Dogus 237

Page 1

Sevgiye, Özgürlüğe, Adalete; Barışa...

DAVETLİSİNİZ!

Nisan/April 2018 yıl/jaar 19 sayı/editie 237

e-mail: dogus@dogus.nl www.dogus.nl Varan indirimler

Bütün ocaklara uygundur

Adres Schiekade 594 Rotterdam Her Salı saat 10-17 arası açığız

Veya haftanın 7 günü saat 9-21 arası telefon edip randavu alabilirsiniz Tel:0618474283 veya 0639831512 www.kutahyaporselein.nl

ih “ Tar aya ve y a z m ke l bu ü ına n insa ete hizm m” deva> S 21 >

“Biz seni, ancak âlemlere rahmet olmak üzere gönderdik.” Ey Kutlu Elçi! Hak, adalet, sevgi ve barışın tesisi için...

IZ’INDEYIZ! >> “Buyrun, Ben Müslüman’ım” isimli IGMG aksiyonu bu yıl 7 Nisan Cumartesi günü tanış olmak, ön yargıları yıkmak mottosu ile olacak... >> Referandumda Hollanda halkı, istihbarat yasasına ‘hayır’ dedi... >> Avrupalı Türkler, uçak biletlerindeki “uçuk” fiyatlara isyan ettiler... >> Diyanet ve STK’lardan NPO ve Wilders için suç duyurusu var...

ları şı k u c “Ço atanda A B v a i l e l e re olan ma otur ktı” çı izni > S 03 >

isi, t r a P N I DA a l m a y a s kö k m d eva r ! o ediy 05 >> S

fe t Z i ya ra n o Rest rdam’da e Rott tte! e hizm 08 >> S >> S 16

Türkçe ve Hollandaca aylık enformasyon gazetesi / Maandelijks informatieblad in het Turks en Nederlands

“HELAL OLSUN” DİYE VARIZ! Islamitische Slachterij New Atlas B.V. Badhuisstraat 7, 6827 AD Arnhem Tel: 026-3700034 - Web: www.newatlasbv.nl “ÇOCUKLARIMIZA PEYGAMBERİMİZİ NASIL SEVDİRELİM?”

Elif Bayraktar

S 04

“KAZAZEDELER TEK BAŞINA HAREKET EDERSE...”

Ethem Emre

S 06

“HANGİ KİTAPLARI NEDEN OKUMALI?”

Ergün Madak

“EFRADINI CAMİ AĞYARINI MANİ”

“İSLAM’DA KADININ YERİ KONUMU NEDİR?

S 09

Reyhan Şeker

S 10

Talha Yıldız

S 27


02 yayın odası

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 237 - Nisan/April 2018

redactie

Adnan Şahin

Editör’den

adnan@dogus.nl

Recep Soysal’ın objektifinden...

“Polariseren” deyince ilk akla gelen “kim” olmalıydı?

D

eğerli okurlarımız, hepinizi yeniden en kalbi duygularımla selamlıyorum; esselâmü

aleykum… Geçtiğimiz aya damgasını vuran bir yerel seçim yaşadık. Genel olarak baktığımızda yerel seçim gerçekten de yerel oldu zira daha çok mahallî partiler kazandılar. Yeşiller beklentilerinin üzerinde bir sayıda meclis üyeliği elde ederken hatta bazı büyük kentlerde birinci parti olurken, büyük partiler yüksek oranda oy kaybına uğradılar. Öte yandan daha çok yabancıların desteklediği DENK partisi ilk defa yerel seçime girmesine rağmen büyük bir başarıya imza attı. Kendi tabirleri ile “tarih yazmaya” devam ettiler. Önemli bir kent olan Rotterdam’da DENK partisi ve aynı seçmen kitlesine hitap eden NIDA partisi de ayrıca seçime girerek daha önceki iki sandalyesini korudu. Umarız bu sonuçlar tüm insanlık için hayırlara vesile olur. Şahsen 20 Mart’ta Türkiye’ye gitmem icap etti ve burada o seçim heyecanını yaşayamadım. 22 Mart’ta tekrar Hollanda’ya dönerken Sabiha Gökçen Havaalanında uçağa bineceğim sırada bekleşirken ayaküstü bir Hollandalıyla yıldırım hızıyla seçim sonuçlarını değerlendirdik. Daha doğrusu ben adamın sonuçlarla alakalı olarak neler düşündüğünü merak ettim. Bilhassa Rotterdam’da “DENK’in elde ettiği başarıyı nasıl

buluyorsun?” diye sorduğumda, ”jah! jah, goed maar polariserend…” diye cevapladı. Yani “kutuplaştırıcı” olur demek istiyor. Dilimin döndüğünce bende ona asıl kutuplaştırıcının kim olduğunu anlatmaya çalıştım. Yıllarca yabancılara savaş açmış partiler hâlen dururken bunu söylemenin çok anlamlı olmadığını söylemeye çalıştım. Bir de yarım arsıdan fazla bir süredir yan yana, iç içe yaşayan insanlarız. Ta ilk yıllardan beri bizlerin Müslümanlar olduğumuz bilinip dururken son zamanlarda popülistlerin sürdürdüğü bir anti İslam kampanya ile sanki İslam Hollanda’ya daha dün getirilmiş gibi bir algının oluşturulduğunu anlatmaya çalıştım. Wilders’ın, İslam’a karşı açtığı savaşın Fitne ile başladığını ve kanla yazdığı “İslam Öldürür” sloganıyla zirveye ulaştığını ve bunun kutuplaştırmanın daniskası olduğunu anlatmaya çalıştım… Adam arada bir “Ja, ja ja” dedi durdu ama tam olarak ne anladı, ne kadar anladı bilmiyorum ama DENK’in başarısının kendisini pek memnun etmediği aşikârdı . Bu seçimlerde araya sıkıştırılan bir de referandum oylaması vardı ki, bu da bilmece gibi bir şeydi ve herkes birbirine sordu durdu ve kimse tam bir açıklık getiremedi. Garabet bir şeydi. Ve neticede son resmî sonuçlara göre % 49 karşı % 51 oyla reddedildi. Evet değerli okurlarımız bu sayımızda da yine değerli yazarlarımızın yazılarıyla sizleri buluşturuyoruz. Bu sayımızda Elif Bayraktar Hanım, “Peygamber Efendimizi Çocuklarımıza Nasıl Sevdiririz” başlığı altında yazdığı yazısında anne –babalara pratik ipuçları veriyor. Mehmet Şükrü Oflaz, Âlemlere Rahmet programlarını konu edinmiş. Peygamber efendimizi

salon programlarıyla anmanın, anlamaya çalışmanın; bu işi salonlarla sınırlamanın hangi soru işaretlerini doğurduğuna bakmış. Talha Yıldız, Zamanın israf edildiğini düşünüyor. Hangi nedenlerden dolayı zamanın israf edildiğine işaret ediyor ve onu değerlendirme konusunda peygamberlerin tavsiyelerini sizler için köşesine taşımış. Murat Altun “Zehirli ve Sihirli sözler” başlığı altında Hadis ve sünnet düşmanlarına karşı tavır koyarak kalemini oynatmış. Ergün Madak Âlemlere rahmet peygamberimizi anma programlarından yola çıkarak sosyal medyada paylaşılan dinî çerçeveli söylemlerin samimiyetini yitirdiğinin altını çiziyor ve daha samimi bir şekilde peygamberimizi anmanın yolları konusunda tavsiyelerde bulunuyor. Reyhan Şeker Hanım “İslam ve Kadın” başlıklı yazısında kadının İslam’daki yerini ve İslam’ın kadına verdiği değeri çok net örneklerle ortaya koyarken, İslam’ın kadını aslında nereden alıp nereye getirdiğini yazmış. Hüseyin Kerim Ece, bu ayki yazısında en mutlu insanının kim olduğunu sormuş. Uzun bir liste ile mutlu insanları sıralamış ve gerçek mutluluğun ne olduğunu peygamber sözleri ile anlatmış. İbrahim Turgut, “İslam’ı Güncellemek” başlığını atmış ve ateşli bir biçimde tartışılan ‘güncelleme’ konusunu ele almış. Bu konunun daha aklıselim ile tartışılmasının İslam’a daha faydalı olabileceğini savunmuş. Birkaç örnekle İslam’ın hangi konularda nasıl hüküm verdiğini göstermiş. Kısacası, hepsi bir solukta keyifle okuyacağınız yazılar olmuş... Gelecek sayımızda yeniden birlikte olabilmek dileği ile Allah’a emanet olunuz… ◄◄

Camiler buluşma, hayır çarşıları kaynaşma yeri...

Hilversum şehir merkezinde bulunan ve Kuzey Hollanda Millî Görüş Federasyonu bünyesinde faaliyet gösteren Hilversum Merkez Camii, 10-11 Mart tarihleri arasında, bütün Hilversum halkına açık bir hayır çarşısı düzenledi. Bölge insanının buluşma merkezi hâline gelen çarşı bir kaynaşma ortamı oluştu. Yemek, kitap ve diğer alışverişlerin de yapıldığı etkinliğe yoğun bir katılım oldu.

Dar’ül Erkam ev sohbetleri devam ediyor...

Resûlullâh, ilk üç sene İslâm’ı gizli bir şekilde teblîğ etmiş, dâvetini kabûl etmeyenlerden bu mevzûyu kimseye açmamalarını istemiştir. Nübüvvetin ilk senesinde Erkam bin Ebi’l-Erkam -radıyallâhu anh- Müslüman olduktan sonra ashâb-ı kirâm onun evinde gizli gizli toplanmaya başladılar. Bu anlayış ve ruh ile Soest Millî Görüş Teşkilatında Dar’ül Erkam ev sohbetleri tüm hızıyla devam ediyor...

İbrahim ve Merve’ye İki cihan SAADET’i diliyoruz...

Saadet Partisi Hollanda temsilcileri, Recep Soysal’ın oğlu İbrahim’in düğününe katılarak mutluluklarına ortak oldular. Düğün sahipleri Soysal ve Dervişoğlu aileleri, ziyaretten duydukları memnuniyeti ifade ettiler. Selahattin Salman ve beraberindeki arkadaşları, gelin ve damada bir hediye takdiminde bulundular...

Colofon Doğuş is een maandelijks informatieblad in het Turks en af en toe Nederlands o.a. kunst, cultuur, politiek, educatie, wetenschap, literatuur en filosofie. Uitgever/Sahibi Stichting Dogus/Doğuş Vakfı Hoofdredacteur/Yayın Yönetmeni Adnan Şahin Eindredacteur/Yazı İşleri Müdürü Oğuzhan Kılıç Art Directeurs/Görsel Düzenleme Ali Alemdar Advertenties/İlan- Reklam Servisi dogus@dogus.nl Afdeling Nieuws en Tips/Haber Dairesi M. Şahin Abonnement / Abone Servisi dogus@dogus.nl Yayın Kurulu/ Redactie Raad Adnan Şahin, Ergün Madak, Mehmet Şükrü Oflaz, Zeynel Abidin, Ercan Kuzu, Sezer Değmez, Recep Soysal Oplage/Tiraj 8.000 Verspreiding/Dağıtım Alanı Landelijk/Hollanda Geneli Adres Strevelsweg 700 unit 413, 3083 AS Rotterdam Tel. (010) 471 68 47 e-mail dogus@dogus.nl - website www.dogus.nl Met dank aan InterAjans.nl, SONHABER.nl, M.Ali Topcu, Verzonden artikelen vallen niet onder de redactionele verantwoordelijkheid. Alle auteursrechten van deze uitgave worden uitdrukkelijk voorbehouden. Druk/Baskı Rodi


hukuk 03 juridisch

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 237 - Nisan/April 2018

Ş. Süzen - Akdemir:

“Staatssecretaris Dijkhoff, Hollanda vatandaşı olan çocukların ebeveynlerine oturum izni vereceklerini ilan etti”

Kısa haberler...

Çocukları AB vatandaşı olan ebeveynlere oturma izni çıktı

B

u yazımızda, Avrupa Birliği’nin vermiş olduğu önemli bir kararı sizinle paylaşmak istiyorum. Bu kararla birlikte oturumu olmayan ve çocuğu Avrupa vatandaşı olan ebeveynler oturum hakkı kazanmıştır. Yıllardır bu durumda olan ebeveynler oturum alabilmek için hukukî mücadeleler verdiler. Hollanda hükûmeti bunu zorlaştırmak için bir sürü şart koşuyordu. Ancak Avrupa Adalet Divanı’nın vermiş olduğu bir kararla bu hukuk mücadeleleri sona ermiş oldu. Avrupa Birliği’nin en yüksek yargı organı Avrupa Adalet Divanı, çocukları Avrupa Birliği vatandaşı olan, ancak kendileri başka ülkelerin pasaportunu taşıyan ebeveynlerin kıta sınırları içerisinde oturma iznine sahip olabileceğine karar verdi. Chavez-Vilchez adlı Venezuelalı bir annenin, Hollandalı bir babadan çocuk sahibi olduktan sonra ülkeden sınır dışı edilmesine karar verildi. Aile yardımı alamayan anne, babadan da maddî destek görmeyince Avrupa Adalet Divanı’na başvurdu. Avrupa Adalet Divanı oturum izni verilmeyen bu çocuğun annesinden veya babasından ayrı kalması anlamına geldiğini, böyle bir kararın da çocuk haklarına aykırı olduğu kanaatine vardı. Oturum izni verilmeyen ebeveyn, ülkeyi terk etmek zorunda kaldığında ya çocuğunu bırakmak zorunda kalacak ya da çocuğuyla beraber ülkesine geri dönecek. Bu iki durumda çocuğa zarar vereceğinden dolayı, Hollanda’nın anneye oturma izni vermek zorunda olduğu belirlendi. Ancak söz konusu mahkeme kararından faydalanabilmek

Hollanda halkı İstihbarat Yasasına ‘Hayır’ dedi

için Avrupa Birliği pasaportuna sahip çocuğun, hayatını devam ettirmesinin ailesine bağlı olması gerekiyor. Çocuğun yaşı, gelişim süreci ve anne ile babası arasındaki ilişki de mahkemede dikkate alınan diğer etmenler. Staatssecretaris Dijkhoff 14/7/2017 tarihinde yazılı olarak Avrupa Adalet Divanı’nın kararına uyularak Hollanda yasalarında değişiklik yapıldığını ve Hollanda vatandaşı olan çocukların ebeveynlerine oturum izni vereceklerini ilan etmiştir. Bu karara dayanarak artık hukukî mücadele vermeden oturum izni almak mümkündür. Bu kararın en önemli tarafı ise, vize şartının, gelir şartının ve dil şartının istenmemesidir. Başka bir sevindirici tarafı ise, Avrupa Birliği oturum kartının verilmesi. Yani normalde bu kartı alabilmek için başka bir Avrupa ülkesinin vatandaşı veya onun ailesi olarak burada ikamet etmeniz gerekir. Bazen de süresiz oturum kartından sonra ancak belirli şartlara uyduğunuzda bu oturum kartına hak kazanılır.

Bu karardan sonra yıllardır burada hukuk mücadelesi veren oturum izni olmayan bir çok kişi sorunsuz şekilde Avrupa oturum kartı almaya hak kazanmıştır. Kısaca özetlersek bu karardan faydalanmak için aranan şartlar: -Avrupa/ Hollanda vatandaşı çocuğunuzun olması - Çocuğun 18 yaşından küçük olması - Çocuğunuzla aile bağının olması, burada çocukla birlikte yaşama şartı yoktur. Çocuğun annesinden ayrılmış olan bir baba, eğer çocuğuyla görüşme hakkı olduğunu ispat edebilirse yine aynı haktan faydalanabilir. Bu şartlara uyan ebeveynlere en kısa zamanda oturum başvurusu yapmalarını tavsiye ediyoruz. Ancak bu başvuru internetten değil de randevu alarak bizzat yapılmalıdır. Profesyonel yardıma ihtiyacı olanlar bize her zaman müracaat edebilirler. Saygılarımla, Şerife Süzen - Akdemir www.erasmusak.nl

«

4,3’üde boş oy kullandı. Yerel seçimlerde katılım oranı genellikle yüzde 30’lar civarında gerçekleşirken, referandum nedeniyle bu yıl yüzde 51,5’luk bir katılım oldu.

Hükûmet Düzenlemeyi Gözden Geçirecek Hollanda’da istihbarat birimlerinin, kişilerin özel bilgilerine ulaşabilmesini kolaylaştıran düzenlemeye ilişkin yapılan referandumdan “Hayır” çıktı. Bu sonucun ardından hükümet, yasayı yeniden gözden geçirme kararı aldı. Hollanda hükûmeti, İstihbarat ve Güvenlik Yasası’ını değiştirerek, istihbarat örgütleri ile güvenlik birimlerinin kişilerin sağlık raporu veya banka hesabı gibi özel bilgilerine daha kolay ulaşmalarını sağlamak istiyordu. Düzenleme, “kamu güvenliği” gerekçesiyle sadece suçlular değil, bütün vatandaşların özel bilgilerinin elde edilmesini ve yabancı ülke istihbarat örgütleri ile de paylaşılmasını içeriyordu. Muhalefet öncülüğünde yasal düzenlemeye karşı 384 bin imza toplanarak, konunun referanduma götürülmesi sağlandı. Masrafları azaltmak amacıyla 21 Mart’ta yerel seçimlerle birlikte yapılan referandumun kesin sonuçları açıklandı. Sonuç bağlayıcı değil Hollandalı seçmenlerin yüzde 49,4’ü yasaya karşı oy kullandı. “Evet” oylarının oranı yüzde 46,5’da kaldı. Seçmenlerin yüzde

Referandum sonucu hükûmet açısından bağlayıcı değil, tavsiye niteliğinde. Kabine isterse yasayı aynı şekliyle uygulamaya koyabiliyor. ‘Ukrayna’ örneği Daha önce Ukrayna ile Avrupa Birliği (AB) arasında ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla yapılan referandumdan “Hayır” çıkmasına rağmen, hükûmet aksi yönde tutum izlemişti. Ancak Başbakan Mark Rutte ve İçişleri Bakanı Kajsa Ollongren, çoğunluğun “Hayır” demesi üzerine, yasayı yeniden gözden geçireceklerini açıkladı. Hollanda İstihbarat ve Güvenlik Birimleri Denetim Komisyonu, istihbarat birimlerinin yabancı gizli servislerle ortak çalışma yapmasından rahatsız. Komisyona göre, bu durum kişilerin özel bilgilerinin korunması konusunda ciddi sıkıntılar içeriyor. Bu nedenle yasal düzenlemenin gizliliğin korunması konusunda daha fazla güvence içermesi isteniyor. İçişleri Bakanı Ollongren, komisyonun önerilerini çok önemsediğini tekrar etti. Düzenlemeye karşı çıkanlar ise, kişisel gizliliğin çok fazla ihlal edildiği görüşünde....

HUKUKSAL KONULARDA HER ZAMAN YANINIZDAYIZ!

Çalışma alanlarımız: Yabancılar Hukuku (Oturum, Vize sorunları) İş Hukuku (İşten çıkarılma, iş sözleşmeleri vs.) Aile Hukuku (Boşanma, nafaka, mal rejimi vs.) Kira Hukuku (Kira sözleşmeleri vs.) İcra Hukuku (Alacak-verecek, tahsil davaları) Sosyal Güvenlik Hukuku (işsizlik - hastalık ödemeleri vs.) Schiekade 560, 3032 AZ Rotterdam Tel: 010-4655115 Fax: 010-4657753 E-mail info@erasmusak.nl www.erasmusak.nl

mr. Ş. Süzen-Akdemir mr. M. Gümüş


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 237 - Nisan/April 2018

04 haber nieuws

Bakış Açısı

elif_1705@hotmail.com

Elif Bayraktar

Çocuklarımıza Peygamberimizi Nasıl Sevdirelim? Nisan ayı, “kutlu doğum” ayı olarak bilinse de, bizim inancımız O “Güllerin Efendisinin” dünyaya gelişini sadece bir aya sığdıramayacağımızdır. Bir ayda, bir günde sıkışıp kalacak değildir O’na olan sevgimiz. “Âlemlere Rahmet” olarak gelen kutlu Nebiye sevgimiz anı, günü, ayı, yılları aşıp sonsuza kadar uzanacak boyutta ve denizlerin köpüklerinden daha fazla, dile getiremediğimiz büyüklükte olmalıdır. Bir insan işte bu kadar sevilebilir dedirtebilmeliyiz. Peki bu nasıl olur? O’nun sünnetlerini hayatımıza geçirerek, O’nun sözlerini kendimize ilke edinerek elbette. Peygamberin izinden gidebilmek çaba ve emek gerektirir. “O’nun ümmetiyim” diyorsak eğer, O’nun istikametinden ayrılmamalıyız. Bir insanı sevebilmemiz için onu tanımamız gerekir. İlk defa gördüğümüz bir kişi hakkında hiçbir bilgi sahibi değilsek ona karşı herhangi bir duygu hissedemeyiz. Ne zaman konuşmaya başlarız, ismini öğreniriz, sonra memleketini, mesleğini, ailesini, hobilerini. Ne kadar ortak noktamız varsa o kişiyi daha çok severiz. Çünkü kendimizden bir şeyler bulmuşuzdur onda. Kendimize yakın hissederiz ve kalbimizde ona karşı yakınlık oluşur. İşte bu sebepten bizler de Efendimizi, Sevgili Peygamberimizi daha çok sevebilmek için O’nu daha yakından tanımalıyız. Belki bu ayların vesile olması ile her sene bir defa siyer kitabı okuyabiliriz. Ve hadis kitaplarından faydalanabiliriz..

besmele çekerdi, şükrederdi” diye çocuklara açıklama yaparak; hayatın her alanında O’nu anmamız ve davranışlarını tatbik ediyor olmamız çocuğun bilinç altına Peygamberimizin ne kadar önemli bir kişi olduğunu yerleştirmemize vesile olacaktır. Aynı şekilde çocuğumuzla birlikte eve girip çıkarken selam verip bu davranışı Efendimizin güzel ahlâkıyla birleştirebiliriz. Uyurken sağ tarafa dönüp uyumasını tavsiye ederken, dua ederek uyumasını söylerken hep Peygamberimizi anlatabiliriz. Bunların hepsi çocuğumuz henüz küçücükken yapmaya başladığımız şeyler olmalı. Çocuk büyüdükçe ve Peygamberimizin hayatını okuyup öğrendikçe kendini O’na daha yakın hissedecek, davranışları alışkanlıklara dönüşecek ve sünnetleri hayatına geçirmiş olacaktır Allah’ın izniyle. Birisiyle iletişiminizi ve dostluğunuzu pekiştirmek için, O’ nu sık sık hatırlarız ve her fırsatta başkalarına da O kişiden söz eder, O’nu anlatırız. Sevdiğimiz kişiden bahsetmek çok hoşumuza gider. Anne- babalar sık sık çocuklarını anlatırlar, evliliğe niyet etmiş çiftler arkadaşlarıyla bir araya gelse sevdiklerinden bahseder, O’nu anarlar. Allah insanlara sevmek, âşık olmak gibi çok güzel duygular bahşetmiştir. Peki bu kadar çok sevdiğimiz şeyleri anarken şöyle bir düşünelim... Günde kaç defa Sevgili Peygamberimizi anıyor ve O’ nu başkalarına anlatıyoruz. Öncelikle ev ahalimize O’nu sık sık anlatmalıyız. Her gün bir hadis okuyabilir, hatta ezberleyebiliriz. Evimizde bir köşe sadece bunun için ayrılabilir. Güllerle dolu bir köşede hem hadis ve sünnetler hem de gül kokuları eşliğinde çocuklarımıza saadet asrını anlatabiliriz. Günümüze bakan yönüyle bizim hadislerden nasıl dersler çıkarabileceğimizi konuşabiliriz. Ve hep birlikte el ele tutuşarak aile olmanın verdiği saadet ve mutlulukla Efendimize salavat getirebiliriz. O’nu anmayı bir nevi günümüz tabiriyle O’na mesaj göndermek gibi düşünebiliriz bunu. Çocuklarımıza bu şekilde anlatırsak belki daha kolay anlayabilirler.

Peygamber sevgisi çocukluktan itibaren insanın içine yerleşmesi gereken bir sevgidir. Öyleyse çocuklarımıza Peygamberimizi sevdirmek ve tanıtmak için neler yapmalıyız? Öncelikle Efendimizi tanıtmamız gerekir. Ve anne, baba, aile efradı gibi Efendimizi de en baştan, çocuk henüz küçücükken, tanıyıp bilmelidir. O’nun isimlerini öğreterek işe başlayabiliriz.. O’na birlikte salavat getirerek çocuğun bunları benimsemesini sağlamamız gerekir. Tabi bunları yapabilmek için biz anne babaların da sünnetlere riayet ediyor olmamız şarttır..

Bir gün Efendimizin yanına Hz. Ömer gelir ve ‘Ey Allah’ın Resul’ü kendim hariç seni her şeyden çok seviyorum’ der. Efendimiz ‘Olmadı, beni canından çok sevmedikçe gerçek mü’min olamazsın’ buyurmuştur. Hz. Ömer ‘Seni canımdan da fazla seviyorum’ deyince ‘İşte şimdi oldu ya Ömer’ demiştir. Yeryüzünde en çok sevilen ve kıyamete kadar sevilmeye en çok layık olan kişi O Nebiler Nebisi Hz. Muhammed’den başkası değildir. İşte bu sebepten çok sevdiğimiz çocuklarımıza da bu sevgiyi anlatmalı ve öğretmeliyiz.

O’nun ahlâkı Kur’an ahlâkı üzerineydi. Hayatımızın her alanında o güzel ahlâk üzere olmamız için Efendimiz bize yol göstermiştir. Yemeği sağ elle yemek, yemeğe başlamadan önce besmele çekmek, yemekten önce ve sonra elleri yıkamak, yemekten sonra dua etmek (Allah’a verdiği nimetten ötürü şükretmek) bunları Efendimizin sünneti olarak yapmak ve bunu yaparken “Bak çocuğum Sevgili Peygamberimiz de böyle yapardı,

“Hz. Ömer, Efendimize ‘Ey Allah’ın Resul’ü kendim hariç seni her şeyden çok seviyorum’ der. Efendimiz ‘Olmadı, der”

Kamuran Uslu:

“Amaç, Türk Halk Müziğimizi geniş kitlelere tanıtmak sevdirmek, yaygınlaştırmak ve gelecek kuşaklara aktarmaktır”

“Anadolu yolculuğuna davet” Türk halk müziği korosu olan “Rotterdam Yurttan Sesler Korosu (RYSK)”, her yıl organize ettiği “İlkbahar Konser”lerinin 5 incisini bu yıl, 15 Nisan 2018 Pazar günü, şef Sami Dalmış yönetiminde, Capelle a/d IJssel’daki Isala Theater’da gerçekleştirecektir.

R

otterdam Yurttan Sesler Korosu”’nun 30 üyesi diyor ki:

Bizler gönlümüzü türkü söylemeye verdik. Sevda dolu, hasret dolu, hüzünlü ve de neşeli türkülerimizle buluşacağınız bir Anadolu yolculuğuna herkesi davet ediyoruz. İç alemimizi yaşatan, içimize çektiğimiz misk-i amber olan türkülerimizi çığırarak, adı şanı unutulmuş analarımızla, atalarımızla ve geçmişimizle konuşacağız, dertleşeceğiz ve söyleşeceğiz…. Hepinizi bu buluşmaya bekliyoruz. Rotterdam Yurttan Sesler Korosu yaklaşık 10 yıl önce kuruldu. Günümüze kadar birçok podyumda ve organizasyonlarda hiçbir ticari kaygı gütmeden, profesyonel kalitede ama amatörlüğe gönül vererek yer aldı. Koro, Türk Halk Müziğimizi geniş kitlelere tanıtmak ve sevdirmek, yaygınlaştırmak ve ayrıca gelecek kuşaklara aktarmak amacını hedeflemektedir. Bunu, konser ve benzeri faaliyetler aracığıyla sergileyerek gerçekleştirmektedir. Ve bu yolla kültür değerlerimizi yaşatmaya ve gelişimine

katkıda bulunmakta olduğuna inanmaktadır. Rotterdam Yurttan Sesler Korosu, yine bu amaçla bu yıl özel bir projeye imza atmıştır. “Rotterdam için çal” adlı proje kapsamında, Anadolumuzu aydınlatan büyük ozanlarımızdan Yunus Emre’nin ‘Gel Gör Beni Aşk Neyledi’ eserini kentimiz olan Rotterdam’ın birçok kesitinin görüntüleri eşliğinde seslendirmiştir. Geçmişin değerlerini geleceğe aktarmak adına hazırlanan bu klibi https://youtu.be/ vbxw1M9jN5E internet adresinden ya da yandaki QR-kodunu okutarak izleyebilirsiniz. Rotterdam Yurttan Sesler Korosu’nun 15 Nisan 2018 Pazar günü, Capelle a/d IJssel’daki Isala Theater’da sunacağı konser saat 18:30’da başlayacaktır. İki bölümden oluşacak olan konserin birinci bölümünde, Anadolu’muzun birçok yöresinden koro ve solo türküler seslendirilecektir. Koro, konserin ikinci bölümünde ise Türk müziğinin farklı esintilerinden bir yelpaze sunacaktır. Konser bileti, Isala Theater’ın web sitesinden alınabileceği gibi, Rotterdam Yurttan Sesler Korosu’ndan da

satın alınabilecektir. Hem konser bileti sağlamak hem de daha detaylı bilgi edinmek için 06-52841869 nolu telefon numarasıyla irtibata geçilebilir. Rotterdam Yurttan Sesler Korosu, koro çalışmalarını her hafta salı akşamları saat 19:30-22:00 arası, Rotterdam’da Schommelstraat 69 adresindeki Buurthuis Mozaik’te sürdürmektedir. Koro, türkü severleri koroya katılmaya davet etmektedir. Koro çalışmalarıyla ilgili daha detaylı bilgi edinmek veya deneme dersine katılmak isteyecek türkü severler, 06-41773771 nolu telefon numarasından Kamuran Uslu ile irtibata geçebilirler.

İLETİŞİM: Adres: Buurthuis Mozaik, Schommelstraat 69, 3035 CG Rotterdam. Email: info@rysk.nl; Telefon: 06-41773771; Website: www.rysk.nl NOT: Rotterdam Yurttan Sesler Korosu, çalışma faaliyetlerini eylül ayından itibaren taşınacağı, Isaäc Hubertstraat 153 adresinde (Buurthuis De Branding) devam edecektir. Haber: Adnan Şahin

«

Yoğun trafikten kaçın, ayda 80 euro kazanın’ Hollanda’nın Rotterdam kentinde trafik yoğunluğunun azaltılması için ilginç bir proje başlatıldı. Rotterdam’ın Willemsbrug, Erasmusbrug, Van Brienenoordbrug köprüleri ile Benelux tüneline yakın bölgelerde yaşayıp bu köprü ve tüneli saat 15.00 ile 19.00 arasında kullanmayan araç sahipleri ayda 80 euro kazanabilecekler. Maas tünelinde geçtiğimiz yıl yaz döneminde başlayan bakım ve onarım çalışmalarının Ağustos 2019’a kadar devam edeceğine dikkati çeken belediye yetkilileri, bu çalışmaların trafikte ekstra yoğunluğa ve aksamalara yol açtığını kaydettiler. Projeyle ilgili olarak bilgiler aktaran Sezer Danışmanlık Şirketi Müdüresi Cemile Sezer, Maas tünelinin

trafiğe 3 Temmuz 2017 tarihinden itibaren kuzey yönden güney yöne 2 yıllığına kapatıldığına işaret ederek, “Bu tünelin tek yönlü olarak ulaşıma kapatılmasıyla kuzey kesimin trafiğinde gözle görülür bir artış olmuştur. Özellikle mesai saati bitiminde trafikte ciddi tıkanıklar yaşanmakta. Bu durum köprü trafiğini de olumsuz etkilemekte” dedi. Normalinde bu tünel ve köprüyü kullanan sürücüler, belirtilen saatlerde Willemsbrug, Erasmusbrug, Van Brienenoordbrug köprüleri ya da Benelux tünelini kullanmayarak ayda 80 euroya kadar para kazanabilecekler.

Cemile Sezer, sürücülerin belirtilen saatlerde toplu taşıma araçlarını kullanabileceklerini ya da işe bisikletle gidebileceklerini kaydetti. Sezer, projeden yararlanmak isteyen sürücülerin Spitsmijden Maaster adlı uygulamayı Google Play (Android) veya App Store’dan (IOS) cep telefonlarına indirebileceklerini söyledi. Haber: Ergun Kula


aktüalite 05 actualiteit

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 237 - Nisan/April 2018

NIDA’nın başarısı...

“Zengin ile fakir arasındaki farkı azaltan, herkese iş ve ev imkânı sunan bir kenti beraber inşa edeceğiz”

NIF’e Türkiye’den ziyaretçi vardı...

Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu Hollanda’da

Saadet Partisi Avrupa temsilciliği tarafından düzenlenen “Eğitim Kampı’na katılmak üzere Hollanda’ya gelen Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu, Güney Hollanda Millî Görüş Teşkilatları Bölge Merkezini de ziyaret etti. Başkan Mehmet Erdoğan ve ekibi tarafından karşılanan Mollaoğlu ve beraberindeki heyet, sıcak bir atmosferde ağırlandılar ve karşılıklı bilgi alışverişinde bulundular.

