerileri, hat, ebru, spor ve benzeri aktivitelerle rahatlayacağın ve meşgul olacağın güzel hobiler edin. 6. Müslüman genç iffetli, haya sahibi ve aynı zamanda sabırlı olmalıdır. Bu anlamda Hz. Yusuf’u örnek al. Bir gün seni kuyuya atarlarsa, Yusuf olup sabret. Düştüğün kuyudan seni Allah çıkarır ve gönüllere sultan yapar. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. Yeter ki dürüstlük senin şiarın olsun.

Kalemdâr

Galiba her yerde aynıdır: Gençler hakkında “ilkeler” ve “ülküler” belirlemek. Gençlere nasıl olmaları gerektiğini anlatmak, yetişkinleri tecrübeleri sebebiyle birazda mecbur kılıyor. Gençlerin sahip oldukları hâl, kas ve akıl gücü onları hedef kitle hâline getiriyor. İtici güç, motor ve kurşun asker. Ebeveynler için tedirginlikle beraber ümit ve gurur sebebi. Çok şey söylenebilir. Fakat nitelikli gençler beklentisi, dönüp toplumun geneline baktığımızda bizi gerçekçi olmaya mecbur etmektedir. İstiyoruz, fakat biz ne hâldeyiz. İnançlarımız, tercihlerimiz ve eylemlerimiz, göz önünde bulundurulduğunda beklentilerimiz bizi hayal kırıklığına uğratacaktır. Bunu kabul etmeliyiz. Dünyada geçerli bir sistem var. İnsan hayatını bile isteye çeşitli usullerle belirliyor. Kullandığı metotlar ise üzerinde çok çalışılmış ve etkin metotlar. Yemek kültüründen internete, televizyondan modaya kadar her alanda belirleyici bir etkinliği var şu anda ki hâkim sistemin. Hâkim bir sistemden bahsediyorsak bunun bir inanç veya fikirden neşet ettiğini ıskalamamamız gerekir. Şimdi bir cami düşünün, sağında kilise, solunda ise bar var. Elinde imkânları olan ve bunu kullanmada çok fazla engeli olmayan genç var. Böyle bir ortamda bizim tekliflerimiz hamasetten uzak, realiteye yakın olmalıdır. Tabi realiteye yakın olmak demek yaşadığımız çağı, düşünce altyapısını, kurucu ve yönlendirici iradeyi iyi bilmekle mümkün olacaktır. Bunun ha demekle olmayacağını, maddî ve manevî alanlarda yoğun, nitelikli ve sürekliliği olan çalışmalarla mümkün olacağını bilmeliyiz. Birde bunu dert edinen, ideal sahibi hakiki ve nitelikli dava erlerine ihtiyacımız var. Şimdi gençlerimize yönelik çalışmaları olan bütün kesimlerin, bu gazetede neşredilen bu konuyla alakalı yazıları iyi tahlil edip yön ve yol belirlemelidirler. Yani bu kuruluşlarımız gençlere “Bize gelmeyin, kendinize gelin” deme cesaretini göstermelidirler. Şu anda içinde bulunduğumuz hâl, ümitsizlik kamçısı olarak sırtımızda acısını ağır bir şekilde hissettirmektedir. Çepeçevre kuşatan bu yoğun baskı ve bunalmışlık hâli, sağlıklı düşünmemizi engellemekte ve bizi reaksiyoner tavırlara itmektedir. Kadim olanı, geleneği ve yolu ıskalayarak moda fikirlere rağbet artmaktadır. Özellikle sosyal ağlar üzerinden bunalımlı bir genç tipi ortaya çıkmaktadır. Kabuğa takılıp kalan, kadim medeniyet geleneğimizi bir çırpıda gözden çıkaran, bütünde değil de parçalarda kendini oyalayan, takım tutar gibi hoca tutan, bilgiyi ve hikmeti zaman kaybı olarak gören

bu tavırlar şu anda en geçerli akçe. Gençlerimizin bulundukları yaş itibariyle böyle bir tercihte bulunmaları belirli bir yere kadar anlaşılabilir bir durum. Fakat burada kabahatin büyüğü, bu işlere öncülük eden insanlarımızın örneklik teşkil edememeleridir. Yani bizler, kurumlarımızın lokallerinde büyük büyük cümlelerle konuşup dağılırken, tarlalarımız sürülüyor. Söylediklerimizle yaptıklarımız arasında var olan büyük uçurum gençlerimize hayal kırıklığı olarak yansımaktadır. Bunu artık görmeliyiz. Özellikle ebeveynlerin ve sonrasında topluma yön verme görevi olan cemiyetlerin bayraklaştırdıkları inançlarını veya fikirlerini aksiyon sahasına çıkarmaları gerekmektedir. Burada hâlâ toplum arasında etkinliği olan hocalarımıza büyük sorumluluklar düşmektedir. Her çağın kendine mahsus şartları vardır. Medeniyetlerin kuvveti çağı okumada ki becerileriyle alâkalıdır. Kadim olan, tarih içinde ilerlerken zamanı, zemini ve imkânları dikkate olarak bize yol açar. Burada hocalarımızın devreye girmeleri gerekiyor. Hocalarımız bu konuların ıstırabını çekiyorlar mı? Istırabını çekiyorlarsa müktesebatlarını ona göre gözden geçirmeleri gerekiyor. Medeniyetimizde mektep, medrese ve tekke üzerinden akan bir hayat vardı. Fakat bunların hepsi bugün camide temsil edilmeye çalışılıyor. Hâl böyle olunca hocalarımız, işi sadece medrese üzerinden ve sadece fıkıh üzerinden hâlledeceklerini hesap ediyorlarsa bu eksik olur. Gönlü (ahlâkı) ve ruhu (hikmeti) zaman israfı olarak takdim etmek, bizi yorar ve bir zaman sonra ruh olarak dağıtır. Maalesef hocalarımızda popüler ve reaksiyoner dinî anlayışlara ucundan kenarında bulaşabilmektedirler. Bu yüzden gençlerimizi eve dönmeye çağırıyorlarsa, önce kendileri eve dönmelidirler. Tabi bu konu ihya ve inşa ile alakalı olduğu için çok şey söylenebilir ve söylenecektir. Bizim, artık işin vahametini idrak etmemiz gerekir. Gençler hakkında konuşurken ve plan üretirken kullandığımız dil, usul ve müktesebatımızı gözden geçirmeliyiz. Gençlerimizi sadece toplantı salonlarının teşrifatından sorumlu, ayak işlerini takip eden ve hafta sonları kurslardaki tekrara mahkûm kurşun askerler olarak görmekten vazgeçmekle işe başlayabiliriz. Böyle mi davranıyoruz gerçekten! Hiç kimse Hz. Ali (r.a) Efendimizin fütüvvetin yani fityanın piri olduğunu hatırlatmaz. ‘Feta’; ‘genç’ demek, ‘genç’ ise ‘hazine’ demektir. Anahtar Yusuf’un atıldığı kuyuda veya Ashab-ı Kehf’in sığındığı mağarada olabilir. Aramaya başlayabiliriz.


iyla n a l a 2 m 3 8 2 8 nd a l r e d e N t o p e nD e l e d r e d iz. n n i O s o e t r d a Au k e t n içi r a l ş ı t a s n a t p to r

e e m r e t e o Z T R 3 2 7 2 , 5 2 1 t a a r t s n o s i d E

Free-Parts

Yedek parça ithalatı ve BENELUX bölgesine dagıtımı

Groothandel Zoetermeer Edisonstraat 125 2723 RT Zoetermeer Tel: 010-342 28 85

Spaanse Polder Linschotenstraat 74 3044 AW Rotterdam Tel: 010-485 43 30 Fax: 010-415 00 99

Delfshaven Nieuwe Binnenweg 421 3023 EM Rotterdam Tel: 010-276 30 04 Fax: 010-244 75 26

Afrikaanderplein Pretorialaan 50A 3072 EP Rotterdam Tel: 010-485 77 54 Fax: 010-486 50 33

Waalhaven Sluisjesdijk 86 3087 AJ Rotterdam Tel: 010-294 02 40 Fax: 010-429 99 40

Vlaardingen George Stephensonweg 19 3133 KJ Vlaardingen Tel: 010-434 60 14 Fax: 010-434 50 58

Ijsselmonde Ridderkerkstraat 41 3076 JT Rotterdam Tel: 010-291 74 68 Fax: 010-291 74 69

Kralingen Crooswijk Jonker Fransstraat 84-86 3031 AW Rotterdam Tel: 010-411 11 95 Fax: 010-411 98 00

Breda Boschstraat 110 4811 GK Breda Tel: 076-520 93 53 Fax: 076-514 98 23

Dordrecht Van Oldenbarneveltplein 14 3317 EP Dordrecht Tel: 078-651 52 53 Fax: 078-618 40 76

Schiedam Van Berckenrodestraat 17 3029 AT Rotterdam Tel: 010-473 47 46 Fax: 010-473 86 08

Ridderkerk Mandenmakerstraat 17B 2984 AS Ridderkerk Tel: 0180-48 77 88

Spaanse polder ve Ijsselmonde şubelerimiz pazar günleri saat 13:00 - 17:00 arası açıktır. Acil durumlar için bize 06-543 110 96’dan ulaşabilirsiniz.


panorama 07 uitzicht

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 211 - Şubat/Februari 2016

Gündem

“Geçimimi berberlikle temin ediyordum ve hayatımdan memnundum esasen. Her tıraş için 25 kuruş alıyordum”

“Annem, biri beni dövse niye dayak yedin; birini dövsem, niye döğüştün diye döverdi” Oss Mescid-i Cuma cemaati olarak her Çarşamba; akşam ile yatsı arası yaptığımız ev ziyaretimizi bu hafta Mustafa Ali İlkinci amcamızın (70) evinde gerçekleştirdik.

M

Ziyaretlerimiz sırasında hep yaptığımız gibi bu kez de ev sahibinin hayat hikâyesinden kesitler dinlemye devam ettik. Onun 43 yıl önceye dayanan gurbet hayatının nasıl ve hangi nedenlerle başladığını merak edip sorduk. Ama önce nasıl bir çocukluk dönemi yaşadığını anlamak istedik. Mustafa Ali amcanın ailenin biricik evlâdıymış. “Arkam yoktu. Yine de çok rahat durmazdım. Birileri ile kavgaya tutuşurdum. Ama annem beni her halükarda döverdi. Biri beni dövse niye dayak yedin diye döverdi. Ben birini dövsen niye döğüştün diye döverdi” diyor… Annesini rahmetle anarak.. Peki, gurbet hayatı nasıl başladı? diye merakla soruyoruz.. “Ben kendi hâlimde, hayatından çok da şikâyeti olmayan mütevazı bir berberdim. Denizli’nin Tavas ilçesi ve Hasanoğlan köyünde yaşamaktaydım. Geçimimi berberlikle temin ediyordum ve hayatımdan memnundum esasen. Her tıraş için 25 kuruş alıyordum. Ama 1970 yıllarda, köyümüzden yurt dışına giden ve sonrada başları fötrlü olarak dönen Almancılar, her tıraşa 2 lira bıkmaya başladılar…” Ve dahası var... Almancılar o zamanlar çılgınca para harcamanın yanında öyle ilginç, inanılmaz şeyler anlatmaya başlamışlar ki Mustafa Ali amcanın kafası allak bullak olmuş. “Biz Almanya’da bir kere kullandığımız bardağı ve yemek tabağını bir daha asla kullanmıyoruz çöpe atıyoruz” diyerek yemin billah etmişler. Ama kullandıkları bardağın ve tabağın plastik olduğunu söylememişler. Mustafa Ali amca çok merak etmeye başlamış Alamanyayı. Ve oralara

gitmek için yollar aramış. Sonunda yüklü bir bedel karşılığı; birileri onu turist olarak İsviçre’ye getirip bırakmış. “9 kişiydik. Benim işim rast gitti havaalanında temizlik işinde çalışmaya başladım. Diğerlerin hepsi geri döndüler. Sekiz ay sonra bir yolunu bulup Hollanda’nın Hengelo kentinde yaşayan köylülerimin yanına geldim. Hoş beş edip hâl hatır sorduk. Bana ne iş yaptığımı sordular, ben de bulaşık yıkadığımı söyleyince; Olmaz! ‘ERKEK ADAM BULAŞIK MI YIKAR’ diyerek, itiraz ettiler ve sonuçta bana buradan iş buldular. Ama aldıkları maaş konusunda beni yanılttılar. Meğerse ne kadar para aldıklarını söylerken, yaptıkları ekstra mesai parası ile birlikte aldıkları maaşlarını söylüyorlarmış…” Dokuz yıl o kentte bir tekstil fabrikasında çalıştıktan sonra 6 ay kadar uzun bir tatil yapmış Mustafa Ali amca. “Ama yabancılar kanununu bilmiyordum” diyor. “En fazla üç ay kalabilirmişim. Geldiğimde birçok hakkımı kaybetmiştim. Daha sonra Rotterdam’da bir rafinerinde işe başladım. Çok ağır ve pis bir işti. Günde üç kez elbise değiştiriyordum… Bir süre sonra Oss’da bir yakın köylümüzün hacdan döndüğünü öğrendim. Hacı Mehmet Canatan’a “Allah mübarek etsin” demeye geldik. Derken onunla da hâl hatır sorduk ve iş durumumu anlattım. Sağ olsun bana burada ‘Zwanberg’ denen fabrikada iş buldu. Ve burada çalışmaya başladım…” diyerek hikâyesinin hareketli bölümlerini tamamlıyor Mustafa amca. Bundan sonrasını da biz biliyoruz az çok. O cami senin, bu cami benim diyerek bisiklet üzerinde dolaşan bir insan Mustafa Amca. İki oğlu dört kızı ve onlardan olma dokuz torunu var. Peki ya bundan sonrası için ne diyeceksin? Dönüş yakın mı? diye soruyoruz.

Derin bir iç geçirdikten sonra cevap veriyor.. “Nasıl döneyim.. Çocuklarım burada. Torunlarım burada. Bir de sizler varsınız… Ben buradaki samimi ortamı hiçbir yerde bulamıyorum. Böyle bir durumda nasıl gideyim? Niçin gideyim? diyerek tavrını ortaya koyuyor Mustafa Ali amca. Saatlerimize bakıyoruz yatsıya yetişmememiz gerekiyor. Müsaade istiyoruz… Dışarıda hafif bir yağmur çiseliyor… Ta dışarı çıkıp bizi arabamıza kadar uğurluyor ve memnuniyetini dile getiriyor Mustafa Ali amca… Biz de bir gönüle dokunmanın huzuruyla ayrılıyoruz Mustafa Ali amcanın yanından… Her ziyaretimizde olduğu gibi burada da izzet ve ikramla karşılandık. Ve her yerde yaptığımız gibi burada da duamızı yaparak helalleşip ayrıldık. Hacı teyzenin eline sağlık, bizim için çok nefis şeyler hazırlamış.. Bu ziyaretimizde Cemiyet Başkanımız Ali Çetin kardeşimiz de bize eşlik etti. Ama o hem ev sahibi hem de ziyaretçi olarak katıldı. Zira Ali başkan, Mustafa Ali amcanın damadı oluyor… Söyleşi-Fotoğraf: Adnan Şahin

kochavva@live.nl

Havva Koç

Gençleri ihmal etmek, geleceği imha etmektir

Unutulan âdetlerimiz: “Ev Ziyaretleri”

ustafa Ali İlkinci amca teşkilatın temel taşlarından bir amcamız. Cemaat olarak, evinde ziyaret edilmeyi çoktan hak etmiş yetmiş yaşında vefakâr bir amcamızdır.

Ayna

Etrafımıza baktığımızda tükettikçe özgürleştiğini düşünen insan toplulukları görüyoruz. Bu ne demek biliyor musunuz? Tüketerek anlık mutluluk yaşayan, kendini özgür sanan bir grup çağdaş köle demek. Tabi bu batının işine yarayan bir durumdur. Çünkü batı için en iyi topluluk, kendini özgür zanneden genç kölelerden oluşan topluluktur. Genci, çocukluğundan itibaren çizgi filmler, bilgisayar oyunları ile beynini uyuşturup avcunun içine alıyor ve istediği gibi şekillendiriyor. Peki Batı nasıl bir gençlik istiyor? Aslında bunu verdiği eğitim sisteminden de anlamak mümkün. “Ben merkezli, kendini dünyaya adamış, tek hedefi lüks içinde hayat yaşamak olan, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın, her konuya menfi bakan” bir zihniyet yetiştiriyor batı. Oysa Millî Görüşün kurucusu merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız: “Bizim davamızda kimse kendi için yaşamaz, herkes kardeşi için yaşar. Menfaati öldürmenin en kolay yolu budur” diyerek bizleri zamanında ikaz etmişti. Bu durumda biz nasıl bir gençlik istiyoruz sorusuna cevap aramaktan ziyade, şöyle kendimize bir özeleştiri yapalım. Biz kimiz ve birbirimizle olan ilişkimiz ne durumda? Buna dair biz nasıl anne, baba, toplumuz? Önce kendimizi tanıyalım ki ona göre gerektiğinde kendimize çeki düzen verelim. Bu doğrultuda da gençliğimizi Allah (c.c.) istediği gibi şekillendirebilelim. Allah (c.c.) Ali-İmran 104. Ayetinde şöyle buyuruyor: “İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa eren onlardır.” Dünyada yaşayacak fakat dünyevileşmeyecek. Oyun oynayıcı değil, oyun kurucu olacak. Hazıra konan değil, üretici olacak ki, önce kendimize daha sonra gençliğimize sahip çıkıp onlara önderlik yapabilelim. Dünya hayatının içinde zevk ve hevesler içerisinde uğraşmaktan boğulup tıkanıyoruz. Durum böyle olunca ayrıntı ile boğuşurken gayemizi unutup, hedefimizi ıskalayıp bütünü göremiyoruz. Bizim jenerasyonla başlayan ve şuan gençlerimiz üzerinde oynanan oyunun farkına varmalıyız. Nedir bu oyun? Siyonizm, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) Efendimizi İslam dini içerisinde devre dışı bırakma çabasında. Bunu başardıklarında İslam dininin kısa devre yapacağını biliyorlar. Bu nedenle her fırsatta Hz. Peygamber’e saldırarak İslam dinindeki konumunu sarsmaya, bunun için de hadisleri tartışmaya açmaya çalışıyorlar. Peygambersiz bir din, din olmaktan çıkar ve dine uyacağımıza, dini kendimizi uydururuz. Tabi daha sonra sıra Kur’an’a gelecek. Kur-an kaynağımızdır, sünnet ise ırmak.

Burada aslolan hakikate erişmek ise, ırmak gürül gürül akacak ki, kaynak hayat fışkıracak ve hayat bulacağız. Şunu unutmayalım ki, pergeli doğru yerde açmazsak çemberi doğru çizemeyiz. Gençlerimize yol gösterebilmemiz için önce yaşadığımız çağı yakalamamız gerekir. Çağımızın virüslerini bilelim ki antvirüs üretebilelim. Ahiret, bugünlerin göstermelik zevklerinden vazgeçebilenlerin olacaktır. İçimize, özümüze yolculuk yapmadığımız sürece, dışa doğru, dünyaya doğru yapılan yolculuklar sorgulayıcı değil, haz alma hevesinde olur ve bu da bizleri yoldan çıkartır. Maalesef günümüzde hepimiz, haz ve heves kıskacında tarihin en büyük sorunlarından birini yaşamaktayız. Müslümanca düşünme biçimini kaybediyoruz. Yediklerimiz, içtiklerimiz, konuştuklarımıza bakılırsa zihnimiz Müslümanca işlemiyor. Müslüman bakışı, fikri, kavrayışı, yorumları oluşmuyor. Biz Müslümanlar çok çalışmalıyız. Dünya artık son nefeslerini alıp veriyor, çekilmez hale geldi. Dünyada hangi tarafa bakarsan bak mutlaka bir adaletsizlik, haksızlık, göreceksiniz. Bunun nedenlerinden biride biz Müslümanların yeterince çalışmadığından kaynaklanıyor. Bizlerin ve gelecek nesillerin selameti, tüm insanlığın huzuru için çalışmamız gerek. Düşüncelerimizi olumsuz yöne değil olumlu yöne aktarmalıyız ki başarıyı yakalayabilelim. Kendine güvenen, aklı başında, inançlı ve azimli bir insan olmalıyız. Genç beyinlerimizi, zihinlerimizi aktif hale getirip sürekli çalıştırmalıyız. Bizi yaratan Yüce Allah’ın (c.c.) gönderdiği, yeryüzünde gerçek olan İslam dininin kitabı Kur’an-ı Kerîm’i okuyarak, anlayarak ve yaşayarak kendimizi her konuda güçlendirmemiz gerek. Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’inde biz insanların yeryüzünde halife olduğumuzu vurguluyor. İnsanoğlu Allah (cc) katında şerefli olduğu için aynı zamanda büyük bir sorumluluk altında. Bu yüzden mesuliyet sahibi olarak İslam dininin yeryüzüne hakim olması için can ile baş ile çalışmalıyız. Şunu unutmamalıyız ki, hiç bir başarı emeksiz elde edilemez. Dünyada olup bitenlerin düzelmesi için dua ettiğimiz kadar, çaba da göstermemiz, bir şeyler yapmamız gerek. Azimli ve kararlı olmak, bir de buna inancı eklersek başarının temel şartlarını oluşturmuş oluruz. Gençleri ihmal edenler, geleceklerini de imha ettiklerini unutmasın! bırakın ve yaşadığınız çağı yakalayıp ona göre çocuklarınızı yetiştirin. Müslüman olmak, İslam’ı yaşamak çağlar öncesi kalmayı gerektirmiyor, aksine İslam’ı yaşamak çağlar sonrasını keşfetmeyi gerektiriyor.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 211 - Şubat/Februari 2016

04 haber 08 nieuws nieuws

Ethem Emre (Kaza Uzmanı)

Kaza Hukuku ELFI ve Randstad Letselschade & Advies olarak uzun süreden beri Kaza Hukuku ile ilgili makalelerimiz bir çok dergi ve gazetede yayınlanmaktadır. ELFI ve Randstad iki kardeş kuruluş yıllardır Hollanda genelinde, yani ELFI Güney Hollanda, Randstad ise Orta ve Kuzey Hollanda’da kaza hukuku alanında hizmet sunmaktadır. 1 Şubat 2016 tarihinden itibaren kurumlar arasında yeni düzenlemeler yapılmış ve buna göre: Randstad Letselschade & Advies kurumu Amsterdam Bürosu(Orta ve Kuzey Hollanda) ve Rotterdam, Bürosu (Güney Hollanda) yeni adresinde iki merkezden kaza hukuku hizmetleri devam etmektedir. Bu iki merkezden hariç, daha çok görüşme ve diğer çalışmaların yürütüldüğü şube ve destek merkezleri vardır: Utrecht, Roosendaal, Den Haag, Tilburg gibi şubeler ve Ede, Zutphen, Deventer, Almelo, Eindhoven gibi şehirlerde destek merkezleri vardır. ELFI ise bundan böyle yeni adıyla ELFI Letselschade Advocaten kurumu olarak Rotterdam’daki yeni bir adresinde ağırlıklı olarak kaza hukuku ve bunun yanında iş, sosyal güvenlik vb. branşlarda 1 Şubat 2016 tarihinden itibaren hizmet sunmaya başlamıştır. Randstad Letselschade & Advies kurumu bu yeni yapılanmada, eskiden olduğu gibi % 95 kaza dosyalarını mahkeme sözkonusu olmaksızın sigorta ile yapılan yazışma ve görüşmelerle sonuçlandırıyordu. Bundan böyle de aynı hizmet anlayışını devam edecektir. yüzde 5’lik mahkemelik dosyalar da ise, kardeş kuruluş ELFI Letselschade Advocaten kurumunda devam edecektir. Bazı mahkemelik dosyalar

Güncel

Randstad Letselschade & Advies, Hollanda’nın ilk ve kültürlerarası kaza hukuku kurumu olarak, Hollanda genelindeki hizmetlerini deneyimli kadrosu ile devam ettirmektedir. Kurum olarak bu hizmet sektöründe dil ve kültüre önem vermekte ve bu amaçla sektöre yeni yüzlerin katılması için de çaba harcamaktadır. Şubat sonu itibarıyla çok deneyimli ve yıllardır bedensel zararların tazminatı alanında sigorta branşında Waarborgfonds Motorverkeer (WBF), Rialto Verzekeringen ve Nederlands Bureau der Motorrijtuigverzekeraars kurumlarında hizmet veren Mr. Alperen Doruk arkadaşımız Randstad Letselschade & Advies kurumu Amsterdam bürosunda hizmetlerine başlayacaktır. Randstad Letselschade & Advies kurumu, yine bir ilk diyebileceğimiz ‘Rechtswinkel Letselschade’ olarak ayrı bir bölüm bünyesine bağlamış ve iki ana bürodan hizmetlerini sürdürmektedir. Randstad Letselschade & Advies kurumu yılda iki dönem olarak, farklı dillerden çok sayıda MBO+HBO öğrencilerine stajyer imkânı tanımaktadır. Böylece Randstad Letselschade & Advies kaza hukuku konusunda tüm donanıma sahip, öncü bir kuruluş olarak Hollanda genelindeki hizmetlerine devam etmektedir. Bize ulaşmak çok kolay! Biz de size çok kolaylıkla ulaşabiliyoruz… info@onuremre.nl info@kazaavukati.nl 0800-0815

Randstad

ÜCRETSİZ DANIŞMA HATTI

DEN HAAG

DEVENTER

EDE

“İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raci’un.. Allah’dan geldik ve yine O’na döneceğiz...”

içeriğine göre, önceden de olduğu gibi bizim kurumumuzun Hollandalı avukatları tarafından yürütülmesi mümkün olacaktır. Mahkemelik dosyaların nerde ve nasıl devam edeceğini Randstad Letselschade & Advies İç Hizmetleri belirlemektedir. Sonuç olarak müşteri için en uygun ve gereken ne ise yapılmaktadır; önceden de, bundan sonra da.

Kaza Avukatı

AMSTERDAM

EINDHOVEN ROOSENDAAL

ROTTERDAM TILBURG

UTRECHT

Duru bir Salih göçüverdi bu dünyadan... Adı gibi “duru” bir kardeşimizdi Salih Duru. 40 yıldır tanışırız. Ve onu bugün (3 Şubat 2016) ebediyete uğurladık...

Y

ıllar önce birbirilerimize gelip gittiğimiz aile dostumuzdu. Ve yıllar önce benim kaldığım sokağa taşınmıştı. Jacob Catsstraat’ta ben 9, Salih kardeşim de 17 numarada kalıyordu. Sessiz sakin, kendi hâlinde, “karıncayı incitmez” diye tarif edilen insanlardan biriydi. Komşularının kendisinden “emin” oldukları örnek bir Müslümandı. Etrafına karşı saygılı, sevgili ve ideal bir aile reisiydi. Çocuklarına düşkünlüğü ile bilinirdi. Kısaca toplum içinde yeri doldurulamaz güzel bir kardeşimizdi. Biz buna şahitlik ederiz… Akşam namazından sonra bir yerde ziyarette iken duyduk vefat ettiğini. Hemen koşup geldim. Doktorun ifadesine göre , uykuda iken geçirdiği “gizli kalp krizi” sonucu aramızdan ayrılmış. Hepimizin varacağı asıl yurduna gitmişti. Rabbim rahmetiyle muamele eylesin. Tarih 3 Şubat ikindi vaktini gösteriyordu. Gidişi

biraz ani olunca başta ailesi şoka girdi. Ama herkes biraz şaşkın ve üzgün. Zira Salih kardeşimiz 63 yaşındaydı ve hâlen çalışıyordu. Bu günde işe gidecekti ve gitmeden önce biraz kestirmek için uzanmıştı. Eşi, onun her zaman yaptığı vakitte namaza kalkmadığını fark edince şüphelenip yanına çıkmış. Odasına girdiğinde son nefesini vermişti. İş arkadaşları onun hasta kaldığını hatırlamadıklarını söylüyorlar. Herkesi düşündüren şey; hiçbir sağlık şikâyeti olmayan birinin aniden gitmesiydi. Evet, vade yetmiş ömür bitmişti yapacak tek şey kalmıştı ardından rahmet dilemek. Vefat haberi çalıştığı fabrikada duyulunca herkes bir süre işi bırakıp bir araya gelip konuşmuşlar. Salih’in üç kızı bir de oğlu dünyaya gelmişti. Oğlu doğuştan bedensel özürlüydü ve çok yaşamadan hayatını kaybetmişti. Kızlarından boy boy torunları oldu. Mevla’m merhuma rahmetiyle muamele eylesin,

geride kalanlarına ise sabr-ı cemil versin.. Salih, Giresun ilimizden kopup gelmişti Hollanda’ya. Muhtemelen ailesi kendisini yine oraya doğduğu toprağa defnedeceklerdir… Salih’in cenaze namazı 4 şubat 2016 tarihinde Oss Ulu Camiinde kılındı. İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raci’un... Allah’tan geldik ve yine O’na döneceğiz...

Adnan Şahin

«

55 yaş üstündekilerin durumu çok daha zor! Uzun süreli yoksulluk içinde yaşayanların çoğunluğunun 55 ila 65 yaş aralığındaki vatandaşlar olduğu belirtiliyor. Öte yandan tek ebeveynli aileler de genellikle düşük gelirle idare etmek zorunda kalıyor. Merkezi İstatistik Bürosu(CBS) Hollanda genelinde, 55-65 yaş aralığında olan vatandaşların uzun süreli yoksulluk sınırında yaşama riski altında olduğunu açıkladı. Bunun sebebi de, bu yaş grubundakilerin işini kaybetmesi hâlinde yeni bir iş bulamaması olarak açıklanıyor. Emeklilik yaşında olanlarda ise bu oran daha da düşük. CBS, en az 4 yıl veya daha uzun süre düşük gelirle yaşamak zorunda kalan kişileri uzun vadeli yoksulluk içinde olan kişiler olarak belirliyor. Örneğin tek başına yaşayan bir kişi için gelir sınırı aylık net 1020 euroyken, evli ve

3 çocuklu aileler için sınır 2100 euro olarak geçiyor. CBS verilerine göre genç erişkinler içinde her 6 kişiden biri düşük gelirli ancak bunlardan yüzde 2’si uzun vadeli yoksulluk yaşıyor. Elde edilen verilere göre 60 yaş ve üzerindekilerin yüzde 12’si düşük gelirli ancak bu kişilerin yarısı uzun süreli olarak düşük gelirle yaşamak zorunda olanlardan oluşuyor. Uzun süreli yoksulluk içinde yer alma rizikosu en düşük olanlar 65 yaş ve üstündekilerden oluşuyor. Kesintisiz tam emeklilik maaşı alan vatandaşlar yoksulluk sınırının üzerinde yaşıyor. CBS’e göre

bu gruptakilerin çoğunluğu emeklilik maaşının yanında ek ödenekler veya ellerindeki sermayeleri üzerinden gelir elde ediyor. Özellikle küçük çocuğu olan tek ebeveynli aileler en fazla zorlanan grup oluyor. Her üç aileden biri, ay sonunu eline geçen düşük gelirle getirmek zorunda kalıyor. Her 10 aileden biri ise en az 4 yıldır bu durumun içinde yaşıyor. Batılı olmayan her 3 aileden biri 2014 yılında düşük gelirli olarak kayda geçmiş durumda. Bu oran Hollandalı ailelerin neredeyse 4 katı. Öte yandan yabancılar arasında uzun süreli yoksulluk oranı Hollandalılara göre 6 kat daha fazla.


perspektif 09 perspective

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 211 - Şubat/Februari 2016

İhya ve İnşa

Genç nesli donatmak ve topluma bağlamak

U

luslararası araştırmalar gösteriyor ki, Hollanda toplumu dünyanın en ileri, en emin ve en adil toplumlarının başında gelmektedir. En iyi üniversiteler burada. İnsanların en özgür olarak yaşadıkları toplum burasıdır. Dinî kimliğe verilen imkân, bireysel veya cemaat olarak, İslam tarihi de dâhil hiç bir zaman olmadığı kadar geniş ve fazla. Hakkı gasp edilmiş birisinin hakkını geri alma imkânının en ileri olduğu yer burasıdır. Gasp edilen hak burada alınamazsa başka yerlerde hiç alınamaz. İster ırkı, ister kültürel, ister dinî, hatta hiç bir aidiyetin değil, sadece bireysel donanımın kişinin toplumsal konumunu belirlediği bir toplumda yaşıyoruz. Anayasasının birince maddesinde, ‘kimse yaradılışından veya kimliğinden dolayı eşit olmayan bir muameleye tabi tutulamaz’ yazar. Birinci nesil göçmen bir bayanın Hollanda Meclisinin Başkanı olması, Rotterdam’ın Belediye Başkanı’nın Fas’tan gelmiş birisinin olması, yaşadığımız toplumun bireysel donanıma ne kadar önem verdiğini göstermektedir. Buraların bu göreceli imkânları son üç asırdır aşikâr ve her yerde bilinmekte idi. Bundan dolayı, Osmanlı’da, Türkiye’de, kendilerine buranın yaşam tarzını, refahını, bilimini, özgürlüklerini kendilerine model yapmışlardı. Hollanda toplumuna benzemek onlar için en büyük çaba olmuştu. Osmanlının son bir asrı, Türkiye’nin bütün tarihi tam bu çabanın tarihidir. Türklerin başka mücadelesi olmamıştır. Bu konuda yazılan kitapların sayısı saymakla bitmez. Nitekim yine oraların insanları, ellerine geçen ilk fırsatta buralara gelmektedirler. Birinci nesil Türk iş göçmenleri böyle yapmadı mı? Hepsi sıraya girdi. Neredeyse Anadolu boşalacaktı. Hele şimdi. Hayatlarını kurtarmak için Türkiye’ye sığınan Suriyeliler Türkiye’de mi kalıyorlar? Hayır, hayatları pahasına buralara gelmek için can atıyorlar. Bu çabanın bir anlamı olmalı değil mi? Hele bu

