Dogus sayi 214

Page 1

Türkçe ve Hollandaca aylık enformasyon gazetesi / Maandelijks informatieblad in het Turks en Nederlands

Mayıs/Mei 2016 yıl/jaar 17 sayı/editie 214

e-mail: dogus@dogus.nl www.dogus.nl

Mehmet le i n a ğ o d Er yo l a devam...5 >> S 1

“Bu kadar meıt nefr nuz ediyorsuen?” Türkiye’d >>S 19

“ALGI OPERASYONU BATI MEDYASININ İŞİDİR”

>> Türklerin durumu içler acısı... >> Batı medyasının çok yüzlülüğü... >> İyi bir evlilik için altın kurallar... >> Konsolosluklara randevusuz gidilemeyecek... GERİ DÖNÜŞ VE EMEKLİLİKLE ALAKALI BİLGİ VERİLDİ

ÇOCUKLA TATİLE GİDERKEN DİKKAT EDİN!

S 03

P 04

>> S 04 - 05

ALTERNATİF TATİLİN GÖZDESİ “GRAND ÇINAR HOTELS”

S 14

ELFİ KAZA AVUKATININ YENİ HİZMET BİNASI AÇILDI

S 17

“BOŞANMA SEBEPLERİ ÇOK ÜRKÜTÜCÜ”

S 23


02 yayın odası

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

redactie

Editörden

adnan@dogus.nl

Adnan Şahin

Derin düşünceler... Sizlerin de takip ettiğiniz gibi gündemler çok çabuk oluşuyor ve değişiyor. Sosyal medyanın baş döndürücü hızına yetişmek mümkün değil. Bu arada yeri gelmişken haddimiz olmayarak bir-iki tavsiyede bulunmak isteriz. Biraz seçici olmak gerekiyor. Her söyleneni üzerimize alınmamalıyız. Sanal âlemden yükselen her sese kulak kesilirsek, buna ne vakit yetirebiliriz ne kendi işimizi; eğitimimizi sağlıklı bir şekilde yapıp yerine getirebiliriz. Zaman zaman sanal âlemden ayrılıp gazete ve kitap sayfaları arasında dolaşmakta fayda var. Sanal âlemi sessizce uzaktan seyretmenin güzelliğini keşfetmek lazım… Gündemin sık değiştiğini vurguladık ama nasıl oluyorsa bazıları yapışıp kalıyor. Ebru Umar meselesinde olduğu gibi. Evet, bu sayımızda Ebru Umar ekseninde tartışılan konuya değerlendirelim istedik. Gündemde tutulmaya çalışılan konu belli “Vrijheid van meningsuiting” “Fikir beyan etme özgürlüğü”. Ama hedef hayli karışık gözüküyor. Çok “asil” olarak gözüken “Vrijheid van meningsuiting” kavramı, dikkatlice bakınca sanki kuzu postuna bürünmüş bir kurda benziyor. Yani anlaşılıyor ki düz mantıkla yapılan, iki kere iki işlemi her zaman dört etmiyor. Yani bu kavram çıkış noktasından o denli uzaklaştırılmış ki, özgürce “fikir beyan etmek” dendiğinde fütursuzca “küfür ve hakaret” etmeyi anlamamız gerektiği bize dayatılıyor. Tıpkı ”Demokrat” ve “Diktatör” kavramları gibi. Korkunç bir kavram kargaşası ve hatta dayatması ile karşı karşıyayız. Hollanda’da maalesef, kavramlara başka anlamlar yüklendiğini görmeye başladık. Evet, bir çifte standarttan bahsetmek mümkün. Ebru Umar’ın Twitter aracılığı ile sarf ettiği sözler, Hollanda kralına söylendiği vakit suç, bir başka ülkenin cumhurbaşkanına söylediği vakit “Vrijheid van meningsuiting” olarak adlandırılmaktadır. Bunun bir değişik örneğini diktatör kavramında da gördük. Şöyle ki; halkın oyları ile seçilen bir cumhurbaşkanına çok rahatça diktatör yakıştırması yapan Avrupalılar, halkın seçtiği bir cumhurbaşkanını darbe yaparak indiren ve hapse atıp yerine geçen bir diktatöre, “diktatör” demek bir yana; el sıkışıp, ayakları altına kırmızı halı serebilmektedirler... Evet… Mısır’dan bahsediyorum… Yazarlarımız bu sayımızda bu konuyu sizler için masaya yatırdılar. Gerçekten hepsi bir birinden çok değerli fikirler ortaya koydular. Onları okumanızı tavsiye

ediyoruz. Ayrıca okuduktan sonra; sizlerin de düşüncelerinizi onlarla paylaşmanızı ve onlara bir nevi pusula olmanızı arzu ediyoruz. Tüm fikirler çok kıymetlidir. O nedenle fikrimizi beyan etmekte asla cimri davranmayalım lütfen. Türkiye zor bir dönemden geçiyor. Her gün şehit haberleri alıyoruz. Evlere, ocaklara körpe yüreklere kor ateşler düşüyor. Rabbim sabır versin. Bir kez daha şehitlerimizi rahmetle anarken, şehit yakınlarına sabır ve metanet diliyoruz. Onların yanlarında olduğumuzu beyan ediyoruz. Bir ateş çemberi içine çekilmeye çalışılan Türkiye çok zorlu bir mücadele veriyor. Sağduyunun hâkim olup iç ve dış hainlere karşı uyanık olmayı diliyoruz. Bütün bunlar yaşanırken Hollanda’nın, daha çok da Hollanda medyasının Türkiye’ye karşı Emru Umar ekseninde başlattığı ağır eleştirileri de çok manidar buluyoruz. Sinir yıpratmaya yönelik gıcık salvolar. Rakibini kızdırıp onun hata yapmasını sağlamaya çalışan boksör taktiği… Çok yazık… Esasen Hollanda hükümetinin yetkilileri T.C. Cumhurbaşkanına farklı yaklaşsaydı olay basına yansımadan çözülürdü. Ama anlaşılan o ki, olayın basına yansıması amaçlanmış sanki. Ebru Umar, T.C. Cumhurbaşkanına bilerek hakaret etmiştir. Sonra da yakın çevrelerinin onca uyarılarına rağmen bilerek ve isteyerek, Cumhurbaşkanına hakaret ettiği ülkeye gitmiştir. Ve tam da beklediği gibi tutuklanmıştır. Daha sonra belli bir süre yurt dışına çıkmaması kaydıyla serbest bırakılmıştır. Ve o bu esnada, büyük bir heyecanla Hollanda’da bekleşen medya mensuplarına pişmiş kelle gibi sırıtarak haber geçmiştir. Ve şu mesajı vermiştir, “Evet, beni tahmin ettiğim gibi tutukladılar. Ama maalesef işkence filan yapmadan salıverdiler. Yazacak fazla bir şey yok. Bu kadarla idare edin. Ben Kuşadası’nda tatil yapmaya devam ediyorum merak etmeyin…” Biz tabi ki, iki ülkenin de vatandaşı olarak bu tür sürtüşmeleri çok anlamsız buluyoruz. İki ülkenin daha çok ticarî ve siyasî alanlarda ortak ilişkiler içinde olmasını yeğleriz. Hollanda’nın ziraî ve teknolojik alanlardaki dehası ile Türkiye’nin mümbit toprakları ve çalışkan genç nüfusunun buluşmasının çok güzel neticeler ortaya çıkaracağına inanıyoruz. Bu tür haberler okumayı arzu ediyoruz. Doğrusu bu çalışmaların da zaten yer yer yapılmakta olduğunu da belirtelim. Ama bir kaşık suda koparılan bu fırtına niye? Bir İslam ülkesi olan Türkiye’yi Avrupa’nın penceresinden seyrederken, yaşanan olayların yorumlanış şekillerine bakınca gayriihtiyari insan çok da olumlu şeyler düşünemiyor. Kısaca, rast gele meydana gelmiş gibi görünen olayların arkasında kim bilir belki de Avrupalıları da aşan daha “derin düşünceler” bulunuyordur. Ne diyordu derviş Yunus “Bana ben demeyin, ben, ben değilem, bir ben vardır ben de, benden içeru” Emanetleri asla kaybolmayan Allah’a emanet olunuz...

Haklarımız

Başkonsolosluklarda yürütülen nüfus işlemleri 18 Nisan Pazartesi günü itibariyle randevulu sistem üzerinden gerçekleştirilecektir...

Konsolosluklara randevusuz gidilemeyecek

Konsolosluk işlemlerinin tamamı nerdeyse artık randevu sistemi ile yapılacak...

D

aha önce pasaport ve askerlik gibi işlemlerin randevu sistemiyle yapılıyordu. T.C Rotterdam Başkonsolosluğu tarafından yayınlanan bir duyuruda Doğum Bildirimi, Evlilik, Nüfus Cüzdanı vb. işlemlerinde de artık randevu sistemine tabi olduğu bildirildi. Duyuru şöyle: Başkonsolosluğumuzda yürütülen nüfus işlemleri 18 Nisan Pazartesi günü itibariyle randevulu sistem üzerinden gerçekleştirilecektir. Bu nedenle, Doğum Bildirimi, Evlilik, Nüfus Cüzdanı vb. tüm nüfus işlemleri için başvuruda bulunmak isteyen vatandaşlarımızın 18 Nisan 2016 tarihi itibariyle, Başkonsolosluğumuza gelmeden önce randevu almaları gerekmektedir. Bu çerçevede, randevusuz yapılan başvurular kabul edilemeyecektir. Nüfus işlemleri için randevu: Nüfus işlemleri hakkında ayrıntılı bilgi ve gerekli belgeler için www. konsolosluk.gov.tr internet sitesi veya (http://www.rotterdam.bk.mfa. gov.tr/AgencyInfoNotes.aspx ) ziyaret edilebilir. Vatandaşlarımızın gerekli belgeleri hazırlayarak randevusuna vaktinde gitmesi önem taşımakta olup, bu şekilde olabilecek yoğunluğun ve gecikmelerin en alt seviyeye indirilmesi amaçlanmaktadır...

Askerlik için 1000 Avro’ya taksit yok Dövizle Askerliğin 1000 Avroya düşmesi yurt dışında yaşayan yükümlüler tarafından sevinçle karşılanırken; yine de sorulan soruların da ardı arkası kesilmiyor. Ödemelerin nasıl yapılacağı, yaş sınırında olanların ya da yaş sınırını geçenler hakkında mütemadiyen detaylı bilgi soran yükümlüler için T.C Rotterdam Başkonsolosluğu bir duyuru yayınladı. 1978 doğumlu olanların en geç 31 Aralık 2016 tarihinden önce başvuru yapmaları istenen duyurunun tamamı şöyle: 27 Ocak 2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6661 Sayılı Kanun ile dövizle askerlik bedeli 1.000.- Avro olarak belirlenmiştir. Söz konusu kanun çerçevesinde başvuru yapmak isteyen vatandaşlarımız için aşağıdaki hususların dikkate alınmasında yarar görülmektedir. - 38 yaşından küçük olan yükümlülerin, yararlanma şartlarını sağlamaları kaydıyla istedikleri zaman başvuru yapma hakkı bulunmakta, herhangi bir süre sınırlaması bulunmamaktadır. Dövizle askerlik hizmetinden yararlanmak için son tarih 38 yaş sonu olarak belirlenmiştir. – 38 yaşını tamamladıkları yılın

sonuna kadar (1977 ve daha yaşlı doğumlu) dövizle askerlik hizmetinden yararlanmak üzere başvurmamış olanlar ile daha evvel başvurdukları hâlde dövizle ödemelerini süresi içinde tamamlamadıkları gerekçesiyle dövizle askerlik hizmeti kapsamından çıkartılanların, kanunda belirtilen yararlanma şartlarını taşıdıklarını 31 Aralık 2017 tarihine kadar Dış Temsilciliklerimize başvurmak suretiyle belgelendirmeleri ve başvurularının kabulünü müteakip 1.000 Avro’yu başvuruları sırasında peşin ödemeleri kaydıyla yasanın sağladığı haklardan yararlanma imkânı tanınmıştır. - 1978 doğumlu askerlik yükümlüsü vatandaşlarımız için 38 yaş sonu 31 Aralık 2016 olduğundan dolayı bu yıl sonuna kadar başvuru yapmaları gerekmektedir. Öte yandan, 38 yaş sınırında bulunan (1978, 1979…) vatandaşlarımızın hak kaybına uğramamaları için yukarıda belirtilen hususlar çerçevesinde randevuların vakitlice alınması önem arz etmektedir. Dövizle askerlik başvurusu için gerekli bilgi ve belgelerin, Başkonsolosluğumuz web sayfası Bilgi Notları veya konsolosluk.gov.tr adresinden öğrenilmesi mümkündür. Askerlik işlemleri için randevu konsolosluk.gov.tr internet sitesi, e-randevu başlığı altından alınabilmektedir. Haber Merkezi

«

Kemal Ergün yeniden Genel Başkanlığa seçildi

İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatları (IGMG) 15 Mayıs 2016 tarihinde gerçekleştirdiği 9. Olağan Genel Kurulu’nda hâlen görevde olan Kemal Ergün yeniden Genel Başkanlığa seçildi. Tam katılımlı olarak gerçekleşen genel kurulda, başkan Kemal Ergün bir teşekkür konuşması yaparak, yeni çalışmalar hakkında önemli bilgiler verdi.


hukuk 03 juridisch

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

Mehmet Yamaç

info@ibco.nl

Sosyal Yardım Ödeneği Alanlar Ve Türkiye’de Emeklilik

A

ylık Bağlama Şartlarından biri olan “Kesin Dönüş” ibaresinin tanımında yer alan “Sosyal Sigorta Ödeneği” ve “Sosyal Yardım Ödeneği” kavramları ne ifade etmektedir? “Sosyal Sigorta Ödeneği” deyimi, çalışma yaşamı süresince karşılaşılan hastalık, iş kazası, meslek hastalığı veya işsizlik gibi riskler nedeniyle iş göremezlik veya işsizlik gibi adlar altında yapılan ödenekleri kapsamaktadır.

“Sosyal Yardım Ödeneği” ibaresi, bulunulan ülke mevzuatı kapsamında, geçimlerini sağlayacak hiçbir gelirleri olmayan veya mevcut gelirleriyle geçimlerini sağlamakta güçlük çeken kişilerin asgari geçim düzeyi ile sınırlı olmak üzere geçimlerinin sağlanması amacıyla kamu kurum ve kuruluşları tarafından muhtaçlık durumuna ve süresine göre ödenen ikamet şartına bağlı nakdi yardımları, ifade etmektedir. Aylığa hak kazanılmasına engel teşkil eden her iki ödeneğin ortak özelliği, ikamete dayalı olmasıdır. Diğer bir anlatımla, ilgilinin ikametini Türkiye’ye nakletmesi ile kesilen ödenekler, 3201 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, ikamet şartına bağlı olmayan bu nitelikteki sosyal sigorta ya

da sosyal yardım ödeneği alanlara diğer şartlarla aylık bağlanabilmektedir. Yurda Kesin Dönüş İbaresinden Kastedilen Nedir? Emekli aylığı tahsis talebinde bulunanların yurtdışındaki çalışmalarının sona ermesi ve yurtdışında ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği almamaları durumunu ifade etmekte olup, mutlak ifadesi ile de yurda giriş yaptıktan sonra bir daha yurtdışına çıkmama durumunda kullanılmamaktadır. Sizlerden gelen sorulardan hareketle bu sayfada Türkiye’de emekli olmak ile ilgili önemli gördüğümüz bilgileri sizlere aktarmaya, SGK Kurumu resmi sayfalarındaki bilgileri sizlerle paylaşmaya çalışıyorum. Arkadaşlar, emeklilik konusu başvuran kişinin bireysel durumuna göre farklılık göstereceğinden dolayı kritik sorularda bilgi almak için SGK’yı aramanızı tavsiye ediyoruz. Unutmayalım ki SGK karar verici kurumdur. İzin dönemi yaklaşırken size tavsiyemiz, gerekli belgelerinizi şimdiden tamamlayarak izin döneminde işlemlerinizi şahsen takip etmenizdir. SGK emeklilik işlemlerinde en son hangi kuruma sigorta prim ödenmiş olması dikkate alınır ve söz konusu

olan o kurum üzerinden emeklilik işlemleri yapılır. Müracaat tarihinde Türkiye’de SSK’lı olarak çalışmışsanız SSK üzerinden, hiçbir çalışmışlığınız yoksa Bağkur üzerinden emeklilik işlemleriniz başlatılır. Türkiye’de emekli olmak için isterseniz bütün işlemlerinizi kendiniz de yapabilirsiniz. Hiç bir kimse, bir resmi kurum adına o kurumun işlemlerini yapma yetkisinde değildir, olamaz. Emeklilik işlemlerinizi elbette kendiniz yapabilirsiniz, ama isterseniz biz gerekirse belgelerinizi tercüme ediyor, gerekli dilekçelerle birlikte ve sizinle müracaatınızı bizde yapıyoruz. Elbette istenirse Türkiye’ye gitmenize gerek kalmadan emeklilik için gerekli işlemleri Hollanda’dan yaptırmanız mümkündür. Sorularınız için en doğru adres olan SGK veya konsoloslukları arayarak bilgi alabileceğinizi unutmayalım. Bu kurumlardan gelen haber ve yazıları da yine Facebook sayfamdan sizlerle paylaşıyorum. 0622205633 numaralı telefonla randevu alarak gelirseniz, sizi bekletmeden işlemlerinizi aynı gün sizinle birlikte başlatırız. Mehmet Yamaç (Emeklilik Danışmanı & Tercüman)

«

Soru ve sorunlarınız için: www.hukukburosu.nl

« «

Türkiye’deki avukatları sizlerle buluşturuyoruz... Avukatlık işleriniz için artık Türkiye’ye gitmeye gerek kalmadı... Türkiye’deki avukatlarınız artık Hollanda’da size hizmet verecek...

Çocukla tatile giderken dikkat edin! Tel: 010 - 215 13 11 www.hukukburosu.nl

BKR nasıl çalışır? BKR’in Amacı: BKR’in amacı, iki bölümden oluşmaktadır. Bir taraftan BKR’in hedefi sosyal sorumluluk çerçevesinde hareket etmektir. Bu bağlamda, aşırı borçlanma ve diğer finansal sorunlara karşı BKR tüketicileri korumak istemektedir (not: kendi deyimleriyle). Diğer taraftan BKR kredi kurumlarının risklerini azaltması ve dolandırıcılık ile mücadelede yardımcı olur. Kayıt türleri: BKR iki tür kayıt tutmaktadır:

1) kredilerin kayıt listesi, 2) borcunu ödeyemeyenlerin listesi. İkinci liste “negatif liste” diye de adlandırılır. Bankalar ve kredi kurumları mecburen BKR’e bağlıdır ve her krediyi kayıt yaptırmak zorundadırlar. Ödemede sorun yaşayan kişi negatif listeye eklenir. Negatif listede bulunan alttaki gibi fişlenir: – A: ödemede gecikme; – H: düzeltme, geciken ödeme yapılmıştır; – 1: geciken ödeme için ödeme düzenlemesi (betalingsregeling) yapılmıştır; – 2: kredi kurumu tarafından borç haciz edilebilir, icra memuru görevlendirilmiştir; – 3: borçtan € 250,00 ya da daha fazla düşülmüştür; – 4: borçlu kredi kurumu için erişilmez durumdadır. Kredi kurumu borçluyu negatif listeye almadan önce borçluya bilgilendirmede bulunur ve ödeme gerçekleştirmesi için son bir fırsat verir. Eğer verilen fırsatta ödeme gerçekleşmemişse borçlu negatif listeye eklenir. Borç gecikmeli bir şekilde ödendikten sonra veya geciken ödeme yapıldıktan sonra negatif listedeki kayıt 5 yıl kalmaktadır. Kendi durumunuz hakkında küçük bir ücret karşılığında BKR’ya başvurarak bilgi alabilirsiniz.

Bu yazımızda, çocukla yurt dışına seyahat ederken gümrük kapılarında karşılaşabilecek soruna değinieceğiz. Son yıllarda olası çocuk kaçırma olaylarını önlemek amacıyla Koninklijke Nederlandse Marechaussee (Sınır Polisi) sıkı denetimler gerçekleştirmektedir. Schengen ülkesi olmayan bir ülkeye, örneğin Türkiye’ye, seyahat ederken denetimler yürütülmektedir. Schengen bölgesi içindeki seyahatler için denetim bulunmamaktadır. Kimler denetime tabiidir? Küçük çocuk ile yurt dışına seyahat etmek velayet kullanma kapsamına girmektedir. Yurt dışına seyahat ederken velayeti elinde bulunduran ebeveyn(ler) izin vermelidir(ler). Eğer çocuk evlilik süresinde doğmuş ise her iki ebeveynde de velayet vardır. Ancak çocuk evlilik dışı dünyaya gelmiş ise, hukuken velayet sadece annede olur. Bu durum resmî kayıtlara babanın da velayet sahibi olduğunu iş-

leterek değiştirilebilir. Yaz ayları boyunca Koninklijke Nederlandse Marechaussee genellikle velayete aykırı hareket edilip edilmediğini denetlemektedir. Bundan dolayı küçük çocuk ile tek başına seyahat eden yetişkin kişi denetime tabii tutulur. Bunun yanı sıra çocuğun yetişkinden farklı soyadı taşıması da fazladan denetimi tabii tutulmak için bir sebeptir. Eğer velayeti sizde olmayan veya tek başınıza küçük çocuk ile seyahat ediyorsanız aşağıdaki belgeleri yanınıza buldurmanızı tavsiye ederiz: – diğer ebeveynin tatil için Bildirim İzni, bu linkten bu forma ulaşabilirsiniz: https://www.rijksoverheid.nl/ documenten/formulieren/2014/02/06/formulier-toestemming-reizen-met-minderjarige-naar-het-buitenland – velayet kaydının fotokopisi; – seyahate izin veren ebeveynin pasaport fotokopisi; – isteğe bağlı olarak, ebeveynlik planı; – doğum belgesi; – çocuğun gidiş-dönüş bileti. Eğer velayet sahibi ebeveyn seyahate izin vermiyorsa, (acil) mahkemede dava açarak seyahat izni çıkartılabilir. Mahkemenin kararı, izin vermeyen diğer ebeveynin yerine geçmiş olur böylece ve tamamen yasal olarak tatile çıkmış olursunuz. Tavsiyemiz son ana kadar beklememenizdir ve izin belgesinin diğer ebeveyninden alınması için nisan/mayıs aylarında talep edilmesi ve izin vermediğinde veya tabiri caizse ‘nazlandığında’ avukat aracılığıyla mahkemeye başvuru yapılması. Mahkeme karar verirken çocuğun menfaatlerini göz önünde bulundurur. İyi tatiller.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

04 haber nieuws

Bakış Açısı

elif_1705@hotmail.com

Elif Bayraktar

Hakikatin Özünü Görebilmek Göz, insana verilmiş en güzel nimetlerden biridir. Kainata bakıp, Rabbimizin yarattığı güzellikleri görmemize vesile olan çift kapaklı minik pencerelerdir. Dünyaya ilk defa gözlerimizi açtığımızda, sevgiyle bize bakan gözler görürüz. Anne- babamızın gözleri, akrabalarımızın gözleri. Henüz konuşamazken bile gözlerimizden anlar annemiz hâlimizi. Korku, heyecan, mutluluk, stres, sevinç, göz yaşlarıyla duygular dile gelir gözlerden. Göz, önce görmek ister, gördüğünü sever. Görmeden sevmek marifet işidir. Bu sebepten Peygamberimiz övgüyle bahseder onu görmeden seven ümmetinden: “Sizler benim ashabımsınız (arkadaşlarımsınız). Benim kardeşlerim de beni görmedikleri hâlde bana inananlardır. Mutlaka ben Rabbimden sizinle ve beni görmeden iman edenlerle gözlerimi aydınlatmasını istedim.” Gözlerini kalplerine indirenler için ne güzel müjde. Böyle güzel nimetin şükrünü eda edebilmeyi nasip etsin Mevla’mız. Gelelim asıl meseleye; gözlerine perde çekilmişlere! Rabbimiz yüce Kur’an’da şöyle buyuruyor: “Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir, gözlerinde de kalın bir perde bulunmaktadır ve onlar için büyük bir azap vardır.” (Bakara, 2/7) Gözlere perde çekildiği an, hakikati göstermek istemez Rabbimiz. Ve o kişi hidayetten mahrum bırakılmıştır ne yazık ki. Kafirler hiç bir zaman hakikati göremezler. Neden, gözden mi bahsediyorum? İletişimin ana kaynağı gözdür, medyanın ana kaynağı gözdür. Önce gözümüzü, sonra kalbimizi ve sonra hayatımızı etkilerler. Gayrimüslimlerin dünya üzerinde algı yanılsamaları yapmalarının başka ne türlü sebebi olabilir ki? Bir de bunun içine dünya hırsı girince ülkeler arasında çifte standartların uygulanması şaşılacak şey değil. Türkiye’de yaşanan onca terör olayını normal karşılayıp, kendi ülkelerinde veya başka bir batılı ülkede aynı olay gerçekleştiğinde nasıl galeyana geldiklerini hepimiz görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde Hollanda meclisinde Brüksel’deki terör olaylarından dolayı bir dakikalık saygı duruşu yapılırken; Türk vekillerimizden birinin Ankara’daki terör olayları için de aynı saygı duruşunu talep etmesi olumlu karşılanmayıp kabul edilmemişti. Burada asıl mesele “insan haklarını

savunuyoruz” diyerek kamuoyu oluşturan ülkelerin, kendi işlerine gelmediğinde çok rahat çifte standart uygulayabilmeleridir. Nasıl bakarsan öyle görürsün, derler. Avrupa’ da bakış açısı hiç bir zaman değişmeyecek. Çünkü elhamdülillah biz hâlâ bir İslam ülkesiyiz. Bu, İslam ve batılın yüzyıllardır sürmüş ve sürecek olan bir mücadelesidir. Ayrıca bu ayrımcılıklar işin görünen yüzü. Yıllardır Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne alma sözüyle oyalayıp, ülkemizin yönetimine el uzatanlar da aynı kişiler. Yakın tarihte yaşanan olaylar, 28 Şubat’lar bunların en belirgin göstergeleri. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri aynı. Harf devrimi ile bir günde gelecek nesilleri kendi tarihlerine yabancı hâle getirdiler. Şu an Osmanlıca bilen çok az gencimiz var. İstanbul’da Eyüp Sultan’ da mezar taşlarımızı bile okuyamaz hâldeyiz. Şapka kanunu ile başına şapka takmayan kaç âlim idam edildi ülkemizde Allah bilir! Sözde çağdaşlık adı altında adam öldürerek, zorla ve baskıcı şekilde devrimleri gerçekleştirdiler. Bir çok insanımız ne yazık ki, tarihimizden bihaber. Geçmişini bilmeyen geleceğe yön veremez. Müslüman bir delikten iki defa geçmez derler. Uyanık olmamız lazım. Zaman zaman bizler de Bediüzzaman Said Nursi’ nin dediği gaflete düşmüyor değiliz. ‘Cudi Dağını gözün rüyetinden men eden sineğin kanadı gibi, zayıf, küçük bir vehim de hakikati onun gözünün görmesinden setreder.’ Sebepler perdesinde takılı kalıp, gerçekleri göremez hâle gelebiliyoruz. Ülkemizde yaşanan bir olayda medyanın bize gösterdiği kadarına inanıp, işin aslını ve gerçeğini araştırmadan sadece duyduklarımıza inanabiliyoruz. Ülke olarak gerçekten zorlu dönemlerden geçiyoruz bu günlerde. Rabbim hepimize uyanık olmayı ve gayrimüslim karşısında güçlü olabilmeyi nasip etsin.

Gelelim asıl meseleye; gözlerine perde çekilmişlere! Rabbimiz yüce Kur’an’da şöyle buyuruyor: “Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir, gözlerinde de kalın bir perde bulunmaktadır ve onlar için büyük bir azap vardır.” (Bakara, 2/7) Gözlere perde çekildiği an, hakikati göstermek istemez Rabbimiz.

Güncel

NMI Danışmanı: Ahmet Alakay: “Malulen emekli olanlar emekliliğine müracaat etmeleri bazı durumlarda kendi

Geri dönüş ve emeklilik hakkın bilgi verildi Deventer Başkonsolosluğu, HDV Doetinchem Merkez Camii lokalinde; “55 Yaş Geri Dönüş Yasası” ve borçlanarak emekli olma konuları hakkında düzenlenen toplantıya tam kadro katılarak vatandaşı bilgilendirdi

D

oetinchem HDV Merkez Camii salonunda düzenlenen, “55 Yaş Geri Dönüş Yasası”, Türkiye’de borçlanma yoluyla emeklilik mevzuatı ve diğer konsolosluk işlemleri konulu bilgilendirme toplantısına Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş, Muavin Konsolos İlyas Çetin, Çalışma ve Güvenlik Ataşesi Dr. Serdar Ekinci, Askerlik Masası Uzmanı Onur Özgür ve Hollanda Göç Enstitüsü uzmanı Ahmet Alakay katıldılar. Konsolosluğun vatandaşa hizmet için var olduğunu belirten Başkonsolos Zafer Ateş, “Sizin olduğunuz her yerde biz de olacağız, inşallah. Her daim vatandaşımızın yanında olduk ve olacağız. Göreve başlayalı bir buçuk yıl oldu, bu süre zarfında 19’uncu kez bu tür başkonsolos bilgilendirme toplantıları düzenledik. Bu bilgilendirmelerin çok faydaları olduğunu gördük. Hem insanlarımız bir araya geliyorlar hem de hakları

konusunda ilk ağızdan bilgi alıyorlar. Bu çalışmamız yeni sezonda da devam edecektir” dedi. NMI danışmanı Ahmet Alakay “55 Yaş Geri Dönüş Yasası” ile ilgili sunum yaptı. Alakay bu konunun çok geniş kapsamlı olduğunu belirterek mümkün olduğunca kısa bir özet yaparak en önemli noktaları anlatacağını hatırlattı. Alakay önce Hollanda nüfusu ve Hollanda’da bulunan Türk asıllı nüfus hakkında ve bunlar arasında yaş ortalaması hakkında genel bilgiler verdi. Alakay özetle şunları dile getirdi: “Hollanda’da şuan 396 bin Türk vatandaşı bulunmaktadır. Bunların yaklaşık 250 bini çalışmakta. 19 bini ise kendi işine sahip. 66 bin kişi ödenek almakta. Bunlardan bir çoğu 55 yaş geri dönüş yasasından yararlanabilecek durumdalar. Bu yasadan yararlanmak isteyenlerin son değişiklik uyarınca bir noktaya dikkat etmeleri gerekiyor. Şöyle ki, kişinin

“18 yaşından sonra Hollanda’ya giriş yapmış olması gerekiyor. Ayrıca ödenek alanlar da çok farklı değerlendiriliyor. Rakamlar, kişilerin aldıkları ödeneklere göre değişebiliyor. Hollanda’da toplam yaş emeklisi olanların sayısı 3 milyon 336 bin. Bunun içindeki yabancı sayısı ise 335 bindir. Emekli Türk sayısı ise 26 bin 700 kişidir. Bunlardan da sadece 120 kişi tam emekli maaşı almaktadır. 4940 kırk kişi emekli olarak Türkiye’ye dönmüştür. İş göremezlik yani malulen emeklilik yasasından yararlanan sayısı Hollanda’da 800 bin kişi civarındadır. Değişen yasalardan sonra buradan çok sayıda vatandaş Türkiye’ye geri döndü. 2014 ile 2015 yılları arasında kıyaslama yapıldığında gidenlerin sayısı gelenlerden daha çoktur. Son yasa değişikliğinin ağırlaştırılmış olması nedeniyle bir çok insan, istemesine rağmen geri dönüş yasasından faydalanamadı.

Hollanda’nın çarpık sistemi mağdur ediyor Ombudsman Reinier van Zutphen: “Devlet borçlu olan vatandaşlara yardım etmiyor. Borçlarından kurtulabileceklerini zannediyor ancak daha kötü duruma düşüyorlar” Ulusal Ombudsman Reinier van Zutphen, Hollanda’da bir çok konuda olduğu gibi borçlu vatandaşlara uygulanan sistemin de çarpık olduğunu ve en ufak bir kritere uyulmadığı takdirde vatandaşın borçlarıyla birlikte boğulmasına göz yumulduğu gerekçesiyle tepki gösterdi. Borç yardım hizmetinden faydalanabilmek için şartların belirlenmesinin doğru olmadığına dikkat çeken van Zutphen, “bir

devlet sorunu olan vatandaşına şartlara uymadığı gerekçesiyle yardım hizmetini kalıplaştırıp sırtını dönemez ” ifadesini kullandı. Özellikle işyeri ve ev sahibi olan vatandaşların da borçlarla ilgili sorunlar yaşadığını ancak borç yardım hizmeti şartlarına uymadıkları için onlara yardım edilmediğini belirten van Zutphen, devletin vatandaşın mağdur olmaması ve daha fazla borç bataklığına düşmemesi için üzerinde

düşeni yapıp yardım isteyen kişilerin profillerine göre yardım uygulamalarının tasarlanmasını önerdi. Genel kriterlerin her vatandaşa uygun olmadığı için bu şekilde devletin vatandaşına yardımcı olmakta yetersiz kaldığına vurgu yapıldı. Zutphen hazırlanan raporun, belediyeler ve yetkililerle görüşüp borç yardım hizmetinde değişiklik yapılması yönünde çalışmalara başlayacaklarını bildirdi.


dosya 05 dossier

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

İbrahim Turgut - MİHENK

da, yaş dolması dolayısıyla emekli olanlar da “55 yaş dönüş yasası” çıkarları için önemlidir.”

ortaummet_45@hotmail.com

Hürriyetin Alanı…

nda

Uzun zamandır yürürlükte olan yasa, zaman zaman değişikliğe uğrayarak en son 2014 yılında şimdiki son hâlini aldı. 55 yaşında ve işsiz olanların gidebileceği hâle getirildi. Ve bu yasanın son kullanım tarihi 2025 olarak belirlendi. Yeni yasa neleri getirdi, neleri götürdü? Yasa biz Türklere yönelik olup, yasadan istifade etmek isteyenlerin Türk pasaportuna sahip olmaları ve 18 yaşından sonra Hollanda’ya gelmiş olmaları gerekiyor. 18 yaşından önce gelenler ikinci nesil olarak kabul edilmekte ve yasadan faydalanamamaktadırlar. Yasadan istifade etmek isteyenelerin yerine getirmesi gereken diğer şartlar ise şunlar: Kişinin, başvuru tarihinde 55 yaşını doldurmuş olması gerekiyor. En az 8 yıl yasal olarak Hollanda’da ikamet etmiş olacak. Bir yıl herhangi bir ödenek almış olması gerekiyor. Hatta kısmî olarak çalışıp kısmen ödenek alanlar da yasadan

Hürriyetin alanı; hukukla belirlenen evrensel tanımı olan ve dünya üzerinde yaşayan her insanı ilgilendiren, kişiyle muhatabının özgürlük alanlarını ifade eden bir kavram olarak ifade edilmiş.

faydalanabilecekler. Devlete borcu olmaması gerekiyor. Eğer varsa bu borcu ödeyeceğini anlaşma yoluyla teyit etmesi gerekiyor. Hapis cezası olanlar yasadan faydalanamıyor. Evli olanlar eşlerini de götürmek zorundalar. Başvurudan önce kişinin, Hollanda pasaportunu teslim etmesi gerekiyor. Eşi ve çocukları Hollanda pasaportunu koruyabilirler. Bu şartları yerine getirerek emekli olup gidenler bazı özel hakları da elde etmektedirler. Bir yıl içinde pişmanlık hâlinde geri dönüş imkânına sahiptirler. Hollanda’da ödeneklere zam geldiğinde onlar da o zammın yarısını alma hakkına sahipler. Eşi ile dönüş yapanlar, eşlerinden ayrıldıklarında ödenek ikisine pay edilir. Eşlerden birinin vefatından sonra geride kalan tam ödenek alır. Anne babanın vefat ettiği durumlarda çocuklar 18 yaşına kadar bu ödeneği alabilecekler. Kişiler seyahat amacıyla tekrar Hollanda’ya gelebilmeleri için vize kolaylığından istifade edebilirler. 5

yıllık vize alıp bu vize ile gelip üç ay kalıp sonra gidip üç ay bekledikten sonra tekrar üç aylığına Hollanda’ya gelebilirler. Ödenekler aile olarak dönenlere 600 Euro tek başına dönenlere ise 400 Euro ödenmektedir. Bu ödenekle Türkiye’ye gidenler isterlerse bir işte çalışıp yan gelir elde edebilirler. Hatta Türkiye’den de emekli olarak aynı zamanda sigortalı duruma da gelebilirler. Biz imkânı olanlara bunu tavsiye ediyoruz. Zira buradan gidenler sigortasız olarak gitmektedirler. Malulen emekli olanlar da, yaş dolması dolayısıyla emekli olanlar da “55 Yaş Geri Dönüş Yasası” emekliliğine müracaat etmeleri bazı durumlarda kendi çıkarları için önemlidir. Bilhassa eşini hiç Hollanda’ya getirmemiş olanlar, sonradan evlenenler, vefat ettiklerinde emeklilik maaşlarının duracağı belirtilerek “55 Yaş Geri Dönüş Yasası” yasasından faydalanılması önerilmektedir. Haber - Fotoğraflar: Adnan Şahin

«

Luuk, henüz 15 yaşında iken İslam’ı seçti Ravenstein kentinde yaşan Oss doğumlu Luuk Zuidema henüz 15 yaşında. Aynı okula gittiği (Maasland College) Necmettin Kaplan isimli Oss’lu Türk genciyle tanışır. İslam hakkında bilgi edinir ve İslam’a ilgi duymaya başlar. Daha sonra birlikte ‘İslam Color’ adındaki kurumun tertip ettiği Hollandaca İslami sohbetlere katılır. Sohbeti veren Ahmet Budak’dan İslam hakkında bilgiler alırken kafasına takılan bir çok soruyu da kendisine yöneltir. Ve sonunda tatmin olur ve şehadet getirmeye karar verir. Oss kentinde düzenlenen bir sohbet programı sonrası şehadet getirerek Müslüman olan Luuk, orada bulunan gençlerin sıcak kucaklamaları ile karşılandı.

