Dogus Sayı 245

Page 1

Türkçe ve Hollandaca aylık enformasyon gazetesi / Maandelijks informatieblad in het Turks en Nederlands

Sevgiye, Özgürlüğe, Adalete; Barışa...

Aralık/December 2018 yıl/jaar 19 sayı/editie 245

Kütahya Porselen Hollanda Başbayii Sabri Aksoy

Hollanda’daki 40 yıllık ticari hayatımı nihayete erdirdim. Bugüne kadar yanımda olan, destek veren, alışveriş yapan bütün dostlarıma kalbi şükranlarımı sunuyor, her şeyin gönlünüzce geçmesini diliyorum.

g

i ailes ş u ğ Do , 2019 ak olar , bütün , ın yılın ğa sağlık , nlı insa r, refah h u z u ve b a r ı ş z . . . et ru a d a l n i d i l i yo esi etirm

Hayatımızdaki her şey

YASAL ve HELAL OLSUN İnsanları suça götüren yollar kapansın...

e-mail: dogus@dogus.nl www.dogus.nl

EŞİNİZİN BORÇLARI BOŞANDIKTAN SONRA SİZE DÜŞER Mİ?

Hollanda’da Cezaevlerine Bir Başka Açıdan Yaklaşım S 05

S 03 PRIMAZORG & WELZIJN HİZMET AĞINI GENİŞLETTİ

Hapishaneye Yolu Düşmek...

S 14

>> S 05-09-15

S 09

HOLLANDA İTİDALİ, TÜRK CESARETİ... Köse Hukuk Bürosu

Bree 35A - 3074 BB Rotterdam Telefon: (0031)10-215.13.11-Fax: (0031)10-486.45.64 E-posta: info@koselaw.nl - www. hukukburosu.nl DENK’İN AVRUPA PARLAMENTO ADAYI AYHAN TONCA

HÜMEYRA OLAYININ PERDE ARKASI

S 04

S 05

HASENE YARDIM DERNEĞİ’NİN YARDIMLARI SÜRÜYOR

S 14

Faaliyet alanlarımız Şirketler / İşletme Hukuku Kira Hukuku Oturum ve Vize Sözleşme Hukuku Uluslararası İhtiyati tedbir Para Tahsİlİ ve İcra Takİbİ Uluslararası Tahkim Kurulları / Mahkemeleri Aile Hukuku ve boşanma davaları Yabancılar ve Göçmen Hukuku Sosyal Güvenlik Hukuku Yurt dışı mal varlığı araştırması

BADE’NİN ARDINDAN “İKİ TANE BADE VAR!”

2019 YILINA DAİR ÖNEMLİ NOTLAR...

S 23

S 25


02 yayın odası

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 245 - Aralık/December 2018

redactie

Adnan Şahin

adnan@dogus.nl

Editör’den

Miladi mi, Hicri mi, Haram mı, Helal mı? Her yıl miladi takvimin başlaması olan ve Hristiyanlarca Hz. İsa’nın (as) doğum günü olarak belirlenen yılbaşının gelmesiyle Müslüman kesimde bir tedirginlik baş gösterir. Bir tartışma başlar gider. Zira Müslümanlar kendi inanışları doğrultusunda, peygamber Efendimizin Mekke’den Medine’ye hicret ettiği tarihi kendi yılbaşıları olarak kabul ederler. O günü kutlar ve o geceyi ihya ederek birbirlerini tebrik ederler. Yani takvimlerin dinî boyutları bu. Eğer yılbaşıları dinî günler olarak kabul ediyorsak o zaman Müslümanların bir Hristiyan bayramı olan yılbaşını kutlamaları onlar için kesinlikle sakıncalı görülmektedir. Elbette ki Müslümanların yaşadıkları bu ülkelerde yılbaşına karşı bir tavır içine girdikleri vaki değildir. Elbette Müslümanlar başka din mensupları ile her nerede olursa olsun yan yana yaşamayı da bilmektedirler. Bunu ta İslamiyet’in ilk yıllarında Medine döneminde göstermişlerdir. Bunu hâkim oldukları İslam beldelerinde de göstermişlerdir. Bugün de Avrupa’da da yan yana yaşayabildiklerini göstermektedirler. Yılbaşlarında yaşanan tedirginliğin kaynağını nedir o vakit. Müslümanlar doğal olarak kendi nesillerinin İslam’dan uzaklaşmasından edişe etmektedirler. Müslümanlar

bu ülkelerde birlikte yaşamayı istiyorlar. Onlar bu ülkelerin kalkınması için omuz omuza verip birlikte çalışmayı da istiyorlar. Onlar bu ülkelerin yasalarına da saygı duymayı biliyorlar. Ama bir şeyi istemiyorlar egemen kültürün orantısız bir etkileme gücü kullanmak suretiyle Müslüman nesli asimile etmesini istemiyorlar. Takvimler, Ay’a ve Güneş’e göre; yılları, ayları, haftaları ve günleri belirlemektedirler. Miladi takvim güneşe Hicri takvim ise Ay’a göre düzenlenmiştir. Bu konuda çok detay var. Örneğin biri yılın günlerini 365 olarak kabul ederken diğeri 354 olarak hesaplıyor. Şimdi sizleri bu detaylara boğmak istemiyorum. İlgi duyanların Google’a girip merak ettiği ayrıntıları sorarak çok geniş bilgiler elde edebilirler. Yani demem o ki, takvimler genel anlamıyla dinî kökene dayanırlar ancak içerik ve işlev olarak günlük hayatımızın hareketlerini belirlerler. Tatil günlerini yani kutsal günleri belirler. Şöyle ki, miladi takvim Hristiyan için Pazar’ı, Yahudiler içinse Cumartesiyi kutsal günler saymaktadır. Oysa hicri takvimde tatil günü cuma gününü olarak belirlenir. Cuma, Müslümanların ibadet günüdür, istişare günüdür. Müslümanlar bugün camileri doldurarak ibadet ederler. Elbette onlar da bugünün tatil günü

olmasını arzu ederler. Bu ileride olur mu olur. Cuma, Cumartesi ve Pazar tatil… Gelişen teknolojik imkânlar, fabrikaları istila eden robotlar, insanların daha az çalışmasını sağlamaktadırlar. Dolayısıyla ileride tatil günleri sayısı artabilir ve bu neden “Cuma” günü olmasın. Kısaca Müslümanlar kendi nesillerinin bu ülkelerde şuurlu bir şekilde yaşamalarını arzu ediyorlar. Onların ne yaptıklarını, neyi kutladıklarını bilmelerini arzu ediyorlar. Bu çerçeveden bakınca bir Müslümanın “Ben Müslüman olduğum için yılbaşı kutlamıyorum” demesi yadırganmamalıdır. Bu söz bu ülkenin kanununa, yasasına karşı çıkmak şeklinde algılanmamalı. Kötü niyetli kişilerin bunu böyle lanse etmesine itibar edilmemeli. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından sonra 1926 yılında miladi takvim kabul edilmiştir. Ancak bunun, sadece ayı günü vesaire belirleyen bir takvim olarak alınmış olduğunu düşünüyorum. Yoksa dinî bir vecibe olarak alınmış olduğunu sanmıyorum. Tarih bilgim çok zayıf umarım yanlış şeyler söylemiyorumdur. Bu ayırdımın yapılması gerektiğine inanıyorum. Yılbaşı kutlamayla alakalı en yetkili kurumumuz olan Diyanet İşleri Başkanlığı’na da her yıl yığınla soruların geldiğini tahmin edebilirsiniz. Bu konuda yapılan bir açıklamayı alıntıladım. Bence tatmin edici bir açıklama sizleri o alıntıyı

okumaya davet ederken Allah’a emanet olunuz diyorum Yılbaşı Kutlamak Günah mıdır? Her yılbaşı internette pek çok kişi;” Yılbaşı Haram mıdır? Yılbaşı kutlamak günah mıdır? Yılbaşı Noel midir? Yılbaşı ne demektir? Yılbaşı İslam dininde var mıdır?” gibi sözleri arıyor. Yılbaşı kavramı ile Noel Kavramı ülkemizde sıkça karıştırılsa da, dinimizde iki durum ile ilgili de hükümler mevcuttur. Her ne kadar yılbaşı kavramı ile Noel kavramı aynı olmasa da, Batı ülkelerinin kültürlerinden gelme bu iki kavram da “ayet ve hadislerce” açıklanmış ve belirli hükümler konmuştur. Noel Kavramı, Hristiyan Dünyası’nda Hz. İsa’nın dünyaya geldiği hafta yapılan belirli etkinliklere verilen isimdir. Noel Baba, Christmas, hindi kesmek gibi pek çok “âdet”, Batı Dünyası’na ait kavramlardır ve Hristiyan Dünyası’nın gelenekleridir. Noel Kutlamak ile ilgili dinimizdeki hükümler şöyledir: Noel Kutlamak veya Noel ile ilgili bir şeyler yapmak, başka dinlere benzemek anlamına gelmektedir. İslam dinînin başka kutsal günleri vardır ve bu günlerde yapılacak başka ritüellerde vardır. İslam Dinînde başka dinlere ve kültürlere benzemek kesinlikle yasaklanmıştır. “Kim herhangi bir gruba benzeşirse o da onlardandır.”

(Ebu Davûd, Libas 4) hadisinde de belirtildiği gibi, Hristiyanların âdetlerine uyum sağlamak ve onlara benzeşmek, İslam dininde kat’iyen yasaklanmıştır. Yılbaşı Kutlamak günah mı? Diyanet bu konuda ne diyor? Yılbaşı her ne kadar Noel ile aynı şey olmasa da yine Batı Dünyası’na ait bir kavramın taşınması anlamına gelir. Biz Müslümanların takvimi “Hicri Takvimdir”. Günümüzde her ne kadar global bazı sebeplerden ötürü Miladi Takvim kullanılsa da Müslümanların esas yılbaşısı Hicri Yılbaşıdır ve bu gün ve gece dualar ve ibadetler ile ihya edilir. Yılbaşı kutlama kavramı genelde malayani işleri ifade eder. Yılbaşı kutlamaları ülkemizde de maalesef batı ülkelerinde olduğu gibi erkek ve kadınların bir arada bulunduğu ve dans edip, oyunlar oynadıkları bir ortamı ifade eder. Ayrıca tombala, piyango gibi haram olan işler de Yılbaşı Gecesi’ne aittir. Bu kutlama kültürü de ülkemize batı ülkelerinden transfer edilmiştir. Oysa İslam Dinînin buna kesinlikle bir izni yoktur. Yılbaşı Kutlamaları ve piyango konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tavrı: “Kendini ve yaratılış gayesini unutarak, değerlerimizle ö rtü ş meyen, insan hayatına katkısı olmayan gayrimeşru tutum ve davranışlar sergilemek bir mümine asla yakışmaz”. Kaynak: Mynet

Ehl-i Sünnet Ve’l Cemaat Buluşmaları...

Görülmeye değer bir resim sergisi

Hengelo’lu ressam Henk Lassche’nin sanat hayatının 45. yıl dönümü vesilesiyle Overijssel Valisi Andries Heidema tarafından açılışı yapılan resim sergisine katılan Deventer Başkonsolosu Tuna Yücel Modrak, “Ülkemizde birçok sergi açan ve Hollanda ile diplomatik ilişkilerimizin tesisinin 400. yıldönümü vesilesiyle düzenlenen etkinliklere iştirak eden sanatçının ülkemizden esinlenerek yaptığı resimleri görmekten mutluluk duyduk. Başarılarının devamını dileriz” dedi.

NİF, Bölge Gençlik Teşkilatının organize etmiş olduğu Ehl-i Sünnet Ve’l Cemaat seminerine ilgi yoğundu. İGMG Gençlik Teşkilatı İrşad Başkanı İrfan Bakşiş ve İGMG Din İstişare Kurulu Üyesi Mustafa Duman tarafından verilen seminerler katılımcılar tarafından ilgiyle takip edildi. Din tahripçilerinin çoğaldığı bir zamanda gençliği de etkisi altına alan mezhepsiz ve peygamberiz bir din anlayışının önüne geçmeyi amaçlayan bu seminerler, gençliğin kafasında oluşan istifhamlara da cevap niteliği taşıyor.

SARIKAS-AGAYEV ailesi olarak, 2019 yılının, bütün insanlığa sağlık, huzur, refah, adalet ve barış getirmesini diliyoruz... Eş-dost, müşterilerimizin yeni yılını kutlarız...

Yenilikçi ve başarı odaklı hizmetler sunma anlayışıyla hareket eden Av. Dilek Sarıkaş ve Av. Ali Agayev, “Sarikas & Agayev Avukatlık Bürosu” birçok hukukî konularda avukatlık ve danışmanlık hizmet vermektedir. Hukuksal sorunlarınız için bizimle irtibata geçebilirsiniz!

Faaliyet alanlarımız: Oturum Davaları Mesuliyet İş Hukuku Sözleşme Hukuku Sosyal Güvenlik Hukuku Yabancılar Hukuku Kira Hukuku Vize Hukuku Aile ve Boşanma Hukuku


hukuk 03 juridisch

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 245 - Aralık/December 2018

Şerife Akdemir:

“Malum, ticaret riskli bir iştir ve eşinizi bu riskten evlilik sözleşmesi yaparak koruyabilirsiniz”

E-Devletten bir kolaylık daha

Eşinizin borçları boşandıktan sonra size düşer mi? Evlilik sözleşmesini evlenirken veyahut daha sonra evlilik esnasında gerekli gördüğünüzde yapabilirsiniz. Yani illa da “evlenirken yapacaktım artık geçti” diye bir şey yoktur.

B

ugünkü yazımızda sizleri, evliliklerde pek bilinmeyen mal rejimi ve buna bağlı evlilik sözleşmesi hakkında bilgilendirmek istiyorum. Mal rejimi, bir taraftan evlilikte karı ve kocanın malvarlığını evlilik esnasında nasıl idare edeceğini, diğer taraftan da boşanma durumunda malvarlığının ve borçların nasıl paylaştırılacağını belirler. Genel olarak evlenirken mal rejimiyle ilgili herhangi bir sorun çıkmaz ve evlilik sözleşmesi yapmak kimsenin aklına gelmez. Hatta bizim kültürümüzde biraz da “güvensizlik” olarak algılanır. Ancak eşler boşanmaya karar verdiklerinde veya borçlular kapıya dayandığında mal ve borçların nasıl paylaşılacağı konusunda ciddi sorunlar ortaya çıkar. Örneğin, Fatma Hanım’la Ali Bey 2005 tarihinde Hollanda’da evlenirler. Ali Bey’in Türkiye’de bir evi vardır. Ali Bey’in ayrıca bir şirketi vardır (eenmanszaak) ve bundan dolayı çok borç edinmiştir. Fatma Hanım özel bir şirkette çalışıyordur. İşte tüm bu malların ve borçların evliliğin boşanma gibi bir nedenle son bulması hâlinde nasıl paylaşılacağını mal rejimi belirleyecektir. Bu çerçevede çiftlerin hangi mal rejimini seçtikleri veyahut bir seçim yapıp

yapmadıkları önemlidir. Kısaca özetlersek, mal rejiminin türü aşağıdaki sorular karşısında nasıl bir yol çizeceğimizi belirler. * Evlilikte şahsi malların yanında ortak mülkiyet de var mıdır? * Evlilik süresince kazanılan mallar karı yahut kocaya da ait olabilir mi? * Evliliğin boşanmayla sona ermesi durumunda malvarlığı ve borçlar nasıl paylaşılacaktır? * Evlilik süresinde yapılan borçlar kime aittir? Hollanda’da mal rejimi Hollanda hukukunda 1 Ocak 2018 tarihinden önceki evliliklerde yasal olarak geçerli olan mal rejimi, mal ortaklığı rejimidir (in gemeenschap van goederen). Buna göre evliliğin sona ermesiyle tüm malvarlığı ve borçların yarı yarıya paylaşılması gerekmektedir. Fakat 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren yasal rejim olarak edinilmiş mallara katılma rejimi yürürlüğe girmiştir. Edinilmiş mallara katılma rejiminde, eşlerden her biri diğer eşin evlilik devam ederken edindiği mallara ait değerin yarısına sahip olur. Edinilmiş mallar evlilik devam ederken her bir eşin aldığı maaş gibi karşılığını vererek elde ettiği malvarlığıdır. Eşlerin evlenmeden önce sahip olduğu mallar ve miras veya bağış yoluyla karşılıksız olarak kazanılan mallar ise eşin kişisel mallarıdır. Yukarıdaki örneğe göre, Fatma

Hanım ve Ali Bey, 1 Ocak 2018 tarihinden önce evlenmiştir. Fatma Hanım Türkiye’deki eve ve borçlara ortak olmuştur. Yani Ali Bey’in alacaklıları Fatma Hanım’ın maaşına da el koyabilirler. Şunu da belirtmek isterim: Hollanda’da açılan boşanma davalarında mal paylaşımında her zaman Hollanda hukuku geçerli değildir. Hangi hukukun geçerli olduğunu uluslararası yasalar belirler. Bazen de eşler Türk hukukuna, yani 2002‘den sonra edinilmiş mallara katılma rejimine, tabi olabilirler. Neden bir evlilik sözleşmesine ihtiyaç duyulur? Fatma Hanım’la Ali Bey’in yaşadığı sorunlarla karşı karşıya gelmek istemezseniz, “evlilik sözleşmesi”ne ihtiyacınız olacaktır. Yani ortak mal rejimine tabi olan ve eşlerden biri iş yeri sahibi olup da ( eenmanszaak) iflas ederse, alacaklılar sadece iş sahibini değil onun eşinin de maaşına el koyma hakkı vardır.

Eşlerden birinin borçlarından dolayı diğer eşin zarar görmemesi için bir evlilik sözleşmesi çözüm olacaktır. Noter huzurunda yapılacak evlilik sözleşmesinde eşler birbirinin borçlarına ortak edilmemişse, diğer eşin malı ve maaşı üçüncü şahıslara karşı korunmuş olur. Özellikle ticaretle uğraşan iş yeri sahiplerine evlilik sözleşmesini tavsiye ediyorum. Malum, ticaret riskli bir iştir ve eşinizi bu riskten evlilik sözleşmesi yaparak koruyabilirsiniz. Evlilik sözleşmesini evlenirken veyahut daha sonra evlilik esnasında gerekli gördüğünüzde yapabilirsiniz. Yani illa da “evlenirken yapacaktım artık geçti” diye bir şey yoktur. Evlilik sözleşmesinin geçerli olabilmesi için bir noter tarafından yapılması ve onaylanması gereklidir. Şerife Akdemir Süzen www.erasmusak.nl

Kısa haberler...

«

Yükseköğretim Kurulunca, yurt dışındaki üniversitelerden mezun olanların aldığı diploma denklik belgesinin sorgulama ve doğrulama işlemleri e-Devlet üzerinden yapılmaya başlandı. YÖK tarafından, diploma denklik belgelerine yönelik “Denklik Durum Belgesi Sorgulama ve Doğrulama Sistemi” e-Devlet üzerinden hizmete sunuldu. Bu kapsamda, yurt dışındaki üniversitelerden alınan ön lisans, lisans ve yüksek lisans diplomalarının, YÖK tarafından Türkiye’dekilerle eşdeğer kabul edildiğini gösteren denklik belgesinin sorgulama ve doğrulama işlemleri artık e-Devlet üzerinden yapılabilecek. YÖK yetkilileri, 2017 ve 2018 yıllarında diploma denklik belgesi alanlara ait bilgilerin veri tabanına taşındığını belirterek, bu yıllarda denklik belgesi alanların sorgulama ve doğrulama işlemlerinin e-Devlet üzerinden yapılabildiğini bildirdi. 2017’den önce diploma denklik belgesi alanların işlemlerinin de e-Devlet üzerinden yapılabilmesi için bilgilerin veri tabanına aktarılma çalışmalarının devam ettiği kaydedildi. Sahte belgelerin önüne geçilecek e-Devlet üzerinden sunulan hizmet sayesinde, kişi ve kurumların gereksiz işlem ve masraflardan korunması sağlanacak. Denklik doğrulama belgesi alacak vatandaşların YÖK’e gitmelerine, kurumların ise yazılı başvuruda bulunmalarına gerek kalmayacak. Ayrıca, doğrulama işleminin hızlı şekilde yapılmasına imkan tanıyan sistem sayesinde kişilerin sahte diploma denklik belgesi kullanımının da önüne geçilecek. “Denklik Durum Belgesi Sorgulama ve Doğrulama” hizmetine”, e-Devlet sisteminde yer alan “Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı” sayfasından ulaşılabiliyor. Belge doğrulama işlemi, kişinin T.C. kimlik numarası ve belgenin barkod numarasının sisteme girilmesiyle yapılıyor.

HUKUKSAL KONULARDA HER ZAMAN YANINIZDAYIZ! Erasmus ailesi olarak, 2019 yılının, bütün insanlığa sağlık, huzur, refah, adalet ve barış getirmesini diliyoruz... Eş-dost, müşterilerimizin yeni yılını kutlarız...

Çalışma alanlarımız: Yabancılar Hukuku (Oturum, Vize sorunları) İş Hukuku (İşten çıkarılma, iş sözleşmeleri vs.) Aile Hukuku (Boşanma, nafaka, mal rejimi vs.) Kira Hukuku (Kira sözleşmeleri vs.) İcra Hukuku (Alacak-verecek, tahsil davaları) Sosyal Güvenlik Hukuku (işsizlik - hastalık ödemeleri vs.) Schiekade 560, 3032 AZ Rotterdam Tel: 010-4655115 Fax: 010-4657753 E-mail info@erasmusak.nl www.erasmusak.nl

mr. Ş. Süzen-Akdemir mr. M. Gümüş


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 245 - Aralık/December 2018

04 haber nieuws

MİHENK

ortaummet_45@hotmail.com

İbrahim Turgut

Adalet Hayatın Her Alanında Lazım “Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır”. (Nisa:135 ) Âyette, adam kayırmada en yakınınız dahi olsa adaletten taviz verilemeyeceğini, ana, baba, akraba ve diğer insanlardan, zengin, fakir, soylu, güçlü, zayıf kim olursa olsun adaletten ayrılmanın mümkün olmadığını ve bu mevzuda hiç kimsenin rütbesine bakılmaksızın ayrıcalığının olmadığını bildiren Allah, bu görevi yerine getirmede ve ikame etmede, toplumun bütün bireylerinin mesul olduğunu ve adaletten ayrıldıkları takdirde bunun hesabının sorulacağını haber vermektedir. Adalet, “doğru olmak, eşit davranmak ve doğru hüküm vermek” gibi manalara gelen, Allah’ın (c.c) en güzel isimlerinden olan ve kullarının bu ismin içerdiği mana ile sosyal hayatlarını inşa ederek hem devlet anlayışlarında “Her hak sahibine hakkını vererek” tatbik etmelerini ve hem de hâkim kılmalarını istediği bir kavramdır. Adalet, yaşamımızda karakterimiz ve ruhumuzda inancımız olmalıdır. Ruhuna adalet duygusunu zerk edemeyen ve güzelliklerle doyurmayan, ne kendini ne de toplumu boşluğa düşmekten kurtaramaz! Adalet, sözümüzde virdimiz, kalbimizde imanımız ve fiillerimizde şahidimiz olmalıdır. Adalet sözümüzde yalanımız, kalbimizde nifakımız ve fiillerimizde günahımız olmamalıdır.

Türkiye’nin emlak devleri Rotterdam’da SABAH Gazetesi tarafından Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde düzenlenen YURT DIŞI EMLAK BULUŞMALARI’nın Rotterdam ayağı yapıldı. Sur yapı, Emlak konut, Taksim 360, Toki ve Halk GYO tarafından açılan standlarda vatandaşlara emlak sektörü ve yatırımları hakkında bilgi verildi.

Mehmet Erdoğan:

“Alternatif kutlama değil, tarihimizi anma programları düzenleniyor”

Adalet, ruhumuzdaki özelliklerimizi düzenleyen ve sosyal hayatımızda tecelli eden en büyük özelliğimiz olmalıdır. Günümüzde bu kavramın içi boşaltılmış ve her yere çekilen sözden ileri gitmeyen, İlâhî bir metne ve kaynağa istinat olmaktan çıkarılmış beşeri istek ve arzularlar doldurulmuş ve dışı pansuman edilmiş karaborsa olarak satılan ve pazarlan bir meta hâline getirilmiştir. Ne yazık ki alıcı bulmakta ve asıl adalet sorgulanmayarak unutulmaktadır. “Adalet” ve “adil olma” kavramlarına günümüzde, herkes kendi penceresinden, mezhebinden, meşrebinden, tarikatından, siyasi yaklaşımından, ideolojik dünya görüşünden ve bulunduğu konumundan bakarak mana yüklemektedir. Bu ise üstünkörü bir yaklaşımdan öteye gitmemektedir. Sosyal adaletin var olduğu ülkelerde, insanların huzur ve güven içinde tabi oldukları sistemde: Gelir dağılımında adalet, devlet ve toplum arasında adalet, bireylerin iletişimde adalet, ticarette (ekonomide) adalet, toplumun temelini oluşturan ailede adalet, cemiyette adalet, hayvanlara ve çevreye (ekolojik denge)ye karşı adalet vardır. Adaletin ve adil olmanın dünya çıkarlarına kurban edilmesi, inancımızın ve kulluğumuzun eksikliğini göstermektedir. Bu değerin pazarlığı olmaz! Menfaate ve çıkar ilişkilerine kurban edilmez. “Sen bana adil davranırsan, bende sana adil davranırım” denilmemelidir. İşte: Huzeyfe (b. Yemân) tarafından nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “İnsanlar iyilik yaparlarsa biz de iyilik yaparız, zulmederlerse biz de zulmederiz.” diyen zayıf karakterli kimseler olmayın. Bilakis iyilik yaptıklarında insanlara iyilikle karşılık vermeyi, kötülük yaptıklarında ise onlara zulmetmemeyi alışkanlık hâline getirin.” (Tirmizî, Birr, 63) Hizmet ve liyakat esasına göre insanlara adaletle muamele edilmesi, tarihin altın sayfalarında adaletiyle yer alan Hz. Ömer ‘in (r.a) uygulamasıdır. Elbette herkese eşit davranmak adalet değildir. İnsanların sosyal hayatta aldıkları rollere ve gösterdikleri başarılara göre karşılık göreceklerdir. Burada devletin işleviyle insanların iletişimleri birbirine karıştırılmamalıdır. Her biri kendi içinde doğasına uygun mütalaa edilmelidir. Rotterdam’daki mini fuarın açılışına T. C. Lahey Büyükelçisi Şaban Dişli, Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz, Rotterdam Başkonsolosluğu Ticaret Ataşesi Tarık Gençosmanoğlu, Utrecht MÜSİAD Başkanı Ali Köklü ve üyeleri, Rotterdam MÜSİAD Başkanı Mustafa Duyar, NETUBA üyesi ve iş adamı Ertan Torunoğulları başta olmak üzere emlak sektörüne yatırım yapmak isteyen vatandaşlar katıldı. Devlet güvencesi altında vatandaşların mağdur olmadan konut sahibi olmak için çalıştıkları belirtildi.

“Gençleri günah batağına düşmekten koruyoruz” Hollanda İslam Federasyonu 31 Aralık gecesi gençleri, düzenledikleri özel sohbetlerle ve bilhassa o günlere rastlayan Mekke’nin Fethi konusunda bilgilendiriyor.

H

ollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan’a 31 Aralık gecelerinde teşkilat bünyesinde faaliyet gösteren camilerde gerçekleştirilen programların mahiyetini sorduk. Mehmet Erdoğan: “Başlarken şunu ifade etmekte fayda var. Yeni girmiş olduğumuz miladi 2019 yılının başta ümmeti Muhammed’e, bütün insanlığa hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Yüce Rabbim sağlık sıhhat içerisinde, adalet, refah insanların arasında barışın tesisi için yüce rabbim bu yılı vesile kılsın, diye dua ediyoruz. İslam Toplumu olarak biz Müslümanlar Avrupa’da yıllardır azınlık olarak yaşamaktayız. Takdir edersiniz ki içinde yaşadığımız Hollanda’da toplumun idrak ettiği özel veya dinî günler var. İşte yılbaşı gecesi bunlardan biridir. Yeni bir yıla adım atarken onlar bu geceyi kendi inançlarına göre kutluyorlar. İslam geleneğinde, İslam kültüründe bu geceyi kutlamak diye bir şey söz konusu değildir. Biz İslam toplumu olarak Millî Görüş Teşkilatımızın içerisinde bütün camilerimizde gençlerimizi o gece yarısından itibaren başlayacak olan dışarıdaki o kutlamalardan uzak tutma adına

gençlerimizi daha çok cami bünyesi içerisinde lokallerimizde tutmaya çalışıyoruz. Tabiri caizse gençlerimizi dışarıdaki günah batağından cami içerisinde yapılabilecek olan dinî sohbetler, nafile namazlar, bilgi yarışmaları, bilardo, masatopu ve playstation gibi çeşitli etkinliklerle cami lokallerimizde barındırmaya çalışıyoruz. Bu minvalde de hem genel merkezimiz hem de Hollanda İslam Federasyonu olarak biz de yetkililerimizi gençlerimize nasihat etmeleri için tüm şubelerimize gönderiyoruz. Geçtiğimiz 31 Aralık itibariyle de bütün şubelerimizde programlar yapıldı. Birçok şubemizde aynı zamanda İslam tarihindeki Mekke’nin Fethi programı da bu günlere rastladığından dolayı biz o günü anımsatıyoruz. Peygamberimizin Mekke’den Medine’ye hicretini ve daha sonra 10 bin kişilik ordusuyla tekrar gelip bir kişinin dahi bununu kanatmadan Mekke’yi fethedişini anlatıyoruz. Bu çerçevede dinimizin içerdiği merhamet, şefkat ve barış yönünü ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Tabi bu programlar gençlik teşkilatımızın bünyesinde “gençlik gecelerimizin” adı altında organize edilmektedir. Bu çalışmaların hayırlara vesile olmasını diliyoruz.

Kısa haberler...

Hollanda’da maaşlar çok az artacak Rotterdam’da 31 yaşındaki Bekir Eraslan eylesin, acılı ailesine de sabırlar versin. Hollanda’da pek çok sektörde işçi bulmak zor olmasına rağmen, Hollandalı çalışanlar, 2019 yılında çok fazla bir maaş artışı beklemesin. Amerikan araştırma şirketi Korn Ferry, Hollanda ekonomisinin önde gelen 320 bin çalışanı olan 500 şirket arasında yaptığı birebir görüşmelerle topladığı güncel veriler baz alınarak gerçekleştirilen araştırmasının sonuçları; şirketlerin bu yıl ortalama yüzde 0,7 oranda maaş artışına gideceğini ortaya koydu. İnşaat, sanayi ve ulaştırma sektörlerinde maaş artışları ortalama

Niyetimiz, hem kendi aidiyetine sahip çıkan hem de yaşadığı toluma faydalı, şuurlu bir gençlik yetiştirmektir”. Genel Merkez Gençlik Başkanı Ünal Ünalan’da bu yıl 31 Aralık gecesi Hollanda da birkaç şubeyi ziyaret ederek onlara “zamanın önemi” konulu sohbetlerde bulundu. Ünalan gençlere özellikle beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilmelerini tavsiye etti. “İhtiyarlık gelmeden gençliğin, hastalık gelmeden sıhhatin, ölüm gelmeden hayatın, fakirlik gelmeden zenginliğin ve meşgul olmadan boş vaktin kıymetini bilin” diyerek hadisler yoluyla tavsiyede bulundu. Doğuş Haber Merkezi

Haber: Birgül Kara / SONHABER.EU yüzde 3 olurken bankalarda, sigorta şirketlerinde ve finansal hizmet sektöründe, çalışanların maaşlarında çok fazla bir artış beklenmiyor.

Polis’den uyarı! sahte mektuplara dikkat edin

Polis, Roosendaal’da kapı kapı dolaşıp dağıtılan sahte iflas mektupları hakkında uyardı. Polis, bu konuda ‘Çok sayıda şikayet’ aldıklarını söyledi. Mektubun içerisinde, ING ve Rabobank bankalarının iflas başvurusunda bulundukları ve müşterilerin yakında paralarını çekemeyeceklerini belirtilmektedir. Mektuba göre, bankaların iflaslarını 7 Ocak’ta ilan edeceklerini, bankaların ve Hükümetin bu konu hakkında kasıtlı olarak sessiz kaldıklarını yazıyor. Ayrıca mektup da insanların önlem almalarını ve daha fazla bilgi için ’bankengaandicht’ ile baş-

layan bir e-posta adresi aracılığıyla iletişime geçmelerini yazıyor. Polis, vatandaşların mektuba itibar etmemelerini ve e-posta adresine mail atmamaları için uyardı. Trafik cezalarına zam geliyor Hollanda trafik suçlarını azaltmak için yeni yıldan itibaren trafik cezalarına zam yapacak. Yeni ceza fiyatları 1 Ocak 2019 yılından itibaren yürürlüğe girecek. Hollanda’da yeni yıl ile birlikte trafik cezalarının miktarlarına zam yapılacak. 100 avroya kadar olan cezalara 5 avro, 100 avro üstü olan cezalar ise 10 avro zamlanacak. Yeni trafik ceza uygulamasına göre özellikle otoyollarda ve şehir içinde aşırı hız yapanların cebinden daha fazla para çıkacak. Artış oranı az olsa da yetkililer trafik suçu işleyenlere göz açtırmayacaklarını gösteriyor. Hız cezası ise tanınan hızın ne kadar geçildiğine bağlı olarak 1 avro ile 7 avro arasında değişen miktarda zamlanacak.


haklarımız 05 onze rechten

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 245 - Aralık/December 2018

Tunahan Kuzu:

Yener Karaca:

“Denk Partisinin sesi gür bir şekilde duyulacak”

Yurt dışı borçlanmada SGK kimleri takibe alıyor? Denk Partisi’nin Avrupa Parlamentosu adayı Ayhan Tonca Üyelerinin çoğunluğunu Türk ve göçmenlerin oluşturduğu Denk Partisi, Mayıs 2019’da yapılacak Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri için liste başı adayını açıkladı.

D

enk Partisi, Rotterdam’daki parti binasında düzenlediği basın toplantısında, AP seçimleri için liste başı adayının Apeldoorn Belediyesinde Hristiyan Birlik Partisi (CDA) adına 14 yıl belediye meclis üyesi olarak görev yapmış Türkoloji bölümü mezunu Türk kökenli Ayhan Tonca olduğunu açıkladı. Tonca, basın toplantısında yaptığı konuşmada, artık sadece Hollanda’da değil tüm Avrupa’daki sesi duyulmayan insanların sesini duyurmak için AP seçimlerine hazır olduklarını söyledi. Uzun yıllardır Hollanda siyasetinde bulunduğunu belirten Tonca, “Bu görev benim için büyük bir onur. Son yıllarda hem Hollanda’da hem Avrupa’da artan İslamofobiye, ırkçılığa, yabancı düşmanlığına, sağ ve aşırı sağ partilerin yükselişine karşı artık Avrupa’da da sesimizi duyuracağız. İnşallah bugünden itibaren çalışmalara başlayacağım.” dedi. Tonca, 2006 yılında CDA partisinden milletvekili adayıyken partinin programındaki 1915 olaylarına ilişkin iddiaları kabul etmediğinden dolayı partiden ihraç edildiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti: “Geert Wilders’in Özgürlükler Partisinin (PVV) yükselişinden dolayı oy kaybı kaygısıyla

bütün partilerde sağa doğru bir kayma oldu. Bundan dolayı artık bizim gibiler seslerini o partilerin içerisinde duyuramıyor. Dışlanıyoruz ve yeni imkanlar verilmiyor. Sadece Türklerin değil Hollanda’da azınlık toplulukların da sesi olan Denk Partisini bu yüzden ve şeffaf siyasetinden dolayı seçtim. Çünkü bu bir ihtiyaç. Hollanda’da olduğu gibi bunu Avrupa’da da yapacağız.” “Denk Partisinin sesi gür şekilde duyulacak” Denk Partisi Meclis Grup Başkanı Tunahan Kuzu da gece gündüz çalışarak 20 yıllık bir plan hazırladıklarını belirterek, “2017 yılında yapılan genel seçimlerde 3 milletvekili ile Hollanda Parlamentosunda, 2018’de yapılan yerel seçimlerde ise 13 belediyede 33 belediye meclis üyesi ve bölge komisyon üyesi ile bunu başardık. Hollanda’da 20 Mart 2019’daki eyalet seçimleri aracılığı ile 2 senatör ve daha sonra 23 Mayıs’taki AP seçimlerinde ise 2 vekil çıkarmayı hedefliyoruz. Denk Partisinin sesi 5 demokratik mercide gür bir şekilde duyulacak.” ifadesini kullandı. Kuzu, herkesin artık Denk Partisinin vazgeçilmez bir parti olduğunun farkında olduğunu kaydederek, “Avrupa’da son yıllarda aşırı sağın artışından dolayı 2019’daki yapılacak seçimler yetmiyor. Ayhan

Tonca ile AP’de bir kapı daha açarak Avrupa’daki eş değerliliği ve adaleti ön planda tutan insanlarla sadece Hollanda’da değil Avrupa’nın 5 ülkesinde 25 parlamenter çıkarmak istiyoruz.” diye konuştu. “2019 yılında da tarih yazacağız” Denk Partisi Genel Başkanı Selçuk Öztürk de Hollanda’da Denk Partisi’nin 2017 ve 2018 yılından sonra 2019’da da bir tarih yazacağına inandığını söyledi. Hollanda’daki bazı partilerin ülkedeki değişimi göremediklerini dile getiren Öztürk, “Sesi duyulmayan kesimin sesi olamıyorlar. Bazı siyasetçiler bu partiler içerisinde ezildiklerini ve terk edildiklerini artık görmek istemiyorlar. Bu yüzden orada olan yanlışları düzeltmek için bizlerle beraber çalışmayı seçtikleri için mutluyuz.” değerlendirmesinde bulundu. Hollanda’da AP seçimleri 23 Mayıs 2019 tarihinde yapılacak. Haber-Fotoğraflar: Doğuş Haber Merkezi

«

Sosyal Güvenlik Uzmanı Yener Karaca, yurt dışı emeklilik başvurularında, çalışmadığı hâlde sigortalı gösterilenlerin Sosyal Güvenlik Kurulu (SGK) tarafından takibe alınmasıyla ilgili durumun yeni olmadığını söyledi. Karaca, 25 Aralık tarihinde yayınladığımız ‘Yurt dışı emeklilik başvurularında, çalışmadığı hâlde sigortalı gösterenler takibe alınıyor’ başlıklı haberimize gelen binlerce mesajda konunun aydınlatılmasını isteyen okuyucularımız için, SGK’nın takibi ile ilgili şunları sıraladı: SGK KİMLERİ TAKİBE ALIYOR? 1- Türkiye’ye gelmeden kendisini Türkiye’de çalışıyor gibi gösterenler, 2- Türkiye’deyken SSK girişi yapmış ancak yurtdışına gittikten sonra ssk sı devam edenler, 3- Yurt dışında temizlik işçisi olan birinin Türkiye’de inşaat firmasında amele olarak çalışması, 4- İşyerinde çalışmadan önce gerekli evraklarını işverene vermeyenler, 5- Hollanda’da % 80-100 malulen emekli olup günlük 2 saat gönüllü çalışma imkânı olanların Türkiye’de günlük 2 saati geçen çalışma yapanlar, 6- Diğer ülkelerde % 80 e kadar maluliyet raporu olup malulen emekli olmuş kişilerin günlük 4 saat çalışma imkânı varken Türkiye’de 4 saati geçkin çalışma yapanlar, 7- Çalıştığınız işyerinin sahte işyeri olması yani ortada öyle bir şirketin olmaması, 8- Çalıştığınız işyerinin işvereninin SSK primlerinizi ödememesi, 9- Çalıştığınız işyerinde fiili çalışma

yapılmasına rağmen başka bir işçi tarafından doğan denetimde çalışma kanıtlarınızın işverenin veya işçinin elinde olmaması, 9 MADDE SONUCUNDA AŞAĞIDAKİ DURUMLAR ORTAYA ÇIKMAKTADIR. 1- Kişi emekli olmuş ise ve emekli maaşını alıyor ise emekliliği iptal edilir. STK’nın kendisine ödemiş olduğu maaşlar faizi ile geri alınır, a) Çalışma yapılan firmaya 1 sigortalı için asgari ücretin brütü kadar ve sigortalı başına 7000 TL ceza verilir. 2- Kişi emekli olmamış ise SSK borçlanmasını ödeyenler için borçlanmaları Bağ-Kur’a aktarılır, a) Borcunu ödemeyenlerin yurtdışı borçlanmaları Bağ-Kur üzerinden sigortalıya gönderilir. b) Çalışma yapılan firmaya 1 sigortalı için asgari ücretin brütü kadar ve sigortalı başına 7000 tl ceza verilir. 3- Çalışma yapıp ama SGK’nın çalışmadınız demesi üzerine sigortalı çalıştığını kanıtlar ise herhangi bir durum söz konusu olmaz. Emekli aylığı da borçlanma işlemleri de aynı şekilde devam eder. 70 yaşındaki gurbetçi, inşaat işçisi olarak gösterilmiş Maalesef bazı sahtekârların da etkisiyle gurbetçiler ülkemizde hizmet akdi ilişkisi olmadığı hâlde sahte sigortalı gösterilmektedir. Sırf belgelerin usulüne uygun olarak verilmiş olması sigortalılık için yeterli değildir. Yurt dışı emeklilik başvurularında, çalışmadığı hâlde sigortalı gösterenler takibe alınıyor. SGK denetim elemanları yaptıkları denetimlerde muvazaalı ve sahte çalışmaları iptal etmektedir. Kişi emekli olsa bile ve aradan ne kadar zaman geçmiş olursa olsun aldığı emekli maaşları faiziyle geri alınmakta ve Savcılığa bildirilmektedir. Sigortalı gösterilen iş yerlerine de ağır para cezaları uygulanmakta ve savcılığa sevk edilmekte.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 245 - Aralık/December 2018

04 haber 06 nieuws

KALEMDÂR

oflaz-aliya@hotmail.com

Mehmet Şükrü Oflaz

“Bir Değirmendir Bu Dünya”

kalksın’ der. Ölüm sessizliğine bürünen salonda, Kruşçev’in şu cevabı yankılanır ‘senin olduğun yerdeydim’.

Geçen sayımızda “işçi ve işveren” konusu gündeme taşındı. Çoğumuz “işçi” olarak isimlendiriliyoruz. “Misafir işçi” ve bu hâlâ devam etmekte. İçimize işledi, kabullendik. Fikir ve amel müktesebatına bakıldığında bunu rahatlıkla görebiliriz. Hemen, “efendim artık yüksek mevkilerde iş tutuyoruz, partimiz, milletvekillerimiz vs. var” deniliyor. Fakat bu bir şeyi değiştirmiyor. Şu anda vaki olan vasata bakılınca ileriye dönük bir ışık gözükmüyor. Bu hâlin elbette bir tahlile tabi tutulması lazım. “Tahlil” deyince ağdalı cümleler, karmaşık teoriler vs. değil kastımız. En büyük yabancı cemaat olarak biz, aramızda işlettiğimiz değerler ile, yol açıcı/ diriltici bir nefes olabiliyor muyuz nefesi kesilen, hayat damarları kuruyan yapılara? Çimento karma faaliyetleri, kermes faaliyetleri, çokça sorular, alış-veriş/ler, diziler, cuma çıkışı börklüler, yarım ağız fetvalar karmaşası içinde birbirimizin sırtını sıvazlayarak uykularımızın derinleşmesine yardım mı ediyoruz?

Bu dünyada olup biten ve yeniden olup biten her ne kadar kötülük varsa, iyilerin geri çekildiği alanda olup bitiyor. Biz ısrarla iyi olanı savunmadığımız için kötülük vücud buluyor. Yani Hz. Peygamber’in (as) olduğu yerde, zalimin boy göstereceği ne gibi bir alan olabilir. Efendimiz (as), kendisine teklif edilen imkânların açacağı yolu tercih etmeyip, büyük bir dikkatle kendine çizilen yolda yürüdü. Realite, günümüz şartları, güncel politik dengeler vs. o günde cariydi. Ama yapmadı. Bunu düşünmeliyiz. Bugün aramızda geçerli olan işleyiş şu şekilde, görebildiğim kadarıyla. Dünya sisteminin bize biçtiği role razıyız. Aman konforuma, tatilime, maaşıma, makamıma, plazma televizyonuma kimse dokunmasın. Bir imtihan falan istemiyorum, imtihansız bir iyi sınav sonucu talebimiz. Hocalarımız, kürsüde söylediklerini, topluma karışınca temsil edemiyorlar. Hocalarımız genel akışın içinde birer hakikat ve gönül avcısı olup, suya kapılanları kurtaracaklarına, genel akışın içinde akıp gitmektedirler. Bu kadar yıl buralardayız, bir hafızamız yok. Maddî olarak kendine yetebilme hâlinin ve yabancı bir toplumda olmanın verdiği tedirginliğin arasında, burada bu zamana kadar bir millet olma şuuruna eremedik veya en azından alt yapısını oluşturamadık. Dağınık ve mefluç.