çabalar buralar hakkında bir şeyler söylemiyor mu? Buraların cazibesinin nedenleri nedir acaba? Bunları ifade etmek yanlış olur mu? Bizi mahcup mu eder? Şayet buralarda olanlar bizde yoksa mahcup olmamız gerekmez mi? Bizler şimdi buradayız. Ben buralara gelmek istemiyordum. Hiç aklımdan geçirmemiştim. On beş yaşıma geldiğimde, babam bana sormadan aldı buralara getirdi. Gelmeseydim ne olurdum, bilmiyorum. Belki bir öğretmen. Arkadaşlarımın azı öğretmen, çoğu ise ‘amele’ oldular. Buna rağmen, benim Türkiye’de bitmemiş bir tarihim vardır. Yaşım ilerledikçe, bunun özlemi daha da artmakta. Sanki, dönüp kaldığım yerden yeniden başlamak mümkün gibi. Hayal tabi ki. Geldiğim sene, ‘bilim adamı’ olmaya karar vermiştim. Millî Görüş’ün Türkiye’den gelen önder kesimi de, babam da bana ‘okumalısın’ dediler. Onlara göre elime bir ‘nimet’ geçmişti ve onu iyi kullanmalı idim. “İlim” şehitlerin kanından daha değerlidir... Osman Yumakoğlular’ı ve Rahmetli Erbakan, Bülent Arınç hepsini ben teşvik eder olarak algılardım. ‘Sahamda en iyisi olacaktım’. Yumakoğlular’ı böyle ifade etmişti. Okudum ve hiç bir engel çıkmadı önüme. Sadece teşvik aldım. Mezun olduktan sonra, Millî Görüş’ün önderlerinin bize vaat ettikleri gibi, Türkiye’ ye dönmüş olsa idim, burada öğrendiklerimi Türkiye için değerlendirmiş olacaktım. Ama öyle olmadı. Ben burada kaldım. Öğrendiklerim ne olacak şimdi? Onları nasıl kullanacaktım? Hani “ilim’ şehitlerin kanından daha değerli idi”. Ömrümün 37 senesini geçirdiğim, olmadık imkânları kullanarak kendimi geliştirdiğim bu topluma verecek hiç bir şeyim yok mu? Vefalı olmalı değil miyim? ‘Halka hizmet Hakka hizmet’ düsturu bura halkı için geçerli değil mi? Hiç bir genç yoktur ki, kendini

donatmak istesin de gideceği bir okul veya eğitim bulamasın. Hollanda hep böyle bir ülke idi. Hatta şunu söylemek bile mümkün: Bir genç, olmadık hata yapsın ve sonra ‘ben yola geldim ve şimdi kendimi donatmak istiyorum’ desin de ona yeniden bir şans daha verilmesin. Defalarca hata yapsa genç, defalarca ona yeniden bir şans vermektedir bu toplum. Kendini donatmak isteyen gencin, hatta bir bireyin, önüne engel çıkartılsın, Hollanda’ da bu mümkün değildir. Kendini donatmak isteyen birisine verilen imkânlar ise sayılmakla bitmez. Üniversite mi? Kütüphane mi? Uluslararası ilişkiler mi? Başka bir ülkede okumak mı? Burs mu? Toplu taşıma mı? Staj yeri mi? Eğitimin yanında ek gelir sağlamak imkânı mı? Bunların hepsi kendini donatmak isteyen gencin ‘önünde’. Müslümanlar için bu imkânlar ‘tepside sunulmuş’ imkânlar denebilir. Hollanda’ da okuyan bir öğrenci, sahip olduğu imkânlarla, senede üç defa uzak yerlere tatile gidebilmekte. Kışın, kayak yerlerine, yazın çöl veya deniz maceralarına gidebilmektedir. Okulu bitirdikten sonra ise dünya turuna çıkabilmektedir. Benim oğlum, geçen yaz, İstanbul’a tatile gitti. İki hafta önce, üç arkadaşı ile, Marakeş’e gitti. Üç hafta sonra da Erciyes’in tekirine kayak yapmak için plan yapmakta. Bunları yaparken benden hiç bir, manevî veya maddî yardım talep etmemekte. Bütün bunları yaparken, okuldan mezun olduktan sonra, yapacağı kariyeri ve kazanacağı paraların hayalini yapmaktadır. Kendine sonsuz bir güven, geniş bir ufuk, dünyayı elime alabileceğine inanan bir tutumla. “Nasıl bir genç istiyoruz?” sorusuna verilecek cevap bellidir: Donanımlı bir genç. Müslüman olsun, olmasın. Genç donatılmalıdır. Toplumun sorumluluğu onun donanması için şanslar ve imkânlar oluşturmaktır, gencin sorumluluğu ise kendisini donatıp, topluma katkıda bulunmaktır. Gencin hem

kendisi için hem de toplum için. Ancak donanımlı insan faydalı olur. Donanımsız insan herkese, İslam’a, ailesine ‘yük’ olur. Hatta parazit olur. ‘Donanım’ nedir? Allah’ın bir gence bağışladığı potansiyel yetiler, tabi çocukken bunlar henüz saklı olurlar. Kur’an’da Allah ifade eder ‘insanları birbirlerinden üstün kıldığı için’ (Nisa: 34). Burada kastedilen belli: İnsanların her birinin kendine has özellikleri vardır ve Allah onları farklı donanımlarla yaratmış. Mesela iyi bir hafıza, iyi bir el becerisi, iyi bir ses, çok çalışkan olmak, sosyal ilişkiler edinme becerisi veya konuşma becerisi gibi. Eğitim yolu ile ve sosyal çevrenin oluşturduğu imkânlarla potansiyel olarak var olan beceriler gelişir ve görünür olurlar. Davranışlarda, ilişkilerde, konuşmalarda veya düşünce şekillerinde. Diğer insanlar hemen anlar, bir kişinin hangi alanda ‘göze battığını’. Potansiyel var olan donanımlardan bazıları geliştikçe, kişinin özelliğini belirler ve diğer insanlar o kişiyi bu özelliği ile tanırlar. O özellik o kişide artık oturmuştur ve onun en önemli sermayesi bu özelliğidir. En iyi eğitim, gencin potansiyel donanımlarını çabuk fark eden, tetikleyip onları geliştiren eğitim sistemidir. Gencin donanımına kör olan, onu göremeyen ve daha çok belli bir ideolojiden hareket ederek genci yetiştirmek isteyen eğitim sistemi ise en kötü eğitim sistemidir. Böyle bir eğitim sisteminden ancak baskı çıkar ve gençler manipüle edilir. İstemedikleri şeyleri yapan pek çok insan olur. ‘Yerlerinde’ olmayıp sürekli ‘mutsuz’ olanlar. Aile de böyle. O da çocuklarının donanımlarını geliştirmeye odaklı olmalıdır. Zengin olmak için değil, onur, gurur duymak için değil. Allah’ın yarattığı ‘fıtratı’ geliştirip ortaya çıkartmak için. Hollanda eğitim sistemi, donanım odaklı olması en belirgin özelliğidir. Allah verdi ise sana bir özellik, onu bulur muhakkak çıkartır. Genç inat eder, illa da saklarsa başka. Allah’ın yarattığı potansiyel dona-

Raşit Bal rasit.bal@inholland.nl

nımları geliştirmek ve sonra da onları içinde yaşadığın topluma hizmete dönüştürmek, İslamî kimlikle çatışan, dinî eğitim için engel teşkil eden veya onun alternatifi değildir tabi ki. Çok iyi bir Müslüman olmak, var olan imkânları kullanıp fıtrî olan donanımları geliştirmek ile çelişmez. Hele bunları İslamî bir kimlikle, topluma hizmete dönüştürmek hiç çelişmez. En azından ben bunun böyle olduğunu düşünüyorum. ‘Okumakla’, ‘İslam’dan uzaklaşmak...’ Ancak, pek çok İslamî kesimde bunların çeliştikleri veya çelişebilecekleri algısının olduğunu seziyor ve gözlemliyorum. Potansiyeli bol olan bir genç okulunu bırakıyor ve dindarlaşıyor. Sanki ikisi beraber olmazmış gibi. Eğitimine başarılı bir şekilde başlayan bir genç bir taraftan ‘dindarlaşıyor’ diğer taraftan ‘tembelleşiyor’. Sanki Hollanda’ da okumak anlamsız ve beyhude bir şey. Eğitim üzüyor ve sonunda mezun olamıyor. Pek çok cami imamı ‘gâvur olan bir doktor evlat olacağına, dindar bir müstahdem olsun’ diyor. ‘Okuyup doktor olmak’ gavur olmak ile ilintileniyor. Böyle düşünen pek çok Müslüman velinin olduğunu da görüyorum. Gerçekçi olmayan ve kesinlikle yapay olan bu gerilimler nasıl ortaya çıkıyor? Niçin Hollanda’ da ‘okumakla’, ‘İslam’dan uzaklaşmak’ karşı karşıya geliyor? Veya bir genç, İslam’a yöneldiğinde okulundan uzaklaşıyor ve onu ihmal ediyor? Hollanda’nın bu kadar imkânlarını bırakıp, Müslüman bir genç niçin İSİS şiddetine ilgi duyuyor? Anlaşılması imkânsız bir şey. Veya okulunu yarıda kesip uzak yerlere ‘cihada’ çıkıyor. Kafayı mı yedin yahu! Sanki ‘orası’ buraya gelmek için can atıyor, burası ise ‘oraya’ can atıyor. Tıpkı Hollanda’nın oluşturduğu imkânlar ve özgürlükler tarihsel olarak görülmemiş bir durum iken, burada doğan, büyüyen bir gencin buradaki imkânları bırakıp buradan kaçası da öyle görülmemiş bir şey. Bunu anlayamadığımız için etkin çözümler de üretemiyoruz. Biz yetişkinlerin bittiği yer... ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 211 - Şubat/Februari 2016

04 haber 10 nieuws

Gündem

“Önce ‘ahlâk ve manevîyat’ sloganı ile başlattığımız bu mücadelenin devam etmesi için bizlere çok işler düşüyor”

Dosya konumuz olan, “Avrupa’da Yetişen Gençlik” ile alakalı olarak güngörmüş büyüklerden öğütler aldık, tavsiyeler dinledik…

Yaşar Sevinç: “İyiliği emretmek, kötülükten alıkoymakla yükümlüyüz”

A

k sakallı Öğütler... çerçevede bölgemizi ve gazetemizi ziyaret eden ilk ve eskimez yöneticilerimizden Yaşar Sevinç ağabeye sorduk. “Nedir gençlerin ahvali sizin gözünüzde ve varsa sorunlar neler yapılmalıdır?” diye. Yaşar ağabey kırmadı bizi ve dilinin

döndüğünce gençlerle alakalı düşüncelerini bizimle paylaştı. 48 yıllık gurbet hayatı tecrübesi ile konuşan Yaşar ağabeyin “aksakallı” öğütleri bizce altın değerinde olmalı. İşte, Yaşar Sevinç’in nasihatleri... “Aslen Yozgat’ın Çayıralan kazasının Turluhan köyündenim. Şu anda Rotterdam şehrinde bulunmaktayız.

Yıllardır teşkilat çalışmalarına katılmaktayım. İnsanlara gidip gelmekteyiz. İyiliğe yönlendirip, kötülükten sakındırmak çerçevesinde gayret ediyoruz. İnsanların yanlış yola gitmelerini önlemeye çalışıyoruz. Biz kardeşlerimize, çocukları söz konusuysa buna çok ama çok dikkat etmelerini tavsiye ediyoruz. Çünkü nesil ıslah edilirse

ancak o zaman onlardan ileride hayırlı bir hizmet beklenir. Önce “ahlâk ve maneviyat” sloganı ile başlattığımız bu çığırın devam etmesi için bizlere çok işler düşüyor. Gayretli çalışmalar ve fedakârlıklar düşüyor. Maddî olarak imkânımız ne kadar bol olursa olsun manevî yöndeki zayıflığımız gençlerimizi ahlâk bunalımına götürüyor ve bunun telafisi çoğu kez parayla, mal ile mümkün olmuyor. Eğer elimizdeki imkânları değerlendirmek istiyorsak, gençlerimiz için tüm Müslüman çocuklara yatırım yaparak onlara dinimizi, İslam’ı peygamberimizin ahlâkını öğretmek ile yetişmelerine katkıda bulunmak zorundayız. Hamdolsun görüyoruz ki, Millî Görüş Teşkilatlarımız bu hizmeti yıllardır devam ettirmektedir. Bu vesileyle tüm kardeşlerimize çocuklarını bu imkânlardan istifade ettirmelerini öneriyoruz. Bu teşkilatlar ahlâklı, kimlikli, kişilikli, şuurlu bir nesil yetişmesi için canla başla yıllardır gayret etmekteler.” Ailelere; çocuk yetiştirme konusunda günümüz gerçeklerini de göz önünde bulundurarak neler tavsiye edrsiniz? “Anne babalar çocuklarına pahalı pahalı akıllı telefonlar alıyorlar her

istediğini yerine getiriyorlar bunlar bizim ihtiyaç duyduğumuz manevî eğitime katkıda bulunuyor mu? Maalesef şu günlerde tarif ettiğiniz keyfiyette bir durum hüküm sürmektedir. Buna mani olmak da pek kolay gözükmüyor. Ama veliler hiç olmazsa çocuklarını yukarıda bahsettiğim ortamlara, yani ahlâk ve manevîyat dersleri veren camilere çocuklarını götürsünler, oralara teslim etsinler. Bu bir nebze de olsa çocuklara faydalı olacaktır. Aksi takdirde, çocuğumuz kırılmasın, üzülmesin diyerek her dediğini yerine getirmek ama camiye ya da ahlâk dersi veren ortamlara götürmemek ‘buz üzerinde yürümek’ kadar tehlikeli bir gidişattır ki, günün birinde tepe taklak düşmemiz mukadder olur. Bir de evlerimizde izlediğimiz yayınlara dikkat etmeliyiz. Okuduğumuz gazeteleri kitapları itina ile seçmeliyiz. Hiç birimiz imtihanda olduğumuzu unutmayalım. Hesabı iyi yapalım. Dünyalıkların bizi kurtarmayacağını bilmeliyiz. Kendimize soralım. ‘Ben neyim?’, ‘Niçin varım?’ ve ‘Şu an netice nedir?’ Allah hiç birimizi imandan, Kur’an’dan, İslam’dan ayırmasın. Sonumuzu hayırlı eylesin.” Söyleşi - Fotoğraf: Adnan Şahin


toplum 11

samenleving

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 211 - Şubat/Februari 2016

Gündem

ASBÜ Öğr. Üyesi Prof. Dr. Şenol Durgun: “Kültürel ırkçılık devam ediyor”

Fotoğraflarla Hollanda gündemi...

Ergün, Teşkilat Sosyal İşler birimleriyle buluştu Hollanda İslam Federasyonu Sosyal Hizmetler Başkanları, IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün’ün başkanlığında bir araya gelerek durum değerlendirmesi yaptılar. Toplantıda, mazlum ve mağdurların yanında olan Millî Görüş Teşkliatları, mültecilerle başlayan yeni yardım koordinasyonunu da belirledi.

Avrupa İslam Üniversitesi’nden paneller serisi Avrupa İslam Üniversitesi sırasıyla Mannheim, Rotterdam, Duisburg, Salzburg ve Viyana’da ‘’İslam Dünyası ve Batı Arasındaki Siyasî-Hukukî Münasebetler’’ isimli paneller serisi düzenledi.

A

vrupa İslam Üniversitesi (IUE) Rektörü Prof. Dr. Nedim Bahçekapılı, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (ASBÜ) Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Şenol Durgun ve Prof. Dr. İbrahim Aydınlı, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gonca Durgun’un konuşmacı olarak katıldıkları panellere ilgi oldukça büyüktü Üç ülke ve beş şehirde gerçekleştirilen panellerin ikinci ayağı, Avrupa İslam Üniversitesi’nin Rotterdam’daki yerleşkesinde düzenlendi. Panel de T.C. Rotterdam Başkonsolusu Sadin Ayyıldız, Denk Partisi Milletvekili Tunahan Kuzu, Rotterdam Belediyesi Meclis Üyesi Aydın Peksert, HOTİAD Başkanı Hikmet Gürcüoğlu, STK temsilcileri,

IUE öğretim üyeleri ve öğrencileri hazır bulundu. İLK ANAYASAYI MÜSLÜMANLAR YAPTI Panel, IUE Rektörü Prof. Dr. Nedim Bahçekapılı’nın ‘’Müslüman alimlerin hukuk bilimine katkıları’’ isimli sunumuyla başladı. Rektör Bahçekapılı konuşmasında Avrupa’da yaşayan müslümanlar olarak, bütün ilimlerin menşeinin Batı olarak görmenin yanlışlığından ve müslüman alimlerin hukuk felsefesi, anayasa hukuku ilmi ve uluslararası hukuk ilmine yaptığı özgün katkılardan bahsetti. Prof. Dr. Nedim Bahçekapılı konuşmasında insanlık tarihinde hukukun sürekli olarak var olduğunu, fakat ilk olarak hukuk metodolojisi hakkında kitap yazan bilginin İmam Şafii

“Özür dileriz, özürlüyüz...”

olduğunun altını çizdi. Bunun yanında Bahçekapılı, insanlık tarihinde ilk hazırlanan anayasanın, 622 yılında Hz. Peygamber tarafından Medine’de hazırlanan Medine Sözleşmesi olduğunu, ayrıca genel kanaatin aksine, uluslararası hukuk ilminin Batı’da değil, Hicri 189 yılında vefat eden İmam Muhammed eş-Şeybani ile varlık sahasına çıktığını söyledi. Rektör Bahçekapılı son olarak, müslümanların tarihte ilmi alanda bir çok çalışma yaptıklarını ve gençlerin bunun bilincinde olup özgüvenlerini kaybetmemeleri gerektiğine dikkat çekerek sözlerini tamamladı. Haber Merkezi

«

Ferhat Yerli: “THY şimdi daha ucuza uçuruyor”

Türkiye Beyazay Hollanda şubesi, Hüseyin Öztürk başkanlığında İzzet İlksoy, Gökhan Bayhan, Mehmet Dağlıoğlu, Aynur Çakır-Bircan’dan oluşan yönetim kurulu üyeleri, toplumumuzun ayrılmaz bir parçası olan engellilerin, geleceğe umut ve güvenle bakabilmelerini sağlayacak imkânlara kavuşmaları için çalışmalar yapmak amacıyla bir araya geldi. .

20 Ocak Katliamının kurbanları anıldı

Azerbaycan’da, bağımsızlığın sembolüne dönüşen ve tarihe “Kanlı Ocak” olarak geçen 20 Ocak Katliamının kurbanları Lahey’de anıldı. 1990 yılında yaşanan katliamda hayatını kaybedenleri anmak için Hollanda Azerbaycan Türk Kültür Derneği öncülüğünde Lahey Türk İslam Kültür Derneği’nde düzenlenen anma programında duygulu anlar yaşandı.

Gazetemizin yönetimi olarak iade-i ziyaret çerçevesinde Türk Hava Yolları Rotterdam Müdürü Ferhat Yerli’yi makamında ziyaret etik.

S

ıcak bir atmosferde geçen ziyarette karşılıklı bilgi alışverişinde bulunuldu. Türkiye insanının en yoğun olarak yaşadığı Rotterdam ve çevresindeki uçuşları daha etkin, cazip hale getirmek için 6 kişiden oluşan elamanlarıyla koşuşturan Yerli, bugünlerde uçuşların hayli avantajlı olduğuna dikkat çekti. Bir yılı aşkın bir süredir Rotterdam’dan uçuşlarını düzenli olarak gerçekleştiren THY, hayli yol kat etmesine rağmen henüz istenilen bir kapasiteye ulaşamamış. Haftanın 5 günü gerçekleştirilen uçuşlarda her geçen gün yolcu arttığına vurgu yapan Yerli, Rotterdam seferlerinin sabah saatlerinde olduğu için Kuzey Hollanda’dan bile yolcu taşıdıklarını ifade etti. Ocak, Şubat ve Haziran aylarının bilet fiyatlarında en avantajlı aylar olduğunu belirten Yerli, en az 2 en fazla 9 kişilik aynı soyadı taşıyan

ailelerde yüzde 20 indirim uygulandığına dikkat çekti. İnsanlarımızın artık günü birlik iş ziyaretlerini Rotterdam’dan kalkan THY ile yaptıklarına işaret eden Yerli, sabah sekizde kalkan uçağımız 12 itibariyle Türkiye’de olurken, akşam sekiz uçağı ile İstanbul’dan Hollanda’ya vatandaşımız işini bitirmiş bir, şekilde geri dönebiliyor dedi.

Bugünlerde transit yolcu ağını genişletmek üzere bir çalışma başlattıklarını belirten Yerli, İstanbul Havalimanını farklı ülkelere gitmek için kullanmak isteyen pek çok yabancının olduğuna dikkat çekti.

Vedat Özdal güven tazeledi

Dordrecht Ayasofya Teşkilatı Başkanlığını yürüten Vedat Özdal yapılan seçimler ile tekrar başkan olarak görevlendirildi. Divan Başkanlığını HTF Genel Sekreteri Erim Uğurlu ve üyeliklerini Schiedam Türk Kültür Derneği Başkanı Ahmet Öneren ve Versam Derneği Başkanı Mustafa Şenyürek yaptılar.

Erken rezervasyonun daha kârlı olduğunu belirten Yerli, vatandaşların bu konuda erken karar vermelerinin önemine işaret etti.

Leiden’de Müslüman Mezarlığı

HDV Leiden Mimar Sinan Camii Leiden Hollanda örnek çalışma ile bir ilki gerçekleştirdi. Rijnland bölgesine hizmet edecek ve Mimar Sinan Camii ile Mezarlıklar Vakfının ortak çalışması olan Müslüman mezarlığı projesi 20 sene önce başladı. 2008’de yetişkinler, 2015 Mart ayında da çocuklar için özel bölüm kullanıma açıldı.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 211 - Şubat/Februari 2016

04 haber 12 nieuws

Gündem

“Örgütsüz güç, güç değildir’ diye bir söz var. Bu 23 bin insan bir araya gelse muazzam bir güç ve pazar oluşturur”

EUBA, Hollanda’da atakta Avrupa genelinde 9 ülkede örgütlenen kısa adı TÜMSİAD olan Tüm Sanayici ve İş Adamları Derneği, çalışmalarını daha geniş bir alana yaymak için Avrupa’daki yapılanmasını farklı bir formata oturtuyor.

B

undan böyle EUBA olarak çalışmalarını yürütecek olan dernek 2016 yılına hızlı başladı. 3000 mobilya üreticisiyle Türkiye’nin bu alandaki kalbi konumunda olan İnegöl’den 30 kişilik mobilya üreticisini ağırlayan EUBA yönetimi, Hollanda’da bu sektörde uğraşan girişimcilerle bir araya gelmesine öncülük etti. EUBA yönetim kurulu üyeleri, çalışmaların yorgunluğunu atmak ve EUBA hakkında kamuoyunu bilgilendirmek için Almina Pastanesi’nde düzenlenen bir kahvaltı programıyla basınla bir araya geldi. Sıcak ve samimi bir ortamda geçen programda, üyeler kendilerini ve uğraştıkları sektörleri yakından tanıtma imkânı da buldular. “Dürüstlük, en önemli üyeli şartımız” Kahvaltı sonrası EUBA ve çalışmalarıyla alakalı basın mensuplarını bilgilendiren başkan Hasan Aras şu bilgileri paylaştı: “TÜMSİAD 2008 yılında Hollanda’da resmî olarak çalışmalarına başladı. Mart 2015’de EUBA’yı kurduk. TÜMSİAD ismi Avrupa’da EUBA oldu. Yani, Avrupalı İşadamları Derneği (European Business Association). Yönetim olarak haftalık toplanıyoruz. Şimdilik 12 kişilik olan yönetimimizi güçlendirmek istiyoruz ve sayıyı arttıracağız. Ayda bir kez üye toplantımız oluyor. Her ay bir üyeye söz hakkı veriliyor, üyemiz hem kendini hem de şirketini tanıtıyor. Böylelikle üyelerimiz o sektörde kiminle iş yapabileceğini öğrenmiş oluyor ve onun bilgisinden, tecrübesinden de istifade etmiş oluyoruz. Bizim insanımız girişimci, ama kurulan şirketler ilk üç sene içinde tekrar iflasa gidebiliyor. Biz insanlara faydalı olalım istiyoruz. Bazen işi öğreniyorsun ama çok pahalıya mal olabiliyor, biz deneyimlerimizi paylaşalım istiyoruz. EUBA’nın en önemli görevi insanların birbirini

tanıması ve bilgi paylaşımı ve beraber iş yapmak. Resmi rakamlara göre 23 bin üzerinde işadamı var. Birbiriyle iş yapsalar bile yeter. ‘Örgütsüz güç, güç değildir’ diye bir söz var. Bu 23 bin insan bir araya gelse muazzam bir güç/pazar olur. Hatta yeni işadamları derneklerinin de çıkması lazım bence. Bu çeşitlilik bizim gücümüzü gösterir. Hollanda’da 23 bin Türk girişimcinin varlığından söz ediliyor. Bu büyük bir güç ve büyük bir potansiyel. Bu gücü harekete geçirmemiz lazım. Bu potansiyelin ancak yüzde 10’u böyle derneklere üyeler.... Derneklerin varlığı bir zenginlik. TNOP adli bir çatı örgütü için çalışmalar başlatıldı ancak şu an atıl durumda.. Çok önemli işlevi var bu gibi oluşumların. Kim nerede rahat ediyorsa bu tür bir dernek altında buluşmalı ve bu potansiyeli güce dönüştürmelidir. Bizim bu yıl üye kaydına dönük de bir çalışmamız olacak. Önce sağlam bir yapı oluşturacağız ardında da Hollanda’yı dörde bölerek herkese ulaşmaya çalışacağız. Mermer alanında iş yapan bir üyemiz bu gibi buluşmalar sayesinde geçenlerde milyonluk iş bağladı. Karadenizli bir kardeşimiz geldi geçenlerde, Hollanda peynirini öğrenmek ve Türkiye’de üretimini yapmak istedi. Yardımcı olduk, öğrendi ve aldığımı haberlere göre üretime başlamış... Geçen ay Ardenne’de bir kamp çerçevesinde yönetim olarak bir araya geldik. 2016 çalışma takvimimizi belirledik..

Türkiye ve T.B.M.M. gezileri, eğitim ağırlıklı seminerler, üniversitelilere programlar, bayram ve iftar programları gibi bir çalışma takvimi hazırladık. Üye sayımız 100’ü aştı. Hedefimiz 250. İşini dürüst yapan her girişimciye kapımız açık. Bize üye olmak isteyen kişi de aradığımız tek şart dürüst olması ve düzgün iş yapması. Üye aidatımızın taban fiyatı 25 Euro’dur. İşe yeni başlayan olur, işleri iyi gitmeyen olur, bunları da aidattan muaf tutuyoruz. Dürüst olsun, yeter. Bizim amacımız hizmet etmek. EUBA bünyesindeki üyelerimiz ağırlıklı olarak mobilya, restoran, gıda sektöründe iş yapan küçük ve orta ölçekli iş yapan girişimcilerimizdir. Geçen yılın sonunda bu yılın başında Doğu Anadolu’dan 40, İnegöl’den 30, Afyon’dan 20 kişilik heyetler ağırladık. Güzel bir işbirliği çalışması sergilendi. Bu çalışmaları arttırarak devam ettireceğiz ve işverenlerimizin var olan potansiyelini güce dönüştüreceğiz inşallah.” EUBA Yönetim Kurulu şu isimlerden oluşuyor: Hasan Aras (Başkan) İskender Tosun (Genel Sekreter), M. Ali Özyer (Başkan Yardımcısı-Eğitim Komisyonu), Rıza Bora (Başkan Yardımcısı-Dış İlişkiler), Yılmaz Ekici (Başkan Yardımcısı), Adem Yavuzyiğitoğlu (Mali İşler), Fatih Yavuzyiğitoğlu (Basın-YayınTeşkilatlanma), Özgür Çetin (Sosyal İşler), Ümit Ünver (Sekretarya), Bayram Aydın (ARGE).

Afyon heyetinden EUBA’ya ziyaret

Hollanda temaslarda bulunan AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Hatice Dudu Özkal, Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜMSİAD)’ı, yeni adıyla EUBA’yı ziyaret etti. EUBA Başkanı Hasan Aras tarafından karşılanan Özkal, Afyonkarahisar Belediyesi Kent Konseyi heyetiyle birlikte Hollanda’nın yanı sıra Almanya ve Belçika’da incelemelerde bulunduklarını aktardı.

Gündem

NIF Başkanı Mehmet Erdoğan:

“Teşkilatlanma Başkanları şubelerde ikinci adamdır” Hollanda İslam Federasyonu’na bağlı şubelerin ve yan birimlerin teşkilatlanma başkanları Rotterdam bir araya geldiler.

G

enel merkezden bu toplantıya katılan Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Yılmaz Teşkilatlanma Başkanlarına, birimleri hakkında bilgiler verdi. Aynı zamanda toplantıya katılan Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan bu toplantı hakkında şu bilgileri verdi: “İskender Paşa Cemiyetimizde Hollanda İslam Federasyonu’nun Genişletilmiş Teşkilatlanma Başkanları toplantısını gerçekleştirdik. Bu toplantıya hem ana teşkilatımızın hem kadınlar teşkilatımızın hem gençlik teşkilatımızın hem de kadınlar gençlik teşkilatımızın teşkilatlanma başkanları davetliydiler. Allah’a hamd olsun yüksek oranda bir katılım oldu. Altmışın üzerinde teşkilatlanma başkanımız katıldılar. Toplantının konusu ‘İş Takibi’ başlığı altında birim eğitim çalışmasıydı. Bu önceden çalışma takvimine alınmış bir çalışmaydı. Çok güzel bir çalışma oldu. Genel Merkez Teşkilatlanma Başkan Yardımcısı Süleyman Yılmaz katıldı. Güzel bir sunum yaptı. Bu şekilde bu toplantımızı gerçekleştirdik. Biz de bu toplantıda başkanlarımıza hitap ederek, Rabbimizin insanları dünyaya halife

olarak gönderdiğini, teşkilatımızın içinde görev yapan kardeşlerimizin bu şuurla görev yapmaları gerektiğini söyledik. Bu kısacık dünya hayatı içinde Kur’an-a ve sünnete sarılarak, onları hayatımıza uygulayarak güzel bir hayat geçirmemizi ve neticede bu dünyadaki imtihanı kazanmamız gerektiği noktasında bir konuşma yaptık. Aynı gün teşkilatlanma birimimiz hakkında başkanlarımıza bilgiler verdi. Teşkilatlanma biriminin önemini dile getirdik. Teşkilatlanma başkanlığı bir kentte şube başkanından sonra ikinci merhalede yer alan bir konumda önemli bir başkanlığımızdır. Yani şubelerimizde ikinci adamdır. Üye-cemaat çalışması ve hizmet konusunda bilgiler verdik. Camilerimize gelen cemaate ve üyelere önem verilmesi gerektiğini, yılda en az iki kez üyeler toplantısı düzenlenmesi gerektiğini söyledik. Bu toplantıda, Teşkilat Başkanlarımıza hem Genel Merkezin hem de bölgemizin hizmet çalışmaları anlatıldı. 27 Şubat tarihinde Schiedam Merkez Camii salonunda yapacağımız ‘Önden Gidenler’ programı hakkında bilgi verdik. Bu programda son yüz yıla damgasını vuran İslam büyüklerini anacağız ve ayrıca bu program içinde rahmetli Erbakan Hocamızı da geniş mana da anmış olacağız. Ve 1 Ocak itibariyle başlayıp 1 Mart’ta tamamlanması gereken infak çalışmamız konusunda da Teşkilatlanma Başkanlarımızın katkılarını beklediğimizi söyledik. Güzel bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Ben bu vesileyle; geçtiğimiz günlerde vefat eden Erbakan Hocamızın yakın çalışma arkadaşlarından Fehim Adak ağabeyimize bölgemiz adına Mevla’mızdan gani gani rahmet diliyorum.

”Çözüm için güç birliği şart!” Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu’nun (TİKDF ) Hollanda’da Türkler için Danışma Kurulu’ndan ayrıldığını açıklamasının ardından İOT bir basın bildirisi yayınladı.

B

asın bildirisinde TİKDF’nin İOT’den ayrılmasını üzüntü ile karşıladıklarını belirten İOT başkanı Emre Ünver, “sorunlarımızın çözümü için güç birliği şart ” ifadesini kullandı. Emre Ünver uzun süre birlikte çalıştıkları TİKDF’e teşekkür edip,

Hollanda’da yaşayan Türk toplumu için verilen mücadelede kendileriyle muhakkak yollarının kesişeceğini dile getirdi. (...) IOT 30 yıl önce, farklı toplumsal kesimlerin bir araya gelmesiyle oluşmuş bir çatı kuruluşudur. Farklı kesimlerin bu birlikteliği, Hollanda’daki toplumumuzun sorunlarına çözüm temelinde şekillenmiştir. Hollanda’da ortak çıkarlarımıza dayanan bu birliktelik, tarafların her konuda aynı görüşleri paylaşması gerektiği anlamına gelmiyor. Farklı görüş ve toplumsal kesimlerden 9 federasyonun temsilcilerinden oluşan Yönetim Kurulu Üyeleri, IOT dışında, çok sayıda etkinliğe katılıyorlar” Emre Ünver (IOT Başkanı


gündem 13 agenda

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 211 - Şubat/Februari 2016

Gündem

Analiz

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Lahey’de Hollanda Türk toplumu temsilcileriyle bir araya geldi.

Ergün Madak

“Başınızı önünüze eğdirmeyeceğiz”

Nasıl Bir Gençlik?

Ayşe, Hatice, Fatma, Ömer, Osman, Ali her ne ise, isminin hakkını veren, bizi cümle aleme utandırmayan bir gençlik.

Mutlu bir yuvada yetişen, böyle bir yuvadaki anne-babasını örnek alan bir gençlik.

Yeri geldiğinde, kendinden büyükleri, ‘bir de bize örnek olacaksınız’ diye uyarabilen cesaretli bir gençlik.

Eşini kendinden düşük ya da yüksek görmeyen, bilakis eşini kendine tercih eden bir gençlik. Evde, sokakta, okulda, yani her yerde aynı olabilen samimi, dürüst bir gençlik. Kendisini Müslüman, dinini İslam olarak, üstelik göğsünü gere gere tanımlayabilen ve uygulayabilen bir gençlik.

Başbakan Davutoğlu AB Dönem Başkanı ve Hollanda Başbakanı ve Hollanda Başbakanı Mark Rutte ile mülteciler konusunu görüşmek üzere Hollanda’ya resmî ziyarette bulundu.