Luuk’e arkadaşı Necmettin Kaplan seccade ve sahih hadis külliyatından bir kitap hediye etti. Şehadet kelimesini getirmesine ise Ahmet Budak yardımcı oldu.

Hürriyet konusu, İslam kültür ve medeniyet tarihinde ise, filozoflar, kelamcılar, fakihler, dilbilimciler ve mutasavvıflar tarafından farklı açılardan değerlendirilmiş, bireylerin inanç ve ideolojik tanımlarıyla da kullanılmış bir kavramdır. Hürriyet kavramına bir örnek verilecek olursa, Müslüman filozof Farabi’nin bu kavrama getirdiği tanımlama, diğer ilim dallarında yapılan tanımlamaların ortak hülasası olarak alınması yeterli olur kanaatindeyim: “İyi olanı seçip yapabilmek için hem sağlıklı düşünme yeteneğine hem de irade gücüne sahip olması gerekir.” Farabi’ye göre bu özelliğe sahip olan bireyler (hür)dür. Aksi takdirde insan, köle tabiatlılardan olur, diyor. (İslam Ans.) Hürriyet, insan oğlunun bir başkasına zarar vermeden bir yolu seçmesi, sözlerinde, fiillerinde ve tasarruflarında hür olma hakkıdır. Tabii bir haktır. İslam dininde ise, Allah’ın koyduğu sınırlara tecavüz etmemektir. Yalan konuşmamak, ticarette, şahitlikte ve bütün beşeri ilişkilerde hakkın hilafına davranmamak gibi.. Günümüzde hürriyet (özgürlük) kavramı, çifte standart olarak kullanılarak mağdurların meydana gelmesine sebep olan bir araç hâline getirilmiştir. Her amaç için kullanılması, evrensel insani değerler açısından son derece yanlıştır. “Her insan saygındır” ilkesi, bütün beşer katmanları için geçerli olup, “kişinin hürriyeti, bir başkasının hürriyet sınırına kadardır” altın kuralı, her şeyi özetler mahiyettedir. Hiç kimse bir başkasının özgürlük alanına tecavüz etkisi ve yetkisi olmamalıdır.

ayarlarına dönülmeden, özgürlük kavramı, bazıları için “can simidi” bazıları için karşılığı olmayan “hayal” olmaya devam edecektir. İslam dininin, insan hayatına verdiği önemi anlamak için onun kaynaklarına baş vurmak gerekir. Yoksa önyargıyla hareket edildiği takdirde, varılacağı sonuç kişisel kurgunun ötesine geçmeyecektir. Bugün yapılan algı operasyonlarının da iyi niyetli yapıldığını söylemek, işi sulandırmaktan başka bir anlam ifade etmemektedir. “Her insan özgür olmalıdır” derken, bu bir inancın tezahürüdür. Yoksa, vahyin dışında söylenmiş, bağlamı ve bağlantısı olmayan boş sözden ibaret değildir. Kur’an-ı Kerim’de insan; “Artık dileyen inansın, dileyen inkar etsin” mealindeki ayetlerin beyanıyla, davranışlarında hürdür. Zaten baskıyla yapılan ibadetin ve inancın, Allah katında geçerliliği yoktur. Özgür iradeyle yapılacak seçimin, karşılığının olduğunun anlaşılması, bu konudaki yapılan spekülasyonların anlamsızlığını ortaya koyacaktır. Müslümanlar, yanlış anlatımlara ve yorumlara kapılmadan, inanmakla mükellef oldukları mukaddes değerleri, bütün insanlığa deklare etmeli, insan merkezli tevhid inancını, yetkili ve etkili ilim adamları tarafından anlatılmalıdır. İslami ilimler konusunda yüksek ihtisası olmayanların, baş vurulan ve kendilerinden çözüm beklenen bilge insanlar olmaktan çıkarılması, önemlidir. Düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve düşüncelerini yazma ve yayma özgürlüğü kavramları, bütün dünya ülkeleri için önem taşımaktadır. Özellikle basın ve yayın araçlarının, bu kavramların kullanımında, çeşitli sorunların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Bireylerin haklarının ihlal edilmesi (tahkir, haksız yerde suçlama, internet, iletişim vasıtalarıyla ahlak dışı hakaretlerle, iftira, yalan yere suç isnat etme, itibarsızlaştırma) gibi suçların medya özgürlüğüyle savunulması, iyi niyetli ve özgürlükle açıklanması, inandırıcı bir tarafı yoktur.

Hürriyet kavramı, ilk insanla doğmuş ve onunla yaşıttır. Kur’an, Adem’in (a.s) çocukları Habil ve Kabil’den bahisle, aralarındaki sürtüşmeye dikkat çekerek, hukukun iki şahsın bir araya gelmesiyle başladığını bizlere anlatır. İslami anlamda bireysel yaşamın onaylanmadığının bilinmesi, ayrıca gereklidir. Bu kavramların ortaya çıkması, içtimaî hayatla bağlantılı olduğunu, aksi takdirde bu kavramlardan bahsetmenin bir anlamı olmazdı. En büyük hürriyet, Allah’a kul olmaktır.

Serbest iradeyi kullanma özgürlüğünü ifade eden şu ayeti kerimeyi nazara vermek, bu konunun anlaşılmasında yardımcı olacaktır: “O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.” (Mülk Suresi, 2)

Yeryüzünde, bu kavramların herkes için işler hâle gelmeden, haktan, hukuktan ve hürriyetten dem vurmanın, ontolojik karşılığı olmayacaktır. Evrensel İnsan Hakları

Dünya, bütün insanlara yeter. Yeter ki masivayı aradan kaldırsınlar!.. Tasavvuf ehli özgürlüğü ‘nefis ve dünya tutkularından kurtuluş’ olarak tanımlamıştır.

İnsanlık için güzel işler yapmak, Allah katında ve insanlık nazarında değer kazanır. Dünya menfaati için, insanların zararına çalışmanın kişiye kazandıracağı hiç bir şey yoktur.


Auto Onderdelen Depot Nederland 8283m2 alaniyla toptan satışlar için tek adresiniz.

Edisonstraat 125, 2723 RT Zoetermeer

Groothandel Zoetermeer Edisonstraat 125 2723 RT Zoetermeer Tel: 079-342 28 85

Spaanse Polder Linschotenstraat 74 3044 AW Rotterdam Tel: 010-485 43 30

Delfshaven Nieuwe Binnenweg 421 3023 EM Rotterdam Tel: 010-276 30 04

Afrikaanderplein Pretorialaan 50A 3072 EP Rotterdam Tel: 010-485 77 54

Waalhaven Sluisjesdijk 86 3087 AJ Rotterdam Tel: 010-294 02 40

Vlaardingen George Stephensonweg 19 3133 KJ Vlaardingen Tel: 010-434 60 14

Barendrecht Zwaalweg 13 2991 ZC Barendrecht Tel: 010-291 74 68

Kralingen Crooswijk Jonker Fransstraat 84-86 3031 AW Rotterdam Tel: 010-411 11 95

Breda Boschstraat 110 4811 GK Breda Tel: 076-520 93 53

Dordrecht Van Oldenbarneveltplein 14 3317 EP Dordrecht Tel: 078-651 52 53

Schiedam Van Berckenrodestraat 17 3029 AT Rotterdam Tel: 010-473 47 46

Ridderkerk Noordenweg 37 2984 AS Ridderkerk Tel: 0180- 48 77 88

Almere Markerkant 1114 1316 AH Almere Tel: 036-23 10 300

kendi markamiz


panorama 07 uitzicht

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

Gündem

HOKAF Başkanı Mustafa Duyar: “1. HOKAF Geleneksel Futbol Turnuvası’nı Utrecht kentinde gerçekleştireceğiz”

Kardelen Reyhan Şeker

Kendini bil yeter!

HOKAF’dan Yöneticilere Seminer Hollanda Karamanlılar Federasyonu (HOKAF), geçmiş dönemin değerlendirmesi ve önümüzdeki aylarda yapmayı planladıkları faaliyetler ve projeler hakkında yönetim kurulu üyelerine günübirlik ‘Hizmetiçi Seminer’ verdi.

A

dnes şirketi sahibi Adem Güneş’in ev sahipliğinde Utrecht’te gerçekleşen seminerde, 2016 yılı sonuna kadar gerçekleştirilmesi planlanan faaliyetler belirlendi. HOKAF Başkanı Mustafa Duyar, geçtiğimiz ay, içerik olarak çok farklı bir ‘Çanakkale’ programı düzenlediklerini; katılımcıların yoğun ilgisi ve memnuniyetinin kendilerini son derece mutlu ettiğini ifade etti. HOKAF’IN 2016 ÇALIŞMA PLANI HAZIR Toplumumuzun taleplerine göre program(lar) tertip etmeyi düstur edindiklerini söyleyen Duyar, “Nasip olursa bu yıl sonuna kadar bazı programları organize etmeyi kararlaştırdık. Bu yıl ilk kez düzenleyecek olduğumuz, ‘1. HOKAF Geleneksel Futbol

Turnuvası’nı Utrecht kentinde gerçekleştireceğiz. Ramazan ayında iftar programımız olacak. “HOKAF çocukları sevindiriyor” yardım kampanyamız olacak. Talha Uğurluel’in konuşmacı olarak katılacağı konferans düzenleyeceğiz. Öte yandan kadın kollarımızın bir etkinliği de düzenleyeceğimiz faaliyetlerimiz arasında.” açıklamasında bulundu. Öte yandan Hollanda Karamanlılar Federasyonu (HOKAF), yönetim kurulunda bazı değişiklikler yaptı. Buna göre HOKAF’ın yeni yönetim kurulu isimleri ve görevleri şöyle: Başkan: Mustafa Duyar, Başkan Yardımcı: İlhami Gülmüş, Hasan Güzel, Gülseren Kuş, Genel Sekreter: Ayhan Tonca, Sekreter – Muhasip: Muzaffer Çetin, Basın ve Yayın Başkanı: Mehmet Ali Topcu, Basın ve Yayın Başkan Yardımcısı:

Mahmut Eröztürk, Sosyal Medya Sorumluları: Hasan Güzel, Havva Naz Kara, Kadın Kolları Başkanı: Safiye Baytekin, Kadın Kolları Başkan Yardımcısı: Havva Naz Kara, Gençlik Kolları: Ramazan Büyükçelik, İşadamları Komisyonu Başkanı: Adem Güneş, Amsterdam Bölge Başkanı: Ahmet Can, Eğitim ve Kültür Başkanı: Ali Kondu, Mütevelli heyeti / Denetim: Mehmet Kabakyer, Teşkilatlanma / Köy dernekleri: İlhami Gülmüş, Erkan Özçelik, Araştırma ve Geliştirme (ARGE): Şenay Tosun, Faaliyet Sorumlusu / Koordinatörleri: Hasan Güzel, Erkan Özçelik, Recep Boylu. Danışma Kurulu: Ali Yağcı, Cemal Şimşek, Nusret Öksüz, Murat Ay, Kamil Saygı, Fadime Örgü, Tuğba Harmankaya. Doğuş Haber Merkezi

«

Avrupa İslam Üniversitesinde Mehmet Akif Ersoy paneli Avrupa İslam Üniversitesi (IUE) ve T.C. Rotterdam Başkonsolosluğu , IUE’nin Rotterdam’daki merkez binasında “Bir Dava Adamı Mehmet Akif Ersoy’’ isimli panel düzenledi. Panel öncesi bir selamlama konuşması yapan başkonsolus Sadin Ayyıldız, Avrupa İslam Üniversitesine panelin düzenlenmesini sağladığı katkılar için teşekkürlerini sundu. 100 yıl önceki dünyanın durumunu bugünle kıyaslayan Ayyıldız, günümüzde tek değişmeyen şeyin Türkiye’nin birlik ve beraberliğinin bozulmak istenmesinin olduğunun altını çizdi. Panel Avrupa İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nedim Bahçekapılı ‘’Bir mütefekkir olarak Mehmet Akif Ersoy’’ adlı sunumuyla başladı. Bahçekapılı, Akif’in çok yönlü bir mütefekkir olduğunu ve farklı yönlerden ele alınabileceğini söyledi. Mehmet Akif Ersoy Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyetine geçiş döneminde yaşamış olduğu için, ‘birçok acı olaylara şahit olmuş ve yaşadığı hüzün şiirlerine yansımıştır’ diyen Bahçekapılı, Osmanlı’nın son 100 yılındaki yaşanan gerilemeyi dur-

durmak için, Mehmet Akif gibi mütefekkirlerin çok çaba sarfettiğini söyledi. Panelde ikinci olarak söz alan Avrupa İslam Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yasemin Sözer, “Mehmet Akif Ersoy’un sanatçı kimliği” adlı sunumu gerçekleştirdi. Sözer, Mehmet Akif’in şiirlerinde toplumsal yaşamı mısralara döktüğünü ve şiirlerinde topluma öğüt verdiğini,

toplumun dertlerini dile getirdiğini söyledi. Sözer, Mehmet Akif’in, millete ait olduğunu söylerek İstiklal Marşı’nı Safahat adlı kitabına dâhil etmediğini söyledi. Panelde son olarak sözü alan Avrupa İslam Üniversitesi öğretim görevlisi Drs. Battal Doğan, “Mehmet Akif Ersoy’un şiirinde siyasi/tarihsel arka plan” adlı bir sunum yaptı.

yunus322@hotmail.com

Kişinin kendisini bilmesi için, öncelikle kendini bilmeyi istemesi gerekmektedir. Bu atılacak ilk adımdır aslında. İnsanoğlu sürekli kendi etrafında olup biten olaylarla meşgul olmayı tercih ettiğinden, kendi hakîkatine dönmekten âciz kalabiliyor. İnsan elbette ki çevreden bağımsız yaşayamaz. Fakat kendimizi sorgulamak için harcayacağımız zamanın fazlasını, çevrede olan biteni takip etmek ve yorum yapmak için harcıyorsak, kendimizi dış dünyanın ağlarına teslim ediyoruz demektir. Kendini bilmek, düşünsel ve duygusal olarak kendi ruh dünyamızda yaşananlara dönüp bakmak ve hissetmekle mümkündür. Kendini bilmek, insanî vasıflarımızı kaybetmeden “insanca yaşama”nın farkına varabilmektir. İnsan bildiği kadar düşünür. Fakat bilgi sahibi olup da bilgiyi, kendini tanımak için değil de, başkalarını tahakküm altına alma aracı kılınırsa, kendini bilmiyorsun demektir. Yunus ne güzel demiş: “ilim, ilim bilmektir/ ilim kendin bilmektir/ sen kendin bilmezsen/ bu nice okumaktır.” Öğrendiğimiz bilgi bizi hakîkatten uzaklaştıracak bilgi ise, ya da yaratılış gayesine ters davranmamıza sebep olacaksa, o bilgi hem beyne hem de sırta yüktür. İnsanın duygu ve düşüncelerini tanıması çok önemlidir. Biz genellikle bilinçsiz olarak bazı tavırları sergilemekteyiz. Kendimizi biraz dinlediğimizde aslında birçok şeyi bilinçsiz yaptığımızı görürüz. Düşüncelerimize dikkat etmemiz gerekmektedir. Düşünceler duygulara, duygular davranışlarımıza, davranışlar da karakterimize dönüşebilir. İnsanoğlu doğduğu günkü gibi masum kalmıyor maalesef. Başkalarına üstün gelmek, insanların beğenisini toplamak, çıkarlarımız için olduğumuzdan farklı görünmek ya da kendimizi ön plana çıkarmak, mal ve mevkî için insanları hiçe sayarak ezip onların üzerinden belirli bir statüye ulaşma arzusu, bizi biz olmaktan uzaklaştıran davranışlardır. Çoğu zaman kendimiz olmak yerine başkası olmayı tercih ederek maskelerle dolaşıyoruz. İnsanoğlu genellikle iyi yanlarını daha çabuk fark etme, kötü yanlarının üstünü bilinçli ya da bilinçsiz örtme gayreti ve eğilimindedir. “kişi noksanını bilmek gibi bir irfan olamaz” denilmesinin sebebi bu nedenledir. Bilinçli bir mümin her gün ne yaptığının hesabını kendine sorar. Tefekkür (derin düşünme), muhâsebe ( kendini sorgulama) ve murâkabe ( kendini gözetleme) gibi teknikler, kendi psikolojik dünyamızı tanımamızda bize yardımcı olacak kavramlardır. Kendini hesaba çeken her mümin kendini daha iyi tanıyacaktır. Hz. Ömer (r.a.) bir hutbesinde şöyle buyurmuştur: “Hesaba çekilmeden önce, kendinizi hesaba çekiniz. Amelleriniz tartılmadan önce, kendi amellerinizi tartınız. Hesaba çekilmek üzere,

kıyamet günündeki en büyük arz, huzura alınma için gerekli güzel hazırlıklarınızı yapınız. O gün huzura alınırsınız, öyle ki size ait hiçbir sır gizli kalmayacak, bütün sırlar meydana çıkacak.”(İbn-i Ebi Şeybe, Kitabu’l-Musannef, 7/96, No:34459) Mümin duygularında ve tavırlarında kontrollü insan demektir. Kendini kontrol etmek için sürekli kendine dönüp bakma ve aynayı kendine tutma ihtiyacı hissetmektir. Türk toplumu olarak maalesef olumlu eleştirilere açık olduğumuz kadar; bizi, kendimizi keşfetmemize vesile olacak olumsuz eleştirilere açık değiliz. Hâlbuki, olumsuz eleştiriler bazen bizim zayıf noktalarımızı keşfetmemize yardımcı olabilmektedir. Kişi egosunu tatmin etmek üzere hedefler belirlememeli. Egomuz sadece daha fazlasını ister. Fazla istekler tatminsizliği ortaya çıkarır. Çok zengin olup mutlu olamayanlar, belirli makama geldiği hâlde daha fazlasını isteyerek hedeflerine ulaşamadığında intihar edenlerin gazete manşetlerine konu olduklarını görmekteyiz. Yapmamız gereken kendimizi tanımak ve pusulayı gerekli yöne çevirmektir. Kendini bilmek kolay değildir. İnsan kendini bilseydi haddini de bilirdi. Had bilmeyenler, cennet ile kendi aralarına çizdikleri sınırdan geçemeyeceklerdir. Çünkü sınırsız tavırları cennete girmeye mâni olacaktır. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Allah’ı unutmuş, Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın! Onlar, yoldan çıkmış kimselerdir.” HAŞR-19

“İnsanoğlu doğduğu günkü gibi masum kalmıyor maalesef. Başkalarına üstün gelmek, insanların beğenisini toplamak, çıkarlarımız için olduğumuzdan farklı görünmek ya da kendimizi ön plana çıkarmak, mal ve mevkî için insanları hiçe sayarak ezip onların üzerinden bir statü elde etmek”


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

04 haber 08 nieuws

Gündem

Ertan Torunoğulları: “Şirket olarak çalışma arkadaşlarımızla beraber birçok güzel ve başarılı çalışmaya imza attık”

Edelstaal çalışanları moral depoladılar Merkezi Hollanda’da olan Edelstaal Group International, Den Bosch şehrindeki şirket merkezinde, çalışanlara yönelik bir moral gecesi organize etti.

D

Komedyen Yavuz Seçkin ise gösteri sonrası, “Farklı bir ortamdı. Kendimi sahnede çok rahat hissettiğim eğlenceli ve keyifli gösterilerden bir tanesi oldu” dedi.

Moral gecesi ile ilgili olarak Turgut Torunoğulları yaptığı değerlendirmede; “ Biz Edelstaal Grubu olarak en büyük özelliğimiz tüm çalışanlarımızla birlikte büyük bir aile oluşumuzdur. Çalışanlarımızla 36 senedir birlik ve beraberlik içerisinde Simtronic markasını meydana getirdik.. Simtronic markası kendi branşında dünyanın en iyi markasıdır. Bu nedenle başta kardeşlerim olmak üzere çalışan arkadaşlarım aynı azim ve inançla şirketimizi daha iyi yerlere taşıyacaklarına inanıyorum” ifadelerini kullandı.

Simtronic Ceo’su Ertan Torunoğulları da; “şirket olarak çalışma arkadaşlarımızla beraber birçok güzel ve başarılı çalışmaya imza attık. Önümüzdeki dönemde de yeni sürprizlerimizle arkadaşlarımızın moralini yükseltmek, şirketimizin faaliyette bulunduğu diğer Avrupa ülkelerinde de benzer çalışmalar yapmak istiyoruz. İzin sezonundan önce her ülkede sezon kapanışları yapacağız. Şu ana kadar başarılı bir çalışma dönemi geçirdik. Başarılarımızın artarak süreceğine inanıyoruz. Bu çalışmalarda bize yardımcı olan tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkür ederim” dedi. Haber - Foto: Adnan Şahin

en Bosch şehrindeki şirket merkezinde düzenlenen moral gecesini 200’e yakın şirket çalışanı ile birlikte Yönetim Kurulu Başkanı Turgut Torunoğulları, yönetim kurulu üyelerinden Ertan ve Aykut Torunoğulları da izledi.

Gündem

“Biz o gün çocuklar gibi şendik..”

Çocuk Bayramı kutlandı 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramı büyük coşku ve heyecanla Nijmegen’de kutlandı.

N

ijmegen Türk Kültür Merkezi ve Hilal Vakfı Hanım Kollarının ortaklaşa tertiplemiş oldukları 23 Nisan kutlamasına Hollanda Türk Federasyon Genel Başkanı Murat Gedik ve Türkiye Cumhuriyeti Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş de katıldı. ’t Hert Wijkcentrum gösteri salonunda yapılan kutlama için salon önceden Türk bayrakları ve Atatürk resimleri ile donatılmıştı. Nijmegen Türk Kültür Merkezi’nde eğitim gören çocuklar tarafından okunan şiirler ve yaptıkları gösteriler katılımcılara hoş anlar yaşattı. Çocuklar arası yapılan yumurta ve çuval yarışları sonrası kazananlara ödüller verildi. Programda Türkiye Cumhuriyeti Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş yapmış olduğu konuşmasında çocukları ve velileri kutlayarak bu tür programların önemine vurgu yaptı. Konuşma için söz alan Hollanda Türk Federasyon Genel Başkanı Murat Gedik ise özellikle bu programda emeği geçenlere teşekkürlerini sundu.

Ali Köken’in Hacivat Karagöz gösterisi ile devam eden 23 Nisan kutlama programı katılan öğrencilere verilen hediyeler ile son buldu.

Kız öğrenciler Kur’an ziyafeti verdiler Hollanda İslam Federasyonu Kadınlar Kolu Teşkilatının her yıl düzenlediği şubeler arası Kur’an-ı Kerim yarışması gerçekleştirildi. Küçükler ve büyükler olarak iki kategoride yapılan yarışmaya toplam 11 talebe katıldı. Zorlu geçen yarışmada heyecan doruğa erişti. Jüri üyeleri yaptıkları oylama sonrası dereceye girenleri açıkladı. . Büyükler kategorisinde katılanlar: Schidam: Merve Ekinci Rotterdam İskender Paşa: Betül Gökmen Rotterdam Birlik: Dilara Sarıbek Tilburg: İrem Duman Den Haag: Gülnisa Alabacak Küçükler kategorisinde katılanlar: Rotterdam Ayasofya: Sinem Fırat Den Haag: Nesibe Hatun Yünlü Rotterdam Birlik: Beyza Bilgi Rotterdam İskender Paşa: Nesibe Hürrem Gökmen.- Schiedam:Zeynep Tokeşer Kur’an-ı Kerim yarışmasında dereceye girenler: Büyüklerden birinci: Merve Ekinci (Schiedam) Küçüklerden birinci: Sinem Fırat (Rotterdam Ayasofya)


gündem 09 agenda

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

Gündem

Bahaeddin Budak: “Biz İnsanlığın İki Dünya Mutluluğunu Hedefliyoruz”

Teşkliat İçi Eğitim Semineri yapıldı”

Hollanda İslam Federasyonu’nun teşkilat yöneticileri için başlattığı (TİES) Teşkilat İçi Eğitim Seminerinde Millî Görüş Teşkilatının temel esasları anlatıldı. Leerdam’da düzenlenen seminere, Arnhem Cemiyet Başkanı ve Inholland Üniversitesi İslam Din Dersi Koordinatörü drs. Bahaeddin Budak konuşmacı olarak katıldı.

T

oplantıda konuşan Budak, insanın önce kâinatın yaratılışını bilmesi gerektiğinin altını çizdi. Kâinattaki her şeyin insana hizmet etsin diye yaratılmış olduğunu belirten Budak, bunun böyle olduğunu açıklayan ayet ve hadislerden örnekler verdi. Budak özetle şunlara değindi: “Rabbimiz, ‘Ve ( O ) göklerde ve yerde olanların hepsini kendinden (bir lütuf olarak) size musahhar (emre amade) kıldı’ buyurarak hayatın anlamsız bir varoluş olmadığını hatırlatıyor. Yaratılış gayemiz, hangimizin daha güzel amel işleyeceğini imtihan etmek içidir. ‘O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.’ ‘Sonra da, nasıl davranacağınızı görmemiz için onların ardından (Daha önce helak olan kavimlerden) sizi yeryüzünde halifeler kıldık.’ buyurarak, bizlere bir yol haritası çizmektedir. Yeryüzüne “halife” olarak gönderilen insan; dağların ve taşların korkudan kabul edemediği yüce bir emaneti üstlenmiştir. Bu emanet, insana ihsan edilen her türlü nimet ve akıldır. Bununla birlikte kimin daha güzel amel

işlediğinin anlaşılması için hayat ve ölüm yaratılmıştır. Şu ayetler bize bu durumu özetliyor: ‘O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır.’ (Mülk: 2) ‘İnsanlar, inandıklarından veya inanmadıklarından ve hayatları boyunca yaptıklarından sorumlu tutulacak ve ahirette bunların hesabını verecektir.’ Bu imtihanı kazanmanın önünde “nefis” ve “şeytanın” tuzakları var. İnsan imtihanı kazanacak yetenekte yaratılmıştır. O akıl nimetiyle nimetlenmiştir. İnsan saygın bir varlıktır ve en güzel şekilde yaratılmıştır. Şeytan ve nefsin tuzaklarına düşmemek için insan; “iyiyi – kötüden, faydalıyı – zararlıdan, adaleti – zulümden, doğruyu – yanlıştan, ayırt edebilmelidir. Bu dünyada imtihan, “Hak – Batıl” mücadelesi olarak devam etmektedir. Şeytan ve nefsin etkisinde kalan akıl, imtihanı kazanamaz. “Habil – Kabil Mücadelesi, Hz. İbrahim (AS) – Nemrut Mücadelesi, Hz. Musa (AS) – Firavun Mücadelesi, Hz. İsa (AS) – Azgın Karşıtlarıyla Mücadelesi ve Hz. Muhammed (SAV) – Müşrikler ve Münafıklarla olan mücadelesini iyi anlamamamız lazım. İmtihanı

kazanmanın temel şartı, cemaat olmak, istişare yapmak, başkana itaat etmek, hicret (haramlardan helallere) cihad etmek, maddî manevî fedakârlık yapmak, ferasetli ve tedbirli olmaktır. “Cihad; İslam’ın öğretilmesi, yaşatılması, başkalarına tanıtılması yolunda yapılacak olan her türlü çalışmanın en güzel şekilde yerine getirilmesidir. Başkana kızıp üyelikten ayrılmak, teşkilata kızıp araya mesafe koymak, aslında Cihad’a mesafe koymaktır. Bu manada teşkilat hizmetlerimizin tamamı Cihad çalışmasıdır. Biz, İslam’ın, Kur’an ve Sünnet anlayışına göre yaşanmasını ve hayatımızın buna göre tanzim edilmesini kabul eden bir cemaatiz. Ümmetle dayanışma, görüş alışverişinde bulunma, işbirliğini geliştirme, acılarını ve sevinçlerini paylaşma ve haklarını savunma görevimizin, İslami bir sorumluluk olduğunun bilincindeyiz. İnsanlığın iki dünya mutluluğunu hedefleyerek, bütün insanların haklarının korunmasını görev olarak kabul ediyoruz... Bütün bu vasıflarımız sebebiyle BİZ MİLLÎ GÖRÜŞCÜYÜZ” Haber: Adnan Şahin

«

Tiel Türk Kültür Derneği Kongresi yapıldı Hollanda Türk Federasyon’a bağlı Tiel Türk Kültür Derneği’nin 12. kongresi teşkilat binasında gerçekleştirildi

K

ongrede divan başkanlığını Hollanda Türk Federasyon Genel Sekreteri Erim Uğurlu ve divan üyeliklerini Yusuf Yorulmaz (Amsterdam Tükem Ülkü Ocağı Başkanı) ve Şenol Özdemir yaptılar. Kur’an-ı Kerim tilaveti ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan kongrede açılış konuşmasını Teşkilat Başkanı Mehmet Öcal’ın yapmasının ardından muhasebe raporunu Raşit Güçlü ve faaliyet raporunu Bayram Demir okudular. Raporların okunması ve ibrası sonrası yapılan seçimlerde Tiel teşkilatının yeni

dönemde başkan, yönetim, denetleme ve disiplin kurulları için seçime geçildi. Yapılan seçimler sonrası Yemliha Öztürk Tiel Türk Kültür Derneği’nin başkanlık görevine la-

yık görüldü. Yemliha Öztürk’ün teşekkür konuşması sonrası söz alan Hollanda Türk Federasyon Genel Başkanı Murat Gedik Federasyon hakkında katılımcılara bilgi verdi.

Gündem

İktibas: Yeni Şafak

Yusuf Kaplan

Bin yıllık çınarı kurutmaya çalışıyorlar! Batılılar, İslâm’ın hem tarih yapan bir aktör olarak tarihten uzaklaştırılması hem de yeniden tarih yapacak bir konuma ulaşmaması için savaşıyorlar. Bütün küresel stratejilerini bu iki mesele üzerinde yoğunlaştırıyorlar iki asırdır. Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı’nın durdurulması ve İslâm’ın -tarihi şekillendiren bir aktör olarak- tarihten uzaklaştırılması için başlatılmıştı. Birbirleriyle emperyalist paylaşım savaşları veren bütün “düvel-i muazzama” bu süreçte Osmanlı’ya karşı birleşmişti. Ama bu iki süreçte de özellikle İngilizler kilit rol oynadılar. İki büyük sanayi devrimini yapanlar, kapitalist sistemi kuranlar, küresel sistemin önceliklerini ve hegemonik stratejilerini belirleyenler İngilizlerdi. O yüzden iki asır boyunca küresel sistemin, dolayısıyla Batı hegemonyasının önündeki en büyük engelin İslâm olduğunu en iyi İngilizler biliyordu. İKİ İNGİLİZ STRATEJİSİ: ZİHNÎ VE FİÎLÎ İŞGAL Bu nedenle, 19. yüzyıldan itibaren iki ana strateji geliştirdi İngilizler: Birinci strateji, Osmanlı’nın, dolayısıyla İslâm›ın içerden çökertilmesi stratejisiydi. Bu çerçevede, İslâm dünyasındaki, münhasıran da Osmanlı, Arap dünyası ve Hindistan’daki temel stratejileri, İslâm dünyasının aydınlarının, elitlerinin zihnen teslim alınması, zihinleri tarumar eden bir aşağılık komplesinin, dolayısıyla Batı hayranlığının yukarıdan aşağıya doğru kök salmasıydı. Bu, Müslüman elitlerin ve aydınların zihinlerinin körleşmesi, köleleşmesi ve teslim alınması anlamına geliyordu. İkinci stratejiyi bundan sonra hayata geçirmek daha da kolaylaşacaktı: İslâm dünyasında etnik, ulusal, meşrebî ayrılıklar körüklendi. Vehhâbîlik icad edildi. Osmanlı’yı, Müslüman Hindistan’ı parçalayacak, Arap dünyasını paramparça edecek ayrılıkçı ulusçu akımlar beslendi, büyütüldü, öne sürüldü. Zihnen tepeden yerli sömürgeciler vasıtasıyla teslim alınan İslâm dünyasının fiilen de teslim alınmasının bütün yapı-taşları döşenmiş oluyordu böylelikle. Vehhâbîlikle, Müslüman toplumların akîdevî sütunları yerle bir edilecekti. Ulusçuluk akımlarıyla da İslâm dünyası siyasî olarak parçalanacak; kolaylıkla kontrol edilebilir, küçük yapay devletlerin, yine kolaylıkla kışkırtılabilir hâricî hareketlerin mantar gibi bitmesi imkân dâhiline girecekti. İNGİLİZLER, VEHHÂBÎLİĞİN VE HÂRİCÎ MANTIĞININ ÖNÜNÜ BOŞUNA AÇMADILAR! Buradan geleceğim nokta çok hayatî: Vehhâbîliğin sonuçları sanıldığından da yıkıcı olacaktı: Vehhâbîlik, Müslümanların 1200 yıllık akîdelerini sarsacak, akîdenin sarsılmasıyla ulusçu, meşrepçi, kabileci sahte devletçiklerin

icat edilmesi, dolayısıyla İslâm dünyasının hem paramparça edilmesi hem de kaynaklarının talan edilmesi daha da kolaylaşacaktı. Zira akîde çökertilince, siyasî bütünlük de kolaylıkla yerle bir edilecekti: Önce Müslüman ZİHNİ, Müslümanların Müslümanca düşünme melekeleri yok edilecek; ardından Müslümanca varolma ve yaşama ZEMİN’leri de ortadan kaldırılacaktı. Küresel sistemin ve zihnî kodlarının kurucusu İngilizler, sistemin önündeki en büyük engelin hem zihnî / entelektüel muhkemliği hem de bunun tabiî sonucu olarak siyasîsosyal bütünleştiriciliği bakımından İslâm olduğunu çok iyi biliyorlardı. Hinduizm, Budizm, Konfüçyanizm, Taoizm ve Şintoizm’in bu iki açıdan da Batılı küresel kapitalist sistemin hegemonyasını sarsacak dinamiklerden yoksun olduğunu da çok iyi biliyordu İngilizler. Vehhâbîlik, son derece sığ, kışkırtılmaya, dolayısıyla akîde sarsıldığında protestanize edilmeye çok müsait, dolayısıyla Batılıların kendi çıkarlarını pekiştirmekte maşa olarak kullanmalarını kolaylaştıracak bir hâricî mantık icat etti. Yarım asır boyunca çeşitli Suud kurumları vasıtasıyla bu hâricî mantık, Müslüman toplumların omurgası konumuna yükseltildi. İslâm tarihinin hiç bir döneminde hâricî mantık, omurga konuma yükselebilmiş değildi; hep marjinaldi. İngiliz kuklası Vehhâbî rejimi, bu neo-selefî hâricî mantığı, Hint-Pakistan altkıtasından Arap dünyasına, oradan Afrika’ya ve Balkan’lara kadar yaydı. BİN YILLIK ÇINARI KÖKÜNDEN SÖKMEYE ÇALIŞIYORLAR! Hâricî mantığının önünün sonuna kadar açılmasının, tarihte ilk defa Müslüman toplumların omurgası katına yükseltilmesinin ana hedefi, bin küsur yıldır bizim onca çileyle kurduğumuz irfana dayalı Ehl-i Sünnet Omurga’nın çökertilmesidir. Niçin peki? İrfana dayalı bu Ehl-i Sünnet omurga, İslâm dünyasını hem akîdevî hem fikrî hem de siyasî olarak birleştiren, bütünleştiren; İslâm’a yönelik bütün saldırıları püskürten kurucu, taşıyıcı ve koruyucu muhkem bir kaynak ve sarsılmaz bir kalkan olduğu için. Tam da insanlığın sapmalardan arınmış bu irfanî kaynağa ihtiyaç hissettiği bir zaman diliminde bu kaynağı kurutmak, bin yıllık çınarı kökünden sökmek için İngilizler iki asır boyunca Vehhâbiliğin, selefsizlik demek olan neo-Selefiliğin, hâricî mantığının önünü sonuna kadar açtılar. Şunu aslâ unutmayalım: Akîdeyi bu bin yıllık irfan çınarı korudu. Fikrî istikameti bu bin yıllık irfan çınarı korudu. Siyasî bütünlüğü bu bin yıllık irfan çınarı korudu. Akîdeye, mezheplere, hadislere, Ehl-i Sünnet omurga’ya yapılan saldırıları, dün olduğu gibi bugün de bu bin yıllık irfan çınarı püskürtebilir. Bu kaynak, yeniden gürül gürül akmasın, İslâm dünyasını toparlamasın diye Türkiye’yi hem içerden hem de dışardan kuşatıyor emperyalistler! O yüzden basiret ve feraset diyorum.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