“NİDA, kitlesellikten daha çok içeriğe önem verdiğini gösterdi” 21 Mart seçimleri sonrası Rotterdam’da büyük kabul gören NİDA Partisi meclis üyesi Ercan Büyükçiftçi’den seçimi değerlendirmesini istedik...

G

eçtiğimiz 21 Mart 2018 Hollanda’da belediye seçimleri gerçekleşti. Rotterdam’da ikamet edip, oturum kağıdına sahip olan her yetişkin oy kullanma hakkına sahipti. Bu yıl ilk kez 16 yaş üstü olan gençlerimiz de oy kullanma hakkına sahipti, fakat sadece oturdukları mahalle seçimlerinde oy kullanabildiler. Rotterdam Anakent seçimleri için oy kullanma yaş sınırı 18 idi. Katılım oranı 2014’deki Rotterdam seçimlerindeki orana kıyasla, hafif bir artış kaydetmiş olsa da, yüzde 46,7 katılım oranı ile yine de çok düşük idi. Oy kullanmayanların arasında maalesef çok sayıda Türk kökenli ve diğer göçmen kökenli Rotterdamlılar bulunmakta. Bir dahaki seçimlerde umarız ki Rotterdam olarak bu rakamı yükseltiriz. Oysa ki oy kullanmak bir vatandaşlık görevidir. Oy kullanarak yaşamış olduğumuz şehrin ve oturmuş olduğumuz bölgenin gidişatını belirleyebilirsiniz. Rotterdam’daki belediye meclisi seçimlerine toplam 20 siyasi parti katıldı. Daha önce mecliste bulunan on parti meclisteki yerini korudu, bu partiler: NİDA, PVDA, GroenLinks, SP, D66, VVD, CDA, Leefbaar Rotterdam, Partij voor de Dieren ve Christen Unie/SGP. Bu on partiye üç yeni parti eklendi, bunlar: Denk, 50Plus ve PVV. 45 koltuk sayısına sahip olan Rotterdam meclisinde önümüzdeki 4 yıllık dönemde tekrar aşırı sağcı Leefbaar Rotterdam en büyük parti olarak girdi. Bu kez 14 yerine 11 koltuk sayısı ile. Rotterdam’daki seçimlere ilk kez katılan ve iyi bir netice elde eden DENK partisi ve 50Plus partilerini tebrik ediyoruz. Bunun yanı sıra mecliste bulunup oylarını artırmış olan VVD ve GroenLinks partilerini de tebrik ederiz. NİDA olarak bu seçimlerde bir büyüme elde ettik. 2014 yılındaki seçimlerde 10.322 seçmenden oy toplayan NİDA, bu seçimlerde 12.389 seçmenden oy toplamasını bildi. Bu demektir ki oy sayısı olarak, NİDA dört sene öncesine göre yüzde yirmi oranında bir artış kaydetti. Bu oy sayısı ile daha yerleşmiş olan CDA ve SP partilerini gerisinde bıraktı. Rotterdam belediye meclisinde iki koltuk elde eden NİDA, Nourdin El Ouali ve Ercan Büyükçifçi tarafından temsil edilecek.

Rotterdam’daki seçimlerin NİDA için getirdiği bir diğer sonuç, Rotterdam’ın çeşitli bölgelerine ve mahallelerine görevli gönderebilmesi. Bunun yanı sıra Rotterdam’ın 15 bölgesine/ mahallesine partiden 19 üyemizi atamış olduk. Bu 19 kişi NİDA partisi namına şu bölgelerde görev alacaklar: Delfshaven (iki koltuk), KralingenCrooswijk (iki koltuk), Overschie (iki koltuk), Charlois (bir koltuk), IJsselmonde (iki koltuk), Oude Noorden (iki koltuk), Bergpolder (bir koltuk), Agniessebuurt (bir koltuk), Provenierswijk (bir koltuk), Bloemhof (bir koltuk), Afrikaanderwijk (bir koltuk), Feijenoord (bir koltuk), Hillesluis (bir koltuk), Katendrecht (bir koltuk) ve Kop van Zuid (bir koltuk). Saymış olduğumuz bölgede veya mahallede ikamet edenler NİDA namına sorumlu olan kişiye (okul, çevre, konut, mahalle ile ilgili) sorularını ve fikirlerini iletebilirler. Bu görevli arkadaşlarımız size destekçi olmak için ellerinden geleni yapmaya hazırlar. Rotterdam’ın bütün bölgelerinde artık NİDA’nın sesi olacağı aşikârdır. Seçimler sonrası koalisyon görüşmeleri başlamıştır. NİDA partisi geçtiğimiz dönem diğer partilerle tesis ettiği güven ortamı koalisyon görüşmelerinde partimizin tercih edilen bir partner olasılığını artırdı. Nourdin El Ouali 20 Mart, seçim’den bir gün önce, Hollanda’nın 2014-2018 dönemin en iyi belediye meclisi üyesi seçiminde (‘Beste Raadslid van Nederland’) toplum tarafından birinci sırayı, jüri tarafından ikinci sırayı elde etti. Bu Nourdin’in sekiz

yıllık siyasi tecrübesi ve mecliste sağladığı güvence sayesinde elde edilmiş bir ödüldür. Bunla beraber ciddiye alınan bir parti olarak bakılıyor. NİDA koalisyona katılmaya taliptir. NİDA olarak koalisyona katılım sağlamış olsak da olmasak da, umarız Rotterdam şehrimiz için olumlu bir koalisyon çıkar ortaya. NİDA Rotterdam’da kemikleşmiş bir seçmen kitlesine hitap ediyor. Diğer partilere oy kaybetmemiş ve kendi oyunu bir nebze olsa da artırmış oldu. NİDA, Rotterdam yanı sıra, ilk kez Lahey’de de varlık gösterdi ve başarılı oldu. NİDA kitlesellikten daha çok içeriğe önem verdiğini gösterdi. Popülist bir yaklaşımdan soyut bir siyaseti benimsedi. Bu kitleselliğin önünde bir engel olsa da temsil ettiği değerler zaten popülist yaklaşıma zıt. NİDA Rotterdam mecliste kapsayıcı, sosyal, sürdürülebilir, merhametli ve yetenekli bir şehir için mücadelesini sürdürecek. Bu demektir ki, farklılıklarımızı bir zenginlik olarak gören bir şehir; zengin ile fakir arasındaki farkı azaltan, sosyal güvenlik sağlayan, muhtacı gözeten ve herkese iş ve ev imkânı sunan bir şehir; sürdürülebilir bir geleceğimiz için doğasıyla ve çevresiyle denge içerisinde bulunan ve çevre kirliliğine karşı hassasiyet gösteren bir şehir; inançlara, anlam arayışlarına saygı duyan ve imkân sunan bir şehir; çeşitli yeteneklerin eşit ve adaletli bir şekilde yetişmesine güzel olanaklar sunan bir şehir inşası için hep birlikte çalışacağı, katkı sunacağız... Geçtiğimiz seçimlerde bize vermiş olduğunuz destekten dolayı hassaten teşekkür ediyoruz. Haber-Fotoğraflar: Doğuş Haber Merkezi

Türkiye Millî Eğitim Bakanlığı’ndan NIF’e ziyaret

Dünya genelinde yapılan Açık Öğretim İmam Hatip Lisesi Sınavlarını Ölçme ve Değerlendirme amacıyla Hollanda’da bulunan ve Bakanlığa bağlı Yıldız Eğitim Merkezi’ndeki sınavların başarıyla tamamlanmasında sonra, M.E.B. Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Turgay Karadere Hollanda İslam Federasyonu’nu Başkanı Mehmet Erdoğan ve Eğitim Başkanı İsmail Kızılırmak’ı bölge binasında ziyaret ederek görüş alışverişinde bulundu.

İmamlar toplantısı Uden kentinde gerçekleştirildi

Hollanda İslam Federasyonu Millî Görüş Teşkilatının imamlarına son derece önem veren bir teşkilat olduğu bilinmektedir. Teşkilat bu bağlamda her ay imamlarıyla düzenli toplantılar yaparak onları bilgilendiriyor, onlarla birlikte gündemi değerlendiriyor, değişik konularda sürekli istişare içinde bulunuyor. Bu da kürsü ve minberlerden vaaz olarak cemaate yansıyor. Bu ay imamlar Uden’de bir araya geldiler.

DAV

! Z İ N İ TE LİS

«

Dr. Schaepmansingel 5 Schidam


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 237 - Nisan/April 2018

04 haklarımız 26 06 onze rechten

Ethem Emre - Kaza Eksperi

Erol Yazıcıoğlu:

“9 yıl önce bir suikasta kurban gittiler. Suçluların kanun önüne çıkmasını ve adalete hesap vermelerini bekliyoruz.”

e.emre@letseladvies.nl

Kazazedelerin tek başına hareket etmesi Bir trafik kazası (bisikletler, araba, motor, otobüs, tren, tramvay ve benzeri), iş kazası ve diğer kazalarla ilgili dosyalarla, özetle kaza hukukunda, kazanın durumu ve yol açtığı zararlara göre çok sayıda kurum ve uzmanların devreye girmesi söz konusudur. O nedenle, kazazedelerin tek başına hareket etmesi demek; yalnız (güçsüz) kalmaları demek, şartların eşit olmaması demek, temsilcisinin olmadığı demek. Bu durumda sigortalar da ona göre hareket edecektir. Kazazedenin mutlaka güvenilir, işin uzmanı ve sadece bu işi yapan kaza hukuku kurumuna başvurmalarını tavsiye ediyoruz. Randstad Kaza Uzmanı Kurumu, 20 yılın tecrübesiyle, sizin isteklerinizi de dikkate alarak size en dosyanızı en hızlı şekilde ele alarak sonuçlandıran Hollanda’daki ilk ve lider bir kültürlerarası kaza hukuku kurumudur. Dosyalar uzmanlarca işleme alınır ve başarıyla sonuçlandırılır; bu oran % 95’tir. Eğer sorumluluk kabul edilmezse ya da son büyük tazminatlarda uzlaşma sağlanmazsa, dosya mahkemeye taşınacaktır demektir ve bu durumda dosya kurum avukatları tarafından (Hollandalı ya da Türk) ele alınır ve mahkemeye taşınır. Özetle, kazazedeler için Randstad Kaza Uzmanı Kurumu, gerekli olan tüm uzman ve avukat kadrosu ile en iyi ve hızlı hizmeti sunmaktadır. Randstad Kaza Uzmanı Kurumu Hollanda genelindeki kaza hukuku hizmetlerini, yakında Tilburg’da açacağı 7. bürosu ile sizlere daha da yakınlaştırmaktadır. Bize ulaşmak çok kolay: genel danışma hatlarından, büro sabit telefonlardan, e-mail, web, WAP, Facebook gibi günümüz iletişim imkânlarından yararlanabilirsiniz. Kaza dosyasındaki olası taraflar 1. WA-verzekering: Zorunlu trafik sigortası

2. SVI-verzekering: Kazalarda çok önemli olan özel kaza sigortası (SVI ve OVI farkını sorunuz) 3. Schade-expert: Kaza tespit eksperi (genelde araç hasarları içindir) 4. Rechtsbijstandverzekering: Hukuk yardımı sigortası 5. Belangenbehartiger: Temsilci (letselschadebureau of advocaten) 6. Slachtoffer/Belanghebbende: Kazazede, mağdur 7. Schaderegelaar/letselschade expert: Kaza eksperi 8. Expertise bureaus: Uzman araştırma kurumları 9. Medische specialisten: Sağlık uzmanları: huisarts, fysio, psycholoog, neuroloog, orthopeed, chirurgie, e.d. 10. Medische adviseur van aansprakelijke verzekering: Sorumlu sigortanın sağlık danışmanı doktor 11. Medische adviseur van belangenbehartiger: Kazazede temsilcisinin sağlık danışmanı doktor 12. Medische expertise: Bağımsız (doktor) sağlık araştırması 13. Arbeidsdeskundige: İş uzmanı 14. Werkgever: İşveren 15. Bedrijfsarts/Arboarts: İşveren doktoru 16. Re-integratiebedrijven: Yeniden işe kazandırma hizmetleri 17. UWV: İş Kurumu 18. UWV-arts: İş kurumu doktoru 19. Rekenkundig bureaus: Zarar hesaplama kurumu 20. Tolk en/of persoonlijke begeleider: Tercüman/Kişisel rehber 21. Zorgcoach: Sağlık koordinatörü 22. Dossier behandelaar: Dosya sorumlusu/yönetmeni 23. Geschillencommissie: Ön mahkeme uzlaşma komisyonu 24. Mediation: Uzlaşmacı 25. Rechtbank/Rechter: Mahkeme/Hâkim Kaza hukuku konusunda, 20 yıllık tecrübe ve geniş kadromuz ile her zaman yanınızdayız. Bize ulaşmak çok kolay. Tel: 088-808 78 78 ◄◄

Birlikte yarınlara emin adımlarla...

Muhsin Yazıcıoğlu Hollanda’da dualarla anıldı 9 yıl önce hayatını kaybeden BBP Kurucu Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşları, Amsterdam Nizam-ı Âlem Teşkilatı tarafından düzenlenen programla anıldı.

A

nma programında, Muhsin Yazıcıoğlu’nun konuşmalarından kesitlerin yer aldığı bir sinevizyon gösterisi yapıldı, Salavat-ı Şerifeler okundu, dualar edildi.

Başkanı Ergül Yaman: “Tarihimizde yaşanmış olayları ve zaferleri yeni nesillerimize aktarmaya çalışacağız. Her zaman ecdadımızı ve şehit liderimizi rahmet ve minnetle yad edeceğiz. Bundan sonrada faaliyetlerimiz devam edecektir. Bu vesileyle bizleri Amsterdam Nizam-ı Âlem yalnız bırakmadığınız için hepinize Süleymaniye Camii Lokali’nde teşekkürlerimi iletirim” diye gerçekleştirilen anma töreni İstiklal konuştu. Marşı ve Feyzullah Alim Er’in okuduğu Kur’an-ı Kerim tilaveti ile Törende konuşan Avrupa Nizam-ı başladı. Amsterdam Nizam-ı Âlem Âlem Ocakları Federasyonu Başkanı Süleymaniye Camii din görevlisi Erol Yazıcıoğlu, “Çanakkale Yavuz Bahadır’ın slayt eşliğindeki şehitlerimizi ve Şehit Başkanımızla sunumuyla Çanakkale Şavaşının birlikte vefat eden arkadaşlarını gelindiği durum, yaşanan olaylar ve rahmet ve minnetle anıyorum. gün yüzüne çıkarılamayan bilgiler, Başkanın ailesinden, canından, resimler paylaşıldı. Tüm Şehitler kanından biri olarak, şehitlerimizin için dualar edildi. 9. sene-i devriyesinde hüzünlü ama güzel çalışmalar içerisine giriyoruz. BBP Kurucu Genel Başkanı Bu kapsamda şehit liderlerimiz merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun Muhsin Başkanımızı hem anlama hayatından kesitlerin yer aldığı hem de anma programları slayt gösterileriyle devam eden düzenliyoruz. anma programına, eski teşkilat Merhum Muhsin Başkanımız ve başkanlarından Aydın Çelik’in arkadaşları bundan 9 yıl önce Muhsin Başkan anısına yazdığı şiir suikasta kurban gittiler. Suçluların dinletisinin ardından bir selamla kanun önüne çıkmasını ve adalete konuşması yapan Amsterdam hesap vermelerini bekliyoruz. Nizam-ı Alem Süleymaniye Camii Muhsin Başkan, bir vizyon ve

misyon adamı idi, nerede bir Müslüman, nerede bir Türk varsa hep yanında olmuştur.” dedi.

Anma programı, Amsterdam Süleymaniye Camii din görevlisi Yavuz Bahadır tarafından yapılan hatim duası ve davetlilere yemek ikramıyla sona erdi. Çıkışta, Hz. Muhammed’i (s.a.v) O’nu temsil eden birer adet gül takdim edildi. Anma törenine, Avrupa Nizam-ı Âlem Ocakları Federasyonu Başkanı Erol Yazıcıoğlu, Avrupa Türk Birliği Kadınlar Kolu Başkanı Şükran Küçük, Alperenler ve Sivil Toplum Kuruluşlarının temsilcileri ile merhum Muhsin Başkanı seven vatandaşlar katıldı. Haber-Fotoğraflar: Doğuş Haber Merkezi

«

Hollanda’da ırkçı parti hakkında suç duyurusu Hollanda’da bazı siyasi partiler ve İslami kuruluşlar, ırkçı Özgürlükler Partisi (PVV) ve kamu yayın kuruluşu NPO hakkında suç duyurusunda bulundu. Müslümanların kurduğu NIDA Partisi, İslam Demokratlar Partisi ve Birlik Partisinin yanı sıra farklı İslami kuruluşlar, ırkçı PVV’nin İslamofobik seçim kampanyası filmi ve filmi yayınlayan kamu yayın kuruluşu NPO hakkında suç duyurusunda bulundu. İslam Demokratlar Partisi Genel Başkanı Hasan Küçük, yaptığı basın açıklamasında, PVV ve lideri Geert Wilders’in İslam düşmanlığını teşvik ettiği ve bunu yaydığı gerekçesi ile suç duyurusunda bulunduklarını söyledi. Küçük, “Bizim gözümüzde PVV, ülkede yaşayan bazı vatandaşların dinini kötüleyerek tehlikeli ve

ölümcül olduklarını belirtip dışladığı için tekrar kanunu çiğnedi. Bu kabul edilemez ve bütün siyasi partiler tarafından kınanması gerekir. Başbakan Mark Rutte’nin film hakkında sadece ‘iğrenç’ olduğunu açıklamasını zayıf buluyoruz. Ülkenin başbakanı olarak İslam ve yabancı düşmanlığına karşı daha sert çıkış yapması gerekir.” dedi. Müslümanlara ve gayrimüslimlere çağrıda bulunan Küçük, “Herkesi, PVV’nin İslam düşmanlığına karşı şikâyet etme çağrısında bulunuyorum. Demokratik anayasa sistemine güveniyoruz ve savcılığın PVV ve Geert Wilders hakkında

ceza başlatmasını bekliyoruz.” ifadesini kullandı. Yerel seçimlere hazırlanan Hollanda’da ırkçı PVV’nin İslamofobik seçim kampanyası filminin kamu yayın kuruluşunda yayınlanması tepki çekmişti. Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanlığına bağlı kamu yayın kuruluşu NPO’da, siyasi partilere ayrılan zaman diliminde PVV’nin “İslam ölümcüldür” ifadelerinin yer aldığı reklam filmi yayınlanmıştı. Seçim kampanyası kapsamında hazırlanan ve İslam’ı karalayan filme, Hollandalılar da sosyal medya üzerinden tepki göstererek yayınlanmasının yasaklanmasını istemişlerdi.


perspektif 07 perspective

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 237 - Nisan/April 2018

Muhammed Akbaş

muhammedakbas@gmail.com

RIHLE

Sağduyulu sesler duyuluyor

İSLAM FELSEFE TARİHİNİN KLASİK DÖNEMİ ÜZERİNE

G

eçen yazımızda İslam Düşünce Atlası isimli eserdeki dönemlendirme üzerine durmuştuk. Hatırlanacağı üzere, bu eserde İslam Düşüncesi Klasik (7.-11. asırlar), Yenilenme (12.-16. asırlar), Muhasebe (17.-18. asırlar) ve Arayışlar (19.-20. asırlar) dönemleri olmak üzere dört döneme ayrılır. İslam Düşüncesini sırf felsefe ve bilim tarihine indirgemeyen bu eser, bu dönemlerde neşvünema bulmuş Tasavvuf, Kelam, Dil ve Ahlâk ilimlerinin de tarihî ve coğrafî seyrini anlatır. Biz bu yazımızda bu eserden hareketle Klasik dönemdeki felsefe faaliyetlerinin genel hatlarını fırça darbeleriyle anlatmaya çalışacağız. Önümüzdeki yazılarda ise diğer dönemler üzerine durmaya çalışacağız. “İslam felsefesi” derken bu dönemden ne kastedilir? Önce ne kast edilmediği üzerine duralım. Her şeyden önce salt din ve felsefenin uzlaştırma çabası değildir İslam Felsefesi. Elbette Müslüman filozoflar İslam inancının esaslarını mevcut felsefe birikimi içerisinde yer vermeye çalışmıştır. Ancak felsefe ile dinin hakikate giden, biri avam ve biri havas için, iki farklı yol olduğu görüşü baskındır. Aynı zamanda dînin hizmetçisi de değildir İslam felsefesi. Çünkü klasik dönemde şer’i ilimler ile uğraşan neredeyse hiç filozof yoktur. Üçüncü olarak “Arap felsefesi” de değildir “İslam felsefesi”dir. Çünkü İbn-i Sina ve Farabi gibi birçok filozof Arap değildi. Dördüncü olarak Müslümanlarca tevarüs edilen kadim felsefe birikimin salt devamı da değildir İslam felsefesi. Çünkü Müslüman filozoflar devraldıkları felsefe mirasının bütün dallarında gelişim ve dönüşüm sağlamayı başarmıştır. Ayrıca vahiy, nübüvvet ve mead gibi temel İslam inancına ait esasları dikkate almışlardır. Beşinci olarak klasik dönemde İslam felsefesi sadece Müslüman filozoflar ile sınırlı değildir. Bu dönemde İslam dünyasında yaşayan ve Müslüman filozoflara hocalık ya da öğrencilik yapan Hristiyan ve Yahudi filozoflar vardır. Her ne kadar çerçevesini Müslümanlar belirleseler de, bu dönemde bu çerçeve içerisinde eser veren Musa bin Meymun ve Yahya İbn-i Adi gibi filozoflar yaşamıştır İslam dünyasında. Eğer bütün bu saydıklarımız değil

ise İslam felsefesi, öyleyse nedir? Özetle diyebiliriz ki İslam felsefesi, tevarüs edilen kadim felsefî mirasın İslam inancının esaslarını da dikkate alarak felsefenin bütün alanları (fizik, matematik, metafizik ahlâk ve siyaset) hakkında eserler tercüme ve te’lif etmek ve kadim ve yeni soruları, sorunları, parçaları ve farklı görüşleri bütüncül bir şekilde ele almaktır. Dahası bu dönemde felsefe, var olanların bir gerçekliği/ hakikati olduğu ve insanın bu hakikati kendi gücü nispetinde öğrenme çabasıdır. Felsefenin konusunu teşkil eden var olanlar, biri bizim eylemlerimizden bağımsız olan (dış dünya gibi) varlıklar, diğeri ise bizim eylemlerimize bağımlı olarak ortaya çıkan (devlet gibi) varlıklar diye ikiye ayrılır. İlkinin araştırılması bize hikmet-i nazari/ teorik hikmeti verir; ikincisinin araştırılması ise bize hikmet-i ameli/pratik hikmeti verir. Klasik dönemdeki felsefe faaliyetlerinde “Meşşaî Felsefesi” diye bilinen felsefe geleneği öne çıkar. Bu gelenek ilk İslam filozofu diye bildiğimiz Kindi (ölüm 866) ile başlar, Farabi (ö. 950) ile gelişir, ve İbn-i Sina (ö. 1037) ile zirveye çıkar. Meşşaî Felsefesi kadim Yunan felsefesinden Yeni Eflatunculuğu (Neoplatonizm) ve Aristotelesçiliği tevarüs eder ve bu mirası İslam hayat görüşü (tevhid, adalet ve muhabbet) ile mezceder. Bunu yaparken felsefenin evrensel ve teorik dilini kullanır. İbn-i Sina ile birlikte artık felsefe, kadim miras içerisinde bulunan birçok sorunu çözer ve artık kadim mirası unutturacak yeni cevaplar üretir. Öyle ki, İbn-i Sina ile birlikte artık Aristoteles’in eserleri şerh edilmiyor, bizzat İbn-i Sina’nın eserleri şerh edilmeye başlanıyor. Peygamberlik ve vahiy gibi meseleler kadim Yunan mirasında bulunmazken Müslüman filozoflar bu meseleleri felsefî birikiminin ayrılmaz parçaları hâline getirir ve “burhan” dediğimiz yöntemi kullanır. İbn-i Sina sadece bir zirve değil, aynı zamanda yeni bir başlangıç teşkil eder İslam felsefe tarihinde. Çünkü hem kendisinden sonra “İbn-i Sinacılık” diye bir gelenek

başlatacak kadar etkili olmuş, hem birçok farklı tepkiye sebebiyet vermiş. Tepkilerin başında İmam Gazzâlî’nin (ö. 1111) tepkisi gelir. Tehafütü’lfelasife isimli eserinde başta İbn-i Sina olmak üzere, filozofları birçok konuda eleştirmiştir. Bu sanılanın aksine İslam dünyasında felsefenin sonu değil, aksine yeni felsefi geleneklerin başlamasına sebep olmuştur. İslam dünyasının birçok köşesinde yeni etkiler ve tepkiler kendini göstermiştir. Mesela Endülüs ve Mağrib coğrafyalarında neşvünema bulan felsefe faaliyetleri hem İbn-i Sina’nın fikirlerini hem İmam Gazzâlî’nin eleştirilerini göz önünde bulundurmuştur. Klasik dönemde bu bölgelerde birçok filozofun arasından öne çıkan filozofların İbn-i Bacce (ö. 1139), İbn Tufeyl (ö. 1185) ve İbn-i Rüşd (ö. 1198) olduğunu görüyoruz. Bu filozoflar, artık sadece kadim Yunan düşüncesini değil, aynı zamanda kendilerine kadar gelen İslam dünyasındaki felsefe birikimini de tevarüs ettiklerini ve bunlardan yola çıkarak özgün eserler ortaya çıkardıklarını görüyoruz. İb-i Tufeyl’in Hayy bin Yakzan isimli eseri ve İbn-i Rüşd’ün Tehafütü’l-tehafüt isimli eseri buna örnek verilebilir. Sözün özü, Klasik dönemde ortaya çıkan felsefi birikim tercüme, te’lif ve eleştiri gibi birçok safhadan geçmiş ve kadim ve yeni sorulara yeni cevaplar üretmiştir. Unutulmamalıdır ki, bu yazıda serdedilenler Klasik dönem felsefe faaliyetlerinin ana hatlarını/yollarını teşkil eder. Dolayısıyla bu ana yolun öğrenilmeye değer birçok yan yolların bulunduğunu unutmamak gerek. Düzeltme: 236. sayımızda Muhammed Akbaş Bey’in “İslam Düşünce Atlası: Kazandıklarımız ve Kurtulduklarımız” başlıklı yazısında “..., bu dönemlerde ortaya çıkmış bilginleri, eserleri, düşünce geleneklerini, kurumları, şehirleri ve mimari eserleri Türkiye’mizin güzide mensup ilim adamları eliyle yazıya dökmüştür.” olarak sehven yanlış yazılmıştır. Doğrusu “... Türkiye’mizin güzide ilim adamları eliyle yazıya dökülmüştür.” olacaktır. Muhammed Akbaş Bey’den ve siz okuyucularımızdan özür dileriz. Sayfa Editörlüğü ◄◄

Tebrik...

Gazetemiz Yayın Kurulu üyelerinden ve yazarlarından Sevgili Recep ve Huriye Soysal’ın mahdumu İbrahim ile, Murteza ve Semra Dervişoğlu’nun kerimesi Merve 24 Mart Cumartesi günü düzenlenen düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Merve ve İbrahim’i tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

‘Müslüman toplum Avrupa’nın geleceğinde önemli rol oynayacak’ AB Komisyonu Birinci Başkan Yardımcısı Timmermans, “Müslüman toplum, tüm çeşitliliğiyle beraber Avrupa’nın geleceğinde önemli rol oynayacak.” dedi. Avrupa Birliği Komisyonu Birinci Başkan Yardımcısı Frans Timmermans, Müslüman toplumun

tüm çeşitliliğiyle birlikte Avrupa’nın geleceğinde önemli rol oynayacağını belirtti. AB üyesi ülkelerden 10 farklı din adamı ve imamla yarın yuvarlak masa toplantısı düzenleyecek olan Timmermans, konuya ilişkin bir yazılı açıklama yaptı. Timmermans, Avrupa’nın geleceği ve AB Komisyonu’nun kıtadaki Müslüman toplumlarla ilişkisinin ele alınacağı toplantıya Belçika, Bulgaristan, Almanya, Fransa, İtalya ve Hollanda’dan katılımcılar olacağını aktardı. AB Komisyonu’nun her zaman Müslümanların dini inanç ve geleneklerini yerine getirmesine destek olacağını aktaran ifade eden Timmermans, “Müslüman toplum, tüm çeşitliliğiyle beraber Avrupa’nın geleceğinde önemli rol oynayacak.” açıklamasında bulundu. ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 237 - Nisan/April 2018

04 haber 08 nieuws

KALEMDÂR

oflaz-aliya@hotmail.com

Mehmet Şükrü Oflaz

Kandiliniz Kutlu Olsun Ama Kut’u Veren Kim? Nisan ayı “Kutlu Doğum” haftasını içinde barındıran bir ay. 1989 yılından itibaren devlet ricalinin himayesinde kutlanmaktadır. Ulu Peygamberimizin (SAV) doğumunun kutlanma-sının tarihi hayli eski. Bir gelenek olarak bugüne kadar gelmiştir. “Dış Türkler” olarak bizler de çeşitli salon programları ile bu geleneği devam ettiriyoruz. Yıllar yılı süren ve günümüzde hedef ve biçim değiştirerek devam eden tartışmalar var “kandiller” etrafında. Bu tartışmalardan uzağız. Uzak durmalıyız. Falım sakızı gibi, çiğne çiğne at kabilinden tartışmalar bir fayda temin etmiyor bize. Ve fakat bazı tespitler yapmak durumundayız… Anma programları ile yapılan böldüğümüz zamanı, bölmemiz sebebiyle kaybettiğimiz bütünün tekrar birleştirilme çabasıdır. Davranışımızı belirleyecek bir katkıdan bahsetmemiz pek mümkün değil. Anmak, an-lık bir meseledir. Gerçek hayattan (gerçek derken biraz sonra içine gireceğimiz hayatı kastediyorum) bir anlık kopma hâli, duygusal olarak rahatlama sağlayabiliyor. Çünkü, üzerimize yüklenen sorumlulukları erteleme hâlimizin oluşturduğu gerginliği, bizim için değerli bir ismi anarak, yaşadığımız âna getirerek aşmaya çalışıyoruz. An-mak, öldüğünü düşündüğünüz! ve değer verdiğiniz ismi yaşadığınız ana çağırmak demektir. Tabi bunun geleneksel eda biçimi zaman içinde değişiklere uğraması dolayısıyla, kaybedilen mekân aidiyeti buna eklenebilir. Camiden çıkarılıp salonlarda ifa edilen anma programları, yeni aidiyetler dolayısıyla yeni anlama biçimleri meydana getiriyor. Ulu Peygamber’i (SAV) anmak mümkün mü? Camide bütün inceliklerine ve gereklerine riayet edilerek okunan Süleyman Çelebi’nin yazdığı Vesiletü’n Necat’ı ile bir salon programı aynı olabilir mi? Süleyman Çelebi yazdığı eser ile milletimizin hangi yarasına ilaç olmayı amaçlamıştır? Neden şiir ile yapmıştır? İlginç değil mi?

Haklarımız

Kutlu Doğum programları ile andığımız Efendimiz’dir. Yaşadığımız âna getiriyoruz. Belirli bir süreliğine, organizasyon içinde, kısmen gösteri şeklinde. Sünnet ile rabıtayı tesis edecek imkânı, bizi KUT sahibi kılacak donanımı, şuur düzeyinde aksiyonu nasıl kazanacağız? Bunun önünde en büyük engel salonlardır. Sünneti yaşamanın bizi mecbur tuttuğu büyük organizasyonu ıskalamamıza sebep oluyor salonlar. İbn-i Haldun, “sünnetin yaşanması için fıkhın! olmasının gerekli” olduğunu söyler. Dr.Sait Başer, “Kutadgu Bilig’de Kut Ve Töre” adlı eserinde, törenin yaşayabilmesi için birinci şartın “devlet olmak” olduğunu söyler. Salonlar bizi, bu şiarın uzağında tutmak için icat edilmiştir. ‘Mevlid kandiliniz kutlu olsun’ diyen kişi, bu sene de bugünü atlattık kastıyla söylüyor genellikle. Ayetler, hadisler, meşhurların sözleriyle bezeli, vurgulu hazır mesajlar ile, sünnetin/fıkhın uzağında kalmanın bizi teskin edici tavrına bile isteye talip oluyoruz. Ama ‘kutlu olsun’ demek “sünnetli/fıkıhlı olsun” demektir. Kut, Allah’ın devlet reisine verdiği kurallar bütünüdür ve en başında adalet gelir. Malumunuzdur adalet, tevhid manasınadır. Ehl-i Sünnet yerine Ehl-i Adalet denilse yeridir. Bu ülkede yaşıyoruz. Bu ülkede olup bitenlerin, dünyada olup bitenlerden bağımsız olmadığı malum. Olup bitenlerin karşısında tavrımız, tarihî mensubiyetimizi ve mesuliyetimizi iptal eden seçeneklerden uzak olmalıdır. Kültürümüzün bize sağladığı imkânları, popüler tercihlerle değiştirmemek önceliğimiz olmalıdır. Bursa Ulu Camii’nde Hz. Peygamber’e saygısızlık yapılması sebebiyle, bunu şiiri ile bertaraf eden Süleyman Çelebi, millet hayatımızın şehsuvarıdır. Onun gibi niceleri. Bu büyük birikimi Müslümanlık namına hafife alanlar, bilmelidirler ki mana yurdumuzun sınırlarını ihlal etmiş oluyorlar. Sınırı ihlal edenler ve buna kayıtsız kalan “yeşil sarıklı ulu hocalar” bunun hesabını gecenin tenhasında inceden inceye çok dikkatli bir şekilde yapmalıdırlar. Habib-i Neccar’ı taşa tutanlar ile Yunus’u veya Süleyman Çelebi’yi taşa tutanlar aynı kişidirler. Biz sınırı bekliyoruz, yenilmeyecek bir şey var elimizde; şiir. Kandilleriniz Kutlu Olsun. Amin!.. info@ibco.nl

Mehmet Yamaç

Sizden gelen sorular...