Bizi biz yapan değerler ile ve bu değerleri aramızda işleterek bir örneklik teşkil etmemiz gerekiyor. Yani kalkıp ‘ben Müslümanım’ dediğimde, bunun mukabelesi ‘nerenden belli’ olmalıdır. ‘Nerenden’ sorusu beni insanlığa, yaşadığım topluma artı değer üretmeğe icbar etmelidir. Biz bu gazete aracılığı ile işçi-işveren ilişkisinin olan ile olması gereken arasındaki uçurumu ihbar ettiğimizde, sözümüzün muhatapları karşımıza umre seyahatleri ile, parti mensubiyetleri ile veya kıldıkları namazları ile değil, iş ahlâkları ile ortaya çıkmalıdırlar. Bu konuda “Ahîlik” kurumunu bu gazete aracılığıyla hatırlattığımızda, bunu işleyecek ve bu toplumun gündemine sunacak insanımızın olması gerekir. Bu paraya dönmediği/dönmeyeceği için hiç kimse bu tarafa bakmıyor. İşveren birlikleri farklı dünya görüşlerine mensup olduklarını iddia etseler de aynı değirmene su taşıyorlar. Bu aksaklık sadece bu konuyla sınırlı değil onu ifade edeyim... Bizde aynı değirmene su taşıyoruz. Kimin değirmenine? Nasıl? SSCB’nin Stalin sonrası devlet başkanı Nikita Kruşçev’e atfedilen bir hikâye vardır. Kruşçev, Devlet Başkanı seçildikten sonra, parti kongresinde selefi Stalin’e çok ağır eleştirilerde bulunur. Kalabalık dinleyicilerin arasından bir kişi, oturduğu yerden ‘o zaman neredeydin’ diye bağırır. Hiç kimseden çıt çıkmaz. Kruşçev, sert bakışlarıyla salonu süzdükten sonra ‘o soruyu soran ayağa

Bu alan açma meselesine önek verelim. (Kimseyi ilzam etmek, tahkir etmek gibi bir kastımızın olmadığını belirtmiş olayım!.) Önceki sayımızın 24. Sayfasında Fest-i Hijab adıyla bir festivalin reklamı vardı. Hem hijab hem festival, ilginç geldi. Web sayfasında ise kendilerini tanıtan paragrafın ilk cümlesi şu şekildeydi “Fest-i Hijab muhafazakâr ailelere yönelik alışveriş merkezli bir festivalidir.” Vakıa bu. Beklenen katılım sayısı yirmi bin zannedersem. Buraya “şahitlik” olsun diye kaydedeyim. Hijab/ın festivali yapıldı, gözlerimizin önünde. Perdesiz ev olur mu? (Burada sözcük sayısı 555 gözüküyor.) Toparlayayım. Bütün bunları biz yapıyoruz. Bunları yaparken de büyük cümleler kurmaktan geri durmuyoruz. Bir tesir sahası meydana geliyor mu? Hayır. Söylediğimizi elimizle boşa çıkarıyoruz. Kimse bize bakıp, bu iş böyle olmalıdır demiyor. Kimse bizi gördüğünde kendisine çeki düzen vermiyor. İnatla diri tuttuğumuz bir alanımız nerdeyse kalmadı. Popüler olana eklemlenerek, pastadan pay kapmayı bir yaşam biçimi hâline getirerek, benzeyerek, güçlünün bizi hafifletmesine müsaade ederek, Efendimizin (as) hayatının neresine denk gelebilir veya denk düşebiliriz? Burada Efendimizin (as) bir kutlu sözünü ihbar edelim, edelim ki nereye düştüğümüz aşikar olsun. Hadis şöyle; “İslâm’ın değirmeni durmadan dönecektir. Siz hep bu değirmenin döndüğü, mücadelenin devam ettiği yerde bulunun. Agâh olun….”.

Dosya

“Hollanda’ da suçların büyük ekseriyeti uyuşturucu etrafında dönüyor”

Hollanda’da Cezaev Bir Başka Açıdan Yak

K

asım-Aralık aylarında NPO kanalında, Hollanda cezaevlerinde yatan her milletten bayanlarla röportajlar yapıldı. Herkesin kendisine göre nedenleri vardı. Ama sonuçta gelinen nokta pişmanlıklar, çocuklardan, aileden koparılmışlıklar. Yaratılış itibariyle hepimiz insanız, zaaflarımız var ve bu zaafların da suç kategorisine girenlerin bir faturası oluyor. Doğuş, Türkçe bir gazete ve biz de ister istemez bu soruna Müslüman yabancılar perspektifinden bakmaya çalışacağız. Yıllardır cezaevlerinde çalışan bir arkadaşıma sorular yönelttik ve aşağıdaki cevaplara ulaşabildik. Özel hayatın gizliliği yönetmeliğinden hareketle sadece genel izlenimler üzerinden yine genel sonuçlara ulaşacağız. Müslümanlar ekseninde ne tür suçlar daha çok ön plana çıkıyor?

A- Hollanda’da suçların büyük ekseriyeti uyuşturucu etrafında dönüyor. Uyuşturucu ticaretinden para kazanan, kolay kazanılan paranın en çok harcandığı yerler de, kumarhane ve gazino ve fuhuş etrafında dönüyor.10 yıl önce Amsterdam ve çevresindeki suçların büyük ekseriyeti uyuşturucu ve onun yan alanları olan kumar ve fuhuş etrafında dönüyordu. B- Gençler arasında en çok artan ikinci suç ise hırsızlık olayları; ev soygunu, motosiklet hırsızlığı veya güçsüz insanları soyma gibi nedenler. İnsanları başka dini gruplara ayırarak veya onları kafir görerek mallarını veya eşyalarını gasp etme düşüncesi fazlaca var. Bu düşünce de kolayca hırsızlık yapmaya neden oluyor. C- Aile içi şiddet kavga, yüz kızartıcı olaylar yüzünden içerde olanlar da var. D- Sanal suçlar, devleti dolandırma, suç örgütlerine yardım veya yataklık etme (kriminal para.)

E- Bazı yabancılar neredeyse bir ayağı hapishane de bir ayağı dışarıda yaşıyorlar. Bir anlık kızgınlık veya hatayla dışarıdaki herkes içeriye gelebilir. Yabancılar, Hollandalara göre 2- 3 kat daha fazla ceza alıyor veya suçlanıyor diyebiliriz.

Örneğin son 10 yıla bakıldığında bir artma var mı? Son yıllarda uyuşturucu ve paylaşımı noktasında Mocro mafia konusunda bir artma var. Kolay yoldan para kazanma isteği kişileri her türlü uygunsuz işlere sürüklüyor. Genel olarak ne tür insan tiplerinden bahsedebiliriz? Bu insanlar içimizde yaşayan, kafe, loungelarda veya theehuis gibi yerlerde vakit geçiren çoğu cami ve cemaatten ayrı yaşayan insanlar. Bunlar büyük çoğunluğu oluşturuyorlar (% 70), gerisi de her insanın başına gelebilecek, beklenmeyen olaylarla içeri girenler. Çoğu maddî ve aile sorunları olanlar…

Deneyimli siyasetçi Metin Çelik, Denk partisinde İl Konseyi seçimlerine katılacağını açıklayan Denk partisi ilk hamlesini gerçekleştirdi. Tecrübeli politikacı Metin Çelik Güney Hollanda liste başı oldu. Konu ile ilgili bir açıklama yapan Metin Çelik “Güney Hollanda benim tanıdığım bir bölge, tecrübe ve coşkumu rahatça kullanabileceğim bir alan. Son derece motive olmuş bir ekip ile Denk’in sesini bu bölgede temsil edeceğime inanıyorum.”dedi. Denk partisinin giderek büyüdüğünü ve geniş kitlelere hitap ettiğini belirten Çelik “Tüm enerjimi ve tecrübemi bölgemde en iyi şekilde kullanacağım. Denk’in bir parçası olmaktan mutluyum”

dedi. Denk Partisi Başkanı Selçuk Öztürk de yaptığı açıklamada “Metin Çelik’in katılımından çok mutluyuz. Güney Hollanda şimdi Metin Çelik ile daha da güçlü bir alanımız olacak. Kendisinin tecrübelerine güveniyoruz.”dedi. Metin Çelik Kimdir Uzun yıllar Ulusal Polis teşkilatında görev yapan Metin Çelik girdiği siyaset yaşamında 1999’da Rotterdam’da “En Yetenekli Politikacı” seçildi. Bir dönem Güney Hollanda Eyaleti adına Parlamento üyeliği yaptı. İşçi Partisinden milletvekilliği de yaptı.


prizma 07 prisma

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 245 - Aralık/December 2018

Bakış Açısı Elif Bayraktar

Analiz

lerine klaşım

Ergün Madak menlik sorunuyla her zaman eksik kalacaktır. En büyük eksiklik sosyal sorunlarda. Sorunun adını ve nedenlerini ortaya koyacak araştırma kurumlarına sahip olamamaktır. Sorunun kaynağı ve çözümleri, bizler ortaya koyup bunu kendi toplumumuzla konuşsak daha başarılı olabiliriz. Ortada kurum olarak Müslüman toplum yok. Tekil Müsİnsanları suça iten faktörler neler lüman var, fakat tikel nitelik olarak bir kurum yok… olabilir? - Yabancı olmak Önümüzdeki yıllarda aileler, - Fazla para ve lüks isteği - Uyuşturucu pazarının kolay para ka- dernekler, camiiler, vakıflar, bu konuda neler yapabilirler? zanma cazibesi - Okul ve eğitimde başarısız olmak, Hapishanelerde yardım edecek göbaşka alanlarda hızlıca kariyer ve nüllü bulamıyoruz. Kimse gönüllü olmak istemiyor. İçimizde bir utanpara yapma isteği ma ve onur kültürü var. - Dinî ve millî kimliksizlik hâli Göçmen olarak başkalarının mut- Bireysellik ve narsisizm suzluklarıyla, mutlu olma sürecin- Gruptan ayrı olmak - Kendini iki ayrı kültür, ülke arasında deyiz. İş yine annelere düşüyor. Onlar ortada hissetmek - İki ayrı ülkede yatırım için her şeyi bunları birinci sorun edinirler ve kurumsallaşırlarsa mesafe alırız. yapmak Müslüman toplumumuzun eksik kaldığı alanlar var mı? Bu insanlar, bu kültür ve aile ortamıyla kendi ülkelerinde de yaşasalardı aynı suçları işleyebilirler. Belki de Hollanda’da daha az suça eğilimliler. Geldiği aile ve eğitimine bakınca bu insanlar her yerde potansiyel olarak bu suçları misliyle işleyebilirler. Müslüman toplum, bu kültür ve göç-

*** Değerli düşüncelerinden dolayı kendisine teşekkür ediyorum. Yukarıda ifade edilen tecrübelerden sonra yapılması gereken ne kadar çok şey var dememek elde değil. Öncelikle yapılması gerekenlerin başında zamanında önleme tedbirleri almak, hapishanede olanların

elif_1705@hotmail.com

ergunmadak@hotmail.com ise toplumumuza kazandırılmasına önayak olmak herhâlde elzem. Bir diğer önemli nokta ise, uyuşturucu veya başka bir sebepten dolayı hapishanelere düşen gençlerin, cami ya da vakıflardaki gençlerimizle buluşturulması ve bu gençlere, kötü yollara nasıl düşüldüğünün anlatılması ve gerek hapishane yaşamının ve gerekse hapishane sonrasındaki yaşamda ne tür kötü sonuçlar doğurduğunun paylaşılması lazım. Bizim onlara, ders vermemizden veya kitaplar okutmamızdan, nasihatler vermemizden daha etkili olabileceğini düşünüyorum. Aynı yöntemi uyuşturucu, alkol bağımlılarıyla ve borç batağında yüzenlerle de yapmak mümkün. Maksat, Müslüman gençlerin, geç kalmadan uyarılması, kötü yola düşmelerinin engellenmesi ve böylelikle inançlı, samimi, ahlâklı bir Müslüman toplumun büyümesini teşvik etmek olacaktır. Hapishanelerde olanlara da şu mesajı vermek herhâlde yerinde olur: Bu dinin ve ümmetin kapıları herkese açık; yeter ki tövbe samimi ve içten olsun. Ümmet yargılamasın, sabıkalı ise Rabbine kendine affettirmek için samimi ve dürüst olsun yeter. Doğuş Haber Merkezi

«

Bir Varmış Bir Yokmuş...

Her şey, Sübhanallah dememize vesile olan her şey. Düşünen insanlar için Allah’ın varlığının ve dahi kendi varlığının ispatı değil de nedir?

Hani masallara başlanırken söylenir ya; olanla olmayanı anlatmak için ‘Bir varmış bir yokmuş’ denilir. O misal, insanoğlu da bu dünyada bugün var belki yarın yok. Varlığımızla işgal ettiğimiz evimizi, odamızı, şuan oturduğumuz koltuğumuzu düşünelim. Var olmanın ve nefes alış-verişlerimizin bir şükrü olduğunu idrak edelim. Bir an düşünelim!

Bugün var, yarın yok olacağımız bu dünyada, var olmanın sevinci ve şükrüyle o hâlde daha çok iyilik yapmamız gerekir, daha çok güzel izler ve eserler bırakmamız gerekir. Daha çok sadaka vermek, yardımda bulunmak. Komşularımızla/akrabalarımızla daha hoş anılar biriktirmek, evlatlarımıza daha iyi davranmak, eşlerimize daha fazla huzur vermek, ve en önemlisi kendimizi daha çok sevmek.

Kendini bilen, nefsini bilen, Rabbini bilir. Önce kim olduğumuzu düşünelim öyleyse. Tüm kimliklerimizin dışına çıkıp, sıradan bir ‘Abd’ yani ‘Kul’ olduğumuzu idrak edelim. İşte o zaman varlığımızın aslında ne kadar değerli ve önemli olduğunu anlayabiliriz. Hangi amaçla bu dünyada nefesimi tüketiyorum diye hesaba çekeriz kendimizi. Belki yüz defa hata etmiş olsak da şu anda tövbe ettiğimizde yeniden doğmuş gibi hissedebiliriz. Yolumuzda engeller olacak elbet; hayatımızda iniş çıkışlar olduğu gibi. Her düştüğümüzde, hastalandığımızda, kalplerimiz yara aldığında ve imanlarımız zayıfladığında bize tekrar güç verecek olan şey yine ‘düşünmek’ değil midir? Düşünürken Allah’ı zikrederiz. Akıl melekelerimiz açılır, yüreğimiz ısınır ve O’nun tüm sıfatları gözümüzün önünde tezahür eder gibi, dilimizde dolanır. An’da kalıp en çok düşündüğüm zamanlar, çocuklarımla beraber yaptığımız yürüyüşlerdir. Gökyüzünün ‘El- Musavvir’ ismiyle her gün yepyeni şekiller alması, ağaçların her mevsim elbise değiştirir gibi renkten renge girmesi, gittiğimiz hayvanat bahçesindeki her bir hayvanın bir amaç ve hizmet uğruna yaratılmış olması ve o şahane zikirleriyle/sesleriyle kulaklarımızda ses cümbüşü bırakması, rüzgâr, yağmur, kar, güneş, hayat.

Söylediklerimin hepsi Peygamber Efendimizin güzel ahlâkının örnekleri. Ulaşılamayacak veya yapılamayacak şeyler değil. Allah Teala bizden güzel ahlâklı olmamızı istiyor öncelikle. İbadetlerimiz ise güzel ahlâkımızın ve kulluğumuzun simgesi. O’na olan sevgimizin göstergesi. Varlık âleminden ebedi olan yokluk âlemine doğru yolculuğa çıkmadan evvel, çok geç olmadan evvel, heybelerimizi altın amellerle doldurmaya gayret etmeye ne dersiniz? Kum saati gibi ömrümüzden bir yıl daha gidiyor, yeni bir yıla girerken nefislerimizi sorgulamak için kaleme geldi sözcükler. Ve masallar her zaman mutlu sonla biter. Ve her zaman iyiler kazanır. Öyleyse; sevgiyle başlayan ve sevgiyle biten bir ömre sahip olmaktır asıl marifet. Yarın yok olduğumuzda arkamızda bizi sevgiyle anan insanlar bırakabilmektir. Çünkü bu hayat masal gibi çok kısa.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 245 - Aralık/December 2018

04 spotlar 26 08 spotligt

Genç Gözüyle

Talha Yıldız zevattan farklı olarak, Ahmet Hamdi Akseki, İsmail Kara’nın ifadesiyle “bir şekilde uzlaşarak mücadeleye devam” fikrini benimsemiştir.

Geleceğe Odaklanmak: Ahmet Hamdi Akseki

C

umhuriyetin kuruluşundan sonra gerçekleşen köklü değişimler karşısında, İslam âlimlerinin farklı tavırlar takındığı bilinmektedir. Örneğin Mehmet Akif, gönüllü olarak Mısır’da bir nevi sürgün hayatı yaşamayı tercih ederken, Mustafa Sabri Efendi gurbetten yeni kurulan Cumhuriyete ağır tenkitlerde bulunmaktaydı. Öte yandan Elmalılı Hamdi Efendi (Yazır) münzevi bir hayat yaşamayı tercih etmiş ve Bediüzzaman Said Nursi, faaliyetlerinden dolayı farklı yerlere sürülmüş ve göz hapsinde tutulmuştur. İsimlerini zikrettiğim

Ahmet Hamdi Akseki kimdir? Bundan 68 yıl önce, 9 Ocak 1951 tarihinde vefat eden Ahmet Hamdi Akseki, 1887 yılında Akseki’nin Sülles (Güzelsu) nahiyesinde doğmuştur. Beş altı yaşlarında iken Kur’an okumaya başlayan Akseki, genç yaşta Arapça dersi alır, akabinde on dört yaşında medrese eğitimine başlar. 1905 yılında İstanbul’a giden Ahmet Hamdi Akseki, eğitimine dönemin meşhur âlimlerinin yanında devam eder. Mehmet Akif’ten aldığı Arap edebiyatı alanındaki derslerinin yanında, Darülfünun’da felsefe, psikoloji ve İngilizce eğitimi alır. 1908 yılından sonra yazı hayatına başlayan Akseki, Sebilürreşad dergisinin Bulgaristan ve Romanya muhabirliği görevinde bulunur. Dergide yayınlandığı yazılar Beyrut ve Kahire’deki bazı dergilerde yayınlanır. Daha sonraki yıllarda çeşitli camilerde vaizlik ve eğitim kurumlarında görev yapan Akseki, Millî Mücadele yıllarında Ankara hükûmetinin yanında yer alır. Her ne kadar Ahmet Hamdi Akseki 1925 yılında Ankara İstiklal Mahkemesi’nde idamla yargılanmış olsa da, mahkeme Akseki’nin beraatına karar verir. Ahmet Hamdi Akseki, Cumhuriyet yıllarında (1924-1951) Diyanet teşkilatı bünyesinde önce

Müşavere Heyeti azası, daha sonra 1939 yılında başkan yardımcısı ve nihayet 1947-1951 yılları arasında başkanlık görevini ifa etmiştir. Akseki’nin çetrefilli bir dönemdeki tavrıyla ilgili iki farklı değerlendirmeden bahsedilebilir. Bunlardan birincisi Necip Fazıl Kısakürek’e aittir. Necip Fazıl’a göre Ahmet Hamdi Akseki, her ne kadar iyi niyetli bir mümin olsa da, görev yaptığı yıllarda pasif kalmaktan öteye gidememiştir. Necip Fazıl ile Akseki arasında geçen bir konuşma, Necip Fazıl’ın Akseki’ye bakışını ortaya koymaktadır. Kendisinin Bahriye Mektebi’nde din dersi hocası olan Akseki’ye “hocam, dedim ona; günün şartlarına göre siz bu makamda oturacağınıza sırtınızda bir küfe, kanalizasyon temizleyiciliği yapsanız ve necaset taşısanız daha hafif olmaz mı?” sorusunu yöneltmiş, Akseki de “Hakkın var Necip Fazıl dedi; fakat ben bu makama, daha fazla kötülüğe mani olmak için katlanıyorum” cevabını vermiştir. Necip Fazıl’dan farklı olarak, İsmail Kara, Akseki’nin Diyanet’teki görevi sürecince oldukça aktif ve geleceğe yönelik çalışmalarının olduğunu belirtir. Bu çerçevede Akseki’nin iki önemli icraatından bahsedilebilir. Birinci olarak Akseki, hiçbir dinî yayının olmadığı dönemde birçok kitap kaleme almış ve 1924-1945 yılları arasında 15 kitabın devlet bütçesiyle yayınlanmasına muvafık olmuştur.

talhayildiz_@hotmail.com

Bu yayınlarıyla Ahmet Hamdi Akseki, gerek kendi dönemi gerekse vefatından sonraki yıllar için dinî neşriyat boşluğunu doldurmuştur. İkinci olarak, meclisin Kur’an Meali ve Tefsiri ile Hadis külliyatının tercüme edilmesiyle ilgili kararın uygulanma sürecinde, Akseki, Kur’an mealinin Mehmet Akif, tefsirin Elmalılı Hamdi Yazır ve hadis tercümesinin Babanzade Ahmed Naim gibi hem ehil hem de rejimle problem yaşayan kişiler tarafından hazırlanmasına gayret etmiştir. Bu çerçevede Akseki, her iki tarafı idare ve ikna eden kişi olarak karşımıza çıkmaktadır. Ahmet Hamdi Akseki’nin gerek kendi yazmış olduğu kitaplar gerekse Kur’an tefsiri ile Hadis tercümesinin hazırlanmasındaki çabaları, Akseki’nin geleceğe yönelik hareket ettiğini göstermektedir. Nitekim Elmalılı Hamdi Yazır tarafından hazırlanan ‘Hak Dini Kur’an Dili’ adlı tefsir ve vefatına kadar Babanzade Ahmed Naim ve vefatından sonra Kamil Miras tarafından hazırlanan ‘Sahih-i Buhari Muhtasarı ve Tecrid-i

Sarih Terceme ve Şerhi’, bugün bile aşılamamış nitelikte külliyatlar olması, Akseki’nin mühim çalışmalara vesile olduğunu ortaya koymaktadır. Akseki’nin hayat ve mücadelesinden, geleceğe yönelik hareket etmenin önemini görmekteyiz. Kimi zaman içinde bulunduğumuz şartlar gereği kısa vadede sonuçlara ulaşmamız mümkün olmayabilir. Ne var ki bu durum bizi hayal kırıklığına uğratmamalı ve bizler, uzun vadede elde edilen sonuçlara odaklanmalıyız. Zira asıl başarı, yarın yeşerecek tohumları bugün ekebilmek ve tohumun toprağa güçlü bir şekilde kök sağlamasını sağlamaktır. Yazımı, Bekir Sıtkı Sencer’in, Ahmet Hamdi Akseki’nin vefatının ardından yazdığı mısra ile tamamlamak istiyorum: “İrciî” fermânı geldikte Diyânet Başkanı; Azm-i Ukbâ eyledi mağfûr ola mesrûr ola, Kudsiyan “cevher”le tanzîm ettiler târîhini; Aksekili Hamdi Efendi’nin durağı nûr ola ◄◄

Şahan ailesi olarak, 2019 yılının, bütün insanlığa sağlık, huzur, refah, adalet ve barış getirmesini diliyoruz... Eş-dost, müşterilerimizin yeni yılını kutlarız...


hayat ve inanç 09 leven en religie

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 245 - Aralık/December 2018

“Aile hayatından kaynaklanan sebepler: Bilhassa gençlerin zamana, kişiye, inanca, şartlara uygun, kişiye sağlam bir karakter kazandıran, inançtan kaynaklanan kaliteli eğitim ve terbiyenin verilmeyişi...”

HAPİSHANEYE YOLU DÜŞMEK Ü

zülerek söyleyelim ki Hollanda hapishanelerinde hatırı sayılır sayıda Müslüman mahkûm var. Uzun zamandan beri hapishanelerde geestelijke verzorger (manevî rehber) olarak çalışan birisi olarak Müslüman kişilerin hapishaneye düşme sebeplerini şöyle özetleyebilirim: 1- Aile hayatından kaynaklanan sebepler: Bilhassa gençlerin zamana, kişiye, inanca, şartlara uygun, kişiye sağlam bir karakter kazandıran, inançtan kaynaklanan kaliteli eğitim ve terbiyenin verilmeyişi. Bunun yanında ailede yeterli ilgisinin olmayışı, yalnızlığa terkedilme, boşanmalar, çocukların bakıcı ailelere bırakılmaları, aile içi şiddet. Çocukların dövülmesi, aşağılanması, aile içi içki, kumar, uyuşturucu alışkanlıkları, kavgalar, maço erkeklerin varlığı kimilerini suça itiyor. 2- İnanç boşluğu: Eğitim ve terbiyede inanca, dinî değerlere yer verilmemesi, ya da dinîn çocukların anlayacağı şekilde öğretilmemesi, geleneğin, örf ve âdetlerin “din” diye öğretilmesi, ya da gençlere bid’at ve hurafelerin İslâm boyası sürülerek “din” diye öğretilmesi. Böyle bir din anlayışı gençlerin hayatta karşılaştıkları gerçeklere ve sorulara cevap veremiyor, sonra da bir boşluğa düşüyorlar. İnanç açısından boşluğa düşenler de suç ortamına sürüklenebiliyor.

Kimileri de günahın, suçun, haramın ne olduğu konusunda yeterince bilinçli olmazlar. Sonra da yapmaktan çekinmezler.

nefsinin kölesi olanlar suça daha çok meyilli olurlar.

4- Anne-babaya karşı gelme, ya da onlarla iletişimsizlik: Kimilerine göre anne-baba geri kafalı, cahil, okumamış, gençlerin hâlinden anlamayan, kaba, her şeye karışan, çocukların özgürlüklerini kısıtlayan, ihtiyaçları karşılamayan kimselerdir. Ebeveynine böyle bakan gençler onları dinlemez, yalan söyler, kandırmaya çalışırlar. Bu gibi sebepler, anne-babanın da sorunlara ustalıkla yaklaşamaması giderek aralarındaki iletişimi azaltır. İletişimsizlik uzaklaşmayı, ilgilenmemeyi, hatır saymayı, saygı göstermeyi, değer vermeyi azaltır.

6- Başıboş olmak, umursamazlık: Kimileri hayatta başıboş olduğunu, görev ve sorumlukları olduğunu bilmez. Ya da böyle şeylerle ilgilenmez. Veya sorumluluk altına girmek istemez. Bu onun zevklerine engel olabilir. Böyleleri okumayı anlamsız, meslek yapmayı lüzumsuz, evlenmeyi ayak bağı sayar. Bazı Müslüman gençler, “şimdi hayattan zevk alayım, ileride tövbe ederim” diye hayali bir ümide, daha doğrusu şeytanın bu tip aldatmalarına aldanırlar. Zevklerinin peşine giderken, kendince eğlenirken, bir de bakarsınız ki hapse düşmüşler. Kimileri de yaptıklarının duyulmayacağını, bilinmeyeceği hayaline kapılır. Ya da “ne olacak, bir kaç yıl yatar çıkarım, şimdi keyfime bakayım” şeklinde düşünür. Bunlar kanunları, cezâi müeyyideleri, hatta başkalarının haklarını umursamazlar.

5- İrade zayıflığı, aklı kullanmamak, ileriyi görememek: Kimilerinin iradeleri zayıftır. Nefsini isteklerine, şeytanın davetlerine “hayır” diyemez. Bazen daha çok kazanma hırsı, şehvet-kadın, lüks hayat özlemi, dış (zevke hitap eden) hayatın cazibesi ağır basar. Aklını kullanıp “bu iyi mi kötü mü, sonu ne olur, zarar mı ederim kâr mı?” diye düşünmez. O anda canının istediğini yapar. Bu şekilde aklı ve iradesi devre dışı kalıp

7- Kötü arkadaş seçimi: Müslüman gençlerin bir kısmı “Kişi arkadaşının (dostunun) dini üzerindedir, Bu yüzden kiminle arkadaşlık yaptığına dikkat etsin” (Ebu Davud, Edeb/19. Tirmiz, Zühd/45) hadisini kaale almazlar. Kötü, ahlâksız, kriminel kişilere yanaşırlar, ya da suça bulaşan kişilerle arkadaşlığı bırakmazlar. Onlarla birlikte suça yuvarlanırlar. Bir defa bu suç ortamına girilmişse uzaklaşması da zor olur.

3-İhtiyaçların karşılanmaması: İhmal edilen ve en tabii ihtiyaçların yeterince karşılanmaması, gençlerin ruh yapısına olumsuz etki eder. Bu ihtiyaçları başka yoldan karşılamayı denerler. Bu da onları suça sürükleyebilir.

Mondi ailesi olarak, 2019 yılının, bütün insanlığa sağlık, huzur, refah, adalet ve barış getirmesini diliyoruz... Eş-dost, müşterilerimizin yeni yılını kutlarız...

Hikmet Pınarı Hüseyin Kerim Ece kerimece@hotmail.com

8- Hırs ve tamah, kanaatsizlik: Genelde insanlarda, özelde gençlerde hırs, tamah ve özenti vardır. Ancak bunların dengelenmesi, ihtiyaç ile lüks, zaruri gereksinim ile özenti arasında bir dengenin olması gerekir. Bazen ihtiyaç zannedilen şey, israf, lüks, lüzumsuz, üretici firmaların propagandası olabilir. “Kanaat tükenmeyen bir hazinedir”. Bu hazineyi kaybedenler aç gözlü, hırs ve tamah sahibi olurlar. Aç gözleri doymadığı için de yanlış işler yaparlar, hakları olmayan şeylerin peşine düşerler. 9- Nefsin isteklerine aşırı düşkünlük: Kimileri zevk ve sefaya aşırı düşkündür. Gayrimeşru işlerden zevk alırlar. Bazıları da erkeklere bu işleri yakıştırırlar: “Erkek adam” diye. Bu tutku onların kalp gözlerini kör eder de günaha, rezilliklere, sonunda da suça iter, haberleri olmaz, ya da aldırmazlar. Hâlbuki iyi ve yiğit kişiler nefsin isteklerini kontrol ederler, nefsinin, zevklerinin, tutkularının kölesi olmazlar. 10- Yanlış evlilikler, yanlış namus anlayışı:

Aile geçimsizlikleri olabilir. Ancak bu gibi sorunlar medenice çözülebilir de. Bazıları yanlış namus anlayışında, modası geçmiş örf-töreden hareketle şiddete başvurabiliyor, cinayete sebep olabiliyor. 11- Yanlış din anlayışı, ya da inanç istismarcılığı: Kimilerine göre Hollanda “dârulharb-savaş ülkesi”dir. Dolaysıyla gavura zarar vermek, nesillerini uyuşturucu ile zehirlemek, onları sömürmek caizdir derler. Bu, İslam’ı yanlış anlamaktır ve dini kendi aşağılık çıkarı için kullanmaktır. 12- Takva bilincinin ve âhiret inancının zayıflığı: Takva, “Allah (cc) her an beni görüyor, beni murakabe ediyor” inancıyla, O’na karşı sorumluluk bilinciyle davranmaktır. “Sağ ve solda iki meleğin yapılan her şeyi amel defterine kaydediyor, âhirette bunlardan hesap vereceğim” şuuru ile yaşamaktır. Sonsuz hayattaki mutluluğun da bu dünyada kazanıldığını bilmeyenler hata yapmaya, günah-suç işlemeye devam ederler. Böyleleri galiba Allah’a karşı saygıyı-sevgiyi unutuyorlar, ya da ölümden sonraki hayatı hatırlamak istemiyorlar. ◄◄

TAZİYE

İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Başkanı Sayın Kemal Ergün’ün babası Hak’kın rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah’tan rahmet, ailesine, sevenlerine başsağlığı ve sabırlar dileriz. İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Başkanı Sayın Kemal Ergün’ün Sosyal medyada paylaştığı mesajı şöyle: 85 yıllık ömürde, Allah’a kulluk ve İslam ahlâkının örnekliğini yapmaya gayret eden babacığımı, gerçek sahibi Rabbimize uğurladık. Allah’tan geldik ona dönücüyüz. Kemal Ergün IGMG Genel Başkanı


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 245 - Aralık/December 2018

04 gündem 26 10 agenda

Haklarımız...

Ethem Emre Hollanda’da öncü ve lider konumdaki Randstad Kaza Hukuku Kurumu (Randstad Kaza Uzmanı), kaza hukuku branşındaki yenilikler ve daha kaliteli hizmet anlayışıyla, her yıl periyodik olarak, personel için farklı hukuk temaları içerikli iç seminer programları düzenlemektedir.

Randstad Kaza Hukuku Kurumu Sunar! 2019 Yenilikleri

R

andstad Kaza Hukuku Kurumu hukuk personeli ile 15 Aralık 2018 tarihinde son bir değerlendirme toplantısını yaptı. Bu toplantıda 2018 yılı değerlendirildi ve 2019 yeni planları ele alındı. Ayrıca personel iç seminer programı kapsamında, 1 sigorta uzmanı ve 2 kurum avukatı ile sigorta dünyasındaki son genel gelişmeler ve bazı kaza hukuku konuları tema olarak ele alındı.

Bu yazımızda 2019 yılı için bazı yenilikleri sizlerle paylaşacağız. 1- Yeni ofislerimizle toplam ofis sayımız 8’e çıktı 2- EUROASIA ile Türkiye kazaları ve Avrupa’daki Türkler 3- ELFI Legal-Finance ile Türk Hukuku artık Hollanda’dan takip etmek mümkün Randstad Kaza Uzmanı Kurumu Yeni Ofisleri Tilburg Şubesi Yeni oluşturulan kadrosu ile Tilburg Şubesi 2019 yılı ile birlikte, artık dosyalarını Tilburg’deki ofisten işleme alınıp, takip işlemleri yürütülecek. Ing. Hüseyin Ünal ve Mr. Ineke Jolie ile ekibi yeni dönemde hizmet verecek. Daha öncesinde bu hizmetler Rotterdam ofislerinden yürütülüyordu. Arnhem Şubesi 1 Şubat 2019 tarihinden itibaren artık Gelderland ve Oost Nederland bölgeleri dosyaları, Arnhem ofisinde işleme alınıp takip işlemleri yürütülecektir. Bu yeni dönemde Drs. Ali Durmuş ve kısa zamanda netleşecek ekibi hizmet verecek.

Daha öncesinde bu bölgenin dosyaları Amsterdam Şubesi tarafından yürütülüyordu. Utrecht Şubesi Utrecht Şubesi daha önce ağırlıklı olarak görüşmelerin yapıldığı küçük bir ofisti. En kısa zamanda oluşturulacak hukuk kadrosu ile birlikte bu bölge dosyaları artık Utrecht ofisinden yürütülecektir. Utrecht hukuk ekibi ile ilgili çalışmalar devam ediyor. Daha öncesinde Orta ve Kuzey bölgeleri dosyaları Amsterdam ofisi tarafından yürütülüyordu. Hukuk kadrosu, dışarda hizmet veren personel hariç, içerde 20’ye varan personel ile kadro genişletilmiş olacaktır. Böylelikle Hollanda genelindeki bütün kazazedelere daha yakından, daha kaliteli hizmet sunmak mümkün olacaktır. Türk Hukuku Artık Hollanda’dan Takip Edilebilecek Yaklaşık iki aydan beri Türk Hukuku Avukatı Av. Erdem Yıldızeli, Hollanda’daki Amsterdam ve Rotterdam ofislerinden Türk Hukuku ile ilgili bütün konuları İstanbul’daki Hukuk Bürosu ile koordinasyon içinde takip etmek mümkün olacaktır. Detaylı bilgi için www.turkhukuku.nl web sayfasından alabilir ve iletişim kurabilirsiniz. Türkiye’deki Kazalar İzmir’deki EUROASIA merkezi Gn. Müdür Ruhan Erdinç ve ekibi ile

e.emre@letseladvies.nl

birlikte, hem Türkiye’deki iç pazar kazaları, hem de Avrupa’daki Türklerin Türkiye’de karıştığı kazaların hukuksal takibi yapılacaktır. Detaylı bilgi için www.euroasia. com.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.

Kısa haberler...

‘Türk gençleri eşlerini yaşadıkları ülkeden seçiyor’ Avrupa’daki belediyelerin son yıllardaki en önemli sorunlarından biri, Avrupa’da yaşayan Türk vatandaşlarımıza uygun düğün salonu bulabilmek. Çünkü Avrupa’lılar için yapılan 100-200 kişilik parti salonları, Batı medyasının da giderek ilgisini çeken “Türk düğünleri” için yetersiz. Başta biz Türkiye’den Avrupa’ya göç etmiş birinci nesil olmak üzere, gurbetçilerin büyük bölümü, düğünlerini yaz tatillerinde memleketinde yapıyordu. Ancak son 10 yıldır Avrupa’daki Türk düğünlerinde büyük bir artış yaşanıyor. Gazetelerin hafta sonu eklerinde, yüzlerce kişinin halaya durup, göbek attığı, çocuk çığlıklarıyla yankılanan Türk düğünleri anlatılıyor. Bir Cumartesi veya pazar sabahı, yüzlerce aracın yasak olmasına rağmen klakson çalarak dolaşmasına tanıklık edebiliyorsunuz artık Hollanda, Almanya, Belçika ve Fransa sokaklarında. Ikinci nesil diye adlandırdığımız Türk gençlerimiz artık eşlerini anavatanları yerine yaşadıkları ülkeden seçiyor. 1980-2000 yılları arasında eşini Türkiye’den getiren Türk gençlerimizin oranı yüzde 80’ken, 2011’de yüzde 15’e 2018 de % 5 lere gerilediği “Evlilik Göçü” raporlarında yazılmakta

Boga, Tur-Ned, Raqam ve Finma aileleri olarak, 2019 yılının, bütün insanlığa sağlık, huzur, refah, adalet ve barış getirmesini diliyoruz... Eş-dost, müşterilerimizin yeni yılını kutlarız...

Birlikte yarınlara emin adımlarla...

Groothandelsmarkt 69-78 3044 HC Rotterdam info@tur-ned.nl www.tur-ned.nl +31(0)10 43 78 812 Hakkımızda... Tur-Ned International Trading firması, 1992 yılında kurulmuş, 26 yıldan beri etnik piyasaya kuru gıda gurubunda Türkiye’nin ve Avrupa’nın kaliteli markalarının marketlere tedarikini yapmaktadır. Bünyemizde bulundurduğumuz yaklaşık 60’a yakın marka ile ürün yelpazesini zenginleştirmiştir. Türkiye’nin önde gelen ECE, AKFA, ALTINDAMLA, BAŞHAN, ÇAYKUR, EYÜP SABRİ TUNCER, MARMARABİRLİK ZEYTİNLERİ, NUHUN ANKARA MAKARNASI, ORKİDE, ÖNCÜ, TUKAŞ ve VİKİNG TEMİZLİK ÜRÜNLERİ gibi Türkiye’nin kalitede öncü markalarını, Rotterdam toptancı halindeki 1500 m2’lik satış mağazasında ve günlük dağıtım ağıyla müşterilerinin hizmetine sunmaktadır. Bünyemizde bulunan markaların tamamı için markalar bölümüne bakabilirsiniz… Aynı zamanda haftanın 5 günü (Pazartesi-Cuma) Hollanda’nın tüm bölgelerine servisle ürünlerimiz ulaştırmaktayız. İş ortaklarımızın taleplerini yerine getirebilmek için yönetim, pazarlama ve depodaki ekibimizle en iyi tedarikçi olabilme prensibiyle çalışmaktayız.


nr. 245 - Aralık/December 2018

Aziz Zeyrek:

Hollanda-Türkiye arasında ticaret merkezi oluşturulması, nitelikli eleman yetiştirmek için kurs yerlerinin açılması sorunlarımızın tespit edilmesi lazım”

“Birlikten Güç Doğar, Gelin Birlikte Hareket Edelim”

Doğuş’un Gönül Erleri... Gazetemizin okunması için gönül ve mekânlarını açanlar

Hollanda genelinde 20 yıldır düzenli olarak yayımlanan gazetemiz 1200 noktaya bırakılıyor. Kapısını çaldığımız her bir dost bizi en iyi şekilde ağırlıyor, gazetemizi müşterilerine, okurlarımıza ulaştırmak için onu en görünür yere bırakmamızı istiyorlar. Kimi müşterinin alışveriş yaptığı poşete hediye gibi birer adet Doğuş bırakıyor, kimi alması için tavsiyede bulunuyor. Bu duyarlı davranış için bizlere gönüllerinin ve mekânlarının kapısını açan o yüce yürekli gönül dostlarımıza kalbi şükranlarımızı sunuyor, hayırlı, bereketli, helal kazançlar diliyoruz...

Hollanda’da aktif çalışan Türk Girişimciler Dernekleri (TOV), STK’lara çağrıda bulunarak, “gelin birlik olalım, birlikten güç doğar” dediler

Alışverişi güzelleştiren, bereketlendiren şey: “Tebessüm”

A

rnhem şehrinde faaliyetlerini sürdüren Türk Girişimciler Derneği (TOV Arnhem) Başkanı Aziz Zeyrek’in çağrısı üzerine Stomerij Zeyrek şirketinin salonunda yapılan toplantıya Arnhem TOV Yönetim Kurulu ve üyeleri, Leiden TOVER Yönetim Kurulu Başkanı Durmuş Doğan ve üyeleri, Utrecht TOV Başkanı Ömer Soner katıldılar ve toplantıda ortak bildiri yayınladılar.

toplum 11

samenleving

doğuş aylık gazete/maandblad

Yayınlanan ortak bildiride şu görüşlere yer verildi: “Hollanda ile Türkiye arasındaki ilişkilerin düzelmekte olduğu, politikacıların bir araya gelerek yaptığı istişare toplantılarından sonra görülmektedir. STK’lar olarak bizler de sık sık bir araya gelerek istişare etmeliyiz, birlikte olalım, birlikten güç doğar. Türk Sivil Toplum Kuruluşları olarak içe dönük etkin faaliyetler yapmalıyız. Siyasetin gereği

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile Hollanda Başbakanı Mark Rutte “ticarette küslük olmaz, nasıl birlikte ticaret yaparız” diye bir araya gelmişlerdir. Bizler de bir araya gelerek Hollanda’da iç ve dış ticarette nasıl başarılı olabileceğimizi tartışmalıyız. Hollanda’da etkin ticari alanda hizmet veren 4 Sivil Toplum Kuruluşu var, bunlar TOV, NETUBA, HOTİAD, MÜSİAD’dır. Bu STK’ların üyelerinin toplamı 250’yi geçmez. 20 bine yakın girişimci var, üye sayılarımızı çoğaltmalıyız. TOV olarak her şehirde dernekler kurarak etkin olmak istiyoruz. Böylece daha etkin lobiler kurarak sesimizi duyurmak istiyoruz. Girişimciler olarak bir araya gelirsek, hayallerimizde HollandaTürkiye ortak banka kurulması, bu bankadan Türklerin de hisse alabilmesi var. Hollanda-Türkiye arasında ticaret merkezi oluşturulması, nitelikli eleman yetiştirmek için kurs

yerlerinin açılması ve Hollanda’da yaşayan Türk vatandaşlarımızın sorunlarının tespit edilerek Hollandalı ve Türk politikacılardan çözüm üretilmesi için sonucu görülecek etkin çalışmalar yapılması hususunda çalışmalarımız olacaktır.. Yıllardır festivaller düzenleniyor. Festivaller ticari olmaya başladı. Hiçbir çözüm üretmemektedir. Sadece tanıtımlar yapılmakta, eğlenip yenilip içilmektedir. Gerçi, tanıtımlarda bir ticarettir. Bunların yapılmasında da karşı değiliz. Bizlere göre Türk Ticaret Fuarı organize edilmeli. Örneğin, EXPO’lar gibi olmalı. Bu Expo’larda standardı yakalamış Türk ürünleri ve Hollanda ürünleri birlikte sergilenmeli. Bu tür faaliyetleri hayata geçirmek için dernekler bir araya gelerek bir müdür tayin ederek istişareleri ve organizasyonları tayin edilecek bu müdürün aktif çalışarak yapmasını istiyoruz” ◄◄

Hollanda’da Türkler Yemen için kahvaltıda buluştu UETD Hollanda, Kızılay ile birlikte Yemen için başlattıkları yardım kahvaltılarının ilkini Rotterdam Laleli Cami’nde gerçekleştirdi. Vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği kahvaltı programına UETD Hollanda Başkanı Turan Atmaca, UID Genel Merkez Teşkilatlanma Başkanı Mustafa Aslan, UID Genel Merkez MKYK üyesi Kenan Aslan, T.C. Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz, Din İşleri Ataşesi Ali Parlak ve çok sayıda iş adamı, STK temsilcisi ve vatandaş katıldı. Turan Atmaca, kahvaltıda konuşmasına tüm şehitleri anarak başladı. Kahvaltıdan elde edilen gelirin 10 bin avro olduğunu ifade efen Atmaca, Hollanda’nın diğer bölgelerde toplanacak para ile birlikte en kısa zamanda Yemen’deki kardeşlerimize bizzat ulaştıracaklarını söyledi. Ayrıca 15 ay önce de Arakan’a yardım götürdüklerini söyledi ve Hollanda’da toplanan yardımların Kızılay’ın hesabına yatırılacağını belirtti.

Yemen’de yaşanan dramı gözler önüne seren kısa bir film izlenmesinin ardından T.C. Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz bir konuşma yaptı. Aytaç Yılmaz, “Biz çok önemli ecdadın mirasçısıyız. Mağdur ve mazlum ülkeler başlarını kaldırdığında Türkiye’den başkan

ülke görmüyor. Yemen’in açlıktan daha büyük sorununu ise uyuşturucu kullanımı ve bağımlılığıdır” dedi. Daha sonra Bade Vakfı yönetim kurulundan Zeynep Yılman ilik donörü olma konusunda kahvaltıya katılanlara bilgi verdi. Kaynak:BaşkaHaber ◄◄

Uzun yıllardır, Rotterdam-Zuid’te manav ve bakkalı ile bölge halkına hizmet veren Hasan Koramaz, mütevazi işyerinde mütevazı duruşuyla sadece gözlere değil gönüllere de hitap ediyor. Gazetemizin gönüllü dağıtıcılığını da üstlenen Hasan usta, gület yüzü, kaliteli ürünü, uygun fiyatı ile her gün onlarca insana hizmet sunuyor.

Tecrübenin temizlik ve kalite buluştuğu yer: METİN

40 yıla yakındır kasaplık alanında tecrübesi olan Zekeriya Metin, son 20 yıldır kendi işletmesi olan METİN SLAGERIJ’da bölge insanının güvenilir, hijyenik et ihtiyacını karşılıyor. Rotterdam Oranjeboom caddesindeki nezih bir ortamda müşterilerini ağırlayan Zekeriya Usta, kendi el yapımı sucuklarıyla da hayli iddialı bir çıkış yapmı. Ustamız, müşterilerinin poşetine Doğuş ikramı da yapmakta...

Çok yönlü bir sağlık uzmanı: “İbrahim Avcı”

“Alternatif tıbbın revaçta olduğu günümüzde hem akupunktur hem de fizyoterapi alanından son 10 yıldır adından çokça bahsettiren İbrahim Avcı’nın kliniğinde gördüğümüz kendi el yapımı eserler bizi hayli şaşırttı. Tabiatı ve kadını ön plana çıkaran resim sanatının yanında, tiyatro ve müzik gruplarıyla da çalışmalarını sürdüren Avcı, kendi branşında da eğitim almaya, doktora çalışmaları yapmaya devam ediyor.

