Dogus 243

Page 1

Türkçe ve Hollandaca aylık enformasyon gazetesi / Maandelijks informatieblad in het Turks en Nederlands

Sevgiye, Özgürlüğe, Adalete; Barışa...

Ekim/Oktober 2018 yıl/jaar 19 sayı/editie 243

e-mail: dogus@dogus.nl www.dogus.nl

NIF kanı Baş met Mehoğan E rd öy l e ş i ile s 6-17 >> S

1

HAKARET OZGURLUK DEGILDIR! O

OO

AİHM’İN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KARARI BİR ‘MİLAT’TIR...

AİHM verdiği kararla, fikir özgürlüğünün mutlak-sınırsız olmadığına ve başkalarının dinî özgürlükleriyle birlikte ele alınması gerektiğine hükmetmiştir...

S 25 GERİ DÖNÜŞ HAKKINDA ÖNEMLİ BİLGİLER...

>> Hollanda Danıştay’ından Türkler aleyhine karar çıktı >> Eski Başbakanlardan Wim Kok 80 yaşında hayatını kaybetti... >> 4. Altın Lale Ödülleri görkemli bir programla sahiplerini buldu >> Mal varlığı araştırmasına yardımcı olan avukatlar men edilecekler...

>> S 17-19-23

HOLLANDA İTİDALİ, TÜRK CESARETİ... Köse Hukuk Bürosu

Bree 35A - 3074 BB Rotterdam Telefon: (0031)10-215.13.11-Fax: (0031)10-486.45.64 E-posta: info@koselaw.nl - www. hukukburosu.nl HOLLANDA VATANDAŞI ÇOCUĞU OLANLARIN OTURUM HAKKI...

CUMHURİYETİN KURULUŞUNUN 95’İNCİ YIL DÖNÜMÜ KUTLANDI

S 03

S 08

KAZA HUKUKU HİZMETLERİNDE ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK

S 12

S 22

Faaliyet alanlarımız Şirketler / İşletme Hukuku Kira Hukuku Oturum ve Vize Sözleşme Hukuku Uluslararası İhtiyati tedbir Para Tahsİlİ ve İcra Takİbİ Uluslararası Tahkim Kurulları / Mahkemeleri Aile Hukuku ve boşanma davaları Yabancılar ve Göçmen Hukuku Sosyal Güvenlik Hukuku Yurt dışı mal varlığı araştırması

BU KADAR KİN YÜREĞE YÜKTÜR HORTLAYAN ASABIYYE...

S 15

ÖLDÜRÜLEN GAZETECİLER VE GAZETECİLİK MESLEĞİ...

S 21


02 yayın odası

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

redactie

Adnan Şahin

adnan@dogus.nl

Editör’den

Recep Soysal’ın objektifinden...

Her ay elimizden geldiğince toplumumuzu ilgilendirdiğini düşündüğümüz haberleri, bilgi ve belgeleri bir araya getirerek karşınıza çıkmaktayız. Bunun faydalı olduğuna inanıyoruz. En azından okunduğu zaman takip edildiği vakit faydalı olabileceğini düşünüyoruz. Biz de farkındayız elbette, akıllı telefonlar çıktı çıkalı yazılı basına ilgi azaldı. Ama yazılı basının artık tamamen gereksiz olduğunu düşünmüyoruz. Elle tutulur bir gazetemizin olmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Tabi ki, bu dikkatleri başka mecralara akıp gittiği ortamda bizlere vereceğiniz maddî ve manevî desteği çok önemsiyoruz. Sağ olsun geçenlerde Eindhoven’de görev yapan genç bir imamımız gazetemizle ilgili olarak beğenisini dile getirmiş ve şu güzel cümleyi kurmuş? “İnceledim ve gördüm ki, çok değerli düşünce ve bilgileri içeren Doğuş Gazetesini, vakit buldukça değil vakit ayırarak okunması gereken bir gazetedir” Kendisine teşekkür ediyoruz. Elbette bu tür tepkiler bizleri motive etmektedir. Mutlaka eksiklerimiz de olmaktadır. Bunları duymakta, kendimizi tamamlamak açısından bizim için çok önemli. Hepinizden benzer tepkiler beklediğimizi belirtmek isterim. Adresimizi biliyorsunuz… dogus@dogus.nl Kasım ayına girmiş bulunuyoruz ve hâlen Hollanda’da hatta tüm Avrupa’da her yan günlük güneşlik. Hayırdır inşallah! Diyoruz ancak bu ekstrem mevsim değişikliğinin

buralarda nelere mal olabileceğini henüz kestiremiyoruz. Geçenlerde televizyonda bir haber izledim Hollanda’da gemiler karaya vurmuş! Şöyle ki, Hollanda oldukça yoğun bir şekilde nehirler üzerinden yük taşımacılığı yapan bir ülke. Bakın ne olmuş. Havaların güzel gitmesi ve yağmur yağışlarının mevsim normallerinin çok altında seyretmesi sonucu nehirlerdeki su seviyesi önemli ölçüde azalmaya başlamış ve sular azalınca da ağır tonajlı yük gemileri; kelimenin tam anlamıyla dibe vurmuşlar. Ve nehirlerde yük taşıyamaz olmuşlar. Yani bu etkin mevsim değişiklikleri bu ülkelerde buna benzer olumsuz gelişmelere de yol açmaktadır. Bu ekstrem iklim değişikliğinin getirdiği bir diğer gelişme de artık Hollandalılar güzel hava aramak için uzaklara gitme ihtiyacı duymuyorlar. Bu, Hollandalılar için bir avantaj iken Türkiye, Yunanistan ve İspanya gibi turizmden önemli gelir elde eden ülkeler için çok dezavantaj olarak ortaya çıkmaktadır. Söz güzel havadan açılmışken bu arada Hollanda ile Türkiye arasında siyasi olarak güzel havanın yeniden oluştuğunu görmekteyiz. Yaklaşık iki yıldır boş olan Türkiye’nin Lahey Büyükelçiliği yeniden atandı. Geçtiğimiz günlerde Hollanda Kralı Alexander’a güven mektubunu sunan Şaban Dişli resmen büyükelçilik görevine başladı. Biz de kendisini Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda ziyaret ederek “hoş geldiniz” dedik. Ayaküstü şu cümleyi kurdu: “İki ülkenin iyi ilişkiler içinde olması hiç şüphesin burada yaşayan bizleri son derece memnun etmektedir. Ancak biliyoruz ki, birileri boş durmayacaktır. Bilhassa Müslümanlar üzerinden siyasi rant elde etmek adına akla hayale gelmez tefrikalar çıkaracaktır. Dikkatli olmak gerekiyor. Olaylara suhuletle

yaklaşmalı ve hiçbir zaman tahriklere prim vermemeliyiz” Şaban Dişli Kimdir? 22 Şubat 1958 tarihinde Sakarya’nın Geyve ilçesinde dünyaya geldi. İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi Ekonomi ve İstatistik Bölümü’nden mezun oldu. New York Eyalet Üniversitesi’nde Matematiksel Ekonomi alanında yüksek lisansını tamamladı. Harvard Üniversitesi’nde üst düzey yöneticilik programına katıldı. Hollanda’da Demir-Halk Bank Rotterdam Genel Müdürlüğü görevini yürüttü. Yurt dışı Bankalar Birliği Kurucusu ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevinde bulundu. Hollanda Amsterdam’da bir bankanın genel müdür yardımcılığı görevine getirildi. Aynı zamanda Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Danışmanlığı görevini üstlenen Dişli, 19 Ekim 2017 tarihinde bu görevinden istifa ettiğini açıkladı. Şaban Dişli evli ve üç çocuk babasıdır. Sizlere Hz. Mevlânâ’nın bazı sözleri ile veda etmek istiyorum. - Bazen hâlimize Melekler imrenir. Bazen de hâlimizden Şeytan bile iğrenir. - Susmak, mana eksikliğinden değil. Belki mana derinliğindendir. - İnsan her şeyi göremez; sevdiğin şeyler, seni kör ve sağır eder. - Cahille girme münakaşaya. Ya sinirini zıplatır tavana! Ya da yazık olur adabına. - Kötülük yaptın mı kork! Çünkü o bir tohumdur. Allah yeşertir, karşına çıkarır. - Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir. - Gülü gülene ver. Kalbini sevene ver. Sevmek güzel şeydir. Kıymet bilene ver. - Gözyaşının bile görevi varmış. Ardından gelecek gülümseme için temizlik yaparmış. - Öyle bir ‘yâr’ sev ki evladım; elinde su tasıyla, iftarı bekleyen oruçlu gibi beklesin seni. - Toprak gibi sessiz olduğum an bil ki; şimşek gibi gökte gürlüyor feryadım.

Fotoğraf: Arşiv

Hollanda’da hava iki bakımdan güzel HOTİAD Yönetim Kurulu ve Üye Toplantısı gerçekleştirildi Başkan Hikmet Gürcüoğlu, HOTİAD’a katılan yeni üyelerden; Dr. Ahmet Kaya (Tandartsen Praktijk), Necati Erbaş (De Rijswijkse Makelaar B.V.), Güven Kurum (Reclame Compleet), Hasan Uzun (He Design BV.), Ali Genç & Turgut Tuc (Maraj IJs) ve Dr. Yusuf Başkaya’ya (Huisartsenpraktijk). başarılar diledi. Toplantı sonrası HOTİAD üyeleri ve eşleri, birlikte bir akşam yemeğine geçtiler.

Ahmet Yesevî Camii, açık kapı günü düzenledi

“Açık Kapı Camii Günleri” çerçevesinde Hollanda genelinde düzenlenen etkinliklere yoğun katılım oldu. Hollandaların ilgi gösterdiği bu günde, onlara cami içi faaliyetler anlatıldı, tatbikli olarak gösterildi. Oosterhout Ahmet Yesvî Camii’nde, başkan Habib Karataş ve din görevlisi İsmail Kılınç bölge insanını ağırladı.

Hollanda Kitap Kulübü okumaya devam ediyor

Hollanda Kitap Kulübü üyeleri -okuma sevdalısı bir gurup- muasır medeniyetler seviyesine ulaşmanın yolunun, “okumak” tan geçtiğine inanarak bu yolculuğu ısrarla, inatla sürdürüyolar. Bu ay, yazar Murat Tuncel’in “Trakya Güneş’i” adlı eseri tahlil edildi. Grup üyeleri yazarı ağırladı, onun meşakkatli çalişmasını kendi ağzından dinleme fırsatı buldu. Eleştirildi, övüldü, o anlatıldı, katılanlar dinledi... Hülasa bu mütevazi usta kalemi grup üyeleri çok sevdiler.

Yenilikçi ve başarı odaklı hizmetler sunma anlayışıyla hareket eden Av. Dilek Sarıkaş ve Av. Ali Agayev, “Sarikas & Agayev Avukatlık Bürosu” birçok hukukî konularda avukatlık ve danışmanlık hizmet vermektedir. Hukuksal sorunlarınız için bizimle irtibata geçebilirsiniz!

Faaliyet alanlarımız: Oturum Davaları Mesuliyet İş Hukuku Sözleşme Hukuku Sosyal Güvenlik Hukuku Yabancılar Hukuku Kira Hukuku Vize Hukuku Aile ve Boşanma Hukuku


hukuk 03 juridisch

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

Şerife Akdemir:

“Bağımsız oturma iznine genelde, 3 ila 5 sene sonra hak kazanılıyor. Ayrılma durumunda, eş üzerinden olan oturum kartı çocuk üzerine değiştirebilirler”

Hollanda vatandaşı çocuğu olan ebeveynlere oturum hakkı var mı?

D

aha önceki yazılarımda Avrupa Birliği’nin vermiş olduğu karar neticesinde çocuk üzerinden oturum hakkını paylaşmıştım. Konuyla ilgili Türkiye’den ve Hollanda’dan hatta başka ülkelerden birçok soru geldi. Bu karar bir çok insana umut olurken bir çok kişi de şartları zorlayarak arayışa girdi. Chavez Kararı yeni bir karar olmasına rağmen geçtiğimiz günlerde bir çok kişi bu karardan faydalandı. Aldığım bilgilere göre bakanlıkta ilk başta bu kararı nasıl uygulayacağını net olarak bilmediğinden, şartlara uyan uymayan bir çok kişinin başvurusunu değerlendirmeye aldı. Yine bize gelen bilgiye göre şu an çok büyük bir yoğunluk var bakanlıkta. Eskiden bu başvuruyu yapmak için iki hafta içinde randevu alabiliyorduk, bu süre şu an 6 haftaya çıktı. Bir yandan Bakanlık şartları ve koşulları yeniden değerlendirirken, diğer yandan da başvurular her geçen gün artıyor. Sizden konuyla alakalı çok soru geldiğinden müracaat şartlarını yeniden gözden geçirmekte fayda var... Çocuk üzerinden oturum alma şartları kısaca şunlardır: - Hollanda vatandaşı çocuğunuzun olması, Hollanda’da doğma şartı yoktur; - Çocuğun 18 yaşından küçük olması; - Çocuk yasal olarak sizin çocuğunuz olması, yani evlilik dışı doğan çocuklarda babaların yasal olarak çocuğu tanımaları gerekiyor; - Çocuğunuzla aile bağının olması.

Burada çocukla birlikte yaşama şartı yoktur. Bu karardan kimler yararlanabilir? Hollanda’da çocuğuyla beraber veya ayrı yaşayan fakat henüz oturum izni olmayan ebeveynler. Bu durumda ilk akla gelenler, yasal veya yasal olmayan yollardan Hollanda’ya giriş yapmış fakat bir türlü oturum izni alamayan vatandaşlardır. Malumunuz, aile birleşimi şartları oldukça ağır olduğundan, birçok kişi geri dönmektense burada yasal olmayarak yaşamayı tercih ediyor. Bu kategorideki kişilerin içeri sunulacak olan evrakların eksiksiz olması şartıyla oturum alma şansları oldukça yüksektir. Aynı zamanda Hollanda’ya aile birleşimi sebebiyle gelip yerleşen, eş üzerinden oturum iznini alan fakat bağımsız oturuma iznine henüz hak kazanamayan vatandaşlar da bu karardan faydalanabilir. Bağımsız oturma iznine genelde, 3 veya 5 sene sonra hak kazanılıyor. Ayrılma durumunda, eş üzerinden olan oturum kartı çocuk üzerine değiştirebilirler.

Geçtiğimiz günlerde en çok aldığım sorulardan biri de, Hollanda vatandaşı olan çocuğuyla beraber Hollanda’da yaşamayan babalar ve annelerin bu karardan hak elde edip etmemeleri idi. Her ne kadar bunun zor olacağını düşünsek de, bunu bizzat bir müvekkilimizle başardık. Aile bir kaç senedir Türkiye’de yaşıyordu. Anne ve çocuk Hollanda vatandaşı. Önce çocuğu ve anneyi Türkiye’den getirip akabinde de Türkiye’de yaşayan babaya bu başvuruyu yapmak için Hollanda konsolosluğundan vize alarak buraya gelmesini sağlayıp, başvuruyu içeri sunmayı başardık. Sizin de tahmin ettiğiniz gibi, Chavez Kararı’nda son söz daha söylenmedi, tartışmalar devam ederken, şartlar yeniden değerlendirilirken, ben bir kez daha buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum: Şartlar daha fazla zorlaştırılmadan bu başvurunuzu yapın. Yardıma ihtiyacınız olursa biz her zaman size yardım etmek için hazırız. Şerife Akdemir Süzen www.erasmusak.nl

«

Kısa haberler...

Hollanda Danıştay’ından Türkler aleyhine karar Hollanda Danıştay’ı, Hollanda makamlarının yurt dışı mal varlıklarının araştırması ile ilgili Türkler aleyhine karar verdi. Merkezi Utrecht’te bulunan Hollanda Danıştayı, Hollanda makamlarının Türkiye hükümetine başvurmadan yaptıkları mal varlığı araştırmalarında elde ettikleri bilgi ve belgelerin kullanılmasının yasal olduğuna hükmetti. Danıştay, yurt dışı mal varlıkları hakkında yapılan araştırmaların Hollanda yasalarına göre uygulandığını belirterek kişilerin özel hayatlarının ihlal edilmediği yönünde karar verdi. Davanın avukatı Hollanda Türk Hukukçular Birliği (THB) Başkanı avukat Ejder Köse, mahkeme önünde AA muhabirine yaptığı açıklamada, kararın beklenmedik ve çok üzücü bir karar olduğunu söyledi. Türk toplumuna geçmiş olsun dileğinde bulunan Köse, “Bu davayı, özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) taşıyacağız. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 8. Maddesi özel hayatın korunması ile ilgili olarak çok sabit bir antlaşmadır. AİHM’de Türk hukukuna göre hukuksuz olarak elde edilen bilgi ve belgelerin AİHS’ye aykırı olduğunu savunacağız.” dedi. Türkiye’de yapılan mal varlığı araştırmaları ile Türk makamları ve yetkililere büyük görev düştüğünü savunan Köse, “Türk kurumları ve yetkilileri bu bilgi ve belgeleri vermediği takdirde burada yapabilecekleri hiçbir şey yok. Biz hukukçular olarak AİHM’ye başvurumuzu yapacağız. Fakat kanımca burada yapılması gereken özellikle önemli konulardan birisi de Türk yetkililerin bu hususla ilgili önlem almaları gerekir diye düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulundu. Hollanda makamlarının ek sosyal ödenek alan 65 yaş üstü emekli Türk vatandaşlarının yurt dışındaki mal varlıklarını araştırmada son yıllarda yasal olmayan yollara başvurmasıyla ilgili 5 yıl önce dava açılmıştı. Daha önce alt mahkemelerin Türkler aleyhine karar vermesi sonucu dava yüksek mahkemeye taşınmıştı. Araştırmalar sonucunda yurt dışında mal varlığı olan Türklerin, 15 yıla kadar aldığı ek sosyal ödenekleri geri ödeme riski bulunuyor. AA

Hollanda 2017 Göç Raporu yayımlandı Hollanda’ya 2017 yılında 234 bin kişi göç gelirken, 154 bin kişide ülkeyi terk etti. Hollanda Merkez İstatistik Bürosu CBS’nin yayımladığı 2017 Hollanda Göç Raporu’na göre, geçen yıl 235 bin kişi Hollanda’ya yerleşmek üzere gelirken, 154 bin kişide Hollandayı terk etti. Hollanda’ya göç edenlerin büyük çoğunluğunu öğrenci, işçi olarak gelenler ve sığınmacılar oluşturuyor. Öğrenci olarak gelenlerin yüzde 35 nin 2 yıl içinde geri ülkelerine dönüyor olması dikkat çekiyor. 2004 yılında Avrupa Birliğine dahil olan ve sonradan serbest dolaşım, çalışma ve yerleşme izni alan Polonya, Romanya ve Bulgaristan gibi ülkelerden gelenler listenin ilk sıralarında yer alıyor. Asya ve Latin Amerika’dan gelen göç sayısıda yine en çok artışın görüldüğü ülkeler olarak ön plana çıkıyor.

HUKUKSAL KONULARDA HER ZAMAN YANINIZDAYIZ!

Çalışma alanlarımız: Yabancılar Hukuku (Oturum, Vize sorunları) İş Hukuku (İşten çıkarılma, iş sözleşmeleri vs.) Aile Hukuku (Boşanma, nafaka, mal rejimi vs.) Kira Hukuku (Kira sözleşmeleri vs.) İcra Hukuku (Alacak-verecek, tahsil davaları) Sosyal Güvenlik Hukuku (işsizlik - hastalık ödemeleri vs.) Schiekade 560, 3032 AZ Rotterdam Tel: 010-4655115 Fax: 010-4657753 E-mail info@erasmusak.nl www.erasmusak.nl

mr. Ş. Süzen-Akdemir mr. M. Gümüş


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

04 haber nieuws

Recep Soysal’ın objektifinden...

UNIDAY ‘18

2017 yılında “Gelenek’teki Gelecek” sloganıyla başlanmıştı. 2009’da “Yinelemeyen Yenilemez”, 2011’de “Düşlerimiz Maziye Dayanır”, 2014 yılında “Düşünce Seyre Düşünce” sloganlarıyla düzenlenen UNIDAY, bu yıl “Bilgiden Bilince” sloganı ile icra edildi.

Kuzey Hollanda Millî Görüşten Başkonsolosa ziyaret Kuzey Hollanda Millî Görüş Federasyonu Başkanı Oktay Dalmaz, Teşkilatlanma Başkanı Ahmet Duran, Kurumsal İletişim Başkanı Yusuf Altuntaş, Tanıtım ve Kültürel Hizmetler Başkan Yardımcısı Ali Andal, Amsterdam Başkonsolosu Engin Arıkan’ı makamında ziyaret etti. Ziyarette, teşkilatı tanıtan katalog ve broşürler takdim edildi. Bölge Başkanı, teşkilat birimleri ve faaliyet alanları ile ilgili, bilgilendirmelerde bulundu. Ziyaretimizden memnuniyetini ifade eden Başkonsolos Engin Arıkan, en kısa zamanda iade-i ziyarette bulunacaklarını ifade ettiler

BİLGİDEN BİLİNCE UNIDAY 2018 İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Gençlik Teşkilatı Üniversiteler Başkanlığı tarafından düzenlenen UNIDAY 2018, ‘Bilgiden Bilince’ sloganıyla büyük bir coşkuyla icra edildi.

P Şube Başkanlar Toplantısı Schiedam’da yapıldı

Toplantıda, birim çalışmaları hakkında bilgiler aktarıldı. İleriye dönük çalışmaların daha verimli yapılması hususunda istişareler yapıldı. 17 ve 18 Ekim tarihlerinde, Schiedam şubesinde 40 kişinin katılım ile, Hoca hanımların ileri eğitim programı çerçevesinde çok verimli bir çalışma gerçekleştirildi. Hoca hanımlarının bilgilerini tazelemek ve de daha donanımlı hâle gelmeleri için yapılan çalışma yoğun ilgi gördü. Dört modülden oluşan derslerin birincisinde, “İletişim ve Sosyal Psikoloji, Akaid, Fıkıh, Hadis usulü ve Sünnetin dinimizdeki yeri, Tefsir usulü, Hitabet, Kur’an-ı Kerim ve Teşkilat Yapımız” konulu dersleri verildi. İkinci modül Aralık ayında ve üç ve dördüncü modüler 2019 verilecek. Dördüncü modül tamamlandıktan sonra Kursiyerlere sertifikaları verilecek.

“Öğrencilerimiz Üşümesin!”

Hollanda Sivaslılar Platformu’nun başlattığı “Öğrencilerimiz Üşümesin” yardım kampanyası çerçevesinde, kışın gelmesiyle birlikte okula giden ihtiyaç sahibi öğrenciler için kışlık bot, fanila ve kabandan oluşacak giyim yardımları, Sivas’ta faaliyet gösteren Sende Gülümse Derneği aracılığı ile dağıtılacak. Veren elle, alan eli buluşturdukları söyleyen Hollanda Sivaslılar Platformu Yardım Faaliyetleri Proje Koordinatörü Ömer Soner, “Hollanda’daki hayırseverlerimizin yapmış oldukları maddî destekle, ihtiyaç sahiplerinin mutluluğuna ortak oluyoruz. Yaklaşık 10 yıldır yüzlerce ‘elektrikli ve manüel’ engelli aracını “Engelli” kardeşlerimize ulaştırdık. Onların günlük hayattaki yaşamlarını kolaylaştırdık ve onlara umut olduk. Bayramlarda ve Ramazanlarda yüzlerce ihtiyaç sahibi ailenin sevincine ortak olduk. Fakir ülkelerde “Su kuyuları” açarak onların susuzluğunu giderdik. Bu yıl ikincisini başlattığımız “Öğrencilerimiz Üşümesin” yardım kampanyası ile mağdur, ihtiyaç sahiplerine maddî ve manevî destek oluyoruz. Bu çocukları kimseye muhtaç olmadan topluma kazandırmak için bizlere güvenen hayırseverlerimizin emanetlerini gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak istiyoruz. Bu tür yardım kampanyalarımız devam edecektir.” dedi.

TAZİYE... Genel Yayın Yönetmenimiz Sevgili Adnan Şahin’in kıymetli kayınvalidesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz.

rogramda Tunus eski cumhurbaşkanı Prof. Dr. Moncef Merzouki, İstanbul Medeniyet üniversitesi eğitim görevlisi Dr. İbrahim Halil Üçer, İslam bilimcisi Dr. Abdurrahman Reidegeld birer konuşma yaptılar. Hattat Mustafa Cemil Efe ve Sanat Merkezi’nin de bir sergisinin sergilendiği bu günde Filistin kökenli müzik grubu Le Trio Joubran da programda sahne aldı. Gençliğimize umut aşılamak, geleceklerine doğru adım adım ilerlerken kat edecekleri mesafeleri İslami bir şuur, bilgi ve bilinç ile adımlamalarını amaçlayan ve onları bu doğrultuda farkındalıklarına varmalarını sağlamayı amaçlayan programda güncel konular ele alındı. Ayrıca gençliğin dinamizmini tetiklemeyi, birlik ve beraberliğini de sağlamayı amaç edinen bu günde dünyanın dört bir yanından gelen Millî Görüş’e gönül vermiş gençlerimizin birbirlerini daha yakından tanıyıp daha bir kaynaşmalarına vesile olmuş olundu. Üniversiteliler Başkanı Selçuk Çiçek açılış konuşmasında şunlara değindi: “Günümüzde eşref-i mahlûkatı fıtratından koparıcı teknolojik ilerlemelere, gelecek yıllarda etkisi kestirilemeyen yapay zekâ tartışmalarına ve genetik oynamalarla insanın varoluşsal boyutunda yaşanan

değişimlere şahitlik ediyor ve büyük meydan okumalarla karşı karşıya bulunuyoruz. Bu meydan okumalara karşı, büyük düşüncelere ve çağın bilgisine eşlik edecek kolektif bir bilince ihtiyacımız vardır. Tarihi tecrübe de göstermiştir ki, büyük düşünceler esasen büyük meydan okumaların ve büyük krizlerin var olduğu ortamlarda ortaya çıkmaktadır. Gök kubbenin altında çağın meydan okumalarına karşı söyleyecek bir sözü olan; kendilik, zaman ve mekân bilinciyle donanmış, geleneğinin ve kadim tarihinin ilmî ve irfan hazinelerini özümsemiş ve tüm insanlığı kuşatıcı bir neslin inşasıyla başta mensubu olduğumuz İslam dünyasına ‘Ey İnsanlar!’ deme yeteneğini yeniden kazandırmaktır en büyük derdimiz. Yani bize ait olan özü ve bilgiyi bilince devşirmek, küreselleşmeyle süregelen devasa değişime yeni bir anlam niteliği katacak kolektif bir aklın doğuşuna zemin hazırlamaktır. Bu derdi paylaşan bir neslin inşası yolunda en büyük azığımız ise hayalimizdir.” Programın muhtelif anlarında dev ekranlarda gösterilen sokak röportajları, kısa film ve tanıtımlarla bazen güldüren, kimi zaman ise pek düşündüren çalışmalar hafızalarda apayrı bir yer edindi. İstanbul Medeniyet üniversitesi öğretim görevlisi Dr. İbrahim Halil Üçer ise konuşmasında İslam’ın

son 200 yıldır bir ithamın tanığı olarak yargılandığını ama bizlerin artık bir iddianın sahibi olmamız gerektiğine vurgu yaparak ümmetin insanlığa yol gösterici vasfını yitirmesinin İslam coğrafyasının Batı karşısında gerilemesine sebep olan bir etken olduğunu söyledi. Ve İslam ümmetinin insanlığa şahitlik, tanıklık ve yol gösterici vasfına yeniden bürünmesi ile Medine İslam devletinin kurulması akabinde 29 yıllık kısa bir süreçte Kuzey Afrika’yı, Türkistan Bölgelerini ve Sasani imparatorluğuna son verip bu bölgeleri İslam devletinin medeniyetine dâhil eden o İslam mucizesinin yine bu vasıflarımıza kavuşmakla mümkün olabileceğinin altını çizdi. Davetli konuşmacıların yanı sıra bu yılki UNIDAY programında ilk defa ‘UNİTALK’ adı altında gençler de kendilerini ifade edebilme fırsatı buldular. Açılımı Avrupa Müslüman Gençlik ve Öğrenci organizasyonları olan FEMYSO’nun kampanyalar sorumlusu Hande Taner bir sunum yaptı. Ayrıca IGMG Gençlik Teşkilatı Başkanı Ünal Ünalan, IGMG Genel Sekreteri Bekir Altaş ve IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün de birer konuşma yaptılar Program Filistin kökenli müzik grubu Le Trio Joubran’in dinletisi ile son buldu. Doğuş Haber Merkezi

«

Hollanda-Türkiye Ticaret Odası’ndan dev sektöre eğitim Hollanda-Türkiye Ticaret Odası iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkileri geliştirilmesine katkıda bulunmak amacıyla, Türkiye’de bir dizi eğitim programına başlıyor. 2013 yılında kurulan HollandaTürkiye Ticaret Odası’nın (HTTO) iki ülke arasındaki ticaret hacmine katkıda bulunmayı amaçladığını belirten Başkan Ethem Emre, “Her iki ülkede faaliyet gösteren ticari nitelikli, kamu ve özel kuruluşlara endüstriyel, teknolojik, ticari ve hukuksal konularda destek verip, belirlemiş oldukları hedeflere ulaşmalarına katkıda bulunarak, Türk ve Hollanda iş dünyasına hizmet etmekteyiz” ifadesini kullandı. Farklı sektörlerde faaliyetlerini sürdüren ticari kamu ve özel kuruluşların karşılaştıkları

sorunlara çözümler ürettiklerini ve sektörel bilgi ışığında daha sağlam ve güçlü adımlar atmalarına öncülük ettiklerini anlatan Ethem Emre, HTTO’yu global anlamda, ulusal kaynaklara dayalı bir marka hâline getirmek çabası

içinde olduklarını kaydetti. Emre, verilecek olan eğitim seminerini HTTO bünyesinden Green & Black Consulting ve ESJ Financial Engineering kurumlarından oluşan disiplinlerarası bir ekiple organize ettiklerini söyledi.


aktüalite 05 actualiteit

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

Şerif Aktürk:

“Şirketimiz,dünyanın en büyük Beyaz Peynir Fabrikası durumunda. Günlük 150 ton peynir işliyoruz. Bu yıl şirketimiz % 50 bir büyüme gerçekleştirdi”

Aanaliz

Ergün Madak

Khashoggi, Suudi Arabistan, Türkiye ve Batı Bilmecesi

Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz tanışma ziyaretlerini sürdürüyor Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz geldiğinden bu yana ülkedeki STK temsilcileri ve işadamlarına yönelik tanışma ziyaretlerini sürdürüyor.

B

u ziyaretleri çerçevesinde iş adamı Şerif Aktürk’e ait Avrupa’nın en büyük peynir fabrikası olan Özgazi Holding’i ziyaret eden Başkonsolos Aytaç Yılmaz, şirket ve çalışmalar hakkında bilgi aldı. Başkonsolos Yılmaz’ı kapıda karşılayan Şerif Aktürk ve HOTİAD üyeleri önce çaylar eşliğinde şirketin çalışması ve teknik özellikleri hakkında bilgiler aldıktan sonra grup olarak Özgazi Holding bünyesindeki fabrikalar gezildi. Peynir, salça ve paketleme bölümleri gezilirken Şerif Aktürk Başkonsolos Yılmaz ve gruba tüm makinalar ve peynirin baştan sona oluşumunu görsel olarak anlattı. Tesisleri hayranlıkla gezdiğini belirten Rotterdam Başkonsolosu

Aytaç Yılmaz “Türk müteşebbislerimizin burada Hollanda’da hayata geçirdiği projeler beni çok memnun etti. İş adamlarımızın Hollanda’da istihdam oluşturmaları, Hollanda ekonomisine katma değer katmaları ve buradaki Hollanda Türk toplumunu yüz akı ile temsil etmeleri muhteşem bir şey.” dedi. Program sonrası Başkonsolos Aytaç Yılmaz’ı aracına kadar uğurlayan ev sahibi Şerif Aktürk yaptığı açıklamada “Sayın Başkonsolosumuz görevine başladığında kendisini ziyaret ederek fabrikamıza davet etmiştim. Sağ olsunlar onlar da davetimize icabet ettiler. Burada yaşayan Türklerin neler yapabildiklerini

görünce sevindiğini görmek bizi de mutlu etti. Yakında kısmet olursa Sayın Büyükelçimizi de ziyaret ederek kendisini de burada ağırlayacağız.” dedi. Özgazi Holding hakkında da kısa bir bilgi veren Aktürk “Şirketimiz bildiğiniz gibi dünyanın en büyük Beyaz Peynir Fabrikası durumunda. Burada günlük 150 ton peynir işliyoruz. Bu yıl şirketimiz % 50 bir büyüme gerçekleştirdi. Fabrika olmanın dışında artık büyük bir sanayi kuruluşu olduk. Bünyemizde Avrupa’daki tüm peynir çeşitlerini ve salça üretimini yapmaktayız. Ambalaj fabrikamızı da gördünüz. Yatırımlarımız devam edecek.” dedi Radyo Deniz Haber Merkezi

«

Hollanda’nın eski Başbakanı Wim Kok, 80 yaşında hayatını kaybetti Willem “Wim” Kok (d. 29 Eylül 1938) Hollandalı siyasetçi. Hollanda Eski Başbakanı (1994-2002 arası). Hollanda İşçi Partisi’nin eski başkanıdır. 1994 yılında yapılan seçimler sonucu partisi birinci çıkınca Kraliçe Beatrix tarafından başbakan olarak hükûmeti kurmakla görevlendirildi. Muhafazakâr liberaller ve sosyal liberaller ile bir koalisyon hükûmeti

kurdu. 1998 seçimlerini de kazanınca hükümet aynı ortaklarla yeniden teşkil edildi. Kok’un başbakanlığı devrinde Hollanda ekonomisi hızla yükselişe geçti ve “Polder Modeli” sayesinde uluslararası itibar

kazandı. 2002 seçimleri öncesi hükûmeti düştü ve tüm bakanlar istifa etti. Hollanda’nın Srebrenitza Katliamı’ndaki sorumluluğu üzerine geçen bir tartışma bunda en önemli etkendi.

Hollanda Beşiktaşlılar Derneği yöneticilerinden Modrak’a ziyaret Hollanda Beşiktaşlılar Derneği Başkanı Aykut Torunoğulları, Beşiktaş Kulübü önceki yöneticilerinden Hüseyin Yücel’in kızı olan, Deventer Başkonsolosu, Modrak’ı ziyaret etti. Hollanda Beşiktaşlılar Derneği Başkanı Aykut Torunoğulları, “T.C. Deventer Başkonsolosu sayın Tuna Yücel Modrak Beşiktaş’ta yöneticilik yapmış bir babanın kızı olmasından dolayı bu ziyaretin anlamının ve değerinin bizler için çok büyük bir önem taşıdığını, kendisi ile görevinden dolayı gurur duyuyoruz, işlerinde başarılar dileriz” dedi. Derneğin etkinlikleri ve sosyal çalışmaları ile ilgili bilgi veren Başkan Aykut Torunoğulları, Başkonsolos Tuna Yücel Modrak’ın babasından dolayı koyu bir

Beşiktaş taraftarı olmasından dolayı mutluluğunu dile getirerek ortak amacın toplumumuzun bir arada, birlik ve beraberlik için çalışmalar olduğunu söyledi. Hollanda Beşiktaşlılar Derneği başkanı Aykut Torunoğulları

Başkonsolos Tuna Yücel Modrak’a isminin yazılı olduğu Beşiktaş forması ve özel tasarım Beşiktaş rozeti ile yazmış olduğu Karmakarışık ve Bakış Arası kitaplarını imzalı olarak hediye etti. Haber: Mustafa Koyuncu

ergunmadak@hotmail.com

Batı medyasının deyişiyle “Khashoggi”, Türkiye medyasına göre de Kaşıkçı’nın öldürülmesi iki haftadır dünya medyasının gündeminden düşmüyor. Bu satırlar yazıldığında, daha Başkan Erdoğan, grup toplantısını yapmamıştı. Büyük ihtimalle cinayetin nasıl işlendiğiyle ilgili önemli bilgiler verecek. Suudi Arabistan (SA), olayın sorumluların cezalandırılacağı gibi mutat açıklamalar yapmaktan daha da ileri gidemedi. Olayda benim en çok dikkatimi çeken, cinayetin işlendiği şehir: İstanbul. Kaşıkçı acaba bir Batı ülkesinin başkentindeki Suud konsolosluğuna gitseydi acaba böyle bir eyleme tevessül edebilirler miydi? Arap dünyası, ya da Suud istihbaratı Türkiye’yi nasıl görüyor olmalı ki; istihbaratçılar, özellikle bazı riskleri alarak, Türkiye’yi nasıl bir planın içine çekmek istiyorlar? SA’nın İran ile ilişkileri malum. Bu çerçevede SA, BAE ve Mısır’ın Türkiye olan memnuniyetsizliği de biliniyor. Türkiye; içine çekilmek istenen senaryonun farkında olduğundan olsa gerek, ilk günden beri temkinli yaklaştı. Acaba Türkiye’nin fevri davranıp ilişkileri tehlikeye atacak açıklamalar yapacağını mı düşündüler? Eğer öyle olsaydı, önce SA, Türkiye ile ilişkileri komple koparacak, sonra “yapanları yakaladık ve cezalandırdık” diyecek ve Türkiye ile ilişkileri, bugün TürkiyeMısır arasındaki gibi bir noktaya taşıyacaktı belki, kim bilir. Bir başka konu, Hollanda radyoları 15 Ekim’den önce Türkiye’nin elinde ses kayıtlarının olduğunu söyledi, Türkiye basını ise bundan ancak bir kaç gün sonra açıkladı. Ses kayıtlarında, Kaşıkçı’nın sorguya çekildiği, önce parmaklarının sonra da başının kesildiği ifade ediyordu Hollandalı muhabir. Hatta şu soru bile sorulabilir: Acaba konsolosluğun dinlendiğini bildikleri için, böyle bir komplo kurup, Türkiye’nin müdahale etmesini ve siyasi bir kriz çıkmasını mı istediler? Rahmetli Mahir Kaynak olsaydı, bütün ihtimalleri bir bir sıralardı zannediyorum. Kaşıkçı’nın varlığından, Washington Post yazarı olduğundan ve nasıl bir dünya görüşüne sahip olduğundan haberimiz yoktu. Fakat ne olursa olsun, bir insanın böyle bir şekilde infaz edilmesi ne kadar da tüyler ürpertici. Üstelik İstanbul’un göbeğinde, bütün dünyaya meydan okurcasına. Allah rahmet eylesin, demekten başka söz bulamıyoruz. Türkiye-Batı İlişkileri Bir kaç aydır Hollanda ve Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkiler nihayet normalleşmeye başladı. Sebeplerini hatırlayan var mı? Hayal meyal değil mi? Türkiye seçimleri için Avrupa’da AK Partili vekillerin propaganda yapmalarına izin vermemişlerdi.