04 haber 10 nieuws

Genç Gözüyle

t.yildiz@iue-edu.nl

Talha Yıldız

Değişmeyen gündem: İdam Cezası Geçmişten günümüze kadar bir insanı haksız yere öldürmenin çok çirkin ve ağır bir suç olduğu konusunda insanlar görüş birliği içerisinde olmuşlardır. Bu suçu önlemek için alınacak caydırıcı tedbirlerin ve suçu işleyenin hangi cezaya çarptırılması gerektiği konusunda ise, görüş ayrılığı vardır. Günümüzde dünya üzerinde söz sahibi olan ABD, Çin ve Rusya gibi çok nüfuslu ülkelerde, adam öldürme suçunda idam cezası uygulanmaktadır. Buna karşılık başta Avrupa ülkeleri olmak üzere birçok ülkede, idam cezası kaldırılmış ve bu ceza aynı zamanda çağdışı olarak nitelendirilmektedir. Konuyu Türkiye açısından ele alacak olursak, ülkemizde yıllar önce idam cezası kaldırılmıştır. Ne var ki, ülkemizde işlenen cinayetlerin ardından sokaktan siyasete kadar idam cezasının yeniden uygulanması gerektiğini yüksek sesle duymaktayız. Son dönemde hepimizin medyadan haberdar olduğu Özgecan cinayetini burada örnek olarak verebiliriz. Buna benzer cinayetlerde iki türlü acı ve öfkenin olduğunu görmekteyiz: 1- Mağdurların acısı. 2- Toplumda oluşan öfke. Nitekim Özgecan cinayetinde oluşan öfke, Özgecan’ın katilinin hapishanede öldürülmesine yol açtığını ve bu duruma siyasilerin bile tepki göstermediğini hepimiz biliyoruz. Hatta katilin gömüleceği bir mezarın neredeyse bulunamaması, toplumdaki öfkenin hangi düzeyde olduğunu bize göstermektedir. Dolayısıyla toplumda infial oluşturan cinayetlerde, gerek mağdurların ve gerekse toplumda oluşan acı, intikam hissi ve öfkenin dindirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak idam cezasının uygulanmadığı ülkelerde bu ihtiyacın karşılanmaması, kanaatimce İslam’ın bu konuda sunduğu çözümün, vazgeçilmez gündemimiz olması gerektiğini zorunlu hâle getirmektedir. Kısas cezasının amacı Yüce Kitabımız Kur’an’ın bir ayetinde, bir insanı haksız yere öldürmenin ahiretteki karşılığının içinde ebedi kalınacak cehennemin olduğunu bize bildirilmektedir (Nisa 4/93). Bir başka ayette ise, bir insanı haksız yere öldürmenin, bütün insanlığı öldürmek anlamına geldiği belirtilmektedir (Maide 5/32). Keza Kur’an’da bu çirkin fiili işleyen kişiye verilecek dünyevî cezayı da bulmak mümkündür. Bakara suresinin 178. Ayetinde, bir cinayetin ardından, ölünün yakınlarına üç seçenek sunulmaktadır: 1- Kısas; yani katilin öldürülmesini talep etmek. 2- Diyet (tazminat) talep etmek. 3- Katili affetmek. Burada bu cezanın devlet gözetiminde yapıldığının altına çizmek gerekir; yani insanlar kendi başlarına katili cezalandırma hakkına sahip değildirler. Âlimlerimiz bu cezanın gerek caydı-

rıcı olduğunu ve gerekse mağdurların acılarını dindirdiğini belirtmektedirler. Bu denli bir ağır cezanın verilmesinin, insanları bu fiili işlemekten alıkoyacağı ve bunun yanında muhtemel kan davalarının önüne set çekilecek olması, bu cezanın caydırıcı olduğunu dair öne sürülen argümanlardan bazılarıdır. Öte yandan kısasın, mağdurların acı, intikam ve öfkelerinin dindirmesini sağladığı ve aynı zamanda toplumda oluşan infialin önüne geçeceği belirtilmektedir. İdam karşıtlarının argümanları Günümüz Avrupa devletlerine göre idamın çağdışı bir ceza olduğuna dair farklı gerekçeler öne sürülmektedir. Mesela yargılamada yapılmış olan bir hatanın telafi edilmesinin mümkün olmaması belirtilmektedir. Bunun yanında idam cezasının cinayetlerin işlenmesine engel olamadığı sebebiyle, bu cezanın caydırıcı olmadığı öne sürülmektedir. Ayrıca ikinci bir öldürme fiilin kötü bir durum olmasından dolayı, katili öldürmek yerine katile müebbet hapis vermek suretiyle toplumdan uzaklaştırılması gerektiği söylenmektedir. Mukayese ve çözüm Kısas veya günümüz ifadesiyle idam cezası hakkında yapılan tartışmalara bakıldığı zaman, iki hakkın karşı karşıya geldiği görülmektedir. Bir taraftan öldürülenin yakınlarının hakkı, diğer taraftan katilin hayat hakkı. İslam bilginlerine göre bu durumda mağdurların hakkının yerine getirilmesi önceliklidir. Sonuçta bu insanlar, yakınlarının cinayete kurban gitmesinden dolayı mağdur duruma düşmüşlerdir ve bu insanların acılarının dindirilmesi gerekmektedir. Kanaatimce idam cezası tartışması, idam cezasının caydırıcı olup olmadığı ekseninde tartışılmamalıdır. Zira günümüzde birçok ülkede idam cezasının uygulanmasına rağmen, cinayetlerin sıfıra indiğini söylemek mümkün gözükmemektedir. Bu cezanın uygulandığı ve uygulanmadığı ülkelerdeki suç oranlarını karşılaştırmak suretiyle, idam cezasının gerçekten caydırıcı olup olmadığını konusunda daha fazla bilgi sahibi olabiliriz; ancak bu bir bilimsel araştırma konusudur. Yazımın başında da belirttiğim gibi, bir cinayet neticesinde birinci derecede mağdurlar ve ikinci derecede toplum acı ve öfke duymaktadır. Özgecan örneğinde olduğu gibi, birilerinin kendi başlarına intikam almaya kalkmasını engellemek ve gerek mağdurların ve gerekse toplumda birikmiş olan öfke ve intikam hissinin bir nebze de olsa giderilmesi için, idam cezası zorunludur. Müebbet hapis cezası gibi çözümlerin, öfke ve intikam hislerinin yok olmasını sağlayamadığı Özgecan örneğinden öğrenebiliyoruz. Dolayısıyla toplumdaki bu ihtiyacın karşılanması için İslam’ın bizlere gösterdiği yolun sürekli gündemimizde olması gerektiğini düşünüyorum. Zaten İslam hukuku her katilin mutlaka öldürülmesini gerektiğini bizlere bildirmemekte; mağdurlar isterse katili dahi affedebilir. Nitekim Hz. Peygamber’in (sav) kısas davalarında her zaman affetmeyi emretmesi dikkat çekicidir (Ebu Davud, Diyat 3 (4497). Biz burada Türkiye özelinden idam cezası hakkında düşüncelerimizi belirtmeye çalıştık. Ancak Türkiye’nin Avrupa Birliğine girme niyetinde olduğu müddetçe, bu cezanın yürürlüğe koyulmasının mümkün olmadığını unutmamamız gerekir.

Gündem

“Dünyadaki en gerici zorba rejimlerden birine başkanlık eden

Batı medyasının ikiyüzlülüğü Huffingtonpost gazetesinin Tunuslu yazarı ve aynı zamanda Orta Doğu Uzmanı olan, Soumaya Ghannoushi Batı medyasının iki yüzlülüğünü ve neden Türkiye düşmanı olduğunu anlattığı yazısını sayfasına böyle taşıdı.

T

ürkiye’deki parlamento seçimlerinin sonuçlarının açıklanmasıyla Batı başkentlerine matem havası çöktü. ABD ve Avrupa medyası, sonuçları “şok” ve “Türkiye için kara gün” diye verdi. Resmedilen tablo çok karanlık görünüyordu. Haberler, makaleler ve muhaliflerden gelen okuyucu yorumlarında Türkiye’nin “otokrasiye ve diktatörlüğe döneceği” uyarısı yapıldı ve seçim sonuçları ülkede “demokrasinin bekasına” tehdit olarak ilan edildi. Bu talihsiz ve kasvetli yorumlarda eksik olan, Erdoğan’ın, partisinin tek başına iktidarı kaybettiği ve milli birlik hükümeti kurmaya çalışmak zorunda kaldığı haziran ayındaki seçimin sonuçlarını kabul etmiş olduğuydu. Koalisyon teklifleri muhalefet tarafından kesin bir şekilde reddedilince o da Türk anayasasına uygun olarak erken seçim çağrısında bulundu. Hakkındaki büyük öfke ve ona yeni “Osmanlı Sultanı” diye yapılan hakaretler, Ürdün ve Körfez krallıklarından Irak ve Suriye’ye kadar Türkiye Cumhurbaşkanının dört bir etrafının yarı veya tam despotlardan oluşan bir halkayla çevrili olduğu gerçeğini örtmüyor. Bu arada, bölgede biraz uzakta, daha sadece iki sene önce kanlı bir darbeyle iktidarı ele geçiren ve ülkenin demokratik olarak seçilmiş ilk cumhurbaşkanını

devirip hapse atan bir general yönetimde bulunuyor. Onun tankları, yakın tarihteki en büyük zulümlerden birinde, genç-yaşlı, kadın-erkek yüzlerce barışçı protestocunun kafatası ve kemiklerinin yanı sıra insanların iradesini de ezdi. Dünyadaki en gerici zorba rejimlerden birine başkanlık eden bu lider, Paris ve Berlin gibi Batı başkentlerinde kucak açılarak karşılanıyor. O, 5 Kasım’da da İngiltere Başbakanı David Cameron tarafından Başbakanlık’ta konuk edildi. Bölgedeki insanlara yüksek sesle ve net bir şekilde verilen mesaj şuydu: Ya istek ve ihtiyaçlarımıza uyacak demokrasi ya da ne kadar iğrenç de olsa bir diktatör… Burnumuzu tıkar ve bu adi katilin elini sıkarız. Onun mide bulandırıcı işlerini haklı çıkarmak ve onu mazur göstermek üzere de efsanevi ekonomik gelişmeden akıllıca siyasi reformlara kadar bir dizi tezgah için “uzmanlar,” “yorumcular” ve “analistlerden” kiralık savunma ekibimizi göreve çağırırız. Hepsi başarısız olursa da KessingerAlbright sözlüğüne bakar ve ona biraz “siyasi realizm” ekleriz. Türkiye’de seçimlere katılım yüzde 85’in üzerinde olurken Mısırlıların uyduruk seçimlere müştereken aşağı yukarı aynı nispette katılmamayı seçmiş olmaları da ironiktir. Böylece Mısırlılar, Mareşal’i ve onun Was-

hington ve Londra’daki destekçilerini, diktatörlük yönetimini örtmek için çok gerekli olan incir yaprağından mahrum bıraktılar. Erdoğan eleştirilir ve yerden yere vurulurken, Sisi’nin önüne kırmızı halılar seriliyor. Bunlardan biri beş askeri darbe ve onlarca yıllık mutlak ordu hakimiyetindeki idare sonrasında ülkesini demokrasi yoluna koyarken diğeri ülkesinin yeni yeni filizlenmeye başlayan demokrasi tecrübesine acımasız bir şekilde son verdi. Türkiye’deki seçimleri değerlendirirken gizli varsayım, AK Parti için oy verenlerin Erdoğan’ın “korku yayan” ve “milliyetçi propagandasından” kolayca etkilenen düşüncesiz kalabalıklar olduğudur. Bize defalarca söylendiğine göre o, insanlardaki ekonomik istikrarsızlık ve güvenliğin tehlikeye girmesi korkularını tahrik etti. Sanki Suriye, Irak, Yemen ya da Libya gibi bölgelerde krizler giderek tırmanırken Türklerin ekonomik çıkarları ve güvenliklerinin dolaylı ya da doğrudan tehlikeye girmesinden korkmaya hakları yokmuş gibi. Üstelik ülkede 2 milyon Suriyeli mülteci varken ve Avrupa ya da ABD bunların çeyreğini bile kabul etmeye yanaşmazken…

Seçime katılan milyonlar, çok şuurlu tercihlerde bulundu. Onlar, oylarını (dünyanın her demokratik ülkesinde seçmenlerin yaptığı gibi) çıkarlarını en iyi savunacağına inandıkları

“Türkiye’ye vize serbestisi sağlanacak” AB Yüksek Temsilcisi Mogherini: Tüm kriterler yerine getirildiğinde vize serbestisi sağlanacak. Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, France Inter radyo kanalına yaptığı açıklamada, serbest dolaşım konusunda diğer aday ülkelere uygulanan kriterlerin Türkiye için de geçerli olduğunu söyledi. Kriterlerin uygulanmasının çok yakından takip edilmesi gerektiğine işaret eden Mogherini, “Bütün kriterler yerine getirilince Türk vatandaşlarına vize serbesti

sağlanacak.” dedi. Mogherini, Türkiye ile yürütülen tam üyelik müzakerelerinin, AB’nin Türk devletinin modernleşmesine yapacağı yardım için en önemli araç olduğuna inandığını kaydetti. Türkiye’nin AB’ye girme konusunda ”ehil” olduğunu yineleyen Mogherini, tam üyeliğin şu anda gündemde olmadığını, süreci müzakerelerin gidişatının belirleyeceğini bildirdi.


dosya 11 dossier

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

Kalemdâr

bir lider, Paris ve Berlin gibi Batı başkentlerinde kucak açılarak karşılanıyor”

Mehmet Şükrü Oflaz

Toy’a Düğün Dernek, Kocamış’a Derince Mezar

ve meşru korkularına en iyi cevap verecek olanlar için verdi. Burada, Orta Doğu hakkında yapılan yorum ve haberlerde olduğu gibi, çoğu Batılı muhabir ve yorumcu, hakim söylemin ötesine geçemedi ya da gerçekleri görebilmek için önlerindeki kültürel ve ideolojik engelleri aşamadı. Bunlar Avrupa merkezci, ben merkezci ya da Oryantalizm olarak tanımlanabilecek belirtiler gösteriyorlar. Sömürge dönemlerinin harici gözlemcileri, misyonerler, seyyahlar ya da sömürge memurları şimdi çağdaş şekil aldılar: Eski başkentten imparatorluğun merkez dışındaki yerlerine gönderilen uzman, yorumcu ya da muhabirler. Ama söylemler ve bunların muhtevası büyük ölçüde değişmeden kaldı. Bunların şifreli mesajları sürekli yeni biçimlerde üretiliyor. Ama bölgede Batı’nın demokrasi söylemini çok az kişi ciddiye alıyor. Batı, demokratikleştireceği ve özgürleştireceği vaatleriyle Irak’ı istila edip yıktıktan sonra ülkede art arda mezhepçi despotlar tesis etti. Bağdat, özgürlüğün tadını çıkarmak yerine ölüm kokusu, iç savaş ve terör bulutlarıyla kaplandı. Artık Obama Ocak Devrimi’ni yücelten şarkılar söylemiyor ve hararetli bir şekilde Tahrir Meydanı’nda bir isyancı olma dileğinde bulunmuyor. Devrimciler Ortaçağ zindanlarında çürürken bunları hapse atanlar Batı başkentlerinde keyif yapıyor. Orta Doğu’da parmakları gerçek dikta-

törlere doğrultup onları hesap vermek zorunda bırakmak yerine eleştiriler ve şeytanlaştırmalar, bölgede (Kuzey Afrika’da Tunus dışında) demokratik bir şekilde seçilmiş tek cumhurbaşkanına yöneltiliyor. Bu yüzden, Batılı siyasetçilerle yorumcu ve “uzman” ordusuna küçük bir tavsiyede bulunayım: Bana güvenin, bölgede konu demokrasi olunca en iyisi sessiz kalmanız. Batı medyasının ikiyüzlülüğü GERÇEK DİKATATÖRLERİ UNUTTULAR Türkiye’de 1 Kasım’da gerçekleşen seçimlerin sonucunda Avrupa ve Batı medyası Türkiye’de demokrasinin bittiğini ve Türkiye için kara bir günün başladığını manşetlere taşıdı. Türkiye’de demokrasinin bittiğini ve artık otokrasinin başladığını duyurdular. 7 Haziran seçimlerinden sonra koalisyonun kurulamaması ve anayasa gereği tekrar seçime gidildi diye Batı medyası tarafından eleştirildi. Oysa Batı medyasının gözden kaçırdığı birşey vardı. Asıl diktatör Erdoğan değil de çevresindeki ülkelerin diktatorlerle çevrili olduğunu unuttular. SİSİ OTOKRAT YA DA DİKTATÖR OLMUYOR Örneğin Irak, Suriye, Mısır, Libya gibi ülkelerde yaşanan kayıplar ve savaş hali diktatörlüğün sonucudur. Ve Batı medyası hiç bir zaman bu yönetimi otokrasi ve tiranlıkla bağdaşlaştırmamıştır. Diğer taraftan Mısır’da demokra-

siden bahseden batı medyaları Sisi gibi bir askeri genaralin halkın çoğunun seçtiği Mursi’yi devirip yönetimi ele almasında otokrat yada diktatör olmuyor? Türkiye’de 1 Kasım seçimlerin yüzde 85 den fazla katılımla gerçekleştiğini belirten Ghannoushi, bu katılım sonucunda yüzde 50 gibi bir oranda seçilen bir liderin neden otokratik ve diktatör olarak gösterildiğini eleştirdi. ÖLDÜREN DEĞİL AMA; SIĞINMACILARI KABUL EDEN... İşte Batı medyası Erdoğan’a diktatör diyor ama unuttukları birşey var; Turkiye’nin çevresi diktatorlerle çevrili, bunlar görmezlikten geliniyor. Irak’ta yaşanan olaylar görmezlikten geliniyor. Suriye’de yaşanan olaylar sonrasında binlerce Suriye halkının hayatını kaybetmesi evlerinden olması, göç etmek zorunda bırakılmaları. Suriye’nin başındaki kişi diktatör değil ama bu sığınmacıları kabul eden onları ülkelerinde misafir eden lider diktatör, otokrat damgası yiyor. İŞTE BATI’NIN DEMOKRASİDEN ANLADIĞI Erdoğan’ı diktatör diye eleştirirken diğer taraftan gerçekten diktatör olan ülkelerini zulüm ve baskıyla yönetmeye çalışan liderleri ev sahibi yapıp onları konuk ediyor olmanız fazlaca insafsızca değil mi? İşte Avrupa ve Batı’nın demokrasiden anladığı bu. Kaynak: Huffington Post Çeviren: Arif Kaya

«

Karayolu ile seyahat edeceklerin dikkatine... İzin döneminin yaklaşmasıyla birlikte, vatandaşlarımız iizn yolu kapsamındaki değişikleri en doğru kaynaktan öğrenerek yola çıkma istiyor. İşte konuyla alakalı bilgiler... Tatil mevsiminin yaklaşmasıyla birlikte Türkiye’ye karayoluyla seyahat edecek vatandaşlarımızın Sırbistan ve Bulgaristan’dan geçişleri sırasında dikkat etmeleri gereken başlıca hususlara ilişkin Belgrad ve Sofya Büyükelçiliklerimiz tarafından derlenen bilgilere aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz: - Batı Avrupa’da yaşayan ve ülkemize karayoluyla seyahat edecek vatandaşlarımız için Türkiye

Cumhuriyeti Belgrad Büyükelçiliği tarafından hazırlanan Sırbistan bilgi notuna; http://belgrad.be.mfa. gov.tr/ShowInfoNotes. aspx?ID=269377 - T. C. Sofya Büyükelçiliği’nce hazırlanan vatandaşlarımızın Bulgaristan’dan geçişleri sırasında dikkat etmeleri gereken başlıca hususlara; http://sofya.be.mfa. gov.tr/ShowInfoNotes.

aspx?ID=230155 Bulgaristan’daki yol durumuna; http://sofya.be.mfa. gov.tr/ShowInfoNotes. aspx?ID=230351 internet sayfalarından ulaşabilirsiniz. Vatandaşlarımıza duyurulur...

oflaz-aliya@hotmail.com

saygıyla

T.C. Deventer Başkonsolosluğu

“Sus küçüğün, söz büyüğün” atasözü var bizim kültürümüzde, daha başkaca da atasözleri var. Zira atasını tanımayan, atasına hürmet etmeyen yol alamaz, gün göremez. Menzile varmak isteyen yol almalı, yol almak için yol/iz bilmeli. Yol da atadan öğrenilir. Atalarımız bunca sözü, yola girecek toylara “nasihat olsun/yol olsun” diye tekellüm etmişlerse, toylar nelerine güvenerek atalarının sözünü dinlemezler. Yolsuzun arsız olacağı, arsızın uğursuz olacağı kesin gibidir. Toylar neden arsızlık etmektedirler, bilinmez. “Bilinmez” dediğime bakmayın, bilinir lâkin hesap dünyasındayız. Uğursuzluk yayılmasın diye “ses” edilmemektedir. Atalarımız bunca hikmetli sözü, masalarının başında, eşlerinin döşünde, bade ile cem olurken tekellüm etmemişlerdir bunu da biliriz. Ağır imtihanlardan, ızdıraplardan yol bularak, biriktirerek, ölçerek biçerek büyük bir hayat tecrübesinin hasılası olarak ortaya koymuşlardır. Atalarımızın sözleri bu sebeple hazinedir. Şahsiyetimizi şekillendiren önemli umdelerdendir. Toy olan toyluğunu bilirse, eksikliğini bilmekliği sebebiyle kârdadır. Hayat yolunda menzil almanın en baş şartı, haddini bilmektir. Haddini, yani hududunu. “İki yaldızlı kelam bildim” diye, “sürme gözlü ceylana erdim” diye, “pek çok bileği büktüm” diye, hududu aşan bir iş ederse, ne olursa olsun toyluğa mahkûm kalır. “Haddini/hududunu bilmek” dedik. Peki ne lazım gelir iş bu hâle ermek için? Evvelen ilim lazım gelir. Hem batını hem zahiri muhkem kılmak için. Allah buyruğu nedir, peygamber ahlâkı nedir bilmek gerekir. Sonra hâlini ol ulu Peygamberin hâline benzetmeli. İzini izine denk getirmeli. Getirmeli ki, yere sağlam basa. Sonra çok mühim bir mesele gelir ki, eline-diline-beline sahip olmalı. Hz. Faruk (r.a) efendimiz ne buyurmuş “Gerçek delikanlı, öfkesini yenendir.” “Öfke” deyip geçmemeli, bi başka adı da şehvettir.

Öfkesini yenen eline-diline-beline sahip çıkabilir. Geldik bir başka menzile ki o da, kindar olmamalı, affetmeyi bilmeli. Sen, “ben O ulu Peygamberin yolundan gideceğim” diyorsan, bilesin ki O, kendisine en çok düşmanlık edeni affetmiştir. Sonrasında sözü az, işi çok etmeli. Masallar dünyasının kahramanları gibi, yüksek perdeden konuşmayı bir kenara bırakmalı. Zira “Kişinin şerefi dilinin ucundadır”. Az olsun ama öz olsun sözün ki, itibar göresin. Bu menziller çoktur. Her menzil bir başka menzile yol verir. Eh, son bir menzille bağlayalım da sen çözesin. Bir alperen, bir gönül kahramanı Fethi Bey; “Size kassab olmak, seyyâd olmak, dellâk ve dellâl olmak yakışmaz.” buyuruyor. Sen bunlardan hiçbiri olma. Allah’ın Settârü’l-Uyûb vasfını rencîde etmemeye gayret göster... Şöyle bir etrafımıza bakarsak, durduğumuz, durduğumuz yerde konuştuğumuz cürümdür. Eline tutuşturulmuş çok gelişmiş teknoloji ile bilesin ki, senin büyümeni engellemek istiyorlar. Elbet yaşının hakkını vereceksin. Ne bir adım ileri ne bir adım geri. Ama “toysun” diye her zaman böyle kalacak değilsin ya. Bak atalarımız bize TÖRE bırakmış. Ulu Peygamber’in (sas) ve yoğurduğu mübarek neslin yolunun gerekleri. Yaşayarak bilinen, bilindikçe yaşanan yoldur TÖRE... Geçenlerde, bir aksakallı kocamış, bir rüya anlattı. Can kulağıyla dinledim. Dedi ki ; “Rüyamda sayılamayacak kadar çok toy meydanda toplanmış, ellerinde telefon, ceplerinde para, hayallerinde ev, araba, sırtlarından yapışık hatunlar vardı. Biraz onunla biraz bununla uğraşıp, maksadlarına eremeyince ellerinde kürekler mezar kazıp biz kocamışları diri diri gömmektelerdi.” Rüyasını anlattı ve sustu, rüyadır lâkin bir işarettir. Rüyanın üzerinde düşündüm acaba bu rüya kimi işaret ediyor diye... Aksakallıya sormanın hesabını yaparken, telefon çaldı. Aksakallı kocamış gaiboldu. İşareti sen anladın mı?

Software problemen in Windows verhelpen Componenten in uw computer vervangen bij upgrade Installeren van compleet ADSL of kabel internet pakket (UPC, KPN, Telfort, Ziggo enz.) Volledig thuisnetwerk installeren incl. backup functies Draadloos internet installeren of hulp bij storingen/klachten Antivirus Software DATA Recovery Online Backup LCD en Plasma TV reparatie Saratech PC Service geeft support aan alle versies van Microsoft: Windows 98/ME/2000/XP Vista/Windows 7 en Windows 8

SARATECH ICT Quintstraat 60 3083 JN Rotterdam Tel. +31 649 77 76 78 E-mail info@saratech.nl www.saratech.nl

oedd spoe oorr sp VVoo nt uu ku kunt lenn!! elle /7 bbel 24 24/7 78 76 77 76 49 77 06 06 -- 49

78


N E Z N E R G R E D N O Z A M E N I C E S K TUR


yaşam 13 het leven

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

Gündem

Hollanda’da işsizilik yabancılar arasında en yüksek seviyede. Sosyal ödenek alanların sayısındaki artış da dikkati çekiyor...

Türklerin durumu içler acısı

Yurt dışında yaşayan 6 milyon 122 bin 47 Türk’ün sadece 1 milyon 534 bin 113’ünün bir işte çalıştığı, mesleki vasıf eksikliğinin ise işsizliğin en büyük nedenini oluşturduğu belirlendi.

T

.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının araştırmasına göre, 3 milyon 328 bin 497’si Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, 2 milyon 793 bin 550’si çifte vatandaşlığa sahip olmak üzere, yurt dışında toplam 6 milyon 122 bin 47 Türk yaşıyor. Ancak yurt dışındaki Türklerin sadece 1 milyon 534 bin 113’ü bir işte çalışıyor. Almanya’da 2014 yılı sonu itibarıyla, ülke genelinde işsizlik oranı yüzde 6,5 iken, aynı tarihte ülkedeki Türk vatandaşları arasındaki işsizlik oranı ise yüzde 20,9 olarak gerçekleşti. Türk vatandaşlarının iş piyasasına katılım oranı yüzde 60’larda seyrederken, bu oran tüm Alman vatandaşlarında yüzde 71 oldu. Aynı oran Türk vatandaşı erkeklerde yüzde 77 olarak kaydedilirken, Türk vatandaşı kadınlarda yüzde 41’de kaldı. Ancak 15-30 yaş arası Türk vatandaşlarında istihdam piyasasına katılma oranı ortalama

yüzde 79’a ulaştı. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde mesleki eğitim ile akademik eğitim alanında daha iyi olanaklar sunan ortaokul ve liselere devam eden Türk çocuklarının oranının düşük olması, Türk çocuklarının yaklaşık yüzde 20’sinin temel eğitim diploması almadan eğitim çağı dışında kalması, yüksek öğrenim yapabilen Türk genci sayısının ev sahibi ülke gençlerine göre daha az olması, eğitim alanında süratle aşılması gereken sorunları oluşturuyor. Batı Avrupa ülkelerinde toplumun bazı kesimlerinde yabancılara karşı tarih, politika, ekonomi ve eğitim gibi unsurlardan kaynaklanan ön yargıların hakim olduğu gözlemlenirken, bu olgudan yararlanan bazı partiler ırkçı ve ayrımcı politikaları körüklüyor. Sorunlardan biri olan dil konusu da çocukların eğitiminden iş bulmaya kadar her alanı ilgilendiriyor ve

uyumun önündeki engellerden en önemlisi olarak ortaya çıkıyor. Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının en büyük sorunu, istihdam piyasasına katılımda görülüyor. Bu kapsamda, mesleki vasıf eksikliği de işsizliğin en büyük nedenini oluşturuyor. En büyük işsizlik ve geçim sıkıntısının yaşandığı ülkelerden biri ise Hollanda. Yaklaşık 400 bin Türk asıllı insanın yaşadığı Hollanda’da işsizliğin yabancılar arasında en yüksek seviyede olduğu ve sosyal ödenek alanların sayısındaki hızlı artış dikkati çekiyor. Yaklaşık 17 milyon nüfusa sahip Hollanda’da dar gelirli ve sosyal ödenekle yaşayanlara Gıda Bankaları yiyecek desteği veriyor. Gıda Bankalarından temel ihtiyaçlarını karşılayan Türklerin sayısının da oldukça fazla olduğu gelen haberler arasında. Doğuş haber Merkezi

«

Hacı Kasım Bahadır Hakka yürüdü Hacı Kasım Bahadır hakkın rahmetine kavuştu. Onu ilk 1973 yılında Bergoss halı fabrikasında tanımıştım. Sen şakrak, güler yüzlü şakacı bir insandı. Yaşından çok daha genç gösteriyordu. Sosyal bir insandı. O dönemlerde Hollandacayı kendisiyle birlikte gelen herkesten daha iyi konuşuyordu. Hem tercümandı. hem Hoca’ydı, hem işçiydi. Bir dönem 80’li yıllarda birlikte “Oss Türk Cemiyeti” yönetim kurulunda fahri hizmette bulunduk. O başkandı ben organizatördüm. Ve daha başka arkadaşlarla. İyi bir idareciydi. Tatlı dilli bir Karadenizli idi. Sözü kimseye batmaz konuştukları ile samimi konuşur kimseyi incitmezdi. Hocalık vasfı vardı. Seksenli yılların sonunda kesin dönüş yaptı. Onu en son, 1998’di galiba asker arkadaşım Seyfettin ile birlikte memleketi

olan Çaykara’nın Taşkıran köyünde ziyaret etmiştim. Birlikte Uzungöl’den yukarı doğru çıkıp kendilerinin kaldığı yaylaya gittik. Sakarsu yaylasına. Bir süre orada kaldık. Hollanda’dan konuştuk. Bize bolca bal ve tereyağı ikram etmişti. Yaşı hayli ilerlemişti ama yine de kullandığı Kartal marka arabasıyla yaylaya giden sarp yamaçlarda usta bir araba yarışçısı gibi kıvrıla kıvrıla gidebiliyordu. Kendisi ile barışık, boş durmayı sevmeyen bir insandı. Hacı kasım bahadır/ Çok çevre edinmişti Hollanda’da hemşerileri tarafından da sayılan sevilen bir insandı.

Yattığı yer nur olsun. Rabim rahmetiyle muamele etsin.. Biz onu iyi bilirdik, varsa bir hakkımız helal olsun... (Adnan Şahin)

Denge

info@bekircebeci.com

Bekir Cebeci

İyi Bir Evlilik İçin Altın Kurallar İyi ve sağlam bir aile yapısının altın kuralları olmalıdır. Bu kuralları, 3 K, 6 S formülüyle şöyle açıklayabiliriz. Önce 3 K formülünü yazalım. 3 K: kafa, kalp ve kasa birliğidir. Eşler arasında kafa, kalp ve kasa birliği olmalıdır. Peki bu ne demektir? 1) Kafa Birliği; aile, hedeflerini birlikte kararlaştırır. Aile neyi ne zaman nerede yapacağında hem fikirdir. Özellikle çocukları yetiştirmede anne ve baba tek fikir olmalıdır. Bunun için elbette kendi aralarında istişare edip bunun kararının verirler. Çünkü biri Mersine diğeri tersine giderse o aile yürümez. 2) Kalp Birliği; gönül birliğidir. Eşlerin sadece ama sadece birbirlerini sevmesidir. Bir kalpte ancak bir kişiye yer vardır. O da eşidir. Onun için gençler, evlenmeden önce birbirlerini yakından tanımalıdırlar. Ortak gönül bağları, zevkleri, neşeleri olmalıdır. 3) Kasa Birliği; öncelikle bir ailenin geçimini sağlayacak düzenli bir gelirinin olması gerekir. Hollandalılar onun için ‘önce iş, sonra eş’ derler. Bunun yanında “Ak akçe kara gün dostudur” atasözünden hareketle ailede tasarruf fikri olmalıdır. Harcamalar, çok planlı istişare edilerek yapılmalıdır. Ayağımızı bütçemize göre uzatmalıyız. Ailenin huzuru buna bağlıdır. Aksi durum borçlanmadır. Bu durdum da ailenin dağılmasına bile yol açabilir. Şimdi 6 S formülüne bakalım. 1) Sevgi; evliliğin ve ailenin çimentosudur. Çünkü sevgisiz, aşksız bir evlilik çok zor yürür. Öyleyse evlenecek gençler birbirlerini candan ve yürekten çok sevmelidirler. Ve bu sevgilerini her an dile getirmelidirler. ‘Seni çok seviyorum hayatım’ demelidirler. Sevgisiz bir hayat, susuz bir çiçeğe benzer. Hayata ve

evliliğe can veren, sevgidir. 2) Saygı; eşlerin birbirlerini sevmelerinin yanında saygı göstermeleri de esastır. Çünkü saygı göstermek eşine değer vermektir. Onu kendisiyle eşit görmektir. Böylece ailede kimse kendini üstün görmez. Çünkü ailede eşler, eşit partnerdirler. 3) Sadakat; eşlerin birbirlerine dürüstçe bağlı olmasıdır. Evlendikten sonra evlilik anlaşmasına bağlı kalıp artık kimse kimseyi aldatmayacak. Çünkü aldatmak evliliğin ve ailenin yıkımını hazırlar. Dolayıcısıyla eşler birbirlerine sadakatle bağlı olmalıdırlar. 4) Samimiyet; aile ilişkileri, içten, candan samimi birlikteliği gerektirir. İşte bunun adı da samimiyettir. Zaten samimi olmayan hiç bir ilişki uzun süre yaşayamaz. Samimiyet, insanın içinin ve dışının aynı olmasıdır. Özü ve sözü bir olmaktır. Doğru ve dürüst olmaktır. 5) Sabır; acıya, üzüntüye, zorluk, haksızlık ve güçlüklere ses çıkarmadan tahammül etmektir. Sabır olmadan değil bir aile ilişkilerini, insan ilişkilerini bile götürmek mümkün değildir. Öyleyse ailemizin devamı ve geleceği için sabırlı olmalıyız. Hemen tepki vermek yerine durup beklemeliyiz. Zaman birçok şeyin ilacıdır. 6) Sohbet; tatlı dil, güler yüzle karşılıklı konuşmaktır. Ailenin devamı için temel değerlerden birisi de tatlı, eğitici, öğretici ve şakacı sohbetlerdir. Ailede eşler arasında ve çocuklarla güzel ve eğlendirici sohbetler aile bağlarını daha da güçlendirir. Unutmayalım ki her insan güzel ve tatlı sohbeti çok sever. Sohbetsiz günümüz olmaz. Çocuklarımıza da sohbetlerimizle güzel bir eğitim vermeliyiz. Bizce iyi bir ailenin altın kuralları bunlardır. Bunlara eklenecek elbette sayısız kurallar da vardır. Ama önemli olan kuralların çokluğu değil uygulanmasıdır.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

04 haber 14 nieuws

Dosya

İstanbul’da yıllardır otel işletmeciliği yapan Ergün Kıspet, alternatif otel konseptiyle insanlarımıza hizmet vermeye hazırlanıyor. Hollanda ziyareti sırasında basın mensuplarıyla buluşan Kıspet, çalışmaları hakkında bilgi verdi.