Harmony Perde’ye uğramanız menfaatiniz icabı...

Uzun yıllar perde dikiminde çalışan Erkan Koç, kendi iş yerini açmanın huzurunu yaşıyor. Rotterdam’ın en işlek caddelerinden biri olan Zwart Janstraat’taki Harmony Gordijn mağazasında zengin çeşidi ve isteğe göre en uygun fiyatla perde ihtiyacınızı gidermeniz mümkün. Evinize en uygun perdenin en uygun ölçülerin hangisi ve nasıl olduğunu öğrenmek hiç de zor değil. Harmony size çok yakın...


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 245 - Aralık/December 2018

04 haklarımız 26 12 onze rechten

Haklarımız

info@ibco.nl

Recep Soysal’ın objektifinden...

Mehmet Yamaç

Türkiye’de SGK Emekliliği ile Geleceğiniz Güvencede! Bu sayımızda; Yurt dışı borçlanma nedir? Emekliler için Sigortalılık Süresi, Prim Ödeme Gün Sayısı nasıl hesaplanır? Emeklilik Yaşı hakkında Genel Bilgiler ve Emeklilik Aylığına Hak Kazanma Koşulları Nelerdir? Konularını dikkatinize sunacağız. Yurt dışı borçlanma nedir? Türk vatandaşları ile doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenlerin istekleri halinde, ikili veya çok taraflı sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış olup olmadığına bakılmaksızın yurt dışında 18 yaşını doldurduktan sonra, Türk vatandaşı olarak geçirdikleri belirli sürelerin prim karşılığını ödeyerek, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilmesidir. Dikkat ederseniz “ikili veya çok taraflı sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış olup olmadığına bakılmaksızın” ifadesi geçmektedir. Yani Hollanda’daki emekliliğiniz veya UWV den aldığınız malulen emeklilik SGK tarafından emekli olmanız için bir engel teşkil etmemektedir! Emekliler için Sigortalılık Süresi Sigortalılık süresi, sigortalının malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına bağlı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarih ile; tahsis yapılması için yazılı istekte yani emeklilik için talepte bulunduğu tarih, ölen sigortalılar için de ölüm tarihi arasında geçen süre olarak dikkate alınmaktadır. Örnek: İlk defa 01/08/1982 tari-

hinde hizmet akdine tabi olarak işe başlayan ve 30/09/2009 tarihinde yaşlılık aylığı bağlanması talebinde bulunan bir sigortalının sigortalılık süresi, tahsis talep tarihinden ilk defa işe başlanılan tarih çıkartılarak aşağıdaki gibi tespit olunur. Tahsis Talep Tarihi = 30/09/2009 İlk İşe Giriş Tarihi = 01/08/1982 Sigortalılık Süresi = 29/ 1/ 27 (27 yıl 1 ay 29 gün) Prim Ödeme Gün Sayısı ne demektir? Prim ödeme gün sayısı; malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak geçen sürelere ait gün sayısını ifade etmektedir. Emeklilik Yaşı Yaşlılık ve ölüm sigortalarından aylık bağlanmasına ilişkin haklardan yararlanmak için gereken koşullardan biri de “yaş” olup, tahsis talep tarihinde aranan yaş şartı, tahsis talep tarihinden doğum tarihinin çıkartılması suretiyle tespit edilir. Örnek 30/03/2010 tarihinde tahsis talebinde bulunan bir sigortalının doğum tarihi 25/06/1953 olup talep tarihinde aranan yaş koşulu bu sigortalı için 57’dir. Tahsis Talep Tarihi: 30/03/2010 Doğum Tarihi: 25/06/1953 Yaşı: 05/ 9/56 (57 yaş koşulu yerine gelmemiştir) Ancak bu durumdaki bir kişi emeklilik maaşı için müracaatta bulunabilir ve 57 yaşını doldurduğu tarihte emeklilik maaşı başlatılabilir. Bütün bu bilgiler kafa karıştırıcı dahi olsa kanuni maddelerle belirlenen kriterler doğrultusunda aradığınızda sizin durumunuza uygun olan cevap verilecektir. Bütün bu bilgileri kendinizde SGK internet sayfalarından inceleyerek takip edebilirsiniz. Yurt dışı emeklilik işlemlerinizi ve müracaatlarınızı kendiniz Türkiye’ye giderek yapabilseniz bile, bazen eksik bir evrak sizi fazlasıyla uğraştırmaktadır.

Müslüman Gençler Teşkilatı İdareci Yatılı Eğitim Semineri gerçekleştirdi

8-9 Aralık tarihlerinde Müslüman Gençler Teşkilatı olarak Fletcher Hotel-Restaurant De Wageningsche Berg’de İdareci Yatılı Eğitim Seminerini gerçekleştirdik. Yaklaşık 65 gencin katılımı ile gerçekleşen kampımızın ders başlıkları şu şekildeydi: 1) Hicret’ten Teşkilata. 2) Efendimizin hayatından “LİDERLİK”. 3) Planlı Çalışma ve Zaman Yönetimi. 4) İletişim ve Ekip Çalışması (+Çalıştay) Bunun yanı sıra Teşkilatlanma Başkanlığı “Sekiz Maddede Teşkilatlanma”, Üniversiteliler Başkanlığı “Üniversitelerde Teşkilatlanma”, Orta Öğretim Başkanlığı “Geleceğimiz Orta Öğretimimiz” ve İrşad Başkanlığı “Hollanda ve İslam” başlıkları adı altında sunumlarını gerçekleştirdiler. Hasbihâl bölümünde ise, Resmî olarak kuruluşumuzun 25. yılına girmemiz hasebiyle eskilere giderek yaşanan zorlukları ve güzellikleri dinleme fırsatı elde ettik. Bereketli geçen kampımızın bir başka güzelliği, hummalı bir çalışma sonucu revize edilen logomuz ve oluşturulan Kurumsal Kimlik Kılavuzumuzun bir kısmının katılımcılarımıza sunulmasıydı. Haber ve Fotoğraf: Müslüman Gençler Teşkilatı

HDV Terborg Mimar Sinan Camii binası yenilenerek ibadete açıldı

Hollanda Diyanet Vakfına bağlı HDV Terborg Mimar Sinan Camii yeni binası düzenlenen resmi törenle tekrar ibadete açıldı. 16 Aralık 2018 tarihinde düzenlenen açılış törenine Deventer Başkonsolosu Tuna Yücel Modrak, Deventer Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Mustafa Yeşilorman, HDV İcra Kurulu Başkanı Cengiz Korkmaz, Belediye Başkanı Otwin van Dijk, Bölge emniyet teşkilatı temsilcileri, Kilise Papazı ve temsilcileri, HDV çevre şube yöneticileri, din görevlileri ve vatandaşlar katıldı. Her iki ülke milli marşları ila başlayan programda Kuran tilavetinden sonra sırayla selamlama ve protokol konuşmaları yapıldı. 1983’de Hollanda’da temelden yapılan 3. Cami unvanına sahip HDV Mimar Sinan Camii binası uzun bir restore ve yenileme çalışmasının ardından yapılan törenle yeniden kullanıma açıldı.

Ancak Türkiye’ye gitmenize gerek kalmadan ve bütün bu işlemlerinizi sizin adınıza biz buradan başlatıp takip ediyoruz. Daha geniş bilgi ve randevu için bizi arayabilirsiniz. Emeklilik Uzmanı & Konsoloslukta kayıtlı yeminli tercüman Doç. Mehmet Yamaç Tel: 06 222 056 33

Kutlu yolun yolcularının heyecanlı bekleyişleri bitiyor...

Tebrik...

Soest’lu gençlerin hayalleri gerçeğe döndü. Kutsal beldelere gitmenin niyeti ile yollara düşen gençlerin heyecanı görülmeye değerdi. Umre seminerine katılmak için Rotterdam Mevlana Camii’nde bir araya gelen gençler, izinde oldukları peygamberlerinin kokusunu alacak olmanın mutluluğunu yaşıyorlardı.

Hoş geldin MİRHAN! Yaşama sırası sende...

Genel Yayın Yönetmenimiz Sevgili Adnan Şahin’in mahdumu Mesut ve gelinkızı Gülay Şahin çiftinin 29 Kasım 2018 tarihinde Mirhan adını verdikleri bir bebeleri dünyaya geldi. Genç çifti ve beşinci kez dedelik ve ninelik makamına oturan Adnan ve Hüsniye Şahin’i tebrik ediyor, minik Mirhan’a dünyamıza hoş geldin diyor, sağlık ve mutluluk dolu, uzun ömürler diliyo ruz.

Başkonsolos Modrak’ı ziyaret eden YTB heyetinin Hollanda temasları sürüyor

Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar heyeti, Hollanda ziyareti çerçevesinde 20 Aralık 2018 tarihinde Deventer Başkonsolosu Tuna Yücel Modrak’ı makamında ziyaret ederek, temasları hakkında bilgi verdiler ve bir süre görüştüler.


13 23 perspektif 17 perspective

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 245 - Aralık/December 2018

“Amacımız; gençleri nargile kafelerinden, uyuşturucu batağından ve buna benzer yerlerden alarak sanat ve kültüre yönelterek topluma faydalı insanlar olmalarını sağlamaktır”

Sanata Aralanan Kapı:

S T A R A C AD E MI Avrupa’da yaşayan insanlarımıza sunulan kültür ve sanat etiketli yeni bir imkân diyebileceğimiz StarAcademi Almanya’dan sonra bir süreden beri Hollanda’da da çalışmalarını sürdürmekte. Bu konuda hem StarAcademi ekibiyle hem de programa katılıp ders veren deneyimli bir tiyatro sanatçısı Berrin Arısoy ile bir söyleşi yaparak böyle bir çalışmayla neler amaçladıklarını, StarAcademi’yi tanımaya çalıştık. Sohbetimizden keyif alacağınızı ve istifade edeceğinizi umuyoruz.

D

iziler, sinemalar filimler, tiyatrolar ve skeçler. Hayatımızda hep yüz yüze geldiğimiz, bazen hayatımıza yön veren bazen sadece eğlence olsun diye keyifle izlediğimiz şeyler. Çoğumuz onları izler geçeriz ancak bazılarımız izlemekle, seyretmekle kalmayız içine girmek isteriz. Yani bir dizide, bir filimde veya tiyatroda yer almak, rol almak isteriz. Bu istek ve merak, her insanı bir başka özellikle bezeyerek yaratan Allah Teala’nın lütfudur.

Ancak yarım asrı geçmiş bir süreden beri Avrupa’da yaşamamıza rağmen maalesef her alanda kendimizi yetiştirmiş sayılamayız. Ama bunların ayak sesleri duyulmaya başladı. Genç veya yaşlı bir insanımız “ben oyuncu olmak istiyorum, ben yönetmen olmak istiyorum” dediği zaman çalabileceği çok fazla kapının olduğunu sanmıyorum. İşte tam da bu eksikliği fark eden StarAcademi yetkilileri, Avrupa’daki insanlarımıza bir kapı aralamaktalar. Amsterdam’da aralık ayı içinde başlayan oyunculuk ve yönetmenlik dersleri devam ediyor. Türkiye’den deneyimli tiyatrocu, sinema ve dizi oyuncusu davet edilerek insanlarımızla buluşması sağlanıyor ve 3 saat boyunca yoğun bir şekilde meraklılara oyunculuk teknikleri öğretiliyor. Doğuş: Sayın Arısoy deneyimli bir tiyatrocumuzsunuz. Hem tiyatroda hem de birçok dizi de rol aldınız. Ve bugün StarAcademi’nin daveti üzerine Hollanda’dasınız. StarAcademi’yi tanımamız için bizlere neler söylersiniz? Arısoy: StarAcademi bundan üç yıl kadar önce Almanya’nın

Çalışma anı...

Aliekber Yıldız - Berrin Arısoy Gelsenkirchen kentinde kurulmuş bir Türk akademisi, bir Türk okuludur. Temel olarak “oyunculuk” eğitimi veriyor. Kamera önü oyunculuğu ve sahne oyunculuğunun yanı sıra senaryo yazmak ve makyajdan tutun da tiyatroda, sahnede veya ekranda aklınıza gelebilecek her türlü işlevi ders olarak, sertifikalı bir şekilde öğretecek bir kuruluştur. Burada benim yaptığım temel tiyatro eğitmenliği. StarAcademi, burada bilhassa Almanya’da kendi kadrosunda bulunan hocaların yanı sıra Türkiye’den hocalar getiriyor. Amsterdam’da daha çok yeniyiz. Ama eminim burada da öyle bir kurulum olacaktır.

çalışmada birlikteydik. Gençlerin heyecanı, ilgisi ve alakası gayet yoğundu ancak burada doğup büyümüş olan gençlerin Türkçelerinde biraz sıkıntı var, öylemi? Arısoy: Doğrudur. Lisanda sıkıntı her zaman var. Bizler Türkiye’den gelen oyuncu ve eğitmenler olarak buradaki yaşayan geçlerden Türkiye’de olduğu gibi aynı titizlikte bir Türkçe bekleyemeyiz tabi ki. Neticede bura doğumlu gençlerden bahsediyoruz. Ama biz daha akıcı, daha düzgün, daha temiz bir konuşmayı hedefliyoruz. Amacımız bunu öğretmek. Onun dışına iyi bir oyuncu iyi bir seyirci ortaya çıkarmak.

Doğuş: Gençlerin bu alana ilgisi gelişen teknolojik imkânlar sayesinde daha da arttı sanki. Herkesi elindeki Smartphon. Gençler bu ortamda marifetini ortaya koymaya çalışıyorlar zaten. Peki Amsterdam merkezli StarAcademi’nin bu yeni çalışmasına ilgi nasıl sizce? Arısoy: Ben Amsterdam’da Almanya’ya nazaran daha çok ilgi gördüm doğrusu. Burada daha çok genç mi var, yoksa sanata susamış daha çok insan mı tam olarak adlandıramadım ama ilgi gayet güzel. O nedenle ben çok mutlu oldum. Doğuş: Bu günkü yapılan

Doğuş: Sanıyorum duyguların yansıtılmasın lisanın yanı sıra jest ve mimiklerle yapılmakta ve siz bu konuda gençlere daha az lisanla daha çok duyguyu yansıtmalarını öğreteceksiniz sanırım? Arısoy: Aynen öyle. Bir oyuncu için önce temel bilgiler şart. Bunu başardıktan sonra, sahne üzerinde ya da bir kamera karşısında, utanmadan sıkılmadan rahatlıkla söylemek isteneni algılar ve yapılması gerekeni yapar. Biz bu çalışmaları yapıyoruz. Bu arada bilhassa Amsterdam’dakiler olmak üzere tüm Hollanda’dakileri çalışmalarımıza katılmaya davet ediyoruz.

Dinlenme zamanı...

Gösteri anı...

Herkese Bir Şans Veriyoruz StarAcademi ekibinden Aliekber Yıldız ise gençlere; kendilerini ispatlamaları için bir kapı araladıklarını savunuyor. “StarAcademi olarak tüm Avrupa’da “Ben kamera önünde oynamak istiyorum” “Bir dizi de, bir sinema filminde yer almak is istiyorum”. “Ben oyuncu olmak istiyorum” diyenlere bir kapı aralıyoruz. Tabi hepsi oyuncu olabilir mi, bilmiyoruz. Ama verdiğimiz kaliteli derslerle onlara bir şans tanıyoruz. StarAcademi olarak hem kendi kadrosunda olan hem de Türkiye’den getirdiği değerli hocalarla ders yapıyoruz. Sezon sonunda ders alan gençlerimizin StarAcademi’nin kendi bünyesi içerisinde yapacağı projelerde yer almasını amaçlıyoruz.” StarAcademi 2019 “Kısa Filim Festivali”ne katılmak için şubat ayı içinde bir kısa filim çekimi için “motor” demeye hazırlanıyor. Avrupa’daki insanlarımızın içinde yaşadıkları ülkelerle olan kültür farklılıklarını baz alan “Ben kimim?” sorusu ekseninde bir senaryo düşünüyor. Ali Ekber Yıldız TRT dâhil bazı televizyon kurumları ile bağlantılarının olduğunun da altını çizerken EURO90 adında yeni açılan ve bilhassa Avrupa’daki insanlarımıza yönelik, onları bütün katmanlarıyla tanıtmaya yönelik yayınlar yapacak olan televizyon kanalının da Avrupa temsilcisi olduklarını söyledi. Aliekber Yıldız, StarAcademi’nin amacının gençleri nargile kafelerinden, uyuşturucu batağından ve buna benzer yerlerden alarak sanat ve kültüre yönelterek topluma faydalı insanlar olmalarını sağlamak olduğunu ve bunu başardıkları takdirde çok mutlu olacaklarının altını çiziyor.

Sohbet zamanı....

2018 Aralık ayı içinde Amsterdam’da üç kez ders yapan StarAcademi’nin 10 Ocak 2019 tarihinde Perşembe akşamları saat 18.00 -22.00 arası yeniden derslere kaldığı yerden devam edeceği bilgisi veriliyor. Yeni katılımların her zaman yapılabileceği de belirtiliyor. Başvurular aşağıdaki telefonlara veya mail adresine yapılabilir. Aliekber Yıldız: 0049 173 420 8888 veya Turgay Tümer 06 23903707 e-posta yoluyla da başvurular yapılabilir. info@star-acm.com Söyleşi- Fotoğraflar: Adnan Şahin

◄◄

Berrin Arısoy


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 245 - Aralık/December 2018

04 tanıtım 14 introduction

Hasan Bekleviç:

“Bizim farkımız hasta ya da müşterilerimizle aynı dili konuşuyor, aynı kültürü yaşıyor olmamızdır”

PRIMAZORG & WELZIJN

HİZMET AĞINI GENİŞLETTİ Tilburg’da sağlık sektöründe hizmet vermeye devam eden Prima Zorg & Welzijn hizmet ağını her geçen gün daha genişleterek çalışmalarını sürdürüyor.

5

0’den fazla personeli ile çeşitli alanlarda hizmet sunan Prima Zorg & Welzijn bünyesine kattığı yeni fiziki mekânlarla daha değişik hizmetler sunmaya başladı. Yıllık durum değerlendirmesi ve bilgilendirmek amacıyla Prima Zorg & Welzijn’in bütün personeli bir araya geldiler. Prima Zorg & Welzijn genel sorumlusu Hasan Bekleviç, Genel Müdür Jan ile birlikte sektörün genişlemesiyle birlikte yeni ve eski çalışanlara çalışma koşulları hakkında geniş kapsamlı bilgilendirmede bulundular. Prima Zorg & Welzijn, evde bakım hizmeti veren bir kuruluştur. Değişik sebeplerden örneğin; hastalık, çocuk yetiştirmede yaşanan sorunlar, kişinin yaşamında önemli değişikliklerin ortaya çıkması, uyum sorunları, psikiyatrik ve bağımlılıkla ilgili sorunlar nedeniyle, günümüzde birçok insanın evde bakıma gereksinimi olmakta ve bu grup giderek büyümektedir. Prima Zorg & Welzijn kurumu, bakıma ihtiyacı olan bu kişilerin ihtiyaçlarını en iyi şekilde yerine getiren profesyonel bir kurumdur. Hizmet sunarken ailenin ve hizmet alacak kişinin kültür ve geleneksel değerleri özellikle dikkate alınmaktadır. Prima Zorg & Welzijn’in hizmet sunduğu alan, başta Tilburg ve çevresi olmak üzere Breda, Etten-Leur, Oosterhout, Roosendaal, Waalwijk ve çevre belediyelerini kapsamaktadır.

Size Uygun Hizmet... Kurumda bakımınız için sizin sağlık sorunlarınıza ve koşullarınıza en uygun hizmeti sunmaktadır. Bu hizmeti belirlemeden önce, sizlerle bizzat görüşülüp gereksinimleriniz tespit edilir, ona göre plan ve program yapılır ve uygulanır. Kimler Faydalanabilir? Evde bakım hizmetinde amaç, kişinin günlük yaşam şartlarını kolaylaştırmak, tedavi sürecinde hastalığın ve engelliliğin etkilerini en aza indirgemek ve aynı zamanda hastanın yaşam kalitesini yükseltmektir. Evde sağlık bakımı hizmetleri alanlar arasında en büyük çoğunluğu oluşturan gruplar aşağıda sıralanmıştır: • Ameliyat sonrası bakım ihtiyacı olanlar • Ortopedi ve travmatoloji, hemipleji (felçli), onkoloji (kanser), akciğer ve solunum hastaları, diyabet/şeker, nöroloji hastaları (beyin ve sınır hastalığı) • Oksijen tedavisine ihtiyacı olanlar, Alzheimer, şizofreni ve Parkinson hastaları • Bakım ihtiyacı olan yaşlılar ve özürlüler • Yara bakımı, enjeksiyon, infüzyon ve diğer hemşirelik hizmetlerine ihtiyaç duyanlar. Evde Kişisel Bakım Hizmetleri Prima Zorg & Welzijn kurumu, kişisel bakıma ihtiyacı olan kişilere lisanslı ve yetenekli personeli tarafından son

derece saygılı ve profesyonel bakım sunmaktadır. Kurum personeli, tedavinin evde devam etmesine karar verilen yaşlının ya da hastanın, taşınması, kaldırılması, beslenmesi, yatak-saç banyosu ve ağız bakımı gibi hijyenik ihtiyaçlarının karşılanmasına yardımcı olur. Verilen Hizmetler: • Günlük yaşam aktivitelerinin desteklenmesi • Kişisel temizlik yardımı, tuvalet / banyo desteği • Giyinme / soyunma desteği • Beslenme desteği• Egzersiz desteği. Prima zorg & welzijn size yol gösterir... Evde bakım konusuna ilişkin bütün sorularınızı Prima Zorg & Welzijn kurumuna yöneltebilirsiniz. Bakım koordinatörü, sağlık alanında bütün olanakları sizlerle görüşür ve gerektiğinde size en uygun hizmet için gerekli adımları sizinle birlikte belirler. Ayrıca Prima Zorg & Welzijn evinizde engelinize bağlı olarak, gerekli olan değişiklikleri de sağlamaya yardımcı olur ve evinizde kolayca yaşamınıza devam etmeniz sağlanır. Sağlık ve bakım olanakları alanında tüm bilgileri ve desteği bizden alabilirsiniz.

Çocuklar Zihinsel ve fiziksel engelli çocuklar, bakıma ihtiyacı olanlar içerisinde en popüler olan bir grup olmasına rağmen, bazen önyargılı ve olumsuz davranışlara maruz kalmaktadırlar. Prima Zorg & Welzijn uzman pedagog gibi özel eğitim uzmanlarıyla bu çocuklar ve gençlerimize bakım hizmetlerinin yanında, eğitici çalışmalar da yapmaktadır. Grup Aktiviteler/Bilgilendirmeler Bazı durumlarda grup etkinlikleri düzenlenerek kişilerin sosyal ilişkiler kurabilmelerine ortam hazırlanır, insanların yalnız kalmaları önlenir ve hoş vakit geçirmeleri sağlanır. Bunlar gündüz aktiviteleri olarak tanımlanır. Ayrıca kişinin yakınlarının da yükü bu şekilde hafifletilmiş olur. Bu etkinlikler grubun istekleri doğrultusunda düzenlenir. Evde Temizlik Hizmetleri Evdeki günlük rutin işlerini yapmada zorlanan hastalara, yaşlılara ve engellilere sağlanan destekleyici temizlik hizmetlerinden faydalanabilirsiniz. Evin genel temizliğinde yerlerin süpürülüp silinmesi, toz alınması, camların, kapı ve çerçevelerin temizlenmesi, mutfağın genel temizliği, tuvalet ve banyo temizliği, balkonların yıkanması gibi hizmetler verilmektedir. İletişim - Telefon: 013 - 203 20 44 e-mail: info@primazorgenwelzijn.nl Adres: Wandelboslaan 30, 5042 PD Tilburg Adnan Şahin

Prima Zorg ailesi olarak, 2019 yılının, bütün insanlığa sağlık, huzur, refah, adalet ve barış getirmesini diliyoruz... Eş-dost, müşterilerimizin yeni yılını kutlarız...


panorama 15 uitzicht

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 245 - Aralık/December 2018

Muştular

Hollanda’da hayat...

Murat Altun

Taş Medrese ve Yûsufîler...

Saadet Hollanda Divan Toplantısı’nda Hasan Bitmez’i ağırladı Saadet Partisi Hollanda Şubesi, Divan Toplantısı’nda GİK Üyesi Hasan Bitmez’i ağırladı. Kahvaltıyla başlayan toplantıyı Ramazan Oturak sundu. Teşkilatlanma Başkanı Ahmet Şengönül’ün yaptığı yoklamanın ardından SP Hollanda Başkanı Bayram Başalan söz aldı. Hollanda’daki teşkilatlanma yapısıyla alakalı bilgi veren Başalan, Türkiye’deki yerel seçimler için de çalışma başlattıklarına dikkat çekti. Erbakan Hoca’nın her seçim öncesi söylediği “Her seçim önemli ancak bu seçim daha da önemli” sözünün günümüzde ne kadar da önemli olduğuna vurgu yapan Başalan, seçime odaklı disiplinli bir çalışma içine gireceklerinin altını çizdi. Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Bitmez de konuşmasında, Türkiye ve dünyada olan gelişmelere değindi. Yoğun bir katılımın gözlendiği toplantı, Bitmez’e yöneltilen soruların ve cevapların ardından sona erdi.

Genç MÜSİAD doludizgin Genç MÜSİAD Rotterdam Şube Başkanlığı, “Eğitim, Gençlik ve Ekonomi Çalışmaları” başlıklı istişare toplantısını merkez binasında gerçekleştirdi. Genç MÜSİAD Rotterdam Şube Başkanı Elif Cansu Kaba bir selamlama konuşması yaptı. MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı Adnan Bostan, Yurt Dışı Vatandaşlar Daire Başkanı Adem Günaydın ve Hollanda MÜSİAD yönetici ve üyelerinin de katıldığı toplantıda, Adnan Bostan, Adem Günaydın ve Mustafa Duyar da birer konuşma yaptılar. Cansu Kaba, “2 Aralık 2017 tarihinde MÜSİAD’ın resmî açılışı de yapıldı. Açılışımızda Rotterdam Şube Başkanımız Sayın Mustafa Bey 2018 yıl planını da paylaşmıştı. Geriye dönüp baktığımızda başarılı bir yıl geçirdiğimizi görüyoruz. Her hafta YK toplantımız oluyor. Üyeler için workshoplar düzenleniyor, Heyet olarak ticari geziler, ticari yatırımlara yönelik istişare

murat.7701@hotmail.com

Dünyada haksız yere hapsedilmiş ne kadar masum insan varsa, Allah’dan (c.c) sabır ve kurtuluş dileyerek sözlerime başlamak isterim. Değerli okuyucu, “hapis, zindan” kelimeleri bize mahrumiyeti hatırlatır elbette. Aile, dost, vs... özgürlük ve rahatlığın bittiği yerdir değil mi?.. Yusuf’un (as) tanımına göre zindan, “diri diri kabre girmekmiş” meğer: “Burası zindan, diriler kabri, düşmanları sevindiren, dostlar imtihânı.” Hiç hapse girmemiş biri olarak ne kadar hemhâl olur (anlayabiliriz) bilmiyorum ama, bırakın çeşitli fizikî ve psikolojik sıkıntıları, sadece ‘yalnızlık’ duygusu ve saatin akrebinin ısırması yelkovanın kırılması, (zamanın geçmemesi) bile düşününce içimize ürperti veriyor. “Burada çiçekler açmıyor Kuşlar süzülüp uçmuyor Yıldızlar ışık saçmıyor Geçmiyor günler geçmiyor

programları, teşkilatlanma ve daha çok ticari işletmeye ulaşmak için görüşmeler düzenleniyor.” dedi. MÜSİAD’ın 2019 çalışma planını da özetleyen Kaba şunları dile getirdi: “Ocak 2019’da Fas-Kazablanka’da fuar. Şubat 2019’da Ticaret Ataşemiz ile workshop. Mart 2019’da Surinam ticaret gezisi. Mart sonu sağlık ile alakalı workshop. Nisan 2019’da Bosna’ya iş gezisi. Ekim 2019’da Türkiye iş gezisi olacak. 2019’da her 3 ayda bir workshop ve her ay kahvaltı ve istişare programlarımız da devam edecektir.”

CHP Hollanda Birliği Olağanüstü Genel Kurulu yaptı CHP Hollanda birliği geçtiğimiz hafta sonu Rotterdam Art Hotel de Olağanüstü Genel kurulunu yaparak yeni yöneticilerini seçti. Bülent Çoban Başkan seçildi. Açılış konuşmasını bir önceki dönem başkanı Arzu Özalp’in yaptığı Genel Kurul İstiklal Marşı ile başladı. Türkiye den gelen CHP yurtdışı örgütlenme direktörü Ali Hikmet Akıllı bir konuşma yaparak genel kurulun nizam ve düzenini anlattı. Oy kullanım işlemlerinin hemen ardından sayıma geçildi ve Bülent Çoban 68 oy ile başkan seçildi. Oylamanın açıklanması sonrasından karşılıklı kutlamalar yapılırken Divan Kurulu Başkanı CHP Yurt Dışı Örgütlenme Koordinatörü Ali Hikmet Akıllı, “seçilen arkadaşlarımızı kutluyor seçilemeyenlere de aynı sevk ile yönetime destek olmalarını diliyorum” dedi. Yeni Başkan Bülent Çoban da yaptığı konuşmada, birleştirici ve daha etkili bir yönetim oluşturarak Hollanda’daki çalışmaları daha da ilerilere taşıyacaklarını ifade etti. Haber: Özcan Özbay

Dışarıda mevsim baharmış Gezip dolaşanlar varmış Günler su gibi akarmış Geçmiyor günler geçmiyor.” (Sabahattin Ali) Tabii bu mahrumiyetlerin getirdiği yüce değerler de var mapus damında. “Yalnızlık” dedik ya, insanın dış hayattan mahrum kalması, iç âlemde derinleşmesine, ışıktan mahrum kalan kafa gözüne mukabil kalp gözünün aydınlanıp açılmasına ve tabiatta, sokakta, lükste bulamadığı hakikati zindanda bulabilmesine vesile olmuştur. Bu karanlık zindandan aydınlanmış, nefsi terbiye edilmiş, binlerce kitaba denk bir ilim ve tecrübeyle dışarı çıkan nice kâmil insanları da görmüş olduk. Gerek şarkı/türkü ve şiir türünden olsun: “Aldırma Gönül, Şafak Türküsü, Zindandan Mehmed’e Mektup...” gibi. Gerek ilim ve fikir kitapları olsun, bir çok kıymetli eserler de hapiste yazılmıştır. İşte bunun için cezaevine ‘taş medrese’ denilmiş Hz. Yusuf’tan bu yana. Tarih boyunca âdi suçlardan yargılanıp hapsi boylayanlar olduğu gibi, haksızlık, zulüm ve günaha razı olmadığı için “Zindan bana

onların istediği şeyden daha hayırlıdır.”(Yusuf 33) diyerek zillete boyun eğmeyen Yûsufîler; İmamı Âzam, Seyyid Kutup, Aliye İzzet ve yakın tarihin mütefekkir, siyasi ve dîni mensupları da olagelmiş bu taş medresede. Bu manada, dikta rejimlerle barışık geçinen, hiç tenkit etmediği için, tenkit ve hapis de görmemiş ruhunu/ şahsiyetini zillet mahzenine hapsetmiş saray âlimleri/ adamları da, böylece kısa hayatlarında(!) rahat etmişlerdir. Etmişlerde nolmuş peki?... Nasıl şahsiyetleri silik ise, isimleri de tarihten silinip gitmiş. “Herkes ölür fakat, herkes yaşamaz.” İnsanı hayvandan ayıran özelliklerden biri de, itiraz edebilmesidir. “Ancak rûhu olan varlık isyan eder.” Durum böyle olunca hapis ve tutsaklık, biraz görecelik arz ediyor. Yâni kiminin bedeni tutsak (içeride) ama rûhu - düşünceleri ve inancı- özgür. “Bedenime sahip olabilirsin ama ruhuma asla!..” deyiminde olduğu gibi. Kimi de dışarıda, bedeni özgür(?) ama rûhu -inancı, aklı- tutsak, farkında olmasa da. Bugün İsrail’in Filistinli gençleri, Sisi yönetiminin İhvân-ı Müslimin’i, Çinlilerin Türkleri ve dünyada muhalefet ve “tehdit” oluşturan birçok kişi, isyanlarının, imanlarının bedelini işkencelerle ödemektedirler. Türkiye’de ise bugün FETÖ davasında, siyasi ayağına hâlâ hiç dokunmadan kuruyla-yaşın karıştırılıp yakıldığı şu zamanı da müşahede etmekteyiz. Hollanda’ya gelecek olursak, burada da birçok suçtan içeri düşen kardeşlerimiz var. Ancak ciddiyetle bunları ahlâkî ve îmânî konuda irşad eden hocalarımızda var. Nasıl ki zindan arkadaşları Yusuf’a (as), rüya tabirini sorduklarında O, onlara tevhid inancını anlattıktan sonra rüyalarını tabir etmişse; bizde içerde-dışarda itikat sorunu olan herkese tevhid inancını birinci sıraya koyup anlattıktan sonra diğer soru(n)larını çözelim inşallah...

Altın Günü’nde altın sohbetler... Her ay düzenlenen “altın günü” bu ay Utrecht’te bulunan Kebap Factory’de gerçekleştirildi. Kebap Factory sahibi ve kurucusu Kayserili Zekeriya Ayhan, Altın Günü Grubu ile özel olarak ilgilendi. Zekeriya Ayhan’ın, Kayseri’den başlayıp, Ankara-İstanbul üzerinden Hollanda’da devam eden iş ve başarı hikâyesi grup üyelerini çok etkiledi.

NETUBA’dan Büyükelçi’ye ziyaret Hollanda merkezli olan NETUBA (Hollanda Türkiye İş Konseyi) yaklaşık 10 yıldır Hollanda ile Türkiye arasındaki özel sektöre yönelik çalışmalarını Hollanda dışında da resmî olarak sürdürüyor. T.C. Lahey Büyükelçisi Şaban Dişli’ye hoş geldin ziyaretinde bulunan NETUBA yöneticileri, çalışmaları hakkında Büyükelçi’yi bilgilendirdiler.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 245 - Aralık/December 2018

04 kamuoyu 26 16 opinie

Mavera

Recep Soysal matematikte oldukça ileri olan bir öğrencinin performansı birdenbire düşmeye başlar. Gittikçe ilerleyeceği yere geriler. Bu duruma bir anlam veremeyen hocası problemi anlamak ve çözmek için öğrencisi ile konuşur. “Evladım nedir derdin, problemin ne ki böyle gittikçe geriliyorsun. Derdini söyle de dermanını bulalım” deyince öğrenci biraz utanarak ve sıkılarak “çömlekler” hocam der.

Çömlekleri Kıramayınca...

H

ayatımız inişler ve çıkışlar, zorluklar ve kolaylıklarla dolu. Gün oluyor elimize güzel fırsatlar geçiyor, değerlendirebiliyoruz. Gün oluyor değerlendiremiyoruz. Fırsatlar elimizden kaçıp gittikten sonra da arkasından bakıp “eyvah eyvah” diye hayıflanıp kalıyoruz. Bazen üretken olup arka arkaya bir şeyler sıralayabiliyor, yapabiliyoruz ama bazen de uzun süre tek bir eser bile ortaya çıkaramıyoruz. Farkındayım, sözü biraz dolandırdım, isterseniz meramımı şöyle anlatayım: Son birkaç aydır yazı yazmakta zorlanıyorum. Yazacak bir şey olmadığından değil yazacağım konuları zaten bir yerlere not alıyorum fakat zihnimdeki meşguliyetler sanki beynimi kilitliyor da yazamıyorum... İsterseniz meseleyi bir kıssa ile zenginleştireyim... Zamanın birinde bir medresede

Meğer bu talebe evinden çıkıp da medreseye gelirken bir çömlekçi dükkânının yanından geçermiş. Çömlekçi de doğal olarak çömlekleri üst üste sıralar ve yan yana koyarmış. Talebe tam bu dükkânın yanından geçerken aklına uçuk bir soru gelmiş ve gel zaman git zaman bu sorusuna tam bir cevap alamamış ve hayatı birden felç olmaya başlamış. Soru ya da sorun şöyle: “Hocam şimdi ben elime bir sopa alsam ve tüm gücümle şu üst üste ve yan yana duran çömleklere bir vursam acaba kaç çömlek kırılır?” İşte bütün problem bu. Hayatımı felç eden, beni matematikte de, fizikte de, dinî ilimlerde de gerileten sorun bu” deyince hocası derin bir nefes almış ve “kolay evladım bu problemin çözümü, yeter ki problemin bu olsun, sorunun bu olsun” diyerek hemen bir kese altınla, bir de sağlam bir sopa vererek “git o çömlekleri kır, kırdığın çömlekleri say, parasını öde ve bu dertten kurtul” diyerek talebesini çömlekçiye göndermiş. Matematik dehası bu öğrenci ne zaman ki tüm gücüyle o çömleklere vurmuş, başına bela olan o çömlekleri kırmış, parasını ödeyip o

beynini kemiren kurttan kurtulmuş, işte o zaman yeniden çözülemez denilen işlemleri çözmeye, içinden çıkılamayan girift hesapların içinden çıkmaya başlamış. Acizane zaman zaman bende de böyle bir şeyler oluyor. Dünya işleri beni öyle yoruyor öyle yoruyor ki, bazen hiçbir şey yapamaz hâle geliyorum. Alacak verecek, hesap kitap işleri beynimi öyle meşgul ediyor ki iki satır yazmakta zorlanıyorum. Sizler biryandan “daha sık yazmalısın” diyerek moral verip yazmaya teşvik ederken, öte yandan Yazı İşleri Müdürümüz “yazın hâlâ gelmedi” diye sitem etse de “kırık çömlek sayısı” bütün hayatımızı allak bullak edebiliyor. Rabbimiz bizlere beynimizi meşgul eden çömlekleri kırmada yardımcı olsun. Yeter ki tek derdimiz çömlekler olsun, yeter ki Allah ahirette hesabını kolay verenlerden eylesin... *** Francis.. Saat 7’de iş başı yapıyorum. İşe zamanında varmak için de 5.30’da evden çıkmam gerekiyor. Genelde saat 10’da yemek yiyorum. Kış aylarında, mandalina ve taze sıkılmış portakal suyu vazgeçilmezlerimden diyebilirim. Sizlere geçen gün yaşadığım bir hatıramı anlatmak istiyorum. Biraz hazırlıklıydım o gün ve içinde 1 kilo mandalina, taze portakal suyu, süt, zeytin ve peynirden oluşan azık çantamı aldım camın kenarındaki boş bir koltuğa kendimi attım. Sağımda ve solumda camdan dışarı bakanlar vardı. Resulallah’ın bir hadisi gereği yemeğe genelde meyvelerle başla-

recepsoysal123@hotmail.com

rım. Mandalinaları çıkarıp soyarken sağımdaki yorgun ve solgun bir şekilde camdan dışarı bakan ihtiyar ve siyah bir adam dikkatimi çekti. İlk çıkardığım mandalinayı soymadan ‘bayım mandalina ister misiniz dedim’ Hollandaca sorumu anlamayınca turist olduğunu anladım ve bu defa sorumu İngilizce sordum. Teklifimden çok memnun olmuştu ihtiyar adam, teşekkür etti fakat almadı. Bu defa o bana bir soru sordu “siz Müslüman mısınız?”, “evet” deyince “paylaşmak istemenizden anladım” diye ekledi.. Amsterdam bir turist şehri olduğu için böyle yabancılarla karşılaşmak gayet doğal bir şey. Brezilyadan gelip Sierra Leone’ya gidiyormuş. Uçakla 11-12 saatlik bir yolculuk. Brezilya reali veya diğer para birimleri avro karşısında çok güçsüz olmasından dolayı pek fazla harcama yapamıyorlar, Brezilya gibi ülkelerden gelenler. Onunla konuşurken mandalina yemeye devam ediyordum ama bir türlü içime sinmediği için zorla bir mandalina verdim. “Bunu sonra yesem olur mu?” dedi.. “Tabii” dedim ve hemen bir tane daha verdim ve “o zaman bunu da al” dedim. Bir üçüncü daha vererek “bunu da şimdi yersen sevinirim” dedim sağ olsun eşlik etti. Hayat hikâyesi beni etkilediği için sizlerle paylaşmak istedim. “Müslüman mısın?” soruma, “hayır değilim fakat ailemin tümü Müslüman” diyerek cevap verdi ve şunları anlattı: “Şimdi nasıl bilmiyorum ama çocukluğunda bir çocuk okumak istediğinde Hristiyan olması şartı varmış. Yani okuyup adam olabilmesi için illa da Hristiyan olması

gerekiyormuş. O da Hristiyan olmuş, okumuş, üniversiteyi Amerika’da okumuş ve üniversiteden sonra bir vesile ile Brezilya’ya gidip orda evlenip oraya yerleşmiş. Ona Kenya’lı Kenyata’nın “Beyazlar geldiklerinde topraklarımız vardı. Gözlerimizi kapatmamızı istediler. Gözlerimizi açtığımızda bizim elimizde İncil onların elinde bizim topraklarımız vardı” sözünü hatırlattığımda gülerek ve sevinerek Kenyata’dan bana başka örnekler verdi. Molcom X’den bahsettiğimde ise o kadar sevindi ki. Birkaç defa sevinçle “evet Malcolm X, Malcolm X” diye tekrarladı. Hasene’den bahsettim. Sierra Leone’de yapılan çalışmaları anlattım. Hasene ile Kenya’ya, Somali’ye, Burkina Faso’ya yaptığım seyahatlerden bahsedince gözlerinin içi sevinçten parladı. Başta adını sorduğumda “Francis” demişti muhabbet biraz ilerleyince “Müslümanken adın neydi?” dedim, “Musa” dedi. Çay ve kahve ikramımı kabul etmedi. Ayrılırken “sohbet için teşekkür ederim” dedim, gülerek bana “günümü güzelleştiren sensin, asıl benim sana teşekkür etmem gerek” dedi. Tokalaştık ve ayrıldık. Musa ile büyük ihtimalle hayatımda bir daha karşılaşmayacağız ama ben biliyorum ki o bu sohbetimizi hiç unutmayacak. Aslında bugün biraz, birkaç ay önce aniden aramızdan ayrılan arkadaşım Hasan’dan bahsetmek istiyordum ama nasip olmadı, nasip Musa’ya imiş... Hasan gelecek sayıya kaldı. Allah’a emanet olun...

Hasene Yardım Derneği veren el ile alan eli buluşturmaya devam ediyor...

Yemenli mültecilere 43 ton gıda yardımında bulunuldu Hasene Derneği yürüttüğü Acil Yardım Çağrısı kapsamında Cibuti’de bulunan 535 Yemenli mülteciye 43 ton gıda yardımında bulundu.

D

ağıtıma Almanya’dan Hasan İstanbul, Aziz Doğan, Ahmet Basri ve Türkiye’den Fadıl Yağlıtaş katıldı. Cibuti’de bulunan gözlemcimiz Aziz Doğan, “Burada karşılaştığımız tablo karşısında bugün birkez daha yüreklerimiz dağlandı.” diye konuştu. Yardımlarda yetimleri önceledik Acil yardım gözlemcilerinden Hasan İstanbul Cibuti’deki acil yardım çalışmaları hakkında bilgi verdi: “Cibuti’ye geldiğimizde partner kurum yetkilileri ile bir durum değerlendirmesi ve iş bölümü yaptık. Sonrasında çalışmalara koyulduk. 70 kişi için 10 büyükbaş adak, akika ve sadaka kurbanlarının kesim ve dağıtım işlemlerini gerçekleştirdik; 175 kişiye pay ettik. Eğitim gören yetim çocukları, fakir ve fukaraların bulundukları mahalleleri ziyaret ettik. Balonlar ve şekerlerle çocukların sevincine vesile olduk. Kadınlara başörtüsü dağıttık. Çalışmaları özellikle yetim ailelerini önceleyerek yürüttük. Yeni atanan TC Büyükelçiliğini ziyaret

ettik. Cibuti Büyükelçisi Levent Şahinkaya’ya yaptığımız çalışmalar hakkında bilgi verdik. Çalışmalardan dolayı Cibuti Büyükelçisi Levent Şahinkaya Hasene’yi tebrik ve takdir etti, kendilerine düşen bir vazife olduğunda hazır olduklarını ifade etti. Yemenli mültecilere bir sonraki gün yapacağımız yardımlar için kendi ekibinden bir kişiyi de bizi eşlik etmesi için görevlendi.”

bunlar çaresizliğin, yoksulluk ve açlığın acı birer sonucuydu. Bu durum içmizi dağladı. Allah kimseyi bu duruma düşürmesin. Cibuti’deki Yemenli mültecilere Hasene Derneğimizin yardım ulaştırması çok isabetli oldu. Bu vesile ile yardım yapan tüm duyarlı kardeşlerimize teşekkür ediyoruz.” Haber: Murat Kubat

Yüreklerimiz bir kez daha dağlandı Cibuti’ye sığınan Yemenli mültecilere yaklaşık 43 ton gıda yardımında bulunduklarını vurgulayan Aziz Doğan, karşılaştıkları tablolar karşısında büyük üzüntü duyduklarını söyledi: “İçerisinde bir ay yetece gıda maddelerinden müteşekkil kumanya paketlerinde; 25 kg un, 25 kg pirinç, 5 lt yağ, 20 paket makarna, süt tozu gibi gıda kalemleri yer aldı. Çalışmalara TC Cibuti görevlilerinden Volkan Ateş Bey de katıldılar. Dağıtım yaptığımız gün yüreklerimiz birkez daha dağlandı. Sabah herşey sakindi ve sakin başladı. Bir gün önce, akşamdan tüm hazırlıklarımızı yapmıştık. Sabah Yemenli kardeşlerimiz gelmeye başladı. Sayı arttıkça izdiham da arttı. İnsanlar bir adet fazla kumanya paketi alabilmek için yavrularını gizleyip, ayrı bir aile gibi sıraya sokmaya çalışıyorlardı. Oradaki görevlilerin bunları tespiti, ayırmaya çalışması gerekti. Açık ki, bütün

◄◄


mozaik 17 mozaïek

aylık gazete/maandblad

nr. 245 - Aralık/December 2018

Ayna

Toplumsal hayattan yansımalar....