B

aşbakan Ahmet Davutoğlu mevkidaşı Mark Rutte ile mülteciler konusunu görüşmek için Hollanda’ya geldi. Başbakan aynı gün erken saatlerde Türkiye’ye yatırım yapan Hollandalı yatırımcılar ve Hollanda’ya yatırım yapan Türk kökenli yatırımcılarla bir araya gelerek bir süre görüştü. Davutoğlu yatırımcılardan Türkiye’ye dönük yatırımlarım artırılmasını önerdi. Daha sonra Rutte ile yatığı görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında mülteci krizine karşı duyarsız kalanlara sert mesajlar gönderdi. Davutoğlu, “Türkiye-Suriye sınırı ve yüreğimiz, aşımız, evimiz Suriyelilere açıktır. Ama şunu da ifade edeyim, Suriye’deki krizin çözümü için kılını dahi kıpırdatmayan bazı çevrelerin, buna maalesef bazen Milletler Güvenlik Konseyi de dâhildir, Suriye’de bu mülteci akınına yol açan Rus bombardımanına “dur” diyemeyen bazı çevrelerin, Rusya’ya dönüp “yeter artık” diyemeyen bazı çevrelerin Türkiye’ye dönüp “sınırlarını aç” diye bir tavsiyede bulunmasını da ikiyüzlülük olarak görüyorum.” diye konuştu.

Davutoğlu akşam saatlerinde ise Hollanda Türk toplumu temsilcileri ile Den Haag Hilton otelde bir araya geldi. Bu toplantının ilk bölümüne basın mensupları da katıldılar. Bu toplantıya başbakanla birlikte yardımcıları Lütfi Elvan, Yalçın Doğan, içişleri bakanı Efkan Ala ve Lahey büyükelçimiz Sadık Aslan katıldılar. Lahey Büyükelçiliğimizin ukdesine gerçekleşen toplantıda söz alan büyükelçi Sadık Aslan, onca yoğunluk içindeyken tekliflerini geri çevirmeyip Hollanda Türk toplumu temsilcileri ile bir araya gelen başbakana teşekkür etti. “sizinle guru duyuyoruz” ifadelerinde bulundu. Davutoğlu sözlerine, “Çok değerli kardeşlerim dostlarım, Anadolu’nun her köşesinden gelerek bu güne kadar bizi burada onurla temsil etmiş olan değerli vatandaşlarım. Hepinizi sevgiyle saygıyla muhabbetle, 78 milyon adına selamlıyorum.” Diyerek sözlerine başladı. “Bizler sizlerle guru duyuyoruz” diyerek sözlerini sürdüren Davutoğlu şöyle konuştu. “Ne zaman yurt dışına çıksam ve vatandaşlarımızla bir araya gelsem, onlardaki vatan aşkını gözlerinde,

Yalan söylemeyen, verdiği sözde duran ve emanete hıyanet etmeyen bir gençlik.

yüzlerinde hissettiğimde, yeniden bu aziz ülkeye olan sevgim muhabbetim derinlik kazanıyor ve yeni bir aşkla tekrar tekrar bu ülkeye hizmet etmenin şevkini, gelecek nesillere aktarma azmini taşıyorum. Ben de öğretim üyesi olarak beş yıl yurt dışında bulundum. Dolayısıyla yurt dışında bulunup ta yüreğinizde Türkiye’nin hasretini taşımanın ne demek olduğunu bilir. Dost sohbetini, Türkiye’deki, her bir köşesi gerçekten muhabbetle dolu ülkenin güzel diyarlarını özlemek ne demek bilirim. Onun içinde ne zaman yurt dışına gitsem, dışişleri bakanı iken de başbakan olarak ta hep sizlerle buluşmayı, sizlerle buluşmadan; iki elim kanda da olsa bulunduğum yerden ayrılmamayı hep bir gelenek haline getirmişimdir. Şimdi de yoğun bir programımız vardı, Türkiye’de de yarın yoğun bir program bekliyor ama sizlerle buluşmadan gitseydim çok büyük bir suçluluk duygusu hissederdi.” İfadelerinde bulunan başbakan bunun yedi Kasım seçimlerinde gösterilen yoğun ilgiye karşı yaptığı bir teşekkür ziyareti olduğunu söyledi. Haber. Merkezi

«

Fatih Elbay, Belediye Başkan yardımcısı oldu Türklerin en yoğun olarak yaşadığı Rotterdam’ın Feyenoord ilçesinin Belediye Başkan Yardımcılığına Fatih Elbay getirildi.

H

ollanda’da bir çok yerde İlçe belediyelerin Anakent Belediyesine bağlanmasının ardından ilçelerde oluşturulan Bölge komisyonları Anakente bağlı olarak çalışmalarını sürdürüyor. Daha önce belediye başkanlarının yaptığı görevleri Bölge Komisyon Başkanları, yardımcıları ve komisyon üyeleri tarafından yürütülüyor. Komisyon başkanı yardımcılığı görevine getirilen Fatih Elbay yeni görevi ile ilgili olarak,”Ben Feyenoord’da doğdum büyüdüm. Bir Feyenoordlu olarak ilçemizin bütün sıkıntılarını dertlerini, çok iyi biliyorum. İlçemiz yaban-

cılar olarak yoğun bir nüfusa sahip. Yabancı nüfus arasında da en fazla Türkler var. 2014 Yerel seçimlerinde bağlı olduğum D66 Partisinden tercihli oylarla Feyenoord Belediye meclisine girmiştim. Geçen zaman içinde ilçemizdeki sorunları belediye meclisine taşıyarak çözüm üretmeye çalıştık. Bundan sonra da yeni görevim de yine aynı duyarlılık ve görev anlayışı ile çalışmalara devam edeceğim” dedi. Asıl mesleği yeminli mali müşavir olan Fatih Elbay, Aslen Yozgatlıdır. Neden D66 sorumuza, “Siyasete girmeden önce yaptığım araştırmalar, benim dünya ve siyasi görüşüme en yakın parti

ergunmadak@hotmail.com

olduğu için seçtim. D66 ufku açık ve büyüyen bir siyasi partidir” dedi. Neden siyaset sorumuza ise; “İnsanlara hizmet etmenin en kestirme yolu siyasetten geçtiği için” dedi.

İşten kaçan değil, her zaman işe talip olan bir gençlik. (Annebabasına yardım için iş, Allah için iş, Müslüman kardeşi için iş, camii, cemiyet için iş.) Bugün için genç ama yarın kendisinin de saçlarına ak düşeceğini ve verecek hesabının olduğunun bilincinde olan bir gençlik. Anne-babaya ‘öff’ dememek gerektiğini (Kur’an), acısının ise onları kaybettikten sonra çıktığını önceden hissedebilen bir gençlik. ‘Hele gençsin, namazı da, haccı da hele sonra halledersin’ yalanına kanmayan, ömrünü heder etmeyen bir gençlik. Bakireliğin sadece kızlara değil, erkeklere de geçerli olduğunu zihnine kazıyan bir gençlik. Şiirden, tiyatrodan, kitap okumaktan, yazmaktan hoşlanan bir gençlik. ‘Şimdi burada yemek yiyorum, şurada geziyorum, işte fotoğrafı’ diyerek caka satmayan bir gençlik. ‘Üstüme bunları, yüzüme gözüme de şunları, üstüne de şu eşarbı taktım’ diyerek ‘Allah Allah! Bu nasıl tesettür?’ dedirttirmeyen bir gençlik. Günden güne feminenleşip tuhaf giyinmeyen, kas makinesine dönüşüp karşı cinsi etkilemeye çalışmayan bir gençlik. Okulda, işte, sokakta, markette, sosyal hayatta, ‘işte örnek Müslüman’ dedirtecek bir gençlik. Randevusuna vaktinde giden, ödevini vaktinde buruşmamış kağıtlarla teslim eden, sözünde duramayacaksa vaktinde bildiren dikkatli bir gençlik. Temiz giyinen, ter kokmayan, saçı sakalı düzgün taranmış tertipli bir gençlik. Küfür etmeyen, nazik, kibar ve her şeyin hakkını veren dürüst bir gençlik. Sudan bahaneler uydurmayan, önce Allah’tan, sonra aynada kendinden utanan bir gençlik. Adı Muhammed, Mehmet, Bekir,

Kendi gezmelerini, egosunu, zevkini, eğlencesini bir kenara itip, Allah için çalışmaktan haz alan, mutluluk duyan bir gençlik. ‘Artık Müslümanlardan zarar gelmez, gözü kapalı güvenebilirsin’ dedirtebilen bir gençlik. ‘Göklerde ve yerde olanları Allah’ın bildiğini görmüyor musun? Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O’dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka O’dur. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar mutlaka O, onlarla beraberdir. Sonra kıyamet günü onlara yaptıklarını haber verecektir. Doğrusu Allah, her şeyi bilendir. Mücadele Suresi 7)’ ayetini kemiklerinin iliklerine kadar hissedebilen, Allah’tan korkan bir gençlik. Rasûlullah’ı, ‘anam-babam sana feda olsaymış’ diyebilecek kadar tanıyan, onun kişiliğini, Allah’a olan sevgisini, bağlılığını, ideallerini, samimiyetini, kararlılığını, dürüstlüğünü, verdiği sözü yerine getirişini, geceleri ibadet aşkını, idareciliğini, aile reisliğini, dostluğunu, temizliğini, kokusunu, intizamını BİLEN, lafla değil, Rasûlullah’ı yaşayarak SEVEN bir gençlik. Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Ebu Hanife, Malik, Şafii, Ahmet bin Hanbel, Süfyan-ı Sevri, Hasan Basri, Ömer bin Abdulaziz, İbrahim Ethem vd. geçmişte değil, istenirse bugün de yaşayabileceklerini düşünen bir gençlik.

“Bugün için genç ama yarın kendisinin de saçlarına ak düşeceğini ve verecek hesabının olduğunun bilincinde olan, Şiirden, tiyatrodan, kitap okumaktan, yazmaktan hoşlanan bir gençlik...”


Avrupa’nın Kültür Başşehri Rotterdam’ın merkezinde İstanbul havası solumak, çay ve simitle ağırlanmak isterseniz bekleriz... Meent 15 A Rotterdam

(Belediye Sarayı ve eski postane arkasındayız)

SİZE çok yakınız!..

Oz&Er FOOD B.V. Rooseveltstraat 39 2321 BL Leiden

E-mail info@ozener.com Tel. +31(0)71 - 589 09 99 Fax +31(0)71 - 589 20 26 www.ozener.com

Artık yalnız ve çaresiz değilsiniz!..


siyaset 15 politiek

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 211 - Şubat/Februari 2016

Gündem ayildirim@attent.biz

“Tesadüf kararları değil, kararlılıkla, inandığın hesabı yap sen!”

Ahmet Yıldırım

Değerli okurlar, geçen ay, Kaya Bey’le bir konu, iki farklı yorum makalemizi, benim rahatsızlığımdan dolayı yazamamıştım. Konuyu tek başına işlediği için, Kaya Bey’e teşekkür ederim. Bu yazımızda ekonomideki tercih mekanizmasına değineceğiz. Umarız, beğeni ile okursunuz. Yazdıklarımızla ilgili fikir veya eleştiriniz varsa, bunu bizlere bildirirseniz seviniriz.

B

Ekonomi kitabında tercih yapmak şu şekilde belirtiliyor: Gelir: Bir avroyu harcamak için seçtiğiniz bir avro sadece bir kez harcanır. Her hak edilen avro veya dolar ya da fazla para ne olursa olsun, yalnızca bir kez verilebilir. İnsanlar nasıl ve hangi şekilde paralarını harcamak isterlerse, bu konuda bir seçim yapmak zorundasınız. Haneler kendi seçeneğini yaparak, ‘cüzdanımdaki parayı nasıl kullanırım?’ diye üzerinde düşünmesi gerekir. Şirketler ve işletmeler, elde ettikleri gelirleri harcarken şu soruları sorarlar: Yatırım yapmak akıllıca mı? Yeni makineler satın almak mı daha mantıklı? Yoksa yeni personel alım için uygun bir zaman mı? Seçmek ve para hakkında karar alternatifleri her zaman mevcuttur. İşte bu da ekonominin ta kendisi! Her şey güllük gülistanlık iken,

Hollanda’daki eğitim sisteminde bu konu pek fazla derslerde işlenmiyordu. “L krizi” ekonomiye sardığı 2008 yılından itibaren, Hollanda’da binlerce hane, kişiler, alış verişin getirisi götürüsünü pek dikkate almıyordu. Zira, tek bir SMS’le binlerce gulden ve daha sonra avrolar hesaba yatırılıyordu! ‘Kim muhasebe tutacak, herkes ben mi?’ Kızımız Yağmur’a hatırladığım kadarıyla, 2010 yılında, doğum gününe hediye almak istedim ve tabi ki ‘3 yaşında bir kız çocuğuna ne alınır ki’ diye düşünürken, Bart Smit, Toys’Rus ve diğer oyuncak mağazalarına gittim. Aslında bu işi, hanım üstlenirdi, ama bu kez ben kendim beğenmek istedim. Barbie bebeklerin yanında dikkatimi çeken bir oyuncak oldu: Kasa ve hesap işlemini gören bir oyuncak. Hani şu eski dönemlerde marketlerde olan kasalar var ya, işte onun bir küçüğü! Çok dikkatimi çektiği ve beğendiğim için kızım Yağmur’a hediye etmiştim. Demek ki Japonlar/Çinliler/Koreliler, Avrupa’da kriz olacağı için, bu tür oyuncakları da piyasaya sürmüşlerdi! Yoksa bu oyuncaklar satılsın diye, kriz mi uyduruldu? Bilmiyorum artık! NİBUD kurumu (Devletin Bütçe ve

kayakocak@gmail.com

Kaya Turan Koçak

Hollanda’da milletvekili olmak ister misin?

Tesadüfe bak sen! u yazımızda ekonomideki tercih mekanizmasına değineceğiz. Umarız, inşallah beğeni ile okursunuz. Yazdıklarımızla, yorumlarımızla ilgili fikir veya eleştiriniz varsa, bunu Doğuş Gazetesine veya bizlere doğrudan bildirirseniz seviniriz.

Spotlar

Bilgilendirme Enstitüsü), ilk ve orta dereceli okullarda, bütçe konusunun işlenmesini öneriyordu. NİBUD kurumu, yıllardır en küçük konulardan tutun değişik konularda bütçe bilgilendirmesini yapıyor. Hanelerin, kişilerin, gelir giderleri, harcamalarını, nelere ne kadar harcandığını, Hollanda genelinin bir ortalamasını, endeksini her yıl yayımlanmaktadır. Daha fazla bilgi edinmek isteyenler, merak edenler internet sayfası www.nibud.nl adresinden bilgi edinebilirler. Telefonla, SMS’le kredilerin alınılmaması, banka limitlerin düşürülmesi, Visa Card’ların iptalleri, kredi musluklarının yavaş yavaş dondurulması, (devletin) cüzdanına nasıl davranılmasını bir güzel eğitiverdi bizlere. Tüm branşlara hesap kitap işlerinde, çok sıkı bir muhasebe tutulmasını öneriyor bizlere. Ağaç yaş iken eğilir demiş atalarımız, dolayısıyla bu işe de çocuklardan başlamak gerekiyor. Bizden herhâlde geçti artık! Her konuda, konumda yerine göre davranmanın, ayağını yorganına göre uzatılması, ne kadar anlamlıymış, bir düşünsenize! Tesadüf kararları değil, kararlılıkla, inandığın hesabı yap sen!

“Ben sadece ideolojik gerekçelerle suçlanıyorum”

Yepyeni bir yıla girmiş bulunmaktayız. Sizler için 2016 yılının sağlıklı, neşeli ve helalinden bol kazançlı bir yıl olmasını ve tüm insanlık için de güvenli, huzurlu ve nefes aldığımız bu dünyamıza karşı daha duyarlı olmayı temenni ediyorum. Şubat ayındayız, yeni yılın yarısını geride bıraktık. Zaman hızla akıp geçiyor… Ben de yeni yıla bir yenilik ile başladım. Hollanda’da ve dünyada 30 ülkede ofisi olan, iş dünyasında güzel işler yapmak için gayret eden, açılımı Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği olan MÜSİAD Hollanda’nın Genel Sekreteri oldum. Bana güvenen ve beni bu göreve layık gören MÜSİAD Hollanda Yönetim Kurulu’na ve Yüksek İstişare Kurulu’na buradan bir kez daha teşekkürlerimi arz ediyorum. Sizlerden gelen yüzlerce tebrik mesajı, benim daha çok bir heyecan ile bu görevime başlamama vesile oldu. Rabbim insanlık için güzel hizmetler yapmayı nasip etsin. Ahmet kardeşim yazısını çok güzel bir cümle ile tamamlamış... “Tesadüf kararlar ile değil, kararlılıkla, inandığın hesabı yap sen!” Evet, bir çok kişi MÜSİAD Hollanda’da Genel Sekreterlik görevine ‘evet’ dememe şaşırmış olabilir. Ama beni iyi tanıyan ve yaptığım işleri yakından takip eden kişiler, pek de fazla şaşırmış olmasa gerek. Ben zaten uzun yıllardır Rabobank’ta çalışan birisi olarak Hollanda iş dünyasının içindeydim. Bu tecrübemi ve birikimimi Avrupa’da yaşayan biz Türklere olumlu bir şekilde daha etkili kılmak istedim. Hollanda Türk toplumu olarak yaşadığımız ülkemizde, yani Hollanda’da, ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan çok daha güzel yerlerde olabiliriz ve olmalıyız da. Ticaret Odası’nın (Kamer van Koophandel), 2015 raporunda yazdığı gibi, en çok yeni işyeri

açanların başlarında Türklerin gelmesi, Hollanda’ya olumlu katkımızın somut göstergelerinden sadece bir tanesi. Memleketimiz, yani Türkiye’miz ile, tabi ki güzel ilişkiler içinde olarak, olumlu istifade edeceğiz. Birkaç gün önce Amerikan Başkanı Barack Obama, Baltimore İslam Toplumu’ndaki camiyi ziyaret ederek üç önemli mesaj verdi. 1- “Esselamu Aleykum, barış üzerinize olsun demek. İslam bir barış dinidir” dedi. 2- Obama, ziyarette genç Müslümanlara da seslenerek, “Sizler Müslüman veya Amerikalı değilsiniz, sizler Müslüman ve Amerikalısınız” diye konuştu. 3- “Buraya Amerikalı Müslümanların yeterince duymadıkları iki sözcüğü söylemeye geldim, o da ‘teşekkür etmek’. Toplumumuza hizmetlerinizden dolayı teşekkürler, bizi güçlü ve birlikte tutan desteklerinizden ve bizi bütün bir Amerikan ailesi olarak tutan yardımlarınızdan dolayı teşekkür ederim”, dedi. Esasen Avrupa’da bu durum, şimdilik belki böyle hissedilmese de, pek de farklı değil. Bir Türk kökenli Müslüman olarak Hollanda’ya olumlu katkı sağlamak istiyor musun ve bunu siyasette aktif olarak mı düşünüyorsun? İşte şimdi karar vermenin tam zamanı. Özellikle genç kardeşlerime sesleniyorum. Birçok siyasi partiler Mart 2017’de yapılacak Milletvekili seçimleri için aday müracaat sürecini başlattılar bile. Kendine en yakın gördüğün siyasi parti ile irtibata geç, vizyon ve programlarını araştır ve aday ol! Tesadüf kararlar ile değil, kararlılıkla, inandığın hesabı yap sen! Başarılar dilerim. Hoşça kalın…

Hakkında “1988 yılından bu yana yayınladığı eserlerde başkalarının sözlerini birebir kullandığı” iddia edilen ve intihalle suçlanan IUR Rektörü Ahmet Akgündüz, “Ben sadece ideolojik gerekçelerle suçlanıyorum” dedi. Rotterdam İslam Üniversitesi (IUR) Rektörü Ahmet Akgündüz, “Ben sadece ideolojik gerekçelerle suçlanıyorum” diyerek kendisine yöneltilen bu suçlamalara yönelik bir açıklama yayınladı. Akgündüz’ün iddialarla ilgili açıklaması: Algemeen Dagblad’a göre benim PKK tabirimi “Genç Kürtler” olarak yorumladığı iddia edilen ve daima PKK’nin elemanlarına Hollanda’da destek veren Türkolog Pro. Dr. Zür-

chker, Ermeni Soykırımına inandığını inkâr etmeyen ve maalesef aynı ismi taşıdığımız Amsterdam Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Ahmet Akgündüz ve nihayet Türkiye’den destek aldıkları Maksist ve PKK’nin yayın organlarında yazarlık yapan bir tezvîrâtçı, yıllardır sürdürdüklerin Prof. Akgündüz’ü yıpratma ve İUR’yi hırpalama projelerine, bu sefer şahsımla alakalı intihal iddialarını arka planda yürüterek ve yanlarına PKK’liler ile Hollanda’lı bazı

gazetecileri alarak devam ediyorlar. Bunun Volskrant gibi, İslam ve Türk düşmanlığını âdet hâline getiren bir Hollanda Gazetesinde yayınlanması ise manidardır. (www.iur.nl)

vleeswaren Koç Et Mamulleri B.V.

Hikmet Gürcüoğlu

Adres Productieweg 48 2382 PD Zoeterwoude İleti: info@sancak.nl Web www.sancak.nl Telefon +31(0)71 581 00 30 Faks +31(0)71 581 00 33


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 211 - Şubat/Februari 2016

04 haber 16 nieuws

Dosya

Ey emanetlerine gözleri gibi bakacaklarına söz veren emanetçiler... Hacer’in çırpınışına bir kez bakmalı ve kendimizi sorgulamalıyız...

Merve Nida

Hacerî Adımlarımız Nerede? Herkes bilir Hacer’in hikâyesini. Kavurucu çöl sıcağında kimsesizlikle verdiği mücadeleyi... Hacer’in yalnızlıkla, İsmail’in susuzlukla imtihanını... Bir annenin gözlerinin önünde eriyip giden can yongasını yitirmenin korkusuyla nasıl çırpındığını... Kendi tüm acılarına rağmen, İsmail’ini nasıl mutlu etmeye çalıştığını... Kendi yalnızlığına rağmen göz nurunu nasıl sımsıkı sardığını... Korkularını hiçe sayıp kendini Rabbi’nin emaneti için nasıl feda ettiğini... Evet, hepimiz biliriz onun Safa ile Merve arasında, bir umuda bir korkuya, bir mutluluğa bir hüzne nasıl koşturup durduğunu! Çünkü Allah’ın emri üzerine, en büyük dayanağı, onu ve yavrusunu çölün ortasında bir başlarına bırakıp gitmişti. Güçlüydü Hacer, tıpkı Hz. İbrahim gibi o da Rabbi’nin emrine boynunu eğmişti. Tek dayanağının Allah olduğunu biliyor ve O’ndan bir tek “Ol” bekliyordu. Oğlunu ve kendisini yalnızlıktan, susuzluktan kurtaracak bir “Ol”… Ama imtihan bitmemişti. Susuzluktan İsmail’ini yitirmek üzere olduğunu görünce su bulma umuduyla koşturmaya başladı. Bir an olsa duramazdı çünkü İsmail’i ölüyordu. Bir an olsa yavaşlayamazdı çünkü İsmail’i eriyordu. Öyle bir koşuşla koştu ki iki tepe arasında, sanki kendi yorgun ve susuz değildi. Öyle bir hızla hareket ediyordu ki ayakları sanki dünyanın en güçlü annesiydi! Yılmadan, yıkılmadan, bir daha, bir kez daha koştu. Bir Safa’yı inletiyordu feryadı, bir Merve’yi sarsıyordu adımları. Sürekli Rabbi’nin yardımını umarak ve can yongasını gördükçe daha da

hızlanarak koşuyordu! Belki bir yudum su bulabilirdi evladı için. Belki bir yardım bulabilirdi onu çölün tüm tehlikelerinden kurtarmak için. Akreplerden, yılanlardan, zorlu çöl fırtınalarından... Dinlemek kolay geldi belki bize bu hikâyeyi. Fakat o topraklara gidip de Safa ile Merve tepelerinin aslında birbirine ne kadar uzak olduğunu ve bizim elimizde zemzemlerimizle, ferahlatan pervanelerimizle, ayaklarımızın altında kavuran çöl toprağı değil serinleten mermer olduğu halde ve yavaş adımlarımızla dahi sa’y yaparken nasıl nefes nefese kaldığımızı görünce, Hacer’in çabasına bir kez daha şaşırdık ve hayran kaldık. Kendimizi ölçtük belki de. Biz olsak öyle bir durumda ne yapardık diye düşündük. Ama kendimizi bir türlü onun yerine koyamadık. Bir türlü “Belki Rabbim benden de Hacerî adımlar bekliyor” inancını yerleştiremedik gönüllerimize. Oysa sormamız gerekirdi kendimize; bizim evlatlarımızın şu anda içinde bulunduğu ortam acaba o zorlu çöl şartlarından daha mı kolay? Sormamız gerekirdi; bizim çocuklarımız da aslında bizlere “Anne, baba ne olur beni kurtarın” diye yalvaran gözlerle bakmıyor mu? Bizim gönül reyhanlarımız da aslında gözlerimizin önünde eriyip gitmiyor mu?... Öyleyse ey anneler, babalar… Ey emanetlerine gözleri gibi bakacaklarına söz veren emanetçiler... Hacer’in çırpınışına bir kez bakmalı ve kendimizi “Acaba ben yavrum için ne yaptım” diye sorgulamalı değil miyiz? Hacer’in koşturan ayaklarını bir kez daha görmeli ve kendimize “Ben yavrum için koşuyor muyum” diye sormalı değil miyiz? Şunu çok iyi bilelim ki bizim İsmaillerimizin içerisinde bulunduğu çağ ve ortam çok daha zor ve tehlikeli. Dünyaya geldikleri andan itibaren gitgide zor ve çirkef bir dünyayla karşı karşıya kalıyorlar. Yılanlar, akrepler ve yırtıcı hayvanlar yürüdükleri her yolda, girdikleri her ortamda onların canlarını tehlike altında bırakıyor. Her yerde farklı esen şiddetli rüzgârlar onları asla görmek istemediğimiz yerlere sürüklüyor. Evet, belki aç değiller, susuz değiller ama aslında ölmek üzereler. Biz onları başıboş bıraktıkça onlar ölmeye bir adım daha yaklaşıyor. Biz onlar için koşturmadıkça onlar gözlerimizin önünde eriyor. Kaç İsmail’in feryadı gizli bizim yavrularımızın bakışlarında ama biz görmüyoruz. Kaç ses yükseliyor “Beni kurtarın” diye ama biz

duymuyoruz. Evlerimizde televizyon, bilgisayara ve tabletlere emanet ediyoruz onları, sokakta belki isimlerini bile bilmediğimiz arkadaşlarına. Daha anne okuluna kaydını yaptırmadan (!) anaokuluna emanet ediyoruz onları, sonra okullarda gidip tanışmaya bile ihtiyaç duymadığımız öğretmenlere... Sonra zamanla bomboş bir zihinle, korumasız bir şekilde çirkinlik dolu koskoca bir dünyaya bırakıyoruz onları... Sahi onlar için koşturmayacaksak, onları tehlikelerden korumak bizim en büyük işimiz olmayacaksa biz neden varız bu hayatta? Lokman aleyhisselam gibi sürekli öğütler verip doğru yolu göstermeyeceksek, Nuh peygamber gibi son anda bile kurtuluş gemisine bindirmek için uğraşmayacaksak, biz neden anne baba olduk? Komşularımızla daha fazla dedikodu yapabilmek için onları televizyon karşısına kilitlerken hiç sızlamıyor mu içimiz? Misafirlerimize daha fazla pasta börek yapmak uğruna, her bir karesinde ifsat görüntüleri ve sübliminal mesajlar dolu olan çizgi filmler ve oyunlarla onları bir başına bırakırken, İsmail’in durumundan daha mı iyi oluyor onların hali? Ya da İbrahim’im ve Rabbimizden emir mi aldık ki bize emanet verilen eşimiz ve yavrumuzu korumasız bırakıyoruz? Nasıl bir çağda olduğumuzu bilmiyor muyuz? Nasıl bir dünyada yaşadığımızı bilmiyor muyuz? Fuhşun, madde bağımlılığının, kötü arkadaş çevresinin, misyonerliğin, kumarın, futbol holiganlığının, internet bağımlılığının, eşcinsellik ve sapkın inançların, dini ciddiye almama ve batı hayranlığının, eğlence kültürsüzlüğünün, bunların hiçbiri olmasa bile en iyi ihtimalle umarsızlık ve başıboşluğun... En korkunç fırtınalardan ve yırtıcı hayvanlardan bile daha tehlikeli bir şekilde yaşadıkları dünyanın her yerinde onları bekliyor olduğunu, Hacerler ve İbrahimler olarak bilmeli ve görmeliyiz. Elbette herkesin kendi hayatıdır. “Ben bu dünyaya çocuklarımın kölesi olmak için mi geldim” diyerek kendi hayatımızı yaşamak isteyebiliriz birçoğumuz. Ama şunu unutmamalıyız ki tüm sıkıntılara ve baş döndürücü çöl sıcağına rağmen, yavrusunun madden ve manen ölmemesi için Hacer’in adımlarıyla umut dolu her bir tepe arasında can havliyle koşturan ayaklar, nihayetinde zemzem serinliğine kavuşacaktır!..

Gündem

İskender Pala: “Leyla ile Mecnun, Romeo ve Juliet’ten daha iyi”

“Leyla ile Mecnun hikâye değil, gerçek insanlardır” Türkevi Araştırmalar Merkezi, Pırıltı Edebiyat Dergisi ve Mürekkep Vakfınca “Fuzuli, Leyla ile Mecnun” adlı konferans düzenlendi.

B

aşbakanlık Başdanışmanı Prof. Dr. İskender Pala ve AK Parti Sakarya Milletvekili Mustafa İsen, konferansa katıldı. Pala, konferansta yaptığı konuşmada, ünlü şair Fuzuli’nin yazdığı Leyla ile Mecnun’un bir medeniyet ve ahlak eseri olduğunu söyledi. Fuzuli’nin çağını aşan bir şair olduğunu ama günümüzde yeteri kadar ilgi görmediğini belirten Pala, dünyayı bu ünlü ismin yazdığı Leyla ile Mecnun’dan mahrum bırakmanın israf olacağını vurguladı. Fuzuli ile aynı çağda yaşayan İngiliz şair Shakespeare’i kıyaslayan Pala, şöyle konuştu: “Leyla ile Mecnun, Romeo ve Juliet’ten daha iyi. Bunu sadece biz değil konunun uzmanları da söylüyor. Bugün Shakespeare’in dili eskimiştir. Orijinal dilini anlayan İngiliz aydını azdır. Bizde Leyla ile Mecnun’un orjinalini okuyan ise neredeyse yoktur. Leyla ile Mecnun masaldan öte bir medeniyet ve ahlak kitabıdır. Eskiden köy odalarında okunarak hatmedilirdi. Okumaya okumaya Kendimize ait hazinemizden uzaklaştık.” Leyla ile Mecnun’dan film, opera ve müzikaller yapılmasını isteyen Pala, bunu en iyi yapacak kişilerin de Avrupa’da farklı dillere hakim genç nesiller olduğunu dile getirdi.

“Fuzuli, Türk edebiyatının en önemli şahsiyetlerinden biri” İsen de geniş bir coğrafyaya hitap eden Fuzuli’nin Türk edebiyatının en önemli şahsiyetlerinden bir olduğunu ifade etti. Fuzuli’nin Arapça ve Farsça da yazmasına karşın en önemli eserlerini Türkçe kaleme aldığına işaret eden İsen, “Türk edebiyatında Leyla ile Mecnun’u Fuzuli’den önce de yazan oldu. Fuzuli acıları ve dertleriyle bunu en iyi kaleme alan isimdir” diye konuştu. Fuzuli’yi diğer şairlerden ayıran en önemli özelliğin, şiirlerinin toplumun farklı kesimlerince anlaşılması olduğuna dikkati çeken İsen, dünyada farklı sosyal sınıflara aynı oranda hitap eden şair sayısının çok az olduğunu anlattı. Türk dünyasında en çok basılan kitabın Leyla ile Mecnun olduğunu vurgulayan İsen, şöyle devam etti: “Fuzuli’nin eserlerine Türklerin olduğu her yerde rastlamak mümkün. Kendi çağından başlayarak yakın döneme kadar en çok okunan isimlerden biri. Fuzuli’nin divanını ezbere bilenler olduğunu biliyorum.” İsen, Türk uygarlığının Fuzuli gibi dünya medeniyetine katkı sunan birçok isim yetiştirdiğini belirterek, bunun günümüzde gurur verdiği gibi sorumluluk da yüklediğini sözlerine ekledi.

Haber-Fotoğraf: Haber Merkezi

Adres: Binckhorstlaan 340 2516 BL Den Haag İleti: info@borabouw.nl Web: www.borabouw.nl Telefon: +31(0)634 33 91 41


mozaik 17 mozaïek

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 211 - Şubat/Februari 2016

Gündem

Gökkuşağı

“Bu ülkede artık kalıcıyız. Türk milleti olarak yaşamış olduğumuz topluma katkı sağlamaya devam edeceğiz”

Elif Bayraktar

Facebook Ebeveynleri Gençleri aramızda görene aşk olsun. Son günlerde aile meclislerinde, cemiyetlerde, cami seminerlerinde, toplantılarda (düğünler hariç!!) gençleri görmek ne mümkün. Hepsi ya okulda, ya evde, ya çalışıyor. Bunlar da olacak tabi, fakat gençlerimizin içine İslami şuur yerleştirememişsek, gününü gün eden, başıboş bir gençliğin yetişmesine sebep olmuşuz demektir.

Zaandam’da kültür şölenine gençlerden büyük ilgi Hollanda Türk Federasyon’a bağlı Zaandam Türk Kültür Ocağı tarafından tertiplenen Kültür Şöleni yoğun ilgi gördü.