Bazen sizden gelen soruları isim vermeden diğer okurlarımıza da faydalı olur düşüncesiyle burada yayınlayacağız. Mail veya WhatsApp yoluyla sorularınızı iletebilirsiniz. Bu arada bazen okurlarımızdan gelen sorular var. Geçenlerde şöyle bir soru geldi: Hollanda’da 30 yılını dolduran, Türkiye’de de 2 haftalık SSK çalışmışlığı bulunan 48 yaşında olan bir bacımız, buradan emeklilik işlemi başlatmış ve 5000 işgünü borçlandığı tahakkuk cetveli ile kendisine iletilmiş. Ancak onu yatırmak için Türkiye’ye

vardıklarında 9000 işgünü üzerinden yeni bir hesap çıkarmışlar. Bu tür hatalara sık sık rastlamaktayız, ancak elinizde SGK’dan gelen bir tahakkuk cetveli varsa bunu gidip görüşerek vs. halledemezsiniz. Resmî kurumlarla iletişim ancak resmî yazı yoluyla olur ve bu tür bir hata varsa elbette yazışarak düzeltilir. Zaten bizim de de kurum olarak yaptığımız iş, sizin adınıza resmî yazıları düzenlemek ve takip etmektir. SSK emeklilik işlemlerinizi elbette Türkiye’ye giderek kendiniz de yapabilirsiniz ama isterseniz Türkiye’ye hiç gitmeden bütün işlemlerinizi sizin adınıza biz buradan başlatır ve takip edebiliriz. Mehmet Yamaç 06 222 056 33

Erdinç Ersoy:

“Biz, Rotterdam’da olmayanı gerçekleştirmek için yola çıktık. Leziz Türk mutfağının örneklerini odun fırını ile pişirerek sunuyoruz”

Ziyafet Restoran Rotterdam’da hizmette! Rotterdam’ın Güney (Zuid) bölgesinde, ‘nezih ve ferah ortamda, odun fırınında farklı lezzetler’ parolasıyla ‘Ziyafet Restoran’ kapılarını açtı.

S

eçkin davetli topluluğunun katılımıyla gerçekleşen açılışta özellikle Hollandalı davetliler ‘Ziyafet’e hayran kaldıklarını ifade ettiler. Denk Partisi Lideri ve Milletvekili Tunahan Kuzu, Denk Partisi Milletvekili Farid Azarkan, Denk Partisi Rotterdam Anakent meclis üyesi Stephan van Baarle, Feyenoord önceki Belediye Başkanı Fatih Elbay, Sofuoğlu Kahve işletme sahibi Cemal Sofuğlu, işadamları ile Türk ve Hollandalı davetliler açılışta hazır bulundu. Saat 14.00’ten 17.00’ye kadar konuklara farklı ikramlarda bulunulan Ziyafet Restoran’ın açılışında kısa bir konuşma yapan Denk Partisi Lideri ve Milletvekili Tunahan Kuzu, “Özellikle Rotterdam’da her geçen gün açılan işyerlerinin sayılarının artması memnuniyet verici. Rotterdam’da yaşayan Türk kökenli işletmeci sayısının artıyor olması, bu kentte yaşayan insanlara istihdam imkânı da sağlayacaktır. Ziyafet’in işletmecisi

Rafet Şahan:

Erdinç beyi bu cesaretinden ötürü kutluyor, kendilerine bol kazançlar diliyorum.” şeklinde konuştu. Sofuoğlu Kahve işletme sahibi Cemal Sofuğlu, DENK Partisinin ortaya koyduğu siyasi iradeyi desteklediğini ve yanlarında olduğunu ifade etti. Tunahan Kuzu’nun kahve tiryakisi olduğunu söylemesi üzerine Sofuoğlu, parti merkez binasının bir yıllık kahve ihtiyacını karşılama sözü verdi. Ziyafet Restoran sahibi Erdinç Ersoy ise, “Biz, Rotterdam’da hiç olmayanı gerçekleştirmek için yola çıktık. Leziz Türk mutfağının örneklerini odun fırını ile pişirerek, konuklarımıza sunmak için Ziyafet Restoran’ın

bugün resmi açılışını yapıyoruz. Misafirlerimiz bundan sonra iş görüşmelerini, aile yemeklerini, dostlarıyla buluşmalarını burada rahatlıkla yapabilirler. Deneyimli ve uzman personelimizle, 90 kişiyi ağırlayabilecek kapasitemiz mevcut. Yerimiz Zuid pazarı yanında ve Feyenoord Belediye binasının arkasındadır.” şeklinde açıklamalarda bulundu.

Rotterdam’ın, odun fırınında pişirilen yemekleri sunan tek restoranı Ziyafet’in açılışı kurdele kesilmesiyle yapıldı. Canlı müzik eşliğinde olan açılış programı, ikram sunumu ve sohbetle son buldu.. Haber: M. Ali Topcu

«

“Bu kutsal emaneti daha yukarılara taşımak için elimizden gelen gayreti göstereceğiz”

Harderwijk Al Sancak Türk Kültür Ocağı’nda bayrak değişimi Hollanda Türk Federasyon’a bağlı Harderwijk Al Sancak Türk Kültür Ocağı Teşkilatı 2. Olağan Kongresini gerçekleştirdi. Kur’an-ı Kerim tilaveti, şehitler için bir dakika saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan kongrede divan kurulu başkanlığını Hollanda Türk Federasyon Gençlik Kolları Başkanı Ahmet Çömlekci yaptı. Kongrenin açılış konuşmasını yapan Al Sancak Türk Kültür Ocağı Başkanı Ahmet Beyaztaş, oba teşkilatı olarak çıkmış oldukları yolda büyük mesafe kat ettiklerini, kalıcı bir yere kavuşmuş olmanın

haklı onurunu yaşadıklarını bildirdi. Faaliyet ve muhasebe raporlarının okunmasından sonra yapılan seçim sonrası teşkilat başkanlığına Rafet Şahan layık görüldü. Şahan, almış olduğu bu kutsal emaneti daha yukarılara taşımak için ellerinden geleni arkadaşları ile yapacaklarını bildirdi. Hollanda Türk Federasyon Genel Sekreteri Erim Uğurlu yaptığı konuşmada n Ahmet Beyaztaş’a bu güne kadar yapmış

olduğu çalışmalarından dolayı teşekkür etti. Uğurlu Hollanda Türk Federasyonun yapmış olduğu faaliyetler hakkında bilgi verdi ve seçilen başkan ve yönetim kuruluna başarılar dileyerek sözlerini sonlandırdı. Toplantı, ülkücü Şehit Fırat Yılmaz Çakıroğlu anısına hazırlanmış olan program ile devam edildi. Haber-Fotoğraflar: HTF Basın Masası

«


spotlar 09 spotlight

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 237 - Nisan/April 2018

Murat Altun

Muştular

murat.7701@hotmail.com

Zehirli ve Sihirli Sözler:

D

“Vatan Haini vs...”

eğerli dostlar, bu ayki yazımızı Kur’an, Sünnet (hikmet) ve Kuraniyyun’un bunlara karşı durumunu değerlendirmeye çalışacağız inşallah. “Nitekim size içinizden; ayetlerimizi okuyan, sizi tezkiye eden Kitab’ı ve hikmeti öğreten ve bilmediğiniz şeyleri bildiren bir peygamber gönderdik.” (Bakara 151) Bakınız bu ayette Allah Resul’ünün diğer ayetlerde olduğu gibi görevinin sadece Kur’an’ı getirmekle kalmadığını görüyoruz. Bizleri her türlü şirk, günah ve nefsî kirlerden temizliyor, hikmeti ve daha bilmediğimiz nice şeyleri öğrettiğini yine Kur’an söylüyor. Allah cc., Kitab’ın yanında hikmeti de neden zikrediyor? Peki hikmet nedir ve nerededir? Hikmet; Sünnet ve hadislerdir. O’nun (sas) Kur’an’ı tefsir, tevil ve beyan etmesi, uygulamasıdır. Usve-i hasene (güzel örnekliği) ve üzerine yemin edilen hayatıdır.(Hicr 72.) Hikmet, hakikate ermek, sözde ve amelde istikamet, felsefe/bilgeliktir. “Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilirse, ona pek çok hayır verilmiş demektir. Ancak akıl sahipleri düşünüp ibret alırlar.” (Bakara 269.) Kişi, aklıselimden mahrum ve hikmetten nasibi de yoksa, ilmî kariyeri onu hakikate yönlendirmeyeceği gibi, daha da azdırıp sapıtacaktır. Günümüzde insanlarımızın gelenekten (Kur’an, Sünnet vd. müktesebat) gelen irfanı ve imanı, dışardan değil kendi içinden ve üstelik de adına “hoca, ilahiyatçı” diyebileceğimiz bazı “sapkınlar” tarafından tahrip ediliyor olması işimizi daha da zorlaştırıyor. Bunların, Kur’an’a rağmen sapkınlığının kaynağı ne olabilir? Peygamber’e (sas), sahabeye, mezheplere, irfan medeniyetimiz olan tasavvufa ve Ehl-i Sünnet ulemaya bakış açılarındaki eğrilik, kıymetini takdir etmeme ve onların şümûlünü kavrama nasipsizliğinin neticesi; sabah-akşam “Kur’an da Kur’an, ‘Kur’an İslam’ı” dedikleri Kur’an’ı da anlayamadılar. Böylesine “Kur’an âşıkları”, Eğer Allah’ın rızası/sevgisinden ise, O’na giden yolun peygambere tâbi olmaktan geçtiğini de yine Kur’an söylemiyor mu? (Ali imran 31.) Bütün dîni/medeniyeti, -Adem’den (as) bu yana ne varsa (yaş-kuru), -mushafın iki kapağı arasında mürekkebin oluşturduğu yaş ve kuru harflerde

arayacak kadar (lügatçı) mâna derinliğinden (hikmetten) yoksun olduklarını görüyoruz. Aslında karakterlerinin bir ürünü olarak; positivist, akılcı; cüretkâr, cedelci ve inatçılar. Kur’an’ “putlaştıran” bu adamların anladığı din; sadece ‘iki iki daha dört eder’ demekten öteye gitmeyen matematiksel, lafzi, yüzeysel (sığ) zevksiz, tatsız bir yığın yasalar gibi. Kullandıkları din dili, tamamen teknik terimler ile bir makinenin parçasını anlatır gibi zâhirin zâhirin zahirî. Kur’an, Sünnet, ümmetin icması ve fakihlerin kıyası (Edille-i Şer’iyye): Yukarıdan aşağıya sıralama böyledir. Fakat Kur’an’ı anlamak, bilmek ve onunla ibadet etmek için Sünnet, Kur’an’a tekaddüm eder. Sünnet’e ve Kur’an’a erişmek içinde Sahabe-i Kiram’a ihtiyacımız ve hürmetimiz vardır. Çünkü Kur’an’ı da Sünnet’i de biz onlara borçluyuz ve onlardan öğrendik. Bu tabiin, tebe-i tabiin’ den tâ Osmanlıya ve bugünün Müslümanlarına, âlimlerine kadar böyledir. Bu taraftan o tarafa böyle gidilir. Doğrudan Kur’an’a buradan zıplamak fiziken/tabiatan mümkün değildir. HÂRİCÎLİK... Bir yönüyle Kuraniyyun anlayışı, tarihteki Sıffin savaşında Hz. Ali (ra) ile barış yapmak için karşı tarafın mızraklara taktıkları: “Hüküm ancak Allah’ındır” ayetinin bir savaş hilesi olduğunu anlayamayan hariciler gibidir. Hz. Ali efendimiz bu ayet hakkında: “Kendisiyle batıl murad edilen hak söz.” dedi. Ve hakikatin kağıt satırlarında değil, kendi göğsünde olduğunu vurguladıysa da anlatamadı. Önce barışa zorlayan bu adamlar, iki taraf arasında yapılacak ‘hakemliği’ “Allah’a baş kaldırmak olarak” değerlendirip (yukarıdaki ayeti yanlış anlayarak), Hz. Ali’yi ve Hz. Muaviye’yi, önce tekfir ettiler ve sonra da Hz. Ali efendimizi şehit ettiler. Hz. Ali (ra), öldürülmeden önce Haricilere İbn-i Abbas’ı (ra) gönderirken: “Onlar ile Kur’an’la mücadele etme. Çünkü Kur’an, çok yönlü manalar ifade edeceği için sen bir şey söylersin onlar da başka bir şey söylerler. Onlara Rasulullah’ın sünnetiyle meseleyi anlat.” buyurdu. İbn-i Abbas da (ra) da, Efendimizin (sav.) rızasıyla, Sad bin Muaz ‘ın (ra) Yahudilere ‘hakemliğini’ anlattı. Sadece bir kısmı ikna olup döndüler. Bu olayda olduğu gibi bir çok meselede Sünnet, Kur’an üzerinde oynanacak oyunları bozan, kapalı konuları açığa kavuşturan, müşkülü beyan eden, sınırları çizen, bir ölçü ve de örnek getiren, Kur’an’ın ete kemiğe bürünüp yürüyen hâlidir. Çünkü “O’nun (sav) ahlâkı Kur’an’dır.” (Hz. Aişe r.anha) Dünyada küçük-büyük iş veya sanat, hangi türden olursa olsun bir meslek düşünün ki ustasız olsun. Ama Kur’an’a gelince peygambersiz

din öğrenecek, Arapça gramerle Kur’an tefsir edecek; lügat manasını ıstılah manasıyla, mecazı hakikatle karıştırıp, ne ki hadis nakliyle gelmiş cümlesini inkâr edecek; Ehl-i Sünnet’e - ümmetin genel görüş ve inanışına- muhalefet edecek TV’de vd. sosyal medyada dilleriyle ve kitaplarıyla milleti zehirleyecekler: “Hızır mızır yok, şefaat yok, kabir azabı yok, mesih, mehdiyet, deccal yok, KADER yok, CİN yok, Hz.Adem’in indirildiği bir cennet yok ama babası kesin var, miraç yok” ve daha garibi; (lafzi, zahiri okuyuşun ahmaklığından) bir çocuğun bile soyutlayabileceği en tabii şeyleri anlayamayacak: “Allah geleceği bilmez.” diyebilecek. Ve daha nice Kur’an da hem açık hem işareten, hadislerde sarahaten, sadece Müslümanlara değil insanlığın dahi malumu olan tarihi ve tabii hadiseleri bile inkâr edecekler. “Eyne tezhebûn - Nereye bu gidiş, nereye?...” Peygambere muhalefet ve ümmetin yolundan sapmanın varacağı yer: “Kim kendisine doğru yol besbelli olduktan sonra Peygamber´e karşı çıkar, müminlerin yolundan başkasına uyup giderse onu döndüğü yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir gidiş yeridir.” (Nisa 115) Madem peygambersiz Kur’an yeter, buyurun sünnetsiz bir namaz kılın... -Hangi namazı kaç rekat kılacağız ve nasıl kılacağız? Nereden başlayıp nereden çıkacağız? Zekâtın miktarı, haccın menâsiki vd.ibadet ve ukubat/ceza ile ilgili (sünnetten) gelen birçok şeyi yazmaya saifeler yetmeyecektir. Efendimiz’in (sav) haram ve helal koyma yetkisi olduğunu da yine referans aldıkları(!) Kur’an buyuruyor: “... iyi ve temiz olan şeyleri onlara helal kılar; kötü ve murdar olan şeyleri haram kılar...”(Araf 157) Mesela bunlardan; ehl-i merkep (eşek) ve azı dişli hayvanlar haram; iki meyte (ölü); balık ile çekirge ve iki kan; karaciğer ile dalak da Sünnet ile helal kılındı. Şimdi ayette: “Size meyte, kan, domuz eti...haram kılındı”(Maide,3) buyuruyor. Hani “Kur’an’a uymayanları kabul etmeyiz.” diyorlar ya! Yukarıdaki (Araf 157.) ayette de Allah (cc) böyle bir yetki vermiş. Ayıkla pirincin taşını. Efendimiz, sevgili peygamberimiz: “Şunu kesin olarak biliniz ki; Bana Kur’an ve onun bir misli daha verilmiştir. Karnı tok olduğu hâlde rahat koltuğuna oturarak; “Sadece şu Kur’an’a sarılınız; onda helal olarak neyi görüyorsanız onu helal kabul ediniz, neyi de haram görüyorsanız onu da haram biliniz” diyecek bazı kimseler gelmek üzeredir. Dikkat edin! “Hiç şüphesiz Allah Rasulü’nün haram ettiği (kıldığı) şey de Allah’ın haram ettiği (kıldığı) şey gibidir.” buyurmuş. İmtihanda olduğumuzu unutmayalım.

Analiz

ergunmadak@hotmail.com

Ergün Madak

Hangi Kitapları Neden Okumalı? Nisan ayı geldi ve ‘Kutlu Doğum’ etkinlikleri de hemen kendini belli etmeye başladı. İyi ki de var. ‘Hz. Peygamberimizi anmayı sadece bu ay ile sınırlandırmamalıyız’ gibi klişe bazı cümleler kurmayacağım. Çünkü asıl meselenin O’nu ‘anmakta’ değil, beni biraz daha Allah’a yaklaştırması için, önce O’nu Hristiyanca İsalaştırmadan, annebaba-eş-dost-akrabadan daha çok sevmek ile başlıyor. Bazen O’nu nitelerken ‘Efendimiz, sevgililer sevgilisi, gül Muhammed’ gibi şiirsel sıfatların bir türlü ne gönlüme ne de zihnime tercüman olamadığını hissediyorum. Bu sıfatların belki her yerde ve çok sık kullanılmasından olsa gerek bir türlü bana samimi gelmediğini hissediyorum. Çok tüketilince tılsımını kaybediyor. Bütün bunlarla uğraşmak yerine sanki bir köşeye çekilip İslam’ı ve O’nu anlamak daha mantıklı gibi geliyor. Yıllar içinde kendi izlediğim üç yolu sizinle paylaşayım. İlk yol: Hz. Peygamber’den soyut, bağımsız olmayan Kur’an. Her okuduğumda, bazı ayetleri sanki ilk kez okuyormuşum gibi beni çarpan ayetlerle her zaman karşılaşıyorum. Bunun da açıklaması şu bence: Hem mucize bir kitap hem de bazen ayetleri zihnimizle ve bazen de yüreğimizle okuyor olmamız. Değişimin başladığı ve neşvünema bulduğu nokta da burası zaten. Yürekten okumak aynı zamanda değişim için de ciddi bir kapı aralar. İkinci yol: Fıkıh ile birlikte büyük küçük siyer kitaplarını okuyarak oldu. Orada daha çok, kronolojik olarak doğumu öncesi cahiliye dönemi, doğumu, çocukluk gençlik dönemi, risalet, hicret, fetih ve vefatı gibi ana konular işleniyordu. Böylelikle O’nu tanımak için bir adım atmıştım. Üçüncü yol: Hadis, Sahih-i Müslim okumak oldu. Okudukça hem Allah’a olan inancım perçinleniyor hem de hayretlere düçar oluyordum. O’nun insanlığını, babalığını, eşliğini, fakirliğini, cömertliğini, inancını, sabrını, devlet adamlığını yani her şeyini görünce hem daha da çok bağlandım, hem de özel hayatını dahi, ümmete örnek olması için paylaştığı için peygamberliğin çetrefilli bir görev olduğunu gördüm. Bireysel ve toplumsal ibadet, ahlâk, fıkıh ve toplum düzeni gibi yani aklınıza gelen her konuya ışık tutuyorken, bazılarının ‘hadis eleştirileri’nde bulunduklarını görünce ilk verdiğim tepki hep şu olur: Demek ki hiç sahih hadis okumamış, ezberden konuşuyorlar. Hadislerin içinde belki yüzde 1-2 eksik, zayıf, mevzu olabileceğini farz edelim, ki belki o kadar bile

değildir, geriye kalan kahir ekseriya hadisler bir hazine gibi olduğu yerde duruyor. Bu tartışmalarda şöyle bir cümle kurulduğuna şahit oldunuz mu? ‘İslam’ı, Kur’an’ı daha iyi kavrayabilmek, inancımızı daha da sağlamlaştırmak için, ahlakî zaaflarımızdan kurtulmak ve değişmek için sık sık Kur’an’ın yanında hadis de okumalıyız.’ Söyleyenler, düşünenler muhakkak vardır ama, birbirleri ile kavga edenlerin sesleri o kadar yüksek çıkıyor ki, yapıcı tutum ve pozitif değişim genelde prim yapmıyor maalesef. Buradan genç okuyuculara Kur’an, hadis, siyer ve fıkıh okumalarını yukarıdaki sebeplerden dolayı tavsiye ederim. Kitapların isimlerini aşağıda vereceğim. Usul olarak ise şu çok önemli: Gerek internet ortamında gerekse yaşadığınız çevrede tartışmaları izlemekten, hele hele bu tartışmalara katılmaktan uzak durulması en güzeli. Tartışma sanki dedikodu, magazin gibi bir olgu, insanların hemen ilgisini çekiyor ve bu herhâlde tartışmada taraf olanların bilinç altında hoşlandığı bir şey olsa gerek. Fakat dikkat edilecek olursa, yüzyıllardır İslam dünyasında tartışılan konular hemen hemen hiç değişmedi ve bir sonuca da ulaşmadı: Hariciler ve Ali-Muaviye meselesi, Ehl-i Sünnet-Şia meselesi, Hz. İsa gelecek mi gelmeyecek mi? Son dönemlerde de Kur’an-Hadis tartışmaları (bu belki de Türkiye’ye has bir konudur?) Yüzyıllardır tartışılan ve uzlaşılamayan bu konuların İslam dünyasına yararından çok zararlarının olduğunu herkes görüyor ama aslında uzlaştığımız konuların sorunlu konulardan daha fazla olduğunun belki herkes farkında ama kimse bu konulara enerjisini harcamıyor. Neden? İlgi çekmiyor da ondan mıdır acaba? Tavsiye kitaplar Yaz tatili yaklaşıyor ve Türkiye’ye giden arkadaşlara aşağıdaki kitapları ya kendi başlarına ya da grup olarak okumalarını tavsiye ederim. Bu kitapların en büyük katkısı size temel bilgileri vereceği için, herhangi bir İslami konuyu kavramanızı daha da kolaylaştıracak ve umarım ki sizi gereksiz tartışmalardan uzak tutacaktır: Tefsir: Safvetü’t Tefasir – Sabuni ya da Kur’an Yolu Tefsiri (Diyanet Yayınları) Hadis: Sahih-i Müslim Siyer: İbn-i Hişam Tarih: Kısas-ı Enbiya – Ahmet Cevdet Paşa Fıkıh: Ömer Nasuhi Bilmen Genel Bilgi: Gazali İhya-u Ulumid’din 3. ve 4. ciltler


10 gündem

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 237 - Nisan/April 2018

agenda

Reyhan Şeker

Kardelen konumdan kurtararak cenneti ayağının altına serecek bir manevî makama yükseltmiştir.

İslam ve Kadın...

K

adının sosyal konumunun tarihî süreç içerisinde toplumdan topluma değişiklik arz ettiğini söyleyebiliriz. Toplumsal ya da toplum dışı faktörler bu alanda belirleyici olmaktadır. Özellikle belirleyici faktör olarak dini ilk sırada sayabiliriz. Çünkü din, kültürleri şekillendirdiği için kadının toplumdaki konumunun korunması ya da konumun değişmesinde etkisi vardır. Kadının İslam öncesi toplumlardaki konumunu anlayabilmemiz için öncelikle cahiliye dönemindeki insanların kadına olan bakış açılarını anlamamız gerekir. Cahiliye döneminde kadınlar arasında edebiyat ve ticaretle uğraşanlar olmakla birlikte genel anlamda kadına kıymet verilmez, sadece erkeklerin yararlanacağı bir varlık olarak bakılırdı. Cahiliye insanının kadına olan bakış açısı Kur’an’da şöyle ifade ediliyor: “Onlardan birine bir kızı olduğu müjdelenirse, içi öfkeyle dolarak yüzü simsiyah kesilir.” (Nahl 58) Almış oldukları bu kara haberden dolayı tanıdıklara görünmekten kaçınırlardı. Bu düşünce ile evlatlarını diri diri gömmeyi bile düşünürlerdi. Böyle bakış açısına sahip olan bir topluluğa peygamber olarak gönderilen Efendimizin, kadını bulunduğu zelil

Ünal Fırat:

Efendimizin yaşadığı döneme baktığımızda birçok kadının toplum içinde aktif rol aldığını görebilmekteyiz. Yani toplum dışına itilmemiş, aksine toplumu şekillendirmede büyük rol almışlardır. Bunun en güzel örneği şüphesiz Hz. Hatice annemizin hayatıdır. Kültürlü, bilgili ve aynı zamanda ticaretle uğraşan bir annemizdi. Toplumda aktif rol oynamıştır. İslam’ın ilk yıllarında elindeki bütün malını Hz. Peygamberin tasarrufuna vererek İslam’ın cahiliye topraklarından dünyaya açılmasına vesile olmuş bir kadındır. Takdir edersiniz ki, maddî güç fikirlerin yayılmasında büyük etki sağlar. Üç yıl gizli anlatılan İslam’ın açıkça tebliğ edilmesinde maddî gücün etkisi önemliydi. İşte böyle bir süreçte Hz. Peygamber’in (s.a.v) sıkıntılı olduğunu fark eden Hz. Hatice annemizin elindeki malını peygambere “din adına” hibe etmesi sıradan bir davranış olarak değerlendirilemez. Hz. Peygamber (s.a.v)’e olan derin muhabbeti ve dine olan sadakati bunu yaptırmıştır. Başka bir rol model zikretmemiz gerekirse, ilk sıralarda aklımıza gelmesi gereken kişi elbette Hz. Aişe annemiz olmalıdır. Arap dili ve edebiyatına vâkıf bir annemizdi. Büyük şairlerin şiirlerini ezbere bilir ve kendisi de şiirler yazardı. İçtihat ve fetvalarıyla ön plana çıkan, birçok fıkhı mesele yanında usûlu‘l-fıkh ve bilhassa ferâiz sahasında derin bir anlayışa sahipti. Rivayet ettiği hadislerin sayısı dikkate alındığından dolayı kendisi müksirûn (1000 hadisten daha fazla hadis rivayet eden) grubunda sayılmıştır. Sünnetin anlaşılması hususunda ilk başvuracağımız kişinin Hz. Aişe validemiz olduğunu unutmamamız gerekir. Zira, rivayet etmiş olduğu hadislerin muhtevaları incelendiğinde,

yunus322@hotmail.com

efendimizin aile hayatı, savaşları, veda haccı, vefatı, ahlâkı, cahiliye dönemi tarihi, kadınlara ait hükümler ve birçok farklı alanlarda rivayetleri olduğunu görüyoruz. Hâfızası çok kuvvetli ve zeki idi. Soru sormaktan çekinmediği için her şeyi asıl kaynağından, yani Hz. Peygamber’den (s.a.v) öğrenerek ilmî seviyesini yükseltmiştir. İlme olan merakı ve aşkı birçok öğrenci yetiştirmesine vesile olmuş ve onların eğitim ve öğretimi ile bizzat kendisi ilgilenmiştir. İslam dünyasında kadınların da ilimle meşgul olmaları gerektiğini göstermiştir. Başka bir örnek verecek olursak; Hz. Peygamberin halası olan Âtike bint Abdulmuttalib, şair bir hanımdı. Kureyş’in en fasîh konuşan hanımlarından biriydi. Mersiyeleriyle meşhur olmuştur. Efendimiz için mersiye söylemiş olduğu bize ulaşan kaynaklarda zikredilmiştir (İbn Sa’d, et-Tabakât, II, 319333). Efendimizin yine halalarından olan Hz. Safiyye bint Abdulmuttalib birçok gazaya iştirak eden annelerimizden biridir. Yaralı sâhabîlerin tedavisinde önemli rol almıştır. Onun en bilinen özelliklerinden biri de edebî yönünün çok kuvvetli olmasıdır. İyi bir şairdi. Babasının ve Hz. Hamza efendimizin ardından duygu dolu mersiyeler söylemiş ve yüreğindeki derin hüznü dile getirmiştir. Resûl-i Ekrem’in irtihalinden sonra söylediği mersiyesi çok meşhurdur. Günümüze kadar gelip geçmiş birçok örnek kadını burada zikretmek mümkündür. Rabbimiz Kur’an’da Lut (a.s)’ın ve Nuh (a.s)’ın Allah’ı inkâr eden eşlerinden bahsederek onların ibret alınması gereken hâllerini bize haber vermektedir. Fakat aynı zamanda Firavunun eşi olan Hz. Asiye’den ve iffet abidesi Hz. Meryem’den de bahsederek iyi örneklerin var olduğunu ve onların

bütün insanlık için “rol model” olarak benimsenmesi gerektiğini bize bildirir. İslam’ın kadına değer vermediğini söyleyenlere bu ayetler üzerinden şunu sormak gerekir: “Şayet İslam’ın kadına değer vermediği söyleniyorsa Kur’an bu örnekleri niye dikkatimize sunuyor?” Bir insanı karşınıza alıp ona nasihat verdiğinizde onun akıbetinin hayır olması için iyi ve kötü örneklerden yola çıkarak hakikati anlatmaya çalışırsınız. Böyle bir gayret içerisinde olan kişiyi kötü niyetle yargılamak manasız ve yersiz olur. Allah kullarına karşı âdil ve merhametlidir. Aksini düşünen niyetini gözden geçirsin. Şüphesiz sosyal hayat kadının ve erkeğin birlikteliği ile devam etmesi gereken bir süreçtir. İslam dini yaratılış olarak fizyolojik ve psikolojik bakımdan aynı olmayan kadın ve erkeği kul ve sorumluluk bakımından eşit tutmuştur. İslam, sadece fiziksel ve ruhsal özelliklerinden kaynaklanan farklılıkları dikkate alarak bazı hükümler getirmiştir. Bu, kadının toplumdaki konumunu ve değerini düşürmez. Aksine onun korunmasına yönelik İslam’ın getirdiği tedbirlerdir. Aslına bakarsanız birçok Müslüman kadın İslam’ın kendilerine verdiği hakları bilmemektedir. Bu durum, bu konuyu suiistimal etmeye kalkışan kişilere inanmalarına sebebiyet vermektedir. Tali ve fer’i meselelerle gündemi meşgul etmek isteyenlerin asıl amacı, İslam dünyasını gerçek meselelerden uzaklaştırmaktır. Bunun için kadının İslam’daki konumunu önemli süreçlerde hep öne sürmüşler ve İslam dünyasını bu konularla meşgul etmişlerdir. Hâlbuki, İslam’ın kadına verdiği kıymet su gibi berraktır. Suyu bulandırmak isteyenler ve kadına İslam’ın değer vermediğini söyleyenler, birazda yüzlerini Myanmar, Suriye, Irak, Doğu Türkistan’a çevirsinler. Sahi orada da kadınlar yaşıyor muydu!? ◄◄

Kısa haber

Yurt dışından getirilen araçların Türkiye’de kalma süresi ne kadar? Yurt dışındaki Türk vatandaşlarından, araçlarının Türkiye’de 2 yıl kalış süresi ve 185 gün yurt dışında bulunma şartına dair soruların gelmesinin ardından Mustafa Yeneroğlu konuyla ilgili bilgi verdi. AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, ”Son günlerde yurt dışından emekli olan vatandaşlarımızdan, araçlarının Türkiye’de 2 yıl kalış süresi ve 185 gün yurt dışında bulunma şartına dair çok fazla soru aldık.Bu konuda vatandaşlarımızı bilgilendirmek için bilgi notu hazırladık ” dedi. Yeneroğlu’nun konu ile ilgili paylaştığı bilgiler: Yurt dışından getirilen araçların Türkiye’de kalma süresi 2 yıldır. Bu imkânı değerlendirecek olan kişilerin Türkiye’ye giriş tarihinden geriye doğru bir yıl içerisinde 185 gün yurt dışında bulunmuş olmaları gerekir. Ancak yurt dışından emekli olanlar için bir istisna söz konusudur. Buna göre yurt dışında emekli olduktan sonra Türkiye’ye ilk defa araç getirecek kişiler için yurt dışında yerleşik olma şartının tezahürü olan 185 gün ilgili ülkede yaşama şartı aranmamaktadır. Aynı şekilde aracı için aldığı 24 aylık izin süresinin tamamını kullanmadan aracıyla yurt dışına çıkan emekli bir vatandaşımızın geri kalan sürelerini kullanmak üzere taşıtıyla yeniden Türkiye’ye giriş yapması durumunda da 185 gün şartı dikkate alınmamaktadır. Bu kişinin aracına, aracın sahip olduğu geri kalan izin süresi verilmektedir. Ayrıca, aracı için iki yıllık iznin tamamını kullanmış veya 185 gün şartını yerine getirmeyen Avrupa Birliği ve Avrupa Serbest Ticaret Birliği ülkelerinde yerleşik kişilerin araçlarına da yılda bir defaya mahsus bir aylığına süre verilmektedir.