Bana sorarsanız, ne Türkiye partilerinin böyle bir kampanya yapmaya ihtiyacı olmalı, -çünkü herkes kime oy vereceğini zaten belirlemiş- ne de Avrupa ülkelerinin Erdoğan düşmanlığından yola çıkarak böyle anlamsız bir engelleme yapmalarının bir mantığı vardı. Gelmeseler de olurdu, ama geldilerse de sorun yapılmamalıydı, özeti bu. Dikkat edilirse bütün ülkeler ağız birliği ederek ortak tavır sergilemişlerdi. Sanki Türkiye istihbarat elemanları, bir Batı başkentinde Türkiye konsolosluklarından birinde (SA misali) bir operasyon yaptı da, o yüzden tavır sergilediler. Görünen o ki, Türkiye hâlâ, siyasi nedenlerden dolayı, ilişkilerin çok kolay koparılabileceği bir ülke pozisyonunda. Oysa SA öyle mi? Bakın Volkskrant’tan bir başlık (18-Ekim-2018): Nederland blaft naar Saoedi Arabie, maar bijten kan het zich niet veroorloven. Geen haar op het hoofd van minister Stef Blok van Buitenlandse Zaken die eraan denkt om de relatie met SA te verbreken vanwege journalist Jamal Khashoggi. De economische belangen zijn daarvoor te groot. (Natalie Righton) Neymiş bu ekonomik çıkarlar? 2017 yılında Hollanda’nın SA’ya ihracatı 2,6 milyar euro civarında gerçekleşmiş ve en büyük dilimlerden bir tanesi canlı hayvan-hayvansal ürünler, süt ve süt ürünleri. Aklınıza gelecek bir sürü maddeyi ihraç ediyor Hollanda. Hollanda’nın ithalatı ise 2011 yılında 3,8 milyar euro iken, 2017 yılında 1,8 milyar euroya kadar düşmüş ve ithalatta büyük payı petrol ve petrol ürünleri almış (Rakamlar: CBS.) Türkiye-SA, ihracat 3,2 milyar dolar, ithalat ise 1,8 milyar dolar civarında. Peki Hollanda-Türkiye arasındaki rakamlar nasıl? Hollanda, Türkiye’ye 6 milyar euroluk mal ihraç ederken, 2,8 milyar euro ithal etmiş. O hâlde bu rakamlara bakıldığında ortada çarpık bir tablo yok mu? Mesele ekonomik çıkarlar ise, Hollanda’nın Türkiye pazarındaki pasta payı, SA pazarından 2 kat daha fazla. Peki neden Hollanda çok daha kolayca Türkiye’nin üzerini çizebiliyor? Bu rakamların içinde daha Hollanda’da yaşayan 350.000 civarındaki Türkiyelilerin ekonomik getirilerinden bahsetmedik. Hatta rakamsal olarak biz bile farkında değiliz bu katma değerin. Ama genel olarak şöyle bir sonuç çıkarılabilir: Toprağın altındaki kara elmas ve SA’nın yatırımları için yönünü Batı’ya dönmüş olması, Batılı devletler için SA’ı hâlâ cazip kılıyor, denebilir. Bu da demek oluyor ki Batı, ekonomik çıkarları uğruna, çift ajandalı siyasetine de kaldığı yerden devam edecek. Ben başka bir açıklama göremiyorum.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

04 basından 26 06 van uıt pers

Şaban Dişli:

“Toplum üzerinde oluşan o travmayı ve Hollandalılar nezdinde oluşan yanlış algıyı hep birlikte el ele vererek düzeltmeye çalışmak olacaktır.”

“Bizim gerçek gücümüzü, kültürümüzü, gelenek ve göreneklerimizi Hollandalılara tanıtmamız lazım”

T

ürkiye’nin Lahey Büyükelçisi Şaban Dişli, Türkiye ile Hollanda ilişkilerinin karşılıklı olarak normalleşme sürecinde geçmişi unutmamak şartıyla silip geleceğe yönelinmesi ile iyi şeyler olacağına inandığını söyledi. Hollanda Kralı Willem-Alexander’a güven mektubu sunduktan sonra, resmen göreve başlayan Büyükelçi Dişli, Türkiye ile Hollanda ilişkilerinin karşılıklı olarak normalleşmesiyle ilgili, AA muhabiri Abdullah Aşıran’a açıklamalarda bulundu. Dişli, uzun süredir iki ülke arasında siyasette bir ara verildiğini anımsattı, önemli olanın bu dönemi ve yaşanan olayları hızla geride bırakıp ileriye bakmak olduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Geçmişi unutmamak şartıyla silip geleceğe yönelmemiz lazım. Her iki ülkenin en baş yöneticileri ve Dışişleri Bakanlarımızın da bu süreci geride bırakma ve geleceği hızlı inşa etme arzusu var. Gerek Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu gerek Hollanda Dışişleri Bakanı bunu açık seçik beyan ettiler. Protokoldeki takvim tamamlandı. Karşılıklı olarak güven mektuplarımızı sunduk. Şimdi üst düzey ziyaretlerle iş birliğimizi hayatın her alanında nasıl sağlayacağımız konusunda büyüklerimizin bize yön vermeleri lazım. İyi şeyler olacağını düşünüyorum, hissediyorum ve inanıyorum.” Yıllar önce uzun süre yaşadığı Hollanda’daki Türk toplumunu, yeteneklerini, iş dünyasını ve ülkeyi iyi bildiğini vurgulayan Dişli, “Üst düzey görüşmelerin dışında benim üzerime düşen buradaki toplumumuzu hızla daha fazla bir araya getirerek entegrasyon konusunda hep birlikte çalışmaktır. Toplum üzerinde oluşan o travmayı ve Hollandalılar nezdinde oluşan yanlış algıyı hep birlikte el ele vererek düzeltmeye çalışmak olacaktır.” ifadesini kullandı. Dişli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatının da bu yönde olduğuna dikkati çekerek, “Görevimiz, toplumun değişik parçalara ayrıştırma gayretini hızla bertaraf edip büyükelçilik çalışanları, başkonsolosluklar ve sivil toplum kuruluşları (STK) ile hep birlikte bir araya gelip bizim gerçek gücümüzü, gerçek Türk kültüründeki gelenek ve görenekleri Hollandalı

dostlarımıza anlatmak ve yeniden tanıtmaktır.” diye konuştu. Hollanda Dışişleri Bakanı Stef Blok’un Türkiye ziyaretinde, mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu’nun normalleşme sürecinde bir yol haritası önerisi sunduğunu dile getiren Dişli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gelecek yılın ilk çeyreğinde bakanımız Sayın Çavuşoğlu burayı ziyaret edecek. Hem Amsterdam Başkonsolosluğumuzun resmî açılışı hem de daha önce oluşturulmuş olan aramızdaki diyalogları hızlandıracak. Bu çalışma diyaloglarının biri Wittenberg Konferanslarıdır. Orada terörden tutun da kültürel ilişkiler, diğer alandaki tarım ve enerji konularına kadar birlikte karar vereceğimiz gündem çerçevesinde toplantılar oluyor. Belki de bakanımızın Hollanda ziyaretinde Wittenberg Konferansı’nı da yeniden başlatmış olacağız.” Dişli, bu gibi toplantıların daha üst düzeyde olan Erdoğan’ın kabulünde yapıldığında ve Hollanda Başbakanı Mark Rutte’nin de Türkiye ziyaretinin sağlandığında sıkıntılı dönemin tamamen geride kalacağını dile getirdi. İki ülke arasında 400 yılı aşkın, hayatın her alanında ilişkilerin olduğuna işaret eden Dişli, “Ticaretimiz, siyasi ilişkilerimiz, kültürel iş birliklerimiz ve zaman zaman çok eski dönemlerde, okyanuslarda bizim tarafımızdan destekler olmuş. Aramızda lale gibi çok önemli bir sembol var. Dolayısıyla ilişkilerimizi yeniden kaldığımız yerden çok daha ilerilere getirmemiz lazım.” değerlendirmesinde bulundu. Dişli, Hollanda’da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve PKK gibi örgütlerin faaliyetlerinin halen devam etmesiyle ilgili, şunları söyledi: “Her türlü terörle ülkemizde müthiş ve başarılı bir mücadele var. Hollanda ile global terörle mücadele iş birliği çalışmamız var. Bizim sıkıntılarımızın başında gelen konulardan biri biz kendimizi anlatamıyoruz. Belki bir lobi eksiğimiz var. Belki daha şeffaf olarak, özellikle buranın siyaseti ile ilişkilerimizi geliştirerek bizi vuran terörün gün gelip buradaki dostlarımıza da zarar vereceğini anlatmamız lazım. Bizim gizleyecek ve saklayacak hiçbir şeyimiz yok. Çok önemli süreçlerden geçtik ve geçmeye devam ediyoruz. Global terörü önleme

iş birliği çerçevesinde Dışişleri Bakanlarımız ve diğer kurumlarımızın sürekli fikir alışverişleri var. Bu çerçevede bizi yönlendirecekler ve biz de burada mücadelemizi devam ettireceğiz.” “Türk toplumunun başarılarının anlatılması lazım” Hollanda’nın çok kültürlü ve toleranslı bir ülke olduğunu, yapılan çalışmalar anlatıldığı zaman hiçbir sıkıntı çekilmeyeceğini, bu yüzden içe kapanmaktan kurtulunması gerektiğini vurgulayan Dişli, belediye yetkililerinin ve üst düzey insanların camilere davet edilerek camilerde neler yapıldığını ve yaşandığını gösterip, karşı taraf ile diyalog içinde olunması gerektiğini söyledi. Hollanda’nın her büyük şehrinde camiler olduğunu anımsatan Dişli, şöyle devam etti: “Mükemmel, temiz ve pırıl pırıl camilerimiz var ve pırıl pırıl çocuklarımız geliyor orada dinimizi öğreniyorlar. Allah’a binlerce şükür Avrupa’daki Türk toplumundan DEAŞ’a katılım hemen hemen yok. Cami dernek yöneticileri işini gücünü bırakmış gelmişler orada o binaları koruyorlar ve o güzellikleri yaşatmaya çalışıyorlar. Allah razı olsun. Fakat çok şeffaf olmamız lazım. Dolayısıyla buradaki camilerimizin dinimizi, kültürümüzün gelenek ve göreneklerini gençlerimize öğretme konusundaki başarılarını, buradaki muhataplarımıza anlatmamız lazım.” Dişli, Türk vatandaşlarının çok başarılı, her ortama uyum sağlayarak Akdeniz kültürünü en iyi temsil eden topluluk olduğunu belirterek, bu özelliğin Hollandalılara yansıtılması gerektiğini dile getirdi. Herkesin bir görüşü ve anlayışı olduğunu fakat el ele vererek ortak paydalarda birleşerek topluma entegre olunması gerektiğini ifade eden Dişli, “Burada yaşıyoruz ve buraya yerleştik. Kültürümüzü, gelenek ve göreneklerimizi kaybetmeden yani asimile olmadan bu topluma entegre olmamız lazım. Lisanını öğrenmemiz lazım. Artık çok başarılı binlerce öğrencilerimiz var. Bunlar yavaş yavaş orta düzey ve ileride üst düzey yönetici olacaklar. Onların önünü açmamız lazım. Bunu da Sayın Cumhurbaşkanımızın Türk literatürüne getirdiği terim olan ‘Kazan kazan’ formülünü muhataplarımızla anlaşıp oluşturarak yapmamız lazım.” diye konuştu.

miyorum. Küçük esnaftan tutun da orta ölçekli firmalara kadar ve ekonominin her alanında başarılı girişimci arkadaşlarımız var. Geçmişi bırakıp geleceğe yönelerek Hollanda’nın bilgi, beceri ve teknoloji tecrübesinden yararlanıp, belki ortak üçüncü ülkelere birlikte gitmeye başlamaları lazım. Bizim de üçüncü ülkelerde büyük tecrübelerimiz var. Bunları birleştirme gayreti içinde yavaş yavaş başlamamız lazım. Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Dışişleri Bakanımızın sürekli ziyaret ettiği Afrika ülkeleri var. Birlikte buranın iş dünyası ile oralarda ortak işleri aramamız lazım. Ben buradaki iş adamlarımıza güveniyorum. Bizim iş adamlarımızın Hollanda’ya doğrudan yatırımı 10 milyar doları aştı. Hollandalıların da Türkiye’de yatırımı 24 milyar dolar seviyesinde. Çok ciddi rakamlar bunlar. Çok şükür yaşanan sıkıntılı dönemde bile iş dünyası sıkıntıları bertaraf etti, bir kenarda tutmayı başardı ve orada hiçbir sıkıntımız olmadı. Büyük şirketlerimiz daha önce Hollanda’yı belki bir vergi avantajı ya da Avrupa’ya geçiş noktası olarak görüyordu ama şimdi Hollanda’ya yerleşip burada iş yapan Hollandalı rakipleriyle çatır çatır rekabet edebilecek iş adamlarımız var. Çok önemli projeler duydum. Bizim de onların önünü açmamız lazım. Onun için bu üst düzey ziyaretlerin de hızla başlaması lazım.”

Büyükelçiliğin ve başkonsoloslukların kapılarının herkese açık olduğunu kaydeden Dişli, kendisine güvenenlerin güvenlerini boşa çıkartmayacak şekilde gayretlerinin devam edeceğini söyledi. Haber: AA - Fotoğraf: Adnan Şahin

Dişli, Hollanda’da eskiden Türkçenin ders olarak sunulduğuna, belediyelerin sonradan bunu kaldırdığına dikkati çekerek, Türkçenin öğretilmesi konusunda yine buranın makamları ile el ele verilmesi gerektiğini vurguladı. “Hollanda’da başarılı Türk iş adamları var” Hollanda’da ticaret yapabilmek için çok uygun bir ortam olduğuna dikkati çeken Dişli, şöyle devam etti: “Hollanda çok enteresan bir ülkedir. Yeniliklere ve inovasyona çok açık bir ülkedir, iş adamlarımızın bunu takip etmeleri lazım. Burada çok başarılı iş adamlarımız var. Büyük holdinglerden bahset-

2018 - 2019 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILININ BÜTÜN ÖĞRECİ, ÖĞRETMEN VE VELİLERİMİZ İÇİN HAYIRLI, BAŞARILI OLARAK GEÇMESİNİ DİLİYORUZ...

Koenendelseweg 1 5222 BG ‘s-Hertogenbosch Tel.: +31(0)73 6220025 www.sws-simtronic. com info@sws-simtronic.com


spotlar 07 spotligt

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

Aytaç Yılmaz:

“Türk toplumunun huzur ve güven içerisinde, birinci sınıf yurttaş gibi toplumdaki yerini alması bizim çok önemsediğimiz bir husustur.”

MİHENK İbrahim Turgut

Kurallara Uymak veya Uymamak “Mü’minler ancak Allah’a ve peygamberine inanan, onunla beraber toplumu ilgilendiren bir iş üzerindeyken ondan izin almadan çekip gitmeyen kimselerdir. O hâlde bazı işlerini görmek için senden izin isterlerse, içlerinden dilediğine izin ver ve onlar için Allah’tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Nur: 62,D.M) Bu ayeti kerimede kurallara kesin uymanın emredildiğini ve “izne” tabi hareket edilmesi “hükme” bağlanmaktadır.

“Konuşarak her sorunu aşabiliriz” Hollanda İslam Federasyonu (NIF) Başkanı Mehmet Erdoğan, yeni atanan Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz’ı makamında ziyaret etti. Rotterdam Başkonsolosu olarak göreve başlayan Aytaç Yılmaz, kentte bulunan STK temsilcileriyle tanışmayı sürdürüyor.

B

u çerçevede Hollanda İslam Federasyonu (Millî Görüş) Başkanı Mehmet Erdoğan’ı ve Doğuş Gazetesi genel yayın yönetmeni Adnan Şahin’i kabul ederek bir süre görüştü. Tanışma esnasında Şahin 19 yıldır Hollanda’da vatandaşlarımızın gözü kulağı olarak yayın hayatını sürdüren Doğuş Gazetesi hakkında bilgi verdikten sonra Erdoğan Başkonsolosa başkanlığını yaptığı federasyon ve bağlı bulunduğu IGMG Genel Merkez hakkında bilgiler verdi. Teşkilatın burada yaşayan Müslüman vatandaşların dini gereksinimlerini karşılamak adına diğer kuruluşların yanı sıra kendilerinin de hizmet sunduğunu söyledi. Erdoğan birçok alanda geniş katılımlı faaliyetlerinin olduğunu dolayısıyla Başkonsolosun bu faaliyetlere katılmasının kendilerini onurlandıracağını dile getirdi. Erdoğan Başkonsolos Yılmaz’ı kısa zaman içinde federasyonlarını ziyaret etmeye davet etti. Erdoğan Yılmaz’a Hollanda İslam Federasyonu’nun yaptığı bazı faaliyetleri içiren bir kitapçık takdim etti. Başkonsolos Aytaç Yılmaz 1978 yılında Ankara’da doğmuştur. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde

lisans, İrlanda’da kain UCD College’da yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Dışişleri Bakanlığı’na 2001 yılında giren Başkonsolos Yılmaz, merkez görevinde Irak, Konsolosluk, AB ile Siyasi İlişkiler, ve Balkan Dairelerinde görev yapmıştır. Başkonsolos Yılmaz ayrıca, Bağdat Büyükelçiliğinde Üçüncü Katip, AB Daimi Temsilciliğinde İkinci Katip, Madrid Büyükelçiliğinde ise Müsteşar olarak çalışmıştır. Merkezde son olarak Irak Daire Başkanı olarak görev yapmış, 1 Eylül 2018 tarihi itibariyle ise Rotterdam Başkonsolosu olarak görevine başlamıştır. Evli ve bir çocuk sahibi olan Başkonsolos Aytaç Yılmaz, İngilizce ve İspanyolca bilmektedir. Kısaca kendini tanıtan Aytaç Yılmaz çalışmalara dört elle sarılmış gözüküyor. Kendisini oldukça zor ve hassas bir görevin beklediğinin farkında olan Yılmaz olaylara oldukça müspet bir pencereden bakıyor. Güzel çalışmalar yapacağına yürekten inanırken Hollanda’nın asli unsurları olan buradaki insanlarımızın desteğini büyük ölçüde hesaba katıyor. Gazetemize verdiği özel demeçte şunları kaydetti. “Bizim burada başkonsolosluk olarak birinci önceliğimiz vatandaşlarımızla

bir araya gelmektir. Ve onlar arasındaki dayanışma duygusunu güçlendirmek için onları teşvik etmek olacaktır. Çünkü, özellikle kendilerini ilgilendiren meselelerde vatandaşlarımızın olabilecek görüş ayrılıklarını bir kenara bırakarak bir araya gelmeleri çok önemli. Aynı zamanda bir Hollanda vatandaşı olan Türk toplumunun temsilcilerinin burada huzur ve güven içerisinde, birinci sınıf yurttaş gibi toplumdaki yerini alması bizim çok önem atfettiğimiz bir husustur. Bunun dışında Türkiye ile Hollanda ilişkilerinin özellikle normalleşme sürecine girdiği bu dönemde, ben önümüzdeki süreçte pozitif bir gündem üzerinden artık konuları ele alabileceğimizi düşünüyorum. Bu konuda da Hollanda’nın asli unsuru olan Türk toplumuna da büyük görevler düşüyor. Onlarda inşallah bu sürece ellerinden geldiğince katkı sağlayacaklardır. Hollandalılar çok açık fikirli insanlar. Rahatlıkla her konuyu konuşabilirsiniz. Onlarla konuşurken eğer sizin samimiyetinize inanırlarsa sizinle her konuyu rahatça konuşurlar. Dolayısıyla birbirimize saygı duyduğumuzda aşamayacağımız hiçbir sorunun olmadığını düşünüyorum.” Doğuş Haber Merkezi

«

Utrecht MÜSİAD, geleceğe emin adımlarla ilerliyor Utrecht MÜSİAD, önümüzdeki dönemde düzenleyeceği etkinliklerle alakalı bilgiler sunmak maksadıyla medya ile bir araya geldi. Utrecht Laila Restoran’da gerçekleşen sohbet programında Utrecht MÜSİAD Başkanı Ali Köklü gündeme dair açıklamalarda bulundu. Ali Köklü özetle şunları dile getirdi: “Türkiye ve Hollanda arasındaki bu yeni dönem, umuyorum ki nice 400 senelere kapı aralar. 1 yıllık bir geçmişimiz olmasına rağmen önemli etkinliklere imza atmayı başardık. İş insanı üyelerimizi birbirleriyle tanıştırıp kaynaştıracak network akşamları serisini sürdüreceğiz. MÜSİAD her 2 yılda bir İstanbul’da çok katılımlı Expo organize ediyor. Netuba ile yapmış olduğumuz Mou anlaşması ile bu yıl 21-24 Kasım tarihlerinde

gerçekleşecek olan bu Expo’ya Hollandalı firmalar ve Ticaret Odaları (KvK) bazında temsilen kişilerin katılımını sağlamaya çalışıyoruz. Öte yandan 16-23 Kasım tarihinde Utrecht MÜSİAD olarak yönetim kurulu ve üyelerimize yönelik Kayseri, Gaziantep, Şanlıurfa ve

Mardin’i kapsayan iş gezimiz olacak. Programa; MÜSİAD Utrecht Başkanı Ali Köklü’nün yanı sıra Başkan Vekili Cem S. Mete, Başkan Yardımcıları Abdullah Atasever ve Ramazan Güler, Genel Sekreter Murat Yılmaz, Muhasip Ferdi Özcan, üyeler Sezgin Aslan ve Aslan Uysal katıldılar.

ortaummet_45@hotmail.com

Sosyal bir hadiseyi görüşmek üzere devlet düzeyinde veya cemaat bazında istişare edilmek üzere yapılan toplantıyı terk etmek, var olan hadisenin hikmetine binaen “izne tabi” terkedilebileceğini ayet ortaya koymaktadır. “Ben istediğim gibi hareket ederim, kurallara uymam” demenin bir müeyyidesinin bulunduğunu bu ayetten anlaşılmaktadır. Devlet, kurallara bağlı bir organizedir. Hatta her hareket ve fikriyat “kurallar” içeren ve bu minval üzere faaliyet gösteren ve gelişen bir sisteme bağlı olarak canlı kalabilir. Aksi hâlde devletten ve düzenden bahsetmek boşuna bir uğraştır. İnsanların birbirleriyle ilişkiler bağlamında “sınırsız davranma hürriyeti”nin varlığını savunmak, olsa olsa cehaletin ve dünyada adapte olunan maslahatların etkisinin kişi üzerindeki hâkimiyetinin göstergesidir. Bugün 7 milyar dünya nüfusunun kaçta kaçı bu savın arkasındadır? Belki bir elin parmaklarını geçmez bir orandadır. Bu şu anlama gelmez: “Bu kadar azınlıkta olan bu güruhu konu etmek doğru değildir!” Her dikkat çekici şey, insanlar üzerinde önemli tesirler bırakarak, taraftar bulma şansının daha fazla olduğu gerçeği; tartışılmaz bir hayal olmadığını bilim adamlarının şehadetiyle benimsenmiş, ilmin ortaya koyduğu hakikattir. Bu tür akımlar sosyal medya üzerinden kendilerini tanıtma fırsatını bularak, özellikle gençlerin enerjilerini istismar ederek ağına düşürmektedir. Çünkü “nefis” denilen şey, bu tür yaklaşımlara teşne ve yatkındır. Sınırsız hürriyeti ve “kural” tanımamayı savunanlar, aslında savundukları fikrin yanlışlığının farkındadırlar. “Kural tanımamak” aslında varlığıyla tenakuza düşmekten ibaret olduğunun farkında olamamaktır. Bu insanların için en azından hayatın “kuralsız” yaşanamayacağını bilmemeleri düşünülemez. Bugün içinde yaşadığımız dünyada, farklı düşüncelerin ve farklı yaşam tarzlarının ortaya çıkması, yaşamın doğal süreci olarak görülmelidir. Aksi hâlde olsaydı, “imtihanın” bir anlamı olmazdı.

Her şeyin geliştiği ve kendi varlığında eskiye oranla zirve yaptığı bir gerçektir. Hâlâ bu gelişmenin devam ettiği ve ne zaman gelişimini tamamlayacağı bilinmemektedir. Belki kıyametin kopuşuna kadar devam edecek bir süreci ifade etmektedir! Biz inanan müminler, bu “gelişim sürecine” “sünnetullah” diyoruz. Allah Teala ayet-i kerimesinde mevzuyla alakalı, hem kâinatın işleyişinde ve hem de bütün mahlûkâtın kendisi için yaratılan insan için koyduğu kurallarla (hukuk) ilgili ölçüyü koymuştur. Allah’ın koyduğu kurallar ve yasaların değişmezliği ve kalıcılığını ortaya koyan ayet-i kerimede şöyle buyurur: “Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimiz hakkındaki kanun böyledir. Bizim kanunlarımızda hiçbir değişme bulamasın.” (İsra:77) Bu tür olumsuz esintilerin menşeini bilmez isek, bir çözüm üretmemiz mümkün değildir. Bu konuda kafa yoracak ve insanımızı aydınlatacak ilim adamlarına ihtiyacımız vardır. Geç kalındığında, bu akımların daha fazla yaygınlaşacağı kaçınılmaz hakikattir. Kuralsız, hukuksuz ve sınırsız hürriyet düşünülemez! İsteyenin istediği gibi davrandığı bir dünya düşünün, böyle bir dünyada kaos hâkim olur. Düzen olmaz, ölçü olmaz, saygı olmaz, edep olmaz, sevgi olma, merhamet olmaz, sosyal hayat yürümez felç olur. Kuralsız bir dünyada, “sadistlik” hâkim olur. Herkes birbirine acı vermekten haksızlık etmekten, hırsızlık etmekten, adam öldürmekten, zulüm etmekten, başkasının namusuna saldırmaktan zevk alan bir toplum başarılı olması, sağlıklı düşünmesi veya hedefine ulaşması mümkün müdür? Hz. Adem’den itibaren gelen bütün peygamberler, ya kitapla veya kendilerinden önce gelen peygamberlerin şeriatıyla âmel etmiş ve kendi ümmetlerine uygulamıştır. Mevzu bağlamında ayetler ve hadisler ortadadır. “O, ümmîlere, içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderendir. Hâlbuki onlar, bundan önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.” (Cuma:2) Kainatta her şey bir düzene bağlı olarak çalışır. Başıboş hiç bir şey yoktur. “İlkesizlik, uygar olmayan ve gelişmeyen toplumlarda var olması” demek, “onların ilkeleri veya kuralları yoktur” anlamına gelmez!.. Bu mevzu toplumsal bir konu olmaktan ziyade, “bireysel anlamda” bir mana taşıdığını ve taraftar bulduğu anlaşılmaktadır.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

04 haber 08 nieuws

KALEMDÂR

oflaz-aliya@hotmail.com

Mehmet Şükrü Oflaz

“Hamasetten Taharet”

bana bir iş çıkar mı?” diye duraksadığımızda, ağaç altında gölgelenen bir insan olmaklığımız ortadan kalkıyor.

Başlık ilginç. Alıntıdır. Mustafa Sabri Beşer Bey kavram dünyamıza gerçekten güzel bir katkıda bulunmuş. Var olsun!..

Bu kölelik anlamına geliyor. Malumunuzdur, köleye bazı ibadetler farz değildir. Yani İslam’ın bizi muhatap alması ortadan kalkıyor.

Epey zamandan beri, her alanda bizleri ifade edecek kavram “Hamaset”tir. Büyük müktesebatının ufalarak yol aldığı bu süreçte, “kurtarıcı” olarak başvurduğumuz çare hamaset ile yoğrulmuş bir dil kullanmak oldu. Hamaset, “Yiğitlik, kahramanlık, cesaret” anlamına geliyor. İkinci bir anlam olarak “Dinleyenleri etkilemek veya heyecanlandırmak amacıyla yapılan abartılı anlatım”. İlk anlamı ile müspet, ikinci anlamıyla menfi. Gerçeklikle ilişkisini, inancıyla yaşadığı hayat arasındaki irtibatı kuramamanın verdiği gerilimin savuşturmasıdır hamaset. Özellikle yönetici konumunda olanların yönettikleri yığınları cemiyet içinde, ferdiyetlerini onaracak ve tahkim edecek yerde, sürüleştirerek iktidarlarını tahkim için başvurdukları kullanışlı bir yöntem. Nihayetinde ahlâkî kaygısı sebebiyle farklı olan insanın sahip olduğu isyan duygusunu, özellikle dini ve tarihi kullanarak hafifletmek için hamaset dili kullanılır. Bu sadece bugünün vakıası değil. “(Fir’avun) böylece kavmini hafife aldı (küçümsedi); buna rağmen ona itâat ettiler. Gerçekten onlar bir fâsıklar topluluğu idiler.” (Zuhruf, 54). Özellikle diziler, sosyal medya vb. araçlarla toplum tepkisizleştirilmektedir. Ekranlar aracılığıyla haberdar olduğumuz haksızlıklar o anda bizim için bir “vakıa”dır. Ekranı kapattıktan sonra artık bizim için “yok” hükmünü almaktadır. Bu durum bir günde olmadı. Bu bir süreç. Dünya ile ilişkimiz, Efendimizin (s.a.v) bize gösterdiği şekliyle olmalı. “Ağaç altında gölgelenen bir kişi” gibi olmak uyarısına bugün “Efendim, Müslüman her şeyin en iyisine sahip olmalıdır” mukabelesinde bulunuyoruz. Sahip olmak mümkün mü? Hadi sahip olduk. Nasıl ve hangi kurallara, ilkelere uyarak? Bu sorular bir tavrı, hassasiyeti vb. gerektirmektedir. Bunu ıskalayarak, kazanmaya, daha çok kazanmaya, sahip olmaya odaklandığımızda devreye bizi hafife alanları (kişiler, kurumlar, dünya sistemi vs.) meşrulaştırma çabası giriyor. Minareyi çalmaya niyetlenenin kılıfı hazırlamak için yaptıklarını gördüğümüzde, “acaba buradan

Şaban Dişli:

“400 yılı aşkın Türk-Hollanda ilişkilerini, her alanda el birliği ile daha ileri noktalara taşıyacağız”

Önceki sayısında Doğuş’ta Hollanda İstatistik Bürosu verilerine yer verildi. Buna göre Hollanda’da 418.000 Türk yaşamakta. Bu sayının 228 bini erkek, 192 bini de kadın. 20 bine yakın Türkiye kökenli girişimci var. Bunlar elimizde birer veri. Şimdi bunları işlememiz gerekiyor. Burada sayısal olarak baktığımızda bir güç bulunmakta. Fakat bunun dönüştürücü, belirleyici etkisini değerlendirmemiz gerekir. Yani bu toplumun sahip olduğu bir inancı ve o inancın meydana getirdiği bir kültürü var. Bir bütün olarak, iş yerleri, dernekleri, camileri vs. ile yaşadığımız bu topraklarda keyfiyet ağırlığını masaya yatırmamız gerekiyor. Hollanda şehir mimarisine bizim biçim olarak, yorum olarak ne kadar katkımız var? Kültür, sanat, edebiyat, değerler olarak katkımızı ifade edebilir miyiz? Burada soruları çoğaltabiliriz... Şimdi “esastan gitmek gerekir” denilebilir. Yukarıda ifade etmeye çalıştıklarımı “bunlar teferruattır, edebiyattır” diye hafifletmek yoluna gidecekler vardır. Efendimizin yüzünde hasır izi vardı ve biz bunu anlatırken bu dünyayla ilişkimizi belirleyecek bir “gerçek” olarak değil, bu dünyanın “kulu” olmanın verdiği rahatsızlığı, tedirginliği ortadan kaldırmak için başvurduğumuz bir hamaset söylemi olarak anlatıyoruz. Yani insanlar bu dünyanın geçiciliğini, aldığımız nefesin sayılı olmasının ifade edildiği haberleri, hem kendi gündeminden hem de insanların gündeminden ırak tutmak için eline ne geçirebiliyorsa onu pazarlama yoluna gidiyor ve bunu hamasetle örtmeye çalışıyor. Burada amir, memur, vatandaş elindeki imkânları nispetinde bu işleri yapıyor. Elbette bir genelleme doğru olmaz. Fakat bizim kimliğimizle ortada olan bitene dair söyleyeceklerimizi eyleme çevirecek bir mücadele aşkına ihtiyacımız var. Aliya’yı burada hatırlamalıyız… Eline birçok imkân geçmesine rağmen, bir ev ile başladığı hayatını bir evle bitirdi. Mücadele ederken bu hayatı yaşıyordu ama ideallerinden ve ahlâktan vazgeçmeden. Hamaset dilini kullananların “Tahir” kalamayacaklarını yaşayarak gösterdi... Biz ise anlamak yerine, öğrenmek yerine sosyal medya paylaşımlarıyla tüketiyoruz. Elin tahareti su ile, aklın tahareti fikir ile, hayatın tahareti mücadele ile olabilir.

Cumhuriyet’in kuruluşunun 95. yıl dönümü kutlandı Türkiye’nin Lahey Büyükelçiliği’nde, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın 95. yıl dönümü nedeniyle resepsiyon düzenlendi .

B

üyükelçilik rezidansında düzenlenen resepsiyona, Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi olarak atanan Şaban Dişli, Lahey Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Alper Yüksel, Askeri Ataşe Yarbay Kahraman Bozkurt, Hollanda’nın Denk Partisi Milletvekilleri Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk, Hollanda’daki NATO Müttefik Müşterek Kuvvet Komutanlığında görev yapan Türk askerler, başkonsoloslar, sivil toplum kuruluşlarının yetkilileri, büyükelçilik çalışanları, farklı ülkelerin askeri ataşeleri ve büyükelçilerinin yanı sıra çok sayıda davetli katıldı. Güven mektubunu sunduktan sonra resmen göreve başlayacak olan Dişli, Maslahatgüzar Yüksel ve Askeri Ataşe Yarbay Bozkurt, davetlileri kapıda karşıladı. Alper Yüksel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından gönderilen mesajı okundu. Davetlilerin yeni görevinden ötürü tebrik ettiği büyükelçi Dişli de, “400

yılı aşkın Türk-Hollanda ilişkilerini, her alanda el birliği ile daha ileri noktalara taşıyacağız. Bunu hep birlikte yapacağız. Her iki ülkenin Dışişleri Bakanları da bu ayın başında bu isteğimizi Ankara’da dile getirdiler” dedi. Öte yandan, Cumhuriyetin kuruluşunun 95. yıl dönümü Rotterdam, Deventer ve Amsterdam Başkonsoloslukları tarafından verilen resepsi-

yonlarla coşkuyla kutlandı. Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz ile eşi Belgin Taşdirek Yılmaz’ın ev sahipliğinde Intel Hotels Panorama Room da gerçekleşen Resepsiyonda Başkonsolos ve eşi 2 yaşındaki minik kızları Janset ile tüm misafirleri kapıda karşıladılar. ltopluluğu katıldı. Haber - Fotoğraflar: Adnan Şahin

«

Hollanda’da sabit giderlerimiz 700 euro artacak. Hollanda’da gelecek yıl 3 kişilik bir ailenin sabit giderleri ortalama 700 euro artacak. 3 kişilik bir ailenin gelecek yıl gaz, elektrik, kira ve sağlık sigortası giderlerinin ortalama 700 euro artacağını söyleyen araştırma sitesi pricewise, yalnız yaşayan bir kişinin ise yılda ortalama 450 euro sabit giderlerinin artacağını açıkladı.Bu artışın gelecek yıl sağlık sigortası primi, gaz ve elektrikte vergi artışından olacağı söylendi. Hükümetin gelecek yıl gaz ve elektrik vergisini yükseltmesi, enerji faturamızı aylık ortalama 30 avro artacaktır. Bunun yanı sıra hasar sigortası ve TV/internet giderlerinde de artış bekleniyor.

Konut fiyatları artmaya devam ediyor Hollanda’da konut fiyatları artmaya devam ediyor. Son 16 yılın en yüksek oranını yakalayan konut fiyatları Eylül ayında % 9,3 arttı. Hollanda Merkezi İstatistik Bürosu (CBS) tarafından yayımlanan verilere göre konut fiyatları 2018 yılı Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre % 9,3 artış göstermiştir. Satılan konut sayısının azalmış olması, rakamların astronomik oranda artmış olması değil, aksine satışa sunulan konut sayısındaki azalma.