K

ültür Şölenine Hollanda Türk Federasyon Genel Başkanı Murat Gedik ve icra kurulu üyeleri, Avrupa Türk Konfederasyon yönetim kurulu üyesi Güven İşçi, Hollanda Türk Federasyon yönetim kurulu üyeleri ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan çok sayıda kişi katıldılar. Kur’an-ı Kerîm tilaveti ve İstiklal Marşı’nın okunmasından sonra Zaandam Türk Kültür Ocağı yetkilileri açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Ozan Mehmet Alkır ve Hollanda Türk Federasyon sanatçısı Gökhan Tekin’in sahne almalarından sonra Hollanda Türk Federasyon Genel Başkanı Murat Gedik, “Şu güzel ortamda dünyayı Türkçe gören, dünyayı Türkçe okuyan, dünyayı Türk’e Türk eden ve o dünyaya o Türk dili ile yön vermek isteyen bir çatının bayrağını Zaandam’a da diktik.” dedi. Gedik, “Zaandam Türk Kültür Ocağı Türk halkımıza hayırlı ve uğurlu olsun. Ülkücüler çok zor dönemler geçirdi. Ülkücüler Türk’ün tarihinden esinlenen o heyecanla, o azimle hamd olsun

hep ayakta kaldılar. Ülkücü hareket Yüce Allah’ın izin verdiği müddetçe her daim var olacaktır. Bunda hiç kuşkunuz olmasın. Yeter ki samimiyetimizden ödün vermeyelim. Bu ülkede artık kalıcıyız. Türk milleti olarak yaşamış olduğumuz topluma katkı sağlamaya devam edeceğiz. Nerede bir Türk var ise oralar ile ilgilenmek, oraya ilgi göstermek, onların kederleri ile kederlenmek bizlerin görevidir. Bugün Azerbaycan Türklüğü ne ise Doğu Türkistan Türklüğü ne ise Türkmeneli Türklüğü ne ise ve Batı Avrupa’da yaşayan Avrupa Türklüğü sizler aynısınız. Büyük bir ailenin neferleriyiz ve evlatlarıyız biz. Bu sebeplerden dolayı Türkçemizi en

iyi şekilde geliştirmeliyiz. Çünkü oraları Türk ruhu ile yapacağız.” şeklinde konuştu. Türkiye’den şölene katılan sanatçı Yudum ve Osman Öztunç’un sahne almaları ile salonda coşku gittikçe artarak katılımcılara unutulmaz bir şölen yaşatıldı. Zaandam Türk Kültür Ocağı Kültür Şöleni kutlamasında 2015 yılında çeşitli çalışmalarda başarılı olan teşkilatlara plaketler de takdim edildi. Türkmeneli, fitre/zekat ve kurban kampanyası çalışmalarında başarılı olan Hollanda Türk Federasyon’a bağlı teşkilat başkanları plaket ile ödüllendirildiler. Doğuş Haber Merkezi

«

Türk Kültür Ocağı’ndan şehitleri anma programı Zaandam’da kurulma aşamasında olan Hollanda Türk Federasyon’ una bağlı Zaandam Türk Kültür Ocağı, Ülkücü Şehitlerle ilgili program ile faaliyetlerine başlamış oldu.

T

ürk Kültür Ocağı Yürütme Kurulu Başkanı İsmail Erdoğan’ın şehitlerimizi anma konuşması ile başladı.İsmail Erdoğan konuşmasında 12 Eylül 1980 de yapılan darbeden en çok ülkücülerin zarar gördüğünü ve ülkücülerin davaları uğruna beş bin şehit verdiklerini ve bunun yanı sıra ceza evlerinde uzun yıllar tutuklu kalıp ve ağır işkencelere maruz kalan ülkücülerin olduğunu dile getirdi. Ülkücü şehitleri anma programı “Kafes” filminin sunumu ile devam etti. Film sonrası ülkücü şehitler için Kur’an-ı Kerîm okundu ve dualar edildi.

Yakın zamanda teşkilatlanma çalışmalarını tamamlayacak olan Zaandam Türk Kültür Ocağı’nın yürütme kurulu oluşturulmuş olup Oba çalışmalarına başlamış bulunmaktadır.

elif_1705@hotmail.com

Hollanda Türk Federasyon’a bağlı Zaandam Türk Kültür Ocağı’nın hedefi en kısa zamanda kendi yerini açmak ve böylece faaliyetlerini hızlandırma çabası içerisindedir.

Evden okula, okuldan işe, işten arkadaşlara kısır döngü arasında kalıyor gençlerimiz. Amacımız daha çok gence ulaşıp onları cami çatısı altında buluşturabilmek, fakat ne mümkün. Anne babası bile bazı zamanlar günde bir iki saat görebiliyor çocuklarını. Bir de ‘ergendir ne yapsa yeridir’ mesajı yerleşti iyice içimize. Eskiden annelerimizin babalarımızın ergen olmaya vakti bile yoktu. Genç yaşta üstlerine yüklenen sorumluluktan sızlanıp, isyanlar edip, bağırıp çağıracaklardı ha, nerde? Şimdilerde anne baba en ufak söz söylemeye kalksa, kızgınlıkla kapıları çarparak, küsen, bağıran, çağıran asabi hâllere bürünen gençler var. Odalarına kapanıp sözde “siz ne derseniz deyin ben bildiğimi yaparım” edasıyla yaşıyorlar. Durumdan rahatsız olan, üzülen aileler kendini psikologların kapısında buluyor. Oradan aldığı cevap da içlere su serpen cinsten! ‘Ama annesi fazla üstüne gitme, ergenlik psikolojisi bunlar.’ Beyinlerini cep telefonu ve bilgisayara bağlayıp, onlar olmadan yaşayamaz hâle geldi neslimiz. Tabi Batı’nın arzu ettiği ideal gençlik de bu zaten. Düşünen, araştıran, sorgulayan, girişimci, sosyal, insanlarla iletişimi harika bir gençliği kim ister ki.. Hele bu nesil Müslümansa.! Bu kadar eleştiriden sonra dönüp ebeveynlere bakınca durumun vahametini görebiliriz. Her insan önce kendi nefsini eleştirmeli. Çocuğunun mükemmel olmasını isteyen anne babalar çocuğuna “elinden saatlerce telefonu düşürmüyorsun” diye yakınırken, kendisi telefon bağımlısı olmuş haberi yok. Günümüzde mahallelerde kadınlar komşuluğu telefon üzerinden yapıyor. Bir de iyi niyetli anne babalarımız var, onları söylemeden geçmeyeyim. ‘Kızımı takip etmek (kontrol etmek) için açtım Facebook’u. Zaten benim fazla işim olmaz.’ Sonra şu nereye gitmiş, bu ne yapmış derken, artık genç nesil dışında büyüklerimizin de elinden telefon düşmez oldu. Evde tüm olup biteni, mahremiyet sınırlarını aşarak etrafa duyuran anne babaların, sokaklarda, ahlaktan yoksun vaziyette yetişen çocukları çıktı karşımıza. Farkında mısınız bilmem gençler artık eskisi kadar Facebook kullanmıyor. Nedenini bir düşünün derim. Tabi her geçen gün farklı programlar çıkıyor. İnstagram, Twitter, Snapchat, Periscope ve

daha fazlası. Gençlerin hızına yetişebilme konusunda da ebeveynler yarış içinde. Ne diyelim? Vaziyetimiz bu durumda iken ağlanacak hâlimize güler olduk. Kendini olgun göstermeye çalışan genç kızlarımız bir yanda; kızlarıyla yarış yapan onlar gibi renkli giyinen, onlarla aynı beden giyinmek için çaba sarf eden anneleri bir yanda. Efendimizin hadisi vardı hâlbuki tam da bu konuyla alakalı. “Gençlerinizin en iyisi, ihtiyarlarınıza benzeyenlerdir. İhtiyarlarınızın en kötüsü de gençlerinize benzeyenlerdir” (Heysemî, Mecmau’zZevaid, X/270; İbn Hacer, elMetalibu’lAliye, III/3; Feyzü’-l Kadîr, 15:776). Gençleri saran marka tutkusu, güzel giyinmek, karşı cinse cazibeli görünmek hissi ne zaman ve kimler tarafından çocuğumuza empoze ediliyor. Hiç düşündünüz mü? Ebeveynlerin gece gündüz izledikleri dizilerdeki çarpık aşk sahneleriyle, ahlâksız görüntülere aşina olmuş ifadesiz suratlarıyla ortalıkta gezinen üç beş yaşındaki çocuklarına (daha çok küçük o anlamaz) diyerek; bilinç altına ahlâk dışı mesajlar veriliyor. Yenilerde değil, eskiden beridir izlenen, herkesin sevdiği ‘İnek Şaban’ filmleri bunun en basit örneği. Ramazan, Şaban bizim mübarek aylarımız, bu aylara hürmeten çocuklarına bu isimleri verirdi eskiler. Bu filmlerden sonra isimler değersizleştirilmedi mi? Tabi kim beğenip koyar bu isimleri şimdi. “Kuzey, Güney, Behlül, Bihter” isimleri dururken!! O kadar boş yaşıyoruz ki... Sonra çocuklarımızdan, gençlerimizden bir sürü beklenti beklenti! Kendi ellerimizle yok ettiğimiz geleceğimiz var bizim. Bir avuç insan bunun mücadelesini vererek, kendini ve çocuklarını bu fitne tohumlarından Rabbinin korumasını arzu ediyor. Yazdıklarım belki ufak ayrıntılar gibi görülse de hepsi; bizleri hipnoz ederek ve beyinlerimizi yıkayarak, Rab’den uzaklaştırmak için şeytanın oyunlarından başka bir şey değil.

“Durumdan rahatsız olan, üzülen aileler kendini psikologların kapısında buluyor. Aldığı cevap da içlere su serpen cinsten! ‘Ama annesi fazla üstüne gitme, ergenlik psikolojisi bunlar”


Brouwersdijk 149 Dordrecht

Putselaan 127-A Rotterdam

Volkerakstraat 10 Arnhem

Konut kredisi uzmanınız 1991 yılından bu yana hizmetinizde

Danışmanlık ücreti SADECE

€ 1799* HAYALİNİZDEKİ EVİ Mİ BULDUNUZ?

• En kapsamlı banka seçenekleri • En düşük aylık giderler • 2013 yılının en iyi konut kredisi uzmanı adayı gösterilen danışmanımız hizmetinizde • 24 yıllık deneyimle kişiye özel danışmanlık hizmeti Randevu için 078-6551655 nolu numaramızdan bizi arayabilir veya en yakın şubemize başvurabilirsiniz * Sartları sorunuz

yilmaz.nl

sigorta, kredi, ipotekli kredi, finansal danışmanlık


ekonomi 19 financieel

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 207 - Ekim/Oktober 2015

Gündem

“İslami dersler ile çocuklar, millî ve manevî değerlerine daha iyi bağlanmaktalar, kişilik ve özgüven duyguları artmaktadır”

El Birûni Yurdu, çocuklarınıza iyi bir gelecek hazırlıyor

Pusula

Osman Aslan

Arabanızı ödünç vermek ve hırsızlık hadisesi Değerli okurlar, bu sayıda aracınızı başkası sürdüğünde sigortalı olup olmadığı meselesini ele almaya çalışacağız. Aracınızı başkası sürdüğünde sigortalı mıdır? Aracınızı başkası sürdüğünde sigortanız geçerliliğini korur. Hangi tip hasarların karşılandığı da yaptığınız sigorta şekline bağlıdır.

2001 yılından bu yana İskender Paşa Cami bünyesinde eğitim hizmetleri veren El Birûni yurdu 24 Ocak Pazar günü görkemli bir şekilde Open Dag (Açık Gün) düzenledi.

E

l Birûni yurdunda ilk defa düzenlenen tanıtım gününe veliler yoğun ilgi gösterdiler.

Programda, slayt gösterisiyle yurtta kalan öğrencilerin aktiviteleri tanıtıldı. Yurt müdürü Mustafa Kılıç programda yaptığı konuşmayla velilerin dikkatlerini çocuklarının internet, TV, sokak ve millî manevî olmayan bir çok tehlikenin baskıları altında kaldıklarını hatırlattı. Kılıç, ailelerin bile evlerinde bu iletişim araçlarının esiri ve mahkûmu olduklarına vurgu yaparak, bu ailelerin çocuklarına yardım edebilmelerinin veya çocuklarını kontrol altında tutmalarının çok zor olduğunu dile getirdi. Kılıç konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu açıdan, çocuklarının geleceğini önemseyen aileler için El Birûni yurdu önemli bir fırsattır. 2001’den buyana El Birûni yurdundan 300’e yakın çok değerli öğrenci yetişmiş, bu öğrenciler şimdilerde iş ve meslek hayatında toplumda önemli yerlerde hizmet etmekte, Hollanda toplumuna katkı sağlamaktalar. Yurtta kalan öğrenciler daha fazla ders çalışma imkânı bulmakta. Öğrenciler, İslami ve etüt saatleriyle

derslerine daha iyi konsantre olmaktalar. Ayrıca Arapça ve İslami dersler ile çocuklar, millî ve manevî değerlerine daha iyi bağlanmaktalar, kendilerinde bir kişilik kazanımı oluşmakta, özgüven sahibi olmakta ve aidiyet duygusu meydana getirmektedir. Çocuklar her sene imkânlar nispetinde yurtdışı gezileriyle de daha iyi moral ve motivasyon bulmaktalar, arkadaşlık kardeşlik duyguları perçinlenmekte ve hiç unutulmayacakları hatıralar yaşamaktalar. El Birûni yurdu gelecekte daha güzel hizmetlere imza atacaktır hiç şüphesiz. Bunun için velilerin daha duyarlı ve fedakâr olarak bu yurda sahip çıkmaları gerekmektedir. Bu

yurdun en önemli avantajlarından bir tanesi de Hollanda’daki tek İslami ortaokul ve lisenin Rotterdam’da olmasıdır. Başka şehirlerden bu okula çocuğunu yazdıracak veliler çocuklarını El Birûni yurduna kayıt yatırabilirler. Bu da büyük bir fırsat ve kazanımdır.” Doğuş haber Merkezi

«

Durumdan vazife çıkaran aşırı sağ güçleniyor Hollanda’da sığınmacı krizini kazanca çeviren İslam karşıtı Özgürlük Partisi’nin (PVV) oy potansiyeli rekor düzeye ulaştı. Maurice de Hond’un son kamuoyu araştırmasına göre, aşırı sağcı politikacı Geert Wilders’in siyasi oluşumu PVV, bugün seçimler yapılsa 150 kişilik Temsilciler Meclisi’nde 42 milletvekili ile yer alabilecek. Parlamentonun alt kanadını oluşturan Temsilciler Meclisi’nde şu an 4 sandalyeye sahip olan Yeşil Sol’un (GL) oy potansiyeli de ilk kez 16’ya yükseldi. GL’nin oy potansiyeli partinin liderliğine Jesse Klaver’in getirilmesinden sonra artmaya başladı.Bugün seçimler yapılsa Temsilciler Meclisi’ndeki 150 sandalyenin partilere dağılımı anket sonuçlarına göre şöyle olacak: VVD(-23) 18,

PvdA(-29) 9, PVV(+27) 42, SP 15, CDA(+6) 19, D66(+3) 15, CU 5, GL(+12) 16, SGP 3, PvdD(+2) 4, 50Plus(+2) 4. Yurtlar tasarısı yasalaştı Cami yurtları dahil, çocukların kaldıkları yurtların daha sıkı denetlenmesini öngören kanun tasarısı parlamentonun üst kanadını oluşturan Senato tarafından da onaylandı. Önümüzdeki mayıs ayında yürürlüğe girmesi beklenen kanuna göre yurtlar, Belediye Sağlık Dairesi (GGD) tarafından yılda en azından bir kez denetlenecek. Yeni kanunla yurtta kalan çocukların güvenliklerinin ve refahlarının arttırılması he-

defleniyor. Denetimlerde, yurtlarda kalan çocukların toplumsal yaşama katılımlarına da bakılacak. Bu bağlamda, çocukların spor yapıp yapmadıkları ve yurtta kalan çocukların dışındaki akranlarıyla da oynayıp oynamadıkları denetlenecek. Yurtlar ayrıca, çocukların her konuda şikayetlerini iletebilecekleri ve çocukla yapılan görüşmeler konusunda gizlilik ilkesine uymak zorunda olan tarafsız bir görevli atamak zorunda olacaklar. Yurtlardaki tüm görevlilerin adli sicil kayıtlarının temiz olması gerekecek. Yurt denetimleri şimdiye kadar yangın güvenliğiyle sınırlı kalıyordu.

oaslan@yilmaz.nl

Öneriler: - Kusurlu bir hasar durumunda sigorta ve araç sahibi bundan negatif olarak etkilenir. İndirim oranınız (no-claim karting), hasarsız sürdüğünüz yıllar (schadevrije jaren) ve hasarın sigortalı tarafından ödenmesi gereken kısmı (eigen risico)düşünmeniz gereken hususlardır. Bunun için arabanızı başkasına vermeden bunlarla ilgili anlaşmaya varmanızı öneririm. Bir hasar durumunda ne yazık ki sürücünün sorumluluk sigortası (aansprakelijkheidsverzekering) herhangi bir ödeme yapmaz - Araç içinde bulunanları da düşünerek sigortalatın. Kusurlu bir kazada sürücü ek sigorta yapılmadığı sürece sigorta kapsamına dahil değildir. Bunun için araç içindekiler için kaza sigortası (ongevallen inzittenden verzekering) veya araç içindekiler için hasar sigortası (schade verzekering inzittenden) yaptırmanızı öneririm. Aracınızdan çalınan eşyalar sigortalı mıdır? Her gün birçok araç soyulmaktadır. Ne yazık ki her iki dakikada bir, bir araca girilmektedir. Bu sebeple sizlerin başına gelmesi de olası bir durum. Şükür ki, genelde böylesi bir hasar sigorta kapsamınıza girmekte. Aracınıza verilecek hasar… Aracınıza hırsızlık teşebbüsünde

genelde ufak ta olsa hasar verilmektedir. Kilidiniz veya camınız kırılabilir. Bu hasarı sigortanızdan alabilmeniz için en azından minikasko sigortanızın olması gerekir. Araç aksesuarları… Sadece aracınız değil, aracınızdaki aksesuarlar da çoğunlukla belli miktarlara kadar sigortalıdır. Fabrikada takılmış orijinal aksesuarlar sigorta kapsamına dahildir. Markanızın resmi servisinde araç tesliminden önce veya sonra takılan (orijinal) aksesuarlar genellikle sigorta kapsamına dahil değildir. Bunları ayrıca sigortalatmak gerekir. Aracınızda orijinal navigasyon sisteminin bulunması sizi aldatmasın. Daima resmi servisten araca bu navigasyon sisteminin fabrikada mı yoksa daha sonra servisten mi takıldığını öğrenip sigortanıza bildirin. Aksi hâlde hasar durumunda ödenmeyen binlerce euro ile karşılaşabilirsiniz. Diğer eşyalar... Araçtan bazen kamera, dizüstü bilgisayar gibi eşyalar da çalınabilir. Bunlar genelde araç sigortanız tarafından ödenmez. Bunun için eşya sigortanız (inboedelverzekering) veya seyahat sigortanız (reisverzekering) ödeme yapabilir. Bunun için şartlarına bakmanız gerekir. Hırsızlık durumunda hasarınızın ödenebilmesi için aracınız kilitli ve eşyaların görünür bir yerde olmaması gerekir. Bu konuyla veya merak ettiğiniz diğer konularla ilgili bana 0786551655 no’lu telefondan, www.yilmaz.nl sitesinden veya oaslan@yilmaz.nl adresinden ulaşabilirsiniz. Bir sonraki yazımızda buluşmak üzere, hoşça kalın.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 211 - Şubat/Februari 2016

04 haber 20 nieuws nieuws

Fotoğraflarla Hollanda gündemi...

EUBA’dan ‘de Optiek’e kutlama ziyareti

Avrupa Girişimciler Birliği (EUBA) tanıtım ziyaretlerini sürdürüyor. Başkan Hasan Aras ve yardımcıları M. Ali Özyer ile Özgür Çetin, Rotterdam’da hizmete açılan de Optik adlı dükkânı ziyaret ederek işletme sahipleri Özcan Mert ve Gökhan Yıldız’a hayırlı olsun dileklerini sundular.

Yazarlar, Yunus Emre Enstitüsü’nde buluştular

Konferans için Hollanda’da bulunan Başbakanlık Başdanışmanı Prof. Dr. İskender Pala ve AK Parti Sakarya Milletvekili Mustafa İsen, Yunus Emre Enstitüsü’nü ziyaret ederek, kurum başkanı Remzi Kabadayı’dan kurum ile alakalı bilgi aldılar.

ASBİR, Hollanda’da teşkilatlanıyor

Avrupa Sivaslılar Birliği Avrupa’da temsilcilikler vasıtasıyla hemşerilerine ulaşmaya çalışıyor. Hollanda Temsilciliğini yürüten Göksel Soyugüzel, Rotterdam’daki hemşerileriyle bir araya gelerek durum değerlendirmesi yaptı. yönetim ve tüzük çalışmasının yürütüldüğüne dikkat çeken Soyugüzel, mayıs ayı içerisinde kapsamlı bir programla hemşerilerini bir araya getirmeyi planlıyor.

Saadet Gençliğinden coşkulu şölen

Saadet Partisi Hollanda Temsilciliği tarafından düzenlenen gençlik şöleninde büyük bir coşku yaşandı. Şölende, SP Genel Başkan Yardımcısı Mesut Doğan, Millî Görüş emektarlarından Hasan Damar, SP Hollanda Bölge Başkanı Bayram Başalan, Bakan Başdanışmanı Hasan Koç, Berk Atsan birer konuşma yaptılar.

Adem Kumcu: “Başarı olmanın konsepti sırdır”

HOGİAF alt derneklerinden olan UGIAD, tarafından organize edilen “21.Asırda Girişimcilik” konulu konferans Amsterdam Corendon otelde yapıldı. Utrecht Genç İşadamları Derneği organizesi gerçekleşen toplantıya aralarında, ICT, mobilya, inşaat, sağlık, insan kaynakları ve diğer alanlarda aktif olarak görev yapan 41 işadamı katıldı.

Dosya

Türk Hukuçular Birliği Başkanı Ejder K

“Vefalı gençlik, ge güvenle teslim ede yegâne varlığımızd Türk Hukukçular Birliği Başkanlığı, Kamu Tartışmaları Merkezi’nin (CPD) İkinci Başkanlığı, YTB Hollanda Danışma Kurulu üyeliği yapan Ejder Köse ile, Hollanda gündemi, malvarlığı araştırması, Türkiye’nin vatandaşlarımız için aldığı araç götürme, askerlik ve emeklilik gibi pek çok konu ile alakalı hoş bir sohbet gerçekleştirdik. İstifade edeceğinizi ve keyifle okuyacağınızı umuyoruz.

O

nunla tanışıklığımız gazetemizin ilk sayılarına dayanıyor. İstikbal vadeden pırıl pırıl bir genç. Gazetemizin yükünü gençlerin omuzuna yüklemek istediğimden, farklı meslek dallarında yüksek okul ve üniversite okuyan gençleri tesbit ederek işe başladık. Rotterdam Erasmus Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olduğu yıl, Ejder ve Nursel Köse ile ücretsiz hukuk danışmanlığı adı altında bir çalışma yürütmüştük. Gazetemizde duyurduğumuz çalışmamız telefonla ücretsiz danışma hattı şeklindeydi. Her hafta Çarşamba günleri Ejder Bey gazetemiz yazıhanesinde belli saatlerde hazır bulunacak ve ofis telefonunundun kendisine ulaşılacak, soruları cevaplayacaktı. İlk hafta bir tek telefon dahi gelmedi. Ama o yılmadı, “aranacağım, vatandaşın sorusuna cevap vereceğim” diye telefonun başında saatlerce bekledi. Sonra telefonla hizmet ağı başladı… Ülke geneline yayıldı… Yetmedi, gazetemizde kendi köşesinde her ay farklı bir konuyu gündeme taşıdı, vatandaşlardan gelen sorulara cevap vermeye çalıştı. Tam 17 yıldır bu birlikteliğimiz sürüyor. Biz onun bu hizmet aşkını, idealistliğini çok sevdik. Dürüstlüğünü, açık sözlülüğünü sevdik. Bugün 17 yıl sonra onunla karşılaştığımızda da onu yine aynı samimiyetle, aynı heyecanla ve aynı idealistlikle hizmet ederken bulduk. Vatandaşa hizmet etmeyi gaye edinen Köse, yakında yine Hollanda Türk toplumu için, 1999 yılında başlattığımız hizmet ağına benzer çok önemli bir icraatı yürürlüğe koymaya hazırlanıyor. Sohbetimizle sizleri baş başa bırakıyoruz.. Hollanda siyaseti ve medyasının Türkiye aleyhine oluşturduğu kamuoyunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Hollanda’daki Türk diasporası ile ilgili, sosyal, toplumsal, kültürel, ekonomik, siyasi ve tarihsel alanlarda anlayışları, araştırmaları, yayınları, algıları ve bilgileri

artırmak, bu alanlardaki çalışmaları teşvik etme ve aynı zamanda bu birikimleri, kamusal tartışmalara faydalı olması açısından, geniş kitlelerle paylaşmak amacıyla kurulan Centre for Public Debate - Kamu Tartışmaları Merkezi’nin (CPD) ikinci başkanlığını yürütüyorum. Birinci yılımızı doldurduk. Bu bir yılın muhasebesini yaptık. Kuruluş amacımız doğrultusunda hareket edip etmediğimizi değerlendirdik, masaya yatırdık, muhasebesini çıkarttık. Bu manada pek çok iş yapıldığını görmekle birlikte daha yapacağımız çok işin de olduğunu gözlemledik. Özellikle Türkiye’de gerçekleştirilen 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri sırasında ve sonrasında Hollanda kamuoyunda Türkiye aleyhine korkunç bir karalama kampanyası başlatıldı. Hâlen de dönem dönem bunu sofraya temcit pilavı gibi koyuyorlar. Devlet televizyonu NOS bile bu algı operasyonuna, önyargılı ve taraflı haberciliğe çanak tutuyor. NOS İstanbul muhabiri, verdiği her haber ve yorumda menfi bir dil kullanıyor. Bu durum iki ülke arasındaki iyi ilişkiyi zedeliyor aslında. Bu mesnetsiz saldırılarda sadece Hollanda medyası mı rol oynadı? Elbette hayır. Hollanda’da yaşayan Türk toplumunu temsil etme gücü ve kabiliyeti olmayan, benden ve bizden çok uzak olan kişi veya kişiler, kurdukları herhangi bir dernek ya da enstitü başkanı sıfatıyla çıkıp Türkiye aleyhine bir ton yalan, iftira kokan beyanatta bulunuyor. Hollanda medyası da bu görüşü “mal bulmuş mağribi” gibi kapıyor ve uzman bir görüş olarak kamuoyuyla paylaşıyor. Eski tabirle, solun solu dediğimiz bu kesim kendilerini kabul ettirebilmek adına Hollanda medyası ve siyasetiyle olan ilişkilerini de kullanarak bu kirli propagandayı ortaklaşa yapmaktalar. Hollanda medyasının, ölçülü, objektif ve tarafsız bir yayın anlayışıyla hareket ettiğine inanırdım ama şimdi bu kanaatim

cok değişti. Türkiye’de yapılan her şeyi kötü olarak lanse etmek tarafsız ve objektif basın anlayış ve ahlâkıyla asla bağdaşmaz. Türkiye’nin yurtdışındaki vatandaşlarını koruma anlamında söylediği her söz ülkenin içişlerine karışmak olarak değerlendirilirken, aynı Avrupa ülkeleri Türkiye’nin her yaptığı işi eleştirme hakkını kendinden bulmakta. Hollanda basınındaki çeşitlilik anlayışı Türkiye’de 2015 yılında yapılan iki seçim sırası ve sonrasında tamamen kaybolmuştur. Gazetelerdeki haberler, tek bir merkezde özel olarak hazırlanmış ve bütün medyaya servis edilmiş görüntüsü veriyordu. Bu haber kaynakları da, kesinlikle Türk toplumunu temsil etmeyen kimselerdir. Türkiye sanki Avrupa’da yaşayan vatandaşlarının her türlü yaşam hakkına müdahale ediyor gibi bir algı oluşturuyorlar. Oysa ben YTB Hollanda Danışma Kurul Üyesi sıfatıyla katıldığım toplantılarda zamanın T.C. Başbakanı ve şimdiki Cumhurbaşkanımızın ağzından şunları duydum: “Yaşadığınız ülkeye uyum sağlayın ve Türkiye’nin meselelerini bulunduğunuz yere taşımayın, onların çözümünü bize bırakın” Ona rağmen bu algı operasyonu maksadına ulaşmış olacak ki, bazı resepsiyonlarda, koskoca hâkim ve savcıların bile bizi aidiyet konusunda hesaba çektiğine şahit oluyoruz. Adam soruyor: “Türkiye ve Hollanda arasında savaş çıksa kimin tarafında yer alırsın?” “Yahu bizler 400 küsur yıllık müttefik ülkeleriz. Güzel bir ilişkiyi sürdürmeye çalışıyoruz, neden savaşalım?” diye sorduğum da, bana hep o medya diliyle cevap veriyorlar. Peki nasıl giderilecek bu önyargı? Biz aslında kendi gücümüzün farkında değiliz. İyi örgütlenmiş bir toplum yapımız var. Bunu biz göremesek de dışımızdakiler rahatça görebiliyorlar. Faslılar bu hakkı bize teslim ediyorlar ve bizim bu örgütlenme yapımıza “gıpta ile baktıklarını” söylüyorlar. Biz STK şampiyonunu olduğumuzu biliyorduk ama dışımızdakilerin bizlere bu manada imrenerek baktıklarını bilmiyorduk.


söyleşi 21 interview

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 211 - Şubat/Februari 2016

Köse:

eleceği eceğimiz dır”

Ejder Köse Kimdir?

1972 Kayseri doğumlu. Hollanda’nın Rotterdam Erasmus Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 1999 yılında mezun olmuştur. Evli ve 2 çocuk babasıdır. 2000 yılından itibaren kendi hukuk bürosunu kurarak avukatlık yapmaktadır. Hobileri arasında bilgisayar oyunları, siyaset tarihi, siyaset ve seyahat ederek farklı kültürleri tanımak bulunmaktadır. Hollanda’da ki Türk toplumunun birlik ve beraberlik içinde hareket etmesi için, hukuku ve siyaseti yöntem ve gereç olarak uygulamayı benimsemiştir. Hedefi ve arzusu daha etkin, güçlü ve özgüvenli Türk toplumu oluşmasıdır. Yönetici, esprili, inatçı ve üretici kişiliği ile büronun hukuk cambazı olarak adlandırılır. THB Başkanı, YTB Hollanda Danışma Kurul Üyesi, CPD İkinci Başkanı olan Ejder Köse evli ve iki çocuk babasıdır.