“Herkesin kabuğuna çekildiği bir dönemde bu tür buluşmalar, hayatî önem arz etmektedir”

Hollanda Mehteran’ın 7’inci Yıl Turnuvası Şölene Dönüştü

H

ollanda Mehteran’ın geleneksel hâle getirdiği “Mehteran Dostluk Voleybol Turnuvası” 11 Mart Pazar günü Rotterdam’da gerçekleştirildi. 10 takımın davetli olduğu ve bu yıl 7’incisi düzenlenen turnuva, 9 takım arasında yapıldı. Farklı bölgelerden, farklı etnik köken ve farklı düşüncelerden insanlarla bir araya gelerek tanışmayı, kaynaşmayı ve dost olmayı hedefleyen turnuva, her geçen yılın ardından bu amacına ulaşıyor. Adına yaraşır bir şekilde dostça başlayan ve öylece sona eren turnuvanın bu yılki şampiyonu, turnuvanın düzenleyicisi Hollanda Mehteran takımıydı. Turnuva, gazetemizin Mehteran ekibine hediyesi Tek grup hâlinde yarışan takımlar oynadıkları güzel ve kaliteli oyunla göz doldurdular. Dostluk havasında başlayan ve centilmenliğin hakim olduğu zorlu mücadeleden sonra 4 takım çeyrek finale yükseldiler. Yarı Final Maçları Hollanda Mehteran, Ayyıldız 1, Nogay Rotterdam ve Utrecht Türkgücü takım-

ları bütün takımları eleyerek yarı finale yükseldiler. Bu zorlu mücadelelerden sonra, Hollanda Mehteran ve Nogay Rotterdam takımları final oynamaya hak kazandılar. Bu ikili arasında geçen zevkli, zorlu kıyasıya mücadeleden sonra Hollanda Mehteran birinciliği elde ederken, Nogay Rotterdam ikinci, Ayyıldız 1 ise turnuvanın üçüncüsü oldular. “Turnuva değil “Şölendir bu!” Turnuvaya katılan herkesin genel kanaati böyleydi. “Yüzlerce insanı 6 saat boyunca küçücük bir salonda, bir şölen havası atmosferinde bulundurmaya başka bir isim verilemez.. Bundan böyle bu bir turnuva olarak değil, bir şölen olarak adlandırılmalıdır” diye görüş bildiren katılımcılar, bundan böyle turnuvanın adının “Mehteran Dostluk Şöleni” olarak değişmesini istediler. Turnuvaya katılan takımlar Anatolianuts, Ayyıldız 1, Ayyıldız 2 (Soest), Doğuş-Rotterdam, Doetinchemspor, Hollanda Mehteran, NogayRotterdam, Şebaplar, Utrecht Türkgücü, Grup Vitamin.


doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 237 - Nisan/April 2018

11


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 237 - Nisan/April 2018

04 tanıtım 26 12 introduction

İbrahim Turgut

İslam’ı Güncellemek!..

H

er konuda güncelleme (teceddüt) yapılabilir. Bu kavramın lügatte anlamı, “yenilemek, eskisinden daha iyisini getirmek” anlamlarına geliyor. İslam için geçerliliği var mıdır? Hayır! İslam her çağda yenidir. Gelişen aklımız, insafımız ve vicdanımız olmalıdır. Bunlar olmazsa, hiçbir şey olmaz! Asıl burada söylenmesi lazım olan şey, usulde geçen şu kuraldır: Güncellemeden kastedilmesi gereken şey “İÇTİHADİ = FETVA” meseleleri olmalıdır. (Nassın bulunduğu yerde, içtihad’a mesa’ yoktur). Yani, Kur’an’ın ve Sünnet’in bulunduğu yerde, içtihada yer yoktur. Fetvanın nasıl verileceği mevzusunda Peygamberimiz (s.a), Muâz’ı Yemen’e (vali olarak) gönderirken aralarında şöyle bir diyalog geçmektedir: - “Sana bir dava geldiğinde, nasıl hüküm vereceksin?” - “Allah’ın Kitabı’na göre hüküm vereceğim”

MİHENK - “O konuda) Allah’ın Kitabı’nda bir hüküm bulamazsan?” - “Resûlullah’ın (sav) sünneti ile (karar vereceğim” - “Resûlullah’ın (sav) sünnetinde de yoksa?” - “Kendi görüşümle içtihad ederek bir karara varacak ve ona göre hüküm vereceğim” Bunun üzerine Hz. Peygamber “Resûlü’nün elçisini ‘Resûlü’nün arzuladığı cevabı vermeye’ muvaffak kılan Allah’a hamdolsun.” buyurmuştu. (Tirmizî, Ahkâm, 3;Ebû Dâvûd, Kadâ’, (Akdiye), 11, Hadislerle İslam) Peygamberimiz (s.a) Hadis-i Şerif’te “hükmün nasıl verileceğini?” açık net göstermiştir. İlmî konularda ihtisas yapmış kişilerin, bu mevzularda konuşma yetkisinin, sınırsız olarak verilmesi, rahat ortamın sağlanması ve yetkilerden korkma endişelerinin ortadan kaldırılması hâlinde, daha verimli ve sonuç alıcı, dine uygun (Fıkhı ve Fetva verme mekanizmasının) işlevselliği gelişmiş olacaktır. Yakın tarihimizde meydana gelen gelişmeleri, tarih kitaplarından okunduğu zaman, İslam âlimlerinin hangi şartlar altında ilmî çalışmalar yaptıklarını ve ne tür zulümlere maruz kaldıklarını öğrenince, böyle bir ortamda (ilmî inkişaftan) bahsetmek mümkün değildir. İşte asıl sorulması gereken şudur: Bütün bu baskılara ve o günden günümüze uzanan bu damardan istenilen ölçüde, İslami mevzularda konuşacak (açıklamalarda bulunacak) cesareti beklemek mümkün mü? Hâlbuki o gün bu gün değildir. Yeter ki, âlimler çekinmeden hakkı söylesinler. O zaman onları Allah, dinde istenilen Fukaha (İslam Hukukçuları) kılar!.. İbn-i Abbâs’ın naklettiğine göre,

Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Allah her kimin iyiliğini dilerse, onu dinde fakih kılar (dinin inceliklerini anlama konusunda ona kabiliyet verir).” (Tirmizî ) Bir Hadis-i Şerif, günümüzde tartışılan konulara cevap verme niteliği ve niceliği bağlamında, (derin anlayış ve kavrayışın) bulunmasını ihtar eder. Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: Zeyd b. Sâbit, Allah Resûlü’nü (sav) şöyle derken işitmiştir: “Allah, bizden bir hadis işitip, başkasına aktarana kadar onu belleyen kişinin yüzünü ak etsin. Fıkıh (dini hakkıyla anlamaya yönelik bilgiler) öğrenip onu kendisinden daha kavrayışlı olanlara aktaran nice kimseler vardır! Fıkıh öğrenen nice kimseler de vardır ki haddizatında kendileri fakih (derin kavrayış sahibi) değildir.” (Ebû Dâvûd, İlim, 10; Tirmizî, İlim, 7) Kuşkusuz içtihad kapısı kapalı değildir. Yapılacak içtihadtan (güncellemeden) dolayı fakih, yaptığı eylemden dolayı savaba nail olacaktır. Amr b. el-Âs, Allah Resûlü’nü (sav) şöyle derken işitmiştir: “Hâkim, hüküm verirken içtihad eder (gücü nispetinde çaba sarf eder) de sonunda isabetli karar verirse, iki sevap kazanır. Eğer içtihad eder de sonunda hata ederse, bir sevap kazanır.” (Müslim, Akdiye, 15) Sorulan ve verilen fetvadan, her iki tarafın kalbi ne diyor? Kalbin mutmain olması önemlidir. Esed kabilesine mensup Vâbisa b. Ma’bed’in naklettiğine göre, Allah Resûlü (sav) ona şöyle demiştir: “İyilik ve kötülüğün (ne

ortaummet_45@hotmail.com

olduğunu) sormaya mı geldin?” (Vâbisa diyor ki) “Evet” dedim. Hz. Peygamber, parmaklarını birleştirip göğsüne vurarak üç defa “Kendine danış, kalbine danış ey Vâbisa!” buyurdu (ve devam etti): “İyilik, gönlü huzura kavuşturan ve içe sinen şeydir. Kötülük ise insanlar sana fetva verseler (onaylasalar) bile, gönlü(nü) huzursuz eden ve iç (in) de bir kuşku bırakan şeydir.” (Dârimî, Büyû’, 2) Diğer taraftan hükümlerin güncellenmesi mevzuu oldukça önemlidir. Allah Teâla ayetinde şöyle buyurur: “Daha önce gelip geçenler hakkında da Allah’ın kanunu böyledir. Allah’ın kanununda asla değişme bulamazsın.” (Ahzab:62) BURADA ZAMANA, MEKÂN VE ŞARTLARA BAĞLI HÜKÜMLERİN DEĞİŞMESİ, BİR KISIM “İÇTİHADİ HÜKÜMLERLE “ İLGİLİ BİR MEVZUDUR. Kur’an’ın kendi içinde Nasih ve Mensuh ile ilgili mevzuya girmeden, farklı yerlere çekilir endişesiyle kısa değinmek istedik. Toplumda bu tür gündemler oluşturmak, yarar yerine zarar getirir. Olaya bilinçli yaklaşmak, ümmetin yararına olacaktır. Tartışmaların tonu düşürülmeli ve yeni gündemler oluşturulmamalıdır. Ülkemizde yeteri kadar gündem vardır!.. İslami konularda söz söylenecekse, bu mevzularda bilgi sahibi olanlar konuşmalıdır. Her şeyi birbirine katanlar, ya iyi niyetle doğru bir şey yaptıklarına inanıyorlar veya bilerek algı operasyonu yapmaktadır. Gündem ateşe verilmemeli ve fitneye yol açacak konuşmalardan kaçınılmalıdır. Her kafadan ses çıkması, hayra alamet değildir. Allah, sonumuzu hayretsin!.. ◄◄

Kısa haber

Avrupalı Türklerden bilet fiyatlarına isyan

Beş kişilik bir ailenin uçak bileti fiyatının 3 bin Euro’ya yaklaştığını söyleyen aileler, “Artık birilerinin bu sesi duyması gerekir. Uçak biletlerinin fiyatını düşürün” çağrısında bulundu. Son yıllarda uçak biletlerinin aşırı pahalı olmasından dolayı kara yolunu tercih ederek memleket yolculuğuna çıkan Ceyhun Kökipek (34) ile Hulisi Kılıç (44) yetkililere çağrıda bulundular... Bu konuda Türkiye Ulaştırma Bakanlığı’na bir mektup yazdığını ifade eden Kökipek, mektubunda şu görüşlere yer verdi: “Sayın Bakanım, Avrupalı Türkler hem maddî hem de manevî pek çok sorun yaşamaktalar. Bunca sorunun üstesinden gelmeleri hayli zor. Bir tek tutundukları dal, bağladıkları umut, Türkiye’ye gelip sıla-i rahim yapmalarıdır. Özledikleri eş, dost, akrabalarıyla 3-5 gün geçirmeleri onları hayata yeniden bağlamakta, âdeta onlar için sorunlardan kurtulmalarını sağlayan yegâne çare ve çözümdür. Ama ne yazık ki, astronomik bilet fiyatları yüzünden bu hayalleri de sükûta uğramakta, umutları tükenmektedir. Sizlerden ricam ve istirhamım, lütfen kafalara göre uygulanan, âdeta soygun derecesine varan bilet fiyatlarının makul bir seviyeye getirilmesi için bir çalışma başlatın. İnsanlarımız bu ruh hâliyle çok ağır bedeller ödeyecektir. Beş kişilik bir ailenin uçak bileti fiyatı 3 bin Euro’ya yaklaştı. Kara yolunun çilesini çekmemizin tek nedeni uçak biletlerinin pahalı olmasıdır. Artık birilerinin bu sesi duyması gerekir. Uçak biletlerinin fiyatını düşürün”

Oz&Er FOOD B.V. Rooseveltstraat 39 2321 BL Leiden

E-mail info@ozener.com Tel. +31(0)71 - 589 09 99 Fax +31(0)71 - 589 20 26 www.ozener.com

vleeswaren Koç Et Mamulleri B.V.

Hikmet Gürcüoğlu

Adres Productieweg 48 2382 PD Zoeterwoude İleti: info@sancak.nl - Web www.sancak.nl Telefon +31(0)71 581 00 30


13 hayat 23

het leven

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 237 - Nisan/April 2018

Her ay 20 hasta tıbbî hata sonucu hayatını kaybediyor Sağlık Müfettişliğinden alınan bilgilere göre Hollanda’da her ay tıbbî hata nedeniyle 20 kişi hayatını kaybederken, ortalama 32 kişi de geçici veya kalıcı zarar görüyor. Bilgilerde 1 Ocak 2016 ile 9 Ekim 2017 tarihleri arasında Sağlık Müfettişliğine 1965 vakanın bildirildiği yer alıyor. Bu bildirilerin hastanelerde tıbbî hatalar nedeniyle hasatların zarar gördüğü veya hayatını kaybettiğinde yapıldığı belirtiliyor. Sağlık Müfettişliğine bildirilen vakaların hastaneler tarafından incelendiği ve hataların nedeninin araştırıldığı aktarılıyor. Söz konusu tarihlerde 1163 vakada doktor veya sağlık ekiplerinin tıbbî hata yaptıkları saptanıyor. Bu rakam bildirilen vakaların yüzde 60’ını oluşturuyor. Yapılan hatalar nedeniyle 471 hastanın hayatını kaybettiği, 716 hastalarda geçici/kalıcı ciddi hasarlar oluştuğu veya sakat kaldığı aktarılıyor. Hayatını kaybeden hastalarda bebeklerle yaşlıların sayısının fazla olması dikkat çekiyor. 26 Bebeğin ve 291, 65 yaş üzeri hastaların tıbbî hata sonucu hayatını kaybettiği bildiriliyor.

Emlak büroları ayrımcılık yapıyor Hollanda’da emlak bürolarının yabancı kökenlilere ayrımcılık yaptığı bildirildi. De Groene Amsterdammer’ın yaptığı araştırmaya göre, araştırmada yer alan emlak bürolarının yüzde 92’si, ev sahibinin göçmen kökenlilere ev kiralamama isteğini kabul ediyor. Araştırmada, emlak bürolarının, göçmen kökenli kiracı istemediklerini bildiren ev sahibi kılığına girmiş gazetecilere olumlu yaklaşarak, ayrımcılık yasasını ihlal ettikleri ortaya kondu. Araştırmada, göçmen kökenli kiracı istemediklerini belirten gazetecilerin aradığı 50 emlak bürosunun 46’sı bu isteği olumlu karşılarken yalnızca 4’ü bu talebe karşı çıktı. Büroların 15’inin ise yasayı ihlal ettiklerini bilerek bunu yaptığı belirtildi. Ayrıca, gazetecilerin göçmen kökenli soy isimle ev ilanına başvurmaları sonucunda Hollandalı soy ismine göre yüzde 28 daha az olumlu cevap aldıkları kaydedildi. Araştırmanın sonucunun “acı verici” olduğunu ifade eden Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Kajsa Ollongren yaptığı açıklamada, bu tür durumlara maruz kalarak mağdur olanları şikâyette bulunmaya çağırdı. Hollanda Emlakçılar Derneği tarafından yapılan açıklamada ise emlakçıların verdiği cevapların “şoke edici” olduğu belirtilerek, “Emlakçılar ırk ya da din ayrımı yapmamaları gerektiğini çok iyi biliyorlar. Kim ayrımcılık yapıyorsa sert bir şekilde uyarılmalı, gerekirse disiplin kuruluna sevk edilmeli.” denildi.

................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Hollanda, Türkiye ile ilişkileri normalleştirmek istiyor Hollanda Dışişleri Bakanı Stef Blok, Türkiye’nin Hollanda için çok önemli bir ülke olduğunu belirterek, “Türkiye ile normal ilişkileri sabırsızlıkla bekliyorum ve her iki tarafın da mazeretleri olacağı bir durum öngörmüyorum.” dedi. Hollanda Dışişleri Bakanı Stef Blok, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyindeki (BMGK) Suriye toplantısı öncesi gazetecilere açıklamalarda bulundu. BMGK’nin mart ayı dönem başkanı olan Hollanda’nın Suriye’deki insani durumdan son derece endişe duyduğunu belirten Blok, insani yardımların ulaştırılabilmesi için BMGK’nin ateşkes talep eden kararının uygulanması çağrısı yaptı. İngiltere ve Rusya arasında yaşanan ajan krizinin ardından Hollanda’nın iki Rus diplomatı sınır dışı etme kararına ilişkin de değerlendirmede bulunan Blok, Hollanda’nın İngiltere ile dayanışma içinde olduğunu göstermek istediğini söyledi. “Türkiye ile çalışmak istiyorum” Blok, Rusya’nın, eski Rus ajanı Sergey Skripal ile kızının İngiltere’de zehirlenmesi olayında yürütülen soruşturmada Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü ile çalışması gerektiğini ifade etti. AA muhabirinin ”Türkiye ile ilişkileri normalleştirecek misiniz? Bu konuda herhangi bir adım atma konusunda istekli misiniz yoksa Türkiye’den mi bir adım bekliyorsunuz?” sorusuna Blok, şöyle cevap verdi: ”Türkiye, Hollanda için çok önemli bir ülke ve NATO üyesi. Hollanda’da büyük bir Türk topluluğu da var. Türkiye ile çalışmak istiyorum. Bildiğiniz gibi son bir yıldır birtakım sebeplerden dolayı Türkiye-Hollanda ilişkileri gergin. Türkiye ile normal ilişkileri sabırsızlıkla bekliyorum ve her iki tarafın da mazeretleri olacağı bir durum öngörmüyorum. Kendi haklarımıza, kendi görüşlerimize sahip ülkeleriz ve bu nedenle de mazeretlere gerek olmamalı.”

Rutte: Türkiye mülteci anlaşmasına son derece bağlı kaldı Hollanda Başbakanı Mark Rutte, Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında Mart 2016’da imzalanan mülteci anlaşmasına ilişkin, “Doğruyu söylemek gerekirse Türkiye’nin yapılan mülteci anlaşmasına son derece bağlı kaldığını düşünüyorum.” dedi. Türkiye’nin de gündeme geldiği Hollanda Parlamentosundaki AB liderleri toplantısı ile ilgili oturumda, milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Rutte, şu değerlendirmede bulundu: “Doğruyu söylemek gerekirse Türkiye’nin yapılan mülteci anlaşmasına son derece bağlı kaldığını düşünüyorum. Bence endişelenecek bir durum varsa da önce Türkiye’nin değil öncelikle Yunanistan’ın anlaşmayı nasıl uyguladığına bakmak lazım. Problem daha çok Yunanistan’ın mültecilerin Türkiye’ye geri gönderilmesindeki uyguladığı işlemlerin hızından kaynaklanıyor. Bu durum Yunan adalarında probleme neden oluyor.”

“Kaliteyi ucuza alın!”

Gelinlik - Nişanlık - Abiye Bruidsjurken - Avondjurken - Galajurken

İmalattan halk’a sunulan hizmet... EN yeni modelleri, EN kaliteli ürünleri, EN ucuza almanın TEK adresi...

“Size çok yakınız!”

Birlik Import-Export Adres: Overbuurtseweg 8, 2665 CA Bleiswijk Tel: 0105220928 - 06 24132458 web: www.birlikimportexport.nl

Stationstraat 36 A - 5121 ED RIJEN Tel: 0161 - 227892 - 06 27 28 39 79 facebook.com/lailabruıid - instagram.com/lailabruidsjurken web: www. lailabruidsjurken.com - e-mail: info@lailagelinlik.com


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 237 - Nisan/April 2018

04 haber 26 14 nieuws

“Kiralar yüksek, evler küçük” İNG’nin konut endeksine göre kirada oturanların çoğu yaşadıkları evlerden memnun değil. Evlerin küçük ve pahalı olduğu konusunda çok sayıda kişinin şikayetçi olmasının yanı sıra konut fiyatlarında yaşanan artış nedeniyle de ev sahibi olamadıklarını vurguluyor. Kiracılar ödedikleri kiranın karşılığını alamadıklarını düşünüyor. Yeni eve taşınmak isteyen gençlerin yüzde 75’i konut satın almak istiyor, ancak mümkün olmadığı için istemedikleri evlerde yaşamak zorunda kalıyor. Bu duruma konut fiyatlarının yükselmesi, talebin artması ve temin edilememesi gibi konuların etkili olduğu bildiriliyor. Konut sahibi olan vatandaşların yüzde ikisi tam hayal ettikleri evde yaşadıklarını belirtirken üçte biri ise memnun değil. Konut sektöründe yaşanan olumlu gelişmelerle ilgili 2018 yılının ilk çeyreğinde sektörde güvenin azaldığı görülüyor. ................................................................................................................................... ................................................................................................................................... ...................................................................................................................................

.................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................. ..................................................................................................................................................................................................................

Zafer Ateş yurda döndü...

T.C. Kimlik Numarasını vermeyene ödenek yok

Deventer Başkonsolosluğu, yaklaşık 150 bin Türk’e hizmet veriyor...

Deventer yeni Başkonsolosu Tuna Yücel Modrak oldu Deventer Başkonsolsoğu tarafından yapılan açıklamada 12 Mart tarihi itibariyle Tuna Yücel Modrak’ın yeni Başkonsolos olarak göreve başladığı bildirildi. Deventer eski Başkonsolosu Zafer Ateş’in görev süresini tamamlanmasının ardından boşalan Deventer Başkonsolosluguna Tuna Yücel Modrak atandı ve görevine başladı. Deventer Başkonsolosluğu Doğu ve Kuzey Hollanda’daki yedi eyalette (Overijssel, Gelderland, Utrecht, Groningen, Drenthe, Friesland ve Flevoland Eyaletleri) yaşayan 150 bin civarındaki vatandaşlarımıza hizmet veriyor. Başkonsolos Tuna Yücel Modrak kimdir? Başkonsolos Tuna Yücel Modrak, 1974 yılında Köln / Almanya’da doğmuştur. Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden 1996 yılında mezun olmuştur. Dışişleri Bakanlığında 1996 yılında Orta Doğu ve Afrika Genel Müdür Yardımcılığında çalışmaya başlayan Tuna Yücel Modrak, 1998-2001 yıllarında T.C. Lübliyana Büyükelçiliğinde Üçüncü Katip, 2001-2003 yıllarında ise T.C. Meksika Büyükelçiliğinde İkinci Katip olarak görev yapmıştır. 2003-2005 yıllarında Dışişleri Bakanlığı Çok Taraflı Kültür İşleri Genel Müdür Yardımcılığında İkinci Katip olarak çalışan Yücel Modrak, 2005-2009 yıllarında T.C. Kanberra Büyükelçiliğinde Başkatip olarak görev yapmıştır. Tuna Yücel Modrak, 2009-2011 yılları arasında Uluslararası Kuruluşlar Genel Müdür Yardımcılığında Şube Müdürü ve Daire Başkanı olarak, 2011-2015 yılları arasında ise T.C. Prag Büyükelçiliğinde Müsteşar olarak görev almıştır. 2015-2018 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı Protokol Diplomatik İşlemler Genel Müdür Yardımcılığında Daire Başkanı olarak görev yapan Yücel Modrak, 12 Mart 2018 tarihi itibariyle T.C. Deventer Başkonsolosu olarak göreve başlamıştır. Evli ve bir çocuk sahibidir. ◄◄ İngilizce ve Almanca bilmektedir.

Amsterdam’da ‘Güzelliğin Yolculuğu’ sergisi açıldı Hollanda’da Amsterdam Yunus Emre Enstitüsü (YEE) tarafından “Güzelliğin Yolculuğu” başlıklı tezhip sanatı sergisi açıldı. Tezhip sanatçısı Derya Şahin Yavuz’un eserlerinin sunulduğu sergiye, aralarında Hollandalıların da bulunduğu ziyaretçiler büyük ilgi gösterdi. Sanatçı Yavuz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, eserlerinin hislerinin ve duygularının yansıması olduğunu söyledi. İlk kişisel sergisi olduğu için ayrı bir heyecan yaşadığını belirten Yavuz, “Bir sanatçının derdi ve tasası olmalı. Bu zamanda yaşayan insanlara anlatacak bir konusu olması gerekir.” dedi. Sergi, Amsterdam YEE’de 13 Nisan’a kadar salı ve cuma ◄◄ günleri saat 14.00 ile 17.00 arasında ziyaretçilere açık olacak.

Hollanda’da Yüksek İdare Mahkemesi, T.C Kimlik Numarasını Hollanda Sosyal Sigortalar Bankası’na (SVB) vermeyen emekli Türklerin, AIO (yaşlılara tamamlayıcı gelir) adı altında verilen tamamlayıcı ödeneklerinin durdurulabileceğine hükmetti. Toplam 7 Türk ve Fas kökenli emekliyi kapsayan davada Yüksek İdare Mahkemesi, Hollanda’ya 15 yaşından sonra gelmiş olmaları nedeniyle tam emekli maaşı alamayan, bu nedenle gelirleri AIO ödeneğiyle asgari gelire tamamlananların SVB’ye istenilen tüm bilgileri vermek zorunda olduklarını bildirdi. Türk ve Faslıların ülkelerindeki kimlik numaralarıyla ek gelirleri ya da mal varlıkları bulunup bulunmadığını araştırmayı hedefleyen SVB, kimlik numaralarını vermeyenlerin AIO ödeneğini durdurmuştu. Mahkeme, kişilerin ek yardımdan yararlanabilmeleri için istenilen bilgileri vermek zorunda olduklarına hükmetti. Mal varlığı ya da ek gelir araştırmasının yalnızca Türkler ile Faslıları kapsaması nedeniyle ayrımcılık olduğu şeklindeki gerekçe Yüksek İdare Mahkemesi tarafından reddedildi. Mahkeme, kimlik numaralarının istenmesinde ödeneklinin kökeninden değil, tatil için yılda 13 hafta Hollanda dışında bulunulmasından hareket edildiğini ve bunun ayrımcılık olmadığını bildirdi. Yüksek İdare Mahkemesi, kimlik numarasının istenmesinin özel hayatın gizliliğinin ihlali olmadığını belirtti. Davayı kaybeden Türk ve Faslıların, Yüksek İdare Mahkemesi’nin kararına itiraz hakları bulunmuyor. Haber: (İnterAjans) ◄◄

600 bin gurbetçi SGK kapısında Gurbetçilerin Türkiye’de emekli olabilmek için yaptığı başvuru sayısı patladı. 600 bin gurbetçi SGK’ya başvuru yaparken, 350 bin gurbetçiye de aylık bağlandı. Bir zamanlar Avrupa ülkelerinde çalışmaya giden gurbetçiler emekli olmak için Türkiye’yi tercih etti. Almanya ve Belçika başta olmak üzere yurtdışından gelen emeklilik başvuruları adeta patladı. Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) başvuran gurbetçi sayısı 600 bini geçti. Sabah’ın haberine göre kurum şu ana kadar yaklaşık 350 bin gurbetçiye aylık bağladı. Geçen yıl yurtdışında yaşayan 20 bin gurbetçi de çifte emeklilik ve yurtdışı sigortalılık için başvuru yaptı. - YURTDIŞI BORÇLANMAYA KOLAYLIK Hükümet, yurtdışı borçlanmalar konusunda gurbetçilere büyük kolaylıklar sağladı. Avrupa ülkelerinde emeklilik koşullarının ağırlaşması bu konudaki tercihleri artırırken, hizmet ve emeklilik bilgilerinin elektronik ortamda alınması da başvuruları artırdı. Yurtdışında sağlık hizmetlerinin çok pahalı olması ve Türkiye’de sağlık hizmetlerinin kalitenin artması da bunda büyük etki yaptı. Gurbetçiler ikili sosyal güvenlik anlaşmalarının sağladığı imkânlardan yararlanabiliyor. BES’e ilgi yoğun.... Bireysel Emeklilik Sistemi’ndeki fon çeşitliliği, faizin üzerinde getiri sağlaması ve devlet katkısı, Avrupa ile Amerika’daki Türklerin de ilgisini artırdı. Türkiye ile AB arasında sosyal güvenlik anlaşması imzalanmadığı için emeklilik keseneği SGK’ya transfer edilemiyor. Ancak, emekli keseneği Türkiye’de faaliyet gösteren bireysel emeklilik firmalarında açılan BES hesaplarına transfer edilebiliyor. - BORÇLANMA İÇİN NE GEREKİYOR? Yurtdışı borçlanması yapabilmek için Türk vatandaşı veya mavi kartlı olmak, borçlanma kapsamındaki süreleri belgelendirmek ve yazılı istekte bulunmak gerekiyor. Yurtdışı borçlanmasının ne kadar tutacağı borçlanılacak gün sayısına göre belirleniyor. Yurtdışı borçlanması yapan kişinin borçlandığı süreler, bu kişinin Türkiye’de daha önce sigortalılığı varsa borçlanma tarihi◄◄ ndeki en son sigortalılık statüsüne ekleniyor

30 YILLIK TECRÜBENİN ESERİ ELEKTRİK TESİSATÇISI

30 yıllık bir deneyime sahip, Türk elektrik şirketi olarak Her türlü elektrik tesisatı kurulumunda hizmetinizdeyiz! Uzman kadro ve geniş deneyimle Mart 2017’den beri “ÖZELEKTRİK” olarak yanınızdayız! Elektrik hizmetlerinin bakımı ve kurulumu konusunda danışmanlık hizmeti verilir... www.ozelektrik.nl - info@ozelektrik.nl +31 640 185 946


15 mozaik 23 mozaïek

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 237 - Nisan/April 2018

Diyanet’ten NPO ve ırkçı parti PVV ile liderine suç duyurusu Hollanda Diyanet Vakfı (HDV), PVV Partisi, Yayın Organı NPO ve Geert Wilders hakkında, ayrımcılık, nefret, tahrik, hakaret, tehdit, iftira ve karalama sebepleriyle suç duyurusunda bulundu. Geçtiğimiz günlerde kamu yayın organı NPO’da ırkçı parti PVV’nin seçim kampanyası videosu yayımlandı. Videoda İslam’ı ve Müslümanları karalama kampanyası yapılarak devlet kanalında propaganda yapılmasına izin verilmesine Hollandalılar da dahil ülkede büyük tepkilere neden olmuştu. Hollanda Diyanet Vakfı, ırkçı parti PVV, Yayın Organı NPO ve Geert Wilders hakkında, ayrımcılık, nefret, tahrik, hakaret, tehdit, iftira ve karalama sebepleriyle suç duyurusunda bulunduğunu açıkladı. HDV Basın Açıklaması: PVV Partisi, Yayın Organı NPO ve Geert Wilders’ın Suç Duyurusu Hollanda Diyanet Vakfı (HDV), PVV Partisi, Yayın Organı NPO ve Geert Wilders’ın yayınladıkları propaganda filminden dolayı, Hollanda kanunlarını ihlal ederek sınırı aştıkları kanaatindedir. Bu nedenle ismi geçenler hakkında, ayrımcılık, nefret, tahrik, hakaret, tehdit, iftira ve karalama sebepleriyle suç duyurusunda bulunmuştur. Bu suç duyurusu, PVV Partisi, Yayın Organı NPO ve Geert Wilders’a yöneliktir. Savcılık, beyannamemizin sonraki adımı olarak cezai soruşturmanın başlatması gerekmektedir. HDV olarak, Savcılığın kapsamlı bir soruşturma yürüteceğini ve sürecin devamı için uygun bir karar alacağını umuyoruz. Avukatlarımız bu süreci yakından takip edeceklerdir. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Mahkeme haksız buldu!

Rotterdam’da “Mehmet Akif ve Gençlik Anma Günü” düzenlendi “Bu tür araştırmalarda, susma ve bilirkişi raporu hazırlama hakkınızı kullanın!”