Gündem

“Hollanda Ceza Kanunu’nun 137 ve sonrası maddeleri Hollanda’da bulunan Türk vatandaşlarımıza ve STK’lara suç duyurusu imkânı tanımaktadır”

“Türk halkı hedef alınmıştır” Hollanda Türk Hukukçular Birliği, son günlerde Avrupa’nın gündemine oturan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik hakaret suçuyla ilgili olarak Hollanda’daki kanunlar konusunda vatandaşları bilgilendirdi.

Grand Çınar Hotels Genel Müdürü Ergün Kıspet: “Hedefimiz, gurbetçilerimizi en güzel şekilde ağırlamaktır” 210 odalı, 510 yataklı, alkolsüz, 5 yıldızlı dev bir işletmeyi 1 Haziran 2016 tarihinde hizmete sokacak olan Ergün Kıspet, tanıtım maksadıyla Avrupa’daki vatandaşlarımızla bir araya geldi. Rotterdam’da Mercan Balık Restoran’da basın mensuplarıyla da buluşan Ergün Kıspet, hizmete açacakları işletme ile, ekonomik krizin en yoğun olarak yaşandığı bir dönemde insanlarımıza alternatif bir hizmet ve fiyat imkânı sunuyor. İşadamı Osman Çınar’ın yatırımıyla inşa edilen Grand Çınar Hotel Genel Müdürü Ergün Kıspet, Kumluca’da hizmete açacakları dev işletme hakkında bilgi verdi. Ergün Kıspet, Grand Çınar Hotels ile alakalı şu bilgileri paylaştı: “Alternatif Tatilin Yeni Gözdesi” “Türk Turizmine; alternatifsiz turizm hizmeti vererek ülke ekonomimize katkıda bulunmak misyonuyla hareket ediyoruz. Misafir memnuniyetini sağlamak. Yeniliklere ayak uyduran, güvenilir, dürüst, müşteri odaklı, gelen misafirlerin hassasiyetlerine, kaliteli, toplumsal bütünlüğü ve saygıyı sağlamak ve inanmak en önemli değerlerimizdir. Hedefimiz, ağırladığımız misafirlerimize kusursuz hizmet sunarak Türkiye’de unutulmaz deneyimler yaşatan, en iyi otel zincirlerinden birisi olmak. Kaliteli ve yenilikçi hizmetlerimiz ile koşulsuz misafir memnuniyetini sağlayarak bir otel ve marka olmak. Hizmet vermekte olduğumuz Alternatif Turizm konseptinde; misafirlerimizin ailelerinin maddî ve manevî değerlerine uygun, kaliteli ürün ve güler yüzlü hizmet sunan bir otel olmaktır. Otelimiz 2 resort bina şeklinden oluşup 200 odadan ibaret olup, toplam 500 yatak kapasitesindedir. 180 Standart, 8 Deluxe Oda, 6 Corner oda, 1 VIP balayı odası, 1 Kral Dairesi, 4 engelli odadan oluşmaktadır. Mutaassıp, muhafazakâr ailelerin tatillerini gönüllerince geçirebileceği bir konseptle hizmet verecek

olan otelimiz, tarihî ve doğa güzelliği ile herkesi büyüleyen Kumluca’dadır. Antalya’ya 100 km mesafede olan otelimiz, Finike, Demre, Çıralı, Olimpos, Tekirova gibi antik ve doğa zengini olan beldelerle iç içedir. Denize sıfır olan otelimizdeki odaların tamamı deniz manzaralıdır. Kadın, erkek ve çocuklar için özel ve ayrılmış plaj ve havuzlarımız büyük bir ihtiyaca cevap verecek donanımdadır. Avrupa’da yaşayan insanlarımızın bütçelerine uygun bir fiyat uygulanmaktadır. Hazırlanan özel kampanyalarımızla, diğer otellerle olan fiyat farkımız kişi başına günlük olarak 20 Euro civarındadır. Ramazan ayı için özel program... Ramazan ayı için hazırladığımız özel programlarla o manevî atmosferi canlı tutmaya çalışacağız. Bay ve bayan mescitlerimiz, özel konuşmacılarımız, sanatçılarımızla insanlarımıza o duygu yoğunluğunu sürekli yaşatacağız. Çocuklar için özel oyun alanları, animasyonlarla her günü farklı kılmaya çalışacağız. Kreşlerimizdeki uzman elemanlarla aileler çocuklarını gönül rahatlığı ile bırakıp gönüllerince eğlenebilecekler, dinlenebilecekler. Engelli vatandaşlarımız için özel

olarak dizayn edilen odalarımız, toplantı salonlarımız, aqua park yerlerimiz, kadınlar için özel sauna, masaj saatleri düzenlenmektedir. Açık büfesiyle, farklı yöresel tatların sunumuyla, gözleme saatleriyle, Anadolu mutfağını insanlarımızın ayağına getiriyoruz. Yeşil ile mavinin buluştuğu, güneşin kumla boğuştuğu yer... Toros Dağları’nın eteklerinde gözleri ve gönülleri doyuran, ruhları dinlendiren bir alanda hizmet veren otelimizin etrafı seralarla, portakal bahçeleriyle çevrili. Şehir merkezimize Kumluca’ya 3 km, Finike’ye 15 km, Antalya havaalanına 100 km mesafede bulunan tesisimiz, daha birçok tarihi ve doğal güzellikleriyle görülmeye değer yerleri gezebilme şansına sahip olacaksınız. Yeşil ile mavinin buluştuğu, güneşin kumla boğuştuğu Kumluca mevkiinde bulunan Grand Çınar Hotels, “Alternatif Tatilin Yeni Gözdesi” olarak insanlarımıza hizmet etmek için gün sayıyor. Kaş, Patan, Kalkan gibi antik kentlere yakın olan otelimiz, tarihî ören yerlerden olan Demre ile de iç içedir. Grand Çınar Resort Hotel’de; aileniz ve sevdiklerinizle birlikte denizin, güneşin ve dinlenmenin keyfini doyasıya yaşayacağınız bir tatil geçirmenizi diliyoruz.

T

ürk Hukukçular Birliği Başkanı Avukat Ejder Köse ile Avukat Ali Durmuş tarafından Birliğin Facebook sayfası üzerinden yapılan açıklamada, hakaret furyasına Hollanda medyasının da katıldığına işaret edildi. Açıklamada, “Hepimizin bildiği gibi, Hollanda’da bazı ‘kahraman’ gazeteciler ve özellikle belirli bir siyasi partinin mensupları Almanya’da başlayan hakaret furyasına büyük bir ‘aşk ve şevkle’ katıldılar. Yayınlanan bazı karikatürlerde Türk bayrakları kullanılarak doğrudan Türk halkı da hedef alınmıştır” ifadesi kullanıldı. Hakaret suçlarıyla ilgili Hollanda yasalarının Almanya’daki yasalardan biraz farklı olduğuna vurgu yapılan açıklamada, “Hollanda’da yasalar bu konuda Almanya’dan biraz farklı. Hollanda’da müttefik ve dost ülkelerin devlet başkanlarına hakaret suçu, Hollanda Ceza Kanunu’nun 118. Maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre her kim bir dost ve müttefik bir ülkenin devlet başkanı veya hükümet üyesine kasten hakaret ederse 2 yıl hapis cezası veya dördüncü kategoriden adli para cezası ile cezalandırılır. Ancak bu hükmün çok önemli bir şartı var: böyle bir suç ancak bu dost ve müttefik devlet başkanının veya hükümet üyesinin görevi gereği Hollanda’da bulunduğu zaman oluşabilir. Eğer söz konusu devlet adamı veya hükümet üyesi Hollanda’da resmi görevde bulunmuyorsa, herhangi bir hakaret (basın yolu ile dahil olmak üzere) bu kanun maddesi kapsamına girmez” denildi. Avukat Ejder Köse ve avukat Ali Durmuş, bu durumun buna rağmen yasal girişimlerin önünde bir engel oluşturmadığına vurgu yaparak, şunları kaydettiler: “Hollanda Ceza Kanunu’nun 137 ve sonrası maddeleri Hollanda’da bulunan Türk vatandaşlarımıza ve Sivil Toplum Kuruluşlarına suç duyurusu imkânı tanımaktadır. Zira bu hükümler ırk, din ve siyasi görüş gibi bazı özelliklerden dolayı ayrımcılık ve halkı kin ve nefrete tahrik etme suçlarını düzenlemektedir. Cumhurbaşkanı

Erdoğan nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti’ni ve onun vatandaşlarını temsil etmektedir. Bizim görüşümüze göre özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik Türk bayrağını da içeren karikatürler bu maddelerin kapsamına girebilir. Zira bu şekilde bir sözde hiciv veya eleştiri Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türk bayraklarıyla doğrudan vatandaşlarımıza ırk ve milliyetleri sebebiyle yönelik bir suç olarak yorumlanabilir. Özellikle yorumlanabilir diyoruz, zira Hollanda’nın yargı geleneğinde fikir, ifade ve eleştiri hürriyeti çok geniş yorumlanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) emsal kararları da bu çizgiyi destekler nitelikte. Özellikle AİHM siyasetçilerin ve kamu görevi icra edenlerin eleştiri sınırlarının normal vatandaşlardan daha geniş olduğunu ve en ağır hatta ‘şok edici’ eleştirilerin ( hakaretler dahi ) bile demokratik hukuk devletlerinde kabul edilebilir olduğunun altını çizmiştir. Tabi ki bu, bizim çizdiğimiz çerçevede STK ve vatandaşlarımızın şikayet ve suç duyurusunda bulunma hakkına engel değil. Hatırlayınız, PVV lideri Geert Wilders’in Fas asıllılara yönelik sözleri sonucu kendisi aleyhine tüm Hollanda’da bir suç duyurusu fırtınası kopmuştur ve şu an Wilders bu suç iddiası ile yargılanmaktadır. Tabi ki sonucu henüz belli değil ama unutmayalım Hollanda yargısı dünyada üst düzeydedir ve Hollanda adalet sistemi dünyada en güvenilir ve kaliteli sistemleri arasında beşinci sıradadır. Hollanda yargısının kararlarına boynumuz kıldan incedir ve Hollanda yargısının kararlarına ve değerlendirmelerine güvenimiz tamdır. Unutmayalım, siyasi konjonktüre ve ağır siyasi baskılara rağmen bu yargı çok büyük bir haksızlık ve ayrımcılık olan zorunlu uyum yasalarını bile vatandaşlarımızın lehine iptal etmiştir.Bir de Hollanda Ceza Kanunu’nun 266. Maddesi 267. Maddesinin 3. Fıkrasını hatırlatmak isteriz. Bu madde basit hakaret suçunu düzenlemektedir ve bu maddeler gereği her kim hakaret suçu işlerse azami 3 ay hapis cezası veya ikinci kategoriden adli para cezasıyla cezalandırılır. 267. Maddesinin 3. Fıkrasına göre dost ve müttefik bir ülkenin devlet başkanı veya hükümet üyesine yönelikse bu suçun cezası üçte bir oranında yükseltilir. Ancak bu hüküm çerçevesinde herhangi bir soruşturma açılması ancak bu suçun mağduru/müşteki olarak hedef alınan kişinin şikayeti şartına bağlanmıştır. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisi bu maddeye dayanarak Hollanda’da herhangi bir avukatı vekil tayin ederse Hollanda adli makamları nezdinde suç duyurusunda bulunabilir. Haber Merkezi


toplum 15

samenleving

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

Erdoğan, güven tazeledi

“Allah’ım, bu görev omuzlarımızda olduğu sürece bizleri nefsimizle bir an olsun baş başa bırakma”

Güney Hollanda, Mehmet Erdoğan’la “devam” dedi

Güney Hollanda Millî Görüş Federasyonu’nun İskender Paşa Camii konferans salonunda düzenlediği bölge yönetim ve şube başkanları kurulu toplantısında, 16-17 Nisan tarihlerinde yapılan başkanlık istişaresinin sonuçları da açıklandı. Yapılan istişarelerde, 2013 yılında göreve başlayan Mehmet Erdoğan’ın başkanlık görevini sürdürmesi kararı çıktı.

G

üney Hollanda Millî Görüş Federasyonu, Güney Hollanda Millî Görüş Gençlik Federasyonu, Güney Hollanda Millî Görüş Kadınlar Federasyonu ve Güney Hollanda Millî Görüş Genç Kadınlar Federasyonu yönetim kurulu üyelerinin ve şube başkanlarının katıldığı toplantıya IGMG Genel Merkez’den Eğitim Başkanı Dr. Abdülhalim İnam ve İrşad Başkan Yardımcısı Ali Bozkurt da iştirak ettiler. Schiedam İslam Merkezi Camii imamı İbrahim Ersin tarafından okunan Kur’an-ı Kerim’in ardından yoklamaya geçildi. Teftiş Başkanı Mehmet Yücel tarafından yapılan yoklamanın ardından, teşkilatlanmayla alakalı bir saatlik bir seminer verildi. Başkanlık istişaresinin hayırlı olması dileğinde bulunan Dr. Abdülhalim İnam yeni çalışma döneminde hem başkanın hem de idarecilerinin önüne yeni hedefler koydu. Bölgeye kazandırılacak yeni bir bina ile hizmetlerin daha da yaygınlaşacağını, verimli hâle geleceğini belirten İnam, konuşmasında özetle şunlara değindi: “İdareciler olarak kucaklayıcı olacaksınız. ‘Git’ demek kolay. Kovulanların nereye gittiğini biliyoruz. Birleştirici ve bütünleştirici olacağız. Ayrıştırmak onlara, bütünleştirmek bizlere düşüyor. Şubeler ne kadar

güçlü olursa bölge de o kadar güçlü olur. O yüzden siz güçlü olacaksınız ki, bölge güçlensin. Ne diyor Rabbimiz, “Sen onlara kaba, katı sert davransaydın, onları yanında bulmazdın.” Bu, Kur’an psikolojisi, pedagojisidir. Başkanımız bu hayırlı hizmetleri götürürken sizler de onun yanında ve yardımcısı olacaksınız. Bu bizim değil, Allah’ın davasıdır. Rabbim bizi bu davada yürüyenlerden eylesin, sürünenlerden değil. Bizlere bir görev tevdi edildiğinde, dilimizdeki duamız şudur: “Allah’ım, bu görev omuzlarımızda olduğu sürece bizleri nefsimizle bir an olsun baş başa bırakma. Sağlam bir şekilde görevi almayı, yürütmeyi ve vakti geldiğinde de hakkıyla ehil olan bir başka kardeşime vermeyi nasip eyle.” Ramazan ayının girmesiyle hizmetlerimize hız vermeliyiz. Ulaşılmadık bir kişi kalmayacak. Camilerimizde eğitim gören çocuklarımızı da bu hizmet kervanına dâhil etmemiz ve onları, fitre, zekât, infak gibi ibadetlerimizle tanıştırmamız gerek. Bulgaristan’da gördüm, bu gibi ibadetler dinin birer emri olmaktan çıkarılmış, unutulmuş. Biz gelecek neslimize bunları öğretmeliyiz. Güney Hollanda’nın müstakil bir bölge binasına kavuşma vakti geldi. Başkanımızdan bunu istiyoruz, bunun için çalışmaları başlatın ve bizler de takipçisi olacağız. Yeni ka-

tılımlarla güçlü bir bölge yönetim kurulu oluştursun. Şube yürütme kurullarındaki eksiklikler varsa tamamlansın. Başkanların yükü azaltılsın. Dinç, dinamik bir arkadaşımız başkan olarak göreve geliyor, adam 3 yıl sonra bitmiş bir hâlde görevi bırakıyor. Ve bir daha da teşkilata uğramıyor. Bunlara meydan vermeyelim. Teşkilat yapımızı daha güçlü hâle getireceğiz. “Adam yok” diyorlar. Bakmayı bilirsen önündeki, arkandaki, yanındaki adamı fark edersin. Sen öyle düşünürsen, Allah, hiç bilmediğiniz bir yerden birini getirir ve bu davayı senden de benden de daha iyi yürütür. Kız ve erkek yatılı tatil kursları açmalıyız. Okullaşmada daha iyi hâle gelmeliyiz. Ortaokul düzeyinde okullar açmalıyız. Yerel makamlarla ilişkilerimizi güçlendirmeli, aradaki perdeleri kaldırmalıyız. Belediye başkanlarıyla bir akşam bir yerde oturup dertleşebilmeli, halkın sorunlarını konuşabilmeliyiz. Alnı secdede olan, hakkı hukuku bilen, hizmet sevdalısı adaletli gençlerimizi bu gibi mevkilere taşımanın gayreti içerisinde olalım. Bu yola çıktığınızda Allah yanımızdadır. Bunun binlerce örneği var ama ben yaşadığım bir hatırayı paylaşayım: Dandone kentinde Müslümanlar bir cami yaptırmışlar. Her bir bölümünü birileri inşa ettirmiş. Minareleri kal-

mış. Kara kara düşünürlerken bir kadın geliyor ve camiye yardım etmek istediğini söylüyor. Onlar da minarelerinin yapılamadığını onun için paraya ihtiyaçları olduğunu söylüyorlar. Kadın “tamam, minarenin birini ben yaptırayım” diyor. Minarenin 250 bin dolara mal olduğunu söylüyorlar, kadın “sorun değil, ancak, minareye anne ve babamın adını yazar mısınız” diyor. Ve kadın minareyi yaptırdıktan 6 ay sonra vefat ediyor. Siz böyle hayırlı bir yola çıkarsanız Allah sizi yolda bırakmaz.” İstişareler sonucunda 3 yıllık bir dönem için daha görevde kalacak olan NIF Başkanı Mehmet Erdoğan kendisine gösterilen teveccüh ve güvenden duyduğu memnuniyeti ifade ederek başladığı konuşmasında özetle şunlara değindi: “2013 yılında, Şube Başkanlarımızın teveccühü ve Genel Merkezimizin takdiri ile bölge başkanlığı görevi bize tevdi edilmişti. Sağlam ve kurumsal bir yapıyla hareket eden teşkilatımızda görev alanların görev süreleri yönetmelik çerçevesinde belirlenmiştir. Bizim de görev süremizin dolması hasebiyle, Genel Merkezimizden istişare talep etmiştik. 90’a yakın kurmayımızla yapılan istişare sonucunun hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bana duyulan teveccüh ve güvenden dolayı genel merkezimize, istişareye katılan kurmaylarımıza,

bölge yönetim ve şube yönetim kurullarına teşekkür ediyorum. Bundan sonra da aynı hizmet anlayışı ve duyarlılıkla hizmetimize devam edeceğim. Biz büyük bir sorumluluk anlayışıyla bu yükü omuzladık. Başarılı olduğumuz alanlar olduğu gibi, yol kat edemediğimiz sahalar da oldu. Biz bu dönemde güçlü bir bölge yönetimi oluşturarak bu alanlara daha çok ağırlık vererek, eksiklerimizi tamamlayacağız. Şube yürütme kurullarıyla istişareli ve bir ekip ruhuyla bölgede bir revizyona gidileceğini ve içerisinde yaşadığımız ülkedeki insanlara hizmet etmeye devam edeceğimizi de ifade etmek isterim. İstişare çerçevesinde bize iletilen fikirlerinizi, tekliflerinizi, isteklerinizi de layıkıyla değerlendireceğimizi ve teşkilatımıza, İslam toplumuna yaptığımız hizmetlerimize ivme kazandıracağımızı bilmenizi isteriz. Bölgemizin geleneksel hâle getirerek düzenlediği Kur’an-ı Kerim yarışmasını 21 Mayıs’ta, Bilgi Yarışmasını da 28 Mayıs’ta gerçekleştireceğiz. Ramazan ayına iyi bir hazırlıkla giriyoruz. Ben şimdiden Şaban ve Ramazanınızı tebrik ediyor, insanlığın kurtuluşuna vesile olmasını diliyorum” Mehmet Erdoğan’ın konuşmasının ardından toplantı, Rotterdam Birlik Camii İmam-Hatibinin okuduğu Kur’an-ı Kerim ve verilen ikramın ardından sona erdi. Haber - Fotoğraf: Tâhâ Yalçın


Oz&Er FOOD B.V. Rooseveltstraat 39 2321 BL Leiden

E-mail info@ozener.com Tel. +31(0)71 - 589 09 99 Fax +31(0)71 - 589 20 26 www.ozener.com

PARA TRANSFERi MÜBAREK AYLARDA FÍTRE, ZEKAT VE KURBAN PARALARINI EN HIZLI, GÜVENÍLÍR VE HESAPLI GÖNDERMENÍN TEK ADRESÍ HAVALEM.

Beklemeye son, havaleniz 10 dakikada Türkiye'de. İsme veya banka hesabına para gönderilir. Euro gönderin, Euro alınsın. Alıcı komisyon ödemez. Çeklerinizi ödeyebilirsiniz.

EN YAKIN ACENTAMIZA UĞRAMAYI UNUTMAYIN ! www.havalem.com | facebook.com/havalem

+31(0)78 655 16 50 | info@havalem.com


siyaset 17 politiek

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

Gündem

“Hepsi birbirinden azimli ve kendi alanlarında başarılı olan meslektaşlarımızla, Hollanda ve Türkiye Hukuk Enstitüsü kuracağız”

Kaza Avukatı yeni hizmet bürosununda

Spotlar

kayakocak@gmail.com

Kaya Turan Koçak

Adalet ve Hakkaniyet İçerisinde… “Çalışmalarımızı Adalet ve Hakkaniyet sınırları içerisinde belirleyip, Türkiye - Avrupa ekonomi ve ticaretine katkıda bulunacağız”. Bu sözler Dünya Türk İş Konseyi (DTIK) Avrupa Komitesine seçilen yeni Başkan Suat Şahin Bey’e aittir. Kendisini tebrik ediyorum, Rabbim yar ve yardımcısı olsun.

Uzun yıllardır hizmet veren Hollanda’da ilk resmî Kaza Avukatı bürosu ELFI, 13 Mayıs 2016 tarihinde, Rotterdam Centraal Station yanındaki ünlü Groot Handels Gebouw binasında ve Juridisch Loket yanında Weena 717 adresinde, ELFI Letselschade Advocaat adıyla yeni hizmet bürosunu aşılışını gerçekleştirdi.

A

çılışa Rotterdam T.C. Başkonsolosluğu, Rotterdam Barosu avukatları, Randstad Kaza Uzmanı Kurumu personeli, bir çok kurum ve kuruluş temsilcileri ve basın mensupları ile oldukça kalabalık topluluk katıldı. Avukat Onur Emre, yaklaşık 6 yıllık çeşitli avukat bürolarındaki hizmet dönemi sonunda, Ocak 2016 tarihinde kendi ofisine kavuşmuş oldu. Tamamen yeni bir iç tasarımla hazırlanan ve hizmete açılan iki katlı ofisin resmî açılış töreninde konuşan Avukat Onur Emre, “günümüzde bazı avukatların kaza hukuku davalarına bakmakta olduğunu, ancak kendisinin, uzmanlık alanının kaza hukuku olduğunu belirtti. Yaptıkları işin sadece bu alanda olmadığına dikkat çeken Emre, “başta kaza hukuku olmak üzere, iş hukuku, sosyal güvenlik hukuku, sigortalar hukuku ve şiddet içerikli suçlar gibi konulara da bakmaktayız ve gerekirse ileriye yönelik, başka branşlarda avukatları bünyemize katacağız” dedi. Açılışa, çok sayıda genç avukat da katıldı. Avukat Onur Emre, kendi grubundan olan Türk asıllı yaklaşık

25 avukat ve hukukçularla işbirliği içerisinde olduğunu ve bunun her zaman devam edeceğini dile getirdi. Emre, “hepsi birbirinden azimli ve kendi alanlarında başarılı olan meslektaşlarımızla birlikte, Hollanda ve Türkiye Hukuk Enstitüsü’nü kuracağız. Bu alanda çalışmalar başlatıldı ve Hollanda-Türkiye Ticaret Odaları işbirliğinde çalışmalar yürütülecektir” dedi. Av. Onur Emre konuşmasında ayrıca, bütün genç avukatlar olarak, Türkiye Cumhuriyeti Rotterdam Başkonsolosluğu için her türlü hizmet vermeye hazır olduklarını dile getirdi.

dosyalarına da bakmaktadır. Tasarımlar Gülşen Emre’ye ait Büronun komple iç mimari, tasarım, logo ve stil uygulaması Av. Onur Emre’nin kardeşi Gülşen Emre tarafından gerçekleştirildi. Fotoğraflar: Fatih Karaman

Okuyucularım hatırlayacaktır, son yazımda bu ayki yazımın konusunun DEİK ve DTİK ile ilgili olacağını dile getirmiştim. 26-27 Mart tarihleri arasında ‘Dünya Türk Girişimcileri İstanbul’da Buluşuyor’ sloganı ve yaklaşık 2.000 Türk girişimcinin katılımı ile DEİK-DTİK kongresi gerçekleşti. Pozitif bir atmosfer içinde geçen kongreye Hollanda’dan 150 kişiye yakın katılımcı vardı. Kongrenin ikinci gününde demokratik şölen havasında gerçekleşen seçimlerde DTİK Avrupa Komitesine Hollanda’dan benimle birlikte 7 kişi seçildi. Bir kez daha buradan seçilen çalışma arkadaşlarım Ali Bekdur, Osman Çelik, Durmuş Doğan, Saadet Koral, Turgut Torunoğulları ve Mehmet Yamaç’ı tebrik ediyorum. Umarım birlikte güzel çalışmalar yaparız. Hollanda’daki Türk girişimcilerine DEİK’i ve DTİK’i tanıtan şüphesiz, son 8 senedir DTİK Avrupa Komitesi Başkanlığını yürüten, Turgut Torunoğulları Bey olmuştur. Yapmış olduğu çalışmalardan dolayı kendilerine teşekkür ederim.

Kısaca ELFI Elfi Letselschade & Advies B.V. Elfi Letselschade & Advies B.V. olarak Av. Onur Emre’nin babası Ethem Emre tarafından kurulmuştur. Ocak 2016 tarihinden itibaren Randstad Letselschade & Advies B.V. olarak Amsterdam ve Rotterdam ana bürolarıyla kaza hukuku hizmetlerine devam etmektedirler. ELFI ise, sadece ELFI Letselschade Advocaat olarak Av. Onur Emre tarafından yönetilmektedir. Av. Onur Emre aynı zamanda Randstad Kaza Uzmanı Kurumu’nun mahkemelik

DTİK Avrupa Komitesi Başkanını seçtikten sonra yaşanan gelişme bizleri şaşırtmıştı. 3 Başkan Yardımcılığından birine seçilen Saadet Koral Hanım, bir anda yerini başkasına bırakma durumunda kaldı. Seçilemeyen başkan adayı meğerse otomatikman Başkan Yardımcısı oluyormuş. Tüzük gereği aynı ülkeden iki Başkan Yardımcısı

olamadığına göre, seçilen SaadeT Hanım maalesef seçilmemiş durumuna düştü. DTİK Avrupa Komitesi yeni başkanı Suat Şahin Bey, Adaleti geciktirmeden ve Hakkaniyeti koruyarak DTİK Avrupa Komitesinin ilk toplantısında, Genel Sekreterlik görevini Saadet Koral Hanım’a teklif ederek (oy birliği ile kabul edildi) ve yönetimde her bir kişiye sorumlu olduğu bir görev alanı vererek, önümüzdeki dört yılın takım ruhunun temelini de bu şekilde atmış oldu. Hâl böyle iken, Hollanda’daki bazı Türk medyasında çıkan ve gerçeği yansıtmayan haberleri okurken, işimizin kolay olmayacağını da bir kez daha gördüm. DTİK Avrupa Komitesi olarak Avrupa’daki Türk medyası ile daha yakın irtibat içinde olarak, birlikte çalışma ortamını geliştirmemiz gerekliliğine inanıyorum. Rabbim güzel işler yapmamızı nasip eylesin ve işlerimizi kolaylaştırsın. Amin! Hoşça kalın…

“Hâl böyle iken, Hollanda’daki bazı Türk medyasında çıkan ve gerçeği yansıtmayan haberleri okurken, işimizin kolay olmayacağını da bir kez daha gördüm.”

Rotterdam’da, Müslüman düşmanlığında ciddi artış var Radar tarafından yayınlanan yıllık raporda Rotterdam’da Müslüman düşmanlığının kısa sürede iki kat artmasına NİDA’dan tepki. Rotterdam’da özellikle başörtüşü kadınların mağdur olduğu Müslüman düşmanlığıyla ilgili NİDA partisi, polis, iş dünyası, anti ayrımcılık bürosu ve eğitim kurumlarının harekete geçmesi gerektiğini belirtti. Radar raporunda yer alan bilgilerde polise ihbar edilen Müslüman düşmanlığı olaylarının 2014 yılına göre 2015 yılında ikiye katlandığı bildirilmişti. Bu rakamların arasında özellikle camilere yapılan saldırıların yer almadığı, nedeninin

ise Müslümanların polis tarafından ciddiye alınmadıklarını düşünmeleri ve Rotterdam’ın olumsuz yönde gündeme gelmesinin önlenmesi için kayıt yapılmadığı aktarıldı. Evde bakıma sınırsız hizmet! Hollanda’da evde bakım hizmetinin belediyelere verilmesiyle birlikte yaşanan sorunlara çalışanlar, ” kurumlara, lükse ve müdüre ihtiyacımız yok halk bizim hizmet bizim ” sloganıyla yeni bir akım başlattı.

Evde Bakım hizmetinde yapılan kesintilerden dolayı yaşanan karmaşaya çözüm olarak Apeldoorn’da 12 kadın personel tarafından ilk evde bakım hizmeti kooperatifi kuruldu. Bu sayede kurumlara bağımlı olmadan hem bakıma muhtaç vatandaşın hem de çalışanların memnun olması bekleniyor. 1 Haziran tarihinden itibaren 80 kişiye bakım hizmeti verecekleri ve muhasebenin de Helpgewoon kurumu tarafından takip edileceği belirtildi.

vleeswaren Koç Et Mamulleri B.V.

Hikmet Gürcüoğlu

Adres Productieweg 48 2382 PD Zoeterwoude İleti: info@sancak.nl Web www.sancak.nl Telefon +31(0)71 581 00 30 Faks +31(0)71 581 00 33



perspektif 19 perspective

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

“Charlie Hebdo, tirajını 80.000’den 500.000’e çıkarttı. Ne kadar manidar değil mi?”

Analiz Ergün Madak ergunmadak@hotmail.com

Bu kadar mı nefret ediyorsunuz Türkiye’den? T

opkapı Sarayı’nı gezip de, çıkışa doğru son avluya geldiğinizde, duvarlarda sarayın içini ve bazı yabancı delegasyonların resimlerini de görürsünüz. Bu resimlerden birinde padişah tahtında oturur, solunda ise Hollandalı heyet vardır. Sağında ise padişahın yardımcıları, mütercimler vs. Bu manzarayı tarif eden ve İstanbul Hollanda Elçiliğinden bir Hollandalı görevli şöyle demişti: ‘Resme dikkatlice bakarsanız, padişah Hollandalı heyete bakmıyor. Sadece kendi adamlarını muhatap alıyor.’ O zamandan bu zamana neredeyse 100 yıllık Cumhuriyet tecrübesinde, bizdeki yabancı algısının, devlet ricali tarafından nasıl ‘biz bilmeyiz, onlar bilir, biz geriyiz, onlar ileri’ düşüncesine dönüştüğünü hepimiz yaşadık yaşıyoruz. Ama artık burada bir dönüşüm yaşanıyor.

de arrestatie verafschuwen tegenover Nederturken die haar goedkeuren. Minister Bert Koenders (Buitenlandse Zaken, PvdA) roept op om ‘naar elkaar te luisteren.’ AD 27 April 2016

Langere tenen dan die van Erdogan zijn er niet, Rob Vreeken, De Volkskrant 25 April 2016 Nergens zijn Turken zo Turks als in Nederland, Erdogans macht reikt ver over de landsgrenzen, AD 30 April 2016 Intimidatie, Raoul du Pre, De Turkse president Erdogan weet hoe intimidatie werkt. En daarmee reikt hij nu ook tot in Nederland. In Turkije komt buitenlandse pers vaak in problemen, De Volkskrant 25 April 2016.

kısmen Avrupa ülkeleri kendi içinde çözmüş gibi. Örneğin, kraliyet ailesine hakaret edildiğinde, bunun düşünce özgürlüğüne girmediği herkesin malumu. Algemeen Dagblad, 27 Nisan 2016, bir okuyucu tepkisinden sizinle paylaşmak istediğim bir bölüm var: ‘Laten we niet doen alsof we in Nederland roomser zijn dan de paus. Umar zou hier volgens de wet ook de cel in kunnen gaan voor haar tweet over de Turkse president. Zoek art. 267 van het Wetboek van Strafrecht maar op. Voor belediging van ‘het hoofd of een lid de regering van een bevriende staat’ kun je een jaar de cel in gaan. Wie de koning beledigd, riskeert zelfs 5 jaar cel. De man die een lullig waxinelichtje

hemen devreye sokulurdu?

Bana göre işin bir başka boyutu daha var. Hatırlarsanız, Paris’teki saldırısından sonra, batmaktan kurtulan bir dergi var: Charlie Hebdo. Tirajını 80.000’den 500.000’e çıkaran bir dergi. Ne kadar manidar değil mi? Bütün bunların hepsini topladığımda zihnimde şu görüntü oluşuyor: canı sıkılan ve dikkat çekmek, ilgi görmek isteyen bir çocuk düşünün. Etrafını yıkarak, dökerek ‘ben buradayım’ mesajı verir. Düşüncesini özgürce ifade edemeyip, hakaret eden tipleri zihnimde böyle canlandırıyorum. Bir de sadist tipler var. İğnelemekten, provake etmekten zevk alan ve bundan beslenen tipler işte.

Son bir kaç yıl, Türkiye-Avrupa ilişkilerinde haber trafiğinin çok yoğun yaşandığı bir dönem oldu. Hollanda basınında Türkiye, sığınmacılar, basın özgürlüğü, tutuklu gazeteciler ve Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerine haberlerin çıkmadığı bir gün neredeyse yok gibi. Açıkçası bireysel reklamlarının peşinde olan, provakatif söylem ya da espri yaptıkları her hâllerinden belli olan gazeteci, TV programcıları, standupcıları her yerde görmek mümkün. Çünkü malzeme lazım. Dilerseniz, basına yansıyan bir kaç cümleyi, burada sizinle paylaşayım: Ophef E. Umar De Volkskrant 27 April 2016 Belediging, Bert Wagendorp, De Volkskrant 19 April 2016 Conservatief bevolkingsdeel voelt zich hier gediscrimineerd: ‘Luister ook naar Nederturk’: De rel rond E. Umar, heeft er een dimensie bij: spanningen tussen Nederlanders die

Okuyucu tepkilerine de göz atmadan edemedim. Sadece düşünce özgürlüğünden dem vurup, insanların istediği hakareti edebileceğini savunanlar olduğu gibi, Hollanda Ceza Hukuku’nun 267. maddesine göre, hakaret edenlerin Hollanda’da cezalandırılabileceğini de ifade edenler vardı. Aslında bu meseleyi

naar de Gouden Koets gooide, bleef 2 jaar in voorarrest...’ Eğer Hollanda Kralı hakkında, aynı Erdoğan hakkında yazılanlar, çizilenler olsaydı neler olurdu? Hollanda Kralı ve kamuoyu acaba aynı soğukkanlılıkla mı yaklaşırdı edilen küfürlere ve belden aşağı vuranlara? Yoksa 267. madde mi

Sonuç; hemen her tartışmada olduğu gibi bu tartışmada da maksadın gözden kaçtığını fark ediyorum: • Hakaret edenler, beyaz ırkın, yani kendi kendilerine tanıdığı (arrogant) kibir, üstünlük psikolojisiyle çifte standart uyguluyorlar ve üst perdeden şu mesajı veriyorlar: “Biz belirleriz neyin hakaret, neyin

düşünce özgürlüğü ve neyin ‘şaka’ olduğunu” Meten met dubbele maten. Topkapı’daki resmin tam da zıttı değil mi? Rövanş mı alınıyor? • Dilinin altındaki baklayı çıkarmamak: Erdoğan üzerinden Türkiye’yi sevmiyorsanız, sevmeme gerekçenizi açıkça ifade edin. Neden? • Cumhurbaşkanı Erdoğan: O da kendi doğrularından vazgeçmiyor, bana göre de vazgeçmemeli. Fakat, açılan davalar ile ilgili yeterli bir PR çalışmasının yapıldığını da düşünmüyorum. İçeride, terör sebebi ile yatan gazetecilerin yeterince tanıtıldığını da düşünmüyorum. • Türkiye’ye gelen ve sınır dışı edilen gazeteciler, kimler bunlar ve hangi gerekçelerle sınır dışı edildiler? Türkiye, bir zamanların El-Salvador’u, Suriye’si, Libya’sı değil. Ama ileri demokrasiye de geçilemiyor bir türlü. Eğer hala genel kurulda ve komisyon çalışmalarında, kim provake ederse etsin, yumruklar konuşuyorsa, daha almamız gereken bir sürü yol var demektir. (Kendi adıma, bir türlü fırsat bulup da Türkiye’nin Sosyal Politikaları üzerine zihnimdeki çalışmayı hayata geçiremedim. Bir gün olur inşallah.) Bu liste uzar gider. Hollandaca-Türkçe Hollandaca bir sohbet esnasında, Türk bir arkadaş, yaşadığı bir olayı anlatırken şöyle dedi: “Iedereen, lachen, lachen, lachen. Çok hoşuma gitti Türkçe’den çevrilen bu cümle. Hatta şunu da ekledim: “Lachen, lachen, waren we allemaal dood.” Güle güle ölmüştük. Bunu anlatırken, başka biri de şöyle örnek vermişti ve buna da çok güldüm: Lachen, lachen gebruiken: Güle güle kullan... Bu arada şimdiden gündüzleri çoook uzun sürecek Ramazanımızın sabırla ve bol feyizle geçmesini Rabbimden diliyorum. ◄◄

Adres: Binckhorstlaan 340 2516 BL Den Haag İleti: info@borabouw.nl Web: www.borabouw.nl Telefon: +31(0)634 33 91 41


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

04 spotlar 20 spotlight

Fotoğraflarla dünya gündemi...