Diyanet, Millî Görüş, Süleymanlı Cemaati, Hollanda Türk Federasyonu ve baska Cemaatler Hollanda’da yaşayan Türk toplumunun yüzde 85’ini temsil etmekte. Buna rağmen Türk toplumunu yaralayan söylemler ve haklarını ellerinden alan uygulamalara karşı ortak bir ses verilememektedir. Burada kendine güvenen, konuya hakim sözcüler ve bu ortak sesi duyurabilecek güçlü platformlara ihtiyaç var. Bu büyük temsil oranından ses çıkmayınca, bizi temsilen tabanı olmayan, mali yardım ve proje avcılığı yapan sözüm ona ‘bilirkişiler’ veya ‘kanaat önderleri’ toplum adına konuşuyorlar. Ne yapılması gerek o zaman? Bu kurumlar zaten belli bir platform altında ortak çalışma yürütüyorlar. Benim, hepsini bir arada hareket ettirmek veya yeni bir çatı kuruluşu altında toplamak gibi bir düşüncem yoktur. Oluşturulacak yeni bir mekanizmayla bu sorun çözülebilir. 10 STK bir araya gelse, temsil oranı yüzde 90’ları bulur. Kurulacak mekanizmayla STK’lar sürekli birbirleriyle istişare edebilecekler, Türk toplumunu ilgilendiren meselelerde ortak kanaat oluşturdukların da bunu ortak şekilde kamuoyuyla paylaşacaklardır. Biz burada kalıcıyız artık o nedenle bu mücadeleyi vermemiz gerekiyor. Birinci nesil kendi üzerlerine düşeni fazlasıyla yaptı. Bizler, ikinci nesil olarak yapılanları en az ikiye katlayarak çocuklarımıza devretmeliyiz. Onlar da kendi çocuklarına daha iyisini sunmanın gayreti içerisinde olmalılar. Herkes kendi olduğu yerden ama bu mekanizmanın yürüttüğü plan çerçevesinde hareket ederse, etkin ve kalıcı bir sonuca, çözüme ulaşabiliriz. Sizin bu manada pek çok şahsi girişiniz oldu. Bakan Asscher’a da araştırma sonucuyla alakalı bir itiraz mektubu yollamıştınız.. Evet, öyle bir mektup yollamıştık. Motivaction adlı araştırma

şirketinin ısmarlama raporuna göre Türk gençlerinin yüzde 92’si IŞİD’çi olarak gösterilmişti. Raporun kamuoyuna durulmasından sonra 10 STK temsilcisiyle bir toplantı yaptık ve bu raporun kabul edilemez olduğu noktasında ortak bir görüş belirlendi. Ben STK’ların avukatı olarak Bakan Asscher’a mektup gönderdim ve olumlu bir sonuç elde ettik, çok faydalı oldu. Çünkü vaktinde ve daha önemli olani ise, ortak hareket edildi. Bakan Asscher hatasını kabul etti, bizim düşüncelerimizi dikkate aldı ve SCP’ye yeni bir araştırma yaptırdı. Birkaç hafta önce yayımlanan araştırma sonucu ise tam tersi bir sonuç otaya koydu: Bu sefer de Türk gençlerinin, hukuk devletinden, demokrasiden, katılımda yana oldukları ortaya çıktı. Bizler o hukuk ve siyasi mücadeleyi vermemiş olsaydık, bugün ilk rapor sonuçlarına göre gençlerimiz değerlendirilecekler ve o büyük yanlışlık toplumda kaosa yol açacaktı. STK’ların birlikte hareket edeceği böyle bir girişim var mı? Evet istişareler başlatıldı. STK’larla görüşmelerimiz sürüyor. Elbette, bu oluşturulacak mekanizmada yer alan STK’ların masaya getirilen her meseleyi kabul etmesi gerekmiyor. Ama ortak bir sorun ise bunu en azından istisare etmek, tartismak, yani kendi ajandamizi pro-aktif olarak kendimiz belirlememiz gerektigini düsünüyorum. Ben konuya söyle bakiyorum: Hollanda Devleti, Türk toplumunu temsil edebilecek bir muhatap arıyor. Bu muhatap, neden o mekanizma, o çalışma grubu, o istişare kurulu olmasın. Güçlü bir oluşumla hareket edildiğinde bütün kurumlar seni ciddiye alacaktır. Bunun mücadelesi verilmesi gerekmektedir. Bazı çatı örgütlerinin düştüğü durum içler acısı. IOT, kendi birikimini farklı alanlarda kullandığı için benim istedigim/öngördügüm manada bir temsil yeteneği yoktur. IOT, Türk toplumunun önemli meselelerinin çözümü noktasında

faydalı ve etkin işlevler üstlendi, mücadeleler verdi. Ancak, son 4-5 yıldır IOT, hükûmetlerin aldığı karaları pazarlama dairesi gibi faaliyet yürütüyor. Hükûmet, pazarlamak istediği bir ürünü IOT vasıtasıyla Türk toplumuna pazarlıyor. Ama o pazarlanan ürün bize uymuyor, dar geliyor. Bu görevi kim üstlenmeli? Bu maksatla aslında CPD’nin ön girişimiyle ama STK’lar kendi iradeleriyle ilk istişare toplantılarını gerçekleştirdiler. Daha geniş katılımla ikincisinin yapılma hazırlıkları devam ediyor. Yeni bir resmi çatı kuruluşuna ihtiyaç bile olmayabilir, STK’lar kendi aralarında bu istişare toplantılarını yapabilecek durumdalar. Ama belki ilk etapta bu istişarelerin koordinasyonunu, sekretaryasını ve sözcülüğünü yapacak bir kuruma ihtiyaç olabilir. Bazen kendimizi veya bir birimizi eleştirirken kırıcı olabiliyoruz, buna gerek yok. Zira Yahudilerin, Batı ülkelerinde 400 yılda yaptıklarını Türk toplumu 50 yıl içerisinde gerçekleştirdi. Bunu unutmayalım. İşin içerisinde olduğumuz için tablonun tamamını göremiyoruz. Su anda 28 bin öğrencimiz yüksek okul ve üniversite eğitimi alıyorlar. Bu sayı geleceğimizin belirlenmesi açısından çok önemli bir rakam. Farklı alanlarda hizmet veren 25 bin küsur girişimcimiz ve onların istihdam ettiği 90 bin civarında insanımız var. Bunları görmek lazım. İpotekli ev alımında Türkler zirvede. Eğer insan, 30 yıllık bir borcun altına giriyorsa, bu davranışıyla “arkadaş burası benim vatanım, ben burada kalıcıyım” demek istiyordur. Oyun sahamızı sürekli genişletiyoruz. Birinci nesil görevini layıkıyla yaptı, onların abiliğine hâlâ ihtiyacımız var. Şimdi Türk toplumunun temsili ikinci neslin omuzlarında. Bu dönem de başarılı bir şekilde atlatılırsa, üçüncü ve dördüncü neslin geleceği daha aydınlık olacak ve dedelerinin, babalarının birikim ve tecrübeleriyle kendi bilgilerini birleştirerek Hollanda’nın

refah ve huzur dolu geleceğini inşa edeceklerdir. Böyle bir çalışmayla da vefalı bir nesil, hizmet ehli bir gençlik meydana getirmiş oluruz. Günümüzde en çok ihtiyaç duyduğumuz şeydir vefa... Türk toplumunun Hollanda’daki en büyük sorunu nedir? Ayrımcılık ve dışlanmışlık en büyük sorun olarak Hollanda’nın kanayan yarası. Başörtülü kızlarımızın staj yeri ve okul sonrası iş bulamama durumu noktasında yaşanmış pek çok hadise var. Ben de bir girişimci olarak bu ayrımcı, dışlayıcı uygulamaya karşı bir uygulama başlattım; kapımızı cogunlukla başörtülü hukuk öğrencilerine açtık. Bu yaptığımız da bir ayrımcılık aslında ama, ben yapılan o büyük ayrımcılığı bu yolla önlemeye çalışıyorum. Ben bunu yaparken sayıları 25 bini aşan girişimcilerimizin de Hollanda’daki bu ayrımcılığı önleyici bir çalışma içerisine girmelerini görmek isterim. “Bu tür ayrımcılığa maruz kalarak staj yeri bulmakta zorlananlara staj imkânı verilir” diye mekânlarının camlarına duyuru assınlar ve gençlerimize sahip çıksınlar. En küçüğünden en büyük işletmeye kadar her bir girişimci birer stajyer imkânı sunsa sorun çözülür. Biz sahip çıkmazsak başkaları sahip çıkar. O zamanda iş işten geçer, geç kalırız. Vefalı bir Türk gençliği yetiştirmek istiyorsak, onlara sahip çıkacağız. Bir hatıramı paylaşayım müsaadenizle... Buyurun lütfen... 7 yaşında geldiğim Alblasserdam’a varınca kendimi köyümde gibi hissediyorum. Avukatlık ve Bey’lik kimliğimden çıkıp, orada ben ‘normal’ bir Ejder olabiliyorum. Oraya sık giderim. Alblasserdam’a Suriye’den büyük bir mülteci akını oldu. 40 kişilik bir mülteci barınağı oluşturuldu. Oraya ben de birkaç sefer uğradım. 30’u Suriyeli, 4’ü Iraklı, 2 Lübnanlı, 4’ü Filistinli idi. Hepsi Müslüman

değildi. Alblasserdam’da 18 kilise var. Her bir kilise, papaz ve rahip dâhil olmak üzere 54 kişilik gönüllü bir ekip belirlemiş ve her gün 3 kişi, oluşturulan mülteci barınağını 4 saat süreyle ziyaret ederek, o 40 kişiyle ilgileniyordu. Bu 18 kilise, haftada en az iki kez kilisede mültecilere yönelik yemek ikramında bulundular. Çok enteresan değil mi? Bu nasıl bir hizmet anlayışı. Bunu Müslüman camianın yapması gerekmez mi? Bunların tamamına yakını Müslüman. Biz eğer bu Müslümana bugün en çok ihtiyaç duyduğu anda yardım etmez, yanında bulunmaz, sahip çıkmazsak, bir sahip çıkan olacaktır. Nitekim, olmuş da. Ben bir şey ima etmiyorum, sadece yaşanan fiili bir durumu paylaşıyorum. Camilerimizin üyesinin arttığını, kiliselerin kapandığını söylemek bize bir şey kazandırmıyor. Kazanan burada belli. Son sözlerinizi alabilir miyiz? Geçlerimize özgüven ve vefa aşılayalım. Böyle bir gençlik hepimize lazım. Vefalı gençlik ise geleceği güvenle teslim edeceğimiz yegane varlığımızdır. Gücümüzü ortaya koyacak, sesimizi duyuracak ortak bir platformun kurulması için her STK ve fert çaba sarf etmeli, elini taşına altına koymalıdır.

Söyleşi Fotoğraf: Tâhâ Yalçın

«


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 211 - Şubat/Februari 2016

04 haber 22 nieuws

Gündem

NIF Eğitim Başkanı İsmail Kızılırmak: “Ben hastalığından kurtulmalı, çocuklarımızı aidiyet duygusuyla yetiştirmeliyiz. Planınız bir yıllıksa pirinç ekin, on yıl içinse ağaç dikin, yüz yılsa insan yetiştirin”

Veli Eğitim Semineri dolu dolu geçti Rotterdam’ın köklü teşkilatlarından biri olan İskender Paşa Cemiyeti’nin, bünyesinde barındırdığı ve eğittiği öğrencilerin velilerine yönelik düzenlediği Veli Eğitim Semineri yoğun bir katılımla gerçekleştirildi.

K

ız ve erkeklerden oluşan 310 öğrencinin eğitim gördüğü cemiyetin salonunda düzenlenen programa, IGMG Eğitim Merkezleri Sorumlusu Cevat Karabacak, NIF Eğitim Başkanı İsmail Kızılırmak, İSEM Eğitim Müdiresi Sultan Küçük, El Birûni Yurt Müdürü Mustafa Kılıç, Cemiyet Başkanı İsa Çam, İSEM Eğitim Başkanı Özcan Çifçi, Gençlik Teşkilatı Başkanı İdris Erdoğan, bölge sakinleri ve öğrenci velileri katıldılar. Öğrencilerden Miraç Gökşen’in Kur’an tilavetiyle başlayan program İSEM Eğitim Başkanı Özcan Çifçi tarafından takdim edildi. Selamlama konuşması çerçevesinde söz alan İSEM Müdiresi Sultan Küçük, cemiyet içerisinde yapılan çalışmaları ana başlıklar altında paylaşarak şunlara değindi: “107 kız, 105 erkek ve 98 anasınıfı olmak üzere 310 öğrenci haftanın hemen hemen her günü eğitim görmekteler. Kur’an-ı Kerîm ve dinî bilgilerin yanı sıra, satranç, elişi, ilahi, hat sanatı, ney, semazen, müezzinlik, mehteran kursları, imam eğitimi, kreş, temel bilgiler yarışmaları gibi dolu dolu bir çalışma programımız var. Bunları yıllık olarak gerçekleştirip gerçekleştirmediğimizi sorgulamak ve takip etmek siz velilere düşüyor.

Eğer bu alanlarda çocuğunuzun eğitilmesini isterseniz, kapımız sonuna kadar açıktır.” IGMG Eğitim Merkezleri Sorumlusu Cevat Karabacak verdiği “AnneBaba Çocuk İlişkisi” adlı seminerde özetle şunları dile getirdi: “Sultan Hanım’ın, bu külliye içerisinde yaptıklarını söylediği bu faaliyetler büyük bir nimet. Bu yük kadınlarımızın omuzlarında götürülüyor. Onun için hanımdan önce ve ağaçlar gibi ayakta ölmeyi diliyorum rabbimden. Çocuk eğitiminde iki temel şart var: Birincisi sevgi, ikincisi disiplin. Hz. Ali, “İnsanları başkalarının yanında terbiye ermeye çalışmak ona hakarettir” buyuruyor. Disiplini bu manada anlamak lazım. Abdulhamid Han’da, “Bir toplumun derecesini öğrenmek istiyorsanız, kadınlarına bakmak yeterli” diyor. Kadın güzel bir bitkidir. Dengeli yaşam aileyi kurtarır. Aile içerisinde herkes rolünü bilmeli. Öğretmenle ressamın fırçası arasında fark yoktur ikisi de en güzelini ortaya çıkarmak için atılır.” Cemiyet Gençlik Teşkilatı Başkanı İdris Erdoğan da yaptığı konuşmada gençlik için yapılan çalışmalara değindi. Erdoğan, “Faaliyetlerimiz, iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak amacın

dönüktür. Bataklığa giden yolları tıkayan bir anlayışla çalışıyoruz. Gençlerin düzgün bir arkadaş çevresi oluşturması için başlattığımız “AbiKardeş” Projemiz maksadına uygun bir şekilde devam ediyor. Şuurlu bir gençlik yetiştirmek için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.” dedi. El Birûni Yatılı Yurt Müdürü Mustafa Kılıç da, yurt ile alakalı kapsamlı bir bilgi verdi. Kılıç, “Evlatlarımızı en iyi bir şeklide yetiştirmek için 2001 yılında kurulan yurdumuz bugüne değin 300 civarından mezun verdi. Mezunlarımızı arasında, doktor, avukat, siyasetçi, girişimci, öğretmen ve daha pek çok farklı meslek gruplarından gençler var. Bunlar sadece iyi bir meslek sahibi olmadılar, aynı zamanda iyi bir Müslüman, topluma hizmet götüren birer nefer oldular. Onları çift kanatlı yetiştirmeliyiz. Tek kanatlı uçamazlar. Müsbet ve İslami eğitimle bu iki kanadı elde etmeliler. Burada da bu iki ilim en üst düzeyde verilmektedir. Çocuklarımız, internet ve televizyon baskısı altında can çekişiyorlar. Bu gibi tehlikelerden korunmaları için bu gibi yurtlar büyük bir önem arz etmekteler, görev ifa etmekteler.” NIF Eğitim Başkanı İsmail Kızılırmak yaptığı değerlendirme

konuşmasında özetle şunlara değindi: “Sağa sola gitmeden her şeyin ‘ben’ de başladığına inanacağız. Seninle, benimle, bizimle başlar her şey. 50 yıl önce başlayan göçle amaç maddî anlamda kazanmaktı. O amaç şimdilerde hayırlı bir gayeye dönüştü. Kütle kitle hâline geldi. Kur’an ve sünnet eksenli çalıştığımız için, derdimiz ümmet olduğu için sonumuz asla zillet olmayacaktır. Müslüman ezildi, hor ve hakir görüldü ama asla kimliğini kaybetmedi. ‘Ben’ hastalığından kurtulmalı, çocuklarımızı aidiyet duygusuyla yetiştirmeliyiz. Planınız bir yıllıksa pirinç ekin, on yıl içinse ağaç dikin, yüz yılsa insan yetiştirin. Çocuğumuzu içerisinde bulunduğumuz kültür şartlarına göre yetiştirmeliyiz. Bir kıssayla konuşmamı bitireyim: İyi bir inşaat ustası yaşından dolayı emekliliğini ister. Patronu işçisini çok sever, teklifini kabul eder ve “senden son bir ev daha yapmanı istiyorum, ondan sonra emekli olabilirsin” der. Usta sevinir. Son bir ev. Usta, eski evlere gösterdiği özeni bu eve göstermez. “Nasıl olsa son ev, ondan sonra emeklilik” düşüncesiyle, ucuza bir ev yapar. Patron evin anahtarını ustasına verir ve “bu da benden sana hediye” der. Ustanın düştüğü duruma kimse düşmek istemez değil mi? O nedenle yapacağın her işi gönlünü ortaya koyarak yap”

Katılımcılar toplu hâlde El Birûni Erkek Yurdunu gezerek Müdür Mustafa Kılıç’tan detaylı bilgi aldılar. Program, dua ve ikramın ardından sona erdi. Haber-Fotoğraf: Tâhâ Yalçın

Ladysah Butik

eyucetas@hotmail.com

Ladysah_boutique

Mobiel: 06-42087801



maandblad/aylık gazete doğuş nr. 211 - Şubat/Februari 2016

04 haber 24 nieuws

IGMG Başkanı Kemal Ergün:

“Fitne öyle bir şeydir ki, iyi niyetle başlar gibi gözükür. Ama önündeki bütün kapakları patlatır, iyiyi de, kötüyü de etkisi altına alır, yıkar atar ve onlarca yılın kazanımını mahveder. ”

“Biz, tarihten ders çıkaran güçlü bir teşkilatız”

IGMG Kuzey Bölgelerinde bulunan Cemiyet Başkanları ile Eğitim Merkezlerinde bulunan Eğitim Müdürleri iki günlük eğitim kampı için 13-14 Şubat tarihlerinde Mennorode Kamp Merkezinde bir araya geldiler.

G

enel merkez tarafından Hollanda’nın Elspeet kasabasında düzenlenen eğitim kampı beklenenin üzerinde bir katılımla (310 kişi) gerçekleşti. Cemiyet Başkanları ve IGMG’ye ait Eğitim Merkezlerinde görev yapan müdürlerin katıldığı kampta çeşitli konularda değişik konuşmacılar tarafından sunumlar verildi. Birinci gün “Teşkilat Yapımız” “Usul ve Prensiplerimiz” başlıkları altında Ramazan Başlık ilk sunumu yaptı. Daha sonra “IGMG’nin Sorumluluğu” konulu sunumu Genel Sekreter Bekir Altaş yaptı. Aynı gün “Eğitim Stratejilerimiz ve Kurumlarımız” başlığı altında Yard. Doç. Dr. Abdulhalim İnam bir sunum yaptı. Peşinden Hakkı Çiftçi bir sunum yaparak “Aidiyetimiz” konusunu işledi. Ve ilk günün son sunumunu Mehmet Baki Öztürk yaparak “Örnek Teşkilatçının Vasıfları”nı anlattı. İkinci gün, Teşkilatlanma Başkanı

Murat İleri’nin “Örnek Dava Adamı” konulu sunumu ile başladı. Ve peşinden IGMG İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç’ın “Nefis Terbiyesi” konulu sunumu gerçekleşti. Ve son olarak iki günün değerlendirmesini yapmak için IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün konuşmasını yaptı. Kemal Ergün ilk kez Şube Başkanlarını da içine alan geniş katılımlı böyle bir toplantının yapılmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. İki günlük program çerçevesinde tüm sunum yapanlara teşekkür etti. Ergün şöyle konuştu. “Değerli kardeşlerim dünya hayatı hepimiz için geçici bir yurttur. Bu gün varız, yarın yokuz. Ne zaman İlahî takdirin tecelli edeceğini Rabbimizden başka kimse bilmemektedir. Önemli olan, bu hayatın doğumla ölüm arasını Allah’ın rızasına uygun bir şekilde geçirebilmektir. İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatlarımızın amiral gemisi olan idarecilerinin, üyelerinin ve cemaatlerinin, ailelerinin bu minvalde çalışmasını Cenab-ı Hak’tan ümit ediyoruz, dua ediyoruz. Allah, bu mücadele teşkilatında, zarafet

teşkilatında, İslam’ı hayatının bütün alanlarında aktif ve etkin hâle getirmek için gayret eden bu teşkilatta bu mücadelemizi nefesimizin sonuna kadar devam ettirsin. Emanetini de er kişilere yakışır bir şekilde bizden alsın inşallah. Allah bizi anlamsız ve manasın bir mücadelenin içinde bırakmasın. Önemli olan efendimizin buyurduğu üzere, Allah’tan nefsi satın almaktır. İslam Toplumu Milli Görüşün gönül erleri iradesine sahip olanlardır Bizler idareciyiz. İdareci idare eder. İdarecinin en büyük özelliği ise çelik gibi iradesinin olmasıdır. Sağlam iradesi olmayanlar her zaman güdülen insanlardır. İradesi zayıf olan insanlar en ufak bir rüzgâr karşısında hemen eğilebilirler ve hak ile batılı, adalet ve zulmü ve iyi ile kötüyü birbirine karıştırabilirler; oysa Kur’an’a ve sünnete bağlı iradesi sağlam olanlar asla sarsılmayacaklardır. Ergün tüm idarecilerin esasen, çeşitli isimler altında yapılan faaliyetlerle, dolayısıyla yapılan ibadetlerle bunu yapmaya çalıştıklarının altını çizdi. İnsan ‘zaman’ olarak içerisinde yaşadığı ‘bu günü’ değerlendirmesi gerekir. Dün için yapılacak bir şey kalmamıştır. Onun hesabını Allah soracaktır. Ama biz bu günü değerlendirmeliyiz.” Erbakan Hocanın temel esaslar kitabında “hatalı davranışlar ve düzeltme yolları” dersinde yer alan “tehircilik” yani “geciktirme” kavramını örnek göstererek bu günlerde Müslümanların en çok yaptıkları hatanın bu olduğunu söyledi. Başarmanın en önemli ölçüsünün başlamak ve inanmak olduğuna vurgu yapan Ergün “İnanan insanlar Allah’ın izniyle dağları hareket ettirir. İnanırsak Allah bize başarı verir.

İnanmayan insanlar ise yeryüzünde kaosun merkezi olurlar. Elhamdülillah bu toplum inanan toplumdur. İnandığı için burada bulunan toplumdur. Allah bu gayretimizi daim etsin.” diye konuştu. “Çok zor bir zamandan geçiyoruz” “İçinde bulunduğumuz zaman çok zor bir zaman. Her türlü sıkıntının olduğu, temel değerlerimizi dahi konuşurken zorlandığımız bir dönemde yaşıyoruz. Bir kısım uluslararası mahfiller, bir kısım yandaşları ile İslam’ın temel esaslarının içini boşaltmak için gayret etmekteler. Ama bizim, tarihten dersler çıkaran güçlü bir yapımız vardır. Müslümanlar sadece bu dönemde böyle imtihanlardan geçmediler. Müslümanların tarih boyunca zorlu dönemleri olmuştur.” diyen Ergün Müslümanların tarih boyunca yaşadıkları dört zorlu dönemden örnekler verdi. Bunlardan biri olan Hz. Osman Efendimizin şehit edilmesi dönemiydi. O dönemde kişisel hesaplara dayalı olarak bir kısım insanlar tarafından oynanan kirli oyunlara dikkat çeken Ergün ben-

zer hesap ve oyunların günümüzde de olduğuna işaret etti. Bunların bir fitneden başka bir şey olmadığını söyleyen Ergün konuşmasını şöyle tamamladı: “Fitne öyle bir şeydir ki, iyi niyetle başlar gibi gözükür. Ama önündeki bütün kapakları patlatır, iyiyi de, kötüyü de etkisi altına alır, yıkar atar ve onlarca yılın kazanımını mahveder. Rabbimiz yüce kitabımızda ‘fitnenin katilden daha tehlikeli olduğunu’ buyurmaktadır. Efendimiz de fitneyi ‘uyuyan bir yılan’ olarak tarif etmektedir ve onu uyandıran için, “Allah ona lanet etsin” demektedir. O yüzden değerli kardeşlerim bizim teşkilatımızın idarecileri fitneye çanak tutamaz. Bizim teşkilatımızın idarecilerinin yanında dedikodu yapılamaz. Teşkilat arasında, cemaat arasında ayrıştırma meydana getirebilecek hiçbir noktaya müsaade edilmez. Zaman iman kurtarma zamanıdır. İnsanların imanlarını kurtarmak için daha geniş, daha kucaklayıcı davranacağız. Temel esasımız olan Kur’an ve sünneti, daha güzel bir şekilde; müşfik bir doktor edasıyla kardeşlerimize yavaş yavaş tattıracağız.” Haber - Fotoğraf: Adnan Şahin


görüşler 25 meningen

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 211 - Şubat/Februari 2016

MİHENK ve netice alan değildir. Burada önemli olan düşüncenin eğitilmiş olmasıdır. Mantıksal düşünce yapısına haiz olan kişi, bu eğitim sürecinden bu unvanla buluşur.

İbrahim Turgut

Türkiye’nin Aydınları… “Aydın” kelimesi, eğitim ve öğretimini güncelleyemeyen ülkelerde çok kullanılan ve istismar edilen bir sıfat olduğu hâyli yaygındır. Bu sıfata haiz olan veya olmayan herkes için kullanılan ve içi boşaltılan bir kelime… Bu kelimeye yazık ettiler… Keşke buna layık olanlar, olmayanlara örnek model olabilselerdi. Öyle olmadı ve bu sıfatı taşımak isteyenler, Pazar pazar dolaşarak onu satın aldılar. Bu sıfatla girdikleri üniversitelerde, halkın nazarında aydın sayıldılar. Ne olduysa bundan sonraki süreçte oldu. Gelinen yer iç açıcı değildir. “Aydın” ve “akademisyen” kelimeleri eş anlamda kullanılmaktadır.

Bir toplumun eğitim modeli ne ise, oradan çıkacak ve geleceği inşa edecek aydınlar da buna paralel bir zihniyete sahip olacaklardır. Bunlara verilecek eğitimin sosyal hayata kazandıracağı değerlerin ne kadar önemli olduğunu, bir milletin varlığının ve yokluğunun buna bağlı olduğunu unutmamak gerekir. Yanlış üretilen bir malın, hedeflenen işlevini yerine getirmediği gibi, onu üretenlerin hem kendilerine ve hem de kurumlarına veya fabrikalarına faydalı bir ürün olmayacaktır. Doğru üretilen bir malın ise, artı bir doğruyu meydana getireceği ve bu minvalde devam ettiği sürece hem insanların nezdinde itibar kazanacağı ve dolayısıyla kendi içinde bir müessesenin ekonomik anlamda gelişim sağlayacağı açıktır. Ülkenin aydınları (münevverleri), o ülkenin toplum yapısına her anlamda ışık olmaktadırlar. Onların iyi yetişmiş olmaları, o toplumun en büyük kazancıdır. Bütün bu gerçeklerin temelinde, yetişmiş aydınların ürettikleri değerler yatmaktadır.

Öyleyse Akademisyen kimdir? Akademi üyesi, akademik çalışma yapan, üniversite öğretim üyesi. Akademisyen; aynı zamanda bir meslek unvanıdır. Aslında her şey düşünmekle başlar ve söz konusu unvanlara ulaşılır. Sonra plana daha sonra da düşünülen ve planlanan şey ortaya çıkar. Her düşünen, güzel planlayan

Aydınlar kavramını, bir sıfat olarak, ışık veren veya aydınlatan anlamında kullanılan bir sözcüktür. Karanlığın bulunmadığı bir ortamda, aydınlıktan bahsetmek mantıksız olur. Karanlık olacak ki aydınlıktan bahsedilmiş olsun. Önümüzü görmek için, karanlıkta birinin bir lamba tutmasına muhtaç olduğumuzda, böyle bir durumda

ona minnettar oluruz. Ancak bu aydınlanma eğitim ve öğretimle ilgili olursa, daha da önem kazanmaktadır. Günümüzde algılarla oynandığı bir dünyada, toplumun öncüleri olan aydınlar, sadece eğitim anlamında değil, topluma her anlamda yol göstermeleri gerekir. Zaten aydınlanma felsefesinin moderniteyle birlikte ortaya çıkış iddiası, insanlığa yeni ufuklar kazandırmak değil miydi?. Bugün Türkiye’de 150 bin civarında bir akademisyenler güruhu bulunmaktadır. Bunlar, alanlarında araştırmalar yapan ve bu konuda kitaplar ve makaleler yayınlayan seçkin kimselerdir. Toplumun bunlardan beklentileri sadece hayır ve iyiliklerdir. Çünkü; toplumun bunlara teslim ettiği neslin yetiştirilmesi ve geleceğe hazırlatılması en büyük görevleridir. Osmanlıların son dönemlerinde II. Mahmud’un kurdurduğu Dar’ul-Fünun ismiyle müsemma olan, bugünkü ismiyle üniversite olan kurumların, bir neslin eğitiminden geçtiği ve son rötuşlandığı ve şekil verildiği yerlerdir. İlim, hiç bir siyasi ihtirasa kurban verilemez. İlim adamları tarafsız hareket etmelidirler. Pozitif ilimlerle uğraşan insanların, şiddetin yanında yer almaları düşünülemez. Şiddet, bir insanlık suçudur. Bunlar bu suçun ortağı olamazlar. Şayet böyle bozuk bir davranış sergiliyorsalar, aldıkları eğitim ve öğretimde bir noksanlık var demektir. Başkalarına verecekleri bir şeyleri varsa da, bozuk üretim yapacakları ortadadır. Sadece aydın veya elit sıfatlarıyla tanımlanmaları onlara kazandıracağı bir şey yoktur. Özellikle Türkiye’mizde yetişen

sözüm ona aydın ve elit tabaka, zaman zaman siyasi konulara müdahale ederek, temsil ettikleri unvanlarına, mesleklerine ters düşerek insanların gözünden düşmektedirler. Hiç bir şiddet ve terör, insanî ve ahlâkî değerleri tanımaz. Toplum bütünlüğünü hedef alan her eylemin kınanması gerekirken, alkışlanması son derece yanlış bir davranış bozukluğunu ortaya koymaktadır. Bingöl Üniversitesi Rektörü, akademisyenlerle ilgili yaptığı açıklamada: ‘Bir akademisyen olarak, bize düşen görev; eğitim ve öğretimin yanında, şiddete karşı verilen mücadelenin yanında destek olmaktır. Akademisyenlerin bu eylemini, hiç birine yakıştıramıyorum’’ dedi. Rabbimiz Nur suresinin 35. Ayeti kerimesinde: ‘Allah, göklerin ve yerin nurudur (aydınlatıcısıdır) . Onun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandil gibidir. O lamba billur içindedir; O billur da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nispet edilemeyen mübarek bir ağaçtan çıkan yağdan tutuşturulur (bu öyle bir ağaç ki) yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese bile ışık verir. (Bu ışık) nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruyla hidayete iletir. Allah insanlara (işte böyle) misal verir, Allah her şeyi bilir. (Allah semavatın ve yeryüzünün nurudur)’ buyruğu, kendinin bir sıfatı olduğunu kullarına hatırlatarak, semada ve yerde olan her canlıya ve cansıza yol gösteren ve ışık tutan O’dur. Bu ışığın ne olduğu, Kur’an’ın başka ayetlerinde beyan ediliyor. Kötülükleri karanlığa, iyilikleri ışığa benzetmektedir. Aydınlık gelince karanlıkların kalkacağını, korkuların, ümitsizliklerin, endişelerin zail olacağını kullarına

böylelikle bildirmektedir. İlim aynı zamanda aydınlığa, karanlık ise cehalete benzetilmiştir. Türkiye’de 200 civarında üniversitenin bulunması ve bunlara yapılan devlet yatırımlarının ve desteğininne kadar büyük bir meblağa ulaştığını, yapılan açıklamalar kamunun malumudur. Bilimsel açıdan desteklenen bu müesseselerde görev yapan öğretim üyeleri, devede kulak bir kısmının taraflı davranarak itibarlarına zarar vermektedir. Bilimsel kariyer sahibi olmak, araştırma yaparak bilimsel gelişmeleri incelemek, gözlem ve deneyler yapmak, eğitim ve öğretim faaliyetlerde bulunmak, dersler vermek, konferans, kongre, sempozyum ve panel gibi faaliyetlerle çalışmalarını paylaşmakla kendilerini konumlandırırlar (a.r.k). Bu tarife uygun hareket yapmaları kendilerinden beklenir. Bilimsel olgunluğun, ilmi birikimin kazandırdığı kültür, pozitif yönlendirme yapar. Şu gerçek unutulmamalıdır: Ülkenin dünya ile temas noktaları üniversitelerdir. Dünyada içler acısı olayların meydana geldiği bir ortamda bireylere düşen görev, iyilikleri arttırmaktır. Bu durum başarılabilirse, karanlıklar kalkacak yerine aydınlıklar hâkim olacaktır. Böylelikle barışın, merhametin ve insanlığın hâkim olduğu dünya gezegenimizde, Allah’ın muradına uygun yönetmiş olacak ve buradan ayrılıp giderken gözler arkada kalmayacaktır. Her insan diğer insanın aynıdır. Aynı olanlar, ayniyeti muhafaza etmeleri, ayniyetle çelişmemelerinin gereğidir. Bu gereklilik, bilgi ile örülmüştür. Bu bilgi Allah’ın nurunun yansımasıdır!.. ortaummet_45@hotmail.com

Türkiye’nin mobilya sektöründeki kalbi Hollanda’da attı

“Hemşeri girişimcilerize ulaşıp, HOKAF’a kazandırmak, üye yapmak istiyoruz”

İnegöl Mobilyacıları EUBA’yı ziyaret etti

Utrecht’te Karamanlı girişimciler buluştu

EUBA Başkanı Hasan Aras işadamlarıyla özel olarak ilgilendi. Ziyarette İnegöllü işadamları kendilerini tek tek tanıtırken aynı zamanda İnegöl’ün mobilya sektörünün Türkiye’deki kalbi olduğunu belirttiler. İnegöllü işadamlarına sohbet esnasında bir konuşma yapan EUBA Başkanı Hasan Aras, İnegöllü işadamlarına Hollada’yı tanıttı. Hasan Aras konuşmasında, “Hollanda Avrupa’nın küçük ülkelerinden bir tanesi. 16 milyon nüfusu var. Yaklaşık 450 bin Türk var. 20 binin üzerinde Türk iş adamı var. 21 bin üniversite diplomalı gencimiz var. Türkler olarak Hollanda’da şu an 50 bin insanı istihdam ediyoruz. Türklerin Hollanda’daki geçmişi 50 sene. 50 senedir biz

buradayız. Bu 50 sene başarı öyküleriyle dolu. Türkler muazzam şeyler yaptı Hollanda’da, bana göre. Biz Türk toplumu olarak şu an Hollanda’ya yük değiliz, Hollanda’ya artı bir değer katıyoruz. Hollanda ekonomisine faydamız var” dedi. İnegöllü işadamları ise kendilerini tanıtırken yaptıkları açıklamada şu sözlere yer verdiler: “Mobilium AVM, Avrupa’nın en büyük AVM’si olarak geçiyor. Metrekare olarak Avrupa’nın en büyük AVM’si ve mobilya ağırlıklı. Ankara’yı geçti şu an. İnegöl, mobilyanın başkenti. Bizde koca bir şehirde herkes mobilya yapıyor. Herkes bir şekilde mobilyadan ekmek yiyor. Hepimiz mobilyaya bağlıyız. O yüzden hep beraber mobilya diyoruz. İnegöl’de her bütçeye uygun mobilya bulabilirsiniz. Bir kaç gün misafirimiz olup karar verebilirsiniz. Konum olarak birçok şehre göre daha avantajlı olduğumuz için, lojistikten avantajımız oluyor ve bu da fiyatı etkiliyor.” Haber.nl

Hollanda’daki en fazla hemşeri nüfus potansiyeline sahip (yaklaşık 50 bin Karaman ilinden) sivil toplum örgütü Hollanda Karamanlılar Federasyonu (HOKAF), Hollanda’daki Karaman kökenli girişimcilerle buluşma toplantılarına devam ediyor. Utrecht bölgesinde ticaret yapan Karaman kökenli girişimciler Adnes şirketinde bir araya geldiler. HOKAF Utrecht Bölge Temsilci Adem Güneş öncülüğünde gerçekleşen toplantıya Hollanda Karamanlılar Federasyonu (HOKAF) adına Başkan Mustafa Duyar, İşadamları Komisyonu Başkanı Nebi Sancar, Teşkilatlanma Başkanı İlhami Gülmüş, Medya/Tanıtım Temsilcisi Mehmet Ali Topcu, Amsterdam Bölge Temsilcisi Ahmet Can ile Muhasip Muzaffer Çetin katıldı. Utrecht ve

bölgesinde hâlen aktif ticaret yapan Karaman kökenli girişimcilerin hazır bulunduğu toplantıda, Hollanda ve Türkiye’de yatırım imkânları kısa olarak ele alındı. İşadamları Komisyonu Başkanı Nebi Sancar ve Amsterdam Bölge Temsilcisi Ahmet Can tarafından slayt eşliğinde HOKAF hakkında bilgiler verdildi. HOKAF Başkanı Mustafa Duyar, “Hollanda’nın birçok bölgesinde girişimci hemşerilerimiz var. Bu hemşeri girişimcilerimize ulaşmak için bölgesel toplantılar yapıyoruz. Geçtiğimiz aylarda Amsterdam’daki hemşeri girişimcilerimizle bir araya gelmiştik. siz değerli işadamlarımızla bir araya gelerek, sizlerin görüş ve düşüncelerinizi almak için toplandık. HOKAF olarak sizlerin yanında yer almak istiyoruz. Bunun için de sizlerin desteğine ihtiyacımız var. Maksadımız sizleri dinlemek ve sizleri tanımaktır. Hollanda’da farklı sektörlerde, köklü şirket sahibi hemşerilerimizin olduğunu duyuyoruz. Bu hemşeri girişimcilerize ulaşıp, HOKAF’a kazandırmak, üye yapmak istiyoruz” dedi.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 211 - Şubat/Februari 2016

04 haber 26 nieuws

İnsanlık Seni arıyor, ey Kutlu Elçi...