“Türkiye’deki Mal Varlığı Araştırması ayrımcılıktır” Arnhem Türkiyem Camii konferans salonunda, Türkiye’deki mal varlığı araştırması hakkında vatandaşları bilgilendirme toplantısı düzenlendi. Toplantıya katılan avukatlar İsmet Özkara ve Mustafa Bal, “Türkiye’deki mal varlığınız araştırılıyorsa susma hakkınızı kullanın T.C. Kimlik Numarasını vermeyin uzman bir avukata başvurun!” dediler. Özkara ve Bal verdikleri bilgilerde özellikle şunlara değindiler: “Birçok Türk vatandaşının (Emekli ve Sosyal yardım alanalar) son dönemde SVB ve Belediyelerden T.C. Kimlik Numarasını ve Türkiye’deki mal varlığı hakkında bilgi istemektedirler. Hollanda sosyal kanunları kapsamında, sosyal yardım başvurusu yapıldığında, geliri ile ilgili bilgi vermek zorundadır. Ayrıca emekli olmuş ve ek emeklilik (AIO- aanvulling) alan kişilerinde gelir beyanında bulunması gerekmektedir. Türkiye’de bulunan arsa, ev vb. bütün mal varlıklarını kapsamaktadır. Sosyal ve emeklilik kuruluşu genellikle bir forum gönderir ve mal varlığınızın olup olmadığını beyan etmenizi ister. Bu konuşmada ek bilgi, T.C. Kimlik Numarası ve mal varlığı ile ilgili bilgi ister. Bu araştırma aşamasında önemli olan, ifade alan memurların kişinin yasal haklarından bahsetmemesidir. Susma hakkı ve bilirkişi raporu hazırlama hakkı gibi. Hollanda’daki Sosyal İşler Bakanlığı Türkiye’deki Hollanda Konsolosluğu aracılığıyla bu araştırmaları gerçekleştirmektedir. Bu araştırmalarda Türkiye’deki emlakçılardan değer tespit raporu istenmekte, hatta komşular ve muhtarlığa kadar araştırma yapılmaktadır. Yapılan araştırmalar sonucunda mal varlığının sosyal makamların belirlediği en yüksek miktarı geçtiği taktirde tüm yapılan ödemeler geri talep edilmekte, para cezaları ödenmesi gerekmektedir. Hatta Hollanda’daki savcılık tarafından soruşturma başlatılabiliyor. Son dönemlerde çok rastladığımız husus ise Türkiye’deki mal varlıklarına el konulmasına kadar gitmektedir. İki belediyeye acılan davalarda, iki mahkeme belediyeleri haksız buldu. Belediyelerin sadece Türk vatandaşlarını araştırdığı için, ayrımcılık yaptığını bellirti”. ◄◄ Haber ve Fotoğraflar: Mustafa Koyuncu

Irkçılığa ve Ayrımcılığa Karşı Gösteri Amsterdam’da, 21 Mart Komitesi tarafından ırkçılık ve ayrımcılık karşıtı gösteri düzenlendi. Denk Partisi ve Nida Partisinin yanı sıra bazı siyasi partiler ve çok sayıda kurum tarafından desteklenen gösteri kapsamında de Dam Meydanı’nda bir araya gelen yaklaşık bin kişi, Museum Meydanı’na kadar yürüyüş yaptı. Göstericiler, ellerindeki,”Hep beraber ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı”, “Mecliste ırkçılığa hayır”, “Mültecilere kapımız açık, herkese yeterince yer var”, “Wilders’e hayır, PVV partisine hayır, ırkçılığa hayır”, “Irkçılık ve ayrımcılık için ayağa kalk”, “Popülizme ve İslamofobiye karşı” ve “Müslümanlara karşı kampanyayı bırak, ırkçılığa yer yok” yazılı pankartlarla sloganlar eşliğinde yürüdü. Çok sayıda Hollandalının yanı sıra farklı etnik kökenlerden ve topluluklardan göstericilerin de katıldığı yürüyüşte, “şiddete, savaşa, ırkçılığa, ayrımcılığa ve İslamofobiye hayır” mesajları verildi. Yapılan konuşmalarda, ırkçılığın artık meclise kadar girdiği, buna ayrıştırmaya daha çok katkısı olacağı için fırsat verilmemesi gerektiği belirtilerek, Hollanda’nın herkesin olduğu ifade edildi. Yerel seçimlere hazırlanan Hollanda’da ırkçı Özgürlükler Partisinin (PVV) İslamofobik seçim kampanyası filminin kamu yayın kuruluşunda yayınlanmasına değinilen konuşmada, ırkçılığın evlere kadar girdiği belirtildi. Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanlığına bağlı kamu yayın kuruluşu NPO’da siyasi partilere ayrılan zaman diliminde PVV’nin “İslam ölümcüldür” ifadelerinin yer aldığı reklam filmine tepki gösterildi. ◄◄ Gösteri, dünya müziklerinin sunumu eşliğinde olaysız son buldu.

Türkiye’nin Rotterdam Başkonsolosluğunca düzenlenen anma gününe, Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız’ın yanı sıra sivil toplum kuruluşları yetkilileri ile çok sayıda genç katıldı. İstiklal Marşı ve Kur’an-ı Kerim ile başlayan anma gününde Mehmet Akif Ersoy’un şiirleri okundu ve onu anlatan sinevizyon gösterimi yapıldı. Etkinlikte konuşan Ayyıldız, Mehmet Akif’in her kesimden insanın bağrına bastığı ortak bir değer olduğunu söyledi. Mehmet Akif’in sadece şiirlerini ezberleyip hayatını öğrenmektense onu anlamanın daha önemli olduğuna dikkati çeken Ayyıldız, “Onun İstiklal Marşı’nın şairi olması dışında örnek alınması gereken derin bir kişiliği vardır. Kendisi ilim ve irfan sahibi bir insandır. Onu aslında saatlerce, günlerce anlatabiliriz. Mehmet Akif’in yazdıkları ve yaşadıkları geçmişte kalarak günümüzün şartlarına çok uzak olan şeyler değildir. Bunlar tarihte yaşanmış bitmiş dersek yanılırız. Bunlar halen günümüzün gerçeğidir.” dedi. Millî şuur bilincine sahip olmayan milyonlarca genç olduğunu belirterek gençlere tavsiyelerde bulunan Ayyıldız, “Arkadaşlarınızı ve çevrenizi doğru yola

davet ederek ülkesi, çevresi ve toplum için hayırlı işler yapmaya yönlendirin. Türkiye’ye gidince sadece akraba ziyareti veya tatil yapmanın yanı sıra tarihi müzeleri, Çanakkale’yi ve bulunduğunuz bölgelerde kültürel yapıları ve yerleri de ziyaret edin.” ifadelerini kullandı. Hollanda UETD Gençlik Kolları Başkanı Ahmet Atmaca ise “Güzel vatanımızdan uzaktayız ama ona olan sevgimiz aynı Mehmet Akif’in şiirinde anlattığı gibidir. Bunu her alanda kanıtlıyor ve ülkemize yakışır bir şekilde temsil ◄◄ ediliyor ve ediyoruz.” diye konuştu.

Hollandalılardan sağduyulu ses: “İğrenç Kampanya Yasaklansın!” Irkçı Özgürlükler Partisinin (PVV) seçimlerde kullanmak için hazırladığı İslamofobik seçim kampanyasına ait film Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanlığına bağlı kamu yayın kuruluşu NPO’da yayınlandı. “İslam ölümcüldür” ifadelerinin yer aldığı reklam filmine, Hollandalılar sosyal medya üzerinden tepki gösterdi ve yasaklanmasını istedi. ‘GERÇEKTEN İĞRENÇ’ Reklam filminin iğrenç olduğunu belirten Alie de Vries, “Siyasi partiler için ayrılan zaman dilimi her zaman ürkütücü oluyor ama Özgürlük Partisi’nin bu sefer yaptığı gerçekten iğrenç. Büyük kırmızı harflerle İslam eşittir yazısının ardına bir sürü kötü terimler. Sonunda da kanın aktığı ‘ölümcül’ terimi” sözlerini paylaştı.

‘HİTLER’İN YAKLAŞIMINA BENZİYOR’ Erik adlı kullanıcı da, “‘İslam ölümcül’ demekle Müslümanların katil olduğuna vurgu yapmak istiyor. Fakat bu kanunen yasak olduğu için söyleyemez. Bunun için sadece dinden bahsediyor. Hitler’in 30’lu yıllarda Yahudilere karşı yaklaşımına ne kadar da benziyor” paylaşımında bulundu. ‘ATEŞİMİ YÜKSELTTİ’ Chantal Suissa-Runne de, “Zaten hastayım ama PVV’nin reklam filminden ateşim bir derece daha yükseldi. İslam eşittir kölelik, ölümcül, vs. Bir Yahudi olarak bunu tolere etmiyorum. Çoğu Yahudiler popülist partiler tarafından Müslümanlara vurmak için değnek olarak kullanılmaktan bıktı” yazısını paylaştı. NPO’ya tepkisini gösteren Joost Baars da, “PVV bu filmle daha da ileri gitse de benim demek istediğim PVV’nin ne yaptığı değil. Ben daha çok kamu yayın kuruluşunun yaptığına şok ◄◄ oldum.” mesajını paylaştı.

de Optiek’ten herkes memnun ayrılıyor... Denemek ister misiniz? Biz burada, hizmetinizdeyiz...


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 237 - Nisan/April 2018

04 anma 16

herdenking

Mehmet Erdoğan:

“Biz onun yolunda yürüyen, onu seven, yer yüzünde; hak, adalet, sevgi, barış olsun diye gayret eden İslam toplumu Millî Görüş Teşkilatlarının mensuplarıyız.”

Haber- Fotoğraflar: Adnan Şahin

“Peygamber Efendimiz insanların gönül âlemlerini aydınlatan bir güneştir”

Hollanda İslam Federasyonu’nun her yıl düzenlemiş olduğu “Hz. Muhammed’i (sav) Anma Programı” bu yıl geniş bir katılımla Oss Mescid-i Cuma şubesinin katkılarıyla kentin en güzel salonunda gerçekleştirildi.

H

ollanda İslam Federasyonu peygamber âşıklarını Oss’un Lievekam salonunda düzenlenen Âlemlere Rahmet Hz. Muhammed (sav) programında buluşturdu. Hem içerik hem de katılımı olarak dolu dolu bir program gerçekleştirildi. Programa dünyaca ünlü kari Abdurrahman Sadiyen, onunla birlikte Türkiye’de ve tüm Avrupa’da sevilen değerli hatip Ömer Döngeloğlu, Avusturya müftüsü ve IGMG Millî Görüş Genel Başkan Başdanışmanı Mustafa Mullaoğlu özel davetli olarak katıldılar. Hollanda’da ve Avrupa’nın birçok yerinde ün yapmış Gökkuşağı Sanat Merkezi Tiyatro ekibi ‘yetim peygamberin ümmeti’ başlıklı gösterisiyle programa renk kattı. Hollanda Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Ali Parlak ve Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan da birer selamlama konuşması yaptılar. Program Oss Mescidi Cuma imamlarından Alâeddin İnan’ın okuduğu Kur’an-ı Kerim ile başladı. Peşinden kürsüye gelen Mehmet Erdoğan programa iştirak eden herkese ve programın organizesinde emeği geçen tüm teşkilat yöneticilerine ve programa maddî destek sağlayan esnaf ve iş adamlarına teşekkür etti. Programın hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü. “Değerli kardeşlerim, yüce rabbimiz Kur’an’ı Keriminde peygamberini övmüştür. Ayeti kerimede mealen: ‘Ey Muhammed (sav) biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik’ buyrulmaktadır. On

sekiz bin âlem onun yüzü suyu hürmetine yaratıldı. Hz. Adem’den kıyamete kadar gelip geçecek kainattaki bütün varlıklar ve beşeriyet o yüce insanın yüzü suyu hürmetine yaratılmıştır. Biz onun yolunda yürüyen, onu seven, ‘yer yüzünde; hak, adalet, sevgi, barış olsun’ diye gayret eden İslam toplumu Millî Görüş Teşkilatlarının mensuplarıyız. Biz imtihan dünyasında yaşarken Allah’ın rızasına ulaşmak için peygamberimizin sünnetini hayatımıza uygulamak için mücadele eden İslam toplumunun birer üyeleriyiz. Değerli kardeşlerim o yüce peygamberimizin doğumundan ölümüne kadar yaşadığı her dakikasında rahmet, merhamet şefkat vardır. O Yüce peygamber hep ümmetini düşündü, ümmeti için yaşadı”. Programa davetli olarak katılan Rotterdam Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Ali Parlak kısa bir selamlama konuşması yaptı. Parlak şöyle konuştu. “Bizleri yoktan var eden, varlığından haberdar eden, bu geçici fani dünya hayatında en güzel şekilde bizi misafir eden ve kendisini tanıma lütuf ve şerefini ihsan eden yüce rabbimize sonsuz hamd-ü senalar olsun. Âlemlere rahmet olarak gönderdiği, bugün onu tekrar anmak ve anlamakla müşerref olduğumuz iki cihan serveri Muhammed Mustafa sallallahu aleyhivesellem efendimize mevcudatın adetince salat ve selam olsun. Bu Kur’an’ın bu değerli hazinenin bizlere ulaşmasına vesile olan, zerre kadar emeği geçen, ne kadar ecdadımız, hocalarımız, şehitlerimiz şühedalarımız varsa dua ve niyazda bulunuyoruz

Rabbimiz taksiratlarını affeylesin.” Parlar Mevlâna Celâleddin’i Rumî hazretlerinin Peygamber Efendimiz ve ümmeti arasındaki irtibatı anlatan bir sözünü aktardı. “Peygamber Efendimiz âlemleri aydınlatan bir güneştir. Hatta o âlemleri aydınlatan güneşten daha ziyade insanların gönül âlemlerini de aydınlatan bir güneştir. Onun ümmeti olarak bizler ise onun güneşinden iman kandillerimizi yakan, karanlıkları aydınlığa çevirmek için görevlendirilmiş birer güçlü kandilleriz”. Parlak, Rotterdam Başkonsolosu Sadi Ayyıldız ve Lahey Din Hizmetleri Müşaviri Prof. Dr. Yavuz Ünal’ın selamlarını iletirken programın hazırlanmasında emeği geçenlere de teşekkür etti. Gökkuşağı sanat merkezinden Ömer Atıf ve arkadaşları “Yetim peygamberin ümmetini arıyorum” başlığıyla, peygamber efendimizin babası bir savaşta şehit düşen ve arkadaşları oynarken kendisi bir kenarda ağlayan bir çocuğa babalık teklif edişini konu alan gösterisiyle salondakilere duygulu anlar yaşattı. Aynı zamanda son devirde ümmetin dağınıklığına ve dolayısıyla dünya coğrafyasının pek çok yerinde ümmetin yetim kalışına, gözyaşlarının hâlen dikkat çekerek Müslümanları bir kez daha düşünmeye sevk ettiler. Programın sunumunu yapan Muhammed Ali Toptaş okuduğu güzel şiirlerle de gönüllere dokundu. Uden kentinden Muhammed Fatih Oda’nın seslendirdiği Fatih Yüksel ve Osman Aktaş’ın salavatlarla desteklediği Mevlidi Şerif de büyük bir beğeni ile dinlendi.

Programda günün hatiplerinden Mustafa Mullaoğlu şunları kaydetti. “Âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olan onu rahmetinden nasibini alan kullar olmak, ümmeti olmak Müslümanları olmak, ne büyük şeref yarabbi! Allah şerefinizi artırsın. Rabbimiz “sen ne yüce bir ahlak üzeresin ey habibim” buyurarak onu ahlâkıyla övdü. Bir grup sahabe Hz. Aişe validemize geldiler ve dediler ki; ‘Ey müminlerin annesi peygamberimizin Ahlâkı nasıldı?’. O şöyle bir soru ile karşılık verdi. “Siz Kur’an’ı okumuyor musunuz? Onlar “Elbette okuyoruz” dediler. Hz. Aişe şöyle devam etti “O zaman şunu iyi bilin ki, O’nun ahlâkı Kur’an’dı. O âdeta Kur’an’ın canlısıydı. Peygamber efendimiz evinden çıkıp bir yere gitmek için ayrılınca Hz. Aişe validemiz onu gözden kayboluncaya dek izler ve etrafındakiler “Bakın Kur’an yürüyor” derdi. Günün diğer bir davetlisi güzel sesi ve tilavetiyle milyonları kendisine hayran bırakan Güney Afrikalı kari Abdurrahman Sadiyen idi. Sadiyen yine her zaman olduğu gibi salondakileri âdeta büyüledi. Programın son kapanış duasını da kendine has bir şekilde yaptı. Günün diğer değerli hatibi Ömer

Döngeloğlu da bir saati aşkın konuşmasında peygamberimizin hayatından önemli kesitler anlatırken onun her hâlinin güzel örnek olduğunun altını kalın çizgilerle çizdi ve şunları söyledi: “Ben bugün size bir söz söyleyeceğim” diyerek günümüzde hoca olduğunu sanıp ekranlarda boy göstererek hadis ve sünnete saldıranları Allah’a havale ediyorum. Size derken ümmetin Müslümanlarına, biz derken milletin hoca zannettiklerine, âlim dediklerine, hocamız dediklerine, söyleyeceğim. Siz Kur’an’ı ihmal ettiniz biz sünneti ihmal ettik. Siz Kur’an’ı okumayı azalttınız, biz de sünnetleri hayatta azalma yarışına girdik. Biz de çok meşhur hocalar en çok sünnetleri eksiltenler oldu. Maalesef öyle bir moda oldu. Hatta sünneti nebevviyeyi çok gerekli olmayan bir şey gibi görme mantığı gelişti. Biz peygamberin içimizde nasıl bir nimet olduğunu unuttuk. Peygamberin olduğu bir dünya ile olmadığı bir dünyanın arasındaki farkı unuttuk… ‘Kur’an bize yeter’ diyen hocalara sesleniyorum: Peygambersiz bir dine en takva sahabeler bile dayanamamış sen dayanabilir misin aslanım!”. Program dua ve sponsorlara teşekkür plaketi verilerek son buldu.


toplum 17

samenleving

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 237 - Nisan/April 2018

NIF Kadınlar Teşkilatı Başkanı N. Erdoğan:

Y

“Hayra anahtar, şerre kilit olabilmek için dua etmemiz ve bu doğrultuda çalışmalarımızı, hizmetlerimizi ibadete dönüştürerek ahirete sevaplarımızı bol bol göndermeliyiz.”

“Yaradılış gayesini muhafaza eden kalpler; ilim, amel ve zikir sayesinde gafletten uyanmıştır”

aklaşık 100 idarecinin buluştuğu bu programda yoğun bir çalışma gerçekleştirildi. Programda birimlere çalışmalar hakkında bilgiler sunuldu, Birim çalışması yapıldı. NIF Kadınlar Teşkilatı Başkanı Nejla Erdoğan selamlama konuşmasında, “İnsanlardan öyleleri vardır ki hayrın anahtarları, şerrin de kilitleridirler. Öyle insanlar da vardır ki şerrin anahtarları, hayrın kilitleridirler. Ne mutlu Allah’ın hayra anahtar kıldığı kimselere. İmtihan âlemi olan bu dünyada, amellerin karşılığını görme yeri olan ahirete hazırlık için bol bol hayır hasenâtta bulunmak, her hayra anahtar, bütün şerlere de kilit olmak icab eder. Hayra anahtar, şerre kilit olabilmek için dua etmemiz ve bu doğrultuda çalışmalarımızı, hizmetlerimizi ibadete dönüştürerek ahirete sevaplarımızı bol bol göndermeliyiz. Şube içerisinde çalışmaları daha verimli hâle getirebilmek için yönetimde birim eksikliklerinin ortadan kaldırılmasını gerekir” dedi. Çalışmaların daha verimli hâle geleceğini bir insan vücudun anatomisi yapılarak doğrulandı. Örneklendirerek üç farklı gurup ile ekip çalışması yapılarak

lir. Musa (a.s), İbrahim (a.s) gibi davaya aşkla çalışırsan denizler sana yol açar, ateşler sana bahçe olur. Kainatın yaradıcısı Allah, kadını öyle güçlü, karakterli ve donanımlı yaratı ki, bu güçlü yaratılış vesilesi ile o medeniyeti kuranların anası oldular. Hassas ve huzur verici ruhuyla kadın gizli bir kahramandır. Bu hâllere nasıl düştük? Zamanımızı nasıl harcadığımızı, telefon, internet, dizilere verdiğimiz zamanlar, yemeden içmeden kesilip gençlerin saatlerce internete bağlanması ne ile anlatılabilir? Büyük âlimlerin az yiyip, az uyuyup kitaplar yazmalarına şaşırırken su zamanımızda bizler boş işler için aynı zamanı veriyoruz. Cesette bir organ salih ise, tüm cesed salih olur, yoksa tüm vücut bozulur. Bu kalptir. Allah güzelliğinize, boyunuza bakmaz, kalplerinize, amellerinize bakar. Yalnızken ne işle, ne ile meşgulsün Allah ona bakar. Kalpte fesatlık bulunmayacak. Hiç bir dünya telaşı onu ilimden, Allah yolunda hizmetten alıkoymaz . Nefis ve şeytan gibi devamlı bize saldıran iki düşman varken; iman gücümüzü geliştirmemiz gerekiyor. Nefsi, ameli salihle ile eğitmeliyiz. Ameli salihle devam edip, Kelime-i Tevhid ile yoğruldukça, ihlas kalbe yerleşir. ◄◄

birimlerin tam olması projeli ve planlı yapılan çalışma neticeye ulaştığının sonuncuna kanat getirildi. Rabia Özdemir hocanın idarecilere verdiği seminerler, yöneticileri ziyadesiyle motive etti ve bilgilerine bilgi katarak hem teşkilat hem de günlük hayatlarına daha donanımlı ve de farkındalılık kazandırdı; manevî anlamda büyük katkı sağladı. Rabia Özdemir “maneviyat, helal gıdanın, secdenin, gece namazının ehemmiyeti önemi, elin, ayağın, dilin, kulağın, gözün zikri nasıl olur, olumlu tefekkür etmek, salihlerle beraber oturmak” başlıkları altındaki konuşmasında özetle şunları söyledi: “Yaradılış gayesini muhafaza eden kalpler; ilim, amel ve zikir sayesinde gafletten uyanmıştır. Hiçbir dünya telaşı onu ilimden, Allah yolunda hizmetten alıkoymaz. Çalışmak ve azmetmek: Haydi hayal et hedefine yürü. İnsan+Hedef+Gayret=Zafer. Akşemseddin, Fâtih’e yedi yaşında başarının en önemli kuralını fısıldadı: “Hedefini tespit et” Bizlerde hep şu soruyu sormalıyız: “Bu davada hedefim nedir, bayrağı teslim ederken, görevimi nasıl teslim etmeliyim?” Hedefine kitlenen kişi için, dünya kenara çeki-

PARA TRANSFERi MÜBAREK AYLARDA FÍTRE, ZEKAT VE KURBAN PARALARINI EN HIZLI, GÜVENÍLÍR VE HESAPLI GÖNDERMENÍN TEK ADRESÍ HAVALEM.

Beklemeye son, havaleniz 10 dakikada Türkiye'de. İsme veya banka hesabına para gönderilir. Euro gönderin, Euro alınsın. Alıcı komisyon ödemez. Çeklerinizi ödeyebilirsiniz.

EN YAKIN ACENTAMIZA UĞRAMAYI UNUTMAYIN ! www.havalem.com | facebook.com/havalem

+31(0)78 655 16 50 | info@havalem.com


18

I N A B A C C O U N T A N C Y

.

N L

“Muhasebe, Mali Müşavirlik ve Vergide zirve nokta”

• Muhasebe ve Finansal destek hizmetleri

• Vergi Beyannamesi hizmetleri

• Kurumsal finans

¸ Akyüz RA (Numan) drs. S.

• Yönetim danışmanlığı

. W W W

+31 6 21 38 83 57 numan@inabaccountancy.nl

• Mali Müşavirlik ve Denetim hizmetleri

• Bordro hizmetleri

Yeminli Mali Müflavir (YMM)

Koningsweg 2-15 3762 EC Soest (NL)

• Muhasebe ve Vergi hizmetleri

• Risk yönetimi danışmanlığı

• Diğer hizmetler

Koenendelseweg 1 5222 BG ‘s-Hertogenbosch Tel.: +31(0)73 6220025 www.sws-simtronic. com info@sws-simtronic.com

si

n i ve r s i t e

ş tır t m a s o n u

nu v tri e M a as

ch

: R l e vi z TL Te

yo

“İslam okulları Cito’da en başarılı, en iyiler”

a ra

cu

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

Bezoekadres: Paradijsplein 1 - 3034 SL Rotterdam www. sipor nl - T. (010) - 240 94 46

Al-Ghazali

Van Lennepstraat 17 3027 SP Rotterdam Tel. (010) - 415 21 67 E-mail nbelah@sipor.nl www.al-ghazali.nl

Ibn-i Sina

Zegenstraat 120 3082 XZ Rotterdam Tel. (010) - 428 25 90 E-mail adurmus@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Ikra

Spirea 3 3317 JP Dordrecht Tel. (078) - 639 01 51 E-mail ssalem@sipor.nl www.ikra.nl

Noen

Paradijsplein 1 3034 SL Rotterdam Tel. (010) - 240 94 46 E-mail fkocak@sipor.nl www.ibsnoen.nl

Ibn-i Sina

(Dislocatie) Overijselsestraat 49 3074 VA Rotterdam Tel. (010) - 4484 87 50 E-mail aarabou@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl


hayat ve inanç 19 leven en religie

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 237 - Nisan/April 2018

“Mutluluğu Kaf dağında aramaya gerek yok. Kişi başkalarının saadeti için çaba gösterirse, ya da başkalarının huzur ve mutluluk hakkına saygı gösterirse kendisi de mutlu olur. Bugün yaşadığımız şartlarda buna ne kadar muhtacız”

EN MUTLU İNSAN KİMDİR? “

En mutlu insan kimdir?” diye sorulsa herkes farklı cevap verir. Çünkü herkes kendi penceresinden, ya da herkes kendi beklentileri açısından açıklar. “En mutlu insan çok dünyalığı olan mı? Lüks ve bolluk içinde yaşayan mı? Yüksek bir makama yükselen mi? Nefsinin istediği her şeyi kolaylıkla elde eden mi? Hiç hasta olmayan mı? Tuttuğu takımı şampiyon olan mı? Yaptığı yatırımın başarılı olduğunu gören mi? Ay başını denk getiren mi? Bugün de yiyecek bir şey buldum diyen gariban mı? Kendisine özgürlüğün kapıları açılan mahkûm mu? Suçlandığı bir davadan berat eden zanlı mı? Şükürler olsun bugün de kulluk görevlerimi yaptım diyen dindar mı? Çocuğun başarısını veya mürüvvetini gören anne-baba mı?” Sorular uzatılabilir. Belki hepsi. Öyle ya herkesin kendisine göre mutluluk tanımı vardır. Herkes kendine göre bir şeyle mutlu olur. Ya da bir durumu mutluluk olarak adlandırır. Ama mutluluğun çok farklı tanımları da var: Geçenlerde bir gruba gelen Arapça bir mesaj hoşuma gitti. Paylaşmak istedim. Birine sormuşlar: “Men es’adu’n-nâsi?En mutlu insan kimdir? Demiş ki: “men es’ade’n-nâse- İnsanları mutlu etmeye çalışandır.” Mutluluğun bundan güzel bir tarifi olamazdı. Bu bakışa göre en mutlu insan başkalarının mutluluğu için çalışandır. Böyleleri başkaları mutlu olursa zaten kendileri de mutlu olurlar.

Yarışma...

Başkalarının sevindirenlerin kendilerinin sevinmeleri gibi. Öyle ya temiz bir vicdana, selim bir kalbe sahip kişiler başkalarının zararına, aleyhine, mutsuzluğuna değil; faydasına, lehine ve mutluluğuna çalışır.

Böyle birine “insan” denir mi? Böylesinde insana saygı var mıdır? İslam’da vicdan sahibi olmaya önem verilir. Müslümanlara “bir şey yaparken, bir konuda karar verirken bir de vicdanına danış” denilir.

Bu bütün insanlar için geçerlidir. Vicdanlı olmanın ülkesi, sınıfı, dini, zengin olup olmaması yoktur. Merhamet ve şefkatli olması, iyiliksever ve kadirşinas olması, başkalarının mutluluğunu, sevincini kendi mutluluğuna ve sevincine tercih etmesi. Kendisini başkasının yerine koyması. Kendine yapılmasını istediği şeyi başkalarına yapması esastır. Yani vicdan sahibi kimselerin kim oldukları sorulmaz. Yaptıklarına bakılır. Onlar da iyilik ederler, merhametli davranırlar, başkalarını rahatsız etmezler, diğerlerinin de mutlu olmasını isterler. Bundan kendileri de mutlu olurlar.

Vicdanlı olmak şefkat ve merhametli, âdil ve saygılı olmak, insanî duygulara sahip ve iyiliksever olmak demektir. Başkasının iyi, mutlu, huzurlu olmasını istemektir. Herkesin hak ve hukukuna saygı göstermek, insanlık görevini yapmaktır. Kimseyi incitmemeye, rahatsız etmemeye, haksızlık etmemeye dikkat etmektir. Kendi nefsi için istediğini diğer insanlar için de istemektir.

Bir kişi düşünün ki eli ile veya dili ile veya yazdıkları ile başkasını rahatsız ediyor. Onların mutsuzluğuna sebep oluyor. Başkalarını etnik kökeninden ve inancından dolayı aşağılıyor, hakaret ediyor. Hayat alanını daraltmaya çalışıyor. Ayrımcılık yapıyor. Yerini yurdunu terk etmesi için baskı yapıyor, rahatsız ediyor. Malını haksızca (hırsızlık, gasp, yolsuzluk, işgal gibi yollarla) elinden alıyor. Kendi emellerine teslim olmayanları hapsediyor, işkence ediyor veya öldürüyor... Böylesine “vicdanlı adam” denir mi?

Hadis olarak nakledilen bir sözde şöyle deniyor: “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.” (Suyûtî, el-Câmiu’sSağir, 2/8) Biz bunu “en mutlu insan, başkalarının da mutlu olması için gayret edendir” diye de anlayabiliriz. Zira insanlara faydalı olmak bir anlamda insanları mutlu etmektir, sevindirmektir. Vicdanlı olmanın pratik hayatta sayısız görüntüleri vardır. Siz buna “vicdanın hayata yansıyan yüzü” diyebilirsiniz. Evinde, toplumda, insanların toplandıkları yerlerde; yani hayatta bir iyilik yapılıyorsa, sorunları çözmeye yönelik faaliyetler varsa, yaralar sarılıyorsa, çocukların yüzü gülüyorsa, eşler birbirine dua ediyorsa, ebeveyn çocuklarının, insanlar birilerinin ardından dua ediyorlarsa; orada “vicdan var” demektir.

Vicdanlı insanların yaşadığı mekânlarda mutluluk, huzur, barış, adalet, iyilik ve güzellik olur. Başkasını rahatsız ederek mutlu olacaklarını, kazandıklarını zannedenler aldanırlar. Bilinen söz: “Başkalarının felaketi üzerine saadet bina edilmez”. Yani kişi birisinin ağlamasına, inlemesine, acı çekmesine, mutsuz olmasına sebep olacak; sonra beri tarafta rahat olacak veya huzur içinde mutlu yaşayacak??? Bu, olmayacak bir şeydir. Başkalarına karşı –iyi veya kötü- yaptıklarımız aslında kendi mutluluk veya mutsuzluk tercihimizdir. Başkalarının mutluluğu için çalış(a) mayanlar hiç olmazsa onlara zarar vermezler, onları rahatsız etmezler. Bu da bir iyiliktir. Sahabeden Ebu Said (ra) anlatıyor: Rasûlüllah’a (sav): “İnsanların en efdali kimdir?” diye soruldu. O da şu cevabı verdi: “Allah yolunda malıyla, canıyla yoğun çaba gösteren (cihad eden) mü’min.” “Sonra kim” diye tekrar soruldu: Buyurdu ki: “Tenhalardan bir tenhaya Allah korkusuyla çekilip, insanları şerrinden uzaklaştıran kimsedir.” ( Buhârî, Cihad/2 no: 2786. Müslim, İmâret/122 no: 1888. Ebu Dâvud, Cihad/5 no: 2485. Tirmizî, F. Cihad/24 no: 1660. İbni Mâce, Fiten/13 no: 3978) Elleri ve dilleri ile Allah’ın kullarını rahatsız edenler, onların mutsuzluğuna sebep olanlar, kişilerin ve toplumun yakasından düşmeleri gerekir.

Hikmet Pınarı Hüseyin Kerim Ece kerimece@hotmail.com

Öyleleri vardır ki, insanlar der ki; “yahu bir dursa da rahat etsek, ortadan kaybolsa da azıcık huzur bulsak”. Hele bu kimse halkın velâyetini, yani halkın işlerini üzerine almış, ama görevini yerine getirmemiş, emaneti korumamış, hatta aldığı görevi zulmün, baskının, haksızlığın, yolsuzluğun aracı yaparsa; böyleleri yönetim emanetine layık değil demektir. Hâlbuki bir ülkeyi yönetmeye talip olanların (tıpkı bir aile reisi gibi) hedefi toplumun mutluluğu ve huzuru için çalışmak olmalıdır. Peygamberimiz (sav) bir defasında; “Sadaka vermek, her Müslümanın görevidir” buyurdu. Çevresindekiler: “Sadaka verecek bir şey bulamazsa?” dediler. Bunun üzerine, “Amelelik yapar, hem kendisine faydalı olur; hem de sadaka verir” dedi. Onlar: “Buna gücü yetmez veya iş bulamazsa ne olacak?” dediler. O; “Darda kalana, ihtiyaç sahibine yardım eder” buyurdu. Sahabeler; “Ya buna da gücü yetmezse?” dediler. Peygamber (sav); “İyilik yapmayı tavsiye eder” cevabını verdi. Onlar; “Ya bunu da yapamazsa?” dediler. Bunun üzerine Peygamber (sav); “Kötülük yapmaktan uzak durur, bu da onun için sadakadır” buyurdu. (Buhârî, Zekât/30 no: 1445, Edeb/33 no: 6022) Başa dönecek olursak; mutluluğu Kaf dağında aramaya gerek yok. Kişi başkalarının saadeti için çaba gösterirse, ya da başkalarının huzur ve mutluluk hakkına saygı gösterirse kendisi de mutlu olur. Bugün yaşadığımız şartlarda buna ne kadar muhtacız... ◄◄

Hollanda İslam Federasyonu Millî Görüş Kadınlar Teşkilatı, Schiedam Yıldız Eğitim Merkezi’nde Kur’an’ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması düzenledi.