Havva Koç

Büyükelçi Dişli vatandaşlarla buluştu

açıklamalarda bulunan Büyükelçi Dişli, ortak sorunların aşılmasında, Batı kamuoyunda yaratılan olumsuz imajın yıkılmasında Türk toplumuna büyük görevler düştüğünü belirterek, birlik ve beraberliğin büyük önem taşıdığını kaydetti. Lahey Büyükelçisi Şaban Dişli, “Hollandalılar nezdinde oluşan yanlış algıları hep birlikte el ele vererek düzeltmeye çalışmalıyız” ifadesini kullandı. (İnterajans)

Birlik Camii talebeleri hem öğrendi hem eğlendiler

Anlamlı Konuşmak Niyeti ile Slm 2019 Hiç düşündünüz mü? Yere düşen ekmeği kaldıran insan, neden yere düşen insanı kaldırmaz acaba?

Türkiye ile Hollanda arasındaki ilişkilerin normalleşmesi sonrası Lahey Büyükelçiliği görevine atanan Şaban Dişli, Kuzey Hollanda Eyaleti’nin Huizen kentinde vatandaşlarla buluştu. Beraberindeki Amsterdam Başkonsolosu Engin Arıkan ile birlikte Hollanda Diyanet Vakfı’na (HDV) bağlı kentteki Selimiye Camisine gelen Lahey Büyükelçisi Şaban Dişli, vatandaşların sorunlarını, beklenti ve istemlerini dinledi. Büyükelçi Şaban Dişli, bu tür buluşmalara büyük önem verdiğini ve önümüzdeki süreçte ülkenin diğer kentlerindeki vatandaşlarımızla da buluşacağını kaydetti. Huizen kentindeki Selimiye Camisine yaptığı ziyaret sonrası

Birlik Camii’nde Hafta sonu eğitim gören 100 civarında kız ve erkek talebe Corpus Müzesi’ni (İnsan Vücudunun Müzesi) ziyaret ettiler. Çocuklar ilk başta insan vücudu hakkında bilgilendirildi. Daha sonra interaktif bölümünde talebeler hem öğrendiler, hem eğlendiler.

Tilburg Türk Gençler Derneği’nde bayrak değişimi

Hollanda Türk Federasyon’a bağlı Tilburg Türk Gençler Derneği 21. olağan kongresini yeni alınan binasında yaptı. Kongre Kur’an-ı Kerim tilaveti ve İstiklal Marşı’nın okunması ile açıldı. Divana, Hollanda Türk Federasyon Genel Muhasibi Sadettin Şimşek, divan üyeleri Hollanda

kochavva@live.nl

Türk Federasyon Genel İdare Kurul Üyesi Kamil Elver ve Tilburg Türk Kültür Derneği Eski Başkanı Ercan Karabulut seçildiler. Kongrenin açılış konuşmasını yapan Teşkilat Başkanı Kazım Yüksel, çalışmalarında desteklerini esirgemeyen teşkilat üyelerine ve yöneticilerine teşekkür etti ve yeni seçilecek olan yönetim kurulunun her zaman yanında ve destekçisi olacağını bildirdi. Kongre faaliyet ve muhasebe raporlarının okunmasının ardından yeni yönetim, denetleme ve disiplin kurulu seçimleri ile devam etti. Yapılan seçim sonucu teşkilat başkanlığına seçilen Ali Yıldız teşekkür konuşması yaptı. Yıldız göreve seçilmiş olmaktan gurur duyduğunu ve kısa zamanda yapmayı düşündükleri çalışmalar hakkında bilgi verdi. Sözlerine birlikte hareket etmenin önemine vurgu yapan Yıldız, teşkilat üyelerinden çalışmalarına her zaman destek olmalarını istedi. Programda HTF Genel Sekreteri Erim Uğurlu da bir değerlendirme konuşması yaptı.

Yeni yıl: Bir yılın bitişi, yeni bir yılın başlangıcı. Bu günleri güzel değerlendirip, kendimize avantaja çevirebiliriz. Nasıl mı? İç dünyamıza, benliğimize dönerek. Yaşadığımız güzelliklere en layığı ile Allah’a (cc) şükredip, olumsuzlukları en çıplaklığı ile masaya yatırıp analiz ederek. Olaylara İslam’ın penceresinden bakarak değerlendirip yılın muhasebesini yapabiliriz. Kim bilir yıl içerisinde kaç defa sarsıldık, yere düştük ve tekrar ayağa kalktık. Ya da yıl içerisinde kim bilir kaç kişinin hakkına girdik, düşmesine vesile olduk. Hayatın daimi bir öğrencisi olarak diyorum ki: Yere düştüğünüzde tekrar ayağa kalkmayı, yeniden “Bismillah” deyip yola devam etmeyi, azimle çalışmayı, gülümsemeyi, vicdanınızı, içinizdeki merhameti, sevgiyi, hoşgörülü olmayı ve en önemlisi insanlığınızı unutmayınız. Unutmayın ki sevilen bir kişi olmak, saygı duyulan biri olmaktan daha önemlidir. Çünkü saygı mecburidir, sevgi ise yürektendir... .......... İnsan olarak çok mu meraklıyız, yoksa biz Türkler de bu merak konusu biraz daha fazla mı bilemiyorum. Lakin gözlemlediğim tek şey şu: Her konuda her şeyin en iyisini biz biliyoruz. Aralık ayında Hollanda içerisinde pek çok farklı acı haberi aldık, şahit olduk. Bu köşemizde sizlere haberlerden bahsetmeyeceğim lakin, çok önemli bulduğum bir noktayı hatırlatmak istiyorum. Evet acı haberleri ard arda alınca hepimiz üzüldük. Lakin nedir bu pervasızca fotoğrafını paylaşmak, bütün bilgilerini büyük bir maharetmiş gibi sergilemek? İsminden, soyadından tut bilmem ne akrabasına kadar tüm bilgilerini paylaşmak. Düşünsenize, bu tip olaylar sizin en yakınınız da olabilirdi. İster misin herkesin her yerde boy

boy fotoğrafını paylaşıp altına yazılan bilinçli, bilinçsiz, acımasızca yorumlar yazılmasını? Kimse bu tip olaylarda ne kişinin adını, ne ailesinin bilgilerini ne fotoğraflarını ne de sosyal medya hesaplarını paylaşmasın...! İlla üzüntüsünü bildiren bir şey paylaşacaksa, kısa ve net başsağlığı dilesin ardından da “Fatiha” okusun. Yeterli...! ........ Bazen insanları gözlemliyorum. Özellikle “bizim mahalle” dediğimiz, camilerin, cemiyetlerin, partilerin, STK’ların ön safda bulunan, hocalarını, başkanlarını, idarecilerini. Hayatını İslam’ın çizgilerine göre yaşamaya çalışan fakat Müslümanlara, insanlara karşı kullandıkları üslupları, kelimeleri çok sert buluyorum. Oysa Kur’an bize: “Kibarca konuş” Bakara 83, “Gerçeği konuş” Ali İmran 17, “Zarifçe konuş” İsra 23, “Dürüst konuş” İsra 28, “Yalansız konuş” Hac 30, “Anlamlı konuş” Müminun 3, “Sesini yükseltmeden konuş” Lokman suresi 19’uncu ayetlerinde nasıl konuşmamız gerektiğinin yol haritasını belirlemiş. Seslerin yükseldiği, Her an bir diğerinin ötekileştirildiği, Hazır paket sloganların atıldığı, En ince detayına kadar düşünülerek protokol sıralamasının yapıldığı, Protokollerin önünde el pençe hazır vaziyette durulduğu, Adının protokol gereği “saygı” nitelendirdiği günümüzde aklıma iki cihan sevgilisi Peygamber efendimiz geldi... Şöyle bir köşede bizi izliyor olsa, ne der, ne yapar acaba? Sustum şaşalı hayatımıza, Sustum günahlarımıza, Sustum tekfir edişlerimize, Sustum vefasızlığımıza, Sustum bir “tam” ümmet olamayışımıza, Sustum ve yine sustum Sadeliğin, nezaketin, el-Emin’in zirvesi Resulullah’ın karşısında... Rabbim sonumuzu, başımızdan daha hayırlı etsin. Amin!..

NMI çalışanları olarak, 2019 yılının gönlünüzce geçmesini dileriz...


04 haber 18 nieuws

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 245 - Aralık/December 2018

Hollanda nereye gidiyor?

Süleyman Çelik ‘Yılın Şahsiyeti’ne aday gösterildi Hollanda Diyanet Vafkı’na bağlı Ijmuiden Kuba Cami Derneği Başkanı Süleyman Çelik, kentte düzenlenen ‘Yılın Şahsiyeti’ yarışmasına aday gösterildi. Aynı zamanda bir yerel partiden Velsen Belediye Meclisi üyesi olan Süleyman Çelik, 11 aday arasında yer alıyor ve oylamada başta gidiyor. Süleyman Çelik’in, hem cami derneği başkanı, hem de belediye meclisi üyesi olarak yaptığı çalışmalarla Hollandalılar ile yabancılar arasında köprüler kurmasından dolayı aday gösterildiği belirtildi. Dagblad Kennemerland ve IJmuider Courant gazeteleri tarafından bu yıl sekizincisi düzenlenen yarışma için internet üzerinden 9 Ocak 2019 tarihine kadar oy kullanılabilecek. Adaylardan altısı, 4 Şubat tarihinde Kennemer Tiyatro binasında düzenlenecek finale katılacak. Yarışmaya katılmak isteyenler oylarını şu linkten kullanabilirler: https://www.ijmuidercourant.nl/ cnt/dmf20181221_74738657/ga-stemmen-op-je-favoriete-ijmonder ................................................................................................................................... ................................................................................................................................... ...................................................................................................................................

Sergi

“Glans en Geluk” isimli bu sergi ile ilk kez müzeye ait İslam eserleri koleksiyonumuzu halka açtık”

İslam Coğrafyası’ndan Işıltı ve Mutluluk (Glans en Geluk) Sergisi Hollanda’da belki de en zengin İslam coğrafyasından gelen sanat eserleri koleksiyonuna sahip Den Haag Gemeentemuseum (Den Haag Şehir Müzesi) 9 Eylül 2018 tarihinden itibaren ilk kez kendi koleksiyonundan oluşan bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Işıltı ve Mutluluk Sergisi ile ilgili sergi küratörü Suzanne Lambooy ile gerçekleştirdiğimiz kısa söyleşide, sergiyi tanımaya çalıştık. İlk kez 91 yıl önce İslam sanatları sergisi düzenlemişiz. Uzmanlığını Delft seramikleri alanında yapmış olan küratör Suzanne Lambooy Den Haag Şehir Müzesi olarak ilk sergiyi 1927 yılında yurt dışında gelen eserler ile İslam Sanatları sergisi gerçekleştirmiş olduklarını, Işıltı ve Mutluluk Sergisinin ise ağırlıkla kendi koleksiyonlarından oluşan eserlerle gerçekleştirmiş olduklarını dile getirdi. Sergiye Leiden Etnoğrafya Müzesi, Leiden Üniversite Kütüphanesi, Amsterdam Tropen Müzesi gibi kurumlar eser vermek yoluyla destek olmuşlar. Işıltı ve Mutluluk Sergisine Hollanda ve Den Haag bazında farkındalık yaratabilmek amacıyla farklı etnik kökenden 18 yazar, aşçı ve müzisyenin desteğini aldıklarını belirten Lambooy, proje ortaklarının üretmiş oldukları ürün, yazı ve eserlere sergi kataloğu ve sergi yan programlarında yer verdiklerini söyledi. Sergi, yan programlarında yemek atölye çalışmalarıyla Türk, İran, Suriye, Fas ve Cezayir mutfakları tanıtımının yanı sıra konser, seminer, söyleşilere yer veriliyor. Sergi projesi ile toplam 750 parça eserden oluşan İslam sanat eserleri koleksiyonu fotoğraflanarak dijital koleksiyona dahil edildiğini ve birçok eserin tamir edildiğini söyleyen küratör Lambooy, sergiye yurt içinden ve yurt dışından büyük ilgi topladığını, farklı müzelerden sergi projeleri için müze koleksiyonlarına talep aldıklarını dile getirdi. Sergi, 3 Mart 2019 ◄◄ tarihine kadar sanat ve müze severlerin ziyaretine açık olacak.

Oss’da Türk vatandaşı bıçaklandı Hollanda’nın Oss kentinde Türk vatandaşı evinin kapısını açtığı anda kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından bıçaklandı. Hayatı tehlikesi olmayan Türk vatandaşının kimliği hakkında herhangi bir açıklama yapılmadı. Türk’ü bıçaklayan saldırgan veya saldırganlar olayın ardında arabaya binerek olay yerinden hızlı bir şekilde uzaklaştılar. Bıçaklanan Türk’ün ailesi can güvenliği için başka bir yere yerleştirildi. Oss Belediye Başkanı Wobine Buijs, “Schadewijk semti mahalle sakinleri için can güvenliği riski taşıyan bölge olma yolunda. Aralık başında Schadewijk semtin güvenilir bir bölge olmadığını ilan etmiştim. Bölge polis komiseri ile yaptığım görüşme sonucunda polis semtte daha çok gözetim altına tutacak. Geçmişte de sokakta dolaşan gençler hava fişek atıp, insanları rahatsız etmişlerdi. Schadewijk semtinin sakine kavuştuğu dediğimiz anda bir kişinin evin kapısında bıçaklanması bizleri elbette üzdü. Ailenin can ◄◄ güvenliği için isim belirtmemiz uygun değil” dedi.

Yeni yıl kutlamalarının bilançosu

Hollanda’da yeni yıl kutlamalarında çıkan olaylarda çok sayıda ev ve iş yeri ateşe verilirken, 2 kişi hayatını kaybetti. Ülke genelinde çok sayıda ev, iş yeri ve aracın ateşe verilmesi sonucu maddî hasar meydana geldi. Alkolün dozunu kaçıranlar arasında çıkan kavgada bıçakla yaralanan bir kişi hastanede tedavi altına alınırken, 2 kişi de hayatını kaybetti. ◄◄ Ülkede yeni yıl kutlamalarının maddi bilançosu ağır oldu.

Sevgili okurlarımız, gündeme ve gazetemizin dosya konularına dair görüş, düşünce, deneme ve yorumlarınızı dogus@dogus.nl posta adresine bekliyoruz Okur Mektupları...

MEZARINIZ NEREDE OLSUN İSTERSİNİZ? Salih Canöz

Y

urt dışındaki her Müslümanın ilk ayarladığı konu cenaze sigortasıdır, kanaatim. İslam’ın dört şartını ihmal edebilen Müslüman bu işi ihmal etmez. “Vatanımda gömüleyim.”, der. Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v) 51 yaşında (622 yılında) memleketi Mekke’den (zorla) çıkartıldı. 8 sene sonra Allah Mekke’nin fethini nasip etti. Efendimiz Mekke’de kalmadı, Medine’ye döndü ve mübarek ravzası orada bulunuyor. Yine malumuz, sayıları yüzbinleri bulan sahabi efendilerimizden pek azı Harameyn’de medfundur. Bizler için belki en meşhuru Hz. Eyyüb el-Ensari’dir (Eyyüb Sultan). “Beni bu Rum diyarında bırakmayın. Cennet-ül Baki’ye defnedin.” dememiştir. Ve daha niceleri, niceleri...

Gözlem

dogus@dogus.nl

Avrupa’ya işçi göçü 8 değil, 50 seneyi doldurdu. Halâ köyümüzde defnedilme hayalimiz var. Üstelik muhtemelen kabrimizi ziyaret edecek kimsemiz de olmayacaktır memlekette. Çünkü tüm çocuklarımız burada. Burada bir çevre edindik. “E canım, gelen geçen bir Fatiha okur ruhumuza belki.?” Duayı kabul eden ve ulaştıran O (cc) değil mi? Mesafe ne ki? Yeter ki tüm Müslümanlara dua edelim. Hollanda’da defnedilmeden en çok imtina edilmesinin sebebi mezarın geçici süreli olması gösterilir. Halbuki kalıcı mezarlık yapmak da mümkün. Bunun için mezarlığın düzenini sağlayacak bir dernek kurmak yeterli. Ayrıca “kalıcı mezar” konusu da üzerinde düşünülmesi gereken bir başka mevzudur. Bence torunlar (iki nesil) görebilecek kadar kalması yeterli.

Bir yeri vatan olarak benimsemenin delili oraya gömülmek istemektir. Belki pek azımız memlekete geri dönebilecek, ama kabul edelim, ekseriyetimiz burada kalacaktır. Bu sene Bosna’ya bir ziyaretimiz oldu. Orada, anlaşmazlık zamanında bir beldenin Müslüman beldesi olup olmadığına karar vermek için mezarlıklara bakmışlar. Bizler de bu memleketlere kelime-i tevhid’in ulaştığının nişanelerini yerleştirmeliyiz artık; minarelerin yanı sıra. Mesafeler kısaldı. Gurbet ve memleket birbirine eklendi neredeyse. Artık bu ayrıma bir son verelim ve “Doğu da Allah’ındır Batı da.” (Bakara 115) emr-i ilahîsine “Şüphesiz yüce Allah doğru söyledi.” diyelim. Muhabbetlerimle... ◄◄

Misafir Kalem

facebook.com/yasemin.polatkepil

Yasemin Polat-Kepil

Hümeyra’nın ardından sağırlığa son!.. Kadına şiddet her vakit olduğu gibi son günlerde yaşanan Hümeyra kızımızın acı sonuyla yine gündemdeki yerini korudu. Masum gencecik bir hayat psikopat bir zihnin sonucu hayata gözlerini yumdu. Kadına her türlü şiddeti şiddetle kınıyor ve tolere etmiyoruz elbette ki. Her ne olursa olsun, hangi sebeple, haklı ya da haksız yere kadına el kalkması doğru değildir. “Kadına şiddet neden bu kadar kolayca yapılır?” düşündüresi bir sorudur aslında. Hani derler ya “kadın erkeğe göre zayıftır, narindir kolay incinir ve çoğu zaman susar ve kabullenir yaşananları”. Bu mudur erkeklere şiddet uygulamak için açık davetiye? Şiddete maruz kalan sadece Doğu bölgelerinde çocuk yaşta çaresiz evlendirilmiş veyahut örf, âdet, törelerle büyütülmüş kadınlar değildir. Bahsettiğim, ne yazık ki töreli, örflü, âdetli kadınlardır. Gerçekten çaresiz ve her ne kadar yardım eli uzatılmış ya da uzatılmaya çalışıldığında yardım ulaşılmamış vakalar çok. Gencecik kızlarımız bir heves uğruna veyahut birbirlerini teşvik ederek, göz önünde olmak ve olgunlaşmayı destekliyorlar. Aslında çocuk ruhları var iken günümüzün şartları onları olgun bayanlar hâline dönme mecburiyetinde hissettiriyor, özgüvenlerini bu duruma bağlıyorlar. Ve maalesef karşılarına yanlış insanlar çıkabiliyor, her ne kadar özgüveni olsa da. Daha çocuk ruhlu birçok kızımız, karşılarına çıkan yanlışın avına düşüyor, çaresiz çırpınışlar içinde ve ne yazık ki kurtulma şansı bulamıyorlar.

Tıpkı güzeller güzeli Hümeyra’mız gibi, gencecik goncamız, gül açmadan hiç hak etmediği bir şekilde hayata veda ediyor. Bu durum bizleri, başta evlat yetiştirirken ve her daim çevremize, topluma nasıl bir örnek olduğumuz hususunda düşündürmelidir. Mesele; aslında beni düşündüren şudur: Sanatçı, ünlü kendini geliştirmiş başarılı, ya da kendi ayakları üzerinde durabilen gayet özgür bayanlar. kimseye muhtaç olmayan, hayatına dair kararları alabilen güçlükte bayanlardan bahsediyorum. Maalesef dünyanın her yerinde bu bayanların çoğu şiddet görmekte ve buna sessiz kalkmaktadır. Bu beni çok düşündürüyor ve aslında “hata” demeyelim ama sorunun kadının kendinde bittiğinin kanaatindeyim. Yani bu şiddete kadın kendi izin veriyor, tekrar altını çiziyorum; her türlü özgürlüğü elde etmiş kadından bahsediyorum, ekonomik, sosyal ve kişisel seçimleri almakta özgür kadından. Günümüzün kadınları benim görüşümce kendi değerini ölçüp tartamıyorlar ve çok değerliyken ki; yaradandır kadına kat kat değeri yükleyip dünyaya sunan. Kendi değerinin kıymetini bilmeyerek yerlere seriyor ve bunun üzerinden geçilmesine izin veriyor. Yeni nesil modasıdır ya hani her daim beğenilme duygusunu tatmin etmek, başrollerde olmak, hele ki erkeğin ilgisini çekmek. “Yeni nesil modası”dır diyorum ben buna. Güzelim kızlarımız, bayanlarımız değerlerini, başarılarını ve kalitelerini şöyle bir yana itip dış dünyanın ilgisine odaklanmış “nasıl değişirim de göz önünde olurum, nasıl değişirim de ilgi çeken en çekici en güzel kadın ben olurum” derdindeler. Dış görüşe odaklanıp ilgi çekmeye çalışan sonra bu dış görünüşe kendini öyle inandırmış ki, müthiş bir özgüven duyan bayan hâline gelmiş; yeni nesil modasıdır aldı başını gidiyor. Hele ki bir ton makyaj denilirdi

eskiden, bir ton makyajla tanırdık ama birbirimizi. Şimdi öyle bir makyaj yapılıyor ki, Adnan Oktar’ın kedicikleri yanında çok masum kalıyor. Güzelim bayanlar, kızlar nedir sizin bu derdiniz? Kirpiklerin bir metre uzun olduğunda başarılı mı oluyorsun? Dudakların yandan bakışta iki metre fırlıyorsa saygın mı oluyorsun? Kime, neye benzemeye çalışıyorsun a kadın? Beğenilmek bu mudur? Erkekler tarafından ilgi duymak bu mudur? Bu şekilde mi istiyorsun saygı ve itibar kazanmayı? Asıl istek bu mudur? Yoksa beğenilip arzulanmak mı? Hangisi ağır basıyor? Bir kadının gücünün önüne geçilmediğinin inancımdayım da, bu zayıflık nedir cancağzım? Ne konuşturacak senin kaliteni? Dudağının şişliğimi anlatacak senin özgüvenini? Yüzünün şekli, bedenin mi sergileyecek statünü? Uzun lafın kısası söylemek, vermek istediğim mesaj şudur arkadaşlar: Kadındır kendini düşüren ve karşılığında şiddet, azar ve hakaret görmeye izin veren! Bırakın artık beğenilmeyi ve kendinizi düşürmeyi. Kadın güzel ya da çekici olmak zorunda değildir bu zorunluluk ve mecburi gibi görülen kuralın kalkması lazım artık. Kadında baş kriter olarak sunulmaması lazım. Kendinizi ezdirmeye bu konuda ezik hissettirmeye açık davetiye veriyorsunuz. Sonra başınıza gelen her türlü kadına şiddet olayında sessiz kalkıyorsun. Hatayı kendinde bile arayan kadınlar var! Yapmayın kendinize bu haksızlığı! Kadın ruhuyla kadındır, öz benliğiyle, kişiliğiyle, inancıyla ve yüklendiği değerlerle. Ve bunları yansıtmak için ne şişirilmiş dudaklara ne de Adnan Oktar’ın kedicik suratlarına dönmenize inanın gerek yok! Statü ve değer kazanmak için erkeklerin zevk ve şehvet nesnesi, aracı olmaktan vazgeçin ! Kaynak: https://baskahaber.eu/gundem/humeyranin-ardindan-sagirliga-bir-son/3589/


opinie

kamuoyu 19

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 245 - Aralık/December 2018

Deniz Yolu

Toplumsal hayattan yansımalar....

Deniz Çatıkkaş

Hollandalı kadını kurtarırken canından oldu

Hollanda’da başkasının hayatını kurtarmaya çalışırken vefat eden Türk kökenli trafik denetleme görevlisi, ülkede kahraman ilan edildi. Hollanda basınında çıkan haberlere göre, Rotterdam kentinde arabasıyla kanala düşen 75 yaşındaki bir kadını kurtarmak için hiç düşünmeden kanala atlayan 51 yaşındaki Salih Uğur Papadoğan, kalbinin durması sonucu vefat etti. Haberde, kanalda ilk olarak kadının, saatler sonra ise Papadoğan’ın cesedinin bulunduğu belirtildi. Papadoğan’ın oğlu Ufuk Deniz Papadoğan, basına verdiği

demeçte, ailece çok üzgün olduklarını fakat babası ile gurur duyduklarını söyledi. Oğul Papadoğan, babasının muhtemelen suyun çok soğuk olmasından dolayı kalbinin durması sonucu vefat ettiğini belirterek, “Babam bir kahraman, onunla gurur duyuyoruz.” dedi. Babasının ölümünü, Türkiye’de ailesinin yanında tatil yaparken duyduğunu kaydeden oğul Papadoğan, “Babam her zaman başkalarına yardım etmek için hazırdı. Bize her zaman paylaşmayı ve başkalarına yardım etmemizi nasihat ederdi.” ifadelerini kullandı. Oğul Papadoğan, sosyal medyada babası için yapılan “kahraman” ve “kurtarıcı” gibi yorumların kendisine güç verdiğini ifade ederek, “Dünyanın babam gibi insanlara ihtiyacı var. Kadını kurtarabilirdi ama maalesef ikisi de hayatını kaybetti. Kaderi böyleymiş.” diye konuştu. Papadoğan, Gölcük’te toprağa verildi.

Arnhem’de Türk baba, dehşet saçtı... Arnhem kentinde yaşanan olayda biri kız, ikisi erkek olmak üzere 3 çocuk babası olan 40 yaşındaki Türk baba Tevfik Gürpınar, 12 yaşındaki oğlu Bekiro’yu bıçaklayarak öldürdü. Evde olan diğer oğlu 15 yaşındaki Emre, olay yerine polislerin gelmesiyle, peşine düşen babasının elinden son anda kurtulmayı başardı. Şiddetli geçimsizlik ve kavgalar yüzünden bir müddet önce eşinden ayrılan katil babanın son dönemlerde uyuşturucu kullanmaya başladığı iddia edilirken, eşinden ayrıldıktan sonra kızını yanına alarak Almanya’ya yerleşen anne ise aldığı haber karşısında gözyaşlarına boğuldu. Ailenin yakınlarından edinilen bilgiye göre, Almanya Gençlik Dairesi’nin çiftin çocuklarını ellerinden almak istemesi sonrası babanın iki oğlunu yanına alarak Hollanda’da doğup büyüdüğü Arnhem kentine yerleştiği iddia edildi.

Rektör Akgündüz için soruşturma başlatıldı

Hollanda Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanı İngrid van Engelshoven tarafından Türkiye’de bir televizyon programında yaptığı konuşmayla ilgili hakkında soruşturma başlatılan Ahmet Akgündüz, yaptığı konuşmanın çarptırıldığını söyledi. Sosyal medya hesabından paylaştığı açıklamada, Kur’an-ı Kerim’den okuduğu ayetin Hollanda basınına “Gülen grubunu öldürün” cümlesi ile

denizcati@hotmail.com

lanse edildiğini belirten Akgündüz, “Bunları, Kur’an’ı tahrif ettikleri için Allah’a havale ederken, dünyada da hak ettikleri cezayı, Hollanda adaletine bırakıyorum.” dedi. Bir İslam Hukuku uzmanı olarak televizyon programında kendisine sorulan soruya verdiği cevabın o şekilde olması gerektiğini ifade eden Akgündüz, sözlerine şöyle devam etti: “BU GRUP, ALLAH’IN KELAMINI AKGÜNDÜZ’ÜN SÖZÜ GİBİ GÖSTEREREK KUR’AN’I TAHRİF EDİYOR” Harp uçakları, tankalar ve her türlü silahlara devlete isyan edenlerin ve 250 masum insanları öldürenlerin hükmü İslam’a göre nedir sorusuna verdiğim cevap şöyleydi: Bunlar, Devlete isyan etmişlerdir, bunlara “baği” denir. Kur’an bunlar hakkında şöyle buyurmaktadır: “Kur’an, Hucurat, Ayet: 9 -Eğer mü’minlerden iki tâife birbirleriyle vuruşurlarsa, hemen aralarını düzeltin! Artık onlardan biri (aralarında hüküm verdikten sonra yine de) ötekine haksızca zulmederse, o takdirde Allah’ın emrine dönünceye kadar, o saldıran (taraf)la savaşın! Fakat dönerse, o hâlde aralarını adâletle düzeltin ve adâletli olun! Şüphesiz ki Allah, adâletli olanları sever.”Haşa “Allah’ın emrine dönünceye kadar, o saldıran (taraf)la savaşın!” ifadesini Akgündüz’ün sözü gibi tahrif ederek, “Gülen grubunu öldürün” demişim gibi Hollanda basınına lanse etmişlerdir. Bunları, Kur’an’ı tahrif ettikleri için Allah’a havale ederken, dünyada da hak ettikleri cezayı, Hollanda adaletine bırakıyorum. Bir İslam Hukuku uzmanı olarak başka cevap mı vermemi bekliyorlardı acaba.

Fest-i Hijab’a ilgi yoğundu Bu yıl dördüncüsü düzenlenen Fest-i Hijab’a ilgi yoğundu. Lahey’de düzenlenen festivale, Belçika ve Almanya gibi ülkelerden gelenlerle âdeta izdiham yaşandı. Geçtiğimiz yıl Türkiye seçimleri için oy verme mahallinden gerçekleşen Festi Hijab Festivali İki gün sürdü. Festivalin açılış kurdalesini MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı Adnan Bostan, Denk Partisi Lideri Tunahan Kuzu, MÜSİAD Amsterdam Başkanı Ümit Akbulut, Müsiad Utrecht Başkanı Ali Köklü, iş adamı Ertan Torunoğulları, Erdoğan Yüce

Gençlerle iletişim ve usulüne göre davranmak...

Eminim herkesin vereceği cevap çok farklı olurdu. Benim cevabım şöyle olurdu: Bence en iyi arkadaş, sizinle gülen, sizinle ağlayandır; daha doğrusu, derdinizle dertlenen, sevincinizi paylaşandır. Ne demişler, “üzüntüler paylaştıkça azalır, sevinçler paylaştıkça çoğalır…”

Geçenlerde yaşamış olduğum bir hadiseyi sizlerle paylaşmak istiyorum… 7 çocuklu bir ailenin kızı olan M’nin anne ve babası, henüz M. 4 yaşındayken ayrılmışlar. Diğer 6 kardeşiyle birlikte annesinin yanında kalan M. 16 yaşından itibaren okula gitmemeye başlamış. M’nin arkadaş çevresini tanımayan anne ve babanın, dışarıda yapılan aktivelerden de haberleri yoktur. Anne 7 çocuğa bakmakla sorumlu olduğundan dolayı, bu çocuğu ile yeteri kadar ilgilenememiş ve çocuğu kendi hâline bırakmıştır. Okulunu bırakan M. bununla da yetinmeyip, geceleri eve geç saatlerde gelmeye başlamış, hatta bazen hiç gelmediği zamanlar olmuş. Eve, annenin tanımadığı kişiler tarafından hediyeler gelmeye başlamıştır. Durumdan şüphelenip endişe duyan, çocuğunun can güvenliğinden korkan anne, Gençlik Dairesi’ne başvurarak yardım talebinde bulunmuştur. Annenin isteği doğrultusunda çocuk gözetim altına alınmıştır.

Anne zamanında yardım talep etmemiş olsaydı, tecrübelerime dayanarak söylüyorum, büyük bir olasılıkla yukarıdaki bahsettiğim olaydaki kız çocuğu, şimdi nerde ve kimlerle olurdu. Ailesinin yanında olmayacağını garanti edebilirim.

Birkaç ay yardım ve destek sonrası ortaya çıkan tablo şudur: Ailede gerekli, ilgi, alaka, sıcak ortam ve düzeni bulamayan çocuk kendini riziko dolu olan bir arkadaş çevresinin yanında bulmuştur.

Çocuklarımıza “evladım sen büyüdüğün zaman, nasıl bir anne, nasıl bir baba olmak istiyorsun?” diye sorulduğunda. Onlar da ilk olarak, annesinin sevgisinden, babasının şefkatinden ve merhametinden bahsetse, evde olan huzur dolu ortamdan bahsetse.

Arkadaş çevresinden bahsederken geçenlerde, arkadaşına (bir dedikodu yüzünden Whatsapp da) “sen yakında kurşunun tadını alırsın” diyen kızın, hâkim karşında duruşu, inanın gözümün önüne geliyor. “Arkadaş” deyince değinmeden geçemeyeceğim: Acaba size sorsalar “sizin için arkadaş ne demektir?” diye.

ile birlikte Fest-i Hijab organizasyonu mimarları Asuman Eroğlu Göl, Ali Osman Ok yaptılar. Kültür sanat, edebiyat etkinliklerinin unutulmadığı Fest-i Hijab etkinliğinde ünlü sanatçı Sinan Akçıl ve Gerçek Yalgın sahne aldılar. Sabahın erken saatlerinden itibaren GİA fuar salonunun önünde kuyrukların oluştuğu, içeride izdiham yaşandığı gözlemlendi.

Çocuklarla, hele hele gençlerle iletişimin önemine vurgu yapmak isterim. Keşke bizler, ebeveynler olarak çocuklarımızla her hâlükârda, ne olursa olsun, iletişimi kesmesek ve devamlı onlarla komünikasyon içerisinde olabilsek. Nefsimize, duygularımıza hâkim olarak, aklıselim davranabilsek.

Bu bağlamda Mevlânâ’nın şu manidar sözleriyle sizlere hoşça kalın demek isterim… “Kiminin vicdanına atılan bir taş, kiminin fakir gönlüne katılan bir aş... Kiminin de gözünden çıkan bir yaş…” Gözlerinizden acı yaşın çıkmaması temennisiyle...


20 tanıtım

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 245 - Aralık/December 2018

introduction

Nuri Emre Akşit:

“Başarılı bir futbolcu olmak için, disiplinli bir şekilde çok çalışmalı ve asla pes etmemelisin”

“Başarılı olmak için, asla pes etmemelisin” Uzun zamandan beri Ajax’ın yeni yeteneklerinden Nuri Emre Akşit’i izlemeyi ve onun hakkında bir yazı yazmayı planlıyordum. Nasip 1 Aralık 2018 tarihine imiş. Genç yeteneklerimizi keşfetmek, onları çıktıkları yolda desteklemek ve topluma tanıtmak için Nuri Emre ile hoş bir sohbet gerçekleştirdik.

A

jax U17(B1) takımının ev sahipliğinde Amsterdam’da Feyenoord’a karşı oynanan bir maç düştü nasibimize. Ezeli rakip Feyenoord’a karşı oynanacak bir maçı izlemek ve takip etmek gerçekten güzel bir tesadüf oldu. Nuri Emre’nin son adam önünde top kesici olarak oynadığı bu maçı izlemekten gerçekten büyük zevk aldım.. Cumartesi 1 Aralık 2018 tarihinde Amsterdam genç yıldızlarının maçlarını oynadığı ve birinci takımının antrenmanlarını yaptığı sahaya doğru Hollanda’nın Soest kasabasından yola çıktığımızda saat 12.30’u gösteriyordu. Arabada kendisi de hem futbolcu hem antrenör olan babası Şaban Akşit, ben ve benim oğlum Fatih Mehmet vardı. Yola çıkarken içimden keşke amcası Mustafa da olsaydı diye geçirdim. Amca Mustafa Akşit Hollanda’nın Breda kentinde bulunan NAC takımında, Türkiye’de Denizlispor gibi takımlarda profesyonel olarak top koşturmuş birisi. Anlayacağınız Nuri Emre Akşit futbolcu bir aileden geliyor. Sahaya vardığımızda Nuri Emre hemen koşarak soyunma odasına giriyor. Biz de yukarı kantine çıkıyoruz. Kantinde profesyonellik hemen gözünüze çarpıyor. Genç yıldızların futbol oynadığı bu sahada devamlı olarak birinci takım futbolcuları ile karşılaşmak mümkün. İlk olarak baba Şaban Akşit ile konuşuyorum ve maç hakkında bilgi alıyorum. Şaban 40 yılı aşkın bir zamandan beri futbol oynayan bir kişi. Hollanda futbol dünyasında da oldukça geniş çevresi olan birisi. Kendisi bize şu bilgileri veriyor:” Nuri Emre 8 yıldır Ajax’ta futbol oynuyor. Ajax, İspanya’nın Barcelona takımı gibi güçlü bir altyapısı olan bir takım” diyor. Altyapıda yetişen gençlerin birinci takıma geçme oranları ne derece soruma ise, “birinci takıma geçme oranları çok yüksek fakat illa Ajax’ın birinci takımında oynama mecburiyetleri yok diğer ünlü takımlara da gidebiliyorlar. Veya oraya gidip daha sonra geri gelebiliyorlar” diyor. Bir başka beraberce vurguladığımız konu da bu tür maçlara genç yetenek avcılarının dünyanın her yerinden katılmaları. Real Madrid’den tutun da Bayern Münih’e kadar bütün büyük takımlardan menajerlerin bu tür maçlara

gelip gençleri takip ettiğinden bahsediyoruz. Ajax takımı ısınmak için sahaya çıktığında Hilversum’dan birçok seyircinin maçı izlemek için geldiğini görüyorum. Aralarında amca Mustafa Akşit’i de görünce sevincim biraz daha artıyor. İçlerinde çocukluğumda beraber futbol oynadığım Necati İçmen ve Soest’tan tanıdığım Ertan Parmaksız da var. Gençler ısınırken yanımızda yaşlı bir Hollandalı bir dede geliyor ve hepimizle sıcak bir şekilde selamlaşıyor. Şaban bize bu bay bizim kalecinin dedesi diyor. O an dedenin gözlerinde tarif edilemez bir mutluluk ve gurur görüyorum. Maç başlıyor ve biz de diğer seyircilerle birlikte tribünlerde yerimizi alıyoruz. Maçı izlemekten gerçekten büyük zevk alıyorum. Gençlerin bu şekilde sıkı bir disiplinle yetiştirilmiş olmaları beni derinden etkiliyor. Nuri Emre kendinden emin bir şekilde çok fazla risk almadan oynadığı oyunla göz dolduruyor. Ertan Parmaksız’a “maçı nasıl buluyorsun?” diye sorduğumda, “Ajax daha baskın ve kendinden emin oynuyor” diyor. İkinci yarıda amca Mustafa Akşit ile sohbet ediyorum ve düşüncelerini almak istiyorum. İlk olarak “nerelerde futbol oynadın?” diyorum, gülerek “nerde oynamadım ki” diyerek cevap veriyor. “Futbol hayatıma Soest’ta bulunan Sec’te miniklerde başladım oradan da 10 - 14 yaşları arasında Doordrecht’te ve daha sonra Breda’da bulunan profesyonel bir kulüp olan Nac’ta oynadım” diyor, Mustafa. Nac’ta beraber oynadığı futbolculardan birisi Pierre van Hooijdonk. Bir yıl Denizlispor’da, bir yıl da Nazillispor’da oynadıktan sonra özel sebeplerden dolayı Hollanda’ya geri dönüyor. Geri döndükten sonra balıkçı köyü olan Spakenburg’de futbol oynuyor uzun süre ve nerdeyse bu şirin balıkçı köyünün maskotu oluyor. “Nuri Emre’yi nasıl buluyorsun?” soruma, “son 4-5 maçından bahsedecek olursam gerçekten çok güzel oynuyor, nazar değmesin maşallahı var” diyor ve çok seyirci olmasının ve seyirci desteğinin önemine vurgu yapıyor. “Nuri Emre’nin maşallah çok seyircisi var, bizim zamanımızda çok fazla seyircimiz yoktu diyor”. Nuri Emre ile arabada röportaj yapıyorum. Dikkatimi çeken bir şey oluyor. Video ve görüntülü röportajdan çok dikkatli bir şekilde kaçınıyor. Hedefi-

EFE CONSULTANCY

ne çok yaklaşmış bu gencimize inşallah Allah hayırlı bir hayat nasip eder. 1 Aralık 2018 Cumartesi günü geleceğin futbolcularını takip etmek için gittiğim geleceğin Ajax kulübünde bulunmaktan büyük zevk aldım. Bu tür yerlere gençlerimizi getirmenin çok faydalı olacağını düşünüyorum. Giriş ve izlemek bedava. Sadece bütün gün için 3 Euro arabanız için park parası ödemeniz yeterli. Zaten otobüs veya trenle gelirseniz başka bir masraf yok. Gençlerin buralara gelmelerinin ufuklarını açacağını inanıyorum. Nuri Emre ile sohbet… Recep Soysal: Nuri Emre futbola nasıl başladın? Nuri Emre Akşit: Babam beni götürmüştü. 3 yaşında SoSoest kulübünde başladım 8 yaşına kadar orda oynadım. 8 yaşında Ajax’a transfer oldum. Ajax’takiler beni görmüşler ve beni test maçı için davet ettiler ve E3’ten beri Ajax’ta oynamaktayım. R.S: Hollanda millî takımında da oynuyorsun değil mi? Mesela kimlere karşı oynadın? N.E: Mesela İki sene önce Rijssen şehrinde Türkiye’ye karşı oynadım. Bu benim için heyecan verici bir maçtı. R.S: Nasıl buldun bu oyunu, Türk takımı iyi oynuyor muydu? N . E: Maçı 2-1 yenildik. Bizden daha iyi oynuyorlardı. R . S: Ajax’ta oynadığın zamanlarda hangi ünlü oyuncularla karşılaşıyorsun? N . E: Ajax’ta oynayan oyuncuların hepsini görüyorum aslında. Mesela Hakim Ziyech’i görüyorum. R . S: Futbolcu olmak nasıl zor bir şey? Mesela ne yiyip içtiğine dikkat etmek zorunda mısın? N . E: Evet ne yiyip içtiğine dikkat etmen gerekiyor. İyi uyumalı ve dinlenmelisin. Yanlış arkadaşlarla gezmemelisin. R . S: Ajax’ta sadece futbol dersleri değil aynı zamanda mantalite dersleri de alıyorsunuz değil mi? Mesela neye ağırlık veriliyor.

N . E: Hemen pes etmemeyi, sonuna kadar mücadele etmeyi ve bunun yanında yemek dersi, uyku dersi de alıyoruz. Aynı zamanda medya dersleri de alıyoruz. Neleri internete koyabileceğin ve neleri koyamayacağın gibi şeyler hakkında dersler alıyoruz. R. S: Sosyal medyada canlı yayınlardan kaçınmanız da tavsiye ediliyor mu? N. E: Evet. R. S: Millî takım tercihini Hollanda’dan tarafa yaptın değil mi? Baba Şaban Akşit: Yıldızlar takımında oynadığın sürece pek bir problem yok ama büyüklerde resmî olarak ilk maçı hangi millî takımda oynarsan tercihini o millî takımda yapmış oluyorsun. Şimdilik tercih etmek için vakit var. R. S: Türk seyirci çok gelirse nasıl bir etki yapıyor? N . E: Benim için pek fark etmiyor, ben maçımı oynuyorum. Benim için ikisi de aynı. R. S: Ajax, Feyenoord maçları hep böyle çok ilgi mi görüyor? Baba Şaban Akşit: Genelde çok ilgi görüyor. İnternette gazetelerde çok yer veriliyor. Tartışma forumlarında falan çok konuşuluyor ve tartışılıyor. R. S: Genelde hangi pozisyonda oynuyorsun? N. E: Merkez savunmada oynuyorum. Baba Şaban Akşit-Bugün oyun gereği soldaydı ama genelde boşluğu dolduruyor. Satranç oyunu gibi düşünmek lazım. Eğer tuttuğu adam çok tehlikeli değilse, tehlikeli adamı daha çok tutuyor. R. S: Son olarak neler söylemek istersin? Baba Şaban Akşit: Genç futbolculara neler önermek istersin. Ajax’ta oynamak için neler yapmaları gerekiyor? N. E: Bir büyük kulüpte oynamak için disiplin lazım. Top kaliten olmalı ve çok çalışmalısın. Asla pes etmemelisin.

Söyleşi: Recep Soysal Fotoğraflar: Fatih Mehmet Soysal

DIVA ailesi olarak, eş-dost, müşterilerimizin yeni yılını kutlarız...

Kadriye Efe Sicile Kayıtlı Arabulucu - Aile, Ticaret ve İş Hukuku Uzmanı

Register Mediator Turks Sprekend Accreditatie - Familie- en Arbeidsrecht Tel: 06 19 38 36 00 e-mail: efeconsultancy@gmail.com www.arayibuluruz.biz


agenda

gündem 21

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 245 - Aralık/December 2018

Rihle

Muhammed Akbaş

Taşköprülüzâde’nin Ahlâk-ı Adudiyye Şerhinin düşündürdükleri Bir kaç yazıdır İslam Felsefe-Bilim tarihinde yazılmış ahlâk metinleri üzerinde duruyorum. Görüldüğü üzere her ahlâk metni, kendisinden önce yazılmış başka ahlâk metinlerini dikkate alır, onlardan yararlanır ve cevaplanmayan sorulara cevap arar ve hatta yeni sorular sorar. Bu yazımızda yine bir ahlâk metni üzerinde duracağız ve bu metinden yola çıkarak günümüze dair bazı meselelere değineceğiz.

Cehalet erdemsizliğinin/reziletinin tedavisi üzerinde de durur Taşköprülüzâde. Cahil kişi cehaletini fark etmek için ilim meclislerinde bulunmalı, âlim ve filozoflarla oturup kalkmalı ki kendisinin öğrenecek çok şey olduğunu anlasın. Böylelikle ulaşmaya değer ilim ve hikmetin olduğunu görür. Taşköprülüzâde’nin önerdiği bu çözüm günümüz için dikkate değerdir. Özellikle gençlerin oturup kalktığı ortamlar ve meclisler bilgi, anlayış ve düşünce seviyeleri için belirleyicidir. Kendisinden daha zeki ve daha bilgili insanlar ile oturup kalkmadıkça cehaletin azalması söz konusu olmayacaktır. Bunun için ilim, kültür ve sanat alanlarında bilginlerin varlığına ihtiyaç var. Yani herkesin kabiliyeti/kapasitesi ölçüsünde ulaşabileceği, faydalanabileceği bir bilginler sınıfına ihtiyaç var. Çünkü bilgin ve bilge insanlar ile oturup kalkmak insanın hayretini artırır. Hayret sayesinde insanın peşinden gideceği soruları olur. Bu sorular sayesinde kişi sadece ilmini değil, aynı zamanda insanlığını da artırır.