Saygıdeğer okurularımız, bu sayfada yayımlanmasını istediğiniz, hem kendi fotoğraflarınızı, hem de ilginç bulduğunuz foroğrafları yorumlarınızla birlikte paylaşabilirsiniz... Bekliyoruz...

Gül yetiştiren kurumlar...

En başarılı hakem

Sevval Festivalie renk kattı

Hollanda Diyanet Vakfı’nın düzenlediği ve yoğun bir katılımla gerçekleştirdiği Hollanda geneli Kur’an-ı

Hollanda Birinci Futbol Ligi’nin en genç hakemi olan 30 yaşındaki Serdar Gözübüyük, 2015-2016 sezonunun en başarılı hakemi seçildi.

Kendine has sesi ve yorumuyla Festi Rotterdam’a katılarak katılımcılara unutulmaz anlar yaşatan Sevval Kayhan’ı

Kerim’i güzel okuma yarışmasında Kocatepe Camii gençlerinden Harun Bilgiç birinci oldu.

sevenleri yalnız bırakmadılar. Bilal Can da, Sevval’i keyifle dinleyenlerden ve onunla birlikte söyleyenlerdendi.

Winterswijk Mescidi Aksa Camii Açıldı

Schiedam Muradiye Camii’ne Ziyaret

Hollanda Diyanet Vakfına bağlı Winterswijk Mescidi Aksa Camii yapılan törenle hizmete açıldı. Törene T.C. Diyanet İşleri Başkanlığından Din Hizmetleri Genel Müdürü Doç. Dr. Yaşar Yiğit, Lahey Din Hizmetleri Müşavir vekili Dr. Yusuf Acar, Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş, Winterswijk Belediye Başkanı Thijs

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz HDV Schiedam Muradiye Camii’ni ziyaret etti. Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz’a ziyaretinde Lahey Müşavir Vekili ve Deventer Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Yusuf Acar eşlik etti. Gerçekleşen ziyarette HDV Schiedam Muradiye Camii Yönetim Kurulu ve din

van Beem, Winterswijk şehrinde oturan Müslümanlar ve Hollandalılar katıldı. Kur’an-ı Kerim tilaveti ve ardından Türk ve Hollanda millî marşlarıyla başlayan tören mehteran konseriyle devam etti. Cami Başkanı Mehmet Çamalan, Dr. Yusuf Acar, Zafer Ateş, Doç. Dr. Yaşar Yiğit, Thijs Beem birer konuşma yaptılar.

görevlisi tarafından karşılanan Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Cami ve müştemilatını gezerek Yönetim Kurulu ve din görevlisinden camideki özellikle din ve Kur’an eğitimi, hafızlık sınıfı ile 04-06 yaş arası çocuklara yönelik dinî bilgiler kursu hakkında genel bilgi aldı, öğle namazının ardından cemaate hitap etti.

Ezan Okuma Yarışması...

Reşo Usta’nın yeri

Festivale renk katanlar...

Hollanda Diyanet Vakfı’nın düzenlediği ve yoğun bir katılımla gerçekleştirdiği Hollanda geneli Ezan Okuma Yarışması sonuçlandı. Gençler

Uzun yıllardır Antep tatlısını Hollandalılarla buluşturan Reşo Usta, Festivallerin vazgeçilmez simalarından. Reşo Usta, Seyfali Sertçelik’in kontrolünde tam not aldı.

Regen Boog Sanat merkezi tarafından Rotterdam’da düzenlenen 3 günlük festival renkli görüntülere sahne oldu. İş bilmezliğin neticesinde,

arasında sıkı bir mücadeleye sahne olan yarışmada Schiedam Muradiye Camii öğrencilerinden Mükremin Doğan birinci oldu.

köküne kibrit suyu dökülen festivalleri yeniden ayağa kaldırma girişimi olarak değerlendirilen FestiRotterdam binleri ağırladı.


panorama 21 uitzicht

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

Fotoğraflarla dünya gündemi...

Saygıdeğer okurularımız, bu sayfada yayımlanmasını istediğiniz, hem kendi fotoğraflarınızı, hem de ilginç bulduğunuz foroğrafları yorumlarınızla birlikte paylaşabilirsiniz... Bekliyoruz...

JILPAQ helalinden yedirmeye devam ediyor...

HDV yarışmaları sonuçlandı

15 yıla yaklaşan iş tecrübesini, kesintisiz olarak döner ve benzer ürünlerin imal edilmesi, üretilmesi ve sağlıklı, temiz, kaliteli, helal

Hutbe Okuma Yarışması’nda KocatepeCamii talebelerinden Abdullah Bilgiç Hollanda 2’ncisi, Kur’an-ı Kerim Meal

bir şekilde insanımıza sunulması için gayret gösteren JILPAQ BV, ürün yelpazesini ve hizmet alanını sürekli geliştiriyor, yeniliyor.

JILPAQ BV sahibi Faruk Halıcı, verdikleri hizmetin, insanlarımız tarafından gördüğü kabul karşısında memnuniyetini ifade ediyor...

Okuma Yarışması’nda Ömer Faruk Dilek Hollanda 2’ncisi, Ezanı Yarışması’nda Mücahit Bilgiç 3’üncü oldu.

Amsterdam’da Erol Güngör anlatıldı

Balık Mercan’da yenir...

Yeni bir medeniyet tasavvuru için kültür tarihimize yolculuk düşüncesiyle, Amsterdam merkezli Türkevi Topluluğu tarafından organize edilen “Biyografi Okumaları”nın ilkinde sosyolog Erol Güngör anlatıldı. Amsterdam Türkevi’nde gerçekleştirilen Biyografi Okumaları, Türk sosyoljisinde ve kültür, tarih ve medeniyet

Yıllardır, insanlarımıza balığın en iyisini yedirme noktasında hizmet veren Ercan Uyrum, Rotterdam’da balık Restoran zincirine bir yenisini daha ekledi. Crooswijk semtinden sonra Zuidplein alışveriş merkezinin yanında yeni bir balık evi daha hizmete açtı. Festi-Rotterdam’da da insanlarımıza hizmet veren Mercan

anlayışında bir iz bırakan, genç yaşta aramızdan ayrılan Erol Güngör’ü okuma ve anlatımı ile başladı. Güngör’ün hayatı, kişiliği ve eserlerini Türkevi Başkanı Veyis Güngör anlattı. Biyografi Okumaları’yla yeni bir medeniyet tasavvurunun inşasına katkıda bulunulmak amaçlanıyor.

Balık Restoran sahibi Ercan Uyrum ve ekibi, hem damaklara, hem mideye hem de gönüllere hitap ettiler. Taze ve bol çeşit deniz ürünlerini en uygun şekilde, güler yüzlü personelin elinden tatmak isterseniz, Mercan Restoran sizi bekliyor olacaktır...

Arnhem’e Ankara OSTİM’den ziyaret

Çukurova’dan Hollanda’ya gül ihracatı

Ankara Ortadoğu Sanayi ve Ticaret Merkezi (OSTİM) Organize Sanayi Bölgesi’nde yerleşik firmaları bünyesinde barındıran Yenilenebilir Enerji ve Çevre Teknolojileri Kümelenmesi tarafından

Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülen Süs Bitkileri Yetiştiriciliği ve Pazarlaması İçin Fizibilite Çalışması Projesi kapsamında çiçeklerin hasadı ve Hollanda’ya ihracı hızlandı. Hollanda

Arnhem-Türkiye Sosyo-Ekonomik İşbirliği Platformu (Platform SES) ve Arnhem Türk Girişimciler Derneği (TOV Arnhem) işbirliğinde, Arnhem’e yönelik ticari ve teknik heyet ziyareti gerçekleştirildi.

Çiçek borsasında 5 yıldır faliyet gösteren Iq Flowers firması ve NeXT Generation Consultancy danışmanlık bürosu, bu girişimde Zeki Baran’ın katkısının olduğunu ve ihracatın artacağını söylüyor.



söyleşi 23 interview

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

7’den 77’ye herkese hizmet sunuluyor

“ Günümüzdeki boşanmalara baktığımda çok endişeleniyorum. Çünkü, bağımsızlık konusu çok fazla etkili oluyor”

Aile Terapisti Ayşe Yazılıtaş:

“Günümüzdeki Boşanma Sebepleri Çok Ürkütücü” Aile terapisti Ayşe Yazılıtaş ile yaptığımız söyleşide ailelerde yaşanan ve maalesef çoğu kez ayrılıklara neden olan sorunların kökenine inmeye çalıştık. Herkesin kendinden bir şey bulabileceği bu söyleşimizi ilgiyle okuyacağınızı, istifade edeceğinizi umuyoruz.

D

oğuş: Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Ayşe Yazılıtaş: Adım Adım Ayşe Yazılıtaş kırk yaşındayım. Evliyim üç çocuk annesiyim. 1992 yılında 4 yıllık HBO psiko-sosyal danışmanlık bölümünden mezun oldum. Dört yıl Tilburg’ta ve yaklaşık on yıl Den Bosch’da çalıştım. 2008’den itibaren yoğun olarak “multi-problem-gezinnen” yani birden fazla sorunu olan ailelerle çalıştım. Menajerim bende, onlarla çalışabilecek cesareti gördüğü için beni hep bu tür sorunları olan ailelere yönlendirdi. Bilhassa Faslı olsun Türk olsun yabancı ailelerle ve çingene olarak bilinen gruplarla çalışmamı uygun gördü. Bu arada çalıştıkça edindiğim tecrübe şu oldu; problem ne kadar zor olursa bu bende o kadar fazla enerji oluşturuyordu. Basit sorunlar bir iki seans sonra hallediliyor ve bitiyor. Oysa ben daha çok olayların, problemlerin kökenine inmeyi istiyordum. 8 yıl önce sıklıkla “boşanma” olayları ile karşılaştık. Bunlara “Vechtscheiding” kavgalı boşanmalar deniliyor ve genellikle bazı meslektaşlarımız arkadaşlarımız bu tür olaylara müdahale etmeye cesaret edemezler. Zira boşanma kavgalı bitmiştir. Adam karısını, çocuklarını dövmüş ve polislik olmuşlar vesaire. Dolayısıyla kavga ile gerçekleşen ayrılıklarda muhtemelen agresif, saldırgan bir koca ile karşılaşmak istemezler. Bu tür ailelere özellikle benim gitmemi teklif ederlerdi. İlk zamanlar bende biraz tereddüt gösterdim ancak git gide alıştım. Ve bu işi HBO eğitimi ile yapmaya çalıştım. Bu arada eksikliklerimi görmeye çalıştım. “Neden bir erkek saldırganlığını frenleyemiyor, kontrol edemiyor? Bunun temelindeki psikolojik sorun nedir? Diye merak ettim. Ayrıca kendi evliliğimi, çevremi, akraba, arkadaş ve ailelerle olan diyalogumda, münasebetlerimde sorgulamaya başladım. Tekrar bir eğitim almaya ihtiyaç hissettim. 2008 yılında dört yıllık sistemik ilişki ve aile psikoterapi eğitimini buldum. Ve 33 yaşımdayken bu eğitime başladım ve 2012 de eğitimi tamamlayıp gereken meslek birliğine üye oldum. Bu mastır

eğitimi aile bireyleri arasındaki ilişkileri derinlemesine inceleyen ve tanı koyan bir terapi türü. Bir iş yeri açmak başta aklımda yoktu doğrusu. Bir ev ziyareti sırasında, panik atak rahatsızlığı olan bir bayanla karşılaştım. Aynı kentte kaldığımız bu bayan kendisine yardımcı olmamı istedi ve kendisi gibi şikâyetleri olan pek çok bayanın olduğunu belirterek neden bir yer açıp bu tür hastalara yardımcı olmadığımı söyledi. Daha sonraki günlerde duyup gelenlerin sayısı artmaya başlayınca bu konuyu ciddi bir şekilde düşündüm ve 2014 yılında kendi danışmanlık ofisimi açıp çalışmaya başladım. Ve Hollanda’nın her yanından müthiş bir talebin olduğunu gördüm. Şuan değişik zamanlarda kısmi olarak benimle çalışan uzmanlar var. Benim işimin özelliği birey veya çiftler ile sistemik olarak çalışmak. Nedir sistem terapistliği? Mesela bize bireyler veya çiftler geliyor ve diyorlar ki, “Biz bir yıldan beri evin içinde karı-koca gibi değil iki yabancı gibiyiz” diyorlar. O takdirde ben onlara ‘sizin daha çok konuşmanız lazım’ diyorum.. Yemeğe çıkmanız veya tatile gitmeniz lazım gibi tavsiyelerde bulunmuyorum. Onlar zaten bunu yapamazlar zira onların temellerinde eksiklikler var. Ben daha çok onların hangi (sistem) ortamda yaşadıklarına bakıyorum. O bulundukları ortamın onlar üzerinde fayda veya zararları nelerdir onları araştırıyorum. Hangi aileden geliyor? Aile içinde nasıl bir “baba” figürü yaşamakta ya da yaşamış? Geçmişte kimler örnek alınmış? Kimlerden etkilenilmiş? Erkeğe soruyorum; ‘Bu babalık kisvesine kimleri örnek alarak girdiniz?’ Bayanlara soruyorum ‘Anneniz nasıl bir anneydi? Ve nasıl bir eşti?’ diye. Ve onların anneleri ile olan ilişkilerini, annelerinin onlar üzerindeki etkileri anlamaya çalışıyorum. Eğer gerçekten onların evliliğinde bozucu faktör bir anne yahut bir kayınvalide ise onları da terapiye çağırıyorum. Eğitim ve kültür farkının ilişkilerin bozulmasında rolü nedir?

Sistem terapide amaç tamamen işin tabanına inmektir. Mesela şöyle bir şikâyet düşünün: “Eşim çok kıskanç. Çok kıskanç olduğu için beni küçümsüyor.” Bu durumda şöyle demiyoruz. ‘Hayır, sen eşini küçümseyemezsin. Çünkü o küçümsenecek bir bayan değildir’. Ben daha çok bu kıskançlığın sebeplerini anlatmaya çalışıyorum. Aile içinde kişilerin küçümsenip küçümsenmediğine bakıyorum. Babasının kendisine nasıl hitap ettiğine bakıyorum. Bu işin kökenine inmektir. Ben insanı şu şekilde değerlendiriyorum. “İnsanın yaratılıştan bir karakteri vardır. Ancak davranışları sonradan gelişir.” Eğer davranışını oluşturan dağarcığında gerekli araç gerecin yoksa düzgün, ya da ideal bir davranış sergileyemezsin. Ben tamirci isem elimde musluğu sökecek anahtarlarım olmalıdır. Eğer malzemen yoksa adın tamirci de olsa musluğa aval aval bakmaktan başka elinden bir şey gelmez. Bu yetersizlik çok sık karşımıza çıkmaktadır. Mesela kadın, “Ben suratımı astığımda eşim bunu anlamalıdır. Çünkü ben onun bir gün önce anneme yapmış olduğu hakaretten dolayı canım sıkıldı.” Diyor. Tamam, da erkeklerin yapısı ve karakteri çok farklıdır. Eğer erkek gerçekten o yapıda değilse onu ondan isteyemezsin. Yani dağarcığında onu tamir edecek tornavida yoksa “Ne bakıyorsun sök şu musluğu diyemezsin” Ben bir aile terapisti olarak boşanmalara karşıyım. Bunu kesinlikle onaylamıyorum. İleriye dönük boşanmanın vermiş olduğu ve bilhassa çocukları kapsayan zarar normal olarak gergin bir aile ortamında yetişen çocukların gördükleri zarardan çok çok daha fazladır. Ancak aile içinde bir şiddet veyahut istismar söz konusu ise o vakit boşanmak bir çözümdür. Ancak bunlar olmadığı halde ayrılmak için son noktaya gelmiş bir aileye yardım ederek sağlıklı bir aileye dönüştürmek mümkündür. Ben bunu tecrübelerimden yola çıkarak söylüyorum. Aileler ayrılmadan önce bir de bize uğrasınlar. Bitti dedikleri evliliklerinin, bitmediğini görecekler. Eşler bir arada iken ortam gergin de

olsa ve baba her ne kadar çocukların yetişmesinde doğrudan etkin olamasa bile, onların aile içindeki varlıkları çocuklar için bir güven oluşturuyor. Oysa boşanmalardan sonra kadın tek başına kalıyor. Bu durumlarda kadınlara daha farklı bakılıyor ve onlar daha kolay yıpratılabiliyorlar. Oysa yanında hiçbir işe yaramasa da bir eşinin olması toplum içinde daha olumlu yorumlanabiliyor. Bu sebepten basit nedenlerden dolayı boşanmaları asla tasvip etmiyorum. Esasen boşandıktan sonra ortaya çıkan zararı her iki taraf da görüyor lakin iş işten çoktan geçmiş oluyor. Boşanmanın ilk yılında taraflar tamamen kâğıt kürek işleriyle uğraşıyor. Sonra katlanmak zorunda kaldıkları mahkeme masrafları, mutfak masrafları, borçların ödenmesi ev satılması derken tamamen tabana vuruyorlar. Çok fena yıpranıyorlar ve aslında almaları gereken psikolojik desteğe yıllar sonra başlayabiliyorlar. Ve yıllar sonra uyandıklarında “Aaa, biz ne yaptık? Sahi biz niçin boşandık diye” sormaya başlıyorlar. Ve bakıyorlar ki boşanma sebepleri esasında incir çekirdeğini doldurmayacak kadar basit. Sırf kocası filancanın kocasına benzemediği veyahut sırf karısı filancanın karısı gibi giyinmiyor diye boşanmışlar ve olan çocuklara olmuş. Günümüzdeki boşanma sebepleri eskiye göre çok farklı olmalı. Sizin gözlemleriniz nelerdir? Ben bunu Türkiye ile kıyaslamaktan kaçınıyorum. Farklı ortamlarda yaşanmaktadır. Zira kişilerin kişilikle-

rini, karakterlerini içinde yaşadıkları toplum/ortam belirler. Ayrıca bizim çifte kimliğimiz var. Biz burada kendimizi hem içinde yaşadığımız toplumun gelenek ve göreneklerine göre hem de kendi gelenek ve göreneklerimize göre geliştiriyoruz. Eskiden boşanmalar, artık son raddeye gelindiğinde olurdu. Kavga, içki, kumar, aldatma bir boşanma sebebi olarak sunuluyordu. Ve evlilikler genelde erkekler tarafından bitiriliyordu. Ama günümüzdeki boşanmalara baktığımızda çok endişeleniyorum. Çünkü bağımsızlık, güvensizlik ve yüksek beklentiler çok fazla öne çıkıyor. Kökenine bakacak olursak şunu söyleyebiliriz: Bizim babalarımız buraya 60’lı yıllarda çalışmaya geldiler. Bu yıllarda buraya gelen ailelerin çocuklarında büyük bir “Onveiligehechting” denen güvensiz bağlanma söz konusu. Zira o aileler burada genelde çalışıp para kazanmak ve geri dönmek amaçlı bulundukları için çocukları ile yeterli zaman geçirememişler ve duygusal yönde onları tatmin edememişler. O büyük bir boşluk yaratmış bizlerde. Ben de o dönemde gelen “gastarbeider” çocuklarındanım ve ben de o boşluğu yaşadım. Bunu eğitimle, terapi ve çeşitli yöntemlerle tamamlayarak başarılı bir birey ve evlilik yürütüyorum. Benim yaşımdakilerde de bunu görmekteyim. Bu eksiklik çok büyük bir boşluk oluşturmuştur ve eşler bu boşluğun doldurulmasını birbirinden beklemektedirler. Söyleşi ve Fotoğraf: Adnan Şahin


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

04 yaşam ve inanç 24 leven en religie

Hikmet Pınarı

ADALET YA DA İNSAFLI ve VİCDANLI OLMAK...

Nefsin ihtiyaçları vardır ve nefis bunları ister, arzu eder. Nefsin, hoşa giden şeylere karşı isteğine iştah (veya şehvet) denir. Kişinin meşru istek ve arzulara, iştah (şehvet) kuvvetine sahip olması hata değildir. İnsan kendisinde olan bu güç ve imkân

Karar verme makamında olanlar ellerinde yasalar ve kurallar olmasına rağmen, tam âdil olamazken, vicdana ve insafa dayalı hüküm vermelerde, başkaları hakkında söz söylemede, değerlendirme yapmada ne kadar tarafsız, âdil ve objektif olunabilir? Hele bir de insanda yaptıklarının ve söylediklerinin hesabını günün birinde verme (yani âhiret) bilinci yoksa... Hele bir de kişi hevâsına uymayı ilke edinmişse...

Piyasadaki, medyadaki ve politikadaki haksız eleştirilere, iftiralara, hakaretlere, insafsız suçlamalara, demagojilere, belden aşağı vurmalara, başkalarını küçümsemelere bir de bu açıdan bakmak gerek. Bu devirde adalet ve insanlık için yeniden; “Ey insaf!” ve “vicdan!” diye haykırmak gerek. ◄◄

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

u

cu

iz : R TL Telev

yo

“İslam okulları Cito’da en başarılı, en iyiler”

nu

si

Peygamber (sav) de bu gerçeği şöyle dile getiriyor: “Yüce Allah’ın yanında gök kubbe altında Allah’tan başka tapınılan tanrılar içinde, kendisine uyulan hevâ (aşırı istek ve tutkulardan) daha büyüğü yoktur.” (Elmalılı, Tefsir (sad.) 6/70)

İnsan bir iş yaparken, bir şeyin hakkında karar verirken, yani hükmederken neye dayanır? Eğer akıl hakka ve adalete değil; çıkara, hevâya, tarafgirliğe ve ırkçılığa (asabiyete), düşmanlık saplantısına, ya da bilgisizliğe dayanırsa, hata yapar. İsabetli ve adil karar veremez.

n i ve r site

Kur’ân’da hevâya uyma yasaklanırken (Bakara 2/120), onun olumsuz arzu ve eğilimler olduğuna dikkat çekilmiştir. Mesela: “Ne var ki, zalimler bir (hakikat) bilgisine dayanmadan kendi hevâlarının (arzu ve heveslerinin) peşinde giderler. Allah’ın (bu şekilde) saptırdıklarını kim doğru yola sevk edebilir ve (bu işde) kim onlara yardım edebilir?” (Rûm 30/29. Ayrıca bakınız: A’raf 7/176. Kehf 18/28. Sâd 38/26) ‘Hevâ’; nefsin aşırı isteklerini, canın her istediğine ve zevke

Kişinin keyfi ve canının istediği, paşa gönlü vardır. Bu şekilde hevâlarına uyanlar keyiflerine karışılmasından hoşlanmazlar. Yeryüzündeki bütün utanmazlıkların, ahlâksızlıkların, zulümlerin, haksızlıkların, sömürülerin, fesatlıkların, adaletsizliklerin, haksız yargıların sebebi hevâ’ya uymaktır. Hevâ’sına uyan insanların çok olduğu toplumlarda hata çok yapılır, suç çok işlenir, fitne ve fesat çok yaygınlaşır, insanî değerler rağbet görmez, adaletle hareket etme ahlâkı zayıflar. İnsanlar öteden beri hak inançtan yüz çevirince, yapma tanrılara,

ile ihtiyaçlarını karşılar. Yanlış olan kişinin gayr-i meşru istek ve arzularının peşine düşmesi, şehvetini haram ve zararlı yerlerde kullanması, hükmederken hak ve adaletten ayrılması, kendi keyfinden ve çıkarından başka değer tanımaması, giderek hevâsının (istek ve arzularının) kulu-kölesi olmasıdır.

Başka insanlar, başka kültür ve inançlar, başka toplumlar ve ülkeler hakkında karar verenlerin, değerlendirme yapanların çıkış noktaları, dayandıkları prensipler nedir? Böyleleri hüküm verirken

Hevâ’; boş, hava dolu, sonuçsuz, değersiz, tamtakır şeyler hakkında da kullanılır. (bakınız: İbrahim 14/43) Türkçe’de ‘nefsin hevâsı’, ‘hevâ ve heves’, ‘hevâsına uyulan nefis’ gibi kullanımlar bulunmaktadır.

Hevâ; kısaca keyfi ve bencil yargıdır denilebilir. Bu tür yargılarda adalet, insaf ve hakka riayet yoktur. Çıkar, tarafgirlik, hasımlık ve bencillik vardır.

uydurma dinlere inanırlar. Bu yapma (uydurma) tanrılardan biri de her isteğine mutlak anlamda itaat edilen hevâdır. Bu durum garip, saçma, inanılmaz ama bu bir gerçek. Kur’an bu yanlışa şöyle işaret ediyor: “Kendi nefsinin arzusunu (hevâsını) ilâh edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın?” (Furkan 25/43. Bir benzeri: Casiye 45/23)

tri

ch

Tamam, karar verme makamında olan birisi, orası için geçerli, kanunlara, kurallara, prensiplere göre karar vermelidir. Ancak sonuçta karar verici olay ile kural/ kanun arasındaki o ince çizgi arasındadır ve vicdanı ile hareket etmek durumundadır. Üstelik o ülkede veya beldede geçerli kanunlar, âdetler ne kadar âdil olabilir? Veya vicdanlar ne kadar âdil ve insaflı olabilir?

Hevâ terim olarak; nefsin, akıl ve din tarafından yasaklanan kötü arzulara karşı olan eğilimidir. Ya da doğruluk, hak ve faziletten saparak haz ve menfaatlere yönelen nefis demektir. (İbni Manzur, Lisânu’lArab, 15/115-116. el-Isfahânî, R. el-Müfredât, s: 797)

düşkünlüğü anlattığı gibi, elinde kesin bilgi olmadan hüküm veren, sahibini arzular istikametinde güden nefis, insanın kontrol edilmeyen aşırı istekleri, Allah’tan gelen ‘ilme’ (vahye) uymayan tutumları anlamında da kullanılmaktadır.

ır t m a s o n

Bir trafik polisi kural ihlali yapan sürücüye, yaptığı ihlale göre kanunda yazılı cezayı verir. Maç yöneten hakemin uymak zorunda olduğu kurallar vardır. Bir hakim mahkemede karar verirken her ne kadar vicdanî hüküm verse de sonuçta yaşadığı ülkenin ceza kanunları vardır. Hangi suça hangi kanun ne kadar ceza veriyor diye bakmak zorundadır. Kafasından estiği gibi işine geldiği gibi, kendisi öyle uygun gördüğü için hükmetmez. İnsaf ve vicdanlı birisi ise, elinden geldiği kadar âdil olur, kuralları uygular. Taraf tutmaz.

neyi esas almaktadır? Bunlar ne kadar objektif ve adaletli olabilirler? Burada karşımıza ‘hevâ’, ‘sorumluluk’ ve ‘hesap verme bilinci’ kavramları çıkıyor. Kur’an bazı insanların ‘hevâ’larını tanrı edindiklerini söylüyor. ‘Hevâ’; sözlükte istek, heves, meyil, sevme gibi anlamlara gelir.

a şt

İ

slam’da İnsan bir şey hakkında karar verirken (hükmederken) neye dayanır? Çıkış noktası neresidir? Ölçü aldığı, uymak zorunda olduğu temel yasalar nelerdir?

ar

Hüseyin Kerim Ece kerimece@hotmail.com

ve M a as

Postadres: Postbus 51188, 3007 GD Rotterdam Bezoekadres: Zegenstraat 120, Rotterdam T. (010) - 495 15 80

Al-Ghazali

Van Lennepstraat 17 3027 SP Rotterdam Tel. (010) - 415 21 67 Fax (010) - 262 45 35 E-mail directiealghazali@gmail.com www.al-ghazali.nl

Ibn-iSina

Zegenstraat 120 3082 XZ Rotterdam Tel. (010) - 428 25 90 Fax (010) - 428 20 91 E-mail adurmus@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Ikra

Spirea 3 3317 JP Dordrecht Tel. (078) - 639 01 51 Fax (078) - 639 04 21 E-mail ikra@sipor.nl www.ikra.nl

Noen

Paradijsplein 1 3034 SL Rotterdam Tel (010) 240 94 46 Fax (010) 240 99 53 E-mail info.noen@sipor.nl www.ibsnoen.nl


yaşam 25 het leven

doğuş aylık gazete/maandblad,

nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

“Asabiyet/ırkçılık; zulüm üzere kavmine yardım etmektir.”

Muştular Murat Altun murat.7701@hotmail.com

Tevhid-Şirk... Şeytan ve İdeolojiler

Kıskacında “Kardeşlik Çağrısı”

A

llah, âlemleri, ‘OL’ emri hitabıyla bir imza, bir şiir gibi birbiriyle ahenkli ve uyumlu yaratmıştır. Yaratan ve yaratılanla var olan bu mânâya “Tevhid” diyoruz. Bu bütünlüğe(kardeşliğe) herhangi bir eklenme, ortaklık veya bütünlüğünden bölünmesine de “Şirk” veya “Küfür” diyoruz. Şirk, sadece biri iki yapmak değil, bütünlüğü de kırmak, dağıtmak, ayırmaktır. Allah’ın sıfatlarında yaratmasını kabul edip, yasa koymasını reddetme veya Peygamberler arasında ayrım yapma gibi. Allah (cc): “İlahınız bir tek ilahtır” buyurarak Uluhiyete, ve yine;‘Ümmetiniz bir tek ümmettir’ buyurarak da, ‘Ümmetin Birliğine’ vurgu yaparak kırılıp, dağılmasına rıza göstermiyor. Çünkü Hakkı yerinden ayırmak, koparmak ZULÜMDÜR. Bu da bize tefrikanın/ayrımcılığın şirk gibi bütünlüğü parçalayan şeytânî mel’un bir şey olduğunu gösteriyor. Peygamberimiz, “Ayrımcılık yapan bizden değildir” buyurmaktadır. Tefrika/ayrımcılık ve ırkçılık; öyle derin bir maraz ki, modası geçmeyen kadim bir belâ. Tâ iblisten buyana!.. Verilen komuta/emire karşı ordu misâli bütün meleklerin ahenkle uyumuna karşın; tek başına kibrinden sap gibi ayakta kalan bu mendebur, asaletini ateşinden aldığını iddia ederek küstahça Allaha isyan etti. Bundan nâşi secde ve hususen tilavet secdesi, Allah’a (cc) boyun eğmenin yanı sıra, eğilmeyenlere (şeytana)ve kendini tanrı zannedenlere karşı da zımnen protesto ve muhalefettir. İblisi Şeytanlaştıran Irkçılığı/ asabiyeti hafife almamak gerek. Zira ‘Cennetten kovulan iblis değil Kibirdir.’ Ve yekdiğerini, insanı etnik kökeninden(topraktan) dolayı hor görmedir. Yunus Emre’miz ne güzel demiş: “Hor bakma sen toprağa, toprakta neler yatar? Kani bunca evliya, Yüz bin Peygamber yatar” İşte böyle efendim! bir imtihan mahalli olan Dünyada Allah cc. insanı denemek için hayatı ve ölümü yaratmış. Bu Hak-Batıl çizgisinde -birbirimize düşman olarak yeryüzüne inmemiz- bizim insanoğlu olarak herhangi bir ideoloji aramamıza gerek bırakmıyor. İlla bir düşman arayacaksak kendimize, işte Şeytan! “Çünkü şeytan sizin için bir düşmandır. Onun için siz de onu bir düşman tutun”(Fatır 6) Burada Allah’ın (cc) hedef olarak Şeytanı göstermesi ilginç değil mi? Fakat şeytan(somut olarak) görünmediği için, Habil ve Kabil’den

buyana, Ademoğlunu birbirine düşürmüş. Bu Hak-Batıl mücadelesi Rahmanın ve şeytanın safları olarak iki çizgide süregelmiş. O günden bugüne kadar hep “Oluklar çift! birinden nûr akar(akmış) birinden kir(akmış)” N. Fazıl Kısakürek. Belki iblisi tarihî bir zat olarak tanımlayabiliriz ama Şeytanlığı asla! Her Irkçı/faşist, kibirli ve bölücü eylemin sahibi, rabbine âsi olmuş herkes az-çok, nispetince şeytanlıktan nasibini almıştır. Nerede denk gelse hemen Eûzü Besmele çekmeli. Bugün, Allah (cc), “Ben Müslümanlardanım” diyeni övüp dururken; bu cümlenin, “Müslümanları” kesmemesi; kavmiyetçilik, mezhepçilik, memleketçilik gibi birtakım ideolojileri, koltuk değneğine ihtiyacı olmayan İslam’ın önüne ve arkasına; ılımlı İslam, radikal Müslüman, muhafazakar, selefi, laik vd. ekollerle tanımlaması aşağılık duygusunun/kompleksin sonucu değil de ya başka nedir? Kendine özgüvenini yitirmiş ‘bizden adam olmaz, ne çıkarsa batıdan çıkar’ mantığı benimsetilmiş bu milletin kaderi, tavuk olmadığını anladığı gün değişecektir inşallah. Buna misal bir hikâye... Bir gün bir çiftçi, kartal yuvasından bir yumurta getirip kümesteki tavuk yumurtalarının arasına koyar. Civcivler çıkar. Ve hep beraber gezerken birisinin gözüne gökteki devâsa kanatlı, ihtişamlı kartal ilişir ve hayran hayran bakarken ‘bende şu kuş gibi uçmak istiyorum’ der. Tabii tavuk civcivleri gülüşerek, birazda haddini bildirmek bâbından ‘senin ne haddine onun gibi olmak, sen kim havada uçmak kim’ derler. Kartal yavrusu kanat çırpsa uçacak ama, kartal olduğunu kendisi de bilmez garibim. Ve bir ömür boyu kendini tavuk sanarak yaşar gider... İdeolojiler… Merhum Cemil Meriç “ideolojiler insanlara giydirilmiş deli gömleğidir” der. Başka bir misalde ideoloji; insanların ellerine tutturulmuş ‘çekiç’ metaforu olarak anlatılır ki bu daha etkileyici aslında. Eğer sizin elinizde bir çekiç varsa her gördüğünüzü kafasına vurulacak çivi gibi görürsünüz tabiatıyla. Davalar kendisine aykırı olanla/ düşmanıyla hayat bulur. Aslında alttan alta bir sevgisi, minneti vardır düşmanına. Çünkü varlığını ona borçludur. Sol olmasa, Sağcıyım demek kimsenin aklına bile gelmez. Eğer Şia olmasaydı “Sunnilik”diye bir kavramda olmayacaktı. Fakat İslam, evrensel/âlemşümuldür. Bir yolu, çizgisi vardır ama hiçbir

renge ve ideolojiye takılmaz. Hiçbir rengin ve ideolojinin Hakikatini de kıskanıp inkâr etmez. ‘Işık doğudan gelir’sede-Allah’ın Nûr’u,ne doğuya ne batıya aittir. Hollandalı sarı çocuklar, dünyadaki diğer çocuklarda küfrü seçme çağına kadar kardeşimizdir. İslam bütün İnsanlığın öz değeridir. Allah sadece iki doğunun değil, iki batınında Allah’ıdır... Sadece Müslümanların değil alemlerinde Rabbidir. (Fatiha 2) Allah Hak’tır. Doğruya isâbet eden düşmanı şeytan da olsa Hakkını zâyi etmez. (Sad 82-83-84.) Düşmanında olsa adaletten, faziletten ayrılmayacaksın demektir bunun mânâsı. ‘Allah’ın ahlâkıyla ahlâklanmayı’ başka nasıl anlamalıyız böyle değilse? İslam, zalimden başkasına düşmanlık yapmaz . Medine’de hırsızlık yapıp bir Yahudi’nin üstüne atmaya çalışan “Müslümanın suçlu olduğu anlaşılınca; Rasulullah Efendimiz (sav) Yahudi’yi temize çıkarıp bu “bizimkinin” aleyhinde karar verince; “beni kayırmıyor” diye Din’den çıktı ve Mekke’ye kaçtı. Osmanlının yıkılışıyla imamesi kopmuş tesbih taneleri gibi savrulan millet; ümmetten ulusa sükût etmiş(düşmüştür). Ve her ulus her fırka elinde kalan Hakkın bir parçasını havaya kaldırarak ‘gelin! hak benim’ sloganıyla avunup, övünmüş. İşte bu! Parçalanan Dîn’in kadim-î kaderi. “Fakat (o kavimler) dinlerde (muhtelif) fırkalara ayrılmak, her fırka kendi ellerindeki (nezdlerindeki din) ile böbürlenmek suretiyle parça parça oldular” (Mu’minun 53) Oy havar! Muhammed İsâ aşkına!.. Dün Türkçülüğün milliyetçiliği azgınlaşmıştı bugün de Kürtçülüğün. Dur bakalım, şeytan önümüze hangi ideoloji gömleğini giyip de çıkacak bundan sonra. Şeytanın Hilesi çoktur... Bir sağdan(a),bir soldan(b) planıyla geldi. Sağdan gelen Amerika şeytanına dönemin T.C. Başbakanı ‘Kahraman Amerikan askerlerinin sağ-selim evlerine dönmeleri için DUA ediyorum’ derken dua ettiği askerler 2003’te Irak işgalinde iki milyon Müslümanı katletmiş, binlerce Müslüman kadının ırzına geçmiş sapıklık adına ne varsa hepsini yapmış...Ve böylece Ortadoğu’da fitne ateşini yanmaya başladı. Soldan gelen Rus şeytanı da bugün Suriye’yi ve Türkmenleri katlederken ona da Müslümanım diyen İran dualarıyla desteklemekteler. Birbirimize beddua ediyor, İslam düşmanı kafirlere dua ediyoruz. Cinnet mi? Bu ne yaman çelişki

