sayi 244

Page 1

Türkçe ve Hollandaca aylık enformasyon gazetesi / Maandelijks informatieblad in het Turks en Nederlands

Sevgiye, Özgürlüğe, Adalete; Barışa...

Kasım/November 2018 yıl/jaar 19 sayı/editie 244

e-mail: dogus@dogus.nl www.dogus.nl

Yoğun istek üzerine Pazar günleride açiyoruz

İş ç i - re n İ ş ve i l e r i ve İlişk ka Bur ğı Yasa 09

ve 30 Aralık son gün tamamen kapatıyoruz Salı Pazar Salı Pazar Salı Pazar

20-11-2018 25-11-2018 27-11-2018 02-12-2018 04-12-2108 09-12-2018

Saat 10-17 arası Salı Saat 13-17 arası Pazar Saat 10-17 arası Salı Saat 13-17 arası Pazar Saat 10-17 arası Salı Saat 13-17 arası Pazar

11-12-2018 Saat 10-17 arası 16-12-2018 Saat 13-17 arası 18-12-2018 Saat 10-17 arası 23-12-2018 Saat 13-17 arası 25-12-2018 Saat 10-17 arası 30-12-2018 Saat 13-17 arası

>> S

80% e varan indirimleri kaçırmayın

EMEK ve ALIN TERI ILE

IMTIHAN HOLLANDA’DA AİLE BİRLEŞİMİ VE KURALLARI NELERDİR?

Hz. Muhammed (s.a.v): “İşçinin ücretini alın teri kurumadan önce ödeyiniz.” buyuruyor...

İslâmiyet emek ve alın terine büyük ehemmiyet veriyor, bir kısım Müslüman o değeri görmezden geliyor...

S 03 “HUKUKÎ HİZMET İÇİN, DEVREYE ARACI SOKMUYORUZ...”

>>Ayrımcılık yapan işverene ceza kesilecek... >> RABOBANK’ın, yeni ipotek paketi görücüye çıktı... >>Fransa’yı karıştıran “Sarı Yelekliler” Hollanda meydanlarında... >> Ahîlik ve Ahîlik Teşkilatı ile günümüze dair kısam bir değerlendirme...

HOLLANDA İTİDALİ, TÜRK CESARETİ... Köse Hukuk Bürosu

Bree 35A - 3074 BB Rotterdam Telefon: (0031)10-215.13.11-Fax: (0031)10-486.45.64 E-posta: info@koselaw.nl - www. hukukburosu.nl BOŞANMA SÜRECİNDE, NE YAPILMALIDIR?..

ALTERNATİF UYUŞMAZLIK ÇÖZÜMÜ: “ARABULUCULUK”

S 05

S 07

ALIŞVERİŞ VE EĞLENCE FESTİVALİNE DAVETLİSİNİZ....

S 08

S 04

>> S 06-09-12

Faaliyet alanlarımız Şirketler / İşletme Hukuku Kira Hukuku Oturum ve Vize Sözleşme Hukuku Uluslararası İhtiyati tedbir Para Tahsİlİ ve İcra Takİbİ Uluslararası Tahkim Kurulları / Mahkemeleri Aile Hukuku ve boşanma davaları Yabancılar ve Göçmen Hukuku Sosyal Güvenlik Hukuku Yurt dışı mal varlığı araştırması

ABOUTALEB, BİRLİK CAMİİ’Nİ ZİYARET ETTİ

S 09

GÜRCÜOĞLU’NA DESTEK ÇIĞ GİBİ BÜYÜYOR...

S 14


02 yayın odası

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 244 - Kasım/November 2018

redactie

Adnan Şahin

D

adnan@dogus.nl

Editör’den

Recep Soysal’ın objektifinden...

Avrupa Baharı mı?

eğerli okurlarımız herkesi bir kez daha en kalbi selamlarımla selamlıyorum. Esselamüaleyküm!..

Bir söz, bir tekerleme vardır Anadolu’da, “Kara keçiyi gören içi dolu yağ sanırmış” Bir söz daha söylenir o da şu: “İçi beni yakar dışı seni yakar” bu her iki tekerlemeden kastedilen şey aynı aslında. O da şu: Görünenin göründüğü gibi olmadığı. Nereye varmak istiyorum? Fransa’da başlayan ve bizlere “Arap Baharı” diye yutturulan olayların ardından Bu da “Avrupa Baharı mı?” sorusunu sorduran olaylara varmak istiyorum. Günlerdir “sarı yelekliler” adı altında on binlerce insanın düzenlediği gösteriler. Çok masum bir şekilde başlayıp ve sonunda ortalığı yangın yerine hatta savaş alanına dönüştüren gösterilere… Gösteriler devam ediyor, gayet ciddi bir şekilde yapılıyor ve siyasileri harekete geçirmeyi başardı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron siyasi partilerin liderlerini bir araya topladı ve durumu değerlendirmeye başladı bile. Fransa’da yeniden bir olağanüstü halin açıklanması bile düşünülüyor. Olayların çıkış nedenine bakınca şöyle bir düşünce ye gark oluyorum: “Yahu, biz Fransa’yı çok zengin; insanları refah içinde yaşayan bir ülke sanırdık, meğerse o içi yağ dolu sanılan bir kara keçiymiş.

İnsanlar açmış aç”. Gösteri yapanlara muhabirler mikrofon uzatıp soruyorlar “neden bu gösteriyi yapıyorsunuz?” Soruya verilen cevaplar yürek burkan cinsten… Bunları şöyle bir tekerleme ile özetleyebiliriz. “Bir dokun, bin ah işit” Yakmalar yıkmalar, onca yaralanmalar ve ölümler… “Vay be, durum bayağı ciddi” diye düşünüyor insan. Ve olaylar şu an Belçika’ya sıçradı. Hollandalıların da kıpırdamasına yol açtı. Hareket bir başlasa hanım hemen pankartı alıp meydana çıkacak gibi duruyor... Çünkü Hollanda’da mutfak masrafının hangi boyutlara vardığını en iyi bilen o... Ev kirası, gaz parası, sağlık sigortası araç vergisi ve daha neler, neler… Ve tabi ki, Fransa’da bardağın taşmasına yol açan “akar yakıt” fiyatları burada da aldı başını gitti. Esasen buradakiler de nefes alamıyorlar. Ama her nedense kimseden ses çıkmıyor. Her şeye çaktırmadan, azar azar gelen zamlar dar gelirlileri çok ama çok zor duruma sokmaya devam ediyor. Trafik cezaları, park cezaları; bunlarda yaranın üzerine serpilen tuz ve biber oluyor âdeta. Evet bu gösterilerin kıvılcımı Hollanda’ya da sıçradı. Bunun da hiç kimseyi şaşırmayacağını düşünüyorum. Çünkü herkes dar gelirlinin ne durumda olduğunu çok iyi bilmektedir. Elbette temennimiz siyasilerin bu gidişata erken müdahale ederek bir neşter vurmalarıdır. Karşı atağa geçerek dar gelirlileri rahatlatacak bazı önlemler alarak açıklamalar yapmalarıdır. Ve yine temennimiz, eğer gösteri yapmak kaçınılmaz olacaksa da bunun kırıp dökmeden, yasalar çerçevesinde kararlı bir duruşla yapılması ve siyasileri düşünmeye sevk etmesidir. Son haberlere bir göz atıyorum; Fransa’da sarı yeleklilerin gösterilerinin 8 Aralık’ta çok

büyük bir gösteriye hazırlandıkları geçiyor alt yazılarda. Ancak Fransa’da sular durulmuyor zira bu arada ambulans şoförleri de gösteri yapmaya başladılar. Yüzlerce ambulans protesto amacıyla Paris’in en işlek caddelerini bloke ettiler. Hasta taşıması felç olmuş durumda. Ambulans şirketlerinin büyük zarara uğrayacağından korkuluyor. Ayrıca verilen haberlerde Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un hayata geçirmeye çalıştığı yeni reformlar da çok sayıda öğrenci tarafından şiddetle protesto ediliyor. Aslında hem Fransa hem Hollanda zengin ülkeler. Ama neden bir kısım halk bu denli mağdur ediliyor anlamak zor. Yoksa insanların bir kısmı hâlen, bir zamanlar Avrupa’yı temsil eden ülkelerde yaygın olan ve şimdilerde geçmişe mal edildiği söylenen “köle düzeni”nin kurbanları mı? Hakikaten bu konuyu bu boyutuyla hiç düşündünüz mü? Köle düzeninin çok modern bir şekilde devam ettiğini. İnsanların nelere köle edildiğini… Doğrusu bu konuda söylenecek çok söz var. İnşallah ileride bu konuyu bir sayımızda dosya konusu yapmaya çalışalım. Gelin şimdi hep bir birlikte sessizce Yemen’i düşünelim… Bir yanda, yıllardır açlık, susuzluk içinde biilaç bırakılarak hayatını kaybetmiş ve ölmek üzere olan on binlerce çocuk ve çaresiz Yemen halkı. Diğer tarafta Allah’ın kendilerine lütfettiği petrolü Müslüman düşmanı ülkelerin ürettiği silaha yatırarak kardeş kanı akıtan bir ülke… Aman Allah’ım Müslümanlar ne yöne everiliyor böyle. Yoksa bunlar kıyamet âlametleri mi?... Dosya konularımızla alakalı görüş ve düşüncelerinizi, deneyim ve izlenimlerinizi bizimle paylaşmanızı bekliyoruz... Daha güzel haberlerle yeniden birlikte olmak dileği ile Allah’a emanet olun...

Millî Görüş Teşkilatları’ndan Şaban Dişli’ye ziyaret...

Kuzey ve Güney Hollanda Millî Görüş Federasyonu yöneticileri, T.C. Lahey Büyükelçisi Şaban Dişli’yi makamında ziyaret ettiler. Ziyarette, G. H. Millî Görüş Başkanı Mehmet Erdoğan, K. H. Millî Görüş Başkanı Oktay Dalmaz ve KIB Başkanı Yusuf Altuntaş hazır bulundular. Görüşmede, insanlarımızın temel sorunları ve bu konuda yapılabilecekler noktasında fikir testisinde bulunuldu.

Tassruf tedbirleri, hayatı zorlaştırıyor...

Rotterdam’da Leefbaar Rotterdam partisinin belediye meclisinde çoğunluğu sağlamasının ardından gelen “tasarruf tedbirleri” aslında göçmenleri daha çok zora sokma politikasıydı. Semt evlerinin de bu politika çerçevesinde kapılarına kilit vurulmaya çalışılıyor. Bu maksatla Oleander Semt Evi’nde bir toplantı düzenlendi ve semt sakinleri, öyle bir mekânın zaruriyetini yetkililere ilettiler.

Geçen sayıda Ahmet Alakay ile yapılan söyleşide, adı sehven “Mehmet” olarak yazılmıştır. Bu yanlışlığı düzeltir, Ahmet Alakay ve okurlarımızdan özür dileriz.

Ahmet Alakay (NMI personeli) “Mutlaka danışın!”

“Hollanda Göç Enstitüsü olarak bilinen NMI (Nederlanse Migratie İnstituut) ülkelerine geri dönüş yapan yabancıları içinde bulundukları şartlara göre bilgilendirmeye devam ediyor” NMI Hollanda’nın Rotterdam, Amsterdam, Den Haag, Arnhem ve merkez büro olarak Utrecht’te hizmet veriyor. Hollanda Göç Enstitüsü’nde yıllardır hizmet veren uzman Ahmet Alakay, dönüş başlangıcında, sırasında ve dönüş sonrasında vatandaşlarımızın karşılaştıkları ya da karşılaşabilecekleri sorunlarla alakalı kendilerine ulaşmalarını söyledi. Tel: 030 234 29 36

Yenilikçi ve başarı odaklı hizmetler sunma anlayışıyla hareket eden Av. Dilek Sarıkaş ve Av. Ali Agayev, “Sarikas & Agayev Avukatlık Bürosu” birçok hukukî konularda avukatlık ve danışmanlık hizmet vermektedir. Hukuksal sorunlarınız için bizimle irtibata geçebilirsiniz!

Faaliyet alanlarımız: Oturum Davaları Mesuliyet İş Hukuku Sözleşme Hukuku Sosyal Güvenlik Hukuku Yabancılar Hukuku Kira Hukuku Vize Hukuku Aile ve Boşanma Hukuku


hukuk 03 juridisch

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 244 - Kasım/November 2018

Kısa haberler...

Şerife Akdemir: “Aile birleşimi başvurularında dil şartı aranmamaktadır”

Hollanda’da Aile Birleşimi kuralları nelerdir? “Aile birleşimi başvurusu yapmak için gereken en önemli şart en az 1 yıllık bir sözleşmeyle çalışıyor durumda olması ve kişinin ayda en az € 1.595,- maaş alması gerekmektedir”

H

ollanda’da aile birleşimi vize başvurusunda bulunabilmek için Hollanda’nın belirlediği bir takım şartlara uymak gerekmektedir. Bu başvuruda önemli olan şey, Türkiye’de yaşayan eşin durumundan çok, Hollanda’da yaşayan eşin durumudur. Aile birleşimi başvurusu yapmak için gereken en önemli şart en az 1 yıllık bir sözleşmeyle çalışıyor durumda olması ve kişinin ayda en az 1.595 Euro maaş alması gerekmektedir. Bu miktarın içinde tatil parası yoktur. Yetkililer senede iki kez bu miktarı güncelleştirir. Tahminen 1 Ocak’tan itibaren yine yükselecektir. Gelir şartını yetkililer son derece katı uygular. Hatta öyle ki, bir kaç Euro eksik olsa bile, başvuruyu reddetme hakkına sahiptirler. İşçi olarak değil de, kendine çalışan kişilerin durumu faklıdır. Bu konuya bir başka yazımızda açıklık getirelim. Bir diğer şart ise, aile birleşimi başvurusunda bulunmak isteyen çiftin 18 yaşını doldurmuş olması gerekmektedir. Bu sadece evli olan çiftler için geçerlidir. Eğer evlilik üzerinden değil de ilişki üzerinden başvuru yapılırsa çiftler en az 21 yaşında olmak zorundadırlar.

Hollanda, aile birleşimi başvuruları için evliliğin gerçekleşmesini şart koşmamaktadır. Fakat aile birleşimi yapmak istediğiniz kişiyle olan ilişkinizin sağlamlığını kanıtlamanız gerekmektedir. Bu ilişkiyi fotoğraflar, mesajlar veya etrafınızdaki kişilerden alacağınız yazılı beyanlarla kanıtlayabilirsiniz. Evli olmayan çiftlere ilişkiyle ilgili ayrıntılı sorular sorulur. Eğer şüphe uyandırıcı bir takım cevaplar verilirse veya konsolosluğun yönlendirdiği sorulara cevap verilemezse, yetkililer başvuruyu reddetme hakkına sahiptirler. Başvuru yapmadan önce evlilik gerçekleşmemişse, Hollanda’da yaşayan eş tarafından evlilik, belediyeye bildirilip tanınmış olması gerekmektedir. Bunun için belediyeye ‘Form B’ dediğimiz evlilik kayıt örneğinin sunulması yeterli olacaktır. Son olarak da ülke güvenliği için bir tehdit oluşturmamanız. Yani Türkiye’de veya başka bir

ülkede bir suç işlendi ve bir ceza alındıysa, bu başvurunun kabul edilmemesi için bir sebeptir. Bildiğiniz gibi aile birleşimi başvurularında dil şartı aranmamaktadır. Başvuruda bulunan ve Hollanda’da yaşayan kişi hangi evrakları sunmalıdır? - En az 3 ay daha geçerliliği olan uluslararası bir pasaportun tüm yazılı ve damgalı sayfaların fotokopisi; - İş sözleşmesi; - Maaş bordoları; - İş yeri tarafından doldurulması gereken iş belgesi ‘werkgeversverklaring’; - Varsa uluslararası evlenme kayıt örneği. Bu başvuru için yatırılması gereken harç miktarı 65 Euro’dur. Bu miktar, Ankara Anltaşması’ndan dolayı sadece Türk vatandaşları için geçerlidir Daha geniş bilgi için bizimle irtibata geçebilirsiniz. Şerife Akdemir Süzen www.erasmusak.nl

«

Sarı Yelekliler’in protestosu Hollanda’ya sıçradı Hollanda’nın çeşitli kentlerinde “sarı yelekliler” hükûmet karşıtı protesto düzenledi. Sosyal medya üzerinden yapılan çağrılar üzerine, Lahey, Nijmegen, Maastricht, Alkmaar, Leeuwarden ve Groningen kentlerinde sarı yelekliler protestolar düzenlendi. Lahey’deki Hollanda parlamentosu önünde gerçekleşen gösteriye 200 sarı yelekli katıldı. Eylem izni almadıkları gerekçesiyle polis tarafından Malieveld Meydanı’na yönlendirilen göstericilerden bir grup, gösteri yerinden ayrıldı. Bir grup ise meydana gitmek istemediklerini belirterek parlamento etrafında yürüyüş yapmak istedi. Polis parlamento önünü terk etmeyen göstericilere yaptığı uyarıda, belirtilen meydana gitmeyenlerin yeleklerini çıkarak protestoya son vermelerini, aksi takdirde haklarında işlem başlatılacağını söyledi. Polis zoruyla meydana gitmeyeceklerini ifade eden göstericiler, yeleklerini çıkararak protestoya son verdi. Ülke genelindeki gösterilerde, 4 kişi polise hakaret ettikleri ve sarı yeleklerini çıkararak kamufle olmaya çalıştıkları gerekçesiyle gözaltına alındı. Fransa’da “sarı yelekliler” adı altında örgütlenen eylemciler, son bir yılda motorin fiyatlarının yüzde 20’den fazla artması üzerine bir süredir ülke genelinde gösteri düzenliyor. Sarı yeleklilerin protestosu dün ilk defa Belçika’ya sıçramış ve olaylar çıkmıştı.… Avrupa yanıyor: Olaylar büyüdü 300 gözaltı var Paris’te protestolar isyana dönüştü arabalar ateşe verildi iş yerleri kundaklandı, yüzlerce polis yaralandı. Fransa’nın başkenti Paris olmak üzere ülke genelinde sarı yelek eylemleri isyana dönüştü. Arabalar ateşe verildi iş yerleri kundaklandı. Sabah erken saatlerde başkent Paris’in ünlü caddesi Champs Elysee’de toplanan binlerce gösterici ile polis arasında ilk olay sabah saatlerinde gerçekleşti. Champs Elysee’nin yanı sıra Paris’in ünlü mağazalarla dolu Haussmann Bulvarı, Opéra, Bastille ve Concorde meydanında da göstericiler ortalığı savaş alanına çevirdi. Araçlar ataşe verildi, ters çevrildi camları kırıldı. Aynı şekilde kaldırımlar kırıldı, çöp kuruları ateşe verildi. Bunun yanı sıra göstericiler bazı işyerlerinin de camlarını kırdı. Gösteriler sırasında mağazalarda mahsur kalan vatandaşlar da polis tarafından tahliye edildi. Paris’in yanı sıra, Strasbourg, Marsilya, Nice, Bordeaux gibi ülkenin birçok şehrinde de sarı yelekliler sokağa indi. Fransa İçişleri Bakanlığı gösterilerde 300’e yakın kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Erdoğan, Rutte ile görüştü G20 Liderler Zirvesi dolayısıyla Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hollanda Başbakanı Mark Rutte ile bir araya geldi. Görüşmede Erdoğan’a, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın eşlik etti. Zirve’de gerçekleşen görüşme ile uzun süredir soğuk olan ilişkilerde yeni bir sayfanın açıldığı değerlendirmeleri yapıldı.

HUKUKSAL KONULARDA HER ZAMAN YANINIZDAYIZ!

Çalışma alanlarımız: Yabancılar Hukuku (Oturum, Vize sorunları) İş Hukuku (İşten çıkarılma, iş sözleşmeleri vs.) Aile Hukuku (Boşanma, nafaka, mal rejimi vs.) Kira Hukuku (Kira sözleşmeleri vs.) İcra Hukuku (Alacak-verecek, tahsil davaları) Sosyal Güvenlik Hukuku (işsizlik - hastalık ödemeleri vs.) Schiekade 560, 3032 AZ Rotterdam Tel: 010-4655115 Fax: 010-4657753 E-mail info@erasmusak.nl www.erasmusak.nl

mr. Ş. Süzen-Akdemir mr. M. Gümüş


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 244 - Kasım/November 2018

04 haber nieuws

Huzur İklimi

info@compasscare.nl

Esma Küçük

Boşanma: Çocuk görme hakkı ve problemlerle başa çıkma... Yanlış bir erkek ile evlilik yapan ve sonunda boşanmaya karar veren kadın, eşinden henüz kurtulmuş değildir. Velayet ve çocuk görme hakkıyla uğraşmak zorundadır. Çocuk koruma, ebeveynlerin pedagojik yetenekleri, prosedürler, mahkeme davaları, şantajlar, tehditler, randevuları boykot etme… Çok fazla zaman, para ve enerjinizi alır. Hatta, bedensel ve psikolojik rahatsızlıklardan ve uykusuz gecelerden daha bahsetmiyorum bile. Minimum sorunlu bir süreç için, iyi danışma, karşılıklı saygı ve güven ve taviz vermeye istekli olmayı gerektirir. Bu işbirliği zaten evliliğin içinde de hafife alındığı için, boşanmadan sonra sefaletin devam etmesine şaşmamak gerekiyor. Bu ‘iyi niyetin’ artık olmayacağı bir zaman gelebilir, açık anlaşmalar yapmak ve onları iyi bir şekilde kaydetmek çok önemlidir. Yanlış erkeklerle velayet ve çocuk görme hakkıyla düzenlemeler nadiren düzgünce gider, anlaşmaları yerine getirmiyorlar ya da çok geç yerine getiriyorlar. Çocuk bakım parasını ödemiyorlar, ya da bakım parasını en aza indirmek için şikâyet ediyor ve bahaneler buluyorlar. Burada kadın genellikle bir tuzağa adım atar; onunla tekrar ve tekrar güç mücadelesine girer. Erkek, çocuğu getirme ve götürme esnasında kadını kötü yorumlarla aşağılıyor ve yapılan yorumları kadın göz ardı etmek yerine, tekrar ona kızgın mesajlar yazar. Onun kötü yorumları kesilmezse, artık bir daha çocuğu almamasını sağlar! Kadınlar!.. Bu süreçte bazı şeylerin üzerine gitmemek akıllıca olacaktır. Çocuğun ihtiyaçlarını akılda tutmalı, bu size inanın yardım edecektir. Evet, eğer erkek bunu yapmazsa, bu sinir bozucudur elbette. Bu sebeple sizden daha fazla incelik ve bilgelik yapmanız beklenir, gerekir. Danışanım: “Boşandıktan hemen sonra, çocuk görme düzenlemesiyle işler ters gitti. Kızımı almak için evine gittim ve henüz bir adım atmamıştım fakat o çoktan başlamıştı: ‘Yok bu iyi değildi, bununla aynı fikirde değilim..’ O küfür ve hakarete başladığında, ben emin bir şekilde: ‘Benimle böyle konuşmanı istemiyorum, öyleyse mail gönder, dedim. Dışarıya yürüdüm ve kızıma ‘arabada bekleyeceğimi’ söyledim’. Sonunda, bu küfür ve hakaret durdu ve şimdi gayet makul bir şekilde gidiyor”.

Bir erkek, babalık konusunda sorumsuz olduğunu gösterdiği durumlarda, bence çocuk görme hakkı tekrardan düzenlemeye girmeli hatta bazı durumlarda engellenmelidir, ama ne yazık ki yetkililer her zaman buna ikna olmuyor. Özellikle güzel konuşabiliyorsa ya da önemli bir pozisyonu varsa ve güçlü arkadaşları varsa, bu kesinlikle olmuyor. Bu nedenle eşlerini boşamayan kadınlar var. Onlar çocuk görme hakkını asla önleyemeyeceklerini bilirler; eşiyle kalmayı ve böylece duruma göz kulak olmayı tercih ederler. Hayat arkadaşı Tabii ki her erkek, uygun bir eş ve hayat arkadaşı değildir, tıpkı her kadın gibi. Her kavanozun bir kapağa uyması mümkün değildir, bu bir yanılsamadır. Çünkü bazı kavanozlar ve kapaklar kesinlikle uymuyor ve aslında çok hasarlı oluyorlar. Yanlış hayat arkadaşı; sevgi ve karşılıklı saygıya dayalı uzun vadeli bir ilişki kuramaz, ilişkinin kalitesini ciddi şekilde zayıflatan davranışları gösterir. Yanlış erkekler nadiren bir terapiste giderler, fakat yanlış bir erkekle ilişkisi olan kadınlar daha fazla başvuru yaparlar. Bu ilişkiden cidden acı çekiyorlar ve aynı zamanda onu terk edemiyorlar. Günlük seanslarıma gelen bu kadınların ıstırabı, yanlış bir erkek ile yaşamak ve boşanmak hakkında yazılar yazmam için beni motive etti. Elbette mutlu ve sağlıklı bir ilişki hakkında da köşe yazıları yazdım, ama ben bir aile danışmanıyım ve insanlar çok mutlu oldukları için bana gelmiyorlar. Yazılarım büyük ölçüde iş deneyimime dayanıyor, elbette mahremiyeti sağlamak için isimleri yazmıyorum. Bu yazıları kendilerinden izin alarak yazdım. Gazetemizde yayımlayarak sizlerin de istifadesine sunmak istedim. Kendilerine sizler adına teşekkür etmek istiyorum. Yanlış bir erkek isen, umarım bu yazımda kendini tanırsın ve bir şeyleri değiştirmeye gayret edersin. Eğer bir kadın olarak, bunları okurken yanlış bir erkek ile yaşadığınızı keşfettiyseniz, ilişkinizde bir değişikliğin başlangıcı olacağını umuyorum. (Psiko-Sosyal Danışman) Tlf: 00316- 17 59 29 70 info@compasscare.nl http://www.facebook.com/CompasscarePsikolojikDanışmanlık htttp://www.compasscare.nl

“Yanlış bir erkek isen, umarım bu yazımda kendini tanırsın ve bir şeyleri değiştirmeye gayret edersin. Eğer bir kadın olarak, bunları okurken yanlış bir erkek ile yaşadığınızı keşfettiyseniz, ilişkinizde bir değişikliğin olacağını umuyorum”

Kaza Eksperi Sunar...

e.emre@letseladvies.nl

“Hollanda’da yaşayan Türk asıllı vatandaşlarımızın, Türk Hukukunu ilgilendiren sorunlarını çözmek için varız” Bu ay makalemizi Randstad Kaza Hukuku Kurumu Orta ve Kuzey Bölgesi Müdürü drs. Ali Durmuş’un, Avukat Onur Emre ile ortak projesi olan ve Türkiye’den Hollanda’ya gelip Türk Hukuku hizmetlerine başlayan Hollanda Türk Hukuku Bürosu Koordinatör Avukatı Erdem Yıldızeli ile yaptığımız kısa söyleşiye ayırıyoruz.

S

izi kısaca tanıyabilir miyiz? İstanbul Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 2005 yılında mezun oldum. 2006 yılında da avukatlık ruhsatımı alarak, avukat sıfatıyla çalışmaya başladım. Yaklaşık 16 yıldır aktif olarak Türk Hukuku üzerinde çalışmalarımı sürdürüyorum. 2011 yılından bu yana ise kendi ofisimde serbest olarak çalışmam devam etti. Bu yılın Eylül ayından itibaren de Hollanda Türk Hukuku Bürosu firması ile ortaklık yaparak uluslararası perspektif ile Türkiye ve Avrupa ülkelerindeki hem Türk vatandaşlarımız ve şirketleri hem de Türk Hukukunu ilgilendiren sorunları için yabancı ülke vatandaşları ve şirketlerine hukukî danışmanlık hizmetleri vermeyi amaçlıyoruz. Hukuk eğitimim ve aktif çalışma hayatım boyunca Ceza Hukuku haricinde hemen hemen tüm alanlarda danışmanlık ve dava hizmetleri verdim. Çalışmalarım ise ağırlıklı olarak Miras Hukuku, İcra ve İflas Hukuku, Aile Hukuku ve Ticaret Hukuku alanında yoğunlaşmaktadır. Hollanda’da hangi hizmetleri vermeyi planlıyorsunuz ve bunu nasıl yapacaksınız? Verdiğimiz hizmetleri ‘iki başlık altında topluyoruz; hukukî ve finansal hizmetler. Öncelikle Hollanda’da yaşayan Türk asıllı vatandaşlarımızın, Türk Hukukunu ilgilendiren sorunlarında yaşadıkları iletişim, bilgi alma sorunlarını göz önüne alarak, Türkiye’de devam eden dava ve diğer hukukî süreçleri hakkında sağlıklı ve koordineli bir şekilde takip etme olanağı sağlamayı hedefliyoruz. Elfi Legal Finance International olarak Türk Hukukunu ilgilendiren sorunlarda “tek merkezden çözüm” olanağı sağlamak ana hedefimizdir.

Bu doğrultuda da ben, Türk Hukuku üzerine eğitim aldığım ve mesleki tecrübem nedeniyle Türk vatandaşlarımız ve şirketlere, yabancı ülke vatandaşları ve şirketlere, Türkiye’ye gitmeye gerek kalmaksızın yüz yüze görüşerek hukukî sorunlarına çözüm sunmak imkânı sağlamaktayız. Sürecin tamamının şeffaf olması, telefon veya mail yoluyla bilgi almaktansa avukatı ile birebir görüşebileceği bir sistemle, yaşanabilecek güven sorunlarının en aza ineceğine inanıyoruz. Ayrıca sağladığımız bu hizmetle kültürel ve dil farklılıklarına bağlı engelleri ortadan kaldırmayı, zamandan ve maliyetlerden tasarruf etmek düşünesini önemsiyoruz. Hukukî hizmeti vermek için araya başka hiçbir aracı sokmuyoruz. Operasyonunun tamamı tarafımızca yönetiliyor. Bunu da İstanbul’da bulunan kendi ofisimizle koordineli olarak çalışarak sağlıyoruz. Teknolojinin sunduğu olanaklardan da faydalanarak, hukukî süreç ile ilgili olarak güncel ve anlık bilgi akışı bize müvekkilimizin dosyayı ile ilgili olarak soracağı her soruya doğru ve güncel yanıt verme imkânı sağlamaktadır. Öncelikli olarak vatandaşlarımızın hukukî sorunlarını ele almakla birlikte, burada yerleşik bir şirketin, Türkiye’de ihtiyaç duyabileceği her türlü hukukî ve finansal hizmeti de sağlamayı hedefliyoruz. Bu kapsamda da yine “tek merkezden çözüm” olanağı sağlamayı hedefliyoruz. Örneğin; yabancı bir firmanın Türk firmadan olan alacağının tahsilinden, pazar araştırmasına, Türkiye’de yerleşik şirket sorgulamalarından, Türkiye’de ofis açılmasına, doğru personel seçimine, oturum ve çalışma izinleri de dâhil olmak üzere geniş bir yelpazeden hizmetler veriyoruz.

Türkiye’deki ekibiniz hazır mı? Ekibimizde; İstanbul ofisi koordinatör avukatımız, hukuk asistanımız (paralegal), hukuk öğrencisi (trainee) ve danışmanlarımız mevcuttur. Danışmanlarımız; Türkiye’nin saygın üniversitelerinde eğitim veren Doçent ve Profesör hocalardan oluşmaktadır. Bunun yanı sıra; meslekte önemli yere sahip çeşitli kuruluşlarla (vergi denetmeni, SGK müfettişi, vize danışmanı gibi) da koordineli olarak çözüm sağlayabiliyoruz. Size nasıl ulaşabilir? Bize başvuru telefon yoluyla, internet sitesi üzerinden, Linked-in üzerinden, diğer sosyal medya hesaplarımız üzerinden (Facebook, Twitter, Instagram gibi) olabilecektir. Burada da her türlü iletişim aracılığıyla kişilerin bize ulaşabilmesini amaçlıyoruz. Hollanda Türk Hukuku Bürosu Hollanda İletişim Gebouw Delftse Poort: Weena 505, 3013 AL Rotterdam Tussen Meer 1-b, 1068 EX Amsterdam Tel. 088 - 808 7888 M: 06-53 29 33 55 www.turkhukuku.nl info@turkhukuku.nl Türkiye İletişim Bağdat Cad. No: 480, D. 8 Bostancı-Kadıköy İstanbul Tel.+90 (0) 216 900 18 62 M +90 (0) 533 427 21 80 ◄◄

Hollanda’da öğrenciler sokağa indi Lahey kentinde çok sayıda öğrenci, karşılıksız bursların kaldırılması, eğitim burslarında kesintilere gidilmesi ve geri ödemelerde uygulanan faizin yükseltilmesine tepki gösterdi. Ulusal Öğrenci Sendikaları Konfederasyonu (LSVb) ve farklı öğrenci vakıflarının çağrısıyla gösteri için Lange Voorhout Meydanında toplanan öğrenciler, “Borç sistemini kaldır”, “Zengin olanın akıllı olma hakkı var” ve “Diploma almak, emekli olana kadar borç ödemek demek” yazılı pankartlar ve dövizlerle, “Bizim borcumuz, sizin borcunuz”, “Eğitim bir haktır ayrıcalık değil”, “Hükümet, direnişi kendin istiyorsun” sloganları atarak Hollanda Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanlığı binasına yürüdü. Yürüyüş öncesi öğrenci vakıfları

adına yapılan konuşmalarda, eğitim almak için borç batağına giren öğrencilerin haklarını aramak amacıyla gösteri düzenlediklerine işaret edildi. Öğrencilere karşılıksız verilen bursların ellerinden alınarak eğitim almanın zorlaştırıldığı vurgulanan konuşmalarda, diploma almak için büyük borçlara girilmemesi, herkesin eşit olması ve zengin fakir ayrımı yapılmaması gerektiği savunuldu. Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanlığını verdiği sözleri tutmamakla eleştiren vakıflar, hükümetin giderek eğitimi

pahalılaştırdığını ve haklarını alana kadar mücadeleye devam edeceklerini kaydetti.


haklarımız 05 onze rechten

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 244 - Kasım/November 2018

Aydınlatmaya devam

Rabobank ve Güler Finans Danışmanı Ferdi Yıldırım’ın inisiyatifiyle başlatılan bilgilendirme toplantıları sürüyor.

Meral Soytekin

officemanager@soytekin.nl

RABOBANK ve yeni Hypotheekpocket 2018 görücüye çıktı! Kasım-Aralık 2018’den itibaren Dordrecht te başlamak üzere Rabobank Drechtsteden, Türk toplumu için konut ve ipotek hakkında bilgilendirme toplantıları düzenleyecek.