Adudüddin el-İci’nin (ö. 1355) yazmış olduğu el-Ahlâku’l-Adudiyye isimli risalesine tarih içerisinde birçok şerh yazılmıştır. Bu şerhlerden biri de Taşköprülüzâde Ahmed Efendi (ö.1561) tarafından yazılmıştır. Osmanlı döneminin önde gelen bilgelerinden olan Taşköprülüzâde, aklî, naklî ve irfanî ilimlere vakıf olan bir allamedir. Ahlâk konusunda birçok risale yazan Taşköprülüzâde, bir kaç sayfayı geçmeyen el-Ahlâku’l-Adudiyye’ye yüz sayfayı aşan bir şerh yazmıştır. Bu şerhin özetini vermek yerine eserde geçen bazı tespit ve saptamalar üzerinde durmak daha faydalı olacaktır. Bunlardan biri Taşköprülüzade’nin akıl-nakil ilişkisi hakkındaki fikirleridir. Eserinin ilk sayfalarından itibaren işlediği her felsefi meseleyi yoğun olarak ayet-hadisle açıklar ve destekler. O derece ki artık bu eseri ne salt felsefi bir eser olarak kabul edebiliriz, ne de salt dini bir eser. Dahası, eserin ilk sayfalarından anlaşılıyor ki Taşköprülüzade’ye göre felsefe, yani hikmete sahip olma isteği, peygamberlerin amacıdır. Mesela kendisine göre “Rabbim, bana hikmeti ver ve beni salihlerden eyle.” mealindeki ayetin ilk kısmı nazari/teorik hikmete işaret ederken, ikinci kısmı pratik/ameli hikmete işaret eder. Taşköprülüzade’nin akıl-nakil ilişkisi konusundaki bu yaklaşımı günümüzde din ve felsefe-bilim ilişkisini anlamak ve açıklamak için yardımcı olabilir.

• Diğer hizmetler

SIPOR ailesi olarak yeni yılınızı kutlarız...

nu

si

n i ve r s i t e

“İslam okulları Cito’da en başarılı, en iyiler”

tri

ch

iz : R TL Telev

yo

ve M a a s

Bezoekadres: Paradijsplein 1 - 3034 SL Rotterdam www. sipor nl - T. (010) - 240 94 46

Al-Ghazali

Van Lennepstraat 17 3027 SP Rotterdam Tel. (010) - 415 21 67 E-mail “İslam nbelah@sipor.nl www.al-ghazali.nl okulları

nu

si

n i ve r s i t e

Cito’da en başarılı, en iyiler”

u

yo

ch

ır t m a s o n

iz : R TL Telev

.IN W

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

cu

2018 - 2019 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILININ BÜTÜN ÖĞRENCİ, ÖĞRETMEN VE VELİLERİMİZ İÇİN HAYIRLI, BAŞARILI, VERİMLİ OLARAK GEÇMESİNİ DİLİYORUZ...

a şt

W

• Risk yönetimi danışmanlığı

ar

W

• Yönetim danışmanlığı

Yazımızı Taşköprülüzâde’nin hakiki dost hakkındaki şu sözüyle nihayete erdirelim: “Hakiki dosta gelince kişinin onunla olan içten ilişkisi tat veren bir arkadaşlığı ve arzu duyulan bir yakınlığı doğurur. Bunların dostluğu salt hayır için ve sırf hakikat içindir.”

u

AB AC CO UN TA NC Y.

• Vergi Beyannamesi hizmetleri

• Kurumsal finans

Yeminli Mali Müflavir (YMM)

+31 6 21 38 83 57 numan@inabaccountancy.nl

• Muhasebe ve Finansal destek hizmetleri

• Bordro hizmetleri

¸ Akyüz RA (Numan) drs. S. Koningsweg 2-15 3762 EC Soest (NL)

• Mali Müşavirlik ve Denetim hizmetleri

Taşköprülüzâde’nin yaptığı bir diğer çarpıcı saptama ise düşünce gücünün hastalıklarından biri olan cehl-i basit/ yalın cehalet ile ilgilidir. Kişinin bilme özelliğine sahip olduğu bir şeyi bilmemesi olarak tanımlanan bu erdemsizliğe sahip kişi, Taşköprülüzâde’ye göre hayvanlardan da aşağı durumdadır. Çünkü hayvanlar kendileri için mümkün olan yetkinliklere yönelirler ve faydalarına ve zararlarına olan şeyleri bilip öğrenirler. Bunu bile yapmayan insan kendisini derece bakımından hayvanlar mertebesinden aşağı duruma düşürür. Çünkü kendisini diğer varlıklardan ayıran düşünme gücünü hakkıyla kullanmamıştır.

ır t m a s o n

“Muhasebe, Mali Müşavirlik ve Vergide zirve nokta”

• Muhasebe ve Vergi hizmetleri

Tabiatta boşluk olmaz. Taşköprülüzâde’ye göre “ilim ile meşgul olmayanlar, süslü, gösterişli ve pahalı eşyaların peşinden koşar ve başkaları ile yarış hâlinde olur”. Âdeta bugünü anlatıyor bize bu cümle. Günümüzün en büyük hastalıklarından olan bu sahte yarış hepimizi esir almış durumda. Bu zehrin panzehri, bilginin/ilmin verdiği hazzın tadını yakalamaktır Taşköprülüzâde’ye göre, ilmin zevkini yakalayan kişi dünyanın geçici süsü ve güzelliğinden uzak durur. İlginç olan şudur ki, dünyanın geçici süsü ve güzellikleri paylaşıldıkça azalırken, ilim denilen şey paylaşıldıkça âdeta çoğalır. Bu yolda yürümek ise ancak hakiki dostlar ile olur.

a şt

NL

2019 yılının, bütün insanlığa sağlık, huzur, refah, adalet ve barış getirmesini diliyoruz...

cu

muhammedakbas@gmail.com

ar

ve M a a s

tri

Ibn-i Sina

Zegenstraat 120 3082 XZ Rotterdam Tel. (010) - 428 25 90 E-mail adurmus@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Ikra

Spirea 3 3317 JP Dordrecht Tel. (078) - 639 01 51 E-mail ssalem@sipor.nl www.ikra.nl

Noen

Paradijsplein 1 3034 SL Rotterdam Tel. (010) - 240 94 46 E-mail fkocak@sipor.nl www.ibsnoen.nl

Ibn-i Sina

(Dislocatie) Overijselsestraat 49 3074 VA Rotterdam Tel. (010) - 4484 87 50 E-mail aarabou@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl


22 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 245 - Aralık/December 2018

nieuws

Hollanda’da hayat...

Saygıdeğer okurlarımız, bu sayfada yayımlanmasını istediğiniz, hem cemiyet haberlerinizi hem kendi fotoğraflarınızı, hem de ilginç bulduğunuz fotoğrafları yorumlarınızla birlikte paylaşabilirsiniz... Bekliyoruz...

Benelüks’ün en büyük oteli... Hollanda ve Benelüks ülkelerindeki en büyük otelin sahibi olan Türk kökenli iş adamı Atilay Uslu, hedefinin başlangıçta en büyük oteli yapmak olmadığını, bunun zamanla geliştiğini söyledi. Afyonkarahisar doğumlu, uzun süredir Hollanda’da yaşayan 51 yaşındaki Uslu, Hollanda’nın Haarlemmermeer belediyesine bağlı Badhoevedorp köyünde bu yıl açılan, 3 konsept binadan oluşan toplam 44 bin metrekarelik 680 odalı otelin, 35 bin metrekare alana yayılmış bir tatil köyü olduğunu söyledi. Hollanda’da 3, Türkiye’de ise 5 otel sahibi ve bir hava yolu şirketinin ortağı olan iş adamı Uslu, “Benelüks’ün en büyük otelini yapmak gibi bir hedefim yoktu. Başlangıçta 277 odalı bir otel olacaktı fakat otelin inşa sürecinde yan taraftaki binaların boşalmasıyla 3 binadan oluşan toplam 680 odalı bir otel yaparak Benelüks’ün en büyük

otelinin sahibi olduk. Otelde aklınıza ne geliyorsa hepsi var. Havuz, spor salonu, SPA, hamam, havaalanı manzaralı bar, 11 toplantı salonu, 8 restoranı ve sineması bulunan bir tatil köyü yaptık. Ayrıca Amsterdam merkezine ve havaalanına bedava transferlerimiz mevcut. Otelin, 1 Haziran’daki açılışından bu yana yüzde 95 doluluğu yakaladık. Havaalanına 5 dakika mesafede olmasından dolayı yolcular burayı tercih ediyor. Akşamları Türk mutfağından yemeklerin bulunduğu otelin restoranına civar köylerde yaşayanlar da geliyor. Gelecek yıl da Boeing 747 tipi bir uçağı otel bahçesine koyarak içini müzeye dönüştüreceğiz. Hollanda ekonomisine büyük katkı sağlıyoruz. Ülkedeki yatırımlarımızda 800 kişi istihdam ediliyor. Yıllık kazandığımız 500 milyon avro cirodan Hollanda devletine yılda yaklaşık 50 milyon avro vergi ödüyorum.” dedi. Hollanda Antilleri olarak bilinen Curacao Adası’nda devam eden otel inşaatı hakkında da bilgi veren Uslu, 800 odalı otelin tamamlandığında Hollanda Kraliyeti’ne bağlı ülkeler arasında en büyük otel olacağını belirtti. Uslu geçen sene, “De Ondernemer” (İş Adamları) dergisinin ilk defa düzenlediği yarışmada, 2017’nin “en etkileyici iş adamı” seçilmişti.

Anketlerde Denk Partisi 7 Sandalye Çıkarıyor

Fotoğraflarla hayatımız

Büyükelçi Şaban Dişli ilişkileri düzeltme yolunda

T.C. Lahey Büyükelçisi Şaban Dişli, Türkiye’nin Avrupa nezdindeki olumsuz görüntüsünü gidermek için temaslarını sürdürüyor. Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Kati Piri ile görüşen Dişli, Türkiye hakkında yayımlanan raporla ve bundan sonra Türkiye’nin izleyeceği yol haritası ile alakalı düşüncelerini paylaştı.

“Mescidleri, ancak Allah’a iman edenler onarır”

Hollanda Diyanet Vakfına bağlı HDV Terborg Mimar Sinan Camii yeni binası düzenlenen resmî törenle tekrar ibadete açıldı. Törende cami yönetimiyle bir araya gelen TİKDF Başkanı Ömer Altay, bu mabedin hizmete açılmasında emeği geçenlerin minnet ve saygıyla anılacağını ifade etti.

Fortuna Sittard kulübü Türk başkanla atakta

Büyükelçi Şaban Dişli, Hollanda 1. Futbol Ligi Feyenoord-Fortuna Sittard maçını, Fortuna Sittard kulübünün Başkanı Işıtan Gün ile birlikte izledi. Galibiyetle sonuçlanan maçtan sonra Dişli ve Başkonsolos Aytaç Yılmaz, Işıtan’ı tebrik ederek başarılar dilediler..

Hollanda’da bugün seçim olsa DENK partisi 7 sandalye çıkartıyor. Yılın son kamu oyu yoklaması ile birlikte 2018 yılına ilişkin siyasi partilerin durumları da değerlendirildi. Hollanda’da 2018 yılının kazananları DENK, Yeşilsol ve PVV partileri oldu. Son yapılan kamu oyu yoklama anketine göre Türklerin kurduğu DENK partisi oylarını oransal olarak yüzde yüzün üzerinde arttırarak 7 sandalye çıkartıyor. 2017 yılı seçimlerinde 3 sandalye çıkarak büyük başarı yakalamıştı. Aradan geçen 2 senelik zaman içinde oylarını ikiye katlama başarısını yakalayan terk parti oldu. 2018 yılında Groenlinks Yeşilsol ve Wilders’ın liderliğini yaptığı aşırı sağ parti PVV oylarını en çok artıran partiler oldu.

İktidardaki koalisyon partilerinden Hristiyan Birlik Partisi (CU) hariç hepsi ciddi oy kaybediyor. En çok oy kaybeden parti ise yüzde 30 oy kaybı ile Başbakan Mark Rutte’nin partisi Demokrasi için Halk Partisi (VVD) oldu. Mecliste 33 parti ile çoğunluğu elinde tutan parti, bugün seçim olsa 22 sandalye çıkartıyor.

Hollanda’da kiliseler boşalıyor

Otopark ruhsatlarına yüzde 71 zam yapılacak

MSosyal ve Kültürel Plan Bürosu’nun yayınlamış olduğu “Hollanda Hristiyanları, değişim ve çeşitlilik “adlı raporuna göre; her üç Hollandalıdan biri, kendisini bir Hristiyan kiliseye bağlı olduğunu belirtiyor. 1970 ile 2010 yılları arasında Hollanda nüfusu yüzde 28 büyürken, bir kiliseye bağlı Hristiyan sayısında üçte bir azalma gözlendi. 2002 ‘de Hollandalının yaklaşık yüzde 42 ‘si kiliseye üye iken, bu oran 2016 ‘da yüzde 32 ‘ye düştü. Hollandalıların üçte ikisinin Kiliseye güvenirliğinin kalmadığını, din ve devlet işlerinin bir birinden ayrılması (Seküler) gerektiğini belirtiyorlar. Kiliselerin göçmenlerin entegrasyonunda önemli görevler üstlendiği, Kilisenin entegrasyon, eğitim, dil kursları ve iş bulmada göçmenlere önemli katkıları olduğu belirtilmekte.

Amsterdam, Den Haag ve Rotterdam gibi kentlerde park ücretlerinin yüksek olmasına tepki gösteren vatandaşlar belediyeleri sorumsuzlukla suçladı.

Demokrasi için Halk Partisi (VVD), Hristiyan Demokratlar Birliği (CDA), Liberal Sol Demokrat 66 (D66) ve Hristiyan Birlik Partisi’nden (CU) oluşan dört partili “merkez sağ” koalisyon hükümeti 76 sandelye ile mecliste temsil ediliyor. Ancak bugün seçim olsa yüzde 40’lık bir kayıp ile 50 sandalye çıkartabiliyorlar.

2018’de Rotterdam’da yaşayan mahalle sakinleri otopark ruhsatı için aylık 5.80 euro öderken bu 2019’da mahalle sakinleri için otopark ruhsatı 9.60 euro olacak. Aynı durum geçici oturma izni olan mahalle sakinleri ve şehir genelinde geçerli olan engelli ruhsatı için yeni park ruhsatının ücreti yıllık 115 euro olacağı bildirildi. Şirket çalışanları için de park ruhsatında büyük oranda zam geliyor. Şuan 33,60 euro olan park ruhsatı gelecek yıl 38,80 euro olacak. Yıllık bazda 465,60 euro’ya çıkacak.

HTF Ede teşkilatı yeni yerinde Ede Ötüken Türk Kültür Ocağı da artık kendi binasına kavuştu. Böylelikle Ede Ötüken Türk Kültür Ocağı Hollanda Türk Federasyon’a bağlı olan binalı teşkilatlar arasında en genç teşkilattır. Bir dönemdir oba olarak faaliyetlerini yürüten Ede Ötüken Türk Kültür Ocağı yoğun çalışmalar sonrasında kavuşmuş olduğu binasında daha kapsamlı olarak faaliyetlerini sürdürmeye devam edecek. Ede Ötüken Türk Kültür Ocağı binasını ziyaret eden Hollanda Türk Federasyon Genel Başkanı Murat Gedik, teşkilat başkanı Osman Karagülle’den yeni bina hakkında bilgi aldı. Hedeflerinin kavuşmuş oldukları binada Türk milletine daha iyi hizmet verebilmek olduğunu söyleyen başkan Karagülle, Ede teşkilatının bu binayla büyük bir ihtiyacın karşılanacağını söyledi.


hayat 23

het leven

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 245 - Aralık/December 2018

Pusula

2019 yılına ait olan notlar!..

K

oskoca bir yılı geride bıraktık. Tatlısıyla, tuzlusuyla, acısıyla, sevinciyle, zararıyla, kârıyla. Herkese değişik anısıyla geride bıraktık işte. Zaman su gibi akıp gidiyor… Hayırlısı olsun inşallah. Ekonomi alanı Ekonomiye beklentiler yön verir ve işçiler, tüketiciler, işverenler, devlet kurumları bu doğrultuda karar almaya başlarlar. Bazı kişi veya kurumlar erken, diğerleri ise geç karar alabilir ama sonuçta o değişen veya değişmeyen yöne doğru gidilir. Ya hep yukarı ya, ya da hep aşağıya doğru çekeriz bir birimizi. Kopyalama, aynı şeyi tekrar denemekle güne döneriz. Bu defa “ya tutarsa” diye! İşin garibi ne biliyor musunuz? Dünya da bir olay oluyor, konuşması gereken kişi veya kuruluşlar, en üst düzeyde kişi veya yetkilerden değil, toplumdan çözüm bekleniliyor; bakalım ne kadar tepki etki veriliyor diye. Yahu ilk önce olayın nasıl olduğunu açıkça anlat ve hemen sonra da zaman diliminde nasıl çözeceğini anlat. Vizyonunu, misyonunu, karakterini ortaya koy anlat da bir bakalım. “Olayın suçlusu şu veya bu” diye, vatandaşın kafasını yormayın. Çözüm üretin, vatandaş sana zaten destek olur. Sen hiç merak etme! Geçmişi, ölmüşü bitmişi değil, gel de geleceği inşa etmek için çalış, çabala. Neler yapılacak, yapılması

gerecek onlara bakalım bir. O açıdan 2018 yılındakileri anlatmak, yazmak, yorumlamak kolay, daha olmamışa, nelerin inşa edilmesine, nelerin bize yarar getireceğine, nelerin yapılması gerektiğine bir göz atalım. Görüş, vizyon beyan edelim, bir kez de zor olanı seçelim, dedim….

Makro ekonomik bilgiler:

Hadi gelsin 2019 yılı! Ekonomideki düşük btw oranı yüzde 6’dan yüzde 9’a yükseliyor. Bu değişim alış verişimizi, yani gıda da, su da, seyahat edişimizde, kuaföre ziyaretimizde ekstra cebimizden çıkıverecek. Çalışan kesimde vergi düşüşü gerçekleşecek. Yani aylıkları net artış gösterecek. Ocak maaş bordromuzda bu belirtilecek zaten. www.wijzeringeldzaken.nl sitesini bir ziyaret edin ve sizin cüzdanınıza ne kadar etki yapıyor hemen hesaplayın. Çalışan babaya, çocuk doğum izni 2 günden 5 güne çıkarılıyor. İlaçlar için ödenen maksimum miktar 250 avro olarak belirtildi, diğer miktarlar sağlık sigortası tarafından karşılanacak.

Siyaset Sıfır etki. Avrupa Parlamentosu seçimleri, 23 Mayıs 2019 tarihinde yapılacak. AB Türkiye ile ipleri kopardığı için, Avrupa da yaşayan Türklerin, bu seçimlerde herhangi bir çıkarı olmadığı kanaatine vardığı veya katkı sağlamadığı için katılım sağlamayacak. Yine seçim zamanında statü veya kişisel performans arayan olacaktır. Daha önce AP seçimlerinde sıfır etki olduğu için, Hollanda vatandaşları AP seçimlerine ilgi duymayacak, zira Brexit bile istenildiği gibi sonuçlanmadı.

Yılbaşı kutlaması 2019 yılına girerken 68 milyon avro havai fişek veya bomba havaya uçuverdi. 2019 yılında, ekonominin düzelmesi sonucunda, bu miktar 70 milyon avroyu aşacak. Sadece para değil, araba hasarı, ev yangınları ve en önemlisi sağlık sorunlarıyla baş başa kalıyor Hollanda. Ne yapacaksın işte, gelenek, görenek, ne pahasına olursa olsun, gerçekleşiyor. Bırakılmıyor! Alışılmışı değil de, bir de bu çemberleri kırarak dışa çıksak, adım atsak; sağlıklıca. Yeni yıla, 2019’da, tarihe “not” olarak geçsek! Hollanda’da yaşayan toplum mensupları

Türkiye’deki 31 Mart 2019 tarihindeki belediye seçimlerinde 15 yıl sonra tekrar koalisyonla uyanacak Türkiye; 1 Nisan’da. Bu şaka gibi, değil mi?! Eğitim Hollanda’da yaşayan Türk toplumumuzun 3’üncü ve 4’üncü nesli eğitim seviyesinde veya eğitime katkıda şapka çıkaracak sonuçlar elde edecek. Gençler aman ha, eğitiminizi bırakmayın. Gelecek sizde, geriye baktığımızda, yaptınız işde... Ya imza atılmış veya inşa edilirken sizleri görmek istiyorum. Kısadan zengin olmak istiyorum, kolaya kaçmak yok! 2019 yılında yüksek eğitim görenlerin sayısı yükseliyor... Yüksek okul veya üniversite okuyan gençlerimizin sayısı 2016 yılında 11.380 ve 2019 yılında ise 13.500 civarında bekleniliyor. İşte bu rakamlarla gelin gençler!!!

ahmethulya@live.nl

Ahmet Yıldırım

“Canlı yayın ses getirdi”

Uden Süleymaniye Eğitim Merkezi İçin Yardım Yağdı Hollanda İslam Federasyonu’na bağlı Uden Süleymaniye Camii, yaptırmayı planladığı eğitim merkezi için canlı yayın aracılığı ile yardım çağrısında bulundu.

H

ollanda’da Gökkuşağı Sanat Merkezi’nin yönettiği, Facebook üzerinden yayın yapan Hasanet TV’nin 8 ve 9 Aralık Cumartesi ve pazar günleri yaptığı yayın ses getirdi. Eğitim merkezi için gerek canlı yayın çadırında bulunanlar tarafından gerekse Facebook üzerinden canlı yayına katılan hayırseverler tarafından âdeta yardım yağdı. Yapılan çağrılar cevap buldu ve iki günlük yayın sonunda eğitim merkezi için 160 bin Euro toplandı. Yöneticiler sonuçtan oldukça memnun olduklarını ifade ettiler. Önümüzdeki yılın ilk yarısı içinde yeni eğitim merkezinin temeli için kazma vurulacağına kesin gözüyle bakıyorlar. Teşkilat yaklaşık bir milyona mal olacak olan, değişik yaşlarda çocuklara eğitim verecek olan üç katlı eğitim merkezinin temelinin atılabilmeleri için gerekli meblağın oluştuğunu belirtiyorlar. Uden’deki bu eğitim projesi, 2017 yılında İGMG’nin infak projesine girmiş, genel merkez ve Güney Hollanda bölgesinin desteğini de almıştı. Bu başarılı programın görünür ve görünmez kahramanları vardı. İlahiyatçı-yazar ve hatiplerden Ömer Döngeloğlu, Zekeriya Budak’ın sunumuyla ilk gün 83 bin Euro toplanmasını sağladılar. İkinci gün ise Ahmet Yılmaz’ın sunumuyla Sebahattin Uçar

sahnede kaldılar ve onlar da meblağın 160 bine ulaşmasını sağladılar. Yapılan sohbetler ve dualar etkili oldu. Ünlü sanatçılardan Abdurrahman Önün ve Sedat Uçan canlı yayına katılarak çalışmalara başarılar dilerken, ilahîler söyleyerek programa renk kattılar. İlk gün canlı yayın çadırında hazır bulunan Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan canlı yayında bir konuşma yaparak Uden’deki bu çalışmaya bilhassa tüm Millî Görüş Teşkilatlarını yardıma çağırdı. Kardeş teşkilat olan Oss teşkilatı cemaati, esnafı ve işverenleri ile kardeş teşkilat olduklarını yaptıkları

önemli miktardaki yardımlarıyla göstermiş oldular. Diğer cemiyetlerde canlı yayına katılarak ellerinden geldiğince desteklerini açıkladılar. Uden’den esnafı ve cemaati de bu projenin arkasında olduklarını hem iki gün boyu soğuk havaya rağmen çadırdan ayrılmayarak hem de oldukça cömert bir biçimde maddî katkıda bulunarak ispat ettiler. Ancak her türlü takdire şayan olan bir kesim vardı ki onların gayretlerini anlatmak oldukça zor. “Uden’li genç kızlar ve bayanlar” bilhassa sosyal medyayı hareketlendirerek canlı yayına daha yoğun katılımı sağlamakta çok gayret ettikleri gözlerden kaçmadı. Tablolar, Hat sanatları, Ebru Sanatları daha başka birçok değerli eşyadan oluşan ürünler müzayede (açık artırma) yoluyla satışa sunuldu. İki kez satışa sunulan bir tablodan 4500 Euro elde edildi. İsimlerini sayamayacağımız birçok Uden Süleymaniye Camii üyesi cömertçe katkılarda bulundular. Program boyunca çevre camilerden gelen birçok imam ve hatip sahnede yer alarak kısa konuşmalar yapıp bu eğitim merkezine yardım çağrısında bulundular. Program pazar gecesi saat 24:00’e kadar devam etti. Adnan Şahin / Uden ◄◄


24 tanıtım

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 245 - Aralık/December 2018

introduction

Hollanda’da hayat

NIF Abi-Kardeş Projesi’yle gençler şuurlanıyor, kaynaşıyorlar...

Rotterdam Birlik Gençlik Teşkilatı aralık ayı içinde “5 Mescid Ziyareti Projesi” çerçevesinde Oss Mescid-i Cuma Gençlik Teşkilatın yaklaşık 50 kişilik bir genç grubuyla ziyaret etti. Birlik Camii, HDV Leerdam Anadolu Camii, IGMG Mescid-i Cuma Oss, Uden Suleymaniye Camii ve Essalaam Moskee 5 vakitte ziyaret edildi. Bir kaynaşma ortamının oluştuğu bu ziyarette gençler birlikte hem tanıştılar hem sohbet dinlediler hem de yemek yiyip çay içtiler.

Hollanda İslam Federasyonu gençlere yönelik faaliyetlerini yoğun bir şekilde sürdürüyor. Ev sohbetleri, eğitim seminerleri, kültürel geziler ve buna benzer birçok faaliyetin içinde birde abi kardeş ziyaret programları yer almaktadır. Oss Camii imamı Celalettin Bahadır gençlere hem Türkçe hem de onların daha iyi anlayabilmesi için Hollandaca olarak sohbet etti. Bahadır, “Geleceğinizi şimdiden planlayarak kendinize yön tayin edin. Hiç kimse mükemmel değildir. Herkes hata yapabilir herkesin birçok eksiği olabilir. Hangi işi yaparsanız yapın, orada sebat edin ve o işi güzel şekilde yapın.

Başarının sırrı sebat etmektedir. Allah sizin hatalarınızdan ziyade duruşunuza ve ne yapmak istediğinize bakar. Siz şu anda yapabileceğiniz en güzel şeyi yapmaktasınız. Başladınız. Başlamak çok önemlidir. Sizlerin birçoğu daha bazı yükümlülükler üzerine farz olmadığı halde, birçok büyüğün yapmadığı şeyleri yapmaktasınız. Bu ne kadar güzel bir şeydir. Gün gelecek bu günkü öğrendiklerinize çok şükredeceksiniz. Ben sekiz yaşımda Hollanda’ya geldim ve öğrendiklerimin hepsini burada öğrendim. Sizlerde inşallah güzel şeyler öğrenip onları hayatınızda uygulayacaksınız. Büyük bir ihtimal artık burada yaşayıp burada öleceğiz. Önemli olan nerede doğup nerede yaşayıp nerede öldüğünüz değil. Önemli olan nasıl yaşayıp nasıl öldüğünüzdür. Zira eninde sonunda varacağımız yer Allah Teala’nın huzurudur ve siz o zaman ‘Yarabbi ben ömrümü bu camilerde geçirdim’ diyebilirseniz; işte önemli olan odur. Kardeşlik ne demektir? Kardeşlik bir birinizi sevmeniz demektir, bir birinize yardım etmeniz, destek olmanız demektir. Kardeşlik sadece lafla olmaz. Kardeşlik yeri geldiğinde onunla birlikte ağlamak, onunla gülmek onunla birlikte sonuna kadar omuz omuza mücadele etmek demektir. Hiç birimiz tek başımıza bir mana ifade etmiyoruz. Ancak birlik ve beraberlik içinde olunca değer kazanıyoruz. İşte kardeşlik bu demektir.” şeklinde düşüncelerini gençlerle paylaştı. Bu ziyaretten oldukça memnun kalan Oss Gençlik Başkanı Enes Çetin ile Birlik Gençlik Başkanı Samet Soyyiğit bu tür ziyaretlerin devam edeceğine vurgu yaptılar.

Arnhem’de siyasilere bilgilendirme

Şube Başkanları Toplantısı yapıldı Arnhem Belediyesi Meclisinde bulunan siyasi partilere bilgilendirme programı yapıldı. Hollanda Türk Federasyon, Arnhem Hoca Ahmed Yesevî Türk Kültür ve Eğitim Merkezi ve Arnhem Türk Festivali adına yapılan bilgilendirme programına Arnhem Belediye Meclisinde temsil edilen partiler davet edildiler. ‘Geniet in de Weerd’de yapılan toplantıya D66, Arnhem Centraal, Denk/Verenigd Arnhem, Partij van de Arbeid ve Christen Unie katıldılar. Bilgilendirme programında daveti

yapan kurumlar adına söz alındı ve faaliyetleri hakkında bilgi verildi. Siyasilerden gelen sorulara da cevap verilerek, var olan bilgi noksanlıklarının giderilmesi amaçlandı. Program sonrası açıklama yapan Hollanda Türk Federasyon Genel Başkanı Murat Gedik, bu tür çalışmaların önemli olduğunu dikkat çekerek, diğer belediyelerde de yapılabileceğini vurguladı.

Kuzey Hollanda Millî Görüş Federasyonu müşterek şekilde 4. Şube Başkanları ve 2. Şube Teşkilatlanma Başkanları toplantısını icra etti. Toplantının açılış Kur’an-ı Kerim tilavetini Bölge İrşad Başkanı Ali Kartal yaptı. Yoklamadan sonra Bölge Başkanı Oktay Dalmaz açılış konuşması yaptı. Konuşmasında 2018 yılı hedeflerinin gerçekleştirildiğini ve 2019 yılında da hedeflerinin belirlendiğini ifade etti. Toplantı, Bölge Yürütme Kurulu birim başkanlarının sunumları ile devam etti. Sunumlarda 2022 üye hedefleri, İmam Hatip Vakfı, Eğitim, Hac-Umre, Genel Merkez üyeliği, Cenaze üyeliği ve Merkezi Bilgi İşlem konuları ön plana çıktı.

SİLİFKE, KOÇ, ENSAR ve JİLPAQ ailesi olarak, 2019 yılının, bütün insanlığa sağlık, huzur, refah, adalet ve barış getirmesini diliyoruz... Eş-dost, müşterilerimizin yeni yılını kutlarız...

vleeswaren Koç Et Mamulleri B.V.

Oz&Er FOOD B.V.

Rooseveltstraat 39 2321 BL Leiden

E-mail info@ozener.com Tel. +31(0)71 - 589 09 99 Fax +31(0)71 - 589 20 26 www.ozener.com

Hikmet Gürcüoğlu

Adres Productieweg 48 2382 PD Zoeterwoude İleti: info@sancak.nl - Web www.sancak.nl Telefon +31(0)71 581 00 30


mesaj 25 message

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 245 - Aralık/December 2018

................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Muhammed Çakır Geçen sayıdan devam...

ACI ve HÜSRAN... (4 Bade’nin ardından...

“Huuuh!.. Baba, benim iki tane halam varmııışşş”

K

apı tekrar çaldı ve içeriye 50’li yaşların başında, çok sevimli yüzlü, sarı saçlı, mavi gözlü bir bayan geldi. Elinde bir tane tablet, bir kaç tane boyama kâğıdı, boya kalemleri ve renkli etiketlerle içeriye girdi ve çok tatlı ve yumuşak bir ses tonu ile “Merhaba Bade, benim adım C. Ben senin arkadaşın olmaya geldim” dedi ve kendisini bize hastanenin pedagogu olarak tanıttı. “Ben size bu zorlu dönemde yardımcı olacağım. Bade’ye yapılacak her müdahaleden önce ve sonra ben mutlaka geleceğim. Onu yapılacak müdahalenin çeşidine göre psikolojik olarak hazırlayacağım. Beni doktorlarla karıştırmasın diye beyaz önlük giymiyorum. Beni bir arkadaşı olarak görecek ve bana güvenecek. Size de ihtiyacınız olduğunda veya ihtiyacınız olduğunu düşündüğümde yardımcı olacağım. Şimdi ilk olarak Bade’ye hastalığını anlatmamız gerekiyor” dedi ve Bade ile oynamaya başladı. Pedagog C. (ilerleyen dönemlerde Bade bu pedagoga “juf kwast” yani “boya fırça öğretmeni” demişti çünkü bu bayan psikolojik olarak sorun yaşayan, tedaviden bıkan, zor bir dönem geçiren çocuklarla sohbet etmek, onların gönlünü yapmak için koridorda koştururken mutlaka elinde bir boya fırçası ve boya kâğıtları olarak koşardı. Bade’nin de odasına her girdiğinde elinde boya fırçası olduğundan Bade ona “boya fırça öğretmeni” manasına gelen “juf kwast” diyecekti. Juf kwast Bade’nin yanına oturdu, “Bak, sana bir tablet getirdim. Bunu sana bırakacağım. İçinde bir film var, seninle birlikte bakalım, sen sonra tekrar bakarsın ve anne/babana sen anlatırsın, tamam mi” dedi. Ben odanın bir köşesindeki mutfağa yaslanmış, onları seyrediyorken, kadının ses tonunun insanın ruhunu nasıl da okşadığını düşündüm. “Bu bayan kesinlikle bu iş için yaratılmış ve kesinlikle yapması gereken ve en iyi yapabileceği işi yapıyor” diye düşündüm.

Yaklaşık 1 saat sonra Juf Kwast giderken, Bade’nin hangi okulda olduğunu, hangi sınıfa gittiğini, okuldaki öğretmeninin ismin ne olduğunu öğrenmek istedi. “Neden?” diye sorduğumda, “Bade hasta olabilir, ölümcül bir hastalığı olabilir ama biz her zaman pozitif yönden duruma bakacağız ve her şey yolunda giderse, 2 yıl sonra Bade’nin sağlıklı bir kız olarak, 6 yaşında bu hastaneden çıkacağını planlayacağız. O yaşta hastaneden çıkarken sınıf arkadaşları ile aynı eğitimi almış, tekrar okula başladığında eğitiminde geride kalmamış birisi olmasını istiyoruz. O sebepten dolayı ben okulu ve öğretmeni ile bağlantıda olacağım. Onların okulda verdikleri dersler her ne ise, ben de Bade’ye burada aynı dersleri vereceğim” dedi… Çok doğru bir düşünce ve bakış açısı bu. Bu çocuklar en az 2 yıl hayattan kopacaklar. Hastane, yoğun bakım, ameliyatlar, karantinalar, enfeksiyon riskinden dolayı başka çocuklardan uzak durmalar derken, bir de hayatın devam eden tarafı da vardı tabi. Zaman bu çocuklar için durmuş olsa da bir taraftan da hâlâ işliyordu ve onu da bir şekilde yakalamak gerekiyordu. Juf kwast gittikten sonra Bade’nin yanına sokuldum ve “göster bakayım kızım, tabletinde ne varmış?” dedim. Sanki yıllardır o tableti kullanıyormuş

Yarını bekleme!..

hatta kusabilirsin de. Bunların hepsi normal ama bunlar olduğu zaman doktor sana gelip yardımcı olacak ve sen acı çekmeyeceksin. “Bak kızım, chemokasperlar seni iyileştirecekmiş ve canın acımayacakmış, gördün mü?” dediğim de, sadece “chemokasper” diye cevap verdi. Sanki bu kelimeyi beynine işlemiş gibi, bir noktaya gözlerini sabitledi ve tekrar “chemokasper” dedi…

gibi, hemen bir dosya açtı, oradan da bir film seçip açtı. Film bir çizgi film idi ve orada bir çocuk vardı, ve senaryo şöyleydi: Her çocuk oynamayı sever, dışarıda oynar, okulda oynar, bisiklet sürmeyi sever; eğlenir. Her çocuğun içinde kan vardır (çizgi filmdeki figürün vücudunda kırmızı noktalar hâlinde gösteriliyor). Ama bazı çocukların kanında kötü hücreler de oluşabiliyor (sarı yıldızlar şeklinde gösteriliyor). Bu çocuklar yoruluyor, ateşi yükseliyor ve hastaneye gitmek zorunda kalıyor. Orada doktor kanına da bakıyor, senin de kanına baktıkları gibi, ve bu kötü hücreleri (sarı yıldızlar) görüyor. Senin vücudunda askerler var, onlar normalde seni tüm hastalıklardan koruyor ama senin askerlerin biraz zayıf. Onun için doktor sana yardımcı olacak askerlerden sana verecek. Onların adı, chemokasper (chemokuur/kemoterapi). (filmde doktor çocuğun kolundan asker kıyafetli hücreleri vücuduna veriyor ve o askerler gidip sarı yıldızlarla savaşıyor ve onları öldürüyor). Onlar savaşırken sen biraz yorgun düşebilirsin, karnın ağrır, miden bulanır,

Yaklaşık bir saat sonra doktor B. tekrar geldi ve artık Bade’yi hafif bir uykuya sokacak ilacı vermenin zamanı geldiğini, iliğine girmeyi kendi odasında deneyeceklerini söyledi. “Eğer ilaç fayda ederse, 5 dakikaya kalmaz uyuyacaktır. Fayda etmezse, sersemleyecek, sarhoş olmuş gibi bir hâli olacak ve bu durum yaklaşık 1 saat kadar sürecek” dedi. Bade’ye ilacı kolunda serumdan verdiler. Ben de ona “sana tabletten bir şey açayım da seyret, ne istersin” dediğimde, “balık” dedi. Okulda “vier kleine visjes, zwommen naar de zee” şarkısını öğrenmişlerdi ve zaman aman internetten onu açıp dinler ve kendisi de söylerdi. Açtım, ve onu dinlerken yavaşça gözleri kapanır gibi oldu. “Tam uyuyor” derken, birden gözlerini açtı ve “baba, başım dönüyor” dedi. “Tamam kızım, ben yanındayım, bak seni kucağıma aldım, yasla başını omuzuma, birlikte gözlerimizi kapatalım. Uyursan geçer başının dönmesi” dedim. Biraz denedi ama uyuyamadı. O arada Bade’nin halası odanın kapısındaki camdan bizi seyrediyordu. Bade iyice sersemleşti ama bir türlü uyumadı. Doktor B, “Maalesef bu ilaç Bade’ye fayda etmiyor. Ameliyathaneye gitmemiz gerekecek ama gidebilmek için bu ilacın etkisinin tamamen geçmesi gerekiyor. Siz onunla biraz zaman geçirin, ben sonra gelip durumu kontrol ederim” dedi ve gitti. Bade ile ben odasında baş başa kaldık. Hala kapıdan bizi seyrediyor ve Bade başının dönmesine sinirleniyordu. Gözleri iyice boş bakmaya başladı ve sarhoş insan tavrı ile konuşması da yavaşladı. Bana baktı, “Baba? Neden motora bindik ki biz?” dedi. “Ne motoru kızım? Biz hastanedeyiz, motorda değiliz ki” dedim. “Haayııır, motora bindik. Baksana saçlarım rüzgârdan sallanıyor” dedi ve saçlarını tuttu. Bade ile biz hava güzel olduğunda doğada gezmek için bir scooter tarzı, miğferiz binebilecegimiz bir motorla bolca turlardık. Onlar aklına geldi galiba… Biraz sonra yine gözüme bakıp, “Baba, senin neden iki ağzın var?” diye sorduğuna ben artık dayamamdım ve gülmeye başladım. Benim gülmem onu kızdırdı, içinde olduğu duruma bir mana veremiyordu belli ki. “Balıklarım nerede, neden balık açmadın bana?” derken camdan bakan halasını gördü ve çok komik bir yüz ifadesi ile bana bakarak “Huuuh!.. Baba, benim iki tane halam varmııışşş” dedi. Ben artık dayanamıyordum ve gülmekten kırılıyordum. Telefondan video açtım ve kendisinin bakmasını söyleyerek, “bak kızım, kaç tane Bade var? O Bade’nin kaç ağzı var?” dedim. Gözlerini, o koca gözlerini telefona dikti ve “iki Bade var” dedi.“İki tane mi? Gözlerini ovuştur kızım, sonra tekrar bak” dedim. O da dediklerimi yaptı ve tekrar bakıp, “İki tane Bade var” dedi… Alıntı: www.facebook.com/muhammet.cakir.75 ◄◄

Onlara bir umut olmak bizim boynumuzun borcudur

Öykü henüz 3,5 yaşında ama verdiği savaş, 100 yıl yasamış bir insanın omuzlarına ağır gelecek bir savaş. Öykü maalesef ender rastlanan bir lösemi çeşidi hastası ve kemoterapi ile tedavisi yapılamıyor. Hepimizin bildiği/ duyduğu kemoterapi var ya… hani insani tanınmaz hâle sokan… hani insanın saçlarını döken, derisini bozan, gözyaşlarını kurutan, ağzında/dilinde yaralar açan, tarif edilemez acılar veren... Hani KANSER denince ilk akla gelen ve insanın tüylerini korkudan diken diken eden kemoterapi var ya... İşte o bile Öykü’nün hastalığını iyileştirmeye yetmiyor. Öykü’nün iyileşebilmesi icin kemoterapiden daha güçlü bir şey lazım. Öykü ile aynı kemik iliği (kök hücre’ye) sahip olan ve onunla kök hücrelerini paylaşmak isteyen bir donöre ihtiyacı var Öykü’nün. Bakın, bu sayfada paylaşılmış kaçıncı evladımız bu. Bunlar da sadece bize ulaşabilenler. Bize ulaşamayan ve sesini duyuramayan daha yüzlerce yavrumuz var. Bir hastane köşesinde, boynu bükük ve ne olduğunu anlayamayan bakışlarla etrafını seyreden kaç yavrumuz daha var...

Bir güzel kız: Öykü...

Bunlara bir umut olmak bizim boynumuzun borcudur. Benim, senin, bizlerin boynumuzun borcudur. Hele ki bu kadar kolayken. Yapman gereken tek şey, bulunduğun ülkedeki ilik bankasına “tükürük örneği” veya “3 tüp kan” vererek kayıt olmak. O tükürükle veya kanla senin kök hücrelerin analiz edilecek ve Öykü’ye, Mert’e, İsra’ya, İkra’ya ve daha nicelerine uygunluğu araştırılacak. Eğer şu an kurtuluşu bekleyen yüzlerce yavrumuzdan birisi ile uyuşmuyorsan, sistemde kayıtlı kalacaksın ve ta ki ileride bir gün bir yavruya uyana kadar. Uyduğunda yapman gereken tek şey ise, senin vücudunda bolca olan ve kendini devamlı yenileyen ve asla azalmayan/eksilmeyen kök hücrelerin bir kısmını kanından filtreleyip, o yavrulara bağışlamak. Kemoterapiden daha etkili olan kök hücrelerini Öykü, Mert, İsra, İkra ve daha niceleri ile paylaşmaya hazır mısın? Sakın yarını bekleme, senin için “öylesine bir gün” olan “bugün” onlar için “son gün” olabilir... Hollanda için: www.matchis.nl


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 245 - Aralık/December 2018

04 haber 26 nieuws

Mahmut Erdem’den mektup var!

Belçika’da helal kesim yasaklandı

Saygıdeğer okurlarımız, uzun yıllar çeşitli sivil toplum kuruluşlarında görev aldıktan sonra 2013 yılında siyasete atıldım ve aktif bir rol üstlendim. Topluma hizmet ana gayemiz oldu ve beraber birçok başarılara imza attık. Ocak 2019’dan itibaren Schiedam meclisindeki encümenlik görevimi sonlandırdığımı sizlerle paylaşmak isterim. Almış olduğum bu karar benim için kolay olmadı ama umarım hayırlı bir karar olur. Siyasetten tamamıyla uzaklaşma söz konusu değil, sadece bir süre ara vermek istiyorum. Bu kararı almamda özel hayatımla ilgili bazı yeni girişimler etkili oldu. Bugünden itibaren yeni hedefler doğrultusunda çalışmalarımı sürdürmek istiyorum. Siz değerli basın mensuplarına tekrar çok teşekkür ederim, sağlıcakla kalın! ................................................................................................................................... ................................................................................................................................... ...................................................................................................................................

İslam inancında helal, Yahudi inancında ise koşer olarak bilinen ve hayvanların uyutulmadan kesilmesi 1 Ocak 2019’dan itibaren yasaklanıyor.

Azmin zaferi...