Hz. Muhammed (sav) “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez ve Onu zalime de teslim etmez.”, “Küfür(her ne kadar farklı gözükse de) tek millettir” buyurmuşlardır. Merhum Erbakan Hoca, güya birbiriyle çatışır gibi gözüken küffarı, timsahın üst ve alt çenesine benzetirken arada ezilenin yine Müslümanlar ve mazlumlar olduğunu -fillerin kavgasında çimlerin ezildiğini- bir ömür boyu haykırmıştı. Garip değil mi?.. Mesela bizler Avrupa’da elli-atmış sene olmuş aynı kaderi; evini ve ekmeğini paylaşalı. Hollanda’nın köylerindede, hemşeri olalı. Vatandaş hâlâ bununla yetinmiyor. İlla Konya, Kayseri, Yozgat, Karadeniz, Doğu -Batı Anadolu hemşeriliği güdüyor. Toplasan ömrünün iki senesini bulunmaz memleketinde. Vah ki vah...Vay ben ölem atın torpak başıma. Allah (cc) ‘Toplumların/ ırkların farklı oluşunu tanışma vesilesi’ sayarken, kullar savaşma vesilesi sayıyor. Ve devamında; ‘sizin en üstününüz ne Türk ne Kürt Arap ne acem ne siyah ne beyaz’ peki kim?.. ‘Muhakkak ki en üstününüz, en çok muttakiAllah’tan korkan/saygılıolanınızdır.’ buyuruyor. “Vatanımızı, milletimizi sevmeyelim mi” sözünü işitir gibiyim. Sevelim tabii.. Irkçılık nedir o hâlde?... Efendimiz sav.: “Asabiyet/ırkçılık, zulüm üzere kavmine yardım etmektir.” buyurmuşlar. Farklılığımız avantajımızdır... Hz. Muhammedin sav. ve Sahabesi de birbirine “Ey Ensar!.. Ey Muhacir!.. Ey Haşimoğulları!.. Ey Esedoğulları” gibi soyuna ve sosyal yapısına atıfta bulunuyordu. Fakat hepsi de bir ordunun havacı, karacı, denizci gibi farklı üniforma ve görev alanlarının ayrı olmasıyla Genel Kurmay’a bağlılığı gibi Allah Rasûlünün emrine âmade, tekbir yürek, tekbir bilek oluyorlardı. Selman-i Farisî’nin İranlı olması sorun olsaydı Cemaatte, düşmana karşı hiç görülmemiş ‘hendek’ fikrini kim verecekti? Habeşli Bilâl olmasaydı yanık yanık ezan okuyup da içleri kim ferahlatacaktı. “Şüphesiz ki Allah, kendi yolunda, birbirine kenetlenmiş (yekpare ve müstahkem) bir bina gibi, saf (lar) bağlayarak çarpışanları sever.” (Saff 4) Yaşadığımız tarih bize; kendi fırkasından; parti, cemaat, tarikat vs. olanın; hainlik, hırsızlık ne varsa... “Yapmaz canım. Vardır bir hikmeti, sual olunmaz” diyen. Başkasına gelince sürekli ayıp ve kusur arayan, saraya girip de ne gördün diyenlere, tuvaleti

anlatan kimselerin durumunu Facebook, TV. Sosyal medyada ve güncel hayatımızda göstererek öğretti. Yoksa, Said Nursi’nin: “euzübillahimine’ş şeytani ve’s siyasiye” diyerek siyaseti terk etmesi bizatihi siyasetin kötü olmasından değildi. Ehli Sünnet inancında “bir kimsenin doksan dokuz işi kâfirce, biri Müslümanca olsa onu yine Müslüman saymalıyız” kanaati tersine dönmüş. Bir kişinin doksan dokuz işi Müslümanca, biri kâfirce(belki o da yoktur)olsa mazallah, hemen tekfir edebiliyoruz. Allah bizi ıslah etsin. İşte bu tefrikler çoğaldıkça sonuç itibariyle tekfirlerde çoğalıyor. Bu parçacı veya ötekileştirici düşünce yapısı Ekmel Din İslam’ı bile topyekûn kavramaktan, temsil etmekten aciz olduğundan körlerin fil tarifi gibi meselâ: Tarikatçı(doğrusunu tenzih ederiz) Dinde sadece ibadet ve Zikir yönünü.. İlahiyatçılarının bir kısmı sadece akademik-ilmî-yönünü. radikal diyebileceğimiz bir kesimde sürekli cihad yönünü ‘işte gerçek din budur’ diye öne çıkarmıştır. Yine üstadın buyurduğu gibi... Rabbimiz bir, kıblemiz bir, peygamberimiz bir.. bir.. bir... Birden ona, birden yüze kadar birliğimiz varken, ne diye ayrılıklarımızı öne çıkaralım. “Allah’a ve peygamberlerine itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra içinize korku düşer ve devletiniz elden geçer...” (Enfal 46) Ve yine, ‘üç ayrı bir tek başına birdir sadece. Fakat birleşirse 111’eder”der. İtikatlımız/imanımızı, birbirimizi sevmemize bağlayan bir Din’in mensubu olarak ‘şunu severim bunu sevmem’ gibi bir lüksümüz yok zaten. Peygamberimiz, “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de tam iman etmiş olamazsınız.” buyutmaktadır. ... -Yegenim sen nereye bağlisen? -Amca ben Allah ve Rasûlüne bağlıyım. -Yaw ona bizde bağliyek. Sen kime bağlisen? -Amca ben Allah ve Rasûlüne dedim. -Bu wohabidir ha... ‘Biz Ademin nesli ,İbrahim’in milleti ve Muhammed(sav)in ümmetiyiz.’ Bize Irk olarak insan olmamız. Toplum olarak ‘Milleti İbrahim” olmamız. Sevinç/övünç olarak da Muhammed sav.in Ümmeti olmamız yeter hamdolsun. “Ancak müminler kardeştir” ise, kardeşlerimize karşı kalbimizde kin ve nefret bırakma Allah’ım” amin. ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

04 haber 26 nieuws

Ethem Emre (Kaza Eksperi)

Güncel

“Buradan dünya çocuklarına sesleniyorum. Hep birlikte emin adımlarla geleceğe gitmelerini tavsiye ediyorum.”

Dil ve Kültür Festivali ‘Yeni bir Dünya’ dedi

Kaza hukukunda yabancıların yaşadığı sorunlar... Hollanda’daki Türkler, Faslılar, aynı zamanda Doğu Avrupa ülke vatandaşları için Hollanda Kaza Hukuku kurumları ile bir çok sorun yaşamaktadırlar. Bu sorunlar daha çok mağdur ile hizmet veren kurum ya da uzman arasındaki iletişim, dil sorunu ve farklı normlar ve değer algılamalarından kaynaklanmaktadır. Sorun ve güven Randstad Kaza Uzmanı Kurumu (Randstad Letselschade & Advies B.V.) ilk ve öncü bir kültürlerarası kaza hukuku kurumu olarak bu sorunu çok iyi bilmektedir. Dil, kültür ve algılama konusunda deneyimli bir kurum olarak, Letselschaderaad (www. letselschaderaad.nl) kurumunun ortaya koyduğu kurallar dahilinde, mağdurların anlayacağı şekilde hizmet sunmaktadır. Mağdurlar, Hollandalı kaza hukuku şirketleri, eksperler, sigortalar bu konularda zorlanmakta ve çeşitli sorunlarla karşılaşmaktadırlar. O nedenle müşterinin seçeceği kurum, dosyasına bakacak uzman ya da avukat için sorunun bilincinde olma ve güven çok önemlidir. ‘Bir dosya ne kadar uzarsa, o kadar avantajlıdır’ anlayışı yanlıştır Bazı avukatlar gereksiz yere dosyayı uzatmaktadırlar. Bu durum müşterinin lehine olmamaktadır. Dosyanın kapanması, mağdur insanın sağlık anlamında iyileşme sürecine girmesi ya da eski sağlığına kavuşmuş olması ile başlar. Dosya, kaza uzmanı ile mağdur arasında görüşülerek değerlendirildikten sonra kaza tazminatı hesaplamasına geçilebilir. Her zaman şu soru soru sorulmalıdır: Dosya neden

kapanmıyor ve ne bekleniyor? Bu sorunun doğru cevabını bulmak gerekir. Dosyanın kapanması için zaman gelmişse, daha bekletmenin kimseye faydası olmayacaktır. Mağdur kişinin bu konuyu iyi anlaması ve değerlendirmesi gerekir. ‘Bir dosya ne kadar uzarsa, o kadar avantajlıdır’ anlayışı yanlıştır. Dosya işleminin uzaması mağdurun menfaatine değil, hizmet verenlerin menfaatine olabilir. Sigortalar ise her zaman için uzlaşarak dosyayı kapatmak isterler. Mağdur sadece sağlığıyla ilgilenmeli Mağdur kişi, temsilcisi ile rahatlıkla açık ve net sağlık sürecinin takibi, danışmanlık ve rehberlik hizmetleri, hak edilen tazminatın hesaplanması, dosyanın ne zaman kapanacağı gibi bir çok konuyu konuşabilmelidir. Biz Randstad Kaza Uzmanı Kurumu olarak, mağdur insan için sadece sağlığıyla ilgilenmeli ve hukuk takibini temsilcisine bırakmalıdır, diyoruz. Bir dosyanın sorunsuz yürütülmesi için de, mağdur üzerine düşen görevleri yapması gerekir, örneğin: Sağlık sürecini iyi izlemeli, gerekli tedavilerini aksatmadan yapmalı, kaza sonrası meydana gelen masraflarla ilgili belgelerini saklamalı, düzenli olarak sağlık süreci, iş durumu ve gerekli bilgi ve belgeleri temsilcisiyle paylaşmalı. Randstad Kaza Uzmanı’nın hizmet anlayışı Kaza Hukuku konusunda Hollanda’da öncü kuruluş olan Randstad Kaza Uzmanı Kurumu, Hollanda genelindeki büroları, temsilcileri ve destek noktalarında bünyesindeki avukat, hukukçu, kaza uzmanı, kaza eksperi gibi deneyimli kadrosu ile, kaza mağduru insanların haklarını takip etme ve savunma konusunda; profesyonel kaza hukuku hizmetleri, hak edilen tazminat talebi, müşteri için ücretsiz hukuk hizmeti, hızlı erişim, müşteri memnuniyetine azamı özen gösteren hizmet anlayışıyla, kaza hukuku hizmetlerine bütün kaza mağduru insanlar için tüm hızıyla devam etmektedir. e.emre@letseladvies.nl 0800-0815

- Tekzip Gazetemizin Nisan ayı sayısında (213) de Optiek adlı gözlük dükkânının reklamında kullanılan fotoğraflar, izinsiz ve fotomontaj olarak yayımlanmıştır. İlgili kişilerin özel hayatlarını olumsuz yönde etkileyeceği hesap edilemeden yayımlanan bu fotoğraftan dolayı başta Özgür Çetin’den ve de Optiek sahiplerinden özür diliyoruz. (Doğuş)

Hollanda Sanat Yetenek Teşvik vakfı (S.A.N.A.T), Rijnmond Katılımcı Veliler Derneği (VBOR) organizesi bu yıl 14’cüsü düzenlenen Harmonie van Nederland Dil ve Kültür Festivali programı, Rotterdam şehrinin ünlü De Doelen salonunda yoğun bir katılım ile gerçekleşti.

P

rograma Güney Hollanda Eyalet Valisi ve Kraliyet Temsilcisi ve aynı zamanda 12 Eyalet valisinin de başkanlığını yapan Jaap Smit, video mesaj sistemi ile programa katıldı. Koalisyon ortağı İşçi Partisi (PvdA) Milletvekili Tanja Jadnanansing moderatörlüğünde gerçekleşen programa, Rotterdam belediye başkanı yardımcısı Hugo de Jonge, eyalet meclis üyeleri, belediye başkan yardımcıları, belediye encümen üyeleri, Hollanda’nın önde gelen Türk Sivil Toplum Kuruluş temsilcileri, işadamları dernek temsilcileri, siyasiler, akademisyenler, Hollanda ve Türk basını ve yoğun bir halk kitlesi katıldı. Hollanda Sanat Yetenek Teşvik Vakfı (S.A.N.A.T) Başkanı Vecih Er, her yıl düzenlenen ve her yıl artan bir katılım ile gerçekleşen, Uluslararası Dil ve Kültür Olimpiyatı (İFLC) programının Harmoni van Nederland (Hollanda’nın Renkleri) başlığı altında yapıldığını söyledi. Er “Bu yıl Harmonie van Nederland programının dördüncüsünü

gerçekleştirdik.. Hollanda’nın farklı şehirlerinden ve farklı kültürlerinden insanların bir araya geldiği, bir akşamda Hollanda’nın renkleri olan farklı dil ve kültürdeki çocuklarımızın bir araya gelmesi ile oluşturduğumuz ve adına yeni bir dünya dediğimiz Harmonie van Nederland sloganı ile çıktığımız, Barış ve Özgürlüğü merkezine oturttuğumuz bir akşamda 2 bin kişiyi aşkın, bir seyirci topluluğu ile beraber 200’ün üzerinde çocuğun canlı performansı ile beraber muhteşem bir akşam Rotterdam’da De Doelen salonunda Rotterdam’ın yeniden imar ve inşasının 75. yıl dönümünde bu güzel programı gerçekleştirmiş olduk. Yeri geldi duygulandık. Yeri geldi yerimizde duramadık. Bir akşam içerisinde 4 mevsim yaşarmış gibi üzüntüyü, sevinci, gülmeyi ve neşeli olmayı bu akşamda çocuklarımız bize göstermiş oldular. Bu akşam sahnede farklı dil ve kültürlerde ki çocukların, aynı sevgi dilini konuşaraktan bir araya gelmeleri, beraber yaşanılabileceğini, birlikte yaşanabilme sanatının var edilmesi adına

çocukların dili ile bu sahnede, onların sergilemiş oldukları performanslar ile, çocuklar velilerine, büyüklerine, devlet yetkililerine, medyaya bu işin olabilirliğini göstermiş oldular. Bu yönden güzel bir akşam oldu.” şeklinde konuştu. Hollanda Sanat Yetenek Teşvik vakfı (S.A.N.A.T), Rijmond Katılımcı Veliler Derneği (VBOR) organizesi ile düzenlenen Harmonie van Nederland Dil ve Kültür Festivali programında bu yıl Hollanda eğitimine katkı ve etki sağlamış olan bir kişiye ödül verdi. Bu ödül, yakalandığı kanser hastalığı sonucu vefat eden, Eğitimci Ercan Torun’un eşi ve çocuklarına Hollanda Sanat Yetenek Teşvik Vakfı (S.A.N.A.T) Başkanı Vecih Er tarafından takdim edildi. Program organizatörler, katılımcılar ve çocuklar ile birlikte ‘Yeni Bir Dünya’ şarkısını hep birlikte söyleyerek son buldu. Hollanda adına Dil ve Kültür festivaline katılanlar uluslararası dil ve kültür festivali finaline katılma hakkı kazandılar. Doğuş Haber Merkezi

«

Sosyal ödeneklilerin sayısı arttı 2015 yılında özellikle gençler ve 45 yaş üstü sosyal ödenek alanların sayısı artış gösterdi. Merkezi İstatistik Ofisi (CBS) tarafından pazartesi günü açıklanan sonuçlara göre 2015 yılında özellikle gençler ve 45 yaş üstü sosyal ödenek alan kişilerin sayısında artış yaşandı. Geçtiğimiz yıl 27 yaş altında 4 bin, 45 yaş üstündekilerde ise 11 bin kişi sosyal ödenek almaya başladı. Sosyal ödenek almaya başlayanların tekrar iş pazarına dönme olasılığının oldukça zor olduğunu belirten CBS, 27-45 yaş aralığında sosyal ödenek almaya başlayanların sayısının bir önceki yıla göre çok fazla değişmediğini sadece 2 bin kişinin ödenekliler ordusuna katıldığını duyurdu.

Elde edilen istatistiklere göre 2015 yılı sonunda 450 bin kişi sosyal ödenekli olarak kayıtlara geçti. Bu sayı bir önceki yıla göre 16 bin kişi arttı. Bilindiği üzere sosyal ödenek alanların sayısı 2009 yılından bu yana her yıl artmakta. AOW yaş altında olan, evli veya birlikte oturan çiftler arasında olanlar asgari ücret kadar ödenek alırken yalnız yaşayanlar asgari ücretin yüzde 70’i kadar ödenek almakta. CBS’e göre sosyal ödenek alan gençlerin sayısının artması daha çok herhangi bir engelinden dolayı ödenek alanların bu gruba dahil edilmelerinden kaynaklanmakta. Bu kişilerin yaklaşık 2 ila 3 bin civa-

rında olduğu tahmin ediliyor. Engelli gençler 2015 yılına kadar Wajong ödeneği alıyordu. Ancak değiştirilen yasa nedeni ile engelli gençler de sosyal ödenekli statüsüne dahil edildi.


aktüalite 27 actualiteit

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

Gündem

“DEİK seçimlerinde ayak oyunları” başlıklarıyla verilen haberler kasıtlı ve bilgiden uzaktır”

Haklarımız...

Hollanda MÜSİAD’dan gazetemize ziyaret MÜSİAD Hollanda yönetimi çalışmalarının yanı sıra, medya ve STK’lara yönelik başlattığı ziyaret turlarını sürdürüyor.

B

aşkan Ali Bekdur ve Genel Sekreter Kaya Turan Koçak, Hollanda İslam Federasyonu ve gazetemizi ziyaret ettiler. NIF Başkanı Mehmet Erdoğan’ı makamında ziyaret eden heyet, hem kendi çalışmaları hakkında bilgi verdiler, hem de federasyonun faaliyetleriyle alakalı bilgi aldılar. Sıacak bir atmosferde gerçekleşen ziyarette, Hollanda Türk toplumunun durumu da değerlendirildi. Özellikle Türkiye’yi hedef alan söylem ve yazılardan duyulan kaygıların dile getirildiği ziyarette, bu durumun daha ileri boyuta taşınmaması için bütün toplum bireylerinin, özellikle STK’ların üzerine düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmesi gerektiği ifade edildi. Gazetemiz Genel yayın Yönetmenimiz Adnan Şahin ve Yazı İşleri Sorumlumuz Zeynel Abidin kılıç tarafından karşılanan MÜSİAD Hollanda heyeti, uzun bir görüşme gerçekleştirdiler. Yoğun bir çalışma sezonunu geride

bıraktıklarına dikkat çeken Ali Bekdur, MÜSİAD Hollanda’nın son aylarda yaptığı çalışmalarla alakalı bilgi verdi. DEİK ve DTİK adlı organizasyonların Avrupalı Türkler açısından ne manaya geldiğine açıklık getiren heyet, DEİK seçimlerinde yaşananları da dile getirdiler. Bazı medya organlarında “DEİK seçimlerinde ayak oyunları” başlıklarıyla verilen haberlerin kasıtlı ve bilgiden uzak olarak yapıldığına vurgu yapan heyet, seçimlerin tamamen demokratik bir ortamda yapıldığına ve seçim sonuçlarının MÜSİAD Türkiye delegelerinin oylarının belirleyici

olduğuna dikkat çektiler. Yeni çalışma sezonunda yapacakları çalışmalara da değinen heyet, üye çalışmaları ve onları doğru bilgilendirme, doğru yönlendirme ve dürüst kazandırma gayreti içerisinde olacaklarını ifade ettiler. Gazetemiz yazarlarından Kaya Turan Koçak da, DEİK seçimlerinde Hollanda bölgesinin güçlü bir yapıyla Avrupa’da temsil edileceğini belirterek, bunun büyük bir kazanım olduğuna dikkat çekti. Ziyaret, medya ve kurumlar olarak ortak çalışma alanlarının ve hedeflerinin belirlenmesi gerektiği üzerinde açılan konu ve görüş bildirimiyle sona erdi.

Bilgilendirme toplantıları devam ediyor T.C. Deventer Başkonsolosluğu tarafından Konsolosluk işlemleri, emeklilik, sosyal güvenlik ve anavatana kesin dönüş konularına yönelik olarak gerçekleştirilen bilgilendirme toplantıları kapsamında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi Dr. Serdar Ekinci, HDV Doetinchem Merkez Camisi’nde gerçekleşen bilgilendirme seminerinde emeklilik için yurtdışından borçlanma ve Hollanda’daki sosyal güvenlik aylık ve ödenekleri konusunda vatandaşları bilgilendirdi. Ataşe Serdar Ekinci, Türk vatandaşı olanlar veya çifte vatandaş olanların 3201 sayılı Kanuna göre borçlanarak emekli olabilmelerinin mümkün olduğunu belirterek konuyla ilgili detaylı bilgi verdi. “Bu yasadan faydalanmak isteyenlerin Türk veya çifte vatandaş olmaları şart. Mavi kartı olanlar bu yasadan faydalanmak için başvuruda bulunabilir ancak sadece Türk vatandaşlığında geçen ikamet ve çalışma sürelerini borçlandırabiliyorlar.” dedi. Yasanın kadınlara pozitif ayrımcılık çerçevesinde özel haklar tanıdığını ve Hollanda’da hiç çalışmışlığı olmayan kadınların da yasadan yararlanabileceğini ifade eden Ekinci, “Hiç çalışması olmayan

bir bayan 18 yaşından itibaren Hollanda’da ikamet sürelerini borçlanmak suretiyle emekli olabilir. Erkeklerde çalışmış olma şartı aranıyor” dedi. Yurtdışı sigortalılık sürelerinin yanında bir yılı geçmeyen işsizlik dönemlerinin de borçlanılabileceği ifade eden Ekinci, işçi ve işveren olarak çalışanlar ile sosyal yardım alan kişilerin emeklilik aylığı alma haklarının olmadığına dikkat çekerek, alındığı takdirde bu durum tespit edilirse verilen tüm sosyal yardımın geri alınacağını ve para cezasına çarptırılacağını dolayısıyla kişilerin başvurularında doğru beyanatta bulunmaları gerektiğini kaydetti. Türkiye’den emekliliğe başvurmak isteyen vatandaşlarımızın yapması gereken işlemleri sorunsuz ve başarılı bir şekilde gerçekleştirmelerinin yolunun Müşavirliğimize ve Ataşeliklerimize başvurmak olduğunu ifade eden Ekinci, Büyükelçiliğimiz ve Başkonsolosluklarımız nezdinde Müşavirliğimiz ve Ataşeliklerimizin her zaman vatandaşlarımızın hizmetinde olduğunu belirtmiştir. Ekinci “Yurtdışı borçlanması yoluyla emeklilik, çalışma ve sosyal güvenlik hayatına ilişkin tüm soru ve sorunların hafta içi her gün saat 09.00-13.00 ve 14.00-17.00 saatleri arasında Ataşeliğimizin 0570 611394 no’lu telefonu veya deventer@csgb.gov.tr e-posta adresi üzerinden iletilebileceğini kaydetti. Ekinci’nin açıklamalarından sonra salonda bulunan vatandaşlar kendisine konuyla ilgili sorular yönelttiler.

Başkonsolosluk duyurusu

Türkiye’ye aracıyla gidecekler dikkat Türkiye’ye karayolundan seyahat ederken geçilen Sırbistan’da trafik kuralı ihlalleri sürücülerin başına dert açıyor. Avrupa’dan Türkiye’ye karayolundan seyahat edenlerin “Yolun yarısı” diye andıkları ülke Sırbistan’daki trafik ceza uygulamaları can sıkıyor. Hız ihlalinden, hatalı sollamaya kadar değişik kategorilerde para cezaları kesilen sürücülerin en büyük sıkıntısı paranın yetkili makamlara ödenmesi. Konu ile llgili vatandaşlarımızı bilgilendiren Belgrad Türk Büyükelçiliği, Sırbistan trafik mevzuatına dikkat çekti. Verilen bilgiye göre trafik polisi, olay yerinde 3000 veya 5000 Dinar (1 Euro: 122,3 Dinar) ceza kesebili-

yor. Sürücü bu miktarın banka veya postaneye yatırması gerekiyor. Sürücü bu miktarın yarısını ödemesi durumunda paranın tamamını ödemiş sayılıyor. Peki ya o gün banka veya postane kapalıysa veya bulunduğunuz yere uzaksa? O zaman kesilen cezanın yarısını polise ödeyebiliyorsunuz. Eğer ceza olay yerinde ödenirse, polise ayrıca 45 Dinar posta ücreti de vermek gerekiyor. Görüldüğü gibi sistem aslında basit ancak sürücüler açısından asıl sıkıntı, eğer para cezası ödenmezse başlıyor. Bu durumda olayın mahkemeye

sevk edilmesi gerekiyor. Adli işlemler tamamlanana kadar da sürücünün pasaport/kimliğine el konulabiliyor. Daha ağır suçlarda para cezası 120000 Dinara kadar çıkıyor. Bazı durumlarda hakim 60 gün hapis cezası bile verebiliyor. Şunu da unutmamak gerekir: Trafik polisinin tahsil edebileceği en yüksek miktar 2500 Dinar. Ayrıca polis sadece Dinar alabiliyor, yani Euro ile ödeme mümkün değil. Sonuçta parayı bozdurmanız gerekiyor. Kaynak: turizmavrupa.com

Taşıtların Türkiye’de Kalış Süreleri Yurtdışından Türkiye’ye Gidecek Taşıtların Ülkemizde Kalış Sürelerine İlişkin Önemli Duyuru... 2015/8113 sayılı 4458 Sayılı Gümrük Kanununun Bazı Maddelerinin Uygulanması Hakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar ile; Türkiye Gümrük Bölgesine getirilen kişisel kullanıma mahsus kara taşıtlarına verilen geçici ithal izni ile ilgili süre, yurtdışında yaşayan çalışan-emekli farkı olmaksızın tüm vatandaşlarımız için YİRMİ DÖRT (24) aya çıkarılmıştır.

Bu haktan yararlanabilmek için kişinin Türkiye gümrük bölgesine girişinden önceki bir yıl içinde en az 185 gün süreyle fiilen yurtdışında ikamet etmiş olması gerekmektedir. Ayrıca, bu şekilde geçici ithal izni alınan taşıt, yalnızca taşıt sahibi ile taşıt sahibinin ikamet yeri Türkiye gümrük bölgesi dışında bulunan eşi veya usul (üstsoy) ya da füruu (altsoy) olan kişilerce kullanılabilmektedir. Ayrıntılı bilgi için: a) http://ggm.gtb.gov.tr/sikcasorulan-sorular/bireysel/yolcuberaberi-tasitlar (Gümrükler Genel Müdürlüğü Internet Sitesi; Yolcu Beraberi Taşıtlar / Sıkça Sorulan Sorular) b) ALO GÜMRÜK; 00 90 312 444 84 82



nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

Gündem

Fotoğraflarla Hollanda gündemi...

“Türkiye’nin Eurovision’u boykot nedenlerinden diğeri ise puanlama şekliydi”

“Son sözü Avrupalı Türkler söyledi”

Beyaz Ay Derneği’nden ‘Dayanışma Gecesi’

Beyazay Derneği Hollanda Şubesi tarafından “Engelliler Haftası” dolayısıyla düzenlenen Dayanışma Gecesine yoğun bir katılım oldu. T.C. Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız ve Dernek Başkanı Mehmet Dağlıoğlu birer konuşma yaptılar. Hollanda Mehteran da, bu özel gecede özel insanlar için muhteşem bir konser verdi.

İsveç’in başkenti Stockholm’de bu yıl 61’incisi düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışması’nın yankıları sürüyor. “1944” adlı şarkısıyla Ukrayna’yı temsil eden Kırımlı Tatar sanatçı Jamala şarkının sözlerinin bir kısmının Türkçe olması Avrupalı Türkleri ekran başına kilitledi.

Y

aklaşık 200 bin Kırımlı Tatarın 18 Mayıs 1944 tarihinde, Ruslar tarafından yurtlarından sürgün edilişini anlatan “1944” adlı şarkı, yarışmaya katılan ülkelerin halk jürisinin de verdiği puanlarla 534 puanla birinci olurken, sonuca sevinmeyen tek ülke Rusya oldu. Jamala’nın “1944” isimli şarkısının nakarat kısmında, Kırım Türkçesi ile “Yaşlığıma toyalmadım, Men bu yerde yaşalmadım” sözleri Avrupalı Türkleri adeta kenetledi. Bulundukları ülkelerden Ukranya’ya oy veren Türkler yarışmanın kaderini belirledi. Bu zaman kadar bir çok yarışmayı çalıştığı gazete adına takip eden usta gazteci İlhan Karaçay, Eurovision şarkı yarışmasını değerlendirdiği yazısında bakın neler söyledi:

tanıtım 29 introduction

doğuş aylık gazete/maandblad

‘TÜRKİYE’Yİ ÇOK SEVİYORUM’ Jamala, Türkiye’yi çok sevdiğini belirterek, “Eurovision’da Ukrayna’yı temsil edersem o zaman Türk halkı kendi sanatçısına destek verdiği gibi bana destek verecektir diye düşünüyorum.” demişti. …Ve Jamala’nın isteği Avrupalı Türkler tarafından yerine getirildi. Zira Avrupa ülkeleri Türkler’in verdiği oylar ile Jamala’ya puan yağdırdı. Şarkıcı Jamala, “1944” isimli şarkısının büyükannesinin kucağında beş çocuğuyla 18 Mayıs 1944’te, Kırım’dan Orta Asya’ya sürgün edilişinin hikâyesinden esinlenerek hazırladığını açıklamıştı.

“BARIŞ İÇİN SESLENDİRDİM” Yarışmanın sonucu açıklandıktan sonra büyük sevinç yaşayan Jamala, ”Ben şarkımı barış ve aşk için seslendirdim. Gerçekten herkese barış ve sevgi mesajı vermek istiyorum. Ayrıca, herkese çok teşekkür etmek istiyorum.” diye konuştu. Yarışma, Amerika’da televizyonda ilk defa canlı yayınlandı, Çin dahil 50 ülkede canlı izlendi. Ne var ki Türkiye televizyonlarının hiçbiri bu şarkı yarışmasını yayınlamadı. EUROVİSİON FOBİSİNDEN KURTULMALIYIZ! Geçtiğimiz cumartesi gecesi yüz milyonlarca Avrupalının ve hatta dünyalının ilgiyle izlediği Eurovision Şarkı Yarışması’nı, ben şahsen Mersin’deki evimde Hollanda televizyonundan izledim. Ama 80 milyon Türk izleyemedi. Hangi Bakanlık veya kurum olduğunu belirtmeyeceğim ve sadece ‘Türkiye’ deyip geçeceğim. Türkiye üç yıldır bu şarkı yarışmasını çeşitli nedenlerle boykot etmiş durumda. Ama sadece katılımı değil, yayını da boykot etmiş Türkiye. Türkiye’nin boykot nedenlerinden biri, yarışmaya katılanların bazılarının çok dekolte giyinişleri, bir diğeri de bazılarının eşcinsel propagandası yaptıklarıdır. Türkiye’nin Eurovision’u boykot nedenlerinden diğeri ise puanlama şekliydi. Komşu ülkelerin birbirlerine puan vermeleri tabii ki hoş değildi. Ama sonuçta bu bir

eğlenceli yarışma programıydı. Eğri oturup doğru konuşalım. Eski puanlama sistemi tam anlamıyla Türkiye lehindeydi. Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkler, yaşadıkları ülkenin yayın kurumuna telefon yağdırıyorlar ve oylarını Türk yarışmacıya veriyorlardı. Hollanda, Belçika, Almanya, Fransa, İsviçre ve İngiltere gibi ülkeler haliyle Türkiye’ye en yüksek olan 12 puanı veriyorlardı. Ben pek çok yarışmadan sonra çok puan kazanan yarışmacımız için, ‘Bu onun başarısı değil, Avrupalı Türkler’in başarısıdır’ diye yazmıştım. Avrupalılar bu durumdan çok rahatsızdılar. Böyle giderse, Türk yarışmacıların her zaman çok yüksek puan alacaklarını göz önünde bulundurarak sistemi değiştirdiler. Daha doğrusu, puan veren ülkelerin sayısını çoğalttılar. Yani yarışmaya katılma hakkını elde edemeyen ülkeler de oy vermeye başladı. Böylece de, Batı Avrupa ülkelerinden başka diğer ülkeler de oy kullanınca, Türkler’in etkinliği azaldı. Ama yine de Avrupalı Türkler’in verdikleri oyların hatırı sayılırdı. Ne olursa olsun. Eurovision gibi bir şarkı yarışmasına katılmaktan korkmamalıyız. Bu fobiyi üzerimizden atmalıyız. Sonuçta hem eğleniyoruz, hem de Türkiye’mizin reklamını yapıyoruz. Ülkemizi yönetenlerin bu duruma el koyma zamanı gelmiş ve geçmiştir sanırım. Haydi hayırlısı…. Haber Merkezi

Platform temsilcileri Cami açılışındaydılar

Utrecht Ulu Camii açılışında buluşan Mücahit Batman, Ayhan Tonca, Necmettin Küçük, CMO Başkanı Raşit Bal ve IOT Müdürü Ahmet Azdural, caminin hizmete sokulmasından dolayı memnuniyetlerini dile getirdiler. Ancak, göçmenlerin gitgide kötüleşen durumlarından da kaygı duyduklarını ifade ettiler.

Kocatepe’den çocuklar günü için şenlik

20 yıla yakın bir zamandır çocuk ve gençlerin futbol alanında yetişmesine imkân tanıyan Kocatepe Spor Kulübü, geleneksel hâle getirdiği ‘Çocuk Şenliği’ organizesinin bu yıl 7’ncisini düzenledi. Farklı kültüre sahip olan çocukalrın bir araya gelmesine, tanışıp, kaynaşmasına vesile olan şenlik, iki gün sürdü.

«

Ayasofya kermesi bölge insanını buluşturdu

Rotterdam’da bölge insanına hizmet sunan köklü camilerden olan Ayasofya, inşaatı süren cami yararına düzenlediği kermesle binlerce insanı ağırladı. Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan da, cami kermesini ziyaret edenler arasındaydı.

Gültepe Camii gençliği atakta

Cafer Vural’ın başkanlığında hizmetlerini yürüten Rotterdam Gültepe Camii Gençlik Teşkilatı, Çanakkale Zaferi’nin 101’nci yılı dolayısıyla gendi üyelerinden oluşturduğu bir ekiple göz dolduran ve göz yaşartan bir tiyatro gösterisi sergilediler. Gösteride rol alan gençler, teşkilat lokalinde yorgunluk attılar.