R

abobank Finansal Danışmanlar Menajeri Arne du Burck ve Guler Finance danışmanı Ferdi Yıldırım’ın inisiyatifiyle başlatılan bilgilendirme toplantıları, Hollanda Türk toplumunu bilgilendirmeyi amaç ediniyor. 6 Kasım 2018 tarihinde Aksa Camii Dordrecht Teşkilatı’nda düzenlenen toplantıya yoğun katılım oldu. Sıcak bir ortamda misafirler hem bilgilendiler hem de konut ve ipotek hakkında kafalarındaki soruları Bahattin Güler (Guler Finance) ve drs. Ahmet Yıldırım’a yönelttiler. Bahattin Güler, en çok sorulan 10 soruyu konuklara paylaşırken, kitabı yeni piyasaya çıkan yazarekonomist drs. Ahmet Yıldırım ise, 2012’den bu yana tüm değişiklikleri, emlak piyasasındaki trendleri anlatarak konukları aydınlattı. Rabobank Drechtsteden toplantısına katılanlar, memnum bir şekilde ayrıldı. Dordrechte Aksa Camii Başkanı Şahin Seme ve ekibi, hem konuşmacıları hem de davetlileri güzel bir ev sahipliği ile ağırladı. Toplantı sonunda yeni kitapçığını misafirlere imzalayıp takdim eden Ahmet Yıldırım, toplumu bilgilendirmeden duyduğu memnuniyeti ifade ederek, bu

tür çalışmaları hız kesmeden sürdürüleceklerini belirtti. Toplantıya katılan misafirler “bu kitabı mutlaka okuyacağız” diyerek, konuyla alakalı yapılan bilgilendirmeden hayli istifade ettiklerini vurguladılar. Türk toplumun bir araya geldiği yerleri tercih ettiklerini ifade eden Yıldırım, dernek, cami ve diğer lokallerde bu toplantı serisini devam ettireceklerine dikkat çekti. Ayrıca, esnaflar için (MKBzakelijk) Rabobank Drechtsteden de bir bilgilendirme toplantısı da düzenleyeceklerini duyurdu. İhtiyaca göre değişik mevkilerde toplantılar düzenlemeye hazır olduğu söyleyen Menajer Arne du Burck, beklentilerinin pozitif olduğunu ve bu açıdan son derece heyecanlandığı belirtti. Dordrecht ve çevresinde çok sayıda müşterileri olduğunu belirten Ferdi Yıldırım, bu şekilde daha sıcak bir

ortamda görüşebileceklerini ifade etti. Konut ve ipotek yazarı drs. Ahmet Yıldırım’ın, Rabobank Drechtsteden adına Hollandaca olarak yayımlanan “Hypotheekpocket 2018” adlı kitapçığının da, bu toplantılarda katılımcılara takdim edileceği duyuruldu. Toplantı organizesi: Rabobank Drechtsteden Guler Finance Huis & Contact Haber-Fotoğraflar: Doğuş Haber Merkezi

«

Boşanma Süresicinde Yaşananlar... Bireylerin boşanma kararı alması her zaman beklenildiği kadar kolay olmamaktadır. Bireylerin göz önünde bulundurması gereken bazı önemli konular vardır. Boşanma sürecinde bireyler tarafından en çok sorulan sorular şu şekildedir: Boşanmak istiyorum: - Çocuklar hangi ebeveynde kalabilir? - Başka bir ev bulmam zor, bu evde kalmayı sürdürebilir miyim? - Gelirim yok, nafaka alabilir miyim ya da sosyal ödenek alabilir miyim? - Ve en önemli sorulardan biri: Gelirim yok, avukat masrafları ne kadardır? Çocuklar hangi ebeveynde kalabilir? Boşanma sürecinde belki de en önemli konulardan biridir… Çocukların hangi ebeveynde kalma hakkı vardır? Bu soruyu yanıtlayabilmek pek de kolay değildir. Hâkimler bu konuda bir kaç faktörü göz önünde bulundurarak bir karar verir. Örneğin, hangi ebeveyn, evlilik süresince çocukların bakımıyla daha fazla ilgiliyse, ebeveynin kişisel durumu ve çocukların yaşları, bu sorunun yanıtlanmasında büyük bir rol oynar. Kim geçici olarak evde kalabilir, geçimimi sürdürebilir miyim ve gelir durumum nasıl olur? Her iki taraf da boşanma sürecinde evde kalabilme talebinde bulunabilir. Hâkimler burada da bir kaç faktörü göz önünde bulundurarak bir karara

varmaktadır. Öncelikle çocukların hangi ebeveynde kalması önemlidir. Bunu yanı sıra evin kiralık veya satılık olması da ayrıca bir rol alır. Bu durumda bireylerin gelir durumuna da bakılmaktadır. Hâkimler her zaman yukarıda bahsedilen etkenleri göz önünde bulundurmaktadır. Geliri olmayan bireylerin, karşı tarafın gelir durumunu göz önünde bulundurarak çocuk veya eş nafakası talep etme hakkı vardır. Bunun yanı sıra, herhangi bir geliri olmayan birey, ikamet ettiği belediyeye başvuru yaparak sosyal hizmetlerden faydalanabilmektedir. Çocuk veya eş nafakası ödemeyen bireyler, sosyal hizmetler tarafından nafaka ödemek için zorunlu tutulabilirler. Nafaka vakitlice veya hiç ödenmediği takdirde, belediye bu bireye karşı bir prosedür başlatabilmektedir. Yasal olarak, bir bireyin geliri için, boşanmış olsa dahi, diğer bireyin nafaka ödeme zorunluluğu vardır. Karşı taraf bunu yapmadığı takdirde, sosyal hizmetler hukuken prosedür başlatabilme hakkına sahiptir. Herhangi bir geliri olmayan bireyler de rahatlıkla boşanabilmektedir! Herhangi bir geliri olmayan bireyler çoğu zaman ekonomik durumlardan dolayı boşanma sürecini başlatmakta zorlanmaktadırlar. Hatta bazı bireyler bu nedenlerden dolayı yıllar boyunca istemedikleri bir evliliği sürdürmektedirler. Bu konuda devlet tarafından maddî yardım başvurusu yapıyoruz (www.rechtsbijstand.nl). Yukarıda okuduklarınızla ilgili veya daha fazla bilgi için bizlere müracaat edebilirsiniz! Her ayın ilk cuma günü saat 18:00 – 20:00 arası ücretsiz görüşme saatimiz vardır! Tel: 010 226 2271


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 244 - Kasım/November 2018

04 dosya 26 06 dossier

Mehmet Soytürk:

EUBA Başkanı Hasan Aras:

“Sadece iş hayatında değil, günümüzde hemen hemen herkes, bir başkasından şikâyetçi”

Ahlâklı, dürüst, güvenilir olmak, hayatın bir yerinde olumlu karşılık olarak sizi buluyor” biliyor; bu kadar sorumsuzca yani… Din konusu ise benim şahit olduğum hiçbir yerde eleman – işveren arasında sorun teşkil eden bir fasıl olarak görülmüyor. (İstisnai olarak başı örtülü bayanları resepsiyonda görmek istemeyen işverenler olabilir)

B

en şahsen konu ilgili şunları paylaşmak isterim: Sadece iş hayatında değil, günümüzde hemen hemen herkes herkesten şikâyetçi; yani eleman işvereninden, işveren ise elamanından. Kendilerine göre de hep bir “haklı” gerekçeleri oluyor. Örneğin bir eleman, çalıştığı yerde bir müddet sonra kendinin olmaması hâlinde işlerin yürümeyeceğini düşünüyor ve kendini “olmazsa olmaz” gibi görmeye başlıyor. Aynı şekilde işveren de “eleman olmazsa da bu iş pekâlâ gider” düşünüyor ve ortak noktayı her iki taraf da net olarak göremiyor/belirleyemiyor. Bazı elemanlar ise Hollanda kanunlarının vermiş olduğu hakları, araya bir takım mazeretler koyarak işveren aleyhine kullanmaya çalışıyor. Diğer birçok (ağırlıkla) elemanlar ise çalışmış olduğu ortamda tam sorumlukla çalışmıyor. “İşimi yaparım giderim” düşüncesi ile çalışıyor. Yani çalıştığı yerdeki sorumluluk alma ve sahiplenme duygusuna sahip değiller. Hatta “ben tatile gidebilmek için çalışıyorum” diyenlere bile rastlana-

Ben şahsen hem işimin gereği ve hem de müşteri grubumu Hollanda veya diğer Avrupalılar oluşturduğu için Hollandalı elemanı daha çok tercih ediyorum. Zira Avrupalıları en iyi gene Avrupalılar tanıyor. Duyguları ve düşünceleri aynı olduğu için, gülünecek yerde gülebiliyor ağlanacak yerde ağlayabiliyorlar. Bu durum bizde çok farklılık arz ediyor. Farklı olduğu için lisan/ dili ne kadar iyi bilseniz bile üst düzey bir diyalog kurulamıyor. Ayrıca yukarıda ilk bölümde bahsettiğim noktalarda; Türklerden çok daha fazla hem işi benimsiyorlar ve hem de sorumluluk alabiliyorlar. Gerçek manada hak etmedikleri bir talepte bulunmuyorlar. Genel manada hiç veya çok az yalana başvuruyorlar. Örneğin, hasta olma ya da doğru olmayan bilgilereler işverenden bir şeyler koparma gibi. Sayısını artırabileceğin bir çok durumu en azından Türklerden daha az yapıyorlar. Bunu iyileştirmek bana göre mümkün ancak uzun bir zamanda yapılabilecek bir şey. Ancak hiç de zor değil. 1- İnsanların çok iyi eğitilmesi, herkesin en az HAVO diploması alabilmesini sağlamak… 2- Evde aileler çocuğa kötü örnek olabilecek durumları anlatmamalı. Örneğin işvereni ya da Sosyaldaki memuru nasıl kandırdığını; en azından çocukların bulunduğu bir ortamda anlatmamalı… 3- Dinini iyi öğrenmeli. Örneğin, yalan ve kul hakkına girmenin ne kadar kötü bir şey olduğunu, yetişmekte olan çocuklara ısrarla anlatılmalı. Ahlâklı, dürüst, güvenilir olmanın, hayatının bir yerinde olumlu karşılık bulacağını ve topluma hizmet etmenin onu yücelteceği duygusu aşılanmalı. 4- İşverenler de aynı şekilde hep iyi olan gelişmeleri veya yaşadıkları güzel olayları anlatmalı Örneğin, Vergi Dairesi’nin nasıl atlatıldığını buna benzer pek çok olumsuz davranışı, olağan bir olaymış gibi, özellikle çocukların bulunduğu ortamlarda anlatılmamalı. (“Üzüm üzüme baka baka kararır” misali) 5- İşverenler elemanlarını daha çok ciddiye almalı ve önemli bir insan olduklarını elemanlara hissettirmeli, onları dinlemeli; bir arkadaş ve bir aile gibi olmalılar. Onlara duyulan güven, onların şirketlerinin sahiplenmesini ve işini kendi işi gibi görmesini sağlayacaktır. Saygı, sevgi ve selamlarımla, Mehmet Soytürk (FINMA BV Sahibi HOTİAD Onursal Başkanı)

◄◄

“Allah katında en önemli hakkın, kul hakkı olduğunu bilmeliyiz”

Ö

ncelikle işveren ve çalışanın tanımını yaparak konuya girizgâh yapalım... Başkasına ait bir iş veya hizmeti ücret karşılığında yapmayı üstlenen kişiye işçi adı verildiği gibi, bir işin sahipliğini ve sermaye gücünü elinde bulunduran, ücret karşılığında başkalarını çalıştıran ve onların çalışma düzenini belirleyen kimseye de işveren denilir. İşveren şahıs olabileceği gibi vakıf, şirket, devlet gibi tüzel kişiler de olabilir. Sermaye sahibi olarak unutulmaması gereken husus, her fırsatta emanetçi olduğun malının gerçek sahibinin Allah olduğunu, o mallarda fakirlerin de hakkı bulunduğunu hatırlamalı. İşveren işçinin patronu değil, onun koruyucusu olmalı. İyi bir iş sahibi, çalışanına yediğinden yedirip, içtiğinden içirmelidir. İşveren isçiye Allah’ın emaneti gözüyle bakmalıdır. Çalıştığı şirketten memnun olmayan bir çalışan için iki yol vardır: Birincisi, memnun olmadığı hâlde çalışmaya devam etmesi. İkincisi ise, memnun olmadığı için işinden ayrılmasıdır. En kötüsü de memnun olmadığı hâlde çalışmaya devam etmesidir. Dolayısıyla şirketler çalışanlarını yalnızca bir çalışan olarak görmemeli, onların bir iş ortağı olduklarını bilmeli ve memnun etme konusunda yaptıkları faaliyetleri artırmalıdır. Çünkü mutlu çalışanlar mutlu müşteriler oluşturur. Düşünün, asık suratlı birisinden mi alışveriş yapmak istersiniz yoksa güler yüzlü birisinden mi? Ayrıca mutlu birisi çevresine de mutluluk ve pozitif enerji yayar. Çalışanların fikir ve önerilerine saygı duymak, desteklemek ve yeri geldiğinde patron işçi hiyerarşisi düşünülmeden iltifat etmek, büyük değişimlerin kapısını açan unsurlardır. Kendilerine değer verildiğini düşünen çalışanlar yöneticilerine daha fazla güven duyarlar, bu da verilen hizmetin kalitesini artırır. İşveren ve çalışan arasındaki ilişkilerin

Hem kel hem fodul...

genelde ahlâkî bir çerçeve içerisinde yürütülmesinde fayda vardır. Ahlâkın devre dışı kaldığı bir yerde, bir düzende hukukî yaptırımlar çok fazla bir mana ifade etmez. Çünkü ahlâkı devre dışı bırakan insanlar bir biçimde hukuku da devre dışı bırakmanın yollarını bulurlar. Bizim içinden geldiğimiz, dünyamızı şekillendiren değerlerin bize emrettiği öğreti, kural şudur: “İşçinin hakkını, emeğinin karşılığını alın teri kurumadan veriniz”. Unutulmaması gereken diğer bir önemli konu ise, bizim toplumumuzda maalesef sıkça rastladığımız bir eksiklik olan, işçi-işveren anlaşmasıdır. İşverenin verebileceği ücreti önceden belirlemesi, sonradan olabilecek anlaşmazlıkları ve kırgınlıkları ortadan kaldıracaktır. Bazı işverenlerin “işe başla sonradan düşünürüz veya kolay; hallederiz” gibi sözler doğru değildir. Çalışanların ücretleri baştan konuşulmalıdır.

Sonuç olarak, bu alanda din faktörü çok önemlidir. Bu alanda din belirleyicidir. İşçi işveren ilişkilerinin temeline yerleştirdiği kul hakkı, bizim toplumumuzda birçok ekonomik ve sosyal dengeyi bir arada tutar. Nihayetinde Allah katında işçi de işveren de kuldur. Bu yüzden her iki tarafın da birbirinin hakkını üzerlerine geçirmemede duyarlı davranması lazım gelir. Bizlerde işverenler olarak tüm çalışanlarımızın emeğinin karşılığını geciktirmeden verir, onların maddî manevî haklarını her şeyin üzerinde tutarız. Biz biliriz ki, Allah hakkından sonra en önemli hak, kul hakkıdır. FİDEMZORG Sahibi ◄◄

Sabri Aksoy:

Müslüman iş adamlarının “emek” ve “para” ile imtihanı… “Din faktörü çok önemlidir”

S

on bir yıl içerisinde, isimleri, ilim ve cesaretle anılan büyük sahabenin adıyla aynı olan iki iş adamıyla birlikte iş yapma ortamı oluşmuştu. Biriyle 10 bin, diğeriyle 24 bin Euro’luk bir proje yürütülecekti. Bunun ikisinden de bana düşen pay yüzde 10 civarı çok küçük bir yüzdelikti. 10 bin Euro’luk projeye 300 saat gibi bir zaman ayırırken, diğerine sadece proje sahibi, projeyi yazma ve kabul ettirme anlamında katkım oldu. Bunun karşılığında bu iki iş adamı bana ne verdi biliyor musunuz? Evet, tahmin ettiğiniz gibi ikisi de alın terimin üzerine yatarak, emek ve parayla olan imtihanlarını kaybederek bana hakkım olanı vermediler. Çok kırıldım, üzüldüm ve acıdım… Bu üzüntüm asla onlardan hak ettiğimi alamamak adına değildi, üzüntüm, onların birer Müslüman iş adamı olarak iş yapıyor ve hiçbir şey yokmuş gibi

hâlâ ortalıkta boy gösteriyor olmalarındandır. Onları vicdanlarıyla(!) ve mensubu olduklarını iddia ettikleri dinîn şu emriyle baş başa bırakıyorum… Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Ücretliye/işçiye hakkını, teri kurumadan önce verin!” Yine Peygamberimiz bir hadis-i şerifinde, ‘Allah’ın, işçi tutup işini gördüren ve ücretini vermeyen kişinin kıyamet gününde karşısında olacağını’ buyurarak, acı bir gerçeği haber veriyor... “Ağır mı oldu” dediniz… Hayır, bence değil… En azından bunları kendilerine duyurarak, onlardan alacağım hakkımı biraz hafifletmiş olarak onlara iyilik bile yaptım… Helallik noktasında hâlâ karamsarım… Ben ki, bana çok zulmetmiş birine bile hakkımı, düşünmeden helal etmiş birisiyim… Ama burada, İslam’ı temsil etme ve o büyük hakkı gasp etme söz konusu... Bir de “helal” ürün pazarladığını söyleyen ama aynı duruma düşen birileri var ki, onların durumu tamamen içler acısı... Yahu sen zaten bu duruma düşmekten dolayı haram yiyorsun, helal satsan ne olur, haram satsan ne olur... Ayağınızı denk alın!.. Vebal ve sorumluluğunuz büyük. Ya o din ile adınızı bir araya getirmeyeceksiniz ya da onun emrettiği gibi dosdoğru olacaksınız... Başka bir seçenek yok... Bir de bunlardan ayrılan; işini dürüstçe yapan, alın terine, emeğe saygı gösteren, işçinin değerini bilenler var ki, ben onlara müteşekkirim... Kendi müntesibleri tarafından karartılmaya çalışılan İslam’ın ve insanlığın çehresinin; olduğu gibi aydınlık kalmasını sağlayan bu güzel insanlara da bereketli ve hayırlı kazançlar diliyorum... İktibas: Haber Gazetesi Kasım 2015 (Zeynel Abidin) ◄◄

Her alanda olduğu gibi ticaret ve alışverişte tabi ki din faktörü çok önemlidir. Temeli sağlam olmayan hiç bir bina ayakta kalamaz. Tabi ki sözde değil, özde din; yani söyleyerek, söylemde değil yaşayarak, eylemde olmalı. Dış görünüşümüzle (göstermeye çalıştığımızla değil) yaşantımızla örnek olmalıyız. Peygamberimizin bir sözü vardır: “Çalışanın teri kurumadan hakkını veriniz!” diye... Hani dükkânına gelen müşteriye “komşum daha siftah yapmadı, diğer ihtiyacını da istersen ondan al” diyebilen bir kültürü unuttuk mu acaba? Tabi ticarette en önemlisi kimseyi senden daha akıllı zannetmemek ve ne pahasına olursa olsun sözünü yerine getirmektir. Tabi söz verirken, ürünü temin ettiğiniz fabrika veya toptancıyı da garantiye almanız gerek. Karşılıklı güven unsurunu zedelememek lazım. O duygu bitince, her alan, insana zindan olur. Kütahya Porselen Benelüks Baş Bayii ◄◄


toplum 07

samenleving

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 244 - Kasım/November 2018

Kadriye Efe:

“Günümüzün arabulucusu arayı bulmak/arayı düzeltmek niteliğinden ziyade daha çok taraflar arasından bozulan iletişimin düzeltilmesini, en azından normalleştirilmesini sağlayarak mevcut uyuşmazlığın ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmaktadır”

Arabuluculuk: “Alternatif Uyuşmazlık Çözümü”

Efe Consultancy sahibesi “Sicile Kayıtlı Arabulucu” Kadriye Efe ile arabuluculuk hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. İstifade edeceğinizi umuyoruz.

A

rabuluculuk (mediation) nedir? Arabuluculuk aslında asırlardır var olan ve değişik kültürlerde uyuşmazlık durumda uygulanan bir çözüm yöntemidir. Türk tarihimizde de rastlanan ve uyuşmazlık durumunda başvurulan arabulucular vardı. Lakin orada bahsedilen arabulucular daha çok “tahkim hakemi” niteliğini taşımaktaydı. O zamanlar da tahkim hakemleri, kimin haklı kimin haksız olduğuna karar verir ve haksız olan tarafa hatasını kabul ettirirlerdi. Bazı kültürlerde arabulucular “kutsal şahsiyet”, “akıl adamları” olarak kabul edilmiştir; örneğin, Konfüçyüs. Hollanda tarihinde (1600 yıllarında) ise arabulucuları “barış elçileri” (vredestichters) olarak adlandırmışlardır. Günümüzdeki arabuluculuk ile tarihte bahsedilen arabuluculuk arasında farklılıklar vardır. Günümüzün arabulucusu arayı bulmak/arayı düzeltmek niteliğinden ziyade daha çok taraflar arasından bozulan iletişimin düzeltilmesini, en azından normalleştirilmesini sağlayarak mevcut uyuşmazlığın ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmaktadır. Şöyle ki, günümüzde arabuluculuk kimin haklı kimin haksız olduğuna bakmadan, hüküm vermeden ve her şekilde önyargıdan uzak, tamamıyla bağımsız ve tarafsız olarak sadece taraflar için en uygun çözüm yolu hangisi olacağına dair taraflara rehberlik etmektedir. Arabuluculuğa dâhil olmak için gönüllülük kaidesi şartı Arabuluculuk görüşmelerine taraflar gönüllü olarak dâhil olması gerekmektedir. “Zorunlu arabuluculuk” diye bir durum henüz Hollanda kanununda yer almamaktadır. Bunun yanı sıra bazı işveren sözleşmelerinde herhangi bir itilaf durumunda hâkim öncesinde arabuluculuk seçeneği iş sözleşmesine protokol olarak dâhil edilmektedir. Bu gibi durumlarda, işveren-eleman arasındaki itilaf hâkim önünde çıktığında hâkim neden ilk önce o yola başvurulmadığını haklı olarak soracaktır. Arabuluculuktaki gönüllülük kaidesi gerekçesi ise, kişinin kendi hür iradesi ile çözüme ulaşmasını sağlanması açısından çok büyük önem taşımaktadır. Nitekim, taraflar aralarında almış oldukları karara kendi hür iradeleriyle varırlarsa varılan çözüm daha kalıcı olur ve uyulmasında engeller olmaz.

Arabuluculuğun kullanım alanları nelerdir? Arabuluculuk her alanda kullanılabilmektedir ve hatta devletler arasında diplomasi de bile arabuluculuk uygulanmaktadır. Her ülkenin kendine özgü kültür, alışkanlıkları ve yasalarındaki farklılıklardan dolayı değişikler baş gösterebilse bile dünya genelinde arabuluculuğun uygulandığı alanlar şunlardır: Ailevi sorunlarda; - Örneğin; evlilik öncesi anlaşmalarda (evlilik sözleşmesi), boşanma protokolleri, ebeveyn anlaşmaları (çocuklarla diğer ebeveyn ziyaret ve görüşmelerinin tahsisi), nafaka konuları, aile işletmelerinde oluşan anlaşmazlıklarda, miras hususunda, taşınmaz mallarda - gayrimenkul anlaşmazlıkları, kardeşler arasında oluşan uyuşmazlıklarda, ebeveyn- çocuk arasında ki anlaşmazlıklarda. İş Hukuku alanlarında; - Örneğin; haksız yere fesih durumunda, ayrımcılık, taciz, eleman mağduriyetleri/şikâyetleri, elemanlar arası anlaşmazlıklarda. Ticari alanlarda: - Örneğin; ev sahibi (ev bürosu) kiracı arasında ki uyuşmazlıklarda, ticari sözleşmelerde, iş ortaklıklarda, emlakçı -ev sahibi- müteahhit anlaşmazlıklarında. Diğer alanlarda; - Örneğin; okullarda yaşanan sorunlarda, komşular arasında oluşan anlaşmazlıklarda, kar amacı gütmeyen kuruluş ve vakıflarda, dinî kurumlarda. Devlet dairelerinde ve devlete ait kurumlarda örneğin vergi dairesi veya vatandaşına ödenek temin eden kurumlarda. Ve tüm bu alanların yanı sıra gitgide yaygınlaşmakta olup ceza hukuku çerçevesinde görülen davalarda kullanılmaktadır. Örneğin, mağdur-fail durumlarında. Arabulucuya gitmenizin size ne gibi avantajları vardır? Özellikle aile davalarında, zor olsa da sağduyulu olup mantıklı karar vermek gerekir. Boşanma davalarında aslında hiç bir zaman taraflardan biri için “kazanan taraf” diye bahsetmemiz mümkün değil. Netice de taraflardan her ikisi de bir şeyler kaybetmektedir. Özellikle tarafların çocukları var olduğunda uyuşmazlığı asgariye indirmekte fayda var. Aynı anda bir masaya oturup tarafsız biri aracılığı ile belirli başlı düşüncelerin, önerilerin ortaya çıkma-

tarafların aralarından yaptıkları anlaşmaların “yasalara aykırılık” içermemesidir. “Gizlilik” kaidesi de arabuluculukta bulunması gereken ilkelerden biridir. Varmış olduğunuz anlaşmalar bir sözleşmeye, bir boşanma protokolüne bağlansa bile arabuluculuk esnasında konuşulanlar gizlilik kaidesi altında yapılır ve bunlar adliyeye gönderilen sözleşmelere yansıtılmaz. Bunların yanı sıra arabulucu kesinlikle “tarafsızdır” ve önyargıdan uzak durup asla bir hüküm kılmaz.

sı ile ortak bir çözüme gidilmesinin sağlanması, kişilerin kendileri (hem de çocuklar) açısından çok önemlidir. Adliyeye gidip hâkim karşısına çıkmak bir çoğu insan için gerginlik yaratabilen bir durumdur. Arabuluculukta resmî olmayan bir ortamda rahatlıkla duygularınızı ifade edip evliliğinizin sonlandırılmasına dair belirli hususlarda mutabık olarak (eski) eşinizle beraber anlaşma yapabilirsiniz. Sonrasında anlaşmaya vardığınız hususlarda arabulucu ile boşanma protokolü, ebeveyn (aile) planı ve hatta nafaka hususunda sözleşme hazırlayabilirsiniz. Geriye sadece tüm bunları, bir avukat aracılığı ile mahkemeye boşanma dilekçesi beraberinde göndermek kalıyor. Adlî prosedür ile kıyasladığımızda arabulucuyla gitmek size hem maddî manevî hem de zaman açısından kolaylık sağlayacaktır. Adlî prosedüre girdiğinizde ise duruşma(lar) sonrasında hâkim nihai kararı veriyor ve sonrasında taraflardan biri buna rıza göstermeyip, ya karara uymuyor veya zorluk çıkarıyor. Bu gibi durumlarda ise bu taraflar arasında gerginliğin ve uyuşmazlığın daha çok tırmanmasını yol açıyor. Diğer taraftan zaman açısından da arabuluculuk yöntemine başvurmak daha uygun olabilir çünkü bazı durumlarda duruşma tarihini beklemek aylarca sürebiliyor ve akabinde belirli konularda örneğin; nafaka, çocuklarla görüşme, mal paylaşımı hususunda taraflar anlaşma sağlayamıyorsa prosedürler yıllarca sürebiliyor. Bu hem taraflar hem de çocuklar açısından çok gerginlik yaratan durumlar oluyor. Arabuluculukta ise taraflar bir anlaşmaya vardıklarında netice olarak kendi hür iradeleriyle ve tamamıyla arkasında durabilecekleri ve uyabilecekleri anlaşmayı hemfikir olarak beraber almış oluyorlar. Arabuluculuğun ilkelerinden birisi de zaten, anlaşmalarının gerçekleştirebilecek, kalıcılığa dayalı ve geleceğe yönelik yapılmasıdır. Bunun yanı sıra avukat ücreti ve mahkeme masrafları için adlî devlet yardımı almadan prosedüre girecekler için de arabuluculuk maddî açıdan daha ekonomiktir. Dikkat edilmesi ve kesinlikle göz ardı edilmemesi gereken husus ise

Arabuluculuğun masrafı ne kadardır? Arabuluculuk genelde 1,5-2 saatlik görüşmeler olarak gerçekleşmektedir. Anlaşmaya varabilmek için genelde 2 ve en fazla 4 kez görüşme yeterli olmaktadır. Ender durumlarda daha fazlasına gerek duyulabilir. Geliri belirli bir meblağın altında olanlar için tıpkı avukat vekalet ücretlerinde olduğu gibi arabuluculukta da devlet yardımı alınabilmektedir. Ve yine tıpkı avukat-vekil ücretlerinde olduğu gibi şahıslar kendi katkı payı (eigen bijdrage) ödemeleri gerekmektedir. Arabuluculukta bu katkı payı ise 2 görüşme de (4 saate kadar) gelirine göre şahıs başı € 53 avrodur, ve 2 görüşmeden fazla durumlarda ise (en fazla 4 görüşme 8 saatte) şahıs başı katkı payı + € 52 avro’dur (yani toplam € 105 avrodur). Geliriniz asgari ücretin altında ise beraber çalıştığım avukatlarla size elimizden gelen yardımı sağlamaktayız. Devlet yardımı alamayanlar ise arabuluculuğun saatlik ücretine tabiidir. Arabuluculuk konusunda yardım istediğiniz veya sormak istediğiniz bir şey varsa tereddüt etmeden bana e-posta efeconsultancy@gmail.com adresinden veya 06-19383600 numaradan ulaşabilirsiniz. www.arayibuluruz.biz Doğuş Haber Merkezi ◄◄

EFE CONSULTANCY Kadriye Efe

Register Mediator

Sicile Kayıtlı Arabulucu - Aile, Ticaret ve İş Hukuku Uzmanı

Turks Sprekend Accreditatie - Familie- en Arbeidsrecht

Tel: 06 19 38 36 00 e-mail: efeconsultancy@gmail.com - www.arayibuluruz.biz


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 244 - Kasım/November 2018

04 haber 08 nieuws

Recep Soysal’ın objektifinden...

Asuman Eroğlu Göl:

“Türkiye’den tanınmış ses sanatçıları ve yazarlarında katılacağı festival program içeriği ile de çok konuşulacak”

Fatih Reizen Işıklı Çarşı’da hizmet verecek

25 yıldır seyahat ajenteliği ile insanlarımıza hizmet veren Fatih Reizen, bundan böyle insanlarımıza daha yakın olacak. 1 Aralık 2018 itibariyle bizim insanımızın “Işıklı Çarşı” diye bildiği Zwart Janstraat 63 numaraya taşınacak olan Fatih Reizen, yıllardır elde ettiği “güvenilirlik” ve “uygun fiyat” sloganı ile güzel bir mekânda sizleri ağırlayacak. Fatih Reizen sahibi Cemal İçin, taşınmayla alakalı olarak, “Yeni yerimizde, daha kaliteli, daha hızlı hizmet vermek için müşterilerimizi bekliyoruz. Dostlarımızı ağırlamaktan onur duyacağız” diyerek duygularını ifade etti.

Lahey’de Fest-i Hijab rüzgârı 22- 23 aralık tarihlerinde Lahey kentinde organize edilecek etkinliğe 20 bin kişinin katılması bekleniyor.

F Din Ataşesi Ali Parlak Oss cemaatine konuştu

Hollanda Diyanet Vakfı Oss Ulu Camii’nde Cuma sohbeti yapan T.C. Rotterdam Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Ali Parlak insanlarımızı birlik ve beraberlik içinde yaşamaya çağırıdı. Bir yılı aşkın bir süredir Rotterdam’da görev yapan Parlak, camilerde yaptığı akıcı üslubuyla, toplumun ihtiyaç duyduğu konularda gönül sohbetleri yapıyor. Bilhassa insanların hayatlarına giren ve ahlâkî erozyona da yol açan yenilikler üzerine yoğunlaşarak, onlara karşı daha donanımlı ve duyarlı olma konusunda tavsiyelerde bulunuyor.

MÜSİAD Rotterdam, kahvaltı programında buluştu

MÜSİAD Rotterdam, STK temsilcileri ve işadamları ile Rotterdam Helai Restoran’da bir araya geldi. Dernek üyeleri ve ailelerinin yoğun ilgi gösterdiği kahvaltı programına T.C. Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz, Rotterdam Başkonsolosluğu Ticaret Ataşesi Tarık Gençosmanoğlu, MÜSİAD Rotterdam Başkanı Mustafa Duyar, Amsterdam Başkanı Ümit Akbulut, Utrecht Başkanı Ali Köklü, Den Haag Başkanı Hamza Çelik, NETUBA yöneticileri, iş adamları dernek temsilcileri, dernek üyeleri ve diğer davetliler katıldılar. Programda açılış ve selamlama konuşması yapan MÜSİAD Rotterdam Başkanı Mustafa Duyar, katılımdan duyduğu memnuniyeti ifade etti ve bugüne kadar yapılan çalışmaları ana başlıklar altında sıraladı. Önümüzdeki günlerde üyeleriyle birlikte Türkiye gezisi için hazırlıklar yaptığına vurgu yapan Duyar, MÜSİAD Rotterdam olarak istikrarlı bir büyüme içerisinde olduklarını ve bu süreci çok iyi değerlendireceklerini dile getirdi. Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz da davette bir konuşma yaparak, Hollanda Türk toplumunun elde ettiği ticari başarılarını övdü. Kısa süre içerisinde sayısız başarı örneklerine tanık olduğunu ifade eden Yılmaz, kendilerinin de bu sürece katkı yapmak için ellerinden gelen gayreti sar edeceğini belirtti. İşini düzgün yapan iş adamlarının hem kendi inanç ve düşüncesine hem de ticaret yaptığı ülkeye değer kazandıracağına vurgu yapan Yılmaz, bu tür insanların bir nevi kendileri gibi elçilik görevi yaptıklarına dikkat çekti.

TAZİYE... NIF IGMG Üyelik Sorumlusu Sevgili Mehmet Zararsız ve Anadolu Juwelier sahibi Resul Zararsız’ın kıymetli ağabeyleri Adem Zararsız’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz.

estival ile ilgili olarak Rotterdam Meram Restoran’da organize edilen tanıtım ve bilgilendirme gününe stand sahipleri, sponsorlar ve basın mensupları katıldı. Avrupa’nın ilk alışveriş ve eğlence festivali olma özelliğine sahip Fest-i Hijab aralık ayında yeni bir organizasyona imza atmaya hazırlanıyor. 4. Fest-i Hijab Yöneticileri Asuman Eroğlu Göl ve Ali Osman Ok tarafından organize edilen toplantıda, festival ile ilgili detaylı bilgiler verildi. İlk organizasyonunu geçtiğimiz sene Rotterdam’da Asude Moda öncülüğünde yapan genç girişimciler Asuman Eroğlu-Göl ve Ali Osman Ok, gördükleri yoğun ilgi ve gelen talep üzerine 5-6 Nisan 2018 tarihlerinde de Almanya’da 2. organizasyonlarını başarıyla gerçekleştirdi . Rotterdam’da 1000 metre karelik alanda yapılan festivali 10 bin kişi ziyaret ederken, Almanya’nın bilinen fuar merkezi Messe Niederrhein’deki etkinliği ise 50 bin kişi ziyaret etti. Programla alakalı şu görüşlere yer verildi: “Almanya’nın Messe Rheinberg Fest-i Hijab fuarı sonrasında Hollanda’dan yine yoğun talep gelmesi üzerine bu etkinliğimiz Lahey’de 22 – 23 Aralık’ta GIA TRADE & EXHIBITION CENTRE salonunda olacaktır. Bu salon geçtiğimiz aylarda Türkiye’deki Genel Seçimler de oylarımızı kullandığımız yerdir. Bu alanda park sorunu olmayıp, festivale giriş ücreti ise sadece 1 Euro’dur. Çok geniş bir alana yayılan festival alanı 6000 m2 kapalı alan olup, 1000 m2 açık alandır. Çocuklara özel bölümü, gastronomi, bazaar, tanıtım ve alışveriş standlarının olduğu festivale 100 den fazla firma katılıyor. Türkiye’den tanınmış ses sanatçıları ve yazarlarında katılacağı festival program içeriği ile de çok konuşulacak.”