Kızlar arasında Kur’an’ı Kerim Tilavet Yarışması düzenlendi

S

unuculuğunu Hatice Toraman’ın yaptığı program, Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan’ın açılış ve Ayten Urgenç’in selamlama konuşması ile başladı. Yarışmaya katılan çocuklar ve şubeleri… Küçükler kategorisi: Ayasofya, Meyra Tekgündüz, İskender Paşa, Nesibe Hürrem Gökmen, Schiedam, İrem Saruhan, Dordrecht, Ecenur Açıkel, Den Haag, Mehlika Koçak, Arnhem, Tuana Kandemir. Büyükler kategorisi: Den Haag, Gülnisa Alabacak, İskender Paşa, Betül Gökmen, Schiedam, Fatımah Permana, Dordrecht, Semanur Em, Uden, Rezzan Kaya.

Ayten Tuncer Urgenç, Ayşegül Kirmit, Zahide Güler ve Emine Tunç jüri masasında idiler. Çekişmeli bir yarışma sonunda dereceye giren çocukların isimleri ve şubeleri şu şekilde sıralandı: Büyüklerde; Birinci, Gulnisa Alabacak (Den Haag), ikinci Betul Gökmen (İskender Paşa), üçüncü Fatimah Permana (Schiedam) Küçüklerde; Birinci, Meyra Tekgündüz (Rotterdam Ayasofya), ikinci, Nesibe Hürrem Gökmen, (İskender Paşa), üçüncü, İrem Saruhan (Schiedam). Bölge Kadınlar Teşkilatı Başkanı Nejla Erdoğan değerlendirme konuşmasında katılan tüm öğrencilere, hocalara, ailelere ve emeği geçenlere teşekkür etti.


04 20

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 237 - Nisan/April 2018


dosya 21 dossier

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 237 - Nisan/April 2018

Denk Parti Lideri Tunahan Kuzu:

“Tarih yazmaya devam ediyoruz. Geçen sene genel seçimlerde birinci bölümünü yazmıştık şimdi de ikinci bölümünü yazdık” dedi.

Hollanda’da mahallî seçimlerin galibi

M

ahallî seçimden, iktidar ortağı Hristiyan Demokratlar Birliği ile yerel partiler galip çıktı Başkent Amsterdam’da Yeşil Sol’un galip geldiği seçimde, Rotterdam ve Lahey’de aşırı sağcı yerel partiler Leefbaar Rotterdam ve Mos Grubu birinci oldu Üyelerinin çoğunluğunu Türk ve göçmenlerin oluşturduğu 4 parti toplam 29 sandalye kazandı Yerel seçime ilk kez katılan Denk Partisi 14 belediyenin 13’ünde toplam 24 meclis üyesi çıkardı Hollanda genelinde yapılan yerel seçimlerde ilk sonuçlara göre, parlamentoda milletvekilleri bulunan iktidar ortaklarından Hristiyan Demokratlar Birliği (CDA) en çok oyu aldı. Resmî olmayan sonuçlara göre, seçimin galibi CDA ve yerel partiler oldu. Göçmen kökenlilerin yoğun yaşadığı başkent Amsterdam’da seçimden Yeşil Sol (GL) galip ayrıldı. Rotterdam ve Lahey’de ise aşırı sağcı yerel partiler Leefbaar Rotterdam ve Mos Grubu birinci sırada yer aldı. Ülke genelinde oylarının yüzde 32,5’ini yerel partilerin, yüzde 13,5’ini koalisyon ortakları CDA’nın, yüzde 13,2’sini ise VVD’nin aldığı belirtildi. Koalisyonun diğer ortağı D66’nın oyları yüzde 11,9’dan yüzde 9’a, PvdA’nın oyları ise yüzde 10,3’den yüzde 7,3’e geriledi. Denk Partisi 13 belediyede 24 meclis üyeliği kazandı Önemli kentlerden Rotterdam ve başkent Amsterdam’da üçer meclis üyesi çıkaran Denk Partisi, ilk kez katıldığı seçimde 14 belediyenin 13’ünde toplam 24 meclis üyeliği elde etti. Üyelerinin çoğunluğunu Türk ve göçmenlerin oluşturduğu Denk Partisi ayrıca Rotterdam ve Amsterdam gibi büyük kentlerde PVV partisinden daha fazla meclis üyesi çıkarmayı başardı. NIDA Partisi Rotterdam’da iki, ilk kez katıldığı Lahey’de bir sandalye kazandı. Lahey’de İslam Demokratlar bir, aşırı sağcı Özgürlük Partisinden ayrılarak Müslüman olan Arnoud Van Doorn’un liderliğindeki Birlik Partisi de bir üye gönderme başarısı gösterdi. Seçimde yarışan yüzlerce Türk kökenli adayın durumu ise büyük ölçüde tercihli oyların sonucunun açıklanmasıyla belli olacak. Belediye meclislerinde yer alacak isimleri belirlemek için 12,5 milyon seçmen oy kullandı. Tunahan Kuzu; Hollanda’da Tarih Yazıyoruz Denk Partisi Meclis Grup Başkanı Tunahan Kuzu, ilk defa katıldıkları Hollanda yerel seçimlerinde 24 belediye

yerel partiler oldu

Hollanda’da belediye başkanı göreve seçimle değil, Kral tarafından atanarak geliyor.

meclis üyesi çıkarmalarına ilişkin, “Tarih yazmaya devam ediyoruz. Denk Partisi Meclis Grup Başkanı Tunahan Kuzu, ilk defa katıldıkları Hollanda yerel seçimlerinde 24 belediye meclis üyesi çıkarmalarına ilişkin, “Tarih yazmaya devam ediyoruz. Geçen sene genel seçimlerde birinci bölümünü yazmıştık şimdi de ikinci bölümünü yazdık.” dedi. Geçen sene yapılan genel seçimlerde 3 koltuk elde ettiklerini hatırlatan Kuzu, “Tarih kitabı yazmaya devam ediyoruz. Geçen sene genel seçimlerde birinci bölümünü yazmıştık şimdi de ikinci bölümünü yazdık. Diğer bölümlerini de yazmaya devam edeceğiz.” diye konuştu. “Tahmin edemediler” Birçok farklı kökenden insanı bir araya getirdiklerini, Hollanda’ya ve siyasilere kendilerinin toplumun bir parçası oldukları mesajını verdiklerini dile getiren Kuzu, “Bu da gün geçtikçe kabul görüyor. Geçen sene 3 milletvekili ile parlamentoya girmemiz birçok kişide etki oluşturmuştu ve devamının bu şekilde geleceğini tahmin edemediler.” değerlendirmesini yaptı. Kuzu, meclis üyeliği kazandıkları belediyelerde partinin neler yapmak istediğini, ülkeye nasıl bir katkı sağlayacağını göstereceklerini, ülkenin geleceği için sorumluluk aldıklarını vurguladı. Seçime ilişkin analizlerde Yeşil Sol (GL) ile Denk Partisinin en kazançlı parti olarak ortaya çıktığının belirtildiğine dikkat çeken Kuzu, “Parlamentoda bulunan diğer partilerin hepsi kaybetti.” yorumunu yaptı. “Senato ve Avrupa Parlamentosu seçimlerinde de kazanacağız” Denk Partisi Genel Başkanı Selçuk Öztürk de 24 meclis üyesi çıkarmalarının büyük bir başarı olarak görüldüğünü belirtti. Bu başarıyı profesyonelce kurumsallaşıp, eğitim merkezi, akademi, Ar-Ge bürosu ve gençlik teşkilatı kurarak elde ettiklerini dile getiren Öztürk, “Çalışmalarımızı şahıslar üzerinden değil, kurumsal düşünce ile yaptık. Bu da aynı zamanda eyalet, senato ve Avrupa Parlamentosu seçimlerinde kazanacağımızın da göstergesidir.” dedi. Parti seçmeninin artık kalıcı olduğunun görüldüğünü ifade eden Öztürk, “Dost, düşman başarımızı görerek, partinin artık kabullenilmesi gereken bir parti olduğunu söylüyorlar.” diye konuştu. Hedeflerinin 30 meclis üyesi olmasına rağmen şimdilik elde ettikleri sayıdan

İŞ İLANI Nevşehir’de Hollandaca/ Felemenkçe diline iyi derecede hâkim olan iş arkadaşları aramaktayız. Şirketimiz Netline’ın, Ankara, Antalya, Nevşehir, İspanya ve Gaziantep de şubeleri vardır. Meryem Güngörmüş - Cessur Netline Nevşehir Yöneticisi... Telefon: 05465341656 e-mail adres: merywm_gungormus@hotmail.com

Denk Partisi geçen sene yapılan genel seçimde tarih yazarak Avrupa’da ilk defa göçmen kökenlilerin kurduğu parti olarak Hollanda Parlamentosuna 3 milletvekili çıkarmıştı. Denk Rotterdam’da 4 Amsterdam’da 3 sandalye aldı Barajı aşamayan partilere kullanılan oylar, İslam karşıtı aşırı sağcı PVV (Özgürlük Partisi) yerine Türklerin kurduğu DENK partisine ekstra sandalye kazandırdı. DENK partisi bu kentte daha önce açıklanan 3 yerine 4 sandalye ele geçirdi. Kesin olmayan sonuçlara göre, Rotterdam’dan seçimlere ilk kez katılan PVV 2, DENK partisi 3 sandalye kazanmıştı. Sandık çıkışı sonuçlarda ise DENK’in sandalye sayısı 4 olarak belirlenmişti. Bugün açıklanan resmi seçim sonuçları DENK’in Rotterdam Belediye Meclisi’nde 4 kişi tarafından temsil edileceğini ortaya koydu.

memnun olduklarını belirten Öztürk, şunları söyledi: “Geçen sene genel seçimlerde en çok oy aldığımız kent olan Schiedam’da neredeyse birinci oluyorduk. Fakat Özgürlük ve Demokrasi İçin Halk Partisinden (VVD) sonra en büyük ikinci parti olmayı başardık. Önemli ve büyük kentlerden biri olan Rotterdam’da PVV’den daha fazla oy alarak onları geride bıraktık. Seçimlere ilk defa katılmamıza rağmen yılların tecrübeli partilerinden bile daha üstün başarı gösterdik.” “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” Öte yandan Hollanda basınında da Denk Partisinin başarısına değinildi. Haberlerde, “Denk Partisinin 13 belediyede aldığı sonuçlar inanılmaz derecede iyi.”, “Denk Partisinden büyük kentlerde büyük başarı”, “En çok oyu Hristiyan Demokratlar Birliği (CDA) ve VVD alsa bile, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, GL ve yeni olan Denk Partisi kendilerini en büyük kazanan olarak görebilirler. Denk Partisi 13 belediyede meclise girdi fakat muhteşem bir kazançla 4 sandalye ile Schiedam’da ikinci oldu.”, “Amsterdam’da Denk Partisi 3 sandalye ile yerini sağlamlaştırdı.” ifadelerine yer verildi. Seçim sonuçları Ülkede 21 Mart tarihinde yapılan yerel seçimlere ilk defa katılarak 14 belediyede 153 adayla yarışan Denk Partisi, Schiedam’da 4, Amsterdam’da 3 ve Rotterdam’da 4, Utrecht, Zaanstad ve Arnhem’de 2’şer, Enschede, Amersfoort, Roermond, Lelystad, Eindhoven, Veenendaal ve Deventer’de ise 1’er meclis üyesi çıkarmayı başardı. Dört yıl önceki seçimlerde 2 belediyede yarışarak 16 meclis üyesi kazanan aşırı sağcı Özgürlükler Partisi PVV ise bu belediyelerde üyelerinin yarısını kaybetti. Bu yıl da 30 belediyede yarışarak 73 belediye meclis üyesi çıkarabildi. Sandık başına giden yaklaşık 12,5 milyon seçmenin, belediye meclislerinde yer alacak isimleri belirlemek için oy kullandı.

Yerel seçimlere ilk kez katılan ve Hollanda parlamentosunun alt kanadını oluşturan Temsilciler Meclisi’nde 3 milletvekili bulunan DENK partisinin lideri Tunahan Kuzu, partisine oy kazandırmak için Rotterdam listesinin alt sıralarında yer alıyordu. Milletvekili Tunahan Kuzu’ya 6 bin 614 tercih oyu kullanılırken, partinin liste başı adayı Stephan van Baarle’nin oyu 3 bin 460’da kaldı. Kuzu isterse Rotterdam belediye meclisinde de yer alabilecek. Rotterdam’daki seçimlerde aşırı sağcı LR (Yaşanabilir Rotterdam), oy kaybına uğramasına rağmen 11 sandalyeyle sandıktan birinci parti olarak çıktı. VVD, PvdA, D66 ve GL 5’er, DENK 4, Müslümanların kurduğu NIDA partisi 2 sandalye kazandı. DENK partisi bu kentte aşırı sağcı Geert Wilders’in siyasi oluşumu Özgürlük Partisi’ni (PVV) geride bırakmayı başardığı gibi kalan oyları da almayı hak ederek PVV’nin sandalye sayısını 2’den 1’e düşürdü. Barajı geçmeyi başaramayan partilere kullanılan oylar, sandalye başına ortalama en fazla oyu alan partiye gidiyor. AMSTERDAM DENK partisinin Amsterdam için hazırladığı listenin 5’inci sırasında yer alan Numan Yılmaz, adına kullanılan tercih oylarıyla 3’üncü sıraya yükselerek belediye meclisine girmeyi başardı. DENK Amsterdam’da 3 sandalye kazandı.

TEBRİK Hoş geldin Nusret Zeki! Yaşama sırası sende!..

Millî Görüş Çınar Cenaze Hizmetleri sorumlusu Sevgili Feyzi ve Suna Aksoy çiftinin 28 Mart 2018 tarihinde Nusret Zeki adını verdikleri bir bebeleri dünyaya geldi. Genç çifti tebrik ediyor, minik Nusret Zeki’ye dünyamıza hoş geldin diyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz.


22 tabela

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 237 - Nisan/April 2018

uithangbord

15 yıl önceydi...

“Olmamız gereken yerde olan, ölmemiz gereken yerde ölen altın saçlı bir kız”

Vicdanını işgale ezdirmeyen altın kalpli kız:

I

rkçı İsrail ordusuna ait buldozer, Gazze’de bir doktorun evini ve ailesini yok etmek için kontak çalıştırır. İşgalciler eve varmak üzereyken Amerikalı genç bir kız önlerine dikilir ve vücudunu siper eder. Vicdanını işgale ezdirmez. Olmamız gereken yerde olan, ölmemiz gereken yerde ölen altın saçlı bir kız. Vicdanı işgale ezdirmez, kendini insanlığa feda eder. O gün tarih bir ismi daha ebedileştirir: Rachel Corrie... Rachel Aliene Corrie (d. 10 Nisan 1979 - ö. 16 Mart 2003) ISM - International Solidarity Movement-Uluslararası Dayanışma Örgütü gönüllüsü ABD’li bir barış aktivistidir. Gazze Şeridi’nin güneyinde Refah’ta İşgalci İsrail Askerlerine bağlı zırhlı bir buldozer tarafından katledilmiştir. Son sınıfta okulunun tayiniyle Refah-Olympia kardeş şehir projesi kapsamında Gazze’ye gittiğinde İkinci İntifada sürmekteydi. Gazze’deyken İsrail İşgal Ordusu’nun Filistinlilerin evlerinin yıkılmasına şiddet dışı eylemlerle engel olmaya çalışan ISM aktivistleriyle tanıştı. Gazze’ye geleli henüz iki ay olmamıştı ki, 16 Mart 2003 tarihinde iki İsrail buldozerine karşı 8 ISM aktivistinin 3 saatlik direnişi sonrasında vahşice

Rachel Corrie

katledildi. Ölümü öncesinde üzerinde parlak, fosforlu, turuncu bir yelek vardı ve megafon kullanıyordu. Öldürüldüğü esnada Filistin’deyken tanıştığı dostu eczacı Samir Nasrallah’ın ailesinin evini yıkmaya çalışan İsrail buldozerinin karşısında duruyordu. Buldozer tarafından iki kez çiğnenmesi sonucu kafatası kırıldı , kaburgaları parçalandı ve akciğerleri delindi.

Corrie’nin ölümünden sorumlu olan Siyonist buldozer operatörü İsrail ordusunda bir askerdi ve Corrie’yi dünyanın gözleri önünde kasıtlı bir şekilde ezdi. Kan üzerine kurulan Siyonist İsrail hükûmeti ise olayın bir kaza olduğunu ve operatörün Corrie’yi görmediğini iddia ederek yine Dünya kamuoyu ile dalga geçti. 2005 yılında Corrie’nin ailesi İsrail’e karşı bir hukuk davası açtı. Davada İsrail, kapsamlı ve güvenilir bir soruşturma yürütmemekle, Corrie’nin ölümünden sorumlu olmakla ve Corrie’nin kasıtlı bir şekilde öldürüldüğünü ya da askerlerin umursamazca ve ihmalkâr davranışları sonucu öldürüldüğü ile suçlandı. Corrie’nin ailesi 1 dolarlık sembolik bir tazminat talebinde bulunarak sadece Corrie ve onun savunduğu Filistin davası için adalet istediklerini göstermek istediler. Ağustos 2012’de bir İsrail mahkemesi

davayı reddetti ve İsrail’in 2003’teki askeri soruşturmasını onayarak İsrail Hükûmeti’nin Corrie’nin ölümünden sorumlu olmadığına hükmetti. Dünya yine sessiz bir şekilde izledi tüm bu olup bitenleri. Bu karar İsrail yargı sisteminin ve soruşturmanın meşruiyetini bir kez daha ortaya koymuş oluyordu. Rachel Corrie’nin anısına My Name Is Rachel Corrie (Ben adım Rachel Corrie) isimli tiyatro ve The Skies are Weeping (Gökyüzü Ağlıyor) isimli kantat tertip edildi . 2008 yılında Corrie’nin yazıları derlenerek Let Me Stand Alone (Bırakın Tek Başıma Direneyim) başlığı altında yayımlandı ve başlangıcı şöyleydi: “Dünyayı daha iyi bir yer hâline getirmenin yollarını arayan genç bir kadının olgunlaşmasının penceresinden”...


görüşler 23 mening

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 237 - Nisan/April 2018

Gözlem

Kendi hayatına son verenin sevinç gözyaşları...

Bademcik ameliyatı için, 2 Mart tarihinde hastanedeyim. Ön işlemler gereği saat 13.00’te olacak ameliyat için saat 11.00’de hastanede olmamı istediler. Odaya alındığımda 4 yataktan birini bana tahsis ettiler. İçeride 60 yaşlarında bir bayan hasta daha vardı. Saçlarının dökülmüş olmasından az çok rahatsızlığı belliydi. Yanında bir kaç kişi daha vardı. Merhabalaştık, bir müddet dışarı çıkıp döndüğümde yalnızdı. Rahatsızlığımı sordu. Açıkladım, “küçük bir operasyon” dedim. Kendisine rahatsızlığını sorduğumda, iki kez beyin tümöründen ameliyat olduğunu ve şimdi “otanazi” istediğini belirtti. “Kabul ettiler” dedi, gülümseyerek. Donup kalmıştım. İlk kez böyle biriyle baş başaydım. Çok acı çektiği yüzünden belliydi. Yanında din adamı olmakla birlikte bir grup doktor çok geçmeden içeri girdi. Mümkün olduğu kadar sessiz konuşmaya çalıştıklarını görünce rahat etmeleri için bekleme odasına geçerek onları baş başa bıraktım. Nedendir bilmen ağlamıştım. Benim kendisi için ağladığım kişi oysa ki “otanaziyi kabul ettiler” derken gülümsüyordu. Tıpkı bir yanda doğanın gözyaşı, sağanak vuku bulurken, bir yanda gülümseyen gökkuşağı misali... Doktorlar çıktığında tekrar girdim. Ailesinden bir kaç kişi vardı. Bayan onlara kıyamaz gözlerle bakıyor, yine gülümsemeye çalışıyordu. Ellerine baktım, titremiyor âdeta ağlıyordu. Göçüp gitmenin ağırlığını, acısını his-

İsmail Coşkun

settiriyordu. İnsan elinden, parmağından, tırnağından ağlar mı? Ağlıyordu işte. İçindeki avazın sessiz kabulünü yüzüne yansıtsa da elleri bu görevi kabul edemiyordu. Yüreğe, cismani varoluşa ve ruha tabii olan insani beşer sadece ağlama fonksiyonunu gözlere mi teslim etmişti? Tabi ki hayır! Ağlamak sadece insana mahsus bir özellik değil, tüm canlı, üzerinde yaşadığımız doğa, hatta evrene tabiidir. Kim bilir bize gülümseyen Güneş’e inat -bayanın gülümserken yüreğinin ağlayışı gibi- evrenin hangi köşesinde hangi fırtınalar kopuyor, kasırgalar yaşanıyor, hangi karadelik, hangi yıldız kümesini ağlatarak yok ediyor... Ağlamak, doğarken ilk dilimiz, o renksiz ve kokusuz ruh acısının şekle dönüşmüş, damlalarla biçim bulmuş hâli. Ne de gerekli ve vazgeçilmez bir olgu. O değil midir ki, gözde belirip, gönülde gökkuşağı açtıran, huzur dengesinin vazgeçilmezi, bütün dillerin tercüme gerektirmeyen hâli, gönlün en etkili yıkayıcısı... O, beynimde zonklayan, dönüp dönüp bana gelen titrek bir nağmeye tebessümü sarıp, “Kabul ettiler” demişti...

................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Moslimdiscriminatie ernstig onderschat: ‘Ze hebben de verkeerde vergast’ Lucienne Gena, directeur van het Meldpunt Discriminatie in de regio Amsterdam, maakt zich ernstig zorgen over moslimdiscriminatie in openbare ruimte in de stad. Ze pleit voor een campagne en extra prioriteit bij de politie. ‘We nemen iedere discriminatiegrond even serieus’, geeft Gena expliciet aan. Maar volgens haar is moslimdiscriminatie al lange tijd een ondergeschoven probleem. ‘Wij horen hier van alles. Er wordt gebeld naar een Marokkaans restaurant en gezegd: Ze hebben de verkeerde vergast. Moslima’s worden van de fiets getrapt terwijl omstanders staan te kijken’, vertelt de directeur strijdbaar. Ook vandaag kwam er weer een heftig voorbeeld naar buiten. Een man uit de Rivierenbuurt komt erachter dat zijn auto is bekrast met de tekst ‘kanker moslims’. ‘Verschrikkelijk’, reageert Gena. Ten opzichte van andere groepen in de stad hebben moslims weinig belangenbehartigers, meent de directeur. ‘De Joodse gemeenschap heeft een sterke lobby en goede belangenbehartigers. Dat geldt ook voor de lhbt-groep in de stad’, vertelt ze. ‘Moslims hebben dat niet.’ Gena wil daarom dat er extra prioriteit

komt bij de politie in de stad. ‘Stel beelden veilig, er hangen in iedere straat camera’s. Daarnaast moet iedere aangifte worden opgenomen.’ Gemeentelijk beleid Uit het jaarverslag van het meldpunt, dat vandaag werd overhandigd aan de gemeente, blijkt dat het aantal discriminatiemeldingen met 25 procent is gestegen. Dat kan volgens de directeur ook te maken hebben met een grotere meldingsbereidheid. Het wederzijds respect en de onderlinge samenhang zijn volgens haar weggeëbd uit de Amsterdamse samenleving. ‘Laten we beginnen met elkaar groeten: goedemorgen, goedemiddag’, roept Gena op. ‘Thuis mag je je mening over van alles ventileren. In de openbare ruimte is dat niet wenselijk, we moeten met elkaar kunnen samenleven.’ Bron: AT5


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 237 - Nisan/April 2018

04 spotlar 24 spotlight

Hollanda’da hayat...

Saygıdeğer okurlarımız, bu sayfada yayımlanmasını istediğiniz, hem cemiyet haberlerinizi hem kendi fotoğraflarınızı, hem de ilginç bulduğunuz fotoğrafları yorumlarınızla birlikte paylaşabilirsiniz... Bekliyoruz...

Onur ödülü Torunoğulları’na

“Bir Kadın, Bin Umut...” Musab Bin Umeyr misali heyecanıyla nice kitlelerin hidayetine vesile olan gençler yetiştirmenin hayalini gerçekleştirmek, susuzluğumuzu gidermek için çıkıldı “Bir Kadın Bin Umut” yolculuğuna.. Kendisi için yaşayıp küçük ölmektense, insanlık için çıkarılmış en hayırlı ümmet olmanın hakkı verilmeye çalışıldı günlerce.. ‘Kimse yoksa ben varım’ demenin gücü hissedildi aciz bedenlerde.. Allah’ın bu dinde diktiği fidanlardan çınarlaşacak bir fidanın olmanın hayali kuruldu zihinlerde Tavizsiz yaşamanın izzeti hissedildi tüm gönüllerde.. Küfrün ortasında, imanı ve heyecanı ile ayakta durarak davasına sahip çıkabilecek ve o dava ile insanlığı aydınlatıp, yeni bir dünyanın kurulmasında canı ile malı ile geceleri gündüzleri ve gençliği ile kendisini feda edecek Yusra Gençliği’nin fedakâr mensupları ve 450 kişilik bir katılım ile Şehadet ayında 24 Şubat gecesine adlarını yazdırdılar, altın yaldızlı harfler ile..

‘BİR KADIN BİN UMUTTUR’ diyerek çıktık yola.. Bu programda geçmiş tarihimizden yakın tarihimize kadar imanları, yaşamları ve İslam davası için mücadeleleri ile iz bırakmış olan beş farklı mücahide kadını farklı sunumlar ile sunduk. Tiyatro, sinevizyon gösterisi, şiirler, hikâye anlatımları, ezgi ve marşlar ile programımızı zenginleştirdik. Kur’an’ımızın önümüze koyduğu Hz. Musa’nın annesi, Karnındaki bebeğini henüz doğmadan Allah’a adayan Hz. Meryem’in Hanne’si bizlere beşiği sallayan elin, günü gelince dünyayı da sallayabileceğini öğretti... Sadece yaşadıkları zamana değil, tüm zamanlara bin bir umut olan Zeynep Gazaliler, Esma Biltaciler ‘bir kız çocuğu ile ne olabilir ki’ denen tüm sözleri toprağa gömdüler. Bizler ‘ümmetin umudu olan o kız çocuğunu yetiştirmek için her türlü bedeli ödemeye değer’ diyerek yola devam ediyoruz... Haber: NIF Kadınlar Kolu

Türk Ekonomi Bakanlığı Dış ilişkiler Kurulu (DEİK) Hollanda Partneri, Hollanda ile Türkiye arasındaki ticari ilişkilerin gelişmesi için köprü görevini üstlenen NETUBA’nın NETUBA Bord üyesi AKD Hukuk firması ile beraber Rotterdam’da düzenlediği 25. yıl resepsiyonuna, Türkiye Rotterdam Başkonsolosluğu Ticari Ataşesi Tarık Gençosmanoğlu’nun yanı sıra Hollanda Dışişleri ve Ekonomi Bakanlığı temsilcileri ile Türk ve Hollandalı iş adamları katıldı. Türkiye ile Hollanda arasında ticari, ekonomik ve yatırımlara katkı sağlayan en başarılı şirket, kurum veya şahsa iki yılda bir verilen Ticaret ödülü bu yıl 25. yıl dolayısı ile iki şirkete verildi. Türkiye İş Konseyi’nin (NETUBA), 2018 Ticaret Ödülüne Acıbadem Sağlık Grubu’na bağlı, Amsterdam’da bulunan Acıbadem Uluslararası Tıp Merkezi ile Türkiye’de de tarihi eserlerin restorasyonunu yapan Hollanda şirketi Bresser Groep ödüle layık görüldü. Onur ödülü de İki ülke arasındaki dostluk ve barış için katkıda bulunan Hollanda merkezli Edelstaal Group Yönetim Kurulu Başkanı Turgut Torunoğulları ve NETUBA kurucularından Bert de Nooijer’a verildi.

etkinliğe Bisiklette Olimpiyat ve Dünya Şampiyonu Leontín van Moorsel, Fejenoord Belediye Başkanı Fatih Elbay, Crooswijk Belediye Meclis üyesi Oktay Ünlü, bazı STK temsilcilerin yanı sıra bu yıl ve geçen yıl bisiklet kursuna katılan kursiyerler ve diğer davetliler katıldı. Proje hakkında açıklamada bulunan Sezer Danışmanlık Yöneticisi Cemile Sezer, “Geçtiğimiz yıl Rotterdam Belediyesi, Hollanda Bisiklet Federasyonu ve Fiesen op Zuid Kurumu ile ortaklaşa başlattığımız proje çerçevesinde bisiklet kursları organize edilmişti. ‘Bisiklet kullan, trafiğe ve çevreye katkın olsun’ adlı bu çalışma ile göçmenler arasında bisiklet kullanmayı arttırmayı amaçlıyoruz” dedi.

Sezer Danışmanlıktan belediyenin bisiklet projesine katkı Rotterdam Belediyesi, Sezer Danışmanlık Bürosu, Hollanda Bisiklet Federasyonu, Rotterdam Trafik Kurumu ve diğer 4 ayrı kuruluşun iş birliğiyle Rotterdam’da

Bisiklet Bankası kuruldu. Rotterdam Het Klooster salonunda organize edilen

‘Yeni İpekyolu Projesi’, ‘Avrupa Türkçe Yayınlar Sempozyumu’nda Tartışıldı Amsterdam’da faaliyet gösteren Türkevi Araştırmalar Merkezi tarafından düzenlenen ‘8. Avrupa Türkçe Yayınlar Sempozyumu, “Londra’dan Pekin’e Türk Toplulukları ve Yeni İpekyolu Projesi” teması ile gerçekleşti. Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da gerçekleşen sempozyuma Hollanda, Türkiye, Almanya, Belçika, Makedonya ve Fas’tan alanında uzman

akademisyen, aktivist, bürokrat ve iş dünyası temsilcileri katıldı. Gün boyu süren ve oturumlar hâlinde gerçekleşen sempozyum, Türkevi Topluluğu Başkanı Drs. Veyis Güngör’ün açış konuşması ile başladı. Sözlerine, “aradan uzun bir zaman geçti. Bu aradan sonra tekrar sizlerle birlikte olmanın heyacanını yaşıyorum. Arzum, bundan sonra sizlerle daha sık buluşmak, insanımızı ve insanlığı ilgilendiren konularda birlikte düşünmek ve fikir alışverişi yapmaktır” diye başlayan Güngör, Avrupa Türkçe Yayınlar Sempozyumu’nun uzun bir aradan sonra tekrar düzenlenmesinden dolayı memnuniyetini dile getirdi.

Proje, yabancıların yoğun olduğu güney kesimde bisiklet kursları düzenlenmesini, bir bisiklet bankası kurulmasını, spor yapmanın ve bisiklet kullanımının teşvik edilmesini içeriyor. Yapılan konuşmalarda bisiklet kurslarının önümüzdeki ay başlayacağı ve kurulacak bisiklet bankasından dar gelirlilere cüzi bir ödeme karşılığı bisiklet temin edileceği belirtildi.

“Bin bir Etkinlik” çerçevesinde buluştular Simtronic menajerlerinden Zeynep Özcan tarafından Rotterdam ZELA Restoranında “Bin bir Etkinlik” adlı program organize edildi. Açık büfe kahvaltıya ilgi büyüktü. Hollanda’nın değişik kentlerinden 20 girişimcinin stant kurduğu programa 200’den fazla kişi katıldı. Çok sayıda bayanın katıldığı etkinliğe katılan konular bu organizeyi gerçekleştiren Zeynep Özcan’ a ayrı ayrı teşekkür ederek memnuniyetlerini belirtiler.


panorama 25 uitzicht

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 237 - Nisan/April 2018

Mazlumun yanında ol!

“Hasene Mobil Fırını’ndan çıkacak günlük binlerce ekmeğin Suriyeli mültecilere ve ihtiyaç sahiplerine dağıtımı gerçekleştirilecek”

Fotoğraflarla Hollanda Gündemi...

Kumanya Kampanyası 2018 “Gerçeğini Paylaş!” Kuzey Hollanda Millî Görüş birimler toplantısı

Kuzey Hollanda Millî Görüş Teşkliatları 18 Mart 2018 tarihinde 1. ŞBT+ŞKİB+ŞTNT+ŞBSN( Şube Başkanları, Şube kurumsal İletişim, Tanıtma ve Basın Yayın birimleri) toplantısı yapıldı. Programa hatip olarak IGMG İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç katıldı.