04 spotlar 30 spotlight

Fotoğraflarla dünya gündemi...

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

Saygıdeğer okurularımız, bu sayfada yayımlanmasını istediğiniz, hem kendi fotoğraflarınızı, hem de ilginç bulduğunuz fotoğrafları yorumlarınızla birlikte paylaşabilirsiniz... Bekliyoruz...


dosya 31 dossier

doğuş aylık gazete/maandblad,

nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

“Müslüman eşler evlerini, dünyada ‘esenlik yurdu’ yapmamalılar”

BOŞANMAYI ÖNLEYECEK TEDBİRLER B

oşanmaların sebepleri konusunda pek çok şey söylenebilir. Aşağıda sıralamaya çalıştığımız maddeler hem bu sebepleri, hem de boşanmalara karşı tedbirleri özetliyor. 1- Müslüman eşler evlerini ‘daru’s-selam-dünyada esenlik yurdu’ yapmamalı... Kişi evlenmişse, hem aile hayatına alışmalı, hem de eşiyle hoş geçinmek zorunda olduğunu bilmeli. Bunu yapamadığı için karşı tarafı suçlayanlar bir şey kazanamazlar. Ya da hemen ayrılmayı gündeme getirenler, kendilerine de ailelerine de iyilik etmiş olmazlar. Diyelim ki bir kimse birinci eşiyle geçinemediği için ayrılmayı düşündü. Peki böyle birinin ikinci eşiyle daha iyi geçineceğini, daha mutlu olacağını kim garanti edebilir? Bir bina yıkıldığı zaman geriye enkaz kalır. Ya hatıralar, geride kalan çocuklar, duygular, hevesler aile binasının enkazı altında kalırsa? Bu sonraki evliliğe etki etmez mi ? 2- Geçimsizlik varsa sebepleri bulunmalı... Eşler arasındaki geçimsizliğin tek sebebi vardır: Geçinmeyi bilmemek dense yanlış olmaz. Bu da ya bilgisizlik, ya ahlâksızlık, ya diktatörlük, ya da akılsızlıktır. Bilgisizlik ; kimileri evlik hakkında yeterli sahip değil. Herkes evleniyor, hadi biz de evlenelim. Halbuki bu konuda İslâmî ve insanî prensipler öğrenilse karı-koca daha iyi geçinmeyi bilirler. Ahlâksızlık ; böylelerinin imanı zayıf, kırmızı çizgisi yok, âhiret bilinci yok, hesap vereceğim düşüncesi yok. Böyleleri hevâlarına (boş nefislerine) uyarlar. Onların olduğu evlerde geçimsizlik olur. Diktatörlük ; bu tipler hükmetmek isterler. Asar keserler, dışarıya karşı kedi, eve karşı aslandırlar. Merhametsiz ve sorumsuzdurlar. Akılsızlık ; bazılarının aklı vardır ama işe yaramaz. Zararı ve kârı bilemez. Bir evde geçimsizlik varsa eşler oturup bunu sebeplerini olgun iki insan gibi aramalılar. Erken teşhis hastalığı önler. Tedbir almak ilaç almaktan daha iyidir. 3- Eksikliklerde karşı tarafı suçlamamalı... “Hep onun yüzünden oluyor“ iddiası, kibirli veya kendini beğenmişlerin tavrıdır. Böylelerinin acaba geçinmeye niyetleri var mı ? Ne yapmak istiyorlar ? Eşini suçlayarak ne elde etmek istiyorlar ? Eşinden şikayet edenler önce kendine sormalı: “Acaba ben

ne kadar iyiyim? Acaba evdeki rahatsızlığa ben mi sebep oluyorum? Acaba nerede hata yaptım?” Eşinde kusur, eksiklik, yanlışlar görenler, eşlerinin iyi taraflarına da bakmalılar. Belki o iyi tarafları kusurları, hataları kapatır veya unutturur. Eşler öncelikle kusuru kendilerinde ararlarsa çözüme daha kolay yaklaşılır. Nefis ve şeytan hatayı hep başkalarında görmemizi öğütler. Ya hata bizde ise ??? 4- Her zaman empati yapmalı Karı-koca eşine kendi bakış açısından değil, objektif bakmalılar. Yoksa karşıdakini duygusal davranıp yanlış değerlendirmek mümkün. Böyle bir bakış açısında bencillik, tarafgirlik, haksızlık olabilir. Siz değil, eşiniz haklı olabilir. Böyle durumda son derece etkili empati metodunu kullanmak en isabetlisidir. Her ne kadar zor olsa da kendimizi eşimizin yerine koyup öyle düşünmek, bize çözümün kapılarını açacak, anlaşmazlıkları en aza indirecek, bizde değişikliğe yol açacaktır. Siz kendiniz, “ben böyleyim, ben şöyleyim, ben iyiyim, ben her şeyi doğru yapıyorum” diyebilirsiniz. Ama bir bakalım siz eşiniz tarafından nasıl görülüyorsunuz ? Acaba o sizi nasıl algılıyor ? Fedakârlık tek taraflı olmaz.

“Ben her şeye rağmen katlanıyorum” diyorsanız, unutmayın eşiniz de size katlanıyor. Ama konu kimin çok katlandığı değil, ailenin saadetidir. Eşin çekilmez bir kimse ise, sen de çekilmez bir kimsesin. Öyleyse bu gibi yargılardan uzak durmak gerekir. 5- Eşi iyi tanımalı... Eğitimde, insanlarla işbirliği yapmada, bir yola gitmede en önemli unsurlardan biri de insanları iyi tanımaktır. Aile de böyledir. Eşler birbirlerini iyi tanımalılar. Mükemmel tarafları, eksik tarafları, kabiliyetleri, zaafları,

duyguları, psikolojik yapısı, hevesleri, tutkuları ve zevkleri, davranışları vs. nasıl ? Neden hoşlanıyor, neden hoşlanmıyor ? Neye kızıyor, neye seviniyor ? Ne ile huzur buluyor, neden huzursuz oluyor ? Eşinin kişilik yapısını iyi tanıyan ona nerede ve nasıl davranacağını iyi bilir. Bir sorun olduğu zaman da o sorunu nasıl ele almasını gerektiğini iyi kestirir. Eşi tanımak bir avantaj ve iyi bir metottur. Yerli yerince kullanmak gerekir. Şu kuralı unutmamak gerekir: Eşinin kendisine nasıl davranmasını isteyenler, onlara ona öyle davranmalılar. 6- Seviyeli muhavere (diyalog) yapılmalı Kaliteli kimselerin konuşması da, fikir teatisi de, tartışması da seviyeli ve yapıcı olur. Müslümana da kalite, olgun bir seviye yakışır. Ailedeki sorunlarla ilgili bazen konuşmak /istişare etmek, bazen fikir alış verişinde bulunmak, bazen de tartışmak gerekir. Ailenin mutluluğu ve selâmeti için tartışmaktan korkmamak gerekir. Ancak tartışma mahalle kavgasına benzememeli, sonuçta kavgaya dönüşmemeli, olgun ve yapıcı olmalı. Seviyeli bir diyalog

ve tartışma ailedeki iyi geçim anahtarlarından biridir. Üstelik seviyeli diyalog eşlerin birbirlerini iyi tanımalarına sebep olur. Sorunları bağırma, çığırtkanlık, tehdit, afra tafra numaraları ile çözmeye kalkanlar yanılırlar. 7- Geçimsizliği azaltmak için şiddet kullanılmamalı... Eşler Allah’ın bir emânetidir. Eğer Rabbimiz bizi adam yerine koyup da bir şey emânet etti ise buna şükretmek gerekir. İman ile emin olan mü’min emâneti korur. Ona haksızlık etmez, ona zulmetmez, ona gözü gibi bakar. Eşlerin birbirlerini korumaları

gerekir. Buna rağmen eşine zarar vermeye kalkanlar emâneti korumayanlardır. Yabancı birisi eşine kötü söz söylese veya vursa, canını ortaya koyarcasına ona karşı koyar. Öyleyse başkasına yasak olan bir şey diğer eşe de yasaktır. Unutmamak gerekir akıllı insanlar dilleriyle, akılsızlar da yumruklarıyla ve boynuzlarıyla konuşurlar. 8- İş ve meşguliyet geçimsizliğe sebep olmamalı Bazı ailevî problemler, eşlerin işiyle aşırı ilgilenerek ailesine fazla zaman ayırmamasından kaynaklandığı bir gerçektir. Böyleleri o kadar çok meşgul olurlar ki evde bir eşleri olduğunu unuturlar. Eşlerin görüşememesi, diyalogsuzluğa yol açıyor. Birbiriyle konuşamayanlar, duygu, düşünce ve beklentilerini ifade edemezler. İletişim kanalları kapalı olduğu zaman da, suizanlar, şüpheler, tahminler ortaya çıkabilir. Buna göre eşlerin birbirine yeterli zaman ayırmaları, birbirleriyle yeterince ilgilenmeleri az probleme yol açar. Problemden sonra da bu ilgiler ilişkiyi tamir edebilir. 9- Eş için arkadaş, dert ortağı, hatta doktor olmalı... Herkesin kendine göre bir derdi, sıkıntısı olabilir. Herhangi bir sebepten dolayı strese girebilir.

Hatta bazı eşlerin psikolojik sorunları olabilir. Böyle durumlarda eşler birbirine sabredecek, verdiği yorgunluklara tahammül etmeli, bazı sıkıntıları anlayış karşılamalı. Stresini azaltma, psikolojik sıkıntısı giderme konusunda ilk doktoru olmalı. Hastanın ilk doktoru elbette kendisidir. Kimileri bu rolünü iyi yapamadığı için ona eşi yardımcı olmalıdır. Aile arabasını kullanan eşilerdir. Onların şoförlüğünün kalitesi aile arabasını hedefine kazasız belâsız götürür. Unutmamak gerekir ki her sıkıntıyı giderecek bir sebep, her hastalığı iyi edecek bir ilaç mutlaka bulunur. Allah her derdin dermanını yaratmıştır. Kaldı

Hikmet Pınarı Hüseyin Kerim Ece kerimece@hotmail.com

ki bize göre musibet olan bir çok şey belki de bizim için hayırdır. 10- Eş olmanın sorumluluğu taşınmalı Eşlerin birbirine karşı sorumlu olduğunu unutmamak gerekir. Evlilik bir eşya almaya benzemez ki hemen değiştirmeyi düşünelim. Eşlerden biri diğerine kızdığı zaman onun değerini ve olabilecek iyiliklerini unutmamalı. Hemen onu yerin dibine batırmamalı, bütün kusurlarını sayıp dökmemeli. Birbirlerinin toplum içindeki yerini ve yarınını da düşünmeliler. Herkes eşinin toplum içinde alnı ak ve sevinçli olmasından mutluluk duyar. Eşler öncelikle verici olmalı ki karşı taraftan bir şey bekleme hakkı olsun. 11- Teenni ile hareket etmeli... Peygamberimizi (sav) ; “Acele etmek şeytandan, teenni ile (düşünerek) hareket etmek Allah’tandır” (Tirmizî, Birr/66 no: 2012) buyurmuştur. İslâm hukukuna göre bir kimsenin suçlu oluşu isbat edilinceye kadar o masumdur. Bu ilkeler eşler arasındaki ilişkilerde de geçerlidir. Eşler, hoşlarına gitmeyen bir şey olduğu zaman, ya da bir şey istedikleri zaman olmadığında hemen karar vermemeli, karşı tarafı suçlamamalı. Sorup öğrendikten sonra karar vermeli. Bu gibi acele etmeler insanı her zaman yanıltır. 12- Geçimsizlik hâlinde kime başvurmalı... Sorun olduğu zaman Kur’an, Sünnete danışmalı. Oralarda mutlaka cevap bulunur.“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e ve sizden olan ulü’l-emre (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah’a ve âhirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah’a ve Resul’e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.” (Nisâ 4/35) “Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar barıştırmak isterlerse Allah aralarını bulur; şüphesiz Allah her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır.” (Nisa 4/59) 13- Ev hayatı ile ilgili bilgilenmek Geç kaldım demeden mümkün olduğu kadar aile hayatıyla ilgili ders takip etmek, kitap okumak faydalıdır. Zira insan her şeyi bilemez. Bildiklerini unutabilir. Ya da bildiklerini yerinde uygulayamaz. Bilgileri tazelemekte fayda var. ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

04 haber 32 nieuws

Toplum

Murdoch’un yeni hedefi camiler... Birlik Gençlik üyeleri, çalışma sezonu öncesi kampta bir araya geldi

Rotterdam-Zuid bölgesinde 30 yıla yakındır bölge insanına dinî, millî, sosyal ve kültürel alanda hizmet veren Birlik Gençlik Teşkilatı üyeleri, o yıllarda kendileri gibi genç olan babalarından aldıkları emaneti layıkıyla sürdürme gayreti içerisindeler. Haftanın her gününü dolu dolu geçiren gençlik teşkilatının yöneticileri ve üyeleri, iki günlük kamp programıyla hem dinlendiler hem sezonu değerlendirdiler hem de yeni çalışma sezonu içerisinde yapacakları çalışmaları gözden geçirdiler. Kendi alanlarında uzman konuşmacıların da katılarak gençlerin bilgilendirildiği kampa, 50 civarında genç iştirak etti.

Türkiye’de FOX TV’nin de sahibi olan medya baronu Rupert Murdoch’ın yeni hedefi, İstanbul’da inşaatında sona gelinen Çamlıca Camii oldu. “MÜSLÜMANLARI ÖLDÜRMELİ” DİYORDU Daha önce “Müslümanların öldürülmesi gerektiğini” belirten Murdoch, İngiltere’deki yayın organlarından biri olan The Times’a Çamlıca Camii’ne karşı bir algı operasyonunun başlatılması için haber emri verdi. Gazetenin muhabiri Hannah Lucinda Smith de aldığı emri uyguladı. The Times, “İstanbul Üsküdar’daki Çamlıca Camii’nin inşaatında sona gelindi. Ankara dev cami inşası programını gücünü en uygunsuz yerlere doğru genişletmenin bir yolu olarak görüyor.

PSV’de şampiyonluk kutlaması

Mehmet Aközbek’e Karliyet Nişanı verildi

Tunahan Kuzu hedef hâline getiriliyor

Hollanda Birinci Futbol Ligi’nde tamamlanan sezonun son haftasında lider Ajax’ı geçerek şampiyonluğa ulaşan PSV’nin düzenlediği resmî kutlamaya, 100 bine yakın taraftar katıldı. Eindhoven şehir merkezindeki programa katılan PSV’nin teknik heyet ve futbolcuları, alanı dolduran taraftarlara sezon boyunca verdikleri destekten dolayı teşekkür etti. Şampiyonluk kupasını tek tek kaldıran futbolculara, taraftarlar büyük ilgi gösterdi. Futbolcularla birlikte sahneye çıkarak kalabalığa hitap eden teknik direktör Phillip Cocu, sezonu zirvede tamamlamanın mutluluğunu yaşadıklarını söyledi.PSV, şampiyonluk kupasını 23’üncü kez müzesine götürme başarısı gösterdi.

Mehhemt Aközbek 1990 yılında Delft’te kuruculuğunu yaptığı Türk Sosyal Kültür Derneği ile gönüllü çalışmalarına başladı. Bu dernekteki hizmetleri vasıtasıyla toplumsal sorunları daha yakından görme ve onlar çözme fırsatı yakaladı. 2002-2010 yılları arasında belediye meclis üyeliği de yapan Aközbek, dernek çatısı altında uyuma katkı sağlayacak pek çok projeyi de hayata geçirdi. İki toplum arasında sağlıklı bir ağ kurulmasına zemin hazırlayan Aközbek, Sultan Ahmet Camii’nin inşaatı sırasında da yerel yönetimle cami yönetimin bir araya gelip işi hızlandırmalarına da katkıda bulundu.2005 yılından beridir de, kurucuları arasında yer alan Pangea Vakfı’nın yönetiminde bulunuyor.

Hollanda’da 5 Mayıs kurtuluş bayramı vesilesiyle günün anlamı ‘ özgürlük ‘. Ancak konu Müslümanlar olunca eleştirilen Nazi gaz odaları birden Hollandalıların ilgi odağı oluyor. Nazi kamplarında bulunan gaz odalarında yok edilen vatandaşlar anılırken, aynı zihniyet bu kez söz konusu Müslümanlar olunca karşı çıktıkları ve özgürlüğe darbe olarak nitelendirdikleri ikinci dünya savaşı olaylarını Müslümanlara karşı uygulamak istiyorlar. İkinci Dünya Savaşı’nda hayatını kaybeden vatandaşları anma günü olan 4 Mayıs ile ilgili olarak, aslında o günlerden bir farkı olmadan azınlık gruplara aynı muamelenin gösterildiğine vurgu yapan DENK Milletvekili Tunahan Kuzu, ırkçılar ve siyasilerin hedefi hâline geldi.

Hollandalılar savaş kurbanlarını andılar Festi Rotterdam farklı kültürleri buluşturdu

Bu yıl ilk kez düzenlenen ve köküne kibrit suyu dökülen festivallere alternatif olarak gerçekleşen “Festi Rotterdam”. adlı etkinlik, Feijenoord İlçe Belediyesi2nin ev sahipliğinde düzenlendi. Regenboog Kültür ve Sanat Vakfı tarafından gerçekleştirilen ve üç gün süren festival, bölgede yaşayan farklı kültür ve toplumları bir araya getirdi. El Sanatları, kitap, hediyelik eşya, sağlık ve refah sektörleri, yemek vb. gibi stantların kurulduğu festivalin açılışını, Feijenoord İlçe Bölge Komisyon Başkanı Nel Noel ile yardımcısı Fatih Elbay tarafından kurdele kesilerek yapıldı. Regenboog Kültür ve Sanat Vakfı Başkanı Sezer Değmez, Genel Koordinatör Ömer Atıf, üç gün boyunca katılımcılara hoş anlar yaşatmak için hayli gayret sarf ettiler. Hollanda Mehteran iki gün boyunca verdiği konserle gönülleri fethetti. Sanatçı Sevval Kayhan’ı da sevenleriyle buluşturan festival, aldığı olumlu tepkilerle, önümüzdeki yıl daha da kapsamlı bir şekilde düzenlenmeyi şimdiden programlamış görünüyor.

Dam Meydanı’nda yapılan programa katılan Kral Willem Alexander, Kraliçe Maxima ve on binlerce vatandaş 2. Dünya Savaşı olmak üzere şimdiye kadar ülke dışında farklı operasyonlarda hayatlarını kaybeden askerleri törenlerle andılar. Törene katılan Başbakan Mark Rutte ile Senato ve Meclis başkanları, Naziler tarafından öldürülen yaklaşık 18 bin askerin isminin yazılı olduğu yere çelenk bırakarak saygı duruşunda bulundu. Farklı milletlere mensup 3 öğrencinin okuduğu şiirlerle başlayan törende konuşan Meclis Başkanı Khadija Arib, Hollanda’nın bağımsızlığı için 2. Dünya Savaşı’nda verilen mücadelenin genç nesillere aktarılması gerektiğini söyledi.


doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

samenleving

cemiyet 33

DİN GÖREVLİLERİ ÇALIŞTAYDA BİR ARAYA GELDİ

SADIK KHAN: ‘İSLAM’A YÖNELİK CAHİL BAKIŞ AÇISI’

Lahey Din Hizmetleri Müşavirliği tarafından Hollanda Diyanet Vakfıyla ortaklaşa Hollanda’da görev yapan din görevlileri için de yatılı bir seminer düzenledi. Elspeet şehrinde düzenlenen ve Ortak Akıl, hedef, Eylem başlığını taşıyan Din Görevlileri Çalıştayı’na Hollanda’da resmî, sözleşmeli ve geçici olarak görev yapan erkek ve bayan toplam 160 din görevlisi katıldı. Çalıştaya Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar, Dış İlişkiler Genel Müdürü, Prof. Dr. Halife Keskin, Din Hizmetleri Genel Müdürü, Doç. Dr. Yaşar Yiğit, Lahey Din Hizmetleri Müşavir Vekili Dr. Yusuf Acar, TDV Genel Müdürü Mustafa Tutkun, Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş ve HDV çalışanları da katıldı. Din Görevlisi Osman Çelik tarafından sunulan çalıştay, Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Daha sonra Din Hizmetleri Müşavir Vekili Dr. Yusuf Acar ve Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş tarafından birer konuşma yapıldı. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar din görevlilerine hitap etti. Özafşar konuşmasına Diyanet İşleri Başkanlığının kuruluşundan bu yana dört önemli aşamanın yaşandığından bahsederek bugün Diyanet hizmetlerinin başta orta Asya, Balkanlar Avrupa ve Amerika kıtası ve Afrika’ya kadar ulaştığını belirtti. Çalıştayın birinci gününde din görevlilerine, Müşavir vekili Dr. Yusuf Acar tarafından HDV’nin faaliyetleri ile ilgili bir sunum yapıldı. HDV Yönetim Kurulu Üyesi Deniz Özkanlı tarafından “İslamofobi ve Ayırımcılıkla Mücadele” konulu bir sunum yapıldı. Yine Prof. Dr. Özcan Hıdır tarafından “Avrupa’da Radikalizm, Temel Referansları, Alınabilecek Fikrî ve Eylemsel Tedbirleri”başlıklı, Bünyamin Yıldız ve Fatma Küçük, Şakir Şahin, Prof. Dr. Halife Keskin tarafından birer sunum yapıldı. Yemekten sonra din görevlilerine sanatçı Ahmet Baydaroğlu tarafından bir konser verildi.

İNGİLTERE’nin başkenti Londra’nın yeni seçilen Müslüman Belediye Başkanı Sadık Khan, Müslümanların ABD’ye alınmaması çağrısında bulunan ancak kendisi için istisna olabileceğini söyleyen Donald Trump’a tepki gösterdi.

“KIRMIZI LALE FİLM FESTİVALİ”NİN 4’ÜNCÜSÜ 27 MAYIS’TA BAŞLAYACAK

HOLLANDA DİYANET VAKFI GENÇLİĞİ ÇALIŞTAY’DA BULUŞTU

Hollanda’da Türk filmlerinin sanatseverlere ulaştırılması amacıyla Hollanda Türkiye Kültür Vakfı tarafından düzenlenen, geleneksel “Kırmızı Lale Film Festivali (KLFF)”nin 4’üncüsü bu sene 27 Mayıs’ta başlayacak. 27 Mayıs-4 Haziran tarihlerinde düzenlenecek festivalde yarışacak filmler ise şöyle: Mavi Bisiklet (Yönetmen Ümit Köreken), Rauf (Yönetmen Soner Caner ve Barış Kaya), Kalandar Soğuğu (Yönetmen Mustafa Kara), Misafir (Yönetmen Mustafa Eryılmaz), Sarmaşık (Yönetmen Tolga karaçevik ), Dolanma (Yönetmen Tunç Davut) ve Saklı (Yönetmen Selim Evci). (KLFF), Hollanda’nın uluslararası sinema festivalleri merkezi Rotterdam, ülkenin resmi başşehri ve kültürel etkinlikler şehri Amsterdam, 3. Büyük şehir Lahey, 4. Büyük şehir Utrecht, 5. Büyük şehir olan Eindhoven ile öğrenci şehri Tilburg’da 30 film ile gösterime girecek. KLFF’nin bu yılki onur konuğu, sanatçı Hülya Koçyiğit. Sanatçı 3-5 Haziran tarihleri arasında Amsterdam’da olacak ve yapılacak ödül töreninde Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü Fatma Girik’in elinden alacak. Hollanda Türkiye Kültür Vakfı Başkanı Mehmet Emin Alkanlar “Bu yılın Kırmızı Lale Film Festivali Teması Zorunlu Göç olarak belirlenmiştir. Türkiye’nin yakıcı konularından birisi haline gelen göç dalgası yaşadığımız Hollanda’da da sorunlar yaratmaktadır. Bu çerçevede Sinema’da Zorunlu Göç konulu bir Panel düzenlenecektir. Zorunlu Göç temasının bir diğer etkinliği Fotoğraf Sergisi olacaktır. Savaş sırasında kaçan insanların dramlarını anlatan 30 fotoğraflık sergi Amsterdam Yunus Emre Enstitüsü salonlarında, Eindhoven’de Nadlab Sinema Merkezinde ve Rotterdam’da Niffo Sanat Galerisinde açılacak, yönetmen ve oyuncular davet edilecek” şeklinde konuştu.

Hollanda Diyanet Vakfı Gençlik Kolları çalıştayı Noordwijkerhout Konferans merkezinde yapıldı. Düzenlenen Çalıştay’a Lahey Din Hizmetleri Müşavir Vekili Dr. Yusuf Acar, HDV Yönetim Kurulu Başkan Vekili Göksel Arıbaş, HDV Yönetim Kurulu Üyesi Cengiz Korkmaz, HDV Gençlik Sorumluları Şakir Şahin, Bünyamin Yıldız ile HDV Gençlik kolları üyeleri katıldı. Genç kızlar ve genç erkekler olmak üzere iki ayrı kategoride yapılan çalıştay, genç kızlar için düzenlenen program ile başladı. HDV Şubelerinden HDV Gençlik üyesi genç kızlarımızın katıldığı program, Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Açılış konuşması Bünyamin Yıldız tarafından yapıldı. Lahey Din Hizmetleri Müşavir Vekili Dr. Yusuf Acar, genç kızlara hitap etti. Programın devamında HDV faaliyetlerinin tanıtımını yapan Dr. Yusuf Acar gençlik için düzenlenen faaliyetler ile HDV Gençlik yapılanmasının tamamlanmasının öneminden bahsetti. Şakir Şahin ve Bünyamin yıldız tarafından, Hollanda HDV gençlik mevcut yapılanması tanıtıldı. Almanya’dan davet edilen DİTİB uzmanlarından Gürcan Mert tarafından Gençlik yapılanmasının Almanya örneği konulu bir sunum yapıldı. Genç kızlar için düzenlenen çalıştayın birinci günü soru cevap ve öneriler bölümüyle sona erdi. Gençlik çalıştayının erkekler için düzenlenen ikinci bölümü ise açılış Kur’an tilavetiyle başladı. Program açılış konuşmalarından sonra HDV faaliyetlerinin tanıtıldığı sunum ile devam etti. Dr. Yusuf Acar gençlere hitap etti. Gençlik yapılanması Almanya örneği, DİTİB uzmanı Gürcan Mert tarafından anlatıldı. HDV gençlik rehberi, gençlik çalışmaları ve bölgesel gençlik örgütlenmeleri konusunda gençlik sorumluları Şakir Şahin ve Bünyamin Yıldız tarafından sunum yapıldı.

ABD’de başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti’nin adayı olması beklenen iş adamı Donald Trump, sık sık Müslümanları hedef aldığı seçim kampanyasında, Müslümanların ABD’ye seyahat etmelerinin yasaklanması gerektiğini söylemişti. Trump, bu önerisinin Sadık Khan’ı kapsayıp kapsamadığı sorusuna “Her zaman istisnai durumlar olabilir” cevabını vermişti. Khan,Trump’ın ifadelerine yönelik, “Bu sadece benimle ilgili değil. Bu durum, dünyanın her yerindeki arkadaşlarım, ailem, benimkine benzer geçmişten gelen herkesle ilgili. Donald Trump’ın İslam’a yönelik cahil bakış açısı, dünya genelindeki ana akım Müslümanları yabancılaştırma ve aşırıcıların ekmeğine yağ sürme riskiyle her iki ülkeyi daha az güvenli hale getirebilir. Donald Trump ve onun etrafındakiler Batı’nın liberal değerlerinin ana akım İslam ile bağdaşmadığını düşünüyor. Ancak Londra bu kişileri haksız çıkardı” diye konuştu. Londra’da 5 Mayıs’ta yapılan belediye başkanlığı seçiminde Khan, yüzde 56,8 oy oranıyla kazanmıştı. Khan sonuçların açıklanmasının ardından yaptığı açıklamada, aldığı sonuçlardan memnun olduğunu kaydederek, “Londra bugün korkunun yerine umudu, bölünme yerine de dayanışmayı seçti. Bir daha böyle sert bir seçim yapmak zorunda kalmayacağımızı umuyorum. Korku, bizim daha güvende olmamızı sağlamaz sadece bizi daha güçsüz yapar” dedi.



mozaik 35 mozaïek

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

Gündem

2 bin kişinin aynı anda namaz kılabileceği cami önündeki alana Utrecht Belediyesi, ‘Moskeeplein’ adını verdi

Motiur Rahman Nizami

Utrecht Ulu Camii resmî olarak hizmete açıldı Ben Gidiyorum...

Utrecht’te 1 yıl önce hizmete açılan Hollanda’nın en büyük camilerinden biri olan Ulu Camii’ 15 Mayıs 2016 tarihinde resmî açılışını yoğun bir katılımla gerçekleştirdi. Sadık Arslan, Yusuf Acar, Prof. Dr. Ali Erbaş , J an (J.H.C) van Zanen, Yücel Aydemir, yaptıkları konuşmalarda, bu gibi kulliyelerin topluma sunacağı katklıları dile getridiler.

G

örkemli bir törenle yapılan açılsa, T.C. Lahey Büyükelçisi Sadık Arslan, Deventer Din Hizmetleri Ataşesi ve HDV Başkan Vekili Dr. Yusuf Acar, T.C. Başbakanlık Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. Ali Erbaş, Amsterdam Başkonsolosu Tolga Orkun, Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş, Utrecht Belediye Başkanı Jan (J.H.C) van Zanen Milletvekili Tunahan Kuzu, IOT Müdürü Ahmet Azdural, CMO Başkanı Raşit Bal, SCIN Başkanı Fikri Demirtaş, cami cemaati, bölge halkı katıldı. İki günlük kermes programıyla birleştirilen açılış töreni okunan Kur’an-ı Kerim ile başladı. Hollanda Mehteran, folkor ekibi, minik semazenler, kız çocuklarından oluşan ilahi grupları katılımcılara bayram havası yaşattılar. Ulu Camii Yönetim Kurulu Başkanı Yücel Aydemir katılımcıları selamlayan konuşmasında cami ile alakalı şu bilgileri verdi: “İlk göçmen mahallesinde Türkler artık kendilerini en güzel şekilde temsil edecek bir mabet arayışına girmişlerdi. 90’lı yıllar cami gençleriyle belediye yetkilileri arasında sayısız görüşmeyle geçti. Bir taraftan cemaat parasını hazırlamaya başladı. 2008 yılında temel atıldı ve geçen yıl ibadete açıldı. 44 metre boyuyla Hollanda’daki en en yüksek minarelere sahip olan bir cami inşa ettik. Şehrin ana meydanlarından birisinde insanlığın ve Müslümanlığın iftihar abidesi olarak hizmet verecektir. Hollanda Diyanet Vakfı’nın ve Avrupa’daki Müslümanların maddî ve manevî desteğiyle yaptırılan caminin kubbesi yarım ayı şeffaf. İbadethane her taraftan ışık alıyor. Camiinin zemin katında 650 metrekarelik bir dükkân alanı mevcut. İkinci katta ders lokalleri, Yönetim Kurulu odası, diğer dinler için bir oda, bayanlar için mescit, güzel ve büyük bir buluşma yeri, erkekler için bir çay ocağı ve 350 metrekare büyüklüğünde konferans salonumuz mevcut. Üçüncü kat ise mescit alanı. Camiimizin dördüncü ve beşinci katı ise mahfel olarak tasarlandı. Günde iki vakit dışarıya ezan okunuyor” dedi.

Doğduğumda nikâhlandığım ve son nefes diye zaman tayin ettiğim buluşmaya gidiyorum. Korkmuyorum. Ardımda pişmanlıklarım var ama üzgün değilim. Kırgınım. Sözünü unutanlara, kardeşinin elini tutmayanlara, düşeni kaldırmayanlara, Allah için gözyaşlarını sakınanlara, resimlerimizi “layk” için kullanıp gördüklerini yaşanmamış kabul edenlere, zalimin yanında durup mazluma timsah gözyaşları dökenlere, kıyama kalkmayı kolay zannedip elindekini muhafaza etmek için bahane satanlara, alanlara kırgınım. Bu kırgınlıkla kavuşacağım Rabbime. Söyleyeceğim bunları. Vuslat bu. Nerede buluşacağı belli olmuyor insanın. Bazen 14 yaşındaki bir kızı Kudüs’te pazarda buluyor. Kafasına sıkılan bir kurşunla göçüyor. Elbisesine bulaşıyor kan. Huzura çıkmadan önce melekler yıkıyor onu. “Senin kardeşin benim. Bu katillerle niye anlaşıyorsun?“ diyemiyor. Bazen vuslatına yürümen gerekiyor. Seni evinde bulsun istediğin buluşma için önce evinden ayrılman gerekebiliyor. Sonu görünmeyen bir yolu merakla yürümen gerekiyor. Yol bitip de deniz başlayınca acı acı yutkunmak serbest suya atlamadan önce. Bir kıyıya varıyor elbet denizin sonu. Kıyıya ya canlı varıyorsun ya da cansız vuruyorsun. “Benim evim sizin hesaplarınızdan daha anlamlıydı. Hırsınızdan büyüktü odalarımız. Niye yaktınız çocuklarımızın gözlerimizin önünde büyüyecekleri resimleri? Mutlu musunuz şimdi?” diyemiyorsun… Bazen evinde de buluyor seni. Dumanlar yükselmeye başlıyor birden. Zaten taş binada oturmasına izin verilmeyenlerin çabuk tutuşan evlerine ateş sıçrıyor. Bütün seslerin gökyüzünde toplandığını düşünürseniz günü her saati bir “ah” asılır Arakan’dan o gökyüzüne. Çocuklar ölür. Çıplak ayakları ve toza bulanmış yüzlerine bakmayın. Tertemiz gider onlar. Kadınlar ölür. Adamlar ölür. Yanarak ölür, kahırla ölürler. Cennet meyvesi pahalıdır. Kalp, asıl sahibine dönene kadar acır insan. Sonrası umman, kevser, Peygamber (s.a.v)! “Müslümanlar etle tırnak gibi midir gerçekten? Sökülüyor tırnaklarımız. Etiniz acımıyor mu?” diyemezler… Ahzab suresinde övülen adam ve kadınlardan çok anlatabilirim size. Sizin üzüldükleriniz için son diye yazılan haberlerin “son” olduğunu mu zannediyorsunuz? Acıyı onlar çekiyor da size pay düşmeyecek mi zannediyorsunuz? Daha ilkokulda öğretmene şikâyet edilmekten korkanlar! Sizi Allah’a şikâyet etmeye gidiyoruz. Her yaptığınızı,

her yapmadığınızı, her söylediğinizi, her sustuğunuzu, her gördüğünüzü, her gözünüzü kapadığınızı, her oturuşunuzu, her kalkmayışınızı bir bir not aldım. Her şeyi anlatacağım. Ben gidiyorum… Ardımda bir fikir kalsın istiyorum. Zorla karşılaşınca ölüm korkusundan istikametini şaşıranlarla biz ölümden aynı şeyi anlamıyoruz. Bu bir imtihandı. Kolay olacağını söylemedi kimse. Sancısız olacağını, bedelsiz olacağını. Bu yola baş koymak, sonunda gerekirse bu uğurda o baştan vazgeçmek demekti. Bizim için karar aldıklarını zanneden ahmaklar var. Bu karar ancak göklerde alınmış olabilir. Siz kimsiniz ki..! Kulunu razı etmek için Yaratıcıyı üzecek değiliz! Ben gidiyorum… Benden önce giden arkadaşlarımın yanına, Rasulullah’ın yanına. Siz kalacaksınız. Kimin doğru olduğu benim gittiğim yerde çıkacak ortaya… Ben gidiyorum… Çeki düzen verin kendinize. Sıranın size de geleceğini unutmayın. Şehadetin şehid gibi yaşayanlara nasip olacağını, Allah’tan başkasına kul olunmayacağını hatırlayın her daim. Ben gidiyorum… İbret alın bu yolculuktan. Bir araya geldiklerinde sadece aynı anda ayaklarını yere vursalar dünyayı sallayacak kalabalıktaki sizler, kardeşlerim. Sizin gözünüzün önünde yürüyeceğim ipe. Korku görmeyeceksiniz. Endişe sezmeyeceksiniz. Öfkemi de beraberimde götüreceğim. Ben gidiyorum… Dilerim bu gidiş size kim olduğunuzu hatırlatsın. Mazlumlar için ayağa kalkmanın bir yolunu bulmanızı sağlasın. İpler adedince baş istense, ama deseler ki bu bedel kıyam içindir, az kalır giden başlar! Boşuna terk etmez canımız bedenimizi. Mükâfatını O’ndan biliriz. Kalanlara ibret olmadığı üzer bizi… Size son sözlerim şudur; “Her zaman batılın, zulmün ve haksızlığın karşısında ilmi mücadeleye devam edeceksiniz. Bir mümin asla Allah’tan ümidini kesmez. Hayatınızın sonuna kadar Allah yolunda bir gaye ile görevinizi sürdüreceksiniz. Batılın tüm tuzaklarına ilim yoluyla cevap vereceksiniz. Kadınlarımızın yetiştirilmesine ve ahlâk yoluna önem vereceksiniz. Cemaat-i İslami’de asla bir lider problemi yaşanmayacaktır. Durum ne kadar kötü olursa, o kadar iyi ve kaliteli liderler yetişecektir. Ben yaşlandım. Rabbim her an canımı alabilir. Ben şehit olarak Allah’ın huzuruna gitmek istiyorum. Benim şehadetim ile beraber değişim başlayacaktır. Halkım ve dünya Müslümanlarından dua istiyorum. Eğer dünyada bir daha görüşemezsek, cennette görüşeceğimizi ümit ediyorum inşallah.”