Avrupa’nın en büyük Alışveriş & Eğlence festivalini organize etmek için tüm hazırlıklarımızı tamamladıklarını belirten Asuman Eroğlu: ”Fest-i Hijab ailelere yönelik alışveriş merkezli bir festivalidir. Avrupa ve Türkiye’de hizmet veren firmaların bir araya gelerek hedef kitleleriyle buluştukları ve ziyaretçilerin ailesiyle vakit geçirebileceği bir etkinliktir. Avrupa’nın en büyük alışveriş ve eğlence festivali olma özelliğini taşıyan Fest-i Hijab bu yıl 4.cüsünü Hollanda’nın Lahey kentinde düzenleyecektir. Ünlü ses sanatçıları, yazarlar ve yakından tanıdığımız Sosyal Medya fenomenlerinin olacağı programda konser, imza günleri ve seminerler yer alacak. Festivale katılacak olan konuklarımız, Sinan Akçıl, Çağatay Akman, Kahraman Tazeoğlu, Leyla Adıgüzel, Alişan Kapaklıkaya, Gerçek Yalgın, İrem Coşkun, Şeyma Erdoğan – Öztürk, Canan İnce, Rukiye Avcı ve Gülşah Tanrıöver sevenleriyle buluşacaklar. Bu festivalde yine bir ilke imza atacağız. Almanya, Belçika ve Hollanda’nın 15 ayrı kentinden otobüsler, katılımcıları festival alanına getireceklerdir. Ayrıca yapılacak olan sürpriz çekilişlerle binlerce hediyeler dağıtılacaktır. Bu bağlamda bizlere sponsorluk yapan firmalara teşekkür ediyoruz” dediler. Sosyal Sorumluluk projelerine de önem verildiğini belirten Asuman Eroğlu - Göl “Bunun yanı sıra etkinliğimizde bu yıl , ilk olarak

Sosyal Sorumluluk projelerine de yer vermekteyiz. Festivalde IHH, WEFA, BEYAZAY gibi yardım kuruluşlarının yanı sıra hemşeri dernekleri de katılarak, yörelerinin ve Türkiye’nin tanıtımını yapacaklardır. Çanakkale müzesi gibi başlı başına tarih olan bir köşede bulunacaktır. Festivale Hollanda’nın yanı sıra Almanya, Belçika, Fransa ve Türkiye’den firma sahipleri katılıyor. Giyim standlarının yanı sıra, güzellik, bakım kültür, sanat, aksesuar ve yeme içme standları da bulunmaktadır. Komite üyeleri konuşmalarının devamında festivalde alışveriş ve tanıtım standları dışında dolu dolu bir program olacağına değindiler. Lahey kentinde organize edilecek olan etkinlikle ilgili daha detaylı bilgiye festival sitesinden ulaşabilirsiniz . www.festihijab.com sitesine bakabilir veya info@festihijab. com adresine atabilirsiniz.İ Ya da, 0031 636 39 73 09 numaralı telefondan arayabilirsiniz. Doğuş Haber Merkezi

«


aktüalite 09 actualiteit

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 244 - Kasım/November 2018

Ayhan Ateş:

“Gençlerin eğitimli, ahlâklı, güvenilir olmaları ve topluma meslek sahibi bireyler olarak katılmaları için büyük gayretler sarf ediyoruz”

Aanaliz

Ergün Madak

İşçi-İşveren İlişkileri – Burka Yasağı

Aboutaleb’ten Birlik’e Ziyaret Son zamanlarda camilere yönelik artan saldırıların ardından yerel yönetimler, kendi bölgelerinde bu gibi durumların yaşanmaması için tedbir almaktalar.

G

üvenliğin nasıl daha etkili sağlanacağı konusunda görüş alışverişinde bulunmak için Rotterdam-Zuid’te 30 yıldır dinî, millî, sosyal ve kültürel alanda hizmet veren Birlik Camii’ni ziyaret eden Rotterdam Belediye Başkanı Achmed Aboutaleb, iki saate yakın süren ziyaretten hayli memnun ayrıldı. Tanışma faslıyla başlayan toplantıda, Aboutaleb, Yönetim Danışmanı Rianne de Graaf, Güvenlik Müdür Yardımcısı Ruud Bakker, Hein van der Loo’nun yanı sıra, Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan, Birlik Camii Başkanı Ayhan Ateş, Kadın Kollar Başkanı, Gençlik Teşkilatı Başkanı Samet Soyyiğit, SPIOR Müdiresi Marianne Vorthoven, elemanı Kadir Öztürk ve yöneticiler hazır bulundular. Çay-simit ikramıyla açılışı yapılan toplantı, Birlik Camii Sekreteri Mustafa Erdoğan’ın teşkilatı tanıtan kapsamlı sunumuyla başladı ve Gençlik Teşkilatı Sekreteri Enes Şahin’in, teşkilatın tanıtımı ile devam etti. Binalarının küçük olmasına rağmen bölge insanının çok büyük bir bölümüne hizmet verdiklerinin altını çizen Erdoğan, yaptıkları kapsayıcı, kuşatıcı ve topluma katılımcı programlarla gözde bir teşkilat olmanın haklı gururunu yaşadıklarını ifade etti. Yetişkinler, Gençlik, Kadınlar ve

Kadınlar Gençlik Teşkilat olmak üzere 4 teşkilatı bünyesinde barındıran ve 1000 civarında üye, bir o kadar da cemaate hitabeden Birlik Camii’nin gerçekleştirdiği onca program için tek kuruş yardım talebinde bulunmadıklarına dikkat çeken Mustafa Erdoğan, gençlerin eğitimli, ahlaklı, güvenilir olmaları ve topluma meslek sahibi bireyler olarak katılmaları için büyük gayretler gösterdiklerinin altını çizdi. Aboutaleb ve ekibi gençleri pür dikkat dinlerken, akıllarındaki soruları da peş peşe sıraladılar. Gençler kendilerinden emin olarak, muhasebe dahil yaptıkları bütün çalışmaları –şeffaf yönetim anlayışı gereği- cemiyetin sosyal medya hesaplarından günlük olarak yayınladıklarını ifade ettiler. 30 yıl içerisinde hem bölge insanıyla hem de semt sakinleriyle oluşturdukları sağlam diyalog ve şeffaf yönetim anlayışı sayesinde ciddi bir güvenlik sorunu yaşamadıklarına dikkat çeken yöneticiler, binanın küçüklüğü nedeniyle istedikleri pek çok faaliyeti yapamadıklarını dile getirdiler. Bakan’ın Hollanda’ya gelişiyle alakalı süreci anlatan Aboutaleb, o gün yasanın kendisine çizdiği yolu takip ettiğine vurgu yaptı. Yeni atanan Büyükelçi ve Başkonsolosun kendisini ziyaret ederek yeni bir

döneme girildiğine dikkat çeken Aboutaleb, görevi gereği orta yerde durması gerektiğini belirtti, adalet ve doğruluk üzere hareket ettiğini dile getirdi. Bina bulma konusunda belediye olarak herkese olabildiğince yardımcı olduklarını vurgulayan Aboutaleb, bunca güzel etkinliğe imza atan Birlik Camii’nin de bu ihtiyacının en kısa zamanda giderilmesini umduğunu belirtti. Birlik Cami Başkanı Ayhan Ateş de, ziyaretten duyduğu memnuniyeti ifade ederek Rotterdam Anakent Belediye Başkanı Achmed Aboutaleb’e tahta oymalı Arapça Elif harfi yazılı olan bir hediye takdim etti. Ziyaret, cami içi ve faaliyet alanlarının gezisi ile sona erdi. Doğuş Haber Merkezi

«

Nijmegen Türk Kültür Merkezi kongresi yapıldı Hollanda Türk Federasyon’a bağlı Nijmegen Türk Kültür Merkezi, 7. Olağan Kongresini yoğun bir katılımla gerçekleştirdi. Kongre Kur’an-ı Kerim tilaveti ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı. Divan seçimi ile devam eden kongrede, Divan Başkanı, Hollanda Türk Federasyon Genel Sekreteri Erim Uğurlu, Divan üyeliklerine ise Hollanda Türk Federasyon Genel Muhasibi Sadettin Şimşek ve Ömer Yılmaz seçildiler. Kongrenin açılış konuşmasını Teşkilat Başkanı Serkan Gedik yaptı. Gedik, konuşmasında, yapmış oldukları çalışmalar hakkında özet olarak bilgi verdi ve kendisi ile birlikte görev yapmış olan yöneticilere teşekkür etti.

Kongrede faaliyet ve muhasebe raporlarının okunmasının ardından yeni yönetim, denetleme ve disiplin kurulu seçimlerine geçildi. Yapılan seçim sonucu tekrar başkanlığa seçilen Serkan Gedik teşekkür konuşması yaptı. Gedik,

tekrardan göreve seçilmiş olmaktan gurur duyduğunu ve Nijmegen’deki gönüldaşları ile çalışmalarına devam edeceklerini bildirdi. Hollanda Türk Federasyon Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Bahtiyar da kongrede bir konuşma yaptı.

ergunmadak@hotmail.com

Başlık konularından ilki Doğuş’un dosya konusu, Burka meselesi ise Hollanda gündeminde yer tutan ikinci bir konu. Her iki konu da neredeyse kangren olmuş bir sorun. İlkinden başlayalım... İşçi – İşveren İlişkileri... Farkında mısınız? Eğer Türkiyeli işverenlerden bahsedecek olursak, ne işçi işvereninden memnun, ne de patronlar yanında çalıştırdıkları işçiden. Aynı sorunu Türkiye’deki bir çok işyerinde de görmek ve onlarla birebir konuşunca duymak mümkün. İslam’ın referansları olduğu yerde sapasağlam duruyor. Kur’an, bir çok yerde “adaletli davranmaya” dikkat çekerken, ‘Allah adaletli davrananları sever’ diyerek bunu da özendirir oysa. Hadis’te ise, ‘alın teri kurumadan, çalışanın hakkını verin’ temel ilkesi var. Peki tüm bunları pratik hayatta standart bir kural olarak görmek neden mümkün olmuyor? İşçiler: İşini doğru düzgün ve severek yapanları bir kenara koyarak; zamanında işe gelmek, savsaklamadan hakkını vermek, çalmamak, verdiği sözü yerine getirmek yani doğru düzgün bir çalışma ahlâkıyla işin hakkını vermek, zannediyorum olması gereken tek olgu. Oysa, bizde işler nasıl yürüyor genelde biliyorsunuz. ‘Hallederiz, yaparız abi.’ Ben de hep şunu düşünürüm: Neyi, ne zaman, nasıl hallediyorsun? İşverenler: Oldukça önyargılıyım bu konuda. Gerçekten, elemanlarına sevecen davranan, onları evladı gibi gören, kollayan bir iş adamına ben pek denk gelmedim. Hatta daha da ileri gideyim, bir toplum içerisinde, neredeyse kimin iş adamı olup olmadığını kestirmek neredeyse hiç zor olmuyor. Konuşma tarzından, kurduğu cümlelerden, tavırlarından rahatlıkla anlayabiliyorsunuz. Artık nasıl bir özgüven hâli anlayın. Açıkçası, ben sıradan bir birey olarak, hem çalışanlardan hem de işverenlerden hiç memnun değilim. Naçizane işverenlere tavsiyem, büyük ve güzel imam Ebu Hanife’nin, pazar yerinde, bir kadından kumaş alırken diyaloğunu bir araştırsınlar ve ‘acaba biz böyle bir pozisyonda ne yapardık?’ sorusunu kendilerine yöneltsinler. Bir diğer örnek de, Asya’ya, özellikle Endonezya’ya (dünyanın 250 milyonluk en büyük İslam ülkesi) büyük ihtimalle Yemen’den giden tüccarların, Müslümanların nasıl bir ticaret anlayışıyla gittikleri olsa gerek. Yani, Allah’tan bizim ‘âlimler’, “gidip de İslam’ı tebliğ edelim diye” gitmemişler. Eğer gitselerdi ne olurdu? Bugün ‘âlimler’ birbirleri ile ne yapıyorlarsa, herhalde onu yaparlardı. Tartışmak, kavga-gürültü (Burka konusu birazdan). İşçiler ne yapmalı? Aslında kısmen yukarıda yazdık. Sadece ve sadece işini düzgün yapmak. Bugün Türkiye’de yok olmaya mahkûm olan bazı mesleklerin ustaları, yetiştirecek çırak bulamıyorlar. Gelenler ise ilk olarak şunu soruyorlarmış: ‘Ne kadar maaş verirsin, öğlen yemeği de verecek misin, kaçta gelip gitmem lazım, üstüm kirlenir mi?’

Mesele dönüp dolaşıyor ve bir yerde düğümleniyor. Değer yargılarımız her iki kesim için de dejenere olmuş. Herkes birbirinin yüzüne bakıyor ve şu soruyu soruyor: Bu kısır döngüyü ne kıracak? Sadece Allah korkusu, insaf ve birazcık ‘edeb yahu!’ (İnsaf derken de, bir örnek olsun: Bireysel gelişim dersleri veren ve kendi şirketini kuran bir uzman, şirketinde çalışan herkese hisse verdiğini ve bir anda algıda ve iş yerini sahiplenmede psikolojilerin pozitif yönde değiştiğini söylemişti. Kâr eden işverenlere duyurulur.) Burka... Burka, yani bütün vücut ile birlikte yüzün de kapatılması meselesiyle daha 16-17 yaşımda muhatap olmuştum. Terör saldırısıyla öldürülen, S.R. El Buti Hoca bir kitabında sadece bu konuyu işliyor ve örtünme ayetinin yüzü de kapsadığını tafsilatıyla (detaylıca) anlatıyordu. Ha ben de hiç bir bilgiye sahip olmayan toy bir delikanlı olarak ikna olmuştum. Yıllar sonra bu düşüncem değişti. Hem fıkıh, hem Kur’an, hem tefsir, hem siyer, hem de hadis okuyarak değişti. Bugünkü geldiğim noktada ‘bana göre İslam’ın mesajıyla ters düşen’ uygulamalara artık sübjektif gözle bakıyorum. Bir televizyon programına katılan genç bir Faslı bayana, “yüzünü neden kapatıyorsun?” sorusu sorulduğunda, ‘bunun sadece kendi tercihi’ olduğunu söylemekle yetinmişti. Öyledir de. Ama bir türlü neden kapattığını anlatamadı. “Özgürlük alanıdır” bir şey demiyoruz. Benim kaygım, İslam’ı olduğundan farklı ve şirin gibi göstermek olmadığı gibi, İslam’ın bu şekilde lanse edilmesinden de ciddi rahatsızlık duyuyorum. Anlatmak istediğim: Yüz kapatmak meselesi, kesin naslarla belirlenen bir konu değil. Böyleyken, Allah Rasulü’nün ölçüsü, ‘Eğer zor ile kolay arasında kalırsam, ben kolayı tercih ederim’ ise, siz istediğiniz kadar ‘ben kendimi böyle rahat hissediyorum’ deyin. Acaba hangi kadın sıcak havalarda başörtülü olmaktan rahatsız olmaz? Bir başörtülü bayan arkadaşa, Hollandalıların 35 derece sıcakta, ‘sana sıcak gelmiyor mu’ sorusuna ‘evet, sıcak ve rahatsızlık verici’ demesine çok sevinmiş ve gülmüştüm. Doğal olan bu, zaten imtihan olan da bu değil mi? Toparlıyorum: Bütün Batı dünyası sadece sadece İslam’ın tartışmalı konularıyla ilgileniyor ve biz de onların değirmenlerine çok güzel su taşıyoruz. O zaman da şu soruyu sormadan edemiyorum bir türlü: İslam’ın sosyal adaletini, toplumsal barış anlayışını, yukarıda geçen işçi-işveren görüşünü, temel ahlâk ilkelerini, ekonomi anlayışını (faiz yasağının mantığı) ne zaman öncelikle kendimize, sonra da dünyaya anlatacağız? Anlatamayacağız, çünkü biz sadece birbirimizle kavga etmesini çok iyi biliriz.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 244 - Kasım/November 2018

04 haber 10 nieuws

KALEMDÂR

oflaz-aliya@hotmail.com

Mehmet Şükrü Oflaz

“Gün Akşamlıdır” “- Şu elma, armut, zerdali ağaçlarını, hatta gülleri kes; kavak dik buraya Hafız Efendi, kavak. Senesine varmaz servete boğar seni. -Sulak yer, yahu durulur mu hiç? - İşte fırsat, yanı başından yol geçiverdi. Kes şu ağaçları, temizle güzelce. Tam yeri. Bi benzin istasyonu. Senin gücün yetmezse Kadiroğlu dünden razı. Ortak ol gitsin. Dört tane ağacın başını bekleyeceğine”. Böyle deniliyor. Onlar evlerini, ocaklarını, bahçelerini, ağaçlarını; bu yoldan, bu elektrik tellerinden, bu motor seslerinden kendilerine ulaşan hesap-kitap üzerine bina ettiler, ama yağma yok. - “Beni geç Süleyman, beni bir yana bırak. - Yo... Anlamak istiyorum. Doğrusu, doğrusu ne? - Bak. Sanıyorum toprak, bundan böyle toprak olmaktan çıkacak. Ağaca ağaç gibi bakmayan, toprağa toprak diyerek basmayan, adama da adam gibi muameleyi bırakacak.” Mustafa Kutlu Bey’in “Bu Böyledir” adlı hikâye kitabının “Red Cephesi” başlıklı hikâyesinden bir alıntıydı. (Allah’tan kendisine hayırlı ömürler dua ederim). Bu sayıda “Müslüman iş adamlarının emek, alın teri ve iş ahlakı ile imtihanı” dosya konusunu işleyelim diye haber geldi. Bu konuda yazı yazmak bir anlam ifade eder mi? Bu konu hakkında yazılacakları okuyacak iş adamları ertesi gün duvarlarında asılı duran bereket dualarını indirip, işçileriyle ilişkilerini gözden geçirme yoluna gidecekler mi? İşçiler, emekçiler bu sayıdan sonra yüksek bilinç düzeyine mi erecekler? Hayır hiç biri olmayacak. Ne iş verenler ve ne de işçiler söylediklerimizi dikkate almayacaklar. Kesin cümleler kurmamam gerekiyor. Zira köşede yazı yazanların genellemeler yapması, kesin hüküm cümleleri kurmaları pek tavsiye edilmez. Bu konu biraz çetrefilli bir konu. Zira işin içine para girince herkes uyanır. Uyanıklık ticaretle yan yana kullanılır. Ahiret için kimse uyanık olmanın gerekliliğinden bahsetmez. Şimdi burada hamaseti bir kenara bırakmamız gerekiyor. Çünkü sağlıklı düşünmenin birinci şartı teennidir. “Müslüman iş adamları” deriz, çünkü ellerinde bulundurdukları gücün kendilerini içine çekeceği girdaba karşı Müslümanlıklarını hatırlatırız. “Müslüman işçiler” demeyiz. Nihayetinde işçi. Bu bugün böyle.

Dün böyle değildi, ahirette de böyle olmayacak. Ticaret, para, patron, işçi denilince somut ve her an yüz yüze olduğumuz işlerden bahsetmiş oluyoruz. Bu işler bir sistem içinde dönüyor. Bu sistemin dayandığı düşünce, inanç, fikir, ideolojik alt yapısı var. Bu sistem içinde bizler yapıp ettiklerimizin başına İslam/Müslüman kavramlarını ekleyerek farklı olduğumuzu, başka bir pencereden baktığımızı ifade etmeye çalışıyoruz. Bu ne kadar mümkün? Yani elimizden çıkan işlerin başına İslam eklediğimizde işlerimiz Müslümanca mı oluyor? Hayır. Zira canlıyız, yaşıyoruz, bu dünyadayız. Bu dünyada oluşumuzu manalandırırken ve ifade ederken bir yere atıfta bulunuyoruz. Bunun somut, elle tutulur, gözle görülür bir yüzü vardır. Buna “Ahlâk” diyoruz. Efendimiz (AS) “Herhangi birinizin elinde bir hurma fidanı varken, kıyâmet kopacak olsa, derhâl onu diksin!” diyor. Bu mübarek söz işi özetliyor. Fidanı dikme işi, sorumluluktur. Sorumluluk ahlâkî bir mecburiyettir. Ahlâksızın (ahlâkı en geniş anlamını kastediyorum) sınırı/şiarı yoktur, sınırı/şiarı olmayanın sorumluluğu/ şuuru yoktur. Burada bu şekilde yazmak kolay denilebilir. Haklısınız derim bu mukabeleye. Lâkin gözden hiçbir zaman kaçırmamız ve devamlı teyakkuz/yakaza hâlinde bulunmamız gereken bir husus vardır. O da Rezzak-ı Âlem olan Allah’tır. Yani biz bu dünyada kendinden menkul, ortada, ne olduğu belirsiz bir varlık olarak cümle kuramayız. Dilimizden dökülen her cümlenin, elimizden çıkan her işin mana kazanacağı bir yeri vardır. O şekliyle hayattan, yaşıyor olmaktan vs. bahsedebiliriz. Sünnetullah’ı, fıtratı ıskalayarak yapılacak her ne varsa bizi helak edecektir. Bugün bu konuda durumumuz hakkında kuracağımız cümlelerin hepsi bize tanıdık gelecektir. Kitabi cümleleri erbabına havale ederek, muhatap olduğumuz işleyişin üzerinden söyleyeceklerimiz var. Efendimiz’in (AS), bize asırlar öncesinden ihbar ettiği ilkeler var. Bu ilkeler bize hayatta yürüyeceğimiz yolu işaretliyor. Ticaret erbabı bir peygamber olarak bize konuşmuş. Hayatın içinde, imanımızın görünmesi lazım. Nasıl? Bir örnek. Makam sahibi bir elamanımız var. Önüne imzalaması gereken bir proje geliyor. İmza etmek için rüşvet istiyor. (Ahlâksızlığında kendi içinde bir dili var...). Rüşvet isterken şöyle bir cümleyle vicdan masajına giriyor. Bu sene hatunla umreye gideceğiz. Her neyse para veriliyor, imza atılıyor, umreye gidiliyor. Bütün bu işleyiş içinde İslam, Müslüman, umre gibi kavramlar dönüyor. Olmayan şey ahlâk. Bunu nasıl tahlil edeceğiz, onu vicdanlara havale ediyorum... Söylemiştim, bu konu çetrefilli bir konu. Ama açık ve net olan bir husus var: O da, öleceğimiz ve hesap vereceğimizdir. Hele elinin altında imkân ve insan gücü bulunanların hesabı daha ağır. Hayatımızı şekillendirmeyen, sözde kalan her inanç, düşünce demagojidir. Adem imtihanda belli olur. Bu dünya bir imtihan yeridir ve en önemlisi gün akşamlıdır.

Yrd. Dr. Necmettin Çalışkan

“Ah o Yemen’dir, gülü

YEMEN’DE SADECE MASUM MAZLUMLAR DEĞİL, İNSA

B

u dönemde yaşadığımız en önemli sorunların başında ayrımcılık ve kamplaşma geliyor. Meselelere bakışımızı ve tepkilerimizi maalesef o kişinin bizim gibi düşünüp düşünmediği, bize benzeyip benzemediği oluşturuyor. Bu durum sadece ülkemize özgü bir durum değil. Maalesef dünya sathında her yerde her toplumda buna benzer durumlar oldukça fazla yaşanıyor ve yaşanmaya devam ediyor. Mesela bugünlerde Yemen’de ciddi katliamlar yaşanıyor. Bunun adı tam anlamıyla insan vicdanını derinden yaralayan vahşet, soykırım, trajedi… (Sadece Nisan 2015 ile Ekim 2018 arasında 84 bin 700 çocuk açlıktan öldü). Yemen halkı katlediliyor, hastaneler, pazar yerleri, okullar bombalanıyor, bebekler yetim bırakılıyor, çocuklar açlıktan ölüyor, salgın hastalıklar kol geziyor. Ambargo ile ilaçtan mahrum edilen yüzlerce masum insan telef

olup gidiyor. Ama dünya suskun… *** İşin daha trajik kısmı ise kendisini bu tip konularda duyarlı olarak tanımlayan ve belki de Filistin, Çeçenistan ve Afganistan gibi birçok konuda da fikirlerini çekinmeden cesurca söyleyen birçok insan sus pus. Konu ne Yemen? Aktörler kim ABD ve onun bölgedeki taşeron Arap ülkeleri. Sebep çok basit; savaşan taraf Husiler, Zeydiler; Şia’ya yakınlar. Olaya mezhepsel bakılıyor ve diğer din mensubu hükümetleri ve insanları bir kenara bırakıyorum. Asıl işin muhatabı olan Müslümanlardan çıt çıkmıyor. Sebep mezhepsel taassup. Sebep siyasi çıkar. Sebep emperyalizm ve kapitalizmin uşağı olmak… Sebepler çok, ölümler basit… STK’lar, medya vs. suskun. Neden illaki hükümet bir tepki verecek ve herkes de gardını buna göre alacak. Nasıl bir eziklik duygusu anlamak mümkün değil. Ülkemiz de her ne

kadar Yemen’i bombalayan koalisyon gücü içinde yer almasa da bugüne kadar seyirci kalmayı tercih etti. Hatta “Biz de Yemen operasyonlarını destekliyoruz” açıklamaları en tepedeki isimlerce yapıldı.

Tabi bu arada zaman zaman İsrail’in bile Yemen’i bombalayarak katliamcı koalisyona destek verdiğini de Birleşik Arap Emirliklerinin özellikle İsrail ile sıkı işbirliği ile hareket ettiğini de bir kenara yazalım. Yemenlilerin meydanlarda “Kahrolsun Amerika, Kahrolsun İsrail, Yahudi’ye lanet, Zafer İslam’ın olacak” diye devamlı haykırdıklarını unutmayalım. Yani ortada tam bir kapitalist emperyalist ilişkiler ağı patronlar ve taşeronları var. Ancak köprünün altından çok sular aktı, araya kara kediler girdi. Ne zamanki Katar krizi patlak verdi, Kaşıkçı cinayeti de uluslararası krize dönüştü. Suudi Arabistan’la ilişkilerimiz bozulmaya başladı. Artık cılız

Ayrımcılık yapan işverene ceza kesilecek İşverenler işçi seçimleri ve işe alınmalarda ayrımcılıkla mücadeleden sorumlu olacaklar. Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı Devlet Sekreteri Van Arke hazırlamakta olduğu kanun değişikliği önergesi öncesi Hollanda Temsilciler Meclisine bir mektup gönderdi. Göndermiş olduğu bildiride; işverenler iş başvurularında başvuru yapanın etnik kökeninden, cinsiyetinden, yaşından, engelinden dolayı işe kabül edilmemesi ve ayrımcılığa uğraması durumunda işverene cezai yaptırım uygulayacak. Baknalık müfettişleri uygulamayı denetleyecekler

Yapılan araştırmalarda e posta( e mail ) ile yapılan iş başvurularında, işverenler tarafından batı kökenli olmayan e postaların yüzde 9’nu açmadıkları tespit edilmiştir. Devlet sekreteri mektubunda; hamile kadınların sözleşmelerinin gerçekci olmayan sebelerden dolayı uzatılmadığı, topluma katılım için üstün gayret gösteren gençlerin yaş, etnik köken, cinsel tercihleri ve engellerinden dolayı ayrımcılığa uğramamaları gerektiği belirtildi.. Yorum..! Evet yıllarca olması gerektiğini savunduğum yasa önergesi. Yasa

önergesinin güzel olan yanı ise, sadece ırkçılıkla mücadele değilde, kadınların, engellilerin, cinsel tercihlerinin ve ileri yaşta olanların da ayrımcılıkta aynı yasa içerisine kabül edilmiş olmaları. Hollanda kabinesi bu yasayla birlikte, yaşanan çok kültürlü ( pluriforme samenleving ) Hollanda toplumunu inşa etmekte önemli bir hizmeti yerine getirmiş olacaklar. Yasal uygulamada zorluklar elbette olacak. Yasanın uyum içerisinde hep birlikte yaşamayı bir adım daha yaklaştıracaktır. Nejat Sucu


prizma 11 prisma

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 244 - Kasım/November 2018

Bakış Açısı

ü çimendir. Giden gelmiyor acep nedendir?”

Elif Bayraktar

Zaman...

MLAR VE NLIK ÖLÜYOR!..”

men’deki kadar uzaktır. Bir de bunun tersi vardır; adam Yemen kadar uzaktadır ama sanki yanınızdaymış gibi yakındır. Sizdendir, kardeştir.

da olsa Yemen’i hatırlamaya başladık. “Mış” gibi yapmak mayamıza işledi neticede… “Dostuna olan sevgiden değil de düşmana olan kininden”… Kaşıkçı cinayeti yaşanmasaydı ve Arabistan’da Türkiye’ye karşı bir tepki oluşmasaydı, Yemen belki de hiç gündemimizde olamayacaktı.

Akdeniz’e ve Avrupa’ya bağlayan dünyanın en önemli deniz ticaret yollarından biri olarak gösteriliyor. İşin siyasi stratejik kısmı da bu.

*** Yemen stratejik öneme sahip bir yer. Kızıldeniz’i Aden Körfezi’ne bağlayan Bab’ulMendeb, aynı zamanda Afrika ile Arap Yarımadası’nı da birbirinden ayırır. Boğazdan bir yıl içerisinde dünya genelinde ‘’gemi ile taşınan’’ petrolün yüzde sekizi geçiyor. Tabi esas mesele boğazın İsrail için bir tehdit olması. Bunun için de kurtlar sofrasında yemdir. Herkesin gözü orada. Dünya petrol arzının kritik bir noktasında bulunan “Hüzün Kapısı” anlamındaki Bab’ulMendeb Boğazı, Hint Okyanusu ile Güneydoğu Asya’yı Süveyş Kanalı yoluyla

Yemen’i Veysel Karani’den biliriz; Hakkın Habibinin sevgili dostu, Yemen illerinde Veysel Karani Söylemez yalanı, yemez haramı Yemen ilerinde Veysel Karani..

Yemen’le tarih boyu duygusal bağlarımız vardır. Bizim kahvemiz ta Yemen’den gelir. Bu sebeple kırk yıl hatırı vardır.

Askerlerimizin Yemen cephesine gidişinden, meşhur Yemen türküsünden; Ah o Yemen’dir gülü çimendir Giden gelmiyor acep nedendir Burası Muş’tur, yolu yokuştur, Giden gelmiyor acep ne işitir” Atasözlerimizden biliriz: “Yemen’deki yanımda, Yanımdaki Yemen’de” yanınızdadır ama Ye-

elif_1705@hotmail.com

Osmanlı bakiyesi Yemen şimdilerde kül yığını… Artık ne Yemen, ne de Yemen Türküsü içimizi ısıtmıyor… Acilen kendimize gelmeye ihtiyacımız var. Yoksa Yemen’ler bitmez, Suriye’de kan devam eder, Arakan yakılmaya, Doğu Türkistan zulme teslim olmaya devam eder. Stratejik ittifaklar, parasal çıkarlar Müslümanca duruş göstermemize engel teşkil eder oldu. Mazlumun, zayıf bırakılmışın hakkını en iyi savunacak kişi Müslümanlardır ya da öyle olması beklenir. Yemen´de yaşanılan dramın son bulması için başta Türkiye olmak üzere tüm İslam ülkeleri ve uluslararası toplum gerekli adımları atmalı, kanaat önderlerimiz de vicdanlarının sesini dinlemelidir. Mezhepsel refleksler İslam âleminin yok oluşuna zemin hazırlıyor. Bu ayrılıklar küresel güçler tarafından her durumda besleniyor ve piyasaya sürülüyor. İslam, Müslümanlık ve insani değerler her türlü mezhebi yaklaşımın üzerinde olmalı. İnsan ve hak ekseninde hareket edilmeli. Yemen’de sadece çocuklar ölmüyor. Bu sessizlik sebebiyle gerçekler, idealler, adalet ve geleceğimiz yok oluyor. *Milli Gazete - Yrd. Dr. Necmettin Çalışkan

«

Sakin, huzurlu bir yer düşünün; bu yerde insanlar uzun uzun sohbetler ediyorlar, yemeklerini yavaş yavaş şükür ve minnet içinde aileleriyle birlikte aynı sofrada yiyorlar. Sabahları ezanla birlikte herkes gözlerini açıyor ve işlerinin yolunu tutuyorlar. Çocuklar anneleriyle bolca vakit geçiriyor, kızlar anneleriyle birlikte hamur yoğurup ekmek pişiriyor, bazen çamaşır yıkamaya dere kenarına gidiyorlar, bazen de bahçede kazanlarla kışlık için salça hazırlıyorlar. Erkek çocukları ise babalarının peşinde tarlaya gidiyor, ekiyorlar, ekinleri topluyorlar, satıyorlar. Para kazanıyorlar. Kimse zamansızlıktan şikâyet etmiyor bu yerde. Sonra birileri geliyor ve onların zamanlarını kendilerine satmalarını istiyor. “Zaman hırsızları çetesi”nden bu kişiler. İnsanların zamanlarını toplayarak kendileri için biriktiriyorlar. Çünkü zamanın ne kadar değerli olduğunu biliyorlar. Zaman hırsızları bu yere geldiğinde insanları kandırmaları çok da zor olmuyor. Kadınlara çamaşır makineleri getiriyorlar ki, zamanları boş yere uzun uzun çamaşır yıkama ile geçmesin. Bulaşık makineleri geliyor sonra. Hepsi zaman kazandırmak için, hayatı kolaylaştırmak için sözde. Tabi hâl böyle olunca tüketmek zorunda kalıyor kadın. Daha çok çamaşır, daha çok bulaşık. Kıyafetlerin sayısı da tabakların sayısı da artıyor. Bir yandan zamandan tasarruf ettiğini düşünürken kendini AVM’lerde veya marketlerde buluyor. Zamanı buralarda geçiyor böylece. Tüketmek için paraya ihtiyacı olduğundan bir yerde çalışmak zorunda kalıyor. Daha çok şeye sahip olup daha fazla alışveriş yapmak için. Ve zamansızlıktan şikâyet etmeye başlıyor sonra. Ailemle zaman geçiremiyorum, çocuklarıma vakit ayıramıyorum, ibadet etmeye bile zamanım yok diye yakınıyor. “Telefon, bilgisayar, internet hepsi iş yükümüzü azaltmak için” diye seviniyor adamlar. Makineler ve sanayi geldiğinden beri iş yükü hafifleyen insanların çoğu kendini işsiz bir vaziyette buluyor sonra. İnsanlar çok, fakat insanların yapabileceği çoğu işi de makineler yapıyor. Bilgisayar ise hayatının her yerinde.

Zaman tasarrufu yapacağını düşünen insan sonra kendini bilgisayar başında veya TV karşısında boş boş zaman tüketirken buluyor. Ve kimileri daha iyi bilgisayar, TV, Telefon alabilmek için durmadan çalışıyor. Daha iyisine sahip olma duygusu ve hırsı zamanının çoğunu bu uğurda harcamasına sebep oluyor. Çocuklarda bu çarkın içinde kendi hâllerinde yapayalnız bir şekilde büyüyorlar. Anne-babalarının bağlı/bağımlı oldukları telefondan onlarında ellerine bir tane tutuşturuluyor. Kendi dünyalarında korku filmini aratmayacak tarzda çizgi filmlerden tutun da içerisinde her türlü ahlâksız mesajların olduğu oyunlara bağımlı hâle geliyorlar sonra. Anne babaları ile sohbet etmeye dahi zamanları yok. “Okul, spor, aktiviteler, TV ve yatma zamanı” derken günler bitiyor. Robotlaşmış şekilde zamanı tüketiyorlar. Zaman hırsızları çetesi çok iyi çalışıyor ve bir şekilde herkesi çok güzel kandırıyor. Kum saati misali ömür bitiyor. “Ömrünü nerde tükettin?” Sorusunu daha önce kimse sormamıştı insana. Kendi kendine de sormamıştı hiç bir zaman. Bu soruyu sormaya ve düşünmeye dahi zamanı yoktu ki bu çağ insanının. Ve anlıyor ki insan; bu zaman hırsızları denen çete ŞEYTAN’ın ta kendisiymiş! Sonra aklıma bir ayet geliyor; ‘Onlar, boş ve faydasız şeylerden yüz çevirirler.’ (Müminun-3) Sahi ömürlerimiz nerede ve nasıl tükeniyor? Bu yazıyı geçtiğimiz günlerde okuduğum ‘MOMO’ adlı kitaptan esinlenerek yazdım. Kitap sitelerinin çok okunan kitapları arasında. “Zaman kavramı” üzerine yazılmış, herkesi dikkatle dinleyen bir kız çocuğunun öyküsü. Bir gün zaman hırsızları o şehre gelir ve her şey alt üst olur. Artık dinleyecek kimseyi bulamaz. Tüm arkadaşları o kadar yoğundur ki, onun yanına gelmeye vakit bile bulamazlar. Kitabı okumanızı tavsiye ederim...

Hollanda’da bir yıldız doğuyor...

Ajax’ın gençler takımında (U17 (B1)) takımında top koşturan Nuri Emre Akşit’i izlemek için Amsterdam Johan Cruijff stadyumu yanında bulunan, Ajax takımının antrenman yaptığı ve gençlerin maçlarını oynadığı kulübe gittik. Ajax’ın 4 -1 kazandığı Ajax – Feyenoord (U17) maçını izledik ve fırsattan istifade genç yıldız futbolcu Nuri Emre Akşit (16) ile kısa bir sohbette bulunup, hatıra fotoğrafı çektirdik.