Sarı Yeleklilerden Gösteri Hollanda’da, “sarı yelekliler” farklı kentlerde protesto gösterileri düzenledi. Sosyal medyadan yapılan çağrılar üzerine sarı yelekliler, başkent Amsterdam, Lahey ve Rotterdam’ın yanı sıra 13 kentte daha toplandı. Genellikle ülkedeki aşırı sağcı grupların çağrısı üzerine toplanan göstericiler, Birleşmiş Milletler Göçmen Paktı, emeklilik yaşı, sağlık ve eğitimdeki pahalılık ve göçmen sorunu gibi konularda hükümetin politikalarını protesto etti.Rotterdam Erasmus Köprüsü’nde toplanan yaklaşık 150 sarı yelekli, yürüyüş yaparak yoldan geçenlere çiçek dağıttı. Amsterdam’da ise yaklaşık 50 sarı yelekli, Dam Meydanı’nda toplandı. Lahey’de meclis önündeki meydanda toplanan yaklaşık 50 sarı yelekli de Başbakan Mark Rutte’nin istifasını talep etti. Eylemciler, meydanın etrafında yürüyerek “Rutte istifa” ve “Rutte defol git” sloganları attı. Hollanda’nın önemli medya kuruluşlarının bu hafta “sarı yeleklilere” fazla ilgi göstermediği görüldü. Öte yandan Hollanda’da 3 haftadır toplanan sarı yeleklilere alternatif olarak örgütlenen “kırmızı yelekliler” 13 Ocak’ta Utrecht kentinde hükümet karşıtı gösteri ◄◄ yapmaya karar verdi. Kaynak: EnSonHaber

Hollanda’da gençlere gece sokağa çıkma yasağı geliyor Hollanda’da reşit olmayan gençler arasındaki alkol ve uyuşturucu kullanımı önlemek için günün belirli saatlerinde sokağa çıkma yasağı planlanıyor. “İzlanda modeli” için, gençler arasında bağımlılık sorunun yüksek olduğu Hollanda’daki 7 belediye, pilot bölge olarak belirlendi. Ancak Amsterdam yakınlarındaki Edam – Volendam belediyesi, bu projeyi beklemeden 1 Ocak’tan itibaren İzlanda modelini hayata geçirme kararı aldı. Çünkü bu bölgede, 14 yaşındaki çocukların yaklaşık yüzde 43 ayda en az bir kez alkol kullanıyor. Bu, ülke ortalamasının iki katından fazla. Edam – Volendam Belediyesi, ebeveynler, şirketler ve spor kulüplerinin de katılımıyla, gençler arasındaki alkol, sigara ve uyuşturucu kullanımına karşı etkin bir mücadele yürütecek. Hafta sonları gençler için daha fazla spor etkinliği ve çeşitli uğraşlar düzenlenecek. Ebeveynlerin de desteğiyle gençlere yönelik daha sıkı kontroller uygulanacak. Reşit olmayan gençlere içki satanlara ağır yaptırımlar uygulanacak. İzlanda tarafından hayata geçirilen önlemler, diğer Avrupa ülkeleri tarafından da yakından izlenmeye başlandı. Litvanya’nın Kaunas kentindeki sigara ve alkol tüketimi, İzlanda modeli sayesinde 2006’den bu yana yüzde 30 azaldı. Hollanda’da yeni yıldan itibaren hayata geçirilecek modelin başarılı olup olmayacağı merak ediliyor. Çünkü İzlanda’nın aksine Hollanda’da içki fiyatları neredeyse 4 kat daha ucuz ve süper marketlerden spor kulübü kantinlerine kadar birçok ◄◄ yerde alkollü içki satın almak mümkün.

Pasaport yasası değişiyor Hollanda İçişleri Bakanı Plasterk yaptığı açıklamada pasaport yasasında değişiklik yapılacağını duyurdu. Kimlik veya pasaportunu kaybeden vatandaşlar yeni kimlik belgesi alabilmek için önce polise müracaat edip bildirim yapması gerekiyor. Bu uygulamanın hem polisi hem de vatandaşı boş yere uğraştırdığını düşünen Plasterk, “zaman kaybını önlemek ve polisi daha ciddi işlerle meşgul olmasını engellememek için yeni bir yasa tasarısı hazırladık” ifadesini kullandı. PvdA’lı İçişleri Bakanı Plasterk, kayıp pasaport ve kimliklerin yenisini alabilmek için polise bildirim yapmadan sadece belediyede işlem yapılmasını sağlayan tasarının yazdan önce meclise sunulacağını bildirdi. Kayıp kimlik ve pasaport vakalarında dolandırıcılık şüphesi olduğu takdirde polisin devreye ◄◄ gireceği belirtildi.

Belga’nın haberine göre Belçika’nın Flaman bölgesinde 1 Ocak tarihinden itibaren helal ve koşer kesim usullerine getirilen yasak başlıyor. Yasağın başlamasıyla birlikte küçük baş hayvan ve kümes hayvanları sadece elektroşok yöntemi ile kesilecek. Sığır ve danalarda ise boyunları kesildikten hemen sonra uyuşturma yöntemi uygulanacağı bildirildi. Daha önce Belçika’da özellikle hayvan hakları aktivistlerinin karşı olduğu helal ve koşer kesim usullerinin yasaklanması için, Flaman bölgesinde kanun teklifinde bulunuldu. Teklifin onaylanmasının ardından Ocak 2019’dan itibaren hayvanları bayıltmadan kesmek yasaklandı. .................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................. ..................................................................................................................................................................................................................

Şaban Dişli: “Hollanda ile sorunlu ilişki döneminden, olumlu ilişki dönemine girdik” Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Dişli, Türkiye ile Hollanda arasında bir süre yaşanan gerginliğin Türkiye’nin girişimi ile bu yıl karşılıklı normalleşme sürecine dönüştüğünü belirtti. Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Şaban Dişli, Türkiye ile Hollanda arasında bir süre yaşanan gerginliğin Türkiye’nin girişimi ile bu yıl karşılıklı normalleşme sürecine dönüştüğünü belirterek, “İki ülke arasındaki sorunlu ilişkiler döneminden, eylül ayından itibaren şeffaf ve pozitif ajanda içerecek olumlu ilişki dönemine girdik.” dedi. Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Şaban Dişli, iki ülke arasında bu yıl başlayan olumlu diyalog ve normalleşme süreci ile ilgili AA muhabirine değerlendirmede bulundu. İki ülke arasında karşılıklı anlayışla yol haritası çizildiğini belirten Dişli, “Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ve Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun girişimi ile iki ülke arasındaki sorunlu ilişkiler döneminden, eylül ayından itibaren şeffaf ve pozitif ajanda içerecek olumlu ilişki dönemine girdik.” dedi. Dişli, bu anlayış çerçevesinde her iki tarafın da ilişkileri daha üst düzeye çıkarma gayreti içinde olduklarına işaret ederek, bazı sorunlar olsa da anlayışın olumlu olmasından dolayı sorunlara yaklaşımın da çözüm ve sonuç odaklı olduğunu dile getirdi. İki ülke arasındaki ilişkilerin 400 yıl önceye dayandığını hatırlatan Dişli, “Aile arasında bile bazen sıkıntılı dönemler oluyor. Değerli Bakanımızın çözümden yana olma yaklaşımı bu gelişmelere önemli katkı sağladı.” ifadesini kullandı. Dişli, geçen ay Arjantin’de yapılan G20 Liderler Zirvesi temasları kapsamında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Hollanda Başbakanı Mark Rutte’yi kabul etmesine dikkat çekerek, “Başkanımız ve Hollanda Başbakanı bu görüşmede şeffaf olma ve çözüm odaklı ilişkileri geliştirme konusunda mutabık kaldılar.” diye konuştu. 2019 yılında başta ticaret olmak üzere, turizm, kültür ve Avrupa Birliği (AB) çerçevesinde iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da gelişeceğini beklediğini ifade eden Dişli, bunun tüm insanlığa ve iki ülkeye hayırlar getirmesini diledi. Dişli ayrıca, yeni yılın Hollanda’daki Türk vatandaşlarına ve Hollandalılara mutluluk getirmesi temennisinde bulundu.

Anadolu Ajansının “Yılın Fotoğrafları” oylaması Dişli, Anadolu Ajansının (AA) “Yılın Fotoğrafları” oylamasına katıldı. AA foto muhabirlerinin 2018 yılı boyunca çektiği fotoğrafları inceleyen Dişli, oyunu “haber” kategorisindeki Mustafa Hassona’nın çektiği “Filistin direnişinin sembolündeki genç” isimli fotoğraf ve Kayhan Özer’in imzasını taşıyan “Seçim Zaferi” isimli fotoğraftan yana kullandı. Dünyanın herbir yerinde mağdur ve mazlumların yanında olan AA foto muhabirlerinin çektiği fotoğraflarla önemli iş yaptıklarını vurgulayan Dişli, “İlk seçtiğim fotoğraf 2018 yılında büyük sıkıntılar yaşayan Filistin’deki direnişçilerin ısrarını ortaya koyuyor. Seçtiğim diğer fotoğrafta ise Başkanımızın Türkiye ve coğrafyadaki yaşayan insanlara yaklaşık 20 yıldır umut ve ışık olduğunu anlatıyor.” değerlendirmesinde bulundu. Haber: AA ◄◄

Hollandalı gazeteci: YPG/PYD’ye bakış açım değişti Hollandalı gazeteci Netjes, Türkiye’ye gelen Suriyeli sığınmacılara neden kaçtıklarını sorduğunu ve “YPG’den kaçtık” ve “evlerimize el koydular” cevabı üzerine PYD/PKK terör örgütüne bakışının değiştiğini söyledi. Hollandalı gazeteci Rena Netjes, terör örgütü PYD/PKK’nın bölge halkına uyguladığı baskı ve insan hakları ihlallerini AA muhabirine değerlendirdi. Türkiye’ye sığınan çok sayıda Suriyeli, Suriyeli Kürt ve Suriye’deki Kürt siyasilerle röportaj yaptığını belirten Netjes, “Yaptığım röportajlardan sonra YPG/PYD’ye bakışım değişti. DEAŞ’e karşı mücadelesinden dolayı YPG’nin iyi olduğunu zannediyordum. 2016 Mart’ta Kilis sınırında iken Türkiye’ye gelen Suriyeli mültecilere neden kaçtıklarını sorduğumda ‘YPG’den kaçtık’ ve ‘evlerimize el koydular’ demeleri beni şaşırttı. Gaziantep ve Kilis’te karşılaştığım Suriyeli Kürt mülteciler de benzer hikayeler anlattı.” ifadesini kullandı. Netjes, Türkiye-Suriye sınırında çoğunlukla Suriyeli Kürtler ile görüştüğünü belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Diğer partilerdeki Suriyeli Kürt siyasetçilerden anladığım YPG/PYD tarafından üyeleri esir alınıyor, ofisleri kapatılıyor ve Cenevre’deki barış görüşmeleri için bölgeyi terk etmeleri engelleniyor. YPG/PYD’nin Esed ile anlaşma yapmış olması, Kürt siyasi partilerin çeşitliliği ve Suriye’deki diğerleri açısından kapsayıcı bir gündeme sahip olmaması yönünde Suriyeli Kürtlerin itirazları var.” Terör örgütü PYD/PKK’nın bölge halkına uyguladığı baskı ve insan hakları ihlallerinin kabul edilemez olduğunu ifade eden Netjes, PYD/PKK’nın baskıcı rejim uygulamalarına, ele geçirdikleri köylerden Arap halkının kovulmasına ve çocukların savaştırılmasına da itirazlar olduğunu dile getirdi. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde olası bir askeri harekatını anlayabildiğini ifade eden Netjes, “Türkiye’nin kendi sınırının büyük bir bölümünde bölgeye hakim olan ve üstelik ağır silahları olan PKK’nın Suriye şubesini istememesini anlayabiliyorum. Türkiye’nin kendi sınırında YPG’den arınmış bir bölge olmasını ◄◄ istediğini düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulundu.

Yurt dışından getirilecek telefonlara bandrol ücreti Yayınlanan karara göre, yurt dışından getirilen elektronik ürünlerden 2019 yılında bandrol ücreti alınmasına karar verildi. Karara göre yurt dışından getirilecek cep telefonları için bandrol ücreti 120 TL (20 euro) olarak belirlendi. Yurt dışından getirilen telefonlardan alınan harç bedeli geçtiğimiz ay yüzde 300 zamlanmış, toplam harç tutarı ◄◄ 500 TL olarak belirlenmişti.


27 aktüalite 23 actualiteit

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 245 - Aralık/December 2018

500 euroluk banknotlar tedavülden kalkıyor

Hollanda’da doğalgaz tamamen kaldırılıyor

Avrupa Merkez Bankası Yönetim Konseyi, 500 Euroluk banknotlar için tedavülden kaldırılmasına karar verdi. Avrupa Birliği Merkez Bankası, 26 Nisan 2019 itibarıyla 500 avroluk banknotların tedavülden kaldırılacağını açıkladı. Amaç, terör örgütlerinin para transferini zorlaştırmak. Dünya genelinde değeri en yüksek olan banknotlar arasında yer alan 500 Euro piyasalara veda ediyor. TEDAVÜLDEN KALDIRILIYOR Avrupa Merkez Bankası Yönetim Konseyi, 500 Euroluk banknotların tedavülden kaldırılmasını kararlaştırdı. Karara göre, 26 Nisan 2019 itibarıyla 500 Euroluk banknotların arzına son verilecek. DEĞERİNİ KAYBETMEYECEK, DEĞİŞTİRİLEBİLECEK Ancak 500 Eurolar var olan değerini kaybetmeyecek ve merkez bankalarında diğer banknotlarla değiştirilebilecek. 500 Euroların tedavülden kaldırılması ile terörizmin finansmanı ve kara para aklamaya karşı mücadeleye önlem maksadıyla alındığı açıklandı. Banka, bu adımla terörle mücadeleye katkı vermeyi amaçlıyor. Avronun 5, 10, 20, 50, 100 ve 200’lük banknotları yenilenerek daha güvenli hale getirilmişti.

Hollanda’da 7 milyon hanenin kullandığı doğalgazın tamamen kaldırılacağı belirtildi. Alınan bilgilere göre doğalgazın 2030 yılında yerini güneş panelleri ile jeotermal enerjiye bırakabileceği ortaya çıktı. Paris’te yapılan iklim anlaşması doğrultusunda hava kirliliğini önlenmesi ve yeşil enerjiye yönlendirilmesi için başlatılan çalışmalarda ilk olarak Utrecht kentinde bulunan ve 60 yıllarda inşa edilen bir binanın test olarak kullanılacağı aktarıldı. Binada yapılan değişiklikler sonucu 3 camlı pencereler, çatıda izolasyon, güneş panelleri ve jeotermal enerji eklenmiş olup bu durumda doğalgazın hayatımızdan tamamen çıkarılıp çıkarılmayacağı test edilecek. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Utrecht belediyesi encümen azası Lot van Hooijdonk, ” yıkılması planlanan bir binayı bu şekilde renove etmek bizim için ayrı bir kapının açılmasına neden olacak. Eğer düşündüğümüz uygulamada başarılı olursak, kentte bulunan 6 bin eski binanın yıkılmadan da modernleştirip en üst düzeyde kullanım hâline getirebileceğiz” sözlerine yer verdi.

................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Daha iyi sonuç için

HTF’den Soest Belediyesine ziyaret

Din Görevlileri Oryantasyon Programı Hollanda Diyanet Vakfı ve Hollanda İslam Eğitimi ve Araştırmaları Enstitüsü işbirliği ile organize edilen imam oryantasyon programlarının ikinci kuru 22 din görevlisinin katılımıyla başarıyla gerçekleştirilmiştir. Bir önceki kurda olduğu gibi imamlara geniş yelpazede verilen dersler Hollanda toplumunda kendisinden söz ettiren, alanında başarılı Türk ve Hollandalı uzmanlar tarafından sunulmuş ve imamlardan büyük ilgi görmüştür. Gerçekleşen panelde ise üç semavi din olan İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik konusunda bu dinin temsilcileri tarafından genel bilgiler verilip Hollanda’da bu dinlerin durumu ve üç din arasında işbirliği ve birlikte hareket etmenin önemi konuları gündeme getirilmiştir. Tur, Hollanda eski senato üyesi Hanneke Gelderblom rehberliğinde Hollanda Parlamento’suna düzenlenen bir gezi ile sona ermiştir. Her haftanın sonunda imamlara dijital anketler gönderilerek dersler hakkında değerlendirme yapmaları kendilerinden istenmiştir. Anket sonuçları, imamların programdan oldukça memnun kaldıklarını ve bu tür ◄◄ programlara olan ihtiyacı ortaya koymuştur.

Hollanda’da birikim yapmak zorlaştı Hollanda’da Merkezi İstatistik Bürosu tarafından yapılan araştırmaya göre vatandaş para biriktirmekte zorlanırken giderlerin de artış gösterdiği belirtiliyor. CBS’in yaptığı araştırmada Hollanda’da vatandaşların giderlerinde artış olduğu ve bu nedenle birikim yapmakta zorlandığı bildirildi. Bu durumun 2013 yılında başladığı ve halen devam etmekte olduğu belirtildi. Vatandaşın özellikle konut kredisi ile ev alma gibi yatırımlarda bulunduğu ve borçlanmalardan dolayı kenara para atamadıkları aktarıldı. Araştırmaya göre vatandaşların kredi borçlarında artış görülüyor. CBS giderlerin artması sebebiyle Hollanda’da para biriktirmenin çok zor◄◄ laştığını bildirdi.

Yurt dışından elektronik cihaz getirenler dikkat! Ticari ithalat maksadı dışında” yurt dışından getirilecek televizyon ve cep telefonu gibi cihazlar için bandrol ücreti alınacak. Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı’na göre, ticari ithalat maksadı dışında yurt dışından getirilecek televizyon, radyo, video, uydu alıcı cihazları ve birleşik cihazlar ile bunların dışındaki görsel veya işitsel yayınları alabilen cihazlar için bir defaya mahsus ve 2019 yılı için geçerli olmak üzere bandrol ücreti alınmasına karar verildi. Söz konusu ücretler, oto televizyonu için 8 euro, 51 ekrana kadar televizyonlar için 10 euro, 52-67 ekranlar için 16 euro, 68-85 ekranlar için 22 euro, 86-116 ekranlar için 34 euro, 117-148 ekranlar için 40 euro, 148 ekran ve üstündekiler için 80 euro olarak belirlendi. Ayrıca, yurt dışından getirilecek cep telefonları için 20 euro, bilgisayar ve tabletler için 10 euro ücret ödenecek. Öte yandan bandrol ücretleri radyo ve radyo alıcıları için 1-2 euro, videolar için 18 euro, set üstü medya kutuları (set top box) için 7 euro olarak tespit edilirken, televizyon ağırlıklı birleşik cihazlar için 9-21 euro, radyo ağırlıklı birleşik cihazlar için 1-18 euro ücret tahsil edilecek. Bunların dışında kalanlar için de 2-18 euro bandrol ücreti tespit edildi. Ücretler, euro karşılığı Türk ◄◄ Lirası olarak alınacak.

Hollanda Türk Federasyon’dan Soest Belediye Başkanına ziyaret gerçekleştirildi. Belediye başkanları ziyaretini devam ettiren Hollanda Türk Federasyon, Soest Türk Kültür Merkezi yönetim kurulu üyeleri ile Soest Belediye Başkanı Rob Metz’i makamında ziyaret etti. Belediye Başkanı Metz’in makamında gerçekleşen görüşmede gündemde olan konular da değerlendirilerek, Türk Federasyon’un ve Soest Türk Kültür Merkezi’nin çalışmaları hakkında bilgi verildi. Ziyaretten memnuniyetini dile getiren Belediye Başkanı Metz, irtibatların kalıcı olması temennisinde bulundu. Ziyaret Hollanda Türk Federasyon Genel Başkanı Murat Gedik, Genel Sekreter Erim Uğurlu, Soest Türk Kültür Merkezi Başkanı Baki ◄◄ Emektar ve Yönetim Kurulu Üyesi Yunus Akay tarafından yapıldı.

ASBİR Holland, Sivas sevdalılarını buluşturdu Avrupa Sivaslılar Birliği (ASBİR) Hollanda şubesi tarafından Eindhoven kentinde düzenlenen “Yardımlaşma ve Dayanışma Gecesi”ne ilgi yoğundu. Nazar Düğün Salonu’nda gerçekleşen etkinliğe, ASBİR Genel Başkanı Hasan Yüksel Önder, bölge başkanları, yönetim kurul üyeleri, STK temsilcileri, iş adamları, siyasiler ve Sivaslılar katıldılar. Ünlü şovmen Regaib Tütüncü’nün sunduğu programa, Songül Uğur, Mustafa Karagöz, İsmail Fidan, Şeref Eren ve Grup Es sanatçı olarak katıldılar ve davetlilere müzik ziyafeti sundular. Açılış konuşmasında ASBİR Hollanda Başkanı Göksel Soyugüzel, kuruluşundan bu yana yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verdi. Bundan sonra yapılacakları da beraber yürütmek için katılımcılar-

dan hem fikrî hem fizikî, hem maddî hem de manevî destek istedi. Program, ASBİR Holland’a destek olan kurum, kuruluş ve iş adam◄◄ larına verilen plaketle sona erdi.

Maassluis Türk Kültür Derneği yeni yerine taşındı Hollanda Türk Federasyon’a bağlı Maassluis Türk Kültür Derneği yeni yerine taşındı. Bulunmuş olduğu eski binasının yeterli elverişli olmayışından dolayı bir süre açık olmayan Maassluis Türk Kültür Derneği tekrar geçici de olsa binasına kavuştu. Bina konusunda bilgi veren teşkilat başkanı Ömer Araz, hedeflerinin kalıcı ve mülkiyet bir yer olduğunu söyledi. Ömer Araz: ”Maalesef eski binamızın yeterlilik açısından zayıf kaldığı için geçici olarak binasız çalışmalarımızı sürdürdük. Fakat şu an kalıcı olmayan yeni bir yere taşındık ve çalışmalarımızı buradan sürdürmekteyiz. Gereken mercilerle kalıcı bir bina için çalışmalarımızı sürdürmekteyiz ve inşal◄◄ lah bu konuda da muvaffak olacağız.”

Kadına şiddet, insanlığa ihanettir” Kadına şiddetin artması, şikâyetlerin ciddiye alınmamsı sonuncunda Rotterdam’da 31 yaşındaki Bekir Eraslan denen cani daha çiçeği burnunda 16 yaşındaki Hümeyra Öz’ü okulun bahçesinde kurşun yağmuruna tutarak öldürmüştü. 29 Aralık tarihinde Rotterdam’da gerçekleşen “Kadına Şiddete Hayır!” “Kadına Şiddet bir İnsanlık Suçudur” adı altında bir yürüyüş yapıldı. ASBİR Holland olarak bizde bu yürüyüşte gereken tepkimizi gösterdik. Yürüyüşe, ASBİR Holland Kadınlar Kolu Başkanı Sema Ağcahan Aktaş Hanım katıldı. Sema Hanım Rotterdam Belediye Başkanı Ahmed Aboutaleb ile ayak üstü görüşerek bu konudaki kaygılarımızı iletti. ASBİR Holland’ın kadına karşı olan şiddeti kınadığımızı ve yetkililerin, yapılan şikâyetleri ciddiye almaları gerektiğini, halkın güvenliğinden sorumlu olan belediye başkanına bir tepki ve teklif olarak ◄◄ ulaştırdık. (ASBİR Holland Basın Bildirisi)


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 245 - Aralık/December 2018

04 kamuoyu 26 28 opinie

Abdülaziz Kıranşal

B

Cesur ve izzetli çocuk yetiştirme kılavuzu...

ak evladım! Bizim Peygamberimiz (s.a.s) buyuruyor ki, “İstediğin zaman, kimseden değil, sadece Allah’tan iste. Yardım dilediğin zaman da, sadece Allah’tan dile. Şunu bil ki, şayet bütün insanlar, sana bir fayda sağlamak için bir araya gelseler, Allah’ın senin için yazdığının, takdir ettiğinin dışında bir fayda veremezler. Aynı şekilde, sana bir zarar vermek için toplansalar, Allah’ın senin için yazdığından, takdir ettiğinden başka bir zarar dokunduramazlar. Bil ki, Allah’ın seninle ilgili yazdığını hiç bir şey engelleyemez. Allah’ın yazmadığını da kimse yapamaz. Bil ki, sabırla beraber zafer, sıkıntıyla beraber rahatlık ve zorlukla beraber kolaylık vardır.» (Tirmizi) İşte bu yüzden evladım! Ömrün boyunca asla zulme, zalimlere ve haksızlığa boyun eğme! Emperyalistlerden, Siyonistlerden, onların işbirlikçilerinden, tanklarından, toplarından, uydularından, borsalarından, ekonomilerinden ve tehditlerinden asla korkma! Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın küçücük Ebabil kuşlarıyla zamanın süper güçlerini, fil ordularını nasıl yere serdiğini unutma! Bir sinekle Nemrud’u ve onun zulüm düzenini nasıl yerle bir ettiğini, bir örümcek ağıyla mağarada Peygamberini nasıl koruduğunu sakın aklından çıkarma! Hz. İbrahim’in ateşten nasıl kurtulduğunu, Hz. Musa’nın önünde denizlerin nasıl yarıldığını, Hz. Yunus’un balığın karnından nasıl kurtulduğunu, Hz. Yusuf’un kuyudan ve zindandan nasıl çıktığını asla unutma evladım! Bak evladım! Bizim Peygamberimiz (s.a.s) buyuruyor ki, “Hakkı söyleyin, korkmayın! İnsanların korkusu sizi hakkı söylemekten men etmesin! Hakkı söyleyin, çünkü hakkı söylemek, ecelinizi size yaklaştırmadığı gibi, rızkınızı da sizden uzaklaştırmaz.» (Et-TerğibVe›t-Terhib)

Unutma evladım! Her makam geçer, her mal tükenir, geride ne izzetin ne de onurun kalır… Başkalarının çıkaracağı makamlara çıkma ki, başkaları tarafından indirilmeyesin. Başkalarının verdiği mala tamah etme ki, başına kakılıp geri alınmasın. Başkalarının itibarının gölgesinde yuvalanma ki, onun itibarı yıkılınca senin de yuvan yıkılmasın…

İşte bu yüzden evladım! Ömrün boyunca kula kulluk etme! Malın, makamın, paranın önünde eğilme! Rızkımı kaybederim korkusuyla Hakkı söylemekten, Hakkın safında durmaktan, Hakkı savunmaktan asla çekinme! Bil ki en büyük ibadet, Hakkı müdafaa etmektir… Makam sahipleriyle, para sahipleriyle, güç sahipleriyle ilişkilerine ve konuşmalarına dikkat et! Gün gelir makam sahiplerine “doğrudur efendim!”, para sahiplerine de “siz nasıl arzu ederseniz efendim!” demek zorunda kalabilirsin. Asla yardakçılık ve yalakalık yapan şahsiyetsizlerden olma. Daima izzetini ve onurunu muhafaza et.

Sevcan Atav Bursalı

B

İşte bu yüzden evladım! Her daim Allah’ın rızasını tercih et. Çünkü Allah’ı razı edersen insanlar da senden razı olur. Unutma evladım! Allah’ı razı edemedikten sonra bütün insanlar senden razı olsa neye yarar. İnsanları razı etmek için çırpınıp durma. Gün gelir bir eksiğin, kırk yıllık emeğini siler atar insanların gözünde. İşte bu yüzden, kimseye eyvallah etme Evladım! Sen hak bildiğin yolda yürümeye devam et. Kalplerin de, malların da, makamların da sahibi Cenâb-ı Allah’tır… Unutma evladım! Ne ecelinden ne de rızkından kaçabilirsin. Sen yürümeye devam et. Vakti zamanı gelince onlar gelir bulur seni… Kaynak: https://www.milligazete.com.tr/yazar/abdulaziz-kiransal ◄◄

FOTOĞRAFLAR DİLE GELSE...

Bebeğin gerçek bir hayata dosun!

ak “Hoş geldin Bebek” odasıymış bu oda. Şimdi de “Cinsiyet Partisi” çıkmış. Bildiğiniz parti. Annenin yakınları anneden önce doktora gidiyor, cinsiyeti öğreniyor; partide bir balon patlatılıyor. Eğer içinden pembe renk çıkarsa kız, pembeden başka renk çıkarsa erkek olduğu anlaşılıyor. Sürpriz parti yani... İşte bunlar hep kapitalizm… İşte bunlar hep maddî ve manevî zarar… İnstagramda gezerken hamile olan anne, aldığı lohusa kıyafete kadar reklamını yapıyor. Lohusa terliği, lohusa pijaması, lohusa tacı… Kadın hamile. Baba adayı, eşinin karnını tutarak fotoğraf çektiriyor, koyuyor sosyal medyaya filan... Fotoğrafçılar tutuluyor. Çekimler yapılıyor. Açıkçası buna karşı değilim. Hani hatıra için fotoğraf çekilmesinde mahsur yok. Neticede fotoğrafçılık bir meslektir. Mahsuru, sosyal medyada “gösterişlik” adına paylaşılması... Toplumun gözüne gözüne sokulması o fotoğrafların.... “Ben hamileyim ey ahali. Bakın kocaman göbeğim var. İçinde de bebek var. Eşim de beni çok sever. Bakınız arkamdan beni nasıl da sarmalar... Göbeğimi tutarak bebeğe yanımızda olduğunu hissettirir. Kociscikolatam benim…Ben seni pek çok pek çok severim… Sen bir ana… Sen bir baba… Her şey oldun artık bana..” Beş yıllık evliyim. Sayısız kadınlarla arkadaş oldum. Hâlâ da arkadaşım. Bana gelirler, ben onlara giderim. Muhabbetimiz, dostluğumuz iyidir. Hepsi de mi eşlerinin anlayışsız olduğundan dem vurur. Nerde o sosyal medyadaki kocişcikolatalar. Neden gerçek hayatta yoklar? Hele hamilelik serüvenlerini dinleseniz. Mideleri bulanırken, hasta yatarken eşlerinden iş bekleyenler, eşlerini aldatanlar, maç izlerken ağızlarından küfürü eksik etmeyen o erkekler neden yoklar sosyal medyada? Ah canım kadınım... canım annem... İyi bir anne, iyi bir gelin, iyi bir eş ol sen. Kocanı masrafa sokma bence. Mesela haftada bir iki defa kayınvalideni ara. Görümcenle kız kardeş gibi ol mesela. Kaynını sev. Kayınpederini bir baba bil… Uğraşma böyle şeylerle... Evde yoğurt yap. Sütün kaymağını biriktir tereyağı yap.

Bak evladım! Bizim Peygamberimiz (s.a.s) buyuruyor ki, “Kim insanlar kızsa bile Allah’ın rızasını gözetirse, insanlardan gelen sıkıntılara karşı Allah ona yeter. Kim de Allah’ın gücenmesini göze alarak insanların rızasını tercih ederse, Allah, onu insanlar eline bırakır.” (Tirmizi)

OPEL KADET: (Benim için Cadillac.. Hangi yıl mı? Model anlatıyor...)

eçel yap. Domates sosu yap. Çok güzel oluyor kış günü... Hem o kocişcikolatalar hayal bence. Hem ben şahsen istemezdim kocişcikolata koca. Partiler filan da düzenlemesin bana. Çocuğuma iyi bir baba; ahlâken de örnek olsun. “Rol model” diyoruz ya biz buna. Başka ihsanını istemem.. Cinsiyet partisi de düzenlemesin bana. Kız da erkek de bizim nasıl olsa. Ve bu Rabbim’in bir mucizesi. Bir sudan insan var ediyor Rabbin. Senin karnında! Bu onun sürprizi Gel sevgili Anne... Bence şu odayı dağıtalım seninle. Balonları sen patlat, süsleri ben keseyim... Gerçek bir hayata gelsin bebeğin! Hoş gelsin! ◄◄

www.facebook.com/ali.oksak

Bir sevda ki; peşinden gidilen...

Hollanda’ya geliş sebebim işte buydu; “Bir araba sahibi olmak…” Çalışıp para kazanmak, ehliyet ve bir araba alarak tez elden anavatana dönmek… Nitekim, Hollanda’ya geldikten 9 ay sonra hayalimi gerçekleştirdim. “Hollanda nire Türkiye nire” demedim. Opel’imle tek başıma düştüm yollara ve 2 gün sonra İstanbul Bakırköy’de evimde aldım soluğu. Sonrası mı? Görüldüğü gibi KIKKERLAND’da saplandık kaldık... Hey gidi gençlik; sen ne kadar çılgınmışsın... (Ali Okşak Arşivi)

2018 - 2019 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILININ BÜTÜN ÖĞRECİ, ÖĞRETMEN VE VELİLERİMİZ İÇİN HAYIRLI, BAŞARILI OLARAK GEÇMESİNİ DİLİYORUZ...

Koenendelseweg 1 5222 BG ‘s-Hertogenbosch Tel.: +31(0)73 6220025 www.sws-simtronic. com info@sws-simtronic.com


29 hayat 23

het leven

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 245 - Aralık/December 2018

Yazı-Yorum

Kurban’ı, uygunsuz hareket veya aile terbiyesi almamakla suçlamak kolaydır

“İnsanları önyargı ile suçlama girişimlerinden vazgeçmeliyiz”

İlhan Karaçay i.karacay@upcmail.nl

Rotterdam’da 31 yaşındaki Bekir Eraslan tarafından okuduğu okulun bahçesindeki bisiklet garajında 8 kurşunla öldürülen 16 yaşındaki Hümeyra Öz için göz yaşları sel oldu. Meydana gelen olayda uzun süredir 16 yaşındaki Hümeyra’yı rahatsız eden Bekir Eraslan defalarca polise şikâyet edilmiş ve Hümeyra’nın çevresine ve yanına yanaşmaması yönünde ceza verilmişti.

H

ümeyra’yı katleden cani Bekir Eraslan’ın geçmişteki sabıka dosyası çok kalındır. 2014 yılında yapılan bir davranış araştırmasında, Hümeyra’nın katili Bekir Eraslan’ın tam anlamıyla ‘Geri zekalı’ olduğu saptanmış. Esrar ve alkol kullanımı ile birlikte, bu caninin, ‘Bipolar bozukluk’ veya ‘Manik depresif hastalık’tan muzdarip olduğu da saptanmıştı. Zaman geçtikçe bu davranış bozukluğu daha da tehlikeli bir hâl almıştır. Polisteki kayıtlara göre, bu yılın 7 Mayıs günü, cani Bekir’in Delfshaven semtindeki evinde çok tartışmalı ve şiddet içeren bir olay yaşandığı iddia ediliyor. Hümeyra’nın kendisi ile olan ilişkisini sona erdirmek istediğini duyunca zıvanadan çıkan cani Bekir’in, kızgınlığından ortalığı harabeye çevirdiği söyleniyor. İşte kayıtlardaki iddialardan bir kesim: Kendisinden çok yaşlı olan Bekir’den çok korkan Hümeyra, tam o olayın cereyan ettiği sırada kendisini telefonla arayan bir arkadaşına, ‘Bekir’den kesinlikle ayrılacağım’ deyince, çılgına dönen cani Bekir, Hümeyra’ya sert bir tokat attıktan sonra onu itelemişti. Sırtüstü düşen Hümeyra’nın başı, televizyon sehpasına çarpınca yaralandı. O sırada halâ telefonla konuşan kız arkadaşının polise haber vermesinden korkan cani Bekir, tam o sırada kapı zili çalınınca, ‘Şayet gelenler polis ise önce seni bıçaklayarak öldüreceğim, sonra kapıyı açacağım’ diye havladı. Ama gelenler polis değildi. Bir gün önce yaşananları içine sindiremeyen Hümeyra, ablası ile birlikte polise gidip darbe yemekten ve tehdit edilmekten şikâyetçi olduğunu belirtirken, ‘Bundan sonra başıma geleceklerden korkuyorum’ diyerek polisten yardım istedi. Ne var ki, şikâyetin ardından akşam saatlerinde Hümeyra’yı telefonla arayan cani Bekir, telefonu alan ablasına, ‘Sizi yok edeceğim, seni bıçaklayarak öldüreceğim. Senin nerede ikamet ettiğini biliyorum. Senden sonra Hümeyra’yı da öldüreceğim’ tehdidinde bulunca, bu kez Hümeyra’nın ablası polise gitti ve durumu anlatarak tekrar şikâyetçi oldu. Günler geçiyordu ama cani Bekir’in telefon tehditleri susmuyordu. Cani Bekir Hümeyra’ya 600 Euro’luk bir ayakkabı hediye etmişti. ‘O ayakkabıyı bana getirmezsen....’ diye küfür

eden cani Bekir, ağıza alınmaz bir şekilde ‘İkinizi de iğfal edeceğim’ küfrünü savurdu. Neden sonra polis, 9 ve 10 Mayıs’ta ifadesini almak üzere cani Bekir’i karakola götürdü. Yüzsüz Bekir polise, ‘Hümeyra’nın benden kesin olarak ayrılmak istediğini anlayınca, kendisine verdiğim 600 Euro’luk ayakkabıyı, 1000 Euro nakit parayı ve yüzüğü geri istedim. Ablasına, ‘seni bulursam öldüreceğim’ dedim. Hümeyra’yı da ölümle tehdit ettim’ ifadesinde bulundu. Cani Bekir sabıka dosyası çok kabarıktı. 16 Ağustos günü polishâkiminin çağrısına kulak asmayan cani Bekir, çeşitli kaba kuvvet olaylarından ötürü hüküm giymiş. Cani Bekir’in avukatı, müvekkilinin tutuklanmaktan korktuğu için gelmediğini söylemiş. Avukata göre cani Bekir, hatalı olduğunu anlamış, duygularını yumuşatmak için bir motor kulübüne üye olmuş Hollanda Topluma Kazandırma Kurumu’nun hazırladığı ve mahkemeye sunduğu bir rapora göre, cani Bekir çok sayıda genç kız ile ilişki kurmuş. Bu ilişkilerin sonlandırılmasını duyduğu her seferinde kaba kuvvet kullanan ve tehdit eden cani Bekir, ayrılıklardan sonra da tehditlerine devam etmiş. Topluma Kazandırma Kurumu’nun raporuna göre, 2014 yılında uzmanlar tarafından muayene edilen cani Bekir’in, ‘Geri zekalı’ olduğu saptanmış. Esrar ve alkol kullanımı ile birlikte, bu caninin, ‘Bipolar bozukluk’ veya ‘Manik depresif hastalık’tan muzdarip olduğu da saptanmış. Savcı, zaman geçtikçe davranış bozukluğu daha da tehlikeli bir hâl alan cani Bekir’in hapis cezasına çarptırılmasını istedi. Hâkim, 3 haftası tecilli 6 hafta hapis cezası verdi. İki yıllık deneme döneminde cani Bekir, ne Hümeyra ile ne de ablası ile kesinlikle temasa geçmeyecek ve yanaşmayacaktı. Temyiz, hapislik cezasını erteledi ama, mahkemenin koyduğu şartları onaylamıştı. Buna göre cani Bekir Hümeyra ve ablasına kesinlikle yanaşmayacak ve temas kurmayacaktı. Ama cani Bekir bu karara uymamıştı. Hümeyra’nın okul arkadaşları ve yeğeni, cani Bekir’in sürekli geldiğini ve tehditlerine devam ettiğini ifade ediyorlar. Durum o kadar korkutucu bir hâl alınca Hümeyra yeniden polise gitti ve şikâyette bulundu. Hümeyra, kendisine ulaştırılan,

cani Bekir’in iki elinde silah bulunan bir fotoğrafını da polise vermiş. Bu şikâyetten sonra polis, cinayetin işlendiği gün saat 14.00’te Hümeyra’ya randevu vermiş. Cani Bekir’in bu randevudan haberi var mıydı bilinmez ama, randevu saatinden 45 dakika önce okulun arka sokağında siyah renkli bir Opel Signum durdu. Okul yeni dağılmıştı. Hümeyra da siyah Opel’in bulunduğu sokağa girmişti. Orada cani Bekir’i gören Hümeyra gerisin geriye okula koşmaya başladı. Cani Bekir de O’nu takip etti. Arkadaşlarının bakışları arasında bisikletlerin bulunduğu garaja giren Hümeyra, kendisini kovalayan cani Bekir tarafından kurşunlandı. Arkadaşları, tam 8 el ateş edildiğini duyduklarını ifade ettiler. O anda yapılan tıbbî yardımlar fayda etmedi ve hayatının baharındaki Hümeyra yattığı yerde can verdi. Cani Bekir daha sonra aynı otomobile bindi ve kaçtı ama polisin sıkı takibinden kurtulmadı ve Rotterdam’ın kuzeyinde yakalandı. Otomobilde başkalarının da bulunduğunu öğrenen polis, bir gün sonra bir kişiyi daha tutukladı.

Genel görüş: Polis ihmalkârlığı. Şüpheli görüş: Sevgi ihmalkârlığı. Saçma görüş: Din ve Kültür farkı

Hümeyra’nın cenaze namazı Mevlânâ Camii’nde kılınırken, camiye yakın Mevlânâ Meydanı’nda 4 bin kişi göz yaşları döküyordu. Şimdi, tartışılmasını istediğim iki konu var: Bunlardan birincisi, Hollanda polisinin vurdumduymazlığı. İkincisi ise, Hümeyra’nın ölümüne karıştırılan Türk/İslam kültürü bahanesi. Önce polisin tutumu: Hepimiz iyi biliyoruz ki, Hollanda’daki ceza yasaları hiç de caydırıcı değil. Saçma olan yasalar da var. İsterseniz sizi 40 yıl önceye götüreyim... Amsterdam’da iki trafik polisi bir otomobilliye ceza yazarken, yanlarında esrar içen hippilere sadece baktılar. O zaman çektiğim bu görüntü Hürriyet’in arka sayfasında, yarım sayfa olarak yayınlanmıştı.

Yine 40 yıl önce, Utrecht şehrinde bir vatandaş bana gelmiş ve komşusunun kendisine silah çektiğini söylemişti. Birlikte gittiğimiz karakolda görevli olan polis, ‘Bir şey yapamayız, komşu silahı kullanırsa gelin’ demişti. Yani adam önce ölecek ve sonra da şikâyet edecek. Şimdi, Hümeyra’nın son yedi ayda başından geçenlere bakınız. Bütün olumsuz ve korkutucu gelişmelere rağmen polis, yasaklı bir caninin bilmem kaçıncı defa okula gelişine engel olmuyor. Böylesine bir manyağı adım adım, dakika dakika izlemesi gereken polis, benim bir gazeteci olarak merak edip bulduğum, Facebook’taki fragmandan bile habersiz. İlk haberimde belirttiğim gibi, cinayetten sonra Facebook’taki takipçiler tarafından küfür yağmuruna tutulan bu manyak, kendi Facebook sayfasına, ‘Eşkıya Dünya’ya Hükümdar Olmaz’ filminden bir fragman koymuş. Fragmanda, başroldeki Hızır’ın eşi boşanmak istediğini söylüyor. Hızır da karısına şunları söylüyor: ‘Bizde terk etmek yok dedik, sen var dedin. Eğer ben buna izin veriyorsam, o kişi benim için ölmüştür. Sen de benim için ölü sayılırsın.’ Eşi, Hızır’a bir şey söylemeye kalkışınca, ‘Sus, ölüler konuşmaz. Ben hakkımı helal etmiyorum’ diyor Hızır. Burada belli oluyor ki cani Bekir, günahsız Hümeyra’yı acımasız bir şekilde katledecek. Polisin hizmetinde Türkçe bilen tercümanlar olduğunu biliyoruz. Bizim gazeteci olarak yazılarımızı, henüz yazma aşamasında bile okuyabilen polis, tehlike arz eden bir manyağın bilgisayarını neden kontrol etmedi? Hollanda’da cuma günü kılınan cenaze namazı ile Hümeyra’nın naaşı, ertesi gün Karaman’da yine gözyaşları içinde toprağa verildi. Şimdi gelelim şu Türk/İslam kültürü safsatasına... Demek ki bu manyak, planını Türk/ İslam kültüründen değil, mafyanın kurallarından araklamış. Bildiğimiz kadarıyla, Hümeyra’nın ailesi, İslam kurallarına saygılı bir şekilde yaşayan mutaassıp bir aile. Hümeyra’nın güzel yüzlü fotoğrafına baktığınız zaman bu mutaassıplığı göreceksiniz.

Okuru olduğunuz Doğuş Gazetesi’nin yazdığına göre, Hümeyra’nın babası Sadık Öz, Ravza Camii cemaatinden. Kesin olarak biliyorum ki, bu aile, kızlarının kendisinden çok yaşlı olan bir manyak ile ilişkisi olduğuna hiç inanmayacak ve itiraz edecektir. Belki de kesin dille yazılan hikâyeye de kızacaklardır. Ama ne var ki eldeki kayıtlar başka şeylere işaret ediyor. Burada Hümeyra’nın ailesini tenzih ederim. Aile, Hümeyra’ya gerekli olan sevgi ve ilgiyi mutlaka hissettirmiştir. Uzmanlara göre, aileler mutaassıp da olsa, liberal de olsa, sonsuz özgürlükçü de olsa, kızlarına daha çok ilgi göstermeli ve itina ile yetiştirmeliler. ‘Benim çocuğum yapmaz’ savunması yerine, çocuklarına daha çok sevgi ve ilgi göstermeliler. Çocuklar, sevgi ve ilgiyi başkalarında arama ihtiyacı hissetmemeliler. İşte biz bunlara dikkat edersek, polis de savsaklama yerine işini daha iyi yaparsa bunun gibi cinayetler önlenebilir. Cinayet, Hollanda medyasının ve bazı çok bilmişlerin iddia ettiği gibi, din ve kültür farklılığından işlenmemiştir. Öyle olsaydı, 2017 yılında Hollanda’da meydana gelen 2850 kadına şiddet olayı da, Hollanda din ve kültürüne bağlanırdı. Bu konuda yazdığım ilk haberde, Zehra Sarıaslan’ın Hollandaca olarak yayınladığı bildiriyi size sunmuştum. Sarıaslan yazısının bir bölümünde şöyle diyor: Bunun yanında, reaksiyonlarda bir başka unsur daha var: Olanların ‘Kültürel Çerçeve’ olarak kurumlanması. Gerçeği yansıtmayan görüşler ve bilgi eksikliği, spekülasyona dayalı kapsamlı analiz ve görüşlere yol açmış. Olay, Türk veya İslam kültürünün belirli bir sorununun bir sonucu olabilirmiş. Bu sorunu etnik bir arka plan, din veya kültür ile suçlamak için çok erken. Bu problemi, etnik geçmişe, din ve kültüre bağlamak saçmalıktır. Böylece gerçek problem bir kenara itiliyor ve kadınların bu tür şiddete maruz kalmalarını kolaylaştırıyor. Şimdi, gerek topluma ait bireyler ve gerekse toplumu yönetenler daha dikkatli olursa, bu gibi hunharlıklar önlenebilir. Gül yüzlü, melek gibi günahsız Hümeyra’ya Allah rahmet eylesin, acılı ailesine de sabırlar versin. ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 245 - Aralık/December 2018

04 basından 26 30 van uıt pers

Çocuklarımız “adam” olsun diye

Ferman...

Bu kıymetli bilgileri buraya bırakayım,

anne babaların hayalleri suya düşmeden faydalansın...