Arz talebi karşılamıyor. Kadastro bilgilerine göre aynı ay içinde toplam 16 bin 449 konut satıldı. Yılın ilk dokuz ayında satılan konut sayısı ise 161 bin 956 olarak açıklandı. Bu sayının bir önceki yılın ilk dört ayına göre yüzde 8 oranında gerilediği belirtiliyor.


prizma 09 prisma

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

Mehmet Erdoğan:

Bakış Açısı

“Gençlere, eğitimin yanı sıra öz güven ve aidiyet kazandırılması amaçlarımızdan olmalıdır”

Elif Bayraktar

Bin Yılın Fenomeni Bir Kadın Fenomen; hayranlık uyandıracak kadar dikkat çekici olan şey veya kişi demektir. Son zamanlarda halk arasında kullanımı oldukça yaygınlaşan bu ifadenin kullanımına örnek olarak “internet fenomeni”ni verebiliriz. Bu ifade bahsedilen olgunun internette herkes tarafından takip edilmesini, hayranlık uyandırdığını ve meşhur oluşunu anlatmaktadır. Bin yıl önce magazin, internet, gazete gibi araçlar yoktu. Fakat dilden dillere dolanan konuşmalar vardı. İşte o zamanlarda en çok konuşulan, dillere düşen, güzelliği, zenginliği ve iffetiyle kendinden söz ettiren bir kadından bahsedeceğim size. Geçtiğimiz haftalarda genç kızlarla bir sohbet meclisinde buluştuk ve sohbetten önce onlara tanınmış ünlü bir bayan ismi soracağımı söyledim.

NIF Eğitim Başkanları İstişare Toplantısı Uden’de yapıldı Hollanda İslam Federasyonu Şube Eğitim Başkanları, Eğitim Başkanı İsmail Kızılırmak başkanlığında Uden şubesinde bir araya geldiler .

E

ğitim başkanları düzenli olarak bir araya gelerek, şubelerde çocuklara verilen eğitimi enine boyuna görüşerek daha iyi, daha verimli ve daha etkin bir eğitim verilebilmesi için “neler yapılabilir” sorusu etrafında görüş alışverişinde bulunuyorlar. Uden cemiyetinde yapılan toplantıda, teşkilatın son yıllarda eğitime verdiği önemin altını çizen Kızılırmak, Genel Merkezin eğitim alanında yıllaradır önemli yatırımlar yaparak çok önemli eğitim materyalleri hazırlattığını hatırlatarak eğitimcilerin bu materyalleri en iyi şekilde kullanmaları gerektiğini söyledi. Kızılırmak, teşkilatlarda görev yapan eğitmenlerin sık sık bir araya gelmelerinin çok faydalı olacağına işaret ederek, onlara yönelik özel bir kaynaşma toplantısının yapılmasını teklif etti. Toplantıya Bölge Başkanı Mehmet

Erdoğan da katıldı. Eğitimcilere hitap eden Erdoğan özetle şunlara değindi: “Gençler bu dönemde oldukça nazlılar. Bize düşen ise onların nazlarını çekmektir. Şube başkanları ve eğitim başkanları olarak sizler, çocuklarla daha yakından ilgilenmelisiniz. Teşkilatta bir şekilde eğitim alan çocukları, belli bir süre sonra kendi başlarına yalnız bırakmayınız. Uygun harçlıklarla onlara yapabilecekleri görevler vererek teşkilatta hizmet etmelerini sağlayınız. O davranış, onlara zamanla öz güven ve aidiyet kazandıracaktır. Asıl hedefimizin de bu olması gerekir. Eğitim sezonunun açılış ve kapanış tarihlerinin baştan belirlenmesine ve bu tarihlerde uygun törenler düzenleyerek çocukların aldıkları eğitimin önemine dikkat edin. Şubelerde görev yapan imamlarımızın da mevcut eğitim müfredatıyla ders vererek eğitime katkılarını mutlaka alın”.

elif_1705@hotmail.com

‘Çok tanınmış ve takipçisi milyonlar olan bir kişi’ ‘İki evlilik yapan, eşleri vefat edince kendinden genç biriyle evlenen’ ‘Eşine olan saygısı, sevgisi ve aşkıyla anılan’ ‘Çok zengin bir iş kadınıyken, fakir olmayı tercih eden’, ‘Dokuz çocuk dünyaya getiren’ ve ‘Son çocuğu dünyaya geldiğinde elli yaşında olan’ bir kadın. Tabi kızlar ilk başta, “acaba hangi ünlü bayandan bahsediyor?” diye düşündüler, hatta çok tuhaf isimler söylediler. Fakat içlerinden bir kaçı bu bahsedilen kişinin Hz. Hatice olduğunu bildiler.

Genel merkezden programa katılan Esat Okutan, eğitim başkanlarına Bölge, Şube ve Genel Merkez arasında en hızlı şekilde bilgi akışını sağlayan “Otomasyon” sistemini anlattı. Program, Uden cemiyetinin ikramı ile son buldu. Haber - Fotoğraflar: Adnan Şahin / Amsterdam

«

Milyonlarca kadın, onun eşine (Sevgili Peygamberimize) olan aşkına, sevgisine, itaatine hayran olmuş, bin yıldan fazla geçen zamanda dahi onu konuşmaya, onu anlatmaya ve onun gibi yaşama gayretinde olmaya devam etmişlerdir. Genç yaşında iki evlilik yapmış ve eşleri vefat edince üç çocuğuyla yalnız kalmış. Eşlerinden ve ailesinden kalan ticaret kervanlarının yönetimini idare etmiş, zenginliği ve güzelliği ile dillere destan olmuş birisi. Kendisine gelen evlilik tekliflerini reddederek Efendimiz (Hz. Muhammed s.a.v) ile evlenmeyi gönlüne koymuş ve iffetiyle bu evliliğin gerçekleşmesi için adım atmış. Kendisinin yaşça büyük olması onu biraz endişelendirse de yardımcısı ile Efendimiz’e haber göndermiş ve Sevgililer Sevgilisine yakın olma, eş olma şerefine kavuşmuştur. Kırk yaşında soylu, iffetli ve zengin bir kadının yirmi beş yaşındaki eşine saygısı ve sevgisi dillere destan olmuştur. Ve öyle saadetli bir yuva ki, evlilikleri tam yirmi beş yıl sürmüştür.

Ta ki Hz. Hatice dünyaya gözlerini kapatana kadar. Ne kadar zengin olsa, etrafında hizmetliler olsa da her zaman eşinin hizmetini kendisi görmüş. Efendisi ticaret kervanları ile çöllerde yolculuk yaptığında, Sevdiğim oralarda sıcaktan kaynamış su içiyor diyerek kendisi de su küpünü güneşin altına koymuş ve sıcak suyu içmeyi tercih etmiştir. Geç yaşına rağmen Sevgililer Sevgilisine altı çocuk armağan etmiş ve dünyaya bir evlat getirmenin nasıl güzel bir şeref olduğunu tüm İslam kadınlarına göstermiştir. Peygamberimizin ‘Babasının annesi’ diye çağırdığı Hz. Fatıma’yı dünyaya getirdiğinde elli yaşında olan bir kadın. O yaşına rağmen Efendimiz Hira dağındayken elinde yiyeceklerle O’nu yalnız bırakmamaya özen gösterip dağa tırmanmış. Bazen Efendimiz onu uzaktan görüp yorulmasın diye, yanına gitmiştir. Böyle sıcak bir günde yine Hira dağına tırmanırken O’nu Cebrail görmüş ve Allah’ın Hz. Hatice’ye selamı olduğunu iletmesini söylemiştir. Hz. Hatice ise bu selamı tevazu ile karşılayıp ‘Selam Allah ve Rasulune aittir’ demiştir. Ve tabi Efendimiz’in de O’na olan sevgisi dillere destandır. O’nun vefat ettiği yılı “Hüzün Yılı” ilan edip ardından yıllar geçse de hep O’nu vefa ve büyük bir sevgi ile anmıştır. Hz. Aişe ‘Başka hiçbir kadını Hz. Hatice’yi kıskandığım kadar kıskanmadım’ diyerek O’na olan imrenme duygusunu dile getirmiştir. Çünkü Hz. Hatice hep ilk olma şerefine ermiştir. Sevgililer sevgilisinin ilk eşi, O’na ilk biat eden, ilk Müslüman olan, ilk namaz kılan, ilk yoldaş, ilk sırdaş, Allah Rasulüne malı ve canı ile ilk yardım eden, ilk mücahide olan kadın. Peygamberimizin ‘Yeryüzünün en hayırlı kadını’ diye dillendirdiği. Efendimize her zaman, her konuda destek olan, O’nunla tüm zorluklara göğüs geren bir hanımdı. Bizim annemizdi. Ve bu gün dualarımızda O’na komşu olmayı arzu ettiğimiz bir insan. Hayranlık duyduğumuz ve güzel ahlâkına imrendiğimiz örnek bir şahsiyet. Her yaptığı hayır olan, ahlâkça güzelliği saymakla bitmeyen, günlerce konuşulacak Yeryüzünün en hayırlısı bir hanım varken, üç beş başörtü reklamı yapıp, kıyafetiyle gösteride bulunan binlerce takipçisi olan internet fenomeni kadınları takip etmek ne kadar anlamsız değil mi?


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

04 haber 10 nieuws

Hollanda’da hayat...

Saygıdeğer okurlarımız, bu sayfada yayımlanmasını istediğiniz, hem cemiyet haberlerinizi hem kendi fotoğraflarınızı, hem de ilginç bulduğunuz fotoğrafları yorumlarınızla birlikte paylaşabilirsiniz... Bekliyoruz...

Hollanda’nın dört bir yanından büyük ilginin olduğu gecede konuşan Hollanda Türk Federasyon Genel Başkanı Murat Gedik ise, Katılanlara selam verdikten sonra önemli mesajlar verdi. Gedik, özellikle Hollanda’da yaşayan insanımızın her konuda Hollanda toplumunda yerini alarak katkı sağlanmasını istedi. Gedik konuşmasını şöyle devam ettirdi: “Hem siyasi hem de içtimai oluşumlarda yer almalıyız. Hollanda’nın yararına olan her yapılanmaya katkı sağlayarak özümüzden kopmadan uyumu tam olarak hayata geçirmeliyiz. Değerlerimizle sorunu olmayan Türk kuruluşlarıyla ortak çalışmalar yapılmalı ve teşkilatlarımız yerel yönetimlerle irtibatlarını daha da sıklaştırmalı. Teşkilatlarımıza da sahip çıkarken görülen her türlü fitne tohumları derhal yok edilmeli, her Amsterdam Mescid-i Aksa Teşkilatının “Türk Kültür Şöleni” bin kişiyi bir türlü provokatif eylemlerden uzak araya getirerek muhteşem bir coşku ve katılım ile gerçekleşti. Amsterdam durulmalı.” Rhone Events’de gerçekleştirilen şölene ilgi büyüktü. Türk Bayrağını dalgalandıran gençler, sevilen sanatçılar Mustafa Yıldızdoğan, Gökhan Genel Başkan Murat Gedik’ten Tekin, Ali Karagöz ve Hülya Bakır’ın şarkılarıyla coştular. sonra sahneye çıkan Gökhan Tekin seslendirdiği birbirinden güzel Programa Hollanda Türk Federasyon Genel Başkanı, T.C. Amsterdam Türküleriyle salonu coşturdu. Başkonsolosu, Amsterdam’da bulunan çeşitli sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri, siyasiler, Türk dünyasının temsilcileri katıldı. Hollanda Türk Federasyon Kuran-ı Kerim tilaveti ve bütün şehitlerimiz için saygı duruşu ile İstiklal çalışmalarında çeşitli alanlarda Marşı’nın okunmasının ardından açılış ve teşekkür konuşmasını Amsterdam dereceye giren teşkilatlara sunulan Mescid-i Aksa Teşkilat Başkanı Şuayip Koçak yaptı. Koçak, katılanları plaketlerin takdiminden sonra Mustafa selamladıktan sonra; birlik ve beraberliğin milletimiz ve Hollanda Türkleri Yıldızdoğan “Türkiyem” parçası için ne kadar önemli olduğunu dile getirip şölene katılanlara teşekkür etti. ile sahneye gelerek katılımcılara Türk Kültür Şöleninde sunuculuğu Mescid-i Aksa Teşkilatından Ahmet unutulmaz anlar yaşattı. Yaklaşık iki Kılınç’ın yaptığı program Alsancak Mehter Ekibinin gösterisi ile devam etti. saat sahne alan Mustafa Yıldızdoğan Görevine yeni atanan T.C. Amsterdam Başkonsolosu Engin Arıkan’ın katılımcıların istekleri ile güzel selamlama konuşmasının ardından sahne alan Hülya Bakır birbirinden parçalarını okuyarak hem düşündürdü güzel Türküler seslendirerek salona ayrı bir hava kattı. ve coşturdu.

Türk Kültür Şöleni coşkuluydu

Yılmaz’a anlamlı ziyaret Hollanda Beşiktaşlılar Derneği, Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz’a tanışma ve hoş geldin ziyaretinde bulundular. Dernek Başkanı Aykut Torunoğulları, As Başkan ve Hukuk Danışmanı Gökhan Sarıer, Denetleme ve Disiplin Kurulu Başkanı İbrahim Atilla, Yönetim kurulu üyeleri Vahiddin Acıöz ve Cemalettin İçin ile beraber gerçekleştirilen ziyarette Başkan Aykut Torunoğulları Başkonsolos Aytaç Yılmaz’a, derneğin sosyal çalışmaları, faaliyetleri ve aktiviteleri ile ilgili bilgi verdi ve çalışmaların belirtildiği dernek dergisini sundular. Amaçlarının, Hollanda’da yaşayan vatandaşlarımızı din, dil, ırk ayrımı olmadan Beşiktaş bayrağı altında bir araya getirmek, birlik ve beraberliği güçlü bir şekilde sağlamak olduğunu söyleyen Torunoğulları, vatandaşlarımızın bu ülkeye entegre olmasında ve iki ülke insanları arasında en sağlıklı uyum içinde ellerinden geleni yaptıklarını ve her zaman ülkemizin ve ülkemizi temsil eden makamların emrinde olduklarını belirttiler. Başkonsolos Aytaç Yılmaz da kendisinin koyu bir Beşiktaş taraftarı olduğunu ve ziyareti daha bir anlamlı bulduğunu, geçmişte profesyonel basketbol oynadığını spora ve sporcuya çok önem verdiğini belirterek bu ziyaretlerinden dolayı Beşiktaşlılar Derneğine teşekkür ettiğini belirtti. Daha sonra Aykut Torunoğulları ve yönetim kurulu Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz’a isminin yazılı olduğu Beşiktaş forması, rozeti, çeşitli hediyeler ve kendisinin kaleme almış olduğu “Karmakarışık” ve “Bakış Arası” kitaplarını Başkonsolosa imzalı olarak hediye etti.


toplum 11

samenleving

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

Hayrunnisa 2

Güney Hollanda Kadınlar Teşkilatının organizesi ve Ayasofya Vahdet KT, Birlik Şafak KT, İskender Paşa An-Nisa KT, Schiedam Merkez Yüsra KT, Mescid’i Ravza KT’nin ortaklaşa hazırladıkları “Hayrunnisa 2” adlı program 6 Ekim Cumartesi akşamı Schiedam Camiinde gerçekleşti.

AŞKA ADANMIŞ BİR ÖMÜR: “HZ. HATİCE”

7

Ekim Pazar günü ise, Tilburg Saliha KT, Oss Risale KT, Eindhoven Mevlana KT, Uden Fidan KT. kadınlar cemiyetlerinin ortaklaşa hazırladıkları “Hayrunnisa 2” programının devamı Tilburg da gerçekleşti. Her iki programa yaklaşık 700 kişi katıldı. Kur’an-ı Kerim’den sonra Bölge Başkanı Nejla Erdoğan, günün anlam ve önemine dair konuşma yaptı. Rabia Özdemir’in etkili sohbeti, Yüsra Gençlikten iki talebenin sürpriz şiirleri, Tilburg da küçük semazenlerin gösterileri programa güzellik kattı. Bazı zamanlar vardır ki tekrarı ve telafisi olmaz. İste böyle bir zamandı... Akıllarda ve gönüllerde iz bırakan, bize nasıl olmamız gerektiğini anlatan, şimdiki bize ayna tutan. 6 Ekim Cumartesi akşamı maneviyat yüklü bir akşam yaşandı hafızalara yer eden. Hz. Hatice annemizi dinlerken; nerden nereye geldiğimizi tefekkür ederken, aslında ne olmamız gerektiğini düşündük. Huzur dolu bir yuva ve bu yuvada yetişecek çocukların hayalini kurduk. Tıpkı nilüfer çiçeği gibi tertemiz kalmaya söz verdik. Küfrün ortasında yaşadığı hâlde tertemiz kalan Hz. Hatice annemizi örnek alarak, hepimiz asrın Hatice’si olmaya and içtik.

Maneviyattan çok maddiyatla mutlu olmaya çalışanlara “Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Ra’d suresi 28) ayeti hatırlatıldı. “Birbirimizle huzur bulalım diye bize eşler veren” Rabbimiz’den uzaklaştıkça, sünnetten uzaklaştıkça, kapitalist akımın ve Batı’nın bize empoze ettiği, bizden olmayan, fıtratımıza uymayan düşüncelerle yuvalarımızda kaybettiğimiz huzuru bulmamız hatırlatıldı. Eşlerimizle bir bütün olmanın, onlara liman olmamızın Hz. Hatice annemizin vasfı olduğunu, sadece sevmek değil, sevdiğimize benzememiz gerektiği anlatıldı. Rabia Özdemir’in sunumundan bir demet... • İslam’a göre kadın, toplumu şekillendiren kuvvettir. • Cenneti annelerin ayağı altına seren başka bir din yoktur. • “Saygıya layık kimdir?” Sorusuna 3 defa “ANNEN” demiştir Nebi aleyhisselatu vesselam • Bir kadın yetiştirmek, bir nesli kurtarmaktır. • “Bu ümmetin yarısını kadınlar oluşturur, diğer yarısını da kadınlar yetiştirir.” (Hasan el Benna) • Her başarılı erkeğin ardında muhakkak güçlü bir kadın vardır sözüne muvafık olarak yaşayın…

• Bazen huzurun limanı oldu İslam kadını. Çünkü erkek kadınsız EKSİK, kadın erkeksiz YARIM’dır. Biri parçasına hasret, diğeri ise bütünleşmeye! İşte kadın hassas ve huzur veren ruhu ile, kimi zaman perde arkasındaki gizli kahraman rolüne bürünmüştür. • Ömrü boyunca canıyla, malıyla, zekasıyla, dehasıyla daima Allah Rasulünün (s.a.v) yanında olan, “gizli kahraman”, fedakâr ve bi o kadar cefâkar Cân, cennetin dört üstün kadınından biri olan, vahyin meleği Cebrail’in dahi selamını alan, Allah Rasulünün altı çocuğunun annesi olan Hz. Hatice’tul Kubra! • İslam davasının bidayetteki çilesini beraber çektiler, yükünü bera-

ber yüklendiler ve bu kutlu davada beraber gönül gönüle yürüdüler! • Hz. Hatice de Rasulullah’ın yoldaşı, sırdaşı, canı ve Cânânı oldu. Kureyşliler tarafından eziyet gördüğünde onu rikkatle teselli eden, şefkatli sözleriyle Ona sabrı tavsiye eden. Âdeta huzurun asûde limanı, şefkatin kaynağı, sevginin menbağı, öldükten sonra bile kıskanılan yegâne İslam kadını! Dedik ya gizli kahraman! Büyük insan! Bizlerin de birer Hz. Hatice olabilmemiz için şu Nebevi nasihate kulak verelim: Kızı Fatıma evlenirken “Kızım Fatıma sen Aliye cariye ol ki, O da sana köle olsun.” Buyurmuştur Allah Rasulü aleyhisselam. • Bu nasihat biz hanımlara ve özellikle kız evladı yetiştiren annelere şiar olsun ki temeli sağlam yuvalar kurulsun. Yuvalar cehennem çukuru değil, cennet bahçesi olsun. Bu yuvalardan Hz. Mus’ablar, Halidler, Fatihler, Aişeler, Fatımalar, Haticeler büyüsün. Bir gül yetiştirmek için bin dikenin kahrı çekilir. (Ali Ulvi Kurucu) • Bu güzel akşamın feyz ve bereketi vesilesi ile üç hanım kardeşimiz tekbirler eşliğinde tesettüre girdi. Rabbim ömür boyu bu tesettürü hakkıyla, layıkıyla taşımayı onlara da bizlere de nasip etsin. etsin. Haber-Fotoğraflar: Şenay Yetgin ◄◄

PARA TRANSFERi MÜBAREK AYLARDA FÍTRE, ZEKAT VE KURBAN PARALARINI EN HIZLI, GÜVENÍLÍR VE HESAPLI GÖNDERMENÍN TEK ADRESÍ HAVALEM.

Beklemeye son, havaleniz 10 dakikada Türkiye'de. İsme veya banka hesabına para gönderilir. Euro gönderin, Euro alınsın. Alıcı komisyon ödemez. Çeklerinizi ödeyebilirsiniz.

EN YAKIN ACENTAMIZA UĞRAMAYI UNUTMAYIN ! www.havalem.com | facebook.com/havalem

+31(0)78 655 16 50 | info@havalem.com


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

04 haklarımız 26 12 onze rechten

Ethem Emre - Kaza Eksperi

Recep Soysal’ın objektifinden...

e.emre@letseladvies.nl

Kaza Hukuku Hizmetlerinde Çok Kültürlülük Kaza Hukuku hizmetlerinde çok kültürlülük bir avantaj mıdır? Yabancı kazazedelere hizmet için son yıllarda yeni yeni şirketler, yeni bir iş alanı olarak piyasaya çıkmaktadır. Bunun yanında bazı Hollandalı şirket ve avukatlar da, yabancıları kazanmak için, çeşitli dillerde broşür ve internet sayfası hazırlamaktalar. Bunlar her iş sektöründe doğal olarak yaşanmaktadır. İster yabancı şirket ya da avukat, isterse Hollandalı şirket ya da avukat olsun, burada önemli olan bu iş sektöründe deneyim ve donanımlı olmaktır. Kaliteli hizmet sunmak için yapılan rekabet her zaman sağlıklıdır. Ancak, farklı vaatlerle yeni bir iş alanı olarak sektöre girmek, bu sektöre kalite katmaz, sadece zarar verir. Bu kaygı sigortalar tarafından da zaman zaman dile getirilmektedir. Elbette ki kaza hukuku konusunda daha çok yabancı kökenli kuruluşun ortaya çıkması ve yabancıların haklarının daha çok araması önemlidir. Ancak farklı kültürlerden gelen kazazedelerin dil ve kültürel farklılıklarını, değer yargılarını, algılarını ve beklentilerini iyi bilmek gerekir. Sadece yabancı kökenli olmak yetmez; bu konuda kendi kültürünü

Mustafa Aktalan:

ve farklı kültürlü insanlara hizmet sunmayı iyi bilmek ve hizmet kalitesini sürekli geliştirmek gerekir. Bir de sigortalar arasında, hatta bir kaza dosyasını yöneten sigorta personeli arasında, yabancıların dosyaların ele alınışı ve yönetilişinde de zaman zaman farklılıklar söz konusu olabilmektedir. Bu durum personelin kültürlerarası iletişim konusunda iyi yetişmemiş olması ya da bilinçli yapması anlamına gelir. Oysa iyi eğitimden geçmiş bilgi ve deneyimli elemanlar sigorta hizmetlerine de ayrıca kalite katacaktır. Bir diğer bir gerçek de, sigortalarda kaza hukuku dosyasına bakan yabancı kökenli personel ve hukukçu sayısı oldukça az olduğunu söylemek gerekir. Kazazedelerin hizmet alacağı kurumu yukarıdaki noktaları dikkate alarak iyi seçmeleri, sadece avukat ve Hollandalı diye bakmamalarını tavsiye ediyoruz. Çünkü herhangi bir avukat olmak, bir dosyaya daha iyi bakılacak anlamına gelmektedir. Sigortalardaki yabancı kökenli elemanların çoğalması konusunda da, artık yeni nesillerin önce kendi kültürünü iyi öğrenmeleri, kültürlerarası hizmetler konusunda kendilerini yetiştirmeli ve daha çok sayıda personelin sigortalarda çalışmaları gerekmektedir. Bize ulaşmak çok kolay. 7 ofisimizle sizlere Hollanda genelinde hizmet vermeyi sürdürmekteyiz. Tel: 088-808 78 78

◄◄

Temsilcilerimize yönelik tanışma ve hoş geldin ziyaretleri sürüyor

Hollanda Yozgatlılar Federasyonu yöneticileri, Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz’a makamında hoş geldin ziyaretinde bulundular. Yılmaz görüşmede, sivil toplumun kuruluşlarının önemini dile getirdi ve hem kendi vatandaşlarımıza ihtiyaç olan hizmetin hem de bizlere yakın olan Hollandalılar ile diyaloğun öneminin altını çizdi. Hollanda Yozgatlılar Federasyon Başkanı Zeki Baran ise gençlerimizin iş ve staj yerlerinin önemini gençlerimize sahip çıkmamız gerektiğini bu bağlamda federasyonun ileriki dönemde yapacağı çalışmaları anlattı. Ziyarette, başkan Zeki Baran’nın yanı sıra yönetim kurulundan Nihat Koçak ve Birol Kocat da hazır bulundular. Federasyon olarak Aytaç Yılmaz’a, Rotterdam’ı tanıtan bir kitap hediye edildi ve 2 Aralık tarihinde yapılacak olan şölene davet edildi.

“Hatay ‘Ben medeniyetin anasıyım’ diye haykırıyor ve ‘Ben buradayım’ diyor”

Amsterdam Türkevi Söyleşileri’nin 10’uncusu yapıldı. ‘Birlikte Yaşama Ahlakı; Hatay Örneği’nin ele alındığı toplantıda, Hatay ilimiz çok kültürlülüğe örnek gösterildi. Türk İslam kültür ve medeniyet değerlerinin anlatıldığı geleneksel Türkevi Söyleşileri’nin 10’uncusu, Türkevi Topluluğu Başkanı Veyis Güngör’ün açılış konuşmasıyla başladı. Veyis Güngör, Türkevi hakkında kısa bilgi verdi. Güngör, ‘25 yılı aşan bir süreyle, karınca kararınca, sosyal kültürel faaliyetler yaptıklarını’ hatırlattı ve ‘bu faaliyetlerde, yüzlerce konuşmacı ağırladıklarına’ dikkat çekti. Güngör, ‘toplantılarına katılan ve konuşma yapan bir çok kişinin, sonradan Türkiye ve Balkan ülkeleri siyasetinde Bakan, Milletvekili, Müsteşar, Vali, Kaymakam, Genel Müdür, Rektör, Öğretim Görevlisi, Gazeteci, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olduklarını’ hatırlattı. Bu gelişmenin ‘Hollanda siyasetinde de yaşandığını’ söyleyen Veyis Güngör, ‘bu bilginin, son zamanlarda Türkevi’ni anlamakta zorluk çekenlere yardımcı olacağını ümit ettiğini’ söyledi. Selçuk Üniversitesi – Türkevi Araştırmalar Merkezi Erasmus Hareketliliği çerçevesinde Amsterdam’da bulunun Adnan Bilir, konuşmasına kısa bir sinevizyon gösterimiyle başladı. Bilir, konuşmasında şu görüşlere yer verdi: “Hatay, barış ve hoşgörünün yeryüzünde vücut bulmuş hâli. Hazzan’ın Çan’ın ve Ezan’ın beraberce göğe yükseldiği eşsiz şehir. Burası Türk’ün, Arap’ın, Kürdün, Ermeni’nin, Sünni’nin, Alevi’nin, Yahudi’nin ve Hristiyan’ın kimliklerinden dolayı değil insan oldukları için saygı gördüğü topraklar. Farklılıkların tehdit olarak değil, bir çeşit renklilik olarak görüldüğü bir mozaik.”

“Şayet bir şeyleri başarmak istiyorsak o vakit bir kuş misali iki kanadımıza da ihtiyacımız var. Bir kanadı iman diğer kanadı ise dünyevi ilimler olmalı”

Gençlik Eğitim Kampı’nda buluştu Hollanda İslam Federasyonu, NİF’in koordinasyonunda 20 ve 21 Ekim 2018 tarihlerinde Sint-Michielsgestel kasabasında, 13 ve üzeri yaş grubundaki ortaöğretimde okuyan erkek çocuklarına yönelik bir eğitim kampı gerçekleştirildi.

K

ampta ayrıca, Şube Başkanları Toplantısı, ŞBT’de bu kamp gününde icra edildi. Kamp boyunca orta öğretimlilere yönelik çeşitli eğlendirici ve bilgilendirici aktiviteler de yapıldı. Güney Hollanda’nın farklı şehirlerinden gelen 50 civarında ortaöğretimde okuyan çocuklarımıza yönelik konuşmacı Bahri Bulut tarafından verilen konferansta kardeşlik konusu ayet ve hadisler ışığında ele alındı. NİF Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan ve NİF Gençlik Başkanı Mustafa Aktalan da birer konuşma yaptılar. NİF Gençlik Başkanı Mustafa Aktalan

insanı iki kanatlı bir kuşa benzettiği konuşmasında devamla; “Şayet bir şeyleri başarmak istiyorsak o vakit bir kuş misali iki kanadımıza da ihtiyacımız var. Bir kanadı iman diğer kanadı ise dünyevi ilimler olmalı,” dedi. Kampa sonradan dâhil olan Şube Başkanları ise 2019 yılının teması olacak olan kardeşlik konusu üzerinde durup neler yapılabileceği üzerine bir fikir jimnastiği yaptılar. NİF Gençlik Başkanı Mustafa Aktalan başkanlığında gerçekleştirilen ŞBT’de ayrıca Şube Başkanları bölgelerinde karşılaştıkları bazı sorunları ve önerileri de dile getirdiler. Toplantı, Kur’an tilaveti ile son buldu.


Muhammed Akbaş

B

RIHLE

muhammedakbas@gmail.com

İbn Miskeveyh’in Ahlâk Felsefesi Üzerine

ir gün İbn-i Sina, İbn Miskeveyh’in ve öğrencilerinin bulunduğu meclise girer ve ona bir ceviz fırlatıp onu ölçmesini ister. Bunu yaparak onun fizik bilgisini hafife aldığını gösterir. İbn Miskeveyh ise İbn Sina’ya “Tehzîbü’l-Ahlâk” isimli eserini fırlatır ve “ahlâkını düzelt” der. Meşşai felsefesinin ve genel olarak İslam felsefe tarihinde kurucu rol oynamamasına rağmen Ahlâk felsefesinde kalburüstü bir isimdir İbn Miskeveyh (ö. 1030). Mantık ve metafizik gibi birçok alanda çığır açan İbn-i Sina’nın çağdaşı olan İbn Miskeveyh, felsefenin bir dalı olan ilm-i ahlâka dair yazdığı Tehzîbü’lAhlâk isimli eserle, kendisinden sonra birçok filozof ve kelamcı için hareket noktası olacaktır. Ayrıca mutluluk hakkında yazdığı “Tertibu’ssa’adat” isimli eserde zikretmeye değer ve bugün için hâlen dikkate alınması gereken saptamalar yapmıştır.

İşte insan, aklını kullanarak bu erdemleri elde ettiğinde yetkinleşir, yani kendi türüne has olan görevi tam olarak yapar. Bu da insanı mutlu eder. İbn Miskeveyh buna “yakın mutluluk” der. “Uzak mutluluk” ise insanın bu hâl üzere kalması ve ölümden sonra ilahî âleme varmasıyla elde edilir. En yüce mutluluğa eren insan, daima umutlu ve hayat dolu olur, kendi kendine neşeli olmasını bilir, görünürde insanlarla birliktedir ama iç dünyasında onlardan ayrıdır, ve daha önemlisi, ebediyen değişmeyen şeyleri müşahede eder. Mutlu insan güvendiği vatana giden insan gibidir. İbn Miskeveyh bu mutluluğu herkeste bulunabilecek “ortak mutluluk” olarak isimlendirir. Bu ortak mutluluğun yanında bir de “hususi mutluluktan” bahseder. Bu hususi mutluluk, insanın mesleği ya da özel durumu ile ilgili olan mutluluktur. Mesela bir zengin sadaka vererek daha mutlu olur. Ya da bir doktor hastasına iyi bakarak mutlu olur. Tam bu noktada İbn Miskeveyh şu önemli saptamayı yapar: Bir insan ortak mutluluğu elde etmediği sürece, yani erdemli bir insan olmadığı müddetçe hususi mutluluk sahibi olamaz. Bu saptamayı bugüne uyarlayacak olursak diyebiliriz ki, bir öğretmen

I N A B A C C O U N T A N C Y

.

N L

İbn Miskeveyh’in düşüncesinde iyilik, mutluluk ve erdemli olmak birbirleriyle son derece ilişkili kavramlardır. İnsan, kendisini diğer varlıklardan ayıran mahiyetini/ özünü, yani düşünme yetisinin farkına vararak başlar erdem yolculuğuna. Düşünme yetisinin yanında bulunan diğer iki yetinin, yani öfke ve şehvet yetilerinin kendi fiillerine ve hâllerine etki ettiğini fark eder. İnsanın erdemli olması için bu üç yetinin/gücün itidal üzere olması gerekir. Yani ifrat ve tefritten uzak olması. Bunun gerçekleşmesi için ilk önce düşünmenin itidal üzere olması gerekir, yani geri zekalılık

ile sinsilik ve kurnazlık gibi aşırı zekalılık arasında olması gerekir. Sonra bu güç/yeti, insandaki öfke gücünü ıslah eder, böylelikle korkaklık ve gereksiz köpürmeden uzak durmasını sağlar. İtidal üzere olan bu öfke gücü ise insandaki şehvet/arzu gücünün ıslah edilmesini sağlar ve hırs/aç gözlülükten ve durgunluktan uzak kalmasını sağlar. Mutedil hâle gelen bu üç güçten sırasıyla hikmet, secaat ve iffet erdemleri meydana gelir. Başka bir deyişle insan, aklını kullanarak şehvetini/arzusunu ve öfkesini ölçülü, yerli yerinde ve gereğinden fazla kullanmamayı öğrenir. Ve bu üçünün bir insanda toplanmasıyla “adalet” erdemi ortaya çıkar.

“Muhasebe, Mali Müşavirlik ve Vergide zirve nokta”

+31 6 21 38 83 57 numan@inabaccountancy.nl

Akıllı, erdemli ve mutlu olmak için insanın uzun bir eğitim ve öğretim yoluna girmesi gerekir. İbn Miskeveyh’e göre erdemli olabilmek için çocukluktan itibaren sıkı bir terbiye ve eğitimden geçmek zorunludur. İyi huy/ahlâk sahibi olmak tedrici olarak, yani yavaş yavaş alışkanlık hâle getirilerek olacak bir iştir. Bir yandan nazari ve amelî ilimleri öğrenmek gerek, diğer yandan güzel alışkanlıkları oluşturmak için çevresel etkenleri dikkate almak gerek. Özellikle utanma duygusunun oluşması ahlâklı olma yolunda çok önemlidir. Zira utanma duygusu sayesinde insan kötünün ne olduğunu daha iyi anlar. İbn Miskeveyh’e göre erdemli olmak insanlar arasında yaşamakla olur. Yani insanlardan uzaklaşarak manastırlara ya da tekkelere çekilerek erdemli olunmaz. Aksine bu erdemler böyle bir durumda körleşir. Ahlâk eğitimi kimi insan için zor, kimisi için kolaydır. Zira İbn Miskeveyh’in belirttiği üzere kimi insan mizacı gereği daha çabuk öfkelenir ya da arzularına daha çabuk yenik düşer. Erdemli olmak için insanın iyiliğini artıracak ve kötü fiillerini azaltacak dostlara ihtiyacı vardır. Bunlar sayesinde iyiliği sırf iyilik olduğu için yapar hâle gelmeye çalışır. Böylelikle maddî/ bedensel olan geçici zevklerden ve menfaatlerden uzaklaşıp ebedi olan iyiliğe yönelmiş olur. Geçici olan şeyleri kaybettiğinde gereksiz yere üzülmez. Yazımıza İbn Miskeveyh’in ahlâkını düzeltmeyenler için yaptığı bir benzetme ile bitirelim: Bir at güzelliği ve kendisine has işleri en üstün biçimde yapmadığında, kendisine eşek muamelesi yapılır ve sırtına palan vurularak yük taşıtılır. İşte insan da kendi fiillerini ve hâllerini yetkinleştirmez ise atın eşek seviyesine düştüğü gibi kendisi de hayvan mertebesine düşer. ◄◄

”Özörgütlerin çalışmaları takdire şayan”

Uzun yıllardır bölge insanına sosyal, kültürel, dinî ve millî alanlarda hizmet veren Nijmegen Türk Kültür Merkezi kapılarını bu sefer Deventer Başkonsolosu Tuna Modrak Yücel’e açtı. Ziyarette, teşkilat yöneticileri başkonsolosa insanlarımızın karşı karşıya oldukları sorunlarla alakalı ve kendi çalışmaları hakkında bilgiler verdiler.

Beyazay Derneği’nde bayrak değişimi yaşandı

7 Ekim 2018 tarihinde yapılan toplantı ve seçimler sonucunda yeni yönetim belirlendi. Aynur Gül Çakır başkan seçilirken, başkan yardımcılığına Şahin Ünal, sekreterlik görevine Ayşegül Kahya getirildi. Önceki başkan Mehmet Dağlıoğlu sağlık nedenlerinin getirmiş olduğu zorluklardan dolayı görevi bırakmıştı.

İlhan Aşkın’a mahkemeden beklenen karar çıktı Bir gösteri sırasında sarf ettiği sözler nedeniyle mahkemelik olan ve 120 saat çalışma cezası alan İlhan Aşkın, verilen kararla alakalı “Bu cezanın onanacağı sanki belliydi. Hakkımızda verilen ceza bizim çalışmalarımızı durdurmayacak.” dedi. Mahkeme, 2 yıl içinde, bu kelimeni tekrarında 1 ay hapis cezasına mahkum edileceği kararını da aldı.

Nijmegen Alevi Derneği çalışmalarını sürdürüyor

Nijmegen Alevi Derneği, yaptığı sosyal ve kültürel etkinliklerle adını hayli duyurmakta. 21 Ekim 2018 tarihinde iade-i ziyarette bulunan Deventer Başkonsolosu Tuna Modrak Yücel, dernek yöneticileri tarafından sıcak bir ortamda ağırlandı. Yöneticiler, ziyaretten duydukları memnuniyeti ifade ettiler ve çalşımaları hakkında Yücel’i bilgilendirdiler.