12

Hollanda’da hayat... Ukrayna Lahey Büyükelçisi Vsevolod Chenstov, Özgazi Holding’i ziyaret etti Özgazi Holding Yönetim Kurulu Başkanı Şeref Aktürk, Büyükelçi Chensstov’a Holding ile ilgili bilgiler verdi. Çok verimli ve samimi bir ortamda gerçekleşen görüşmede Aktürk “Şirketimiz bilindiği gibi dünyanın en büyük beyaz peynir fabrikası durumunda. Fabrika olmanın dışında artık büyük bir sanayi kuruluşu olduk. Yatırımlarımız devam edecek” dedi. Büyüklelçi, “Sizinle ve HOTİAD ailesi ile tanışmaktan büyük mutluluk duydum. Ayrıca Özgazi Holding’i hayranlıkla gezdim ve çok etkilendim. Bize bu imkânı tanıdığınız için de teşekkür ederim. Özgazi ürünlerini Ukrayna pazarına tanıtmaktan büyük mutluluk duyacağım. Ukrayna’da yapacağım temaslar sonrası sizinle tekrar bir araya geliriz” dedi. Büyükelçi Chensstov ayrıca Özgazi Holding ve HOTİAD’ı Odesa’da görmekten memnuniyet duyacağını, bu ziyaretlerin Odesa’da mevcut iş fırsatlarını araştırmak açısından da çok faydalı olacağını belirtiler.

Serif Aktürk, Büyükelçi Chenstov’a Özgazi Holding’e gerçekleştirdikleri ziyaret dolayısı ile şahsı ve HOTİAD adına onur duyduklarını yakın bir gelecekte HOTİAD ailesi olarak Odesa’yı ziyaret ederek birlikte çalışma imkânlarını araştıracaklarını belirtiler.

Şube Yöneticilerini Bilgilendirme Toplantısı yapıldı

Şiirlerle Sohbet Akşamları Şair İlhan Esen’in katıldığı “Şiirlerle Sohbet Akşamları” programları Arnhem ve Den Haag şehirlerinde gerçekleştirildi. Danimarka’da ikamet eden şair İlhan Esen Hollanda Türk Federasyon’un daveti üzerine geldiği Hollanda’da, Arnhem Hoca Ahmed Yesevi Türk Kültür Merkezi ve Den Haag Türk İslam Kültür Vakfı’nda katılımcılara sohbet eşliğinde şiirlerini okudu. Türk tarihinde şiirin yeri ile başlayan program, Türk şiirinin Türk insanı için anlamı ve önemi dile getirilerek devam

etti. İlhan Esen, imzaladığı kitablarını teşkilata hediye etti. Şairin, sekiz adet şiir kitabı var. Çilede Haz, Bir Kara Sevda, Öksüz Türklüğüm, Nevruz Yelleri, Şafağı Bekliyoruz ve Çakır Diken bunlardan beş tanesidir.

HDV Drenthe, Friesland, Gelderland, Overijssel, Flevoland, Utrecht ve Groningen Bölge Cami Yöneticileri Apeldoorn HDV Eyüp Sultan Camii’nde bir araya geldiler. Bölge Şube Yöneticilerini bilgilendirme toplantılarının sonuncusu olan toplantıya T.C. Deventer Başkonsolosu Tuna Yücel Modrak, HDV Mütevelli Heyeti Sekreteri Osman Gülbe, Muhasibi Muhsin Köktaş, Üye Adil Çiftçi, Üye Recep Ayaz, HDV İcra Kurulu Başkanı Cengiz Korkmaz, Muhasibi Mustafa Yiğit ve Şube Yöneticileri katıldı. Eyüp Sultan Camii Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Tonca ve T.C. Deventer Başkonsolosu Tuna Yücel Modrak’ın konuşmalarının ardından İcra Kurulu Üyeleri, HDV’nin kurumsal yapısındaki değişiklikleri, cami güvenlikleri ve güncel konularla ilgili geniş bilgi verdi.


hayat ve inanç 13 leven en religie

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 244 - Kasım/November 2018

“İslâm’da herkesin kanı, malı ve ırzı başkasına haramdır. Bunlar korunması gereken en temel haklardandır. Bir başkasına ait olan şeyi almak, kullanmak, yemek helâl değildir. İzin alınmış, bağışlanmış ve ticaret yoluyla elde edilirse helâl olur.”

BUGÜN ve YARIN EN KÂRLI TİCARET K

avram olarak ticaret Türkçe sözlüklerde ticaret; 1. Ürün, mal vb. alım satımı. 2. Kazanç amacıyla yürütülen alım satım etkinliği. 3. Alışveriş sonucu elde edilen, yararlanılan fiyat farkı, kâr şeklinde tanımlanıyor. (TDK, Türkçe Sözlük, Ankara Thr. 2/1475) Değeri olan bir malı yine değeri olan başka bir mal veya para karşılığında değiştirme. Bu işi yapana tâcir (çoğulu: tüccâr) denir. Arapça’da ticaret kelimesinin aslı olan ‘te-ce-ra:’ fiili, bir kazanç elde etmek amacıyla anamalda tasarrufta bulunmak, alış-veriş demektir. (İbni Manzur, Lisânu’lArab, 2/214) Ticaret insanlığın ilk devirlerinden beri bilinen bir şey. İnsanlar her türlü ihtiyaçlarının bir kısmını bu yolla temin ederler. Ticaretin hem ekonomik faaliyet olarak, hem de sosyal boyutu ve işlevi vardır. Ticaret, pek çok kimse için kazanç ve geçim kaynağı olması açısından tarihten beri hep önemli olagelmiştir. Bu önemli ekonomik ve sosyal faaliyetin huzur ve güven ortamında olabilmesi, bu konuyla ilgili kişilerin haklarının korunması için ticaretin kurala, ahlâkî ilkelere, teâmüllere göre yapılması esastır. Hayatın her alanına en isabetli ölçüleri getiren İslâm, ticari faaliyetlere de ilke ve ölçüler koymuştur. Ticaret kelimesi Kur’an’da dokuz defa geçmektedir. Bunlardan beş

âyet insanlar arasındaki alımsatımla ilgili, üç tanesi Allah-insan ilişkisi bağlamında yer alıyor. İki âyet de ticaret konusundaki genel hukukî düzenlemeden söz ediyor. İslâm’da herkesin kanı, malı ve ırzı başkasına haramdır. Bunlar korunması gereken en temel haklardandır. Bir başkasına ait olan şeyi almak, kullanmak, yemek helâl değildir. İzin alınmış, bağışlanmış ve ticaret yoluyla elde edilirse helâl olur. (Nisâ 4/29) Ticaretten bahseden diğer âyetlerde maddî ticaretin prensiplerinden çok, dünyevî kazanca odaklanıp âhiretteki gerçek kazanımı kaybetmeden sakındırma ve ticaretin müminleri Allah’ı hatırlamaktan alıkoymasını engelleme amacı ön plandadır. (Kallek, C. TDV İslâm Ansiklopedisi, 41/134) - Bir başka ticaret Kur’an “satın alma, ticaret, kâr, terazi, tartı, rehin almak, ücret, ödünç, borç” gibi kelimeleri maddî ticaretle ilgili kullandığı gibi, bunlarla hem bir ticaret anlayışı inşa etmek istiyor, hem de bunları manevî ticaret anlamında kullanıyor. Her şeyi ile maddî olan, materyalle yapılan ticaretin manevîsi nasıl olabilir? Bakalım... İnsan mala, servete, çok kazanmaya, daha çok şeye sahip olmaya düşkündür. (Âli İmran 3/14)

Hatta insanlardan bazıları dünya malı edinmeye, geçici şeylerle oyalanmaya öylesine kendisi kaptırır ki, zaman gelip geçer, ömür biter. Öyle ki kulluk görevlerini yapmaya zaman kalmaz, ölüm kapıya dayanır ve neticede mezarı boylar. (Tekâsür 102/1-2. Tevbe 9/24) Ancak Allah’a, dünya hayatının fani, Âhiret hayatının sonsuz olduğuna inanan, sorumluluk bilinciyle davrananlar farklı düşünürler. Onları ne ticaret, ne lahv (oyalayıcı şeyler), ne dünya çıkarları Allah’a karşı kulluk görevlerinden alıkoymaz. Onlar ticarete aldanıp gaflete düşmezler. (Nûr 24/37) Kur’an’a göre, inandıkları kitaba uygun yaşayan, uygun ticaret yapan Müslümanlar hiç kesintiye uğramayacak bir ticaret (kâr) bekleyebilirler. (bkz: Fâtır 35/29) İman edenleri azaptan kurtaracak en önemli ticareti Kur’an şöyle belirliyor: “Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim mi? Bunun için Allah’a ve Peygamberine inanmalısınız, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda çaba göstermelisiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” Buna karşı mü’minler daha neler kazanırlar? Bu hayırlı

olan şey nedir? Devam eden âyet bunun cevabını veriyor: Sağlam imandan sonra günün imkânlarıyla ve bizzat bedenle/ canla Allah yolunda yoğun çaba göstermek, çok çalışmak, fedakârlıkta bulunmak, kulluk yapmak, iyi bir insan olmaya çalışmak çok kârlı bir ticarettir. Bu ticaretin sonucunda elde edilen kâr: Günahların bağışlanması, altlarından ırmaklar akan Adn cennetlerine girme, orada en güzel meskenlere yerleştirilme. Ki böyle bir sonuç muhteşem bir kazançtır. (Saff 61/10-13) Allah (cc) dünya işlerini ve gönül eğlendirmeyi kulluk görevine tercih edenler hakkında şöyle buyuruyor: “Onlar bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona giderler... De ki: Allah’ın yanında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Cum’a 62/11) Âyetin mesajı açık, geniş ve herkese, her devre yöneliktir. Burada Cuma ibadetiyle herhangi bir eğlence türü şeyin karşı karşıya gelmesi hâlinde ticaretin, yani kâr getiren bir meşguliyetin, oyun ve eğlencenin ibadete tercih edilmesi kınanıyor. Ticaret de dâhil Allah’tan bağımsız bir alan olmadığı hatırlatılıyor. İnsanı oyalayan, kulluk görevlerini yapmaktan alıkoyan her türlü

Hikmet Pınarı Hüseyin Kerim Ece kerimece@hotmail.com

eğlence ve boş işlere Kur’an ‘lehv’ diyor. Âyet böyle bir bir lehv’in, eğlence veya oyalanmanın mü’mini Allah yolundan alıkoymaması gerektiği uyarısı yapılıyor. Allah’a karşı saygılı davranan mü’minleri ne mal, ne ticaret, ne dünya işleri, ne evlat takıntısı Allah’ın anmaktan, Âhirete hazırlanmaktan alıkoymaz. Onlar bütün bunlara rağmen kulluk görevlerini hakkıyla yerine getirmeye çalışırlar. (Nûr 24/37) Bu âyetten hareketle eylemlerin üç amacı olduğunu söylemek mümkün: Hayr, fayda/çıkar (kâr), haz (lezzet alma). Âyet, iman edenleri hayırlı eylem yapmaya teşvik ediyor. Kur’an bir de kazanç getirmeyen ticaretten bahsediyor. Dinde ikili oynayanların hidâyet (doğru yol) yerine dalâleti (sapıtmayı) tercih ettiklerini söylüyor. Onların bu ahmaklıklarını kâr etmeyen ticarete, boşa giden alış verişe benzetiyor. (bkz: Bakara 2/15-16) Kur’an bir taraftan iman edenleri helâl ticarete teşvik ederken, nerede ve ne şekilde olursa olsun ticaretin dürüst yapılmasını isterken, diğer taraftan manevî ticarete, bugün ve yarın çok kâr getirecek, âhirette de kârı devam edecek manevî ticarete işaret ediyor. ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 244 - Kasım/November 2018

04 spotlar 26 14 spotligt

Fotoğraflarla Hollanda Gündemi...

Hikmet Gürcüoğlu:

“İddiaların aksine ben tehdit edildim ve üniversiteyi saplandığı açmazdan kurtarmak için bizzat Bahçekapılı tarafından göreve davet edildim”

Birlik Gençlik’ten yaşlılar evine ziyaret

Uzun yıllardır bölge insanına sosyal, kültürel, dinî ve millî alanlarda hizmet veren Birlik Gençlik Teşkilatı yöneticileri, “Huzur Evleri” denilen yerlerdeki yaşlıları ziyaret ettiler. Birer gül ve hediyelerle yaşlıların gönüllerini alan gençler, onlarla sohbet etti, sorunlarını dinlediler, yalnızlıklarına bir nebze olsun merhem oldular.

Gürcüoğlu’na destek yağıyor HOTİAD Başkanı ve Sancak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hikmet Gürcüoğlu, medya üzerinden şahsına yönelik başlatılan karalama ve iftira kampanyaları karşısında suskunluğunu bozdu. Olayın iç yüzünü basın mensuplarıyla ve kamuoyuyla paylaştı.

Laleli Gençlik’ten “Nesli Koruma” programı

Laleli Gençlik Kolları her hafta perşembe akşamı erkeklere yönelik sohbet programları düzenliyor. Her pazar günü sabah namazının ardından sohbet, ders ve kahvaltı programı uygulayarak, bir neslin kaybol maması için uğraşıyorlar. Bu faaliyetlerine bölgedeki genç ve yetişkinleri davet ediyorlar. Camilerin kapıları ancak gençlik ile açık kalır, diyorlar...

Tuğba Export’a teşekkürler...

Sadece Rotterdam’da 440 noktaya yaklaşık 4000 gazetemiz bırakılıyor. Her işletmeci bizleri memnuniyetle karşılıyor. Bazılar ise, müşterilerinin Hollanda’dan haberdar olmasını daha çok istemekteler. Bunlardan biri de Rotterdam-Zuid’te yıllardır , güler yüzlü, kaliteli ve zengin çeşidiyle hizmet veren Tuğba Cadeu sahipleri, müşterilerinin çantalarına birer tane Doğuş bırakıyorlar. Teşekkürler, Tuğba Export...

D

en Haag’da yapılan basın toplantısına HOTİAD Yönetim Kurulu ve üyeleri tam katılım sağlayarak Başkanları Hikmet Gürcüoğlu’na karşı yapılan bu saldırıda kendisini yalnız bırakmadıklarını gösterdiler.. İki bölüm hâlinde gerçekleşen basın toplantısının ilk bölümünde Gürcüoğlu, elindeki bilgi ve belgeleri medyaya dağıtarak olay hakkında şunları anlattı: “Son zamanlarda medya üzerinden sahsıma yönelik bir karalama ve iftira kampanyası yürütülmektedir. Bir yandan, isminin önünde İslam yazdığı için o isim kirlenmesin diye, diğer yandan kişiliğim sebebi ile seviyemi düşürmemek adına sessiz kalmayı yeğledim. Avrupa İslam Üniversitesini tekrar kapanma noktasına getiren Nedim Bahçekapılı bu marifetini örtmek için çeşitli iftira ve yalanlarla beni işaret etmektedir; yani ‘Yavuz

hırsız ev sahibini bastırırmış’ atasözünde olduğu gibi. Bu nedenle bu basın duyurusunu yapma gereğini duydum. Üniversite yönetim kurulunda görev almayı kabul ettiğimizde üniversitemiz kapatılma tehlikesi ile karşı karşıya idi. 5 kişilik yönetim kurulunun 3 üyesi Bahçekapılı ailesinden olan önceki yönetimin döneminde yapılan sahtecilikler ve yolsuzluklar sonunda Hollanda Mali Suçlar Polisi (Fiod) olaya el koymuş. Nedim Bahçekapılı basta olmak üzere sorumluları tutuklamış. Deliller karatılmasın diye üç aya kadar hapiste tutulup, soruşturması devam eder şekilde şartlı olarak serbest bırakılmıştır. Üniversiteye 3,3 milyon avro, Nedim Bahçekapılı’nın kendisine 1.5 milyon avro olmak üzere toplam 4.8 milyon avro ceza kesilmiş. Bundan dolayı da, Nedim Bahçekapılı üniversitede her türlü mali ve idari görevlerden

Rotterdam’ın güneyindeki camilerin Gençlik Kolları, ayda bir dönüşümlü olarak bir camide sabah namazı için bira raya geliyorlar. Bu ay, Anadolu, Laleli Camii gençleri Birlik Camii’nde topluca sabah namazı eda ettiler, ardından sohbet ve beraberce kahvaltı yaptılar.

Doğuş Haber Merkezi

«

IOT’de Zeki Baran dönemi... Seçildikten sonra üyelere teşekkür eden Zeki Baran, 33 yıldır hak mücadelesi veren IOT’nin devletten sübvansiyon almadan 4. yılını tamamladığını belirterek, Hollanda’daki sorunlarımızın çözümüne yönelik çalışmaların tüm hızıyla devam edeceğini ve önümüzdeki dönemde geniş toplum kesimlerine ulaşmak amacıyla daha fazla çaba harcayacaklarını söyledi.

IOT’nin Yeni Başkanı Zeki Baran! Anadolu, Birlik ve Laleli’den örnek davranış

men edilmiştir. Nedim Bahçekapılı şahsi çıkarları uğruna Avrupa İslam Üniversitesini kurban etmiştir. Zira kendisi yine Mali Suçlar Polisi’nin takibine düşmüştür. Üniversite yine Eğitim Bakanlı’ğının projektörleri altına girmiştir. Hatta dosya, ilgili Bakan’ın elinde olup, üniversiteye üç ay mühlet tanınmıştır. Bakalım bu defa bir kurtarıcı daha bulabilecek mi? Yoksa Hollanda tarihinde bir ikinci üniversitenin kapanmasını sağlayan kişi olarak tarihe mi geçecek? Fakat maalesef bu defaki bir İslam üniversitesi olacak!” Daha sonra basın mensuplarına dinletilen ses kayıtlarında Gürcüoğlu’nun sorularına ve açıklamalarına cevap veren Bahçekapılı, Gürcüoğlu’nun basın açıklamasında değindiği bütün noktaları tasdik ediyor ve Gürcüoğlu’na teşekkür ediyor.

Hollanda’da Türkler İçin Danışma Kurulu’nun (IOT) 30 Kasım 2018 tarihinde gerçekleşen olağan Genel Yönetim Kurulu toplantısında Zeki Baran (54) oy birliğiyle IOT Başkanlığına seçildi. Daha önce Demokratik Sosyal Dernekler Federasyonu adına IOT Yönetim Kurulu’n da bir süre görev yapan Zeki Baran, Hollanda’da aktif siyasetin içinde yer almış ve bir süre DSDF Federasyonu Başkanlığı da yapmıştı. Halen Hollanda Yozgatlılar Federasyonu Başkanı da olan Zeki Baran, aynı zamanda bir girişimci ve danışmanlık bürosu sahibi.

30 Kasım 2018 tarihinde yapılan seçimlerden sonra IOT Yürütme Kurulu şu isimlerden oluştu; Zeki Baran Başkan İzem Atmaca Başkan Yardımcısı Sefa Aydoğan Sekreter Oktay Ünlü İkinci Sekreter Düzgün Kayak Sayman Doğuş Haber Merkezi

Birlikte yarınlara emin adımlarla... HDV’den Mevlid-i Nebi Konferansları

Mevlid-i Nebi haftası münasebetiyle HDV’ye bağlı camilerde, Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Genel Müdürlüğü Süreli Yayınlar ve Kütüphaneler Daire Başkanı Dr. Faruk Görgülü ve Diyanet İşleri Başkanlığı Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü Sosyal Hizmetler Daire Başkanı Özcan Gökçebay, Lahey Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşavir Vekili Dr. Ali Parlak ve Deventer Din Hizmetleri Ataşesi Mustafa Yeşilorman konferanslar verdiler..


görüş 15 opinie

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 244 - Kasım/November 2018

Genç Gözüyle

Talha Yıldız kendisi tarafından oğluna verebileceğini düşünmüş ve bu nedenle oğlunun yeni açılan mekteplerden birinde tahsil görmesini arzulamıştır. Nihayet Âkif, Mülkiye Mektebindeki eğitim sonucunda baytar olur. Bu yönüyle Mehmet Âkif, gerek ailesinden aldığı dinî eğitim gerekse ‘modern’ eğitimle birlikte, değişen dünyaya bir Müslüman olarak uyum sağlamaya çalışır.

Âkif gibi yaşamak...

B

aba tarafından Rumelili, anne tarafından Buharalı, doğuş yerinin İstanbul’un Fatih semti olması, Sezai Karakoç’a göre Mehmet Âkif’i Doğu İslamlığının, Batı İslamlığının ve Merkez İslamlığının sentezi bir şahsiyet kılmıştır. İkinci Meşrutiyet dönemi, Osmanlı’nın yıkılışı, Millî Mücadele ve nihayet Cumhuriyetin kuruluşuna her yönüyle şahitlik etmiş olan Mehmet Âkif Ersoy (1873-1936), şiirleri, fikriyatı ve yaşantısıyla, günümüze ışık tutmaya devam etmektedir. Bir şiirinde “beyaz sarıklı, temiz, yaşça elli beş ancak; vücudu zinde, fakat saç, sakal ziyadece ak”, diyerek tavsif ettiği babası Tahir Efendi, Fatih Medreseleri müderrislerinden idi. Babası medresede verilen eğitimin

Ne var ki Âkif, bu eğitimin yeterli olmadığının bilincindedir. Bu sebeple, mesleğini icra ettiği yıllarda çağdaş İslam ve Batı düşünürlerinin eserlerini okur, şiirler yazar ve mesleği gereği Anadolu’nun farklı şehirlerini görebilme fırsatı bulur. Daha sonraki yıllarda Avrupa’yı da görebilme fırsatı bulur. Dolayısıyla Âkif’in, çok okuyarak ve çok gezerek içinde yaşadığı dünyayı anlamaya çalıştığı söylenebilir. Osmanlı’nın yıkılış sürecinde güçlü bir şekilde ortaya çıkan Batıcılık, Türkçülük ve İslamcılık akımları arasında, İslamcıların safında yer alır. Arkadaşları ile birlikte kurmuş olduğu Sırat-ı Müstakim ve Sebil’ül-Reşad dergilerinde Osmanlı’nın ancak İslam’a sarılmasıyla kurtulabileceğini savunur. Âkif’in bu alandaki çalışmalarını her daim memuriyet ve diğer vazifelerinin yanında yapmış olması, davasına gerçekten gönül verdiğini göstermektedir. Ciddi bir entelektüel birikime sahip olan Mehmet Âkif, halktan ve realiteden kopuk yaşamamış; aksine, devletin ve toplumun sorunlarına vakıf olduğu şiirlerinden anlaşıl-

maktadır. Fakat bu çerçevede bir konunun altını çizmekte fayda var: Zira Mehmet Âkif, her koşulda devleti ve Müslümanları eleştirmemiş, aksine gerekli durumlarda bu şekilde davranmıştır. Örneğin, savaş olmadığı yıllarda “Müslümanlık bizden evvel böyle zillet görmedi! Hâlimiz bir inhilâl (bölünmüş) etmiş vücûdun hâlidir; Rûh-i izmihlâlimiz (yok oluş) ahlâkın izmihlâlidir. Sâde bir sözdür fakat hikmetlerin en mücmeli. Bir halâs (kurtuluş) imkânı var: Ahlâkımız yükselmeli”, demek suretiyle oldukça karamsar bir tablo çizmiş ve kurtuluş yolunun ahlâktan geçtiğini belirtmiştir. Ne var ki Mehmet Âkif’in ahlâk anlayışı dış görünüşten ibaret değildir. Nitekim Âkif, “Haya sıyrılmış, inmiş: öyle yüzsüzlük ki her yerde. Ne çirkin yüzler örtermiş meğer bir incecik perde! Vefa yok, ahde hürmet hiç, emanet lafz-ı bi-medlul (anlaşılmaz söz). Yalan raic (revaçta), hıya’net mültezem (gerekli) her yerde, hak meçhul”, diyerek ahlâkın hayatın her anında Müslümanın nasıl yaşaması gerektiğini belirleyen değerler olduğunun altını çizmiştir. Ancak Müslümanların kurtuluşu için sadece ahlâk sahibi olmak yeterli değildir. Âkif’e göre Müslümanlar tembelliğin ve gayretsizliğin neticesinde bu duruma düşmüşlerdir. “Cemâ’at intibâh ister, uyanmaz gizli yaşlarla! Çalışmak! Başka yol yok, hem nasıl? Canlarla, başlarla. Alınlar terlesin, derhal iner mev’üd (vadedilmiş) olan

talhayildiz_@hotmail.com

rahmet. Nasıl hâsir kalır tevfiki hakkettim diyen millet?”, diyerek Müslümanların içinde bulunduğu vaziyetinin müsebbibini dışta değil, kendi içlerinde aramaları gerektiğini belirtmiştir. Âkif savaş yıllarında eleştirel duruşunu bir kenara bırakmıştır. Çünkü, Anadolu’daki Müslüman varlığının tehlikeye düştüğü bir zamanda, Müslümanların eleştiriye değil, maddî ve manevî desteğe ihtiyacı vardı. Millî Mücadele’ye şair, hatip, gazeteci ve siyasetçi olarak katılan Mehmet Âkif, bu dönemde destan şiirleri yazmıştır... “Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni târîhe desem, sığmazsın” ve “Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın. Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın. Doğacaktır sana va’dettigi günler hakk’ın. Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın” dizeleri, keza Bülbül ve Süleyman Nazif’e şiirleri bu çerçevede örnek olarak verilebilir.

Sen mi kaldın yalnız kafileden böyle uzak? Postu sermekse meramın yola, serdirmezler. Hadi, gölgenle beraber silinip gitmene bak!” Âkif, vefatının yakın olduğunu hissedercesine İstanbul’a döner ve çok sevdiği İstanbul’da son nefesini verir. Her ne kadar Âkif’in cenazesine dönemin siyasileri sahip çıkmamış olsa da, Âkif’in tabutu çoğunluğu üniversite öğrencilerinden oluşan bir kalabalığın omuzlarında taşınır ve naaşı Edirnekapı Şehitliği mezarlığında toprağa verilir. Ruhu şad olsun.

Cumhuriyetin kuruluşundan sonraki yıllarda, hayalini kurduğu değişimler gerçekleşmemiş ve hayal kırıklığına uğramıştır. Buna rağmen Âkif isyan benzeri maceralara kapılmamıştır. Artık yapılacak bir şeyin kalmadığını düşünen Âkif, Mısır’a gidip son yıllarını orada geçirmiştir. Zamanla yakın dostlarını kaybeden Âkif, artık kendisini iyice yalnız hissetmeye başlar: “Hepsi göçmüş, hani, yoldaşlarının hiçbiri yok!

Groothandelsmarkt 69-78 3044 HC Rotterdam info@tur-ned.nl www.tur-ned.nl +31(0)10 43 78 812 Hakkımızda... Tur-Ned International Trading firması, 1992 yılında kurulmuş, 26 yıldan beri etnik piyasaya kuru gıda gurubunda Türkiye’nin ve Avrupa’nın kaliteli markalarının marketlere tedarikini yapmaktadır. Bünyemizde bulundurduğumuz yaklaşık 60’a yakın marka ile ürün yelpazesini zenginleştirmiştir. Türkiye’nin önde gelen ECE, AKFA, ALTINDAMLA, BAŞHAN, ÇAYKUR, EYÜP SABRİ TUNCER, MARMARABİRLİK ZEYTİNLERİ, NUHUN ANKARA MAKARNASI, ORKİDE, ÖNCÜ, TUKAŞ ve VİKİNG TEMİZLİK ÜRÜNLERİ gibi Türkiye’nin kalitede öncü markalarını, Rotterdam toptancı halindeki 1500 m2’lik satış mağazasında ve günlük dağıtım ağıyla müşterilerinin hizmetine sunmaktadır. Bünyemizde bulunan markaların tamamı için markalar bölümüne bakabilirsiniz… Aynı zamanda haftanın 5 günü (Pazartesi-Cuma) Hollanda’nın tüm bölgelerine servisle ürünlerimiz ulaştırmaktayız. İş ortaklarımızın taleplerini yerine getirebilmek için yönetim, pazarlama ve depodaki ekibimizle en iyi tedarikçi olabilme prensibiyle çalışmaktayız.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 244 - Kasım/November 2018

04 haklarımız 26 16 onze rechten

Haklarımız

info@ibco.nl

Recep Soysal’ın objektifinden...

Mehmet Yamaç

Türkiye’de SGK Emekliliği ile Geleceğiniz Güvencede! Bu sayımızda; Ölüm Aylığına Hak Kazanma Koşulları Nelerdir? Ölen sigortalının hak sahipleri kimlerdir? konularını dikkatinize sunacağız. Ölüm Aylığına Hak Kazanma Koşulları Nelerdir? Ölen sigortalıların hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanabilmesi için; a-) En az 1800 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya, b-) 4/1-(a) sigortalıları için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş, olması şartıyla sigortalının yakınlarına ölüm aylığı bağlanır. Ayrıca; a-) Malullük, vazife malullüğü veya yaşlılık aylığı almakta iken veya malullük, vazife malullüğü veya yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olup henüz işlemleri tamamlanmamış, b-) Bağlanmış bulunan malullük, vazife malullüğü veya yaşlılık aylığı, sigortalı olarak çalışmaya başlamaları sebebiyle kesilmiş, durumda iken ölen sigortalıların hak sahiplerine yazılı istekte bulunmaları hâlinde ölüm aylığı bağlanır. Ölüm aylığı bağlanabilmesi için sadece 4/1-(a) sigortalıları için öngörülen her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması şartında; gerek ölen sigortalı tarafından, gerekse hak sahipleri tarafından yapılan tüm borçlanmalar bu şartların oluşmasında dikkate alınmamaktadır. Ancak, 1/10/2008 tarihinden önce ölen sigortalıların 900 gün hesabında borçlanılan tüm süreler dikkate alınmaktadır. Ayrıca, kendi nam ve hesabına (5510 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi) çalışan sigortalıların hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanabilmesi için ölen sigortalıların genel sağlık sigortası primi dâhil, prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması şarttır. Ölüm Aylığı Kimlere Bağlanır? Ölüm aylığı, ölen sigortalının; a-) Eşine, b-) Çocuklarına, c-) Anne ve babasına, bağlanır. Hayatını Kaybeden Sigortalının Eşine Aylık Bağlanmasının Şartları Nelerdir? Eşine aylık bağlanması için, ölüm

tarihinde sigortalının eşi ile yasal evlilik bağı bulunması şarttır. Sigortalının dul eşine % 50’si; aylık bağlanmış çocuğu bulunmayan dul eşine ise Kanunun 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (e) bentleri hariç Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmaması veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olması halinde % 75’i oranında aylık bağlanacaktır. Hayatını Kaybeden Sigortalının Çocuklarına Aylık Bağlanmasının Şartları Nelerdir? Ölen sigortalının çocuklarına aylık bağlanabilmesi için çocukların cinsiyeti, yaşı, malul olup olmaması, öğrenim durumu ve medeni hali gibi kıstaslar mevcuttur. Hak sahibi çocuklara ölüm aylığı bağlama şartları aşağıda açıklanmış olmakla birlikte, 21/03/2018 tarihli ve 7103 sayılı Kanun ile hak sahibi çocuklar için yeni düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre, 27/3/2018 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanması talebinde bulunan çocuklardan 4/1-(a) kapsamında sigortalı sayılanlara; 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim görmesi hâlinde 20 yaşını, yükseköğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurana kadar aylık bağlanacaktır. Aylık almakta iken 4/1-(a) kapsamında sigortalılığa tabi çalışmaya başlayan hak sahibi çocukların da Kanunda belirtilen yaş ve öğrencilik nitelikleri devam ettiği sürece bağlanan aylıkları kesilmeyecektir. Hayatını Kaybeden Sigortalının Anne ve/Veya Babasına Aylık Bağlanmasının Şartları Nelerdir? 5510 Sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra vefat eden sigortalının anne ve/veya babasına aylık bağlanabilmesi için de yine birtakım kıstaslar mevcuttur. Öncelikle anne ve/veya baba 65 yaşın altında ise, ölen sigortalının hak sahibi eş ve çocuklarından geriye artan hisse olmak zorundadır. Ayrıca anne ve/veya babanın her türlü kazanç ve irattan elde etmiş oldukları gelirleri asgari ücretin net tutarından az olmak zorundadır. Yine anne ve/veya babaya ölen çocuklarından ölüm aylığı bağlanabilmesi için, diğer çocuklarından hak kazanılan gelir/aylıklar hariç olmak üzere, gelir ve/veya aylık bağlanmamış olması da şarttır. Anne ve/veya baba 65 yaşın üstünde ise, yukarıda belirtilen şartları taşımaları hâlinde ölen sigortalının hak sahibi eş ve çocuklarından geriye artan hisseye bakılmamakta, artan hisse olmasa bile ölüm aylığı bağlanmaktadır. Bütün bu bilgileri kendinizde SGK internet sayfalarından inceleyerek takip edebilirsiniz. Yurt dışı emeklilik işlemlerinizi ve müracaatlarınızı kendiniz Türkiye’ye giderek yapabilseniz bile, malum bazen eksik bir evrak sizi fazlasıyla uğraştırmaktadır. Ancak Türkiye’ye gitmenize gerek kalmadan ve bütün bu işlemlerinizi sizin adınıza biz buradan başlatıp takip ediyoruz. Daha geniş bilgi ve randevu için bizi arayabilirsiniz. Emeklilik Uzmanı & Konsoloslukta kayıtlı yeminli tercüman Doç. Mehmet Yamaç Tel: 06 222 056 33

NIF Kadınlar Teşkilatı, hummalı bir şekilde çalışmalarını sürdürüyor

Güney Hollanda Bölgesi Kadınlar Teşkilatı Birim Eğitim Toplantısı, Genel Merkezden KT Merkez Yürütme Kurulu üyelerinin katılımı ile Schiedam’da gerçekleştirildi. Birimlerin ayrı ayrı oturumlarının yanı sıra müşterek kısımda seminerlerin yer aldığı toplantı oldukça verimli geçti.

HDV yöneticileri Büyükelçi Şaban Dişli’yi makamında ziyaret ettiler

Hollanda Diyanet Vakfı Yöneticileri T. C. Lahey Büykelçiliğini ziyaret ettiler. 31 Ekim 2018 tarihinde göreve başlayan T. C. Lahey Büykelçisi Şaban Dişli’yi makamında ziyaret eden HDV Mütevelli Heyeti Üyeleri Recep Ayaz, Hikmet Gürcüoğlu, HDV İcra Kurulu Başkanı Cengiz Korkmaz ve Muhasibi Mustafa Yiğit, HDV’nin çalışmaları hakkında bilgi vererek Büyükelçiye yeni görevinde başarılar dilediler.

Kuzey Hollanda Millî Görüş Teşkilatları “Emektarlar Günü” düzenledi

Kuzey Hollanda Millî Görüş Federasyonu, 24 Kasım 2018 tarihinde, bu yıl ilk olarak geçmişten bugüne bölgede ve şubelerde hizmet etmiş cemaate yönelik “Emektarlar Günü” adı altında bir program organize etti. Programa şubelerden gelen listeler dikkate alınarak programa verilen isimler programa davet edildi. Teşkilatlanma Başkanı Ahmet Duran’ın sunduğu program, Bölge İrşad Başkanı Ali Kartal’ın açılış Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı. Ardından Sky Palace sahibi Mehmet Güneş’in enfes yemekleri misafirlere ikram edildi. Kuzey Hollanda Millî Görüş Federasyonu Başkanı Oktay Dalmaz açılış konuşmasında davanın emektarlarına teşekkür etti. Konuşmasını özellikle emekli ile emektar arasındaki farkı belirterek sürdürdü. Bu programın gelecek yıllarda da devam edeceğini belirterek, bütün misafirlere katılımlarından dolayı teşekkür etti. Daha sonra, sinevizyon görüntüleri ile geçmiş günler gözyaşları ile yad edildi. Genel Merkezden programa iştirak eden Mehmet Şenel de veciz bir konuşma yaparak emektarlara teşekkür edip, başından geçen hatıralara değindi. Program, Bölge İrşad Başkanının Kur’an-ı Kerim tilaveti ve duası ile son buldu.

Kutlu Elçi’yi anma etkinlikleri, O’nu anlayarak devam ediyor...