E

vladınız; – Varsın, bir çivi bile çakamasın… ama, dersleri iyi olsun. – Varsın, omuzlarda cenaze taşıyanlara bön bön baksın… ama, matematiği düzgün olsun. – Varsın, evin çalan telefonuna cevap veremesin… ama, notları yüksek olsun. – Varsın, eve gelen misafirlerinizle üç kelime konuşamasın… ama, fen lisesine gitmiş olsun. – Varsın, ağlayan bir çocuk görünce ona gülsün… ama, sınıfın birincisi olsun. – Varsın,kendisinin fazladan harçlığı olduğu halde; kantinden simit alamayan çocuklarla alay etsin… ama, öğretmenlerinin gözdesi olsun. – Varsın, başını okşayıp hatırını soran bir yetişkine dönüp; “Ya siz nasılsınız efendim…” diyemesin… ama, yabancı dili mükemmel olsun. – Varsın, oyun arkadaşları olmasın…ama, sınavlarda “on” çeksin. – Varsın; – Taziye nedir,bilmesin, – Başın sağ olsun ne demek, anlamasın, – Geçmiş olsun kime denir, niçin denir, haberi olmasın, – Uğurlar olsun, ne anlama gelir farkında olmasın, – Ama… karneleri süper olsun. – Evet… varsın, tek dostu olmasın…ama, iyi gelir getiren bir mesleği olsun… öyle mi… Bu çocuğu bu hâle nasıl mı getirdiniz? – Bandı üç ay geriye sararak, çocuğunuzla “nelerden ibaret” olan iletişiminizi dinlemek ister misiniz;

İbretlik bir hikâye...

– “Oğlum, çıkar üstünü-başını… doğru derslerinin başına… – Kızım, öğrenemedin gitti şu işi… hafta içi sokak-mokak yasak… – Ne gezmesi…sen önce ödevlerini bitir. – Oyun mu… gelmeyeyim yanına… – Geçen dönemin berbat karnesini unuttuğumu sanma… – Birazdan tek tek bakacağım ödevlerine… – Yavrum, bıktım ama her akşam ders çalış demekten… Üstün Dökmen – Şu odanın hâli ne küçük bey… – Hayır efendim… siz de ana-baba olunca her akşam bol bol televizyon izlersiniz… – Haftaya veli toplantısı var biliyorsun değil mi küçük hanım… – Çocuklar… kesin şamatayı da elime sopa almayayım… • Çocuğunuzla bilmem ama, bu tarzınızla kimseyle iletişim kuramazsınız. • Mesela, çocuğunuz hakkında şunları hiç merak ettiniz mi: – Elinin neye yatkın olduğunu, – Gönlünün neler arzuladığını, – Dilinin neye uyumlu olduğunu, – Gözlerinin zevkini, – Hangi oyunlardan hoşlandığını, – Neleri “merak” ettiğini, – Arkadaşları ile en çok hangi oyunları oynadıklarını, – Hangi oyunlarda başarılı olduğunu, – Futbolla ilgisini, basketle arasını, satrançla havasını…hiç merak ettiniz mi acaba. – Bisiklet sürmeyi öğrenip öğrenmediğini, – Resim dersiyle ilgisini, – Müzikle arasını… hiç mi sormadınız… • Öyleyse çocuğunuzla: – Ayağı yere basan bir iletişim kuramazsınız. – Her sözünüze tepkili olması, – Lafı ağzınıza tıkaması, – Bazen de sizi terslemesi,– Hayallerinizin suya düşmesi… hep bundandır… canım kardeşim.

Alper Aksoy

“İslam’a daha sıcak bakıyorum, ama Müslümanlara baktığımda birden soğuyorum”

O

n sekiz yaşında bir kız, Belçika’da yaşıyor. “Türk müsün?” dedim. “Daha karar vermedim”

dedi. “Müslüman mısın?” dedim. “Ona karar vermek daha zor” dedi. Merakım iyice kabarmıştı. “Konuştuklarınızdan hiçbir şey anlayamadım” dedim. “Ben de bir şey anlayamıyorum. Hayatım bir kördüğüm. Nasıl çözeceğimi bilemiyorum.” “Neden ama?..” “Babam Fransız, annem Türk... İkisini de seviyorum... Babam Hristiyan bir Fransız olmamı istiyor. Annemse Müslüman bir Türk olmamı... Bu iki istek arasında sıkışıp kaldım... Bilemiyorum ne yapacağımı?” Sis perdesi biraz aralanmıştı. Biraz daha açmak için sorulara devam ettim. - “Kendini kalben Hristiyanlığa mı daha yakın hissediyorsun, Müslümanlığa mı?..” - “İslam’a daha sıcak bakıyorum, ama Müslümanlara baktığımda birden soğuyorum. Babam annemin Türkiye’deki akrabalarını Brüksel’e getirip oturum aldı, iş buldu... Bir iki yıl çalıştılar o kadar... Şimdi hepsi ‘somaca basıyorlar’ yani işsizlik parası alıyorlar. Hepsi de sapa sağlam...

Yusuf Yanç

Karamanoğlu Mehmet Bey’i Arıyorum

K

aramanoğlu Mehmet Bey’i arıyorum Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?

Bir ferman yayınlamıştı; ‘Bu günden sonra, divanda, dergahta, bargahta, mecliste, meydanda Türkçe’den başka dil konuşulmaya’ diye, Hatırlayanınız var mı? Dolanın yurdun dört bir yanını, Çarşıyı, pazarı, köyü, şehiri, Fermana uyanınız var mı? Nutkum tutuldu, şaşırdım, merak ettim, Dolandığınız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere, Gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı? Tanıtımın demo, sunucunun spiker, Gösteri adamının showmen, radyo sunucusunun diskjokey, Hanım ağanın first lady olduğuna şaşıranınız var mı? Dükkânın store, bakkalın market, torbasının poşet, Mağazanın süper, hiper, gros market, Ucuzluğun damping olduğuna kananınız var mı? İlan tahtasının bilboard, sayı tabelasının skorboard, Bilgi alışının brifing, bildirgenin deklarasyon, Merakın, uğraşın hobby olduğuna güleniniz var mı? Bırakın eli, özün bile seyrek uğradığı, Beldelerin girişinde welcome, Çıkışında goodbye okuyanınız var mı? Korumanın, muhafızın body guard, Sanat ve meslek pirlerinin duayen, İtibarın, saygınlığın prestij olduğunu bileniniz var mı?

◄◄

Babamın akrabaları Hristiyan... Kiliseye gitmiyorlar ama iş ahlâkları var... Herkes işinde dürüstçe çalışıyor... Annemin akrabaları hem namaz kılıyor, yeri gelirse hırsızlık bile yapıyorlar... Türkiye’ye gidiyoruz her taraf cami dolu, camiler de namaz kılan insan dolu... Ama herkes hile yapıyor, sizi kandırmaya çalışıyor... Belçika’da kiliseler bomboş ama Hristiyanların hepsi ahlâklı... İşte bu yüzden olmak istediğim halde Müslüman olamıyorum...” Afallamıştım. Umutsuz bir hamle yaptım. - “Ama şey... Yani... Müslümanlara bakarak karar vermek...” Ani bir çıkışla sözümü kesti. - “Çok dinledim bu masalları, hem de pek çok... Kusura bakmayın lütfen... Bir din anlayışı güzel ahlak üretemiyorsa ben o dini yani Müslümanlığı kabul edemem. Brüksel’deki Müslümanları geçtim; Türkiye’de herkes devleti soyuyor, vergi kaçırıyor, haram yiyor... Her şeyi yapıyorlar... Ondan sonra “Döndüm Kabe’ye Allahü Ekber”. Jimnastik bu ya, namaz değil jimnastik...” Bu sözler ceviz büyüklüğündeki dolu taneleri gibi başıma çarpıyordu. - “O zaman siz Hristiyanlıkta kesin kararlısınız?” diye sordum. - “Annem “Müslüman ol” diyor ama bu ihtimal çok zayıf... Brüksel’de en çok ezan seslerini seviyorum, çan sesleri beynimi tırmalıyor... Haaa annemin hatırına belki Türküm diyebilirim...” Maria Elif’in yaşadığı Müslüman işkencesinin vebali kimlerin omuzunda acaba?.. ◄◄

Sekinin, alanın platform, merkezin center, Büyüğün mega, küçüğün mikro, sonun final, Özlemin, hasretin nostalji olduğunu öğreneniniz var mı? İş hanımızı plaza, bedestenimizi galeria, Sergi yerlerimizi center room, show room, Büyük şehirlerimizi mega kent diye gezeniniz var mı? Yol üstü lokantamızın fast food, Yemek çeşitlerimizin menü, Hesabını adisyon diye ödeyeniniz var mı? İki katlı evinizi dubleks, üç katlı komşu evini tripleks, Köşklerimizi villa, eşiğimizi antre, Bahçe çiçeklerini flora diye koklayanınız var mı? Sevimlinin sempatik, sevimsizin antipatik, Vurguncunun spekülatör, eşkıyanın mafya, Desteğe, bilemediniz koltuk çıkmaya sponsorluk diyeniniz var mı? Mesireyi, kır gezisini picnic, Bilgisayarı computer, hava yastığını air bag, Eh pek olasıcalar, oluru, pekalayı okey diye konuşanınız var mı? Çarpıcı, önemli haberler flash haber, Yaşa, varol sevinçleri oley oley, Yıldızları star diye seyredeniniz var mı? Vırvırık dağının tepesindeki köyde, Cafe shop levhasının altında, Acının da acısı kahve içeniniz var mı? Toprağımızı, bayrağımızı, inancımızı çaldırmayalım derken, Dilimizin çalındığını, talan edildiğini, Özün el diline özendiğine içiniz yananınız var mı? Masallarımızı, tekerlemelerimizi, atasözlerimizi unuttuk, Şarkılarımızı, türkülerimizi, ninnilerimizi kaybettik, Türkçemiz elden gidiyor, dizini döveniniz var mı? Karamanoğlu Mehmet Bey’i arıyorum, Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı? Bir ferman yayınlamıştı… Hayal meyal hatırlayıp da, sahip çıkanınız var mı? ◄◄


mozaik 31 mozaïek

aylık gazete/maandblad

nr. 245 - Aralık/December 2018

Hollanda’da hayat...

Haber başlıkları: Femke Halsema: “Yapacak başka işimiz mi yok?”, SGP partisi: Sığınma kamplarında ezan yasaklansın!, Hükümet, yeni gelen Türklere uyum derslerini mecburi hale getiriyor,2019 yılından itibaren muhtemelen yurtdışına giden emekli maaşlarında aylık 50 ile 150 euro arası azalma olacak, Türk haftasonu okulları (cami dersleri) serbest..

Hollanda gündemine bir başka açıdan bakmak....

Hollanda gündemini yakından takip eden ve bu gündemleri kendi sosyal medya hesaplarında yorumlarıyla paylaşan pek çok insanımız var. Bunlardan biri de Soest bölgesinde ikamet eden Salih Canöz. Bundan böyle takip ettiği gündemi, zaman zaman gazetemizde de değerlendirecek ve paylaşımlarına objektif yorumlar getirecek... Sizlerden de bu konuda katkı bekliyoruz...

Halsema: ‘Moslims hebben het moeilijker in de stad dan anderen’

SGP: Verbied gebedsoproep moslim in azc

Kabinet bekijkt verplichte inburgering voor Turkse nieuwkomers

Femke Halsema: “Yapacak başka işimiz mi yok?” Amsterdam Belediye Başkanı Femke Halsema, katıldığı bir oturumda, burka yasağı ile alakalı şu ifadeyi kullandı: “Kabul edelim ki şehirde en çok zorluk çekenler (dışlananlar) Müslümanlar. Çarşaf yasasını uygulayacak değiliz. Kadınları çarşaf sebebiyle tramvaydan indirmemiz beklenmesin. Yapacak işimiz mi yok? Halsema deed ook een politiek gevoelige uitspraak. De Eerste Kamer ging namelijk deze zomer akkoord met een beperkt boerkaverbod. Dat betekent dat gezichtsbedekkende kleding straks niet meer mag in het openbaar vervoer, het onderwijs en ziekenhuizen. De burgemeester liet tijdens het debat weten dat hier in Amsterdam niet op zal worden gehandhaafd. ‘We gaan vrouwen toch niet uit de tram halen? Dat past niet bij de stad.’ Haar standpunt leverde applaus van de zaal op.

SGP partisi: “Sığınma kamplarında ezan yasaklansın!” Het is vreemd dat moslimasielzoekers in gemeenschappelijke ruimtes in een azc gebedsoproepen mogen laten horen via bijvoorbeeld hun telefoon. De overheid moet aan die mogelijkheid paal en perk stellen, zodat azc-bewoners niet meer ongewild met zulke uitingen worden geconfronteerd. SGP-Tweede Kamerlid Roelof Bisschop gaat daar dinsdagavond op aandringen bij staatssecretaris Harbers (Asiel) tijdens de behandeling van de justitiebegroting. e mogelijkheid voor moslims om gebedsoproepen af te spelen staat genoemd in een Handreiking over de omgang met levensbeschouwing op COA-locaties. Dreigt overlast, dan gaan partijen „waar nodig onder begeleiding van het COA” met elkaar in gesprek om te bezien welke oplossingen mogelijk zijn, aldus het document. Het COA mag volgens de leidraad regels opstellen over de duur en het geluidsniveau van gebedsoproepen.

Hükûmet, yeni gelen Türklere uyum derslerini mecburi hale getirmenin yollarını arıyor Minister Koolmees (Integratie) en staatssecretaris Harbers (Justitie) gaan onderzoek doen naar een mogelijke inburgeringsplicht voor nieuwkomers uit Turkije. “We verkennen de mogelijkheden”, zei Koolmees op vragen van CDA en D66. Die twee regeringspartijen willen dat Turkse nieuwkomers verplicht worden inburgeringsexamen te doen. Tot nu toe zijn ze daarvan vrijgesteld, op basis van het Associatieverdrag tussen Turkije en de EU. Daardoor hoeven Turken, net als EU-burgers, niet in te burgeren. Volgens CDA-Kamerlid Heerma zijn er veel problemen met de integratie van Turken in de Nederlandse samenleving. Bovendien stijgt het aantal Turken dat hiernaartoe komt, vanwege de toegenomen politieke spanningen in Turkije. Dit jaar zijn het er mogelijk 8000.

Mogelijk lagere AOW-uitkering voor duizenden Nederlanders in buitenland 2019 yılından itibaren yurt dışına giden emekli maaşlarında aylık muhtemelen 50 ile 150 euro arası azalma olacak Recent ontvingen veel Nederlanders die in het buitenland wonen een brief van de Sociale Verzekeringsbank (SVB). Hierin staat dat ze vanaf 1 januari een lager nettobedrag aan AOW-pensioen of Anw-uitkering krijgen. Dit komt omdat er vanaf 2019 meer belasting wordt ingehouden doordat met ingang van die datum geen heffingskortingen meer worden toegepast op AOW- en Anw-uitkeringen van mensen die in het buitenland wonen. Hoeveel lager de nettobedragen zullen gaan uitvallen kan de SVB nog niet zeggen, omdat de bedragen voor 2019 nog niet bekend zijn. Het gaat waarschijnlijk om 50 tot 150 euro netto per maand minder, afhankelijk van de hoogte van de uitkering. Onrust De brief van de SVB wekt veel onrust onder Nederlanders in het buitenland omdat niet duidelijk is of ze er per saldo op achteruit gaan en zo ja, met hoeveel. Volgens de brief wordt het wegvallen van de heffingskorting namelijk gecompenseerd doordat mensen die voorheen naheffingen van de belastingdienst kregen, voortaan geen naheffing meer krijgen, of een lagere.

Turkse weekendscholen gaan vrijuit Türk haftasonu okulları (cami dersleri) serbest

Ons land blijft voor informatie over de subsidie afhankelijk van Ankara Den Haag - Het kabinet stelt vrijwel niks te kunnen doen aan Turkse weekendscholen. Voor informatie over de scholen in ons land, is Nederland zelfs afhankelijk van Ankara. Vanuit de coalitie klinkt gemor over de opstelling van het kabinet die ’onbevredigend’ zou zijn. In antwoord op Kamervragen maakt minister Wouter Koolmees (Sociale Zaken) duidelijk hoe weinig hij kan doen aan de Turkse weekendscholen in ons land. Omdat ze niet onder de onderwijswetgeving vallen, mag de inspectie er ook geen kijkje nemen. Vanuit het parlement waren er eerder al zorgen over dat Turkije subsidie wil verlenen aan de weekendscholen. Het kabinet heeft inmiddels van Ankara vernomen dat er zo’n 15 scholen om financiële steun hebben gevraagd bij de regering van president Erdogan. Daar heeft Nederland zijn bezorgdheid over geuit maar, veel meer kunnen we blijkbaar niet doen. Ons land blijft voor informatie over de subsidie afhankelijk van Ankara. Wel probeert Koolmees de Kamer gerust te stellen door te schrijven dat de Turkse regering in een gesprek daarover ’maximale transparantie’ heeft beloofd. Het schiet echter in het verkeerde keelgat bij VVD-Kamerlid Bente Becker. „Dit is niet genoeg”, zegt ze over de kabinetsbrief. „We moeten niet afhankelijk zijn van Turkije om te weten wat er hier speelt.” Ze eist dat het kabinet bekijkt hoe er toch toezicht kan komen op de scholen of hoe de buitenlandse financiering kan worden gestopt. Minstens een van de twee. „Het kan niet zo zijn dat de Turkse overheid ons straks gaat vertellen dat er niets aan de hand is en achter onze rug kinderen beïnvloedt. Ik wil dat het kabinet hier veel harder tegen optreedt.” „Ik vind de antwoorden onbevredigend”, zegt CDA-Kamerlid Pieter Heerma. „Ik wil horen wat de minister nog meer kan doen zodat er toch meer Nederlands toezicht op de scholen kan komen.”


04 32

Üye kaydınızı www.yenicınar.nl üzerinden online olarak yapabilirsiniz

KİMSEYE “YÜK” OLMA, ÇINAR’A “ÜYE” OL! Gençler, bu kampanya kaçmaz!

20-25 yaş arasında üye olacak gençler için ilk yıl katılım bedeli sadece 30 Euro’dur...


panorama 33 uitzicht

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 245 - Aralık/December 2018

Doç. Dr. Elif Nuroğlu:

“Nobel ödüllü ünlü iktisatçı Joseph Stiglitz yaptığı açıklamada dijital para birimlerinin tehlikelerine değinirken, Bitcoin’in bir balon olduğunu iddia ediyor. Bu balonun patlaması durumunda tüketicilerin büyük kayıplar yaşayacağını belirterek, yatırımcıları uyarıyor”

Nedir bu Bitcoin? B söylüyor.

itcoin’in internet çağının doğal ürünlerinden biri olduğunu, ona inanan veya inanmayan herkes

İşlemlerin, alım satımların, rezervasyonların, hatta doğum günü sürprizlerinin bile internet aracılığıyla yapıldığı bir devirde ortaya çıkan ve sadece şifreli olarak kullanılabilen bir para bu. Paranızı gerçek hayatta bir alım-satım (veya takas) yaparak sanal hayata transfer etmenin ve bu parayı internet ortamında en özgür, en kontrolsüz şekilde kullanmanın bir aracı da diyebiliriz. Bu işlem nasıl gerçekleşiyor? Gerek internette bazı siteler aracılığıyla, gerekse çoğu Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan Bitcoin ATM’lerinden, sahip olduğunuz dolar, avro, Türk lirası veya herhangi bir para birimiyle önce Bitcoin satın alıyorsunuz. Nasıl gerçek parayı cüzdanda barındırıyor ve saklıyorsanız, Bitcoin’lerinizi de sanal bir cüzdanda saklıyorsunuz. Bu sanal cüzdan yüksek ve fazlasıyla gelişmiş bir şifreleme sistemiyle korunuyor. Burada kullanıcının en dikkatli olması gereken husus, şifresini oluşturup koruması ve sanal cüzdanından parasının çalınmaması için azami özen göstermesi. Bu aşamadan sonra bilgisayar başına geçerek istediğiniz ülkeye SWIFT kodu olmadan, devlet, vergi ya da sorgulama olmaksızın Bitcoin’lerinizle ödeme yapabilir veya ödeme kabul edebilirsiniz. Ülkeden ülkeye gerçekleşen para akışları normalde devletler tarafından kontrol edilirken Bitcoin için böyle bir mekanizma şu aşamada yok. Nasıl ortaya çıktı? Bitcoin’in 2008 yılında Satoshi Nakamoto müstear ismini kullanan bir kullanıcı tarafından ortaya çıkarıldığı söyleniyor. Bitcoin’in yaratıcısı bir kişi veya grup veya bir sistem de olabilir. Neticede Bitcoin, 8 yıldır kripto (şifreli) para piyasalarında işlem görüyor ve kimin tarafından ortaya çıkarıldığı bilinmiyor. İlk çıktığı zamanlarda çok ucuz olduğu için sadece merak nedeniyle bile Bitcoin alan, ancak daha sonra bu yatırım sayesinde epey zengin olan kişiler var. Sanal cüzdanınızı Bitcoin’lerle işlem yaparak, alım ve satımlar yoluyla daha fazla doldurunca, Bitcoin ile markete gidip ekmek almanız mümkün olmadığı için, gerçek dünyada kullanılabilecek bir para birimine geri çevirmeniz gerekiyor. Bunu özellikle fiyatı yükseldiği sırada yapan yatırımcı da epey yüksek oranda kâr ediyor. Bitcoin ile işlem yapmak kısaca böyle. Kripto paralardan sadece biri olan Bitcoin şu aralar en revaçta olanı. Bitcoin gibi kripto para borsalarında işlem gören Litecoin, Ethereum, Ripple, Monero, Dash gibileri de var. Bütün bu sanal paralar, normal borsalardan farklı olarak açılış ve kapanış saatleri olmayan ve herhangi bir ülkeye bağlı olmadan çalışan kripto para borsalarında işlem görüyor.

Bitcoin hakkında kim ne diyor? Bitcoin konusunda 2013 yılında Türkiye’de ve dünyada çok şey yazıldı. Sonra kendisini bir süre unuttursa da, fiyatındaki hızlı yükselişle 2017 yılında tekrar gündeme oturdu. Bitcoin iktisatçılar ve para teorisi çalışanlar için pek güven vermeyen bir kripto para birimi. ‘Volatilitesi’ çok yüksek, yani değerindeki iniş-çıkışlar hem ani hem de çok fazla. Yakın gelecekte değerinde daha da yükselme bekleniyor. Fransa Merkez Bankası Başkanı François Villeroy de Galhau Bitcoin’i “Kripto para bile değil, sadece spekülatif bir varlık” olarak tanımlıyor. Nobel ödüllü ünlü iktisatçı Joseph Stiglitz yaptığı açıklamada dijital para birimlerinin tehlikelerine değinirken, Bitcoin’in bir balon olduğunu iddia ediyor. Bu balonun patlaması durumunda tüketicilerin büyük kayıplar yaşayacağını belirterek Bitcoin yatırımcılarını uyarıyor. Lakin Stiglitz, Bitcoin devletin para basma fonksiyonuna bir tehlike teşkil ettiği için böyle bir açıklama yapma gereği duymuş izlenimi veriyor. Bitcoin’e yaklaşım konusunda iktisatçılar çekinceli ve şüpheli. Finans sektörü biraz tereddüt etse de, olası fırsatları kaçırma ve gelişmelere kayıtsız kalmanın doğuracağı geri kalma ihtimalinden korkuyor ve Bitcoin’in “olumlu bir endişe” ile izlenmesi gerektiğini savunuyor. Bilişim sektörüne gelecek olursak, Bitcoin sanki normal paralardan bir paraymış ve hiçbir dezavantajı yokmuş, zaten 21. yüzyılın para birimi bu tarz bir para olacakmış gibi Bitcoin’i sahiplenenler çoğunlukla bu sektörden. Bitcoin’e olan talebin artmasında büyük borsa işletmecilerinin Bitcoin’de opsiyonlar sunması ve Bitcoin işlemleri yapmaya başlaması önemli bir etken. Böylelikle yatırımcılar, zamanla Bitcoin’in işlem göreceği borsa sayısı ve kâr fırsatları artacak sinyali alıyor. 2017 yılına bin dolar seviyelerinde giren Bitcoin fiyatı bugün 12 bin doları da aştı. Bitcoin’deki bu inanılmaz değerlenmenin gelecek beş yılda 55 bin dolara kadar tırmanacağını söyleyen Wall Street stratejisti Tom Lee’ye göre, yatırımcılar Bitcoin’i altın yerine geçecek bir yatırım aracı olarak görmeye başlıyorlar. Miktarının sabit olması da Bitcoin’in değer kaybetmesine engel olacak bir faktör.

İnsanlar neden Bitcoin satın alıyor? Kısaca zengin olmak için. Şu sıralar Bitcoin alan kişilere sorsanız, günlük alışverişlerini tamamen Bitcoin gibi çok dalgalı, roket hızıyla değer kazanıp sert bir şekilde düşen bir para birimi ile yapmak istemezler. The Economist dergisi bunu “daha büyük aptal teorisi” (greater fool theory) ile açıklıyor: Düşük fiyattan alıp, daha yüksek bir fiyata satacak birini (!) bularak yüksek kâr elde etmek. Ama diğer yandan, bu mekanizmada büyük bir tehlike de yok değil. Tüm alıcılar daha fazla para kazanmak için bu piyasada ise ve fiyatı arz ve talep mekanizması belirliyorsa -ki bugünlerde şahit olduğumuz fiyat yükselmeleri talep kaynaklı- tüm kullanıcıların milyoner olma sevdasıyla bir anda Bitcoin’lerini satmaya başladığı zaman fiyatın yere çakılması da kaçınılmaz. Görünen o ki bir süre Bitcoin üzerinden çok kâr edilecek. Sonrasını ise hep birlikte izleyip göreceğiz.

Diğer yandan Bitcoin’deki değer artışında sabit arz faktörünün çok hayati olduğunu söylemiştik. Şu an sabit olarak bilinen 21 milyon Bitcoin’in bir kaç yıl sonra artırılmayacağını kim garanti edebilir? Zaten sahibinden haberimiz olmayan, yarın sabah yok olsa hesap sorulacak bir mercii bulunmayan bir kripto paradan söz ediyoruz.

Bitcoin konusunda resmi kuruluşlar, Rusya, Fransa ve ABD merkez bankaları, “Riskleri siz bilerek ve isteyerek alıyorsunuz, yarın balon patlarsa kimseyi suçlamayın” diye piyasalara ve yatırımcılara yapabilecekleri tek şey olarak uyarıda bulunuyor. Bu arada Bitcoin’in gerçekten bir balon olup olmadığı tartışması da burada devreye giriyor.

Bitcoin’in avantaj ve dezavantajları Bitcoin’e olan aşırı rağbetin önemli sebeplerinden biri, işlemlerin gizlili-

ği. İşlemler dağıtık bir sistemde farklı noktalarda kayıt altına alındığı için kayıtların kaybolma ihtimali yok. Fakat programın özelliği gereği kimin ne kadar Bitcoin sahibi olduğu veya Bitcoin ile hangi miktarlarda ne tip işlemler yaptığı tamamen gizli kalıyor. Bitcoin’in pek çok ülkede kabul görüp kendisine sağlam bir yer edinmesini sağlayan öncelikli fonksiyonu işte bu gizlilik. Herhangi bir devlete vergi ödemek istemeyenler ve yasal olmayan yollardan kazanılan paraları aklamak isteyenler bu yeni şifreli para birimine yöneldiler. Hatta Bitcoin’in daha çok kara para aklamak için kullanıldığı söylemleri, belki de diğer özelliklerinin önüne geçip kendisi hakkında negatif bir imaj oluşturdu diyebiliriz. Sınırlı arz Bitcoin’in diğer en önemli özelliği ise arzının sınırlı olması. İktisatta herhangi bir malın miktarı arttıkça değerinin düştüğüne inanılır. Paranın da miktarı artınca değeri düşer. Programa tanımlandığı gibi kalırsa, belirlenen maksimum Bitcoin miktarı 21 milyon. Başlangıçta piyasaya sürülen Bitcoin’ler alım-satım yoluyla el değiştirirken, diğer yandan piyasadaki Bitcoin miktarı ‘Bitcoin madenciliği’ ile artabiliyor. Nasıl altın madenini doğadan madencilik yöntemleriyle çıkarabiliyorsanız, dijital ortamda da karmaşık şifreleri çözerek Bitcoin çıkaran Bitcoin madencileri var. Bulunan her şifre önceleri 50, daha sonra 25, şimdi de 12,5 Bitcoin ile ödüllendiriliyor. Bitcoin madenciliği çevre kuruluşlarını ayağa kaldıracak kadar yüksek miktarda elektrik enerjisi tüketiyor. Çıkarılan Bitcoin miktarı arttıkça yeni şifrelerin çözülmesi zorlaşıyor; aynı zamanda ödül olarak verilen Bitcoin miktarı da düşüyor. Bitcoin madencilerinin -şu anki programlamaya göre- 21 milyon Bitcoin tamamen çıkarılınca, daha fazla çaba harcamalarına gerek kalmayacak. Arzının sabit olması, ulusal kâğıt paraların aksine, Bitcoin’i ulusal paralara karşı devamlı değeri yükselen bir para birimi haline getiriyor. Bitcoin aynen altın ve gümüşe benzer şekilde, bir gün tükenecek ve daha fazla üretilemeyecek bir maden gibi tasarlanmış. Arz penceresinden bakıldığında Bitcoin’in sabit arzı, değerindeki artışı destekleyen bir faktör. Talep tarafından bakıldığında ise gizlilik, hızlı ve kolay işlem yapabilme, her türlü devlet kontrolünden uzak bir yapı içinde bulunması, değerinde sürekli bir artış beklenmesi gibi faktörler, Bitcoin’e olan talebi her geçen gün artırıyor. Diğer yandan, Bitcoin ile ödeme kabul eden şirket sayısı da hızla artıyor. Bitcoin ile işlem yapanlar arasında Microsoft, Intuit, PayPal ve Virgin Galactic gibi büyük şirketler de var. ‘Olumlu bir endişeyle izlemek’ Türkiye’de Bitcoin bir yandan risk iştahı kabarık yatırımcı tarafından talep görüyor, diğer yandan ise BDDK ve SPK gibi kuruluşlar yatırımcıyı ve Bitcoin’e ilgi duyma potansiyeli olan herkesi uyarıyor. TCMB Başkanı Murat Çetinkaya ve bazı CEO’ların açıklamalarına baktığımızda ise “Bitcoin’de bir fırsat

varsa Türkiye bu fırsatı kaçırır mı” endişesini görüyoruz. Bitcoin ve benzeri paraların herhangi bir resmî ya da özel kurum tarafından ihraç edilmediğini belirten Çetinkaya, Bitcoin’in, karşılığı için güvence verilmeyen bir sanal para birimi olduğunu ve bu tip paralarla doğrudan ilgili bir yasal düzenlemenin ülkemizde bulunmadığını belirtiyor. Ancak Çetinkaya sanal para hakkında gerekli düzenlemeler yapılırsa finansal istikrara katkı sağlayabileceğini de ekliyor. Finans sektöründen gelen yorumlar ise bütün varlığını ona bağlamadan, yani çok fazla para yatırmadan, ama tamamen de göz ardı etmeden Bitcoin ile ilgilenmek yönünde. Diyanet ne diyor? Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı ise Bitcoin’in devlet tarafından tanınmaması nedeniyle alım ya da satımının uygun olmadığını söylüyor. Bu fetvaya göre, devletin Bitcoin’i tanıması ve hakkında gerekli düzenlemeleri yapması halinde tutum değişebilir. Ancak blockchain (blok zinciri) mekanizmasıyla şifrelenmiş ve artık kurucularının bile müdahil olamadığı söylenen bir sisteme Türkiye ya da başka bir devlet tarafından nasıl bir düzenleme getirileceği de büyük bir soru işareti. Sonuç olarak, Bitcoin bizleri geleceğin para birimine hazırlayan, ekonomideki aktörleri bu tarz işlemlere aşina kılmaya yarayan bir kripto para vazifesi görebilir. Herhangi bir otoriteye bağlı olmaması, kimlik bilgilerinin gizliliği gibi nedenlerle, bir gün hiç var olmamış gibi ortalıktan kaybolabilir de. Bunları bilmiyoruz, hep birlikte göreceğiz. Bundan zarar görenler iştahlı ve risk seven yatırımcılar olur. Onlar da zaten merkez bankaları ve diğer otoritelerin uyarılarına kulak asmadıkları için, kendi kararlarının sonucuna katlanmak durumunda kalırlar. Diğer yandan Bitcoin’deki değer artışında sabit arz faktörünün çok hayati olduğunu söylemiştik. Şu an sabit olarak bilinen 21 milyon Bitcoin’in bir kaç yıl sonra artırılmayacağını kim garanti edebilir? Zaten sahibinden haberimiz olmayan, yarın sabah yok olsa hesap sorulacak bir mercii bulunmayan bir kripto paradan söz ediyoruz. (Türk-Alman Üniversitesi’nde İktisat Bölümü başkanlığı görevini yürüten Doç. Dr. Elif Nuroğlu uluslararası iktisat, yerçekimi modeli, ampirik uluslararası ticaret, ekonometrik modellemeler, ampirik makroekonomi, yapay sinir ağları ve fuzzy yaklaşımlar alanlarında çalışmaktadır) ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 245 - Aralık/December 2018

04 haber 34 nieuws

ZAM YAĞMURU

Hollanda’da 2019 zam yılı olacak Hollanda’da 2019 yılında yapılacak olan zamlarla ilgili haberleri sizler için bir araya topladık. ENERJİ FATURANIZ YILLIK 360 EURO ARTACAK Yükselen enerji fiyatları ve yüksek vergi oranları gelecek yıl enerji faturanıza ciddi oranda yansıyacak. Ortalama bir aile 2019 yılında 360 Euro daha fazla enerji faturası ödeyecek. 3 kişilik bir ailenin gelecek yıl gaz, elektrik, kira ve sağlık sigortası giderlerinin ortalama 700 euro artacağını söyleyen araştırma sitesi pricewise, yalnız yaşayan bir kişinin ise yılda ortalama 450 euro sabit giderlerinin artacağını açıkladı. Araştırma sitesi pricewise bu artışın gelecek yıl sağlık sigortası priminden, gaz ve elektrikte vergi artışından kaynaklandığını söyledi. Hükümetin gelecek yıl gaz ve elektrik vergisini yükseltmesi, enerji faturanız yıllık ortalama 360 euro artacaktır. Bunun yanı sıra hasar sigortası ve TV/internet giderlerinde de artış beklendiği söylenmektedir. ROTTERDAM’DA OTOPARK RUHSATLARINA YÜZDE 71 ZAM YAPILACAK. Hollanda’da özellikle Amsterdam, Den Haag ve Rotterdam gibi kentlerde park ücretlerinin yüksek olmasına tepki gösteren vatandaşlar belediyeleri sorumsuzlukla suçladı. 2018’de Rotterdam’da yaşayan mahalle sakinleri otopark ruhsatı için aylık 5.80 euro öderken bu 2019’da mahalle sakinleri için otopark ruhsatı 9.60 euro olacak. Aynı durum geçici oturma izni olan mahalle sakinleri ve şehir genelinde geçerli olan engelli ruhsatı için yeni park ruhsatının ücreti yıllık 115 euro olacağı bildirildi. Şirket çalışanları içinde park ruhsatında büyük oranda zam geliyor. Şuan 33,60 euro olan park ruhsatı yelecek yıl 38,80 euro olacağı ve bununda yıllık bazda 465,60 euro’ya çıkacağı bildirildi. BİR ZAMDA EHLİYET SINAV ÜCRETLERİNE CBR, 2019’dan itibaren direksiyon sınav ücretleri ve teori sınav ücretlerine zam yapacaklarını duyurdu. Ehliyet B direksiyon sınavı 108 euro ve teori sınavı 33 euro olacağını söyleyen CBR, sağlık beyannamesi de 3 euro artarak 37,80 euro olacağını bildirdi. CBR, Hollanda’da enflasyonun artması, emeklilik primlerin artması yeni cao anlaşması gibi nedenlerden sınav ücretlerin arttığını bildirdi. EKMEĞE DE ZAM GELİYOR Hollanda’da 1 Ocak 2019 itibariyle düşük (BTW) oranının yüzde 6’dan yüzde 9’a yükselecek olmasıyla birlikte tüm ürünlerde olduğu gibi ekmek fiyatları da artacak. Hollanda Fırıncılar Birliği Merkezi tarafından yapılan açıklamaya göre, ekmek fiyatları 10 ile 30 kuruş arasında değişen rakamlarda artacak. Fiyat artışlarına en büyük neden olarak Düşük BTW KDV oranının yüzde 6’dan yüzde 9’a yükselecek olması gösterilirken, buna ek olarak hammadde ve ücret artışlarıyla birlikte ekmek fiyatlarının ortalama yüzde 7 ile 10 oranında artacağı belirtildi.

Gurbet idi yurt oldu PASAPORT VE ID KARTINA ZAM GELİYOR. Rijksdienst voor Identiteitsgegevens tarafından belirlenen yeni Pasaport ve ID kartı harç bedelleri, zamlı hali ile 2019 Ocak ayı başından itibaren geçerli olmaya başlayacak. Fiyatlar belediyelere göre farklılık göstermekte olup, üst sınır belirlenmiştir. Buna göre belediyeler 2019 yılından itibaren Pasaport için 71 avro ID kartı için 57 avro isteyebilecekler. Bu harçlar 18 yaşından büyük olan Hollandalılar için geçerlidir. Bakanlar Konseyi, 2019 pasaport ve ID kartı harçlarını onaylaması gerekiyor. Ancak alınan bilgiye göre yayınlanan fiyat listesinde değişiklik yapılmayacağı beklenmektedir. OTOPARK ÜCRETLERİNE REKOR ZAM Amsterdam Belediyesi, Çarşı merkezlerinde otopark ücretlerini önemli ölçüde arttırmak istiyor. Nisan 2019’dan itibaren, özellikle çarşı merkezinde fiyatlarda büyük artış olacak. Çarşı merkezinde park ücreti 7,50 avro olacak. Bu saatte 2,50 avro’luk önemli bir artış. Ama aynı zamanda şehir merkezinin dışındaki bölgelerdeki park ücretleri de ucuz olmayacak. Örneğin, Vondelpark’ın etrafında park ücreti saatte 6 avro olacak. Amsterdam Belediyesi, kentteki yaşam kalitesini iyileştirmek ve çarşıyı erişilebilir kılmak için bu önlemleri almak istiyor. Wethouder Sharon Dijksma’ya göre, “Bunlar önemli fiyat artışlarıdır ve herkes bundan memnun olmayacaktır. şehrin yaşanabilir ve çarşı merkezlerinin erişilebilir olması ve bisikletçiler, yayalar ve yeşil alanlar için daha fazla alan sağlamak gerekmektedir.” Park ücretlerini artırarak, Amsterdam belediyesi önümüzdeki yıllarda yeni tramvaylar, metrolar, yeşil otobüsler ve toplu taşıma altyapısına 400 milyon avro daha yatırım yapacak. Park ücreti artışı, 22 Kasım’da belediye meclisinde görüşülecek. TREN BİLETLERİNE REKOR ZAM Hollanda Demiryolları, 1 Ocak’tan itibaren tren biletleri ve abonman bilet fiyatlarına rekor zam yapacak. Demiryolu şirketine göre, toplu taşımada KDV oranının yüzde altıdan yüzde dokuz’a çıkması nedeniyle tren biletleri ve abonman bilet fiyatlarında artış yaptıklarını açıkladı. NS (Hollanda Demiryolu), KDV artışının, insanların başka alternatif taşıma araçlarını tercih edeceklerini söyledi.Demir yolu sözcüsü, ‘İkinci sınıf seyahat edecek yolcular için bilet fiyatları yüzde 1,8 artacak artı KVD artışı da üzerine eklenecek. Böylelikle Toplu taşıma kullanımı, araçlara göre daha pahalı hale geliyor.’ dedi. İkinci ve birinci sınıf arasındaki fiyat farkı bu nedenle biraz daha azalmış olacak. SAĞLIK SİGORTA PRİMLERİNE BÜYÜK ZAM GELİYOR Yaklaşan Prens günü ile birlikte 2019 yılına dair bilgiler gelemeye devam ediyor. Gelecek yıl Sağlık sigorta primlerine büyük zam geliyor Hollanda’da Sağlık sigorta primleri 2019’da aylık 12 avro zamlanacak 2019 yılı için aylık ödenmesi gereken kişi başı Sağlık sigorta prim miktarın ortalama 119,30 avro olması bekleniyor. Hollanda sağlık sigortası temel primi (basis premie), sigorta şirketlerine göre değişmekte. Zorunlu sağlık sigorta katkı payı ise 2019 yılında değişmeyecek ve 385 avro olarak kalacak.2018 yılında kişi başı yıllık temel sağlık sigorta primi 1308 avro iken, 2019 yılında 1432 avroya yükseltilecek.

Hollanda Hakkında Bilmeniz Gereken 20 Şey Hollanda, kuzey ve batıda Kuzey Denizi, güneyde Belçika, doğuda ise Almanya ile komşu olan ve Hollanda Krallığı’nı meydana getiren dört ülkeden biri.

T

opraklarının çok büyük bir kısmı Batı Avrupa‘da bulunan krallığın Karayipler’de de üç adası bulunuyor. Karayip Denizi’nde yer alan özerk bölgeler ise Bonaire, Saba ve Sint Eustatius Hollanda Antilleri olarak adlandırılıyor.

lararası Ceza Mahkemesi ve Europol’e ev sahipliği yapıyor. 5. Eğitimli nüfus Hollanda, yaşam standardı yüksek, eğitimli nüfusuyla dikkat çekiyor. Ülkede yüksek oranda yaşayan yabancılar da bu atmosfere katkıda bulunuyor. 6. Doğası harika Vaalserberg Tepesi, yalnızca 322,7 metre yüksekliğiyle ülkenin en yüksek noktası. Yirmiden fazla millî parkın bulunduğu Hollanda’da De Hoge Veluwe Millî Parkı ülkenin en büyük millî parkı. Bu doğa harikası parkta ücretsiz bisiklet sürmek de mümkün.

Resmî adı “Hollanda Krallığı” olan ve Avrupa’nın kuzeybatısında yer alan Hollanda, upuzun ovaları, rengarenk lale tarlaları, adıyla özdeşleşmiş yel değirmenleriyle tanınıyor. 1. Nederland’ın anlamı Hollanda topraklarının yarısından fazlası deniz seviyesinin altında olduğundan ülke, “alçak ülkeler” anlamına gelen Neder-Landen olarak isimlendirilmiş. Resmi dili Flemenkçe olan Hollanda, 41,526 kilometrekarelik yüz ölçümüne sahip. 2016 itibariyle de 17 milyon nüfusu bulunan ülkedeki bu oran, Hollanda’yı dünyanın metrekare başına en yoğun nüfuslu ülkelerinden birisi yapıyor. 2. Peynir ve yel değirmeni Peynirleri, yel değirmenleri, bisikletleri, laleleri ve sosyal hakları ile tanınan Hollanda, kültürel değerlerini modern dünya ile buluşturmayı başarmış bir ülke. 3. Özgün evler Meşruti monarşi ile yönetilen Hollanda’nın başkenti Amsterdam, dar kanallar boyunca sıralanan üçgen cepheli özgün evleri, gösterişli sanatı ve galerileri ile on yedinci yüzyılın altın çağının mirasını günümüze kadar korumuş.

7. Turizm merkezi Hollanda’da turizm, en önemli gelir kaynaklarının başında geliyor. Her yıl milyonlarca turist Flemenk sanatının eserlerini, mimari yapıları ve renkli laleleri görmek için ülkeye akın ediyor.

14. Sanat ve sanatçının ülkesi Van Gogh Müzesi, Amsterdam Dünya sanatına yön veren Vincent van Gogh, Rembrandt, Jan Vermeer, Jan Steen ve Piet Mondriaan Hollandalı büyük ressamlar. Van Gogh ve Kröller-Müller Müzeleri büyük üstat Van Gogh’un en güzel eserlerini sergiliyor. 15. Boy rekortmeni Ortalama boyları erkeklerde 184 cm, kadınlarda ise 170 cm olan Hollandalılar, dünyanın en uzun boylu halkı olarak biliniyor. 16. Cin Hollanda’nın içkisi On altıncı yüzyılda Hollandalı fizikçi tarafından icat edilen cin (gin), brandy’nin içine ardıç meyvesini eklenerek yapılmış.

17. Masal köyler Overijssel eyaletinde yer alan Giethoorn Köyü’ne ulaşım yalnızca deniz yolu ile sağlanıyor. Bu masalsı kasaba aynı zamanda Hollanda’nın Venedik’i alarak da adlandırılıyor.

8. Lalenin öyküsü Anavatanı Orta Asya olan laleyi Hollanda’ya ilk olarak 1560’ta Türkler getirmiş. Keukenhof Gardens (Hollanda’nın Çiçek Bahçeleri), 7 milyon lale soğanı ile ziyaretçilerin tam bir görsel şölen sunan bir bölge. Laleler ülkenin önemli bir gelir kaynağı, zira her yıl yetiştirilen lale soğanlarının % 80’i ihraç ediliyor.

18. Havucun turuncu rengi Günümüzde tüketilen turuncu havuç, on altıncı yüzyıla dek mor olarak bilinirken, vatansever Hollandalılar ilk turuncu havucu üretmişler. Zira turuncu renk Hollanda’nın ve kraliyet ailesinin resmi rengi olarak biliniyor. Bugün tatlı, büyük, çeşitli renkte havuçları ülkede görmek mümkün.

9. Mikroskop ve daha fazlası On altıncı ve on yedinci yüzyıllar arasında, Hollandalı bilim adamları mikroskop, teleskop, pendilium saati ve civa termometreyi icat etmişler. 10. Bisiklet cenneti Hollanda’da yer alan bisikletlerin sayısı arabaların sayısından üç kat fazla. Ülke gerçek anlamda bir bisiklet cenneti. Gıpta edilecek özel bisiklet yolları ve hatta bu ulaşım tipine uygun trafik ışıkları bile var. 11. Hafif uyuşturucular yasal Hafif uyuşturucular (marihuana, haşhaş) ve halüsinojenik mantarlar, Hollanda’da “kişisel kullanım” adıyla devlet tarafından tamamen yasal olarak kabul ediliyor.

4. Birbirinden güzel şehirler Rotterdam, Haag, Eindhoven ve Utrecht ise Hollanda’nın diğer büyük şehirleri arasında. Avrupa Birliği, NATO ve OECD üyesi olan Hollanda, Uluslararası Adalet Divanı, Ulus-

13. Bira üretimiyle öne çıkıyor Dünyaca ünlü Hollanda birası olan Heineken, dünya sıralamasında üçüncü. Hollanda, 70’ten fazla dünya ülkesine 140’tan fazla bira çeşidi ihraç ediyor. Yılda ortalama her Hollandalı 74 litre bira tüketiyor.