• Muhasebe ve Vergi hizmetleri

• Mali Müşavirlik ve Denetim hizmetleri

• Muhasebe ve Finansal destek hizmetleri

• Vergi Beyannamesi hizmetleri

• Kurumsal finans

¸ Akyüz RA (Numan) drs. S.

• Yönetim danışmanlığı

W

.

Yeminli Mali Müflavir (YMM)

Koningsweg 2-15 3762 EC Soest (NL)

ya da bir gazeteci kendi fiillerini ve hâllerini düzeltmedikten sonra mesleğini iyi icra etmesinin bir önemi yoktur.

Fotoğraflarla Hollanda Gündemi...

• Bordro hizmetleri

W

perspektif 13 perspective

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

W

• Risk yönetimi danışmanlığı

• Diğer hizmetler

Tuna Modrak Yücel, ziyaretlerine devam ediyor

Deventer Başkonsolosu Tuna Modrak Yücel, bölge insanını yakından tanımak, onların dertlerini dinlemek amacıyla başlattığı ziyaretlerini sürdürüyor. 21 Ekim 2018 tarihinde Enschede’de inşa edilmesi öngörülen Yeni Camii projesine katkıda bulunmak için Enschede HDV Anadolu Camii Derneği tarafından düzenlenen hayır çarşısına katılarak destek oldu.


14

Hollanda’da hayat...

Saygıdeğer okurlarımız, bu sayfada yayımlanmasını istediğiniz, hem cemiyet haberlerinizi hem kendi fotoğraflarınızı, hem de ilginç bulduğunuz fotoğrafları yorumlarınızla birlikte paylaşabilirsiniz... Bekliyoruz... Nogay Dernek Başkanı Kaytarbıy, Hollanda Nogay Vakfı Gençlik Kolları Başkanı Çağrı Kutlu, Nogay Türklerinin ünlü Halk Müziği Sanatçısı Arslanbek Sultanbekov, Nogay Pop ve Caz müziğinin sevilen sanatçısı İslam Satirov ve Hollanda’daki Nogay Türkleri yanı sıra sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşti.

Başkan Demirci “Kültürel bağların güçlenmesine aracı oluyoruz” Nogay Türkleri tarafından her yıl gelenek haline getirilen ve bu yıl Hollanda Nogay Vakfı’nın ev sahipliğinde Amsterdam’da 4.’üncusü düzenlenen Nogay Türkleri Uluslararası Futbol Turnuvası “kardeşlik ve dayanışma” sloganlarıyla gerçekleşti. Çekişmeli maçların yapıldığı şampiyonada, Hollanda takımıyla finale kalan Rusya’nın Şapten takımı Kupa’nın sahibi oldu.

Uluslararası Nogay Türkleri Futbol Turnuvası’na, Gölcük Kaymakamı Mustafa Altıntaş, Ankara Nogay Gençlik Spor Derneği Başkan yardımcısı Engin Demirok, Almanya Nogay Dernek Başkanı Fatih Polat, İsveç Nogay Dernek Başkanı Mecit Candemir, Norveç Dernek Başkanı Nizamettin Demiröz ve Başkan yardımcısı Musa Taşbaş, Romanya Nogay Dernek Başkanı Zaid Ali Nasip, Rusya

HOKAF”dan, Rotterdam Başkonsolosuna nezaket ziyareti Hollanda Karamanlılar Federasyonu (HOKAF), Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz’ı makamında ziyaret ederek, çalışmaları hakkında bilgiler sundu. HOKAF heyetini toplantı salonunda ağırlayan Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz, asimile olmadan Hollanda toplumuna uyum sağlamanın önemine değindi. Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz’a

hoş geldin ziyaretinde bulunan Mustafa Duyar başkanlığında Hasan Güzel, İlhami Gülmüş, Mehmet Ali Topçu, Safiye Baytekin ve Şerife SarıÖzcan’dan oluşan HOKAF heyeti, başkonsolosa başarı dileğinde bulundu. Ziyarette Başkonsolos Aytaç Yılmaz’a HOKAF’ın yaptığı faaliyetler ve yapmayı planladığı organizeler aktarılırken, Hollanda’da yaşayan Türk toplumunun sorunları da ele alındı. HOKAF Başkanı Mustafa Duyar, “12 köy derneğinden oluşan federasyonumuzun bünyesinde iş insanları, kadınlar ve gençlik komisyonları mevcut. Din, dil ve kültür merkezli faaliyet ve organizasyonlar düzenlemek en önemli önceliğimiz.” dedi.

Nogay Türkleri arasında gerçekleştirilen turnuva sonrasında konuşan Hollanda Nogay Vakfı Başkanı Orhan Demirci, kardeşliğin öneminden bahsederek, turnuvanın dayanışmayı, dostluğu pekiştirmesine ve farklı ülkelerden gelen Nogay gençlerinin bir araya gelerek kültürel bağlarının güçlenmesine fırsat olduğunun altını çizerek, şunları ifade etti: “Güzel bir organizasyon gerçekleştirdik. Hollanda’nın dört bir yanından gelen futbolseverleri sahada ağırladık. Sporun özellikle futbolun birleştirici yönlerini ön planda tutarak, dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen Nogay Türklerinin birlik ve beraberliğini, dayanışmasını yaşatmaya çalışırken öte yandan Turnuva sonrası gerçekleştirilen toplantılarımızla, Türk kültür ve ananelerini, Nogay dilinin ne kadar önemli olduğunu anlatıyoruz. Ayrıca, bu organizasyonda bize maddî ve manevî destek veren, yalnız bırakmayan, emeği geçenlere teşekkürü bir borç bilirim.”

Diyanet Eğitim Merkezi Müdüründen Konferans 01-07 Ekim Camiler ve Din Görevlileri Haftası münasebetiyle HDV Rotterdam Mevlana Camii’de bir konferans verildi. HDV Rotterdam Mevlana Camii konferans salonunda düzenlenen, Diyanet Eğim Merkezi Müdürü Osman Eğin tarafından verilen ‘Din Hizmetine Adanmış Ömürler‘ konulu konferansa T.C. Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz, T.C. Lahey Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşavir Vekili ve Deventer Din Hizmetleri Ataşesi Mustafa Yeşilorman, T.C. Rotterdam Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Ali Parlak, HDV şube yöneticileri ve din görevlileri ile vatandaşlar katıldı. Programda Başkonsolos Sayın Aytaç Yılmaz da bir konuşma yaptı.


hayat ve inanç 15 leven en religie

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

“Hiç bir mazlumun (haksızlığa uğrayanın) âhı yerde kalmıyor. ‘Ben güçlüyüm, yaptığım doğrudur, ya da yaptıklarıma var mı karşı çıkan?’ diyenlerin nasıl devrildiklerine (Şuarâ 26/227), nasıl hâk ile yeksân olduklarına, nasıl belâlara uğradıklarına tarih şâhittir...”

BU KADAR KİN YÜREĞE YÜKTÜR ya da

Hikmet Pınarı Hüseyin Kerim Ece kerimece@hotmail.com

HORTLAYAN ASABİYYE

I

rkçılık (raşisizm), kavmiyyetçilik (ulusçuluk), nasyonalizm, şövenizm; hepsi de aynı kapıya çıkar. Hepsi de kendi kavmini, etnik kökenini, kendi ırkını üstün görme, dolaysıyla başkalarını aşağı görme saplantısıdır. İslâm bu anlayışa olumsuz anlamıyla “asabiyye” diyor. ‘Asabiyye’, sözlük manasıyla kavim, kabile, gruplara aşırı düşkünlük ve bağlılıktır. Kişinin kendi kabilesini/ kavmini, toplumunu öne çıkarması, onlara ait olan şeyleri savunmasıdır. Kavram olarak ‘asabiyye’; akraba, soy, grup, kabile, grup veya din gayreti gütmek, kendi yakınlarını, içinde bulunduğu topluluğu üstün görmek, onlara daha fazla ilgi göstermek, tarafgir olmak demektir. İslam’dan önce düzenli siyasî ve hukukî otoriteden mahrum cahiliyye insanları, kendi akrabalarına çok düşkündüler. Başkalarına karşı kabilecilik duygusuyla hareket eder, akrabasını korur, uğrayabilecekleri maddi ve manevi zararları ‘asabiye’ duygusu ile giderirlerdi. Zulme ve haksızlığa uğradığını iddia edenin imdadına kabilenin diğer üyeleri yetişirdi. Hatta haklı da olsalar, haksız da olsalar; mutlaka kendi akrabalarının tarafını tutarlardı. Bu duygu sebebiyle çoğunlukla zalimle beraber olurlardı. İslâm olumsuz anlamdaki ‘asabiyye’yi kaldırdığı halde, Peygamber’in vefatından sonra siyasî güçler, mezhep

bağnazları, kabileciler ve çıkar grupları tarafından Müslümanlar arasında yeniden hortlatıldı. Akrabayı sevmek, onlara ilgi göstermek, yardım etmek; adaletten ayrılmamak, kabilecilik yapmamak şartıyla İslâm’da teşvik edilmiş, sılâ-i rahmi (akrabaya ilgiyi) (Tirmizî, Birr/49 no: 1979) ibadet sayılmış. Bu anlamıyla asabiyye olumludur. Peygamber (sav); “bir kimsenin kavmini sevmesi asabiyye midir?” sorusuna şöyle cevap vermiştir: “Hayır, fakat asabiye; kişinin zulümde kavmine yardım etmesidir.” (İbni Mâce, Fiten/7 no: 3949. Bir benzeri: Ebu Dâvud, Edeb/113, 121 no: 5117. Ahmed bin Hanbel, 4/107, 160) İslâm olumsuz ve kavmiyyetçilik anlamıyla asabiyyeyi yasaklamış, (bkz: “İnsanları bir asabiye için toplanmaya çağıran, bir asabiye için savaşan ve asabiye uğruna ölen bizden değildir.”) (Müslim, İmare/57 no: 1850. İbni Mâce, Fiten/7 no: 3948. Nesâî, Tahrim/28. Ahmed bin Hanbel, 2/306, 488), kan-soy bağı yerine din kardeşliği bağını ön plana çıkarmıştır. (Hucurât 49/9-10) İnsanların ayrı soy ve kabile, renk ve kavim halinde yaratılmasının sebebi, tanışmaları içindir. Kur’an’a göre dil, renk, bölge, kavim, kabile, ülke, grup, kültür, meslek, servet durumu, sosyal statü bir insan için üstünlük sebebi değildir. Üstünlük takvadadır. Onu da ancak Yaratan bilir. (Hucurât 49/13) Akraba veya kendi yandaşı haksız

da olsa onu savunmak, kendi soyunu, grubunu, kültürünü, uygarlığını üstün görmek, başkalarını aşağılamak, bu yüzden de haksızlık yapmak, bunu ideoloji, adeta inanç ve karakter haline getirmek asabiyye’dir. Asabiyye masum milliyetçilik anlayışından öte bir şeydir. Şüphesiz ki böyle bir anlayış cahiliyye (haktan mahrum olmanın) kafa yapısıdır. Asabiyye aşırı, haksız, körü körüne, hatta fanatikçe tarafgirlik demektir ki işin olumsuz yanı da burasıdır. Aşırı tarafgir olan birisi haksızlık yapar, adaletten ayrılır, başkalarına karşı övünür, kibirlenir. Böyle bir zihniyet ırkçılığa, yobazlığa, ayrımcılığa, baskıya, dışlamaya, adaletsizliğe ve insan hakları ihlallerine yol açar. Bu kafa yapısı cahiliyye toplumlarında her zaman var olagelmiştir. Maalesef modern toplumlarda da ırkçılık olarak devam ediyor. Avrupa’nın ırkçılık tarihi yazılsa çok karanlık bir tablo ile karşılaşmamız mümkün. Bir ırkın üstünlüğü bazı toplumlarda devletin veya rejimlerin ideolojisi oldu. Bu yüzden nice zulümler işlendi, niceleri mağdur edildi, nice savaşlar oldu.

yabancı düşmanlığı, islamafobia olarak gelişiyor. Bunların söylemlerine bakıldığı zaman bu kurnazlığı sezmek mümkün. “İslâm geri kültürü temsil ediyor” diyen zihniyet ile “zencilerin insan olup olmadıklarını” tartışmak, “zenciler ve köpekler giremez”, “falanca ırk seçilmiş, diğerleri onların hizmetçileridir” anlayışı arasında fark yoktur. Renginden, geldiği ülkesinden, dininden, kıyafetinden dolayı istenmeyen, dışlanan, ayrımcılığa maruz kalan kalanlar; bu kültürel veya uygarlık ırkçılığının, şövenist kinin kurbanlarıdır. Üzülerek görüyoruz ki Hollanda’da bazıları bu çağdaş ırkçılık anlayışına meyilli. Irkçılık kokan, yabancılar ve İslâm karşıtı söylemleri ön plana çıkaran partilere ve gruplara destek oluyorlar. Birilerinin bu yolla, toplumdaki bu damardan faydalanıp saltanat sürmesi bir yana; onların yüzünden toplumun ahengi, huzur ve güvenliği tehlikeye düşerse bunlar ne kazanacaklar? Buradaki –son yıllarda yaptıklarına bakarak- ırkçılara sormak gerek, neden yabancılara karşısınız?

Neden İslâm’ı tehlike, Müslümanları sorun olarak görüyorsunuz? Bu insanlar davet üzerine Hollanda’ya geldiler. Buranın kalkınmasına yardımcı oldular. Ama burayı yakıp yıkmadılar, toplum düzenini bozmadılar. Burayı işgal etmeye kalkışmadılar. Görevlerini yaptılar, yapıyorlar ve herkesin sahip olduğu haklar çerçevesinde diğer insanlar gibi hayat mücadelesi vermeye çalıştılar, çalışıyorlar. Şimdi sorun ne? Şimdi içinizdeki bu kin ve nefret neyin nesi? Niçin bu kadar agresifsiniz yabancılara karşı? Neden beraber yaşamayı denemiyorsunuz da, kavgayı, anlaşmazlığı, gruplar arası sürtüşmeyi seçiyorsunuz? Niçin kendinizi yerli, başkalarını yabancı, kendinizi üstün başkalarını aşağı görüyorsunuz? Sizin, aşağı gördüğünüz kimselerden, insan olarak farkınız ne? Söyler misiniz, bu kin ve düşmanlık yüreğinize nasıl sığıyor? Bu size huzur veriyor mu? Bu kadar bağnazlık, katılık, yobazlık yüreğinize yük değil mi? Unutmayın sizin bu tutumunuz asabiyyedir ve her asabiyye merduttur.

Günümüzde bu sakat anlayış biraz değişerek hâlâ devam ediyor. Artık ulus, kavim ırkçılığı yerini daha çok kültür ırkçılığına, uygarlık ırkçılığına, ülkeperestliğe bıraktı. Dahası genelde Avrupa’da, özelde Hollanda’da son yıllarda ırkçılık;

Tebrik... Hoş geldin Yusuf! Okurlarımızdan ve Birlik Camii Eğitim Müdürü Sevgili Oğuzhan Mücahid ve Derya Kılıç çiftinin 12 Ekim 2018 tarihinde Yusuf adını verdikleri bir bebeleri dünyaya geldi. Genç çifti ve altıncı kez dedelik ve ninelik makamına oturan Gazetemiz Yazı İşleri Müdürü Zeynel Abidin ve Efdal Kılıç’ı tebrik ediyor, minik Yusuf’a dünyamıza hoş geldin diyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

04 haber 16 nieuws

Söyleşi

Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan:

“Hiç bir üye ve gencimizin bizi zora soktuğunu, mahçup yüzümüzü kızarttığını görmed Doğuş Gazetesi olarak sayfalarımızda sık sık Hollanda’da Türk toplumuna hizmet götüren Sivil Toplum Kuruluşlarının çalışmalarını sizlere duyurmaya ve onları yakından tanıtmaya çalışıyoruz. Bu sayıda, Hollanda İslam Federasyonu (NIF)’den ve onun faaliyetlerinden bahsedeceğiz, onu daha yakından tanımaya çalışacağız.Yarım asırdır, başta Almanya olmak üzere tüm Avrupa’da tek amacı Müslümanlara dinî, millî, sosyal ve kültürel alanda hizmet vermek olan ve insanların haklı teveccühünü kazanan bu kurumun Hollanda bölgesini tanımaya çalışacağız. Hollanda’da bulunan iki bölgeden biri olan ve merkezi Rotterdam’da bulunan Güney Hollanda Bölgesinin başkanlığını yürüten Mehmet Erdoğan’la bir söyleşi yaptık. Kurumu en geniş manada tanımaya çalıştık. Bu söyleşiyi keyifle okurken aynı zamanda da kurum hakkında gerçek bilgileri kaynağından öğrenmiş olacaksınız.

D

oğuş: Hollanda İslam Federasyonu’nun Hollanda’daki tarihçesi ve kuruluş amacı hakkında bilgi verebilir misiniz? 1960’lı yıllarda insanlarımız, Türkiye’den göçmen olarak Avrupa ülkelerine gelmeye başlamışlar. 50 yıl önce Almanya’da yaşayan gurbetçilerimiz, rahmetli Erbakan Hocamızın tavsiyesi doğrultusunda, “Avrupa’daki insanımız burada asimile olmasınlar, kendi dinî, sosyal, kültürel faaliyetlerini yapsınlar” diye Millî Görüş Teşkilatımızı, Hannover ve Berlin’de kurmuşlar ve oradan başlayan bu güzel, şerefli hareket bütün Avrupa’ya yayılmış. Hollanda’da ise Millî Görüş Teşkilatlarının çalışmaları, 1978 yılında İskender Paşa Camii’nin ilk bulunduğu adres olan Rotterdam-Coolsestraat’da başladı. İskender Paşa Camii’nin bünyesinde yürütülen çalışmalar da bütün Hollanda’ya Milli Görüş Teşkilatları olarak yayılmıştır. Hollanda İslam Federasyonu olarak 1981 yılında resmî kuruluşumuzu gerçekleştirdik. O günden bugüne de federasyona bağlı camilerimizi organize, ve koordine ediyoruz, çalışmalarını takip ediyor, gerekli destek ve yardımı veriyoruz. Merkez ofisiniz nerededir? Federasyonumuz ilk dönemlerde Arnhem, Den Haag, Schiedam gibi şehirlerde hizmet yürüttü. Daha sonra Rotterdam Spaansepolder’da 6 yıllık bir hizmet geçmişi oldu. 2009 yılından bu yana da, Rotterdam-Zuid’te Strevelsweg caddesinde 700 numarada bölge merkezimiz hizmet vermeye çalışıyor. Çalışmalarımızı Rotterdam merkezli olarak organize etmekteyiz. Teşkilata bağlı kaç caminiz bulunmaktadır? Federasyonumuza bağlı 18 tane camimiz var. Bunun yanında 3 tane müteşebbis, 6 tane de temsilciliğimiz var. Müteşebbislerimizin de en kısa zamanda cami olarak çalışmalarına devam edeceğini umuyorum, bu yönde çalışmalarımız devam ediyor. Millî Görüş Teşkilatları cami

merkezli kurulan bir teşkilattır. Cami içerisinde, Gençlik Teşkilatı, Kadınlar Teşkilatı, Kadınlar Gençlik Teşkilatı ve Üniversiteler Teşkilatı olarak toplamda, 76 teşkilat olarak çalışmalarımızı yürütmekteyiz. Üye ve camilerinizi ziyaret eden cemaat sayınız ne kadardır? Güney Hollanda Bölgemizde bulunan 18 camimizde yaklaşık 6500 tane cami üyemiz var. Cuma ve bayram cemaati olarak da teşkilatlarımıza gelen ve yapılan hizmetlerden istifade eden insan sayısı ise yaklaşık 20 bindir. Bölge ve cemiyetler olarak yapılan faaliyetler hakkında biraz bilgi verebilir misiniz? Bizim icracı olan birimlerimiz var. Eğitim birimizin uhdesinde bütün şubelerimizde yaklaşık 3500 tane öğrencimiz hafta sonu ve hafta arası temel eğitim dersleri almakta. Anasınıfı programı çerçevesinde 7 yaş altı çocuklara, 14 yaş üstü gençlere İslami ilimler ve yetişkinlere de özel eğitim kursları ve derslerimiz verilmektedir. Şubelerimizde koordineli bir şekilde aile içi eğitim seminerleri organize etmekteyiz. Çocuklarımızın kendi kültürünü öğrenerek, İslami kimlikli olarak yetişmesi ve yaşadığı toplum içerisinde de bir değer olarak varlık göstermesi için çalışmalar yapmaktayız. Burada niyetimiz, çocuklarımızın asimile olmadan, topluma uyum ve katkı sağlayacak donanıma sahip olmasıdır. Kısacası, eğitim merhalesindeki çocuklarımıza değişik alanlarda eğitim veriyoruz. 3 yaşında ana sınıfı ile başlayan süreç, 25 yaşına kadar geliyor. Ardından o genç, cemiyetimiz içerisinde aldığı eğitimi, tecrübe ve bilgiyi kendinden sonra gelen nesil ile paylaşıyor. Teknolojinin baş döndürücü bir hızla gelişmesiyle bilgiye ulaşmak kolaylaşırken aynı şekilde bilgi kirliliği de aynı oranda çoğaldı. Teşkilatın özgüvenli, imanlı bir nesil yetiştirmek gibi bir misyonu var. Bu ortamda gençleri bu

bilgi kirliliğinden etkilenmesine mani olabiliyor musunuz? Şuurlu bir nesil için neler yapıyorsunuz ya da yapmayı planlıyorsunuz? Eğitime yatırım, teşkilatın öncelikleri arasında mı? İnternet ve sosyal medyanın en revaçta olduğu bir dönem içerisindeyiz. Gençlerimizi, o alanın verdiği tehlikelerden sakınmaları için özel sohbetler, bilgilendirmeler yapılıyor, ama tamamen muaf tutamıyoruz. Teşkilat içerisinde yaptığımız cami, ev ve lokal sohbetleriyle, idarecilik yönünde verdiğimiz eğitimlerle, gençlerimizi bu manada bilinçlendiriyoruz. Onların, sosyal medyadan en az etkilenmeleri için zaman zaman kamplarda seminerler, kurslar vermekteyiz. Ayrıca Erkam sohbetleriyle, çocuklarımıza, gençlerimize bu meyanda bilgilendirmeler yapmaktayız. Bizim çabamız elbette yeterli değil, aileler de bu konuda duyarlı olmalılar. İdareci sayınız ne kadar? Bölgemizde bulunan cami ve cemiyetlerde hizmet veren 550 tane idarecimiz var. 550 tane idarecimize görevleri ile ilgili özel eğitimler, bilgilendirmeler, seminerler verilmekte. Temel haklarımız, Millî Görüş davamızın temel esasları idarecilerimize mutat olarak anlatılmakta. Teşkilatımızın, cemiyetimizin, yani Millî Görüş’ün olmadığı yerlerde, şehirlerde ve köylerde de teşkilat çalışmalarımızı bu meyanda yapmaktayız. İslam toplumuna hizmet ederken “ümmet anlayışı” içerisinde yapıyoruz. Biz Millî Görüş Teşkilatı olarak sadece Müslümanlara değil aynı zamanda da bütün insanlığa karşı sorumlu olduğumuzu düşünüyoruz ve İslam toplumu olarak artık Hollanda’da ve Avrupa’da kalıcı olduğumuzun bilincindeyiz. Buralar bizim ikinci vatanımızdır. Çalışmalarımızı bu anlayış ve inançla yapmaktayız. İnsanların huzur, refah, barış içerisinde yaşamasını gaye edinen bir düşünce ile faaliyetlerimizi yürütmekteyiz. Hollanda kurumları ile ilişkileriniz ne düzeyde? Federasyon olarak zaman zaman

Kurumsal İletişim Başkanlığımız aracılığı ile Hollanda hükûmeti içerisinde ilgili bakanlarla istişare görüşmelerimiz devam ediyor. Teşkilatımız, Kurumsal İletişim Başkanlığımızın komisyonu içerisinde iki toplum yapısını çok iyi bilen, donanımlı, değerli insanların bulunması vesilesiyle kendimizi tanıtma, ifade etme konusunda hayli şanslıyız. Hollanda İslam Federasyonu’nun doğrudan devletle irtibatı yok. Ancak İslami kurumların bağlı bulunduğu CMO aracılığıyla da ilişkiler devam etmektedir, Gerektiğinde ilgili bakanlara, teşkilatımızın çalışmaları misyonu ve vizyonu anlatılmaktadır. Dinî bir teşkilat olmamız vesilesiyle; çalışmalarımızın temelinin, Hollanda’da yaşayan bütün insanlara karşı saygı, hoşgörü ekseninde olduğunu ilgililer zaten bilmekteler. Cami, cemiyet başkanlarımıza da, özellikle bulundukları yerlerde belediye yetkilileriyle, sosyal ve kültürel alanda hizmet veren kurumlarla tanışmalarını, zaman zaman toplantılarına katılmalarını ve cemiyetlere davet ederek onları çalışmaları hakkında bilgilendirmelerini öneriyoruz. Diğer STK’larla nasıl bir ilişki içindesiniz? Diğer sivil toplum kuruluşları ile de zaman zaman bir araya geliyoruz. Türk ve Müslüman toplumun ortak meseleleri söz konusu olduğunda, gerek Diyanet Teşkilatı gerek Süleymanlı teşkilatı ile ve gerekse diğer kuruluşlarla zaman zaman bir araya geliyoruz. Onlarla hem eylem hem söylem birlikteliğimizi

muhafaza etmeye çalışıyoruz. Ama takdir edilir ki bizler STK’lar olarak müstakil hizmet eden kuruluşlarız. Dolayısıyla çalışmalarımızda şu anda bir işbirliği söz konusu değil. Herkes kendi çalışmalarını müstakil olarak yürütmektedirler. Islam Color adlı yan kuruluşunuz hizmet vermektedir, biraz ondan bahseder misiniz? Islam Color birimimiz 2011 yılında bölgemizin uhdesinde Gençlik Teşkilatımıza bağlı bir şekilde kuruldu. Geçen sene itibariyle de biz Islam Color’u NIF’in bir birimi olarak müstakil hâle getirdik. Şu anda Islam Color biriminde Dr. Bahri Bulut kardeşimiz başkanlık yapmaktadır. Güney Hollanda Bölgemizde, neredeyse bütün şubelerimizde Hollandaca sohbetlerin, bilgilendirmelerin verildiğini burada ifade etmem lazım. Islam Color, Türklerin dışındaki diğer Müslümanlara Hollandaca ve yerel dilde İslamiyet’i tanıtmak amacıyla kuruldu ve bugüne kadar da maksadına uygun, verimli çalışmalarla adını ülke geneline duyurdu. Sohbetlerimiz Ehl-i Sünnet Velcemaat anlayışı üzerine planlanıyor, organize ediliyor. Ümmet Teşkilatı olduğumuzu burada isbatlamış, ortaya koymuş oluyoruz. Bu davanın lideri olan rahmetli Erbakan Hocanın anısına Önden Gidenler adı altında paneller düzenliyorsunuz. Bu konuda neler söylemek istersiniz? Tabii, rahmetli Erbakan Hocamız Millî Görüş Teşkilatı’nın kurulmasında emeği geçen bir


söyleşi 17 interview

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

>>Faaliyetlerimiz

>>Başkanlar Toplantısı

edip dik”

>>Önden Gidenler Programı

>>Ahde Vefa Programı

Mehmet Erdoğan Kimdir?

ismim Mehmet Erdoğan. 1967 Malatya doğumluyum. 1985’de Hollanda’ya geldim. Geldikten sonra burada tahsil hayatına devam ettik. Bir sene sonra, 1986 yılının sonunda da Millî Görüş Teşkilatımıza bağlı olan İskender Paşa Camii Gençlik Teşkilatıyla tanışmış olduk ve kardeşlerimiz bizlere Gençlik Teşkilatında görev verdiler. O günden beri teşkilatımızın her merhalesinde hizmet etmeye çalıştık. 4 çocuk babasıyım. 2 torunum var. Ocak 2012 yılından beri de Hollanda İslam Federasyonu başkanlık görevini yürütüyorum.

İftar Programı büyüğümüz, saygın bir değerimiz. Hocamız, 2011 yılında vefat ettikten 1 yıl sonra İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatı’mızın Genel Başkanı Kemal Ergün Hocamızın inisiyatifi ile İslam dünyasında son 100 yıla damgasını vurmuş âlim olan insanlarımızı, büyüklerimizi anmak adına “Önden Gidenler” adı altında her yıl geleneksel olarak bu programı organize ediyoruz.. Bu etkinliklerde, rahmetli Erbakan Hocamızın bize bıraktığı mirasın önemi ve O’nun şahsiyeti, siyasi görüşü, ümmet anlayışı üzerinde uzman insanlar konuşmalar yapmakta, seminerler vermekteler. Hocamızı ve İslam’a katkısı olmuş diğer büyüklerimizi, anma ve anlamayı bir arada yaşayarak bu tür programları gerçekleştiriyoruz. Bir dinî hizmet anlayışı ile yola çıkan teşkilatın siyasetle ilişkisi ne orandadır? Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin aldığı bir karar gereği Türkiye’deki partiler Avrupa’da da teşkilatlandı, örgütlendiler. Dolayısıyla Türkiye’de seçimler olunca buralarda da kampanyalar ve propaganda çalışmaları yapılmaktadır. Ama dinî bir teşkilat olmamız hasebiyle siyasetin dışında kalmamız ve bütün partilere eşit mesafede olmamız gerektiğini her seferinde söylüyoruz. Ancak bütün teşkilatımızın bir yerlere entegre edilmesini, yamanmasını biz uygun görmüyoruz. Bunu esefle karşılıyoruz ve yadırgıyoruz. Avrupa Millî Görüş Teşkilatları, Avrupa’da kurulmuş dinî bir teşkilattır. Türkiye, Hollanda ve Avrupa’da hiçbir parti ile bir bağlantısı yoktur. Ancak biz Millî Görüş davasına gönül vermiş insanlar ve teşkilat

olarak, bizim siyasi şuurumuzun olması gerektiğine inanıyoruz. Siyasi şuur, bir partiye bağlı olmak değildir. “Siyasi şuur, hür bir şekilde kendi vicdanına danışarak gidip seçimlerde oy kullanmak” demektir. Biz zaten yaşadığımız bu ülkede, özellikle seçim günlerinde bütün insanlarımızın mutlaka siyasal katılımı sağlamasını teşvik ediyoruz. Ama hiçbir partiyi adres göstermiyoruz, göstermemiz de mümkün değildir. İslam karşıtı bir partinin de baskısıyla son zamanlarda, Hollanda hükûmetinin dinî kurumlara karşı tutumu katılaştı. Ve bir dizi araştırmalar yaptırdı. Sonuç olarak yayınlanan raporda Hollanda İslam Federasyonu’nun bilakis topluma faydalı bir kurum olduğunun altı çizildi. Ancak Federasyonu olumsuz bir mecraya çekmek için caba harcayanlar boş durmayarak NIF’in Gençlik Teşkilatından bazılarının yıllar önce Türkiye’de bir hoca efendiyi ziyaret etmelerini gündeme taşıdılar. O hocanın verdiği bazı fetvaları hatırlatarak federasyonu radikal bir konuma çekmeye çalıştılar. Haber Hollanda’da hayli yankı buldu. Bu konuda neler yapıldı, bunlarla nasıl mücadele ediyorsunuz? Hollanda parlamentosu içerisinde aşırı sağcı partilerin de olduğunu biliyoruz. Ancak biz, dinî bir teşkilat olmamız hasebiyle bu insanların hür iradesiyle kendi fikirlerini kamuoyuyla paylaştıklarını, seçimlerde de taraftar topladıklarını

görmekteyiz. Biz birçok Hollandalının da Müslümanlara iyimser gözle baktığını düşünüyoruz. Bu kişilere bizler saygı duyuyoruz. Ancak teşkilatımıza, İslam toplumuna dil uzatmalarını, propaganda yapmalarını yadırgıyoruz ve kınıyoruz. Bizler İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatları olarak, Hollanda’da bütün partilere eşit mesafede davrandığımızı ifade ederken, aşırı-ırkçı olan partilere karşı da mesafeli ve temkinli duruyoruz. Onların hiçbiri söylemini kabul etmiyoruz, doğru da bulmuyoruz. Ancak bahsettiğiniz mesele için şunları söyleyebilirim: Biz, Gençlik Teşkilatlarımızın, teşkilatımızın herhangi bir ilgisi olmadığı bir hocayı ziyaret etmesini tasvip etmiyoruz. Bu ziyaret bizim talimatımızla veya yönlendirmemizle yapılmamıştır. Ancak bunu çok fazla da büyütmenin anlamı olmadığını düşünüyoruz. Biz o konuda yayımlanan basın bildirimizi kamuoyu ile paylaştık. Ancak şunu söylemem gerekir ki, bizim Gençlik Teşkilatımızın bütün mensupları Ehl-i Sünnet Vel-cemaat akidesine göre buradaki hayatlarını idame ettiriyorlar. Teşkilatımızda hiçbir itaatsizlik söz konusu değildir. Gençlerimizin hiçbirisinin radikal görüşe sahip olduğunu düşünmüyorum. Hiçbir gencimizin de şu ana kadar teşkilatımızı, İslam toplumunu zora soktuğunu, mahcup ettiğini, yüzümüzü kızarttığını da görmedik. Bizim burada niyetimiz, buradaki yaşayan toplumla, huzur, barış, esenlik, saygı ve güven ortamında yaşamaktır. Ancak kendi kimliğimizi de muhafaza ederek, İslami bir hayatı yaşamaya çalışmaktır. Bunun da gerekliliğine inanıyoruz. Sosyal medyayı ne kadar etkin kullanıyorsunuz? Günümüz dünyasında sosyal medya, insanımızın gündeminde, özel hayatında ve her anında. Onun için bizler de kurum olarak sosyal medyayı, web, Facebook ve Twitter hesaplarımızı aktif bir şekilde kullanıyoruz. Federasyonumuzun Basın Yayın ve Kurumsal İletişim Başkanlığı uhdesinde bu çalışmaları yürütüyoruz. Ancak Bölge Başkanı olarak bizim de kendi hesaplarımız var ve gerektiği zaman kullanıyor, gelişmeleri takip ediyoruz. Çağımız dünyasında bunları

mutlaka takip etmemiz gerektiğine inanıyoruz. Çünkü bunları takip etmediğiniz zaman dünyada ne olup bittiğinden bi haber oluyorsunuz. O açıdan, hem teşkilatımızın hem de toplumun hayrına bunları takip etmek zorundayız. Tabii bu hep böyle devam etmeyecektir. Sosyal medyanın şu anda en zirvede olmasından dolayı bunun getirdiği avantajlar da, sıkıntılar da var. Bunları itidali bir şekilde yürütmemiz gerektiğine inanıyoruz. Son olarak neler söylersiniz? Bizler İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatı olarak, Eğitim, Teşkilatlanma İrşad gibi çalışmalarımızdan ziyade Sosyal Hizmetler çalışması de yapmaktayız. Bu da ümmet birliği anlayışı çerçevesinde, dayanışma maksadıyla yapılmaktadır. İnsanımızın zekât ve fitresini, kurbanını, kumanyasını, Yetim ve Su Kuyusu Projesi ile ilgili yapacakları hayır ve hasenatlarını, Hollanda merkezli Hasene Yardım Derneğimiz vasıtasıyla muhtaçlara ulaştırmaktayız. Hollanda İslam Federasyonu ve şubelerimizin de Hasene ile yaptığı anlaşma çerçevesinde bu çalışmalarımız yürütülmektedir. Dünyanın neresinde bir mazlum bir mağdur varsa -Avrupa’da buna dâhildir- bu insanlara toplanan bu yardımları, kurbanları, kumanyaları, zekât fitrelerimizi, sadaka ve hayırlarımızı, Kur’an-ı Kerim’de belirtilmiş olan sekiz sınıf insana ulaştırmaktayız. Ayrıca Hollanda Millî Görüş Teşkilatları olarak her sene 300 küsur insanımızı kutsal beldelere götürmekteyiz, onlara makbul kabul olunmuş bir hac yapmaları için refakatçı olmaktayız. Teşkilat olarak bu yıl 50’inci yılımızla hac ve umre de bir marka hâline geldik. Kuzey Güney bölgeleri olarak her yıl ortalama 500 insanımıza umre hizmeti veriyoruz. Ayrıca iş adamlarımız ve esnaflarımıza da önem vermekteyiz. Hollanda’da 20 binin üzerinde iş adamımız esnafımız var. Tabi ki, bunların hepsine hitap etmek gerçekten mümkün değil. İhsan Sohbetleri birimimiz ve

>Âlemlere Rahmet Hz. Muhammed

bu birimin başkanlığını yürüten başkanımız var. Şubelerimizde düzenelen İhsan Sohbetleri’yle iş adamlarımızı, esnaflarımızı bir araya getiriyoruz. Onlarla hem sohbet ediyor hem hâl hatır soruyor, hasbihal ediyor hem de dertlerini, sıkıntılarını dinliyor, birlikte çözüm yolları arıyoruz. Bu da bizim için gerçekten önemli. Bu güzel birlikteliği de, iş adamları ve esnaflarımızdan maddî noktada bir beklenti içerisinde olmadan gerçekleştiriyoruz. Amacımız, bu ortamlarda onların günübirlik yaşadığı sıkıntıları, stresleri en asgariye indirmektir. Teşkilatımızın onlara verdiği önemi hissettirmektir. Diğer bir konu da, Gençlik Teşkilatımızın, Kadınlar Teşkilatımızın ve Kadınlar Gençlik Teşkilatımızın çalışmaları da aynı ana teşkilatta, yetişkinlerde olduğu gibi onlar da kendi uhdesindeki çalışmaları yürütmektedirler. Bu dünyada doğmak nasıl bir gerçekse ölüm de öyle bir gerçektir. Teşkilatımız, insanlarımız yaşarken olduğu gibi öldükten sonra da onlara hizmet etmeyi sürdürmektedir. “Yeni Çınar” adında Cenaze Vakfımız bu maksatla kurulmuş ve binlerce üyesiyle hizmet vermektedir. Ehl-i Sünnet Vel-cemaat akidesine uygun bir şekilde insanımıza sunduğumuz dinî, millî, sosyal, kültürel çalışmalarla bu kutlu yolculuğu onurla sürdürüyoruz. “İnsanların en hayırlısı insanlara en çok faydalı olandır”, “İki günü birbirine eşit olan ziyandadır” Hadis-i Şeriflerini kendimize düstur ederek imtihanı kazanmayı diliyoruz, dualarla umuyoruz. Söyleşi - Fotoğraflar: Adnan Şahin

«


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

04 tanıtım 26 18 introduction

Genç Gözüyle

Talha Yıldız

Fuat Sezgin’den arda kalanlar...