Her yıl Sneek, Leeuwarden, Seteenwijk ve Heerenveen’deki HDV Cami Derneklerince düzenlenen ve bu yıl HDV Sneek Ayasofya Camii evsahipliğinde 17 Kasım 2018 tarihinde gerçekleştirilen “Mevlid-i Nebi Haftası” etkinliğine katılan ve bir konuşma yapan Deventer Başkonsolosu Tuna Yücel Modrak, vatandaşlarla bir araya geldi.


perspektif 17 perspective

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 244 - Kasım/November 2018

Murat Altun

M

Muştular

murat.7701@hotmail.com

Samimiyet/İhlas ve Riyakârlık!...

erhaba muhterem dostlar!.. . Günlük hayatımızda işlerimizin, ibadetlerimizin kalitesine -şöyle hafif bir perdeyi aralayarak- ne kadar samimi veya riyakârca olduğuna bir bakalım inşallah. Bunların bir dışa dönük görünen kısmı, bir de hakikati; kalbin ameli olan niyeti (asıl maksadı) vardır. Onun için, yapılan ibadetler, iyilikler, görünen kısmıyla değil, düşünülen, tasarlanan, kast (niyet) edilen kısmıyla takdir edilir. Bugün gerek sosyal medyada paylaştıklarımız ve insânî ilişkilerde ki hâl ve tavırlarımız... Mesela lüks bir Restoran’da kebapla selfi çekmek, aldığınısattığını sürekli yayımlamak, hatta Kabe’yi tavaf ederken dahi elinden videonun düşmemesi, -Allah muhafaza- riyakârlık ihtimalini bize hatırlatmalı değil mi? Fakat bazı örnek işlerimizi, teşvik adına, Allah rızası ve insanlığın faydası için gösteriyor veya paylaşıyorsak, tabii ki bu güzel bir şeydir. İşte bunun için, ne kadar samimiyiz diye, sürekli kalbimizi gözetmemiz gerekmektedir. Bakınız Efendimiz (sav.), “Kıyamet gününde üç gurup insanın ameli ile niyeti arasındaki hain çelişkiden bahsederken, yaptığı işlerin zahirde çok güzel ama batında (içerde) riyakârca olduğunu” söylemiş. Önce bir şehit, sonrada hafız/ hoca ile zengin gelir ve Allah için yaptıkları iyilikleri(!) bir bir anlatırlar. Fakat Rabbimiz yalanlarını yüzlerine vurarak: “Sen, ne cesur, kahraman adammış... Sen, ne âlim, ne de bilgili adammış.... Sen, ne cömert, ne de ağa adammış... ‘desinler’ diye yaptın ve nitekim niyetinin karşılığını da dünyada aldın...” buyurarak cehenneme sürükler. İşte “amellerin niyetlere göre”

değerlendirilmesine bir örnek. Bir de bize bakalım!.. Yaptığımız şeylerde ne kadar samimiyiz. Hatta şu an da şu yazıyı yazarken gerçek maksadımız nedir?.. Allah’ın rızası, insanlığın faydası mı, yoksa hakkımızda takdir, şöhret vs. nefsî gayeler mi?... Ve siz okuyucu dostum, yaptığınız iş veya meslek, toplum içindeki rolünüz, topluma olan faydalarınız, güzel söz ve nutuklarınız; siretlerin sûretlere (için-dışa) - karakterin, niyetin, şekle (cisme) döndüğükıyamet gününde sizi rezil rüsva eylemesin sakın. Ve sen!.. Yıllarca gece gündüz demeden cemiyetlerde görev yapan abimiz, ablamız evet sen!.. Sakın yaptığınız hizmetler, kendinizi önde ve önemli göstermek niyetiyle yapılmış olmasın?.. Âcilen kendimizi iyice bir test yapalım. Ben neyim, nasıl ve ne niyetteyim?.. Dinler, mistik öğretiler ve felsefe bize “Kendimizi bilmeyi” öğütler. Aynaya bakıp kendimizle yüzleşelim. “Aynalar, söyleyin bana, ben kimim?“ (N. F. Kısakürek) Büyük insanlar bir eser yazdığı veya bir iş yaptığında, gayret bizden tevfik (başarı) Allah’tan der, böylece ucub, riya ve kibirden kurtulurlardı. Değerli kardeşim “ihlas, içinde zerre kadar da olsa başka bir katkının bulunmadığı/ bulanmadığı saf, öz şey” demektir. Bundan ötürü ibadette riya/ gösteriş, Allahtan başkasının da rıza ve takdirini ortak ettiği için, şirk sayılmıştır. Bunun için Efendimiz (sav.) riyanın ‘küçük şirk’ olduğunu bize hatırlatmış. Bir kazan sütün içine bir çay kaşığı bile necaset bulaştığında tamamını bozduğu gibi, Allah’a kullukta da yüzde bir bile olsa sevgi ve korku putlarını (şeyhler, liderler, partiler, zorla sevdirilen ve korkutulan kahramanlar(!) tabular, tağutlar, firavunlar vs...) veya kendi nefsini bulaştırmak da şirktir... “Muhlisine lehüd-dîn..” ayetleri bize bunu anlatıyor. Mâûn sûresindeki namaz kılanlar da fakiri, yetimi gözetmediği gibi, ibadetlerinde gafil ve riyakâr oldukların için “yuh”lanmışlardır.

TAZİYE... 17 Kasım 2018 Cumartesi sabaha karşı saat 04.00 sularında Oss’a yakın bir mevkide geçirdikleri trafik kazası sonucu hayatını kaybeden Züleyha Kaba Hakka uğurlandı. Oss Mescid-i Cuma Eğitim Müdürü Mehmet Kaba’nın eşi ve yine aynı camide eğitmenlik yapan Hafız Ali ve hafız Hasan’ın da annesi olan Merhume, Oss Mescid-i Cuma Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından her türlü işlemi Yeni Çınar Cenaze Vakfı tarafından tamamlanarak defnedilmek üzere İnegöl’e gönderildi. Merhume iki oğlunu çok küçük yaşlarda medrese eğitimi alıp hafız olmaları için Türkiye’ye yollamıştı. Uzun bir hasretlikten sonra altı ay kadar önce Hollanda’ya dönen Hafız Ali ve Hasan anneleriyle altı ayda olsa hasret giderdiler. Merhumeye Allah’tan rahmet\ geride kalanlarına sabr-ı cemil diliyoruz…

Ayna

Havva Koç

Sahne Sizin!..

“Cehennemi hak edenlerin (riyakârların) özelliklerinden biri de; yalnız iken -Allah’tan korkmadan, utanmadan her türlü- günah ve isyan içinde olmasına rağmen, halkın içinde mütevazı ve dindar/ takva ehli gibi görünmesidir.” Hz. Muhammed (sav.)

Önceden Allah rızası için yapılan şeylerin, şimdilerde para uğruna, makam için yapıldığını görmek çok üzücü. Hani demiş ya Nazım Hikmet, “Herkesin bir derdi var, kiminin pırlantası ufak, kiminin de ekmeği bayat.”

“Muhlis (samimi): Kötülüklerini sakladığı gibi, iyiliklerini de gizleyen kimsedir.” demiş fakihler. Amiş Efendi de: “Övüldüğün zaman seviniyor, yerildiğin zaman üzülüyorsan nakıssın evladım.” demiş. Kınayanın kınamasından utanmamak/ korkmamak.(Maide 54.) Hesabımızı Allaha göre değil de, falanca ne der, filanca ne söyler diye, insanların gözünden düşmemek için yapıyorsak, “ecrimizi onlardan almak üzere” Allah’ın reddine maruz kalacağız. Peygamberleri herkes kendi düşüncesi, hayal dünyası içinde tasvir eder ve o şekilde tanımlar. Bir çok üstün özellikleri olmasıyla birlikte, tek kelimeyle söyle deseler, bendeniz: “Doğal” veya aynı manada “Samimi” derdim. Devrin en büyük, en âlim insanı olmalarına rağmen tavır ve davranışların da, söz ve mimiklerin de bir profesyonel aktör gibi yapmacık değil, tepeden tırnağa doğal samimi ve mütevazı idiler.

Sosyal medya vesilesiyle yaşantımıza, kültürümüze dâhil ettiğimiz öyle gereksiz kutlamalar oluştu ki, nereden başlasak? Her güne, her işe, her gelişmeye, velhasıl her olaya dair kutlamalar... Kapitalizm kıtalar gezmiyor artık. Gerek de yok. Bir tıklama ile kapitalizm önümüze çıkıyor ve bizler de farkında olmadan belki de kölesi oluveriyoruz. Her şeyi allayıp, pullayıp, süsleyerek ihtiyacı olan olmayan herkese; sanki bir gün ihtiyacı olacakmış hissi uyandırarak satıyor. Sosyal medya hesaplarımız; rengarenk, cıvıl cıvıl, mutluluktan uçan insanların paylaşımları ile dolu. Peki ya ölüm? Ölüm hayatımızın neresinde? Hayatımızda ne kadar yer ediniyor? Ölüm aklında, hatırında olan bir insana her şeyi ama her şeyi, allayıp pullayıp satabilir misiniz? Ben söyleyeyim, satamazsın!... Gün içerisinde en az bir kez olsun dahi, ölüm aklına gelen bir insana her şeyi satamazsınız. Çünkü ölüm, iki hayatın ortasında durur ve insanı dengede tutar. Ama kapitalizm tabi ki işini çok iyi biliyor. İnsanları bu çılgın tüketim çemberine dâhil etmek için, ölümü insanların düşüncelerinden uzak tutuyor. Çembere dâhil olmak isteyen, ölümü unutsun... .........

Bir ideal/ davaya mensup olduğunu iddia eden insanların da, ne kadar samimi olduğunu, o dava bölünüp, yıpratıldığı zaman sebatlarında görebiliriz ancak. Gücün ayartıcılığı karşısında ayağı yerden kesilenlere mukabil; kınayanın kınamasına aldırmadan, satın alınamayan, teklif, tehdit ve iftiralara boyun eğmeden tüm azınlık ve “zayıflığına” rağmen “Hılful Fudul” örneği, zalime zulmünü haykıran ve mazlumun hakkını savunan samimi yiğitler de var elhamdülillah. “İblis, “Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim, içlerinde ihlâsa/ samimiyete erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım” dedi.” (Hicr 40) Evet... Şeytanın da sapıtıp, yenemeyeceğini kabul ettiği muhlis insanlardan olma dileği ile... ◄◄

kochavva@live.nl

.......

Bu işi neresinden tutsak elimizde kalacak gibi ama; Allah aşkına birileri Hollanda hükûmetine söylesin artık; Sağlık sektöründeki, eğitim sistemindeki, işveren, işçi problemleri varken, burka olayını habire ısıtıp ısıtıp gündeme getirmenin manası ne? Duyan, gören de sanacak ki Hollanda’da Müslüman bayanların yarısından fazlası burka giyiyor. Allah aşkına siz kaç tane burkalı bayan tanıyorsunuz etrafınızda? Ben kendi adıma söyleyeyim; bir elimin parmaklarını geçmeyecek kadar ya vardır, ya yoktur. Ayrıca burka yasağı ile ilgili kullanılan fotoğraflara bakılırsa kimsenin burkanın nasıl bir şey olduğunu bildiği de yok. Araştırma gereği de duyulmamış anlaşılan. Arkadaşlar! Burka, özellikle Afganistan’da kadınların kullandığı bir örtü. Bırakın yüzün görünmesini, gözler dahi görünmez. Nikap ise sadece gözlerin göründüğü bir örtü. Bir de özellikle dikkatimi çeken bir husus var ki; burka yasağını her daim ballandıra ballandıra yazıp çizen AD neden başörtülü bir bayanın fotoğrafını kullanıyor? Hadi burka ile nikabın farkını bilmeyebilirsin ama başörtüsü ile burkanın farkını da mı bilmiyorsun? Metin içerisinde “burka, bütün yüzün kapatılmasıdır” diye bahsediyorsun, lakin yüzü görülen, başörtülü bir kadının

fotoğrafını kullanıyorsun. Okurlarına ne mesajı vermek istiyorsun, çok merak ediyorum doğrusu? Yasa henüz yürürlüğe girmedi ama, yürürlüğe girerse kimleri sevindirir? Müslümanlara karşı antipatisi olan, aşırı sağcı kesim bu yasadan yola çıkarak Müslüman hanımlara karşı (farkındaysanız burkalı hanımlar demiyorum, “Müslüman hanımlar” özellikle buna vurgu yapmak istiyorum çünkü burka yasağı onlar için sadece bir koz) düşmanca tavırlarına devam edecekler. Belki de bu düzenleme ile fizikî şiddet içeren eylemlere geçme cesareti dahi bulacaklar. Yasanın yürürlüğe girmesi, Müslüman kadınlara yapılacak ayrımcılığın artması anlamına gelecektir. Buradan özellikle Amsterdam Belediye Başkanı Femke Halsema’yı da, burka ile ilgili göstermiş olduğu tutumundan dolayı, diğer büyük belediyelere de örnek olduğu için teşekkür ediyor, kendisini gönülden tebrik ediyorum. ......... Hey gidi günler hey, ne günlere kaldık... İnsanoğlunu yaratan Allah (cc) “Fakirleri gözetin, doyurun” diyor. Biz insanoğlu “Allah’ım fakirlere yardım et, onları kimseye muhtaç etme” diye dua ediyoruz. Allah (cc) “Yetimleri koruyup, gözetin” diyor. Biz insanoğlu “Allah’ım yetimleri koru, sahip çık” diye dua ediyoruz. Allah (cc) “Acizlere, mazlumlara merhamet edin” diyor. Biz insanoğlu “Allah’ım acizlere, mazlumlara merhamet et” diye dua ediyoruz. Allah (cc) “Birbirinizin ayıbını açığa vurmayın” diyor. Biz birbirimizin açığını her fırsatta dile getiriyor, sonra da “Allah affetsin” diyoruz. Allah’ın (cc) bizim üzerimizde görmek istediklerini biz tekrardan Allah (cc) havale ediyoruz. Garip... Rabbim sonumuzu, başımızdan daha hayırlı etsin.

“Kapitalizm kıtalar gezmiyor artık. Gerek de yok. Bir tıklama ile kapitalizm önümüze çıkıyor ve bizler de farkında olmadan belki de kölesi oluveriyoruz... Her şeyi allalayıp, pullayıp, süsleyerek ihtiyacı olan olmayan herkese; satıyor. Peki ya ölüm neremizde?!.. “


18 tanıtım

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 244 - Kasım/November 2018

introduction

İbrahim Turgut

İ

ortaummet_45@hotmail.com

MİHENK

İSLAM’DA İŞÇİ İŞVEREN İLİŞKİSİNE BİR BAKIŞ

nsanların iş bölümü yaparak sistemleştirdiği ve adına ekonomi (iktisad) denilen yapı, toplumların var olma veya yok olma garantisi hâline getirilmiştir.

Hâlbuki insan, eşrefi mahlukat olarak yaratılmış olduğunu, Allah ilmi olan vahyin kendisinden öğrenmektedir. Bugün dünyaya bakılacak olursa, insanoğlunun dünyevî istekleri uhrevî isteklere karşı ağır basmaktadır. Ne yazıktır ki insani ilişkilerde temel ölçü, “menfaat” olmaktadır. Hâlbuki aynı dünya gemisinde yer olan yolcular mesabesinde olan insanlar, birbirine karşı “merhamet” duygusuyla dolu olmaları gerekmez mi? Ekonomik üstünlük, gerek bireyler arasında ve gerekse devletler arasında sosyal ilişkilerde baskı aracı olarak kullanılmamalı ve kaybolan insani özelliklerin tekrar merkeze alınarak yeni bir dünyanın inşa edilmesi gerekmektedir. Ölümle mukayyet olan bu dünyanın kimseye kalmayacağına herkesin inandığı bir gerçek olmasına rağmen, hâlâ birbirleri ne diye üstünlük psikolojisiyle yaklaşmaktadır? Şu hakikat iyi bilinmelidir ki, toplumların inançları ve düşünce yapıları, hayatlarını ve istikametlerini belirler. Ekonomik yapılarını bunun üzerine inşa etmektedir. Her iktisadî faaliyette, iş bölüşümü

kaçınılmazdır. Burada alt üst ilişkisi olmakla birlikte, işgücü ve sermaye ortaklığı bulunmaktadır. İslam’ın getirdiği hizmet ortaklığı, işçi işveren ilişkisi bir takım kurallara bağlanarak emeğe önem verilmiş ve karşılıklı yapılan akitler ibadet makamında bir anlam ifade ettiğini, ana kaynak olan Kur’an ve Sünnet haber vermektedir. Bundan dolayıdır ki işçi işveren arasında güçlü bir inanç bağının, yapılan ve imzalanan işbirliğine tesiri büyük olacağı inkâr edilemeyecek kadar açıktır. Emeğin sömürülmesine izin vermeyen bu ilişki biçimine, “hak üzere ittifak etmek” denir. Aksi hâlde, batıl bir anlaşmayı temelde ifade edeceğinden, haksızlığa ve bozulmaya kapı aralaması mukadder olacaktır. Bu dünyaya gelişin bir imtihan olduğunu bilen işçi ve işveren, yaptıkları her işte Allah’ın rızasının gözetilmesi, onların sadakatinin bir nişanesi olarak sosyal hayatta da kendini gösterecektir. Bu özellikleri taşıyanlar güvenilir insanalardır. Kuracakları ortaklıklarda, başarı trendleri yüksek olacaktır. Fıkıh kitaplarımızda, “işçi, emeğini kiraya veren, işveren ise, emeği kiraya alan” olarak tanımlanarak yer almaktadır. Yukarda da ifade edildiği gibi, karşılıklı güvenin var olması, bazı şartlara bağlı olacaktır: “Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah, bozguncuları sevmez.” (Kasas:77)

İşte, Ayet-i Kerime’den çıkarılan hükümler: - İnanç boyutunda yapılan akde sadık kalınmadığı zaman, (bunun hesabı dünyada görülmediğinde) ahiret yurdunda sorulacağına inanmak. - Dünyada kendisine takdir edilen rızkını aramanın ve sünnetullaha uygun davranmanın farz olduğuna inanmak. - Bu tür akitlerde Allah’ın kendisine verdiği iyilikler karşısında, iyiliğin varlığına (Kur’an’da amel-i salih olarak yer almaktadır) inanması ve bu doğrultuda gayret sarf etmesi. - Kurulan ve var olan sistemi bozmamak ve yeryüzünde bozgunculuk yapmamak. - Neticede Allah’ın bozguncuları sevmediğini bilmek... Seküler bir mantıkla hayatı dizayn etmek isteyenler, her şeyin bu dünyadan ibaret olduğuna inanırlar. Burada hesabını vermedikleri haksızlıklarından kurtulacaklarına inanmaktadır. Ancak âhiret inancı olan insanlar ise, bu dünyada yaptıklarının iki tarafta da bir hesabı olacağına inanarak, yaşamlarını, ilişkilerini, ticaretlerini, sosyal ilişkilerini bu itikat üzere inşa edeceklerdir. “Kim âhiret kazancını isterse, onun kazancını artırırız. Kim de dünya kazancını isterse, ona da istediğinden veririz, fakat onun âhirette hiçbir payı yoktur.” (Şura:20) Emeğinden istifade edilen işçinin işvereniyle yaptığı hukuksal akidlerde yer alan (işçi işveren sözleşmesi) gereği, ortaya koyduğu hizmet (ecrini) karşılığını alacaktır. Çalıştığı işin durumuna göre emeği derecelendirilerek ve gösterdiği başarılar göz önünde bulundurularak

alın teri karşılığı verilecektir. Yapılan iş sözleşmesi, emek ve mal birlikteliğini ifade etmektedir. Özellikle İslam’ın ikinci kaynağı olan Hadislerde, işçinin haksızlığa uğramaması için işveren uyarılmaktadır. Mal sahibinin genelde kendini işçiye nisbetle daha güçlü görmesi ihtimaline karşı, işverene dikkat çekilerek, emeğin karşılığının ödenmesi ilgili Allah Resulü (s.a) şöyle buyurmuştur: Abdullah b. Ömer’den nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Çalışana ücretini, teri kurumadan verin.” (İbn Mâce, Rühûn, 4) Başka bir Hadis-i Şerif’te ise, iş gücünün önemine dikkat çekilerek, işçinin güzel muamele görmesi istenmektedir. Her hizmet alanını kapsayan bir ifadeyle; Ebû Hureyre’den nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Herhangi birinizin hizmetçisi yemeğini hazırlayıp da getirdiği zaman -ki o hizmetçi, yemeğin sıcağına, dumanına katlanmıştır- onu kendisi ile beraber oturtsun. O da yesin. Şayet yemek az olursa, eline ondan bir iki lokma koyuversin!” (Müslim, Eymân, 42) Allah (c.c) Kur’an-ı Kadiminde “Müminleri kardeş” ilan etmiştir. Bu kardeşliğin gereği olarak sosyal hayatın her alanında aynı duyarlılığı göstermek, her Müslümanın görevleri arasındadır. Özelde kardeşleri arasında ilişkilerinde samimiyetini inanç bağlamında gösterecek, genelde ise bütün insanlarla, insani bağlamda ilişkilerini sürdürecek ve dünyanın barışına katkı sağlamak inancıyla sevinmeyi ve mutlu olmayı hak edecektir.

Eindhoven Mevlânâ, yeni merkez binasının anahtarını aldı Eindhoven Mevlânâ Camii uzun zamandır aynı adreste hizmet verdi. Zamanla küçük gelmeye başlayan Mevlânâ Camii artık ihtiyaçlara cevap veremez hâle gelmişti.

M

evlâna Camii’nin bulunduğu semt oldukça geniş bir cemaat ve öğrenci kapasitesine sahip. Yöneticiler yeni bir yer almak için uzun zamandır bir arayış içindelerdi ve nihayet aynı mahallede bulunan ve geçmişte okul olarak kullanılan geniş bir kullanım alanına sahip bir binayı aldılar. Maddî olarak ağır bir yükün altına girdiklerini belirten idareciler hayırseverlerin desteğini bekliyorlar. Oldukça geniş faaliyet imkânlarının yapılabileceği binanın tadilat çalışmalarına başlanmış bulunuyor. Başkan Arif Balcı caminin bir an önce faaliyetlerin yapılabileceği bir konuma gelebilmesi için gece gündüz çalışmalarını sürdürürken

yardım alabilecekleri kurumların, esnaf ve iş adamlarının kapılarını çalmaya devam ediyor. Binanın anahtarını aldıktan sonra binayı gezen Federasyon Başkanı Mehmet Erdoğan böyle bir binanın teşkilatın

hizmetine açılacak olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Binanın maddî sıkıntısının aşılması konusunda da federasyon olarak ellerinden gelen desteği sağlayacaklarını, hem kendi bölgelerinden hem de diğer

bölgelerden para toplayabilmeleri için çalışma başlatacağını söyledi. Şimdiki camide Cuma namazı kıldıran İrşad Başkanı Hasan İnan yeni yerin kolaylıkla borcunu ödeyebilmesi için dua etti. Jan van Riebeecklaan 2, Eindhoven adresinde bulunan binanın kapalı kullanımalanı bin metre kare. Toplam alanı ise 3 bin metrekare. Bina şimdiki hâliyle 560 bin avroya satın alındı ancak yetkililer binanın tadilatı için yaklaşık 150-200 bin avro dolayında masrafı çıkacağını tahmin ediyorlar. 21 Ekim’de binanın halka tanıtılması amacıyla bina bahçesinde küçük çaplı bir etkinlik düzenlendi. Hayır çarşısına, tüm Eindhoven halkı davet edildi. ◄◄

Mevzu çok geniş olması dolayısıyla, bu makalede enine boyuna ele alınması çok zor, konuyla ilgili ilmî ve uzun bir makalenin yazılması gerekirken, burada özetle mevzuya dikkat çekilmiştir. Bütün detayları fıkıh kitaplarından okuyarak daha geniş bilgi sahibi olmak mümkündür. Bu mevzuda oldukça bol malzeme vardır. Nihayet söylenecek söz şudur: Her insan kendini düşündüğü kadar başkalarına değer veriyorsa, istikameti doğru olan ve başkaları için yaşayan kişidir. Böyle bir insanın sözü de, özü de temizdir. Bununla yapılacak her iş ve ortaklık meşru, insani ve İslami’dir. Günümüzde hastalık hâline gelen ve önü alınamayan sahtekârlığın temelinde, bilgisizlik ve inanç zaafı yatmaktadır. İnsanların inançlarını istismar ederek ve kullanarak para kazanan insanlar az değildir. Yalandan yemin ederek kâr payını yükselterek zengin olanlar ve işçilerin haklarını teslim etmeyenler, bu dünyada belki kurtulabilirler ama, bunun asıl büyük hesabı âhirette görülecektir. Kul hakkı diğer haklara benzemez!

İşte konunun özeti şu mübarek Hadis-i Kudsi’de verilmiştir: Ebû Hureyre’den (ra) nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah şöyle buyurur: ‘Kıyamet gününde karşısına bir hasım olarak dikileceğim üç çeşit insan vardır: Benim ismimi kullanarak söz verip sözünde durmayan kimse, hür bir insanı köle diye satıp parasını yiyen kimse ve bir işçiyi istihdam edip işini yaptırdığı hâlde ücretini vermeyen kimse.’ (Buhârî, İcâre, 10) ◄◄

TAZİYE... Erdem Kara için göz yaşı sel oldu aktı... Ede şehrinden 1 Aralık Cumartesi akşam üzeri, Tiel şehrine düğüne giderken kaza yapan Kara ailesinin 15 yaşındaki evladı Erdem Kara, A15 otoyolundaki feci kazada ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Kara ailesine, otobana girmekte olan otomobil çarparak bariyerlere sıkıştırmıştı. Bariyerlere sıkışan otomobilden kurtulmak isterlerken. Otobanda gelmekte olan ikinci bir otomobil 15 yaşındaki Türk gencinin ölümüne sebep oldu. Kaybedilen cana Allah’tan rahmet diliyor, kederli ailesine ve sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyoruz.


agenda

gündem 19

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 244 - Kasım/November 2018

Rihle

Muhammed Akbaş

Nasreddin Tusi’nin Ahlâk Felsefesi Üzerine

Tusi’nin eserini özel kılan bir diğer husus, ahlâkî ilkelerin belirlenmesinde dinin rolü hakkındaki fikirlerdir. Kendisine göre dinin emirler ile ahlâkî erdemler arasında fark yoktur. Şeriat/ ilahî kanunda gördüğümüz bütün emir ve yasaklar aslında erdemlere (hikmet, iffet, şecaat ve adalet) sarılmayı ve reziletlerden (cehalet, düşkünlük, korkaklık ve zulüm) uzaklaşmayı emreder. Dolayısıyla din ile aklın söylediği bir ve aynı şeylerdir. Ayrıca bu erdemleri elde etmek için din olmazsa olmazdır. Tusi, adalet erdemi kapsamında teslimiyet, tevekkül ve ibadet gibi dinî erdemler ekler. Bu erdemleri, Allah’ın insana sonsuz lütfuna karşılık vecibeler olarak görür. Tusi’nin adalet erdemi konusunda bir diğer orijinal fikri, bu erdemin insanın hangi kuvvesinden/yetisinden meydana geldiği sorusuna cevap vermesidir. İbn Miskeveyh bu soruya cevap vermez. İffet erdemi insanın arzu/şehvet kuvvesinden, şecaat insanın öfke kuvvesinden, hikmet erdemi insanın nazari aklından meydana geliyor ise, adalet erdeminin menşei nedir? Tusi’ye göre bu erdem, insanın pratik aklından meydana gelir. Çünkü insanın teorik aklı varlıkların hakikatini bilmeye çalışırken, pratik akıl insanın yaşadığı ferdî ve toplumsal hayatı düzenler. İşte adalet erdemi buradan meydana gelir. Tusi’nin eserine has olan bir başka husus, onda gördüğümüz üçlü tasniftir. Kitabını Tehzibü’l-ahlâk, Tedbirü’lmenazil ve Tedbirü’l-müdün başlıkları ile üçe ayıran Tusi, ferdi ahlâk yanında ailenin, toplumun ve siyasi otoritenin idaresini işler. Böyle yaparak kendisinden önceki filozoflara nisbeten ahlâkı daha bütüncül olarak derinlemesine ele alır. Bu üçlü ayrım Tusi’nin kendi kavramsallaştırması olmayıp, İbn-i Sina’dan alıntıdır.

Geçen yazımızda İbn Miskeveyh’in ahlâk felsefesine dair değinilerde bulunmuştuk. Bu yazımızda ise başka bir filozofun ahlâk anlayışı üzerinde duracağız: Nasreddin Tusi (12011274). Çok yönlü bir filozof olan Tusi, ahlâktan astronomiye, matematikten tasavvufî eserlere kadar hemen hemen her alanda eser vermiştir. Özellikle ahlâk ilminde birçok kitap yazmıştır. Bir gün, yaşadığı bölgenin valisi kendisinden İbn Miskeveyh’in Tehzibü’l-ahlâk isimli eserini tercüme etmesini ister. Tusi, bu teklifi nazik bir dille geri çevirir ve tercüme yerine kendisinin ahlâk ilmine dair bir eser yazmayı valiye teklif eder. Vali bu teklifi kabul etmesiyle birlikte Tusi, Ahlâk-ı Nasıri ismini vereceği eseri yazar. Elbette Tusi tamamıyla sil baştan bir eser kaleme almaz. Kendisinden önce yaşamış olan birçok filozofun eserlerinden ve fikirlerinden istifade eder. Başta İbn Miskeveyh olmaz üzere Farabi, Ebubekir er-Razi, İbn-i Sina ve İmam Gazzâlî’nin fikirlerini kendi eserinde bütüncül olarak işler.

nu

si

n i ve r s i t e

“İslam okulları Cito’da en başarılı, en iyiler”

iz : R TL Telev

yo

ve M a a s

tri

Bezoekadres: Paradijsplein 1 - 3034 SL Rotterdam www. sipor nl - T. (010) - 240 94 46

Al-Ghazali

Van Lennepstraat 17 3027 SP Rotterdam Tel. (010) - 415 21 67 E-mail “İslam nbelah@sipor.nl www.al-ghazali.nl okulları

nu

si

n i ve r s i t e

Cito’da en başarılı, en iyiler”

u

iz : R TL Telev

yo

ch

ır t m a s o n

cu

.IN W

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

cu

2018 - 2019 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILININ BÜTÜN ÖĞRENCİ, ÖĞRETMEN VE VELİLERİMİZ İÇİN HAYIRLI, BAŞARILI, VERİMLİ OLARAK GEÇMESİNİ DİLİYORUZ...

ch

NL AB AC CO UN TA NC Y.

• Diğer hizmetler

a şt

W

• Risk yönetimi danışmanlığı

ar

W

• Yönetim danışmanlığı

Üzerinde durduğumuz Ahlâk-ı Nasıri isimli eser, kendisinden sonra birçok felsefî ahlâk eseri için konular ve düzen bakımından örnek olacaktır. İlgilendiği hemen hemen her alanda yeni bir çığır açan Tusi, ahlâk ilminde de çığır açmıştır. Gelin bu yazıyı kendisinin şu can alıcı sorusu ile bitirelim: “Nasıl olurda akıl gibi yüce bir varlık, ne kadar çaba harcasa da bir köpek kadar olamayacağı şehvet düşkünlüğü yolunda olur?”

u

• Vergi Beyannamesi hizmetleri

• Kurumsal finans

¸ Akyüz RA (Numan) drs. S.

+31 6 21 38 83 57 numan@inabaccountancy.nl

• Muhasebe ve Finansal destek hizmetleri

• Bordro hizmetleri

Yeminli Mali Müflavir (YMM)

Koningsweg 2-15 3762 EC Soest (NL)

• Mali Müşavirlik ve Denetim hizmetleri

ır t m a s o n

“Muhasebe, Mali Müşavirlik ve Vergide zirve nokta”

• Muhasebe ve Vergi hizmetleri

Bu yazımızda Ahlâk-ı Nasıri’nin özetini verecek değiliz. Sadece bu eseri özel kılan bazı hususlar üzerinde duracağız. Bunlardan birincisi, Tusi’nin erdemsizliklerde yaptığı niceliksel ve niteliksel ayrımdır. Geçen yazımızda belirttiğimiz üzere her ahlâkî erdem/ fazilet, ifrat ve tefrit diye adlandırdığımız iki erdemsizlik/rezilet arasında yer alır. Mesela şecaat erdemi, ifrat olan öfke ve tefrit olan korkaklık erdemsizliklerin vasatıdır. Yani erdemden iki yönde bir uzaklaşma meydana gelebilir. Tusi bu anlayışa bir yenilik getirir. Kendisine göre bu uzaklaşmalar iki tür değil, üç türdür. İfrat ve tefrit yanında bir de reda’et diye isimlendirdiği bir uzaklaşma söz konusu olabilir. Yukarda örnek olarak verdiğimiz şecaat erdeminden uzaklaşma, aşırı öfke (ifrat) ve korkaklık (tefrit) yanında bir de boş intikamlar diye reda’et manasında bir uzaklaşma olabilir. Bu tür bir uzaklaşmada dikkati calib olan husus, insanın hiç bir sebep olmaksızın öfkelenip intikam alma hırsına bürünmesidir. İfrat ve tefrit ahlâka uygun olmasa da insan doğasına/ fıtratına uygundur; ancak reda’et/sapıklık insan doğasından bir sapmadır. Yani ifrat ve tefrit erdemden/faziletten niceliksel bir uzaklaşma iken, reda’et/ sapıklık niteliksel bir uzaklaşmadır.

a şt

muhammedakbas@gmail.com

ar

ve M a a s

tri

Ibn-i Sina

Zegenstraat 120 3082 XZ Rotterdam Tel. (010) - 428 25 90 E-mail adurmus@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Ikra

Spirea 3 3317 JP Dordrecht Tel. (078) - 639 01 51 E-mail ssalem@sipor.nl www.ikra.nl

Noen

Paradijsplein 1 3034 SL Rotterdam Tel. (010) - 240 94 46 E-mail fkocak@sipor.nl www.ibsnoen.nl

Ibn-i Sina

(Dislocatie) Overijselsestraat 49 3074 VA Rotterdam Tel. (010) - 4484 87 50 E-mail aarabou@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl


20 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 244 - Kasım/November 2018

nieuws

Hollanda’da hayat...

Saygıdeğer okurlarımız, bu sayfada yayımlanmasını istediğiniz, hem cemiyet haberlerinizi hem kendi fotoğraflarınızı, hem de ilginç bulduğunuz fotoğrafları yorumlarınızla birlikte paylaşabilirsiniz... Bekliyoruz... Açık büfe akşam yemeği “İç Anadolu’nun unutulmaz ve tartışmasız yemeği ‘Etli Ekmek’, ‘Semazen Spesiyal’, günlük sıcak yemek çeşitleri ve ‘Kendin Pişir Kendin Ye’ salonuyla farklı olmaya çalışıyoruz. Burada özellikle Hollandalı ve diğer etnik kökenli misafirlerimize de Türk mutfağının leziz yemeklerini tanıtmaya, tattırmaya tüm ekibimizle seferber olduk.”