12. Millî yemek ringa balığı Soğan ve turşu salatalık eşliğinde çiğ ringa balığı Hollanda’nın milli yemeği. Hollanda peynirleri muazzam çeşitliğiyle peynir severleri memnun ediyor.

19. Dünyanın en eski millî marşı Hollanda Krallığı’nın millî marşı olan Wilhelmus Marşı aynı zamanda dünyanın en eski marşı olarak kabul ediliyor. Hem sözleri, hem de müziği on altıncı yüzyıla tesadüf ediyor. 20. Hollandalıların halk sözü Hollandalılar şöyle derler: “Dünyayı tanrı yarattı, Hollanda’yı ise Hollandalar yarattı.” Avrupa’nın en çok ziyaretçi ağırlayan ülkelerinden Hollanda, farklı kültürlerin bir arada hoşgörü ortamında yaşadığı, doğal güzellikleri, etkileyici müzeleri ve birbirinden güzel şehirleri ile tam anlamıyla bir çekim noktası. www.gezievreni.com ◄◄


haklarımız 35 onze rechten

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 245 - Aralık/December 2018

Güzel şeyler söyle...

Hollandalı Türkler bu habere çok sevinecek!

Hollanda Türk Hukukçular Birliği tarafından Türkiye’den davet edilen Türk avukatlar, Avukat Ejder Köse başkanlığında vatandaşlara Türkiye’de açılan davalar konusunda bilgi verdiler.

B

aşta mal varlığı araştırması olmak üzere bir çok konuda açıklama yapan avukatlar mesleki dayanışma içinde olacaklarını söylediler. Düzenlenen basın toplantısında en başta Hollanda’da yaşayan Türk asıllı vatandaşların Hollanda tarafından Türkiye’de yaptığı mal varlığı araştırmalarının hukuka aykırı olduğu belirtilerek, bu ve benzeri konularda düzenli olarak vatandaşların bilgilendirileceği aktarıldı. Türkiye’den istişare amaçlı olarak davet edilen meslektaşları ile basın mensuplarına bilgi veren Hollanda Türk Hukukçular Birliği Başkanı Avukat Ejder Köse, “Son yıllarda artan Türkiye’deki hukuki problemlerle ilgili çok başvurular bulunmaktadır. Türkiye’den emeklilik, miras konuları, boşanma davaları, tapu, kira davaları ile birlikte Türkiye’de meydana gelen trafik kazaları neticesinde mahkemeye yansıyan konularda artış dikkati çekiyor. 2015 yılında beklenmedik bir şekilde artış ise en çok Hollanda’da sosyal ödenek alan vatandaşların mallarına bazı Hollanda belediyeleri tedbir koy-

durması oldu. Hollanda Belediyelerinin Türkiye’de açtığı davalarla sosyal ödenek alan insanların mallarına tedbir koydurması ve sosyal yardımların geri alınmak istenmesi insanları mağdur ediyor. Bu konularla ilgili olarak vatandaşlar haklarını nasıl arayacaklarını bilmediği için bize sorular sormakta, kendilerini yönlendirmemizi istemektedirler. Biz Hollanda’da Hollanda yasalarına göre avukatlık yaptığımız için Türkiye’deki davaları takip etme yetkimiz yoktur. Bu yüzden bu davalarda konunun uzmanı meslektaşlarımızdan iki avukat arkadaşımızı davet ederek fikir alışverişinde bulunuyoruz. Türkiye’den gelen avukat arkadaşlarımızla birlikte mesleki dayanışma sağlayarak Türkiye’de açılan davalarda nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini istişare ediyoruz” dedi. Ayda bir uzmanlardan bilgilendirme Bu çerçevede vatandaşların Türkiye’de karşılaştığı tüm hukuksal sorunları Türkiye’ye gitmeden çözebilecekleri bir sistem oluşturduklarını vurgulayan Köse; “Vatandaşlarımızın Türkiye’ye giderek ekstra bir maddi yükün altına girmemeleri için her ay Türkiye’den

ya önderlik ettiği için tebrik ederek bir konuyu bir kez daha belirtmekte hatta altını çizmekte fayda olduğunu söylediler; “Biz sadece Türkiye’de haklarında dava açılmış insanların neler yapması gerektiği konusunda bize gelen insanlara bilgi vereceğiz. Köse Avukatlık Bürosu tarafından davet edildik ve vatandaşlarımıza Türkiye’deki hukuksal sorunları hakkında bilgi veriyoruz. Bizim buradan dava almak ve takip etmek gibi bir yetkimiz hakkımız niyetimiz yok” dediler. Haber: SONHABER.EU ◄◄ davet edeceğimiz uzman avukat arkadaşlarımızı Hollanda’da burada (Köse Avukatlık Bürosu’nda) vatandaşlarımızla buluşturacağız” dedi. Türkiye’den gelen misafir uzman avukatlar ise şunları kaydettiler: yurt dışında yaşayan vatandaşların bir ayağının Türkiye’de olduğuna işaret ederek, “Bu durumda Türkiye’deki problemler için hukuk ihtiyacı her zaman olabiliyor. Köse Avukatlık Bürosu bizleri buraya davet ederek, vatandaşları anavatandaki hukuksal sorunları konusunda bilgilendirmemizi rica etti. Biz iş almaya ve iş takibi yapmaya gelmedik. Bizim amacımız ve görevimiz dayanışma ve yol göstermek. vatandaşlara Türkiye’deki tüm hukuksal sorunlarında Köse Avukatlık Bürosu ile birlikte yol gösterici olmaktan büyük mutluluk duyacağız. Her ay düzenli olarak bilgilendirme ve danışma günleri çerçevesinde Hollanda’ya geleceğiz.” dediler. Türkiye’den gelen avukatlar ise Ejder Köse’yi böyle bir dayanışma-


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 245 - Aralık/December 2018

cultuur & kunst

36 sanat ve kültür ..

Spotlar

HURAFATTAN HAKİKATE...

Mehmet Şükrü Oflaz oflaz-aliya@hotmail.com Bismillah ile... “Bi yüzümüzü güldürün, belki gamzemiz vardır.” satırlarına rast geldim geçenlerde... Hüzünle beraber bir ince tebessüm yerleşiverdi yüzüme... Bilemedim. Sonra söz ne “mübarekmiş” deyiverdim... Sözü diri tutmak lazım, her şeye rağmen diri tutmak, diri kalmak için... Efendim Aralık sayısı ile huzurlarınızdayız... Miladi bir yılın son ayı. Miladi olarak yeni bir yıla gireceğimiz bu günlerde, sizi muhasebeye davet etmeyeceğim. Zira hesap bilgisine sahip olmak gerekir. Ama rakamlar olmadan... Kemal Sayar Bey’in “Dağınık Oda” yazısı bize ‘batını dağınık olanın, zahiride dağınık olur’ hakikatini ihbar edecek. Bu dağınıklığımızın, merkezimizi kaybetmiş olmamız sebebiyle olduğunu düşünüyorum. Merkezimizi yeniden bulabilmek söz ile olacak. Bize yardımcı olması için Behçet Necatigil’i konuk ettik bu sayımızda. Bu yavanlığın, inatla sürdürülmeye çalışılan taşralı tavrı onaracak imkânı şiir/söz verecektir bize... Umarım her şey yolunda gider... Acılar yaşadık... Bu dünyadan göçenler oldu. Rahmet olsun. Gelenler oldu. Mübarek olsun. Bizde gideceğiz... Bakalım gök kubbede nasıl bir seda bırakacağız... “Elimiz bu kadarına uzandı söz tamam oldu/Nâ-tamamların elinden lütfun tutar oldu.” İyi okumlar dileriz...

Saygıdeğer okurlarımız, geçen ay bölüm editörümüzün giriş yazısı bir önceki ayın yazısı olarak -sehven- yayımlanmıştır. Okurlarımızdan ve bölüm editörümüz Sevgili Mehmet Şükrü Oflaz’dan özür dileriz...

DAĞINIK ODA

“Hâlbuki ruhun odası darmadağın ve bir anne de gelmeyecek...”

Annem öleli iki yıl oldu ve onun ölümünden sonra evim hep dağınık, bir türlü toparlayamıyorum” diye yakındı genç kadın, ‘sizce neden böyle?’ Yüzünde bulutlanan hüznü doğru okuduysam, sorusunun cevabını bildiğinden emindim. ‘Galiba annenizin gelip bütün o dağınıklığı sizin için toplamasını bekliyorsunuz’ dedim. Mahzun yüzünde ufak bir gülümseme kıvrımı belirdi. Bazen dağılan ruhumuzu dış âlemde seyretmek isteriz. Simgesel bir eylemle gideni geri döndürmek, ona yokluğunun ruhumuzda bıraktığı derin boşluğu göstermek isteriz. İnsan, okumaya doyamadığım bir şiir. İnsanın kendisini kandırma yeteneği ruhbiliminin öteden beri ilgisini çekmiştir. Beyinlerimiz olgular ve verilerle çok fazla ilgilenmez, hayatlarımızı daha çok hikâye kipinde yaşarız. Zihinlerimiz dünyayı basit sebep sonuç ilişkileri kurarak anlamlandırır. Zihinlerimiz kendimizi kahramanlaştırma istidadındadır. Hissedip gördüklerimizden bir hikâye dokur ve kendimizi onun merkezine yerleştiririz. Zihinlerimiz aynı zamanda kendi kabilemizi gözetme eğilimi gösterir. Bize benzeyen insanlarla daha kolay ittifak kurar, bize benzemeyenleri daha kolay düşman belleriz. Rahmetli anacığımın dediği gibi, ‘herkes kendi çanağına sağar oğlum’. Anlattığımız hikâyeleri eğip bükerek kendi kahramanlık anlatımıza uygun hâle getiririz. İşitilmediğimiz bir dünya bize azap verir, kim olursak olalım dünyaya bir gölge, bir renk, ‘bir hoş sada’ bırakmak istiyoruz. Kendini kandırma baştan çelişkili bir ifade gibi gözüküyor. Öyle ya, benlik bilmediğini bilmiyor mu? Benlik aslında bilinçli zihindir, dolayısıyla kendini kandırma, bilinçli zihin karanlıkta bırakıldığında gerçekleşir. Kendini kandırma durumlarında gerçek, bilinç

40 HADİS - (18) Gâle Şefîü’l-ümmeti ‫ ﷺ‬Aleyhi’s-salâtü ve’r-rahmeti

“Er-rifku re’sü’l-hikmeti” ------------

“Rıfk, hikmetin başıdır” ------------

Nefis gazaba gelince, seviyesine inerek güzel ahlâk ve muâmele ile gücünü kırmaktan ve kızgınlık ateşini rıfk ile söndürmekten daha güzel netîce veren bir tedbir yoktur. Rıfk (nezaket) u mülâyemet (yumuşaklık) yâhud yerine göre nezâket, insanların bir kısmına Allah tarafından verilmiş bir nîmetdir. Başka bir Hadîs-i Şerîfde, meâlen: “Cenâb-ı Hak, rıfk sâhibidir ve rıfkı sever. Sertlikle vermediğini de rıfk ve mülâyemetle verir.” buyurulmuştur. Zîra rıfk u mülâyemet, kalbleri celbetmek husûsunda ne kadar tesir gösterirse, şiddet ve sertlik de o nisbetde aks-i tesîr yapar.

dışına itilir ve naftalinlenip saklanır. Evladı askerlik hizmetinde şehit olan bir anne, bu gerçeği asla kabul etmeye yanaşmamış ve yıllar yılı evladının bir gün çıkıp geleceği ümidiyle hayata tutunmuştu. Gerçek bazen bir kor parçası gibi can yakar, onu ruhumuzda tutsak bizi dağlayacak kadar acı olan hakikati, sürgün ederiz bilincin mahzenlerine. Onu görmeyeceğimiz bir yerde saklayarak kendimizi korumaya alırız. Bazen kendimizle ilgili bir gerçekten de saklanırız. Mutsuz evliler veya düş kırıklığı yaşayan partizanlar, kendi kusurlarına çıplak gözle bakamaz hale geldiklerinde, taşlayacak bir şeytan icat ederek rahatlamak ister. ‘Kusur bende değil karımda!’ ‘Kusur bizde değil hasımlarımızda!’ Peki neden bilinçli zihne yanlış bilgiyi çıkarırız? Bunun yararı ne? Gerçekliği bilinçli zihinden saklarız çünkü onu başkalarından da saklamak isteriz. Aslında gayemiz, insanların bizim üzerimizden o gerçek bilgiyi fark etmelerini önlemektir. Kendine aşırı güvenen insanlar kendilerini kandırmaya da yatkın insanlardır. Aşırı güven kendini kandırmanın en eski ve en tehlikeli biçimlerinden birisi. Aşırı güvenin rahatsız edici bir tarafı, bilgiyle pek az alakalı olması. Kişi ne kadar cahilse kendine o denli güven duyması ilginç bir durum. Bazen bu fenomen yaş ve statü ile değişir, söz gelimi daha yaşlı başlı hekimler kararlarına daha çok güvenir ve bazen ölümcül hatalara sebebiyet verirler. Dünyaya daha mantıklı bir yaklaşım, farklılıkları gözeten, siyah beyaz ikiliğine yaslanmak yerine ara renkleri de kollayan bir yaklaşımdır. Bu tür bir yaklaşım çelişkilere izin verir ve bir olayı değişik cephelerden görmemizi gerektirir. Bu bakış açısında mutlak bir kesinlik iddiası yoktur. Kendini dev aynasında gören insanlar ise yaptıkları her işte bir hikmet bulur ve kendilerini her zaman en üst ve yanılmaz insanların arasına yerleştirirler. Mütevazı insanın pısırık, kendini beğenmişin özgüvenli insan olarak pazarlandığı bir dünyada bütün bildik değerler tersyüz olmuştur.

HEDİYELİ SORU

dördü ülkeler değil, şirketler. Zenginler ve daha güçlüler, kendilerini daha zengin ve daha güçlü kılarken, işsizlik büyüyor, maaşlar yerinde sayıyor ve kişisel borçlar katlanarak artıyor.

Kadim geleneklerde tevazu bir “istisna” değil “norm”dur ve her daim övgüye değer bir meziyettir. Kendine sınır koyabilmek, kainata ve insanlara ihtimamla davranmak özendirilir. Medeni insan, nefsine gem vurur ve başkalarıyla yarışmaktan imtina eder. Çocuklarımızın üzerine aşırı düşmemiz ve onları yerli yersiz aşırı övgülere boğmamız, onların kendilerine duyduğu güveni arttırmaktan çok, hayatta karşılığı olmayan şişmiş bir özgüvene yol açıyor. Özsaygıyı bütün ruhsal sağlığın ana mihveri kabul eden Amerikan mahreçli düşünceler yüzünden, gerek anne babalar gerekse de öğretmenler, çocukları doğal şartlardan uzaklaştırıyor ve onları adeta bir koza içinde şımartmayı yeğliyor. ‘Büyük ve şanlı ben’ fikri giderek artan bir çılgınlık hâlinde dünyayı kasıp kavuruyor. Her şeyi doğuştan hak edenler kulübü. Neoliberal projenin en olumsuz etkilerinden bir tanesi, bütün acıyı en incinebilir insanların üzerine yıkması. Oyunun devam etmesi için kazananlar ve kaybedenler olmalı, kazananlar daha çok kazandıkça daha da güçlü oluyor ve oyunun kurallarını kendilerinin lehine eğip bükebiliyorlar. İş hayatında ve bankacılıkta düzenlemeler gevşetildikçe, iş ve bankacılık sektörleri kendi çıkarları lehine hareket etmekte daha da rahat davranıyor ve bu durum eşitsizlikte büyük bir patlamaya yol açıyor. 2009 yılında verilen bir rakama göre dünyanın en büyük yüz ekonomisinden kırk

Şirketler günlük hayatın içine o kadar çok giriyor ki gündelik hayatlarda da o şirketlerin dikte ettiği norm ve değerlerle davranmaya başlıyoruz. Lewis Mumford’un on yıllar önce söylediği gibi, “yedi günahtan birisi olan ‘tamahkârlık’ artık ‘girişimcilik’ adı altında alkışlanıyor. Ruhlarımız serbest pazar ekonomisinin kıvamını aldığında, ihtiyaç sahibi insanları acımasızca yargılamaya başlıyor, muhtaç hâle düşmeyi ayıplanacak bir durum olarak görüyor ve oyunun kaybedenleri olduklarını farz ediyoruz. Kazananların kutsandığı bir dünyada kaybedenler de lanetleniyor. Mutluluğun yolunun erdemli bir hayattan değil, her ne pahasına olursa olsun kazanmaktan geçtiğini düşünüyoruz. Bir köşede sessizce oturan kişi, günümüz anlayışında “ezik” kabul ediliyor. Hayatı tırmalayan, şöhret ve para basamaklarını hızla tırmanmak için bütün değerlerini ayaklar altına alan kişi ise “başarılı”. Modern kabilemizin bizi gizliden gizliye ikna ettiği düşünce, benliğimizin ideal bir şekli olduğu ve asıl kimliğimizin, kişiliğimizin orada yattığı düşüncesi. Biz bu hikâyeyi alıyor, içselleştiriyor ve benliği de bizi tanımlayan bir kahraman kılıyoruz. Modernliğin başarı hikâyesi bizim hikâyemiz oluveriyor. Oysa olmadığımız kişi olmaya çabalamak, bizi sadece yorgun düşürür.

Bu hepimizin hikâyesi. Kendini kandırmanın cehenneminde en dindar, en partizan, en namuslu, en vatansever taklidini yapıyor da olsak, ruhun en derinlerinde uykuya yatırdığımız bir gerçek geriniyor. Onunla karşılaşmamak için, köşe bucak, olduğumuz kişiden olmak istediğimiz kişiye kaçıyoruz. Hâlbuki ruhun odası darmadağın ve bir anne de gelmeyecek. Alıntı:Kemal Sayar/Gerçek Hayat ---◄◄ 28 AĞUSTOS 2017

RESİMLER / FOTOĞRAFLAR DİLE GELSE...

1883 Lübnan doğumlu

“Deli”

adlı romanın yazarı kimdir? Sorunun cevabını yukarıdaki mail adresine ulaştıran ilk 5 okurumuz arasında çekilecek kurada, adı belirlenecek olan talihli okurumuza

Doğuş Kütüphanesi’nden bir kitap, hediye olarak gönderilecektir.

Hapishane Avlusu (1890) Vincent van Gogh (1853 – 1890)


kültür ve sanat

doğuş aylık gazete/maandblad

göçtü kervan, kaldık dağlar başında

nr. 245 - Aralık/December 2018

, ER ER, . L ÜÇ DİL AR.. YE R K L KI

37

39. YILI ANISINA... RAHMETLE ANIYORUZ...

KÜÇÜK BİR YALNIZLIĞIN İÇİNDE BÜYÜK BİR DÜNYA:

BEHÇET NECATİGİL

K

ısaca Hayatı: Behçet Necatigil, 1916’da İstanbul Fatih’te doğdu. Esas adı Mehmet Behçet’tir. Babası, Sarıyer ve Beyoğlu müftülükleri yapmış olan müderris Mehmet Necati Efendi, annesi Geyveli İbrâhim Hakkı Efendi’nin kızı Fatma Bedriye Hanım’dır. İbrâhim Hakkı Efendi Fâtih ve Dolmabahçe camilerinde başimamlık ve Tedkikat-ı Mesâhif ve Müellefât-ı Şer‘iyye Meclisi üyeliği yapmıştır. Henüz iki yaşında iken annesini kaybeden Necatigil, Beşiktaş Cevrî Usta İlkokulu’nda başlamış, öğrenimine babasının memuriyeti dolayısıyla bir süre Kastamonu’da devam etmiş, ardından İstanbul Kabataş Lisesi’ni bitirmiştir. 1940’ta edebiyat öğretmeni olarak Kars Lisesi’ne, buranın hava şartlarına uyum sağlayamadığı için ertesi yıl Zonguldak Çelikel Lisesi’ne tayin edildi. 1943’te İstanbul Pertevniyal Lisesi’ne geçti. İlk soyadı Gönül olan ve ilk şiirlerinde Behçet Necati imzası bulunan şair bu tarihten itibaren Necatigil soyadını kullandı. Bu soyadını almasında hem baba adının hem divan şairi Necâtî Bey’e duyduğu hayranlığın etkisi olmuştur. Askerlikten sonra 1960’a kadar görev yapacağı Kabataş Lisesi’ne tayin edildi. 1960-1972 yılları arasında Çapa Eğitim Enstitüsü’nde çalıştı. 1972’de emekli olmasının ardından İstanbul Üniversitesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Enstitüsü ile Yıldız Yüksek Teknik Okulu’nda kompozisyon dersleri verdi. 13 Aralık 1979’da öldü, mezarı Zincirlikuyu’dadır. Sanatı ve Sanat Anlayışı: 1940 sonrası Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatını en önemli şairlerinden olan Behçet Necatigil; 14 şiir kitabı, 30 kadar Almancadan çevirdiği eser, mitologya ve edebiyat üstüne incelemeler, radyo oyunları yazmıştır. Ayrıca mektupları, düz yazıları ve konferansları da kitaplaştırılmıştır. Edebiyata ve özellikle şiire küçük yaşlardan itibaren ilgi duyan Necatigil daha ilkokul sıralarında şiir yazmaya başlamış, ortaokul

AY’IN KİTABI

Âşık Paşa’ların, Fuzûlî ve Karacaoğlan’ların bulunduğunu belirtmiş, bununla birlikte klasiğin ve gelenekselin çağın motifleriyle süslenerek modern ve evrensel olanla kaynaşması gerektiğini vurgulamıştır

öğrencisi iken edebiyat hocası Zeki Ömer Defne tarafından teşvik edilmiştir. “Gece ve Yas” adlı ilk şiiri 1935’te Varlık dergisinde yayımlanmış, bunu başta Varlık olmak üzere çeşitli dergilerde diğer şiirleri izlemiştir. Necatigil hiçbir edebî gruba katılmamış; daha çok ev, aile, çevre, sosyal olaylar, gündelik hayat, orta halli insanın meseleleri, aşk, ölüm, çocukluk özlemi, yalnızlık, yaşlılık ve kentleşmenin ortaya çıkardığı problemleri şiirine yansıtmıştır. Şiirlerinde karamsarlık, hüzün, acı, sıkıntı ve bedbinlik yoğun şekilde hâkimdir. Hayatı boyunca şiirin ideolojiden uzak tutulması gerektiğini savunan şair orta halli ve yoksul insanların sosyal ve ekonomik problemleriyle kendini özdeşleştirmiş, ancak bunları ideolojik anlamda değil tamamen insanî kaygılardan dolayı gerekli görmüştür. Kendi hayatında edindiği tecrübeyle içinde yaşadığı çağın getirdiği kültürel değişimdeki yıkımı, yozlaşmayı ve trajediyi derinden kavrayan sayılı şairlerden biri olan Necatigil, şiirlerinde büyük şehirde tutunmaya çalışan yoksul ve orta halli insanların dramatik hayatına yer vermiş, onların acılarını ve çıkmazlarını dile getirmiştir. Necatigil modern Türk şiirinde geleneğe büyük önem vermiş, divan şiirinden halk ve tasavvuf şiirine kadar çok geniş bir sanat birikiminden kendine özgü biçimde yararlanmıştır. Gelenek ve gelenekten faydalanma konusunda yazdığı yazılarda kendisinin Batı uygarlığından ve Yunan antikitesinden gelmediğini, mayasında Yûnus Emre’lerin,

YASSIADA’DAN MEKTUP VAR “Tevfik İleri’den Vasfiye’ye Mektuplar”

Sevgili Vasfiyem, aziz yavrularım, Size mal-mülk, servet bırakmadım. Bütün hayatım boyunca bir tekaüdiye maaşı bırakmaya çalıştım. Tecelli eden adalet onu da kuşa çevirdi. Ne yapayım. Kader böyle imiş. Yalnız, size şerefli, namuslu, erkek bir ad bırakabildim. Hiçbir zaman başınız yere bakmayacaktır. Bununla müteselliyim. Siz de bununla iftihar edeceksiniz.” Tevfik İleri 27 Mayıs 1960 Darbesi’nin ardından Yassıada Mahkemelerinde belki de Türkiye’de her demokrasi tartışmasıyla gündeme gelen/gelecek olan olaylar zinciri vuku bulmuştur. Mahkeme sonucunda ise; biri Başbakan ikisi Bakan olmak üzere üç kişi idam edilmiş, diğer bütün sa-

nıklar ömür boyu hapisle cezalandırılmıştır. Ömür boyu hapis cezasına mahkûm olanlar arasında Ulaştırma Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Bayındırlık Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı yapmış, Tevfik İleri de bulunmaktaydı. Tevfik İleri, büyük bir aşkla bağlı olduğu eşi Vasfiye İleri’den ve canı gibi sevdiği çocukları Cahide, Cahit ve Ayşe’den devlet işleri dışında ilk kez bu yargılanmalar ve hapis sürecinde ayrı kalmıştı. Artık ailesiyle iletişimini 50 kelime ile sınırlı mektuplarla yapıyor, bütün hasret ve özlemini, ailesi tarafından büyük bir heyecanla beklenen bu mektuplar vasıtasıyla gideriyordu. Tevfik İleri, Yassıada’da bulunduğu süre zarfında hemen hemen her gün ailesine

Şiirlerindeki Metafizik Temalar: Bütün insanlık az ya da çok metafizik ögelerle iç içedir. Metafizik düşünsel anlamda en fazla inanç boyutunda kendini hissettirir. Ayrıca metafizik, okuduğumuz kitaplardan filmlere veya dinlediğimiz müziklere kadar işlemiştir. Bu denli hayati alanda kendini hissettiren metafizik elbette ki şiirlerde de büyük bir yer edinmiştir.

Var olanın ötesini arayan ya da sorgulayan veya bilinen alemin arkasındaki alem tanımlarıyla karşımıza çıkan metafizik, şiir ile sıkı bir ilişki içerisindedir. Hatta metafiziğin din veya inanç ile olan ilişkisi göz önüne alındığında ilkel dönemlerden beri şairlerin bu konularla ilgilenmeleri, şiirin kaynağında metafiziğin izlerini ortaya koymaktadır. Şiir günlük konuşma dilinden ayrı üst bir dildir. Bu üst dil, günlük yaşamı veya var olan evreni reel alarak anlatmaz. Anlattığı üst bir evrendir. Yani fiziki olanın ötesini anlatır. Şiir bir duygu dünyasıdır ve ruha hitap eder. O hâlde hiçbir zahiri bilimle tam alarak anlaşılamayan şiirin fizik ötesi bir dili ve manası vardır. Necatigil bütün şairlerin şiirde üç temel dönem yaşadıklarını söyler. Bunlar sırasıyla “gurbet burcu, hasret burcu, hikmet burcu”dur. İlkinde şair ne yazdığının ve nasıl

Haz. Cahide Aksoy mektup yazmıştır. Takriben 400 adet olan bu mektupların çoğunluğu hayatının aşkı eşi Vasfiye İleri’ye aittir. Ara sıra büyük kızı Cahide’ye, kendi tabiriyle kendisinden “daima sabır, vakar, sükunet” beklediği oğlu Cahit’e ve küçük kızı Ayşe’ye de mektuplar göndermiştir. Vasfiye İleri’nin de mukabil mektuplarının bulunduğu Yassıada’dan Mektup Var kitabında; yürekleri “önce vatan” diye çarpan birbirlerine âşık iki insanın acı hikâyesini, kendi kalemlerinden okuyacaksınız. Timaş Tarih Kitaplığı Hatırat Dizisi’nden çıkan Yassıada’dan Mektup Var, Tevfik İleri’nin eşi Vasfiye İleri ve çocuklarına yazdığı takriben 400 adet mektuptan oluşuyor.

yazdığının farkında değildir; taklitler yapar, daha çok aşktan söz eder; karşısına iyi veya kötü örnekler çıkabilir. Bu dönem rastgele ve acemice yürüyüş dönemidir. İkinci dönem özentiden, taklitten ve bocalamadan çıkış dönemidir. Şair hasret burcunda kendi kendisi olduğu bir döneme geçmektedir. Hikmet burcunda ise hakikatlerle yüzleşmiş, neyin gerçekleşip neyin gerçekleşemediğini yaşayarak görmüştür; eserlerinde nutuk, ideoloji ve hamaset geride kalmıştır. Gurbet Burcu: Necatigil’e göre bu safha şairin bir sanatkar olarak kendini keşfetmesi ve elinde var olan imkânlarla şairliğini sürdürme çabası olarak tanımlanabilir. Bu burçta olan şair başka şairlerden etkilenir ve kendine uygun sanat anlayışını arar. Bu arayıştan özgün olarak çıkan şair bir sonraki safhaya geçebilir. Hasret Burcu: Başkalarının şiirlerine bakan şair, bu burçta kendini gerçekleştirme çabasına girer. Necatigil’in deyimiyle “şair, kendi şiirini özler. “Hasret burcunda olan şair kendi bakış açısını yakalar ve özgün bir çizgiye ulaşır. Bu burçtaki şair çevreyi, dünyayı değiştirme arzusu içine girer. Ancak kendi yakın çevresini

bile değiştiremeyeceğini görür. Bir anlamda şair yorulur bu mücadeleden Hikmet Burcu: Hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini anlayan şair hikmet burcuna girer. Bu burç, “çapraşıktır ve çok az değişir. Şikâyetlerin, isyanın şiiri zamanla yerini, kabulün, benimsemenin, vazgeçişin şiirine bırakır.” Necatigil’e

TİMAŞ YAYINLARI

göre; hikmet burcu şairleri sağlam bir kale gibi sonsuza kadar yaşar. Ona göre aslolan faydalı şiirdir. Necatigil, hikmet burcunu açıklarken Yunus’tan, Hayyam’dam, Galip’ten, Ali Şir Nevai’den, Nabi’den söz eder. Şair, hikmet burcunun bir şairin ulaşabileceği son nokta olduğunu ispat etmek için bu isimleri kullanır. Ve dikkatten kaçmayan nokta bu isimlerin Doğu ve İslam şairleri olduğu ve şiirlerinde mistik- metafizik ögeleri sıklıkla kullandıklarıdır. Metafizik ve hayat iç içe geçmiş kavramlardır. Şiir de hayatı anlatır ve dolayısıyla metafizikle doğrudan ilişki içerisindedir. Behçet Necatigil gibi kendi yaşamından hareketle tüm hayatı anlatan bir şairin metafizik öğelerle ilgilenmemesi düşünülemez. İçe dönük bir şair olarak nitelediğimiz Necatigil’i dış dünya rahatsız eder ve bu tip insanların hayatı, hayal âlemleri veya varlık ötesinde kendini bulur. Şiiri lirik toplumsal ve metafizik diye üç ana başlıkta toplayan şair metafizik şiir hakkında görüşlerini ifade etmiş; şiirlerinde de ölüm, ölüm ötesi, varlık, Allah, aşk ve zaman gibi metafizik temaların yanı sıra eşyanın ve mekânın metafiziğini de işlemiştir. Şairin şiirlerinde kullandığı metafizik temalar elbette bunlarla sınırlı değildir. Yalnızlık, korku, intihar duygusu, hayal gibi birçok metafizik öğenin de şiirlerinde yer bulduğu görülmektedir. Sanatçı, kitleleri coşturan veya harekete geçiren şiirler yazmamıştır belki ama insanlığın ortak acılarını, umutlarını, aşklarını, çelişkilerini, mutluluklarını yani insana ait tüm duyguları abartısız ve ince ayrıntılarla anlatmıştır. Eserleri: • Şiir: Kapalı Çarşı, Eski Toprak, Çevre, Evler, Dar Çağ, Yaz Dönemi, Divançe, Sevgilerde, Arada, İki Başına Yürümek, Söyleriz, Zebra, Kareler Aklar, Beyler • Radyo Oyunu: Yıldızlara Bakmak, Gece Aşevi, Üç Turunçlar, Pencere • Araştırma: Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü, Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü, Küçük Mitologya Sözlüğü • Düzyazı: Bile/Yazdı ---◄◄ D. TUNÇ


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 245 - Aralık/December 2018

ons pagina

38 bizim sayfa

Tebrik Taziye Şifa dileği

Taziye.. Mehmet, Yahya, Ahmet, Fatma ve Süheyla Alakay’ın babaları Hacı Şükrü Alakay’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. Mekânı cennet olsun - Taziye... Saadet Hollanda yöneticilerinden Sevgili Ramazan Kıraç’ın kıymetli validesinin, Schiedam Zafer Gençlik Başkanı Ömer Kıraç’ın babaannesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Kocatepe Camii cemaatinden Ahmet Gençer’in vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Cihad Export sahibi Sevgili Sinan Karaer’in babasının vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Samur Gashuis sahibi Sevgili Osman Samur’un kuzeninin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan, Fendiye Yılmaz’ın yengesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Tilburg şehrinin tanınan ve sevilen simalarından Sevgili Dede Gül’ün vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

- Taziye... HDV Den Haag Mescid-i Aksa Camii Başkanı Celal Erel’in kıymetli kayınvalidesi Hakkın rahmetine kavuşmuştur Merhumeye sonsuz rahmet ve mağfiret, ailesine, sevenlerine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Üyelerimizden Utrecht kentinden Emine Hatun Çelik, Gendringen kentinden Hacı Şükrü Alakay, Maassluis kentinden Gülümser Ozan vefat etmişlerdir. Merhum ve merhumelere Allah’tan rahmet, ailelerine sabır ve başsağlığı diliyoruz. ST. YENİ ÇINAR

- Şifa dileği... Okurlarımızdan Sevgili Bekir Çınar’ın rahatsızlığı nedeniyle hastanede müşahede altına alındığını duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyor, dualarınızı bekliyoruz. - Tebrik.. Okurlarımızdan ve aHaber ve Sabah Avrupa’nın Holalnda muhabiri Sevgili Fatih Özyar’ın kızı Şüheda Özyar, genç iş adamı Samet Gençaslan ile hayatını birleştirdi. Şüheda ve Samet’i tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

kerimeleri Zeliha ile 15 Aralık 2018 tarihinde dünya evine girdiler. Şüheda ve Samet’i tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Tebrik.. Hoş geldin Zeynep Sude! Okurlarımızdan İsmail ve Sahibe Bayram çiftinin 21 Aralık 2018 tarihinde Zeynep Sude adını verdikleri bir bebeleri dünyaya geldi. Genç çifti ve üçüncü kez dedelik, ninelik makamına oturan İsmail ve Ayten Ayhan’ı tebrik ediyor, minik Zeynep Sude’ye dünyamıza hoş geldin diyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz.

Elektrikçiler aranıyor.. - Taziye... Sabah Gaztesi Hollanda muhabiri Sevgili Fatih Özyar’’ın kıymetli validesi Fatma Özyar’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunuyoruz. Merhumeye sonsuz rahmet ve mağfiret, ailesine, sevenlerine sabır ve başsağlığı dileriz.

- Tebrik.. Okurlarımızdan ve Saadet Hollanda yöneticilerinden Sevgili Selahattin ve Mukaddes Selman çiftinin mahdumu Abdulmecid ile Mahmut Adak ve Belgin Demir’in

-Tebrik... Okurlarımızdan merhum Kaşif ve Hüsniye Biçen çiftinin mahdumu Samet ile Halil ve İfakat Ünlü çiftinin kerimesi Yasemin 8 Aralık Cumartesi günü düzenlenen bir merasimle dünya evine girdiler. Yasemin ve Samet’i tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

Bizimle çalışacak elektrikçiler arıyoruz. Zzp’er(ler) ve/veya elektrikçi olmak isteyen gençler. Elektrikçilik mesleğine ilgi duyuyorsanız da bizimle irtibata geçebilirsiniz. İrtibat: Klik Elektrotechnische Installaties Recep Soysal: Mob. 0653895954 E-mail: recepsoysal123@hotmail.com

-Tebrik... Okurlarımzıdan Sevgili Cüneyt ve Gönül Çınar çiftinin mahdumu Zeki ile Adil ve Seylan Çandır’ın kerimesi Gülşah, 18 Aralık 18 Pazar günü çok sayıda eş dost ve akrabanın katıldığı bir düğün töreni ile dünya evine girdiler. Gülşah ve Zeki’yi tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

2019 yılının, bütün insanlığa sağlık, huzur, refah, adalet ve barış getirmesini diliyoruz... Eş-dost, müşterilerimizin yeni yılını kutlarız...

- Taziye... NIF Teftiş Başkanı Mehmet Yücel’in amcası Hasan Hüseyin Yılmaz’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Soest Fatih Camii yöneticilerinden ve kent sakinlerinden Sevgili Salih Canöz’ün dedesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

Colofon Doğuş is een maandelijks informatieblad in het Turks en af en toe Nederlands o.a. kunst, cultuur, politiek, educatie, wetenschap, literatuur en filosofie. Uitgever/Sahibi Stichting Dogus/Doğuş Vakfı Hoofdredacteur/Yayın Yönetmeni Adnan Şahin Eindredacteur/Yazı İşleri Müdürü Oğuzhan Kılıç Art Directeurs/Görsel Düzenleme Ali Alemdar Advertenties/İlan- Reklam Servisi dogus@dogus.nl Afdeling Nieuws en Tips/Haber Dairesi M. Şahin Abonnement / Abone Servisi dogus@dogus.nl Yayın Kurulu/ Redactie Raad Adnan Şahin, Ergün Madak, Mehmet Şükrü Oflaz, Zeynel Abidin, Ercan Kuzu, Sezer Değmez, Recep Soysal Oplage/Tiraj 8.000 Verspreiding/Dağıtım Alanı Landelijk/Hollanda Geneli Adres Strevelsweg 700 unit 413, 3083 AS Rotterdam Tel. (010) 471 68 47 e-mail dogus@dogus.nl - website www.dogus.nl Met dank aan InterAjans.nl, SONHABER.nl, M.Ali Topcu, AA Verzonden artikelen vallen niet onder de redactionele verantwoordelijkheid. Alle auteursrechten van deze uitgave worden uitdrukkelijk voorbehouden. Druk/Baskı Rodi

Koenendelseweg 1 5222 BG ‘s-Hertogenbosch Tel.: +31(0)73 6220025 www.sws-simtronic. com info@sws-simtronic.com

Abone


bilmece-bulmaca 39 puzzels - raadsels

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 245 - Aralık/December 2018

Bulmaca

Hazırlayan: Mücahid Çeçen Soldan sağa: 1- Fotoğrafta görülen ve 1960 yılında yapılan ve 185 metre yüksekliğinde olan Rotterdam’daki gözleme kulesi * Yasa koyma, yasa yapma, teşri. 2- Bir İç Anadolu futbol takımımız * (Tersi) beyaz renk * İnsanın veya çevrenin karakterlerini, göreneklerini inceleyen, serüvenlerini anlatan, duygu ve tutkularını çözümleyen, kurmaca veya gerçek olaylara dayanan uzun edebî tür * Bir şeyi hatırlamak için yazılan kısa yazı. 3- Güney Avrupa’da Akdeniz kıyısında yer alan bir yarımada * İtriyum elementinin simgesi * Az görülür, görülmedik, seyrek görülen. 4- Gözlemevi * Numaranın kısa yazılışı * Kırmızı renk. 5- Alfabemizde sekizinci harf * Alt tabaka * Hollanda’nın Overijssel bölgesinde yer alan, 2014 yılı sayımlarına göre 72.511 kişinin yaşadığı bir şehir * İtriyum elementinin simgesi. 6- Genişlik * Boksta bükük kolla aşağıdan yukarıya doğru çeneye atılan yumruk * Kamer * Aynştaynyumun simgesi.7- Donuk renk * Potasyumun simgesi * Bozulmamış, saf, temiz. 8- Adlar, isimler * Radyumun simgesi * Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma. 9- Macun * Selenyumun simgesi * (Tersi) eski bir savaş aleti * Döteryumun simgesi * Uranyumun simgesi.10- Hidrojenin simgesi * Müslümanların ilk müezzini * İthal etmek. 11- Temizlik * Hayvan barınağı * Alfabemizde on beşinci harf * Argonun simgesi. 12- Nebat * Bir nota * (Tersi) Yapıları dış etkilerden korumak amacıyla üzerlerine yapılan çoğu kiremit kaplı bölüm * Gece (eski dil) * Argonun simgesi. 13- Alfabemizde yirmi birinci harf * Bir tür cetvel * Bir amaca ulaşmak için zorbalık yaparak veya güç kullanarak tutulan yol. 14- Onaylatmak * Kur’an-ı Kerimde 107. Sure * Baryumun simgesi. 15- Ün * Duman kiri * Şubat ayında birer hafta arayla havada, suda ve toprakta oluştuğu sanılan sıcaklık yükselişi * Ulamak. Yukarıdan aşağıya: 1-Korumak, himaye etmek * Anadolu´nun güney kesiminde Akdeniz kıyıları boyunca uzanan sıradağ. 2- Bir zanaatı gereği gibi öğrenmiş olan ve kendi başına yapabilen kimse * Öğüt * Sodyumun simgesi. 3- Alfabemizde yirmi birinci harf * Baston * Canlıların besinlerdeki uçucu olmayan bileşikleri damak, boğaz ve dil yüzeyindeki mukoza noktaları aracılığıyla algıladığı duyum * Hidrojenin simgesi * Güneş doğmadan önceki alaca karanlık, fecir. 4- Hamur açmakta kullanılan silindir biçiminde uzunca, ince değnek * Kısaca metre * İşçilerin başlarına giydikleri, metal veya plastikten yapılmış koruyucu başlık. 5- Yandığında renkli ve parlak ışıklar saçan, şenlik gecelerinde yakılan havai fişek * Dişi tutsak * Bir nota. 6- Argonun simgesi * Aklını gereği gibi kullanamayan, bön, budala, aptal * Elemekten emir * Adale. 7- Stronsiyum elementinin simgesi * Argonun simgesi * Alfabemizde yirmi birinci harf * Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak. 8- At, eşek vb. tek tırnaklı hayvanların tırnağı * Alfabemizde on beşinci harf * Eski dilde su * Karbonun simgesi. 9- Kısaca metre * Bir göz rengi * Sürdürme, devam ettirme.10- Bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü * (Tersi) Kısaca bankamatik * Birine karşı duyulan öç alma isteği, garaz * Şamanlıkta büyü yapan, gelecekten haber verdiğine, ruhlarla ilişki kurarak hastalıkları iyileştirdiğine inanılan kimse. 11- Gelenek * Atom numarası 24, atom ağırlığı 52,01, yoğunluğu 6,92 olan, 1514 °C’de eriyen, ısıya dayanıklı, havada oksitlenmeyen bir element * Bilinç. 12- Kükürdün simgesi * Tırnak yöresindeki yumuşak bölümlerin, bazen de kemiğin iltihaplanmasından ileri gelen ağrılı şiş * Bulgaristan’ın en kalabalık yedinci şehridir. 93 Harbi sırasında Gazi Osman Paşa tarafından savunmasının yapıldığı kenttir. 13- Birden bire * Genellikle ipek ibrişim kullanarak iğne, mekik, tığ veya firkete ile yapılan ince dantel * Bir nota * Avrupa’da Limited şirket. 14- Değişiklik gereksinimi veya süslenme özentisiyle toplum yaşamına giren geçici yenilik* Nikelin simgesi * Radyumun simgesi * Doğum yaptıran kadın. 15- Zanaatçıların veya resim, heykel sanatlarıyla uğraşanların çalıştığı yer, işlik * Futbolda bir oyuncunun topu kaleye sokmak için ayağıyla yaptığı sert ve hızlı vuruş * Düşüncesizce her işe atılan, cüretkâr.

Doğuş Panelleri - 1 Davetlisiniz!.. Düğünler Ekseninde

“Gelenekler ve Kültürel Değişime Kritik Bakış” 11 Ocak 2019 Cuma 19:00

Dr. Schaepmansingel 5 - Schiedam

Moderatör: Havva Koç

Panelistler:

Hüseyin Kerim Ece - Hasan Tekten Ömer Atıf - Adnan Şahin- Ercan Kuzu

Havalem ailesi olarak, 2019 yılının, bütün insanlığa sağlık, huzur, refah, adalet ve barış getirmesini diliyoruz... Eş-dost, müşterilerimizin yeni yılını kutlarız...

PARA TRANSFERi MÜBAREK AYLARDA FÍTRE, ZEKAT VE KURBAN PARALARINI EN HIZLI, GÜVENÍLÍR VE HESAPLI GÖNDERMENÍN TEK ADRESÍ HAVALEM.

Beklemeye son, havaleniz 10 dakikada Türkiye'de. İsme veya banka hesabına para gönderilir. Euro gönderin, Euro alınsın. Alıcı komisyon ödemez. Çeklerinizi ödeyebilirsiniz.

EN YAKIN ACENTAMIZA UĞRAMAYI UNUTMAYIN ! www.havalem.com | facebook.com/havalem

+31(0)78 655 16 50 | info@havalem.com


40

Yılmaz ailesi olarak,2019 yılının, bütün insanlığa sağlık, huzur, refah, adalet ve barış getirmesini diliyoruz... Eş-dost, müşterilerimizin yeni yılını kutlarız...

Brouwersdijk 149 Dordrecht Putselaan 127-A Rotterdam Volkerakstraat 10 Arnhem

Konut kredisi uzmanınız 1991 yılından bu yana hizmetinizde

Danışmanlık ücreti SADECE

€ 1899* HAYALİNİZDEKİ EVİ Mİ BULDUNUZ?

• En kapsamlı banka seçenekleri • En düşük aylık giderler • 2013 yılının en iyi konut kredisi uzmanı adayı gösterilen danışmanımız hizmetinizde • 24 yıllık deneyimle kişiye özel danışmanlık hizmeti Randevu için 078-6551655 nolu numaramızdan bizi arayabilir veya en yakın şubemize başvurabilirsiniz * Şartları sorunuz!.. * Sartları sorunuz

yilmaz.nl

Sigorta, kredi, ipotekli kredi, finansal danışmanlık sigorta, kredi, ipotekli kredi, finansal danışmanlık

Kleurrijk ailesi olarak, 2019 yılının, bütün insanlığa sağlık, huzur, refah, adalet ve barış getirmesini diliyoruz... Eş-dost, müşterilerimizin yeni yılını kutlarız...


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.