3

0 Haziran 2018 tarihinde vefat eden dünyaca ünlü İslam bilimler tarihçisi Fuat Sezgin, ömrünü İslam bilim tarihinin ortaya konulması ve doğru anlaşılmasına adamıştır. Müslüman âlimlerin tıp, matematik, coğrafya, astronomi gibi farklı ilim dallarına ilişkin icatları, eserleri ve katkılarını konu edinen ciltlerle dolu eseri olan Fuat Sezgin, 27 dil bilmekteydi ve kendi ifadesiyle uzun yıllar boyunca günde 17 saat, 70 yaşından sonra da günde 13-14 saat ilimle meşgul olmuştur. Fakat ne hazindir ki, Fuat Sezgin İslam bilimler tarihini konu edinen çalışmaları Türkiye ya da başka bir İslam ülkesinde değil, 27 Mayıs 1960 askeri darbesinden sonra yer-

leşmek zorunda kaldığı Almanya’da kaleme almıştır.

Hoca’nın ilim ahlakından çok şey öğrenebileceğimizi düşünüyorum.

Türkiye’de ancak hayatının son yıllarında tanınmaya başlanan Fuat Sezgin, Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde İslam bilimler tarihine ilişkin konferanslar vermiş ve bununla birlikte İstanbul’daki İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’nin kurulmasında önemli katkıları olmuştur.

Fuat Sezgin, Müslümanların kendi tarihinden habersiz olduğunu ve Müslümanların Batı’nın üstünlüğü karşısında aşağılık duygusuna sahip olduklarını belirtiyor.

Türkiye’de vermiş olduğu konferansların metinleri, yakın zamanda “İslam Bilimler Tarihi Üzerine Konferanslar” adlı kitapta yayınlanmıştır. Farklı konular hakkında birbirinden özel bilgileri ihtiva eden bu kitapta, özellikle İslam dünyasındaki bilimsel çalışmaların serüveni hakkında kıymetli bilgiler yer almaktadır. Kitapta ilk dikkatimi çeken özellik, Fuat Hoca’nın tevazu sahibi olmasıdır. Ömrünün yetmişi aşkın yılını İslam bilimler tarihine adamış olmasına rağmen, Fuat Sezgin hayatı boyunca İslam kültür dünyasının bilimler tarihindeki yerini araştırdığını ve gayesinin, mezkur kültür dünyasını anlamaya çalışmak olduğunu belirtmektedir. Fuat Hoca bir bilim adamına yakışırcasına tezlerini delillendirmeye gayret ediyor ve buna rağmen kendi çalışmalarının güvenilirliği hakkında ihtiyatlı cümleler kuruyor. İnsanların pervasızca her konuya vakıf olduğunu iddia ettiği ve bilginin kibre yol açtığı bir çağda, Fuat

Bilindiği üzere, Müslümanlar tarih sahnesine çıkışından 20 yıl sonra, Suriye ve Mısır’daki kültür merkezlerini ele geçirmişlerdir. Burada karşılaştıkları çeşitli bilimleri öğrenebilmek için, erken dönemlerden itibaren Süryaniceden, Yunancadan ve Farsçadan tercümeler yapılmıştır. Bundan sonraki yüzyıllarda Müslüman âlimler, astronomi, kimya, coğrafya ve matematik gibi farklı ilim dallarının geliştirilmesine büyük katkı sağlamışlardır. İslam dünyasındaki ilmî duraklamanın, İslam dinînin ortaya çıkışından 300 yıl sonra meydana geldiği veyahut İmam Gazzâlî ile birlikte ilmin sona erdiğine dair oryantalist ve modern İslam düşüncesi iddiasının aksine, Fuat Hoca İslam dünyasındaki ilmî duraklamanın ancak 16. yüzyılın ikinci yarısında kendini göstermeye başladığını belirtir. Zira son 50 yıl içerisinde yapılan çalışmalar, 13. ve 14. yüzyıllarda İslam dünyasındaki ilmî çalışmalarının hızını kaybetmediğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla İslam dünyasında “büyük” ve “yaratıcı” diye vasıflandırılabilecek ilmî çalışmalar 800 yıl kadar sürmüştür.

talhayildiz_@hotmail.com

Öte yandan Avrupa’da bilimin 13., 14. ve 15. yüzyıllarda gelişmeye başladığını söyleyen Fuat Sezgin, Batı’da 16. yüzyılda özgün dönemin başladığını ve 17. yüzyıldan itibaren Batı’nın İslam dünyasını geçmeye başladığının altını çizmektedir. Fakat Batı’daki ilmî gelişmelerin kendiliğinden olmadığını, aksine 500 yıllık bir süre zarfında İslam dünyasındaki bilim ve teknolojinin Endülüs, İtalya ve Tebriz-ErzurumTrabzon-İstanbul üzerinden Batı dünyasına aktarıldığını kaydeder Fuat Hoca. Bu sebeple, Batı’nın her daim en yüksek uygarlığa sahip olduğunu ve bugünkü seviyesine ulaşmasında dış etkinin olmadığını düşünmek yanıltıcı olur. Peki İslam medeniyeti bu ihtişamlı mazisine rağmen neden geri kalmıştır? Fuat Sezgin bu soruyu şu şekilde cevaplıyor: “Bütün geçmiş büyük uygarlıklarda olduğu gibi İslam uygarlığı da politik, jeopolitik ve iktisadî koşullarla 16. yüzyıldan itibaren bir yıpranma çağına girdi. Uygarlık bayrağını taşıyacak ardılı (halefi) kendisi geliştirmişti: Şimdi o uygarlığın bugünkü ve yarınki kuşakları bu ardılın başarısı önünde aşağılık ve yabancılık duygusuna düşmeden ondan süratle öğrenmek, ona ulaşmak gerçeği ile karşı karşıyadır.”

den ayrıldığımız için başımıza bunlar geldi”, “Gazzâlî felsefeye karşı çıkmasaydı bu duruma gelmezdik”, “hilafetin kaldırılmasıyla İslam dünyası dağıldı”, “din reformuyla İslam dünyasını kalkınacaktır” gibi söylemlerin, gerçeklikten uzak ve kolaycılığa kaçma olduğunu anlıyorum. Bunun yerine, İslam dünyasının bugünkü durumunun bir anda oluşmadığını ve eski şanına kavuşmasının da bir anda olmayacağını, dahası bunun yüzyıllar sürebileceğinin bilincinde olmak daha gerçekçi olacaktır. Son olarak, İstanbul Gülhane Parkı’ndaki “İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi”nin mutlaka ziyaret edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Müzenin tam karşısında bulunan Fuat Hoca’nın kabri, hüzünlü olması kadar, yeni nesillere ilham vermektedir. Allah rahmet eylesin. ◄◄

Fuat Sezgin’in çalışmalarından, “din bizi geri bıraktı”, “din-

Groothandelsmarkt 69-78 3044 HC Rotterdam info@tur-ned.nl www.tur-ned.nl +31(0)10 43 78 812 Hakkımızda... Tur-Ned International Trading firması, 1992 yılında kurulmuş, 26 yıldan beri etnik piyasaya kuru gıda gurubunda Türkiye’nin ve Avrupa’nın kaliteli markalarının marketlere tedarikini yapmaktadır. Bünyemizde bulundurduğumuz yaklaşık 60’a yakın marka ile ürün yelpazesini zenginleştirmiştir. Türkiye’nin önde gelen ECE, AKFA, ALTINDAMLA, BAŞHAN, ÇAYKUR, EYÜP SABRİ TUNCER, MARMARABİRLİK ZEYTİNLERİ, NUHUN ANKARA MAKARNASI, ORKİDE, ÖNCÜ, TUKAŞ ve VİKİNG TEMİZLİK ÜRÜNLERİ gibi Türkiye’nin kalitede öncü markalarını, Rotterdam toptancı halindeki 1500 m2’lik satış mağazasında ve günlük dağıtım ağıyla müşterilerinin hizmetine sunmaktadır. Bünyemizde bulunan markaların tamamı için markalar bölümüne bakabilirsiniz… Aynı zamanda haftanın 5 günü (Pazartesi-Cuma) Hollanda’nın tüm bölgelerine servisle ürünlerimiz ulaştırmaktayız. İş ortaklarımızın taleplerini yerine getirebilmek için yönetim, pazarlama ve depodaki ekibimizle en iyi tedarikçi olabilme prensibiyle çalışmaktayız.


mozaïek

mozaïek 19

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

Murat Altun

Muştular

Şeytanlığın dişi versiyonu:

M

erhaba değerli dostlar!.. Zaman zaman tartışılan konulardan ve birkaç gün önce de Habertürk kanalında izlediğim ‘İslam’da kadının yeri’ ile ilgili konuyu anlatmaya çalışacağız inşallah. Güzel yorumlarla devam eden bu programda ki bazı sözler beni kaygılandırdı doğrusu. Çünkü savunulan onca hakların ardından oradaki tefsirci beyin, Kur’an’ın bazı emir ve yasaklarının yerel ve tarihsel olduğu ve “huysuzluk yapan kadının söz dinlememe durumunda -en son“dövülerek” ıslah edilmesi” ayetinin (Nisa 34.) ilâhiyatçı hanımlar tarafından ‘içlerine sinmediğini’ dile getirmeleri hayli düşündürücü geldi… “Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzab 36.) İlginçtir, Allah cc. kullarını sadece kendine itaat ve kulluk üzerinden değil; (çünkü O’nu kimse kıskanmaz ve rakip de olmaz), kendi cinsleri veya farklı türler üzerinden bir sınava tâbi tutmuş ki samimi olanlar ile âsi ve kibirliler ayrılsın diye. İşte bunun için genel mânâda insan, cins olarak da erkek olan Adem, tâ o zamandan bu zamana şeytanın ve feministlerin boyun eğmekten imtina ettiği bir rakip/ düşman olagelmiştir. Erkekle kadının her konuda eşit olması, yaratılış olarak mümkün olmadığı gibi aynı zamanda zulümdür. Teoride “eşitlik” diye bağırıp çağıranların, pratikte kendilerini nasıl bir onulmaza soktuğunu, İngiltere’de askerlik yapan kadınların erkekler ile (eşit) aynı ağır şartlarda görev yapmalarını, adaletsizlik diye şikâyet etmelerinden biliyoruz. İşte bunun için İslam’da meseleler “eşitlik” üzerinden değil

murat.7701@hotmail.com

Boşanmalar tanındı

“FEMİNİZM...”

“adalet” üzerinden ele alınır. Bir çocuğa, babasının pantolonu giydirmek onu büyütmediği gibi maskaraya çevirir. Erkeğin rolünü (elinin hamuruyla) almaya çalışan her kadın, erkek olamayacağı gibi nezaketin, zarafetin, estetiğin tüm özelliklerini toplayan Allah’ın en güzel kıvamda yarattığı kadın olma vasfını da kaybeder/ kaybediyor. Peki adalet nedir?.. Her şeyi olması gereken yere koymaktır. Sürekli kadın üzerinden İslam’a saldıran veya kendisini aşağılanmış gören kadınlar; (bazı İslamcı yazar kadınlar dâhil) “Cennet annelerin ayağı altındadır.” hadisi veya “kime hürmet edeyim?..” diyen kişiye efendimizin, üç kere “annene” dedikten sonra, en son babasının zikredilmesi neden Müslüman erkeklerde bir kompleks oluşturmamıştır?.. Bu eşit olmayan taksimat bu kadınların içine sinmiş midir?.. Efendim, “Türkiye dâhil, diğer Müslüman ülkelerde kadınlar, her türlü kötülüğe maruz kalıyor; törelerin, tabuların kurbanı, şiddet görüyor ve gün geçmiyor ki kardeşi veya kocası tarafından öldürülmüş olmasınlar” denilirse haklı olarak ve üzülerek kabul ederiz. Fakat bu kötülüklerin sebebi kadın-erkek farklılığı veya üstünlüğünden kaynaklanmıyor sadece. Çünkü böyle bir toplumda yaşlılara da hürmet edilmiyor. Çocuklara da şefkat ve merhamet edilmiyor. Fakir fukara, zayıf olanlar da horlanıyor. O hâlde buradaki sorunu “erkeklik” imtiyazı üzerinden değil, “insanlık”, “adalet “ve “merhamet” zaafı üzerinden ele almalıyız. İllâ erkeği kadına rakip gösterme, veya eşitleme anlayışı çok sığ, anlamsız ve feminist bir tutumdur. Mesela bir baba, erkek olarak, kızının kocası tarafından dövülüp sövülmesine, bacısının eniştesi tarafından zulmedilmesine, kendisini doğuran anasına babası da olsa kahredilmesine, “aman canım kadın değil mi...” diyebilir mi?.. Üstünlüğe gelince, Allah cc. erkekkadın, Arap- acem, siyah- beyaz ayırmadan: “...Haberiniz olsun ki, Allah katında en şerefliniz, en takvalınızdır...” (Hucurat 13.) buyurmuş. Fakat bununla birlikte erkekler kadınlar üzerine “kayyum” yönetici ve koruyucudurlar.

İlahiyatçı yazar hanımların ve o düşüncede olanların içlerine sinmese de, bu böyledir. Bu imtiyaz, erkeğe sadece bir “övünç” ve kadına “baskı” için değil, onu “koruma kollama, nafakayı temin etme” bakımından aslında bir yük, büyük bir sorumluluk ve Allah’ın emanetidir. Bugün evliliklerin bir kısmı maalesef âdeta şirket evliliğine döndü. Daha düğün gecesi altın inci para paylaşımındaki görgüsüzlük ve otorite boşluğu tez zamanda boşanmalara sebep oluyor. Çünkü temeli takvaya -Allah rızasına- dayanmıyor. Riyakârlık, hırs, rekabet, doyumsuzluk vs... “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun ayetlerindendir.” ayetinin yerini sanki: “Kendileri ile huzursuz olasınız diye (....) aranızda bir kin ve düşmanlık var etmesi...” almıştır. İşte bundan dolayı evliliklerin bir ömür boyu sürebilmesi için, tek başına adalet bile yeterli olamaz. Evlilik sevgi, hürmet, güven, fedakârlık ve sabır ister. İslam anlayışında erkek ile kadın birbirini tamamlayan bir elmanın iki yarısıdır. Bir çift ayakkabı gibi biri sağda biri solda ama birbirinin aynısıdır. Allah cc. kadını ayrı bir şeyden değil, Adem’in özünden, kendi iliğinden kemiğinden yaratmış, neden?.. “Ünsiyet etsin, yakın bilsin, canından olduğu için candan sevsin” diye herhâlde?..

Yurt dışındaki boşanma kararları Türkiye’de artık tanınıyor Yabancı mahkemeler tarafından verilen boşanma kararlarının Türkiye’de tescili Yabancı mahkemeler tarafından verilen boşanma kararlarının Türkiye’de ayrı bir dava açmaya gerek kalmaksızın tescil edilebilmesi için yapılan kanuni düzenlemenin ardından ihtiyaç olan yönetmelik de yayımlanmıştı. Yönetmeliğin ilgili maddesince, Türk mahkemelerinde kararla ilgili devam eden bir dava yahut tanımanın Türk mahkemelerince daha önce reddedildiğine ilişkin bir kararın bulunmadığı yönünde belgenin verilmesi gerekmektedir. Bu belgenin tanzim edilebilmesi için ilgili Bakanlıklarımızca yürütülen teknik alt yapı çalışmalarının henüz tamamlanamaması ve dolayısıyla tescil işlemlerinin yapılamaması nedeniyle vatandaşlarımızdan sorunu aşmaya yönelik ivedi çözüm talepleri gelmektedir. İçişleri Bakanlığı’mız vatandaşlarımızın mağdur olmaması için konuyla ilgili yeni bir karar almıştır. Buna göre, başvuruda bulunan tarafların,

boşanma davalarıyla ilgili Türk mahkemelerinde devam eden veya daha önce reddedilen bir davanın bulunmadığını yazılı olarak beyan etmeleri yeterli olacaktır. İlgili başkonsolosluğumuza yapılan başvurularda; başvuru formu ve ekleriyle birlikte tarafların yazılı beyanlarının da yer alması gerekmektedir. Konsolosluklar tarafından kabul edilen başvurular, Ankara İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğüne gönderilecek ve bu il müdürlüğünde oluşturulan komisyon başvuruyu inceleyip karara bağlayacaktır. Alınan kararın aile kütüğüne tescil edilmesiyle boşanma işlemi yapılmış olacaktır. Söz konusu işlemler 15 Ekim 2018 tarihi itibarıyla dış temsilciliklerimizde yapılmaya başlanacaktır. Mağduriyetlerin giderilmesi ve artmaması maksadıyla alınan bu karar için İçişleri Bakanlığımıza teşekkür ediyorum. Kamuoyuna saygıyla duyurulur. Mustafa YENEROĞLU

Denk koşar adım...

Aynı zamanda biz eşimiz ile dinde kardeşiz. “Rakip” değil, “öteki” değil, “DOST” ve “sırdaşız”. “Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar.” (Tevbe 71.) “Bir adada olsanız yanınıza alacağınız üç şey nedir?..” diyorlar ya. İşte buna benzer bir sözü efendimiz dünya adası/ gezegeni için söylemiş: “Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: güzel koku, KADIN ve gözüm nuru olan namaz.” Eğer bir erkeğin gözü ile kadına bakılacaksa, işte o erkek Hz. Muhammed (sav.) olmalı.

“Hollanda’nın gerçeği ve geleceğiyiz” “Hollanda Hepimizin” sloganı ile çalışmalarına ara vermeden bütün hızıyla devam eden Denk Partisi, Rotterdam’dan sonra, Amsterdam ve Utrecht’deki parti binalarını da hizmete açmıştı. Son olarak siyasetin merkezi olan Den Haag’da da bir irtibat bürosu açtı. Denk Partisi Den Haag ofisinin açılış gününde Denk

Partisi Lideri Tunahan Kuzu, parti Başkanı Selçuk Öztürk, Fas kökenli milletvekili Farid Azarkan başta olmak üzere pek çok davetli ve parti gönüllüsü katıldı. Açılışta, Kuzu, Öztürk ve Azarkan birer konuşma yaparak davetlileri selamladılar ve Hollanda’nın gidişatıyla alakalı görüşlerini paylaştılar.

Software problemen in Windows verhelpen Componenten in uw computer vervangen bij upgrade

◄◄

Installeren van compleet ADSL of kabel internet pakket (UPC, KPN, Telfort, Ziggo enz.) Volledig thuisnetwerk installeren incl. backup functies Draadloos internet installeren of hulp bij storingen/klachten Antivirus Software DATA Recovery Online Backup LCD en Plasma TV reparatie Saratech PC Service geeft support aan alle versies van Microsoft: Windows 98/ME/2000/XP Vista/Windows 7 en Windows 8

SARATECH ICT Quintstraat 60 3083 JN Rotterdam Tel. +31 649 77 76 78 E-mail info@saratech.nl www.saratech.nl

spooeedd VVoooorr sp kkuunntt uu /7 bbeelllleenn!! 2244/7 76 77 76 49 77 06 06 -- 49

78 78


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

04 20 Mavera

recepsoysal123@hotmail.com

Recep Soysal

Öldürülen Gazeteciler ve Gazetecilik Mesleği...

Marinova, Tuna Nehri’nin kenarında tecavüz edilip vahşi bir şekilde öldürüldü. Bulgaristan televizyonu TVN için çalışan Viktoria, Avrupa Birliği’nden gelen paralarla yapılan yolsuzluğu araştırıyordu. Bulgaristan İçişleri Bakanlığı genç gazetecinin öldürülmesini ‘vahşice’ olarak tanımlıyor.

Her yıl yüzlerce hatta binlerce gazeteci sırf mesleklerini icra etmelerinden dolayı türlü zorluklarla karşılaşıyorlar. Bu zorlukların, engellemelerin şekli ve dozajı kendini farklı şekillerde gösteriyor. Zorlukların, engellemelerin belli bir bölümü görünür iken büyük bir bölümü ise görünmez ve sinsice yapılıyor. Gazetecinin mesleğinde aldığı yol ne kadar uzun, çevresi ne kadar geniş, etkilediği kitleler ne kadar fazla ise yaşadığı zorluklar da o kadar büyük oluyor maalesef..

Ekim 2018, Cemal Kaşıkçı (60) Suudi Arabistan - Türkiye; Son olarak da son zamanların en çok konuşulan ve tüyleri ürperten cinayetini ele alalım. Olayın işleniş şekli ve cinayeti işlemiş olanların sicili ve cesedin bulunamamış olması tüm dikkatleri bu vahşet üzerine çekti ve dünya üzerinde ses getirdi.

İlk önceleri görmezden gelmelerle, maddî açıdan zorluk çektirme isteği ile yapılan gelir engellemeleri daha sonra yavaş yavaş ufak tehditlere dönüşüyor. Görünmez olan engellemeler tehditlerle birlikte artık görünür hâle gelmeye başlıyor. Eğer gazeteci, yapılan tehditlerle bir nevi yola gelmez, haksızlık karşısında susmazsa, sonunda bu başarısının faturasını hayatı ile ödüyor. Gazetecilik maddî açıdan cazip mesleklerden birisi değil. Okulunuzu bitirdiğinizde iş bulacağınızın garantisi olmamasına karşılık iş bulmuş olsanız bile işsiz kalmanız an meselesi. Gazetecilik işsizliğe de en yakın mesleklerin başında gelen bir meslek çünkü. Son birkaç ay içinde bütün bu zorluklardan yılmayıp mesleklerinde başarı göstermiş ve başarılarını hayatları ile ödemiş birkaç gazeteci meslektaşımızdan bahsetmek istiyorum. Şubat 2018, Ján Kuciak (27) Slovakya; Slowaakse Aktuality.sk. gazetesinde çalışan Ján Kuciak, iktadar partisi ile ilişkileri olan işadamlarının vergi kaçırmalarını araştırıyordu. Başkent Bratislava’nın 65 kilometre doğusunda bulunan Velka Maca’daki evinde nişanlısı ile birlikte öldürülmüş hâlde bulundu. Polisin verdiği bilgiye göre ölüm sebebi gazeteci olarak yaptığı araştırmalardan olduğu nerdeyse kesin. Nisan 2018, Yasin Murtaja (30) Filistin; 6 nisan 2018’de Filistinli 30 yaşındaki gazeteci Yasin Murtaja, ‘Büyük Geri Dönüş Yürüyüşü’nü fotoğraflarken İsrail keskin nişancıları tarafından vurularak öldürüldü. Üzerinde dev harflerle ‘Press’, yani ‘Basın’ yazıyordu. Bugün internette bir arama yaparken Yasin Murtaja’nın ismini yazdığınızda karşınıza bir tek haber bile çıkmıyor. Acı ama gerçek. 4-5 Ekim 2018, Bulgaristan, Viktoria Marinova (30); Bulgar polisinin verdiği bilgiye göre gazeteci Viktoria

Evet onun ismini nerdeyse hepimiz ezberledik ve hayatı ve geçmişi hakkında oldukça fazla bilgiye sahip olduk. Cemal Kaşıkçı aslında Anadolu’dan, Kayseri’den Medine’ye İslam’a hizmet etmek, müezzin yetiştirmek için hicret etmiş güzel insanların torunu. 2 Ekim 2018’de kendi ayakları ile girdiği Suudi Arabistan konsolosluğunda işkence edilerek öldürülüp, cesedi parçalanarak yok edilen Cemal Kaşıkçı artık hepimizin kahramanı ve yürek sızımız. Allah kendisinden razı olsun ve haksızlık karşısında susmamasından dolayı mükafatlandırarak cennetine koysun. Ne gariptir ki Cemal Kaşıkçı yaşarken başaramadıklarını ölümü ile başardı. Yaşarken onun kim olduğunu bile bilmiyorduk ve şimdi hepimiz ismini ezberledik. Medyamız maalesef onu bulup çıkarıp bize tanıtamadı. Şahsen onu tanımayı çok isterdim ama, demek onu tanımak ölümünden sonrasına nasipmiş. Onun ölümü/şehadeti de birçok ilk’e kapı araladı. Tartışılmayan Suudi Arabistan artık tartışılabilir hâle geldi. İşlediği suçları örtmekte maharetli Suudi Arabistan asıllı caniler onun katledilişinde suçüstü oldular. Başta da yazdığım gibi Ján Kuciak, Yasin Murtaja, Viktoria Marinova, Cemal Kaşıkçı, başarılarını hayatları ile ödemiş yüzlerce, binlerce gazeteciden sadece birkaçı. Onlar konuşmaya cesaret edilemeyen konuları konuşarak, yazarak, haber yaparak, gündeme getirerek toplumların daha şeffaf olması yolunda katkıda bulundular. Başarılarının ve cesaretlerinin faturasını çok ağır bir bedelle, hayatları ile ödediler. İnsanlık onların bu fedakârlığını asla unutmayacak. Bize düşen, gazeteciliği daha çekici hâle getirerek daha fazla gencin gazeteci olmasını sağlamaktır. Ne kadar fazla cesaretli araştırmacı gazeteci olursa dünya o kadar güzel olacaktır. Ne mutlu ‘haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır’ Hadisi Şerif’ini kendine şiar edinerek cesaretle gazetecilik yapan yiğit gazetecilere. Ne mutlu ufak menfaatler karşılığında kalemini satmayan cesaretli gazetecilere... İnşallah şehit edilen gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın yeri İslam dünyasının her coğrafyasında yetişen yüzlerce, binlerce, on binlerce yiğit genç gazeteci tarafından doldurulacaktır. Selam olsun Hak ve Haklının yanında yiğitçe duranlara.

Bülent Türker:

“Yoğun ve uzun bir inceleme süreci içinde ödüle layık görülen adaylarımıza ödüllerini güzel bir törenle vermenin mutluluğunu yaşıyoruz”

4. Altın Lale Ödülleri sahiplerini buldu Hollanda’da 4 yıldır düzenlenen Altın Lale Başarı Ödülleri etkinliği ve Cumhuriyet Balosu bu yıl, Den Haag’da 400 dolayında davetlinin katılımıyla, coşkuyla kutlandı.

G

eceye Rotterdam Konsolos Muavin Mücahit Karagöz ve İş Adamlarımızdan İsmail Yıldırım, Hava Karakaş, Mimoza şirketi sahibi Hatice Bayar, Sakarya BV’den Baha ve Engin Karakaş, Muhlis Ayboğan, Birgül Aksoy, Serdar Gülay Çakır, Vahittin Acıöz, Şerifoğlu Tatlıcısı ortaklarından Ahmet Can, Diş Kliniği sahibi Ahmet - Hülya Kaya, Sakarya Valiliğinden Murat Topuz, TRT Sanatçısı İsmail Döşkaya, iş adamlarımızdan Murat Ateşalp, Feyenord eski Belediye Başkanı Fatih İlbay, Zeki Baran gibi bir çok tanınmış sima katıldı. Geceye maddî ve manevî katkısı olan Piknik Amsterdam,, Macera Dans Gurubu, Beyzade Ünver, Muhlis Ayboğan, Fatma Şahin

Arabacı, Bircan Silan’a teşekkür belgeleri ve plaketleri verildi. Salona usta sanatçı Ediz Hun’un girmesi ile büyük coşku yaşandı. 4. Altın Lale’nin 12 daldaki ödülleri seçkin jürinin seçimi ile açıklandı. Altın lale ödüllerine şunlar layık görüldü. Yılın Sanat Kültür Ödülü, İbrahim Yarar, Yılın Genç Girişimcisi Salim Erdem, Yılın Sporcusu (18 yaşındaki dünya şampiyonu) Elke van Lale Achterberg, Yılın Genç Girişimcisi (Türkiye’den) Volkan Yüksel, Yılın Basın Ödülü Gazeteci Mehmet Ali Topçu, Yılın Politikacısı (genç yaşta Rotterdam’da Belediye Başkanlığı yapan) Fatih İlbay, Yılın Mimarlık Ödülü (Naim Süleymanoğlu anıt mezarı ile birinci olan) Ecem

Feray, Yılın Derneği Hollanda Beşiktaşlılar Derneği, Yılın Örnek İnsanı (yaptığı hayırlarla) Vedat Kement, Yılın İş Adamı Kadri Soğukçeşme, Yılın İş Kadını Mülkiye Aytar, Yılın Sağlık Ödülü Ahmet - Hülya Kaya çiftine verildi. 50 yılın Ömür Boyu Yaşam Ödülü ise Hollanda’nın sayılı iş adamlarından İsmail Yıldırım’ın açıklaması ile Bülent Türker tarafından Ediz Hun’a verildi. Program, TRT Sanatçısı İsmail Döşkaya’nın ve Arnhem’den gelen Sabri Müzik Gurubu arkadaşlarının müzikleri ile geç saatlere kadar sürdü. Bülent Türker geceye emeği geçen herkese teşekkür etti. Radyo Deniz Haber Merkezi

«

Malvarlığı araştırmasına yardımcı olan Avukatlar meslekten men edilecek Hollanda UID’nin organize ettiği “İrfan Sohbetleri” Amsterdam Kiristal düğün salonunda yapıldı. İrfan Sohbetleri’nin konuğu, 60,61,62 Hükûmetlerin Enerji ve Tabii Kaynakalar Bakanı ve Kayseri Milletvekili Taner Yıldız idi. Yoğun ilginin olduğu toplantıya,

Amsterdam Başkonsolosu Engin Arıkan, UID Avrupa Başkanı Bülent Bilgi, UID Hollanda Başkanı Turan Atmaca, THY Hollanda Genel Müdürü Cengiz İnce Osman ve Hollanda’nın değişik şehirlerinden çok sayıda katılım oldu. Taner Yıldız yaptığı konuşmada, “Türkiye’de malvarlığı

araştırmasında hukuksuz girişimde bulunan Avukatların tespit edilmesi hâlinde meslekten men edilecek ve emlakcılar hakkında hukuksal işlemler başlatılacaktır. Ayrıca hukuksuz olarak vatandaşlarımızın bilgilerini sızdıran memurlar hakkında da işlemler başlatılacaktır” dedi.


görüş 21 opinie

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

Havva Koç

R

kochavva@live.nl

AYNA

Galibiyete ne kadar da açız...

usya’nın Dağıstan Cumhuriyet’inde dünyaya gelen boksör Khabib Nurmagomedov’un İrlandalı Cornor McGrego’a karşı çıktığı boks maçındaki galibiyeti neredeyse dünyanın bir çok yerinde bulunan Müslümanları sevinç çılgınına çevirdi. sosyal medya âdeta yıkıldı. Galibiyetin ardından, maç esnasında çekilmiş fotoğraflar servis edilir edilmez, Khabib Nurmagomedov’un üzerinde farklı capsler/ kapaklar yazılıp çizilip âdeta İslam için mücadele etmiş bir “mücahid” oluşturuldu. Herkeste bir sevinç, herkeste bir övgü, herkeste bir gurur. Ne oluyoruz Müslüman, kendine gel!

insanlara soruyorum: Bahis, kumarın farklı versiyonu değil mi? Hepimizin “Allahu Ekber” naraları atarak paylaşım yaptığımız bu spor ne kadar caiz? İslam’da yüze vurmanın, canlılara eziyet etmenin kesin yasak olduğunu bilmiyor muyuz? Boksta vuruşmak ve rakibe eziyet etme kastı yok mu? Var. İnsana kasdi, zevkine eziyet edilebilir mi? Sporcuların ve raunt değişikliğini bildiren hanımların avret konusuna şimdilik değinmeyeceğim. Olaylara ayet ve hadis ışığında gözlüklerimizi takarak bakmadığımız takdirde işimiz yaş.

Adamın biri para kazanma amaçlı, yumruklu, tekmeli bir dövüş sporu için ringe çıkıyor, sonra karşısındaki şahsa yumruk vurarak, tekmeleyerek alt ediyor ve tüm Müslümanlarda buna “ohhhh Elhamdülillah, iyi oldu, hak etti” diye her yerde yarı çıplak adamın videosunu, fotoğraflarını paylaşıyorlar. Neymiş efendim “adam Müslümanmış” ve karşısındaki Müslüman değilmiş.

..........

Bu tip müsabakaların spor niyetine yapılmadığını aklıselim insanlar bilir. Aylar öncesi iki taraf birbirine meydan okuyor, hoş olmayan sözler, ırkçı söylemlerde bulunuyor ve böylelikle taraftar topluyorlar. Şuan son günlerde Youtub ve Vloger’lar arasında da bu dövüşme gündemde. İnsanlar dövüşecek kişiler üzerinde bahis yapıyorlar, yani bildiğiniz resmen para dönüyor. Yok seninki kazanır, yok benim ki, kim kimin üzerine ne kadar para yatırır vs... Şimdi aklıselim, feraset sahibi

İslam’ın zaferi böyle olmadığı gibi insanlığın zaferi de böyle olamaz. İnsanın canını acıtarak spor mu olur? Ya Rabb, bizlere gerçek galibiyetler nasip et. Nefsimizle olan savaşımızda, bencilliklerimizle olan savaşımızda, kibirliliklerimizle olan mücadelemizde, yeryüzünde putlaştırdığımız onca şeylere karşı galibiyetler nasip et!..

Bu yaz Türkiye’de yaşadığım hadiseyi her gittiğim yerde mutlaka anlatıyorum, burada sizlerle de paylaşmak istiyorum... Kızımla alışveriş için çarşıya gittiğimizde, bir giyim mağazasına girdik. Kızım seçti alacaklarını ve kasada sıraya girdik. Sıra önümüzdeki hanıma geldiğinde, hanım kasiyere içeriye ne kadar borcu olduğunu sordu. Kasiyer, hanımın borcunu söyledi. Hanımefendi ellerindeki kıyafetleri kasiyer kıza uzatarak “tamam bunları da hesabıma ekleyin” dedi. Ve ben şok, kızımla göz göze geldik. Bu tip konulara hassasiyetimi bildiğinden olacak ki, kızım işaretle “sakın karışma” der gibi kaş göz işareti yaptı. Nasıl yani, borçla kıyafet mi alıyor? Biz daha alışveriş yaptığımız mağazalarda “taksit mi, peşin mi?”diye soru karşısında “peşin” demenin mahcubiyetini yaşarken, bir de bu olay tuz biber oldu. Bu olayı etrafımdaki arkadaşlarla paylaştığımda, “evet, bir çok

insan artık böyle yapıyor” demeleri, olayı normalmiş gibi sergilemeleri beni daha da şaşırttı açıkçası. Bu konunun üzerinde ciddi bir şekilde durulmalı. İnsanlar üretmeden, tüketme çemberi içerisine girmişler. Hayır yani, biz burada acil, mecburi bir şeyden bahsetmiyoruz. Bu düpedüz keyfi, gösteriş, psikolojik bir harcama. “Kimse kimsenin harcamasına karışamaz” gibi yaftalara kulağım kapalı. Bu tip vakalarda bilinçli insanların bizatihi karışma hakkının olduğunu düşünüyorum. Toplum bilinçlendirilmeli. Bu durumda yetkilileri insanları bilinçlendirme noktasında çalışmalar yapmaları gerektiğini haykırarak, icraata davet ediyorum. Bir insan neden borçla kıyafet alır? Borçla kıyafet almanın bir sonra ki adımı ne sizce? Senin “borç yiğidin kamçısı” atasözün ile benim “ayağını yorganına göre uzat” atasözümüz kıyasıya yarışır. Kim kazanır Allahuâlem. Lakin bildiğim şu var ki, benimsediğim atasözü beni hiçbir zaman yarı yolda bırakmadı, aksine her zaman bir adım önde oldum. .......... Rotterdam Delfshaven’da bulunan Dakpark Restoranı geçtiğimiz haftalarda kapılarını açtı. Şehrin güzel, merkeze yakın olan Dakpark Restoranda ailenizle, sevdiklerinizle birlikte gönül rahatlığıyla gidip sabah kahvaltısı, akşam yemeği ile istifade edebileceğiniz bir mekân. İyi güzel de, bunu ben neden köşeme taşıyorum? Geçtiğimiz günlerde Dakpark ailesi çok güzel bir uygulama yapacaklarının haberini verdiler ve uygulamaya geçtiler. Nedir bu uygulama? Sabahki kendi kendinize kahvaltı servisi esnasında kahvaltısını alıp, ama tabağını bitiremeyen ve israfa neden olan müşterilerinden ceza olarak 2 euro alacaklar ve bu parayı tamamen hayır kurumuna bağışlayacaklar. Böylelikle bazen herkesin yaptığı israfın önüne geçmiş olacaklar. Tebrik ediyorum kendilerini. Ayrıca buradan tekrar hayırlı, uğurlu, bereketli olmasını temenni ediyorum. ◄◄

Haklarımız

info@ibco.nl

Mehmet Yamaç

Türkiye’de SGK Emekliliği ile Geleceğiniz Güvencede! Bu sayımızda; Yurt dışı emeklilik için Türkiye’den emekliliğe hak kazanma koşulları nelerdir / Yurt dışı emeklilik için ibraz edilecek belgeler nelerdir / Yurt dışı emeklilik ile maaş alma hakkını kazanmış olan şahısların dikkat etmesi gereken durumlar nelerdir? gibi konuları dikkatinize sunacağız. Türkiye’den emekliliğe hak kazanma koşulları nelerdir? Yurtdışında çalışan vatandaşların Türkiye’de emekli olma şartları için birkaç önemli birkaç kriter söz konusudur. Bunların başında müracaat edecek kişinin cinsiyeti, doğum tarihi, sigortalılık başlangıç tarihi ile yurt dışında veya Türkiye’deki toplam çalışma süreleri ve varsa Türkiye’deki çalışmaları bakımından tabi oldukları statülerine göre (BAĞ-KUR, SSK yahut Emekli Sandığı) göz önünde bulundurulmak suretiyle değişiklik gösterebilmektedir. Türkiye’deki ilgili Sosyal Güvenlik Türkiye’de hiç yahut yeterli çalışma süresi bulunmayan erkek vatandaşların yurt dışında geçen fiili hizmet sürelerine tekabül eden prim miktarını, kadın vatandaşlarımız ise (varsa) hizmet ve ikamet sürelerini borçlanmak suretiyle Türkiye’de bir sosyal güvenceye yani emekliliğe sahip olabilmektedirler. Kadın ve erkek vatandaşlarımızın emeklilik koşulları bakımından bilinmesi gereken en önemli fark ise; erkek vatandaşlarımızın yaşı ve sigorta başlangıç tarihine göre değişen sürelerde yurt dışında çalışma sürelerinin bulunmasının zorunlu olmasıdır. Yurt dışında geçen ikamet süresi, yani yaşadığı senelerin hesaplanması ile borçlandırılması hali hazırda yalnızca kadın vatandaşlarımıza tanınmış bir haktır. Yurt dışı emeklilik için ibraz edilecek belgeler nelerdir? Müracaat yaparken ibraz edecekleri “Ayrıştırılmış Hizmet Belgesi” ve “ikamet Belgesi” adlarına düzenlenmiş olmalıdır. Müracaat edecek şahsın bu belgeler olmadan Türkiye’de bir başvuru yapmaları mümkün değildir. Bu belgeler de ataşeliklerimiz müşavirliklerimiz tarafından düzenlenmektedir. Şahsen ya da yazışarak bu belgeler talep edilebilir.