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

04 haber 36 nieuws

Hollanda’nın geleceği yabancıların elinde

Yabancıların sandıklara gitme oranı değişmediği takdirde anket sonuçları Geert Wilders’in partisi PVV tek başına iktidar olmasa da en büyük parti olacağını gösteriyor. Hollanda’da önümüzdeki yıl yapılacak temsilciler meclisi seçimlerine sayılı aylar kala araştırmalar iki siyasi partinin grafiğinin yükseldiğini gösteriyor.

Hollandalıları Türk korkusu sardı

Türklere vizesiz AB kararı, Hollandalıların sanki tüm Türkiye Hollanda’ya akacakmış gibi korkmasına neden oldu. Hollanda basını, siyasileri ve ırkçı parti PVV destekçileri AB’nin Türklere vizeyi kaldırmasına tepkili. Türkiye’den çok sayıda Türk vatandaşın Hollanda’ya geleceği korkusunu yaşayan Hollanda’da Dışişleri Bakanı Koenders, vize serbestisi kriterlerini tamamlamak için Türkiye’nin daha çok çalışması gerektiğini belirtti.Vize serbestisi konusunda Türkiye’ye dayatılan şartların sorunsuz aşılmasından Hollandalı siyasilerin hoşnut olmadığı anlaşılıyor. Türk vatandaşlarının AB’ye vizesiz giriş yapabilmeleri için Hollanda’nın vereceği onayın Türkiye’nin kriterleri olması gerektiği gibi hayata geçirmesine bağlı olduğu vurgulandı. AB Komisyonu vize serbestisine yeşil ışık yaktığını belirtmişti. Hollanda’nın alınan karardan şaşkın olduğu ve Türkiye’nin şartları yerine getirebileceğinin beklenmediği görülüyor.

Eigen Risico’nun kaldırılması isteniyor

Hollanda’da zorunlu olan sağlık sigortasından

eigen risico nedeniyle bir çok vatandaş yararlanamıyor. eigen risico’nun 500 euro’ya çıkabileceğinin açıklanması halkı ayaklandırdı.. Zorunlu sağlık sigortasında primler ödenemeyecek miktara ulaşmasının yanı sıra eigen risico’nun 385 euro olması ve bu sebepten dolayı vatandaşın teorik olarak aslında sağlık sigortasını boş yere ödemek zorunda kaldığı gerekçesiyle imza kampanyası başlatıldı. Konuyla ilgili kampanya başlatan SP partisi Ulusal Sağlık Fonu oluşturulup vatandaşın sağlık masraflarının buradan karşılanıp sigorta şirketlerine bağımsız olmalarını sağlamayı hedeflediklerini ve bu sayede eigen risico uygulamasının da rafa kaldırılması gerektiğini belirtti. Çeşitli şehirlerde halkı bilgilendiren SP karşılaştıkları yoğun ilgi ve destekten dolayı mutlu olduklarını açıkladı. Çoğu vatandaşın sağlık sigortası primlerini ödeyemediği ve eigen risico uygulamasından dolayı doktora/hastaneye gitmediği ve kendi imkanlarıyla doğal yöntemlerle çeşitli sağlık sorunlarıyla baş etmeye çalıştığı görülüyor. Bu durumda hem zorunlu sağlık sigortasına sahip olup hem de bazı masrafları kendi cebinden ödemek zorunda kalan vatandaşın sigortalı olmasının bir anlamı kalmıyor. SP, Hollanda’nın 4 büyük sigorta firmasının yıllık 1 milyar euro gelir elde ettiği ve bunun sağlık harcamalarında kullanılmayıp kendi aralarında paylaşıldığını iddia etti. Firmalar aynı zamanda yıllık 500 milyon euro’yu reklam için ayırıyor. Vatandaşın sağlık sorunu olduğunda ise 385 euro’ya kadar yapılan masrafları kendisi ödemek zorunda kalıyor. Bunun değişmesi gerektiğini belirten SP, halkın da aynı fikirde olduğunu ve kendi inisiyatifleriyle imza kampanyası başlattıklarını vurguluyor. Son olarak Sağlık Bakanı Schippers’ın eigen risico bedelinin 500 euro’ya çıkabileceğini açıklamasının ardından halk “artık yeter ” diyerek harekete geçti.

Kin ve nefret tohumları böyle ekiliyor!

........................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Helal mefhumunun sadece gıda ve içeceklerle sınırlı kalmadığının farkına varan başta ABD olmak üzere Hollanda ile birlikte 10 ülke “Uluslararası Helal Akreditasyon Forumu”nda imza attılar. Dubai’de 10 ülkenin katılımıyla “Uluslararası Helal Akreditasyon Forumu” oluşturulması anlaşması imzalandı. Dubai’de düzenlenen törenle Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır, Suudi Arabistan, ABD, İspanya, İngiltere, Hollanda, Pakistan, Avustralya ve Yeni Zelanda tarafından Uluslararası Helal Akreditasyon Forumu oluşturulması için anlaşma imzalandı. BAE Çevre ve Su Bakanı Raşid Ahmed Bin Fehd, imza törenindeki konuşmasında, gıda standartları ile ilgili oluşturulacak forumda bütün ülkelerde geçerli olacak helal gıda standartlarıyla, Müslümanların helal gıda konusundaki güveninin artacağını belirterek, “Bu adım, İslami ekonomiye olan destek, sunulan hizmetler ve gıda ürünlerindeki kalite standartlarını yükseltme çalışmaları çerçevesinde atıldı.” dedi. Helal mefhumunun sadece gıda ve içeceklerle sınırlı kalmadığını ifade eden Bin Fehd, “Helal mefhumu artık tekstil, kozmetik, ilaç, besin takviyeleri, bankacılık, İslami finans, otel ve aile turizmi gibi sektörleri de içeriyor.” diye konuştu. Kurulması kararlaştırılan Uluslararası Helal Akreditasyon Forumu, ilk etapta Birleşik Arap Emirlikleri tarafından finanse edilecek. Daha sonra da forumun bütçesine tüm üye ülkelerin katılması için bir düzenleme yapılacak.

Öte yandan Hollanda’nın köklü partilerinden çoğu oy kaybı yaşarken, daha önceki seçimlerde aldıkları oyları korumaları bile bir başarı olacağı kesin. PvdA’dan ayrılan Tunahan Kuzu ile Selçuk Öztürk’ün kurdukları DENK ise araştırmalarda her gün üye sayısını artırması ile dikkat çekiyor. Siyasi gözlemciler DENK Partisinin bu yükselişle meclise en az 3 milletvekili sokacaklarına kesin gözü ile bakılıyor. Özellikle yabancılar arasında seçimlere ilginin az olduğuna vurgu yapan siyasi gözlemciler, önümüzdeki seçimlere katılımın yüksek olması halinde PVV’nin en büyük parti olarak çıkmasının önleneceği, DENK partisinin ise 3 yerine 5 Milletvekili ile meclise girmesinin hiç de şaşırtıcı olmayacağı görüşünde birleşiyor. Konuyla alakalı olarak, uzun yıllar Hollanda siyasetinin içinde bulunmuş bir siyasetçi de, “Özellikle Türkler arasında Hollanda seçimlerine katılım maalesef yüzde 30 bile değil. Oysa Türkiye için oy kullanımı Hollanda’da bildiğiniz gibi yüzde 50 civarında. Bu ülke de yaşıyorsak geldiğimiz ülkenin geleceği kadar yaşadığımız ülke içinde duyarlı olmak zorundayız. Ben önümüzdeki yıl yapılacak seçimlerde yabancıların anahtar rolü oynayacağına inanıyorum. Bir başka deyişle Hollanda’nın 4 yıllık geleceğini sandığa giderek ya da gitmeyerek yabancılar belirleyecek diyebilirim” şeklinde düşüncelerini paylaştı. (Son Haber)

........................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Hollanda da “Helal” olsun dedi

.......................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Kısa Haberler

Sosyal medya da paylaşılan bir video Hollanda’da yabancı düşmanlığının geldiği boyutun adeta bir göstergesi. Daha ana okuluna bile gidecek yaşta olmadığı tahmin edilen kızına bir babanın öğretmeye çalıştığı şarkıda Faslıların hırsız olduğu, gece ay doğunca pencereye tırmanacakları söyleniyor. Facebook hesabından paylaşılan videoda şarkının Hollandaca olarak sözleri şöyle: “In de maneschijn, in de maneschijn, klom een Marokkaantje naar je raamkozijn” Faslılar hırsız olduğu, gece pencereye dayanacakları ve eve girip eşyalarının çalınacağı bu yaşta bir çocouğun nasıl bir önyargı ile yetiştirildiğinin örneği. İleride bu öğrendiklerinin nasıl bir etki yapacağı; kine ve nefrete dönüşeceği tahmin bile edilemiyor ve tamamen uzmanlık meselesi. Hollandalılar, Hollanda’da istenmiyor Hollandalılar bile kendi vatanında dışlanma veya istenmeme korkusu yaşıyorken yabancı

kökenli vatandaşların entegre olması hayalden öteye gitmiyor. Hollanda’da yabancı kökenli vatandaşların yanı sıra Müslümanlığı seçen Hollandalılar da yakında anavatanlarında istenmeyeceklerinin korkusunu yaşıyor. Son dönemlerde sosyal medyada yapılan yorumlarda Hollandalıların da anavtanında kendini evinde gibi hissetmediği dikkat çekiyor. Hollanda’da artan İslamofobi vakaları ve yabancı kökenli vatandaşlara karşı yapılan saldırılar yerli Hollandalılar tarafından da eleştiriliyor. Yorumunda Hollanda’da din özgürlüğü ve düşünce özgürlüğüne vurgu yapan Hollandalı bir kadının başörtülü olmasından dolayı kendi vatandaşları ve ülkesi tarafından dışlanabileceğini belirtmesi toplumun nasıl bir ruh haline büründüğünü ortaya koyuyor. Medya ve siyasilerin korku salmaya devam ettiği şu dönemlerde, sosyal medyada ilgi çeken konulardan biri de Müslüman düşmanlığının sadece yabancı kökenli vatandaşlara yapılmadığı ve Müslümanlığı tercih eden yerli Hollandalıların da hedef olabileceği korkusu ile anavatanlarından gitmek istemelerini belirtmeleri oldu.

Yabancı çocuklar ailesinden koparılıyor! Hollanda’da Jeugdzorg’ın el koyduğu çocukların sayısında korkunç artış yaşanıyor. Özellikle yabancı kökenli ailelerin çocukları Jeugdzorg’ın gözdesi haline geldi . Merkezi İstatistik Bürosu CBS tarafından yayınlanan raporda, ailelerinden alınan çocukların sayısının 9 bine ulaştığı ve bu son 10 yılın en yüksek rakamı olduğu belirtildi.

Her yıl ailesinden koparılan çocukların sayısında artış olduğuna dikkat çeken CBS, özellikle yabancı kökenli ailelerin Jeugdzorg ile problemli olduklarını aktardı. Ailelerinden alınan çocukların çoğunun yabancı kökenli olması vurgulanırken Hollanda’da toplam 7720 yabancı çocuğun Jeugdzorg tarafından alındığı bildirildi. Hollanda’da Limburg, Rotterdam ve ülkenin Kuzey’inde ailelerinden koparılan çocukların sayısının oldukça fazla olduğu açıklandı.

Eğitim borcu BKR’e mi bildirilecek? Hollanda’da bankalar kredi başvurularında eğitim bursu borçlarının dikkate alınmasını istiyor..Hollanda’da yapılan bir araştırmada, eğitim bursu borçlarının BKR’e bildirilmemesi konut kredisi alırken bir çok kişinin yalan söylediği ortaya çıktı. TNS NİPO tarafından yapılan araştırmada konut kredisi ile ev sahibi olan kişilerin yüzde 6’sının kredi alırken eğitim bursu borcu olduğunu gizlediği saptandı. İNG, TNS NİPO’nun 1095 ev sahibi veya iki yıl içerisinde ev satın almak isteyenler ile yapılan anketin sonucunu değerlendirdi. Bankalar, özellikle konut kredisinde eğitim bursu borcu olanların aylık taksitlerinin de dikkate alınmasını istiyor. Eğitim bursu borçlarının kayıt edilmediğinden dolayı kişilerin bu borcu kolaylıkla gizleyebildiğini belirten bankalar, müşterilerin aylık giderlerini net olarak hesaplayabilmelerini aksi takdirde kredi borçlarını ödemekte zorlanacaklarını savundu. İNG, eğitim bursu borçlarının da kayıt edilmesini istiyor.


Kısa Haberler

Avrupalı Türklere müjde

Yargıtay, yurt dışında çalışıp Türkiye’ye dönerek emekli olmak isteyen işçileri sevindirecek önemli bir karara imza attı. Yargıtay, yurt dışında çalışıp Türkiye’ye dönerek emekli olmak isteyen işçileri sevindirecek önemli bir karara imza attı.

Yargıtay’ın kararına konu olan olay 2013’te Kayseri’de yaşandı. Almanya’da çalıştıktan sonra Türkiye’ye dönerek emekli olmak için SGK’ya başvuran Yüksel Ö., sigorta başlangıç tarihinin yurt dışında çalışmaya başladığı tarih olarak ele alınmasını istedi. Ancak SGK, kendisine başvurduğu tarihi dikkate alınca Yüksel Ö., dava açtı. Kayseri 1. İş Mahkemesi’nde görülen davada Yüksel Ö., “1980 yılında Almanya’da çalışmaya başladım. Yurt dışında geçen hizmetlerimi borçlanabilmek maksadıyla SGK’ya başvurdum. SGK, başvuru tarihimi dikkate almış. Bu işlem yasal değil” diyerek kendini savundu. SGK vekili ise, “Kişi yurt dışında çalışmaya başladığında 16 yaşındadır. Yasalarımıza göre 18 yaşından önceki dönem sayılamaz” diyerek davanın reddini talep etti. Yerel mahkeme, davanın reddine karar verdi. Hüküm, Yüksel Ö. tarafından temyiz edildi. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi yerel mahkemenin kararını bozdu. Kararda, “Yurt dışında çalışan Türk vatandaşlarının orada geçen hizmetlerinin borçlandırılarak ülkemiz sosyal güvenlik mevzuatına malullük, yaşlılık ve ölüm hallerinde Türkiye’de geçmiş hizmet gibi değerlendirilmesini sağlamak maksadıyla 2147 sayılı kanun ile 3201 sayılı kanun vardır. Bu kanun maddelerinden önce yürürlüğe giren uluslararası sözleşmeler ile yabancı bir ülkede çalışan Türk vatandaşlarına tanınan sosyal güvenlik haklarını koşula bağlaması, ortadan kaldırması veya sınırlandırması da Anayasanın 90. Maddesinin açık hükmü karşısında mümkün olmadığı gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir” denildi.

İşten çıkarılan içilere ihbar hattı açıldı

Evde bakım hizmetinde işten çıkarılan işçilere özel ihbar hattı açıldığı belirtildi. CNV Zorg & Welzijn yaptığı açıklamada, işten çıkarılan evde bakım hizmeti işçilerinin ya WW ya da kötü şartlarda sunulan sözleşmeleri kabul etmeye zorlandıklarını bildirdi. Bu durumla mücadele edebilmek için bir ihbar hattının açıldığı aktarıldı. CNV işçilerin yeni sözleşmelerini zorgomcontract@cnv.nl e-mail adresine göndermelerini istedi. Sözleşmelerin incelendikten sonra işveren, sendikalar ve Halk Sağlığı Devlet Sekreteri Martin van Rijn ile detayların görüşüleceğini açıkladı

Hollanda düşünüldüğü kadar özgür mü?

Hollanda’da Kral’a hakaret eden bir Faslı vatandaş takibe alınırken Türkiye Cumhurbaşkanı’na hakaret etmenin suç sayılması yadırganıyor. Hollanda’nın Metro gazetesinde köşe yazarlığı yapan Ebru Umar’ın Türkiye’de gözaltına alınması Hollanda’yı karıştırdı. Hollanda’da Türk vatandaşları üzerinden yaşanan gelişmelerle ilgili siyasilerin sürekli Türkiye’yi ” içişlerimize karışma ” uyarısında bulunmasının ardından Türkiye’de Türk yasalarının geçerli olduğu sınırlar içerisinde Ebru Umar’ın gözaltına alınmasıyla birlikte Hollanda’nın da Türkiye’nin içişlerine karışmaması gerektiği vurgulandı. Her fırsatta demokratik, özgür ve özellikle düşünce özgürlüğüne önem verildiğinin altı çizilen Hollanda’da aslında bu durumun lanse edildiği gibi olmadığı anlaşılıyor. Pratikte kendileri gibi düşünenlere açık olup kendi fikirlerine karşı olan vatandaşların düşünce özgürlüğüne sahip olmadıklarını görüyoruz. Farklı düşünenleri gruplaştırıp toplumdan uzaklaştırma çabası içerisine giren Hollanda, yabancı kökenli Hollanda vatandaşlarını entegre olamamakla suçluyor. Hatta entegre olmayanların Hollanda’da doğup büyümelerine rağmen anavatanlarına göndermekle tehdit ediyor. Düşünce özgürlüğü adı altında her fırsatta çeşitli etnik gruplar hedef alınıyor.

Hollanda’nın çifte standart uygulamasıyla ilgili bir çok örnek mevcut. Geçtiğimiz yıl Kral Willem Alexander’a ve Kraliyet ailesine hakaret eden bir Faslı vatandaşın savcılık tarafından takibe alındığı Hollanda basınında yer almıştı. Geçtiğimiz ay ise bir Fransız gazeteci gözaltına alınmış 4 gün nezarette tutulmuştu. Türkiye Cumhurbaşkanı’na hakaret etmek düşünce özgürlüğü sayılırken, söz konusu Hollanda olunca durum değişiyor. Herkes düşüncesini söylemekte özgürdür ancak bu nedense Hollanda’da yabancı kökenliler için geçerli olmuyor. Düşünceyi belirtmek veya eleştirmenin de bir adabı olmalıdır. Sınır aşıldığı takdirde gerekenin yapılması dünya genelinde gayet normal bir hadisedir. Her ülkenin farklı yasalara sahip olmasının bu kadar gündemde tutulmasının altında başka hedeflerin olduğu anlaşılıyor. Türkiye’de gözaltına alınan Ebru Umar’ın Erdoğan’a hakaret ettiği tweetlerin yanı sıra Hz. Muhammed, İslam, Ezan, Türkiye ve Türklere karşı ettiği hakaretlerin haddi hesabı yok.

Hollanda hükümetinden gençlere müjde!

Sosyal İşler ve Çalışma Bakanı Lodewijk Asscher yaptığı açıklamada, 18 ile 21 yaşındaki gençlerin asgari ücretinin yükseltileceğini

belirtti. Şu an 23 yaşında yetişkinlerin aldığı asgari ücreti alan gençlerin bundan sonra 21 yaşından itibaren yetişkin maaşı alacakları duyuruldu.Asscher, çalışan gençlerin artık hak ettikleri maaşı kazanacaklarını ve bu konuda işverenlerden de destek aldıklarını aktardı. Geçtiğimiz yıl Eylül ayında Temsilciler Meclisi Asscher’a gençlerin hak ettikleri maaşı almaları gerektiğini ve asgari ücretlerinin yükseltilmesini istemişti. Asscher’ın yaptığı açıklamada, gençlerin asgari ücretlerinin yükseltileceğini belirtmesi meclis üyeleri tarafından memnuniyetle karşılandı.

80 Müslüman mülteci Hıristiyan oldu

........................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

........................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

tanıtım 37 introduction

doğuş aylık gazete/maandblad

........................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Almanya’nın Hamburg şehrinde 80 Müslüman mülteci, düzenlenen törenle toplu şekilde Hıristiyan oldu. Üyesizlikten kapanma tehlikesi yaşayan Alman kiliseleri, umudunu ülkeye sığınan Müslüman mültecilere bağladı. Almanya’nın Hamburg şehrinde 80 Müslüman mülteci, düzenlenen geçiş ayiniyle Hristiyan oldu. Hamburg Şehir Parkı’nda düzenlenen toplu vaftiz törenine beyaz elbiseler giyerek gelen yaklaşık 80 kadın erkek mülteci, “Alpha und Omega Gemeinde” (Alfa ve Omega Cemaati) tarafından organize edilen toplu din değiştirme ayini ile Hristiyanlık dinini benimsediler. Hamburg’da faaliyet gösteren ve çoğunluğunu İranlı ve Afganistanlı Hristiyanların oluşturduğu Fars-Hristiyan Cemaati tarafından yapılan açıklamada, sadece bu sene içerisinde 196 Afgan ve İranlının İslam’dan Hristiyanlığa geçiş yaptığı ifade edildi. Açıklamanın devamında sayının sene sonuna kadar 500 küsuru bulabileceği belirtildi. Ermeni asıllı olan Papaz Albert Babacan ve eşi Nasrin’in yönettiği ayin, halka açık olarak yapıldı.

Avrupa’da her 5 gençten biri işsiz

Avrupa Birliği (AB) ülkelerindeki çok düşük enflasyon ve zayıf ekonomik büyümenin yanı sıra genç işsizliğin hala yüksek seviyelerde olması sorun teşkil etmeyi sürdürüyor.

ABD’li yatırım bankası Lehman Brothers’ın 2008 yılında iflasını açıklamasıyla başlayan ve tüm dünyayı etkileyen küresel ekonomik krizin üzerinden 8 yıl geçmesine karşın Avrupa ülkelerindeki yüksek genç işsizlik (25 yaş altı) hala çözüm bekleyen en önemli sorunların başında geliyor. AA muhabirinin, Avrupa İstatistik Ofisinden (Eurostat) derlediği verilere göre, 28 üyeli AB’de genç işsizlik oranı diğer yaşlardaki işsizlik oranlarına kıyasla daha yüksek seviyelerde seyrediyor. Genç işsizliğin zaman içerisindeki seyrine bakıldığında AB’de toplam nüfus içerisindeki genç işsizlik 20052007 yıllarında keskin şekilde azalırken, 2008’in ilk çeyreğinde yüzde 15,2 ile en düşük seviyeye geriledi. Ancak o dönemdeki ekonomik kriz, genç istihdamını da ciddi oranda etkiledi. AB’de genç işsizlik 2016 yılı Mart ayında yüzde 19,1 oldu 2008’in ikinci çeyreğinden itibaren genç işsizlik artış eğilimine girerek 2013’ün ilk çeyreğinde yüzde 23,8’le en yüksek seviyeye ulaştı. AB’de genç işsizlik 2014’te de yüzde 22,2 düzeyinde ölçülürken, son verinin mevcut olduğu 2016 yılı Mart ayında yüzde 19,1 oldu. Martta 25 yaş altı genç işsiz sayısı ise 4 milyon 287 bin seviyesinde açıklandı. Mart ayındaki mevcut genç işsizlik oranına göre, AB’de halihazırda neredeyse her 5 gençten biri işsiz bulunuyor. Avrupa’nın lokomotif ekonomisi Almanya ise en son yayımlanan mart verilerine göre, bölgede en düşük genç işsizlik sıralamasında yüzde 6,9 ile ilk sırayı aldı. AB’de mart ayında yüzde 10’nun altında genç işsizliğe sahip diğer ülkeler ise yüzde 9,8’le Çek Cumhuriyeti ve Malta oldu..

Hollanda’da yoksulluk artıyor! Dünya’nın en zengin ülkeleri arasında yer alan Hollanda’da halk açlık sınırında yaşıyor. Hollanda’nın özellikle Güney bölgesinde yaşayanların açlık sınırında yaşadığı açıklandı. Merkezi İstatistik Bürosu CBS tarafından yapılan araştırma sonucuna göre Güney Hollanda’da çocuklar yoksulluk içinde yetişiyor. Yedi çocuktan birinin düşük gelirli ailede yetiştiği belirtiliyor. Güney Hollanda’da Rotterdam kentinin yoksulluk ile ön plana çıktığı ve bu şehirde yetişen gençlerin üçte birinin açlık sınırda yaşadığı saptandı. Gelir düzeyinin en iyi olduğu eyaletin Utrecht olduğu aktarıldı. Yaşanan yoksulluğun çocukların sosyal hayatını da olumsuz yönde etkilediği ve spor, müzik, okul gezileri gibi aktivitelere katılamadıkları saptandı. Yılda bir kez tatile gitmek için maddi durumlarının olmadığı belirtilen ailelerin, çocuklarına yeni kıyafetler almakta bile zorlandıkları görülüyor.

Asıl hedef Rutte’yı düşürmek mi? Hollanda basını ve siyasilerinin son dönemlerde Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinden Başbakan Rutte ile ilgili ortaya attıkları iddialarda “Türkiye’ye boyun eğiyor ” gibi ifadelerin yer alması olayları farklı boyutlara götürüyor. Her fırsatta Rutte’nin yaşanan krizlerde pasif kaldığı yönünde eleştirilere yer veren Hollanda basını ve muhalefet partilerinin Rutte’nin tavırlarının Hollanda’yı küçük düşürdüğü ve özellikle mülteci anlaşmasından sonra Türkiye’ye her konuda boyun eğdiğini gündeme getiriyor.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

04 bizim sayfa 38 ons pagina

Tebrik Taziye Şifa dileği - Taziye... Rotterdam Mevlana Camii Başkanı Sevgili Adnan Berkcan’ın oğlu Cihangir Berkcan’ın (23) genç yaşta elim bir kaza sonucu vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. Rabbim, Peygamberimize komşu, mekânını cennet eylesin.

Nisan Cumartesi günü düzenlenen düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Mustafa Aykut ile Ümmühan’ı kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Tebrik... Rotterdam Kocatepe Camii üyelerinden Sevgili Alaattin ve Sevilay Şahan’ın kerimesi Nesrin İle H. İbrahim ve Nezaket Çifci Caferoğlu’nın mahdumu Ebelfez 07 Mayıs Cumartesi günü düzenlenen düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Ebelfez ile Nesrin’i kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Tebrik Rotterdam Birlik Camii üyelerinden Sevgili Ali ve Saniye Şahin’in mahdumu Enes ile Mehmet Ali ve Ayşe Kuruoğlu’nun kerimesi Betül 16 Mayıs Pazartesi günü düzenlenen düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Betül ile Enes’i kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

- Taziye... Rotterdam Türk Müziği Korosu ve Hollanda Mehteran solistlerinden Sevgili Mehmet Demirbaş’ın annesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. Rabbim, Peygamberimize komşu, mekânını cennet eylesin. - Taziye... Hollanda Türk Federasyon Genel Muhasibi Sadettin Şimşek’in annesinin vefatını üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı ve sabır dileriz. - Taziye... Oss şehri sakinlerinden Hacı Kasım Bahadır’ın vefatını üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı ve sabır dileriz.

- Tebrik Kumurcu ve Alkır ailelerinin mutlu günleri. 14 Mayıs Cumartesi günü Den Bosch kentinde yapılan görkemli bir düğün töreni ile dünya evine giren Havva ile Hüseyin’e ömür boyu mutluluklar diliyoruz.

B.T.H Bemiddeling Wolphaertsbocht 285 3083 MP ROTTERDAM Tel:010-4954875 - Mob: 0641362096 email:bthgroup@gmail.com Onze zalen: SCHALMEI - Krabbendijkestraat 520 3084 LP Rotterdam MARGRIET HAL- Nieuwe Damlaan 5 3119 KA Schiedam

- Taziye... Hollanda Mehteran ekibinden ve gazetemiz emektarlarından Sevgili Osman Turan’ın halasının kızının genç yaşta vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Tebrik... Utrecht Türk İşadamları Derneği Başkanı Sevgili Ömer Soner’in kızı Merve ile, İmdat Akdemir’in oğlu Servet, düzenlenen düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Merve ile Servet’i kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Tebrik... Eski siyasetçi ve yöneticilerden Sevgili H. İbrahim ve Selvi Emili’nin oğlu Mustafa Aykut ile Polat ve Gülay Altun’un kerimesi Ümmühan 30

Colofon Doğuş is een maandelijks informatieblad in het Turks en af en toe Nederlands o.a. kunst, cultuur, politiek, educatie, wetenschap, literatuur en filosofie. Uitgever/Sahibi Stichting Dogus/Doğuş Vakfı Hoofdredacteur/ Yayın Yönetmeni Mehmet Erdoğan Eindredacteur/Yazı İşleri Müdürü Doğukan Ergin Art Directeurs/Görsel Düzenleme Ali Alemdar Advertenties/İlan- Reklam Servisi dogus@dogus.nl Mob. 06-43 85 74 32 Afdeling Nieuws en Tips/Haber Dairesi M. Şahin Abonnement / Abone Servisi dogus@dogus.nl Yayın Kurulu/ Redactie Raad Adnan Şahin, Ergün Madak, Havva Koç, Mehmet Şükrü Oflaz, Esra Yılmazer, Zeynel Abidin Kılıç, Sezer Değmez Oplage/Tiraj 8.000 Verspreiding/Dağıtım Alanı Landelijk/Hollanda Geneli adres Strevelsweg 700 unit 413, 3083 AS Rotterdam tel. (010) 471 68 47 fax (010) 471 95 13 / Mob. 06-43 85 74 32 e-mail dogus@dogus.nl website www.dogus.nl Met dank aan InterAjans.nl, SONHABER.nl, M.Ali Topcu, B. Doğan Ingezonden artikelen vallen niet onder de redactionele verantwoordelijkheid. Alle auteursrechten van deze uitgave worden uitdrukkelijk voorbehouden. Druk/Baskı Wegener

- Tebrik Hoş geldin bebek! Yaşama sırası sende!.. Hollanda Mehteran ekibinden Sevgili Hüseyin Çınar’ı dördüncü kez dedelik makamına oturtan Ünzile adını verdikleri nur topu gibi bir kız torunu dünyaya geldi. Genç çift Özkan ve Namia Aydın’ı tebrik ediyor, minik Ünzile’ye dünyamıza hoş geldin diyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz... - Tebrik... Hoş geldin bebek! Yaşama sırası sende!.. De Optiek Gözlük Dükkânı ortaklarından Sevgili Gökhan ve Aysun Yıldız çiftinin Emir Aslan adını verdikleri nur topu gibi bir kız evladı dünyaya geldi. Genç çifti tebrik ediyor, minik Emir Aslan’a dünyamıza hoş geldin diyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz...

Koenendelseweg 1 5222 BG ‘s-Hertogenbosch Tel.: +31(0)73 6220025 Fax: +31(0)73 6220054 www.sws-simtronic.com info@sws-simtronic.com

Abone


bilmece-bulmaca 39 puzzels - raadsels

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 214 - Mayıs/Mei 2016

Bulmaca

Hazırlayan: Mücahid Çeçen Soldan sağa: 1- Kabe duvarlarının bir köşesinde bulunan ve tavafa başlama noktası olarak belirlenen yerdeki taş * Bir binek hayvanı. 2- Hacıların Kurban Bayramı’nın arife günü toplandıkları Mekke’nin doğusundaki yer * Ceset * Oksijenin simgesi * Argonun simgesi. 3 -Bayat olmayan * Nam, şan * Odun, kömür gibi ısı sağlamak amacıyla yakılan madde, mahrukat. 4- İyodun simgesi * Zaman, sıra, yer ve önem bakımından ötekilerden önce gelen * Vilayet * İçerinin zıttı. 5- Yön, taraf * Adları aynı olanlardan her biri * Yok olmaya sebep olabilecek şey. 6- Genişlik * Süngü gibi tüfeğin namlusu ucuna takılan veya bel kayışına asılı olarak taşınan bir çeşit bıçak * Berkelyum elementinin simgesi. 7- Alfabemizin ilk harfi * Kalsiyumun simgesi * Argonun simgesi * Uzaklık işaret eder * İyodun simgesi. 8- Fotoğrafta görülen Almanya başbakanının soyadı * Baryumun simgesi * Ün. 9-Rütbesiz asker * Gözleri görmeyen * Kayalık yerlerde ve dağlarda yetişen, yenilebilir bir çeşit ot. 10-Göz kapağının kenarındaki kıllar veya bu kıllardan her biri * Tren * Utanma duygusu. 11- Argonun simgesi * Bir uzvumuz * Çeşitli sebeplerle zihin gücünü yitirerek ne yaptığını bilemez duruma gelmek, ateh getirmek * Uranyumun simgesi. 12- Sodyumun simgesi * Dizem * Bir şeyin veya bir kimsenin karşısında olma. 13- Gerekli olgunluğa erişmiş, olgun, kâmil, mükemmel * Boru sesi * Dolaylı anlatım. 14- Silah olarak kullanılan, ucu sivri, iki ağzı da keskin uzun bıçak * Kötü, çirkin * Seçme işi. 15- Valide * Ballıbabagillerden, karşılıklı küçük yapraklı, beyaz, pembe, kırmızı başak durumunda çiçekleri olan ve çiçeği baharat gibi kullanılan, odunsu saplı, kokulu bir bitki * Namazın bölümlerinden her biri. Yukarıdan aşağıya: 1- Hz. Peygamberin (s.a.v) ilk eşi * Bulunulan yer * (Tersi) beyaz. 2- Fasıla * Genişlik * Erimekten emir * Belli, açık. 3- Alımlı * Utanma duygusu * (Tersi) Kriptonun simgesi * Eski dilde bağırsaklar. 4- Karabuğdaygillerden, dere kıyılarında, sulak çayırlarda kendiliğinden yetişen, çok yıllık ve yaprakları sebze olarak kullanılan bir bitki * Motorlu taşıtları örten, genellikle sacdan yapılmış örtü. 5- Radyumun simgesi * Potasyumun simgesi * Acemi olma durumu * Potasyumun simgesi. 6- Genellikle giysilerin buruşukluklarını gidermek için bunların üzerinden geçirilen kızgın demir araç * Parazit * Et, ekmek, peynir vb.nde parça, lokma, dilim. 7- Alfabemizde on beşinci harf * Çağırma, bağırma, seslenme * Binmeye yarayan şey. 8- Genişlik * İslam’dan önce Arapların taptığı putlardan biri * Silisli kütlelerin, kayaların, doğal etkenlerle parçalanarak ufalanmasından oluşan, deniz kıyısı, dere yatağı vb. yerlerde çok bulunan, ufak, sert tanecikler * Bir nota. 9- Hac ibadeti sırasında Safa ile Merve tepeleri arasında gidip gelme * Bir işaret, sıfat zamiri * Kısa zaman parçası * Trityumun simgesi * Potasyumun simgesi. 10- Söz vermek * Bağlayan şey, bağ * Duman kiri. 11- Dağda, kırda yol kesen hırsızlar, haydutlar * Mertebe, paye * Rütbesiz asker. 12- Döteryumun simgesi * Birtakım hastalıklara karşı bağışıklık sağlamak için vücuda verilen, o hastalığın mikrobuyla hazırlanmış eriyik * Trityumun simgesi * Kral karısı yada krallığı yürüten kadın. 13-Osmanlı sarayında, pişirdikleri yemeklere göre (kebapçı, pilavcı gibi) adlandırılan aşçı öbeklerinden her birinin başı olan kişi * İnsanın ve omurgalı hayvanların çatısını oluşturan türlü biçimdeki sert organların genel adı. 14- Argonun simgesi * Fide veya fidan dikilen yer * Valide * Delik ve yırtığı uygun bir parça ile onarma, kapatma. 15- Bir işte veya bir yerde kullanılan eşya ve aletlerin tamamı, ekipman * Hayvan barınağı * Dinlerin ve dinci felsefelerin insanda vücuttan ayrı bir varlık olarak kabul ettiği öz, tin, can kuşu * Trityumun simgesi.

Tren, gemi, uçak biletleri, araç kiralama tatil ve seyahatlerinizde kalite ve güvenin adresi...

Goeman Borgesiusstraat 20 7604 XH Almelo Tel. 0546 - 43 34 49 Fax: 0546 - 43 34 49 E-mail info@sarayreizen.nl www.sarayreizen.nl

a Almelo’d

SARAY REIZEN



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.