“Alman titrek sesiyle kendisine “Bana bir şeyler oldu. Ben peygamberinizi rüyamda gördüm. Bana ‘Selamın geldi, kendin yoktun’ dedi der...”

Yürekler, O’nun sevgisiyle yeniden dirilişi yaşadı

Hollanda İslam Federasyonu’nun her yıl düzenlediği “Âlemlere Rahmet Hz Muhammed (sav) Anma ve Anlama” programı bu yıl Schiedam’da bulunan “Theater a/d Schie” salonunda düzenlendi.

P

rogramda yapılan konuşmalar ve okunan Kur’an-ı Kerimlerle yine gönüllere dokunuldu. Programa Lahey Büyükelçilinden İkinci Kâtip Harun Halisoğlu, Rotterdam Başkonsolosluğundan Muavin Konsolos Muhammed Arı, DENK Partisi milletvekili Tunahan Kuzu, NIDA Partisi meclis üyesi Aydın Peksert, Saadet Partisi Hollanda temsilcisi Adnan Mutlu, STK temsilcileri, işadamları, esnaf ve Peygamber sevdalıları katıldılar. Türkiye’den programa katılan Kurra hafız ve dünya Kur’an tilavet yarışması birincisi Abdulkadir Şehitoğlu okuduğu Kur’an-ı Kerim ile gönülleri coşturdu. Avusturya’dan programa katılan deneyimli hatip ve İGMG Genel Başkan Başdanışmanı ve Avusturya Müftüsü Mustafa Mollaoğlu yaptığı nefis konuşmasıyla, bir saate yakın bir süre çağlayan gibi gönüllere aktı durdu. Mollaoğlu bilhassa peygamberimize salat-ü selam getirmenin önemine, onun ne büyük bir nimet

oluşuna dikkat çekti. Bunu yaşanan bir gerçek hikâye ile daha iyi anlaşılır hâle getirdi. Şöyle ki; Bir Alman’ın fabrikasından çalışan bir işçimiz, hac ibadeti yapmak için Mekke’ye gitmesi gerektiğini söyleyerek patronundan izin ister. İşçimiz patronu olan Alman’ın “Neden burada yapmıyorsun” ile başlayan sorularına cevap verdikçe Alman’ın hac konusunda merakı artar. Diner ve ikna olur. Ve şöyle der…“Tamam sana yeteri kadar izin veriyorum. Ancak oraya varınca peygamberinize benden de selam söyle” der. İşçi bunu önce laf olsun diye söylenmiş bir söz olarak algılar. Ancak tam Medine’de Ravzaya karşı durduğunda bu Alman’ın selamı şıp diye aklına geliverir… Biraz da tereddütle; henüz iman etmemiş birinin selamı iletir efendimize gayri ihtiyari… Ve ertesi gün bir telefon alır. Telefonun diğer ucunda o Alman. “Nasılsın ne yapıyorsun” diye söze başlar. Bizimki Alman’ın “iş dolayısıyla” kendisini aradığını sanır. Ancak vaziyet hiçte öyle değildir. Alman titrek sesiyle kendisine “bir şeyler” olduğunu söy-

ler. “Ben peygamberinizi rüyamda gördüm. Bana “Selamın geldi, kendin yoktun” dedi der. Şöyle devam eder hala titreyen sesiyle. “Bana bir haller oluyor. Lütfen döner dönmez ilk bana uğra. Seninle konuşacaklarım var.” der. Ve bizimki de öyle yapar. Alman hidayete ermiştir. Kelime-i Şahadet getirerek derhal Müslüman olur. O şimdi samimi bir kardeşimizdir.” Bu hikâyeyi Mollaoğlu’nun kendi ağzından dinlemenin ayrı bir zevk olduğunu belirtmek isterim. Almanya’da doğup büyüyen üç tane pırıl pırıl gencin oluşturduğu “Grup Feyz-ul Kur’an’ın” birlikte okudukları kuranı kerim ve getirdikleri salavatlar ayrı bir manevi hazzın duyulmasına vesile oldular. Yaptığı muhteşem “Kum sanatı” gösterisiyle peygamber efendimiz dönemine ait bazı önemli olayları resmederek anlatan Veysel Çelikdemir salondakiler tarafından büyük beğeni toplayarak sık sık alkışlandı. Milli görüş teşkilatlarının kendi bünyesinde yetişen Abdullah Bilgiç programın açılış Kur’an-ı Kerîm’ini okurken, gelecek nesillerin gümbür gümbür geldiğinin habercisi olarak, salondaki annelere babalara ümit verdi. Gökkuşağı Sanat Merkezinden Bülent Aktaş ve Burak Tanrıverdi’nin birlikte okudukları çift ezan bir an salona İstanbul’un manevî havasını taşıdı. Den Haag Mimar Sinan cemiyetinin gençlerinin oluşturduğu ilahi grubu; peygamberimize atfen kendi yazdıkları ilahileri okuyarak teşkilat içinde bir ilke imza attılar. Programın başında açılış konuşması yapan bölge başkanı Mehmet Erdoğan İslam Toplumu Millî Görüş

Teşkilatları, Hollanda İslam Federasyonun olarak her yıl geleneksel olarak düzenledikleri bu maneviyat ağırlıklı programların Avrupa’da yaşayan Müslümanların daha çok bilinçlenmesine ve şuurlanmasına vesile olmasını diledi. Erdoğan şöyle konuştu. “Değerli kardeşlerim. Yaşadığımız bu coğrafyada ve tüm dünyada, her zamankinden daha çok o yüce peygamberin örnek hayatına ve ahlakına ihtiyacımız vardır. Bu vesileyle şunun da bilinmesini isterim ki, biz sevgili peygamberimizi burada sadece dört saatlik bir programla anmakla yetinmiyoruz elbette. Biz İslam Toplumu Milli Görüş teşkilatları olarak, teşkilatımızın her kademesinde; gençlik teşkilatımızın ev sohbetlerinde, kadınlar teşkilatımızın, kadınlar gençlik teşkilatımızın bütün programlarında, ana teşkilatımızın, camilerimizin sohbet kürsülerinde her daim o yüce peygamberi anlatıyor, onun yüce ahlakını ve maneviyatını yetişen nesillerimize vermeye çalışıyoruz. Onun ahlakı ne yüce, ne güzel bir ahlaktır. Hz Aişe validemiz kendisine pey-

gamberimizin ahlakından soranlara “Siz hiç Kur’an okumuyor musunuz, onun ahlakı Kur’an’dır. O yürüyen bir Kur’an’dır” diye cevap buyurmuşlardır. Biz de diyoruz ki, o yüce insanı anmak, o yüce peygambere ümmet olmak ne güzel bir duygudur. Ne büyük bahtiyarlıktır. Elhamdülillah.” Program esnasında teşkilat içinde ve bölgeler arası yapılan çeşitli yarışmalarda dereceye giren, Zeynep Yücetaş’a, (Avrupa Kur’an-ı Kerim okuma yarışması ikincisi), Ali Mehdi Urgenc’e, (Hutbe yarışması birincisi) ve Abdullah Kondu’ya (ezan ve müezzinlik yarışması birincisi) birer onur madalyası ve kitap hediye edilerek onura edildiler. Programın kapanışını Rotterdam Ayasofya imamı Osman Koç hoca okuduğu nefis kuranı kerim ile yaptı. Programı Eindhoven Mevlana gençlik teşkilatından Ramazan Oturak sundu. Her sunuş öncesi değerli şairlerimizin şiirlerinden ve değerli düşünürlerimizin veciz sözlerinden kısa örnekler aktararak programı hep akıcı ve dinamik tuttu. Haber - Fotoğraf: Adnan Şahin


aktüalite 27 actualiteit

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 211 - Şubat/Februari 2016

Gündem

Dadaşoğullarının hizmet serüveni yarım yüzyılı doldurdu

TÜRK TOPLUMUNUN

ORTAK ADRESİ BAŞKENT RESTORAN

Hollanda’da ki başarılı Türk İş kadınlarından Şenay Gür-Elibol’un Erzurum yöresi ev yemekleriyle hizmet verdiği Rotterdam Zuid’de bulunan Başkent Restoran 25’inci yılını görkemli bir açılış töreniyle kutladı.

Yeter ki iste...

2

5’inci hizmet yılı nedeniyle verilen davete Rotterdam Belediye Başkan eski yardımcısı Hamit Karakuş, Feyenoord Belediye eski Başkanı Seyit Yeyden, Rotterdam İl Meclis Üyesi Turan Yazır, Feyenoord Bölge Komite Başkanı Nel Noel, Ijsselmonde Bölge Komite Meclis Üyesi Necat Kaya, Hollanda Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu (HTİKDF), Genel Sekreteri Göksel Soyugüzel, Özgazi Peynir Fabrikası sahibi Şerif Aktürk, İbrahim Elibol, Veyis Çoban, Şehmuz Bozkurt, Özkan Polatlı, Adem Cabrı, Aydın Yıldız, Mustafa Toga, Mustafa Karataş, Adil Akaltun, Deniz Çatıkkaş, Siyami Demir, Buğra Türker, siyasetçiler, Türk Sivil Toplum Kuruluşu temsilcileri, basın mensupları ve çok vatandaş katıldı. “İŞLETMELER EKONOMİNİN CAN DAMARI” Yeniden revize edilen iç dekorasyonunun ardından 25’inci yılını kutlayan Başkent Restoran’ın kurdele kesiminden sonra bir konuşma yapan Feyenoord Bölge Komite Başkanı Nel Noel bu tür işletmelerinin bölgede iş istihdamı sağladığını ve bölge ekonomisine katkıda bulunduğunu belirtti. Başkan Noel, işletme sahibi Ekrem Gür eşi Şenay Gür, Oğulları Serdar ve Gökhan Gür’ü tebrik edip 25’inci yıllarını kutladı. ERZURUM’UN “CAĞ KEBABI” BAŞKENT’TE YENİR Başkent Restoran’ın yöneticisi Şenay Gür-Elibol ise 25’inci yıl kutlamalarına katılan misafirlerle

tek tek ilgilendi. Şenay Gür, “Restoranımızda Erzurum yöresine ait ev yemeklerimiz mevcut. Türk ve Hollandalı müşterilerimize usta aşçılarımızın özel hazırladığı cağ kebabını sunmaktan gurur duyuyoruz. Güler yüzlü personelimizle her zaman müşterilerimizin hizmetindeyiz” diye açıklamalarda bulundu. BAŞKENT, BİR MARKA OLDU Yoğun bir katılımın gözlendiği açılışta, ev sahibesi Şenay, Ekrem, Serdar, Gökhan Gür davetlilerle tek tek ilgilendiler. 1989 yılından beri bölgede hizmet veren Başkent Restoran, kalite, temizlik, ev yemekleri tadı ve güler yüzlü personeliyle âdeta bir marka hâline geldi. Hem 25’inci yılını kutlamak hem de yenilenen hâliyle müşteriyle buluşmak için kapılarını müşterilerine açan Başkent Restoran kadın girişimcilikteki başarıya emsal teşkil edecek örneklerinden biri. Bu müesseseyi ayakta tutmak için gecesini gündüzüne katan Şenay Gür, Başkent Restoranı Türk toplumunun buluşma mekânı hâline getirmiş. Oğul Serkan ve Gökhan bu hakkı annelerine teslim ederek, “Bütün yük annemizin

omuzunda. Kalite kontrol, lezzet, temizlik, personel titizliği, alışveriş dâhil hepsini annemiz yürütüyor, bize ancak bu güzelliği seyretmek kalıyor” dediler. Erzurumlu oldukları hâlde işletmelerine neden “Başkent” adını verdiklerini cevaplayan Ekrem Gür, “Türk insanının ortak bir mekânı olsun istedik. Başkent bu manada en uygun isim diye düşündük. Bugüne kadar da adına uygun bir işletme olarak hizmet verdi” dedi.

“Sağlanan kolaylıkları unutmamız mümkün değil”

eğitim görüp iş ve siyaset dünyasına atıldım. Bu gün buralara gelerek kitap tanıtımı günleri düzenliyoruz. Aslında binlerce arkadaşımızda çok ciddi cevherler var. Yalnız bunu biz dışarıya aktarmamız gerekiyor. Çünkü belli bir nesil burada yetişiyor.” dedi.

Oktay Ünlü’nün kitap tanıtımı programına, aralarında milletvekilleri, meclis üyeleri, akademisyenler, sanatçılar ve vatandaşlardan oluşan pek çok davetli katıldı. Rotterdam şehrinde ikamet eden uzun yıllar iş ve siyasette aktif olan Oktay Ünlü “Toplumsal ve ticari ortamda ne derece başarılı olabilirsin?” ilk Hollandaca kitabının tanıtını Rotterdam’da yaptı. Rotterdam Centrale Biblotheek (Kütüphane) konferans salonunda gerçekleşen Oktay Ünlü’nün (Rotterdam Kralingen-Crooswijk Sosyal Demokrat İşçi Partisi Komisyonu üyesi) kitap tanıtımı programına katılanların ağırlıklı olarak Hollandalıların olması dikkat çekti. Oktay Ünlü, kitabın içeriğinin toplumun her kesiminden insanın kendinden bir şeyler bulacağı bir eser olduğunu söyledi. Ünlü “Aslında bu eser Hollanda’ya ilk gelen Türklerin yaşantısını anlatıyor. Bu kitap bir drama değil. Ama herkesin tüm zorluklara rağmen başarıya ulaşabileceğini gösteriyor. Rotterdam gibi kültür şehrinin Hollanda gibi demokratik ve özgür bir ülkenin bize sağladıkları kolaylıkları unutmamız mümkün değil. Sadece şikâyet etme değil de burada istersen ilerleyebileceksin. Bu gün benim geldim ortama baktığınızda, ben Kayseri’nin bir köyünden geldim. Bende burada Hollandacayı öğrendim. Burada

“GENÇLERİMİZ TECRÜBELERİMİZDEN DERS ALMAK İSTİYORLAR” Başarının sadece çok para kazanmak olmadığını söyleyen Oktay Ünlü “Ailenizle Hollanda toplumunda bir yer kazanmış iseniz o da bir başarıdır. Neden ticari başarılardan söz ediyoruz. Bende Rotterdam’da ki pazarcılıktan iş hayatına atıldım. 90’lı yıllardan bu yana ticaret ile meşgul oldum. demek ki istedikten sonra oluyormuş. Kitabın içerisinde benim ticarete atıldığımda ne türlü zorluklar ile karşılaştığımı ele aldık. Bunun yanı sıra belli güzelliklerle de karşılaştığımız durumlar var. Burada şunu yapmak gerekiyor. Bildiğin şeyleri yap. Bilmediğin şeyleri de sor. Kısacası Hollanda’da yaşayan insanımızın bir kısa kesitini kitapta bulmak mümkün. Zaman zaman Rotterdam’da okullara davet ediliyorum. Gençler bizlerin tecrübelerimizden ders almak istiyorlar. Kitabın aslında kendimin birebir yaşadığım olaylardan esinlenerek yaşantımızdan kesitleri görmek mümkün. İnsan istedikten sonra her şey oluyor. Bu gün Hollanda ve Türk toplumundan çok renkli simaların burada olması bize güç verdi.” şeklinde konuştu. Oktay Ünlü, davetlilere tek tek kitaplarını imzaladı. Katılımcılar kitap tanıtımından dolayı memnun olduklarını, bu kitapta kendilerinden bir kesiti burada gördüklerini ifade ettiler.

İş birliği mutabakatı

Zeki Baran’dan Belçikalılara rehberlik Hollanda’nın deneyimli Türk politikacılarından Zeki Baran, Belçikalı meslektaşlarına esnaflar ve orta ölçekli işletmeler hakkında brifing verdi. Antwerpen Belediye Meclis Üyesi Güler Turan ile Belçikalı Milletvekili Ingrid Lieten tarafından Rotterdam’a yapılan ziyaret, Zeki Baran’ın mihmandarlığında Rotterdam Ticaret Odası’ndan başladı. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin ayakta durabilmeleri için verilen

destekleri birinci ağızdan dinleyen Belçikalı politikacılar, aldıkları bilgiler sonucu “Aynı şekilde destek ve müdahalelerle Belçika’da da bir çok işletme iflas etmekten kurtarılabilir” dediler. İşbirliği için mutabakata varılana ziyarette, Laurens yaşlılara hizmet binası gezilerek, konuklara özellikle Türk ve Fas kökenli yaşlılara ve hastalara verilen hizmetler yerinde gösterildi. Yaşlılara kendi dillerinde hizmet etmenin ne kadar önemli olduğuna şahit olan Belçikalı politikacılar, günü birlik Rotterdam ziyaretlerinin sonunda İzah Zorg yaşlılara hizmet şirketi müdürü Durak Altok tarafından Ottoman Sarnıç Restoran’da onurlarına verilen yemeğe katılarak Hollanda’dan ayrıldılar.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 211 - Şubat/Februari 2016

04 yaşam ve inanç 28 leven en religie

İSLÂM’IN BARIŞ ÇAĞRISI (12)

Toplum içinde muslihler olduğu sürece helâk olmaz. “Rabbin, halkı muslihler olduğu halde, ülkeleri haksız yere helâk etmez.” (Hûd 11/117)

Peygamber (s.a.s.) de ıslahı (kişilerin arasını ve işleri düzeltmeyi) namaz, oruç gibi ibadet değerinde sayıyor. (Ebu Dâvud,

- Zayıflara yardım ve sığınanı korumak da barışa hizmettir Kur’an, bırakın insanları rahatsız etmeyi, fakirlere, yetimlere, zayıf bırakılmışlara, kimsesizlere yardım etmeyi emrediyor. Hatta zayıflar uğruna mücadele etmeyenleri kınıyor.“Size ne oluyor da, Allah yolunda ve, “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda

Bir âyette mü’minlere, kendilerine sığınanları korumaları emrediliyor. (Tevbe 9/6) Bu herkesi, herkesin hakkını, hukukunu koruma anlamına da gelir. Zayıfların korunduğu, haklara saygı duyulduğu yerde de barış vardır, huzur vardır. - Tecavüzün yasaklanması barışa yardımcıdır. İslâm Müslümanlara her türlü tecavüzü yasaklar. Bu ister maddi tecavüz olsun, ister manevi. İster elle, ister silahla, isterse dille olsun. Zira herkes saygındır, herkesin şerefi vardır, herkesin saygı gösterilmesi gereken hakları vardır. Bir kimse suç işlerse, zalim olursa, ülkedeki otorite onu mahkeme eder ve cezasını verir. İslâm’ın bu yasağına uyan Müslümanların yaşadığı yerde suçlar ve cinayetler, istismarlar ve hak ihlâlleri az olur. Buna karşılık karşılıklı saygı, huzur ve barış artar. - Son söz Yukarıdan beri İslâm’ın Barış Çağrısı’nı maddeler hâlinde

Bugün İslâm’ı (Kur’an’ı) tanımayanlar onun aleyhine ne söylerlerse söylesinler bu gerçek değişmez. İslâm elbette “bir yanağına vururlarsa diğer yanağını da çevir” gibi bir zilleti kabul etmez. Ama İslâm başkasını rahatsız etmeyi de, haksız yere saldırıyı da, diğerlerinin haklarına tecavüzü de, zulmü de kabul etmez. Burada kendini İslâm’a nisbet eden herkes kendini yeniden sorgulamalı: “Ben İslâm’ın Barış Çağrısı’nı ne kadar yerine getiriyorum? Günümüzde İslâm’ın ve Müslümanların olumsuz imajı konusunda dâhlim/hatam var mı?” diye. Sonuçta her Müslüman dininin bir temsilcisidir. Ve herkes bu temsilciliği iyi yapmalı.

Bir düşünür şöyle demiş: “Müslüman, sen İslâm’ı öyle yaşa ki, seni öldürmeye gelen sen de dirilsin.” (Son) ◄◄

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

u

cu

iz : R TL Telev

yo

“İslam okulları Cito’da en başarılı, en iyiler”

nu

si

Muslih; Allah’a karşı görevlerini yapmakla beraber insanların iyiye güzele doğruya varabilmeleri için onlara yardımcı olan kişi demektir. (Dumlu, Ö. Kur’an’da Salah Meselesi, s: 165)

Kur’an ‘mü’minlerin veya hata yapanların kendilerini düzeltmeleri gerektiğini emrettiği gibi, yerine göre başkalarını da ıslah etmeyi bir görev olarak onlara yüklüyor. İnsanların arasını düzeltmeye (ıslaha) çabalayanların konuşmalarının bile değerli olduğunu söylüyor. (Nisâ 4/114) Bu konuda peygamberler mükemmel örnektir. Peygamberler hem sâlih (hayırlı işler yapan), hem de muslih (ıslah edici) idiler. (Hûd 11/88)

İslâm’ın ‘ıslah emri’ başkasının işine karışmak, onlara hükmetmeye kalkışmak değildir. Islah; fitneye, fesada, kavgaya, savaşa sebep olmamak, ama güç yetiyorsa insanları barıştırmak, aralarını düzeltmek, doğru, faydalı işlere destek olmaktır. Evlerde hayırlı evlat, eğitim kurumlarında insanlara faydalı olacak fertler yetiştirmek, daha da önemlisi toplumsal barışın sağlanması için üzerine düşeni yapmaktır.

Bunu, “onlara (günün şartlarına göre) yardım etmiyorsunuz” diye de anlamak mümkün. Bir yerde insanlar birbirlerine yardım ediyorlarsa, orada insana saygı var demektir, insana değer veriliyor demektir, orada barış ortamı var demektir. Bunu da en çok emreden İslâm’dır.

özetlemeye çalıştık. İddia ediyoruz ki İslâm adı gibi barış dinidir. İslâm kişinin, ailenin ve toplumun hayatında barışı, huzuru ve mutluluğu sağlamak üzere Allah (c.c.) tarafından insanlar için gönderilmiş hayat programıdır. İslâm mutluluğun diğer adıdır. Yine iddia ediyoruz insanlar, İslâm’ın ilkelerine/ölçülerine göre bihakkın yaşasalar, toplumlarda zulümler, cinayetler, kavgalar, düşmanlıklar, savaşlar en aza iner. Dünya insan için zindan olmaktan çıkar, minyatür bir cennete dönüşür. Nitekim biz bunu kişisel olarak İslâm’ı yaşayanların hayatlarında görüyoruz.

n i ve r site

Muslih, müfsidin (bozan, ifsad eden’in) tersidir. Müfsid ne kadar olumsuz, yıkıcı, bozucu aktivetelerin yapıcısı ise, muslih de tam tersi, yapıcı, onarıcı, ıslah edici, düzeltici ve barış gönüllüsüdür.

Kur’an muslih olanlara sevaplarının zayi olmayacağı müjdesini veriyor. (A’raf 7/170) Şüphesiz müfsid olanla, muslih olan bir tutulmaz. (Sâd 38/28) Bu ikisi arasında büyük farklar vardır.

Mü’minler, öncelikli olarak kendileri ıslah olmak ve fesat işlerden uzak durmak zorundadırlar. Sonra da birbirlerine destek olarak fitne ve fesada karşı mücadele ederler. Müfsitlerin (bozguncuların) peşlerinden gitmezler, fikirlerine, eylemlerine ve fesadlarına hiç bir şekilde destek olmazlar. (A’raf 7/142. Ra’d 13/22) Bu da onların bir anlamda ıslah’tan yana olduklarını gösterir.

savaşa çıkmıyorsunuz?” (Nisa 4/75)

Islah işinde öncelikle peygamberler, alimler, adaleti uygulayan yetkililer, din ve dünyalarında insanlara faydası dokunan ve yararlı işler yapabilen herkes sorumludur.

Muslih toplumu ıslah etmeye çalışırken, müfsid toplumu ifsat etme çalışır. Bu iki tip her toplum için bir gerçekliktir. Önemli olan kişinin bu mücadelede kimin safında yer aldığıdır.

Edep/58.Tirmizî, Kıyâmet/56)

tri

ch

- Müslümanın ıslah sorumluluğu da barışa hizmet eder Kur’an ıslahtan ve bunu yapması gereken muslihlerden bahsediyor. ‘Islah’, sözlükte layık olmak, onarmak, iyi olmak, düzeltmek, kişilerin aralarını bulup barıştırmak ve iyilik yapmak anlamlarına gelir. Muslih; ıslah eden, düzelten, tamir eden, bir şeyi iyi ve doğru yapan, insanların arasını düzelten demektir. Muslih aynı zamanda üretken insan demektir.

Bir Müslümanın sâlih insan olması yetmez. Muslih de olması gerekir. Sâlih kul; kendisi için iyi, ama muslih hem kendisi iyidir, hem de başkalarının iyi olması, onların da ıslah olup sâlih insan olmaları için çaba gösterendir. Sâlih, iyi insan veya iyi Müslüman, muslih ise daha iyi insan ve daha iyi Müslümandır. Sâlih pasif iyi, muslih aktif iyidir.

ır t m a s o n

slam’ın barış çağrısını anlatmaya devam ediyoruz...

a şt

Hüseyin Kerim Ece kerimece@hotmail.com

ar

Hikmet Pınarı

İ

ve M a as

Postadres: Postbus 51188, 3007 GD Rotterdam Bezoekadres: Zegenstraat 120, Rotterdam T. (010) - 495 15 80

Al-Ghazali

Van Lennepstraat 17 3027 SP Rotterdam Tel. (010) - 415 21 67 Fax (010) - 262 45 35 E-mail directiealghazali@gmail.com www.al-ghazali.nl

Ibn-iSina

Zegenstraat 120 3082 XZ Rotterdam Tel. (010) - 428 25 90 Fax (010) - 428 20 91 E-mail adurmus@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Ikra

Spirea 3 3317 JP Dordrecht Tel. (078) - 639 01 51 Fax (078) - 639 04 21 E-mail ikra@sipor.nl www.ikra.nl

Noen

Paradijsplein 1 3034 SL Rotterdam Tel (010) 240 94 46 Fax (010) 240 99 53 E-mail info.noen@sipor.nl www.ibsnoen.nl


haber 29 nieuws

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 211 - Şubat/Februari 2016

Gündem

“Doğuş; insanlarımızın arasın örülen duvarları yıkmak, dede ile torun arasındaki iletişimsizliği gidermek, Türkçeyi yayıp, yaşatmak, hak ve hukukumuzun çerçevesini belirlemek, doğru bilgiyi paylaşmak ve insanımızın bu toplumla olan ilişkilerini sağlıklı bir zemine oturtmak amacıyla doğu yayın hayatına başladı”

DOĞUŞ 17’NCİ HİZMET YILINA GİRDİ 17 yıldır yayın hayatında olan Doğuş Gazetesi, yayın kurulu üyeleri, yazar ve bölüm editörleriyle yemekli bir toplantıda bir araya gelerek hem daha geniş bir tanışma ve kaynaşma imkânı buldular hem de gazetemizin bir durum değerlendirmesini yaptılar.

K

onyalı Restoran’da gerçekleştirilen toplantıya, Yayın Yönetmenimiz Adnan Şahin, yayın kurul üyelerimiz Ergün Madak, Havva Koç, Sezer Değmez, Esra Yılmazer, Esma Taner, yazar ve bölüm editörlerimizden Hatice Döne, Elif Bayraktar, İbrahim Turgut, Ünal Fırat, Kaya Turan Koçak, Osman Aslan, Ahmet Yıldırım, Mehmet Şükrü Oflaz, Halil Yanar, Ömer Atıf, İbrahim Bayraktar ve Zeynel Abidin Kılıç katıldı. Hüseyin Kerim Ece, Ejder Köse, Raşit Bal, Deniz Çatıkkaş, Onur Emre, Talha Yıldız mazeretleri nedeniyle katılamadılar. Program, katılımcıların kendisini tanıtmasıyla başladı. Yayın Yönetmenimiz Adnan Şahin, Doğuş’un şimdiki hâliyle gelecekte yapacağı çalışmalarla alakalı bilgiler verdi. İçeriğe dönük yapılacak çalışmaları daha da zenginleştireceklerine dikkat çeken Şahin, gençlerin ve kadınların bu gazetede kendilerine yer bulmalarının önemli olduğunun altını çizdi ve bu alanda bir yapılanmaya gidileceğinin sinyalini verdi. Yazı İşleri Sorumlusu Zeynel Abidin Kılıç 17 yıl önce başlatılan bu önemli yolculuğun geçirdiği evreleri kısaca katılımcılarla paylaştı. O

günlerden toplumumuzun böyle bir yayın organına ihtiyacı olduğunu dile getiren Kılıç, Doğuş’un doğuş sebebini üç sac ayağına oturttu ve bu misyon çerçevesinde hizmet ettiklerini, bundan dolayı da büyük kabul gördüklerini belirtti. Kılıç, konuşmasında şunlara değindi: “Doğuş, insanlarımızın, içerisinde yaşadıkları toplumla olan münasebetlerini saygın, sağlıklı ve barışık bir zemine oturtmak, hak ve hukukumuzun çerçevesini doğru belirlemek, bilgi alışverişinde objektifliği yakalamak, niteliği artırmak için verilen çabanın adıydı. İnsanımız, bedenen Hollanda’da olmasına rağmen, ruhu ve yüreği memleketindeydi. Kendi insanıyla arasına duvarlar örmüş, Türkiye’nin kirli siyasetini buraya taşımış, ilişkiler tamamen dumura uğramıştı. Doğuş, insanlarımız arasına örülen bu suni duvarları yıkmaya, bütün değerlerine sahip çıkarak, koruyarak, yaşatarak yönünü, içerisinde yaşadığı Hollanda’ya çevirmeye, ilişkileri sağlıklı bir zemine oturtmaya matuf bir kültür hazinesi olarak doğuverdi. Dede ile torun arasına uçurumlar açılıyordu. Birbirlerini anlamakta zorlanıyorlar ve nesiller gittikçe kayboluyordu. Doğuş, nesiller arasında köprü olan Türkçemizin, okunmasına, konuşulmasına ve yaşatılmasına zemin hazırlamış, vesile olmuştur. Geriye dönüp

baktığımızda Doğuş’un bu amacını gerçekleştirdiğini görüyoruz bundan da büyük bir mutluluk duyuyoruz” Yemek sonrası yazar ve bölüm editörlerine söz verilerek gazetenin genel manada değerlendirilmesi yapıldı. Okumayı sevmeyen bir toplum olduğumuzu, ancak buna rağmen yazılı basının burada çok önemli bir işleve sahip olduğu dile getirilerek sosyal medya ile dengeli bir çalışmanın yürütülmesi gerektiği vurgulandı. Programa sonradan katılan ve gazeteye verdikleri emek ve destekten dolayı katılımcılara teşekkür eden Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan kısa bir konuşma yaparak Doğuş’un Hollanda Türk toplumu için çok gerekli olduğunu dile getirdi. Erdoğan, katılımcılara birer hediye takdim ederek programdan ayrıldı. Yayın kurul üyemiz ve yazarımız Ergün Madak da, yazarlarımızın yazarken dikkat edeceği hususlara dikkat çekerek, sıkça rastlanan tashih hataları ile alakalı kısa bir sunum yaptı. Program, katılımcıların çay eşliğinde süren sohbetiyle sona erdi. Haber-Fotoğraf: Tâhâ Yalçın


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 211 - Şubat/Februari 2016

04 haber 30 nieuws

Fotoğraflarla Hollanda gündemi...

Güncel

Asgari geçim yardım ödeneği (bijstand) için başvuranlarda, Hollandaca bilme koşulu aranıyor

EUBA’dan Yılmaz Ekici’ye ziyaret

Avrupalı Girişimciler Derneği EUBA yönetimi, başkan Hasan Aras eşliğinde EUBA Yönetim Kurulu üyesi olan ve Almina Balkava firması sahibi Yılmaz Ekici’ye geçmiş olsun ziyeretinde bulundular. Ziyarette, Başkan yardımcılarından Mehmet Ali Özyer ve Özgür Çetin de hazır bulundular.

Ödenek için dil bilme zorunluluğu getiriliyor 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren asgarî geçim yardım ödeneği (bijstand) için başvuranlarda, Hollandaca bilme koşulu aranıyor. Halen geçim yardım ödeneği alanlar için ise bu zorunluluk, 1 Temmuz 2016 tarihinden itibaren geçerli olacak.

G Hollanda MÜSİAD’da değişiklik

MÜSİAD Hollanda’nın yaptığı açıklamada genel sekreterlik görevinde değişiklik yapıldığı bildirildi. MÜSİAD’ın 8 Ocak 2016 tarihinde gerçekleştirdiği Genel Kurul seçimlerinde Genel Sekreterlik görevine getirilen Mehmet Yamaç’ın yerini, yazarlarımızdan Kaya Turan Koçak’a bıraktığı belirtildi.

Ayasofya Camii’nde lokal sohbetleri sürüyor

İki haftada bir düzenlenen lokal sohbetlerine ilgi gittikçe artıyor. Cami imamı Osman Koç tarafından verilen sohbetler sorulu-cevaplı olarak yürütülüyor. Sohbet, üyelerin birbirlerine ikramları ile sona eriyor. Bu haftaki sohbet ikramı Mustafa Toker ve Nihat Kolukırık tarafından yapıldı. Haber-Fotoğraf: Yalçın Ekici

Abdulkadir Şehitoğlu’ndan NIF’e ziyaret

“Hz. Muhammed’i Anma ve Anlama” programı için hasta yatağından kalkıp Türkiye’den gelen hafız-kari Abdulkadir Şehitoğlu, Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan’ı makamında ziyaret ederek bir süre hasbıhâl etti. Kur’an sokaklarında, Kur’an AVM’lerinde dolaşmanın önemi üzerinde duran Şehitoğlu, doktorların müsaade etmemesine rağmen geldiğini ifade etti.