Ancak; bu belgelerin verilebilmesi için müracaat eden şahsın Hollanda’da geçen çalışma sürelerini gün/ay/yıl olarak net bir şekilde gösteren belgeleri ibraz etmeleri gerekmektedir. Ellerinde geçmiş yıllardaki çalışma sürelerine ilişkin belgeleri bulunmayan şahıslar bunu buradaki İşçi Sigortaları Kurumundan (UWV’den) elde edecekleri TH 205 sayılı formu alarak gösterebilirler. Ancak TH 205 sayılı formlar, 2016 yılı Mart ayı itibariyle bireysel başvuru yoluyla UWV’den temin edilememektedir. Bu belgenin yine SGK aracılığıyla talep edebilecekleri dilekçe örneklerini doldurarak SGK’ya müracaat etmeleri mümkündür. Yurtdışı emeklilik ile maaş alma hakkını kazanmış olan şahısların dikkat etmesi gereken durumlar nelerdir? Diğer önemli bir konu ise Türkiye’den emekli olup maaş alma hakkını kazanmış olan şahısların Hollanda’da çalışmıyor ve ikamete dayalı herhangi bir sosyal yardım ya da ödenek almıyor olmamaları gerekmektedir. % 80 ve üzeri iş göremezlik oranındaki maluliyet aylığı ve yaşlılık aylığı (yani AOW aylığı) alıyor olmaları Türkiye’den maaş bağlanması önünde engel teşkil etmemektedir. Ayrıca; SGK ya verilen imzalı taahhüt belgeleri bu anlamda oldukça önemlidir. İmzalanan belgelerde verilen taahhütlerin gerçeğe uygun olmaması durumunda yaptırım uygulanması söz konusudur. Özellikle de çalışmıyor ve herhangi bir sosyal yardım ya da ödenek alıyor ise, burada aldığı ödenek rizikoya girer. Kısacası hem Türkiye’ye hem de Hollanda’ya karşı yükümlülüklerin yerine getirilmesi gerekmektedir. SSK emeklilik işlemlerinizi elbette kendiniz de ve Türkiye’ye giderek yapabilseniz bile, bazen eksik bir evrakı bulmak sizi fazlasıyla uğraştırmaktadır. Ancak Türkiye’ye gitmenize gerek kalmadan ve bütün bu işlemlerinizi sizin adınıza biz buradan başlatıp takip ediyoruz. Emeklilik Uzmanı & Konsoloslukta kayıtlı tercüman Mehmet Yamaç Tel: 06 222 056 33

Birlikte yarınlara emin adımlarla...


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

04 tanıtım 26 22 introduction

Mehmet Alakay:

“Hollanda Göç Enstitüsü olarak bilinen NMI (Nederlanse Migratie İnstituut) ülkelerine geri dönüş yapan yabancıları içinde bulundukları şartlara göre bilgilendirmeye devam ediyor”

Emeklilik ve Geri Dönüş Hakkında Önemli Bilgiler NMI Hollanda’nın Rotterdam, Amsterdam, Den Haag, Arnhem ve merkez büro olarak Utrecht’te hizmet veriyor. Ayrıca Eindhoven, Deventer, Enshede, Maastricht, Zaandam ve Roermond kentlerinde de görüşme saatleri uygulamaktadır. Hollanda Göç Enstitüsü’nde yıllardır hizmet veren uzman Ahmet Alakay ile kısa bir söyleşi gerçekleştirerek dönüş sırasında ve dönüş sonrası vatandaşlarımızın karşılaştıkları ya da karşılaşabilecekleri konuları konuştuk. İlgiyle okuyacağınızı umuyoruz.

S

ayın Alakay bize kısaca NMI hakkında genel olarak bilgilendirebilir misin, NMI ne işler yapmaktadır? Mehmet Alakay: Elbette. Hollanda Göç Enstitüsü bilindiği üzere 1960’larda 1970’lerde Hollanda’ya gelen şahıslara Hollanda’da kendilerine tanınan geri dönüş yasası hakkında yardımcı olmaktadır. Özetle ülkesine geri dönmeye karar vermiş kişiler Hollanda Göç Enstitüsüne gelerek ne tür yardımlar alabileceklerini öğrenebilirler. Aynı zamanda, son yıllarda geri dönüş yassında yapılan değişiklikler neticesi kapsam dışında kalanlar da mevcut hakları konusunda bilgi edinebilirler. Son zamanlarda Geri Dönüş Yasası’nda ne tür değişiklikler yapıldı? Biraz bunlardan bahseder misin? Geri Dönüş Yasası’na talep de azalma mı yoksa çoğalma mı var? Bilindiği üzere 1 Temmuz 2014 tarihinde yasanın kısıtlanmasıyla beraber, büyük bir kitle yasanın kullanımından yoksun bırakıldı. Çünkü 18 yaş altında Hollanda’ya gelmiş olan vatandaşlar bu yasadan istifade edemez duruma düştüler. Dolayısıyla bizim neslimize bakacak olursak bu yasadan istifade edecek olanlar 1960’larda 1970’lerede geldiler ve çocuklarını ise 80’li yıllarda getirdi ki, işte bu nesil şu an 50-55 yaşını bulmaktalar. Ve bunlar da babaları gibi “ben de yasadan yararlanıp döneyim” diyorlar ama,

maalesef çocuk yaşta geldiklerinden dolayı bu yasadan faydalanamıyorlar. Dolayısıyla epey bir gerileme oldu. Ancak kendilerine o kapının kapandığını gören vatandaşların sürekli bir arayış içinde oldukları gözlemliyoruz. İşte tam da bu durumda gelip bize danışabilirler. Hollanda geneline baktığımızda Türkler, geri dönüş imkânlarını kullanan en büyük kitleyi oluşturmaktalar. Şu sıralar ikinci bir seçenek olarak özellikle WAO veya WİA gibi iş görememezlik ödeneği alanlar “Export” yani “Taşınma” yolunu kullanıyorlar. Bu imkânları olmayanlar için ise birikmiş olan özel emeklilik fonlarını araştırıp, soruşturuyoruz. Ne kadar biriktiğini, onun erken ödenip ödenmemesi konusunu öğreniyoruz. Oradan teklif isteyip oluşan mablağın aylığa çevrilip çevrilmemesini araştırıyoruz ve vatandaşa bu şekilde de yardımcı oluyoruz. Özel emeklilik fonları, yaş emekliliğinden beş yıl öncesine kadar, erken emeklilik için kendisine hak verebiliyor. Taşınma olarak bilinen dönüş yapanların durumları 67 yaşına vardıklarında ne oluyor? Neler değişiyor? Bu yolla yani taşınma yoluyla gidişe hayli bir rağbet var. Zira o şekilde dönenler ödeneklerini brüt olarak alıyorlar. Hayli cazip bir seçenek. Bu kişiler için vergi muafiyeti talebinde bulunuyoruz, o nedenle onlar maaşlarını brüt alıyorlar. Ve bu brüt ödeme kişinin yaş emekliliğine kadar

21 yaşına kadar devam ediyor. Eğer okuyorsa okuduğu sürece devam ediyor. Şunu da belirtelim, NMI teknolojik imkânları da en iyi şekilde kullanmaya çalışmaktadır. Bu arada hem web sitemizi yeniledik hem de yeni App, geliştirdik. Vatandaş o App’dan kendi durumunu takip edebilir. Mesela 55 yasasından yararlanıp yararlanamayacağını test edebilir. Vatandaş ne zaman yaş emeklisi olacağını ve ne kadar maaş alabileceğini de bu App’dan öğrenebilir. devam ediyor. 67 yaşına geldiğinde o ödeme duruyor ve yaş emekliliği başlıyor. Burada önemli bir duruma dikkat çekmek istiyorum. Şöyle ki: Ççok erken bir yaşta, örneğin kırk yaşında taşınma seçeneğini kullanan insanların yaş emeklilikleri erken gittikleri için etkileniyor. Dolayısıyla biz erken yaşta gidenleri uyararak ilerde yaş emekliliği geldiğinde alacağı maaşın çok düşük olabileceğini hatırlatıyor ve ona göre yatırımını yapmasını öneriyoruz. Örneğin Türkiye’deki emekliliğini yaptırmalarını öneriyoruz. Zira bu durumda Türkiye’den emekli olmanın bir sakıncası olmuyor. Doğuş: NMI geri dönüş yapanlara daha başka ne tür yardımlar sunabiliyor? “Na zorg” yapıyoruz. Hizmeti sürdürüyoruz. Yani onlara gittikten sonra da ihtiyaç duydukları konularda kendi dillerinde yardımcı oluyoruz. Maaşlarının aksaması veyahut yasa değişiklikleri gibi konularda hizmet sunmaya devam ediyoruz. Onlara her yıl bir defa çeşitli bilgiler içeren bir broşür yolluyoruz. Gidenlerden çok sık ve yüzlerce telefon da alıyoruz bu arada. Örneğin “hayat belgesi” gelmeyenlerin maaşları kesiliyor. Yani hayatta olduğunu her yıl belgelemen gerekiyor. Kendilerine yollanan belgenin doldurulup gönderilmesi gerekiyor. “Export” yani “taşınma” yoluyla dönenlerin sigortaları da çok cüzi bir para karşılığı devam ediyor. Her haktan istifade edebiliyorlar. Yanlarında kalan kız çocukları varsa kaldığı sürece, erkekler ise

Dönüş yapanların Hollanda ziyaretleri ve süresinde bir sınırlama var mıdır? Bu konuda son zamanlarda araştırmalar sıklaştırıldı. Woonplaatsonderzoek adı altında sorgulamalar yapılmaktadır. SVB olsun belediyeler olsun hatta bankalar dahi bunu yapıyorlar. Oturum kartıyla dönüş yapanlarda sorunlar ortaya çıkıyor. Ancak Hollanda pasaportu olanlar istedikleri zaman gidip gelebilirler. Bizim, vatandaşlarımıza tavsiyemiz; üç ay Türkiye’de üç ay burada şeklinde olmasıdır. Bilhassa 55 yasasından gidenlerin uzun bir süre burada kaldıkları tespit edilirse bu haktan mahrum ediliyor. WAO veya WİA’dan gidenler 4 haftadan fazla Hollanda’ya tatile geldikleri zaman bu bildirmek zorundalar. Bizim tavsiyemiz vatandaşımız ne ne yolla giderse gitsin yine de bize bir danışıp bilgi edinmesin tavsiye ederiz. Doğuş Haber Merkezi

vleeswaren Koç Et Mamulleri B.V.

Oz&Er FOOD B.V.

Rooseveltstraat 39 2321 BL Leiden

E-mail info@ozener.com Tel. +31(0)71 - 589 09 99 Fax +31(0)71 - 589 20 26 www.ozener.com

Hikmet Gürcüoğlu

Adres Productieweg 48 2382 PD Zoeterwoude İleti: info@sancak.nl - Web www.sancak.nl Telefon +31(0)71 581 00 30


mesaj 23 message

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Muhammed Çakır

Bade’nin ardından...

O Biletleri Çöpe Atın!..

A

(Geçen sayıdan devam...) ma durum öyle değildi. O güne kadar aldığım tüm kötü haberlerin toplamından çok daha ağır gelen, omuzlarıma tonlarca ağırlıkta bir tomruk yüklenmiş gibi hissettiğim bir haberi vermek üzereydi adam. O günden sonra bu yük sadece ağırlaştı, o hastanede, o doktorlar, o hemşireler o yükü hiç hafifletemedi. Her gün o yük ağırlaştı… Adam belli ki bu haberi bizden önce yüzlerce defa vermiş. Çok rutin bir şekilde söze başladı: “Kızınız Bade maalesef Lösemi. Lösemi bir kanser çeşidi. En çok 4 yaşındaki çocuklarda rastlanan bir hastalık. Bade’nin hayatı artık risk altındadır, bu hastalık ölümcül bir hastalık olmasına rağmen tedavisi mümkün olan tek hastalıktır. Her şey yolunda giderse 2 yıl sürecek olan çok ağır bir tedavisi vardır….” Aldığım nefes yetmiyordu bana…. Gayri ihtiyari daha hızlı nefes almaya başlamıştım. Bade hiç bir şeyden habersiz hâlâ yatağında oyun oynuyordu ve yüzü gülüyordu. Sol elini benim sağ elimin içine koymuş, diğer eliyle oyuncak bir bebekle oynuyordu. Annesi yatağın diğer tarafında, doktorun dediklerinin hepsini tam anlamamış bir hâlde oturuyorken, bana baktı. Göz göze geldik bir an… O an aklıma dank etti… doktorun anlattıklarını ben bir de annesine anlatmam gerekiyor. Bir anneye nasıl anlatılır ki bu? Doktor hâlâ konuşuyordu. Ayağa kalktım ve “yanılıyorsunuz, Bade kanser falan değil. Yaptığınız araştırma her ne ise onu tekrarlayın. Başka bir laboratuvar yapsın, başka bir hastane, başka bir doktor baksın ama Bade kanser değil” diyerek doktorun sözünü kestim. Doktor zaten prosedür gereği emin olmak için testlerin 3 defa yapıldığını, kandaki akyuvarlar sayısının, morlukların, kırmızı noktaların, böbreklerinin durumu şüphe bırakmayacak şekilde Lösemiyi gösterdiğini söyledi. Ben hâlâ itiraz ediyor ve testlerin tekrarlanmasını istemekteydim. Doktor kabul etti ve “Bizim için teşhis net ama sizi rahatlatmak için yapalım” dedi ama ardından ekledi: “Badenin böbrekleri çalışmıyor. Eğer Bade de bir böbrek rahatsızlığı varsa, kesinlikle kanser tedavisi yapamayız, bu onun ölümü olur. Biz kemoterapi ile vücudu zehirlerken, böbrekler vücuttaki zehri bir an önce temizleyip dışarıya atmak durumunda. Eğer böbreklerde bir sorun varsa yapacak hiç bir şeyimiz kalmıyor. Bazen lösemili gelen hastalarda böbreklerin geçici olarak çalışmadığı görülüyor, onu ilaçla çözebiliyoruz ama eğer böbreklerde bir so-

run varsa durum vahim” Allah’ım ne oluyor? Son bir kaç saatte dünya mı daha hızlı dönmeye başladı? Sanki bir insanın 5 yılda alacağı kötü haberleri ben 5 saatte alıyordum… Bade artık uyumuştu ama ben odada adım sayıyordum. Hemşiremiz seyyar bir yatak getirmiş ve uzanmamız, enerjimizi ilk geceden harcamamız gerektiğini, önümüzde çok uzun bir sürecin olduğunu ve enerjimizi itinalı kullanmamızı söyledi ama nafile. Adım sayıyordum, aklım çözüm bulmaya yetmiyordu. Ne yapmalıydım, ne yapılmalıydı? Odanın içi 4 adım yatağın sağından, 3 adım ayak ucundan, 3 adım yatağın solundan ve bitti… koridora cık, 64 adım sağa, geriye dön ve 64 adım geriye ve bitti… ama çözüm gelmiyordu aklıma.

ACI ve HÜSRAN... (2)

Sabaha karşı tekrar kapı açıldı. Bu defa daha ufak boylu, tombul, ak sakallı çok babacan bir doktor içeriye girdi. “merhaba, ben Profesör Z, onkoloji bölüm başkanıyım” dedi ve Bade’ye de el verdikten sonra yatağın sol tarafına oturdu. Ben de yatağın diğer tarafına oturdum. Adamın ses tonu bir şekilde insanın ruhunu okşuyor, güven hissi veriyordu. “Bade’nin tüm tetkikleri yapıldı, tüm araştırmalar tekrar tekrar yapıldı. Sizin itirazınız üzeri tekrarlandı ama maalesef sonuç değişmedi. Bade kanser ve artık size hangi kanser çeşidi olduğunu da söyleyebilecek kadar durum net. Bade’de ALL çeşidi var. Bu da akyuvarların üretim aşamasında ansızın çoğalması ve henüz tam üretilmemiş akyuvarların damarlara atılması demek oluyor. Bundan dolayı vücutta gerekli olan alyuvarlar ve trombosit eksik kalıyor ve iç kanamalar oluyor. Zaten Bade’nin bacağındaki morlukta bundan dolayı” dedi ve Bade’nin bacağındaki morluğu parmağı ile gösterdi. “Evet, kanser ölümcül bir hastalık ama tedavisi mümkün olan bir hastalık. Bir şekilde kızlar erkeklerden daha şanslı, onlar bu hastalığı daha çok yeniyorlar. Ve ben Bade’nin gözlerine bakarsam, çok güçlü, hırslı, inatçı bir kız görüyorum” dedi ve Bade’ye baktı. Bade de ona baktı ve omuzlarını yukarıya kaldırarak “evet” manasında başını salladı. “Hiç kaybedecek zamanımız yok, derhal tedaviye başlıyoruz. Her şey yolunda giderse en az 2 yıl sürecek olan çok ağır bir tedavi. Sadece Bade’yi degil, etrafındaki herkesi etkileyecek olan bir tedavi. Ajandanızı bos tutun, artık yarına ait hiç bir plan yapmayın çünkü yarın ne olacağını kimse size söyleyemeyecek. Bu gün çok iyi olan çocuğunuz, yarın çok ağır olabilir ve hatta ölebilir. Tam tersi de olabilir, çok ağır olan çocuğunuz yarına birden iyileşebilir de. Hastalık kanında olduğu için her yeri sarmış bir hastalık ve her yeri etkileyen bir durum” dedi ve ekledi. “Yaz mevsimindeyiz, tatil planınız var mıydı?” Vardı, 3 gün sonra uçak biletleri alınmış ve Trabzon’a gidecekti Bade… “Bir yıl sonraki yaz için planlarınız var mı” diye sordu. “Biz her yıl yazın Türkiye’ye gideriz” dedim, kısık sesle. Doktor Z, birden çok ciddi bir tavır takındı. Yüzündeki babacan ifade gitti ve gözümün içine bakarak: “1 yıl sonraki tatili de planlamayın ve hatta 2 yıl sonrasını da planlamayın. İşyerinizdeki, evinizdeki, ailenizdeki tüm planlarınızı silin. Artık Bade’nin iyileştiğini benden duyana kadar hiç bir şey planlamayın. 3 gün sonrası için aldığınız biletleri de çöpe atın” dedi… Alıntı: www.facebook.com/muhammet.cakir.75


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

04 kamuoyu 26 24 opinie

Recep Soysal’ın objektifinden...

Çocuklarımız “adam” olsun diye...

Bu kıymetli bilgileri buraya bırakayım,

anne babaların hayalleri suya düşmeden faydalansın...

E HDV Yönetimi Bölge Şube Yöneticilerini bilgilendirdi HDV Kuzey Hollanda Bölge Cami Yöneticileri Beverwijk HDV Akşemseddin Camii’nde; HDV Kuzey Brabant, Limburg ve Zeeland Bölge Cami Yöneticileri Tilburg HDV Süleymaniye Camii’nde bir araya geldiler. Bilgilendirme toplantısına T.C. Amsterdam Başkonsolosu Engin Arıkan, T.C. Rotterdam Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Ali Parlak, HDV Mütevelli Heyeti Sekreteri Osman Gülbe, Muhasibi Muhsin Köktaş, Üye Hikmet Gürcüoğlu, Üye Recep Ayaz, HDV İcra Kurulu Başkanı Cengiz Korkmaz, Muhasibi Mustafa Yiğit, Türk İslam Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Altay, TICF Yönetimi ve HDV Bölge Şube Yöneticileri katıldı. Amsterdam Başkonsolosu Engin Arıkan ve Rotterdam Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Ali Parlak’ın konuşmalarının ardından, Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu Başkanı Ömer Altay, HDV Mütevelli Heyeti ve İcra Kurulu Üyeleri HDV’nin kurumsal yapısındaki değişiklikleri, cami güvenlikleri ve güncel konularla ilgili geniş bilgi verdiler.

GT Şube Başkanlar Toplantısı Schiedam’da yapıldı

NİF Gençlik Teşkilatlarının her yıl geleneksel olarak gerçekleştirdiği şube GT yönetim kurullarına yönelik birim eğitim toplantıları gerçekleştirildi. Furkan Gençlik ve Ar Gençlik Teşkilatlarının ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantılara Hollanda genelindeki şube yönetim kurullarından 100’u aşkın yönetici katıldı. 22 Eylül Cumartesi akşamı Rotterdam İskender Paşa Camii’nde gerçekleştirilen ilk toplantıya Randstad şubeleri katıldı. 23 Eylül sabah namazı sonrası Arnhem Ayasofya Camii’nde yapılan toplantıya Brabant şubeleri katıldılar. Toplantıda, pek çok konu ele alınıp verimli bir iç eğitim çalışması gerçekleştirildi. Şube idarecileri teşkilat çalışmalarını daha sağlıklı ve verimli yürütebilmesi, kendi bölgelerinde daha etkin ve yetkin olabilmesi amacıyla gerçekleştirilen toplantı, NIF Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan’ın değerlendirme konuşmasının ardından sona erdi.

vladınız; – Varsın, bir çivi bile çakamasın… ama, dersleri iyi olsun. – Varsın, omuzlarda cenaze taşıyanlara bön bön baksın… ama, matematiği düzgün olsun. – Varsın, evin çalan telefonuna cevap veremesin… ama, notları yüksek olsun. – Varsın, eve gelen misafirlerinizle üç kelime konuşamasın… ama, fen lisesine gitmiş olsun. – Varsın, ağlayan bir çocuk görünce ona gülsün… ama, sınıfın birincisi olsun. – Varsın, kendisinin fazladan harçlığı olduğu hâlde; kantinden simit alamayan çocuklarla alay etsin… ama, öğretmenlerinin gözdesi olsun. – Varsın, başını okşayıp hatırını soran bir yetişkine dönüp; “Ya siz nasılsınız efendim…” diyemesin… ama, yabancı dili mükemmel olsun. – Varsın, oyun arkadaşları olmasın… ama, sınavlarda “on” çeksin. – Varsın; – Taziye nedir, bilmesin, – Başın sağ olsun ne demek, anlamasın, – Geçmiş olsun kime denir, niçin denir, haberi olmasın, – Uğurlar olsun, ne anlama gelir farkında olmasın, – Ama… karneleri süper olsun. – Evet… varsın, tek dostu olmasın… ama, iyi gelir getiren bir mesleği olsun… öyle mi… Bu çocuğu bu hâle nasıl mı getirdiniz? – Bandı üç ay geriye sararak, çocuğunuzla “nelerden ibaret” olan iletişi-

İbretlik bir hikâye...

T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı ve İslam Hukukçusu Doç. Dr. Ülfet Görgülü 28 Eylül 2018 tarihinde Hollanda İslam Enstitüsü binasında kadınlara “Modern Dönemde Kadın ve Fıkhi Meseleler” konulu bir seminer verdi. Zamanın ve toplumun değişimiyle ortaya çıkan fıkhi meseleler, modern dönemin getirdiği farklı uygulamalar ve bu alanda kadının rolünün anlatıldığı seminer ilgi ve beğeniyle takip edildi

Zaandam Süleymaniye Camii’nde kahvaltı keyfi

Soest Huzur Camii’nde Sabah namazını kıldıktan sonra 5 kafadar, Süleymaniye Camii altında bulunan Adem Usta’nın lokantasında kahvaltı yapmaya karar verdik. Mercimek ve kelle paçanın lezzeti, yaptığımız 50 kilometreye değdi. İtiraf etmeliyiz ki Adem Usta’nın güler yüzü ve sıcak misafirperverliği çorbalara ayrı bir lezzet katıyor. Ellerine sağlık Adem Usta.

• Mesela, çocuğunuz hakkında şunları hiç merak ettiniz mi? – Elinin neye yatkın olduğunu, – Gönlünün neler arzuladığını, – Dilinin neye uyumlu olduğunu, – Gözlerinin zevkini, – Hangi oyunlardan hoşlandığını, – Neleri “merak” ettiğini, – Arkadaşları ile en çok hangi oyunları oynadıklarını, – Hangi oyunlarda başarılı olduğunu, – Futbolla ilgisini, basketle arasını, satrançla havasını…hiç merak ettiniz mi acaba. – Bisiklet sürmeyi öğrenip öğrenmediğini, – Resim dersiyle ilgisini, – Müzikle arasını… hiç mi sormadınız… • Öyleyse çocuğunuzla; – Ayağı yere basan bir iletişim kuramazsınız. – Her sözünüze tepkili olması, – Lafı ağzınıza tıkaması, – Bazen de sizi terslemesi, – Hayallerinizin suya düşmesi hep bundandır, canım kardeşim. ◄◄

Alper Aksoy

“İslam’a daha sıcak bakıyorum, ama Müslümanlara baktığımda birden soğuyorum”

O Hollanda İslam Enstitüsü’nden Kadınlara Seminer

minizi dinlemek ister misiniz; – “Oğlum, çıkar üstünü-başını… doğru derslerinin başına… – Kızım, öğrenemedin gitti şu işi… hafta içi sokak-mokak yasak… – Ne gezmesi…sen önce ödevlerini bitir. – Oyun mu… gelmeyeyim yanına… – Geçen dönemin berbat karnesini unuttuğumu sanma… – Birazdan tek tek bakacağım ödevlerine… – Yavrum, bıktım ama her akşam ders çalış Üstün Dökmen demekten… – Şu odanın hâli ne küçük bey… – Hayır efendim… siz de ana-baba olunca her akşam bol bol televizyon izlersiniz… – Haftaya veli toplantısı var biliyorsun değil mi küçük hanım… – Çocuklar… kesin şamatayı da elime sopa almayayım… • Çocuğunuzla bilmem ama, bu tarzınızla kimseyle iletişim kuramazsınız.

n sekiz yaşında bir kız, Belçika’da yaşıyor. “Türk müsün?” dedim. “Daha karar vermedim”

dedi. “Müslüman mısın?” dedim. “Ona karar vermek daha zor” dedi. Merakım iyice kabarmıştı. “Konuştuklarınızdan hiçbir şey anlayamadım” dedim. “Ben de bir şey anlayamıyorum. Hayatım bir kördüğüm. Nasıl çözeceğimi bilemiyorum.” “Neden ama?..” “Babam Fransız, annem Türk. İkisini de seviyorum... Babam Hristiyan bir Fransız olmamı istiyor. Annemse Müslüman bir Türk olmamı. Bu iki istek arasında sıkışıp kaldım. Bilemiyorum ne yapacağımı?” Sis perdesi biraz aralanmıştı. Biraz daha açmak için sorulara devam ettim. - “Kendini kalben Hristiyanlığa mı daha yakın hissediyorsun, Müslümanlığa mı?..” - “İslam’a daha sıcak bakıyorum, ama Müslümanlara baktığımda birden soğuyorum. Babam annemin Türkiye’deki akrabalarını Brüksel’e getirip oturum aldı, iş buldu. Bir iki yıl çalıştılar o kadar. Şimdi hepsi ‘somaca basıyorlar’ yani işsizlik parası alıyorlar. Hepsi de sapasağlam...

Babamın akrabaları Hristiyan. Kiliseye gitmiyorlar ama iş ahlâkları var. Herkes işinde dürüstçe çalışıyor. Annemin akrabaları hem namaz kılıyor, yeri gelirse hırsızlık bile yapıyorlar. Türkiye’ye gidiyoruz her taraf cami dolu, camiler de namaz kılan insan dolu. Ama herkes hile yapıyor, sizi kandırmaya çalışıyor. Belçika’da kiliseler bomboş ama Hristiyanların hepsi ahlaklı. İşte bu yüzden olmak istediğim hâlde Müslüman olamıyorum...” Afallamıştım. Umutsuz bir hamle yaptım. - “Ama şey... Yani... Müslümanlara bakarak karar vermek...” Ani bir çıkışla sözümü kesti. - “Çok dinledim bu masalları, hem de pek çok... Kusura bakmayın lütfen... Bir din anlayışı güzel ahlâk üretemiyorsa ben o dini yani Müslümanlığı kabul edemem. Brüksel’deki Müslümanları geçtim; Türkiye’de herkes devleti soyuyor, vergi kaçırıyor, haram yiyor... Her şeyi yapıyorlar... Ondan sonra “Döndüm Kabe’ye Allahü Ekber”. Jimnastik bu ya, namaz değil jimnastik...” Bu sözler ceviz büyüklüğündeki dolu taneleri gibi başıma çarpıyordu. - “O zaman siz Hristiyanlıkta kesin kararlısınız?” diye sordum. - “Annem “Müslüman ol” diyor ama bu ihtimal çok zayıf... Brüksel’de en çok ezan seslerini seviyorum, çan sesleri beynimi tırmalıyor... Haaa annemin hatırına belki Türküm diyebilirim...” Maria Elif’in yaşadığı Müslüman işkencesinin vebali kimlerin omuzunda acaba?.. ◄◄


Denge

AİHM’in ifade özgürlüğü kararı bir ‘milat’

Öte yandan AİHM’in bu kararı Avrupa’daki bazı ülkelerde Tanrı’ya veya dine ait değerlere hakaret etmenin anayasal suç olmaktan çıkarıldığı bir zamanda almasının da altı çizilmeli. Buna göre dine ait kutsallara hakaret ile din mensuplarına hakareti ayrı tutulma eğilimi ülkelerde ağır basmaktadır. Mesela 2010 yılında Hollanda’da Wilders’in İslâm ve Hz. Peygamber’e hakaret içeren sözleri daha önce yargıya taşınmış ve mahkeme bir dine hakaret ile din mensuplarına hakareti ayırmış ve Wilders’in Müslümanlara değil de İslâm’a hakaret ettiğine hükmetmişti. Wilders ise bu kararı “Bu yalnızca benim için bir beraat değil, Hollanda’da ifade özgürlüğü için de bir zaferdir; artık İslâm’ı eleştirmek yasal olmakla kalmıyor, İslâm’ı alenen eleştirmek de mümkün” diye açıklamalarda bulunmuştu.

AİHM’in kararının anlamı AİHM’in, duruşmada yer alan 7 hâkimin “oy birliği” ile aldığı bu kararının, son yıllarda alabildiğine artan Hz. Peygamber’e yönelik eylem-söylemleri frenleyici bir etkisi olabilir. Bu açıdan bakılırsa özellikle aşırı sağ grup ve partiler için bu kararın moral bozucu anlamı açıktır. Zira aşırı sağ grupların başını çektiği “İslamoenemia” diye de nitelenen İslâm düşmanlığının son yıllarda bilhassa Hz. Peygamber üzerinden yürütüldüğünü görüyoruz. Karar ayrıca AİHM’in İslâm ve Müslümanlarla ilgili aldığı son dönemlerdeki en önemli-pozitif kararlarından biri olmasıyla da önemli olsa gerektir. Mahkemenin daha önce benzer davalarda, Yahudi-Hıristiyanlar’ın lehine bazı kararlar aldığı biliniyor.

Dolayısıyla AİHM’in Hz. Peygamber’e hakareti açıkça suç sayan bu kararı önemli bir ilerleme olmanın ötesinde, sonrasındaki benzer saldırı ve hakaretler için bir “norm-içtihat” oluşturacak olması, benzer hukukî davalarda “emsal” teşkil edecek olması bakımından önemlidir. Bu itibarla Müslüman kurum, kuruluş veya şahıslar, İslâm ve Hz. Peygamber’e yönelik saldırı ve hakarete dair açacakları muhtemel davalarda bu karar temele alınacaktır. Bununla birlikte, önemli bir ilerleme olsa da, AİHM’in bu kararına ileriye dönük aşırı manalar yükleme konusunda da “ihtiyatlı iyimserlik” içinde olmanın gerekliliğine de işaret etmeliyiz. AİHM’in bilhassa Müslümanlara dair kararlarında teo-politik konjonktürün etkileri her zaman mümkündür. İktibas: AA Analiz Haber ◄◄

nu

si

n i ve r s i t e

iz : R TL Telev

yo

“İslam okulları Cito’da en başarılı, en iyiler”

Mesela 1994 yılında verilen OttoPreminger-İnstitut/Avusturya başvurusunda Hz. İsa ve Meryem’e yönelik olay ve devamında meydana gelen bazı olaylarda AİHM, mensup olunan inancın kutsal saydığı değerlere tahrik edici bir şekilde hakaret edilmesi sonucu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. maddesi ile güvence altına alınan inançlara saygının ihlâl edildiğine karar vermiştir. Ancak, bireysel

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

ve M a a s

tri

Bezoekadres: Paradijsplein 1 - 3034 SL Rotterdam www. sipor nl - T. (010) - 240 94 46

Al-Ghazali

Van Lennepstraat 17 3027 SP Rotterdam Tel. (010) - 415 21 67 E-mail “İslam nbelah@sipor.nl www.al-ghazali.nl okulları

nu

si

n i ve r s i t e

Cito’da en başarılı, en iyiler”

u

yo

ch

ır t m a s o n

iz : R TL Telev

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

bazı kararlar istisna edilirse, Müslümanların din özgürlüğüne dair bir karar, hatırladığımız kadarıyla pek alınmamıştı.

cu

2018 - 2019 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILININ BÜTÜN ÖĞRENCİ, ÖĞRETMEN VE VELİLERİMİZ İÇİN HAYIRLI, BAŞARILI, VERİMLİ OLARAK GEÇMESİNİ DİLİYORUZ...

Âişe ile olan evliliğini her fırsatta dillerine doluyorlar. 2012 yılında ABD’de yayımlanıp büyük olaylara neden olan “Müslümanların Masumiyeti filmi” ile Amerikalı yazar Sherry Jones’un The Jewel of Medina=Medine’nin İncisi ve The Sword of Medina: A Novel adlı tartışma meydana getiren spekülatif romanları, bu manada ilk hatıra gelenlerdir. Bunların arkası araştırıldığında son yıllarda İslam karşıtlığında bilhassa öne çıkan “ex-Müslümanlar (İslam’dan dönenler)” karşımıza çıkmaktadır. Danimarka’daki karikatürler, Charlie Hebdo, ABD’deki karikatür sergisi ile en son Hollanda’da Wilders’in ilan edip ardından meydana gelen olaylarla son anda iptal ettiğini duyurduğu “karikatür yarışması”nın da en önemli teması Hz. Peygamber’in “şiddetterör yanlısı” ve “pedofilşehvetperest” biri olduğuna dair çizimlerdi.

ch

Ne var ki, günümüzde Batı’da Ortaçağlarda kraliyet ailelerindeki küçük yaştaki evlilikleri hemen hiç gündeme getirmeyen, dahası geçtiğimiz yıllarda Katolik Kiliselerindeki rahip-rahibe ve kardinallerin başat rol oynadığı pedofil olaylarını görmezden gelen aşırı sağ-İslâm karşıtı gruplar, Hz. Peygamber’in Hz.

a şt

Kararla ilgili olarak Avrupa basınında bazı web-siteleri hariç pek haber-yorum yapılmamış olmasını da burada zikretmeliyiz. Karar şayet tersi yönde olsaydı, pek çok gazete ve tv’de haber-

Öte yandan bu olayın başat figürü olan Elisabeth Sabaditsch-Wolff’un aşırı sağcı-İslâm karşıtı ve hatta “siyonist” çevrelerle bağlantılı kimliği de dikkat çekici olsa gerek. Zira Sabaditsch-Wolff, Wilders başta olmak üzere, aşırı sağ-ırkçı figürler-grupların yanı sıra, İslâm

Suçlama yeni değil Hz. Peygamber’e yönelik bu suçlamanın tarihi, İslâm’ın ortaya çıkışına kadar gider. İlk asırlarda Kilise Babaları, Ortaçağ-Latin, reformasyon ve oryantalistik dönemlerde bu suçlama Hz. Peygamber’e yönelik negatif imaj ve söylemlerin en belirginlerinden biri olmuştur. Burada da temelde Hz. Peygamber’in Hz. Âişe ile “küçük yaşta” evliliği özellikle öne çıkarılarak O’na “pedofil” suçlaması yöneltilir. Bu meyanda ayrıca Hz. Zeynep binti Cahş ile evliliği ve çok evlilikleri de gündeme getirilerek, “şehvetperest” olduğu suçlaması da sürekli tekrar edilmiştir. Bu vesile ile belirtmek gerekir ki, Hz. Peygamber’in Hz. Âişe ile olan evliliğine dair rivayetler bir bütün olarak dikkatli bir tetkike tabi tutulduğunda Hz. Peygamber’in Hz. Âişe ile evliliğe elverişli bir yaşta evlendiği söylenmelidir

ar

Yerel mahkemenin aleyhine verdiği kararı Sabaditsch-Wolff, Viyana’daki üst mahkemeye taşımış ve 2011’de bu mahkeme de Wolff’u suçlu bulunca davayı AİHM’e taşımıştı. Gecikmeli de olsa AİHM nihayet kararını verdi ve Hz. Peygamber’e hakaretin İnsan Hakları Sözleşmesi’nin fikir özgürlüğünü düzenleyen 10. maddesi kapsamında ele alınamayacağına hükmetti. Böylece AİHM, 2011’de AvusturyaViyana üst mahkemesinin kararını yerinde bulup onaylamış ve dolayısıyla Sabaditsch-Wolff’u suçlu bulmuş oldu.