2018 Kumanya Kampanyası’nın startı verildi. Kampanyanın bu seneki sloganı “Gerçeğini Paylaş”.

K

ampanyanın 55 ülkede, 250 gözlemci nezaretinde gerçekleştirilmesi planlanıyor. On binlerce ihtiyaç sahibinin sofrasına katkı sağlayacak olan kampanyaya son kaıtlma tarihi 5 Mayıs 2018. Hasene Derneği 2018 Kumanya Kampanyası’nı başlattı. Her yıl artan kumanya bağışı ve ülke sayısı ile on binlerce ihtiyaç sahibinin sofrasına katkı sağlayan çalışmada, ramazan ayı öncesinde, mazlum ve mağdurların sofralarına gıda yardımı ulaştırılıyor. 4 kıtada yürütülecek kampanyada bilhassa ihtiyaç sahiplerinin yoğun bulunduğu bölgeler tercih ediliyor; yetim ve öksüzler, mülteciler, ihtiyaç sahiplerine destek olunuyor. Kumanya kampanyasının 55 ülkede yapılması planlandı. Kampanyanın Türkiye ayağında 30 ilde ihtiyaç sahiplerine kumanya dağıtılması planlanıyor. 73 bin kumanya hedefi Her sene artan kumanya bağışı ile çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdüren Hasene Derneği’nin bu seneki kumanya hedefi 73 bin kumanya bağışı almak. Toplanan herbir fazla kumanya yardımı daha fazla ihtiyaç sahibine ulaşmak anlamına geliyor. Kampanyanın amacı ve önemi Kumanya kampanyası varlık içerisinde yaşayanlar ile yokluk içerisinde bulunanlar arasında bir köprü kurulmasına aracılık ediyor. Dünyadaki gelir dengesizliğini her geçen yıl artıyor; servet sahipler servetlerine servet katıyor, yokluk içerisinde hayata tutunmaya çalışanların durumları daha da kötüye gidiyor. Kampanya, varlık içerisinde olanlarla yeryüzünün kuraklık, kıtlık ve açlık çeken bölgelerindeki insanlar arasında paylaşma ve dayanışmanın güçlenmesini öngören bir çalışmadır. Kumanya kampanyası yardımlaşma, dayanışma ve paylaşmayı teşvik eden bir çalışmadır. Ramazan ayı manevi iklimin yoğun olduğu, paylaşma ve dayanışmanın zirvede yaşandığı bir aydır. Bu ayda tutulan oruçla birlikte varlık içerisinde olanlar yokluk çekenlerin halinden daha iyi anlarlar. Kumanya kampanyasının, ramazan ayının hemen öncesinde yapılması önemlidir. Bir kumanya bedeli 50 € Bir kumanya bedeli 50 €’dur.

Bu destekle yapılacak yardımlar; Ramazan ayı başlamadan önce on binlerce ihtiyaç sahibine kumanya paketi ulaştırılmasının yanı sıra, ramazan ayı içerisinde, Bosna Hersek’te Hasene Aşevi’nde yüzlerce kişiye günlük sıcak yemek ikram edilecek, Hasene Mobil Fırını’ndan çıkacak günlük binlerce ekmeğin Suriyeli mültecilere ve ihtiyaç sahiplerine dağıtımı gerçekleştirilecek, mülteciler için kumanya dağıtımı yapılacak. Ayrıca yetimlere bayramlık hediyeler ve eğitime katkı payı ile talebelere destek verilmesi yardım kalemleri arasında yer alıyor. Her bir kumanya paketi içerisinde pirinç, makarna, un, şeker, yağ, tuz, salça, fasulye, hurma gibi temel gıda maddeleri bulunuyor. Bu maddeler ülkeden ülkeye, bölgeden bölgeye kısmi değişiklik gösterebiliyor. Kumanya bağışında bulunan her bir aile, ihtiyaç sahibi bir ailenin sofrasına ramazan ayı için anlamlı bir katkı sağlamış oluyor. Yardımların yerine ulaştığından nasıl haberdar olabilirim? Kumanya kampanyasına katılan herbir bağışçı, yaptıkları yardımların nerelerde, nasıl dağıtıldığı ile ilgili bilgileri an be an Hasene Derneği’nin sosyal medya hesaplarından takip edebilir. Gidilen ülkeler, ülkelerdeki şehirler,

kasabalar ve köyler, ihtiyaç sahibi insanlar, yapılan yardımlar, mazlum ve mağdurların durumlarına dair görseller bu alanlardan yayınlancaktır. Kampanya ne zamana kadar sürecek ve nasıl ulaştırılıyor? Kumanya kampanyası 01.04.2018 – 05.05.2018 tarihleri arasında yürütülecektir. Nasıl katılabilirim? Kumanya kampanyasına katılabilmek ve yardımların yapılabilmesi için www.hasene.org sayfasındaki online bağış bölümü kullanılabilir. Ayrıca (+31) 10 24 330-30 numaralı telefondan kampanya hakkında bilgi alınabilir. Bağışçılar, kumanya@hasene.org mail adresini kullanarak sorularını e-mail aracılığı ile yöneltebilirler. Şu hesap bilgileri kullanılarak kumanya yardımın yapılabilir: Bir kumanya bedeli: 50 € Hesap sahibi: Hasene Yardım Vakfı Hollanda Banka: ABN AMRO BANK IBAN: NL72 ABNA 0407 5667 83| BIC: ABNANL2A Amaç: Adresiniz, 0000568 İletişim: T (+31) 10 24 330-30 e-mail: kumanya@hasene.org

Hollanda’daki Türkler’den Mehmetçik’e destek

Türk İşadamları Derneği Rijland Bölgesi (TOVER) öncülüğünde, Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD) Hollanda ve Hollanda Türk Federasyonu’nun destek verdiği 7 kurumun temsilcisi, TSK’ya destek amaçlı Hatay’ın Hassa ilçesine ve Suriye sınırına ziyaret gerçekleştirdiler.

Hüseyin Öz, veda programıyla ülkeye veda etti

Hollanda İslam Federasyonuna bağlı Tilburg Milli Görüş Camii eski başkanı ve kurucu üyesi Hüseyin Öz’ün Türkiye’ye kesin dönüş yapması sebebiyle bir veda programı yapıldı. Programda, Hüseyin Öz’ü yalnız bırakmadılar. NIF Başkanı Mehmet Erdoğan da Öz’’ü yalnız bırakmadı.

Haber-Fotoğraflar: Murat Kubat

HTİKDF Genel Kurulunu gerçekleştirdi

Hollanda Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu, 2018 Genel Kurulunu gerçekleştirdi. Seçilen yeni yöneticiler şu isimlerden oluştu: Ömer Altay, Mehmet Safrantı, Hüseyin Şimşek, Aydın Üre, Tekin Ateş, İsmail Akyol, Şerafettin Babacan, Yavuz Yıldırım, Göksel Soyugüzel. Yedek: Cengiz Erol, Mehmet Muhtar, Ahmet Öztürk


04 spotlar 26 spotlight

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 237 - Nisan/April 2018

Recep Soysal’ın objektifinden...

Çanakkale Zaferi’nin 103. Yıl Dönümü Kutlandı 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Zaferi’nin 103. Yıl Dönümü vesilesiyle, Deventer Başkonsolosu Tuna Yücel Modrak, Deventer HDV Merkez Camii’nin konferans salonunda düzenlenen törende vatandaşlarla bir araya geldi. Şehit ve gazilerin minnet ve saygıyla andıldığı tören çerçevesinde, Deventer Merkez Camii Gençlik Kolları tarafından Çanakkale Zaferi’ni canlandıran bir tiyatro gösterisi sahnelendi.

Hocalı katliamı kurbanları anıldı Azerbaycan’da 26 Şubat 1992’de 613 kişinin Ermenilerce öldürüldüğü Hocalı Katliamı’nda hayatını kaybedenler, Hollanda’da anıldı. Hollanda’nın Lahey kentindeki “Hocalı Soykırım Anıtı” önünde, Hollanda Azerbaycan Türk Kültür Derneğince düzenlenen anma programına, Türkiye’nin Lahey Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Alper Yüksel ve Azerbaycan’ın Lahey Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Celal Mirzayev’in de bulunduğu Türk ve Azerbaycanlılar oluşan kalabalık bir grup katıldı.

14. Hollanda Türk Halk Oyunları Yarışması düzenlendi

Minik Ayaklar Üşümesin Kampanyası

Türk Halk Oyunları Vakfı’nca Rotterdam kentinde düzenlenen yarışmaya, Hollanda’nın farklı kentlerinin yanı sıra İngiltere’den ve Belçika’dan da halk oyunu ekipleri katıldı. Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız’ın da katıldığı etkinlikte sekiz ekip, Anadolu’nun farklı bölgelerine ait halk oyunları sergiledi. Yarışmada ayrıca, Brüksel korosu, çocuk halk oyunları ekipleri ve geçen seneki yarışmanın birincisi “Efeler” grubu ile konuk “Bosna Hersek” ekibi de sahne aldı. Yarışmanın birincisi, İngiltere’den “Hornsey Atatürk Derneği” ekibi olurken Hollanda’nın Soest kentinden yarışmaya katılan “Poyraz” ekibi ikinci, Rotterdam’dan katılan “Fırtına Kız Horon” ekibi ise üçüncü oldu.

Hollanda Beşiktaşlılar Derneği’nin Ekim 2017 tarihinde başlattığı “Minik Ayaklar Üşümesin Kampanyası” kapsamında 1000 öğrenciye ayakkabı ve çoraptan oluşan Beşiktaş paketleri, Mardin ilinin Mazıdağı, Derik,Ömerli ve Dargeçit ilçelerine bağlı ilkokullarında Hollanda Beşiktaş’lılar Derneği Başkanı Aykut Torunoğulları ve yönetim kurulu üyeleri Vahiddin Acıöz, Hacı Murat Aslan, Coşkun Anez, Şenay Tosun, Reyhan Öztürk ve Birol Koçak tarafından dağıtıldı. Başkan Aykut Torunoğulları, “Bu Kampanyaya destek veren bütün arkadaşlara ve dostlara sonsuz teşekkürler. Geleneksel hâle getirdiğimiz bu kampanyamız sürecek. Biz Beşiktaşlılar olarak her zaman toplumun yanındayız” dedi.

Kuzey Hollanda Millî Görüş Teşkilatı Âlemlere Rahmet programı düzenlendi

Oss Ulu Camii’nde düzenlenen programda şehitler için dualar edildi

Hollanda Türk Federasyon’u emektarlara teşekkür plaketiı verdi Hollanda Türk Federasyon’a bağlı binalı teşkilatlarda HTF’nin 9. döneminde başkanlık yapıp ve görevlerini devreden başkanlara teşekkür plaketi verildi. Amsterdam Merza Restoran’da bir akşam yemeğine davet edilen eski teşkilat başkanlarına plaketleri Hollanda Türk Federasyon Genel Başkanı Murat Gedik tarafından takdim edildi. Teşekkür plaketleri verilmeden önce bir konuşma yapan Genel Başkan Murat Gedik, eski teşkilat başkanlarından hellallik istedi. Murat Gedik: “19 Mayıs 2012 tarihi itibaren 9. dönemde mevcut HTF İcra Kurulu Üyelerimize ağır bir görev teslim edildi. Hollanda Türk Federasyon’un yönetimi bizlere teslim edildi ve çok şükür şu ana kadar elimizden geldiği kadar görevimizi layıkıyla yerine getirme mücadelesini göstermekteyiz. Tabi bu çalışmalarımıza bu dönem teşkilat başkanlığı yapmış siz değerli ülkudaşlarımızın katkıları çoktur. Yüce Yaradan sizlerden ve sizlerin yönetimlerinde bulunanlardan razı olsun. Teşkilat başkanlığı döneminizde teşkilatınızı en güzel yerlere getirmeye çalıştınız ve alnınızın akı ile görevi sizlerden sonra gelen arkadaşlara teslim ettiniz. Bundan sonra da sizlerin teşkilatlarınıza, daha doğrusu davamıza hizmet etmeye devam edeceğinize inancım tamdır. Mevlam bizleri mahcup etmesin.”


prizma 27 prisma

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 237 - Nisan/April 2018

Mehmet Erdoğan:

Genç Gözüyle

“Bu dünyada bırakabileceğimiz en kıymetli miras hayırlı evlatlardır”

Talha Yıldız

Efradını cami ağyarını mani

Çocukların Peygamber aşkı Hollanda İslam Federasyonu’nun düzenlediği hadis yarışması, İrşad Başkanı Mustafa Uysal’ın yönetiminde İskender Paşa cemiyetinde yapıldı.

D

üzenlenen yarışmada bir araya gelen yarışmacılar kendilerini izlemeye gelen yakınlarını ve arkadaşlarını kendilerine hayran bıraktılar. Küçükler kategorisinde 6, büyükler kategorisinde ise 1 çocuk yarıştı. Çekişmeli geçen yarışmayı Mustafa Uysal, Uğur Demirci, Celalettin Bahadır ve Ahmet Bodur Hoca efendiler puanladılar. “Millî Görüş kendisini ümmete adamış bir teşkilattır” Programda, Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan bir değerlendirme konuşması yaptı. Erdoğan konuşmasında şunlara değindi: “Değerli kardeşlerim İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatları kendisini ümmete adamış, insanların dinî millî, sosyal, kültürel faaliyetlerini ortaya koymak için çalışma yapan büyük bir organizasyondur. Avrupa’da neslimizin imanlı yetişebilmesi, geleceğimizi inşa etmek adına nesillerimizin camilerimize, teşkilatımıza davamıza sahip çıkmak ve aidiyet göstermek bağlamında bu programları yapmaktayız. Bu programının amacı çocuklarımızın yüce Peygamberimizin sünneti seniyesini ve Peygamberimizi tanımış olmalarıdır. Örenmiş oldukları hadisleri de kendi hayatında yaşayacak olmalarıdır. Bilgi yarışması, hadis yarışması, Kur’an’ı Kerim yarışması, müezzinlik yarışması ve çocuk şenliği gibi etkinliklerle, çocuklarımızı en üst seviyede yetiştirmekteyiz. “Onlar İslam davasının birer neferi olacaklar” Değerli kardeşlerim, İslam toplumu olarak Avrupa’da pek çok sıkıntılarımız var. Bizler eğer çocuklarımıza sahip olursak, onlara gereken değeri verirsek, inanıyoruz ki, bu çocuklarımız İslam davasının birer temsilcisi olmak için ellerinden gayreti göstereceklerdir. Kıymetli kardeşlerim, bildiğiniz gibi Peygamber Efendimizin binlerce hadisi şerifi var. Bunlar içerisinden en manidar olanları alınarak çocuklarımıza ezber ettirildi. Ve gördüğünüz gibi çocuklarımız başarılı bir şekilde öğrendiklerini burada paylaştılar. Kardeşlerim bu teşkilatları yaşatacak olan, bu hizmetleri bir adım ileriye götürecek olan bu çocuklarımızdır. Birinci neslimiz Avrupa’da görevini yaptı Allah onlardan razı olsun. Biz büyüklerimizi hayırla yad ederken gelecek nesillerimizi de en iyi şekilde yetiştirmek durumundayız. Şu an Avrupa’da Millî Görüş

Teşkilatlarımız içerisinde yüz binin üzerinden düzenli olarak camilerimize gelerek eğitim alan çocuklarımız var. Allah’a hamd olsun. Bu bizim gerçekten iftihar ettiğimiz bir husustur. “Ulaşılması gereken daha çok insanımız var” Velilerimiz çocuklarını sokağa başıboş bırakmıyor. En güzel bir şekilde ilim alabilmeleri için mücadele ediyorlar. Bu manada sizleri tebrik ediyorum. Bu yeterli mi? Elbette ki değil. Evlatlarına İslam’ın anlatılmasını arzu eden ulaşılması gereken daha pek çok insanımızın var olduğunu düşünüyorum. Hollanda’da beş yüz bine yakın Türk nüfusumuz var. Bu beş yün bine yakın nüfusumuzu; kaç tanesi çocuklarını camiye gönderiyor, kaç tanesi dinî eğitim alıyor diye bir analiz ettiğimizde karşımıza çıkan oranın çok ama çok cüzi olduğunu görebiliriz. Bunların yüzde en fazla % 5’lerde kaldığını görüyoruz. Bu da bize ulaşılması gereken daha pek çok insanımızın olduğunu göstermektedir. Cuma cemaatimiz gayet iyi. Allah’a hamdolsun camilerimiz dolup taşıyor. Ancak vakit namazlarında aynı cemaati göremiyoruz. Cuma namazlarının farz olduğu gibi günlük beş vakit namazında farz olduğunu anlatmamız ve çocuklarımıza öğretmemiz lazım. Cuma namazına verdiğimiz önemi, hassasiyeti diğer Vakit namazlarında göstermemiz gerekiyor. Değerli kardeşlerim, bizler bu dünyada bir imtihan vesilesi ile bulunmaktayız. Bugün varız yarın olmayabiliriz. Bu evlatlarımız yüce

talhayildiz_@hotmail.com

rabbimizin bizlere emanetidir. Bu emanetleri iyi muhafaza etmek lazım, bu emanetleri iyi etmemiz lazım, bu emanetleri bilgiyle donatmamız lazım. Bu çocuklarımıza da aldıkları bu bilgileri kendi hayatlarına uygulama noktasında da anne, baba, eğitmen hoca herkimse onlara mutlaka yardımcı olması lazım. Şefkat ellerini çocuklarımızın üzerinden eksik etmemeleri lazım. Teşkilatımıza sahip çıkalım Ümmete hizmet için var olan Millî Görüş Teşkilatları Avrupa’da yaptığı çalışmalarla Allah’ın hamdolsun göz kamaştırmaktadır. Teşkilat olarak Avrupa’da en büyük sivil toplum kuruluşu hâline geldik ve geliyoruz hamdolsun. O nedenle siz değerli kardeşlerimizin de bu teşkilatımıza sahip çıkmanızı, bu gençlerimizi bu manada inşallah yetiştirip teşkilatlarımıza bir fert olarak kazandırmanızı hassaten istirham ediyorum”. Dereceye Girenler Yarışmada dereceye giren çocuklar şunlar: Büyüklerden 1’inci Tahir Çifçi, (Birlik Cemiyeti). Küçüklerden: Birinci Mikail Bağcı (Ulft Cemiyeti), İkinci Talha Çetin (Oss Cemiyeti). Üçüncü, Ali Osman Emirdağ (İskender Paşa Cemiyeti). Ödüller 200, 150 ve 100 Euro olarak verildi. Yarışmaya katılan diğer çocukların isimleri şöyle: Yavuz K. Özel (Birlik Cemiyeti), Abdussamed Pehleva (Den Haag) ve Ahmet Yasir Şahin (Schiedam). Haber-Fotoğraflar: Adnan Şahin

«

Zamanın hızla aktığı şu kısa insan ömründe, zamanın en doğru şekilde değerlendirilmesi bir Müslümanın öncelikleri arasında yer almalıdır. Nitekim Asr suresinde Cenab-ı Hakkın ‘zamanın’ üzerine yemin etmesi, zamanın kıymetini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Keza sevgili Peygamberimiz (sav), sağlık ve boş zamanın insanların çoğu tarafından iyi değerlendirilmediğini bize bildirmiştir (Buhari, Rikak, 1). Zamanın doğru değerlendirilmemesi, tembellik, idealist olmamak ya da anlamsız bir hayat sürmekten kaynaklanabilir. Ancak kişinin idealist olması, o kişinin zamanını doğru değerlendirdiği anlamını da taşımayabilir. Zira düzensiz yaşanılan bir hayat, zamanın verimli değerlendirilmesinin önünde bir engel olarak durmaktadır. Bu bağlamda, toplumumuzda zamanın doğru değerlendirilmeyişinin önemli sebeplerinden birisi de, bir konu veya meselenin kısa ama öz bir şekilde ifade edilmemesinden kaynaklandığını düşünmekteyim. Bu çerçevede ‘efradını cami, ağyarını mani’ deyimini yeniden düşünmek önem arz etmektedir. Nitekim bu deyim, bir şeyi tarif ederken, tarif edilen hususa ait bütün özelliklerin anlatılmasını ve bununla beraber o hususa ait olmayan özelliklerin dışarıda bırakılmasını ifade eder. Bir başka ifadeyle, bu deyimden bir konunun detaya boğmadan kısa, öz ve anlaşılır bir şekilde anlatılmasının gerektiğini öğrenmekteyiz. Bu konuyu halkın takip ettiği TV programları ekseninde ele aldığımız zaman, karşımıza şu tablo ortaya çıkmaktadır: Bu programlarda boy gösteren uzmanlar, akademisyenler, gazeteciler veyahut siyasiler, çok basit konular hakkında dahi saatlerce tartışabiliyor. Örneğin, herhangi bir siyasi liderin kısa bir açıklaması hakkında yorumcular gece yarılarına kadar tartışabilirken, 90 dakikalık bir müsabakadan ibaret olan futbol maçı hakkında bile, yorumcular sıkılmadan ve usanmadan saatlerce konuşabiliyor. Hâlbuki Batı’da aynı muhtevaya sahip programların süresinin daha kısa olmasına karşılık, içerik olarak daha zengin olması dikkat çekmektedir. Öte yandan aynı sorunun toplum içerisinde en üst seviyede eğitim almış kişilerde de görülmesi, toplumsal bir sorunun varlığının

göstergesi olarak değerlendirilebilir. Örneğin, Türkiye veya herhangi bir Orta Doğu ülkesinin üniversitelerinde yazılan tezler ve makalelerin kapsamının geniş olduğu bilinmektedir. Bununla beraber bu çalışmaların genellikle özgünlüğe sahip olmaması ve aşırı derecede detaya yer verdikleri dikkat çekmektedir. Oysa Batı’da bir çalışmanın kapsam açısından kısa, fakat muhteva açısından öz ve yeni bilgi vermesi hedeflenmektedir. Dolayısıyla bizim coğrafyamızda televizyondaki tartışmalardan üniversitelerde yazılan tezlere kadar, nitelik yerine niceliğin ön planda olması dikkat çekmektedir. Yukarıda özetlemeye çalıştığım hususun eğitim sistemindeki sorunlardan kaynaklandığını düşünmekteyim. Zira bizim coğrafyamızın eğitim sisteminde, analitik ve kritik düşünme, ana ve tali konuların birbirinden ayırt edilmesi gibi hususlara yeterli önem verilmediğinden dolayı, bu eğitimi görenlerin kahir ekseriyeti, bilgiyi tasnif edememesi, bilgi yığının içinde kaybolması ve bilgiyi kısa ama öz bir şekilde anlatmaya/yazmaya muvafık olamamaktadır. Bu bağlamda sorunun sadece üniversite eğitimiyle sınırlı olmadığı, aksine sorunun ilk okuldan başladığının altını çizmek gerekir. Çünkü eğitim uzun soluklu bir süreçtir ve bir insan, her yaşta her şeyi değil, belirli yaşta belirli şeyleri öğrenebilir. Eğer bir çocuk ilk okul yıllarında kaliteli bir eğitimden geçmediyse, o çocuk bu eksikliği ömür boyu üzerinde taşır. Bu sebeple, ilk okuldan üniversite eğitimine kadar ki süreci birbirini tamamlayan bir bütün olarak değerlendirmek gerekir ve bu nedenle eğitimin her dönemine aynı önem ve değeri vermek zorunludur. Sonuç olarak, İslam coğrafyasında özgün bilginin üretilmesi ve zamanın verimli şekilde değerlendirilmesinin yolunun, eğitim sistemindeki köklü değişikliklerden geçtiğini söyleyebiliriz. Bu değişiklikleri hayata geçirebilmek için ise, bilhassa Batı dünyasında eğitim görmüş Müslümanların düşünceleri ve tecrübelerinden muhakkak faydalanması gerektiği kanaatindeyim.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 237 - Nisan/April 2018

04 sanat ve kültür 28 cultuur & kunst

Spotlar Mehmet Şükrü Oflaz oflaz-aliya@hotmail.com

“Bismillah” der başlarız, Nisan sayımızla huzurlarınızdayız. Her daim huzurda olduğumuzun idrakiyle yaşamak mecburiyetinin farkında olmaya çalışıyoruz. Mümkün oluyor mu diye sormayın. Zira hayat bunun mücadelesini vermek manasına geliyor. Efendim geçenlerde tevafuk eseri Neşet Ertaş üstadın avazını taşıyan, Hulusi Gökmeşe beyi dinledim. Sözü kendisine ait ve kendilerinin havalandırdığı bir türküsünde “ Yıllar geçti bende oldum bir garip / Uyku girmez gözlerime der garip / Herkesin gönlünde bir yer var garip / Geçtim yardan ben kendimi özledim” diyor. Bu kadar kifayetsiz işlerin rağbet gördüğü bir yerde böyle güzelliklerde var diye hatırlatayım dedim. Ferdiyet meselemiz var. Bencillik, enaniyet manasından farklı, yaratılışının ve mevcudiyetinin farkında olup ne icap ediyorsa, icap ettiği hal üzere ahlak ile, aşk ile yerine getirmek. Ferd olmadan cemiyet olmuyor. İrade davası. Bu çağ iradesini ahlakın ve ilmin rehberliğinde kullanabilmeyi göze alabilenlerini beklemektedir. Nisan sayımızda bu çizgide işaret taşı olacak çalışmalar bulacaksınız. Elbet her türlü katkıya açığız, bekleriz. İyi okumalar dilerim...

AY’IN KİTABI

Gençler İçin Sosyal Medya İlmihali

Arka Kapak… “Genç kardeşim! Günümüzde Müslümanlık kalitesi namaz, oruç, hac gibi ibadetlerin yanında internetle baş başa kaldığımız zaman gösterdiğimiz tavırla da yakından ilişkilidir. İnternet ve sosyal medya platformlarında sergilediğimiz davranışlarımız, beğenilerimiz, paylaşımlarımız ve arkadaşlıklarımız da İslami yaşantımızın bir parçasıdır. Namazlarına özen gösteren bir Müslüman genç olabiliriz, tesettürüne dikkat eden bir Müslüman hanımefendi olabiliriz ancak unutmayalım ki, namazımıza ve tesettürümüze bakacak olan Rabbimiz, internetle baş başa kaldığımız andaki tavırlarımıza da bakacaktır. Eğer imtihan bekliyorsak bilmeliyiz ki, modern dünyada en büyük imtihanlardan birini internet ve sosyal medya üzerinden yaşayacağız.” İçinden… Sahte profil, modern münafıklık... Kadın olduğu hâlde erkek ismi ve

HURAFATTAN HAKİKATE...

R

eklâmlar yetişkinlere hayat tarzı satar. Bir ürünle hayatlarımızı dönüştürür, bir ürünü satın almaklahayâl ettiğimiz kişi oluveririz. Reklâm ötekinin hasedi üzerine bina edilir. Diğerlerinin benim üzerimdegördüğü mutluluğa tâlibimdir. Başkalarının satın alamayacağı bir şeyi satın almakla kendimi kıskançbakışların tahtında bulurum. Başkaları beni hasetle incelerken ben onlarda kıskanılacak hiçbir şeybulamıyorsam, müşteriliğin tılsımlı dünyasında iyi bir yer tutmuşum demektir. Hasedin toplumölçeğinde yaygınlaşan bir duygu hüviyeti kazanması, reklâmı etkili bir strateji kılar. Modern endüstritoplumunda bireysel mutluluğun peşinde koşmak evrensel bir hak olarak görülmektedir. Mamafih, mevcut toplumsal koşullar kişiyi güçsüzleştirmekte ve olduğuyla olmak istediği arasındaki uçurumubüyütmektedir. Sâhip olduğumuz şeylerin hayatı farklılaştırdığı, bizi diğer insanlardan daha farklı veayrıcalıklı bir konuma yerleştirdiği inancı güçsüzlük duygumuzu telâfi etmeye yarar. Sıkıcı ve mânasızçalışma saatleri, baş döndürücü alışveriş saatlerinin özlemine ayarlıdır. Edilgen çalışan, etkin bir tüketiciliğin düşüyle işyerinde köleliğekatlanır. Güzel bir arabanın, güzel bir tatilin, satın alındığında ‘tüm bu köleliğe değdi’ dedirtecek ve ancak kendisi gibi şanslı kimselerinerişebildiği bir ürünün düşüyle o anlamsız hayata katlanır iş kölesi. Reklâm, ‘bir şeyin yoksa sen bir hiçsin’, ‘parayla cennetin kapılarınıaçabilirsin’ der yetişkinlere. Ancak para harcama kudreti olanların yaşamaya takâti yeter. Ancak paranızı harcayarak daha sevilesi varlıklarolursunuz. Satın alabilir olmak, arzu edilir ve sevilir olmak için şarttır. Böyle der reklâmcılık. Psikanalitik bakış açısı, tüketimden alınan hazzı ve sadece daha fazlasına sâhip olmak için sevil-

Abdülaziz Kıranşal

MGV YAYINLARI

resmi kullanarak, erkek olduğu hâlde kadın ismi ve resmi kullanarak, gerçek kimliğini gizleyerek, türlü aldatmalara ve yalanlara başvurarak insanları kandırmak bir münafıklık özelliğidir. Yalanın, sahtekârlığın, aldatmanın sosyal medya üzerinden olması bu durumu asla değiştirmez. Elbette ki bu yollara başvuranları toptan münafık ilan edemeyiz. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, böyle yapmayı alışkanlık hâline getirenler bir parça da olsa münafıklık karakterinden bir özelliği üzerlerinde taşımaktadır. Eğer bu durum giderek ilerler, yalan ve aldatma bir karaktere dönüşürse işte o zaman münafıklık karakteristik bir hâl almıştır ---◄◄ diyebiliriz (36-37).

Reklamlar,

çocuklar ve oyuncaklar...

meyen işlerde uzun saatler çalışılmasını önceden kültürün içinde hazır bulunan bazı kimlik kaynaklarının aşınmasına bağlamaktadır. Modern toplumun mümeyyiz vasıfları olan parçalanma, yurtsuzlaşma ve insanî irtibat kaybının temel bazı sosyal değişimlerle ortaya çıktığı tartışılmaktadır. Eski ve istikrarlı topluluklar üyelerine güvenilir bir üs, oradan bir kimlik duygusu geliştirebilecekleri sağlam bir âidiyet, zor zamanlarda dayanışma, paylaşma ve yardımlaşma vasıtasıyla ‘içeriden biri’ olma duygusu sağlıyorlardı. Cemaat ve ailenin parçalanması, kimlik ve anlam krizini tırmandırmaktadır. Dahası geç kapitalizmin ve küresel ekonominin kalkınmanın sosyal dokusunu tamamen ihmal ederek bir risk toplumu yaratmaları iş ortamında da güvensizliğe, endişe, çâresizlik ve özsaygı azalmasına yol açmaktadır. Alışveriş böylesi bir kültürel iklimde insanlara, hayatlarının diğer alanlarında sâhip olmadıkları etkin bir güç sağlamakta, kültürel ve ruhsal süreçlerin yol açtığı boşluk veanlamsızlık duygularına karşı bir savunma işlevi görmektedir. Reklâm stratejileri, bugün bizi almak istediğimiz her şeyi alabileceğimiz şeklinde yönlendirmektedir. Satın aldığımız markalar bilinçdışı cinsel arzularımızın; huzur, rahat, emniyet, âidiyet ve iktidar arayışlarımızın bir ilâcı olarak sunulmaktadır. Sâhip olduğumuz ürünlerle kim olacağımızı seçtiğimiz bir zaman diliminde yaşıyoruz. Kimliğin diğer kaynaklarının aşınmasıyla kimlik ve zevkin temel kaynakları olarak insanlar alışverişe ve tüketiciliğe yönelmektedirler. Geleneksel toplum yapısı insanlara bir âidiyet hissi, bilinme ve tanınma imtiyazı, zor zamanlarda destek, dayanışma ve anlam sağlıyordu. Daha durağan ve kararlı eski toplumların yerini günümüzün hıza ayarlı risk toplumunun alması insanları bir ‘karakter aşınması’ sorunuyla karşı karşıya bırakmaktadır. Richard Sennett’in deyişiyle bu durum samimî, derin ve sadâkate dayalı insan ilişkilerinin kaybolarak günübirlik çıkarların öne çıktığı bir sığlaşmayı temsil eder. Dayanışma duygusu, ortalıktan çekilmiştir ve içsel tatminsizlik günbegün büyümektedir. İnsanlar maddî zenginliğin ortasında yoğun bir boşluk duygusundan yakınmaktadırlar. Phillip Cushman 2. Dünya Savaşı sonrasında ABD’de toplum, gelenek ve paylaşılan anlamın uzağına düşen, bunların yokluğunu yaşayan benliği ‘boş benlik’ olarak tanımlamaktadır. Bu toplumsal yoklukları yaşayan benlik, bunları ‘içsel hayat’ında kişisel anlam ve değer yokluğuna tercüme etmekte ve süreğen bir duygusal açlığı cisimleştirmektedir. Bu benlik boşluğunu tüketerek ve sâhip olarak doldurmayı amaçlamaktadır. Tüketim sözcüğünün psikanalitik kuramda ilk tedâisi bebeğin bedensel ve ruhsal varlığını devam ettirmek için ‘anneyi tüketmesi’ durumudur. Anne sütünde mündemiç olan gıdayla birlikte bebek haz verici ilkel bir kimlik duygusu da alır. 20.yüzyılın ikinci yarısından itibaren arzu pazarlanmış ve reklâmcılık bize eksikliklerimizi dış dünyadan alacağımız eşyalarla telâfi edebileceğimizi telkin etmiştir. Böylece bir araba markası, bir içecek ya da giyim eşyası; bizim cinsel arzularımızı, iktidar, makam, emniyet, huzur veya âidiyet arayışlarımızı temsil eden simgesel vasıtalar haline gelmiştir.