Aralık ayında resmî açılış “Gerek mönümüzde gerekse iç dekorasyonda değişiklikler yaparak Semazen’in farklı olduğunu tüm Hollandalı ve Türk vatandaşlarımıza tam olarak tanıtmak adına nasip olursa Aralık ayında resmî açılışımızı gerçekleştireceğiz. Başta Belediye Başkanımız ve Başkonsolosumuzun katılım sağlamaları için gerekli Türk mutfağının Schiedam’daki lezzet durağı Semazen Restoran; yeniliklere davetimizi yapacağız. Tarih olarak imza atmaya devam ediyor. önümüzdeki günlerde duyuracağımız açılışımıza şimdiden bütün Schiedam kentinde hergün açık büfe kahvaltı sistemini hayata geçiren vatandaşlarımızı buradan davet etmek Tunç ailesi, Kasım ayı itibariyle de Semazen’de açık büfe (ızgara, etli istiyoruz.” ekmek, sıcak yemekler vs.) konseptini hayata geçirdi. Yeni konseptin tanıtım programına İş insanlarından STK temsilcilerine, politikacılardan basın mensuplarına katılan davetliler, “Schiedam seçkin davetli topluluğunun katılımıyla geçtiğimiz hafta sonu yeni ve çevresinde ‘açık büfe akşam konseptin tanıtımı yapıldı. yemeği’ hizmeti veren Türk restoranı olmadığını, Semazen’in bu güzel Semazen Restoran’ın işletmecileri Kezban ve Recep Tunç şunları söyledi: uygulamasından son derece mutlu “Yaklaşık 1 yıl evvel devraldığımız restorana yenilikler yapmak için yola olduklarını” ifade ettiler. çıktık. İlk olarak misafirlerimize Schiedam’da her gün açık büfe kahvaltı hizmeti getirdik. Özellikle ramazan ayında her bütçeye uygun hazırladığımız Semazen adres: paket mönü büyük ilgi gördü. Özel günler, iş yemekleri vs. programları için Parkweg 367, 3119 CK Schiedam Semazen farklı konsept uygulayarak dikkatleri üzerine çekti. Öyle ki, hafta Mail: semazenschiedam@gmail.com sonları çok sayıda özel günler için rezervasyon talepleri alıyoruz” Rezervasyon: 010 223 8494

Semazen’den bir yenilik daha…

Utrecht’te 29 Ekim kutlaması Cumhuriyet Bayramı, Utrecht Türk Kültür Merkezi tarafından coşkuyla kutlandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet yönetimi ilan etmesi anısına yapılan program Utrecht Türk Kültür Merkezi’nin konferans salonunda gerçekleşti. Programda başta Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, kurtuluş savaşında mücadele edenler dile getirilip şükranla anıldılar. Program Hilal Aksay ve İzzet Oğuz tarafından hazırlanıp sunuldu. Cumhuriyetin kuruluşuna giden sıkıntılı yıllar programda işlenirken, o dönem yaşananlar sözlü ve görsel olarak katılımcılara sunuldu. Osmanlı Devleti’nin zor günleri dile getirilerek, bu devletin devamı olan Cumhuriyetin hangi şartlar altında kurulduğu tarihsel olarak anlatıldı. Cumhuriyetín kurucuları için okunan dua ve bir dakilkalık saygı duruşu sonrası İstiklal Marşı okundu. Programın açılış konuşması Utrecht Türk Kültür Merkezi Başkanı Mehmet Emin Eroğlu tarafından yapıldı. Eroğlu, katılımcılara teşekkür ederek Cumhuriyetin önemine vurgu yaptı ve özellikle Atatürk’ün gençlik tarafından daha iyi anlaşılması gerektiğini söyledi. Son konuşmacı olarak kürsüye gelen Hollanda Türk Federasyon Genel Başkanı Murat Gedik ise konuşmasında Cumhuriyetin bir Türk Devleti olduğunu ve bütün Türk dünyasının bu Cumhuriyetin kurulmasına katkı sağladığını söyledi.

NETUBA Türkiye Danışmanı Hatice Bakker ve iş adamları katıldı. EUBA Sekreteri İskender Tosun’un açış konuşmasıyla başlayan toplantı, Başkan Hasan Aras’ın selamlama konuşmasıyla devam etti. Katılımdan duyduğu memnuniyeti ifade eden Aras, bu tür etkinliklerle amaçlarının, “Hollanda’daki iş adamı ve girişimcileri buluşturmak, bilgilendirmek ve daha verimli çalışmalarla iş hayatını sürdürmelerine yardımcı olmak” olduğunu ifade etti. EUBA Hollanda olarak yönlerini daha çok yerli şirket ve girişimcilere döneceklerine vurgu yapan Aras, onların deneyim ve birikimlerini Türkiye ile paylaşmak ve yatırımlarının Türkiye’de değerlendirilmesini sağlamak amacıyla böyle bir yol izleyeceklerine dikkat çekti.

EUBA Hollanda, yönünü yerli girişimcilere yöneltti... Avrupa Girişimciler Birliği (EUBA) Hollanda, geleneksel hâle getirdiği bilgilendirme toplantılarını aralıksız sürdürüyor. İş adamları ve girişimcilere yönelik

düzenlenen Kasım ayı toplantısında güvenlik ve kalite sertifikaları hakkında bilgi verildi. Toplantıya, EUBA Hollanda yöneticileri, üyeleri,

Ünlü tasarımcı İpekçi Hollanda’da Yaklaşık iki yıldır Rotterdam’da yaşayan ünlü Etnik Moda Tasarımcısı Cemil İpekçi Hollanda’da faaliyet gösteren Türk medya temsilcileri ile bir araya gelerek Hollanda’ya gelişi ve buradaki çalışmaları hakkında bilgi verdi. Basın Toplantısına Hukuk Danışmanı Tarık Saki ile birlikte gelen ünlü tasarımcı Cemil İpekçi, Türkiye’nin dışarıdan bakıldığında bir çok ülkeden daha rahat bir ülke olduğunu ancak ülkede sanat

ve sanatçıya gerektiği kadar değer verilmediğini ifade etti. İpekçi şunları söyledi; “Aslında Berlin’e yerleşmek istiyordum ama kendimi Rotterdam’da buldum. ‘Rotterdam’da yaşadığım bir yıl içinde mutlu oldun mu?’ derseniz hiç mutlu olmadım. İlk olarak 1966 yılında geldiğim Hollanda ile şimdiki arasında çok fark var. Bir yıl çok zorluk çektim ama sonrasında Rotterdam bana daha iyi geldi. Araştırmalar yaptım. Tezimi verdiğim konum “Kostüm Tarihi”. Ben modacı değil tasarımcısıyım. Son 10 yıldır bana Hollanda’dan çocuklar geliyordu. Ben onların çalışmalarını incelediğimde çizmek dışında hiç bir özellikleri olmadığını gördüm. Hemen yanında Belçika Anvers ten Dünya çapında tasarımcılar çıkarken, Hollanda’dan hiç çıkmadı”

Programda, Ritzky Organizasyonu Yönetim kurulu adına Danny Ritzky ve Henk Jan Schuitema kalite ve güvenlik sertifikaları hakkında katılımcıları bilgilendirdi. Program sonunda katılımcıların sorularını da cevaplayan konuşmacılar, güvenlik ve kalite belgelerinin işverenler için önemli ve gerekli olduğuna dikkat çekerken, şirketler için bir vizyon ve dışa dönük bir pazarlama unsuru olduklarını da ifade ettiler. Program, ikram ve ayaküstü sohbet ile devam etti.

“Mesele başkalarının ne düşündüğü değil, bizim ne olmak istediğimizdir...” Amsterdam Tartışmalarının 55’incisi 16 Kasım tarihinde gerçekleştirildi. “Mühendislik Dinî veyahut Avrupa İslam’ı” konulu tartışmanın konuşmacısı yazar-fikir adamı Enis Odacı idi. 11 Eylül saldırılarının oluşturduğu atmosferle birlikte Enis Odacı’nın asıl mesleği olan mühendisliği bırakıp medyaya yönelmesini sağlar. Odacı: “Artık meslekdaş Enis değil Müslüman meslekdaş Enis olmuştum. İş yerimde mesleğimle alakası olmayan, aynı zamanda cevabını da bilmediğim sorularla karşı karşıya kalıyordum. Önümde iki seçenek vardı. Ya bu soruların muhatabı ben değilim diyecektim ya da onların cevaplarını bulmak için İslamı öğrenecektim. Ben ikincisini yaptım” dedi.


toplum 21

samenleving

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 244 - Kasım/November 2018

Ziyaret/Tanıtım

Kısa haber

“Başarılı olmamak için hiçbir neden yok”

Gazetemiz ofisini sık sık ziyaret eden okurlarımız oluyor. Onları dinleyince, gazetenin içeriği daha da doluyor. Zira onların hayata bakışı toplumun genel bakışıdır. Gazetemizin bu ay ki ziyaretçilerden biriydi Burak Doğan. Onu tanımaya yönelik hoş bir sohbet gerçekleştirdik. Keyifli okumalar...

H

ollanda’da her alanda uğraş veren çok yetenekli gençlerimiz var. İşte bunlardan biri de Burak Doğan. Aslen Kayserili. Rotterdam doğumlu. 24 yaşında. Tahsil hayatının yanında futbolda güzel işlere imza atmış, ancak yaşadığı sakatlıkları nedeniyle profesyonel futbol hayatı sürekli ertelenmiş. BVV Barendrecht Spor Kulübü 2. Lig’de top koşturan Burak Doğan, yaşadığı talihsiz sakatlıklar ve kalçasından geçirdiği operasyonlar nedeniyle 16 ay yeşil sahalardan uzak kalmış. Bu nedenle Burak’ın, hayallerine ulaşması biraz zaman alacağa benziyor. İlk dönemlerde hayli uyum sorunu yaşayan Doğan, bununla beraber birkaç takımdan da red cevabı almış. Çok inişli çıkışlı dönemlerden geçtiğini belirten Burak Doğan, ‘Exelsior kulübünde yeri geldi benim yerime başkaları profesyonel takımla antrenmana çıkarıldı. Bu durumlar bile beni yıldırmadı, azmettim ve şuan ikinci ligdeyim” diyerek yaşadığı süreci özetliyor. Takımının ve takım çalıştırıcısının geçen sezon aldığı başarılara da değinen Burak, Hollanda’da profesyonel oyuncu olmak için hiçbir engelin olmadığını savunuyor. “Yeter ki genç istesin, aile

desteklesin, zirveye çıkmak hiç de zor değil” diyor. Burak Doğan, gelen teklifler üzerine Türkiye’deki bazı takımlarla da görüşmeler yapmış. Adanaspor ve Balçova takımları ile görüşen Burak, oluşan bazı pürüzler nedeniyle Hollanda’da futbol hayatını sürdürmeyi istemiş. Aileden ve akrabalardan aldığı destekle futbol hayatını sürdüren Doğan, bugüne kadar top koşturduğu kulüplerde,

yabancı olduğu için kendisini engelleyecek herhangi bir durumla karşılaşmadığını, hatta takım arkadaşları ve yöneticiler tarafından sürekli motife ve teşvik edildiğini belirtiyor. Aynı zamanda Rotterdam’da hizmet veren Anadolu Camii Gençlik Kolları Başkanlığı görevini yürüten Burak Doğan, bölgedeki gençliğin yasadışı olaylara bulaşmamaları için özel gayret sarf ettiklerini ifade ediyor. Bölgede hızla artan ve gençleri etkisi altına alan uyuşturucu, alkol, kumar, soygun gibi suç ve kötü alışkanlıklardan uzak tutmak için, salon organizeleri, ev ve lokal sohbetleri düzenlediklerini ifade eden Burak, gençleri sorumluluk bilincine sahip olan, topluma katkı sunan, bilinçli, donanımlı, ahlâklı, özgüven sahibi bireyler olarak hayata katılımları için uğraş verdiklerini belirtiyor. Bölgedeki diğer camilerin gençleriyle de sürekli bir araya gelerek güçlerini birleştirdiklerine ve birlikte faaliyetler yürüttüğüne de dikkat çeken Burak Doğan, dönüşümlü olarak her ay onlarla genç ile birlikte farklı camilerde toplu sabah namazı kıldıklarını, sohbetlere katıldıklarını belirtiyor. ◄◄

Türklere uyum zorunluluğu gündemde AB ülkeleri arasında ilk olarak Hollanda, 15 Mart 2006 tarihinde, yurt dışından Hollanda’ya gelmek isteyen yabancılar için ‘dil ve uyum sınavını’ getirmişti. Ankara Antlaşmasının 9’uncu maddesi (eşitlik ilkesi) ve Ortaklık Konsey Kararı 1/80, 13’üncü maddesine göre, Türkler için dil ve uyum sınavını zorunlu hâle getirilmesini yasaklamaktadır. Hollanda’nın aile birleşimindeki en büyük engel olan ‘yurtdışı dil ve uyum sınavı’ 2011 tarihinden itibaren Türk vatandaşları için kaldırılmıştı. Hollanda hükûmeti Türkler için yeniden dil ve uyum sınavını zorunlu hale getirmek istiyor. D66 ve CDA bu konuda bir öneri sunacaklarını belirtti. Hollanda’da yaşayan Türkler dil ve uyum sınavından muaf tutuluyor olması kabul edilemez dediler. Dil ve uyum sınavı yasasının getirilmesini zorunlu kılmak için, CDA ve D66 kanunda yapılacak değişiklikler ile bunun uygulanabileceği düşüncesinde. Şu anda yeni bir dil ve uyum sınavı sistemi üzerinde çalıştıklarını belirttiler. Bu sene Hollanda’ya göç eden Türklerin sayısında artış gözüküyor. 2017 yılında Hollanda’ya 7164 Türk’ün göç ettiği ve bu yıl ise 8000 Türk’ün Hollanda’ya göç edeceği bekleniliyor.

Zorgverzekering vergelijken Ook dit jaar hebben we aantrekkelijke afspraken gemaakt met diverse verzekeraars. U krijgt daardoor korting op uw zorgverzekering. Via onderstaande links kunt u de mogelijkheden zelf berekenen en afsluiten. Indien u persoonlijk advies wilt, kunt u ons bellen via 078-6551655 of bereiken via whattsapp: 0614-210002 Brouwersdijk 149 Dordrecht

Putselaan 127-A Rotterdam

Volkerakstraat 10 Arnhem

Konut kredisi uzmanınız 1991 yılından bu yana hizmetinizde

Danışmanlık ücreti SADECE

€ 1899* HAYALİNİZDEKİ EVİ Mİ BULDUNUZ?

PARA TRANSFERi MÜBAREK AYLARDA FÍTRE, ZEKAT VE KURBAN PARALARINI EN HIZLI, GÜVENÍLÍR VE HESAPLI GÖNDERMENÍN TEK ADRESÍ HAVALEM.

• En kapsamlı banka seçenekleri • En düşük aylık giderler • 2013 yılının en iyi konut kredisi uzmanı adayı gösterilen danışmanımız hizmetinizde • 24 yıllık deneyimle kişiye özel danışmanlık hizmeti

Beklemeye son, havaleniz 10 dakikada Türkiye'de. İsme veya banka hesabına para gönderilir. Euro gönderin, Euro alınsın. Alıcı komisyon ödemez. Çeklerinizi ödeyebilirsiniz.

Randevu için 078-6551655 nolu numaramızdan bizi arayabilir veya en yakın şubemize başvurabilirsiniz * Şartları sorunuz!..

* Sartları sorunuz

yilmaz.nl

EN YAKIN ACENTAMIZA UĞRAMAYI UNUTMAYIN ! www.havalem.com | facebook.com/havalem

Sigorta, kredi, ipotekli kredi, finansal danışmanlık

sigorta, kredi, ipotekli kredi, finansal danışmanlık

+31(0)78 655 16 50 | info@havalem.com


22 tanıtım

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 244 - Kasım/November 2018

introduction

Hollanda’da hayat

ACİL DUYURU!..

13 yaşındaki Mert için acil ilik nakli gerekiyor Kızıl ailesinin 13 yaşındaki orta okul birinci sınıf öğrencisi oğulları Mert Bektaş Kızıl’ın 2014 yılında karnındaki şikâyeti ile başlayan ağrıları nedeniyle götürdükleri hastanenden yapılan kontroller sonrasında aldığı raporla dünyası yıkıldı. Rapora göre Mert Bektaş Kızıl’ın acil ilik nakline ihtiyacı olduğu bildirildi ve bunun biran önce bulunması gerekiyor. Konu ile ilgili görüştüğümüz Mert Bektaş Kızıl’ın babası Deniz Kızıl oğlunun durumuyla alakalı şunları söyledi: “Hastalığı 2014 yılında öğrendik, her sabah karnım ağrıyor derdi bizde okula gitmek

istemediğinden mi yoksa gerçekten mi bir şey var diye doktora götürdük. Tedavi ettirdik, kan aldırdık, kan sonuçları temiz çıktı ama oradaki doktorun dikkatini çekmiş; daha önceki senelere bakarak her seferinde kan değerinin düştüğünü görmüş, bizi tekrar çağırıp ‘kan vermemizi daha derin araştırılmasını istediğini’ söyledi. Tekrar gidip kan verdik analiz için Amsterdam’a gönderdiler ve bir süre sonra kanda bir şey bulamadıklarını ama bunun da normal olmadığını söylediler ve bizi kan hastalıkları uzmanına yönlendirdiler ve Nijmegen’e

Yüksek Lisans ve Doktora Projesi Eğitimci Erol Samburkan’ın inisiyatifiyle ‘Batı Avrupa’da Yüksek Lisans (Master) ve Doktora Projesi’ konulu bir toplantı düzenledi. Toplantıya; Prof. Dr. Alemdar Yalçın, Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Burçin Yereli ve Prof. Dr. Arif Altun, (Huzem Müdürü, Hacettepe Üniversitesi, Uzaktan Eğitim Müdürü) katıldı. Proje, başlangıç aşamasında olduğu için, gerek

üniversite hocaları, gerekse dinleyiciler görüş alışverişinde bulundular. Projeyle, Hollanda’da 4 yıllık bachelor diploması alanlara ya da mastırı olan ilgililere, Hacettepe Üniversitesi bünyesinde bulunan mastır ve doktora programlarının, giriş kriterlerine uyulduğu takdirde, Hollanda’da bu eğitimin verilmesi amaçlanıyor. Hacettepe Üniversitesi bünyesinde Sosyal Bilimler ve İktisat alanları daha ön plana çıkmakta ve bunun için mastır, doktora imkânları sunulabilecektir. Katılımcılar tarafından ilgiyle izlenen programın detayları, önümüzdeki aylarda biraz daha netlik kazanacak. Gerek Türkiye’nin ve gerekse, Avrupa-Hollanda mevzuatlarına uygun olarak program biraz daha netleşecek. Proje ilgiyle karşılandığı için, Almanya, Belçika ve Fransa gibi ülkelerden de talep olduğu vurgulandı. Fakat böyle bir talebe programın kısa vadede cevap verip veremeyeceği ise henüz belli değil. Gelişmeleri takip edip, sizleri bilgilendireceğiz.

gittik ve hemotoloji uzmanına göründük kan vermemiz gerektiğini söyledi. 12 tüp kan aldılar, DNA’dan araştıracaklarını ve uzun süreceğini söylediler Biz izine gittik Kayseri’de d bu alanda uzman özel bir profesör bulduk. Orada da kan testi yaptılar ama Türkiye’de çok rastlanan Akdeniz Anemie’si olduğu için sanırım sadece ona bakmışlar ve iki ay sonra sonuçların temiz olduğunu korkacak bir şey olmadığını söylediler ve içimiz rahatladı. Burada test sonuçları için doktor bizi tekrar çağırdı. “Yalnız gelmeyin, araç kullanacak kimse var mı? diye sordu, biz anlam veremedik. Zira içimiz rahattı. Doktor anlatmaya başladı, baktım eşim ağlıyor. Doktor “lösemi” falan dedi ama sadece kelime anlamını biliyorum; Hollandacam çok iyi değil. Giderken komşumun oğlu da bizimle gelmişti; bekleme salonundan onu çağırdım, tercüme etsin diye. Ve doktor, sonuçların yüzde 99 Fanconie Anemie olduğunu söyledi. Çok rastlanmayan bir hastalıkmış. Milyonda bir rastlandığını söyledi Tabi bunları duyarken neler hissettiğimi anlatmam imkânsız,” dedi. 8 yaşında Esma ve 13 yaşındaki Mert Bektaş Kızıl’ın annesi Derya ve babası Deniz Kızıl, içinde bulundukları bu durumda ellerinden bir şey gelmemesinden dolayı çok üzgün ve çaresizler. Kızıl ailesi bir can kurtarmak ve bir aileye umut olabilmek için “Hollanda ve çevresindeki bağışta bulunabilecek yardımseverlerin https://aanmelden.matchis.nl/ adresine girerek kayıt olmaları, Türkiye deki vatandaşlarımızın da bizim gibi durumda olan ailelere umut olabilmek için Kızılay Türk kök hücre bağış merkezine başvurmaları çağrısında bulundu. info@badefoundation.com veya www.badefoundation.com sayfasını kullanabilirsiniz. Hollanda için: www.matchis.nl Almanya için: www.dkms.de veya www.akb.de Türkiye’de Kızılay kan bağış merkezlerinde kan vermeniz yeterli...

MÜSİAD Utrecht’den ticari yol haritası MÜSIAD Utrecht tarafından düzenlenen “tanıyalım-tanıştıralımticaret yapalım” adlı (3T ) resepsiyonuna çok sayıda işveren ve STK temsilcileri katıldı. T.C. Amsterdam Başkonsolosu Engin Arıkan, Deventer Başkonsolosluğu Ticaret Ataşesi Volkan Ümit Takış’ın da hazır bulunduğu “3 T Akşamı”nda MÜSİAD Utrecht Başkanı Ali Köklü konuşmasında, kısa ve uzun vadede Hollanda’da bulunan 4 MÜSİAD şubesi ile yapacakları faaliyetler hakkında bilgi verdi. Rotterdam MÜSİAD Başkanı Mustafa Duyar, Den Haag Başkanı Hamza Çelik, Amsterdam Başkanı Ümit Akbulut’un da davetlilerle yakından ilgilendiği resepsiyona yoğun katılım dikkat çekti.

vleeswaren Koç Et Mamulleri B.V.

Oz&Er FOOD B.V.

Rooseveltstraat 39 2321 BL Leiden

E-mail info@ozener.com Tel. +31(0)71 - 589 09 99 Fax +31(0)71 - 589 20 26 www.ozener.com

Hikmet Gürcüoğlu

Adres Productieweg 48 2382 PD Zoeterwoude İleti: info@sancak.nl - Web www.sancak.nl Telefon +31(0)71 581 00 30


mesaj 23 message

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 244 - Kasım/November 2018

................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Muhammed Çakır Geçen sayıdan devam...

ACI ve HÜSRAN... (3) Bade’nin ardından...

“Ömrümün en zor ve en uzun gecesiydi...”

T

arih 5 Temmuz 2015, Pazar gününü gösteriyordu. Herkesin hayatında mutlaka bazı günler veya geceler vardır. Sonradan baktığınızda “o gün veya gece benim en uzun günüm veya gecemdi” dersiniz. Benim de hayatımda öyle günler ve geceler olmuştu. Her defasında, bir önceki uzun sandığım gün aslında o kadar uzun değilmiş, bu çok daha zor bir imtihanmış: Bu gün çok daha zor bir günmüş dediğim günler/geceler olmuştur. Ama 4 Temmuz’u 5 Temmuz’a bağlayan gece, çok zor bir geceydi. Çok uzun bir geceydi. Bade’nin odasında, adımları sayarken, dışarıdan gelen her seste heyecanlanıp, “şimdi doktor içeriye girecek ve her şeyin bir hata olduğunu, son yaptıkları analizden hiçbir şeyin çıkmadığını, Bade’yi alıp eve gidebileceğimizi” söyleyecek diye umutlanıyordum. Ama her gelenin verdiği haber daha ağır geliyordu. O gece boyunca doktorların anlattığını Bade’nin annesine izah etmek ayrı bir yük. Ona anlattıktan sonra kendi anne/babama anlatmak. Bade’nin anneannesine, dedesine, amcalarına, halasına… Sabaha karşı doktor Z. ile yaptığımız görüşmeden sonra tedaviye hemen başlanmıştı. İlk olarak Prednison verilecekti. Bu ilaç çok ağır bir ilaç, enfeksiyon engelleyici bir ilaç ve kan kanseri ile mücadele eden çocuklarda sıkça kullanılan ve onların, özellikle yanaklarının ve vücutlarının şişmesine sebep olan bir ilaç. En sık görülen yan etkisi ise aşırı iştah vermesi; fakat ağız tadının değişmesi. Çocuk kendisini tatmin edecek bir tat arıyor ama yediklerinde haz alamadığından devamlı başka şeyler deniyor. Ve huy değişikliği. Aniden sinir krizleri geçirmek, tekrar normale dönmek gibi. Etrafındaki insanları çok zorlayıcı ve anlaması zor bir durum bu. Doktor Z. sakin bir sesle: “Bu İlaç (Prednison) 7 gün boyunca kullanılacak ve kandaki kanser oranı belli bir seviyenin altına düşecek. Bade ve Bade gibi hastaların tedavisinde önemli dönüm noktaları vardır. O noktalarda hedeflenen bazı veriler vardır. O verilere ulaşılınca bir sonraki hedefe doğru yol alınır. Eğer hedeflenen verilere ulaşamazsak tedavi başka bir hâl ve yön alır ve başarı şansını aşağıya çeker. İlk aşamada bizim dönüm noktalarımız 7. gün, 30. gün ve 90. gün. 1. gün bu gün, bu gün Bade’nin iliğine gireceğiz ve iliğin içindeki kanser durumuna bakacağız. Evet kanında kanser var ama kan kanserinin merkezi ilik ve ilikteki durumu da gözlemlememiz gerekiyor ve her İlaç/kemoterapi küründen sonra tekrar iliğe girip, oradaki durumu görmemiz gerekiyor. 7. günde Prednison kullanımı sonucunda kandaki kanser oranı belli bir seviyenin altına düşecek, eğer düşmezse, kanser agresif olarak nitelendirilebilir ve tedavi yüksek risk gurubundan yapılmak zorunda

kalır, bu da ağır kemoterapiler gerektirir. Ardından ilk kemoterapi verilecek ve 30. günde tekrar iliğe girilip oradaki duruma bakılacak. Hedefimiz 30. günde ilikte artık kanser hücrelerine rastlamamak. Ardından iki kür daha kemoterapi verilecek ve 90. günün sonunda ilikte kanser gözükmemesi gerekiyor. Eğer bu hedeflere ulaşabilirsek, kanser agresif bir çeşit değildir, o zaman orta risk veya düşük risk gurubunda tedavi vereceğiz. Bu hedeflerden bir tanesine ulaşamazsak tedavi yüksek risk gurubunda yapılacak. Yüksek risk gurubu demek de, daha ağır kemoterapiler demektir” diyerek, süreci anlattı. Doktorun dediği bir çok şeye mana verememiştim. Büyük bir kısmı sağ kulağımdan girip, sol kulağımdan çıkıyordu.

Ama şunu iyi anlamıştım: Bu gün, Pazar günü, akşama kalmadan Bade’nin idrar yapabilmesi gerekiyor. Eğer yaparsa, tedaviye başlayacaklar. Eğer yapamazlarsa, tedaviye başlanmayacak ve Bade büyük bir ihtimal ile bir kaç gün içerisinde ölecekti. Saat 13’te Bade tuvalete gitmek istediğini söyledi ama odasında tuvalet yoktu. En yakın tuvalet koridorda. Ayrıca kollarında bir sürü hortum, vücuduna takılı bir sürü kablo var. Hemşireye söyledim ve bize bir tuvaletlik getirdi, “bunun içine yapması gerekiyor” dedi. Bade tuvalete gitmeye çoktan alışmış, bezden çıkalı çok uzun zaman olmuş ve son aylarda sabah kalktığında bezi kuru kalkan bir kız. “ben bu tencereye çisimi yapmam, tuvalete gideceğim” diye tutturdu ve yapmadı. Ama sonunda dayanamadı ve “tencereye” çişini yaptı. Hemşire gülerek “tencereyi” teslim aldı ve “aferin sana Bade, böbreklerin çalışıyor ve hem de nasıl çalışıyor, her tarafı doldurmuşun” dedi ve idrarı analiz etmek ve tartmak için götürdü. 2 saat sonra Doktor B. odaya girdi. Bu adamın boyuna hâlâ alışamadım. Klasik bir doktor tipi yok ama her hâlinden işinin çok ehli olduğunu belli eden bir tarzı var. “Gözümüz aydın, Bade çisini yapmış. Böbreklerde bir sorun yok, tedaviye hemen başlayacağız. İlk olarak iliğine girip örnek almamız gerekiyor. Bunu odasında yapmayı deneyeceğiz. Her çocuk farklı ve özel ve bu duruma farklı tepki veriyor. Bade’nin nasıl olduğunu hep birlikte yaşayarak göreceğiz” dedi ve ekledi. “Odasında yapabilirsek, onun için de çok iyi ve rahat olur. Alışkın olduğu, kendi odası olarak bildiği bir ortamda, onu hafif bir uykuya sokacak bir İlaç verip 10 dakikalık bir işlemle iliğinden örnek alabiliriz. Ama bazı çocukları bu ilaçlar uyutmuyor, sadece sersemletiyor. Onların bünyeleri diğer çocuklara göre biraz daha güçlü. Bu durumda ilik alma işlemi mecburen ameliyathanede yapılacak. Ameliyathanede komple narkoz altında olması gerekiyor, nefes alabilmesi için makineye bağlanması gerekiyor, boğazından nefes borusuna hortum sokuluyor, bu da boğazında tahribat yapabiliyor. Zaten her tarafı tahrip olacak, boğazını fazladan tahrip etmiş oluyoruz ama eğer bu İlaç uyutmazsa, kaçınılmaz oluyor. Tabii ameliyathanenin de müsait olmasını beklemek de cabası” dedi. Bade sanki hiç bir şeyden haberi yokmuş gibi oyunlar oynuyor, şarkılar söylüyor. Sanki hiç hasta değil, hastanede değil, hâlinden o kadar memnun ki. Ara sıra bacağındaki morluğa bakıyor ve bana gösterip “baba, bu iyileşince eve gideceğiz, değil mi” diyor ve oyununa devam ediyor. Alıntı: www.facebook.com/muhammet.cakir.75

◄◄


maandblad/aylık gazete Doğuş nr: 244 - Kasım/November 2018

24

0

--

0

-0 0

o

____

0 0

0 0 0

0


nr. 244 - Kasım/November 2018

Mehmet Erdoğan:

“Teşkilatımız, dünyanın neresinde olursa olsun her daim mağdur ve mazlumun acı çığlığını yüreğinin derinliklerinde hissederek, derhal tüm kurumları ile yardıma koşmaktadır”

“Kardeşlerimize Karşı Sorumluluklarımızın Bilincindeyiz” Kısa adı NIF olan Hollanda İslam Federasyonu, bünyesinde faaliyet gösteren cemiyet başkanları ile düzenli olarak yaptığı istişare toplantısını Leerdeam Cemiyeti’nde gerçekleştirdi.

mozaik 25 mozaïek

doğuş aylık gazete/maandblad

T

üm teşkilatların katılım sağladığı toplantıyı, Teftiş Başkanı Mehmet Yücel yönetti. Kur’an tilavetinin ardından birim başkanları, birimleri hakkında bilgilendirmelerde bulundular. Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan açılış konuşması yaparak başkanlara gelişmeler hakkında bilgiler verdi, bazı duyurularda bulundu. Kısa süre önce geçirdikleri kaza sonucu eşini kaybeden Oss Cemiyeti Eğitim Müdürü Mehmet Kaba’ya başsağlığı diledi. Rotterdam Ayasofya Cemiyetinde yapılan başkan değişikliğini duyurdu. 2011 yılından beri başkanlık yapan Hakkı Özkan’a yaptığı güzel ve başarılı çalışmalarından dolayı teşekkür eden Erdoğan, istişare sonucu göreve getirilen Mustafa Azmaz’a da yeni görevinde başarılar dileyerek başkanlara tanıttı. Başkan ayrıca Arnhem Şubesi Başkanı Hüseyin Türkoğlu’nun de istişare sonucu bir dönem daha göreve devam edeceğini duyurdu. Başkan Mehmet Erdoğan açılış konuşmasında bazı hususların altını çizerek şunları kaydetti: “Yaşadığımız bu coğrafyalarda, teşkilat çalışmalarını yürütmek kolay değil. Bu teşkilat çalışmalarımızın yürütülmesinde bizlerin en büyük yardımcıları sizlersiniz. Asıl görevi tabanımızla şubelerimizde sizler yapıyorsunuz. Bu teşkilatın bir ümmet teşkilatı olduğunu hepimiz biliyoruz. Yaşadığımız bu coğrafyadaki, Müslümanlar ve diğer insanlara karşı sorumlu olduğumuzu biliyoruz. Bu sorumluluğumuz

çerçevesinde de hepimiz görevlerimizi yerine getirmeye çalışıyoruz. İslam coğrafyasında gerçekleşen zulümlere karşı a bu teşkilat hiçbir zaman duyarsız ve sorumsuz olmadı. Her zaman görevini yerine getirmek için çalıştı. Tabi her ne kadar sorumluluğu taşımış olsak da İslam coğrafyasında olan zulümlerin önüne geçemiyorsunuz. Tıpkı Suriye, Filistin ve Yemen örneklerinde olduğu gibi. Ama teşkilatımız, ümmetin yanında olduğunu ispat ediyor ve her halükârda elinden geldiğince bu kardeşlerimizin dertleri ile hemhal oluyor, maddî ve manevî yardımlarını sürdürüyor. Bu çerçevede Yemen’deki kardeşlerimiz için Hasene derneğimiz acil yardım çağrısında bulundu. Hamdolsun güzel sonuçlar elde ettik, ediyoruz. Orada can güvenliğinin sağlanmasıyla birlikte teşkilatımız derhal o kardeşlerimize ulaşacaktır. Aynı şekilde Endonezya için de camilerimizde bir sergi açtık. Tüm Avrupa’da elde edilen 800 bin Euro’ya yakın bir meblağ doğrudan Endonezya’daki mağdurlara ulaştırıldı. Bütün bunlardan anlaşılması gereken şu ki; teşkilatımız, dünyanın neresinde olursa olsun her daim mağdur ve mazlumun acı çığlığını yüreğinin derinliklerinde hissederek, derhal tüm kurumları ile yardıma koşmaktadır. Teşkilatlarda yöneticileri kapsayan köklü bir eğitim seferberliği yaparak yöneticileri daha donanımlı hâle getireceğiz. Cemiyetlerimizin tamamının bir eğitim merkezine sahip olması için çalışılmalar yapılacak. Yüksek okula gitme çağında

olan geçlerimizin daha iyi yönlendirilmeleri ve velilerin bilgilendirilmeleri konusunda yöneticiler olarak üzerimize düşeni yapalım. Gençlerimizin tüm meslek dallarında yer edinmeleri için gayret sarf edelim. Camilerimiz, uzun kış gecelerinde erken tamamlanan namazların akabinde kapatılmasın. Bilakis değişik kurslar ve sohbetlerle, çeşitli etkinliklerle hafta arası ve hafta sonları oraların cıvıl cıvıl bir ortama dönüştürülmesini sağlayın” Eğitim Başkanı İsmail Kızılırmak teşkilatlarda eğitim veren eğitmenleri; beden dili, eğitim dili, insan hakları, insan korumaları, öğrenci dili gibi çeşitli pedagojik formasyonda eğitmek için Medeniyet Üniversitesi ile bir anlaşma yapıldığını duyurdu. Online olarak yapılacak olan bu eğitim üç ay sürecek ve en son yüz yüze yapılacak bir dersle imtihan edilen kursiyerlere sertifika verileceğini söyledi. Kayıt tarihinin bir hafta daha devam ettiğini duyurdu. Sosyal Hizmetler Başkanı Süleyman Küçükuysal infak kampanyası ile alakalı bilgilendirmelerde bulundu. Bu yıl hangi eğitim kurumlarının “İnfak Projesi”ne alındığını duyurdu. Bölgenin infak konusunda gayet başarılı çalışmalar yaptığını açıkladı. İrşad Başkanı Hasan İnan sunumunda bölgenin 2019 yılında “kardeşlik” temasını işlemeyi hedefe koyduğunu açıkladı. Bu konunun imamlarla da istişare ettiğini belirten İnan, cemiyetlerde bu temanın işlenmesine özen

gösterilmesinin önemine işaret etti. Bu konuda bir komisyonun kurulduğunu ve bunun bölge bazında neler yapılabilir konusunu araştırmak için çalışmalara başladığını söyledi. Bu komisyonda bölge yan birimlerinin temsilcileri bulunuyor. KIB Kurumsal iletişim başkanı Hasan Hüseyin Göğüş, yaptığı sunumda kısa süre önce yürürlüğe giren Algemene Verordening Gegevensbescherming “Kişisel Bilgileri Düzenleme ve Koruma Kanunu” hakkında önemli bilgiler verdi. Teşkilatlarda kullanılan bilgilerin korunması ve üçüncü şahıslarla paylaşma konusundaki yeni düzenleme hakkında önemli başlıklara değinde ve bu yasa ile alakalı cemiyetleri ya da cemiyetlerin kurumsal iletişim başkanlarını bilgilendirebilecek seminerlerin düzenleneceğini hatırlatarak cemiyetlerin buna önem vermeleri gerektiğinin altını çizdi. Göğüş, yasalara uyulmamanın yüklü para cezalarına yol açabileceğini söyledi. Bölge Muhasibi Bedrettin Budak da bir sunum yaparak bölgenin gelir ve giderleri konusunda bilgilendirmede bulundu Hasene Hollanda Başkanı Mehmet Yaramış da yaptığı sunumda Hasenenin çalışmaları hakkında bilgiler şu bilgileri verdi. “Hasenenin açıklamış olduğu üzerinde çalıştığı projeler var. Bizi arayanlar hangi projeye yardım etmek istiyorsa bizim görevimiz o yardımı kişinin istediği projeye yönlendirmektir. O parayı bir başka projeye kullanamayız. Zekât ise zekâta sadaka ise sadakaya yönlendirmek zorundayız.