Bu ifadelerle açıklanan AİHM’in kararının, fikir özgürlüğünün mutlak-sınırsız olmadığı ve başkalarının dinî özgürlükleriyle birlikte ele alınması gerektiğini göstermesi bakımından altı çizilmelidir. Kararda “fikir özgürlüğü”nün başkalarının dinî haklarını-özgürlüklerini ihlal edecek tarzda kullanılamayacağını vurgulanması bilhassa önemlidir. Zira son yıllarda Avrupa-Batı’da özellikle Müslümanlar söz konusu olduğunda fikir özgürlüğü genelde aleyhte yorumlarla sınırsızmış gibi gündeme ge(tiri) liyor, Müslümanların “dinî hak ve özgürlüğü” çifte standartlı tutumlarla pek itibara alınmıyordu.

karşıtı söylem-eylemlerde sıklıkla gündeme gelen Brigitte Gabriel’in kurucusu olduğu siyonist eğilimli “Amerika İle Dayanışma (ACT) örgütü ile de yakın irtibatlı biri. Dolayısıyla onun İslâm ve Hz. Peygamber’e dair saldırıları aslında ilk değil. Edward May’in kurucusu olduğu “Gates of Vienna (Viyana Kapıları)” adlı dünyanın en önemli İslâm karşıtı web-sitelerinden birinde de yazıları-görüşleri yer alıyordu. Bu sitenin bir özelliği de “Eurabië” adı verilen ve “Avrupa’nın Araplaşması-İslamlaşması”na karşı kampanyaların odağı olmasıdır. Bu kapsamda Müslümanlar, “arkaik” bir dinkültürün temsilcileri olarak Avrupa değerlerine en büyük tehdit olarak görülmekte, Hz. Peygamber için de, tarihteki pek çok negatif niteleme güncellenerek kullanılmaktadır.

u

Davanın aslı, 2009’da Avusturya’da verdiği bir seminerde Hz. Peygamber’e “pedofil” suçlaması yapan aşırı sağcı Elisabeth Sabaditsch-Wolff adlı bir kadın hakkında açılan davada Viyana mahkemesinin kadının hakaretini suç sayarak 480 avro para cezasının yanı sıra mahkeme masraflarını da ödemesi kararı vermesidir. Sabaditsch-Wolff hakaret içeren bu sözlerini İslam karşıtı-ırkçı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ)’nün gençlik kollarının düzenlediği bir seminerdeki konuşmasında yapmış, seminerde hazır bulunan (Müslüman) bir gazetecinin şikâyeti üzerine de olay mahkemeye taşınmıştı.

yorumlara konu olurdu. Kararın gerekçesi dikkat çekici AİHM’in, Avusturya mahkemesinin verdiği cezanın fikir özgürlüğünü düzenleyen 10. maddesini ihlâl etmediğini söylemesi oldukça önemli. Ayrıca kararda Hz. Peygamber’e hakaret içeren bir saldırı olduğu ve bu tür saldırıların ön yargıları derinleştirip dinî özgürlükleri tehdit edeceği de vurgulanarak şu ifadelere yer verilmiş: “Mahkememiz (AİHM), yerel mahkemelerin (Viyana) kararını etraflıca ve en geniş bağlamda değerlendirmiş, verdiği kararda davacının fikir özgürlüğü ile başkalarının dinî özgürlüklerinin korunması arasındaki dengeyi iyi kuruduğu sonucuna varmıştır. Böylece Avusturya’da dinî özgürlükleri korumadaki meşru amacı da yerine getirmiştir. Dolayısıyla mahkememiz, İslâm Peygamber’ine yönelik şikâyet konusu ifadelerin objektif bir tartışmadaki tolere edilebilirmeşrû sınırları aştığı, ön yargıları arttırabileceği ve dinî barışı zedeleyebileceği konusunda yerel (Viyana) mahkemesinin uygunyeterli (ikna edici) sebepler ortaya koyduğu sonucuna varmıştır.”

Özcan Hıdır ohidir@hotmail.com

ır t m a s o n

A

İHM, 25 Ekim’de önemli bir karara imza attı ve Hz. Peygamber’e yönelik hakaretin “fikir özgürlüğü”nün sınırlarını aştığına oybirliği ile hükmeden bir karar aldı. Karar, özelde Avrupa’da yaşayan Müslümanlar genelde ise İslâm dünyası için bir “milat” olarak değerlendirilebilir. Ayrıca bu kararın, Müslümanlar için, İslâm ve Hz. Peygamber’e yönelik daha sonraki benzer saldırılarda açılabilecek muhtemel davalar için bir “emsal” teşkil edebilme mahiyeti var.

cu

nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

a şt

25 hayat 23

het leven

doğuş aylık gazete/maandblad

ar

ve M a a s

tri

Ibn-i Sina

Zegenstraat 120 3082 XZ Rotterdam Tel. (010) - 428 25 90 E-mail adurmus@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Ikra

Spirea 3 3317 JP Dordrecht Tel. (078) - 639 01 51 E-mail ssalem@sipor.nl www.ikra.nl

Noen

Paradijsplein 1 3034 SL Rotterdam Tel. (010) - 240 94 46 E-mail fkocak@sipor.nl www.ibsnoen.nl

Ibn-i Sina

(Dislocatie) Overijselsestraat 49 3074 VA Rotterdam Tel. (010) - 4484 87 50 E-mail aarabou@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

04 haber 26 nieuws

Türkler ve Faslılar fakirleşiyor’

3. kez ‘Yılın Öğretmeni’ seçildi

Hollanda’da çalışan vatandaşlar, geliri az olması nedeniyle ay sonunu getiremiyor. Yoksullukla mücadele eden çalışan vatandaşların sayısının yüzde 60 arttığı belirtildi. Çalışan vatandaşların yoksullaşmasındaki en büyük etkenin yıllardır maaşlara zam yapılmaması olduğu bilgisi paylaşılırken, bireysel çalışanların (zzp’ers) gelirinde düşüş yaşandığı gözlemlendi. Sosyal ve Kültürel Planlama Dairesi (SCP) tarafından ortaya konulan kapsamlı bir çalışmada varılan sonuçlar şöyle: 2001 yılında 210.000 vatandaş maaşlarıyla ay sonunu getirmekte zorlandı. 2014 Yılında ise bu sayı 320 bine ulaştı. Bu kişilerden 175.000’i maaşlı çalışan ve 145 bini ise bireysel çalışanlardır (zzp’er). Bireysel çalışan (Zzp) ve maaşlı işi olan Türk ve Fas kökenli vatandaşların gelirinin oldukça düşük olduğunu aktaran SCP, yapılan araştırmada Hollanda’da yabancı kökenli vatandaşlar arasında Türkler ve Faslıları yoksulluk için risk grubu olarak belirledi. SCP’nin yoksulluk içinde yaşayan çalışan vatandaşların belirlenmesinde kira, konut kredisi, giyim, sigorta primleri ve gıda gibi temel ihtiyaçları karşılayamayan kişileri ele aldığı bildirildi. ................................................................................................................................... ................................................................................................................................... ...................................................................................................................................

Numan Yilmaz, görev yaptığı ROC okulları ile Zuidoost okulları öğrencilerinin oylarıyla belirlenen ‘yılın öğretmeni’ yarışmasında bu yıl da birinci olunca, ilk defa ‘arka arkaya 3 yıl birinci olan öğretmen’ unvanını elde etmiş oldu.

Turgut Torunoğulları:

‘Geçmişte yaşananları bırakıp önümüze bakmalıyız’ Torunoğulları’ndan Hollanda Bakanlıklarına anlamlı ziyaret Geçtiğimiz yıl Hollanda Dışişleri Bakanı Bert Koenders’ın Edelstaal Group’a yaptığı ziyarete karşı iade-i ziyaret yapıldı. Tugut Turunogulları Başkanlığında bir heyet Hollanda Dışİşleri Bakanlığını ziyaret etti. Hollanda Ekonomi Bakanlığı’ndan bürokratların’da katılımasıyla ziyaret âdeta mini bir zirveye dönüştü. Bir buçuk saate yakın süren bir toplantının her yönü ile çok verimli geçtiği öğrenildi. Basına kapalı yapılan toplantıda; iki ülke arasında yaşanan sorunlar masaya yatırılarak çözüm önerileri üzerine konuşuldu. Hollanda ve Türkiye İş dünyasının tanınmış ve sevilen iş adamlarından Turgut Torunoğulları ve beraberindeki heyet, bakanlık yetkilileri tarafından çok sıcak bir şekilde karşıladı. Hollanda Türk Toplumu olarak kendisine iletilen sorunları da dile getirdiğini ve yetkili makamlara bizzat dosyalar hâlinde teslim ettiğini ifade eden Turgut Torunoğulları “Hollanda’ya işçi olarak gelen birinci nesil insanların emekli maaşlarının diğer emeklilere göre düşük olmasını, gençlerimizin işsizilik sorunlarını, küçük ve orta ölçekli işletmecilerin, esnaflarımızın sıkıntılarını dile getirdik. Bize bu imkânı veren her iki ◄◄ bakanlığımıza ve yetkililerine teşekkür ediyorum” diye konuştu.

Hollanda’da oturum kartı iptali Türk vatandaşlarının bir çoğu evlilik yaparak Hollanda’da oturum izni almaktadır. Türk vatandaşlarının bir çoğu evlilik yaparak Hollanda’da oturum izni almaktadır. IND tarafından 5 yıllık oturum kartı verildikten sonra bazı kişiler işten çıkmakta veya daha az çalışmakta. Bu dosyalardan IND tarafından her an araştırılabilir ve oturum kartı 5 yıl süresi olmasına rağmen iptal edilebilir. Hollanda oturum Kartı iptali Süresiz ya da geçici oturum izniniz aşağıdaki nedenlerden dolayı iptal edilebilir. Hollanda’dan temelli olarak taşınırsanız Oturum izni başvurusunda yanlış bilgi verdiyseniz Oturum izni alınmasına engel olabilecek bir konuyu sakladıysanız Üç sene yada daha yüksek hapis cezasına çarptırıldıysanız Ulusal ve kamu güvenliği için tehlike bariz ediyorsanız Evlilik ve ya (kayıtlı) ilişkiniz biterse İşten çıkarılırsanız Maaş kriterine uymazsanız Evlilik ve ya (kayıtlı) ilişkiniz biterse (Geçici) oturum izniniz aile bağları (evlilik ve ya (kayıtlı) ilişki) sebebiyle verilmişse ve bu aile bağları koparsa, oturum izninizin devamı ayrı olarak incelenmesi gerekir. Bu gibi durumlarda, uzatılmış oturum iznini mümkün kılacak Hollanda ile sıkı ilişkilerinizin olup olmadığı gözden geçirilmesi gerekir. Örneğin aşağıdakiler durumu etkiler: Hollanda’da oturma süreniz Hollanda’da çocuklarınız ya da başka aile fertleriniz var mı Hollanda’da bir işiniz ya da şirketiniz var mı Hollanda’ya ne denli iyi uyum sağladığınız Türkiye ile Avrupa birliği arasındaki Ankara antlaşması, ek protokol ve ortaklık konseyinin kararları Eşin kaba kuvvet kullanması ◄◄

Numan Yılmaz, görev yaptığı ROC okulları ile Zuidoost okulları öğrencilerinin oylarıyla belirlenen ‘yılın öğretmeni’ yarışmasında bu yıl da birinci olunca, ilk defa ‘arka arkaya 3 yıl birinci olan öğretmen’ unvanını elde etmiş oldu. Yılmaz, “Elimden geldiği kadar gençlerimize yol göstermeye ve örnek olmaya çalışıyorum. Son üç yıldır öğrenciler beni ‘yılın öğretmeni’ ödülüne layık gördü ve bu da doğru yolda olduğumu gösteriyor. Denk Partisi Amsterdam Belediye Meclisi Üyeliğimle öğrencilerimin yaşadığı sıkıntıları da belediye meclisine taşıyarak gidermek istiyorum” dedi. Ailesi aslen Ankara’nın Haymana ilçesinden olan Numan Yılmaz, doğma büyüme Amsterdamlı.

.................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................. ..................................................................................................................................................................................................................

HDV Zevenbergen Anadolu Camii ibadete açıldı Hollanda Diyanet Vakfına bağlı Zevenbergen Anadolu Camii yeni binası resmi törenle hizmete açıldı. 30 Eylül 2018 tarihinde düzenlenen açılış törenine T.C. Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz, T.C. Rotterdam Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Ali Parlak, HDV İcra Kurulu Başkanı Cengiz Korkmaz, HDV İcra Kurulu Sekreteri Mehmet Okumuş, Moerdijk Belediye Başkanı J.P.M. Klijs ve eşi, Encümen Üyesi C.J.A. van Dorst ve eşi, Katolik Kilisesi Papazı M. Prasing (aynı zamanda Oudenbosch Basiliek Kilisesi Rektörü) ve Yardımcısı P. de Meijer (Pastoraal werker) ile HDV şube yöneticileri, din görevlileri ve vatandaşlar katıldı. Hollanda Mehteran’ın gösterisi ve her iki ülke milli marşları ila başlayan programda Kur’an tilavetinden sonra sırayla protokol konuşmaları yapıldı. Saygı, sevgi ve hoşgörü eksenli birlikte yaşam mesajı içeren konuşmalardan sonra kurdele kesilerek cami ve kültür binası ibadete açıldı. Semazen gösterisi ve Türk mutfağından ikram ile program son buldu. Haber: HDV Basın Masası ◄◄

Hollanda’ya 12 milyar dolarlık konfeksiyon ürünü ithal ediliyor Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Burak Sertbaş, Türk ekonomisi üzerindeki kara bulutları üretime odaklanarak ve ihracatı arttırarak dağıtabileceklerini belirtti. Sertbaş, yaptığı yazılı açıklamada, 23-25 Ekim’de Hollanda’ya 20 Türk konfeksiyon ihracatçısı firmanın katılımıyla sektörel ticaret heyeti organizasyonu düzenleyeceklerini aktararak, bu organizasyonda Hollandalı ithalatçıların yanı sıra Alman ve Belçikalı ithalatçılarla ikili iş görüşmeleri yapacaklarını dile getirdi. Yıllık 12 milyar dolarlık konfeksiyon ürünleri ithal eden Hollanda’ya Türkiye’nin 2017 yılında 861 milyon dolarlık konfeksiyon ürünleri ihraç ettiğini bildiren Sertbaş, şunları kaydetti: “Türk ekonomisi üzerindeki kara bulutları üretime odaklanarak ve ihracatımızı arttırarak dağıtabiliriz. Birlik olarak, 2018 yılının Ocak-Eylül döneminde ihracatımızı yüzde 10’luk artışla 1 milyar 26 milyon dolara çıkardık. Yıl sonu ihracat hedefimiz olan 1,5 milyar dolara bu tür etkinliklerde yapacağımız yeni ihracat anlaşmalarıyla ulaşacağımıza inanıyoruz.” Türkiye, Hollanda’nın 2017 yılındaki 12 milyar dolarlık konfeksiyon ürünleri ithalatında 861 milyon dolar ile yüzde 5,5 pay aldı. Hollanda’nın konfeksiyon ithal ettiği ülkeler listesinde dördüncü basamağın sahibi olan Türkiye, 2018 yOcak-Eylül ◄◄ döneminde Hollanda’ya yüzde 21’lik artışla 756 milyon dolar

Hollanda’nın İlk Cinsiyetsiz Pasaportu Verildi Açtığı davayı kazanan Leonne Zeegers, cinsiyet kısmında kadın (V) ya da erkek (M) yerine X yazan pasaportunu teslim aldı. Hollanda ilk cinsiyetsiz pasaportunu sahibine verdi. 57 yaşındaki Leonne Zeegers, cinsiyet kısmında kadın (V) ya da erkek (M) yerine X yazan pasaportunu teslim aldı. Erkek olarak doğan Zeegers, 2001 yılında ameliyatla kadın olmuştu, ancak şimdi kendisini cinsiyetler arası (interseks) olarak tanımlıyor. Zeegers’in konuyla ilgili açtığı davada hakimler cinsiyetsiz olarak kayıt olmayı engellemenin “özel hayatın, kendi geleceğini saptamanın ve bireysel özerkliğin ihlali” olduğuna hükmetmişti. BBC’den Anna Holligan, Hollanda halkının yüzde 4’ünün kendisini ne kadın ne de erkek olarak tanımladığını söylüyor. Ülkede bir kişinin cinsiyetinin X olarak tanımlanıp tanımlanamayacağına mahkemeler karar veriyor. Hollanda haricinde Arjantin, Avustralya, Danimarka, Hindistan, Kanada, Nepal, Malta, Pakistan ve Yeni Zelanda da cinsiyetsiz pasaportlara izin veriyor. ◄◄

Hollanda’da konutlar yılbaşından itibaren hidrojenle ısıtılacak Sanayide yaygın kullanılan hidrojen, konutların ısıtılmasında ilk kez denenecek. Sürdürülebilir enerji arayışı konusunda çalışmalara ağırlık veren Hollanda’da yılbaşından itibaren bazı konutlar hidrojenle ısıtılmaya başlanacak. Sadece su ve sürdürülebilir yolla elde edilen elektrikten üretilen hidrojen, doğalgazın yeni alternatifi olacak. Hidrojen, yanarken karbondioksit açığa çıkarmıyor. Bu nedenle “çevre dostu” bir yakıt olarak biliniyor. Sanayide yaygın bir şekilde kullanılan hidrojen, konutların ısıtılmasında ilk kez denenecek. Hollanda’nın ikinci büyük kenti Rotterdam’a bağlı Rozenburg ilçesindeki bir site, yılbaşından itibaren hidrojenle ısıtılacak. Bir kaç ayrı bloktan oluşan siteye, hidrojenle çalışan iki yeni merkezi ısıtma kazanı kuruldu. Binanın dışında geçici olarak kurulan bir depoda elde edilecek hidrojen, ısıtma kazanlarına aktarılack. Proje yöneticisi Albert van der Molen, yaptığı açıklamada, “Sadece bunun mümkün olduğunu göstermek istiyoruz” dedi. Uzmanlara göre, sadece su ve sürdürülebilir yolla elde edilen elektriğe ihtiyaç duyulduğu için, hidrojenin üretilmesi çok kolay. Yanarken karbondioksit salgılamadığı için de, çevre kirliliği yaratmıyor. Bu nedenle doğalgazın en önemli alternatifi olarak görülüyor. Ancak hidrojenin patlayıcı bir madde olması, akıllara hemen güvenlik sorununu getiriyor. Proje yöneticisi van der Molen’e göre, evlerin hidrojenle ısıtılmasında hiçbir güvenlik sorunu yok. Doğalgazın da patlayıcı bir madde olduğuna işaret eden van der Molen, doğru tedbirlerle, doğalgazdaki gibi hidrojende de tehlikenin önlenebileceğini vurguladı. Enerji şebekesi yöneticisi David Peters de, mevcut gaz boru hattının büyük olasılıkla hidrojen için de kullanılabileceğini söyledi. Kaynak: BBC ◄◄


27 panorama 23 uitzicht

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

Rekabet Gücü Raporu: Almanya üçüncü, Hollanda altıncı Dünya Ekonomik Forumu’nun 140 ülkeyi kapsayan Küresel Rekabet Gücü Raporu yayınlandı. Rekabet gücü sıralamasında, Almanya üçüncü, Hollanda altıncı sırada yer aldı. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2018 Küresel Rekabet Gücü Raporu’nda inovasyon gücü açısından Almanya bütün ülkeleri geride bıraktı. İnovasyon gücü sıralamasında Almanya’yı ABD izledi. Alınan patent sayısı, yayımlanan bilimsel araştırmalar ve işletmeleri sürekli olarak iyileştirme ve inovasyona iten müşteri memnuniyeti, araştırma kapsamında temel alınan unsurlar arasında yer alıyor. Finans sistemi, altyapı, eğitim ve sağlık hizmetleri de ülkelerin ekonomik rekabet gücünü belirleyen faktörler arasında yer alıyor. Bütün kriterler birlikte değerlendirildiğinde Almanya’nın genel rekabet gücünün ABD ve Singapur’un ardından üçüncü sırada yer aldığı görülüyor. TÜRKİYE 61’NCİ SIRADA 140 ülkeyi kapsayan rapora göre rekabet gücü bakımından Türkiye 61’inci sırada. Türkiye’nin altyapı, sağlık ve inovasyon ekosistemi faktörleri bakımından ‘görece güçlü’ olduğu ifade edilirken, yüksek enflasyon ve negatif borç dinamiğiyle uğraşan ülkenin ekonomik sıkıntılarının, ABD’nin Türkiye’ye uyguladığı yaptırımlarla daha da arttığı belirtiliyor. Raporda makroekonomik istikrar sıralamasında Türkiye’nin 140 ülke arasından 116’ncı sırada olduğu ifade ediliyor. İLK 10’UN ALTISI AVRUPA ÜLKELERİ Yeni metodların uygulandığı rekabet gücü sıralamasında ABD, Singapur ve Almanya’yı İsviçre, Japonya, Hollanda, Hong Kong, İngiltere, İsveç ve Danimarka izliyor. Sıralamada birinci gelen ABD’de işletmecilik anlayışı, istihdam piyasası ve finans sistemi öne çıkıyor. Çin, 140 ülkeyi kapsayan rekabet gücü endeksinin 28’inci sırasında yer alıyor. Son sıraları Haiti, Yemen ve Çad paylaşıyor. Son 28 arasında Afrika haricinde yer alan tek ülke ise Venezuela oldu. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

TOV 12 yaşında...

Türkiye’den Emeklilik İşlemlerinde Aracılık Faaliyetleri Hakkında Önemli Uyarı!..

Hollanda’nın en büyük sendikası FNV, hükümetin dividend vergisi kesintilerinin yerinde kullanılmayacağı yönünde endişeleri var. Sendika başkanı Han Busker: “Bu kabine halkı hala dinlemiyor. Eğer kesilen miktar yabancı kaynaklara aktarılacaksa bunun Hollanda halkına bir faydası olamayacak dedi. Başbakan Mark Rutte gelecek sene kesilecek olan 1,9 milyar Euro dividendbelasting’in nerelerde kullanılacağı hakkında net olarak bilgi vermek istemiyor. Ancak FNV sendikası, paranın Hollanda’daki işçilere kanalize edilmesi taraftarı. FNV harcamaların Hollanda’da daha kaliteli eğitime, öğretmenlerin, Polislerin maaşlarının yükseltilmesine, sokaklarda güvenliğin artmasına ve yoksulluk içinde büyüyen 450 bin çocuğun yaşam kalitesinin yükseltilmesine yönelik yatırım yapılmasını istiyor. Ayrıca FNV, 10 Kasım Cumartesi günü Amsterdam’da Dam meydanında ◄◄ büyük eylem planlıyor.

Türkiye’den Emeklilik İşlemlerinde Karşılaşılan Aracılık Faaliyetleri Hakkında T.C. Rotterdam Başkonsolosluğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşeliği önemli bir duyuru yayınladı. Vatandaşlarımızın Dikkatine Sunulur: Hollanda’da ikamet eden vatandaşlarımıza ve faaliyet gösteren çeşitli vatandaş derneklerimize ulaşarak kendilerini resmî görevli olarak tanıtan ve vatandaşlarımızın Türkiye’den emeklilik işlemleri ile ilgili olarak bilgi vereceklerini ve söz konusu işlemleri kolaylaştıracaklarını iddia ederek “ücretsiz danışma günleri” adı altında ticari faaliyet düzenleyen kişi ve kurumlar hakkında son dönemlerde yoğun bir şekilde ihbar ve şikâyet alınmaktadır. Konu hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmayan ve uygun olmayan işlemler tesis edilmesine neden olarak vatandaşlarımız açısından (gerek ülkemiz, gerek Hollanda mevzuatı bakımından) telafisi zor maddi ve manevi sorunların ortaya çıkmasına neden olan, kendilerini Türk kanunlarına aykırı bir şekilde sözde kamu görevlisi olarak tanıtan bu aracı kurum/kuruluşlara vatandaşlarımızca itibar edilmemesini önemle rica ederiz. Ayrıca, bu kişi ve kurumların “ücretsiz danışma/bilgilendirme günü” adı altındaki reklam ve promosyon faaliyetleri düzenleme önerilerinin de yine bu hassasiyet çerçevesinde ele alınması hususunu başta vatandaş derneklerimizin yöneticileri olmak üzere tüm vatandaşlarımızın dikkatine sunarız. Bununla birlikte, T.C. Rotterdam Başkonsolosluğu bünyesinde faaliyet gösteren Ataşeliğimiz ile T.C. Lahey Büyükelçiliği bünyesinde hizmet veren Müşavirliğimiz ve T.C. Deventer Başkonsolosluğu bünyesinde hizmet veren Ataşeliğimizde görevlerini ifa eden personelimiz dışında, Hollanda’da T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile bağlı ve ilgili kuruluşlarını temsil eden herhangi bir mensubumuz görev yapmamaktadır. Dahası, herhangi bir kamu görevlisinin Türkiye’den emeklilikle ilgili işlemler için vatandaşlarımızdan ilave bir ücret talep etmesi mümkün değildir. Müşavirliğimiz ve Ataşeliklerimiz vatandaşlarımızın Türkiye’den emeklilik ile ilgili tüm işlemlerini ücretsiz yerine getirmekte, başvuru yapan ya da yapmayı düşünen vatandaşlarımıza ilgili mevzuat uyarınca en avantajlı şekilde söz konusu haktan yararlanılması amacıyla bilgi vermektedir. Ayrıca, Müşavirlik ve Ataşeliklerimize yapılan başvurularda ibraz edilecek belgelerin tercüme ettirilmesine de ihtiyaç duyulmamaktadır. Öte yandan, gerekli belgelerin düzenlenerek ilgili işlemlerin nihayete erdirilmesi bakımından vatandaşlarımızın Hollanda’daki temsilciliklerimize başvurmaları zorunludur. Dolayısıyla, sebebi ve yöntemi ne olursa olsun, aracılık yapan kişi ve/veya kurumlara bir şekilde başvuran vatandaşlarımız bakımından da hem ilk başvuru hem de maaş tahsis aşamalarında Müşavirlik ve/veya Ataşeliklerimize başvurulması gereklidir. Başka bir deyişle, üçüncü taraflar aracılığıyla yapılan başvurularda herhangi bir ayrıcalık/ kolaylık gösterilmesi ya da sürecin kısaltılması mümkün değildir. Diğer taraftan, Müşavirliğimiz ve Rotterdam Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşeliğimiz tarafından Hollanda genelinde faaliyet gösteren çeşitli vatandaş derneklerimiz ile işbirliği halinde çeşitli tarih ve mekanlarda vatandaşlarımıza yönelik bilgilendirme toplantıları düzenlenmektedir. Bu toplantılarda vatandaşlarımız, söz konusu mevzuat hakkında doğrudan Hollanda’da görev yapan Ataşelerimizden bilgi edinme fırsatı bulmaktadır. Bu vesileyle, Türkiye’den emeklilik hakkı ile ilgili olarak bilgilendirme toplantısı yapılmasına ihtiyaç duyan tüm vatandaş derneklerimizin, başta Müşavirliğimiz olmak üzere, görev bölgesine göre ilgili temsilciliklerimiz ile irtibata geçerek talepte bulunabileceklerini hatırlatmak isteriz. Saygıyla duyurulur. İrtibat Bilgileri: Rotterdam Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşeliği Adres: Westblaak 2, 3012 KK Rotterdam Telefon: (0) 10 414 4052, (0) 10 201 2061 e-posta: rotterdam@csgb.gov.tr Lahey Çalışma ve Sosyal Güvenlik Müşavirliği Adres: Jan Evertstraat 15, 2514 BS Den Haag Telefon: (0) 70 362 0282 e-posta: lahey@csgb.gov.tr Deventer Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşeliği Adres: Keizerstraat 8, 7411 HG Deventer ◄◄ Telefon: (0) 570 619 554 / e-posta:deventer@csgb.gov.tr

Trafik cezaları zamlanıyor

Hollanda’nın kahramanı Ekrem Karadeniz

Arnhem Türk İşverenler Derneği 12. Yılını Törenle Kutladı Arnhem Türk İşverenler Derneği TOV kuruluşunun 12,5 yılını şehir merkezinde bulunan Eusebiuskerk’te tören ile kutladı. Kutlamaya T.C. Deventer Başkonsolosu Tuna Yücel Modrak, Hollanda DENK partisi milletvekili Selçuk Öztürk, Gelderland bölgesi vali yardımcısı Michiel Scheffer, Arnhem Belediye Başkanı Achmed Marcouch, bürokratlar, işverenler, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, TOV üyeleri katıldı. TOV yönetim kurulu başkanı Aziz Zeyrek günün anlamını belirten konuşmasında, “TOV, Türk İşverenler Derneği Hollanda’da farklı kültürlerden oluşan işverenleri temsil eden ilk kurumlardan biri olma özelliğini taşıyor” dedi. Konuşmalar sonrasında Elele Dans Grubu modern ve folklorik dans gösterileri sundu. Dans gösterileri sonrasında Karsu Dönmez sahne aldı. Türkçe, Hollandaca, İngilizce söylediği klasik şarkılarla galaya katılanları ◄◄ âdeta büyüledi.

FNV: “Hollanda Hükûmeti Halkı Dinlemiyor!”

Hollanda’da yeni yıl ile birlikte trafik cezalarının miktarlarına zam yapılacak. 100 avroya kadar olan cezalara 5 avro, 100 avro üstü olan cezalar ise 10 avro zamlanacak. Yeni trafik ceza uygulamasına göre özellikle otoyollarda ve şehir içinde aşırı hız yapanların cebinden daha fazla para çıkacak. Artış oranı az olsa da yetkililer trafik suçu işleyenlere göz açtırmayacaklarını gösteriyor. Hollanda trafik suçlarını azaltmak için yeni yıldan itibaren trafik cezalarının miktarlarına zam yapacak. Yeni ceza fiyatları 1 Ocak 2019 yılından itibaren yürürlüğe girecek. Hız cezası ise tanınan hızın ne kadar geçildiğine bağlı olarak 1 avro ile 7 ◄◄ avro arasında değişen miktarda zamlanacak.

Yangın sırasında eve girip iki komşusunu alevlerin içinden alarak kurtaran Gazi torunu Türk subaya, Hollanda Uluslararası Kahramanlık Madalyası takıldı. Hollanda ordusunda uzun zamandır görev yapan subay Ekrem Karadeniz, Uluslararası Kahramanlık Madalyası ile onurlandırıldı. Başkent Amsterdam Belediye Sarayı’nda düzenlenen törende kentin Belediye Başkanı Femke Halsema, “Sen insanlığın gözünde büyük kahramansın” diyerek Karadeniz’e madalyayı taktı. Ekrem Karadeniz, madalyaya 2017 yılının mart ayında evleri yanan iki komşusunu alevlerin içinden başına ıslak havlu sarıp kurtardığı ◄◄ için layık görüldü


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

04 sanat ve kültür 28 cultuur & kunst

Spotlar

HURAFATTAN HAKİKATE...

Mehmet Şükrü Oflaz oflaz-aliya@hotmail.com Bismillah ile... Ekim sayısı ile yine huzurlarındayız. İzin sonrası avdet ettiğimiz ve yaşamak durumunda olduğumuz bu hayatı, bize verilmiş son bir imkân olarak görerek başımızı kaldırıp gökyüzüne bakmamız icap eder. Zira insan ancak gökyüzüne baktıkça dik durabilir. Gözden kaçırdığımız veya gözden ırak tuttuğumuz çokça husus var. Ekim ayı biz “Avrupa Müslümanları” için önemli bir ay. Zira bu ay Aliya İzzetbegoviç’in vefat ayı. 19 Ekim 2003 tarihinde vefat etti kumandan. 15 yıl oldu. Her yıldönümünde afili cümlelerle Aliya’yı, örnekliğini ve düşüncesini anlamamız mümkün değil. Anlamadığımız takdirde kaybedeceğimiz şeylerin listesi çok kabarık olacaktır. Beklenen şey Aliya’yı bu ayda gündemimize taşıyacak nitelikli etkinlikler tertip etmektir. Maalesef bu zamana kadar bu gerçekleşmedi. Aliya bizim memleketin insanı, Saraybosna Bursa’dan ayrı değil. Onu tanımak biraz da bize, kendimizi tanıma imkânı verecektir. Büyük bir coğrafya, tarih ve fikir güzergahında yürüme imkânı. Teori değil. Yaşanmış ve ağır bedeller ödenerek ortaya çıkmış bir tecrübe yekûnü. Bu yaşanmışlığı gündemimize taşıyacak iradeyi ve çalışmayı ortaya koyacak münevverlerimizi beklemekteyiz. Deli suretine bürünmüş veli bir ademin mektubunu aldık bu sayımıza. “İzdiham” dergisinde de çıktı. Okudukça aklımıza hücum edecek düşünceler mutlaka olacaktır. O düşünceleri yoğurup kendimize bir sekinet alanı açabiliriz belki de... Mümkün mü? Denemekte fayda var. İyi okumlar dileriz...

AY’IN KİTABI

T

asavvufun pek çok farklı tanımı var. Her mutasavvıf tasavvufu kendi penceresinden tanımlamıştır. İlginç olan, günümüz insanının tasavvuftan anladığı şey ile mutasavvıfların tarifleri arasında dağlar kadar fark olması. Bir yanda tasavvufu güzel ahlâk, edep, fikir, tefekkür olarak tanımlayan mutasavvıflar; diğer yanda kendisini tasavvuf ehl-i olarak tanıtıp tasavvufun istiğase ve rabıta gibi ‘muhtelefun fih’ meselelerden ibaret olduğunu zannedip yanılanlar. İşte böyle bir zamanda ‘Tasavvufa karşı mısınız?’ sorusuna verilecek en güzel cevap Allahûalem ‘Tasavvuftan ne anladığınıza bağlı’ olacaktır. Çünkü günümüzde tepinmenin, hoplamanın, zıplamanın adı birileri nazarında Allah’ı zikretmek olmuş. Yazık ki ne yazık… Bidatler almış başını gidiyor. Şeriata aykırı menkıbeler, sözler yaşadığımız asırda fazlasıyla müşteri bulurken,

DİLEKÇE

Elazığ Tımarhanesi’nde tedavi gören ve 1965 yılında vefat eden bir “deli”nin Allah’a yazdığı son dilekçesi...

Ben dünya Kürresi, Türkiye karyesi ve Urfa Köyünden, El-Aziz Tımarhanesi sakinlerinden; ismi önemsiz, cismi değersiz, çaresiz ve kimsesiz bir abdi acizin, ahir deminde misafiri Azrail’i beklerken, Başhekimlik üzerinden Hâkimler Hakiminin dergahı Uluhiyetine son arzuhalimdir: Ben gam deryasında, fakirlik vatanında, horluk ve rezillik kaftanında PADİŞAH yapılmışım … Meyvalardan dağdağana, çalgılardan ney-kemana kapılmışım… Benim yatağım akasya dikeninden, yorganım kirpi derisinden farksızdır. Kalbim Ayizman’ın (Hitlerin işkenceci Nazi Komutanı) fırını, ve sahranın çöl fırtınasıdır. Ruhum aşık-ı Hüda Mahbub peresttir, lakin aklım kaderin cilvesi ve talihin sillesiyle gurestir (gelgittir) Bana gelen derdü gamın kilosu beleştir. Nerde bir güzel varsa bana karşı keleştir (yüz vermez, cesaretlidir), bütün yiğitlerde bana hep ters ve terestir. Aylar geçti, tek temizliğim, gözyaşıyla ve kara toprakla aldığım teyemmüm abdesttir. Yani, içtiğimiz kezzap suyu, mezemiz ise ateştir. Ol Resuli zişan ve Sultanı dücihan: “Cenabı Allah’ın insanları dünya, dünyayı ise insanlar için yarattığını; Ruhları vücut için, vücutları ise ruhlar için yarattığını; Erkekleri kadınlar; kadınları erkekler için yarattığını; Cenneti mü’min kullar, mü’min kulları da cennet için yarattığını; cehennemi inkârcılar ve münafıklar, inkârcıları ve münafıkları da cehennem için yarattığını” hadisleriyle haber vermiştir. Peki acaba benim gibi meczup divaneleri ne maksatla halk etmiştir? Bilen babayiğit, meydana çıkıp söylesin… Allah sana iman verdi sen tuğyan edersin; O in’am etti sen küfran (nankörlük) edersin; O ikram etti sen inkar edersin; O ihsan etti sen isyan edersin; bir de kalkıp bana deli divane diye bühtan edersin!..

Erenlerin Kalp Gözü selefin tasavvuf anlayışı unutulmaya yüz tutuyor. Böyle bir zamanda müridanına bidatsiz tasavvufu anlatan ve onları bidatlerden sakındıran şeyh efendilere ihtiyacımız olduğu gibi, sahih tasavvuf anlayışını işleyen eserlere her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. İşte ‘Basiretü’s-Salikin’ böylesine güzide bir eser. Müellif Medineli Hacı Osman Akfırat Hocaefendi. Türkçe’ye Ali Arslan Hoca tarafından ‘Erenlerin Kalp Gözü’ diye tercüme edilen eser, mütercimin ifadelerine göre İmam-ı Rabbanî Hazretleri’nin Mektubat’ı ayarında. Lafı daha fazla uzatmadan eserin baş kısmından bir iktibas ile huzurlarınızdan ayrılayım: ‘Bu kitapta sadece içinde bulunduğumuz hâllerden ve Müslümanlar arasında liderlik mevkiini işgal

din, bu sadece benim mesuliyet ve mahzuniyetimi ziyadeleştirecekti!