Şövalye Bülent Türker’e Mersin’de büyük ilgi

35 yıldır Rotterdam’da yaşayan, Hollanda Kraliyet nişanı sahibi ve son 40 yılın en iyi kalpli ve yardımsever insanı seçilen Şövalye Bülent Türker, Mersin Sınav Ortaokulu ve Mersin İlgi Özel Etüt Eğitim Merkezi’nde 16 Ocak 2016 Cumartesi günü “Başarıya Giden Yol” adlı bir konferans verdi. İki bölüm olarak gerçekleşen konferansa öğrenciler, veliler, seçkin davetliler katıldı.

eçen yıl İş ve Geçim Yasasında (WWB) yapılan değişikliğe göre, yeterli Hollandaca bilmeyenlerin ödenekleri aşamalı olarak önce yüzde 20 düşürülecek, daha sonra ise tamamen durdurulabilecek. Yasa, asgari geçim yardım ödeneği alacakların uyum diploması veya Hollanda’dan başka bir okul diploması olmasını zorunlu kılıyor. Hollanda’da 8 yıl bir okulda eğitim alanlar ise bu zorunluluktan muaf tutuluyorlar. Hollanda’da zorunlu temel eğitim nedeniyle, yasadan sadece yabancılar etkilenecek. Dil düzeyi yeterli olmayan göçmenler, parasını kendileri karşılamak üzere, Hollandaca dil kursuna giderek, ödeneklerinde kesinti yapılmasını önleyebilecekler. Dil koşulu, okuma yazması olmayan veya düşük eğitimli yerli Hollandalılar için de geçerli. Ancak, onların eğitim masrafları belediye tarafından karşılanıyor. İOT, yerli-yabancı ayrımına karşı çıktı İOT Başkanı Emre Ünver, 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren asgari geçim yardım ödeneği (bijstand) için başvuranlarda, Hollandaca bilme koşulu arandığına ve halen geçim

yardım ödeneği alanlar için ise bu zorunluluğun 1 Temmuz 2016 tarihinden itibaren geçerli olacağına işaret ederek, “Asgari geçim yardım ödeneği ile geçinmek zorunda kalanlar arasında, yerli yabancı ayrımı yapılmasına karşı çıkıyoruz” ifadesini kullandı. Ünver’in konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamadan satır başları şöyle: “Geçen yıl İş ve Geçim Yasasında (WWB) yapılan değişikliğe göre, yeterli Hollandaca bilmeyenlerin ödenekleri aşamalı olarak önce yüzde 20 düşürülecek, daha sonra ise tamamen durdurulabilecek. Yasa, asgari geçim yardım ödeneği alacakların uyum diploması veya Hollanda’dan başka bir okul diploması olmasını zorunlu kılıyor. Hollanda’da 8 yıl bir okulda eğitim alanlar ise bu zorunluluktan muaf tutuluyorlar. Hollanda’da zorunlu temel eğitim nedeniyle, yasadan sadece yabancılar etkilenecek. Dil düzeyi yeterli olmayan göçmenler, parasını kendileri karşılamak üzere, Hollandaca dil kursuna giderek, ödeneklerinde kesinti yapılmasını önleyebilecekler. Dil koşulu, okuma yazması olmayan veya düşük eğitimli yerli Hollandalılar için de geçerli. Ancak, onların eğitim masrafları belediye tarafından karşılanıyor.

Bu nedenle Hollanda’da Türkler İçin Danışma Kurulu (İOT) olarak, bu yasanın ayrımcı bir uygulama olduğunu düşünüyoruz. Bu kapsamda geçen yıl yasa değişikliğinin İkinci Mecliste kabul edilmesinden hemen sonra, Avrupa Komisyonuna şikâyet başvurusunda bulunduk. Başvuru süreci devam ediyor ve uygulamadan olumsuz etkilenenlerin, zararlarını geri almaları mümkün olabilir. Mağdurlar İOT’ye başvurabilirler! Bu uygulamadan olumsuz etkilenen mağdurları İOT’ye başvurmaya davet ediyoruz. Uzmanlarla birlikte kişilerin durumlarını inceleyerek, hukuki girişimlere gerek olup olmadığını değerlendireceğiz. Yabancıların Hollandaca öğrenmeleri elbette iyi olur. Ancak, asgari geçim yardım ödeneği ile geçinmek zorunda kalanlar arasında, yerli yabancı ayrımı yapılmasına karşı çıkıyoruz. Gerekli durumlarda Hollandaca dil kursu takip edilmesine ‘Evet’ diyoruz, bunu yaparken, kişilerin durumuna göre değerlendirme yapılması ve gerekli durumlarda kurs parasının Sosyal Hizmetler (Sociale Dienst) Dairesi tarafından karşılanmasını istiyoruz.” Haber Merkezi

«

”Hollanda’da Müslüman ve yabancılar hedef alınıyor” Hollanda medyasında yer alan “Müslüman çocuklar küçük yaşta teröre sempati duyuyor” konusuyla ilgili Tunahan Kuzu da Hollandalı çocukların ırkçı tavırlarına değindi.

S

on dönemlerde sık sık Hollanda basınında gündeme getirilen Müslüman çocukların kaynağı zayıf olan haberlerde zan altında bırakılmalarıyla ilgili görüşünü aldığımız DENK Milletvekili Tunahan Kuzu, “tek taraflı çözüme inanmıyoruz” ifadesini kullandı. Tunahan Kuzu konuyla ilgili yaptığı açıklamasında, “DAEŞ gibi bir terör örgütüne çocuklar arasında duyulan sempati sadece düşündürücü değil. Eğer böyle bir şey varsa önlem alınması gerekir. Maalesef Hollanda’da geçtiğimiz yıllarda siyasi ve toplumsal iklimin sertleştiğini tespit ediyoruz. Burada Müslüman ve yabancı toplumların hedef alın-

dığını görüyoruz. Biz DENK Partisi olarak çözümün tek taraflı olduğuna inanmıyoruz. Aynı yaş kategorisinde olan Hollandalı çocukların da aşırı sağcı, yabancı ve Müslüman düşmanlığı içeren tavırlarının da mercek altına alıp önlem almak gerekirken, bu konuda D66, PvdA, SP ve Groenlinks gibi siyasi partilerin tavır aldığını bugüne kadar görmedik” sözlerine yer verdi. Konuya farklı bir boyut getiren Tunahan Kuzu, Hollanda’da Müslüman ve yabancılar tartışılırken, Hollandalı çocukların da ırkçılığa ilgi duyduğunu belirterek siyasilerin ve toplumun tek taraflı bakmaktan vazgeçip ortak bir çözüm üretilmesi gerektiğini gözler önüne serdi.


spotlar 31 soptlight

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 211 - Şubat/Februari 2016

Herkese Selam!

“Helal denilince aklıma “Selam” geliyor”

L L I Y

YE Ü IK

L E D BE

Ö İ İN

N İ D DE

İ? M İZ

Gazetemizin yönetimi olarak iade-i ziyaret çerçevesinde ÖZBEY Food sahibi Özgür Çetin’i makamında ziyaret etik. Sıcak bir atmosferden gerçekleşen ziyarette, Yayın Yönetmenimiz Adnan Şahin ile NIF Muhasibi Bedreddin Budak’da hazır bulundular. 10 yıldır döner ve ona bağlı olan ürünlerin pazarlamasını yapan Özgür Çetin, son 3 yıldır da Selam Helal Food’un Hollanda başbayiliğini yürütmekte.

5 puan üzerinden not alarak adını bir kez daha kamuoyuna duyuran Saygın Döner, Hollanda’daki bu alanda iş yapan restoranların döner ihtiyacının yüzde 80’ine yakınını karşılamakta. Piyasadaki ürünlerin kalite ve helal noktasında pek çok zafiyeti olduğuna dikkat çeken Çetin, vatandaşların, üretilen ürünlerin üzerindeki içeriği dikkatlice okumaları gerektiğine vurgu yaptı. “Sığır Salamı” diye yazan ürünün aslında arka bölümünde onun yüzde 70’inin tavuk ürünü olduğunun yazılı olduğuna dikkat çeken Çetin, bizim ürünlerimizle diğer ürünler arasındaki fiyat farkının da buradan kaynaklandığının altını çizdi.

Saygın Döner’i Hollanda’ya kazandıran Özgür Çetin vatandaşlarımızın helal alım noktasındaki hassasiyetin giderek azaldığına, ucuz mamullerin daha çok rağbet kazandığına dikkat çekerek, bu hayati mevzuunun bir şekilde çözüme kavuşturulması gerektiğini ifade etti. 2 yıl önce AD tarafından yaptırılan bir araştırmada bütün değerlendirmeleri alarak, helal olma noktasında

Irkçılığa şamar...

Weert Belediye Başkanı’ndan örnek davranış Weert’e kasım ayından itibaren 1000 mülteci geldi. Ancak sosyal medyada yazılan yazıların etkisiyle, bazı Hollandalılar, sokakta her gördükleri başı örtülü kadınlara Suriyeli mülteci sanıp hakaret içeren sözlerde bulunuyorlar. Bundan rahatsız olan genç bir Türk kadını Weert belediyesine bu durumu şikâyet olarak bildiriyor. Belediye Başkanı Heijmans bu şikâyeti önemsiyor ve değerlendirerek, bu maili kendisine ileten Türk kadını Gül Arslan’ı belediyenin geleneksel yılbaşı resepsiyonuna onur konuğu olarak davet ederek örnek bir davranış sergiledi. Yeni yıl resepsiyonu konuşmasında mülteciler hakkında olumlu bir konuşma yapan Belediye Başkanı Heijmans, “Hiç kimse mecbur kalmadığı sürece kendi evini terk etmez. bizler bu insanlara gereken yardımı yapmakla insanlığımızı ve yardım severliğimizi gözetmekteyiz.

Tabi ki karşı çıkanlarda oldu onları da hoş görüyle karşılıyoruz. Umarız en kısa zamanda bu insanlar burada iyi bir ortamda, güzel şehrimizde saygı, sevgi ve anlayış çerçevesi içinde yaşarlar” dedi. Belediye Başkanı Heijmans’ın TİKDF Genel Sekreteri Göksel Soyugüzel’e gönderdği mail şu şekilde. Dag meneer Soyuguzel, Ik heb u gisteren beloofd enkele woorden te mailen n.a.v. mijn uitnodiging als eregasten aan Gul Arslan en haar broer. Gul Arslan had mij onderstaande mail gestuurd waardoor ik bijzonder getroffen werd. Ik heb haar uitgenodigd voor een kopje koffie en haar een hart onder de riem te steken zodat ze weet dat ze er niet alleen voor staat. Bovendien heb ik haar toen uitgenodigd als eregast voor de nieuwjaarsreceptie dinsdag 5 januari. Met respect omgaan met je medemens is een hoog goed en dan moet het niet uitmaken welk geloof je hebt of van welk land je komt. Ik heb van haar begrepen dat ze de ontmoeting op de nieuwjaarsreceptie als zeer bijzonder heeft ervaren Met vriendelijke groet Burg. Jos Heijmans


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 211 - Şubat/Februari 2016

04 haber 32 nieuws

Toplum

“Birlik ve beraberliğinizi güçlendirin” Saadet Partisi’nden NIF’e ziyaret

Saadet Partisi Hollanda Temsilciliği düzenlediği Gençlik Şöleni’ ile gençlere emsalsiz bir gün yaşattı.Program sonrasında, şölene konuşmacı olarak katılan Hasan Damar ve Mesut Doğan Güney Hollanda Millî Görüş Teşkilatlarını (NİF) ziyaret ederek başkan Mehmet Erdoğan ve ekibiyle bir süre görüştüler.Saadet Hollanda Başkanı Bayram Başalan, yöneticilerden İrfan Ulusoy, Ramazan Kıraç, Ahmet Şengönül, Berk Atsan’ın da aralarında bulunduğu ziyaret heyeti, Hollanda, Almanya ve Türkiye gündemi ile alakalı görüş alışverişinde bulundular. Sıcak bir atmosferde geçen ziyarette her iki kurum da kendi çalışmaları ile alakalı birbirlerine bilgi verdiler.

Görev bölgesindeki STK’ların yanı sıra Hollanda makamlarıyla da samimi ilişkiler kurmasıyla haklı takdir toplayan Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş, bu kez kentteki Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği’nde yurttaşlarla buluştu. Dernek tarafından düzenlenen kahvaltıya eşi Ayla Ateş, Konsolos İlyas Çetin, Muavin Konsolos Hülya Çetin, Ticaret Ataşesi Hasan Önoğul, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi Serdar Ekinci ve Bölge Uzmanı Hasan Şenok ile birlikte katılan Başkonsolos Ateş, sohbet sırasında beklenti ve istemlere de kulak verdi. Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği Başkanı Ercan Çınar, dostluk, kardeşlik ve barışın önemini vurguladı.

Deventer’de seçim heyecanı

Arnhem’de Türkiye’ye iş gezisi hazırlığı

Meclise Fas kökenli başkan

HDV’ye bağlı Deventer Merkez Camii’nin genel kurulunda başkan Mustafa Taflan güven tazeledi. Yönetime girmeyi başaran adaylar şu şekilde görev bölümü yaptılar: Başkan: Mustafa Taflan,Başkan Yardımcısı: Kerem Alan, Genel Sekreter: Ömer Melikoğlu, Genel Sekreter Yardımcısı: Rabia Çetintaş, Muhasip: Emrullah Bulduk, Muhasip Yardımcısı: Mustafa Öztürk, Genç Kızlar Sorumluları: Ayşe Akgün, Rabia Çetintaş, Genç Erkekler Sorumluları: Emrullah Bulduk, Konferans Salonu Sorumlusu: Kemal Tikici, Lokal Sorumluları: Ali Arslan, Gazi Ekici, Kütüphane Sorumlusu: Hasan Bulduk, Kütüphane Sorumlusu Yardımcısı: Ali Arslan.

Arnhem kentinde faaliyet gösteren Türk İşverenler Derneği (TOV), Belediye Başkanı Herman Kaiser’in isteği üzerine Hollanda iş dünyası için bu yıl Türkiye’ye bir iş gezisi düzenleyecek. Türkiye’ye ziyarete gidecek işadamları projesi hakkında bilgiler veren Arnhem Türk İşverenler Derneği (TOV) Başkanı Aziz Zeyrek, “Arnhem ve civarındaki Hollanda firmaları için düzenlenecek gezide ziyaret edilecek bölge henüz seçilmedi. Bu konudaki çalışmalar sürüyor. Arnhem Türk İşverenler Derneği olarak ziyaretle ilgili olarak bir komisyon oluşturacağız. Bu komisyon proje ile ilgili detaylı çalışma yapacak. TOV olarak özellikle enerji sektörü üzerinde durduğumuzu belirtmek isterim” diye konuştu.

Temsilciler Meclisi Başkanlığı yarışını, PvdA’nın Fas kökenli milletvekili Khadija Arib kazandı. Temsilciler Meclisi’nin başına Müslüman bir başkanın getirilmesi İslam karşıtı aşırı sağcı Geert Wilders’i çıldırttı. PVV lideri Wilders, “Hollanda parlamento tarihi açısından kara bir gün” ifadesini kullandı. CDA’lı Madeleine van Toorneburg ile Geert Wilders’in siyasi oluşumu PVV’den Martin Bosma’nın daha önce elendikleri gizli oylamanın dördüncü turunda Khadija Arib, 137 geçerli oyunu 83’ünü alarak, VVD’li Ton Elias’ı geride bıraktı. Hollanda parlamentosunun alt kanadını oluşturan Temsilciler Meclisi için daha önce “sahte parlamento” diyen Wilders, “sahte parlamentoya sahte başkan” ifadesini kullandı.

İlk gelen Türklerden olan Hasan Güney anıldı

Kuzey Hollanda Millî Görüş hacıları bir araya geldiler

Kuzey Hollanda Millî Görüş Federasyonu 2013-2014-2015 yılı hacıları ile bir araya geldi. Sanatçı Adem Sevgi’nin sunumuyla başlayan program Faruk Özer’in Kur’an tilaveti, Hac Umre Başkanı Ali Kartal’ın açılış konuşması, Kuzey Hollanda Millî Görüş Federasyonu Başkanı Oktay Dalmaz’ın ve IGMG Genel merkez hatiplerinden Abdurrahim Güçlü’nün selamlama konuşmaları ile devam etti... Program, Sanatçı Adem Sevgi ve ekibinin söylediği güzel ezgi ve ilahilerle, sinevizyon, hacıların hatıraları, Arafat vakfe duası ve ikram ile sona erdi.

Leiden Mimar Sinan Camii’nde gerçekleştirilen Mevlit okutulması ve Kur’an ziyafetine Hollanda’nın her kesiminden camilerden din görevlileri iştirak ettiler. Hollanda’ya ilk gelen Türklerden Hasan Güney vefatının ardından dualar ile Leiden’de anıldı. Ankara Kocatepe Camii imamı İsmail Coşar’ın da katıldığı Kur’an-ı Kerim ziyafetine Rotterdam Mevlana Camii din görevlisi Osman Çelik, Rotterdam Laleli Camii din görevlisi Niyazi Atmaca, Leiden Mimar Sinan Camii din görevlisi Hamit Çelebi, Vaassen Camii din görevlisi Şakir Şahin, Zwolle Camii din görevlisi Ömer Kanyılmaz, Hengelo Camii din görevlisi Seyid Bedir ve HDV Merkezden Osman Ergil eşlik ettiler.


doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 211 - Şubat/Februari 2016

samenleving

cemiyet 33

BADE’YE YARDIM SEFERBERLİĞİ SÜRÜRYOR

HOLLANDA DİYANET VAKFI EDE ULU CAMİİ’NİN TEMELİ ATILDI

Hollanda’daki Türk toplumunun Rotterdam kentinde ikamet eden lösemi hastası 4 yaşındaki Bade’ye ilgisi, bu ülkede ilik nakli için kan örneği vermek isteyenlerin sayısında büyük artışa yol açtı. Hollanda ilik bankasından yapılan açıklamada, Bade’yle ilgili düzenlenen kampanyalar sonrasında bir hafta içinde 2 bin 300 kişinin bağış başvurusunda bulunduğu belirtildi. Konuyla ilgili medyada yer haberlerin etkili olduğuna işaret edilen açıklamada, bağış başvurusu yapanların büyük kesiminin Hollandalı olmadığı vurgulandı. Bade’yi hastanede ziyaret eden Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız ve Hollanda Türk İşadamları Derneği (HOTİAD) Başkanı Hikmet Gürcüoğlu, Türk toplumun bu ilgisinin memnuniyet verici olduğunu söyledi. Türk toplumunun bu duyarlı davranışının devam etmesini isteyen Ayyıldız, şöyle konuştu: “Bir çocuğa hastalık hiç yakışmıyor. Çocukların hasta olması bizi daha çok üzüyor. Bade’ye geçmiş olsun ziyaretinde bulunduk. Bu vesileyle lösemi hastalarına ilik bağışının ne kadar gerekli olduğunu, hayat kurtarıcı olduğunu vurgulamak için de geldik. Aldığımız bilgilere göre Bade’nin durumundan sonra Türk ve Hollanda toplumu duyarlı bir şekilde davranıyor. Hollanda genelinde Bade’nin durumundan sonra bağışlarda ciddi bir artış söz konusu, bu memnuniyet verici. Bağış oldukça ilik bulunma ihtimali daha da artıyor tabii. Tüm duyarlı vatandaşlarımızı bu bağışı yapmaya davet ediyorum.” HOTİAD Başkanı Gürcüoğlu da Türk toplumunun Bade’nin ilik bulabilmesi için adeta seferberlik başlattığını belirtti.Kızı Bade için uygun ilik arayan acılı baba Muhammet Çakır’ın sesini duyan Hollanda Türk Gönüllüler Vakfı üyeleri, Bade ve Bade’ler için, ‘Bir ilik, bin iyilik’ adıyla organizasyon tertip ettiler.

Hollanda Diyanet Vakfı Ede Ulu Camii’nin temeli atıldı. 15.01.2016 tarihinde yapılan temel atma törenine Lahey Din Hizmetleri Müşavir Vekili ve HDV Başkan Vekili, Dr. Mehmet Malkoç, Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş, Deventer Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Yusuf Acar, HDV Yönetim Kurulu üyeleri, Ede Belediye Başkan Yardımcısı Marije Eleveld, HDV bölge şube yöneticileri, vatandaşlar ve davetli Hollandalılar katıldı. Ede Ulu Cami Başkanı Hüseyin Durmuş, 6 bin 335 m2’lik alan üzerine bin 700 m2’si kapalı alan, 785 m2’si de ibadet alanı olarak inşa edilecek caminin bir yıl içinde tamamlanmasının hedeflendiğini belirtti. Dr. Yusuf Acar, “İslam dini hiçbir zaman terörle bağdaştırılamaz. Buraya yapılacak olan cami, ilim, irfan yuvası olacaktır. İbadet sonrası çevrede oturan halkla uyum içerisinde birlikte sosyal ve kültürel faaliyetler düzenlenecektir” dedi. Ede Belediye Başkan Yardımcısı Marije Eleveld, projeyi incelediğini ve kentin çok güzel bir ibadet yerine kavuşacağını belirterek, yerel yönetim olarak her türlü desteğin sağlanacağını kaydetti. Camilerin Hollanda’nın çok renkliliğine katkı sağladığına vurgu yapan Dr. Mehmet Malkoç, camilerin ibadet yeri olma özelliğinin yanı sıra toplumlar arası ilişkilerin gelişmesine de önemli destek sağladığını ve inşa edilecek caminin barışın ve birlikte yaşamanın kaynağı olacağını belirtti. Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş, “Yıllar önce gurbetçi olarak çıktığınız Avrupa yolculuğunda çeşitli ülkelere yerleştiniz. Bu ülkelerde vatanınızı, bayrağınızı, kimliğinizi, dilinizi, dininizi, kültürünüzü unutmamak için çalışmalar yaparak çok yol kat etmişsiniz. Türkiye sizinle her zaman gurur duymuştur. Aynı zamanda bulunduğunuz ülkelerde eğitime önem verip, önemli yerlere gelerek önemli görevler almışsınız. ze sahip çıkmışsınız. Bundan daha güzel ne olabilir ki?” ifadelerini kullandı.

KUZEY HOLLANDA HDV CAMİİ YÖNETİCİLERİ TOPLANTISI YAPILDI

MAASTRİCHT HAVALİMANI’NI TÜRK FİRMA İŞLETECEK

HDV Hoorn Abdulkadir Geylani Camiinde Kuzey Hollanda HDV Cami Yöneticileri ile 29.01.2016 tarihinde yapılan toplantıya Hollanda Diyanet Vakfı Başkan Vekili ve Rotterdam Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Mehmet Malkoç, HDV Yönetim Kurulu Üyesi Deniz Özkanlı ve Cengiz Özdemir ile Kuzey Hollanda Camilerinin Yönetim Kurulu Başkanları katıldı.

Avrupa’ da Maastricht Havalimanının tüm kullanım haklarını 25 yıl (10+15) süre ile Türk şirketi Global GSA Group aldı. Avrupa’ da Maastricht Havalimanının tüm kullanım haklarını 25 yıl (10+15) süre ile Türk şirketi Global GSA Group aldı. Avrupa’da hava kargoculuğunun yönünü belirleyen, önemli lojistik merkezlerinden biri olan Maastricht Havalimanı’nın işletmecisi bir Türk firması oldu. Havalimanının kullanımı 25 yıl (10+15) süre ile Global GSA Group’un oldu. Lojistik sektöründe önemli başarıları imza atan genç işadamı İsmail Durmaz, Global GSA Group şirketi ile hava lojistik hizmetinin her alanında etkin çözüm ve hizmet üretebilmek adına Avrupa’daki en önemli lojistik merkezlerinden biri olan Maastricht Havalimanı’nın tüm kullanım (Havalimanı İşletmesi, Ground Handling,…vb. ) haklarını 10+15 yıl süre ile devraldı. İsmail Durmaz Kimdir? 1969 doğumlu genç işadamı İsmail Durmaz 1988 yılında Hollanda’da hava kargo lojistik sektörüne girdi. 1995 yılında Genel Satış Acentesi alanında kendi firmasını kurdu ve bugüne kadar 38 ülke ve 68 noktadaki yatırımları ile lojistik sektörünün bu alanında firmasını, THY’nin de içinde bulunduğu Dünya’daki bir çok havayoluna partner olarak hizmet verdi. 680 milyon dolar ciroya ulaşan grup, üçüncü havalimanının da içinde bulunduğu havacılık sektöründen birçok firmaya danışmanlık hizmeti veriyor.

Toplantıda camilerin gençlik kolları ve kadın kollarının sorunları ile gençlere, bayanlara ve çocuklara yönelik hizmetlerin daha verimli hale getirilmesi ile ilgili görüş alış verişinde bulunuldu. HDV Başkan Vekili, bölge cami yöneticilerine düzenli olarak yapılan istişare toplantılarının çok önemli olduğunu beliterek camilerimizdeki ve bölgedeki gençlik ve bayan kollarının güçlendirilmesi için yöneticilerden destek istedi. Halen bölgede 1 UİP görevlisiyle 1 kadrolu ve 3 geçici olmak üzere 4 bayan din görevlisinin bulunduğunu belirterek bunun faaliyet olarak kendilerine geri dönmesini istedi. Vakıf ve faaliyetleri hakkında da bilgi veren Dr. Malkoç’a yöneciler teşekkür etti. Ayrıca toplantıda, Radikalizm ve Polarizm konusunda bilgilendirme sunumu yapıldı.



tanıtım 35 introduction

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 211 - Şubat/Februari 2016

Gündem

“İnsanımız bu dükkâna adım attıkları anda gözleriyle alakalı bütün korkularını yeneceklerdir”

“Dünyaya bir de bizim gözümüzle bakın”

Rotterdam’ın merkezinde Nieuwe Binnenweg Caddesi 300 numarada, geçen yılın sonunda sessiz sedasız hizmete giren “de Optiek” adlı gözlük dükkânı yoğun bir katılımla resmî açılışını gerçekleştirdi.

S

TK temsilcilerinin, siyasilerin, esnafların, bölge halkının iştirak ettiği açılış merasiminde, Hollandalıların yoğun olarak katılımı gözlerden kaçmadı. Gün boyu süren açılışa âdeta insan seli aktı. De Optiek işletmecileri Gökhan Yıldız ve Özcan Mert davetlilerle birer birer ilgilendiler. Kanun ustası Metin Kanun’un ve Deniz Sezer’in müzik dinletisi ortama ayrı bir renk kattı. Davetliler arasında gözlerini ölçüverenlerin yanı sıra zengin ürün çeşidiyle iddialı olan dükkândan güneş gözlüğü alanlar da oldu. İşletmeciliği Gökhan Yıldız ve Özcan Mert tarafından yapılan gözlükçüye girdiğinizde sizi rahatlatan bir havayla karşılaşıyorsunuz. Ortam, dükkânın dizaynı, tasarımı, diğer gözlükçülerde göremediğiniz kadar zengin ürün çeşidi, göz rahatsızlıklarını ölçen aletedavatların bolluğu ve özellikle Özcan ve Gökhan’ın müşteriyle olan yakın, sıcak ve güler yüzlü tavırları bu işte iddialı olduklarını ortaya koyuyor. Türk insanının gözlükçüye gitme noktasında bir korkusu olduğuna dikkat çeken ortaklar, “insanımız bu dükkâna adım attıkları anda bütün korkularını yeneceklerdir” iddiasında bulunuyorlar. Türkiye’de alınan gözlüklerin hem kalite hem göze uyum noktasında sıkıntı oluşturduğuna vurgu yapan Gökhan Yıldız, bu işin eğitimini almış ve bu alanda 20 yıllık tecrübesi olan biri. Göz tansiyonlarının ve ihmal edilen göz rahatsızlıklarının,

bozukluklarının ileride ciddi olumsuz sonuçlar doğuracağını ifade eden ortaklar, zamanında müdahalenin önemli olduğunu ve bu yüzden kendi dillerinde hizmeti ayaklarına kadar getirdiklerinin altını çiziyorlar. Her türlü sigorta şirketiyle çalıştıklarını belirten Özcan Mert, insanlarımızın hakları olmasına rağmen bu hakkı yeterince kullanamadıklarına dikkat çekiyor ve sigortalarının sağladığı bu imkânın mutlaka kullanılması gerektiğine işaret ediyor. Uzun süre gözlerinden rahatsız olan bir müşterisinin sıkıntısını ve şikâyetini giderdiğini ifade eden Gökhan Yıldız, “ne ev doktoruna ne de bir başka gözlükçüye derdini anlatamayan bu insanımız, burada bir yandan kahvesini yudumlarken, bir yandan kontrolleri yapıldı ve kendi lisanı ile konuşan birinden, gözlerinde tansiyon sorunu olduğunu duydu. Sorunu olduğunu duymasına rağmen vatandaşımız sevindi. Çünkü yıllardır bir teşhis konuşamamış” diyerek, verdikleri hizmeti özetledi. Gözlerin ihmale gelmemesi gerektiğine vurgu yapan Özcan Mert, bu konuda yapılan erken

teşhisin öneminin büyük olduğunu ve gözleri kurtardığını ifade etti. Mert, “İnsanlarımı korkmadan, çekinmeden dükkânımıza uğramalarını, gözlerini korumalarını bekliyoruz” diyerek göz rahatsızlığı olan olmayan herkesi de Optiek’e davet etti. Gün boyu süren açılış vesilesiyle bir araya gelen davetliler, bahçede kurulan çadırda ve dükkân içerisinde sunulan çay ve ikramlarla tanışma ve sohbet etme imkânı buldular.

Tamer Karademirli

Kentsel Dönüşüm... Sayın Sayın okuyucularımız, bir önceki yazımızda sizlere gayrimenkul satış ve kiralardan elde edilen gelirlere ait vergiler hakkında bilgi aktarmıştık. Bu yazımızda ise sizlere kentsel dönüşüm hakkında bilgi aktaracağım. Türkiye genelinde binanın ayrı ayrı ve başlı başına kullanılabilen bölümlere, bağımsız bölüm deniliyor. Bu bölümler üzerinde kurulan mülkiyet hakkına sahip olan kimseler ise kat maliki olarak tanımlanıyor. Ülkemiz, geçtiğimiz yüzyılda 90’a yakın büyük depremlerde binlerce can kaybına ve milyarlarca lira zarara uğradı. Son yaşanan Van Depremlerinde yıkılan ve/veya ağır hasar gören konut sayısı yaklaşık 30.000’dir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı başta deprem olmak üzere afet tehlikelerine karşı 2012 yılında, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanunu’nu çıkardı. Kanunla birlikte afet riski altındaki yapıların dönüştürülmesi, can ve mal kayıplarını önlemek öncelikli hedef olarak belirlendi. Ayrıca hayat kalitesini artırmak, çevreye duyarlı yerleşimler oluşturmak ve yarınlarda marka şehirleri ile öne çıkan bir Türkiye inşa etmek. Kentsel dönüşüm Çarpık yerleşim ve riskli binalardan oluşan, altyapısı yetersiz bölgelerin, afet ve deprem risklerine karşı hızlı bir şekilde, halkın ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde kentsel planlama ilkelerine uygun olarak yenilenmesi faaliyetlerinin bütününe Kentsel Dönüşüm denilir. Riskli yapı Muhtemel bir afette içerisinde yaşayanların can güvenliklerinin olmadığı yapılara denir. Risk altındaki yapıların yıkılıp yeniden sağlam yapılara dönüştürülmesi kentsel dönüşümün önemli bir boyutudur. Ekonomik ömrü azalmış yapılar (30 yıl ve üstü), 2000 Yılından önce yapılmış ise (2007 Yılında Deprem Yönetmeliği Değiştiği için), Yapımında hazır beton kullanılmamış ise, Beton dayanımı C8 den az veya gözle görülebilir derecede kötü durumda ise, Bodrum katta, rutubet, paslanma, izolasyon problemi varsa yada Kolon ve kirişlerde çatlama, kesilme varsa riskli yapı tespiti konulabilir. Risk tespitini Bakanlıkça lisans verilmiş kurum ve kuruluşlara yaptırabilirsiniz. 2/3 Çoğunluk Kentsel dönüşüm yasası ile birlikte yapının yıkımı ve müteahhit firma seçimi gibi konularda tüm kat maliklerinin ortak kararı aranmaksızın arsa payı üzerinden 2/3 çoğunluğun kararı yeterli olmaktadır. Ancak 2/3 çoğunluğun kararı sadece müteahhit seçimi ve sözleşmenin imzalanmasında yeterlidir. Ruhsat alınması ve inşaatın başlanabilmesi için geriye kalan kişilerin ya ikna edilmesi yâda mülklerinin kentsel dönüşüm kanunu kapsamında kamulaştırılması gerekmektedir. Kentsel Dönüşüm Devlet Destekleri Nelerdir? Kentsel dönüşümün en büyük faydası şüphesiz kamulaştırma hakkıdır. Bu sayede 2/3 çoğunluğu sağlayan taraf inşaatın ileri aşamaları için gerekli kararları alabilecektir. Bunun yanında;

Kentsel dönüşüm kapsamında ruhsat harçlarından muafiyet Kentsel dönüşüm kredi faiz desteği Kentsel dönüşüm kira yardımı Noter harçları ve damga vergilerinden muafiyet olmak üzere diğer faydaları sayılabilir. Kentsel Dönüşüm Kredisi Kentsel Dönüşüm Kanunu ile Kentsel Dönüşüm Kredisi kullanarak binanızı şuan bulunduğu yerde, kendi talepleriniz doğrultusunda Depreme Dayanıklı, modern, ihtiyaçlarınızı tam anlamı ile karşılayacak şekilde yeniden inşa ettirebilirsiniz. Kentsel dönüşüm kredisinden yararlanabilmeniz için ilk iş Bakanlık Yetkili Kuruluşuna başvuruda bulunarak binanıza Riskli Yapı Tespit Raporu almaktır. Bu rapor Bakanlıktan Onayladıktan sonra ( 2 – 3 hafta) Kentsel Dönüşüm Kredisi kullanmaya veya kentsel dönüşüm kira yardımı almaya hak kazanırsınız. Eğer binanız Kat Karşılığına uygun ise Malikler hak sahibi oldukları kentsel dönüşüm kredisi ile herhangi bir yerden mülk de alabilirler. Kentsel dönüşüm kredisi 100.000 TL’ye kadardır ve kullanılan kredilere faiz desteği sağlanıyor. Kira yardımı Binanız için hazırlanmış Riskli Yapı Tespit Raporu Bakanlıktan onaylandıktan sonra binadaki tüm kat malikleri ve en az o binada 1 yıldır ikamet ettiklerini belgeleyen Kiracılar, Kentsel Dönüşüm Kira Yardımından yararlanabilirler. Kentsel Dönüşüm Kira yardımı için Çevre ve Şehircilik Bakanlığına, İstanbul’daki hak sahipleri ise bağlı olduğu Belediyeye başvurabilir. Kanuna göre Kentsel dönüşüm kapsamına girmiş bina mülk sahipleri 18 ay boyunca aylık 735 TL, 2016 yılında ise İstanbul, Ankara ve İzmir’de 735 TL olan rakamın 780-790 liraya çıkacağı hesaplanıyor. Kiracılar ise 1 defaya mahsus 1470 TL taşınma yardımı alabilirler. Kira Yardımı geri ödemesiz olup bakanlık veya belediyelere başvuruda bulunmanız yeterlidir. Ev sahiplerine ilçe, il ve büyükşehirlerde yaklaşık 500 ila 800 Türk Lirası’na yakın bir miktarda kira yardımı yapılıyor. İlçe ve nüfusu az olan şehirlerde 455 lira olan rakamın 2016 yılında yaklaşık 500 liraya çıkacağı hesaplanıyor. Bakanlık oluruna göre sadece ikamet ettikleri bir bağımsız bölüm için 18 ay kira yardımı yapılıyor. Kira yardımı ödemelerinde riskli yapıda ikamet şartı aranıyor. Not: Aynı anda hem kira yardımı hem de bina için Kentsel Dönüşüm kredisi kullanılamaz. Kat karşılığı inşaat Müteahhit inşaatı yapacağını ancak karşılığında inşaattan bir ya da birden fazla daireyi, bağımsız bölümü ona vermenizi isterse, bu inşaat, kat karşılığı inşaat olacaktır. Örneğin, • Arsanız üzerinde ev yaptırmak istiyorsunuz; • Tek katlı evinizin yerine çok katlı bir bina yaptırmak istiyorsunuz; • Apartmanınızdaki tüm daire sahipleri ile birleşerek yepyeni ve daha büyük bir apartman yaptırmaya karar verdiniz ancak müteahhide inşaat karşılığında verecek paranız yok. Kat karşılığı inşaat yaptırmak için öncelikle mutlaka noterde düzenleme şeklinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalamanız gerekmektedir. Daha detaylı bilgi istediğiniz takdirde: Mail: tamer@karademirli.com Telefon: 0031-73-737 00 87


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 211 - Şubat/Februari 2016

04 haber 36 nieuws

Dostça...

muratgedik@murtagedik.nl

Murat Gedik

Arif Nihat Asya Mehter “Fetih Marşını” vurunca hep coşar, heyecana geliriz. “Bayrak Şiiri” okununca inanın Bayrak aşkı nedir tekrar hatırlar, devlet ve millet bağlılığı en doruk noktasına ulaşır. “Onlar Şiiri” ise dillere düştüğünde hüzünle geçmişe özlem ile bakar ve adeta o geçmişin ilhamı ile atiye köprü olmaya çalışırız. Bu dünyayı nice insanlar terk etti, tıpkı yukarıda bahsedilen şiirlerin ve marşın yazarı gibi. İsmini belki hatırlamayız, belki geçmişini araştırmak için zahmete bile girmeyiz. Oysa Cumhuriyet döneminde onun Türklük mücadelesi dillere destandır. Şiirleri, yazıları, fikirleri Türk için her zaman ışık ve yol gösterici olmuştur. Arif Nihat Asya Cumhuriyet Döneminin Türk Edebiyatında altın sayfalarında yerini çoktan almıştır.