Endonezya ve Yemen için yapılan yardımlar acil idi. Su bilincini artırmak için “Dünya Su Günü” projesini destekliyoruz. Bu konuda alt yapı hazır. Bunu eğitim kurumları ile ortak olarak yapacağız. Cami yapma ve yaşatma kurumu da Hasene bünyesinde varlığını sürdürüyor. Ensar Travel, 1 Ocak’tan itibaren Rotterdam’da bulunan Hasene ofisinde faaliyetini sürdürecek, daha sonra Hasene ve Ensar Travel Amsterdam ofislerinin de açılacaktır” Toplantının davetli hatibi Genel Merkez Teşkilatlanma Başkan Yardımcısı Mehmet Şenel konuşmasında özetle şunları kaydetti: 55 yıllık çalışmalara baktığımız zaman özellikle son 15 sene içerisinde biraz daha düşünce yapımız bizleri farklı çalışmalara sevk etti. Bu doğru bir yönelişti. Ve bu yönelişle, özellikle infak çalışmalarıyla birlikte okullaşmak, bölge merkezlerimiz, eğitim merkezlerimiz, hafızlık kurslarımız gibi buradaki insanımızın geleceğinde etkili olacak bütün bu çalışmaları hızlandırdık. Ve bunda da Allah’a çok şükürler olsun iyi mesafeler aldık ve almaya devam ediyoruz. Teşkilatta, çalışmak, hareketlilik ve gelişmek temel esaslardandır. Avrupa’da yaşayan Müslümanlar, Allah’ın bir lütfu olarak diğer yerlere kıyasla çok daha iyi şartlarda yaşamaktalar. Elimizde çok imkânlar var. Dolaysıyla buradakiler olarak bizler, dünyanın diğer yerlerinde olup da zaruret içinde olanların dertleriyle dertlenmek durumundayız” Toplantı, değerlendirme ve ikramın ardından sona erdi. Haber: Adnan Şahin ◄◄


04 haber 26 nieuws

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 244 - Kasım/November 2018

Bakan’dan “Avrupa Ordusu”na destek

İlik nakli ne işe mi yarıyor?

Hollanda Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Kajsa Ollongren, dünyada değişen ilişkilerin Avrupa ordusu çabasını gerekli kıldığını belirterek, “Bence ufukta bir Avrupa ordusu ile açık bir gökyüzü hayal etmeliyiz.” dedi. Ollongren, üyesi olduğu Demokrat 66 Partisinin Danimarka’daki kardeş partisi Radikal Sol Partinin organize ettiği toplantıda, “Avrupa ordusu” tartışmalarına ilişkin açıklamalarda bulundu. Avrupa ordusunun zaman alacağını fakat bunun ilk adımın atılamayacağı anlamına gelmediğini ifade eden Ollongren, “Dünyada değişen ilişkiler Avrupa ordusu çabasını gerekli kılıyor. Bence ufukta bir Avrupa ordusuyla birlikte açık bir gökyüzü hayal etmeliyiz.” diye konuştu. Ollongren, ABD’nin giderek Avrupa’yı korumaktan uzaklaştığını, Rusya’nın ise daha da agresifleştiğini ve Brexit ile Avrupa Birliği’nin (AB) “en gelişmiş ordusunun” AB’yi terkedeceğini belirterek, tüm bunların Avrupa ordusunu kaçınılmaz kılan önemli gelişmeler olduğunu söyledi. Hollanda Savunma Bakanı Ank Bijleveld de, hükûmetin Avrupa ordusu kurulmasına karşı olduğunu aktarmıştı. ................................................................................................................................... ................................................................................................................................... ...................................................................................................................................

Ölümle burun buruna olan birisini tekrar hayata bağlıyor. Ünal Efe’yi hatırlarsınız. 26 Eylül 2016’da Ünal Efe için ilik arayışına başlamıştık. İki yıl önce bu gün ilik bulunmuş ve nakil yapılmıştı. Ünal Efe o günden sonra bir çok kontroller, enfeksiyonlar, acılarla uğraştı ve bu gün geldi çattı. Bu gün Ünal Efe yine hastanedeydi ve arkadaşlarından, öğretmenlerinden ve bir çok tanıdığından çok daha sıkca gördüğü doktoru ona uzun zamandır beklediği cümleyi söyledi... “Son aylarda kan değerlerin olması gerektiği gibi, enfeksiyon yok, ilik olması gerektiği gibi kan üretiyor, kalp olması gerektiği gibi, tüm organlar çok iyi... Sen artık iyileştin, kanser yok, kalmadı sende. İlik nakli de başarıya ulaştı, gözünüz aydın, artık hastaneye gelmenize gerek yok” İlik nakli neden mi?? İşte bundan... İlik donörü olmayan tanıdıklarınızı mutlaka bilgilendirin... Hollanda için www.matchis.nl - Almanya için www.dkms.de veya www.akb.de - Avusturya için www.gebenfuerleben.at Türkiye’de kızılay kan bağış merkezine başvurmanız yeterli... (Alıntı)

Azmin zaferi...

Corendon’a Belçika’dan büyük ödül Corendon, Belçika’nın en prestijli turizm sektörü ödüllerinden TM Travel Awards’ta “Special Tour Operator Award Turkey 2018 / En İyi Türkiye Uzmanı Tur Operatörü” ödülüne layık görüldü. Her yıl Kasım ayında Belçika’daki Hilton Antwerp Old Town Otel’de düzenlenen ve turizm sektörünün tüm profesyonellerini bir araya getiren “Travel Awards 2018’de”, Corendon Turizm Grubu’nun tur operatörlüğü şirketi Corendon Travel, “En İyi Türkiye Uzmanı Tur Operatörü” ödülüne layık görüldü. 42 kategoride ödül dağıtılan geceye Corendon adına ödül almak için katılan Corendon Turizm Grubu Kurucu Ortağı Atılay Uslu, “Bu ödül, Corendon olarak 2018 yılı boyunca ağırladığımız 100 bin Belçikalı misafirimize sunduğumuz hizmet kalitesinin bir karşılığıdır” dedi. Corendon Turizm Grubu Kurucu Ortağı Yıldıray Karaer ise ödül gecesinde, “2000’li yılların başında faaliyet göstermeye başladığımız Belçika pazarında şu anda Türkiye haricinde 16 destinasyona daha tur düzenliyoruz” diye konuştu. Karaer ayrıca, “Corendon geçtiğimiz yıllarda da Travel Awards’tan “En İyi Incoming Şirketi” ve “Yılın Adamı” kategorilerinde ödül almıştı. Belçika’nın en prestijli sektör ödülüne bu kez de tur operatörlüğümüz ile layık görülmek bizleri bir kez daha onurlandırdı” açıklamasında bulundu.Corendon’un Kurucu Ortakları Atılay Uslu ve Yıldıray Karaer, sözlerini, “Bu vesileyle Corendon’un elde ettiği başarılarda emeği geçen tüm özverili çalışma arka◄◄ daşlarımıza teşekkür ederiz” şeklinde sonlandırdı.

.................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................. ..................................................................................................................................................................................................................

Kati Piri: “Avrupa kapılarını Türkiye’ye kapatın!” Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Kati Piri Türkiye ile ilgili yazdığı taslak raporu açıkladı. Raporda Kati Piri, Türkiye ile üyelik müzakerelerinin resmi olarak askıya alınmasını talep etmeye hazırlanıyor. Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Kati Piri, “AB kapısı Türkiye’ye tamamen kapanmalı” dedi. Piri, daha önce terör örgütleri FETÖ ve PKK’yı meşru göstermeye çalışan demeçler vermişti. Piri, Türkiye’nin teröristlere yönelik operasyonlarından ilgili kaygı duyduğunu söylemişti. Türkiye’nin son yıllarda insan hakları ihlalleri konusunda büyük ölçüde demokratik anlamda gerilediği belirtilen raporda, 28 AB ülkesini temsil eden Avrupa Birliği Konseyi’nin insan hakları ile ilgili müzakere fasıllarını Avrupa Parlamentosu’nun ısrarına rağmen açmaması nedeniyle kısmen bu durumdan sorumlu olduğu ifadeleri yer alıyor. Geçtiğimiz haftalarda Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştiren Kati Piri raporda Türk halkına kapıları kapatmak istemediklerini belirterek “Demokratik ve ekonomik açıdan istikrarlı bir Türkiye, Avrupa Birliği’nin çıkarınadır.” ifadelerini kullandı. Ayrıca “Gümrük Birliği modernizasyonu” ve “Vize Muafiyeti” konularının Avrupa Birliği’nin gündemine alınması gerektiğini vurgulayarak böylece “Türk halkının izole edilmediği işareti verilmeli” dedi. Raporda Ankara’nın da bu doğrultuda demokratik anlamda üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi gerektiği belirtildi. Piri’nin Türkiye ile ilgili gözlemlerini ve görüşlerini kaleme aldığı taslak rapor önümüzdeki Şubat veya Mart ayında Strasbourg’da bununan Avrupa Parlamentosu’nda oylamaya sunulacak. Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’ye yönelik duruşunu belirlemesini sağlayacak olan raporda büyük ölçüde değişiklik yapılması beklenmiyor. Avrupa Parlamentosu’nun oylayacağı rapor kurumun tutumunu belirlemesi sağlıyor ancak herhangi bağlayıcılığı bulunmuyor. Avrupa Parlamentosu 28 ülkeyi temsil eden Avrupa Birliği Konseyi ve Avrupa Komisyonu’nun Türkiye’ye yönelik yumuşak tutumlarından şikayetçi. Taslak raporda, Türkiye’nin Hollanda gibi bazı AB ülkeleri ile ilişkilerinin iyileştiği ancak her şeye rağmen hukuk ilkeleri ihlallerinin gözardı edilemeyeceği belirtil Kaynak: euronews/Sonhaber.eu ◄◄

Yurt dışından getirilen telefonların kayıt harcına zam! Yurt dışından yolcu beraberinde getirilen telefonların sisteme kaydı için alınan harç 170 TL’den 500 TL’ye yükseltildi. Resmî Gazete’de yayımlanan 320 sayılı ‘Yolcu Beraberinde Getirilen Telefon Kullanım Harcı Tutarının Yeniden Belirlenmesine Dair’ Cumhurbaşkanı Kararı ile, yurt dışından getirilen cep telefonlarının harçlarının 500 TL olarak yeniden belirlendiği belirtildi. Daha önce, yolcu beraberinde getirilen telefon kullanım izin harcı 170 liraydı. Böylece, yurt dışından getirilen telefonların kayıt ücretleri, son altı yılda yüzde 400 artırılmış oldu. Telefon, yurt dışından dönüşü 120 günü geçmemiş olmak üzere, pasaporta iki yılda bir kez yeni telefon kaydı yaptırılabiliyor. Yurt dışından getirilen telefonlar 120 gün kayıt yaptırmadan kullanılabiliyor. Cihaz 120 gün içinde kayıt edilmemesi durumunda iletişime kapatılıyor. Elektronik kimlik bilgisini haiz cihazların (IMEI numarasına sahip) tamamının kayıt altına alınması gerekiyor. T.C. Kimlik Numarası ve yabancı kimlik numarası bulunan, e-Devlet şifresi alabilen kişilerin tek kayıt mercii olan e-Devlet kapısı https://www.turkiye.gov.tr/btk-imei-kaydet üzerinden sisteme giriş yaparak, gerekli bilgiler doldurularak kayıt işlemini gerçekleştiriliyor. e-Devlet üzerinden işlemde bulunmasına izin verilmeyen kişiler (yabancı uyruklular) işletmecilerin ◄◄ Abone Kayıt Merkezlerine başvuruyor.

Hollanda Yozgatlılar Federasyonu, Vali Çakır ile kahvaltıda buluştu

Kahvaltı sonrası

Şölen anı...

Hollanda Yozgatlılar Federasyonu Başkanı Zeki Baran ve ekibi tarafından ağırlanan Yozgat Valisi Çakır, Hollanda’daki izlenimlerinden hayli memnun kaldı. Federasyon, Çakır ile birlikte üyelerine kahvaltı düzenledi. Rotterdam’ın sevilen nezih mekanlarından biri olan Meydan Restoran’daki kahvaltıya Yozgat Valisi dışında federasyona üye dernek yöneticileri ve üyeler katıldılar. Restoranın ismi günün espirisine de isim babalığı yaptı. Günün espirisi “Yozgatlılar Meydana indi” oldu Yozgat Valisi Kadir Çakır kahvaltıda yaptığı konuşmada, yurt dışındaki vatandaşlarımızın örgütlenerek daha güçlü hâle gelmiş olmalarından duyduğu memnuniyetin altını çizerek “Yurt dışına işçi olarak çıkan vatandaşlarımızın artık o ülkelerde yaşamın bir parçası olduğunu, yönetiminde yer aldığını görmekten çok mutluyuz. Ben 4 hafta oldu Yozgat’a Vali olarak atanalı. Tüm çalışma hayatımda olduğu gibi buradada kapım hep açık olacak, kimin ne derdi varsa doğrudan bana ulaşarak bu derdini dile getirecek.” dedi. Kahvaltı sonrası Vali Çakır daha sonra Hollanda Yozgatlılar Federasyonu tarafından düzenlenen 10. Hollanda Yozgatlılar ◄◄ Dayanışma Gecesine katıldı.


27 panorama 23 uitzicht

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 244 - Kasım/November 2018

Başkan Halsema baskılara dayanamadı

ABD olmadan Avrupa kendini koruyamaz

Hollanda’nın Amsterdam Belediye Başkanı Femke Halseme, burka yasağı tepkisinden geri adım atarak yasağı uygulayacağını açıkladı. Hollanda senatosu 5 ay önce, uzun süredir üzerinde tartışılan burka yasasını onaylamıştı. Hollanda’nın başkenti Amsterdam Belediye Başkanı Femke Halsema ise ülkede onaylanan burka yasağını başkentte uygulamayı düşünmediğini açıklamıştı. Halseme’nin ardından Rotterdam ve Utrecht Belediyelerinin de benzer açıklamaları üzerine Hollanda İçişleri Bakanı Kajsa Ollongren, “Burka yasağını belirli bir müddet için askıya aldım” açıklamasını yapmıştı. Hollanda Başbakanı Mark Rutte de “Burka yasağı er ya da geç uygulamaya geçecektir” demişti Hollanda Başbakanı Mark Rutte’nin “Burka yasağı büyük şehirler olmak üzere bütün ülke genelinde uygulanacaktır” yönündeki sert açıklamaları karşısında Amsterdam Belediye Başkanı Halsema geri adım atarak, “Burka yasağı Amsterdam için de geçerli olacak” açıklamasını yaptı. Amsterdam Belediye Başkanı Halseme geri adım atmasının ardından gelen yoğun tepkiler üzerine, “Her ne kadar burka yasağına karşı olsam da yasalar ülke geneli için geçerlidir. Evet burka yasağını bir kez daha belirteyim ki sıcak bakmıyorum ama yasaların uygulanması gerekiyor. Benim burka yasağı hakkında düşüncemin ne önemi olabilir ki? Yasaları uygulamak zorundayız” dedi. Utrecht ve Rotterdam belediyesi ise burka yasağını uygulayıp uygulamayacağı konusunda herhangi bir açıklamada bulunmadı.

Başbakan Mark Rutte, “Avrupa ordusu” tartışmalarına ilişkin, Avrupa’nın ABD olmadan kendini savunamayacağını söyledi. Başbakan Rutte, basın toplantısında yaptığı açıklamada, Avrupa ordusunun gerçekçi olmadığını belirterek, şunları söyledi: Avrupa ordusu düşüncesi Avrupa’nın kendini savunabileceği anlamına geliyor fakat Avrupa kendini şu anda ABD’nin yardımı olmadan savunamaz. Dünya genelinde ve Avrupa’daki son yıllardaki güvenlik durumuna bakılırsa Avrupa’nın kendini koruyabilmesi imkansız. Ayrıca Avrupa’da dengelerin korunması ABD için de önemli.” dedi. Rutte, Avrupa ordusunun güvenlik stratejilerine uymadığını ifade ederek, ülkenin ulusal egemenliğinin başkasına teslim edilemeyeceğini dile getirdi. Avrupa ordusunun akıllıca bir düşünce olmadığını dile getiren Rutte, “Böyle bir teklif gelirse, buna karşı direnip bu fikrin yanlış olduğunu savunacağım. Avrupa ordusu düşüncesinin geliştirilmemesi için şimdiden uyarıda bulunuyorum.” değerlendirmesinde bulundu. Rutte, Hollanda’nın güvenlik politikası açısından NATO’nun önemli olduğuna dikkati çekerek, “Güvenlik konusunda daha çok iş birliği önemli fakat gerçekçi olmak lazım. Brexit gerçekleştikten sonra NATO’nun kapasitesinin yüzde 80’inin Avrupa Birliği dışındaki ülkelerden oluşacağı bilincinde olmamız lazım. NATO ve ABD, AB’nin güvenliği ve barış için kaçınılmaz ortaklarıdır.” diye konuştu.

................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Filistin’e Özgürlük

“Diyanet Camilerinde Mevlid-i Nebi Haftası

Filistin’e destek gösterisi Filistin bayrakları taşıyan eylemciler, “Gazze 12 yıldır abluka altında”, “Gazze’nin sınırlarını aç”, “Hepimizi Filistinliyiz” ve “Filistin’e özgürlük, İsrail’e boykot” yazılı dövizler taşıdı. Gösteride, İsrail’in yıl boyunca ateşkes anlaşmasını suistimal ederek Filistinlileri aldattığını ve İsrail ordusuna bağlı özel kuvvetlerden bir grup askerin sivil araçla geçen hafta Gazze’ye sızması sonrasında bölgenin kan gölüne döndüğünü anlatan bildiri dağıtıldı. Bildiride ayrıca, İsrail askerlerinin 30 Mart’tan bu yana devam eden barışçıl gösterilere müdahalesinde 220’den fazla Filistinlinin hayatını kaybettiğine işaret edildi. Gazze’deki son gerginlik Filistinli kaynaklar daha önce Mısır istihbaratının kapsamlı ateşkes görüşmelerinde somut bir ilerleme kaydettiğini belirtse de 11 Kasım’da İsrail ordusuna bağlı özel kuvvetlerden bir grup askerin sivil bir araçla Gazze’ye sızması bölgede gerilimi yeniden yükseltmişti. İsrail askerlerinin Hamas’a bağlı birlikler tarafından fark edilmesi üzerine çıkan çatışmada 7 Filistinli şehit olmuş, 1 İsrail askeri öldürülmüştü. Buna karşılık Filistinli direniş grupları İsrail’e roket saldırısı düzenlemiş, ardından İsrail ordusu Gazze’yi havadan vurmaya başlamıştı. İsrail’in son saldırılarında 7 Filistinli daha şehit olmuştu. Filistinli gruplar bölgede artan gerilimin ardından salı günü Mısır’ın ara buluculuğunda Gazze’de ateşkesin sağlandığını duyurmuştu. Gazze Şeridi’nde “Büyük Dönüş Yürüyüşü” Filistinliler, 30 Mart’tan bu yana abluka altındaki Gazze Şeridi’nin İsrail sınırında “Büyük Dönüş Yürüyüşü” adı altında barışçıl eylemler düzenliyor. İsrail askerleri ise “sürgün edildikleri topraklarına geri dönmeyi ve 2006’dan beri Gazze’ye uygulanan hukuksuz ablukanın kaldırılmasını” talep eden sivil halkın üzerine gerçek mermilerle ateş açıyor. İsrail askerlerinin 30 Mart’tan bu yana devam eden barışçıl gösterilere ◄◄ müdahalesinde 220’den fazla Filistinli şehit oldu.

Hollanda’da 390 bin kişi kanserden öldü Avrupa İstatistik Ofisinin (Eurostat) açıkladığı verilere göre, AB ülkelerinde 2015’te hayatını kaybeden insanların 4’te 1’inin ölüm nedeni kanser oldu. Söz konusu ülkelerde 1,3 milyon kişi kanser sebebiyle yaşamını yitirirken, Hollanda ve Slovenya’da ise kanserden ölenlerin oranı yüzde 30’u buldu. Bu oranın en düşük olduğu Bulgaristan ve Romanya’da ise ölümlerin 5’te 1’inin nedeninin kanser olduğu belirtildi. Birlik ülkelerinde 2015’te erkek ölümlerinin yüzde 28,7’si, kadın ölümlerinin ise yüzde 22,1’i kanser nedeniyle oldu. Söz konusu verilere göre, tüm AB ülkelerinde kanserden ölenler arasında ◄◄ erkeklerin oranı kadınlardan daha yüksek.

Pasaport ve ID kartına zam Rijksdienst voor Identiteitsgegevens tarafından belirlenen yeni Pasaport ve ID kartı harç bedelleri, zamlı hali ile 2019 Ocak ayı başından itibaren geçerli olmaya başlayacak. Fiyatlar belediyelere göre farklılık göstermekte olup, üst sınır belirlenmiştir. Buna göre belediyeler 2019 yılından itibaren Pasaport için 71 avro ID kartı için 57 avro isteyebilecekler. Bu harçlar 18 yaşından büyük olan Hollandalılar için geçerlidir. Bakanlar Konseyi, 2019 pasaport ve ID kartı ◄◄ harçlarını onaylaması gerekiyor.

Gönüller O’nu anarak, O’na salat ve selam okuyarak huzura erdi...

Sevgili peygamberimizi anmak ve anlamak adına yapılan programlar çerçevesinde bu yıl Diyanet Vakfı tarafından düzenlenen “Mevlidi Nebi Haftası” etkinliği sürüyor. Oss HDV Ulu Camii’nde yapılan bu etkinliğe çevre camilerin imamları katılarak ilahîler, Kur’an ve mevlid okuyarak katkıda bulundular. Programa şu imamlar davet edild: Eindhoven Fatih Cami imam hatibi Bahri Çam, Den Bosh Orhan Gazi Cami imam hatibi İrfan Yaman, Uden Yıldırım Bayazit Cami imam hatibi Selvet Turhan, Veghel Selimiye Cami imam hatibi, Sinan Aslan, Helmond Fatih Cami imam hatibi Hüsamettin Bayer, Best Mescidi Kübra Cami imam hatibi Sinan Yıldız, Boxtel Mevlana Cami imam hatibi Mustafa Akpınar ve Arnhem Türkiyem Cami imam hatibi Yusuf Uğur. Bu programa T.C. Lahey Din Hizmetleri Müşaviri ve Rotterdam Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Ali Parlak da katılarak peygamberimizi anlatan sohbetler verdi. Parlak, Allah Teala’nın yarattığı kullarının hizmetine sunduğu sayısız nimetlerden bahsederek şunları kaydetti: “Allah Teala bu kâinatı insanoğlunun hayatiyetini devam ettirebilmesi için dizayn etmiş, yaratmış. Her şeyi de bizim emrimize sunmuş. Buyuruyor ki, “Yer yüzünde dağları ve ovaları yarattım. Dağların arasından da geçip gideceğiniz yolları da yarattım” buyuruyor. Bunlar gösteriyor ki, yaratılanların hepsi, okyanuslar, göller, yağmurlar akla gelebilecek her şey bizlerin iyiliği düşünülerek yaratılmıştır. Ve yine Allah Teala rahmetinin bir tecellisi olarak peygamberler gönderdi. ‘Kullarım şeytanın ağına düşüp de beni unutmasınlar, ahiretteki nimetlerimden mahrum kalmasın’ diye. İlk peygamber Hz. Adem’den son peygamber Muhammed Mustafa’ya kadar (sallallahu aleyhi vesselam) nice peygamberler gönderdi. Ayeti celilenin Peygamberimiz hakkında dediği gibi “Ey peygamber biz seni bir şahit, bir örnek olarak gönderdik. Onları müjdele! Dünya hayatında ikram etmiş olduğum bütün rızıkların ebedi olanını onlar için ahiret hayatında hazırlayacağımı onlara müjdele. Ve dünya hayatında ise onlara verdiğim bunca lütuf ve rahmetime rağmen, bunca ihsanıma rağmen duymuyorlarsa, bana kulluğu reddediyorlarsa o zaman onlara çok büyük bir felaketin geleceğini söyle ve onları uyar. Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik. Kullarımızı bize çağırman için gönderdik” buyuruyor. Dr. Ali Parlak’ın yaklaşık yarım saat süren konuşması, camide bulunan cemaati hayli duygulandırdı. Öğle namazın müteakip başlayan program ikindi namazına ◄◄ kadar devam etti, ardından Ulu Camii yönetiminin ikramı ile hitam buldu.

Lahey’de ‘Türkiye usulü düğün konvoyuna’ ceza Belçika’da geçtiğimiz yıllarda büyük tartışma yaratan ve yargıya intikal eden “Türkiye usulü düğün konvoyu” Hollanda’nın Lahey kentinde de şikâyet konusu oldu. Polis, onlarca araçtan oluşan Türkiye kökenli çiftin düğün konvoyuna, değişik suçlardan binlerce euro trafik cezası kesti. Hollanda’nın en sakin kentlerinden biri olan Lahey’deki Willem Witsenplein civarında oturanlar, pazar sabahı hiç alışkın olmadıkları klakson sesi ve Türkiye usulü düğün konvoyu ile güne başladılar. Bir çok kişi 112’yi arayarak, “gürültü, trafik ihlali, pencereden sarkma ve gereksiz yere sol şeridi ihlal etme” gibi şikâyetlerde bulundu. Konvoyun en başındaki gelin arabasının önü, polis ekipleri tarafından Wassenaar kasabası yakınlarında kesildi. En az 15 araçtan oluşan konvoydaki bürün sürücülere, farklı suçlardan ayrı ayrı ayrı ceza kesildi. Polis her sürücüye hem kırmızı ışıkta geçme hem de gereksiz yere sol şerit ihlali, hiç gereği yokken dörtlüleri yakma, zorunlu olmadığı halde korna çalma gibi suçlardan ayrı ayrı ceza yazdı. Yerel medyaya göre, zaten oldukça masraflı olan düğün, konvoydakilere yazılan binlerce euroluk cezalar nedeniyle daha da pahalıya geldi. Hollanda’da, kırmızı ışıkta geçmenin cezası 230 euro. Öndeki aracı yakından takip etmek 280 euro, gereksiz yere sol şeridi ihlal etmek 140 euro, sağdan sollamak 230 euro, yayalara engel olmak 370, karşıdan gelen araca yol vermemek de 270 euro cezaya tabii. Lahey polisi tarafından yapılan açıklamada, insanların mutlu günlerinde güzel düğün fotoğrafı ve anısı elde etme çabalarını anlayışla karşıladıkları belirtilerek, “Ama bunu yaparken de trafik kural◄◄ larına uyulması gerektiğini unutmayın” dendi.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 244 - Kasım/November 2018

cultuur & kunst

28 sanat ve kültür Spotlar

HURAFATTAN HAKİKATE...

Mehmet Şükrü Oflaz oflaz-aliya@hotmail.com Bismillah ile... Ekim sayısı ile yine huzurlarındayız. İzin sonrası avdet ettiğimiz ve yaşamak durumunda olduğumuz bu hayatı, bize verilmiş son bir imkân olarak görerek başımızı kaldırıp gökyüzüne bakmamız icap eder. Zira insan ancak gökyüzüne baktıkça dik durabilir. Gözden kaçırdığımız veya gözden ırak tuttuğumuz çokça husus var. Ekim ayı biz “Avrupa Müslümanları” için önemli bir ay. Zira bu ay Aliya İzzetbegoviç’in vefat ayı. 19 Ekim 2003 tarihinde vefat etti kumandan. 15 yıl oldu. Her yıldönümünde afili cümlelerle Aliya’yı, örnekliğini ve düşüncesini anlamamız mümkün değil. Anlamadığımız takdirde kaybedeceğimiz şeylerin listesi çok kabarık olacaktır. Beklenen şey Aliya’yı bu ayda gündemimize taşıyacak nitelikli etkinlikler tertip etmektir. Maalesef bu zamana kadar bu gerçekleşmedi. Aliya bizim memleketin insanı, Saraybosna Bursa’dan ayrı değil. Onu tanımak biraz da bize, kendimizi tanıma imkânı verecektir. Büyük bir coğrafya, tarih ve fikir güzergahında yürüme imkânı. Teori değil. Yaşanmış ve ağır bedeller ödenerek ortaya çıkmış bir tecrübe yekûnü. Bu yaşanmışlığı gündemimize taşıyacak iradeyi ve çalışmayı ortaya koyacak münevverlerimizi beklemekteyiz. Deli suretine bürünmüş veli bir ademin mektubunu aldık bu sayımıza. “İzdiham” dergisinde de çıktı. Okudukça aklımıza hücum edecek düşünceler mutlaka olacaktır. O düşünceleri yoğurup kendimize bir sekinet alanı açabiliriz belki de... Mümkün mü? Denemekte fayda var. İyi okumlar dileriz...

AY’IN KİTABI

AHÎLİLK

Ahîlik Teşkilatı ve Ahîlikle İlgili Günümüze Dair Bir Değerlendirme

Ben dün “Hâk ile sabır dileyip bize gelen bizdendir, İlim, akıl ve ahlak ile çalışıp bizi geçen bizdendir” (AHÎ EVRAN) İnsanlar tarih boyunca, kendi hayatlarını sürdürmesi adına, birçok alanda düşünce üretmişler; üretilen düşüncelerden yola çıkarak çeşitli alanları içeren, en basitinden en karmaşığına kadar sistemler geliştirmişler; bu sistemlerin sürdürülmesi için de, kalifiye elemanlar yetiştirmişler ve sistemlerinin devamı içinse, bu çabalarının ileriki nesillere aktarımını temin için ellerinden gelen çabaları alabildiğine değerlendirme yoluna gitmişler. İnsanlık tarihini bir açıdan “peygamberler tarihi” olarak okuduğumuzda, külli bir uğraş alanı olan sistemlerden ziyade, insan hayatını kolaylaştıran, bir açıdan insanın madde ile sağlıklı bir diyaloga girmesi demek olan ve gününün şartlarında, muhatabına faydalar temin eden birçok mesleğin; ör. Terzilik, marangozluk vs. banisinin bir peygamber olduğu görülür. Bunları, iyi ve faydalı olarak görmenin yanında, birde başta Allah’tan aldığı vahiy sonucunda, tebliği itibarıyla bir ümmet oluşturan peygamberlerin, filozofların, hâkimlerin vs. birçok mesleği içine alacak oranda, insanlar tarafından ilgi ile karşılanacak toplumsal, kültürel ve en önemlisi de iktisat alanında ortaya koydukları sistemlerin, daha sonraki dönemlerde de, “birçok değişikliğe uğramış olmasına rağmen” modern dönemlere kadar işlevini sürdüren yapılar olarak değerlendirmekteyiz… Kur’an’ın direktifi ve öteden beri süregelen ‘iyi uygulamaları’ içeren birçok donenin halitası, katılımı sonucu, çarşı pazarda vücut bulması ile oluşan ve helal kazanç ilkesinde kendisini bulan bir iktisat anlayışının, feta olgusundan hareketle oluşan

İSLAM’IN BUGÜNKÜ MESELELERİ

Yüzyılımızın ikinci yarısı “İslam’ın Uyanışı” denilen bir olaya şahit oldu. Bu uyanış bir yandan İslam ülkelerinin siyasi ve iktisadi güç kazanmaları şeklinde ortaya çıkarken, bir yandan da İslamiyet’in bir inanç sistemi ve hayat nizamı olarak bütün dünyanın büyük ilgisini çekmesi şeklinde görünüyor. Bu kitapta işte bu uyanışın sebepleri, görünüşü ve karşılaştığı problemler ele alınmıştır. Yazara göre İslam dünyasının bugünkü problemleri siyasi ve iktisadi olmaktan çok kültür meseleleridir ve İslam’ın uyanışı tam bir kültür hareketi haline dönüştüğü zaman köklü ve kalıcı neticeler doğurabilecektir. Kitapta İslam dünyası bütün olarak incelenmekle birlikte esas ağırlık Türkiye’ye verilmiştir. Alıntı “Medresenin donması ve çağdışı kalmasının en önemli neticesi, yeni aydın zümrenin onun yerini almasına kadar çok uzun ve buhranlı bir zama-

ve İslâm Arap kültüründe fütüvvet teşkilatı şeklinde neşvünema bulan yapının, Selçuklularla birlikte -o da Ahî Evran’ların katkısıyla- Müslüman “Türk” toplumunun iktisadi hayatının şekillenmesinde karşılığını bulan Ahilik kurumu, bıraktığı etkiler sonucunda, postmodern zamanda bile birçok insanın ve çevrenin ilgisini çekmektedir. İlk örnekliği ortak aklın, ortak iyinin ve onun yanında da Kur’an’dan hareketle Hz. Muhammed(s)’in mesajında önemli bir yer tuttuğuna şahit olduğumuz, “iyi, temiz ve helal” çerçeveli bir iktisat düşüncesinin bir yansıması olan fütüvvetin bir izdüşümü olan Ahiliğin, Anadolu Selçuklu toplumunda yer bulması, en başta Kur’anî formun yanında, Türklerin Müslümanlaşma serüveninde ona ivme kazandıran tasavvuf saikiyle vücut bulması, belki de iktisadi alanda türüne özgü bir yapı oluşturmuştur. Eğer ki, tasavvuf, itikadi alan dâhil, insanı ilgilendiren hemen her konuda bir öze sahip olmanın, o öz içerisinde tasarruflu, dengeli ve itidalli bir hayat sürdürmenin adından ziyade formu ise, Ahîlik için; iyi ahlakın, doğruluğun, kardeşliğin, yardımseverliğin kısacası bütün güzel meziyetlerin birleştiği bir sosyo-ekonomik düzendir diyebiliriz. Ahîlikten önce fütüvvet ve feta olgusuna bir bakış… Selçuk Üniversitesi Tarih bölümü emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Mikail Bayram görüşlerini şu şekilde dile getiriyor; “Fütüvvet, İslam dünyasında kahramanlık, yiğitlik ve cömertlik mefkûresinin adıdır. Şövalyelik nasıl Orta Çağ Batı dünyasına ait mahsus bir ülkü ise, Fütüvvet de Orta Çağ İslam dünyasına ait bir ülküdür. Nasıl ki Araplar İslam’dan önce kültürlerinde mevcut olan Fütüvvet anlayışını İslami değerlerle geliştirip devam etmişler, nasıl ki Farslar “cevanmerdi” anlayışını aynı şekilde İslam süzgecinden geçirmişlerdi… Türkler de kendi “Akılık” ülküsünü İslami ahlak ve değerlerle geliştirerek devam ettirmişlerdir. Arap kültüründe ideal kahraman, sehavet ve şecaat timsali olan Fütüvvet erinin adı

EROL GÜNGÖR

nın geçmiş olmasıdır. Aslında bu oluş henüz tamamlanmış değildir, yani henüz memleketimizde çağın gereklerine göre yetişmiş, ayrıca halkımıza ve kültürümüze medreseli aydın kadar yakın olan bir aydın zümre doğmuş değildir.” “İslamiyet kitaolarda okunan değil, yaşanan bir hakikat olduğu ölçüde kıymet kazanacaktır. Biz onu sahabenin, bir velinin veya geçmişteki herhangi bir kahramanın hayatından ziyade kendi hayatımızda görmeliyiz. Bugünün insanı bugünün problemleri karşısında Islam’la yüzyüze gelmelidir.” “Üst üste yığılan kül tabakalarını aralayacak olursanız, Türk hayatında İslam’ın bir kor halinde yattığı görülür.” “İslamiyet birlik ve kardeşliği emrettiği halde Müslümanlar birbirleriyle ihtilafa düşmüşlerdir;

ÖTÜKEN YAYINLARI

sosyoekonomik bir mecburiyetin ürünüdür.(4) Önümüzdeki sayıda, “Ahiliğin kuruluşu”, “Vizyon” ve “Günümüze Yansımaları”nı ele alacağız. ---◄◄

40 HADİS - (17) Gâle Sâhibü’l-ibâdeti Aleyhi’t-tahiyyetü ve’zziyâdetü Es-sumtu erfau’l-ibâdeti ------------

“Susmak, en yüce ibâdettir.”