Bu söylediklerimin hepsi ruhumun içinde cenk etmektedir. Eğer dilekçemin cevabı gelirse bu manevralar sona erecektir. Şimdi adresimi arz ediyorum: Kur’an’ı geldiği yere, yine Kur’an’ı getiren geri taşısın. Madem ki ahkamı ve ahlakı kalmadı, Kur’an’ın kağıdı ve yazısı neye yarasın?! Taki Hz. Muhammed Mehdi (A.S) gelince yeniden okunup yaşansın.! Ey zerrelerden kürrelere, yerlerden göklere bütün alemlerin Rabbi!.. Ey cemadi, nebati, hayvani, insani, ruhani ve nurani her şeyin ve herkesin yegane sahibi!… Ey iman ve şuur ehli kalplerin en yüce habibi!.. Ey dertli bedenlerin kederli gönüllerin, ve yaralı yüreklerin tabibi!. Ben biçare kulun ki; garipler garibi, hüzünlerin esiri, zulümlerin muzdaribi, öksüz, yetim ve sahipsiz bir tımarhane delisi… Ama kutsi muhabbet ve hasretinin divanesi!… Herkesi ve her şeyimi elimden aldın, ama sana sığındım, aşkına sarıldım, yegane Sen kaldın!. Yurdumdan yuvamdan, evimden barkımdan ayırdın, gurbete ve hasrete saldın, ama onları ararken Sana ulaştım, sevdana daldım! Böylece fani ve hayali görüntülerden kurtarıp hakiki tecelline mazhar kıldın. Yüceler yücesi Rabbim, Efendim!

Basiretüs Salikin eden meşayih ve ulemanın hâlinden bahsetmeyi ihtiyar ettim. İki grubun meziyetini, faziletini, gerek seleflerinin ve gerekse haleflerinin arasında cereyan eden muamelenin tafsilatını zikretmeyi ihtiyar ettim. ‘Şeriatçı’ ve ‘tarikatçı’ diye Müslümanları iki gruba ayırmanın sebebini ve felaketini, ister kötü ister iyi, itiyad ederek yaptıkları bidatlerin beyânını bu kitapta kısaca zikretmeyi istedim. Beni bu güç işi yapmaya zorlayan âmil, eskiden bier ‘Biz Allah’ın hâlis kullarıyız, alemler içinde sevgilisiyiz’ deyip büyük şeyh ve mürşid lâkabını alan kimselerle arkadaşlık yapmamdır. Bu kimseler o kadar nefislerinden emindirler ki, nefislerinin hiçbir rezaletini araştırıp bulmayı ve bu vesile ile fazilete varmayı aklının köşesinden bile geçirmezler! Bu kimselerin bir kısmı nefsinin istediği şekilde Kuran ayetlerini, hadis-i şerifleri ve şer’i meseleleri tevil eder. Şeyhi dünyanın en cahil ve bilgisizi

Haktan saparak ve haddimi aşarak, haşa senden, Burak bineği, Cebrail seyisi, Sidretül Münteha menzili, cümle mahlûkatın en şereflisi, Rahmanın en mükemmel tecelli ve temsilcisi… Kainatın fahri ebedisi, Ahir zaman Nebisi ve Mehdisi, Levhi Mahfuzun tercümanı ve tebliğcisi, Efendiler efendisi Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’in Mahbubiyetini mi istedim?.. Hanif Dinin üstadı ve nice Nebilerin atası Hz. İbrahim’in haliliyetini, Hz. Süleyman’ın saltanat ve servetini Hz. Musa’nın Celadet ve cesaretini, Hz. İsa’nın ruhaniyetinimi istedim?.. Hz. Ebu Bekir Sıddık’ın yüksek fazilet ve kurbiyyetini, Hz. Ömerül Faruk’un dirayet ve teslimiyetini, Hz. Osman’ı zinnureynin asalet ve sehavetini, Hz. Aliyyül Murtaza’nın ilim ve velayetini mi istedim? Senden mülkü hâkimiyet, şanü şöhret, malü servet mi talep ettim? Senden vücüdüma sıhhat ve afiyet, aklıma ziya ve selamet, hayatıma huzur ve istikamet dilendimse, bunlar için de bin kere tevbe ettim! Çünkü Şeriatın iptal, tarikatın ihmal, hakikatın ihlal ve mü’minlerin iğfal edildiği bir zillet ve rezalet döneminde, bana akıl ve mükellefiyet versey-

Hacı Osman Akfırat

olduğu hâlde şeyhinin her şeyi bildiğini ve her şeye vâkıf olduğunu, dolayısıyla kendisinin de kudretli ve yetkili olduğunu iddia ederler(!). Bunlardan bir kısmı da acayip

Sultanım Efendim: Ben Senden sadece seni istedim; pahası elbet böyle yüksektir ve tüm sevdiklerimi ve sahiplendiklerimi uğruna feda etmektir. Rabbim, elbet vardır hikmeti ki, bu kuluna böyle zillet ve zahmet çektirirsin. Ben haşa itiraz değil, naz ederim ama, umarım Sen niyaz kabul edersin. Aile efradımı, aklı izanımı alıp beni hicrana saldın. Ama yine de şükür; ya akıllı kalıp ama hain ve hilekâr olaydım… Ya varlıklı kalıp ama zalim ve sahtekâr olaydım… Ya âlim ve saygın kalıp ama gafil ve riyakâr olaydım… Ya arkalı etraflı kalıp ama azgın ve zulümkar olaydım… Ya sağlıklı sefalı kalıp ama, sapıtmış, ahlaksız ve vicdansız olaydım!.. Derdü bela ki, sabredenlerin vesile-i miracıdır. Müminler kalbimin tacı, mücrimler rahmetin muhtacı, münkirler hikmetin icabı, sadık ve aşık ehli cehd adaletin ilacıdır. Velakin bu münafık hain ve zalimler ise çıban başıdır, akrep gibi sancıdır; şerefli insana, helali dışında bütün kadınlar kızlar ana-bacıdır. Ey Rabbim, Efendim! Malum-u aliniz ve zaten yüce takdirinizdir ki; ne özenli-bezekli elbiselerle gezdiğim bayramlarım oldu… Ne onurlu ve huzurlu seyahatlerim ve seyranlarım oldu… Ne etrafımda hizmet ve rağbet gösteren dostlarım ve hayranlarım oldu!.. Lezzet ne imiş, izzet ne imiş ve fazilet ne imiş tatmadım; ama şikâyet şekavettir; bütün bu fani ve fena nimetlerin asıl sahibi olan Padişahlar Padişahını buldum… Beni yoktan var ettin, iman ve hidayet buyurup varlığından haberdar ettin, ama aklımı alıp kulunu bi-karar ettin, sana sonsuz şükürler olsun!.. Şimdi son dileğim beni yanına al ve bir daha huzurundan ve sonsuz nurundan ayırma, ne olursun! Umarım bu dilekçeyi yazdım diye bana darılmazsın; çünkü zaten Zatından gayrıya yalvarıp yakarmanın “ŞİRK” ---◄◄ olduğunu buyurdun!”

PAMUK YAYINLARI ve garaibi sonsuz olan gayb aleminin bir veya iki makamıyla kanaat etmiş, dervişleri arasında şöhret bulduğundan zamanın Gavsı ve kainatta emsali bulunmayan bir kimse olarak kendini bilir(!). Delilsiz ve burhansız gelişi güzel diğer âlim ve meşayihe hücum eder! Gördüklerimin bir kısmı da mülhidlerdir. İnsanları çalmaya gayret eder, kalbindeki zındıklık ve tuğyanı izhâr edip idlâl etmek için fırsat kollar. Bu güruhun haleflerinden birisiyle konuştum; mezhebinin vahdet-i vücud olduğunu, bütün velilerin de vahdet-i vücudçu bulunduğunu ve kendisinin fikrini benimsediklerini (!) söyledi. Halbuki bu kitabımızda bu zavallılardan tasavvuf bâbında daha cahil bir kimsenin olmadığının muhakkak olduğunu göreceksin. Bunlar şeriat mevzusunda da en cahil kimselerdir. Ne vahdet-i vücuddan, ne de vahdet-i şuhûddan zerre kadar haberleri var--◄◄ dır!’ (s.12)


kültür ve sanat

doğuş aylık gazete/maandblad

göçtü kervan, kaldık dağlar başında

nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

H

, ER ER, . L ÜÇ DİL AR.. YE R K L KI

VEFATININ 15. YILINDA RAHMETLE ANIYORUZ...

SİYASETÇİ, ASKER, MÜTEFEKKİR BİR DAVA ADAMI:

ayatı ve Mücadelesi: 8 Ağustos 1925 tarihinde Bosna-Hersek’teki Bosanski Şamats (Šamac) şehrinde doğdu. Aliya’nın ticaretle uğraşan babası Mustafa, çocuklarına iyi bir gelecek sağlama amacıyla, oğlu henüz iki yaşında iken ailesini Saraybosna’ya taşımıştı. Ailesinden ve özellikle annesinden dinî eğitim alan Aliya, Saraybosna’nın itibarlı okullarından olan Birinci Erkek Lisesi’ne girdi. Bu okulda bir ara komünistlerin propagandalarından etkilendi, gençlik heyecanıyla toplumsal hakhaksızlık problemleriyle Allah’a olan inancı arasında kararsız kaldı. Sonradan kendisinin ifade ettiğine göre o dönemde okuduğu Batı felsefesine ait eserlerin etkisiyle bir inanç sarsıntısı yaşadıysa da dinle alâkası hiçbir zaman kopmadı, din karşısındaki komünist yaklaşımını kabul etmedi, tanrısız bir kâinat ona her zaman anlamsız göründü. Bu yıllarda kendisini en çok etkileyen üç eser Bergson’un Yaratıcı Evrim, Kant’ın Saf Aklın Eleştirisi ve Spengler’in Batı’nın Çöküşü’dür. İçine düştüğü fikrî sarsıntı uzun sürmedi ve İslâmî kimliği gençlik döneminde hayatına yön vermeye başladı. Daha lisenin ikinci sınıfında iken Genç Müslümanlar Derneği’ne girerek faal üyelerinden biri olan Aliya, bu grup içindeki çalışmalarının yanı sıra özellikle Doğu Bosna’dan gelen mültecilere yardım faaliyetlerine aktif biçimde katıldı. 1943’te liseden mezun olduktan sonra arkadaşlarının anlattığına göre âsi bir karakter sergilemeye başladı. II. Dünya Savaşı’nda Bosna-Hersek’in, Almanya’nın desteğiyle 1941 yılında kurulan Bağımsız Hırvatistan Cumhuriyeti’nin bir parçası haline gelmesi ve bunun yol açtığı yeni sorunlardan dolayı Aliya’nın da aralarında bulunduğu genç Müslümanlar, Saraybosnalı âlim ve vâiz Mehmed Hanciç’in başkanlığını yaptığı el-Hidâye Derneği’ne geçmek zorunda kaldı. Aliya, Hırvatlar tarafından askere alınmak istenince Saraybosna’dan kaçıp Gradaçac’a gitti. 1945’te Tito’nun liderliğindeki Partizan ordusu Saraybosna’yı aldığında geri döndü; ancak bu defa Sırplar tarafından askere alındı. Partizanlar’ın Müslümanları tutuklamaya başladığı sırada askerliğini bitirmek üzere olan Aliya, daha önceki İslâmî faaliyetlerinden dolayı 1 Mart 1946’da on dört arkadaşıyla birlikte tutuklanıp hapsedildi. Hapiste kaldığı üç yılın ardından Halide Hanım’la evlendi ve üniversite öğrenimini tamamlamaya çalıştı. İlk girdiği Ziraat Fakültesi’ni yarım bırakıp Hukuk Fakültesi’ne geçti ve 1956’da mezun oldu. Hayatının önemli bir kısmını değişik kurumlarda hukuk danışmanlığı yaparak geçirdi. Aliya İzzetbegoviç, bir yandan çeşitli kitaplar okurken diğer yandan komünist rejimin baskılarına rağmen düşüncelerini kaleme almaya çalıştı, gençlerle ilgilendi. İlmî ve fikrî birikimi, entelektüel kapasitesi ve Müslüman kimliğini yansıtan yorumlarıyla kısa sürede dikkati çekti. İslâmî bakış açısıyla dile getirdiği düşünceleri, sadece Boşnaklar üzerinde değil

eski Yugoslavya’daki farklı etnik gruplara mensup Müslümanlar üzerinde de etkili oldu. Bu arada düşünce ve faaliyetleri sebebiyle yönetimin hedefi haline geldi. Özellikle 1970’te bir grup arkadaşıyla birlikte kaleme alıp yayımladığı “İslâm Deklarasyonu” başlıklı metin ülke içinde ve dışında büyük yankı uyandırdı. Bosna-Hersek ve Yugoslavya Müslümanları yanında bütün dünya Müslümanlarına içinde bulundukları dönemde insanlığa ve kendi dindaşlarına karşı sorumluluklarını hatırlatan bu bildiri bir süre sonra onu hazırlayanların siyasal baskıya mâruz kalmalarına yol açtı. Tito’nun 1980’de ölümünün ardından Yugoslavya’da şartlar daha da ağırlaşmaya başladı ve 1983’te “Saraybosna süreci” sırasında İzzetbegoviç tekrar tutuklandı. Onunla beraber birçok Müslüman aydın yasal düzeni yıkmak amacıyla örgüt kurmaktan yargılanarak hapse mahkûm edildi; İzzetbegoviç de bazı suçluları ilk defa mahkemede gördüğü halde örgütün lideri olarak suçlandı. Yargılamanın ardından hapiste beraber bulunduğu arkadaşları, daha sonra başlatacağı siyasal bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin çekirdek kadrosunu oluşturdu.

On dört yıl hapse mahkûm edilen Aliya İzzetbegoviç, Foça Hapishanesi’ne kondu. 1987’de pişmanlık duyup af dilemesi ve bir daha siyasî faaliyetlere dönmemeye söz vermesi halinde serbest bırakılacağına dair kendisine yapılan teklifi reddetti. Komünist dünyanın dağılmaya yüz tuttuğu bir ortamda demokratik ülkelerle İslâm ülkelerinin baskıları sonucu 25 Kasım 1988’de serbest bırakıldı. Bu tahliyeye sebep olan siyasî gelişmeler İzzetbegoviç’i toplumsal sorumluluk almaya zorladı. Genç Müslümanlar hareketinden arkadaşlarıyla birlikte Mart 1990’da kurduğu Demokratik Eylem Partisi’ni ülkede Müslümanların etkin bulunduğu bölgelerde örgütlemeye çalıştı. Özellikle Boşnak ve Arnavut Müslümanların geleceğinin ancak Yugoslavya’nın bir arada ve âdil bir şekilde yönetilmesiyle mümkün olacağını düşünen İzzetbegoviç, Yugoslavya’nın parçalanma sürecinde siyasete girerek 5 Aralık 1990’da yapılan seçimleri kazandı ve Bosna-Hersek cumhurbaşkanı oldu. 1 Mart 1992’de gerçekleşen referandumla Bosna-Hersek bağımsızlığını ilân etti. Ancak ülkesi Sırplar’ın saldırısına uğrayınca dirayetli ve temkinli bir siyaset izleyip silâhlı çatışmaları sona erdirmeye çalıştı. Bu mücadelesi, üç yıl devam eden kanlı savaşa 14 Aralık 1995’te son veren ve Bosna-Hersek’in bağımsız

bir devlet olarak tanınmasını sağlayan Dayton Antlaşması’yla neticelendi. Savaş sırasında ve savaşın ardından uluslar arası baskılara mâruz kalsa da BosnaHersek’in bağımsızlığı için çok güçlü diplomatik ve askerî çabalar sarf etti. 14 Eylül 1996’da Dayton sonrası yapılan ilk seçimde Boşnak, Hırvat ve Sırp temsilcilerinden oluşan üçlü Başkanlık Konseyi’ne seçildi ve başkanlığı üstlendi. 1314 Eylül 1998 seçimine katılmayı istememekle birlikte Demokratik Eylem Partisi Ana Komitesi’nin kararı doğrultusunda tekrar aday oldu ve seçimden galip çıkarak Başkanlık Konseyi’nin yöneticiliğine devam etti. Ancak sağlığının görevini sürdürmesine imkân vermemesi üzerine 2000 yılı Haziranında görev süresi tamamlanmadan devlet başkanlığından çekildi ve 19 Ekim 2003’te vefat etti. Bir coğrafyanın ekonomik, siyasi, kültürel ve toplumsal geleceğinde aktif rol oynayabilmek aynı zamanda bu alanlarda birikim sahibi olmayı ve etkin davranmayı gerektirir. Boşnak, Arnavut, Pomak gibi yerli Balkan halkları sahip oldukları tarihsel ve kültürel değerlerle bulundukları coğrafyanın asli unsuru olabileceklerini, Balkanların geleceğinde yeniden aktif roller üstlenebileceklerini özellikle soğuk savaş sonrası gelişmelerle göstermişlerdir. Balkanlardaki İslam varlığının tarihçileri ilgilendiren bir alan çalışması olmaktan çıkıp toplumsal hayatın tüm alanlarını kuşatan bir varlık oluşunu simgeleyen isimlerin başında kuşkusuz Aliya İzzetbegoviç gelmektedir. Onun hayatı, fikirleri ve düşünceleri İslam medeniyetinin kalıcı unsurları olarak Müslümanların Avrupa’da, tarihi kökleri bulunan, yaşayan ve aynı zamanda bölgenin geleceğini belirleyen en dinamik unsur olduğunun altını çizmektedir. Aliya’nın İslam Yorumu: Aliya, İslam’ın dogmatik olarak hareket eden değil, tecrübeye önem veren, bilinenden bilinmeyene giden bir irade yaratmayı hedeflediğini söyler. İslam kendi kapalı evreninde devinen değil, dış dünyaya açılan ferdiyetini toplumsal alanda bir şahsiyete dönüştüren insanlar yaratmayı hedefler. Bu dışadönüklük vurgusu, hem insan hem de bir bütün olarak tabiatı/dünyayı kapsar. Aliya, bireysel sorumluluğun kullanımının yarattığı saygın bir şahsiyetin inşasına büyük önem vermekte ve iradesini ve aklını başkasının tahakkümüne ve kullanımına terk etmeyi temsil eden tebaa kültürüne karşı çıkmayı önermektedir. Önerdiği doktrin içinde insanın özgürlüğü ve şahsiyeti önceliğe sahiptir. Ona göre, emniyet, teşkilat,

iyi vatandaş olma gibi modern kavramsallaştırmalar, insanın özündeki hürriyeti törpülemekte ve insanlar topluluğunu teşkilatlanan ve kanun ve kurallarla manipülasyona hazır hale getirilen topluma dönüştürmektedir. Bu manipülatif yapıyı kırmak için Aliya topluma karşı topluluk fikrini savunmaktadır Yaşadığı coğrafyanın diline tercüman olurcasına Aliya sürekli reel olana, her an insanın karşısına çıkan ve kendini ona dikte eden kültürel, coğrafi, siyasi, vs., şartlara işaret etmektedir. Aliya var olduğundan beri insanın tarihini gözlemleyen birinin tarafsızlığı ve tasviriyle özetlemektedir durumu. Bu aslında olması gereken değil, ama olandır. Kültürel Temelli Bir Uygarlık Aliya’nın kültür ve uygarlık arasında yaptığı ayırımdan hareket ederek, İslam’ın insanı inşa ederek (kültür) kendine zamanda ve mekânda nasıl yer tuttuğunu yani uygarlık yarattığını tahlil edebiliriz. Kültürün taşıyıcısı insan, uygarlığınki ise toplumdur. İnsan felsefe, sanat, şiir, ahlak, inanç kültüre aittir. Devlet, ilim, şehirler, teknik uygarlığın özellikleridir. Romalılar uygarlık yaratan barbarlardır. İslam medeniyetinin unsurlarından biri olarak kendine has bir siyaset (yönetim felsefesi) oluşturacak bir İslam kültürü var mıdır? Kültür ve medeniyet ilişkisinin İslami bağlamı nedir? Medeniyet kültürün ete kemiğe bürünmesidir. Emperyalizmin tarihi, medeni milletlerin hürriyetlerini müdafaa eden geri kalmış milletlere karşı ezme ve imha harplerini anlatır. İstilacıların uygar olması gaye ve metotları bakımından olumlu sonuçlar doğurmamıştır. Kültürün asıl vazifesi uygarlık hakkındaki efsaneyi yıkmak ve dünyanın hümanizasyonunun devamına imkân vermektir. İslam insan iradesine belli bir kült(ür) çerçevesinde müdahil olur. Bu kültürlenmiş ben, kendi ayırt edici özellikleriyle kendi uygarlığını yaratır. Din önce insan zihninin şekilleneceği bir kültür evrenini kurar. Bu kültür evreninde insanın kendisiyle, çevresiyle, diğer insanlarla, Allah’la, vs. ilişkisine dair normları koyar ve bunları keşfedecek insan zihnini yaratır. Uygarlık elle dokunduğumuz, gözle gördüğümüz şeydir. Kültür bunun içine sinen ruhtur. Dünyada öyle medeni milletler vardır ki kültür olarak geri kalmışlardır, öyle kültürler vardır ki onlar da medeniyet geliştirememişlerdir. Esas olan, dokunulabilir olan bir medeniyet yaratarak kültürü dışarıda görünür kılmaktır. Bu medeniyet kendini sürekli evrensel bir düzeyde temsil edecek terimler ve kavramlar üretmek durumundadır.

FOTOĞRAFLAR DİLE GELSE...

“FATİMA”

“Srebrenitsa’da 1995 yılında doğduktan birkaç gün sonra Sırp askerleri tarafından öldürülen “isimsiz bebek” yarın toprağa verilecek. Annesinin ısrarı üzerine bebeğe Fatıma ismi verildi. Babası ve iki ablasıyla birlikte öldürülen bebeğin kemikleri geçen sene bulunmuştu.

29

ALİYA

Eserleri... 1. Doğu Batı Arasında İslamİzzetbegoviç’in yalnız İslâm’la ilgili değil aynı zamanda kültür, medeniyet ve siyaset üzerine görüşlerini yansıtması bakımından da büyük önem taşıyan eser birçok dile çevrilmiş, 1993’te Kral Faysal Uluslararası İslâm’a Hizmet ödülüne lâyık görülmüştür. 2. İslâm Deklarasyonu 3. İslâm Deklarasyonu ve İslâmî Yeniden Doğuşun Sorunları 4. Özgürlüğe Kaçışım: Zindandan Notlar, Aliya’nın hapishane notları yanında Doğu ve Batı Arasında İslam’daki bazı düşüncelerini güncelleştirdiği eser, onun Müslüman bir fikir adamı olduğu kadar evrensel insanlık problemlerine dair düşünce üreten bir kişi olduğunu da göstermektedir. 5. Tarihe Tanıklığım 6. Bosna Mucizesi: Konuşmalar 7. Köle Olmayacağız 8. Soğuk ve acı bir barışın günleri; Sarajevo 2005). 9. Dünyaların birleştiği yer; Sarajevo. İzzetbegoviç’in yaptığı konuşmalar bir araya getirilerek neşredilmiş olup yukarıdaki son dört kitap da bu şekilde oluşmuştur. -◄◄

40 HADİS - (16) Gâle Habîbü’l-Müste’ân Aleyhi salâtü’l-Mennân Lâ yuhavvifu kâri’u’lKur’ân ------------

“Kur’an okuyan kimse korkudan emîn olur.” ------------

“Kur’an, Sahibinden bir mektuptur kime gönderilmişse o okur! Kur’an okurken şeytan Besmeleden önce gelir! Lütfen, her türlü ön yargıdan uzak, temiz, duru, dingin bir kalp ile Kur’an-ı Kerim’i idrak edecek şekilde okuyunuz. İnanıyorum ki Allah (c.c) okuduklarımız doğrultusunda yaşarsak bizlere, dünya ve ahiretin güzelliklerini hayal dahi edemeyeceğimiz bir cömertlikle ihsan edecektir. Kur’ân, kulun Allah’ı aradığı her vesileden daha üstündür. Öyleyse Allah’ı sadece Kur’ân’la ara! Allah kelamındaki zevki tatmadan bu dünyadan giden hiçbir şeyden nasibini almamıştır.”

HEDİYELİ SORU

““Gün Olur Asra Bedel” adlı romanınyazarı kimdir? sorunun cevabını yukarıdaki mail adresine ulaştıran ilk 5 okurumuz arasında çekilecek kurada, adı belirlenecek olan talihli okurumuza

““Gün Olur Asra Bedel” adlı kitap hediye olarak gönderilecektir.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

04 bizim sayfa 30 ons pagina

Tebrik Taziye Şifa dileği

- Taziye... Edelstaal ve Orka Hotels Şirketi sahiplerinden Sevgili Turgut Torunoğullarının amcası Şahan Torunoğulları’nın vefatı sevenlerini yasa boğdu. Merhuma Allah’tan rahmet diliyoruz. Baba Faik Torunoğulları başta olmak üzere Turgut, Ali, Erdal, Ertan, Yavuz, Aykut, Ercan ve Caner Torunoğulları’na, kederli ailesine, yakınlarına ve sevenlerine sabr-ı cemil ve başsağlığı diliyoruz. - Taziye... Schiedam İslam Merkezi Camii önceki başkanı ve Saadet Hollanda yöneticilerinden Sevgili İrfan Ulusoy’un ağabeyinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Hollanda Mehteran Genel Koordinatörü ve gazetemiz bölüm editörlerinden Sevgili Ünal Fırat’ın dayısının vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Rotterdam Birlik Camii üyelerinden Osman Akıllı’nın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Mescid-i Cuma Oss Camii üye ve cemaatinden, İbrahim Özyıldız, Çorumlu Yakup Uzuncan’ın eşinin, Ali Demirci’nin, Hilmi Güngör’ün, Ali Okşaş’ın, Muhittin Keleşli’nin ve Adnan Şahin’in kayınvalidelerinin vefatlarını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhum ve merhumelere Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan, eğitimci ve siyasetçi Sevgili Sedat Fatih Yiğit’in kıymetli babasının vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Ulft’ten Mustafa Avcı’nın, Schiedam’dan kentinden Halil Çelik’in, Uden’den Mahmut Uzun’un vefatlarını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumlara Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan ve Birlik Camii üyelerinden Sevgili Tahsin Tan’ın kıymetli amcası Bayram Tan’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye.. Okurlarımızdan ve önceki yazarlarımızdan Sevgili Necmeddin ve Necdet Yasak’ın kıymetli babalarının vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

Colofon Doğuş is een maandelijks informatieblad in het Turks en af en toe Nederlands o.a. kunst, cultuur, politiek, educatie, wetenschap, literatuur en filosofie. Uitgever/Sahibi Stichting Dogus/Doğuş Vakfı Hoofdredacteur/Yayın Yönetmeni Adnan Şahin Eindredacteur/Yazı İşleri Müdürü Oğuzhan Kılıç Art Directeurs/Görsel Düzenleme Ali Alemdar Advertenties/İlan- Reklam Servisi dogus@dogus.nl Afdeling Nieuws en Tips/Haber Dairesi M. Şahin Abonnement / Abone Servisi dogus@dogus.nl Yayın Kurulu/ Redactie Raad Adnan Şahin, Ergün Madak, Mehmet Şükrü Oflaz, Zeynel Abidin, Ercan Kuzu, Sezer Değmez, Recep Soysal Oplage/Tiraj 8.000 Verspreiding/Dağıtım Alanı Landelijk/Hollanda Geneli Adres Strevelsweg 700 unit 413, 3083 AS Rotterdam Tel. (010) 471 68 47 e-mail dogus@dogus.nl - website www.dogus.nl Met dank aan InterAjans.nl, SONHABER.nl, M.Ali Topcu, AA Verzonden artikelen vallen niet onder de redactionele verantwoordelijkheid. Alle auteursrechten van deze uitgave worden uitdrukkelijk voorbehouden. Druk/Baskı Rodi

- Taziye... Ede teşkilatı muhasibi Sevgili Lokman Millet’in kıymetli validelerinin fâni dünyadan dar-ı bekaya irtihal ettiğini teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye sonsuz rahmet ve mağfiret, Lokman Millet kardeşimize, ailesine, sevenlerine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Uden Süleymaniye Camii üye ve cemaatinden Yaşar Uzun’un kıymetli valideleri Fatma Uzun’un fâni dünyadan dar-ı bekaya irtihal ettiğini teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye sonsuz rahmet ve mağfiret, Lokman Millet kardeşimize, ailesine, sevenlerine sabır ve başsağlığı dileriz. - Şifa dileği... Okurlarımızdan ve NIF Muhasebe görevlisi Sevgili Bedreddin Budak’ın kardeşi İshak Budak’ın rahatsızlığı nedeniyle hastanede müşahede altına alındığını ve başarılı bir operasyon geçirdiğini duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyor, dualarınızı bekliyoruz. - Şifa dileği... Okurlarımızdan Sevgili Ertuğrul ve Vedat Gültekin’in ağabeyleri Ahmet Turan Gültekin’in rahatsızlığı nedeniyle hastanede müşahede altına alındığını üzüntüyle duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyor, dualarınızı bekliyoruz. - Şifa dileği... Okurlarımızdan Sevgili Bedriye Polat’ın rahatsızlığı nedeniyle hastanede müşahede altına alındığını üzüntüyle duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyor, dualarınızı bekliyoruz. - Şifa dileği... Okurlarımızdan Sevgili İzzet İlksoy’un rahatsızlığı nedeniyle hastanede müşahede altına alındığını üzüntüyle duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyor, dualarınızı bekliyoruz.

- Tebrik.. Hoş geldin İsmail Mete! Okurlarımızdan Sevgili Mevlüt ve Esra Ekici çiftinin 7 Ekim 2018 tarihinde İsmail Mete adını verdikleri bir bebeleri dünyaya geldi. Genç çifti ve dedelik makamına oturan ve Almina Baklava sahiplerinden Yılmaz Ekici’yi tebrik ediyor, minik İsmail Mete’ye dünyamıza hoş geldin diyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz. - Tebrik.. Hoş geldin Rüya! Okurlarımızdan Sevgili Emrullah ve Arzu Metin çiftinin 9 Ekim 2018 tarihinde Rüya adını verdikleri bir bebeleri dünyaya geldi. Genç çifti ve dedelik ve ninelik makamına oturan Murat ve Mercan Metin’i tebrik ediyor, minik Rüya’ya dünyamıza hoş geldin diyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz. - Tebrik.. Hoş geldin Zeyd İbrahim! Okurlarımızdan ve NIDA Parti yöneticilerinden Sevgili Nurullah ve Melek Gerdan çiftinin 10 Ekim 2018 tarihinde Zeyd İbrahim adını verdikleri bir bebeleri dünyaya geldi. Genç çifti ve dedelik ve ninelik makamına oturan Cihan ve Sevgi Gerdan’ı tebrik ediyor, minik Zeyd İbrahim’e dünyamıza hoş geldin diyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz.

-Tebrik... Okurlarımızdan ve Birlik Camii cemaatinden Sevgili Cengiz ve Fatma Akpınar çiftinin mahdumu Şuayip ile Sermin Kirmit ve Ökkeş Koyuncu çiftinin kerimesi Berru 13 Ekim Cumartesi günü düzenlenen bir merasimle dünya evine girdiler. Berru ve Şuayip’i tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

- Tebrik.. Okurlarımızdan Sevgili Abbas ve Nuşide Turan çiftinin mahdumu Tolga ile Emine Merdin ve Sümer Şen çiftinin kerimesi Sebahat 29 Eylül Cumartesi günü düzenlenen bir merasimle dünya evine girdiler. Sebahat ve Tolga’yı tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Tebrik.. Okurlarımızdan Sevgili Hasan ve Reyhan Savaş çiftinin kerimesi Niyda ile Hamdi ve Hamide Özer çiftinin mahdumu Mehmet 30 Eylül Pazar günü düzenlenen bir merasimle dünya evine girdiler. Niyda ve Mehmet’i tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Tebrik.. Okurlarımızdan ve değerli siyasetçilerimizden Necat Kaya’nın biricik kerimesi Seher ile İbrahim Çifçi’nin mahdumu Murat 14 Ekim Pazar günü düzenlenen bir merasimle dünya evine girdiler. Sevda ve Erdem’i tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

- Taziye... Gashuis Samur Garage sahibi Sevgili Osman Samur’un amcaoğlunun vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

- Taziye... Birlik Gençlik Teşkilatı önceki başkanlarından Sevgili İrfan Akkanoğlu’un kıymetli validesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

-Tebrik... Hollanda İslam Federasyonu (NIF) önceki başkanı ve şu an Hasene Hollanda Başkanı olan Kırşehirli Mehmet ve Fatma Yaramış’ın mahdumu Eyyup ile Trabzonlu Ali İhsan ve Müzeyyen İskender’in kerimesi Sebahat, 7 Ekim 18 Pazar günü çok sayıda eş dost ve akrabanın katıldığı bir düğün töreni ile dünya evine girdiler. Sebahat ve Eyyup’u tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

Abone


doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 243 - Ekim/Oktober 2018

Bulmaca

bilmece-bulmaca 31 puzzels - raadsels

Hazırlayan: Mücahid Çeçen Soldan sağa: 1- Bir dava uğrunda canını veren, canını feda eden * Kuzey Afrika, İran ve Hindistan’da yetişen dikensiz küçük bir ağacın, ucu dövülüp fırça durumuna getirilen ve diş temizliğinde kullanılan çubuğu. 2- Belirli bir günün, olayın bir önceki günü veya ona yakın günler, ön gün * Umman Denizi’ne 1.046 km kıyısı vardır. Batısında Afganistan ve İran, kuzeyinde Çin, doğusunda Hindistan vardır. Nüfus bakımından dünyada altıncı sırayı alan Güney Asya’da Müslüman bir ülke. 3- Bir tür kemirgen * Katar * Düşüncesizce her işe atılan, cüretkâr. 4- Batı Anadolu yiğidi * Gözleri görmeyen * Kır, çöl * Aynştaynyumun simgesi. 5- Radyumun simgesi * Başkasının sırtından geçinen * Argonun simgesi * Ün, şöhret. 6- Başkaları tarafından bilinmesi sakıncalı görülen bir gerçeği saklamaktan vazgeçip açıklama, söyleme, bildirme * Sünnet olan çocuğun bütün masraflarını üstlendikten sonra sünnet sırasında çocuğu kucağına alarak elini, kolunu tutan ve bütün hayatı boyunca çocuk üzerinde babasına yakın hak taşıyan kimse * İtriyum elementinin simgesi. 7- Trityumun simgesi * Kaybolma, yitme * Aynştaynyumun simgesi * Aylık. 8- Bir yerin düzen ve güvenlik içinde bulunması durumu, düzenlilik, güvenlik * Bir işin yapılması için harcanan beden ve kafa gücü * Argonun simgesi. 9- Yanaşmaktan emir * Bir nota * Bazen, kimi vakit, bazı bazı. 10- (Tersi) kamer * Azotun simgesi * Kırmızı, acı biber * Sinirli. 11- Etrafı sularla çevriliş kara parçası * İhrama giren kişinin giydiği, belinden altını örten dikişsiz elbise ve cenâzenin kefenlerinden bir parçasının ismi * Hedefi vurma. 12- Halk oylaması * Ölüm veya bir felaketten doğan acı ve bu acıyı belirten davranışlar, matem. 13- Açgözlülük * Açıkgöz, kurnaz, cingöz * Argonun simgesi. 14- Trityum elementinin simgesi * Bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı veya yakını, kıyı, yaka * En yüksek devlet otoritesini, bütün devlet başkanlığı yetkilerini kalıtım veya soylularca seçilme yoluyla elinde bulunduran kimse * Türk lirası. 15- Çabuk davranan, çevik * Kutsal sayılan bazı insanlara, hayvanlara, nesnelere dokunulmasını, kullanılmasını yasaklayan, aksi yapıldığında zararı dokunacağı düşünülen inanç * Razı olmak. Yukarıdan aşağıya: 1- Peygamberimizin amcası Ebu Talip’in oğlu ve ilk Müslümanlardandır. Cennete uçarak giden sahabi olarak bilinir * Uzaklık işaret eder. 2- Fotoğrafta görülen, hacıların Kurban Bayramı’nın arife günü toplandıkları Mekke’nin doğusundaki tepe * Mutluluk * Trityumun simgesi. 3- Hangi yer anlamında bir kelime * Anlayış, anlama yeteneği * Bir kaynağa dayanmayan, hayalî. 4- Batı Anadolu yiğidi * Bulmaya çalışan * Bir işin yapılması için harcanan beden ve kafa gücü. 5- Demir’in simgesi * Bir yerin düzen ve güvenlik içinde bulunması durumu, düzenlilik, güvenlik * Bir komşu ülke. 6- Alfabemizin yirmi üçüncü harfi * Yok, kalmadı, anlamında kullanılan bir söz * Açıklamalar. 7- Zekâsı pek gelişmemiş, zekâ yoksunu, alık, ahmak, alık salık * Ün * Radyumun simgesi. 8- Bir meyve * Beyaz renk * Bir devletin silahlı kuvvetlerinin tümü * Borun simgesi. 9- Ağaç, taş, metal vb.ni yontmaya yarayan, bir ucu keskin çelik araç * Trityumun simgesi * Dış uyaranlara karşı bilincin, bütünüyle veya bir bölümünün yittiği, tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı dinlenme durumu. 10- Hz. İbrahim ile oğlu İsmail’in Allah’a olan bağlılığının sınandığı yer * Gerçek * Bayındırlık. 11- Duman kiri * Köpeğin çıkardığı ses * Aylık * Bir meyve. 12- Yıldız * Anadolu’da babanın kız kardeşi * Sayısı belli olan. 13- Yurt * İnce uzun, beyaz renkli bir çeşit kabak, helvacı kabağı * Alfabemizin son harfi. 14- Valide * El içi * Gereksiz, yersiz, boş * Uzaklık işaret eder. 15- Potasyumun simgesi * Kötü, fena * Tanık * Kırmızı renk.


04 32

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 243 - Ekim/Oktober 2018


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.