Çocukluk ve gençlik yılları buhranlarla, sıkıntılarla, yokluklar içinde geçer Arif Nihat Asya’nın. 7 Şubat 1904 tarihinde Çatalca’da dünyaya gelir. Osmanlı zor dönemler geçirir ve Balkan Savaşı patlak vermeden önce ailece İstanbul’a taşınırlar. Babası 7 günlük iken vefat eder, annesi ise 3 yıl sonra bir subay ile evlenir ve Filistin’e göçer. Arif Nihat Asya’ya dedesi sahip çıkar ve onu annesiyle göndermez. Bir zaman halası ona bakar, zaman olur amcası: “Babamdan dedeme, dedemden halama, halamdan amcama kaldım. Sonunda amcamdan halama dönmüş oldum ve halamdan millete kalmışım.” Arif Nihat Asya İstanbul Yüksek Öğretmen Okulundan Edebiyat öğretmeni olarak mezun olur ve öğretmenliğe başlar. 40’lı yıllarda devrin iktidarı ile ters düştüğü için sürgün de yiyen Arif Nihat Asya bir dönem milletvekilliği de yapıp sonradan tekrar öğretmenliğe döner. Asya’nın şiir ve nesirlerine yansıttığı fikirlerini; milliyetçiliği ve vatanseverliği, Türkçeciliği, maneviyatçılığı ve toplumculuğu olmak üzere dört grupta toplayabiliriz. Arif Nihat Asya’nın bu gruplaşmada ne kadar Türk milletinin değerlerine bağlı olduğunu ve onlara hizmet etme ülküsünü güttüğünü çok bariz bir biçimde anlayabiliriz. Türk milletinin değerlerine bağlılık, İslami inançlar, gelenekler, vatana karşı derin bir sevgi onun dünya görüşünü oluşturur. Tarihi ve mistik yönleri ağır basan bir milliyetçilik

anlayışını sanata rehber yapan şair, milli edebiyatın ilk şartının, milleti ve milliyeti kabul etmek ve bunlara karşı olmamak olduğunu belirtmiştir. Arif Nihat Asya kendini tarihe “Bayrak Şairi” diye yazdırdı. Bayrak şiirini 5 Ocak Adana’nın kurtuluşu vesilesiyle yazmıştır. Bu şiirde Bayrağın anlamını, kültürümüzü, tarihimizi, vatanımızı ve hürriyetimizi buluruz. “Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü / Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü / Işık ışık, dalga dalga bayrağım!” diye başlayıp “Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim / Yeryüzünde yer beğen / Nereye dikilmek istersen / Söyle, seni oraya dikeyim.” diyerek son bulan şiir Bayrak ile ilgili yazılmış en güzel ve en anlamlı şiirdir. “Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor” adlı şiirinde ise Türk askerine yani Mehmetçiğin önemine vurgu yapılıyor. Arif Nihat Asya’ya göre Türk askeri meçhul asker değildir. “Şehitler tepesi boş değil / Toprağını kahramanlar bekliyor! / Ve bir bayrak dalgalanmak için; Rüzgar bekliyor! / Destanı öksüz, sükûtu derin meçhul askerin; / Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye / Yattığı toprak belli, / Tuttuğu bayrak belli, / Kim demiş meçhul asker diye?” “Bayraksız olamam” adlı şiirinde ise Asya, Bayrağın Türk milleti için ne olduğunu muazzam bir biçimde anlatmaktadır. Arif Nihat Asya’nın eğitimci olduğu her tutumundan belliydi. Edebiyatın sosyal görevini bakın nasıl anla-

tıyor: “Her kim ki bu halk için yazar, halkın olur; / Aydınlatabildiyse eğer, aydın olur… / Muhtaç değildir eli, altın kaleme: / Kullandığı her kalem onun altın olur!” Şair değerler konusunda çok hassastır. Milli değerlerimizi, vatanı, bayrağı, Türk Dünyasının herhangi bir bölgesini tehlikede gördüğü zamanlarda bu hassasiyet daha da artar. Ondaki vatan sevgisinin temelinde –çocukluk ve gençlik yıllarında, vatan toprağını paramparça eden kaç tane savaşı arka arkaya yaşamış olmasının da tesiriyle“kaybetme endişesi”vardır. Türk Dünyası ile şair her zaman ilgilenmiştir. “Bizim gibi konuşan, bizim soyumuzdan, kanımızdan, canımızdan kopan soydaşlarımıza neden taş kesilelim.” diyerek Turan’a işaret etmiştir. Hatta şair der ki: “Her Müslüman’ın Cennete girme ülküsü olduğu gibi, her Türk’ün de Turan ülküsü vardır, olmalıdır!” “Ağıt”şiirinde Caber’den, Tiyanşan’dan, Aral’dan ve nice sınırlarımız dışında kalmış Türk yerlerinden bahseder. Türk Devleti´nin devamını ve ilelebet payidar kalabilmesi için “Dua” ile haykırır Arif Nihat Asya: “Biz,kısık sesleriz...minareleri, / Sen,ezansız bırakma Allahım! / … / Bizi sen sevgisiz,susuz,havasız; / Ve vatansız bırakma Allah’ım! / Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, / Müslümansız bırakma Allah’ım!” Arif Nihat Asya Türk edebiyatında eşsiz na’tlardan olan “Seccaden kumlardı” mısrasıyla başlayan şii-

rinde İslam’a ve Peygamber Efendimize ne kadar önem verdiğini göstermektedir. “Fetih Marşı’nda” ise “Yelkenler biçilecek” diyerek Türk gençliğine heyecan vermektedir ve ona özünde olan kahramanlığını hatırlatıp harekete geçirmek istemektedir. “Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek; / Dağlardan çektirilen, kalyonlar çekilecek; / Kerpetenlerle sûrun dişleri sökülecek! / Yürü; hâlâ ne diye oyunda, oynaştasın? / Fâtih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!” Üç binden fazla şiiri ve çok sayıda nesir yazısı olan Arif Nihat Asya Milli kültürümüzün tartışılmaz değerlerinden biridir. O hüzun ve özlemle maziye bakarak, mevcut elde olan değerleri kaybedebilme endişesi taşıyarak gelecek için Türk Milleti´ne edebiyatı ile adeta ayağa kalkması için şevk ve heyecan vermektedir. Onda, milliyet fikri ile hürriyet-istiklal-bayrak; milliyetçi tavır ile dini hassasiyet kaynaşmış ve kuvvetli bir terkip meydana getirmiş durumdadır. Arif Nihat Asya 5 Ocak gününde “Bayrak Şiirini” yazmış ve “Bayrak Şairi” ünvanını almıştı; ve yine bir 5 Ocak günü (1975) Hakk’a yürümüştür. Şair özlemle maziye bakarak sönmeyen günleri çok arzulamıştır. O özlem hepimizin özlemidir, değerlere sahip çıkmak ta “günlerin” sönmemesine bir işarettir. Arif Nihat Asya’ları yaşatmak gerek. Yaşatmak gerek ki “Onlar” şiirinde söylemiş olduğu gibi günler sönmek bilmemeli: “Kuruldu Kurultayları... / Günleri sönmek bilmedi, / Yere düşmedi ayları.”


yaşam 37 het leven

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 211 - Şubat/Februari 2016

Gündem

Anmak-Anlamak

“İOT içerisinde kurulduğu günden beri büyük bir dengesizlik, eşitsizlik bulunmaktadır”

Savunan Adam... “Genç adam seher vakti kalktı. Gecenin derinliği her yerde hissediliyordu. Abdest aldı. İki rekat namaz kıldı. Yasin-i Şerifi okudu. Sonra dua etti. “Rabbim, onun göğsüne inşirah ver, göğsünü aç, genişlet… İşini kolaylaştır. Dilindeki düğümü çöz, ta ki sözlerini doğru anlasınlar” dedi. O güne kadar pek çok kere eleştirmişti. Zaman zaman “Acaba gerçekten samimi mi yoksa…” diye sorular ve ihtimaller arasında bocaladığı bile olmuştu. Ama işte şu tercih noktasında aklına duadan ve muhabbetten başka bir şey gelmiyordu. 71 yaşında, yüzüne tevekkülün ince izleri sinmiş bir adam, hiçbir şekilde yıkılmadığını ifade edercesine zarif bir tebessümle basamakları tırmanıyordu. Savunacaktı… Savunulması gereken ne varsa hepsini… Üstüne yürünen her şeyi… Ezilen her insanı… Horlananları. 71 yaşından sonra insan, kendi “dünya”sını savunmazdı. O savunma bir gelecek savunmasıydı… “Her adımı bir kefaret olmalı geçmişte hata olarak görülenlere…” diye düşündü. Sabah güneş doğarken o hâlâ dua iklimini yaşıyordu.

HTİKDF, İOT’den ayrıldı Hollanda Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu (TİKDF), Hollanda’da Türkler için Danışma Kurulu (İOT) üyeliğinden ayrıldığını duyurdu.

H

TİKDF Başkanı Arif Yakışır tarafından yapılan yazılı açıklamada, federasyonunun 14 Kasım 2015 tarihinde yaptığı toplantıda alınan kararların arasında İOT üyeliğinden ayrılma kararı bulunduğu ve buna bağlı olarak TİKDF Genel Sekreteri Göksel Soyugüzel’in de 22 Ocak tarihinden itibaren İOT Başkan Yardımcılığı görevinden istifa ettiği belirtildi. İOT’nin kuruluş amacının Hollanda’da yaşayan Türkler adına hükümete istek üzerine ya da kendiliğinden tavsiyelerde bulunmak olduğu hatırlatılan açıklamada, danışma kurulunun 1985-2005 döneminde bu görevi başarı ile yaptığı, sonraki yıllarda bir duraklama döneminde girildiği ve son 10 yıldır da bazı projelere ağırlık verildiği savunuldu. Hollanda hükümetinin İOT’ye yabancılara ait diğer danışma kurullarına sağladığı sübvansiyonu 31 Aralık 2014 tarihinden itibaren durduğuna da işaret edilerek,

danışma kurulunun bu tarihten sonra çalışmalarını, önceki yıllarda yaptığı tasarruflar ve aldığı projelerde yürütmeye çalıştığı ifade edildi. Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu, İOT’nin çalışmalarını Türk toplumunun desteğiyle sürdürebilmesi amacıyla yapılan çalışmalardan olumlu sonuç alamadığı belirtildi. “Ne yazık ki İOT içerisinde kurulduğu günden beri büyük bir dengesizlik, eşitsizlik bulunmaktadır ve bu da hala devam etmektedir” ifadesi kullanılan açıklamada, tabanı olmayan federasyonların, büyük ve geniş tabanı olan federasyonlardan çok daha fazla

söz hakkına sahip oldukları eleştirisi yapıldı. İOT bünyesindeki bazı federasyonların toplantılara ilgi göstermedikleri ve bazılarının aidatlarını yatırmadığı da savunulan açıklamada, İOT Başkanı da “hangi şapkayı nerede takacağını bilmiyor” denerek eleştirildi. İOT Başkanı’nın “Gezi olayları” ile ilgili açıklamaları ve tavrıyla, eşcinsellerin İstanbul’da düzenlenen bir gösterisine Amsterdam Belediyesi adına gözlemci olarak katılmış olmasından büyük rahatsızlık duyulduğu ifade edildi. Haber Merkezi

«

Belediyeler usulsüzce malvarlığı araştırması yapıyor Avukat Rasim Küçükünal’ın uzmanlık alanlarından birisi olan ‘Türkiye’deki Malvarlığı Araştırmaları’ konusunda Rasim Küçükünal vatandaşlara sahip çıkmaya devam ediyor.

V

enlo şehrinde, HDV Tevhid Camii’nde vatandaşlara bir bilgilendirme toplantısı düzenlendi. Toplantıda Belediyelerin kanunsuzca hareket ederek, vatandaşların T.C. Kimlik Numaralarını elde etmeye çalıştıklarını belirten avukat Rasim Küçükünal, “Vatandaşlar T.C. kimlik bilgilerini vermek zorunda değiller. İlk kimlik kararı Aralık 2013 yılında Dordrecht mahkemesinde gerçekleşti. Bu dava bir şikâyet üzerine oldu. Belediye kimlik numarası istedi ama vatandaşımız vermedi, bunun üzerine maaşını kesti.

Vatandaş mahkemeye başvurdu ve hâkim vatandaşın lehine bir karar verdi. Şikâyet üzerine olduğu halde biz bu davayı kazandık. Emsal olması bakımından bütün meslektaşlarıma gönderdim bu kararı” dedi. Vatandaşın susma hakkı vardır Bir başka konu ise, belediye memurlarının vatandaşları çağırıp sorgulamaları durumunda kişilerin susma hakkı var. Yani polis bürosunda susma hakkına sahip olduğunuz gibi belediyelerde de susma hakkına sahipsiniz. Avukat Rasim Küçükünal, bu konuyu Avrupa mahkemelerine taşıma-

yı hedefliyor. Bu konuda yapılan resmi açıklamalar TC Hükümetinin böyle bir araştırmayı kesinlikle kabul etmediği yönündedir.

Düşünceler içindeydi. Birdenbire gözlerine kan hücum ettiğini hissetti. Burun kemikleri sızlıyordu. İçinde mani olamadığı gözyaşları birikmişti… Onları tutmanın imkânı yoktu. “Nedir bu millete yapılanlar” sorusunu bir türlü cevaplandıramıyordu. Ne isteniyorsa veriyordu millet… Çocuklarının tabutları üstüne kapanıp ağlayan anneleri, bacıları düşündü… Sabahın köründe ucuz ekmek kuyruğunda bekleyen anneleri düşündü… Vapur iskelelerinde kıvranıp uyuyan çocukları düşündü. Üç aylık emekli maaşı kuyruğunda can veren dedeleri düşündü… Sonra Beyazıt’ta bekleşenleri düşündü… Sonra yıllarca Güneydoğu’da ateş hattında görev yapıp, hanımı başörtülü olduğu için resen emekli edilenleri düşündü… Sonra suç aleti olarak müsadere edilen çarşafları, sarıkları düşündü… Sonra şıkır şıkır elbiseleri içinde, şıkır şıkır kadehleri tokuşturanlar geldi aklına, memleket üstüne atılan nutukları hatırladı, “hakimler ve mahkûmlar” ayrımı oluştu zihninde birden. Sonra merdivenleri tırmanan ve saatlerce ayakta savunma yapan 71 yaşındaki adamı düşündü. Alnında domurcuklanan terleri düşündü. O ter, bir de başka bir yerde azap ürünleri gibi domur domur akmıştı çenesinden aşağı. Onu düşündü. Hayır bu ‘bu dünya’ya yönelik bir savunma olamazdı. Yüzü allak bullak olmuş bir hâlde, “Neden böyle” diye çığlık attığı duyuldu. Neden bunca mazlumiyet? Sonra deruni sevgi tomurcukları oluştu içinde savunan adama karşı. Orada, sanık sandalyesindeki siluetini çizmeye çalıştı içinde. Orada tek bir kişi yoktu. Sürekli

değişen, milyonlarca değişen insan siluetleri vardı. Sanki savunmanın her kelimesini bir başka kişi seslendiriyordu. Sanki hiç bitmemiş bir duruşmadan kesitlerdi gözlediği. Sanki bu görüntü hiç değişmemişti. Sanki gözü kendisine aitti savunan adamın, yüreği dedesine, elleri babasına, tebessümü çocuğuna… “Bu, benim” dedi, “Hiç şüphesiz bu benim.” Her şey bitecekti bu dünyada. Tarihe düşülen notlar kalacaktı. Onlar gidecekti ebediyet alemine. Her yapılanın yazıldığı bir tarih kütüğü vardı, o taşınacaktı en yüce mahkemeye. Yargı adamlarının da yargılandığı bir mahkeme daha kurulacaktı. Önemli olan oraya taşınan zabıttı. Onun için savunan adam adına hiçbir şeye üzülmek doğru olmazdı. Dünyevi üzüntü ve sevinçler, dünyevi zafer ve mağlubiyetler hep geçici idi. Önemli olan dünyada “ebediyen kalıcı olan”ın sırrını yakalamaktı. Savunan adam, belki en kalıcı eylemini, orada dururken gerçekleştirmiş olmaktaydı. Saadet çağından bir serinlik doldu yüreğine. Arada örümcek ağı vardı, bir de güvercin yuvası. Öte tarafta dişine kadar silahlı adamlar vardı. İki kişiydiler. Biri kendisi için değil, diğeri için, ebediyet muştucusu için endişeleniyordu. Diğeri “Hüzne kapılma, Allah bizimledir” diye teskin etti dostunu. Allah kalbine sekinet verdi. Onlara çağları aşan bir ömür verdi. Onları onurun simgesi yaptı. “Allah’ım ümmeti Muhammed’e merhamet et” diye dua etti, sonra “Allah’ım ümmeti Muhammed’e yardım et, koru. Allah’ım ümmeti Muhammed’e mağfiret et.” Sonra “Seni seviyoruz savunan adam” diye seslendi. Ahmet Taşgetiren SAVUNAN ADAM Tarihin eline verdiği mührü Davası uğruna kullanan Adam Kim ne derse desin, fütur etmeyiz... Seni seviyoruz, Savunan Adam !... Mühürlü gözleri görmediğinden, Sandıkları gibi “sanılan” Adam Yarınlar farkında, tarih farkında... Seni seviyoruz, Savunan Adam !... Öksüzün yanında, çâresize dost.. Her zaman hayr ile anılan Adam, Yalnız değilsin, işte milyonlar.. Seni seviyoruz, Savunan Adam !... Gergef-gergef çile, çile yumağı, Yalnız Allah’a sığınan Adam Çileyle yoğrulmuş bizler... Hepimiz, Seni seviyoruz, Savunan Adam !... Yasin HATİBOĞLU (Vefatının beşinci yılında, ümmet, millet, insanlık sevdalısı büyük insan, merhum, cennet mekân Necmeddin Erbakan Hocamızı rahmet ve minnetle yad ediyoruz...)


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 211 - Şubat/Februari 2016

04 bizim sayfa 38 ons pagina

Tebrik Taziye Şifa dileği - Taziye... - Taziye... Gazetemiz yazarlarından Sevgili Havva Koç’un kayınbabası Halil Yaralı’nın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

- Taziye... Doğuş emektarlarından Sevgili Osman Turan’ın kıymetli dayısı Karabey Çakır’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, geride kalanlara sabr-ı cemil ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Rotterdam Ayasofya Camii önceki imamlarından Sevgili Aydın Kalabalık’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

- Taziye... Uzun yıllar Millî Görüş Teşkilatlarının farklı kademelerinde görev yapan Sevgili Mustafa Uysal’ın kıymetli validesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... FHDV Amsterdam Fatih Camii eski başkanlarından ve siyasetçilerimizden Adnan Tekin’in muhterem babası Sabri Tekin hakkın rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli aileye sabır ve başsağlığı dileriz.

- Taziye... Abonelerimizden Sevgili Osman Düzgün’ün kayınvalidesi, Nesrin Düzgün ve Yusuf Öztürk’ün kıymetli annesi Zekiye Öztürk’ün vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Hollanda Mehteran ekibinden Sevgili Hüseyin Çınar’ın yeğeni genç yaşta hakkın rahmetine kavuşmuştur. Merhumeye Allah’tan rahmet, geride kalanlara sabr-ı cemil ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Sevgili Bayram Güvenç’in kıymetli eşi Tülay Güvenç’in vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

Colofon Doğuş is een maandelijks informatieblad in het Turks en af en toe Nederlands o.a. kunst, cultuur, politiek, educatie, wetenschap, literatuur en filosofie. Uitgever/Sahibi Stichting Dogus/Doğuş Vakfı Hoofdredacteur/ Yayın Yönetmeni Mehmet Erdoğan Eindredacteur/Yazı İşleri Müdürü Doğukan Ergin Art Directeurs/Görsel Düzenleme Ali Alemdar Advertenties/İlan- Reklam Servisi dogus@dogus.nl Mob. 06-43 85 74 32 Afdeling Nieuws en Tips/Haber Dairesi M. Şahin Abonnement / Abone Servisi dogus@dogus.nl Yayın Kurulu/ Redactie Raad Adnan Şahin, Ergün Madak, Havva Koç, Mehmet Şükrü Oflaz, Esra Yılmazer, Zeynel Abidin Kılıç, Sezer Değmez Oplage/Tiraj 8.000 Verspreiding/Dağıtım Alanı Landelijk/Hollanda Geneli adres Strevelsweg 700 unit 413, 3083 AS Rotterdam tel. (010) 471 68 47 fax (010) 471 95 13 / Mob. 06-43 85 74 32 e-mail dogus@dogus.nl website www.dogus.nl Met dank aan InterAjans.nl, SONHABER.nl, M.Ali Topcu, B. Doğan Ingezonden artikelen vallen niet onder de redactionele verantwoordelijkheid. Alle auteursrechten van deze uitgave worden uitdrukkelijk voorbehouden. Druk/Baskı Wegener

- Taziye... İmam Eğitimi projesi düşünürlerinden İslam tarihi uzmanı Johan Hendrik Meuleman’ın (62) vefat haberini teessürle öğrenmiş bulunuyoruz. Merhuma Allah’tan rahmet, sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyoruz.

- Tebrik... Sevgili Erdal ve Ayşe Özdemir’in kerimesi Dilara ile Yusuf ve Hatice Ay’ın mahdumu Cengiz 13 Şubat 2016 Cumartesi günü düzenlenen düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Dilara ile Cengiz’i kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Tebrik... Sevgili Hasan ve Nesibe Kaya’nın mahdumu Muhammed Yusuf ile Mehmet ve Leyla Tokoğlu’nun kerimesi Zeynep Reyyan’ın sözlenerek evliliğe ilk adımı attıklarını duyduk. Zeynep Reyyan ile Muhammed Yusuf’u kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

- Taziye... Üyelerimizden Tuba Yurdakul, Firdevs Yeşiloğlu, Abdullah Gül, Aydın Kalabalık, Nafiye Akın - Oğuz vefat etmişlerdir. Merhum ve merhumelere Allah’tan rahmet, sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyoruz. YENİ ÇINAR CENAZE FONU Şifa Dileği... Hollanda İslam Federasyonu’nda hizmetleri olan Sevgili Ramazan Şenol Lale’nin rahatsızlığı sonucu hastanede müşahede altına alındığını ve başarılı bir operasyon geçirdiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Şifa Dileği... Almina Pastanesi Sahibi Sevgili Yılmaz Ekici’nin ciddi bir rahatsızlığı olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Şifa Dileği... Hollanda İslam Federasyonu muhasibi Sevgili Bedreddin Budak ile NIF Gençlik Teşkilatı Başkanı Sevgili Bahri Bulut’un kayınbabasının rahatsızlığı sonucu hastanede müşahede altına alındığını öğrenmiş bulunuyoruz. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Şifa Dileği... Computech firması sahibi Sevgili Cemal Özpınar’ın rahatsızlığı sonucu hastanede müşahede altına alındığını ve başarılı bir operasyon geçirdiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Şifa Dileği... Hollanda Mehteran ekibinden Sevgili Ömer Çimen’in kardeşi Ali Çimen’in ciddi bir rahatsızlık sonucu hastanede müşahede altına alındığını ve başarılı bir operasyon geçirdiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Şifa Dileği... Abonelerimizden Sevgili Mesut Demirci’nin ciddi bir rahatsızlık sonucu hastanede yoğun bakımda olduğunu üzülerek öğrenmiş bulunuyoruz. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz.

- Tebrik Hoş geldin Bebek! Yaşama sırası sende!.. Hollanda Mehteran ekibinden Sevgili Doğan ve Fatma Kayabal çiftinin Sara verdikleri nur topu gibi bir kız evlâdı dünyaya geldi. Minik Sara’ya dünyamıza hoş geldin diyor, genç çifti ve ailelerini tebrik ediyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz.

B.T.H Bemiddeling Wolphaertsbocht 285 3083 MP ROTTERDAM Tel:010-4954875 - Mob: 0641362096 email:bthgroup@gmail.com Onze zalen: SCHALMEI - Krabbendijkestraat 520 3084 LP Rotterdam MARGRIET HAL- Nieuwe Damlaan 5 3119 KA Schiedam

- Tebrik.... Turgut ve Erdegül Torunoğulları’nın kerimesi Özlem Torunoğulları ile Reyhan Öztürk İstanbul Etiler’de bulunan Le Meridien Hotel’de görkemli bir düğünle dünya evine girdi. Özlem ile Reyhan’ı kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Tebrik.... SUBWAY işyeri sahibi Sevgili Cihan ve Menekşe Taş-Çalı’nın mahdumu Abdullah ile Rüştü ve Gülbinaz Ali’nin kerimesi Gülşen 30 Ocak 2016 Cumartesi günü düzenlenen düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Gülşen ile Abdullah’ı kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

Koenendelseweg 1 5222 BG ‘s-Hertogenbosch Tel.: +31(0)73 6220025 Fax: +31(0)73 6220054 www.sws-simtronic.com info@sws-simtronic.com

Abone


aktüalite 39

puzzels - raadsels

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 211 - Şubat/Februari 2016

Bulmaca

Hazırlayan: Mücahid Çeçen Soldan sağa: 1- Fotoğrafta görülen, Medine’de vefat eden, Yeni Akit Genel Yayın Yönetmeni, yazarı * Argonun simgesi. 2- Doğan çocuk için kesilen kurban * Sanı * Hz. Peygamberin (s.a.v) aranızda ..... yayın buyurduğu bir sünnet. 3- Bir kuruluşun, bir ticarethanenin belirli bir dönem sonundaki veya belirli bir gündeki taşınır ve taşınmaz varlıkları ile bunları sağlamak için kullanılan öz ve yabancı kaynakları dengeli olarak gösteren çizelge * Yüksek okul. 4- Doğum yaptıran kadın * Herhangi bir sayıda olan şey, adet * Bayındırlık. 5- Soy ağacı * Arkadaş, dost * Alfabemizde dördüncü harf. 6Sürekli itmek, arka arkaya itmek * Hecelerin uzunluk ve kısalık değerlerine göre çeşitli ses kalıplarından oluşan bir koşuk ölçüsü * Hidrojenin simgesi. 7- Kükürdün simgesi * (Tersi) beyaz renk *Argonun simgesi * İstanbul’da bir semt. 8- Uzaklık işaret eder * Bir nota * Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, ilgi çekici bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbeği, tabir. 9- Askerlikle ilgili * Bir tür cetvel * Döteryumun simgesi * Argonun simgesi. 10- Neon elementinin simgesi * Mal ile ilgili * İkinci derecede olan, ikincil * Kamer. 11- Bir nota * Düşünce * Tespihlerin baş tarafına geçirilen uzunca parça. 12- Parazit * Lakırdı * Argonun simgesi * İyodun simgesi. 13- Uzaklık işaret eder * Bir besin maddesi * Yeterli, yetecek ölçüde olan * Valide. 14- Bir hayvan * Besili, yağlı bir duruma gelmek, şişmanlamak * Alfabemizin yirmi birinci harfi. 15- Potasyumun simgesi * Kuşak * Kötü, çirkin * Uyanık, gözü açık, müteyakkız. Yukarıdan aşağıya: 1- Hz. Bilal’in memleketi olan ve Etiyopya diye bilinen ülke * Çabuk davranan, çevik. 2- Son * 1975 yılında TSK’nın haberleşme cihaz ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kurulan ve Açılımı; Askerî Elektronik Sanayii olan bir üretim tesisimiz. 3- Yıkandıktan sonra kurulanmak için kullanılan büyük havlu, hamam havlusu * Potasyumun simgesi * Bir haber ajansımız * Genişlik. 4- Ağabey * Herkes, el gün * Kirliliği gösteren iz. 5- Ekmek * Bir nota * Mekke’de bulunan ve duaların kabul olduğu yer olarak bilinen bir dağ * Kükürdün simgesi. 6- Potasyumun simgesi * Alfabemizin dördüncü harfi * Bağırsaklar * Kemiklerin iç boşluklarını dolduran yağlı madde * Bir nota. 7- Atom numarası, atom ağırlığı 14,008 olan, havada beşte dört oranında bulunan, rengi, kokusu, tadı olmayan element, nitrojen * Aynştaynyum elementinin simgesi.* (Tersi) bir bağlaç * Saçları olmayan. 8- Radyumun simgesi * İçinden su akıtmak için toprağı kazarak yapılan açık oluk * Mahkeme kararı. 9- Gelenek, görenek * Ulaşım yollarının yayalar ve her türlü taşıt tarafından kullanılması, gidiş geliş, seyrüsefer. 10- Potasyumun simgesi * Bir tür balık * Uzaklık işaret eder * Ağırlık yitimi. 11- Baston * İstençli * Kısaca milimetre. 12- İstanbul’un ve Türkiye’nin en eski Açık Hava Müzelerinden birisidir. Bizans’a misafir gelen kralları ve yabancı sarayların mensuplarını ihtişamlı bir şekilde karşılamak için yapılan ve daha sonra İstanbul’un Fethi’nden sonra Fatîh Sultân Mehmed Han’ın üç kule daha ekleyerek yaptırdığı ve burayı Garnizona çevirdiği, gözlem ya da Hisar * Dolaylı anlatım * Aynştaynyum elementinin simgesi.13- Bayrak * Hz. Peygamber’in azatlı kölesi ve evlatlığı olan ve Kur’an’da ismi anılan sahabe * Argonun simgesi * Dingil. 14- Gaye * (Tersi) vilayet * Duanın sonunda söylenir * Argonun simgesi. 15- Bir işte emir verme yetkisi bulunan kimse * Koruma, muhafaza etme * İçinden su akıtmak için toprağı kazarak yapılan açık oluk.

Tren, gemi, uçak biletleri, araç kiralama tatil ve seyahatlerinizde kalite ve güvenin adresi...

Goeman Borgesiusstraat 20 7604 XH Almelo Tel. 0546 - 43 34 49 Fax: 0546 - 43 34 49 E-mail info@sarayreizen.nl www.sarayreizen.nl

a Almelo’d

SARAY REIZEN


Önden nden Gidenler HOLLANDA İSLAM FEDERASYONU SUNAR:

Anma Programı

M: 06 55 37 23 99 info@nifonline.nl

Mehmet Erdoğan Nif Bölge Başkanı

Geylani Akan Hatip

Den Haag Gençlik Ezgiler ve Marşlar

Sinevizyon gösterisi olcaktır

. SLAM FED I

LANDA OL

Dr. Schaepmansingel 1, Schiedam

NIF *1981*

ASYON ER

T: 010 4716847 www.nifonline.nl

Schiedam Merkez Camii

H

27 19:00 ŞUBAT ‘16

ADRES:

U

CUMARTESİ


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.