“Feta”, İran kültüründe “Cevanmerd”, Türk kültüründe “Akı”dır. Türk Akılığı, İslamiyet’le Arap Fütüvvet şiarından etkilenmiştir. Akılar birbirlerine karşı kardeşçe tutumundan dolayı Akı kelimesi yerini Ahi kelimesine bırakmış ve Abbasi Devleti’nin sona ermesiyle Fütüvvet yerini Ahiliğe bırakmıştır” (1) Ahîlik Teşkilatı nasıl kurulmuştu? Orta Asya’da hüküm süren Oğuz Yabguluğu yıkılınca M. 1040 yılında Oğuz Türkleri yavaş yavaş Selçuklu egemenliği altına girerek Anadolu’ya göç etmeye başladı. Ekseriyeti göçebe olan Oğuzlar, kopup geldikleri Orta Asya steplerine benzediği için daha çok Orta Anadolu kırsalını mesken olarak tercih ediyorlardı. Dolayısıyla Orta Anadolu’nun Türkleşip İslamlaşması hızlı olurken, şehirlerde bu dönüşüm yavaştı (2) Bununla birlikte “İslam dini de, yerleşik hayatı gerekli kılıyor”du (3) İşte bu sebeple, göçebe Türkmenlerin İslâmlaşma sürecini hızlandırmak, Anadolu’yu Türk yurdu haline getirmek, şehirlerde yaşayan Rum ve Ermeni tacirleriyle rekabet edebilmek amacıyla ve Hacı Bektaş-ı Veli’nin tavsiyesiyle Ahi teşkilâtı Anadolu’da kuruldu. Kısacası Anadolu’da Ahiliğin şekillenmesi ve köylere kadar teşkilatlanması politik ve

-----------“Söylemediğinde mes’ul olmayacaksan, sözün, sükûtu bozacak kadar değilse biraz sessizlik lütfen… Sessizlik, kelimelerden, kavramlardan, sembollerden ve formüllerden daha fazla bir şey olarak, dilin zihin üstündeki sultasını kırar ve bizim iç ve dış gerçekliği yâni hakikati tecrübe etmemize imkân sağlar. Bir hakikati dile getirmeyen her söz, insanın hakikatle arasındaki yeni bir perde! Esasen dile getirecek bir tek hakikati bile olmayanlar; laf üstüne laf üreterek, derûnunda nice hakikatler barındırmakta olan sükûneti kundaklıyor. Allah’ı dinleyici olarak görmedikçe konuşmayınız (O’nun sizi dinlediğini bilerek konuşun, sorumluluğunuzun farkında olun ve asla boş sözler söylemeyin). Allah’ı konuşan olarak görmedikçe söylenen sözü dinlemeyiniz (ehil

olan müttakî ve salih bir âlimi bulun ve onu dinleyin, yalan yanlış şeyler anlatanlara kulak asmayın!)Selamet ül-insan fi hıfz il-lisan. Âgâh ol ki insanın selameti dilini tutmasındadır. Sen de “dâvâyı terk, mânâyı ketm” üzre yolda yürürken âgâh olasın ki “sükût selâmettir” Duyu organlarını dışarıya kapatmak demek kalbin sezgilerinin açılmaya başlaması demektir. Şimdi gözünü yum, sözünü yut, kendini tut ve “sükûneti” muhafaza et!

FOTOĞRAFLAR DİLE GELSE...

İslamiyet ilmi teşvik ettiği halde Müslümanlar cehalet içinde kalmışlardır; İslamiyet adaleti emrettiği halde Müslümanlar birbirlerine zulüm ve taaddi etmişlerdir; İslamiyet sadelik ve kanaatkarlığı emrettiği halde Müslümanlar lüks ve israfa meyletmişlerdir.”

“BU BİR SLOGAN DEĞİLDİR!”

“İşçileriniz, kardeşlerinizdir. Yediklerinizden yedirin. Takatin üzerinde iş vermeyin. Zor bir iş ise, siz de yardım edin. İşçinin ücretini alın teri kurumadan verin. İşçisinin ücretini vermeyen, kıyamette beni hasım olarak bulacaktır” – Efendimiz’in (AS) buyruğu…


kültür ve sanat

doğuş aylık gazete/maandblad

göçtü kervan, kaldık dağlar başında

nr. 244 - Kasım/November 2018

H

, ER ER, . L ÜÇ DİL AR.. YE R K L KI

29

DOĞUMUNUN 80. YILI MÜNASEBETİYLE, RAHMETLE ANIYORUZ....

ÇOK YÖNLÜ BİR TÜRK MÜTEFEKKİR: EROL GÜNGÖR

ayatı ve Mücadelesi: 25 Kasım 1938’ de Kırşehir’de doğan Güngör Türk fikir hayatının yetiştirmiş olduğu önemli isimlerdendir. Köklü bir aileye mensup Erol Güngör adliye zabit kâtibi Abdullah Sabri Bey ile Zeliha Hanımın üçüncü çocuklarıdır. Kırk beş yıllık çok kısa denebilecek bir hayat dilimine çok sayıda kitap ve makale sığdırmıştır. Dini bilgilerinin çoğunu dedesi Hafız Osman Bey’den almıştır. Dedesi Abdülhamit Devrini görmüş ve çok iyi medrese eğitimi almış biridir. Ortaokul sıralarında Türk İslam kültürünün önemli eserlerini okumaya başlamıştır. 1956’da ise Kırşehir’den ayrılmıştır. İstanbul Hukuk Fakültesine kayıt yaptıran Erol Güngör bir yandan tahsil hayatını devam ettirirken bir yandan da devamlı ilim toplantılarına katılmıştır. Mümtaz Turhan’la tanışıp, Edebiyat Fakültesini bırakıp FenEdebiyat Fakültesinin Felsefe Bölümüne geçmesi onun hayatına akademik olarak yeni bir boyut kazandırmıştır. Erol Güngör’ün farklılığı, üzerinde büyük etkisi bulunan hocasının da dikkatinden kaçmamıştır. Nitekim Mümtaz Turhan onun için ileride “İşte benim büyük eserim” diyecektir. Öğrenci olduğu fakültede ayrıca memur olarak da görev yapan Güngör ayrıca misafir profesör olarak İstanbul Üniversitesinde bulunan Hains’in laboratuvar asistanlığını üstlenmiştir. Edebiyat Fakültesinden mezun olduğu 1961 yılında Tecrübi Psikoloji kürsüsüne asistan tayin edilmiştir. Ülkemizde yeni bir ilim dalı olan Sosyal Psikolojiye yönelmesi de bundan sonra başlamıştır. ABD’ye Kenneth Hammond’un davetiyle Sosyal Psikoloji alanında araştırma yapmak için gitmiştir. Araştırmalarını yapıp ülkeye dönen Erol Güngör 1970’de doçent olmuştur. Hocası Mümtaz Turhan’ın vefatından sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Psikoloji Kürsüsünün Başkanlığını da yürütmeye başlamıştır. Devlet Planlama Teşkilatında, Milli Eğitim Bakanlığı ve Kültür Bakanlığının çeşitli komisyonlarında görev alan Güngör 1978 yılında “Değerler Psikolojisi Üzerine Araştırmalar” adlı teziyle profesör olmuştur. 1982 yılında Yüksek Öğretim Kurumu tarafından Selçuk Üniversitesine rektör tayin edilen Güngör, sekiz ay süren bu idareciliği sırasında pek çok başarılı çalışmaya imzasını atmıştır. Ancak 24 Nisan 1983’de İstanbul’da geçirdiği bir kalp krizi sonucu hayata gözlerini kapamıştır Erol Güngör’ün Ahlâk ve Değer Anlayışı Güngör’e göre toplumun ahlaka çok büyük önem vermesi, bireylerde iffet duygusu denilen duygunun gelişmesine yol açmıştır. İnsanlarda gelişen iffet duygusu, cinsel konularda takıntı yapılan mevzulara ve bireylerde görülen kötü davranışlara şiddetli tepkiler verilmesini sağlamaktadır. Küçük çocuklardan yaşlı insanlara kadar tüm bireylerde var olan utangaçlık ve çekingenlik iffet duygusunun bir sonucudur. Cinsi sapıklar, hayat kadınları ve bazı akıl hastalarında cinsel hayat bakımından başıboşluk bulunmasının başlıca sebeplerinden birisi iffet duygusunun kaybolmasıdır

Güngör’e göre sağlam bir ahlak bireyin iç dünyasında temellenmiştir. Fakat insanların iç veya özel hayatını araştırmak mümkün görünmediği gibi araştırmacılarında işi değildir. Kültürümüzde var olan ve toplumumuzda yaşamış eski insanların adab-ı muaşeret dedikleri davranış biçimleri bireylerin ahlaki düşüncesinin dışa vurmuş hali gibi görünmektedir. Güngör, bazı kimselerin ahlak konusunda samimiyetin önemli olduğunu ve buna göre ahlakın araştırılması fikrini eleştirmiştir. Psikolojiyle ilgili çalışmalar yapan kişiler alanın metotlarına ve doğasına uygun olarak ancak ahlakla ilintili davranışlara bakarak araştırma yapabilmektedir. Güngör’e göre ahlak gelişimi, samimiyet veya niyet gibi teorik ve soyut akademik çalışmaların yanı sıra bireylere pratik ahlak kaideleri de öğretilmelidir. Ayrıca Güngör, genel bir söylem haline gelip insanlara sürekli öğütlenmeye çalışılan; davranış konusunda herkese eşit derecede saygı ve sevgi göstermenin insanlar arasında iletişimi engelleyeceğini ve bozacağını iddia etmiştir. Güngör’de diğer önemli bir unsurda vicdan ve şuurdur. İnsan davranışlarda bulunurken çoğu zaman farkında olmasa da şuurla hareket eder. Şuurun kaynağı değerler ve ahlaktır. Şuur, günlük hayatta insanların mantıklı davranmalarını ifade etmektedir. Şuur hayat boyunca edindiğimiz idrak ve bilgileri içine alır; bu yüzden ahlaki davranışla ilgili bilgiler, ahlak anlayışı ve ahlaki hareketler hakkındaki yapılan değerlendirmeler hep şuurdan kaynaklanan şeylerdir. Freud ve birçok psikologda bu nedenlerden dolayı şuur kavramıyla derinlemesine uğraşmışlardır. Vicdan ise bir kaideler sistemidir. Bu sistem insanın kendi davranışları ve başkalarının davranışı hakkında doğru veya yanlış şeklinde yargılarda bulunmaya yardımcı olur. Vicdan aynı zamanda bireyin ahlaki tutarsızlıklara düşmesini engeller ve dışarıdan bir kontrol olmadan ahlaki davranışta bulunmasını sağlar. Vicdan şuurun bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Güngör’e göre ailede çocuğun ahlak terbiyesinden özellikle anne sorumludur. Araştırmalara göre annelerin daha çok ilgilendiği çocuklar, şefkatli bir biçimde yetişmektedirler. Fakat ahlak terbiyesi veren annenin birçok konuda dikkat etmesi gerekmektedir. Çocuğun bağımsız, kendi kendine yaşayabilen ve yetebilen bir birey olarak yetiştirilmesi oldukça önemlidir. Ayrıca babadan uzak tamamen anneye bağlı yetişen erkek çocuklarında kızlara mahsus karakter vasıflarına da rastlanabilmektedir. Bu açıdan çocuğun ahlak terbiyesi konusunda eşler oldukça dikkat etmek durumundadır. Erol Güngör ve Tarih Şuuru Erol Güngör’e göre psikolojik ve sosyal sıkıntıların çözümünü sadece geçmişte aramak doğru değildir. Bazıları sıkıntılı dönemlerde geçmişte yaşanılan bir altın çağa özlem duyarken, bazıları da gelecekte ulaşılması hayal edilen bir başka toplum tipi sayesinde refaha

kavuşacaklarını ümit etmektedirler. O, bunlardan birincisine “Gelenekçi Ütopya” ikincisine de “Sosyalist Ütopya” adını veriyor. Erol Güngör, tarih konusundaki düşüncelerini açıklarken, geçmişe duyulan özlem dolayısıyla “Gelenekçi Ütopya” üzerinde durarak, tarihin nasıl anlaşıldığını ve nasıl anlaşılması gerektiği meselesine açıklık getirmeye çalışmıştır Erol Güngör açısından geçmişe özlem duymanın temelinde kaçıp sığınılacak bir yer aramaktan çok, iyi bir gelecek, iyi bir dünya kurma isteği vardır. Özlemi çekilen geçmişe var olup ta bugünkü hayatımızda var olmadığına inanılan, bir toplumun toplum olmasında çok önemli yeri bulunan ilim, felsefe, sanat, ahlak, hukuk vs. gibi vazgeçilemeyen değerlerdir. Bu sebeple, refahı, saadeti, kurtuluşu, tarihte arayanların dayandıkları kuvvetli temel, tarihimizin, büyüklüğü ve zenginliğidir. Erol Güngör, tarihimizin bu büyüklüğü ve zenginliğinin bizim için hem kuvvet ve hem de zaaf kaynağı olduğu kanaatindedir. Biz derme çatma bir millet olmadığımızdan, geçmişimizin büyüklüğü ve zenginliği, geleceğimizin de büyüklüğü ve zenginliği konusunda bizi ümitlendirdiği gibi, daha önceden karşılaştığımız ve ileride karşılaşabileceğimiz buhranları aceleye kapılmadan temkinli bir şekilde ele aldığımız veya alabileceğimiz hususunda da bizi ümitlendirmektedir. İnsanlar nasıl aile kökünü bulduğunda kendini belli bir kimliğe sahip olarak görüyorsa, aynen bunun gibi milletler de milli tarihlerinin eseri olarak kendilerini bağımsız, milli özelliklere sahip varlık bütünleri olarak görürler. Milli tarih, bazen objektif gerçeklerden ziyade, efsanevi ve arzulu düşüncelerden ibaret olsa bile, gördüğü fonksiyon hep aynıdır. Erol Güngör, bu fonksiyonun, insanları millet denen bir bütünün parçası olduğuna inandırarak onlar arasındaki birlik ve dayanışmayı kurmak olduğunu belirtir. Bu birlik ve dayanışma ruhunun uyandırılıp kuvvetlendirilmesinde ise tarihin yorumunun elbette ki milli çıkarlar doğrultusunda yapılması gereklidir. İşte bu noktada bizim karşımıza “tarih şuuru” kavramı çıkıyor ki, Erol Güngör’e göre, “tarih şuuru”, tarihin akışı hakkında belli bir görüşe sahip olmaktır. Bu ise bir insanın tarih olaylarını anlamlı bir bütünün ayrılmaz parçaları olarak görmesi demektir. Bu sebeple milli tarih şuuru, milletle ilgili tarihi, basit olaylar yığınından ibaret değil, bu günkü kaderi çizen anlamlı bir zincirin kopup ayrılmaz bir halkası olarak görüp anlamaktır. Böylece bu şuur, milletin insanlarını, belli bir milli kimliğe, benliğe sahip kişiler haline getirecektir. Bu da konuya girerken söz konusu ettiğimiz gibi müşterek tarihe sahip olduğunu kabul eden insanların birlikte çalışmalarıyla güçlü bir gelecek oluşturabilecekleri fikrini kuvvetlendirecektir. Böyle bir tarih şuuruyla şuurlanan insanla, tarih arasında hissi bir bağ kurulacak ve böylece insan tarih özdeşleşmesi mümkün olacaktır. Bu özdeşleşmenin gerçekleşmesi demek, millet fertlerinin, kendi milletine ait büyük olayların kendi özgeçmişlerindeki olaylar

halinde görülmesi, hissedilmesi ve yaşanmaya başlanması demektir. Öyle ki bizim kendi geçmişimiz, nasıl bizim şahsiyetimizin temelini oluşturuyorsa, aynen bunun gibi milletimizin geçmişi de milletimizle birlikte hepimizin malıdır. Millet fertlerinin her birinde ortak bir ‘tarih şuurunun doğması, bir millet için niçin önemlidir? Erol Güngör’e göre böyle bir şuurun doğması demek, bir taraftan var olan değerlere meşruluk ve güvenilirlik kazandırır, bir taraftan da yeniliklere temel bulmada faydalı olabilir. Bugünkü hayatımızda bulunmayan şeyin kaynağı çok eski geçmişte bulunup gösterildiği takdirde, bir meşruluk kazanır ve o milli olur. Ama herhangi bir yeniliğe eskiden bir kök bularak meşruluk kazandırmak için, her şeyden önce o eskinin tanınmış ve benimsenmiş olması gerekir. Çünkü geçmişten kök bulmak, yeni hale getirmekle aynı manaya gelir. Erol Güngör’e göre Türkiye Batılılaşma hareketlerine en açık şekliyle 1839’da ilan edilen Tanzimat’la başlamıştır. O günden bu güne Batılılaşma hareketlerinde belirli gelişmeler yaptığımızı söyleyenler olsa bile, bu hareketin temelindeki motivelerin tamamıyla tatmin edildiğini söylememiz mümkün görülmemektedir. Türkiye o sıralarda Avrupa topluluğuna girmek istiyordu, bugün de istiyor. Bu isteklerini resmî politika hâline getirmiş olmasına rağmen, hâlâ kabul görmüş durumda değildir. Bu durumda Türkiye, tutturduğu yolun sonunun ne olduğunu bilmeli, nerelerde hatalar yapıldığını tespit etmeli ve bu hataların tekrarlanmaması için ne yapılması gerekiyorsa onu yapmalıdır. Batılılaşma hareketlerinin başladığı sıralarda Türkiye’nin dünya devletleri arasındaki yeri ve itibarı, sonraki yıllarla kıyaslanamayacak kadar büyüktü. Öyle ki topraklarımız, kaynaklarımız, jeopolitik yerimiz yönünden büyük olduğumuz gibi, kültür ve medeniyet itibarıyla meydana getirdiğimiz eserler yönünden de büyüktük. Şu an toprak olarak sahip olduğumuz ve üzerinde ikamet ettiğimiz ülke, Osmanlı imparatorluğunun 16 vilayetinden sadece biridir. İşte Türkiye bütün bu küçülmenin sebeplerini tarihte aramalıdır. Ona göre bu arayışın önünde çıkabilecek en büyük engel hiç şüphesiz tarihin gizlenmesi gayretidir. Çünkü bazıları meselenin ciddiyetini ve derinliğini görüp anlayabilmekten uzak olduklarından tarih araştırmaları sonunda kötü bir şey çıkabilir endişesi taşımaktadırlar. Erol Güngör için, milliyetçilerin dikkat edecekleri en önemli nokta, tarihi yanlış yorumlamamaktır. Çünkü milliyetçiliğin doğuşu, bir bakıma milli tarihin doğuşu demektir. İnkılapçıların, Osmanlı sendromuna mukabil, O’nun için asıl tarihimiz, eserleriyle, hatıralarıyla canlı bir şekilde yaşayan Osmanlı tarihidir. Sanılanın aksine teşkilatçılık, idarecilik, hâkimiyet duygusu adalet, şefkat, vakar, yiğitlik, fedakârlık, feragat, manevi derinlik gibi kültürümüzün bütün mümeyyiz vasıfları hiç bir zaman Osmanlı devresindeki kadar işlenmiş ve geliştirilmiş değildir. “Türk milleti uzun tarihi boyunca, bütün gücünü

ve tecrübesini birleştirecek Osmanlı İmparatorluğu’nu kurdu. Bütün tarihimizin evvelki safhaları bu büyük eserin meydana gelmesi için yapılmış birer prova gibidir. Kurduğumuz bütün devletler, Beethoven’ in ilk sekiz senfonisi gibi hepsi birbirinden güzel eserler olmuştur. Fakat Dokuzuncu Senfoni’yi dinleyen bir insan nasıl, diğerlerinin müzik tarihindeki en büyük ‘eser için hazırlık gibi olduğu intihabını alırsa, Osmanlı İmparatorluğu’nu anlayan bir insan da bizim bütün devletlerimizin bu imparatorluk istikametine birer ön çalışma gibi olduğunu görecektir” Dünyada, Osmanlı Türkü kadar övülmüş bir millet bulamayacağımızı söyleyen Güngör, övgüye katılmayan tek milletin de Osmanlı Türkünün kendisi olduğunu belirtir. Osmanlı ülkesini baştanbaşa dolaşan Evliya Çelebi’ye dayanarak, Osmanlı döneminde Türklerin halkı ve münevveri ile birlikte mütecanis, ahenkli, son derece yaygın bir kültür meydana getirdiğine inanır hatta daha da ileri giderek, Müslüman Türk devletleri arasında idarecileriyle halkı aynı dili yani Türkçeyi konuşan tek devletin de Osmanlı devleti olduğunu kabul eder ve aslı Türk olmayanları bile Türkleştiren Osmanlı kültürünü Türklere yabancı sayanı anlayamaz. Gökalp’in Doğu medeniyetlerine atfettiği anlamı da reddeden Güngör için “İslam âlemi üzerinde Türk hâkimiyetinin kurulmasıyla birlikte bu medeniyeti İslam veya Doğu - Türkler temsil ettikleri ve diğer İslam kavimleri ona hiç bir katkıda bulunmadıkları için ortada sadece Türk medeniyeti ve onun en gelişmiş örneği olarak Osmanlı medeniyeti “ söz konusudur. İslam medeniyetini dağılmasının sebebi de medeniyetin yükünün sadece Osmanlının omuzlarında kalmasıdır. Sonuç: Bu yazıyı Erol Güngör’ün şu anlamlı sözleriyle bitirelim: “ ... Milleti yekpare bir sosyal bünye yapan şey, kültür birliğidir. İnsanlar, kültür birliği sayesinde aynı bütünün parçaları olduklarına inanırlar ki birliği asıl sağlayan şey bu ortak inançtır. İnanç birliği ve birlik şuuru insanların belli başlı noktalarda ortak olmalarına dayanır. Aynı dili konuşmak veya yazmak, aynı manevi kıymet sistemine sahip olmak, aynı vatanı paylaşmak gibi. Bütün bu konulardaki birlik, ancak tarih içinde uzun bir beraberliğin, yani ortak bir geçmişin eseri olarak meydana çıkar. Şu halde bir milletin insanları aynı maziyi, yani aynı sosyal hafızayı paylaşmalıdırlar. Geçmişte yaşanan beraberlik sayesinde doğan benzerlik ve kaynaşma, bu insanları ileride de kader birliği yapmaya yöneltir. Böylece meşhur bir tarife göre, “millet, kökü mazide, gövdesi bugünde, dallan ise istikbale doğru uzanmış bulunan büyük bir çınardır. Eserleri: Erol Güngör’ün kitap, makale, ansiklopedi maddesi, ders kitabı deneme ve tercüme tarzındaki yayınları, sayıca 300 civarındadır. Başlıca telif eserleri şunlardır: Türk Kültürü ve Milliyetçilik; Kültür Değişmeleri ve Milliyetçilik; İslam’ın Bugünkü Meseleleri; İslâm Tasavvufunun Meseleleri; Dünden Bugünden Tarih-Kültür Milliyetçilik; Tarihte Türkler; Sosyal Meseleler ve Aydınlar; Ahlâk Psikolojisi ve Sosyal Ahlâk ---◄◄ D. TUNÇ


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 244 - Kasım/November 2018

ons pagina

30 bizim sayfa

Tebrik Taziye Şifa dileği

- Taziye... Rotterdam sakinlerinden Aksaraylı Sevgili Bahtiyar Akbulut’un (54) vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. Mekânı cennet olsun - Taziye... Saadet Hollanda yöneticilerinden Sevgili Berk Atsan’ın babaannesi Havva Atsan’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Schiedam Merkez Camii cemaatinden Sevgili İsmail Ayhan’ın annesi Saybe Ayhan’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Amersfoort Rahman Camii üyelerinden Sevgili Selahattin Salman’nın amcacı Şıhı Salman’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Amsterdam Mevlânâ Camii cemaatinden Sevgili Mecit Görür’ün vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan, Sevgili Ertan Kaya’nın kayınvalidesi, Ayşe Kaya’nın kıymetli validesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Oss Mescid-i Cuma Camii Eğitim Müdürü Sevgili Mehmet Kaba’nın eşi Züleyha Kaba’nın elim bir kaza sonucu vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

- Taziye... Milli Görüş Arnhem Ayasofya Cemiyeti Sosyal Hizmetler Başkanı Yavuz Kuzey’in kıymetli annesi Ayşe Kuzey, Türkiye’de Allah’ın Rahmetine kavuşmuştur. Merhumeye sonsuz rahmet ve mağfiret, ailesine, sevenlerine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Uden Süleymaniye Camii üye ve cemaatinden Mehmet Emin Akdeniz’in eşi, Emin, Özcan, Sevki ve Fatma Akdeniz’in anneleri, Ayşe Akdeniz, memleketi Denizli’de Hakkın rahmetine kavuşmuştur Merhumeye sonsuz rahmet ve mağfiret, ailesine, sevenlerine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan ve Leerdam Cemiyeti eski Muhasibi Bekir Erciyes’in kıymetli validesi Hakkın rahmetine kavuşmuştur Merhumeye sonsuz rahmet ve mağfiret, ailesine, sevenlerine sabır ve başsağlığı dileriz. - Şifa dileği... Okurlarımızdan Sevgili Bekir Çınar’ın rahatsızlığı nedeniyle hastanede müşahede altına alındığını duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyor, dualarınızı bekliyoruz. - Şifa dileği... Okurlarımızdan ve eski siyasetçilerden Sevgili Orhan Selim Bayraktar’’ın rahatsızlığı nedeniyle hastanede müşahede altına alındığını ve bir operasyon geçirdiğini duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyor, dualarınızı bekliyoruz.

- Şifa dileği... Yeşildal Sigorta Şirketi sahibi Sevgili Rasim Yeşildal’ın kıymetli validesinin rahatsızlığı nedeniyle hastanede müşahede altına alındığını üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Tebrik.. Hoş geldin Hifa! Okurlarımızdan ve Oss Mescid-i Cuma Kurumsal İletişim Başkanı Kenan Kurt’un HİFA adını verdikleri bir bebeleri dünyaya geldi. Genç çifti tebrik ediyor, minik Hifa’ya dünyamıza hoş geldin diyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz. - Tebrik.. Okurlarımızdan Sevgili İrfan ve Fadime Pusat çiftinin kerimesi Sevda ile İsmail ve Meliha Yağmur’un mahdumu Mahir, 10 Kasım Pazar günü düzenlenen bir merasimle dünya evine girdiler. Sevda ve Mahir’i tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Tebrik.. Okurlarımızdan Sevgili Ali ve Türkan Varlık çiftinin mahdumu Can ile Osman Sezgin ve Hülya Topuz’un kerimesi Fatma, 10 Kasım Pazar günü düzenlenen bir merasimle dünya evine girdiler. Fatma ve Can’ı tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Tebrik.. Okurlarımızdan ve Saadet Hollanda yöneticilerinden Sevgili Hasan ve Ayşe Koç çiftinin kerimesi Ruveyda ile Tokman ailesinin mahdumu Orhan 11 Kasım Pazar günü düzenlenen bir merasimle dünya evine girdiler. Ruveyda ve Orhan’ı tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Tebrik.. Okurlarımızdan ve Güven Mobilya sahiplerinden Sevgili Yunus ve Elif Kartaler çiftinin mahdumu Adem Kartaler’in dünya evine girdiğini duyduk. Genç çifti tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

- Tebrik.. Okurlarımızdan ve Saadet Hollanda yöneticilerinden Sevgili Ahmet ve Naciye Aydın çiftinin kerimesi ile Gülbeyaz ile Hacı ve Şerife Karaçalı çiftinin mahdumu Ahmet 18 Kasım Pazar günü düzenlenen bir merasimle dünya evine girdiler. Gülbeyaz ve Ahmet’i tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Tebrik.. Yurt ailesinin mahdumu Muhammed ile Kara ailesinin kerimeleri Şüheda 25 Kasım 2018’de, görkemli bir düğün töreniyle evlenerek dünya evine girdiler. Oss kentinde ikamet eden Kastamonulu Yurt ve Karslı Kara ailelerine mutluluklar diliyor, bu yakınlıklarının ilelebet devam etmesini temenni ediyoruz..

- Taziye... Üyelerimizden, Eindhoven’dan Süleyman Kılınçaslan, Oss’tan Züleyha Kaba, Terborg’dan Hüseyin Topaloğlu Oss’tan Yakup Uzuncan’ın eşi, Arnhem’den Hatice Polat, Tiel’den Dursun Ergen, Laren’den Anis Guvsic, Rotterdam’dan Salih Osmanbasic vefat etmişlerdir. Merhum ve merhumelere Allah’tan rahmet, ailelerine sabır ve başsağlığı diliyoruz. ST. YENİ ÇINAR

- Taziye... Den Haag Mescid-i Aksa ve Ahi Evran Camii üyelerinden Sevgili Ömer Fişekçioğlu’nun vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye.. Okurlarımızdan ve Oss Mescid-i Cuma Eğitim Başkanı Fatih Şahin’in yeni doğan evladı Mahmut Sezai’nin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Bebeğe Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

Colofon Doğuş is een maandelijks informatieblad in het Turks en af en toe Nederlands o.a. kunst, cultuur, politiek, educatie, wetenschap, literatuur en filosofie. Uitgever/Sahibi Stichting Dogus/Doğuş Vakfı Hoofdredacteur/Yayın Yönetmeni Adnan Şahin Eindredacteur/Yazı İşleri Müdürü Oğuzhan Kılıç Art Directeurs/Görsel Düzenleme Ali Alemdar Advertenties/İlan- Reklam Servisi dogus@dogus.nl Afdeling Nieuws en Tips/Haber Dairesi M. Şahin Abonnement / Abone Servisi dogus@dogus.nl Yayın Kurulu/ Redactie Raad Adnan Şahin, Ergün Madak, Mehmet Şükrü Oflaz, Zeynel Abidin, Ercan Kuzu, Sezer Değmez, Recep Soysal Oplage/Tiraj 8.000 Verspreiding/Dağıtım Alanı Landelijk/Hollanda Geneli Adres Strevelsweg 700 unit 413, 3083 AS Rotterdam Tel. (010) 471 68 47 e-mail dogus@dogus.nl - website www.dogus.nl Met dank aan InterAjans.nl, SONHABER.nl, M.Ali Topcu, AA Verzonden artikelen vallen niet onder de redactionele verantwoordelijkheid. Alle auteursrechten van deze uitgave worden uitdrukkelijk voorbehouden. Druk/Baskı Rodi

Abone


doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 244 - Kasım/November 2018

Bulmaca

bilmece-bulmaca 31 puzzels - raadsels

Hazırlayan: Mücahid Çeçen Soldan sağa: 1- 23 Temmuz 1882 de İstanbul’da doğdu. 26 Ocak 1948, Ankara’da vefat etti. Asker ve siyasetçi. “Alçıtepe Kahramanı” namıyla tanınır. Türk Kurtuluş Savaşı’nı başlatan komutanların arasında yer alarak Doğu Cephesi’nde gösterdiği başarılardan dolayı Kırmızı-Yeşil şeritli İstiklâl Madalyası ile taltif edilen fotoğraftaki paşa. 2- Paylama * Hakem, uzlaştırıcı * Tirityumun simgesi. 3- Hidrojenin simgesi * Bir haber ajansımız * Çift süren hayvanların koşulduğu demir uçlu tarım aracı * Döteryumun simgesi * Bir nota. 4- Rengi olmayan * İçle ilgili. 5- Yemin * Edebiyatla uğraşan, edebî eser veren kimse, yazar * Yok, kalmadı anlamında kullanılan bir söz. 6- Bir şeyin yapılması için tanınan süre * Aynştaynyumun simgesi * Oturma, eğleşme * İtriyum simgesi. 7- Hatırlamak * (Tersi) beyaz * Bağırsaklar. 8- Neonun simgesi * Çölden esen sıcak rüzgâr * Atmosferde ışık ışınlarının kırılmasından doğan ve çöllerde kolaylıkla gözlemi yapılabilen optik yanılma. 9- Kavisli, kısa, uç bölümü geniş, kabzasına doğru daralan bir tür kılıç * Hoşlanarak bakma, seyretme. 10- Buğday, nohut vb. tanelerle kuru yemişlerin bir arada şekerle kaynatılmasıyla yapılan bir tür tatlı, alaca aş * Yakıt olarak kullanılan, ham petrolün damıtma ürünlerinden biri, motorin * At’ın yavrusu. 11- Anlam, kavram, mefhum * Söz * Yanan şeylerden artakalan toz madde * Bir uzvumuz. 12- Argonun simgesi * Az görülür, görülmedik, seyrek görülen * Duru, temiz, aydınlık, açık. 13- (Tersi) isim * Eğe bölgesinde şelalesiyle ünlü bir ilçe * İyodun simgesi. 14- Üzerine bir cismin ışık yoluyla görüntüsü düşürülen, saydam olmayan düz yüzey, görüntülük * Alfabemizde yirmi birinci harf * Bir yerin ileri gelenleri. 15- Bir şeyi yapabilme, başarabilme gücü, güç, hâl, derman, kuvvet * Genişlik * Dayak, kötek. Yukarıdan aşağıya: 1- PSavaşta veya tehlikeli bir durumda yararlık gösteren alp, yiğit * Hazır. 2- Çok olmayan * Boyuna olmayan * (Tersi) Birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri, benzeri * Sözleşme. 3- Kuzey Hollanda bölgesinde, 2017 yılı verilerine göre; 76,804 nüfuslu bir şehir * Çeşitli sporlarda kullanılan ölçüsü ve değeri değişken birim * Radyumun simgesi. 4- Komşu bir ülke * Bir şeyin nasıl gerçekleşebileceğini düşünmek, zihinde hazırlamak. 5- Kısaca metre * (Tersi) esmekten emir * Düşmanın gelmesi beklenilen yollar üzerinde, askerî önem taşıyan şehirlerde, geçit ve dar boğazlarda güvenliği sağlamak için yapılan kalın duvarlı, burçlu, mazgallı yapı, kermen * İneğin, sütten kesildikten sonra bir yaşına kadar olan yavrusu. 6- On beş beyitten az olmayan, bütün beyitlerin ikinci dizeleri en baştaki beyit ile uyaklı olan ve çoğu kez büyükleri övmek için yazılan divan edebiyatı şiir türü *Eski dilde su * Birine karşı duyulan öç alma isteği, garaz * Trityumun simgesi. 7- Yer yüzü parçası, toprak * Dayanak, yardımcı. 8- Terbiye edici anlamında Allah’ın (cc) isimlerinden * (Tersi) sicim * Yanan maddelerin veya gazların türlü biçimlerdeki ışıklı uzantısı, yalım, yalaz, alaz, şule * Aynştaynyumun simgesi. 9- Yaşamaktan mutlu olduğunu davranışlarıyla belli eden, sevinçli, neşeli * Potasyumun simgesi * (Tersi) çok olmayan * İçinde bulunduğu hücre veya organizmaya özel bir etkisi olan, kuşaktan kuşağa ve hücreden hücreye geçen kalıtımsal öge. 10- Çeşitli sebeplerle zihin gücünü yitirerek ne yaptığını bilemez duruma gelmek * Kuyumculukta kullanılan, % 80 bakır, % 20 çinkodan oluşan sarı renkli alaşım. 11- Bir uzvumuz * Yiğitlik, kahramanlık, cesaret * Aşama, adım. 12- Yüzeyi belirli uzunlukta bırakılmış ham madde lifleriyle kaplı, parlak, yumuşak kumaş, velur * Emmekten emir * Kriptonun simgesi * Baryumun simgesi. 13- Hayvan barınağı * Edebiyat * Köpek (lakap). 14- Alfabemizde yirmi birinci harf * Alışverişlerde ödenen paranın miktarını, vergilerini, alışverişin yapıldığı tarihi gösteren belge * Bağ ve bahçelerde kenarları set biçiminde birbirinden ayrılan, genellikle dikdörtgen toprak parçası * Radyumun simgesi. 15Uzaklık işaret eder * Doğadaki örneklerine benzetilerek insan eliyle yapılmış veya üretilmiş, yapma, suni, sentetik, doğal karşıtı * Bir bağlaç * Potasyumun simgesi.

Koenendelseweg 1 5222 BG ‘s-Hertogenbosch Tel.: +31(0)73 6220025 www.sws-simtronic. com info@sws-simtronic.com

2018 - 2019 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILININ BÜTÜN ÖĞRECİ, ÖĞRETMEN VE VELİLERİMİZ İÇİN HAYIRLI, BAŞARILI OLARAK GEÇMESİNİ DİLİYORUZ...


32

30 EURO


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.