Reklâmcılık yüzyılın son çeyreğinden itibaren, giderek daha da oburlaşan bir iştahla çocuklara yöneliyor ve çocukluğu muhasara altına alıyor. Bazı araştırmalar üç yaşında bir ABD’li çocuğun ortalama 100 markanın logosunu tanıdığını gösteriyor. Elektronik medyanın yaygınlık kazanmasıyla reklâmcılar anne babayı bir kenara iterek, kolaylıkla etki altına alabilecekleri çocuklara doğrudan konuşmaya başladılar. Televizyonun girdiği her ev artık fethedilmiş bir toprak parçası gibiydi, reklâmcılar ‘vaad edilmiş topraklar’ı olan çocukluğa kolayca erişebiliyorlardı. Göz telkine yatkındır, görülen şey daha kolaylıkla arzu edilir. Çocuklar için istenmesi elzem şeyler bir resmigeçit hâlinde gün boyu televizyon ekranından akar gider. Şirketler artık çocuklara yeni bir rol biçmişlerdir, onlar ‘müşterilik öğrencisi’dirler; arzu etmeyi, ihtiyaç hissetmeyi, sâhip olmayı, sâhip olmakla geçici de olsa bir mutluluk ve tatmin bulmayı öğrenmelidirler. Bu süreç ancak manevî değerlerin tersyüz edilmesiyle işler : Kanaatkârlık, özdenetim, tasarruf ve sebatkârlık gibi geçmiş değerlerin içi boşaltılır ve çocuk David Riesman’ın deyişiyle ‘Pepsi-Kola ile Koka-Kola arasındaki farkı bilmek üzere eğitilir’. Anne ve baba, reklâmcılık endüstrisi tarafından bir kenara itilir, onların görevi çocuğun talep ettiği ürünlerin parasal kaynağını sağlamaktan ibârettir. Peki çocuklar neden bu kadar vahşi bir kapitalist saldırının hedefi hâline getiriliyorlar? Çocuk reklâmcılığının bir gurusu bu soruya üç ana başlıkta cevap veriyor : ‘Çocukların harcayacak kendi paraları vardır, ailelerinin para harcama kararlarında etkili olurlar ve nihâyet onları gelecekte müşteri kılmak isteyen reklâm kampanyalarına açıktırlar’. Bir başkası, ‘beşikten mezara kadar’ diyor, ‘onları çok erkenden ele geçirir ve hayat boyu elimizde tutarız’. Kapitalizmin bu militan dili, bu ayak basılmadık toprak bırakmak istemeyen sömürgeci mantığı, sonunda çocukluğu da istilâ ediyor. Bu cümleler, sanırım Türkiye reklâmcılığında neden giderek artan sayıda oyuncak benzeri öğelerin kullanıldığı sorusuna kısmî bir cevap getiriyor. Los Angeles Times’a konuşan bir reklâmcı şöyle diyor : ‘İyi reklâm, insanlara, o ürünü almazlarsa çok şey kaybedecekleri, bir kaybedici olacakları duygusunu verir. Çocuklar buna karşı çok duyarlıdır. Onlara bir şey almalarını söylerseniz buna direnirler. Ama almazlarsa -şaka yollu-bir tavuk olacaklarını söylerseniz birden dikkat kesilirler. Duygusal incinebilirliği kaşırsınız ve bunu çocuklarla çok kolay yaparsınız, zira onlar çok incinebilir varlıklardır’. Çocuklar şirketler tarafından artık giderek daha erken çağlarında ele geçirilmek isteniyor. Bazı marka isimleri zihinlerine kazıyarak ve ürünleri için arzu yaratarak, çocukları erken yaşta bir müşteri olarak ele geçirenler, daha sonra da ellerinde tutabileceklerini düşünüyorlar. Bu

arada psikoloji bilimi de bulgularını reklâm endüstrisine hayâsızca servis edebiliyor. Sözgelimi iki yaşındaki çocukların rüyalarında sıklıkla hayvan veya hayvan karakterleri gördüğünü, yuvarlak ve eğimli karakterleri iyi, köşeli, kırık çizgili karakterleri ise kötü olarak algıladığını tespit eden bilim adamları, bulgularını reklâmcıların daha etkili satış stratejileri geliştirmesi için kapitalizmin emrine sunuyor. Hayâl dünyaları video oyunlarıyla, televizyon ekranından üzerlerine fışkıran şiddetle ve kapitalizmin bu hayâsız saldırısıyla târümâr olan çocuklar bu muhasaradan nasıl etkilenir? Çalışmalar saldırgan reklâmcılığın çocuğun iç dünyasında izler bıraktığını gösteriyor. Maddeci değerlere çok fazla odaklanan insanların hayatta daha az tatmin bulduğu, daha mutsuz oldukları, kişiler arası ilişkilerde daha fazla sorun yaşadıkları, daha fazla alkol ve madde kullanımına dûçar oldukları ve içinde yaşadıkları topluma daha az katkıda bulundukları çeşitli çalışmalarda gösterilmiş bulunuyor. Reklâmlar çocuklara maddeci bir dünyayı ve satın almanın hazzını vazetmektedirler. Böylece maddî zenginliğe ve çabuk doyurulmaya kendisini ayarlamış o sığ ‘müşteri kimliği’nin tohumları, çocukluğun bereketli topraklarına serpilmektedir. Bir düşünün : yetişkin birisi bir çocuğu süreğen bir biçimde aldatır ve istismar ederse, çocukta başkalarına güven kendisini dünyada emniyette hissetme duygusu zedelenmez mi? Aynı şekilde başarı, popülerlik, çekicilik gibi yalancı cennetler vaat eden reklâmlar da, aldatma ve kandırmaya dönük hileleriyle çocuğun emniyet duygusunu zedeleyecek, işitip gördüklerine itimat etmemesini sağlayacaktır. Reklâmlar, gördükleri sonsuz çeşitlilikteki ürüne sâhip olamadıkları sürece kendilerini aşağı hisseden çocuklarda, narsisistik bir yaraya yol açabilirler. İskandinav ülkeleri ve Yunanistan’da çocuklara doğrudan reklâmın yasaklanmasına yahut sınırlanmasına şaşmamak gerekir. Türkiye’de neden çok sayıda oyuncak benzeri öğe erişkinleri hedeflediğini düşündüğümüz reklâmlarda kullanılıyor? Kolay ve kestirme bir cevap bu durumu bizim reklâmcılarımızın da artık çocukluğun ‘vaad edilmiş topraklar’ına göz dikmesi ve onları ‘küçük potansiyel müşteriler’ olarak algılamaya başlamasıyla izah edecektir. Bazı şirketlerin geleceğe dönük tasarımlarında, bugünün küçüklerinin hayâllerine çengel atılarak yarının müşterileri yapılmaları yolunda bir projeksiyon olabilir. Bir başka açıklama şu olabilir: Bu oyuncaklar hepimizin içinde uyuyup kalmış olan çocuğu uyandırıyor, içimizde bir oyun oynama arzusu, dolayısıyla da çocukluğun emniyetine -geçici bir süreliğine de olsa- dönüş isteği tutuşturuyor. Oysa müşteriler olarak bize bugün emniyet hissimizi veren şey satın almak, ortada ne hemen dönebileceğimiz bir baba ocağı, ne sağlam bir âidiyet, ne de bir mahalle veya cemaat var. Dolayısıyla çocuksu emniyet arayışımızı kışkırtan bu oyuncaklar bize harcayarak da, tıpkı baba ocağında veya ana rahminde olduğumuz gibi, kendimizi mutlu ve güvende hissedebileceğimizi telkin ediyor. Reklâmın hüneri yarattığı yanılsamaya bizi ikna edebilmesinde. O yüzden bizi en saf, en temiz, en masum yerimizden, çocukluğumuzdan vuruyor. ---◄◄ Alıntı.... Kemal Sayar


kültür ve sanat

doğuş aylık gazete/maandblad

göçtü kervan, kaldık dağlar başında

nr. 237 - Nisan/April 2018

H

, ER ER, . L ÜÇ DİL AR.. YE R K L KI

ayatı: Şiirleri, tercümeleri ve bu tercümelerden mülhem eserleri dışında, hayatta iken ve ölümünden sonra neşredilenler dahil 19 roman, 4 hikâye kitabı, 15 kitap teşkil edecek Notlar’ı havi yazı kaleme alan, hakkında çeşitli tartışmalar, mukayeseler yapılan Kemal Tahir, Türk edebiyatı tarihinde özellikle romancı kimliği ile ön plana çıkmıştır. Hayatına kısa bir bakış: Kemal Tahir, 13 Mart 1910 yılında İstanbul’da doğdu. Babası Tahir bey deniz yüzbaşısı ve II. Abdülhamid’in yaverlerindendi. Ailenin en büyük erkek çocuğu olan Kemal Tahir, Cezayirli Hasan Paşa Rüşdiyesi’nden sonra girdiği Galatasaray Lisesinde okurken Ahmet Haşim’e hayran olan Kemal Tahir, “başkasından farklı olabilmek”, “güç işe koşulmak” temayülü ile şiirler yazmaya başlar. Galatasaray’dan öğrenimini tamamlamadan ayrılan Kemal Tahir, hayatını kazanmak amacıyla avukat kâtipliği, ambar musahipliği, gazetecilik yapar. Şiirle uğraşan Kemal Tahir, değer yargılarına ters düşse de Nâzım Hikmet’in şiirlerini beğenir. Sarı Mustafa (Mustafa Börklüce), Nâzım Hikmet ve Kerim Sadi ile tanıştıktan sonra çevresi yavaş yavaş değişen Kemal Tahir’in o dönemdeki Marksistliği “bir şair coşkunluğundan başka bir şey değilse de “komünistlik suçundan” 15 yıl hapse mahkûm edilir. Marksizmle ilgili okumalar yaparak fikir dünyasını yeniden inşa etmeye başlayan Kemal Tahir, tarihsel materyalizmi benimseyerek Türk ve dünya tarihi hakkında pek çok eser okur. Naci Sadullah’ın Çorum Cezaevi’nde yatan Kemal Tahir’e gönderdiği Fransızca bir kitap ise yazarın Marksizm üzerindeki düşüncelerini güçlendirir. Kemal Tahir, 13 yıl kaldığı cezaevlerinde sürekli okuyup yazarak fikrî anlamda gelişme sürecini netleştirir. 1960’a kadar sosyalist muhit tarafından tutulan, benimsenen Kemal Tahir, 27 Mayıs İhtilali’ne karşı tutumu, sonrasında Fethi Naci ile yaşadığı polemikler ve nihayetinde Devlet Ana romanı ile “Osmanlıcı”,“gerici”, Kurt Kanunu’ndan sonra “Atatürk düşmanı” olarak nitelendirilir ve sosyalist çevreden dışlanır. Zaten rahatsız olan Kemal Tahir, yine bu mevzularda tartışma yaşadığı gecenin sabah 05.30’unda vefat eder Farklı Cepheleriyle Kemal Tahir Çalışma masasının arkasında Osmanlı haritası asılı, Naima, Âşık Paşa, Dede Korkut, Evliya Çelebi, Siyasetname, Kâbusname, Mevlit okuyan, Batıyı barbar olarak niteleyip Osmanlı’yı savunan bir Marksisti elbette bir yere oturtup tanımlamak kolay değildir. Bu yüzden ne sol ne de sağ onu tümüyle kabullenebilmiştir. Sola göre yeterince ve hakkıyla solcu değil, sağa göre ise din konusunda hassas değildir. Ama her kesime kullanabileceği uygun düşünceler üretebilmiştir. Bu yüzden Kemal Tahir her düşünceden insanın kendi düşüncesine dayanak bulabileceği ancak hiç kimsenin tümüyle

FİKİRLER UMMANINDA FİKRİN NAMUSUNU MÜDAFAA EDEN BİR NEFER:

KEMAL TAHİR

avucuna alamayacağı bir ateş topu görünümü sergilemiştir. Kemal Tahir’in en önemli özelliği her konuyu yerli bir bakış açısından yorumlamasıdır: tarihi, sosyolojiyi, dini, sosyalizmi… Bu topraklarda gördükleriyle, yaşadıklarıyla, buraya ait gerçeklerle pek çok şeyi göze alarak vicdanla, cesaretle yerli düşünceler, şahsi düşünceler ileri sürmüştür. Taktik, stratejik bir düşünce adamı olmayı reddetmiş, resmî anlayışça, edebî kanonca dışlanmayı da göze alarak bildiğini söyleyen bir aydın portresi çizmiştir. Batıya karşı duruşu ve Osmanlı yaklaşımları pek çok kesimce şaşkınlıkla karşılanmıştır. Biçilmiş kalıplara tam sığmamış, eksik ya da fazla gelmiştir. Hesaplaşmayı düşüncesinin, sanatının merkezine yerleştirmiştir. Tahir, bir tarihçi ve sosyolog gibi araştırarak “ulusal gerçeği roman malzemesi olarak” kullanmak istemiştir. Memleket meselelerini edebiyatının merkezine yerleştirmiş, yerli sosyalizm arayışları belki de kaçınılmaz olarak onu yalnızlığa götürmüştür.

Batılılaşma Tenkidi Osmanlılaşmanın imkânsız olduğunu kabul etmekle birlikte, körü körüne bir mazi düşmanlığına da mesafeli durmuş, gözü kapalı Batılılaşmayı reddetmiştir. Kemal Tahir, Batıcı anlayışlarına karşı Türk-Osmanlı sanatını savunmuştur. Batılılaşmayı bilmediklerimizi almak olarak değerlendirmiş, bildiklerimizi bırakmak olarak algılayanlara karşı çıkmış, eserlerinde bu Batıcıları eleştirmiştir. Edebiyatımızdaki Batı gerçeğinin kendi gerçeğimiz olarak yansıtılmasını eleştirmiştir. Tahir, edebiyatımızın da kendi gerçeklerimizden yola çıkılarak oluşturulmasını önermiştir. Kemal Tahir’e göre Batıcılık dünyayı sömürme olayının adıdır. Batılılaşma ne kadar süslenirse süslensin sadece sömürüye girişmek anlamına gelir. Türk toplumunun bünyesine uymayan ithal beğeni ve ilkelerin, özden kopuşun, insanları, toplumu kişiliksizleştirip kimliksizleştireceğini savunurken, çıkış yolu olarak yerli düşünceyi göstermiştir. Batı düşüncesi karşısında muhalif bir tutum takınan Tahir, yerli, milli unsurların tümünün siyasette, sanatta, gündelik hayatta hâkim unsur olmasını savunmuştur. Anahtar Disiplin: TARİH Kemal Tahir’e göre, “tarih”i bilmeyen kendini bilemez. Kendini bilmeyen, içinde yaşadığı toplumu meydana getiren insanların özelliğini yani cevherini bilemez. Gerçekçi yazar, insanlarının çeşitli olaylar karşısında nasıl davranacaklarını, neden böyle

davrandıklarını en az yanılgıyla kestirme gücünü tarihten alır. Ancak tarihe nasıl bakılacağı onun da meşgul olduğu bir konudur: “Bir sosyolog, tarihe bilimsel açıdan yaklaşacağı için, sadece aklını kullanır, fakat bir romancı tarihe bakarken ve onu kendi harcına katarken, hem aklını, hem sezgilerini kullanır. Benim benimsediğim tarih romancısına, şair bir sosyolog denilebilir.” Sanatkârın Gıdası Yine Diğer Sanatkârlardadır Romanın “Büyük ve doğru fikirler, faydalı realiteler ve bir çeşit ilim ve sağlam bir sanatla yazılması’’ gerektiğini ve sanatkârın hakiki vazifesinin “olup bitenleri muhakeme etmek değil, arz etmek”, olduğunu söyleyen Kemal Tahir, roman, hikâye ve düşünce yazılarını içeren notlarında/ mektuplarında kendi döneminin ya da önceki dönemin yerli ve yabancı edebiyatçılarına yer vererek montaj tekniğini çok çeşitli sebeplerle ve başarıyla uygulamıştır. Kemal Tahir’in eserlerinde başvurduğu yazar ve şairlerin çokluğu yaptığı araştırmaların, okumaların dolayısıyla genel kültür düzeyinin de bir göstergesidir. Yazar, bazen bir olayı/kişiyi/durumu tarif ve tasvir edebilmek, görüşlerini ortaya koyabilmek, desteklemek bazen soyut bir mefhumu/olayı/durumu somutlaştırmak, anlatımına akıcılık, zenginlik, derinlik kazandırmak, bazen az sözle çok şey anlatmak amacıyla şair ve yazarların isimlerini/eserlerini zikretmiştir. Yazarın açıkça belirttiği isim/ eserlerin yanında yalnız bir mısra ya da cümle ile de göndermelerle bilhassa donanımlı okuru metinlerin içerisine çekebilmiştir. Ele aldığı şair ve yazarlarla ilgili görüşlerini çoğunlukla dile getiren Kemal Tahir, fikir dünyasındaki değişiklikleri de eserlerine yansıtmış ve bunu kahramanlarının şahsında dile getirerek kinaye mesafesini neredeyse ortadan kaldırmıştır. “Her sabah açtığın gazetede ya da okuduğun bir sayfasında rastladığın bir gerçek, seni o güne kadar bütün öğrendiklerini unutmaya, alfabeye yeniden başlamaya zorluyor ve sen buna razı olamıyorsan, entelektüel değilsin, aydın değilsin, hatta namuslu bir okur yazar bile değilsin!..” Kemal Tahir Eleştirileri Kemal Tahir en çok her türlü düşünceyi romanına yerleştirdiği için eleştirilmiş, roman estetiği, dil, ritim, atmosfer gibi modern romanın özelliklerini önemsemekle suçlanmış, ancak tuhaf bir paradoks olarak Kemal Tahir’i günümüze değin getiren de romanlarının tekniği, edebiyattaki yeri değil, bünyelerinde taşıdıkları bu düşünceler olmuştur. Bir başka deyişle eserleri roman olmalarıyla değil, taşıdıkları, aktardıkları düşünceleriyle değerli görülmüştür. Aslında bu gerçek kaçınılmazdır. Çünkü onun romanlarında düşünceler her şeyden önemlidir. Bu anlamda romanlarında tek bir karakter ortaya çıkamaz. Çıkamaz çünkü büyük olayların, durumların altında tümü ezilir. Bu takdirde romandan geriye olaylar, durumlar

29

40 HADİS - (12) ------------

kalır. Ama tezlerinin romanını yazdığını açıkça söyleyen ve bunu bilinçli bir şekilde üsluba dönüştüren bir yazara bütün bunları bir kusur olarak ileri sürmek çok da adilane değildir. Romanlarında yarattığı dil, belgesellere kattığı hayatiyet çok önemli özelliklerdir. Sonuç olarak Kemal Tahir’in düşünürlüğü ile edebiyatçılığı arasında ciddi bir mesafenin olduğunu söylemek haksızlık olmasa gerektir. Bu belki de kaçınılmaz bir durumdur. Çünkü bu olağanüstü etkileyici düşüncelerini romanlarında, hatta yaptığı hiçbir işte gizlemesi mümkün değildir. Bu güçlü ses öyle baskındır ki onun dünyasında bu sesi susturması imkânsızdır. Zaten romana da bu düşüncelerinin bir aracı olarak bakar. Eserleri: Göl insanları (1955); Sağırdere (1955); Esir şehrin insanları (1956); Körduman (1957);Rahmet Yolları kesti (1957); Yediçınar yaylası (1958); Köyün kamburu (1959); Esir şehrin mahpusu (1962); Kelleci memet (1962); Yorgun savaşçı (1965); Bozkırdaki çekirdek (1967); Devlet ana (1967); Kurt kanunu (1969); Büyük mal (1970); Yol ayrımı (1971); Namuscular (1974); Karılar koğuşu (1974); Hür şehrin insanları (1974); Damağası (1977) D.C. Tunç ---◄◄

“Gâle Habîbü’l-Allâm ‫ﷺ‬ Aleyhi’t-tahiyyetü ve’s-selâm Küllü müskirin harâm” “Sarhoşluk veren her şey haramdır.” ------------

“Yâni “Her sarhoşluk veren haramdır. Çoğu sarhoşluk verenin azı da haramdır.” buyurmuş Risaletpenah Efendimiz. Eyvah! Öyleyse en büyük müskir, dünyâ ve dünyâ arzuları. Öyle bir sarmış ki bizi, ayılamıyoruz, kurtulamıyoruz onlardan. Rakı tatlı değil ki tadına aldanasın. Vücuttaki beyindeki muvâzeneyi bozuyor ki sallanıyoruz. Nasreddin Hoca çocuk okuturmuş. Çocuğun biri yellenmiş sesli olarak. Utancından, rahleden, tırnağıyla dırt! dırrt! diye ses çıkartırmış boyuna, o ses rahleden çıkmış gibi. Hoca dayanamamış: “Oğlum, hadi sesini rahleden çıkan sese uydurdun, ya kokusunu ne yapacaksın?” demiş. İçki zevk veriyormuş… Ya rezâletini, kavgasını gürültüsünü ne yapalım?”

FOTOĞRAFLAR DİLE GELSE...

HEDİYELİ SORU

“TUTUNAMAYANLAR” adlı romanın yazarı kimdir? sorunun cevabını yukarıdaki mail adresine ulaştıran ilk 5 okurumuz arasında çekilecek kurada, adı belirlenecek olan talihli okurumuza

“TUTUNAMAYANLAR” adlı kitap hediye olarak gönderilecektir.

FOTOĞRAFLAR DİLE GELSE...

Dünya ve Ahiret Efendimizsin Bir Ulü’l-emr idin emrine girdik Ezelden bey’atli hakanımızsın Az idik sayende murada erdik Dünya ve ahiret sultanımızsın Unuttuk İlhan’ı Kara Oğuz’u İşledik seni göz bebeğimize Bağışla ey şefi’ kusurumuzu Bin küsür senelik emeğimize Suçumuz çoksa da sun’umuz yoktur Şımardık müjde-i sahabetinle Gönlümüz ganidir, gözümüz toktur Doyarız bir lokma şefaatinle Nedense kimseler dinlemez eyvah O kadar saf olan dileğimizi Bir ümmi isen de ya Rasulallah Ancak sen okursun yüreğimizi Suları tükendi gülaptanların Dinmedi gözümüz yaşı merhamet Külleri soğudu buhurdanların Aşkınla bağrını yakmada millet Ne kanlar akıttık hep senin için O Ulu Kitab’ın hakkıçün aziz Gücümüz erişsin ve erişmesin Uğrunda her zaman döğüşeceğiz Yapamaz Ertuğrul Evladı sensiz Can verir canânı veremez Türkler Ebedi hadimü’l-Harameyniniz Ölsek de ravzanı ruhumuz bekler

EFENDİMİZİN AYAK İZİ

İdris Sabih Bey Nakş-ı Kadem-i Saâdet


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 237 - Nisan/April 2018

04 bizim sayfa 30 ons pagina

Tebrik Taziye Şifa dileği

- Taziye... Okurlarımızdan ve ASBİR Hollanda üyesi Hüseyin Çukadaroğlu’nun ağabeyi, İbrahim Çuhadaroğlu’nun Almanya’da vefat ettiğini duyduk. Merhuma Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz. - Taziye... Versaam Ülkü Ocakları Derneği Başkanı Sevgili Mustafa ve Veyis Şenyürek’in kıymetli validesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Deventer Merkez Camii cemaatimizden Aslan Korkmaz’ın rahmeti Rahman’a kavuştuğunu duyduk. Merhuma Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz. - Taziye.. Eindhoven şehrinden, ASBİR Hollanda üyesi, Salih Kılıç’ın babası ve Ali İhsan Kılıç’ın amcasının oğlu Mahir Kılıç’ın vefat ettiğini teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Türk İslam Vakfı üyesi Hanifi Çetinkaya’nın annesi, Yusuf, Levent, Tahsin ve Yunus Çetinkaya’nın amcalarının eşinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Sevgili Erdal Çetinkaya’nın kayınbabası Hikmet Açıkgöz’ün vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Birlik Camii üyelerinden Nazım ve Nuri Çelik’in amcaları Seyfi Çelik’in vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Birlik Camii üyelerinden Hüseyin Coşkun’un kayınvalidesi ve dünürünün vefatlarını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhum ve merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan ve Almelo Zeybek Ekibi kurucusu Sevgili Bayram Arslan’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Rotterdam İskender Paşa Camii Kadın Kolları yöneticilerinden Nesibe Kaya’nın ablasının vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan ve Kuzey Hollanda Millî Görüş Bölge Yürütme Kurulu Hac-Umre Başkanı Ramazan Deniz’in dedesinin vefatını teessürle öğrenmiş

bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Os Mescid-i Cuma Camii yöneticilerinden Sevgili Ali Ahmed Hassan’ın babasının vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan ve HOKAF üyelerinden Mahmut Soyarı’nın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan ve FirstClas Mağazaları sahibi Sevgili Hasan Savaş’ın teyzesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Tebrik... Hollanda Mehteran ekibinden Sevgili Ömer ve Necmiye Çimen’in mahdumu Yakup ile, Orhan ve Serap Kaya’ın kerimesi Mervenur 4 Mart Pazar günü düzenlenen düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Genç çifti tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Tebrik... Mete Market sahibi Sevgili Rahmi ve Sümeyye Mete’nin kerimesi Ceyda Nur ile, Mustafa ve Ülkiye Dündar’ın mahdumu Adem 11 Mart Pazar günü düzenlenen düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Genç çifti tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Tebrik... İş adamlarımızdan ve eski siyasetçilerden Sevgili Tuncay ve Safura Çifçi’nin kerimesi Zübeyde ile, Timur ve Zühal Avcı’nın mahdumu Anıl 18 Mart Pazar günü düzenlenen düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Zübeyde ve Anıl’ı tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Tebrik... Rotterdam Birlik Camii üyelerinden Sevgili Naci ve Elmas Keskin’in mahdumu Mehmet ile, Kadir ve Songül Ergin’in kerimesi Miraç 18 Mart Pazar günü düzenlenen düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Genç çifti tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

- Tebrik... ASBİR Hollanda yöneticilerinden Sevgili Ünsal ve Zeliha Artuk’un kerimesi Tuğba ile, Salih ve Bediha Köker’in mahdumu Adem 24 Mart Cumartesi günü düzenlenen düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Genç çifti tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Tebrik... Okurlarımızdan Sevgili Zekeriya ve Satıhanım Arslan’ın mahdumu Ahmed ile, Osman ve Fatma Durmuş’un kerimesi Cemanur 25 Mart Pazar günü düzenlenen düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Cemanur ve Ahmed’i tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Şifa dileği... Rotterdam Kocatepe Camii üyelerinden Sevgili Ahmet Özdemir’in rahatsızlığı nedeniyle hastanede müşahede altına alındığını ve bir operasyon geçirdiğini duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Şifa dileği... Okurlarımızdan Sevgili Fatih ve Yasemin Polat çiftinin biricik evlâdı Hasan Hüseyin’in ciddi bir rahatsızlığı nedeniyle hastanede müşahede altında olduğunu duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Tebrik.. Hoş geldin Mina Zeliha! Yaşama sırası sende!.. Okurlarımızdan Sevgili Yunus ve Özlem Saraç çiftinin 5 Mart 2018 tarihinde Mina Zeliha adını verdikleri bir bebeleri dünyaya geldi. Genç çifti ve dedelik, ninelik makamına oturan Faris ve Nuziye Ocak’ı tebrik ediyor, minik Mina Zeliha’ya dünyamıza hoş geldin diyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz. - Tebrik.. Hoş geldin Kenan Mustafa! Yaşama sırası sende!.. Okurlarımızdan ve Saadet Hollanda üyelerinden Sevgili Selahattin Salman’ın Kenan Mustafa adını verdikleri bir torunu dünyaya geldi. Burak ve Şaziye Öztürk çiftini ve ikinci kez dedelik makamına oturan Selahattin Salman’ı tebrik ediyor, minik Kenan Mustafa’ya dünyamıza hoş geldin diyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz. - Taziye... Okurlarımızdan Sevgili Sibel Gökçe’nin amcasının oğlunun vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

,- Taziye... Okurlarımızdan Sevgili Fatma Aktaş’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

Abone


doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 237 - Nisan/April 2018

Bulmaca

bilmece-bulmaca 31 puzzels - raadsels

Hazırlayan: Mücahid Çeçen Soldan sağa: 1- Fotoğrafta görülen Türkiye Cumhuriyeti’nin elli dördüncü hûkûmetinin başbakanı * Bir pamuk türü * İyodun simgesi. 2- (Tersi) isim * Bir nota * Haber ajansımız * Soyluluk 3- Emperyalizm yanlısı olan, yayılmacı, yayılımcı * Argonun simgesi * Metre. 4- Hava basıncı birimi * Bir kimseyi rahatsız edecek davranışta bulunmak, musallat olmak * Bir bağlaç. 5- Uyarma, uyarı, dikkat çekme, ihtar, tembih * Trityumun simgesi * Potasyumun simgesi * Belirli bir günün, olayın bir önceki günü veya ona yakın günler, ön gün. 6- İtriyum elementinin simgesi * Azotun simgesi * Aynştaynyumun simgesi * Bir tür savaş aleti * Rütbe. 7- En az, en aşağı, en düşük * Gerekli olan duruma karşıt, zıt. 8- Allah’ın buyruklarını yerine getirme, ibadet etme * Kükürdün simgesi * Uzaklık işaret eder * Kötü, fena. 9- Potasyumun simgesi * Lakırdı * İyodun simgesi * Potasyumun simgesi * (Tersi) vilayet. 10- Kur’an-ı Kerim’in ilk suresi * Magnezyumun simgesi * Bir ticari malı, herhangi bir nesneyi tanıtmaya, benzerinden ayırmaya yarayan özel ad veya işaret. 11- Utanmaktan emir * Kuzey Hollanda’nın başkenti * Binek hayvanı. 12- (Tersi) beyaz * Bir Karadeniz futbol takımımız. 13- Bir kimse veya nesnenin başka bir kişi veya şey üzerindeki gücü, tesir * Afrika’da bir nehir * Takma isim. 14- Trityumun simgesi * Büyük, yetişkin, yaşlı, kart * Bir meslekte yaşça, kıdemce ileride ve yetenek bakımından üstün niteliğe sahip olan, ermiş, evliya * (Tersi) nam, şan. 15- Kemiklerin toparlak ucu * Tene yumuşaklık vermek veya güneş, yağmur vb. dış etkilerden korunmak için sürülen koyu kıvamlı madde * Bir yerin ileri gelenleri. Yukarıdan aşağıya: 1-Olay, düşünce, duygu ve hayallerin dil aracılığıyla sözlü veya yazılı olarak biçimlendirilmesi sanatı, yazın * Çiçek demeti. 2- Bir şeyin olmasına çok az kalmak * Kesilmiş hayvanın yürek, karaciğer, böbrek, işkembe, beyin, vb. iç organlarıyla baş ve ayakları * Oksijenin simgesi. 3- Borun simgesi * Ağır cezalıların ayaklarına takılan kalın zincir * (Tersi) beyaz renk * Kötü, çirkin. 4- (Tersi) bir göz rengi * Alfabemizin son harfi * Dünyanın ikinci büyük okyanusu. 5- Doğu Anadolu’da bir ilimiz * Rütbesiz asker * Utanma duygusu * Alfabemizde yirmi birinci harf * Ulamak.6-Argonun simgesi * Gezi gemisi * İran’ın üçüncü büyük şehri * Alfabemizde yirmi birinci harf. 7- Hz. Muhammed’in niteliklerini övmek, ondan şefaat dilemek amacıyla yazılan kaside * Trityumun simgesi * Anıt. 8- İlgi * Zulüm görmüş, kendisine zulmedilmiş. 9- Argonun simgesi * Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma * Azotun simgesi * (Tersi) Klavyeli büyük ve küçük borulardan yapılmış, körüklerden elde edilen havanın bu borulardan geçmesiyle değişik ses tonları verebilen, genellikle kilise çalgısı, erganun * Argonun simgesi. 10- Bölmek, ayırmak * Boru sesi * (Tersi) Hollanda’nın plaka işareti * Yemekten emir. 11Giyecek, perde, çanta, ayakkabı vb. şeylerde, kumaşın veya derinin iç tarafına geçirilen ince kat * Uzaklık işaret eder * Belli bir eğitim ile kazanılan sistemli bilgi ve becerilere dayalı, insanlara yararlı mal üretmek, hizmet vermek ve karşılığında para kazanmak için yapılan, kuralları belirlenmiş iş. 12- Bir nota * Hızla bükülen kalçanın sert ve birden gerilişiyle, vücudun yatıştan ayaküstü duruşa veya asılmadan dayanmaya geçmesi * Tekerleğin dingil üzerindeki fren mekanizması. 13- Karışık renk * Bir kimse veya nesnenin bir başkasıyla karıştırılmamasını sağlayan ayrılık, benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, ayrım, nüans * Alfabemizde yirmi birinci harf * Eski bir savaş aleti * Borun simgesi. 14- Aynştaynyumun simgesi * Hz. Muhammed (sav) zamanında yaşamasına rağmen onu göremeyen, lakin Peygamberimizin hırkasını kendisine hediye olarak gönderdiği Yemenli bir Müslüman. 15- İtmek işi * Aynştaynyumun simgesi * Bir şeyin yapılması için tanınan süre * Çam, ardıç, ladin ağaçlarının iğne gibi ince yaprakları.


32

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 237 - Nisan/April 2018


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.